26.12.2020 Views

BAUN SAVTEK DERGİ SAYI:1

SAVTEK DERGİ SAYI:1 -2020

SAVTEK DERGİ SAYI:1 -2020

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SAYI : 1

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

TÜRK SAVUNMA SANAYİİ

Sayfa 03

AYBARS MERİÇ

ÖZEL YAZISI

Sayfa 05

HIZLI, BASİT VE UCUZ

ARDUINO

Sayfa 19

TF-X MİLLİ MUHAREBE

UÇAĞI’NA İLK BAKIŞ

Sayfa 31

Milli Savunma ve

Teknoloji Topluluğu


Değerli okurlar;

Milli Savunma ve

Teknoloji Topluluğu

Dergisi 1.Sayı

Genel Yayın Yönetmeni

Buse Değirmenci

Tasarım - Grafik Uygulama

Ömer Furkan Ersöz

Editörler

Buse Değirmenci

Ömer Furkan Ersöz

Cem Güdür

Gamze Düzgün

Balıkesir Üniversitesi Milli Savunma ve Teknoloji Topluluğu (SAV-

TEK) olarak dergimizin ilk sayısından hepinize merhabalar. İlk sayımızda

görev almaktan ve sizlerle buluşmuş olmaktan büyük bir

mutluluk duyuyorum.

Yeni kurulan ve bu kısa süreçte hızla ilerleyen SAVTEK ailesi olarak

ileride savunma sanayi ve teknoloji alanında bir gelecek kurmayı

planlayan biz üniversite öğrencilerine bu yolda ışık tutacak, ilgilerini

daha da artıracak, okudukça daha çok bilinçlenecekleri bir sayı

hazırlamaya çalıştık. Umarım verdiğimiz emeklerin karşılığını sizlerin

beğeni ve takdirleriyle almayı başarabiliriz.

Bu ilk heyecanımızda bizleri yalnız bırakmayan, destek ve yardımlarını

esirgemeyen büyüklerimize, hocalarımıza, tüm dostlarıma ve

Savtek ailesine teşekkür ederim. İlk adımlarımız olan bu çalışmalarımızın

hafızalarınızda yer edinmesini ve daha nice sayılarda, etkinliklerde,

projelerde görüşmeyi temenni ederim.

Keyifli okumalar...

Genel Yayın Yönetmeni

Buse Değirmenci

Yazarlar

Aybars Meriç

Cem Güdür

Buse Değirmenci

Eray Saltan

Ömer Furkan Ersöz

Yarkın Çelikel

Fatih Aydoğan

Gamze Düzgün

Sena Çotuk

Çağla Sözer

Yayına Hazırlık

Buse Değirmenci

Ömer Furkan Ersöz

Yayın Türü

Savunma ve Teknoloji

Temalı Yayın

İşbirliği


“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak

isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini

daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye

mahkumdurlar.”

Mustafa Kemal Atatürk


KARESİ BELEDİYE BAŞKANI

YÜCEL YILMAZ

Kıymetli Gençler;

Türk Savunma Sanayisinin altın çağını yaşadığı bugünlerde

Türkiye 2023 hedefleri doğrultusunda savunma ve güvenlikte,

mevcut yeteneklerini daha da geliştirerek ihtiyaçlarını büyük

oranda milli ve yerli imkanlarla karşılayan ülke olma yolunda emin

adımlarla ilerliyor.

Milli tank, milli uçak, milli uydu projeleri gibi Türkiye’nin bölgede

liderlik iddiasını güçlendiren ve Türk Ordusu’nun gücünü katlayan

projeler, devletimizin büyük kararlılığı ile devam ediyor. Savunma

sanayisinde yaşanan gelişmeler ve gelinen nokta ise hepimiz için

gurur kaynağıdır.

Gençler;

Sizlere böylesine önemli ve ‘’milli’’ bir konuda farkındalık

oluşturmak için çalıştığınız, gayret ettiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sizler, büyük devletin evlatlarısınız, tıpkı şu an olduğu gibi her

zaman büyük düşüneceksiniz.

Milli savunma alanında ciddi hedefler koyan, başarılı işlere imza

atan, Türkiye’yi ileri götürecek olan sizlerin; şehrimize ve ülkemize

yeni bir enerji, yeni bir hareket, yeni bir heyecan getireceğine;

okuyan, düşünen, araştıran ve üreten bireyler olacağınıza inancım

sonsuz.

Cesaretle, hayalleriniz için çalışmaya devam edin...

Yücel Yılmaz

Karesi Belediye Başkanı


PROF.DR. İRFAN AY

BALIKESİR ÜNİV. MAKİNE MÜH. BÖLÜM BAŞKANI

BAÜN SAVTEK AKADEMİK DANIŞMANI

Değerli okuyucular

2018 yılı itibariyle Türkiye’mizin bulunduğu ortadoğu bölgesi, en

istikrarsız bölge olma konumunu hala korumaktadır. Bu durumun

bir müddet daha süreceği gözüküyor. Bu bölgede ülkemize yan

bakılmasını istemiyorsak, güçlü bir Savunma Sistemine sahip

olmak zorundayız.

Son 15 yıl içersinde, yani 2003 yılındanberi Türkiye’ye dost olduğunu

iddia eden ABD ve NATO ‘ya üye olan Ülkeler, parasını verdiğimiz

halde ihtiyacımız olan silah ve savunma sistemlerini bize vermediler.

Biz de imkanlarımızla MİLGEM GEMİSİ, ALTAY TANKI, ATAK HELİ-

KOPTERİ , ANKA ve BAYRAKTAR İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI, YENİ

TİP KARAKOL BOTLARI, SÜRATLİ MÜDEHALE BOTLARI, MİLLİ

PİYADE TÜFEĞİ’ni yaptık. Artık birçok silah ve savunma sisteminin

üretildiği bir ülke konumuna gelmiş durumdayız. Çok çalışma sayesinde

savunma sanayimizin dışa olan bağımlılığını önemli ölçüde

azalttık. Bu yeter mi? Yetmez.

Üniversitemizin öğrenci topluluklarından birisi olan SAVTEK TOP-

LULUĞU, ülkemizin Milli Savunma Sanayi konularına destek olmak

ve çalışmak için kurulmuş bir topluluktur 2018 Nisan ayında kurulduk,

kısa zamanda üye sayımız 624’e ulaştı. Bünyemizde Mühendislik

Fakültemizin her bölümünden arkadaşlarımız var. SAVTEK topluluğu,

bir anlamda küçük boyutlu, prototip Savunma Sanayi araçları

yapıp, onları üretmek, uygulama alanlarını bulmak ve kullanmak

arzusundadır. Eğer çok çok orijinal kimsenin düşünemediği bir

uygulama alanı yakalarsak, bunu Savunma bakanlığımızla paylaşarak,

onların bu prototipi geliştirmelerine yardımcı olmak bizim

amaçlarmız arasındadır.Örneğin Drone yapacağız, altına fotoğraf

makinası yerleştireceğiz ve uygulama yeri olarak bu güne kadar

kimsenin aklına pek gelmemiş olan hem özel, hem kamu, hemde

vakıfların meyve bahçelerindeki ürünü fotoğraflayıp, ürünün renginden

ve metrekare alanından yararlanarak yapacağımız bir

yazılım sayesinde rekoltesini ve verimini gerçeğine çok yaklaşık

şekilde tespit edeceğiz.. Bunun gibi ismini şimdilik veremiyeceğimiz

bahar dönemi başlangıcına kadar benzer 2 proje, Bahar sonunda

da 2 projeyi bitirmeyi hedefledik. Umarım bir aksilik çıkmaz başarırız.

Amaçlarımıza ulaşmak için Başta SAVTEK başkanına ve ekibine,

Projelerde lider olan proje yürütücülerine, yardımcı olan araştırıcalara

öğrenmek için katkıda bulunan, yardımcı olan herkese başarılar

diliyorum.


CEM GÜDÜR

BALIKESİR ÜNİV. MAKİNE MÜH. ÖĞRENCİSİ

BAÜN SAVTEK KURUCU BAŞKANI

MİLLİ SAVUNMA

VE TEKNOLOJİ

TOPLULUĞU

Saygıdeğer Arkadaşlar;

SAVTEK’ten hepinize merhaba

Milli Savunma ve Teknoloji Topluluğu(SAVTEK) olarak dergimizin ilk

sayısı ile siz değerli okurlarımızla birlikte olmanın sevinci, heycanı ve

gururu içerisindeyiz.

Biz savunma sanayii ve teknoloji firmalarımızın tümüyle gurur

duyuyoruz. Nitekim BAUN-SAVTEK Türk Savunma Sanayii’nin her

zaman yanında olmaya ve önce Balıkesir Üniversitesi’nde daha sonra

tüm Türkiye’de sesi olmayı amaç edinmiş bir topluluktur.

BAUN-SAVTEK olarak bir diğer amacımız teknoloji ve savunma

kamuoyu oluşturarak bir farkındalık yaratabilmek ve teknoloji

alanında bağımsız bir Türkiye yaratabilmektir. Teknoloji ve savunma

üzerine şu anda 4 ayrı projesini aynı anda sürdüren BAUN-SAVTEK ,

kurulduğu ilk günden itibaren samimiyet ve gayret ile çalışarak

okulumzda teknik anlamda birinci durak olmayı kendine hedef

belirlemiştir.

BAUN-SAVTEK sadece teknik olarak çalışmalarını sürdürmüyor.

Hem çevreye destek hem de enerjiye önem veren BAUN-SAVTEK

bunun en güzel örneğini okulumuza geri dönüşüm kutularını yerleştirerek

ve her ay parklarda, bahçelerde çöp toplayarak ayrıştırdığını,

dönüştürdüğünü ve geri dönüşümü önemsediğini göstermiştir.

BAUN-SAVTEK kendi içerisinde hem sosyal hem de teknik koordinatörlükler

barındırarak üyelerimizin kişisel ilgi alanlarına göre istedikleri

koordinatörlük bünyesinde çalışmasını sağlar. Bu bağlamda

üyeler kariyer üzerinde çalışmalarını yürüterek kişisel gelişimlerini

topluluk bünyesinde tamamlarlar.

Koordinatörlüklerimizden biri olan dergi koordinatörlüğümüzü

yoğun çalışmalarından tebrik ediyorum. Savunma ve teknoloji

alanında genç kardeşlerime akıl gelecekteki arkadaşlarıma ilham

verecek olan bu dergiye saygılarınıza sunarım.

Bir sonraki sayıda görüşmek ümidiyle...


01 - BİZ KİMİZ

03 AYBARS MERİÇ

ÖZEL YAZISI

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE

TÜRK SAVUNMA SANAYİİ

05

İÇİNDEKİLER

VECİHİ HÜRKUŞ

AYBARS KİMDİR? MERİÇ

ÖZEL YAZISI

ENDÜSTRİ 4.0

07

05

09

11

BİLİNMESİ GEREKEN

MÜHENDİSLİK

PROGRAMLARI

TÜRK YILDIZLARI

SOLOTÜRK

13

15 - KMO

HIZLI, BASİT VE UCUZ

ARDUNIO

18 - TÜRK ASKERİNİN NANO İHA’SI

ALTAY

ANA MUHARABE

TANKI

22 - GAZİANTEPLİ DAHİ MENNAN USTA

YAPAY ZEKA

19

23 - KORAL

25

27 - YENİ MEDYA

31

3029

37 - YERLİ MİLLİ ÜRÜNLER

TF-X

MİLLİ MUHAREBE YAPAY ZEKA

UÇAĞI’NA İLK BAKIŞ

39 - SAVUNMA SÖZLÜĞÜ


BİZ

KİMİZ?

VİZYONUMUZ;

Balıkesir Üniversitesi’nde akademik düzeyde eğitim

alan öğrencilerin milli savunma ve teknolojiler

konusundaki sorularına yanıt vermek, gelişen Türk

Teknolojilerine yardımcı olacak projeler çıkartman,

savunma sanayi ve teknoloji kamuoyunun oluşması, bu

konudaki sivil toplum bilincinin şekillenmesi için

çalışmalarda bulunmak, milli savunma ve teknoloji

meraklılarını tek çatı altında toplamaktır.

MİSYONUMUZ;

Milli Savunma ve Teknoloji alanında kalkınmakta olan

bir Türkiye için öncelikle Balıkesir Üniversitesi

ortamında savunma ve teknoloji alanında çalışmalar

yapmak daha sonra bunun üniverstemiz öğrencilerini

en yüksek düzeyde yararlanabilmesini sağlayacak

etkinliklerde bulunmaktır.

01


YÖNETİM

KURULU

Başkan

Cem GÜDÜR

Başkan Yardımcıları

Buse DEĞİRMENCİ

Eray SALTAN

Furkan ŞİMŞEK

Aykut Mert ÖZCAN

Sekreterler

Ertuğrul KALELİ

Melike PULLU

Sosyal Medya Sorumlusu

Nur Efsa GÜMÜŞLÜ

Başkan Vekili

Ömer Furkan ERSÖZ

Proje Sorumluları

Burak YORULMAZ

Ramazan HOCAOĞLU

Fatih AYDOĞAN

Bilişim Sorumluları

Yarkın ÇELİKEL

Onur BAYRAKLI

Etkinlik-Gezi Sorumlusu

Gamze DÜZGÜN

02


NUD-36 UÇAĞI

GEÇMİŞTEN

GÜNÜMÜZE

TÜRK

SAVUNMA

SANAYİİ

Türkiye yüz yıllardan beri coğrafi

konum olarak hep çok önemli bir

bölge olarak görülmüştür. Nice

devletler bu bölge için yıllarca

savaşlar vermişlerdir. Bu nedenledir

ki böyle bir coğrafyada ayakta

kalmanın yolu savunma sanayinde

güçlü olmaktan savunma da

güçlü olmakta milli ve yerli

olmaktan geçer.

Türk savunma sanayinin temeli

Osmanlı impartorluğunun kuruluşu

ve özellikle yükselme döneminde

atılmıştır. İstanbulun fethi

gibi büyük kuşatmalarda dökülen

toplar dönemin en ileri ve etkili

savaş gücünü oluşturmaktadır.

“Tophane-i Hümayun” un kurulması

Osmanlıda topçuluğun

kurusumsallaşmasında önemli

bir adım olup silah sanayinin

temelini oluşturmuştur. Sadece

toplarla kalmayıp dönemin en

önemli harp araç ve gereçi olan

savaş gemileride yerli imkanlarla

üretilmiştir. Bu dönemde ki savaş

gemisi üretim kapasitesi ve

teknoloji düzeyi Avrupa ve Dünyanın

çok ilerisindedir.Buna en

güzel kanıt İnebahtı savaşında

yok olan donanmanın beş ay gibi

kısa bir süre içerisinde 200 gemi

olarak yeniden inşa edilebilmesidir.

Osmanlı tersanelerinin bu

üretim kapasitesi gücünü bizlere

ispatlamaktadır. 16.’yy da siyasi ve

askeri alanda en güçlü devletlerden

biri olan Osmanlı ne yazık ki

17.yy’da duraklama dönemine

girmiş, 18.yy’da ise Avrupanın

teknolojik gelişimine ayak uyduramayıp

dönemin gerisinde

kalarak gerilemeye başlamıştır.

Dünya genelinde sanayi ve

teknolojide gelişme süreci

günümüzde de hala

03 geçerliliğini sürdüren

büyük ölçüde silah sanayi

üzerinden oluşmaktadır.Bu bağlamda

savunma sanayi, sanayileşme ve

kalkınmada çok önemli bir güç

teşkil etmektedir. Tüm bu sebepler

ve Osmanlıda ki gerileme nedeniyle

Cumhuriyet Döneminde savunma

sanayii, topyekûn sanayileşme ve

kalkınma hareketinin temeli olarak

benimsenip özellikle devlet eliyle

geliştirilmesi ve desteklenmesi

ulusal bir öncelik olarak görülmüştür.

Böylelikle Cumhuriyet’in ilk

yıllarında ulusal savunma sanayiimizin

temelini oluşturacak nitelikte

bazı yatırımlar yapılmıştır. Başta 1921

yılında Askeri Fabrikalar Genel

Müdürlüğü’nün kuruluşu olmak

üzere, özellikle silah-mühimmat ve

havacılık sektörlerinde önemli

girişimlerde bulunulmuştur. Ardından

1924 yılında hafif silah ve top

tamir atölyeleri ile marangozhaneler,fişek

fabrikaları ,gölcük tersanesi,

1925’te Eskişehir Hava Tamirhanesi

kurulmuştur. En önemlilerinden

olan Türkiye’nin ilk ve en büyük özel

sektör savunma sanayi fabrikasının

temelleri de 1925 yılında Şakir Zümre

tarafındantamamı yerli birikim ve

sermaye ile İstanbul Haliç’te atılmıştır.

Bu dönemde havacılık sektöründe

de büyük yol katedilmiştir. 1926

yılında Tayyare ve Motor Türk A.Ş.

(TAMTAŞ) ın kuruluşuyla Türk havacılık

sanayii faaliyetleri başlamıştır.1930

yılında Vecihi Hürkuş’un

ikinci uçağı Vecihi 14 (İki kişilk eğitim

uçağı) üretimiştir.Devlet eliyle ya da

desteğiyle kurulan fabrikaların yanı

sıra özel savunma sanayii firmaları

da kurulmuştur. 1930lu yıllarda

İstanbul da kurulan Nuri Killigil

tesisleri (Tabanca, Havan ve Mühimmat

Üretim Tesisleri) savunma

sanayimizin ilk özel firmalarındandır.Ardından

1940 yılında Nuri

Demirağ uçak fabrikası tarafından

24 adet NUD-36 eğitim uçağı imal

edilmiş, 1944 yılında ise NUD-38 altı

(6) kişilik yolcu uçağı üretilmiştir.

1941 yılında Türk Hava Kurumu

tarafından Ankarada bir uçak fabrikası

kurulmuştur.Bu fabrika ilk

bağımsız çabanın ve girişimin

sembolü olmuştur. Bunun yanında

1945 yılında yine Ankara’da ilk uçak

motoru fabrikası kurulmuştur.

Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen

bu yatırımlar ve büyük çabalarla

kurulan fabrikalar şu an nerede

sorusu aklınıza gelebilir. Ne yazık ki

çoğu türlü sebeplerle kapatılmış

veya kapattırılmıştır.

BEŞİKTAŞ NURİ DEMİRAĞ

UÇAK ATÖLYESİ

1941–1944 döneminde Ödünç Verme

ve Kiralama (Lend and Lease)

Kanunu ile ABD den savaş malzemesi

yardımları alınmaya başlanmış

ayrıca 1945 yılında yapılan Askeri

Yardım Antlaşması ile Türkiye ABD

den İkinci Dünya Savaşı sırasında

askeri yardım alacağını taahhüt

etmiştir. ABD den gönderilen malzemelere

bir bedel ödenmesine

rağmen her yıl bakım ve onarımı

içinde ayrı bir bütçe ayrılması

durumda kalınmıştır. Bu denli çok

olan savunma harcamaları ekonomiyi

olumsuz yönde etkilemiştir.

İkinci Dünya Savaşının ardından

ABD ve İngiltere’nin sağladığı hibe

ve yardımlara ek olarak Türkiye’nin

1952’de NATO’ya kabul edilmesiyle

daha da artış gösteren askeri

yardımlar, yeni kurulup gelişmeye

çalışan savunma sanayimizin gerileyip

yavaşlamasına neden olmuştur.


T129 ATAK HELİKOPTERİ

1974 te Kıbrıs olayları sırasında

müttefik ülkelerden alının savunma

teçhizatlarının ulusal çıkarlar doğrıltusunda

kullanılması gerekmiş fakat

başta ABD olmak üzere bazı müttefik

ülkeler bu duruma karşı gelip

engellemiştir. Bu durumla birlikte

Türkiye savunmada dışa bağlılığın

sonuçlarını acı bir tecrübeyle farketmiş

kendi kendine üreten ve yeten

bir savunma sanayinin alt yapı

temellerinin atılmasının öneminin

farkına varmıştır. Kıbrıs Barış

Harekâtı sonrasında uygulanan

ambargoya gösterilen ulusal tepki

sonucu Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri

Güçlendirme Vakıfları kurulmuştur.

