BAUN SAVTEK DERGİ SAYI:1
SAVTEK DERGİ SAYI:1 -2020
SAVTEK DERGİ SAYI:1 -2020
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SAYI : 1
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
TÜRK SAVUNMA SANAYİİ
Sayfa 03
AYBARS MERİÇ
ÖZEL YAZISI
Sayfa 05
HIZLI, BASİT VE UCUZ
ARDUINO
Sayfa 19
TF-X MİLLİ MUHAREBE
UÇAĞI’NA İLK BAKIŞ
Sayfa 31
Milli Savunma ve
Teknoloji Topluluğu
Değerli okurlar;
Milli Savunma ve
Teknoloji Topluluğu
Dergisi 1.Sayı
Genel Yayın Yönetmeni
Buse Değirmenci
Tasarım - Grafik Uygulama
Ömer Furkan Ersöz
Editörler
Buse Değirmenci
Ömer Furkan Ersöz
Cem Güdür
Gamze Düzgün
Balıkesir Üniversitesi Milli Savunma ve Teknoloji Topluluğu (SAV-
TEK) olarak dergimizin ilk sayısından hepinize merhabalar. İlk sayımızda
görev almaktan ve sizlerle buluşmuş olmaktan büyük bir
mutluluk duyuyorum.
Yeni kurulan ve bu kısa süreçte hızla ilerleyen SAVTEK ailesi olarak
ileride savunma sanayi ve teknoloji alanında bir gelecek kurmayı
planlayan biz üniversite öğrencilerine bu yolda ışık tutacak, ilgilerini
daha da artıracak, okudukça daha çok bilinçlenecekleri bir sayı
hazırlamaya çalıştık. Umarım verdiğimiz emeklerin karşılığını sizlerin
beğeni ve takdirleriyle almayı başarabiliriz.
Bu ilk heyecanımızda bizleri yalnız bırakmayan, destek ve yardımlarını
esirgemeyen büyüklerimize, hocalarımıza, tüm dostlarıma ve
Savtek ailesine teşekkür ederim. İlk adımlarımız olan bu çalışmalarımızın
hafızalarınızda yer edinmesini ve daha nice sayılarda, etkinliklerde,
projelerde görüşmeyi temenni ederim.
Keyifli okumalar...
Genel Yayın Yönetmeni
Buse Değirmenci
Yazarlar
Aybars Meriç
Cem Güdür
Buse Değirmenci
Eray Saltan
Ömer Furkan Ersöz
Yarkın Çelikel
Fatih Aydoğan
Gamze Düzgün
Sena Çotuk
Çağla Sözer
Yayına Hazırlık
Buse Değirmenci
Ömer Furkan Ersöz
Yayın Türü
Savunma ve Teknoloji
Temalı Yayın
İşbirliği
“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak
isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini
daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye
mahkumdurlar.”
Mustafa Kemal Atatürk
KARESİ BELEDİYE BAŞKANI
YÜCEL YILMAZ
Kıymetli Gençler;
Türk Savunma Sanayisinin altın çağını yaşadığı bugünlerde
Türkiye 2023 hedefleri doğrultusunda savunma ve güvenlikte,
mevcut yeteneklerini daha da geliştirerek ihtiyaçlarını büyük
oranda milli ve yerli imkanlarla karşılayan ülke olma yolunda emin
adımlarla ilerliyor.
Milli tank, milli uçak, milli uydu projeleri gibi Türkiye’nin bölgede
liderlik iddiasını güçlendiren ve Türk Ordusu’nun gücünü katlayan
projeler, devletimizin büyük kararlılığı ile devam ediyor. Savunma
sanayisinde yaşanan gelişmeler ve gelinen nokta ise hepimiz için
gurur kaynağıdır.
Gençler;
Sizlere böylesine önemli ve ‘’milli’’ bir konuda farkındalık
oluşturmak için çalıştığınız, gayret ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sizler, büyük devletin evlatlarısınız, tıpkı şu an olduğu gibi her
zaman büyük düşüneceksiniz.
Milli savunma alanında ciddi hedefler koyan, başarılı işlere imza
atan, Türkiye’yi ileri götürecek olan sizlerin; şehrimize ve ülkemize
yeni bir enerji, yeni bir hareket, yeni bir heyecan getireceğine;
okuyan, düşünen, araştıran ve üreten bireyler olacağınıza inancım
sonsuz.
Cesaretle, hayalleriniz için çalışmaya devam edin...
Yücel Yılmaz
Karesi Belediye Başkanı
PROF.DR. İRFAN AY
BALIKESİR ÜNİV. MAKİNE MÜH. BÖLÜM BAŞKANI
BAÜN SAVTEK AKADEMİK DANIŞMANI
Değerli okuyucular
2018 yılı itibariyle Türkiye’mizin bulunduğu ortadoğu bölgesi, en
istikrarsız bölge olma konumunu hala korumaktadır. Bu durumun
bir müddet daha süreceği gözüküyor. Bu bölgede ülkemize yan
bakılmasını istemiyorsak, güçlü bir Savunma Sistemine sahip
olmak zorundayız.
Son 15 yıl içersinde, yani 2003 yılındanberi Türkiye’ye dost olduğunu
iddia eden ABD ve NATO ‘ya üye olan Ülkeler, parasını verdiğimiz
halde ihtiyacımız olan silah ve savunma sistemlerini bize vermediler.
Biz de imkanlarımızla MİLGEM GEMİSİ, ALTAY TANKI, ATAK HELİ-
KOPTERİ , ANKA ve BAYRAKTAR İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI, YENİ
TİP KARAKOL BOTLARI, SÜRATLİ MÜDEHALE BOTLARI, MİLLİ
PİYADE TÜFEĞİ’ni yaptık. Artık birçok silah ve savunma sisteminin
üretildiği bir ülke konumuna gelmiş durumdayız. Çok çalışma sayesinde
savunma sanayimizin dışa olan bağımlılığını önemli ölçüde
azalttık. Bu yeter mi? Yetmez.
Üniversitemizin öğrenci topluluklarından birisi olan SAVTEK TOP-
LULUĞU, ülkemizin Milli Savunma Sanayi konularına destek olmak
ve çalışmak için kurulmuş bir topluluktur 2018 Nisan ayında kurulduk,
kısa zamanda üye sayımız 624’e ulaştı. Bünyemizde Mühendislik
Fakültemizin her bölümünden arkadaşlarımız var. SAVTEK topluluğu,
bir anlamda küçük boyutlu, prototip Savunma Sanayi araçları
yapıp, onları üretmek, uygulama alanlarını bulmak ve kullanmak
arzusundadır. Eğer çok çok orijinal kimsenin düşünemediği bir
uygulama alanı yakalarsak, bunu Savunma bakanlığımızla paylaşarak,
onların bu prototipi geliştirmelerine yardımcı olmak bizim
amaçlarmız arasındadır.Örneğin Drone yapacağız, altına fotoğraf
makinası yerleştireceğiz ve uygulama yeri olarak bu güne kadar
kimsenin aklına pek gelmemiş olan hem özel, hem kamu, hemde
vakıfların meyve bahçelerindeki ürünü fotoğraflayıp, ürünün renginden
ve metrekare alanından yararlanarak yapacağımız bir
yazılım sayesinde rekoltesini ve verimini gerçeğine çok yaklaşık
şekilde tespit edeceğiz.. Bunun gibi ismini şimdilik veremiyeceğimiz
bahar dönemi başlangıcına kadar benzer 2 proje, Bahar sonunda
da 2 projeyi bitirmeyi hedefledik. Umarım bir aksilik çıkmaz başarırız.
Amaçlarımıza ulaşmak için Başta SAVTEK başkanına ve ekibine,
Projelerde lider olan proje yürütücülerine, yardımcı olan araştırıcalara
öğrenmek için katkıda bulunan, yardımcı olan herkese başarılar
diliyorum.