1974-1983 yılları arasında ASEL-

SAN, HAVELSAN, ASPİLSAN HEMA

Dişli Sanayii ve Ticaret A.Ş., Asil

Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Barış

Elektrik Endüstrisi A.Ş., İşbir Elektrik

Sanayi A.Ş., ASMAŞ ve Yüksek

Teknoloji A.Ş başta olmak üzere bir

çok fabrika kurulmuştur. Süreklilik,

kaynak ihtiyacı ve devlet yönlendirmesi

gerekliliğinden hareketle

Savunma sanayii alanındaki çalışmaları

tek elden yürütmek ve koordine

etmek amacıyla 1985 yılında

3238 sayılı Kanun ile Savunma

Sanayii Geliştirme ve Destekleme

İdaresi Başkanlığı (SAGEB) kurulmuştur.

Başkanlık 1989 yılında

Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)

olarak yeniden yapılandırılmıştır.

1984 yılında ise TUSAŞ Havacılık ve

Uzay Sanayi A.Ş. (TAI), Aksa Makina

Sanayi A.Ş.ve ETA Elektronik Tasarım

Sanayi ve Ticaret A.Ş. faaliyetlerine

başlamıştır. Ardından Beş Yıllık

Kalkınma Planı (1985-1989) ile savunma

sanayiinin geliştirilmesine

yönelik yatırımlara ağırlık verileceğinin

altı çizilmiştir.

1998 yılında ise “Türk Savunma

Sanayii Politikası ve Stratejisi Esasları”

ile ilgili olarak Türk savunma

sanayisine yön verecek şu kararlar

alınmıştır:

• Yerli ve yabancı özel sektöre açıklık

• Dinamik yapı

• İhracat potansiyeli ve uluslararası

rekabet imkânı

• Yeni teknolojilere kolay adaptasyon,

teknoloji üretimi

• Teknolojik gelişmeler karşısında

kendini yenileme kabiliyeti

• Türkiye ile dost/müttefik ülkeler

arasında dengeli savunma sanayii

işbirliği, değişen siyasi durumlardan

asgari düzeyde etkilenme

• Mevcut imkânların azami ölçüde

kullanımı, entegre ve tekrar yatırımlarından

arınma

• Sivil amaçlarla da üretim yapılabilmesi,

alternatif uğraş alanları

• Türkiye’nin taraf olduğu çok taraflı

ihracat denetim rejimleriyle ilgili

vecibe ve önceliklerin desteklenmesi

2000’li yıllarda Türkiye artık savunma

sanayiinde “yerlilik”, “millilik”,

“kendi kendine yeterlilik”, “yetkinlik”

kriterlerini esas almıştır. Vizyonunu

Ulusal savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını

yurtiçi etkin çözümler geliştirerek

karşılayabilen, uluslar arası

rekabet gücüne sahip bir savunma

sanayii altyapısına erişilmesi olarak

belirlemiştir.

ALTAY TANKI

Bu amaç doğrultusunda MİLGEM

Korveti, Altay Tankı, Atak Taarruz

Helikopteri, Anka ve Bayraktar

İnsansız Hava Araçları, Hürkuş

Eğitim Uçağı, Göktürk-1 Gözetleme

uydusu, Yeni Tip Karakol Botları,

Süratli Müdahale Botları, Milli Piyade

Tüfeği, Mayına Karşı Korumalı

Araçlar, Hava Savunma ve Füze

Sistemleri başta olmak üzere birçok

sistem, alt sistem ve silah sistemi

savunma sanayinde dışa bağımlılığı

azaltan projelerin sonuçları olmuştur.

TSK’nın ihtiyaçlarının yurt

içinden karşılanma oranı bugün

%60 dolaylarındadır.2006 yılında

sonra ise AR-GE çalışmalarına dah

cok öenm verilip harcamalar artırılmıştır.

Türkiye de bugün Savunma sanayimiz

geçmişinden çokça dersler

çıkarmış ve bu doğrultada üreten

çözümleyen yeniliklere açık özellikle

millilik ve yerlilik kavramarını ilke

edinmiş durumdadır.Şunu bilmeliyiz

ki kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek

üretkenliğe sahipsen özgür ve

ayakları üstünde duran bir ülkesin

demektir.

Geleceğin mühendesleri olarak

bizlerde tüm bu kavramları benimseyip

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün

şu sözünü kendimize sürekli hatırlatmalıyız

‘’Kendiniz için değil, bağlı

bulunduğunuz ulus için elbirliği ile

çalışınız. Çalışmaların en yükseği

budur.’’

Buse DEĞİRMENCİ

Endüstri Mühendisliği

Öğrencisi

ANKA İHA

04


AYBARS MERİÇ

ÖZEL YAZISI

Zamanımız hızla değişiyor. Bunu en iyi siz lisans

öğretimindeki arkadaşlarımız fark edebilir kanaatindeyim.

Neden? Çünkü her genç insanın ebeveyni ile

yaşadığı çelişkileri yaşamakla kalmıyorsunuz, aynı

zamanda sizden önceki nesil akademik kadro tarafından

eğitildiğiniz için farkları çok daha net görüyorsunuz.

Bu nedenle gelin öncelikle yaşadığımız

zamanın net bir tarifini yapalım.

Bildiğiniz gibi klasik eğitim sisteminin tarih görüşüne

göre insanlık, öncelikle avcı toplayıcı kabileler

olarak tarih sahnesinde göründü. Çok çok uzun bir

gelişim sürecinden sonra yavaşça hem bitkisel tarımı

hem de hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler. Böylece

tarım çağı başladı. Yerleşik düzenler yaratıldı, yazı

icat edildi, kanunlar, devletler ortaya çıktı, kaynaklar

biriktirildi ve ilk servetler oluşturuldu, ticaret yayıldı,

savaşlar ve savaş araçlarının öne çıkardığı metalürji

madencilik başta teknolojiler gelişmeye başladı.

Binlerce yıl süren ve bilgilerin biriktirildiği bu süreç

sonrasında ise bizleri sanayi devrimi beklemekteydi.

Sanayi devrimi ve ürettiği araçlarla çok daha yaygın

hale gelen bilgi birikimi hızla gelişti. Dünya imparatorlukları,

devasa şirketler, atölyeler ve ustalardan

seri üretime dönüşen toplu süreçler, kaynakları için

sömürgeleştirilen ülkeler, iki koca dünya savaşı,

soğuk savaş ve sayısız mücadeleler. En sonunda tüm

bu acı ve mücadeleler sonunda yeni bir çağ ufukta

belirdi. “Bilgi ve iletişim çağı” Sahip olduğunuz dijital

teknolojiler, akıllı cep telefonlarınız, bilgisayarlarınız,

kablosuz internet size bu çağı şu anda yaşamakta

olduğunuzu düşündürebilir. Öncelikle bunun yanlış

olduğunu bilmenizi isterim. İnsanlık henüz sanayi

çağından bilgi çağına dönüşüm sürecinin başında.

Bu süreç tamamlandığında bizi nasıl bir medeniyet

ya da yok oluş beklemekte henüz bilmiyoruz. Sizler

de bu sıkıntılı dönüşüm sürecinin en ciddi sancılarını

çekecek bir nesil olma talihine düştünüz efendim.

Kusura bakmayın dost acı söyler.

Fakat bu muhteşem riskler aynı zamanda muhteşem

fırsatlar anlamına da gelmektedir. Tabi ki at

binene, kılıç kuşanana değil mi? Bu nedenle şimdiden

kendinizi kuşatmanız ve donanımınızı geleceğe

hazırlamanız gerekmektedir. Peki, bunu nasıl yapacaksınız,

neler yapmalısınız? İşte tam bu noktada

sizlere tavsiyelerim başlamakta.

Öncelikle ilerlediğimiz çağın belirleyici nitelikleri

bilgi ve iletişim ise, bu unsurlara kavuşma ve anlama

kabiliyetinin ne kadar önemli olduğunu dikkatinize

sunmak isterim. Beğeniniz yada beğenmeyiniz

günümüzde İngilizce küresel bilim, bilgi ve iletişim

dilidir. Bu nedenle bir yerden işe başlayacak iseniz

buna dil öğrenimi ile başlamanızı öneririm efendim.

Öncelikle İngilizce dilini çok iyi seviyede öğrenmeniz

gerekmektedir. Öyle ki zahmet etmeden okuduğunuzu

anlayabilin, yazışabilin, konuşabilin. Bu gerçek-

ten oldukça önemli. Çünkü akademik olarak her ne üzerine kafa yorarsanız yorunuz, o

husus üzerinde sizlerden önce kafa yoran binlerce insan olduğunu ve bunların bilgi ve

deneyimlerini paylaştığını göreceksiniz. Bunu dünyanın her köşesindeki insanlar İngilizce

dilinde yapmaktadırlar. Bu nedenle zaman kazanmanızın ilk kuralı da bu dile hâkim

olmaktır.

Eğer İngilizce öğrenim maceranız sırasında dil öğrenme hususunda yeteneğiniz olduğunu

fark ederseniz muhakkak ikinci bir dil öğrenmeye de gayret etmenizi öneririm.

Eğer dil öğrenimi size zor geliyorsa sadece İngilizce ile yetinin. Zamanınızı daha verimli

hususlarda değerlendirebilirsiniz. Buna siz karar vereceksiniz. Bu karar da aynı zamanda

kendinizi daha yakından tanımanıza vesile olacak unutmayın. Ailenizin bir taneciği,

prensi, prensesi gibi yetiştirilmiş olabilirsiniz. Ananız babanız size sonsuz ve yersiz bir

güven duyabilir. Her şeyi başarabilecek sınırsız yeteneklere sahip olduğunuzu var

sayabilir. Ama gerçek hayat acıdır. O kadar mükemmel değilsiniz. Güçlü ve zayıf yanlarınız

var. Kendi karakteriniz var. Bunları keşfetmeniz gerçekten önemli. Dil öğrenimi de

bunun bir parçası, fazlası yada eksiği değil unutmayın.

İkinci önemli önerim ise şudur arkadaşlar. Zaten birincisi hususunda başarılı olursanız kendiliğinden kolaylaşacak

bir hedeftir bu. Muhakkak ama muhakkak en az bir programlama dilini öğrenmelisiniz. Artık karşılaştığınız

her türlü nesne gömülü bilgisayarlara sahip. Silah, asansör, beyaz eşya, vs.vs. Her türlü takım

tezgah bu programlama dilleri üzerinde yürüyor. Okuduğunuz bölüm nedeniyle bunların hiçbirine gerek

duymayacağınızı düşünüyor iseniz, büyük hem de devasa bir yanılgı içerisindesiniz demektir. Şu anda

05


geçim sıkıntısının ağır yükünü ve yorgunluğunu

hissetmediğiniz, vaktinizin bol olduğu ender bir hayat

dönemini yaşamaktasınız. İleride mecbur kaldığınızda

buna vakit ve enerji ayırma şansınız belki olmayacak.

İster uygulayıcı, ister yönetici, isterse farklı bir kademede

olun, bu bilgi sizin hayatınızı kurtaracak. Ayrıca

programlama dili öğrenimi sizin zihinsel olarak ufkunuzu

açacak ve aritmetik düşünce yeteneğinizi bileyecek

eşsiz bir unsurdur. Sakın bu önerimi yabana

atmayın. Hele ki savunma sanayi alanında bir gelecek

düşlüyor iseniz.

olsa çeşitli bilimsel süreli yayınları takip edin, konuyla

alakalı belgeseller izleyin, çeşitli internet sitelerine

bakmayı ihmal etmeyin derim. Bu size ileriki hayatınızda

farklı akademik alanlardaki uzmanlarla oturup

konuşurken, birlikte çalışırken de avantaj sağlayacak.

Birçok farklı ülkeden birçok insanla tanıştım. Birçok

eğitim sisteminin artı ve eksilerini görme şansım oldu.

Ayrıca ırklar ve kültürler arasındaki farkları da deneyimledim.

Evliliğimi de yurt dışından yaptım diyeyim

siz anlayın artık. Oldukça yüksek bir hayat deneyimim

de var. Bu deneyimlerim ışığında Türk Eğitim sistemi

ve sonrasında karşılaşacaklarınız hakkında size şunları

söyleyebilirim:

1. Demode bile olsa eğitim sistemimiz insanlara

sağlam bir bilimsel teorik taban verebiliyor.

2. Fakat bu sistemde elde edeceğiniz bilgiler, gerçek

hayatta gerçekten direkt faydalı olamıyor. Açıklayayım:

Sizi işe alacak bir insanın, sizin piyasanın ihtiyaç duyduğu

bilgi ve birikimlere sahip olmanızı beklemek

dışında bir şansı yok. Yani yeteneğinize göre en az bir –

bir buçuk yıl sizi bedavadan beslemek zorunda ve

hiçbir işe yaramamanıza ona para kazandırmamanıza

katlanmak zorunda. Bu nedenle iş tecrübenizin ilk üç

yılında asla ve kat’a ukalalık yapmamanız, verilen

görevlere sabırla katlanmanız, ben diploma almışım

havasına girmemeniz gerekiyor.

3. Fakat şu da bir gerçek ki, ne kadar işe yarayışlı

olursanız olun o diploma denen kâğıdı almak birinci

önceliğiniz olmalı. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında

o kâğıdın sağlayacağı title olmadan iş bulma şansınız

oldukça düşük.

4. Hocalarla iyi geçinmek ve onların tersine düşmemek,

onlardan fazla bilgiye sahip olsanız bile bunu

göstermemek gibi birçok hususa aşırı dikkat etmeniz

gerekiyor. Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağım inşallah.

5. Öğrencilik sırasında yapabileceğiniz en faydalı

husus şu: Kendi kendinizi geliştirmek. Çünkü bunun

için yeterli zaman ve enerjiniz var. İşe başlayınca

günün yorgunlukları ve sıkıntıları bu imkânınızı oldukça

yıpratacak. Öğrenciyken üç beş ayda kıvırabileceğiniz

şeyleri öğrenmek için en az bir yıl harcamanız

gerekecek.

6. Lisans eğitimi sizi bir hususta uzman bilgi sahibi

olmanız için oluşturulan bir yöntem. Fakat daha alt

uzmanlıklar var ilerledikçe. Yan uzmanlık alanları var.

Uzmanlık alanınızla alakalı farklı disiplinler de var. Tüm

bunları yalayıp yutmanız gerekmiyor. Fakat en azından

genel kültür seviyesinde de olsa, multidisipliner

düşünme altyapısını öğrenciyken oturtmaya başlamanız

lazım. Multidisiplin ayrı bir uzmanlık alanı, yoğunlaşın

demiyorum. Ama kitap roman okur tarzında bile

7. Diplomayı almak için ezberci eğitim sistemimizin

koşullarına uymanız şart. Fakat gerçek hayatta işe

yaramak istiyorsanız alanınıza bir “tamirci” hassasiyetiyle

yaklaşmanız gerekmekte. Yani uzmanlık alanınızı

neden-sonuç ilişkisi içinde, kafanızın içinde tam olarak

oturtarak sindirmek zorundasınız. Olmayan ve daha

önce karşılaşılmayan şeyleri yapmanız gerekecek, yeni

yollar yöntemler bulmanız gerekecek, bir yerde aksilik

çıktığında onu çözmeniz gerekecek, kısacası sayısız

problemlerle karşılaşacaksınız. Bunu ancak konusunu

bir tamirci hassasiyetiyle anlamış uzman mühendis

bilgisiyle çözebilirsiniz değerli arkadaşlar.

8. Karakter ve yapınızı tekrar gözden geçirmeniz

gerekmekte. Ne kastediyorum? Ülkemizde üniversite

mezunundan bol bir nesne yok. Maalesef genelde

üniversite mezunlarının temel hedefi, yatarak para

kazanmak. Birini işe alıyorsunuz ve o biri hiçbir işe

yaramasa bile ne zaman terfi alacağını, ne zaman şef

filan olacağını düşünmeye başlıyor. Bakın sakın bu

kafa yapısına sahip olmayın. Gerçek hayatta tutunma

şansınız olmaz. Öncelikle işe yaramalısınız. Siz işe

yaramaya ve işinizi hakkıyla yaparak yatağa her akşam

yorgun biçimde uzanmaya karar verirseniz, işe yaramayı

kazandırmayı hayat biçimi olarak görürseniz,

terfi takdir vb. şeyler kendiliğinden gelir. Sakın hakkını

vererek aldığınız o diplomanın sizi üstün kıldığı sanrısına

kapılmayın.

9. Bir şeyi bilmemek ayıp yada eksiklik değildir. Bir

şeyin size okulda öğretilmemiş olması bahane değildir

ve olabilemez. Ayıp ve eksiklik araştırmaya ve öğrenmeye

kapalı bir duruş sergilemektir. Bunu asla unutmayın.

İnternet aramalarını her yönüyle öğrenin.

Operatör kullanmayı öğrenin. Araştırın ve bilmediğiniz

hususlarda amirlerinize dürüst olun. Arkadaşlarınızdan

ve kıdemlilerinizden onları rahatsız etmeyecek biçimde

yardım istemeyi öğrenin. Yardım isterken daima bir

ön araştırma yapın ve asla armut piş ağzıma düş

şeklinde olaya yaklaşmayın. Yoksa insanların size

yardım etmemeye karar vermesini kendiniz sağlarsınız

ve yalnız kalırsınız. Okumayı ve dinlemeyi öğrenin.

Anlamayı öğrenin. Bir öğretici için en sıkıcı şeylerden

biri de, zaten öğretmiş olduğu şeyi, öğrettiği kelimelerle

kendisine papağan gibi soran öğrencidir. Öğrenmenin

de bir adabı vardır, lütfen öğrenmenin adabını

öğrenin.

Aybars MERİÇ

Bilgisayar ve İletişim Teknolojileri Uzmanı

Bağımsız Savunma ve Güvenlik Danışmanı

06


VECİHİ HÜRKUŞ

KİMDİR?

İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu’nda

6 Ocak 1986 tarihinde

doğmuştur. Annesi Zeliha Niyir

Hanım, babası Gümrük müfettişi

Faham Bey olan üç çocuklu bir

ailenin ikinci çocuğudur. Üç

yaşındayken babası vefat etmiştir.

Bir süre annesi ve kardeşleriyle

akrabalarında kalmış ve daha

sonra Üsküdar’a yerleşmişlerdir.

İlkokulu okuduktan sonra ortaokulu

Üsküdar’da Füyüzati Osmaniye

Rüştiyesi’nde, liseyi bir süre

Paşakapı İdadisi’nde okumuştur,

daha sonra sanata olan ilgisinden

Tophane Sanat Okulu’na geçmiş

ve bitirmiştir.

1912’de eniştesi Kurmay Albay

Kemal Bey’in yanında Balkan

Savaşı’na gönüllü olarak katılmıştır.Bu

savaşta Edirne’ye giren

kuvvetlerin içinde yer almıştır.

Savaştan sonra ise, Beykoz Serviburun’daki

esir kampına kumandan

olmuştur. Küçüklüğünden

bu yana tayyareci olmak istemiş

fakat yaşı küçük olduğundan

makinist mektebine alınmıştır.

Tayyare Makinist Mektebi’nden

Küçük Zabit olarak mezun olmuştur.Makinist

olarak 1. Dünya

Savaşı’na giren Hürkuş,

Bağdat cephesine

uçak

makinisti olarak gönderilmiştir.-

Burda yaralandığı için İstanbul’a

geri dönmüş Yeşilköy’de Tayyare

Mektebi’ni bitirip pilot olarak

mezun olmuştur. 1917 yılının

sonbahar ayında, Kafkas cephesine

7. Tayyare Bölüğü’ne atanmıştır.

Burada bir Rus uçağını düşürerek

“Düşman Uçağını Düşüren

İlk Pilot” ünvanını almıştır. 1917

yılının Ekim ayında, bir hava

savaşında yaralanıp düşürülmüş,

esir olacağını anlayınca, düşmana

teslim etmemek için uçağını

yakmıştır.Rusların eline esir olarak

düşmüş, Hazar Denizi’nin Azebaycan

kısmında bulunan Nargin

Adası’ndan yüzerek kaçmıştır.