CEM GÜDÜR
BALIKESİR ÜNİV. MAKİNE MÜH. ÖĞRENCİSİ
BAÜN SAVTEK KURUCU BAŞKANI
MİLLİ SAVUNMA
VE TEKNOLOJİ
TOPLULUĞU
Saygıdeğer Arkadaşlar;
SAVTEK’ten hepinize merhaba
Milli Savunma ve Teknoloji Topluluğu(SAVTEK) olarak dergimizin ilk
sayısı ile siz değerli okurlarımızla birlikte olmanın sevinci, heycanı ve
gururu içerisindeyiz.
Biz savunma sanayii ve teknoloji firmalarımızın tümüyle gurur
duyuyoruz. Nitekim BAUN-SAVTEK Türk Savunma Sanayii’nin her
zaman yanında olmaya ve önce Balıkesir Üniversitesi’nde daha sonra
tüm Türkiye’de sesi olmayı amaç edinmiş bir topluluktur.
BAUN-SAVTEK olarak bir diğer amacımız teknoloji ve savunma
kamuoyu oluşturarak bir farkındalık yaratabilmek ve teknoloji
alanında bağımsız bir Türkiye yaratabilmektir. Teknoloji ve savunma
üzerine şu anda 4 ayrı projesini aynı anda sürdüren BAUN-SAVTEK ,
kurulduğu ilk günden itibaren samimiyet ve gayret ile çalışarak
okulumzda teknik anlamda birinci durak olmayı kendine hedef
belirlemiştir.
BAUN-SAVTEK sadece teknik olarak çalışmalarını sürdürmüyor.
Hem çevreye destek hem de enerjiye önem veren BAUN-SAVTEK
bunun en güzel örneğini okulumuza geri dönüşüm kutularını yerleştirerek
ve her ay parklarda, bahçelerde çöp toplayarak ayrıştırdığını,
dönüştürdüğünü ve geri dönüşümü önemsediğini göstermiştir.
BAUN-SAVTEK kendi içerisinde hem sosyal hem de teknik koordinatörlükler
barındırarak üyelerimizin kişisel ilgi alanlarına göre istedikleri
koordinatörlük bünyesinde çalışmasını sağlar. Bu bağlamda
üyeler kariyer üzerinde çalışmalarını yürüterek kişisel gelişimlerini
topluluk bünyesinde tamamlarlar.
Koordinatörlüklerimizden biri olan dergi koordinatörlüğümüzü
yoğun çalışmalarından tebrik ediyorum. Savunma ve teknoloji
alanında genç kardeşlerime akıl gelecekteki arkadaşlarıma ilham
verecek olan bu dergiye saygılarınıza sunarım.
Bir sonraki sayıda görüşmek ümidiyle...
01 - BİZ KİMİZ
03 AYBARS MERİÇ
ÖZEL YAZISI
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
TÜRK SAVUNMA SANAYİİ
05
İÇİNDEKİLER
VECİHİ HÜRKUŞ
AYBARS KİMDİR? MERİÇ
ÖZEL YAZISI
ENDÜSTRİ 4.0
07
05
09
11
BİLİNMESİ GEREKEN
MÜHENDİSLİK
PROGRAMLARI
TÜRK YILDIZLARI
SOLOTÜRK
13
15 - KMO
HIZLI, BASİT VE UCUZ
ARDUNIO
18 - TÜRK ASKERİNİN NANO İHA’SI
ALTAY
ANA MUHARABE
TANKI
22 - GAZİANTEPLİ DAHİ MENNAN USTA
YAPAY ZEKA
19
23 - KORAL
25
27 - YENİ MEDYA
31
3029
37 - YERLİ MİLLİ ÜRÜNLER
TF-X
MİLLİ MUHAREBE YAPAY ZEKA
UÇAĞI’NA İLK BAKIŞ
39 - SAVUNMA SÖZLÜĞÜ
BİZ
KİMİZ?
VİZYONUMUZ;
Balıkesir Üniversitesi’nde akademik düzeyde eğitim
alan öğrencilerin milli savunma ve teknolojiler
konusundaki sorularına yanıt vermek, gelişen Türk
Teknolojilerine yardımcı olacak projeler çıkartman,
savunma sanayi ve teknoloji kamuoyunun oluşması, bu
konudaki sivil toplum bilincinin şekillenmesi için
çalışmalarda bulunmak, milli savunma ve teknoloji
meraklılarını tek çatı altında toplamaktır.
MİSYONUMUZ;
Milli Savunma ve Teknoloji alanında kalkınmakta olan
bir Türkiye için öncelikle Balıkesir Üniversitesi
ortamında savunma ve teknoloji alanında çalışmalar
yapmak daha sonra bunun üniverstemiz öğrencilerini
en yüksek düzeyde yararlanabilmesini sağlayacak
etkinliklerde bulunmaktır.
01
YÖNETİM
KURULU
Başkan
Cem GÜDÜR
Başkan Yardımcıları
Buse DEĞİRMENCİ
Eray SALTAN
Furkan ŞİMŞEK
Aykut Mert ÖZCAN
Sekreterler
Ertuğrul KALELİ
Melike PULLU
Sosyal Medya Sorumlusu
Nur Efsa GÜMÜŞLÜ
Başkan Vekili
Ömer Furkan ERSÖZ
Proje Sorumluları
Burak YORULMAZ
Ramazan HOCAOĞLU
Fatih AYDOĞAN
Bilişim Sorumluları
Yarkın ÇELİKEL
Onur BAYRAKLI
Etkinlik-Gezi Sorumlusu
Gamze DÜZGÜN
02
NUD-36 UÇAĞI
GEÇMİŞTEN
GÜNÜMÜZE
TÜRK
SAVUNMA
SANAYİİ
Türkiye yüz yıllardan beri coğrafi
konum olarak hep çok önemli bir
bölge olarak görülmüştür. Nice
devletler bu bölge için yıllarca
savaşlar vermişlerdir. Bu nedenledir
ki böyle bir coğrafyada ayakta
kalmanın yolu savunma sanayinde
güçlü olmaktan savunma da
güçlü olmakta milli ve yerli
olmaktan geçer.
Türk savunma sanayinin temeli
Osmanlı impartorluğunun kuruluşu
ve özellikle yükselme döneminde
atılmıştır. İstanbulun fethi
gibi büyük kuşatmalarda dökülen
toplar dönemin en ileri ve etkili
savaş gücünü oluşturmaktadır.
“Tophane-i Hümayun” un kurulması
Osmanlıda topçuluğun
kurusumsallaşmasında önemli
bir adım olup silah sanayinin
temelini oluşturmuştur. Sadece
toplarla kalmayıp dönemin en
önemli harp araç ve gereçi olan
savaş gemileride yerli imkanlarla
üretilmiştir. Bu dönemde ki savaş
gemisi üretim kapasitesi ve
teknoloji düzeyi Avrupa ve Dünyanın
çok ilerisindedir.Buna en
güzel kanıt İnebahtı savaşında
yok olan donanmanın beş ay gibi
kısa bir süre içerisinde 200 gemi
olarak yeniden inşa edilebilmesidir.
Osmanlı tersanelerinin bu
üretim kapasitesi gücünü bizlere
ispatlamaktadır. 16.’yy da siyasi ve
askeri alanda en güçlü devletlerden
biri olan Osmanlı ne yazık ki
17.yy’da duraklama dönemine
girmiş, 18.yy’da ise Avrupanın
teknolojik gelişimine ayak uyduramayıp
dönemin gerisinde
kalarak gerilemeye başlamıştır.
Dünya genelinde sanayi ve
teknolojide gelişme süreci
günümüzde de hala
03 geçerliliğini sürdüren
büyük ölçüde silah sanayi
üzerinden oluşmaktadır.Bu bağlamda
savunma sanayi, sanayileşme ve
kalkınmada çok önemli bir güç
teşkil etmektedir. Tüm bu sebepler
ve Osmanlıda ki gerileme nedeniyle
Cumhuriyet Döneminde savunma
sanayii, topyekûn sanayileşme ve
kalkınma hareketinin temeli olarak
benimsenip özellikle devlet eliyle
geliştirilmesi ve desteklenmesi
ulusal bir öncelik olarak görülmüştür.