İstanbul’a döndüğünde Yeşilköy’de

bulunan 9. Harp Tayyare

Bölüğü’nde görev almıştır. Bu

bölükte iken, bir av uçağı tasarımı

yapan Vecihi Bey’in projesi,

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın

imzalanması ile yarım kalmıştır.

Kurtuluş Savaşı’na gönüllü katılmak

isteyip “sivil pilot” olarak

başarıyla görev yapmıştır. Özellikle

İnönü ve Sakarya Savaşları

sırasında, çok başarılı keşif ve

destek uçuşları yapmıştır. Bunlar

sayesinde bir Yunan uçağını

düşürmüştür. Kurtuluş Savaşı’nın

ilk ve son uçuşunu yapan pilot

olarak havacılık tarihine geçmiştir.

İzmir hava

meydanına

ilk giren ve işgal eden kişi

olmuştur. Bu başarılarından

dolayı kırmızı şeritli İstiklal Madalyası

almış ve TBMM tarafından üç

kez takdirname verilmiştir. Savaştan

sonra bir süre yeni tayyarecilere

eğitim vermiştir. 1923 yılının

başlarında İzmit bölgesinde

Tayyare bölüğüne atanmıştır.

İzmir’de görevli Binbaşı Fazıl’ın,

eğitim uçuşunda düşüp şehit

olmasıyla, tekrar İzmir’e çağrılmıştır.Tüm

bu eğitim ve görevleri

dışında fen işleri ile de uğraşmış,

savaş sırasında çekilen yoklukları

ve sıkıntıları bildiği için, bu sıkıntıların

giderilmesi amacıyla, havacılığı

millileştirme düşünceleri

başlamıştır.

Edirne’ye yanlışlıkla inen bir

yolcu uçağını almakla görevlendirilmiştir.Bu

yardımının karşısında,

o uçağa “VECİHİ” adı verilmiş ve

bu olay uçak tasarlama ve yapma

düşüncelerini oluşturmuştur.Ganimet

olarak Yunanlılardan eline

geçen motor ve bazı parçalardan

yararlanarak, “VECİHİ K-VI” isimli

ilk uçağını imal etmiştir.Aynı

zamanda bu uçak imal edilen ilk

Türk uçağı olmuştur.28 Ocak

1925’te, “VECİHİ K-VI” adını verdiği

uçağını uçurmuştur. Ancak,

bugün gururla anlatılan bu olay,

izinsiz uçuş yaptığı için, Vecihi

Hürkuş’a ceza getirmiştir. Uçuş

için istediği izin nedeniyle bir

heyet toplanmış, ancak havacılıktan

pek de anlamayan kimselerce

izin işi geciktiği için, çeşitli telkinlerle

uçuş kararı alan Vecihi

07


Hürkuş’a, heyet tarafından ceza

verilmiştir. Bu ceza, havacılık

tarihi açısından, bir dönüm

noktasıdır.

Ceza aldıktan sonra istifa

ederek hava kuvvetlerinden

ayrılıp, Ankara’ya giden Vecihi

Hürkuş, yenice kurulmakta olan

Türk Tayyare Cemiyeti’ne (T.T.C.)

katılmıştır. Gazi Mustafa Kemal

Atatürk’ün, “İstikbal göklerdedir…”

sözünden feyz alan bu cemiyet,

çeşitli bağışlarla güçlenmek ve

havacı bir nesil yetiştirmek için

okul kurmak niyetindeydi. Vecihi

Bey, bu cemiyete bağışlamak için

yaptığı uçağı geri almaya çalışmış,

ancak bunda başarılı olamamıştır.

1930 yılında Kadıköy’de, bir

keresteci dükkânını kiralayarak, 3

ay gibi bir sürede, ilk Türk sivil

uçağını, kendisinin de ikinci uçağı

olan “VECİHİ XIV”‘ü inşa etmiştir.

Bu uçakla ilk uçuşunu, 27 Eylül

1930’da Kadıköy Fikirtepe’de

gerçekleştirmiştir. Ardından,

“VECİHİ XIV” ile önce Yeşilköy’e,

sonra da Ankara’ya uçmuştur.

Uçabilirlik Sertifikası’nı alabilmek

için, İktisat Bakanlığı’na başvurmuş,

ancak 14 Ekim 1930’da

“Tayyarenin teknik vasıflarını

tespit edecek kimse bulunmadığından

gereken vesika verilmemiştir”

cevabını almıştır. Bu cevap

üzerine, istenen belgenin alınması

amacıyla, uçak sökülerek

Çekoslovakyaya gönderilmiştir.

Hürkuş, 6 Aralık 1930da Praga

vardığında, parçalanmış tayyare

henüz gelmemiştir. Birçok prosedür,

montaj ve çeviri işlemlerinin

ardından, tayyarenin uçuş kontrolü

tamamlanmıştır.

Vecihi Hürkuş, 23 Nisan 1931de,

Çekoslovakyalı yetkililerin düzenlediği

bir törenle, başköşesinde

“Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazan

bir pankartla onurlandırılarak,

uçuş izni almıştır. 25 Nisan 1931de

Çekoslovakyadan uçuşuna başlamış,

5 Mayıs 1931de Türkiyeye

ulaşmıştır.

1932 yılında, “Vecihi Sivil Tayyare

Mektebi” isimli, ilk Türk Sivil

Havacılık Okulu’nu açmıştır.

Okulda, ilk Türk kadın pilotu olan

“Bedriye Gökmen” ile beraber,

toplam 12 pilot yetiştirmiştir.

İstanbul Kalamış-Kadıköy’de, ilk

sivil uçağı “VECİHİ XIV”, ilk eğitim

ve spor uçağı “VECİHİ XV”, 160

beygirlik Mercedes uçak motorlu

deniz kızağı “VECİHİ SK-X” üretilmiştir.

Nuri Demirağ, bir tayyare

yapımı için 5000 TL vermiş,

bunun sonucunda, 1933 yılında

“NURİ BEY” adı verilen “VECİHİ

XVI” kabin uçağı yapılmıştır.

1954 yılında ilk Türk sivil havayolu

şirketi olan Hürkuş Havayolları’nı

kuran da, Vecihi Hürkuş’tur.

Türk Hava Yolları’nın seferden

kaldırmış olduğu uçaklardan

sekiz tayyare, Ziraat Bankası’ndan

kredi kullanılarak satın alınmıştır.

Ancak kazalar, kaçırılmalar,

sabotajlar vb. aksilikler sonucunda,

Hürkuş Hava Yolları’nın uçakları

uçuştan men edilmiştir. Bu

kötü gelişmeye rağmen, elinde

kalan son uçağını (TC-ERK),

Maden Tetkik Arama Enstitüsü

adına kullanarak, Güney Doğu

Anadolu’da toryum, uranyum ve

fosfat arama faaliyetlerinde görev

almıştır.

Hayatının sonlarına doğru çok

sıkıntı çekmiş, borçlandırılmaya

sürüklenmiş, icra takipleri ve

davalarla boğuşurken, vatana

hizmet nedeniyle kendisine

bağlanan çok yetersiz maaşına

bile haciz konulmuştur.

Ankara’da anılarını yazdığı

zaman diliminde, beyin kanamasından

komaya girmiştir. Hayatı

boyunca havacılıkla uğraşmış

olan Vecihi Hürkuş, insanoğlunun

aya ayak basmak üzere Dünya’dan

ayrıldığı tarihte (16

Temmuz 1969), Gülhane Askeri

Tıp Akademisi Hastanesi’nde,

hayata gözlerini yummuştur.Ölümünün

ardından, Ankara / Cebeci

Asri Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Sena ÇOTUK

Makine Mühendisliği

Öğrencisi

08


Endüstri tarihinde kısa bir geçmişe gidelim.1.sanayi

devrimi denilince akıllara buharlı makinelerimiz

geliyor daha sonra akabinde 2. Sanayi devriminde

elektrikle tanışmamız ve 3. Sanayi devriminde

dijital teknolojinin hayatımıza girmesiyle

endüstriye yön verilmesi derken şimdi ise 4.

Sanayi devrimiyle üretime yeni bir akış yeni bir

hız kazandırıyoruz. 4.Sanayi devrimi ya da diğer

bir adıyla Endüstri 4.0 ilk kez 2011 yılında gerçekleştirilen

Hannover Fuarı’nda Alman Federal

Hükümeti’nin sağladığı desteklerle günümüz

sanayisinde yerini aldı İleri gelen teknoloji devleri

ABD ve Japonya gibi ülkeler bu endüstriyi

desteklediler ve gelecek hedeflerini Endüstri 4.0’a

uygun bir şekilde planladılar.

Peki Endüstri 4.0 nedir? Endüstri 4.0, teknolojilerin

ve değer zinciri organizasyonları kavramlarının

kolektif bir bütünüdür. Siber-Fiziksel sistemlerin

kavramına, nesnelerin, internetine ve

hizmetlerin internetine dayalıdır. Bu yapı akıllı

fabrikalar vizyonunun oluşmasına büyük katkı

sağlar. Aynı zamanda Endüstri 4.0 sistemindeki

üretim, makinelerin hizmet sundukları ve ürünlerle

gerçek zamanlı olarak bilgi paylaştıkları bir

sisteme benzetilmektedir. Alman Yapay Zeka

Araştırma Merkezi (DFKI), içinde Simens’in de

bulunduğu 20 endüstriyel ve araştırma ortağının

katkısıyla kurulan Almanya, Kaiserslautern’deki

küçük bir akıllı fabrikada bu gibi bir sistemin

uygulamada nasıl çalışacağını sergilemektedir.

Ürünler ile imalat makinelerinin birbirleriyle nasıl

haberleşebileceklerini göstermek için sabun

şişelerinden faydalanmaktadır. Boş sabun şişelerinin

üzerinde radyo frekansıyla tanımlama

(RFID) etiketleri vardır ve bu etiketler aracılığı ile

makinelerin şişelerin rengini tanıması sağlanmaktadır.

Bu sistem sayesinde bir ürünün radyo

sinyalleriyle ilettiği bilgiler, üretimin başında

itibaren dijital ortamda saklanmasına olanak

sağlanmaktadır. Bu şekilde bir siber-fiziksel

sistem olarak ortaya çıkmaktadır. Gelişen teknolojiyle

oluşan yoğun bilgi karmaşına verilen ad

Big data . Big Data, aklımızın alamayacağı kadar

veri barındıran bir havuz. Bulut dediğimiz alanlarda

saklanan verileri kullanmak hiçte kolay değil.

Kişiye özel üretimlerin ön plana çıkacağı bir

09


endüstriden söz ediyoruz. Elimizde bulunan bilgileri analiz edip doğru bilgiyi doğru yerde kullanabilirsek

başarılı sonuçları da alırız. İnsanlar olarak big data denilen bu veri havuzunu verimli ve kalite bir şekilde

yönetemiyoruz işte burda yardımımıza yapay zeka yetişiyor. Daha komplike bir sistem olmasından ve insan

beynine göre daha kapsamlı bilgiye ulaşabilmesi yönetebilmesine imkan sağlar nitelikte olsa gerek.İnsan

gücünü en aza indirgenecek ve her işi bilgisayarlara yaptırılacak bir döneme giriyoruz. Bu çoğu ülkeleri

korkutsa da ayak uydurmayan her ülke ekonomik açıdan çökeceği varsayılmakta. Yeni meslek gruplarının

oluşması bekleniyor. Endüstri 4.0’ın en büyük amacı, birbirleriyle haberleşen, sansürlerle ortamı algılayabilen

ve veri analizi yaparak ihtiyaçları fark edebilen robotların üretimi devralıp; daha kaliteli, daha ucuz, daha hızlı

ve daha az israf yapan bir üretim yapmaktır.

Endüstri 4.0’ın gelişmesiyle artan üretim hızı ve ürünün kalitesi rekabet için yeterli olmayacak ve en çok

üreten değil müşterinin isteğini en çok karşılayan galip gelecektir. Apple’ ın dünyanın en büyük şirketi

olması ve eski dünya devi Nokia’yı piyasadan silmesi bu duruma en güzel örnektir. Müşterinin isteğini en

güzel belirleme yolu ise veri analizidir. İnternetin hayatımıza girmesiyle oluşan devasa bilgi yığınını analiz

edip en iyi şekilde yorumlayan gelecekte galip gelecek olanlardır. Sizlere Endüstri 4.0 hakkında kısa bir bilgi

vermek istedim umarım bu yazıyı okuduktan sonra Endüstri 4.0 hakkında gelişmelere bakacak kadar merak

uyandırmışımdır çünkü gelecek Endüstri 4.0’da.

Gamze DÜZGÜN

Endüstri Mühendisliği

Öğrencisi

10


TÜRK YILDIZLARI

1972 yılından 1992 yılına kadar, Hava Kuvvetleri Komutanlığında devamlı olarak faaliyet gösterecek nitelikte

akrotim teşkil edilmemiştir. Akrobasi hareketleri eğitim uçuşları içinde icra edilmiştir. 1972 yılından 1992

yılına kadar geçen yirmi yıl süresince sadece akrotim niteliği taşıyan hava gösterileri yapılmamış, bunun

yerine çeşitli törenlerde kısıtlı sayıda akrobasi hareketlerini içeren hava gösterileri düzenlenmiştir.

20 yıllık bir aradan sonra tekrar bir akrotim ekibi oluşturma kararı alan Türk Hava Kuvvetleri, 20’nci Hava

Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halis BURHAN’ın direktifleri doğrultusunda akrotim kurulması çalışmalarına

başlamıştır. 3’üncü Ana Jet Üs 132’nci Silah Taktikler ve Standardize Filo Komutanlığı bünyesinde bir akrotim

kurulması için 11 Eylül 1992 tarihinde onay alınmış, dörtlü NF-5 kolundan oluşacak şekilde bir akrotimin

kurulması emri 7 Kasım 1992 tarihinde yayımlanmış ve 25 Aralık 1992 tarihinde dört NF-5 Uçağı ile eğitimlere

başlanılmıştır.

Türk Yıldızları’ adı verilen akrotim, ilk gösterisini dört NF-5A/B Freedom Fighter Uçağı ile 18 Haziran 1993

tarihinde 4’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı Akıncı/Ankara’da icra etmiştir. Bu gösterinin ardından ‘Filo’ statüsü

kazanan Türk Yıldızları, ‘Dünyanın En Genç Süpersonik Akrotimi’ olarak adından söz ettirmeyi başarmıştır.

Ağustos 1993’te 1’inci Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığında NF-5A/B Uçakları üzerinde tadilat ve

boyama faaliyetleri başlatılmıştır. Yine bu süreçte beşli ve altılı kol uçuşu eğitimlerine başlanmıştır. Türk

Yıldızları’na tahsis edilen 9 NF-5A ve 1 NF-5B Uçağı üzerindeki tadilat ve değişiklikler Temmuz 1994’te

tamamlanmıştır.

Türk Yıldızları Akrotimi’nin Türk halkına tanıtımı, aynı zamanda ilk 6’lı gösterinin de gerçekleştirildiği 5

Ekim 1994 tarihinde 8’inci Ana Jet Üs Komutanlığı/Diyarbakır ve 29 Ekim 1994 Cumhuriyet Bayramı törenlerinde

gerçekleşmiştir. Türk Yıldızları Akrotimi’nin ilk 7’li [yedi uçaklı] gösterisi ise Distant Thunder-95 Tatbikatının

20 Nisan 1995 tarihinde yerli ve yabancı konukların katılımı ile yapılan Seçkin Gözlemci Günü’nde 1’inci

Ana Jet Üs Komutanlığı/Eskişehir’de gerçekleştirilmiştir. Türk Yıldızları’nın 100’üncü gösterisi 29 Ekim 2000

tarihinde Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Atatürk Kültür Merkezi [AKM, Ankara]’nde sergilenmiştir.

2003 yılında gösteri etkinliğini artırmak amacıyla başlatılan sekiz uçaklı ilk gösteri 30 Mart 2004

tarihinde 3’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı/Konya’da yapılmıştır.

Halen envanterinde modernize edilmiş 10 adet NF-5A 2000 ve 6 adet NF-5 2000 Freedom Fighter Uçağı

bulunan ve çağrı adı ‘Türk Yıldızları’ olan 134’ncü Akrotim Filo Komutanlığı, 2017 itibarıyla; yurt içinde 92

11


farklı il ve ilçede 349, yurt dışında ise 24 farklı ülkede 138 olmak üzere toplam 487 gösteri icra etmiştir. Türk

Yıldızları, 200’üncü gösterisini 3 Temmuz 2004 tarihinde Rize’de, 300’üncü gösterisini 5 Ağustos 2008

tarihinde Florennes/Belçika uluslararası hava gösterilerinde, 400’üncü gösterini ise 15 Kasım 2012 tarihinde

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti [KKTC]’nde [Girne] gerçekleştirmiştir.

Türk Yıldızları’nın hali hazırda Yüksek, Alçak ve Flat olmak üzere üç ayrı gösteri paketi bulunmakta.

Yüksek Gösteri Paketi; bulut alt tavanının yer seviyesi +9.000 feet [3.000m], Alçak Gösteri Paketi yer seviyesi

+4.000 feet [1.300m], Flat Gösteri Paketi ise yer seviyesi +1.000 feet [3.000m] olması durumunda uçulmaktadır.

Yüksek ve Alçak Gösteri Paketlerinde ana kol ve soloların performanslarından oluşan hareketler sergilenirken,

Flat Gösteri Paketi değişik kol düzenlerinden oluşan pasaj geçişleri şeklinde uçulmaktadır. İki uçak

arasındaki mesafenin 3 feete [1m] kadar indiği hava gösterileri sırasında pilotlar toplu hareketlerde 5,5-6G

civarı, solo hareketlerde ise uçağın limiti olan -3/+7.33G arası kuvvete maruz kalmaktadırlar. 200 knot ile 520

knot [370km/s ile 960km/s] arası süratlerde icra edilen hava gösterilerinde hareketler tamamen manuel

olarak pilotların psikomotor yetenekleri denilen el, ayak koordinasyonu, göz kontrolü ve muhakemesi ile

yapılmaktadır.

SOLOTÜRK

Hv.K.K.lığının 25 Kasım 2009 tarihinde çalışmalarını başlattığı “Tek F-16 Uçağı ile Gösteri Uçuşu” programı

14 Ocak 2010 tarihinde Hv.Plt.Bnb. Murat KELEŞ, Hv.Plt.Yzb. Fatih BATMAZ ve Hv.Plt.Yzb. Sedat Yalın

AHBAB’ın kurucu ekip olarak seçilmeleri ile hayata geçmiştir. Hv.Plt.Bnb. Murat KELEŞ 18 Mayıs 2010

tarihinde Tek F-16 Gösteri Uçuşu için ilk eğitim sortisini gerçekleştirmiş ve eğitimini 20 Ağustos 2010

tarihinde tamamlayarak Türkiye’nin ilk F-16 Solo Gösteri pilotu olmuştur. Eğitimler diğer iki gösteri pilotunun

arka kokpitte gözlemci olarak uçması ile icra edilmiştir. 2010-2011 Uçuş eğitim yılı başlangıcı olan 01

Eylül 2010 tarihinde 4. Ana Jet Üs K.lığı’nda Hv.K.K.

Org. Hasan AKSAY’a ilk gösteri uçuşu arz edilmiştir.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı personelinin göndermiş olduğu yaklaşık 300 adet isim önerisi

arasından “SOLOTÜRK” ismi seçilmiştir.

SOLOTÜRK; 3'üncü Ana Jet Üs 132’nci Filo K.lığı/Konya'da 2 pilot ve 2 destek personeli ile Uçak Bakım

Komutanlığından seçilen 9 kişilik uçak bakım ekibiyle faaliyetlerini sürdürmektedir.

Fatih AYDOĞAN

Makine Mühendisliği

Öğrencisi

12


BİLİNMESİ GEREKEN

MÜHENDİSLİK PROGRAMLARI

Günümüzde artık her işte bilgisayar kullandığımızı biliyoruz. Özellikle işlerimizi kolaylaştırmak ve daha pratik

halledebilmek için kullandığımız birçok bilgisayar programları bulunmaktadır. Her programın bize farklı açılardan

yararı vardır.Artık iş başvurularında bizi bir adım öne geçirecek en büyük etkenlerdendir.

Herkesin ihtiyaç duyduğu bu programlara biz mühendisler en çok ihtiyaç duyan kişileriz.Mühendislik işlemlerimizin

başlangıcı bilgisayar ortamında oluşturulan tasarım, çizim ve simülasyonlar diyebiliriz.

Programları

Microsoft, kısa bir zamanda büyük bir bilişim firmasına

dönüşmüştür. Hem yazılım hem de donanım

alanında kendini geliştirmiş ve şuan da kullandığımız

Microsoft Office programlarını bize sunmuştur.

Office programları eğitim, iş, sağlık gibi birçok

alanda kullanılan yazılımlar bütünüdür. Artık herkesin

bilmesi gereken programların başında gelir. En

çok bilinen programları Word ve Excel olan bu yazılım

paketinin diğer uygulamalarını Powerpoint,

Outlook, Access, Publisher, Onenote olarak sıralayabiliriz.

Word : Çok zengin işlem ve işlevlere sahip olan Word

programı, yazı yazma ve biçimlendirme amacıyla

kullanılan çok kullanışlı bir kelime işlem programıdır.

Bu program ile yazı yazabilir ve yazı denetim özellikleri

ile hatalı yazımların önüne geçebiliriz. Çizim

yapabilir, grafik ve tablolar oluşturabiliriz. Kitap, tez,

gazete, dergi, broşür gibi yayınları kolayca hazırlayabilir

ve mektup zarfı yazma, mektup hazırlama

işlemlerinde kullanabiliriz.

Excel : Genel kullanım amacı tablolama ve hesaplama

olan Excel, girdiğimiz sayısal değerleri otomatik

olarak toplayarak tablo oluşturmamızı, düzenli olarak

tabloların çıkışını almamızı ve grafikler oluşturmamızı

sağlar. Aynı zamanda Excel ile kolay ve hızlı bir

şekilde rapor hazırlayabilir, istenilen verilere ulaşabilir,

sıralayabilir ve analiz yapabiliriz.

Powerpoint : İş dünyası ve eğitim alanındaki sunumlarda

kullanılan bir sunu tasarlama ve düzenleme

programıdır. Hazırlamış olduğumuz bir raporu,

projelerimizi ve belgelerimizi belli bir anlatım düzeni

içinde ses, metin, görüntü, grafik, animasyon gibi

özellikler ekleyerek kurgulayabilmemizi sağlar.

Outlook : En eski e-posta yazılımlarından biri olarak

bilinir. Bunun yanında sadece e-posta yazıp göndermemizi

veya almamızı sağlamaz. Outlook programıyla

randevularımızı sistemleyebilir, kişiler ekleyebilir ve

görevler oluşturabiliriz.

Access : İlişkisel Veri Tabanı Yönetim Sistemi ile

çalışan bir veri tabanı oluşturma programıdır. Veri

tabanı, bir konuyla ilgili çok sayıda kaydın tutulduğu

bir kütüphane olarak nitelendirilebilir.

Publisher : El ilanları, kartvizit, kartpostal, broşür,

bülten, etiketler, web siteleri ve daha fazlasını oluşturabilmemizi

sağlayan, bunlarla ilgili tasarımlar içeren

bir programdır.

Onenote : Dijital ortamda her türlü notlarımızı

tutmayı sağlayan ve bu notları kaydedip istediğimizde

erişebilmemize imkan veren uygulamadır.Onenote

ile notlar üzerinde birçok düzenleme yapabiliriz.

Dünyanın yazılım devlerinden biri olan Autodesk tarafından geliştirilmiş, birçok farklı sektörde kullanılan CAD

tabanlı bir yazılımdır. İki boyutlu ve üç boyutlu tasarım yapmamızı sağlar. Bu program ile çalışma alanlarına bağlı

olarak bir binanın planı hazırlanabilir, üretimi yapılacak bir makine parçası çizilebilir ve dekorasyonu yapılacak bir

odanın modelini tasarlayabiliriz. Her mühendisin kullanabileceği özelliklere sahip ve öğrenimi kolay olduğu için

tercih edilen bir programdır. Oldukça yaygın kullanılır. Daha hızlı çizim yapabilmemizi, tasarım ve analiz yapmamızı,

üretime daha kolay destek vermemizi sağlar.

Autocad programında basit geometrik şekillerle çizimimize başlayabilir, bunları detaylandırarak devam edebiliriz.

Programın üst kısmında çizim araç çubuğu bulunur. Butonlara tıklayarak ya da kısayollarla komutlara giriş

yapabiliriz. Ayrıca Autocad‘te yaptığımız çizimlerin baskısı son

derece kolay, hatasız ve temiz bir şekilde yapılabilmektedir. Çizimlerin

çıkışlarını istenilen ölçekte renkli ya da renksiz almak mümkündür.

Programın dosya uzantısı, teknik resim formatlarında kullanılan,

ingilizce “drawing” kelimesinden gelen DWG’dir. Autocad’in

geliştirdiği DXF uzantılı dosyalar sayesinde, yaptığımız çizimleri

başka CAD programları ile beraber kullanabiliriz. Farklı programlarla

entegreli olarak çalışmamıza olanak verir.

AUTOCAD

ARAYÜZÜ

13


Tasarım dünyasında gelişen teknolojiye ayak uyduran,

Windows için hazırlanmış üç boyutlu bir tasarım

programıdır. Hız kazanan iş yaşamına uyum sağlayan,

yeniliğe açık ve kullanımı kolay bir CAD yazılımıdır.

Solidworks ile hızlı bir şekilde çizim yapabiliriz.

Ayrı ayrı çizdiğimiz parçaları birleştirerek montaj

yapabilir, çizdiğimiz bu parçalara aynı zamanda

malzeme atayabiliriz. Renklerini de istediğimiz gibi

değiştirebildiğimiz çalışmaları animasyon eklentisi

sayesinde hareketlendirebiliriz. Eğer düzgün ve doğru

bir çizim yaptıysak parçanın kütlesi, hacmi gibi özelliklerini

küçük hata payları ile öğrenebiliriz. Oluşturduğumuz

parçalar için darbe, statik, dayanaklılık vb.

testler yapabiliriz. Ayrıntılı sonuçlar elde etmemizi ve

analiz yapmamızı sağlayan, pratikliği yönünden ve

her açıdan bize imkanlar sunan ideal bir uygulamadır.

Fransız Dassault Systèmes firması tarafından geliştirilen,

fransızca “ Conception Assistée Tridimensionnelle

Interactive Appliquée” kelimelerinin baş harflerinden

meydana gelen CAD/CAM/CAE yazılımıdır.

Bilgisayar Destekli Üç Boyutlu İnteraktif Kullanım

anlamına gelir.

CATIA ile ürün tasarımı, makine montajları ve

hareket simülasyonları yapabilirsiniz. Makinelerinizin

teknik ve imalat resimlerini İSO, DIN, ANSI ve daha

birçok standartlara göre hızlı bir şekilde üretebilirsiniz.

Parçanın ne şekilde imal edileceğini hesaplayabilir

ve parça sanal ortamda imal edilebilir. CNC

tezgahlarınız için NC kodlarını üretebilir, takım yolu

simülasyonlarınızı hazırlayabilirsiniz.Kendi parça

standartlarımızı belirleyebildiğimiz gibi bu parçaların

yapısal analizlerini yapabiliriz.Mukavemet açısından

test edebiliriz. Otomotiv sektörü , uçak üretim ve

diğer simülasyon sektörleri gibi birçok sektöre hitap

eder ve her konuda ihtiyaçlarımızı karşılayıp işimizi

kolaylaştıracak özelliklere sahiptir.Savunma Sanayi ve

havacılıkta oldukça sık kullanılır.

PROTEUS PROTEUS Labcenter Electronics firmasının

bir ürünü olan Proteus

programı, elektronik devreleri

çizmemizi ve bu devrelerin

çalışıp çalışmadığını kontrol edebilmemizi sağlayan

bir programdır.Aynı zamanda grafik tabanlı simülasyon

yapmamızı sağlar. Üç boyutlu baskı devre tasarımını

görebilir ve otomatik baskı devre çizimi yapabiliriz.

Gün geçtikçe genişleyen bir model kütüphanesine

sahiptir. Proteus programı sanal bir laboratuvardır

diyebiliriz. Her türlü elektrik/elektronik devre şemasını

bilgisayar ortamında deneme imkanı sunar.

PROTEUS programı ISIS ve ARES olmak üzere iki alt

programdan oluşur. ISIS’ta elektronik devre çizimi

gerçekleştirilirken, bunun yanında devrenin analizi de

yapılabilmektedir. ARES’te ise ISIS’ta çizilmiş olan

devreler ARES ortamına aktarılmak suretiyle baskı

devre çizimi gerçekleştirilebildiği gibi manuel olarak

da baskı devre çizimi yapılabilmektedir.

İngilizce “Matrix Laboratory” kelimelerinin birleştirilmesiyle

oluşmuş MATLAB, Mathworks şirketi tarafından

geliştirilen, mühendislik hesaplamalarında

kullanılan bir programdır.

Matematiksel tüm konuları Matlab’ta rahatlıkla

çözüme kavuşturabiliriz. Matrisler ve onların etkileşim

içinde olduğu fonksiyonlarla programlama yapılmasına

izin verir, aynı zamanda kendi programlarımızı

oluşturabiliriz. Dizi mantığı üzerine inşa edilmiş bu

programda verileri dizi şekline dönüştürdüğümüzde

sonuca ulaşmışız demektir. Doğrusal programlama,

genetik algoritma, istatiksel analizler, veri analizleri ve

modellemeleri, eğri uydurma, diferansiyel denklem

çözümleri, moleküler biyoloji çalışmaları gibi birçok

alanda projeler geliştirebiliriz. Bunun dışında paraboller,

polinomlar, sinüs dalgaları başta olmak üzere iki

veya üç boyutlu grafikler çizmemizi ve simülasyon

yapabilmemizi sağlar.

Havacılık, otomotiv, savunma, kontrol sistemleri

ve daha fazla alanda kullanacağımız bir programlama

dilidir. C, C++, Fortran, Java gibi programlama dilleri

ve MS Excel ile tümleşik çalışabilir. Okullarda da

eğitimi verilmektedir.

1970 yılından beri geliştirilmekte

olan ANSYS programı

pek çok temel mühendislik

dalında etkin bir biçimde kullanılmaktadır.

Yaklaşık 45 yıldır geliştirilen bu program günümüzde

en çok tercih edilen programların başında gelir.

Ansys programı, bir sonlu elemanlar yazılımıdır.

Analiz programlarının en güçlüsü olup, simülasyon

yapabilme yeteneği ile sanal ortamda güvenilir

sonuçlar veren testler yapabilen gelişmiş bir programdır.

Özellikle yaptığı simülasyon testleriyle şirketlere

fazla masraf çıkartmadan ürün üzerinde hasar

tespitleri yapabilmektedir. Mukavemet, titreşim,

akışkanlar mekaniği ve ısı transferi gibi modüllere

ayrılarak daha net sonuçlar verebilmektedir.

PROGRAMLAMA DİLLERİ

Programlama dilleri bilgisayarların temel çekirdeklerindendir.

Kullandığımız işletim sistemleri ve bilgisayarın

tüm donanımları yazılımların yardımıyla çalışıp

istediğimiz işlemleri gerçekleştirirler.Biz programlama

dilleri sayesinde bilgisayara hangi işi nasıl yapması

gerektiğini öğretiyoruz ve o da insandan daha hızlı bir

şekilde bu işlevleri yerine getiriyor.Kısaca insanlar ve

bilgisayarlar arasında verimli bir iletişim sağlıyor

diyebiliriz.

Günümüzde birçok programlama dili yapılmıştır. Her

dilin kendine ait kodları ve özellikleri vardır. Bir dilin

yaptığı işlevi başka bir dil yapamayabilir. Daha çok

Pascal, C, C++, C#, Java, Basic, Fortran, Delphi, Python

gibi diller tercih edilir. Bu dilleri öğrenmek o kadar da

kolay değildir oldukça fazla emek ister.Her mühendisin

uğraşıp kendi alanındaki programlara yoğunlaşıp

kendisini geliştirebileceği bambaşka bir dünyadır.

Sena ÇOTUK

Makine Mühendisliği

Öğrencisi

14


KMO

YENİ OLMAYAN AMA

YENİDEN YOĞUNLAŞILAN

YÖNELİM İNSANSIZ

VE OTONOM

İnsansız sistemlere tarihsel açıdan bakıldığında pekte yeni sistemler sayılmazlar. Ancak 1900’lü yılların büyük

bölümünde insansız sistem çalışmaları teknolojik yetersizlik veya yüksek maliyet engeline takıldı. Günümüzde,

yani teknolojik gelişim ve asıl maliyetin “insan” olduğu dönemde insansız sistemler “otonom” terimi ile öne

çıkmaya başladı. İnsansız sistemler hususunda özellikle hava araçlarında sağlanan büyük ilerleme karaya da

yansımaya başladı. Günün konusu olarak insan faktörünün en çok yara aldığı sıcak çatışmanın olduğu ön/ ileri

cephe unsurlarına yönelik kara araçları ilgiyi kendine çekiyor. Ancak şimdiden üzerine düşülmesi, günümüz ve

gelecek noktalarının hesaplanıp düşünülmesi gereken diğer insansız sistem konusu ise muharebe destek

unsurları. Bunun ilk yansıması olarak yaralı tahliyesi ve gerektiğinde mühimmat transferi için kullanılabilecek

görece basit insansız kara araçları (İKA) ortaya çıktı. Ancak temelde bu araçlarda ön cephe için tasarlanmış

araçlar olarak ortaya çıkıyor. Muharebe desteğini lojistik ve ateş desteği olarak ikiye ayırırsak. Lojistik kısmı

görece daha basit ancak ateş desteğinde işler biraz daha karışıyor.

Ateş destek unsurları üzerine somutlaştırma; KMO

Sahalarda en çok kullanılan ve kullanılmaya da devam edecek olan Kundağı Motorlu Obüs (KMO) sistemlerinin

bu hususu değerlendirme konusunda en uygun seçenek olduğunu düşünüyorum. KMO’lar Asıl olarak çoklu

atışlar ile hedefi baskı ateşi altına almak veya sabit/düşük süratli hedefleri yok etmek için kullanılıyorlar.

KMO’ların hala yoğun kullanımındaki temel sebeplerden biri maliyet etkin olmaları. Bunun yanı sıra KMO’lar için

de güdümlü ve daha komplike mühimmatlar geliştirildi ve geliştirilmeye devam ediyor. Öyle ki Norveç menşeli

bir Nammo firması menzili 100 kilometreye kadar çıkabilen ramjet itki destekli güdümlü bir mühimmat üzerine

çalışıyor. Tabii bu mühimmatların değerlendirmesi uzun olacağı için ayrı yapılması gerekiyor ki bir başka yazı

dizisinde buna değineceğim. Ancak temel husus yine değişmiyor maliyet etkin olması sebebiyle roket ve

füzelerin, ya da güdümlü roketlerin bile ortaya çıktığı piyasada KMO’lar kendilerine yer buluyor hatta sahada

piyasadakinden daha çok yer tutuyor. Konuyu biraz dağıttım gibi ama hemen toparlayalım. Etkinliğini önemli

ölçüde maliyet ve pratiklikten alan bu sistemlerin insansızlaşması günümüz/gelecekte ne gibi yarar sağlar? Ya

da sağlayabilir mi?

Ön cephede savaş sürerken görece daha güvenli noktalardan ateş desteği veren KMO’ların insansızlaşması ilk

bakışta mantıksız gelebilir. Ancak en azından değerlendirilmeye alınmalı. İnsansızlaşmanın KMO’lar üzerinde

getireceği en önemli iki dezavantaj, KMO’ların mevcut sahada ki en önemli iki avantajını elimine ediyor.

15


a. Maliyet

Belirttiğim üzere KMO’ların maliyet etkin çözüm olması tercih edilmelerinde ki önemli bir unsur. Tabii bu

maliyet etkinlik elbette göreceli, çekili obüs sistemleri yine maliyet anlamında KMO’lardan daha etkin çözüm

olabiliyor bazı durumlarda. Bu sebeple değerlendirmeler her şartta aynı sonucu vermiyor.

KMO’ların birçoğu 4-6 kişilik mürettebat tarafından kullanılıyor. Mürettebat husunda düşündüğümüzde,

özellikle modern sistemler kullanılan ordularda mürettebat eğitim maliyetleri çok yüksek. Günümüzde İHA,

drone ve ATGM tehditlerinin geldiği nokta değerlendirildiğinde muharebe destek unsurlarına yapılabilecek

saldırı oran ve tehditleri ciddi bir biçimde artış gösteriyor. Nitekim Fırat Kalkanı Harekatı öncesinde sınırda T-155

Fırtına obüsümüz ATGM ile vurulmuştu. Olay üzerine değerlendirme yapıldığında belki farklı tespitlerde ortaya

çıkabilir ancak olay sadece 5km menzilli ATGM tehdidinden ibaret değil. Drone’lar bu gün KMO gibi hedeflere

saldırı amacıyla kullanılmıyor ancak teknoloji hızlı gelişiyor ve asimetrik unsurlar teknolojiye düzenli ordulardan

dahi daha hızlı adapte oluyorlar. Spike NLOS tarzı menzili 25 kilometreye çıkabilen nokta atışı yapan sistemlerin

getireceği tehlikelerde göz önüne alındığında KMO’ların günümüzde daha da çok tehlike altında olduğunu

düşünmek pek hatalı olmayacaktır. Bu noktada personelin mali boyutu bir yana eğitildiği süreç ve insan olarak

manevi değeri düşünüldüğünde dahi önem kazanan bir konu olarak karşımıza insansızlaşma çıkıyor. Tehlike

boyutunun yanı sıra araçtan insan faktörünün çıkarılması ile insanın kapladığı alandan bir miktar tasarruf

edilmesi veya o alanın insansızlaştırma ve otomasyon birimlerine ayrılması, uygun bir şekilde yapıldığında araçla

alan tasarrufu ve ağırlık tasarrufu sağlanabilir. Ağırlık tasarrufu önemli ölçüde sağlanabilirse lojistik açıdan da

ciddi tasarruf girdisi sağlanabilecektir.

Mühimmat ikmal ihtiyacını tamamen makineleşme ile sürücüyü de otonom bilgisayar sistemi sağlayabilir

sonrasında tank komutan ve nişancısını bilgisayar desteği ile tek bir kişiye düşürdüğünüz takdirde. 4-6

mürettebatı olan KMO 1 kişilik mürettebat ile görevini gerçekleştirebilir. Tabii bu değerlendirmeler aslen bir

konsept düşüncedir. Net bir düşünce olabilmesi için, mürettebat giderleri, teknolojik yeterlilik, teknoloji maliyeti,

lojistik maliyet gibi bir çok parametrenin rakamlar ile bilinmesi gerekiyor.