Böylelikle Cumhuriyet’in ilk
yıllarında ulusal savunma sanayiimizin
temelini oluşturacak nitelikte
bazı yatırımlar yapılmıştır. Başta 1921
yılında Askeri Fabrikalar Genel
Müdürlüğü’nün kuruluşu olmak
üzere, özellikle silah-mühimmat ve
havacılık sektörlerinde önemli
girişimlerde bulunulmuştur. Ardından
1924 yılında hafif silah ve top
tamir atölyeleri ile marangozhaneler,fişek
fabrikaları ,gölcük tersanesi,
1925’te Eskişehir Hava Tamirhanesi
kurulmuştur. En önemlilerinden
olan Türkiye’nin ilk ve en büyük özel
sektör savunma sanayi fabrikasının
temelleri de 1925 yılında Şakir Zümre
tarafındantamamı yerli birikim ve
sermaye ile İstanbul Haliç’te atılmıştır.
Bu dönemde havacılık sektöründe
de büyük yol katedilmiştir. 1926
yılında Tayyare ve Motor Türk A.Ş.
(TAMTAŞ) ın kuruluşuyla Türk havacılık
sanayii faaliyetleri başlamıştır.1930
yılında Vecihi Hürkuş’un
ikinci uçağı Vecihi 14 (İki kişilk eğitim
uçağı) üretimiştir.Devlet eliyle ya da
desteğiyle kurulan fabrikaların yanı
sıra özel savunma sanayii firmaları
da kurulmuştur. 1930lu yıllarda
İstanbul da kurulan Nuri Killigil
tesisleri (Tabanca, Havan ve Mühimmat
Üretim Tesisleri) savunma
sanayimizin ilk özel firmalarındandır.Ardından
1940 yılında Nuri
Demirağ uçak fabrikası tarafından
24 adet NUD-36 eğitim uçağı imal
edilmiş, 1944 yılında ise NUD-38 altı
(6) kişilik yolcu uçağı üretilmiştir.
1941 yılında Türk Hava Kurumu
tarafından Ankarada bir uçak fabrikası
kurulmuştur.Bu fabrika ilk
bağımsız çabanın ve girişimin
sembolü olmuştur. Bunun yanında
1945 yılında yine Ankara’da ilk uçak
motoru fabrikası kurulmuştur.
Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen
bu yatırımlar ve büyük çabalarla
kurulan fabrikalar şu an nerede
sorusu aklınıza gelebilir. Ne yazık ki
çoğu türlü sebeplerle kapatılmış
veya kapattırılmıştır.
BEŞİKTAŞ NURİ DEMİRAĞ
UÇAK ATÖLYESİ
1941–1944 döneminde Ödünç Verme
ve Kiralama (Lend and Lease)
Kanunu ile ABD den savaş malzemesi
yardımları alınmaya başlanmış
ayrıca 1945 yılında yapılan Askeri
Yardım Antlaşması ile Türkiye ABD
den İkinci Dünya Savaşı sırasında
askeri yardım alacağını taahhüt
etmiştir. ABD den gönderilen malzemelere
bir bedel ödenmesine
rağmen her yıl bakım ve onarımı
içinde ayrı bir bütçe ayrılması
durumda kalınmıştır. Bu denli çok
olan savunma harcamaları ekonomiyi
olumsuz yönde etkilemiştir.
İkinci Dünya Savaşının ardından
ABD ve İngiltere’nin sağladığı hibe
ve yardımlara ek olarak Türkiye’nin
1952’de NATO’ya kabul edilmesiyle
daha da artış gösteren askeri
yardımlar, yeni kurulup gelişmeye
çalışan savunma sanayimizin gerileyip
yavaşlamasına neden olmuştur.
T129 ATAK HELİKOPTERİ
1974 te Kıbrıs olayları sırasında
müttefik ülkelerden alının savunma
teçhizatlarının ulusal çıkarlar doğrıltusunda
kullanılması gerekmiş fakat
başta ABD olmak üzere bazı müttefik
ülkeler bu duruma karşı gelip
engellemiştir. Bu durumla birlikte
Türkiye savunmada dışa bağlılığın
sonuçlarını acı bir tecrübeyle farketmiş
kendi kendine üreten ve yeten
bir savunma sanayinin alt yapı
temellerinin atılmasının öneminin
farkına varmıştır. Kıbrıs Barış
Harekâtı sonrasında uygulanan
ambargoya gösterilen ulusal tepki
sonucu Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri
Güçlendirme Vakıfları kurulmuştur.
1974-1983 yılları arasında ASEL-
SAN, HAVELSAN, ASPİLSAN HEMA
Dişli Sanayii ve Ticaret A.Ş., Asil
Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş., Barış
Elektrik Endüstrisi A.Ş., İşbir Elektrik
Sanayi A.Ş., ASMAŞ ve Yüksek
Teknoloji A.Ş başta olmak üzere bir
çok fabrika kurulmuştur. Süreklilik,
kaynak ihtiyacı ve devlet yönlendirmesi
gerekliliğinden hareketle
Savunma sanayii alanındaki çalışmaları
tek elden yürütmek ve koordine
etmek amacıyla 1985 yılında
3238 sayılı Kanun ile Savunma
Sanayii Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı (SAGEB) kurulmuştur.
Başkanlık 1989 yılında
Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM)
olarak yeniden yapılandırılmıştır.
1984 yılında ise TUSAŞ Havacılık ve
Uzay Sanayi A.Ş. (TAI), Aksa Makina
Sanayi A.Ş.ve ETA Elektronik Tasarım
Sanayi ve Ticaret A.Ş. faaliyetlerine
başlamıştır. Ardından Beş Yıllık
Kalkınma Planı (1985-1989) ile savunma
sanayiinin geliştirilmesine
yönelik yatırımlara ağırlık verileceğinin
altı çizilmiştir.
1998 yılında ise “Türk Savunma
Sanayii Politikası ve Stratejisi Esasları”
ile ilgili olarak Türk savunma
sanayisine yön verecek şu kararlar
alınmıştır:
• Yerli ve yabancı özel sektöre açıklık
• Dinamik yapı
• İhracat potansiyeli ve uluslararası
rekabet imkânı
• Yeni teknolojilere kolay adaptasyon,
teknoloji üretimi
• Teknolojik gelişmeler karşısında
kendini yenileme kabiliyeti
• Türkiye ile dost/müttefik ülkeler
arasında dengeli savunma sanayii
işbirliği, değişen siyasi durumlardan
asgari düzeyde etkilenme
• Mevcut imkânların azami ölçüde
kullanımı, entegre ve tekrar yatırımlarından
arınma
• Sivil amaçlarla da üretim yapılabilmesi,
alternatif uğraş alanları
• Türkiye’nin taraf olduğu çok taraflı
ihracat denetim rejimleriyle ilgili
vecibe ve önceliklerin desteklenmesi
2000’li yıllarda Türkiye artık savunma
sanayiinde “yerlilik”, “millilik”,
“kendi kendine yeterlilik”, “yetkinlik”
kriterlerini esas almıştır. Vizyonunu
Ulusal savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını
yurtiçi etkin çözümler geliştirerek
karşılayabilen, uluslar arası
rekabet gücüne sahip bir savunma
sanayii altyapısına erişilmesi olarak
belirlemiştir.
ALTAY TANKI
Bu amaç doğrultusunda MİLGEM
Korveti, Altay Tankı, Atak Taarruz
Helikopteri, Anka ve Bayraktar
İnsansız Hava Araçları, Hürkuş
Eğitim Uçağı, Göktürk-1 Gözetleme
uydusu, Yeni Tip Karakol Botları,
Süratli Müdahale Botları, Milli Piyade
Tüfeği, Mayına Karşı Korumalı
Araçlar, Hava Savunma ve Füze
Sistemleri başta olmak üzere birçok
sistem, alt sistem ve silah sistemi
savunma sanayinde dışa bağımlılığı
azaltan projelerin sonuçları olmuştur.