16


b. Uygulama Konsepti

Burada yer olana otonom terimi ile aslında aracın şoförünün yerini yapay zekâ ile aracı belirtilen yere en uygun

rotadan götürecek ya da belirlenen rota üzerinden gerekli hız, manevra gibi girdileri ayarlayabilecek bir

bilgisayardan bahsediyoruz. Mühimmat yükleme ve barut hakkının ayarlanması gibi konular makineleşme ile

çözümlenecektir. KMO komutan ve nişancısı otomasyona, yapay zekaya bırakılamayacak kadar önemli bir

konumda. Bu noktada yapılabilecek şey, komutan ve nişancıyı tek kişide toplamak üzere çok gelişmiş atış

kontrol sistemi, buna uygun hedefleme ve hedef takip yapabilen aynı zamanda sahada bulunan asker, drone,

İHA gibi unsurlarla anlık iletişim kurma yeteneği bulunan KMO bilgisayarı tasarlamak. Bahsi geçen sahadan

anlık iletişim hususu güncel insanlı obüs sistemleri için de çok büyük avantaj sağlayacaktır. Nitekim bu kabiliyet

teorik olarak bulunuyor. TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-S İHA sahadaki birliklere 50km menzilden anlık

görüntü aktarımı yapabiliyor. Bu kabiliyet diğer insansız hava araçlarının da dahil edilmesi ile birlikte KMO’lara

uygulandığında anlık takip ile yapılan atışlar çok ciddi bir kabiliyet kazanımı ve gerektiğinde aracın kendi

güvenliği içinde durumsal farkındalık sağlanacaktır. KMO’ların birlik olarak intikal ve hedefe atışı halinde (ki

genel olarak 2-3-4-5’erli takım olarak görev yapıyorlar) kontrol mekanizmalarının ortak bir alanda sağlanması ile

canlı bir şekilde iletişim koordinasyonu arttıracaktır. Uygulama konsepti düşünüldüğünde aslında İnsansız KMO

fikri, KMO’ların daha ulaşılabilir ve basit olması durumunu ciddi bir biçimde elimine ediyor ancak sağlayacağı

kazanımlarda su götürmez bir gerçek.

Tüm bu değerlendirmeler ele alındığında aslında ortaya çıkan durum şu; İnsansız geliştirilecek KMO

sistemlerin (şimdilik) doğrudan insanlı sistemlerin yerini alması mantık çerçevesinde pek mümkün değil. Ancak

güncel teknoloji seviyesi ile birlikte getireceği ciddi yararlar mevcut. İnsansız KMO’lar için en azından fizibilite

çalışmalarının yapılması, getiri ve götürülerinin konseptin ötesinde teknik detay ve somut veriler üzerine

düşünüp değerlendirilmesi geleceğe göz kırpacak ve diğer fikirler için ayakları yere basan bir başlangıç

olacaktır. Ya da bu tarz fizibilite çalışmaları ile eldeki ürünler üzerine inşa edilebilecek hibrit sistemler ortaya

çıkartılabilecek ve bu sistemlerin rekabetçiliği daha yukarı taşınacaktır.

Defenceturk.net

17


TÜRK

ASKERİNİN

NANO

İHA’SI

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanmış Özel Kuvvetler Komutanlığı

tanıtım videosunda TSK’nın en güzide birliklerinden olan Özel Kuvvetlerin imkan ve kabiliyetlerine yer

verildi. Videoda dikkat çeken ekipmanlar arasında avuç içine sığabilecek kadar küçük olan Nano İHA PD-100

Black Hornet de yer aldı.

Son dönemde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte sivil ve askeri amaçlı drone/İHA kullanımı artarken farklı

sınıflarda binlerce İHA dünya ordularında hizmet veriyor. Nano sınıfta İHA’lardan biri olan PD-100 Black

Hornet de bunlardan biri. Peki Nano İHA’ların bu kadar küçük olmasının “sebebi nedir?” diye soruyor olabilirsiniz.

PD-100 Black Hornet gibi Nano İHA’lar harekât imkanlarının kısıtlandığı bina içleri ve meskûn mahallerde

hafif, küçük ve sessiz yapıları sebebiyle dünyada özel kuvvetler tarafından tercih ediliyor. Özel operasyonlar

öncesi keşif ve gözetleme ile durumsal farkındalığı arttırmak için uçurulan Nano İHA’lar radyoaktif ve kimyasal

sızıntı riski olan bölgelerde de görev yapabiliyor.

Özel Kuvvetler Komutanlığının yanı sıra Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı tarafından da kullanılan

PD-100 Black Hornet Nano İHA “Prox Dynamics” firması tarafından geliştirildi. Görsellerde de görüldüğü

üzere 4 rotorlu yapı yerine minimize helikopter yapısında olan bu İHA, önündeki kamera ile uçuş esnasında

canlı görüntü aktarımı yapıyor.

PD-100 Black Hornet bir dakika içinde uçuşa hazırlanarak açık ve kapalı mekanlarda operasyon yapabilme

kabiliyetine sahip. Nano yapısı sayesinde her operasyon bölgesine kolaylıkla taşınabilen PD-100 Black Hornet

yine nano yapısı sayesinde belirli bir mesafe sonrası neredeyse gözle görünmemekte ve sesi duyulmamakta.

1,6 km menzile ve 25 dakika uçuş süresine sahip olan PD-100 sadece 18 gram ağırlıkta ve yönlendirilebilir

elektro optik kameralar ile canlı görüntü aktarımı yapabilmekte.

PD-100 Black Hornet’i kullanacak operatörler için kompleks ve zorlayıcı senaryoları içeren geniş yelpazedeki

gerçekçi simülasyonları barından bir simülatör de sunan Prox Dynamics firması, PD-100 Black Hornet’i

yeniden kullanılabilen, ekonomik, uçuşa kolay hazırlanabilen ve kullanımı kolay bir nano drone olarak tanımlıyor.

Cem Güdür

Makine Mühendisliği Öğrencisi

Defenceturk.net için yazdığı yazısı

18


HIZLI, BASİT VE UCUZ

ARDUINO

ARDUINO NEDİR?

Arduino, mikrokontrolcü kartları ve yazılım paketinden oluşan bir programlama platformudur. Öğrencilerden

mühendislere, her kesimden insana hitap edebilmesi için kolaylık ön planda tutularak tasarlanmıştır.

Kart üzerindeki mini bilgisayar (mikrokontrolcü), yazacağımız programa göre giriş ve çıkış bağlantılarını

kontrol eder.

Kullanımı basit ve ucuz olduğu için basit ev eşyalarından robotlar, insansız hava araçları (drone), akıllı ev

otomasyonu projeleri gibi alanlarda sıklıkla tercih edilmektedir. Bunun yanı sıra Arduino ile yapabileceğiniz

projelerin tek sınırı sizin hayal gücünüzdür. Aklınıza gelen hemen her çeşit projeyi Arduino kullanarak

gerçekleştirebilirsiniz.

Her geçen gün yeni arduino kartları ve dolayısıyla çeşitleri ortaya çıkmaktadır. Genel olarak arduino

çeşitlerini aşağıdaki gibidir:

• Arduino Uno

• Arduino Leonardo

• Arduino Micro

• Arduino Robot

• Arduino Esplora

• Arduino Mega ADK

• Arduino Ethernet

• Arduino Mega 2560

• LilyPad Arduino

• Arduino Nano ARDUINO

UNO

ARDUINO’NUN TARİHÇESİ

Arduino ilk olarak 2000 yılında Kuzey İtalyanın Ivrea kasabasında Bir mezuniyet – araştırma projesi olarak

ortaya çıktı. Projenin adı “ Interaction Design Institute Ivrea” yani “Ivrea enstitüsünün etkileşim tasarımı” idi.

Proje Massimo Banzi, David Cuartielles, Tom Igoe, Gianluca Martino ve David Mellis tarafından yürütüldü.

İlk olarak; Hermando Barragan tarafından bir devre kartı tezi ve Casey Reas ve Ben Fry tarafından geliştirilen

görsel sanatlar konteksti içinde nasıl kod yazılacağının öğrenilmesini sağlayacak bir dil geliştirme

projesi olarak ortaya çıktı.

İlk Arduino kartının piyasaya ilk kez 2005 yılında tasarım öğrencilerine özellikle elektronik ya da mikro

denetleyici programlar hakkında hiçbir bilgisi olmayanlara yardımcı olmak amacıyla sürüldü. Bu öğrenciler

dijital dünya ile fiziksel dünyayı bir birine bağlayan prototipler üzerinde çalıştılar. Bu sayede bugün basit

bloklar kullanarak, kod bilgisi gerekmeden tasarımlar yapabilmekte ve özellikle çocuklara erken yaşta

kodlamayı öğretebilmekteyiz. O zamandan bugüne Arduino dünyanın en popüler elektronik prototip aracı

oldu geniş kitleler tarafından hem eğitim hem de proje geliştirme amacıyla kullanıldı.

19


ARDUINO NASIL İŞLER?

Arduino üzerindeki mikrodenetleyiciler yazdığımız kodlara göre arduino üzerindeki giriş ve çıkışları kapatıp

açar. Hem dijital hemde analog verilerle işlem yapabilmemizi sağlayan arduino sınırsız kütüphanesi ve

açık kaynaklı olduğu için yapabileceklerimiz sadece hayallerle sınırlı kalıyor. Peki Arduino nasıl çalışıyor? Bu

soruya basit bir dille anlatalım.

Arduino’ ya bilgisayardan gönderilen kodlar mikrodenetleyicilere gönderilir burada kodlar çözümlenir

ve kodda belirtilen giriş ve çıkışların işlemleri başlatılır. Arduino UNO modelini üzerinden örnek verirsek; 14

Dijital G/Ç Pini olan bu Arduino’nun her girişinin kendi numarası vardır ve bu numaralar Arduino’nun

beyninde bulunmaktadır. Bu numaraları kullanarak Arduino’nun giriş çıkışları üzerinden işlem yapabiliriz.

Dijital Girişler

Her girişin numarası üzerinde yazıyor

Diyelim ki: 3. Pinimize LED bağladık ve programda üretilen rastgele bir sayının çift olması halinde LED’in

yanmasını istiyoruz. İlk önce şunu anlamış olmanız lazım; arduino üzerindeki pinlerden bilgi alır, elektrik

verir veya elektriği keser. Buna göre aslında LED’i yakmamız için yapmamız gereken 3. Pine elektrik

vermek. Buraya kadar arduino’nun giriş/çıkış üzerindeki işlemleri ve basit bir elektrik bilgisini kullandık.

Peki LED ne zaman yanıcak? İşte burada işe mikrodenetleyiciye göderdiğimiz kod devreye giriyor. Verdiğimiz

örneğe göre mikrodenetleyicideki kod sürekli olarak rastgele sayı üretiyor ve eğer bu sayı çift ise 3.

Pine 5 V veriyor böylece LED’imiz yanmış oluyor.

Basit olarak arduino bu şekilde çalışıyor, kod derleniyor denetleyicilere gidiyor denetleyiciler koddaki

istenen durumlara uygun olan belirtilen pinlere elektrik veriyor veya belirtilen pine bağlı elektronik aksandan

veri alıyor.

ARDUINO KULLANIM ALANLARI NELERDİR?

Arduino elektronik haberleşme, I/O (Giriş/Çıkış) denetimi, girişten bilgi alımı ve yönlendirimi, açık kaynak

kod yapısı ve diğer elektronik aksanlarla olan uyumluluğu sayesinde basit ev eşyalarından en kompleks

projelere kadar kullanılmaktadır. Buna roketlerdeki lazer alıcı da dahil evinizdeki kumandanız da. Günlük

hayatımızdan örnek vericek olursak drone’lardaki uçuş kartı ile kumanda arasındaki haberleşme arduino

sayesinde olmaktadır, yine başka bir örnek RC (Radyo Kontrol) oyuncaklarda, elektronik haberleşme aksanlarda

(televizyon kumandaları), kızılötesi mesafe ölçerlerde, araba park sensörlerinde, lazer mesafe ölçerlerinde,

3D yazıcılarda, programlı yanıp sönen LED’lerde, lazer güdümlü füzelerin hareket mekanizmalarının

bazılarında olmak üzere çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.

Drone ve UAV’lardaki

Uçuş Kontrol Kartı

Arduino ile Yapılmış

Bir FM Radyo

20


ARDUINO PROJESİ NASIL YAPILIR?

Kafanızda arduino ile yapabileceğiniz bir proje var fakat arduino ve elektrik bilmediğinizden dolayı bir türlü

projenize başlayamıyorsanız size temel olucak bu yazımızı çok dikkatli okuyunuz.

Arduino Projesi yapabilmek için bazı temel bilgileri bilmeniz gerekir. Bu temel bilgileri 3 farklı başlıkta

anlatacağız; proje için nasıl bir yol izlenmeli, arduino işleyişini anlamak ve temel elektronik bilgiler. Bu 3

farklı başlığı eğer anlarsanız basit bir LED yakma devresinin nasıl yapılacağını kafanızda tasarlayabileceksiniz.

İsterseniz ilk önce arduinonun nasıl çalıştığını anlayalım.

Proje İçin İzlenicek Yol

Projenin en önemli ve yeni başlayanları en zorlayan kısmı projenin nasıl olacağıdır. Yeni başlayanların fazla

teknik bilgileri olmadığı için neyi nasıl yapılacağını çözemez ve sonuçta “Ben bunu ne ile yapacağım?”

Sorusunu sorucak kendine, bu sorunun cevabını elektronik aksanların kullanım alanlarını öğrendikçe

kendiniz vermiş olacaksınız.

Örnek olarak basit bir proje üzerinde duralım. Herhangi bir nesne yaklaştığında yana LED projesi için

izlenicek yolu adım adım örneklendirelim.

ADIM 1: KULLANILACAK MALZEME LİSTESİ

Projenin omurgası niteliğinde olucağı için çok dikkatle araştırma yapılmalı, projeniz için gerekli parçaları

temin etmeniz ve sonrasındaki adımları belirlediğiniz malzemelere göre yapmanız gerekmektedir.

Herhangi bir nesnenin yaklaştığını algılamamız için kızılötesi dalgaları kullanabiliriz veya lazer kullanarak

mesafeyi sürekli kontrol edebiliriz. Araştırma sonucunda kızılötesi dalgaları kullanmak daha basit ve maliyetinin

daha az olduğunu görüyoruz. Bize mesafe ölçer yanında gerken bir tane LED ve bunları birbirine

bağlamak için bol bol erkek-erkek Jumper Kablo.

-MALZEME LİSTESİ-

+Arduino UNO (İstediğiniz bir Arduino kartını da kullanabilirsiniz ama en yaygını bu modeldir.)

+HC-SR04 UltroSonik Sensör

+LED

+Erkek-Erkek Jumper Kablo

ARDUINO

UNO

HC-SR04

ULTROSONİK

SENSÖR

LED

ERKEK-ERKEK

JUMPER KABLO

ADIM 2: PROJENİN NASIL ÇALIŞACAĞININ ŞEMASI

Kulağa korkutucu gelmesin çünkü aslında bu çok basit bir işlemdir. Bu adımda yapmanız gereken projenin

devre elemanlarının sırasıyla ne yapacağını karar vermek.

Bu proje içinse Arduino Sensörümüzden mesafe bilgisini alıcak ve eğer mesafe 5m ‘den küçükse -yani

obje 5 metreden yakınsa- LED’in bağlı olduğu pine güç verecek. Sonuç olarak herhangi bir obje sensöre

5m yaklaşınca LED yanmış olacaktır.

ADIM 3: DEVRENİN ELEKTRİKSEL ŞEMASI

Bu adımda devre elemanlarınızı hangi pine bağlayacağınızı kararlaştırmanız lazım.

Ben bu proje için LED’i 8. Sensörümü ise 2. 3. pine takıyorum.

ADIM 4: YAZILACAK KODUN ALGORİTMASININ OLUŞTURULMASI

Donanımı hallettik, elektrik bağlantısını yaptık sıra geldi bu aksanları ne zaman ve nasıl çalışacağını

ayarlamaya. Burada hiç korkmayın ilk önce düşünün LED’imiz ne zaman yanıcak? Sensöre 5m veya daha

yakın bir obje olduğu zaman yanmasını istiyoruz diyelim. O zaman yazacağımız kod da buna göre olmalıdır.

Yarkın ÇELİKEL

Bilgisayar Mühendisliği

Öğrencisi

21


GAZİANTEPLİ

DAHİ

MENNAN

USTA

Herhangi bir makineyi sadece 10 dakika inceledikten sonra aynısını yapabilen Uluslararası makine fuarlarına

girmesi yasaklanan, son zamanlarda TRT belgesel kanalına yapmış olduğu belgesel ile sosyal medyada bir çok

kişi tarafından taktir edilen, Verdiği öğütler ile bir çok genci kendine hayran bırakıp sadece ilkokul mezunu

olmasına rağmen büyük başarılara ulaşan, 9 Haziran 2015'de hayata veda eden Gaziantepli yiğit Mennan

Ustamız…

Mennan Aksoy 1952 yılında Gaziantep'de Doğmuştur. Evli ve Üç Çocuk babasi olan Mennan Usta’nın iş hayatı

ilkokuldan sonra başladı. 1973 de kendi firmasını kuran Mennan Aksoy önceleri para kasalarında kullanılan

parçaların imalatını imalatını, daha sonra ise otomotiv sanayi yedek parça üretimi yaptı. Standart üretimleri belli

bir düzene oturttuktan sonra araştırmacı kişiliği ile daha nitelikli iş arayışına giren Mennan usta, enjeksiyon

döküm ve kalıp imalatına başladı. 1996 yılında Gaziantep Üniversitesi ile birlikte hazırladığı Gaziantep'in ilk

TÜBİTAK projesi ile Almanya, İtalya, Fransa gibi sayılı ülkelerde imal edilebilen halı ipiliği makinası üretimine

soyundu ve ilginç hayat hikayesi bu şekilde başlamış oldu…

Girdiği bir çok söyleşi ve yazılarda söylediği gibi Avrupalı makine üreticilerinin canını yakmıştır Mennan Usta.

Makineleri sadece 10 dakika inceleyerek bir benzerini üretebilecek kapasitede olan Mennan ustayı firmalar

fuarlara sokmamak için ellerinden geleni yapıyor. Hatta ona yasaklar bile getiriyordu.

Gaziantep’e bir Fransız gelir.

Tekstilcilere akıl verir:

“Makineleriniz yetersiz… Yenileyin, dünya pazarı sizin

olsun”

En iyi makinelerin Fransa’da olduğunu söyler…

Kendi mallarını pazarlar.

Dinleyenler arasında bir usta vardır.

Kendine özgü lehçesiyle…

“Bu adam ne diy?” der.

Kafaya takar, makinenin resmine bakar.

Demiri eritir, çeliği büker, vidasını, motorunu koyar.

Fransızların 3 milyon Euro’ya satacağı makineyi…

50 bin liraya üretir.

Yerli piyasaya sunduğu yetmez.

Brezilya’ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri

gönderir.

Bu usta, Mennan Aksoy’dur.

Diplomasız dahi!

İlkokulu 9 yılda bitirmiş, bir daha eğitim görmemiştir.

Allah vergisi öyle bir akıl ve beceriye sahiptir ki…

Makineyi bir görsün, ertesi gün atölyesinde yapımı

başlanır.

Bu nedenle…

Uluslararası makine, teçhizat fuarlarına girişi

yasaklanmıştır.

Mühendislerin, aylarca çalışarak tasarladığı

makineleri, tek başına yapmaktadır.

El emeği ve tümü yerli malzemeyle.

İster ki…

Yerli sermaye gelişsin.

Boşa döviz ödeyerek, kazıklanmayalım.

Mennan Usta, “Çeliğe hükmetmeyen, hiçbir şeye

sahip çıkamaz” derdi.

Öyle bir teknoloji üretti ki…

Yoğunluğu düşük triko yaptı.

Yazın serin, kışın sıcak tutan bir ürün.

Dünya peşinde koştu. Kapıştı.

Mennan Usta'ya TÜBİTAK ödüller verdi.

ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerde hocalığı düşünüldü.

Diploması yoktu!

Tasarımını cebinde taşıdığı tebeşirle, yere çizerek

anlatırdı.