TSK’nın ihtiyaçlarının yurt
içinden karşılanma oranı bugün
%60 dolaylarındadır.2006 yılında
sonra ise AR-GE çalışmalarına dah
cok öenm verilip harcamalar artırılmıştır.
Türkiye de bugün Savunma sanayimiz
geçmişinden çokça dersler
çıkarmış ve bu doğrultada üreten
çözümleyen yeniliklere açık özellikle
millilik ve yerlilik kavramarını ilke
edinmiş durumdadır.Şunu bilmeliyiz
ki kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek
üretkenliğe sahipsen özgür ve
ayakları üstünde duran bir ülkesin
demektir.
Geleceğin mühendesleri olarak
bizlerde tüm bu kavramları benimseyip
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün
şu sözünü kendimize sürekli hatırlatmalıyız
‘’Kendiniz için değil, bağlı
bulunduğunuz ulus için elbirliği ile
çalışınız. Çalışmaların en yükseği
budur.’’
Buse DEĞİRMENCİ
Endüstri Mühendisliği
Öğrencisi
ANKA İHA
04
AYBARS MERİÇ
ÖZEL YAZISI
Zamanımız hızla değişiyor. Bunu en iyi siz lisans
öğretimindeki arkadaşlarımız fark edebilir kanaatindeyim.
Neden? Çünkü her genç insanın ebeveyni ile
yaşadığı çelişkileri yaşamakla kalmıyorsunuz, aynı
zamanda sizden önceki nesil akademik kadro tarafından
eğitildiğiniz için farkları çok daha net görüyorsunuz.
Bu nedenle gelin öncelikle yaşadığımız
zamanın net bir tarifini yapalım.
Bildiğiniz gibi klasik eğitim sisteminin tarih görüşüne
göre insanlık, öncelikle avcı toplayıcı kabileler
olarak tarih sahnesinde göründü. Çok çok uzun bir
gelişim sürecinden sonra yavaşça hem bitkisel tarımı
hem de hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler. Böylece
tarım çağı başladı. Yerleşik düzenler yaratıldı, yazı
icat edildi, kanunlar, devletler ortaya çıktı, kaynaklar
biriktirildi ve ilk servetler oluşturuldu, ticaret yayıldı,
savaşlar ve savaş araçlarının öne çıkardığı metalürji
madencilik başta teknolojiler gelişmeye başladı.
Binlerce yıl süren ve bilgilerin biriktirildiği bu süreç
sonrasında ise bizleri sanayi devrimi beklemekteydi.
Sanayi devrimi ve ürettiği araçlarla çok daha yaygın
hale gelen bilgi birikimi hızla gelişti. Dünya imparatorlukları,
devasa şirketler, atölyeler ve ustalardan
seri üretime dönüşen toplu süreçler, kaynakları için
sömürgeleştirilen ülkeler, iki koca dünya savaşı,
soğuk savaş ve sayısız mücadeleler. En sonunda tüm
bu acı ve mücadeleler sonunda yeni bir çağ ufukta
belirdi. “Bilgi ve iletişim çağı” Sahip olduğunuz dijital
teknolojiler, akıllı cep telefonlarınız, bilgisayarlarınız,
kablosuz internet size bu çağı şu anda yaşamakta
olduğunuzu düşündürebilir. Öncelikle bunun yanlış
olduğunu bilmenizi isterim. İnsanlık henüz sanayi
çağından bilgi çağına dönüşüm sürecinin başında.
Bu süreç tamamlandığında bizi nasıl bir medeniyet
ya da yok oluş beklemekte henüz bilmiyoruz. Sizler
de bu sıkıntılı dönüşüm sürecinin en ciddi sancılarını
çekecek bir nesil olma talihine düştünüz efendim.
Kusura bakmayın dost acı söyler.
Fakat bu muhteşem riskler aynı zamanda muhteşem
fırsatlar anlamına da gelmektedir. Tabi ki at
binene, kılıç kuşanana değil mi? Bu nedenle şimdiden
kendinizi kuşatmanız ve donanımınızı geleceğe
hazırlamanız gerekmektedir. Peki, bunu nasıl yapacaksınız,
neler yapmalısınız? İşte tam bu noktada
sizlere tavsiyelerim başlamakta.
Öncelikle ilerlediğimiz çağın belirleyici nitelikleri
bilgi ve iletişim ise, bu unsurlara kavuşma ve anlama
kabiliyetinin ne kadar önemli olduğunu dikkatinize
sunmak isterim. Beğeniniz yada beğenmeyiniz
günümüzde İngilizce küresel bilim, bilgi ve iletişim
dilidir. Bu nedenle bir yerden işe başlayacak iseniz
buna dil öğrenimi ile başlamanızı öneririm efendim.
Öncelikle İngilizce dilini çok iyi seviyede öğrenmeniz
gerekmektedir. Öyle ki zahmet etmeden okuduğunuzu
anlayabilin, yazışabilin, konuşabilin. Bu gerçek-
ten oldukça önemli. Çünkü akademik olarak her ne üzerine kafa yorarsanız yorunuz, o
husus üzerinde sizlerden önce kafa yoran binlerce insan olduğunu ve bunların bilgi ve
deneyimlerini paylaştığını göreceksiniz. Bunu dünyanın her köşesindeki insanlar İngilizce
dilinde yapmaktadırlar. Bu nedenle zaman kazanmanızın ilk kuralı da bu dile hâkim
olmaktır.
Eğer İngilizce öğrenim maceranız sırasında dil öğrenme hususunda yeteneğiniz olduğunu
fark ederseniz muhakkak ikinci bir dil öğrenmeye de gayret etmenizi öneririm.
Eğer dil öğrenimi size zor geliyorsa sadece İngilizce ile yetinin. Zamanınızı daha verimli
hususlarda değerlendirebilirsiniz. Buna siz karar vereceksiniz. Bu karar da aynı zamanda
kendinizi daha yakından tanımanıza vesile olacak unutmayın. Ailenizin bir taneciği,
prensi, prensesi gibi yetiştirilmiş olabilirsiniz. Ananız babanız size sonsuz ve yersiz bir
güven duyabilir. Her şeyi başarabilecek sınırsız yeteneklere sahip olduğunuzu var
sayabilir. Ama gerçek hayat acıdır. O kadar mükemmel değilsiniz. Güçlü ve zayıf yanlarınız
var. Kendi karakteriniz var. Bunları keşfetmeniz gerçekten önemli. Dil öğrenimi de
bunun bir parçası, fazlası yada eksiği değil unutmayın.
İkinci önemli önerim ise şudur arkadaşlar. Zaten birincisi hususunda başarılı olursanız kendiliğinden kolaylaşacak
bir hedeftir bu. Muhakkak ama muhakkak en az bir programlama dilini öğrenmelisiniz. Artık karşılaştığınız
her türlü nesne gömülü bilgisayarlara sahip. Silah, asansör, beyaz eşya, vs.vs. Her türlü takım
tezgah bu programlama dilleri üzerinde yürüyor. Okuduğunuz bölüm nedeniyle bunların hiçbirine gerek
duymayacağınızı düşünüyor iseniz, büyük hem de devasa bir yanılgı içerisindesiniz demektir. Şu anda
05
geçim sıkıntısının ağır yükünü ve yorgunluğunu
hissetmediğiniz, vaktinizin bol olduğu ender bir hayat
dönemini yaşamaktasınız. İleride mecbur kaldığınızda
buna vakit ve enerji ayırma şansınız belki olmayacak.
İster uygulayıcı, ister yönetici, isterse farklı bir kademede
olun, bu bilgi sizin hayatınızı kurtaracak. Ayrıca
programlama dili öğrenimi sizin zihinsel olarak ufkunuzu
açacak ve aritmetik düşünce yeteneğinizi bileyecek
eşsiz bir unsurdur. Sakın bu önerimi yabana
atmayın. Hele ki savunma sanayi alanında bir gelecek
düşlüyor iseniz.
olsa çeşitli bilimsel süreli yayınları takip edin, konuyla
alakalı belgeseller izleyin, çeşitli internet sitelerine
bakmayı ihmal etmeyin derim. Bu size ileriki hayatınızda
farklı akademik alanlardaki uzmanlarla oturup
konuşurken, birlikte çalışırken de avantaj sağlayacak.
Birçok farklı ülkeden birçok insanla tanıştım. Birçok
eğitim sisteminin artı ve eksilerini görme şansım oldu.
Ayrıca ırklar ve kültürler arasındaki farkları da deneyimledim.
Evliliğimi de yurt dışından yaptım diyeyim
siz anlayın artık. Oldukça yüksek bir hayat deneyimim
de var. Bu deneyimlerim ışığında Türk Eğitim sistemi
ve sonrasında karşılaşacaklarınız hakkında size şunları
söyleyebilirim:
1. Demode bile olsa eğitim sistemimiz insanlara
sağlam bir bilimsel teorik taban verebiliyor.
2. Fakat bu sistemde elde edeceğiniz bilgiler, gerçek
hayatta gerçekten direkt faydalı olamıyor. Açıklayayım:
Sizi işe alacak bir insanın, sizin piyasanın ihtiyaç duyduğu
bilgi ve birikimlere sahip olmanızı beklemek
dışında bir şansı yok. Yani yeteneğinize göre en az bir –
bir buçuk yıl sizi bedavadan beslemek zorunda ve
hiçbir işe yaramamanıza ona para kazandırmamanıza
katlanmak zorunda. Bu nedenle iş tecrübenizin ilk üç
yılında asla ve kat’a ukalalık yapmamanız, verilen
görevlere sabırla katlanmanız, ben diploma almışım
havasına girmemeniz gerekiyor.
3. Fakat şu da bir gerçek ki, ne kadar işe yarayışlı
olursanız olun o diploma denen kâğıdı almak birinci
önceliğiniz olmalı. Gerek yurt içinde gerek yurt dışında
o kâğıdın sağlayacağı title olmadan iş bulma şansınız
oldukça düşük.
4. Hocalarla iyi geçinmek ve onların tersine düşmemek,
onlardan fazla bilgiye sahip olsanız bile bunu
göstermemek gibi birçok hususa aşırı dikkat etmeniz
gerekiyor. Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağım inşallah.
5. Öğrencilik sırasında yapabileceğiniz en faydalı
husus şu: Kendi kendinizi geliştirmek. Çünkü bunun
için yeterli zaman ve enerjiniz var. İşe başlayınca
günün yorgunlukları ve sıkıntıları bu imkânınızı oldukça
yıpratacak. Öğrenciyken üç beş ayda kıvırabileceğiniz
şeyleri öğrenmek için en az bir yıl harcamanız
gerekecek.
6. Lisans eğitimi sizi bir hususta uzman bilgi sahibi
olmanız için oluşturulan bir yöntem. Fakat daha alt
uzmanlıklar var ilerledikçe. Yan uzmanlık alanları var.
Uzmanlık alanınızla alakalı farklı disiplinler de var. Tüm
bunları yalayıp yutmanız gerekmiyor. Fakat en azından
genel kültür seviyesinde de olsa, multidisipliner
düşünme altyapısını öğrenciyken oturtmaya başlamanız
lazım. Multidisiplin ayrı bir uzmanlık alanı, yoğunlaşın
demiyorum. Ama kitap roman okur tarzında bile
7. Diplomayı almak için ezberci eğitim sistemimizin
koşullarına uymanız şart. Fakat gerçek hayatta işe
yaramak istiyorsanız alanınıza bir “tamirci” hassasiyetiyle
yaklaşmanız gerekmekte. Yani uzmanlık alanınızı
neden-sonuç ilişkisi içinde, kafanızın içinde tam olarak
oturtarak sindirmek zorundasınız. Olmayan ve daha
önce karşılaşılmayan şeyleri yapmanız gerekecek, yeni
yollar yöntemler bulmanız gerekecek, bir yerde aksilik
çıktığında onu çözmeniz gerekecek, kısacası sayısız
problemlerle karşılaşacaksınız. Bunu ancak konusunu
bir tamirci hassasiyetiyle anlamış uzman mühendis
bilgisiyle çözebilirsiniz değerli arkadaşlar.
8. Karakter ve yapınızı tekrar gözden geçirmeniz
gerekmekte. Ne kastediyorum? Ülkemizde üniversite
mezunundan bol bir nesne yok. Maalesef genelde
üniversite mezunlarının temel hedefi, yatarak para
kazanmak. Birini işe alıyorsunuz ve o biri hiçbir işe
yaramasa bile ne zaman terfi alacağını, ne zaman şef
filan olacağını düşünmeye başlıyor. Bakın sakın bu
kafa yapısına sahip olmayın. Gerçek hayatta tutunma
şansınız olmaz. Öncelikle işe yaramalısınız. Siz işe
yaramaya ve işinizi hakkıyla yaparak yatağa her akşam
yorgun biçimde uzanmaya karar verirseniz, işe yaramayı
kazandırmayı hayat biçimi olarak görürseniz,
terfi takdir vb. şeyler kendiliğinden gelir. Sakın hakkını
vererek aldığınız o diplomanın sizi üstün kıldığı sanrısına
kapılmayın.
9. Bir şeyi bilmemek ayıp yada eksiklik değildir. Bir
şeyin size okulda öğretilmemiş olması bahane değildir
ve olabilemez. Ayıp ve eksiklik araştırmaya ve öğrenmeye
kapalı bir duruş sergilemektir. Bunu asla unutmayın.
İnternet aramalarını her yönüyle öğrenin.
Operatör kullanmayı öğrenin. Araştırın ve bilmediğiniz
hususlarda amirlerinize dürüst olun. Arkadaşlarınızdan
ve kıdemlilerinizden onları rahatsız etmeyecek biçimde
yardım istemeyi öğrenin. Yardım isterken daima bir
ön araştırma yapın ve asla armut piş ağzıma düş
şeklinde olaya yaklaşmayın. Yoksa insanların size
yardım etmemeye karar vermesini kendiniz sağlarsınız
ve yalnız kalırsınız. Okumayı ve dinlemeyi öğrenin.
Anlamayı öğrenin. Bir öğretici için en sıkıcı şeylerden
biri de, zaten öğretmiş olduğu şeyi, öğrettiği kelimelerle
kendisine papağan gibi soran öğrencidir. Öğrenmenin
de bir adabı vardır, lütfen öğrenmenin adabını
öğrenin.
Aybars MERİÇ
Bilgisayar ve İletişim Teknolojileri Uzmanı
Bağımsız Savunma ve Güvenlik Danışmanı
06
VECİHİ HÜRKUŞ
KİMDİR?
İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu’nda
6 Ocak 1986 tarihinde
doğmuştur. Annesi Zeliha Niyir
Hanım, babası Gümrük müfettişi
Faham Bey olan üç çocuklu bir
ailenin ikinci çocuğudur. Üç
yaşındayken babası vefat etmiştir.
Bir süre annesi ve kardeşleriyle
akrabalarında kalmış ve daha
sonra Üsküdar’a yerleşmişlerdir.
İlkokulu okuduktan sonra ortaokulu
Üsküdar’da Füyüzati Osmaniye
Rüştiyesi’nde, liseyi bir süre
Paşakapı İdadisi’nde okumuştur,
daha sonra sanata olan ilgisinden
Tophane Sanat Okulu’na geçmiş
ve bitirmiştir.
1912’de eniştesi Kurmay Albay
Kemal Bey’in yanında Balkan
Savaşı’na gönüllü olarak katılmıştır.Bu
savaşta Edirne’ye giren
kuvvetlerin içinde yer almıştır.
Savaştan sonra ise, Beykoz Serviburun’daki
esir kampına kumandan
olmuştur. Küçüklüğünden
bu yana tayyareci olmak istemiş
fakat yaşı küçük olduğundan
makinist mektebine alınmıştır.