Aklına yetişmek mümkün değildi.

Gaziantep’te kanalizasyon atıkları büyük dertti.

Çamuru, kokusu şehri bezdirmişti.

Belediye yönetimi, dünyayı dolaşır, çareler arar.

Mennan Usta, “ Memleketteki ustalar öldü mü?” diye

çıkışır.

Okumuş gençleri de alır, yanına…

“ Şöyle yapın, bu parçayı, şuraya takın” talimatıyla,

kafasına göre sistemi kurar.

Kanalizasyon çamuru alınır…

Kurutulurken, enerji üretilir.

Çıkan küller de asfalta, çimentoya katkı maddesi

konulur.

Bugün…

Antep’te her gün çıkan 160 ton çamurun bertaraf

edilmesi Mennan Usta’nın eseridir.

Mennan Usta, 9 Haziran 2015'te Hakk'ın rahmetine

kavuştu.

Vasiyeti;

Gençler bilim ışığında yetiştirilsin.

İmkânlar verilsin, önleri kesilmesin.

22


KORAL

MOBİL ELEKTRONİK DESTEK VE

TAARRUZ (ED/ET) SİSTEMİ

KARA SOJ projesi kapsamında ASELSAN tarafından geliştirilen KORAL Mobil Elektronik Destek ve Taarruz

(ED/ET) Sistemi, her biri 8×8 askeri araç üzerine entegre edilmiş bir adet Radar Elektronik Destek (KORAL ED)

Sistemi ve dört adet Radar Elektronik Taarruz (KORAL ET) Sisteminden oluşmaktadır.

KORAL ED/ET Sistemi; hava, kara ve deniz platformlarında mevcut radar sistemlerine köreltme ve aldatma

uygulamak için ASELSAN tarafından geliştirilmiş ve 2015 yılından itibaren Hv.K.K.lığına teslim edilmeye ve Suriye

sınırında göreve başlamıştır. Testleri, Konya Elektronik Harp Test Sahasında (EHTES) bulunan S-300 başta olmak

üzere çeşitli ürünlerin radar sistemleri üzerinde başarıyla tamamlanmıştır.

KORAL, köreltme ve aldatma yeteneği sayesinde bir hava savunma sisteminin veya savaş uçağının radar

menzilini kısıtlayabilir veyahut radar sistemi üzerinde sahte hedefler yaratabilir. Örneğin Hmeymim üssünde

bulunan ve 600km menzili olan S400 Hava Savunma Sisteminin radarının menzilini köreltme yeteneği

sayesinde daha az bir değere indirgeyebilir veya bie uçaktan atılan GPS güdümlü mühimmatların hedeften

şaşmasını sağlayabilir. Kabaca gelişmiş bir JAMMER olarak nitelendirebiliriz.

KORAL Mobil Elektronik Destek ve Taarruz (ED/ET) Sisteminin menzili hakkında net bir bilgi bulunmamakla

birlikte, Hv.K.K.lığına yapılan bir sunum esnasındaki bir görüntü akıllarda merak uyandırmaktadır. Eğer söz

konusu görsel KORAL’ın menzilini gösteriyorsa bu kabaca 450-500km civarı bir değeri göstermektedir.

23


KORAL Radar ED Sistemi Genel Özellikleri

KORAL ED Sistemi, hedef radarlara yönelik tespit, teşhis, kimliklendirme, yön bulma fonksiyonlarını yerine

getirirmektedir.

• Modüler sistem tasarımı

• Geniş anlık bant genişliği ve yüksek duyarlılık seviyesi sağlayan çoklu almaç mimarisi

• Yüksek tespit olasılığı sağlayan geniş frekans ve yön kapsaması

• Yüksek parametre ölçüm doğruluğu (RF, PRI, PW)

• Otomatik ve operatör kontrollü tehdit kimliklendirme

• Yüksek sistem tepki hızı

• Yoğun, yüksek PRF ve CW yayın ortamında çalışma yeteneği

• Yüksek doğrulukla hedef yönü bulma

• Çoklu sistemin ortak çalışması ile yüksek doğrulukta hedef konumu bulma

KORAL Radar ET Sistemi Genel Özellikleri

KORAL ET Sistemi ile hedef radarların karıştırılarak iş yapamaz hale getirilmesi ve aldatılmasını sağlanmaktadır.

• Modüler Sistem Tasarımı

• Tümleşik almaç, teknik üreteç ve sayısal RF hafıza birimi yapısı

• Aktif elektronik huzme tarama sağlayan fazlı dizi anten yapısı ve çoklu katı hal güç yükselteçleri

• Yüksek çıkış gücü

• Geniş frekans ve yön kapsaması

• Yüksek parametre ölçüm doğruluğu

• Otomatik ve operatör kontrollü tehdit karıştırma

• Çoklu hedef karıştırma ve aldatma yeteneği

• Yüksek sistem tepki hızı

24


ALTAY

ANA MUHAREBE TANKI

ALTAY Projesi, Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafından görevlendirilen

OTOKAR’ın ana yükleniciliğinde yürütülmektedir. ALTAY tankı, 3+ nesil bir tank olarak en son teknolojilerle

donatılmakta ve 21. yüzyılın modern orduları için gerekli her türlü taktik yeteneği sağlayacak şekilde

geliştirilmektedir.

ALTAY’ın yeni jenerasyon diğer tanklara göre en büyük avantajlarından biri, konsept tasarım aşamasından

itibaren bugünün ve geleceğin görev şartları ve tehditleri göz önünde bulundurularak tasarlanmasıdır. ALTAY,

kusursuz hareket kabiliyeti, üstün ateş gücü ve beka özelliklerin ile geleceğin muharebe sahasının en kritik

unsurlarından biri olacaktır.

ALTAY, her türlü arazi şartları ve iklim koşullarında en zorlu testlere tabi tutulmakta ve üstün bir performans

sergilemektedir. Bunlara ek olarak, Entegre Lojistik Destek unsurlarının, ALTAY’ın tasarım ve geliştirme sürecinin

ilk aşamasından itibaren uygulanması, hizmet süresi boyunca ALTAY’a büyük avantaj sağlayacaktır. ALTAY, 2018

yılında, yeni nesil tanklar arasında dünyanın en gelişmiş ana muharebe tankı olacaktır.

ALTAY’ın üzerinde ana silah olarak, STANAG 4385’e uyumlu her türlü mühimmatı atabilen 120 mm’lik 55 kalibre

top bulunmaktadır. ALTAY’ın yeni nesil atış kontrol sistemi, hareket halindeki hedefleri de yüksek isabet oranıyla

vurabilmesine imkân sağlamaktadır. Ayrıca ALTAY tankı, meskûn mahal ve ateş destek ihtiyaçlarına yönelik

olarak uzaktan kumandalı silahsistemi (12.7 / 7.62 mm Makinalı Tüfek ve 40 mm Bombaatar) ve 7.62 mm kule

makinalı tüfeğine de sahiptir.

ALTAY tankında, her türlü KE ve CE tehdide karşı tankıkorumak üzere tasarlanan modüler kompozit/reaktif

zırhlar ve mürettebatın Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif ve Nükleer(KBRN) tehditlerin bulunduğu ortamlarda

görev yapmasına olanak sağlayan sistemler mevcuttur. Yaşam Destek Sistemi, İlave Mayın Koruma Kiti, Yardımcı

Güç Grubu, Lazer Uyarı Sistemi, 360° Durumsal Farkındalık Sistemi ALTAY’ın bekasına katkı sağlayan önemli

unsurlardan bazılarıdır.

25


ALTAY’ın yüksek teknoloji ürünü yeni nesil komuta kontrol sistemi, muharebe sahasındaki taktik-lojistik durum

bilgisinin, emir, mesaj ve alarmların; tüm muharebe unsurlarının kullanımına uygun olarak üretilmesi, işlenmesi

ve dağıtılması fonksiyonlarını en etkin şekilde yerine getirmektedir.

Teknik Özellikler:

• Sürücü, Doldurucu, Nişancı ve Tank Komutanı olmak üzere 4 kişilik mürettebat

• Elle Doldurma

• 120 mm 55 Kalibre Yivsiz Top

• Lazer Güdümlü Füze Atma Kabiliyeti (namludan)

• ASELSAN Ürünü Yeni Nesil Atış Kontrol Sistemi

• Elektrikli Top Kule Takat Sistemi

• Uzaktan Kumandalı Silah Sistemi (12.7/7.62 mm Makinalı Tüfek ve 40 mm Bombaatar)

• 7.62 mm Kule Makinalı Tüfeği

• Nişancı Yardımcı Görüş Sistemi

• Yeni Nesil 1500 BG Güç Grubu

• Yardımcı Güç Grubu

• Modüler Kompozit / Reaktif Zırh

• Lazer Uyarı Sistemi

• Muharebe Sahası Tanıma Tanıtma Sistemi

• Nükleer ve Kimyasal Tehdit Algılama Sistemi

• Yaşam Destek Sistemi

• Yangın Söndürme ve İnfilak Bastırma Sistemi

• 360° Durumsal Farkındalık Sistemi

• Komuta Kontrol Muhabere Bilgi Sistemi

• Şoför Bütünleşik Gösterge Paneli

• Şoför Ön ve Arka Gündüz/Termal Kameralar

• 4 m Derinlikteki Sulardan Geçiş Kabiliyeti

26


CANLI

“Yeni medya” artık herkesin dilinde ve bilgi teknolojileri, iletişim ağları ile medya sektörlerinin birbirlerine yakınlaşarak

iç içe geçmeye başlaması sonucu ortaya çıkan (internet, mobil, vb. ağlar üzerinde oluşturulan web sitesi,

haber sitesi, arama motoru, blog, wiki, sosyal medya gibi) ve hızla değişen yeni iletişim araçlarını anlatıyor. Aynı

zamanda günümüzde artık gazete, radyo ve TV gibi geleneksel medya da yeni medya üzerinden birbiriyle

bütünleşmiş şekilde çalışma eğilimi gösteriyor.

Günümüzde çok küçük yaştan itibaren tablet, telefon ve bilgisayar gibi yeni medyayı oluşturan araçlara erişebilmenin

kolaylaşmasıyla yeni nesiller artık geleneksel medyadansa yeni medyayı tercih ediyor. Uzun reklam araları,

yavaş ilerleyen filmler ve dizilerdense sürekli aksiyon ve aralıksız devam eden yeni medya geleneksel medyadan

çok daha farklı.

Yeni medya internet ekseninde sosyal medya, internet gazeteciliği, grafik tasarım, reklamcılık gibi spesifik

alanların doğmasına neden olmuş belki de bundan 10 yıl öncesine kadar adını bile duymadığımız yeni mesleklere

ön ayak olmuştur. Online gazetecilik, oyun ve video yayıncılığı, e-ticaret direktörlüğü, internet ve mobil pazarlama

yöneticiliği, dijital iletişim yöneticiliği gibi çeşit çeşit meslekleri hayatımıza sokan yeni medya gelişmeye ve

büyümeye devam ediyor.

Birbirleriyle rekabete giren sosyal medya platformları bu rekabetin sonucunda yenilikler ve çeşitlilikler kazanmıştır.

Bu çeşitliliklerin en önemlilerinden biri canlı yayın özelliğidir. Yeni medya özellikle genç ve orta yaş grubunun

yıllardır sadece televizyonlarda görebildiği canlı yayın özelliğini cebimizde küçücük bir telefona bile sığdırabilmeyi

başarmış ve neredeyse sıfır maliyet ile canlı yayın yapabilmelerini sağlamıştır. Periscope(Scope), Instagram,

YouNow, Youtube, Twitch gibi platformlar bu canlı yayınlar sayesinde kendi ünlülerini ortaya çıkarmış hatta

bu platformlarda canlı yayın yapmak bir meslek olarak kabul edilmeye başlanmıştır.

27


10

baun.savtek

Yeni medyanın gücünü ve potansiyelini farkeden gelenksel medya ünlüleri yeni medyaya sert ve hızlı bir giriş

yapmıştır. Geleneksel medyanın aksine herkese yer veren ve herkesi kucaklayan yeni medya halka daha samimi

ve içten gelmekle beraber akıllı telefonların artık hemen hemen herkesin cebine girmesiyle devasa bir ağ oluşmasını

sağlamıştır.

Çoğu şeyin ücretsiz olması ve erişebilirliğinin somut bir nesneye göre çok daha kolay olması nedeniyle yeni

medyayı her zaman geleneksel medyanın bir adım ötesine taşımaktadır. Sadece tek tıkla her işimizi halledebildiğimiz

bu günlerde bu rahatlığa ve kolaylığa alışan toplum geleneksel medyaya yavaş yavaş sırtını çevirmeye

başlamıştır.

Yeni medyanın gelmesiyle fabrikası bile olmadan büyüyen dev firmalar, tek bir bilgisayarla servetler kazanabilen

insanlar artık herkese sıfırdan başlangıçlar yaparak bu teknolojik çağda özel yetenekleri sayesinde yeni

hayatlar kurabileceğini, dünyada iz bırakabileceğini ve bir şeyleri değiştirebileceiğini gösterdi.

İnternetin ve teknolojinin bütün nimetlerini sonuna kadar kullandığımız bu çağda yeni medya toplum için

vazgeçilemez bir hale gelmiştir. Sosyal medyanın kitleleri peşinden sürükleyerek ürettiği akım ve ideolojiler

çağımıza yön vermekte olup hayatımıza dokunmaktadır.

Ömer Furkan Ersöz

Makine Mühendisliği

Öğrencisi

2,018 likes

baun.savtek yeni medya...

98 yorumun tümünü gör...

yorum ekle...

28


YAPAY

ZEKA

Yapay zeka, makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesi ve insanların beynini taklit

eden algoritmaları sağlayan bir teknolojidir. Dolayısıyla , yapay zeka bilgisayarların ve makinelerin insanlar gibi

düşünmesini sağlar.

Yapay zeka programları karmaşık verilerdeki kalıpları tanıması, tecrübelerinden faydalanması ve insanlar

tarafından alınan kararları uygulaması için insan bilgisine ihtiyaç duymaktadır. Yapay zeka sistemleri bir şeyler

gözlemlemekte ve daha sonra önceden belirlenmiş parametreler temelinde onu tanımaya çalışmaktadır.

Dolayısıyla, belirli bir duruma göre yapay zeka sistemleri, sorunun algılanıp çözülebilmesi için görev yapmakta

ve buna tepki vermektedir.

Kısa Tarihi

1900’lü yılların başlarında ünlü matematikçi Alan Tureng’in “Makineler düşünebilir mi?” sorusuyla yapay zeka

serüveni başladı. Daha sonra 1950-1970’li yıllara geldiğimizde Neural Networks ,beyni taklit etme amacına uygun

olarak beynin en küçük birimlerinden sinir hücrelerini yani nöronları baz alarak Yapay Sinir Ağları geliştirildi.

1980-2010’li yıllara geldiğimizde verilerin çoğalması ve işleme gücünün artmasıyla Machine Learning kavramı

gelişti ve artık günümüzde Deep Learning kavramını oldukça sık duyar olduk.

Biz şuan Yapay Zekayı çok sık konuşuyoruz evet ama bu buzdağının görünen yüzü, görünmeyen ve oldukça

büyük kısmı olan 1900’lü yıllardan beri gelen bilgi birikiminin ürünlerini görüyoruz sadece.

Yapay zeka demişken ünlü bir fizikçinin sözünü de atlamak istemeyiz;

"Yapay zeka insanlığın başına gelen en iyi şey de olabilir, en kötü şey de" (Stephen Hawking)

Peki o zaman Stephen Hawking neden böyle bir şey söyleme gereksiniminde bulunmuş kısa bir şekilde

açıklayalım.

Yapay zekanın olumlu tarafları;

* Hata şansı neredeyse yok denilebilecek kadar azdır.

* Uzay araştırmalarında alanı keşfetmek için akıllı robotlar kullanılabilir. Bunlar makine olduğu için gezegensel

atmosferlere, fiziksel durumlarını ve işlevlerini etkilemeyecek şekilde adapte olabilirler.

* Dünyanın en dip alanlarına ulaşmak için akıllı robotlar programlanabilir. Yeraltı madenlerine ulaşmak için akıllı

robotları kullanmak zaman konusunda büyük bir fayda sağlayabilir.

Yapay zekanın olumsuz tarafları;

* Kelimenin tam anlamıyla kendimizin daha gelişmiş türevlerini tasarlıyoruz.

* İş hayatında insanların yerini makineler alacak ve bu durum insanların işsiz kalmalarına sebep olacak.

* İnsanların ürettiği ve aynı zamanda insanlardan daha akıllı olacak robotlar bize savaş açabilir ve derin hasarlar

bırakabilirler.

* Bakım ve onarımları maliyetlidir. Arıza durumunda tamir masrafları çok yüksek olabilir.

* Kaybedilen kod veya verilerin geri yüklenmesine ilişkin prosedürler zaman kaybına yol açabilir .

29


YAPAY ZEKA

HANGİ PROGRAMLARLA

KODLANIR

Python

Yapay zeka programlamada en fazla tercih edilen dil olarak Python karşımıza çıkıyor. Diğer programlara göre

kolay kodlama yapılabilmesi ve hatasız olması çoğunlukla tercih edilmesinin başta gelen sebepleri. Kolay kodlamadan

kasıt olarak Python’un söz dizimlerinin farklı yapay zeka algoritmalarında uygulanabilir olması, bunun

yanında diğer dillere kıyasla daha kısa sürede yazılması ile öne çıkmakta.

Ayrıca Python’un kullanıcılarına sunduğu geniş kütüphanesi de tercih sebeplerinden biri. Mesela temel paketlerden

biri olan NumPy matematiksel hesaplamalarda yardımcı olurken, başka bir paket olan Scipy ileri derece

kodlamada kullanılır. Hatta yapay zeka uygulamaları için Pybrain adında bir paketi de bulunmaktadır.

C++

En hızlı dillerden biri olarak karşımıza çıkan C++ genel olarak oyun programlama için kullanılan bir dildir. Yıllardır

kullanılan ve eskimeyen C++ yapay zeka programlama için de fazlasıyla kullanılmakta. Nesne üzerine programlamaya

olanak sağlayan C++, software programlamanın yanı sıra hardware programlamada kullanılması

program çalıştırma sürelerini düşürerek programa hız kazandırır. Sinir ağları gibi istatistiksel tekniklerin de

kullanıldığı C++ bu yönüyle yapay zeka yazılımı için uygundur. Program içinde geniş hız algoritmaları yazmanın

mümkün olduğu C++ ile oyunlarda genellikle daha hızlı çalışma ve tepki süresi için bu dilin kullanıldığını görebiliriz.

Ayrıca hızın yine ön planda olduğu arama motorlarında da tercih edilen bir yazılım dilidir.

Java

Lisp ve Prolog kadar üst düzey olmayan ve C/C++ kadar da hızlı olmayan Java, bütün bunların aksine popüler

dillerden bir tanesi. C++ gibi nesne üzerine programlamaya olanak sağlamasının yanında yapay zeka yazılımı

için gerekli olan özelliklere de sahip olmasıyla tercih sebebidir. Arama algoritmaları, sinir ağları kullanması ve

taşınabilirliği de yine kolaylık sağlayan özelliklerinden birkaç tanesi. Grafik gösterimleri olan, hata ayıklama ve

ölçekleme özellikleri de onu öne çıkarıyor.

Prolog

Yapay zeka yazılımcılarının bir diğer gözdesi Prolog. Kullanım rahatlığı bakımından Lisp’e yakın olan Prolog,

programların ilişkiler ile ifade edildiği bildirime dayalı bir dildir. Bu ilişkiler arasında sorgular yürüterek

çalışmasından dolayı yapay zeka yazılımlarında tercih edilmektedir. Bunun yanında kullanıcılarına desen

eşleştirme, otomatik geri izleme ve ağaç veri tabanlı yapılandırma gibi mekanizmalar sunmaktadır. Bu sistemleri

birleştirdiğimiz zaman harika bir dil olarak önümüze çıkıyor. Prolog özellikle sembolik akıl yürütme, veri

tabanı ve dil ayrıştırma uygulamaları için kullanışlı olmasının yanı sıra medikal projelerde de kullanılmaktadır.