Tayyare Makinist Mektebi’nden
Küçük Zabit olarak mezun olmuştur.Makinist
olarak 1. Dünya
Savaşı’na giren Hürkuş,
Bağdat cephesine
uçak
makinisti olarak gönderilmiştir.-
Burda yaralandığı için İstanbul’a
geri dönmüş Yeşilköy’de Tayyare
Mektebi’ni bitirip pilot olarak
mezun olmuştur. 1917 yılının
sonbahar ayında, Kafkas cephesine
7. Tayyare Bölüğü’ne atanmıştır.
Burada bir Rus uçağını düşürerek
“Düşman Uçağını Düşüren
İlk Pilot” ünvanını almıştır. 1917
yılının Ekim ayında, bir hava
savaşında yaralanıp düşürülmüş,
esir olacağını anlayınca, düşmana
teslim etmemek için uçağını
yakmıştır.Rusların eline esir olarak
düşmüş, Hazar Denizi’nin Azebaycan
kısmında bulunan Nargin
Adası’ndan yüzerek kaçmıştır.
İstanbul’a döndüğünde Yeşilköy’de
bulunan 9. Harp Tayyare
Bölüğü’nde görev almıştır. Bu
bölükte iken, bir av uçağı tasarımı
yapan Vecihi Bey’in projesi,
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın
imzalanması ile yarım kalmıştır.
Kurtuluş Savaşı’na gönüllü katılmak
isteyip “sivil pilot” olarak
başarıyla görev yapmıştır. Özellikle
İnönü ve Sakarya Savaşları
sırasında, çok başarılı keşif ve
destek uçuşları yapmıştır. Bunlar
sayesinde bir Yunan uçağını
düşürmüştür. Kurtuluş Savaşı’nın
ilk ve son uçuşunu yapan pilot
olarak havacılık tarihine geçmiştir.
İzmir hava
meydanına
ilk giren ve işgal eden kişi
olmuştur. Bu başarılarından
dolayı kırmızı şeritli İstiklal Madalyası
almış ve TBMM tarafından üç
kez takdirname verilmiştir. Savaştan
sonra bir süre yeni tayyarecilere
eğitim vermiştir. 1923 yılının
başlarında İzmit bölgesinde
Tayyare bölüğüne atanmıştır.
İzmir’de görevli Binbaşı Fazıl’ın,
eğitim uçuşunda düşüp şehit
olmasıyla, tekrar İzmir’e çağrılmıştır.Tüm
bu eğitim ve görevleri
dışında fen işleri ile de uğraşmış,
savaş sırasında çekilen yoklukları
ve sıkıntıları bildiği için, bu sıkıntıların
giderilmesi amacıyla, havacılığı
millileştirme düşünceleri
başlamıştır.
Edirne’ye yanlışlıkla inen bir
yolcu uçağını almakla görevlendirilmiştir.Bu
yardımının karşısında,
o uçağa “VECİHİ” adı verilmiş ve
bu olay uçak tasarlama ve yapma
düşüncelerini oluşturmuştur.Ganimet
olarak Yunanlılardan eline
geçen motor ve bazı parçalardan
yararlanarak, “VECİHİ K-VI” isimli
ilk uçağını imal etmiştir.Aynı
zamanda bu uçak imal edilen ilk
Türk uçağı olmuştur.28 Ocak
1925’te, “VECİHİ K-VI” adını verdiği
uçağını uçurmuştur. Ancak,
bugün gururla anlatılan bu olay,
izinsiz uçuş yaptığı için, Vecihi
Hürkuş’a ceza getirmiştir. Uçuş
için istediği izin nedeniyle bir
heyet toplanmış, ancak havacılıktan
pek de anlamayan kimselerce
izin işi geciktiği için, çeşitli telkinlerle
uçuş kararı alan Vecihi
07
Hürkuş’a, heyet tarafından ceza
verilmiştir. Bu ceza, havacılık
tarihi açısından, bir dönüm
noktasıdır.
Ceza aldıktan sonra istifa
ederek hava kuvvetlerinden
ayrılıp, Ankara’ya giden Vecihi
Hürkuş, yenice kurulmakta olan
Türk Tayyare Cemiyeti’ne (T.T.C.)
katılmıştır. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün, “İstikbal göklerdedir…”
sözünden feyz alan bu cemiyet,
çeşitli bağışlarla güçlenmek ve
havacı bir nesil yetiştirmek için
okul kurmak niyetindeydi. Vecihi
Bey, bu cemiyete bağışlamak için
yaptığı uçağı geri almaya çalışmış,
ancak bunda başarılı olamamıştır.
1930 yılında Kadıköy’de, bir
keresteci dükkânını kiralayarak, 3
ay gibi bir sürede, ilk Türk sivil
uçağını, kendisinin de ikinci uçağı
olan “VECİHİ XIV”‘ü inşa etmiştir.
Bu uçakla ilk uçuşunu, 27 Eylül
1930’da Kadıköy Fikirtepe’de
gerçekleştirmiştir. Ardından,
“VECİHİ XIV” ile önce Yeşilköy’e,
sonra da Ankara’ya uçmuştur.
Uçabilirlik Sertifikası’nı alabilmek
için, İktisat Bakanlığı’na başvurmuş,
ancak 14 Ekim 1930’da
“Tayyarenin teknik vasıflarını
tespit edecek kimse bulunmadığından
gereken vesika verilmemiştir”
cevabını almıştır. Bu cevap
üzerine, istenen belgenin alınması
amacıyla, uçak sökülerek
Çekoslovakyaya gönderilmiştir.
Hürkuş, 6 Aralık 1930da Praga
vardığında, parçalanmış tayyare
henüz gelmemiştir. Birçok prosedür,
montaj ve çeviri işlemlerinin
ardından, tayyarenin uçuş kontrolü
tamamlanmıştır.
Vecihi Hürkuş, 23 Nisan 1931de,
Çekoslovakyalı yetkililerin düzenlediği
bir törenle, başköşesinde
“Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazan
bir pankartla onurlandırılarak,
uçuş izni almıştır. 25 Nisan 1931de
Çekoslovakyadan uçuşuna başlamış,
5 Mayıs 1931de Türkiyeye
ulaşmıştır.
1932 yılında, “Vecihi Sivil Tayyare
Mektebi” isimli, ilk Türk Sivil
Havacılık Okulu’nu açmıştır.
Okulda, ilk Türk kadın pilotu olan
“Bedriye Gökmen” ile beraber,
toplam 12 pilot yetiştirmiştir.
İstanbul Kalamış-Kadıköy’de, ilk
sivil uçağı “VECİHİ XIV”, ilk eğitim
ve spor uçağı “VECİHİ XV”, 160
beygirlik Mercedes uçak motorlu
deniz kızağı “VECİHİ SK-X” üretilmiştir.
Nuri Demirağ, bir tayyare
yapımı için 5000 TL vermiş,
bunun sonucunda, 1933 yılında
“NURİ BEY” adı verilen “VECİHİ
XVI” kabin uçağı yapılmıştır.
1954 yılında ilk Türk sivil havayolu
şirketi olan Hürkuş Havayolları’nı
kuran da, Vecihi Hürkuş’tur.
Türk Hava Yolları’nın seferden
kaldırmış olduğu uçaklardan
sekiz tayyare, Ziraat Bankası’ndan
kredi kullanılarak satın alınmıştır.
Ancak kazalar, kaçırılmalar,
sabotajlar vb. aksilikler sonucunda,
Hürkuş Hava Yolları’nın uçakları
uçuştan men edilmiştir. Bu
kötü gelişmeye rağmen, elinde
kalan son uçağını (TC-ERK),
Maden Tetkik Arama Enstitüsü
adına kullanarak, Güney Doğu
Anadolu’da toryum, uranyum ve
fosfat arama faaliyetlerinde görev
almıştır.
Hayatının sonlarına doğru çok
sıkıntı çekmiş, borçlandırılmaya
sürüklenmiş, icra takipleri ve
davalarla boğuşurken, vatana
hizmet nedeniyle kendisine
bağlanan çok yetersiz maaşına
bile haciz konulmuştur.