Lisp

En eski yazılım dillerinden birisi olan Lisp hala yapay zeka programlamada tercih edilmekte. Lisp bilgisayar

programları için matematiksel gösterim sağlayan bir dildir. Fakat yazılımcılar Lisp’i çözülmesi gereken soruna

uyum sağlama esnekliği nedeniyle genel olarak makine öğrenme algoritmalarına üzerine kullanıyorlar. Yapay

zeka ile makine öğrenmesi iç içe oldukları için yapay zeka alanında da kullanılmakta. Ayrıca harika prototipleme

kabiliyetleri ve sembolik ifadeleri desteklemesi de tercih sebebi. Python gibi geniş kütüphane seçeneği de

sunan Lisp yapay zeka yazılımlar için uygun olan diğer bir dil.

Eray SALTAN

Makine Mühendisliği

Öğrencisi

30


TF-X

MİLLİ MUHAREBE

UÇAĞI’NA İLK BAKIŞ

Geleceğin 5. Nesil Türk savaş uçağı TF-X savunma sanayi ile uzaktan yakından ilgilenen herkes için heyecan

yaratan, çok büyük fırsatlar barındıran Türkiye’nin en büyük savunma sanayi projesidir. Ülkemizin bu proje

üzerinde çalışıyor olması dahi Türk havacılık endüstrisi için özgüven ve teknolojik atılımları beraberinde

getirmektedir. 5. Nesil modern bir savaş uçağı üretme hedefi, Dünyada bir elin parmaklarını geçmeyecek

sayıdaki ülkenin cesaret edebildiği çok meşakkatli bir süreçtir. Türk Savunma Sanayi Atak, Milgem, Altay, Anka

ve Hürkuş gibi Milli Savunma Sanayi projelerinden edindiği heyecan, ulusal destek ve tecrübe ile bu zorlu

projeyi başarabilecek olgunluktadır. Diğer bir bakış açısıyla, Türk Savunma Sanayi ülkemizin hayati savunma

ihtiyaçları doğrultusunda uluslararası pazarda rekabetçi 5. Nesil bir savaş uçağını üretmek zorundadır. Aksi

halde, Türkiye ilk uçuşa kadar harcanması planlanan 8.2 milyar dolar gibi büyük yatırım, insan ve zaman kaybına

uğrayacak, önümüzdeki 50 yıl modern ve milli bir savaş uçağına sahip olma imkanı tekrar olmayacaktır.

TF-X’in Rakipleri

Önümüzdeki 10-15 yıllık süreçte ülkelerin yeni nesil savaş uçağına olan ihtiyaçları artacak ve pazar hızla büyüyecektir.

3000 adetten fazla sipariş alan F-35 bu büyük pazara en iyi örnektir. Son zamanlarda sıkça duymaya

alıştığımız 5. hatta 6. Nesil savaş uçağı proje lansmanları (Tempest, Airbus / Dassault projesi, Mig-41, J-31) bu

pazara yönelik çalışmalardır. Ayrıca ABD’li havacılık devleri F-35 ve F-22 dışında, F-15 ve F-18 filolarını 5. Nesil

teknolojiler ile modernize ederek rekabetçi kalmaya çalışmaktadır. Ülkemizi bu projede en çok zorlayacak nokta,

TF-X’in dış pazarlarda başarılı olmasını sağlayacak rekabetçi bir hale gelmesidir. Bu hedefe ulaşılması için Türkiye’nin

Avrupalı ve Uzak Doğulu rakiplerinden daha iyi bir uçağı, onlarda daha önce, güvenilir ve ekonomik bir

çerçevede pazara sunması gerekmektedir.

Projedeki Avantaj: Temel Kotil

Türkiye’nin Milli Muharebe Uçağı hedefindeki bir diğer önemli avantaj ise İTÜ’lü Uçak Mühendisi TUSAŞ Genel

Müdürü Doç. Dr. Temel Kotil’dir. TF-X gibi projeler büyük liderlik ve koordinasyon gerektirmektedir. Projede yer

alan farklı alanlarda uzman bir çok savunma sanayi şirketinin eşgüdüm halinde hareket etmesi ve iletişimi

projenin ana yüklenicisi TUSAŞ tarafından koordine edilecektir. Temel Kotil’in TUSAŞ’ın Genel Müdürlüğü görevini

üstlendiği zamandan itibaren ATAK projesindeki gelişmeler ve T-625 ilk uçuşunu hızla gerçekleştirdiği

süreçte gözlemlediğim kadarıyla Temel bey Türkiye’de bu büyük işi başarabilecek sayılı kişilerden biridir.

31


TF-X’de Bizleri Neler Bekliyor?

TF-X ile birlikte Türk Hava Kuvvetleri birçok yeni yetenek kazanmış olacak, Hava kuvvetlerimizin F-16 gibi bir

mihenk taşını geride bırakarak, yeni bir çağa adım atmasını sağlayacak bu projede yer alacak başlıca firmaların

sorumluluklarına kısaca bir bakalım.

TUSAŞ: Gövde, tasarım, entegrasyon ve yazılım.

TEI: Motor

ASELSAN: AESA Radar, EW, IFF, BEOS, BÜRFIS, Akıllı Kokpit, ikaz sistemleri, RSY, RAM.

METEKSAN: Ulusal Data Link

ROKETSAN, TÜBİTAK-SAGE ve MKEK: Silah sistemleri

Kompozit Malzeme Kullanımı

MMU gibi çok kapsamlı bir projeyi sadece bu yazımıza sığdırmak mümkün olmayacağı için öncelikle projenin

şuan devam eden ön tasarım aşamasının temel özelliklerinden bahsetmek istiyoruz. TUSAŞ halihazırda A400 ve

F-35 gibi uluslararası projeler dahil olmak üzere birçok uçak için kompozit parçalar üretmektedir. F-35’in orta

gövde ve hava alıklarını üreten TUSAŞ elde ettiği tecrübe ve bilgi birikimini şüphesiz TF-X’de de kullanacaktır.

F-35’in yapısal gövdesinin toplam ağırlığının %35’i kompozit malzemelerden oluşmaktadır (Flightglobal). Çoğunlukla

kullanılan kompozit malzeme türü Bismaleimide (BMI) ve kompozit epoxy malzemesidir. Ayrıca, ABD

Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, kompozit malzeme imalat maliyetinin yüksek olmasına rağmen, daha

az işçilik saati gerektirmesinden dolayı toplam maliyetin daha düşük olduğunu ortaya koymuştur.

TF-X’de kompozit malzeme kullanımı %35-50 arası değişecektir. Kompozit malzemenin kullanımında artışın en

büyük nedeni yüksek mukavemet/ağırlık oranıdır. Ağırlığın azaltılması uçağın daha çevik olmasına ve daha fazla

faydalı yükü daha uzun mesafelere taşımasına olanak vermektedir. Ayrıca kompozit malzemelerin kullanılması

ile birlikte yapıyı oluşturan parça ve bağlama eleman sayısı azalır. Böylece gövde basitleşir, maliyetler düşer.

Kompozit malzemeler korozyona uğramazlar, yüksek titreşim karşısında gerilme çatlakları oluşturmadan rahatlıkla

esneyebilirler. 1990’da Boeing 757’de %3 olan kompozit malzeme (%78 Al) oranı bugün 787-8 de %50’ye

ulaşmıştır. Airbus A350 de bu oran %52 dir.

* B2 bombardıman uçağı gövde panelleri; karbon fiber-epoksi olarak üretilmektedir.

* F-14 uçaklarında, yatay dengeleyiciler, F-15’lerde ise yatay ve dikey dengeleyiciler, bor elyaflı kompozit

malzemeden yapılmıştır.

* F-16’larda, yatay ve dikey dengeleyicilerin yanı sıra kontrol yüzeyleri de karbon epoksidir.

* F/A-18 uçaklarında; kanat yüzeyleri, yatay-dikey dengeleyiciler, hız frenleri, kontrol yüzeyleri kompozit

malzeme kullanılırken, AV-8B uçaklarında ise; kanatlar, yatay engelleyiciler, ön gövde ve kontrol yüzeylerinde

karbon elyaflı kompozit kullanılmıştır.

* ANKA uçak yapısının (kanat, gövde ve kuyruk) %90’ı karbon epoksi prepreg’ten oluşmaktadır.

32


TF-X’de seçilen bu konsept tasarımı dahada geliştirmek doğru bir yol olacaktır. Örneğin ABD Hava Kuvvetleri

F-22’nin gelişmiş yeni bir versiyonun üretime tekrar almayı ciddi bir şekilde düşünmekte, ön tasarım çalışmalarına

devam etmektedir. Bu gelişmelerden dikkat çeken bir tanesi F-22 üst gövdesine 3000 lb’lik CFT (İlave yakıt

tankı) ekleyerek uçağın uzun görevlerde harici olarak taşıdığı, düşük görünürlüğü olumsuz etkileyen ek yakıt

tanklarını gövde içine alması planlanmaktadır. TF-X’in sırt bölgesine eklenecek ilave yakıt tankları uçağın menzili

arttırarak, bir hava üstünlük uçağında olması gereken uzun havada kalış süresini sağlayacaktır. Şüphesiz

tasarım ekibi uçağın gövde içine, F-35 ve SU-35’de de olduğu gibi dikey dengeleyiciler dahil olmak üzere

mümkün olan her yere yakıt tankı yerleştirecektir. Milli muharebe uçağı ile benzer ebatlara sahip F-22 uzun

menzilli görevlerde ilave yakıt tanklarına ihtiyaç duymaktadır. Gövde ile ilgili diğer bir konu, F-4 ve F-16’larda

kullandığımız ıslak ve buzlu pistlerde hava frenleri ile birlikte yavaşlamayı sağlayan paraşütün TF-X’de olması

faydalı olacaktır. Fakat F-35’teki gibi ilave bir aksesuar gibi mi olacaktır, yoksa J-20’deki gibi gövde içinde mi yer

alacaktır. F-35’ten daha hızlı bir uçak planladığımız için aerodinamik ve düşük görünürlük açısında J-20’de

olduğu gibi gövde içinde olması daha doğru olacaktır.

Makinalı Top

Tasarım ile ilgili diğer bir önemli karar makinalı top kararı, şuan bizim bilmediğimiz fakat kuvvetin ihtiyaçları

doğrultusunda tasarım ekibine şimdiden bildirilmiş bir karar. 5. Nesil savaş uçaklarında gelişen füze teknolojisi

ve BVR konsepti ile makinalı top ihtiyacı tartışmalı bir konudur. Eğer TF-X’in güç/ağırlık değerleri doğrultusunda

uçak yeterince hafif, uzun menzilli ve çevik olmayacaksa top yerleştirilmemelidir. Yine de pilotlarımızın geleneksel

tercihinin top olması yönünde olacağına inanıyorum, bu geleneksel tercih 5. Nesil F-35A, J-20 ve Su-57 savaş

uçaklarında devam etmektedir. Gelecekte bu makinalı topu lazer silahı ile değiştirmek mümkün olabilir. Bu

nedenle savunma ve saldırı amaçlı lazer teknolojilerini geliştirmeye devam etmek gerekmektedir. Buna bir

örnek, Su-57’in 101KS-O sistemi kendine doğru gelen kızıl ötesi güdümlü füzelere gönderdiği lazer ışınları ile kör

ederek füzenin rota dışına çıkmasına neden olabilmektedir.

Silah Havuzu

Mühendislerin zorlanacağı bir diğer konu ise TF-X’in gövde içi silah havuzu. Bu havuzların milli mühimmatlarımız

için uygun büyüklükte ve uçağın üstleneceği rolleri başarabilmesi için yeterli mühimmat kapasitesine

sahip olması gerekmektedir. Bir hava üstünlük uçağı için hava-yer görev önceliği beklenmese de, Türk Hava

Kuvvetleri gibi rakipleri karşısında sayısal olarak baskın olmayan bir kuvvetin filolarının farklı görevler için esnek

olması avantaj olacaktır. TF-X’i rakiplerinden ayıracak önemli bir faktör uçağın F-35 gibi en az 2 adet SOM-J

185-200 km menzilli milli seyir füzesini gövde içinde taşıyabilecek kabiliyette olmasıdır. Hava-yer görevlerinin

geleceği, düşman hava savunma sistemlerinin etkili olacağı menzillere girmeden uzun menzilli seyir füzeleri ile

düşman savunma sistemlerini ve hedeflerini imha etmek yönünde gelişmektedir. Koalisyon ve İsrail hava

kuvvetlerinin Suriye rejimine karşı gerçekleştirdiği hava operasyonları bu değişen ve gelişen doktrine iyi bir

örnektir.

34


MMU projesinde belirlenen görev tanımı ve açıklanan ilk şartnamesinin, F-22 ile benzerlikleri herkesin dikkatini

çekmektedir. F-22 de yapısal ağırlığın %40-42 oranı hafif ve pahalı titanyum ile desteklendiği için kompozit

kullanımı %25 seviyesindedir. TF-X’in Türk ekonomisi için sürdürülebilir maliyetlerde ve uluslararası pazarda

rekabetçi bir 5. Nesil olması için pahalı titanyum kullanımının bu derece yoğun olmayacağını söylemek mümkündür.

TF-X’in prototip üretimi için seçilen F-15 ve F-16’larda da kullanılan F110-GE serisi motor rakiplerine göre

büyük ve ağır bir motordur. Bu seçim ile birlikte uçağın ilk açıklanan ebatları da dikkate alındığında hafif kompozit

malzemenin alt sistemler dahil yoğun kullanımı uçağın performansı için kritik önem almıştır. Seçilmiş

prototip motor ile eğer yüksek oranda %35 – 50 kompozit malzemeler ile tasarlanmış bir uçak yapamazsak

benzer ebatları ve aynı motoru ile elimizde havacılık dünyasında çevik olarak bilinmeyen (Benim tabirim ile

tank) 4++ Nesil bir F-15 Silent Eagle elde etmiş olacağız.

Kompozit malzemenin ayrıca yüksek ısılara karşı dayanıklılığı da önemli bir faktördür. Uçak dış yüzey sıcaklıkları

ve uçuş hızları ilişkisini gösteren aşağıdaki tablo yüksek hızlardaki bir savaş uçağının (TF-X de hedeflenen

2,0 Mach) gövdesinin maruz kalacağı sıcaklık değerlerini göstermektedir.

Düşük Görünürlük

Gövdenin düşük görünürlük teknolojisine sahip olması proje için kritik olarak görülmektedir. Radar dalgalarını

emebilen kompozit malzemeler konusunda Türkiye’de THD 6 (Teknoloji Hazırlık Değerlendirmesi) seviyesinde

çalışmalar da bulunmaktadır. THD’ler literatürde detaylı olarak tariflenmiş dokuz düzeyden oluşmaktadır. 9.

Seviye, teknolojinin başarı ile kullanıldığı seri üretime geçtiği evredir. Söz konusu malzemelerin henüz başarıyla

bir uçakta kullanıldığı bilgisine ulaşılamamakla beraber ANKA üzerinde kullanımı için görüşmelerin sürdüğü

belirtilmektedir.

Gövde Tasarımı

TF-X’in gövde tasarımı konusu, ağırlık kadar önemli bir konudur. Çünkü gövdenin tasarımı düşük görünürlük

için riskler barındırmaktadır. Milli Muharebe Uçağının ilk görsellerine bakarak şuan kesin bir kanıya varmak çok

doğru olmayacaktır. BAE Systems ile imzalanan anlaşma doğrultusunda Ankara’ya yerleşen 30 İngiliz mühendis

çalışmalara dahil olmuştur. Tasarım ve prototip kalifikasyon döneminin 4 yıl sürmesi öngörülürken TUSAŞ, insan

kaynağı ve altyapı yatırımlarıyla bu süreyi 3 yıla çekmek için çaba göstermektedir. Eğer bunu başarabilirsek 2026

yılındaki ilk uçuştan önce 2023 yılında TF-X’i hangardan çıkararak sergilememiz mümkün olacaktır. Bu noktaya

gelindiğinde şuanki ilk görsellere göre değişiklikler göreceğiz. Milli Muharebe Uçağı, seçilen konsept modele

göre F-22’nin kendini kanıtlamış, SU-57 hariç birçok 5. Nesil uçakta kullanılan “diamond tasarımı” üzerinden

ilerlemektedir.

33


Radar Seçenekleri

Tasarım ile ilgili diğer bir nokta uçağın kokpit altında konumlandırılabilecek yanak radarları için boş yer ayrılmasıdır.

F-22 de planlanan fakat yerleştirilmeyen bu kabiliyeti SU-57 uçaklarında görmekteyiz. SU-57 BVR füzelerini

ateşledikten sonra 90° dönerek, radar ile kendisi arasındaki mesafe değişimini düşürerek, düşman

radarının filtre ettiği kör alanda radar kaynağının kendisini yeryüzü şekli ya da yüzeyde hareket eden bir cisim

olarak algılayarak radar ekranında göstermemesine neden olabilmektedir. Bu esnada yanak radarı ile hedefi

takip eden Su-57 gönderdiği füzeyi hedefe mid-course (yarı yol) yönlendirmesi yapmaya devam edebilmektedir.

Bir diğer örnek Gripen’in Leanardo radarı pazardaki dönebilme özelliğine sahip tek AESA radarıdır. Bunun

avantajı Gripen düşman uçağına füze ateşlendikten sonra 90° dönerek düşmanın füze menzili dışında kalarak

gönderdiği füzeyi hedefe yarı yol (mid-course) yönlendirmesi yapabilmektedir. Raven-ES-05 radarı daha geniş

bir alanı tarayabilmekte ve durumsal farkındalığını artırmaktadır. Bu kabiliyetlere ulaşmak için ASELSAN’ın uzun

araştırma, geliştirme ve test süreçlerini tamamlaması gerekmektedir. Uçakta kullanılacak radar sayılarına ve

kabiliyetlerine karar verildikten sonra, gerek olması durumunda geleceğe dönük bu yetenekler için şimdiden

gövdede yer ayırmak doğru olacaktır.

Akıllı Kokpit Çözümü

ASELSAN’ın TF-X’de kullanılmak üzere geliştirmekte olduğu Entegre Modüler Ekran, görev bilgisayarı ve

gösterge özelliklerini tek bir ekipmanda toplayan akıllı kokpit çözümü olarak sunmaktadır. Sistem, entegre

olduğu cihazlardan gerekli bilgileri alarak, farklı görüntüler oluşturabiliyor; video ve grafik görüntülerini istenilen

şekilde bölünmüş dokunmatik geniş ekran üzerinde sergilemektedir. Akıllı kokpit çözümü pilotlara, ekran veya

kontrol paneli üzerinden ana uçuş ekranını, kokpit yönetim bilgilerini ve sayısal harita gibi göreve ilişkin sayfaları

seçme imkanı sağlıyor.

ASELSAN’ın Özel Çalışmaları

ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Sektör Başkanlığı, TF-X projesi için hayati öneme sahip Galyum

Nitrat teknolojisini kullanan AESA radar ile Elektronik Harp sistemlerinin, ikaz sistemlerinin bir arada çalıştığı

Bütünleşik RF Sistem (BÜRFİS) tasarımına başlamıştır. Mikroelektronik, Güdüm ve Elektro-Optik Sektör Başkanlığı

ise Bütünleşik Elektro-Optik Sistem (BEOS) geliştirilme çalışmalarına başlamıştır. BEOS için F-35’teki EOTS

sisteminin bir benzeri olacağını söylemek çok yanlış olmayacaktır. ASELSAN, Radar Soğurucu Yapılar (RSY) ve

RAM boya çalışmaları ile TF-X’in düşük görünürlüğüne önemli katkılar sağlayacaktır. RSY geliştirme çalışmalarında

öncelikli amaç, elektromanyetik dalganın havada ilerlerken gördüğü empedans değerinin malzeme

yüzeyine ulaştığında da sağlanmasıdır. Bu sayede iletim empedansında süreklilik oluşturulmakta, hedef (malzeme)

üzerine düşen elektromanyetik dalganın önemli bir yansımaya sebep olmadan malzeme içerisine doğru

ilerlemesi, böylelikle elektromanyetik dalganın büyük kısmının malzemeye girişi sağlanmaktadır. Malzeme

içerisinde ilerleyen elektromanyetik dalga ise çeşitli mekanizmalar ile soğurulmakta, böylece hedef (malzeme)üzerinden

geri yansıyan işaretin genlik seviyesi düşürülerek uçağın RCS (Radar Yansıması) değerinin azaltılması

sağlanmaktadır.