Ankara’da anılarını yazdığı
zaman diliminde, beyin kanamasından
komaya girmiştir. Hayatı
boyunca havacılıkla uğraşmış
olan Vecihi Hürkuş, insanoğlunun
aya ayak basmak üzere Dünya’dan
ayrıldığı tarihte (16
Temmuz 1969), Gülhane Askeri
Tıp Akademisi Hastanesi’nde,
hayata gözlerini yummuştur.Ölümünün
ardından, Ankara / Cebeci
Asri Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Sena ÇOTUK
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
08
Endüstri tarihinde kısa bir geçmişe gidelim.1.sanayi
devrimi denilince akıllara buharlı makinelerimiz
geliyor daha sonra akabinde 2. Sanayi devriminde
elektrikle tanışmamız ve 3. Sanayi devriminde
dijital teknolojinin hayatımıza girmesiyle
endüstriye yön verilmesi derken şimdi ise 4.
Sanayi devrimiyle üretime yeni bir akış yeni bir
hız kazandırıyoruz. 4.Sanayi devrimi ya da diğer
bir adıyla Endüstri 4.0 ilk kez 2011 yılında gerçekleştirilen
Hannover Fuarı’nda Alman Federal
Hükümeti’nin sağladığı desteklerle günümüz
sanayisinde yerini aldı İleri gelen teknoloji devleri
ABD ve Japonya gibi ülkeler bu endüstriyi
desteklediler ve gelecek hedeflerini Endüstri 4.0’a
uygun bir şekilde planladılar.
Peki Endüstri 4.0 nedir? Endüstri 4.0, teknolojilerin
ve değer zinciri organizasyonları kavramlarının
kolektif bir bütünüdür. Siber-Fiziksel sistemlerin
kavramına, nesnelerin, internetine ve
hizmetlerin internetine dayalıdır. Bu yapı akıllı
fabrikalar vizyonunun oluşmasına büyük katkı
sağlar. Aynı zamanda Endüstri 4.0 sistemindeki
üretim, makinelerin hizmet sundukları ve ürünlerle
gerçek zamanlı olarak bilgi paylaştıkları bir
sisteme benzetilmektedir. Alman Yapay Zeka
Araştırma Merkezi (DFKI), içinde Simens’in de
bulunduğu 20 endüstriyel ve araştırma ortağının
katkısıyla kurulan Almanya, Kaiserslautern’deki
küçük bir akıllı fabrikada bu gibi bir sistemin
uygulamada nasıl çalışacağını sergilemektedir.
Ürünler ile imalat makinelerinin birbirleriyle nasıl
haberleşebileceklerini göstermek için sabun
şişelerinden faydalanmaktadır. Boş sabun şişelerinin
üzerinde radyo frekansıyla tanımlama
(RFID) etiketleri vardır ve bu etiketler aracılığı ile
makinelerin şişelerin rengini tanıması sağlanmaktadır.
Bu sistem sayesinde bir ürünün radyo
sinyalleriyle ilettiği bilgiler, üretimin başında
itibaren dijital ortamda saklanmasına olanak
sağlanmaktadır. Bu şekilde bir siber-fiziksel
sistem olarak ortaya çıkmaktadır. Gelişen teknolojiyle
oluşan yoğun bilgi karmaşına verilen ad
Big data . Big Data, aklımızın alamayacağı kadar
veri barındıran bir havuz. Bulut dediğimiz alanlarda
saklanan verileri kullanmak hiçte kolay değil.
Kişiye özel üretimlerin ön plana çıkacağı bir
09
endüstriden söz ediyoruz. Elimizde bulunan bilgileri analiz edip doğru bilgiyi doğru yerde kullanabilirsek
başarılı sonuçları da alırız. İnsanlar olarak big data denilen bu veri havuzunu verimli ve kalite bir şekilde
yönetemiyoruz işte burda yardımımıza yapay zeka yetişiyor. Daha komplike bir sistem olmasından ve insan
beynine göre daha kapsamlı bilgiye ulaşabilmesi yönetebilmesine imkan sağlar nitelikte olsa gerek.İnsan
gücünü en aza indirgenecek ve her işi bilgisayarlara yaptırılacak bir döneme giriyoruz. Bu çoğu ülkeleri
korkutsa da ayak uydurmayan her ülke ekonomik açıdan çökeceği varsayılmakta. Yeni meslek gruplarının
oluşması bekleniyor. Endüstri 4.0’ın en büyük amacı, birbirleriyle haberleşen, sansürlerle ortamı algılayabilen
ve veri analizi yaparak ihtiyaçları fark edebilen robotların üretimi devralıp; daha kaliteli, daha ucuz, daha hızlı
ve daha az israf yapan bir üretim yapmaktır.
Endüstri 4.0’ın gelişmesiyle artan üretim hızı ve ürünün kalitesi rekabet için yeterli olmayacak ve en çok
üreten değil müşterinin isteğini en çok karşılayan galip gelecektir. Apple’ ın dünyanın en büyük şirketi
olması ve eski dünya devi Nokia’yı piyasadan silmesi bu duruma en güzel örnektir. Müşterinin isteğini en
güzel belirleme yolu ise veri analizidir. İnternetin hayatımıza girmesiyle oluşan devasa bilgi yığınını analiz
edip en iyi şekilde yorumlayan gelecekte galip gelecek olanlardır. Sizlere Endüstri 4.0 hakkında kısa bir bilgi
vermek istedim umarım bu yazıyı okuduktan sonra Endüstri 4.0 hakkında gelişmelere bakacak kadar merak
uyandırmışımdır çünkü gelecek Endüstri 4.0’da.
Gamze DÜZGÜN
Endüstri Mühendisliği
Öğrencisi
10
TÜRK YILDIZLARI
1972 yılından 1992 yılına kadar, Hava Kuvvetleri Komutanlığında devamlı olarak faaliyet gösterecek nitelikte
akrotim teşkil edilmemiştir. Akrobasi hareketleri eğitim uçuşları içinde icra edilmiştir. 1972 yılından 1992
yılına kadar geçen yirmi yıl süresince sadece akrotim niteliği taşıyan hava gösterileri yapılmamış, bunun
yerine çeşitli törenlerde kısıtlı sayıda akrobasi hareketlerini içeren hava gösterileri düzenlenmiştir.
20 yıllık bir aradan sonra tekrar bir akrotim ekibi oluşturma kararı alan Türk Hava Kuvvetleri, 20’nci Hava
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halis BURHAN’ın direktifleri doğrultusunda akrotim kurulması çalışmalarına
başlamıştır. 3’üncü Ana Jet Üs 132’nci Silah Taktikler ve Standardize Filo Komutanlığı bünyesinde bir akrotim
kurulması için 11 Eylül 1992 tarihinde onay alınmış, dörtlü NF-5 kolundan oluşacak şekilde bir akrotimin
kurulması emri 7 Kasım 1992 tarihinde yayımlanmış ve 25 Aralık 1992 tarihinde dört NF-5 Uçağı ile eğitimlere
başlanılmıştır.
Türk Yıldızları’ adı verilen akrotim, ilk gösterisini dört NF-5A/B Freedom Fighter Uçağı ile 18 Haziran 1993
tarihinde 4’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı Akıncı/Ankara’da icra etmiştir. Bu gösterinin ardından ‘Filo’ statüsü
kazanan Türk Yıldızları, ‘Dünyanın En Genç Süpersonik Akrotimi’ olarak adından söz ettirmeyi başarmıştır.
Ağustos 1993’te 1’inci Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığında NF-5A/B Uçakları üzerinde tadilat ve
boyama faaliyetleri başlatılmıştır. Yine bu süreçte beşli ve altılı kol uçuşu eğitimlerine başlanmıştır. Türk
Yıldızları’na tahsis edilen 9 NF-5A ve 1 NF-5B Uçağı üzerindeki tadilat ve değişiklikler Temmuz 1994’te
tamamlanmıştır.