34 35


Motor Seçimi ve Olası Sonuçları

Milli Muharip Uçak (MMU) motoru konusundaki çalışmalarda TEI, sürpriz bir hareketle tek başına motor geliştirilmek

için teklif vermiştir. Geçtiğimiz günlerde prototip motorun TEI’nin ortağı GE Aviation tasarımı F-110-GE

serisinden seçilmiş olması, milli TF-X motorunun F-110-GE’den elde edilmiş tecrübe ve ilham ile üretileceğini net

olarak söyleyebiliriz. Motoru üretmek TEI için çok büyük bir zorluk olmayacaktır. Çünkü F-16’larımızda da

kullanılan bu motor (F110-GE-129: 29,500 pounds) serisi Türk mühendislerin ve Hava Kuvvetleri personelinin

yakından tanıdığı bir motordur. TEI tesislerinde montaj, test ve bakımları yapılmaktadır. TEI’nin asıl zorlanacağı

alan bu motora TF-X için açıklanan supercruise yeteneği (after burner açmadan ses üstü uçuş) kazandırmak

olacaktır. Bu yeteneği TF-X’in envatere giriş tarihi 2029 yılından önce kazanmak ancak General Electric şirketinin

ABD onayı ile teknoloji transferi ile mümkün olabilir. Bu nedenle envantere girecek ilk TF-X uçaklarının F-16’lardan

daha gelişmiş bir motora (F110-GE-132: 32,000 pounds) sahip olacağını öngörsek de bu motorun termal

gizliliği yetersiz, F-35’lerde olduğu gibi düşük görünürlük için faydalı çapraz nozul’suz ve supercruise yeteneği

olmayacağını söyleyebiliriz. Bu yetenekler için uzun yıllar çalışılması gerekliliği çok açıktır. F110 motorunun bir

kopyası ile TF-X 5. nesil bir motora sahip bir uçak olmayacaktır. MMU için 5. nesil motor gelişimine örnek bir

takvim vererek yazımızı burada tamamlarken, TF-X projesini yakından takip etmeye devam edeceğiz.

TF-X Milli Motor Üretim Takvimi

* Kısa Dönem: Prototip motorun seçimi ve üretimi.

* Orta Dönem: Seçilen motorun performansının iyileştirilmesi.

* Uzun Dönem: İyileştirilen motorun daha da geliştirilerek supercruise yeteneğinin kazandırılması.

* Gelecek: 6.Nesil motorlar üzerinde çalışmalar.

Kıvanç Emir ÖRKEN

Defenceturk.net Yazarı

36


YERLİ MİLLİ

ÜRÜNLER

ANKA İnsansız Hava Aracı

TUSAŞ(TAI)

ZIPKIN KMS

ASELSAN

TUSAŞ tarafından geliştirilen TAI ANKA, Türk Silahlı

Kuvvetleri’nin orta irtifa uzun havada kalışlı bir

insansız hava aracı sistemi gereksinimleri karşılamaya

yönelik olarak geliştirilen ilk İHA olma özelliği

taşıyor

İçerisinde ASELSAN imzalı bir yazılım bulunan ANKA,

2013 yılından bu yana aktif olarak kullanılıyor. 30000

ft seyir irtifasına yükselebilen Anka’da, infrared

görüntüleme ve lazer işaretleme sistemleri yer alıyor.

Azami hızı 217 km/s olan ANKA, tam dolu depoyla

uygun şartlarda 24-32 saat havada kalabiliyor.

Toplam ağırlığı 1500 kg olan ANKA, dört silindirli,

turbolu 155 hp gücünde Thielert Centurion 2.0 isimli

motoru kullanıyor.

ATAK T-129 Helikopteri

TUSAŞ(TAI) - ASELSAN

AH-1 Süper Kobra helikopterlerinden üstün olan

Atak’tan, TSK envanterinde şu anda 27 adet bulunuyor.

11 helikopterin daha teslim edilmesiyle birlikte

ATAK Projesi’nde Faz 2 konfigürasyonuna geçilecek.

Faz 1’de füze ikaz ve karşı tedbir atıcı sistemi, kızılötesi

karşı tedbir sistemi ile MXF-484 ve 9651 el telsizleri

bulunuyor. Faz 2’de ise laser ikaz alıcı, RF karıştırıcı,

radar ikaz alıcı, 9681 V/UHF telsiz gibi ek sistemler

olacak.

Yerli motor ve 20 mm top sistemi için çalışmalar

devam ederken, Atak ile jandarma ve polis envanterinde

ilk kez bir saldırı helikopterine yer verilmesine

karar verilerek Türkiye tarihide bir ilke imza atıldı.

SOM Füzesi

ROKETSAN

Yaklaşık olarak 200 kilometreye yakın bir menzile

sahip olan SOM füzesi, ilk defa 4 Haziran 2011 günü

İzmir Çiğli hava üssünde Hava Kuvvetleri’nin 100.

kuruluş yılı kutlamalarında gün yüzüne çıkarıldı.

İçerisinde bulunan GPS sistemi sayesinde fırlatıldıktan

sonrada kontrol edilebilen SOM füzesi,

yaklaşık 600 KG ağırlığında ve 2012 yılından

37

bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin en önemli

silahlarından biri olarak gösteriliyor.

ASELSAN tarafından tamamen yerli imkanlar

kullanılarak üretilen Zıpkın, temel silah olarak atışa

hazır 4 adet FIM-02 Stinger füzesi kullanmaktadır.

Tüm fonksiyonları ASELSAN tarafından yazılan bir

bilgisayar programı tarafından kontrol edilen Zıpkın,

şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından aktif

olarak kullanılabilmektedir.

ARMA

OTOKAR

ARMA, Otokar tarafından geliştirilmiştir. Geliştirilmiş

gövdesi sayesinde mayına ve patlamalara karşı zarar

görmeyen ARMA, nükleer ve biyolojik saldırılara karşı

da dayanıklı.

2007 yılında geliştirilmeye başlanan ARMA, daha seri

üretime geçmeden birçok yabancı ülkeden sipariş

almıştı. 6×6 ve 8×8’lik iki farklı modeli bulunan ARMA,

TSK envanterinde bulunan en güçlü zırhlı araçlardan

birisi olarak kabul ediliyor.

MİLGEM

STM

"Milli" ve "Gemi" kelimelerinin kısaltılmasından

türetilen Milgem projesiyle milli imkânlarla modern

muharip gemi üretilmesi amaçlandı. Geminin tamamen

özgün ön dizaynı 2004 yılında tamamlandı ve

geminin ilk kaynağı 26 Temmuz 2005 tarihinde

İstanbul Tersanesi Komutanlığında atılarak geminin

inşa sürecine geçildi.

27 Eylül 2008'de Preveze Deniz Muharebesinin 470nci

yıldönümü ve Deniz Kuvvetleri Gününde ilk yerli

gemimiz olan Heybeliada (F-511) denize indirildi.

02 Kasım 2010 tarihinden itibaren deniz seyirlerine

başlanarak performans kontrolleri yapıldı.

Milgem projesinin ikinci gemisi olan Büyükada

(F-512)'nın tekne inşası da İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda

devam etmektedir.

99 metre boyundaki geminin, azami genişliği ise

14.40 metreyi buluyor.


ATMACA Füzesi

ROKETSAN

GÖKTÜRK Uydusu

TUSAŞ(TAI)

ROKETSAN ana yükleniciliğinde geliştirilen asgari

200 km menzile sahip milli gemisavar füzesi 'Atmaca'

ilk kez görüntülendi.

ATMACA füzesi, ilk olarak HAVELSAN tarafından

geliştirilen GENESİS Savaş Yönetim Sistemi ile

donatılan Milgem Sınıfı Korvetler ile Gabya Sınıfı

firkateynlerde kullanılacak. Bunun yanında Harpoon

füze sistemini kullanan diğer gemi ve denizaltılarında

Atmaca füzesi ile donatılması hedefleniyor.

KİRPİ

BMC

Bmc tarafından üretilen Kirpi MRAP sınıfı bir araçtır.

MRAP kelime anlamı olarak,

Mine Resistant Ambush Protected ‘ın kısaltmasıdır.

Türkçesi mayına dayanıklı pusuya karşı etkin koruma

sağlayan anlamına gelmektedir.

TSK için vazgeçilmezlerden olan araç alanında

başarısını çoktan kanıtlamış durumda. Özellikle

mayına ve patlayıcılara karşı olan dayanıklılığı

sayesinde görev süresince çoğu askerimizin koruyucusu

olmuştur.

10-14 asker kapasiteye 16 ton ağırlığa sahip zırhlı

personel taşıyıcı araç, kendisi için üretilen silah

istasyonları (Aselsan üretimi SARP ve Dodaam

RCWS) sayesinde etkin bir savunma gücüne ek,

caydırıcı bir saldırı gücü de barındırıyor.

Şirket 4×4 versiyonuna ek olarak 6×6’lık versiyonunu

da üretiyor.

COBRA

OTOKAR

OTOKAR tarafından geliştirilen COBRA'nın monokok

gövdesi ve optimize edilmiş gövde açıları personel ve

tüm kritik mekanik aksam için daha üstün mayın ve

balistik korumanın yanında sınıfındaki en geniş iç

mekanı sağlıyor.

COBRA modüler yapısı sayesinde; personel taşıyıcı,

silah platformu, KBRN keşif, kara gözetleme radar,

ileri gözetleyici, ambulance ve komuta yeri araç

konfigurasyonlarına ihtiyaç duyulan farklı görevlere

uyarlanabilmekte ve amfibik seçeneği ile sunulmaktadır.

HÜRKUŞ Eğitim Uçağı

TUSAŞ(TAI)

TAI tarafından tasarımı yapılan yerli uçağımız

Hürkuş, orta-seviye eğitim için hava kuvvetlerinde

kullanılacak. Yurtdışına da satılması hedeflenen ve

isminin ünlü havacımız Vecihi Hürkuş'tan alan uçak,

gece ve gündüz görev yapabilme kabiliyeti ile öğretmen

ve öğrenci pilotun arka arkaya oturduğu, tek

turboprop motorlu bir konfigürasyona sahip olacak.

Türkiye'nin İlk Yüksek Çözünürlüklü Yer Gözlem

Uydusu Türk mühendislerince tasarlanan ve 2012

yılında gerçekleştirilen fırlatma operasyonu ile görev

yörüngesine yerleştirilmiş olan GÖKTÜRK-2, Ülkemizin

özgün olarak geliştirilen ilk yüksek çözünürlüklü

yer gözlem uydusudur. TÜBİTAK Kamu Kurumları

Araştırma Geliştirme Projeleri Destekleme Programı

(SAVTAG-1007) kapsamında GÖKTÜRK-2 Projesi

Sözleşmesi; Milli Savunma Bakanlığı, TÜBİTAK

Başkanlığı ve TUSAŞ-Türk Havacılık ve Uzay Sanayi

AŞ-TÜBİTAK UZAY İş Ortaklığı arasında 13 Nisan 2007

tarihinde imzalanarak 1 Mayıs 2007 tarihinde

yürürlüğe girmiştir. GÖKTÜRK-2 Sistemine ilişkin

tasarım, üretim ve test süreçlerindeki tüm mühendislik

faaliyetleri milli olarak gerçekleştirilmiştir.

PARS Zırhlı Araç

FNSS

Adını güç temsilcisi olan Anadolu parsı'ndan alan

Ankara konuşlu FNSS AŞ. üretimi taktik tekerlekli

zırhlı savaş aracı. Şu anda alımı Türk Ordusu'nun

gündeminde olup, fiziki ömürlerini tamamlayan

BTR-60 ve BTR-80'lerin yerini alması plânlanmaktadır.

Modern teknolojileri barındıran özel maksatlı taktik

tekerlekli araç, saatte 100 kilometre hıza ulaşabiliyor,

yüzde 60 dik, yüzde 30 yan eğimde hareket edebiliyor,

60 santimetre yüksekliğinde dik engel ve 120

santimetre uzunluğunda hendek geçebiliyor.

Motor yerleşimi ve gözetilen dengeli tasarım

sayesinde araç, birbirine çok yakın aks yüklerine

sahip bulunuyor. Bu tasarım yaklaşımı, araca gevşek

ve yumuşak zeminde dahi rahat hareket edebilme,

yüksek hızlarda artan yol tutuşu ve kısa frenleme

mesafesi gibi kabiliyetleri kazandırıyor.

BAYRAKTAR MİNİ İHA

BAYKAR

Bayraktar Mini İnsansız Hava Aracı Sistemi tamamen

özgün ve milli olarak geliştirilmiş elektronik,

yazılım ve yapısal bileşenleri ile Türkiye’nin ilk mini

robot hava aracı sistemidir. Ar-Ge ekibimizin yoğun

çalışma ve gayreti ile geliştirilen sistem tüm testleri

başarı ile geçerek ilk olarak 2007 yılında Türk Silahlı

Kuvvetleri’nin hizmetine sunulmuştur. Yabancı

ülkelerde geliştirilmiş rakiplerine nazaran birçok

gelişmiş özelliği bulunan Mini İHA Sistemi zor coğrafi

ve meteorolojik koşullar altında dahi kullanılabilmektedir.

Ömer Furkan Ersöz

Makine Mühendisliği

Öğrencisi

38


SAVUNMA SÖZLÜĞÜ

ART YAKICI

“Afterburner” kelimesi Türkçe’ye “art yakıcı” olarak

çevrilmektedir. Turbofan ve turbojet motorlarda itkiyi

arttırmaya yarayan sistemdir. Bu motorlar itkisini

hava girişinden giren hava ve yakıtın birlikte yanarak,

hava giriş yönünün aksine atılmasıyla oluşan kuvvet

ile sağlar. Art Yakıcı motorun sağladığı itkiyi arttırmak

için kullanılır. Art yakıcı kısmı, yakıtın yandığı

odadan sonra bulunur. Motorda yanan hava tekrar

yakıt ile birleşerek tekrar yanar, bu sayede itki

kuvvetti artmış olur. Ancak art yakıcı itki kuvvetini

arttırırken yakıt tüketimini de çok fazla arttırır. Bu

sebeple art yakıcı ani hızlanma/tırmanma ve it dalaşı

gibi çok fazla hız ve kuvvet istenen durumlarda

kullanılır.

HASSAS GÜDÜM

KİTİ (HGK)

Uçaktan atılan bombalara güdüm yeteneği kazandıran

Hassas Güdüm Kiti (HGK), Türk Silahlı Kuvvetleri

bünyesinde TÜBİTAK SAGE ile ASELSAN ortaklığıyla

üretiliyor. F-16 savaş uçaklarına entegrasyonu ve

kalifikasyonu tamamlanan güdüm kitleri ile mühimmat

hedefini 40 bin ft irtifada 25 km menzilden 6

metre hassasiyetle vurabiliyor.

JİROSKOP

Jiroskop, yalnız kütle merkezi sabit olan ve her yöne

dönebilen bir kütle veya tekerlek olarak bilinir. Jiroskop

dönen bir silindir veya tekerlek ,rotor ve eksenden

oluşur. Motor içine dönebileceği bir çember

üzerine yataklanmıştır. Jiroskop hem yatay hem de

düşey eksen etrafında dönebilir.

REAKTİF ZIRH

Reaktif zırh tanklar ve diğer zırhlı araçların beka

kabiliyetini önemli ölçüde arttıran genellikle sandviç

yapıdaki zırh sistemleridir. Reaktif zırh konusunda

1949 yılında Sovyetler Birliğinde bulunan Çelik

Bilimsel Araştırma Enstitüsünde görevli Bogdan

Vjacheslavovich Voitsekhovsky tarafından teorik

olarak araştırıldı. Yapılan denemeler dönemin teknik

şartlarının yetersizliği ve SSCB tanklarının yeterli zırh

seviyesine sahip olduğuna inanılması nedeniyle

devam etmedi.

CTOL CONVENTİONAL

TAKE-OFF AND

LANDİNG

Konvensiyonel kalkış ve iniş kelimelerinin kısaltmasıdır.

Hava araçlarının gerekli uzunluğa ve standartlara

sahip pisti kullanarak yaptığı kalkış ve iniş işlemidir.

Az sayıda örnek hariç askeri hava araçları

39

sadece konvensiyonel (geleneksel) kalkış ve

iniş yapabilmektedir.

LAZER GÜDÜM

Lazer Güdüm sistemleri herhangi bir yerden tutulan

lazerin çarptığı yere yönelirler. Lazer Güdüm prensibi

kullanan füze sistemleri sabit ve hareketli hedeflere

karşı daha yüksek vuruş hassasiyeti sağlar. Işınlar

farklı kodlama şekillerine göre gönderilir. Bu sebeple

lazer güdüm sistemleri yabancı bir kaynak tarafından

lazer tutulması durumunda aldanmazlar. Dezavantajı

ise hedefin tam olarak görülür durumda

olmadığı sisli, yoğun yağmurlu gibi ağır hava şartlarında

kullanılabilir olmamasıdır. Genel maksat bombalarına

vuruş kabiliyetinin artırılması amacıyla sıkça

kullanılır. Lazer güdüm hedefi yok etmek için daha

az sayıda mühimmat kullanımı sağlar.

HAVADAN BAĞIMSIZ

ZIRH SİSTEMİ (AIP)

Denizaltılar güvenliklerini sağlamak, sürpriz saldırı

avantajını korumak için gizliliğini kaybetmemelidir.

Ancak hareket enerjisi sağlayan veya jeneratör görevi

gören içten yanmalı motorlar oksijene ihtiyaç duyarlar.

Denizaltıların bu sebeple deniz yüzeyine çıkmaları

aynı zamanda en savunmasız oldukları zaman

zarfıdır. Yine bu tehlikeyi bertaraf etmek/azaltmak

için AIP (havadan bağımsız tahrik sistemleri) sistemleri

geliştirilmiştir.

STOVL

Kısa Kalkış Dikey İniş (STOVL) genelde VTOL olarak

adlandırılan sistem, F-35 uçağının bazı modellerinde

kullanılan özelliğin diğer ismidir. STOVL kullanımı,

sadece kısa bir pist gerektiren VTOL kullanımı esnasında

uçakların daha büyük bir yük taşıma kapasitesine

sahip olmasını ve daha az yakıt harcamasını

amaçlayarak geliştirilmiştir. STOVL sistemi mancınık

olmayan uçak gemileri ve helikopter destroyerlerin

de kullanılır.

VTOL

“Vertical take-off and landing” terimi dikey kalkış-iniş

anlamına gelir. Dikey olarak kalkış ve iniş yapabilen

uçaklar için kullanılır. Bu kabiliyete sahip hava araçları

özel bir piste ihtiyaç duymadan çok daha kötü

koşuldaki yerlere iniş kalkış yapabilirler. VTOL uçaklar

özellikle helikopter gemileri (LHD) ve mancınık

(katapult) kullanılmayan uçak gemileri için tasarlanmıştır.

İngiliz Harrier I/II (ABD üretimi Harrier II’lerde

vardır) ve ABD F-35B Lightning II uçakları VTOL

kabiliyete sahiptir.

Çağla Sözer

Makine Mühendisliği

Öğrencisi


40


40



Milli Savunma ve

Teknoloji Topluluğu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!