Türk Yıldızları Akrotimi’nin Türk halkına tanıtımı, aynı zamanda ilk 6’lı gösterinin de gerçekleştirildiği 5
Ekim 1994 tarihinde 8’inci Ana Jet Üs Komutanlığı/Diyarbakır ve 29 Ekim 1994 Cumhuriyet Bayramı törenlerinde
gerçekleşmiştir. Türk Yıldızları Akrotimi’nin ilk 7’li [yedi uçaklı] gösterisi ise Distant Thunder-95 Tatbikatının
20 Nisan 1995 tarihinde yerli ve yabancı konukların katılımı ile yapılan Seçkin Gözlemci Günü’nde 1’inci
Ana Jet Üs Komutanlığı/Eskişehir’de gerçekleştirilmiştir. Türk Yıldızları’nın 100’üncü gösterisi 29 Ekim 2000
tarihinde Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Atatürk Kültür Merkezi [AKM, Ankara]’nde sergilenmiştir.
2003 yılında gösteri etkinliğini artırmak amacıyla başlatılan sekiz uçaklı ilk gösteri 30 Mart 2004
tarihinde 3’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı/Konya’da yapılmıştır.
Halen envanterinde modernize edilmiş 10 adet NF-5A 2000 ve 6 adet NF-5 2000 Freedom Fighter Uçağı
bulunan ve çağrı adı ‘Türk Yıldızları’ olan 134’ncü Akrotim Filo Komutanlığı, 2017 itibarıyla; yurt içinde 92
11
farklı il ve ilçede 349, yurt dışında ise 24 farklı ülkede 138 olmak üzere toplam 487 gösteri icra etmiştir. Türk
Yıldızları, 200’üncü gösterisini 3 Temmuz 2004 tarihinde Rize’de, 300’üncü gösterisini 5 Ağustos 2008
tarihinde Florennes/Belçika uluslararası hava gösterilerinde, 400’üncü gösterini ise 15 Kasım 2012 tarihinde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti [KKTC]’nde [Girne] gerçekleştirmiştir.
Türk Yıldızları’nın hali hazırda Yüksek, Alçak ve Flat olmak üzere üç ayrı gösteri paketi bulunmakta.
Yüksek Gösteri Paketi; bulut alt tavanının yer seviyesi +9.000 feet [3.000m], Alçak Gösteri Paketi yer seviyesi
+4.000 feet [1.300m], Flat Gösteri Paketi ise yer seviyesi +1.000 feet [3.000m] olması durumunda uçulmaktadır.
Yüksek ve Alçak Gösteri Paketlerinde ana kol ve soloların performanslarından oluşan hareketler sergilenirken,
Flat Gösteri Paketi değişik kol düzenlerinden oluşan pasaj geçişleri şeklinde uçulmaktadır. İki uçak
arasındaki mesafenin 3 feete [1m] kadar indiği hava gösterileri sırasında pilotlar toplu hareketlerde 5,5-6G
civarı, solo hareketlerde ise uçağın limiti olan -3/+7.33G arası kuvvete maruz kalmaktadırlar. 200 knot ile 520
knot [370km/s ile 960km/s] arası süratlerde icra edilen hava gösterilerinde hareketler tamamen manuel
olarak pilotların psikomotor yetenekleri denilen el, ayak koordinasyonu, göz kontrolü ve muhakemesi ile
yapılmaktadır.
SOLOTÜRK
Hv.K.K.lığının 25 Kasım 2009 tarihinde çalışmalarını başlattığı “Tek F-16 Uçağı ile Gösteri Uçuşu” programı
14 Ocak 2010 tarihinde Hv.Plt.Bnb. Murat KELEŞ, Hv.Plt.Yzb. Fatih BATMAZ ve Hv.Plt.Yzb. Sedat Yalın
AHBAB’ın kurucu ekip olarak seçilmeleri ile hayata geçmiştir. Hv.Plt.Bnb. Murat KELEŞ 18 Mayıs 2010
tarihinde Tek F-16 Gösteri Uçuşu için ilk eğitim sortisini gerçekleştirmiş ve eğitimini 20 Ağustos 2010
tarihinde tamamlayarak Türkiye’nin ilk F-16 Solo Gösteri pilotu olmuştur. Eğitimler diğer iki gösteri pilotunun
arka kokpitte gözlemci olarak uçması ile icra edilmiştir. 2010-2011 Uçuş eğitim yılı başlangıcı olan 01
Eylül 2010 tarihinde 4. Ana Jet Üs K.lığı’nda Hv.K.K.
Org. Hasan AKSAY’a ilk gösteri uçuşu arz edilmiştir.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı personelinin göndermiş olduğu yaklaşık 300 adet isim önerisi
arasından “SOLOTÜRK” ismi seçilmiştir.
SOLOTÜRK; 3'üncü Ana Jet Üs 132’nci Filo K.lığı/Konya'da 2 pilot ve 2 destek personeli ile Uçak Bakım
Komutanlığından seçilen 9 kişilik uçak bakım ekibiyle faaliyetlerini sürdürmektedir.
Fatih AYDOĞAN
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
12
BİLİNMESİ GEREKEN
MÜHENDİSLİK PROGRAMLARI
Günümüzde artık her işte bilgisayar kullandığımızı biliyoruz. Özellikle işlerimizi kolaylaştırmak ve daha pratik
halledebilmek için kullandığımız birçok bilgisayar programları bulunmaktadır. Her programın bize farklı açılardan
yararı vardır.Artık iş başvurularında bizi bir adım öne geçirecek en büyük etkenlerdendir.
Herkesin ihtiyaç duyduğu bu programlara biz mühendisler en çok ihtiyaç duyan kişileriz.Mühendislik işlemlerimizin
başlangıcı bilgisayar ortamında oluşturulan tasarım, çizim ve simülasyonlar diyebiliriz.
Programları
Microsoft, kısa bir zamanda büyük bir bilişim firmasına
dönüşmüştür. Hem yazılım hem de donanım
alanında kendini geliştirmiş ve şuan da kullandığımız
Microsoft Office programlarını bize sunmuştur.
Office programları eğitim, iş, sağlık gibi birçok
alanda kullanılan yazılımlar bütünüdür. Artık herkesin
bilmesi gereken programların başında gelir. En
çok bilinen programları Word ve Excel olan bu yazılım
paketinin diğer uygulamalarını Powerpoint,
Outlook, Access, Publisher, Onenote olarak sıralayabiliriz.
Word : Çok zengin işlem ve işlevlere sahip olan Word
programı, yazı yazma ve biçimlendirme amacıyla
kullanılan çok kullanışlı bir kelime işlem programıdır.
Bu program ile yazı yazabilir ve yazı denetim özellikleri
ile hatalı yazımların önüne geçebiliriz. Çizim
yapabilir, grafik ve tablolar oluşturabiliriz. Kitap, tez,
gazete, dergi, broşür gibi yayınları kolayca hazırlayabilir
ve mektup zarfı yazma, mektup hazırlama
işlemlerinde kullanabiliriz.
Excel : Genel kullanım amacı tablolama ve hesaplama
olan Excel, girdiğimiz sayısal değerleri otomatik
olarak toplayarak tablo oluşturmamızı, düzenli olarak
tabloların çıkışını almamızı ve grafikler oluşturmamızı
sağlar. Aynı zamanda Excel ile kolay ve hızlı bir
şekilde rapor hazırlayabilir, istenilen verilere ulaşabilir,
sıralayabilir ve analiz yapabiliriz.
Powerpoint : İş dünyası ve eğitim alanındaki sunumlarda
kullanılan bir sunu tasarlama ve düzenleme
programıdır. Hazırlamış olduğumuz bir raporu,
projelerimizi ve belgelerimizi belli bir anlatım düzeni
içinde ses, metin, görüntü, grafik, animasyon gibi
özellikler ekleyerek kurgulayabilmemizi sağlar.
Outlook : En eski e-posta yazılımlarından biri olarak
bilinir. Bunun yanında sadece e-posta yazıp göndermemizi
veya almamızı sağlamaz. Outlook programıyla
randevularımızı sistemleyebilir, kişiler ekleyebilir ve
görevler oluşturabiliriz.
Access : İlişkisel Veri Tabanı Yönetim Sistemi ile
çalışan bir veri tabanı oluşturma programıdır. Veri
tabanı, bir konuyla ilgili çok sayıda kaydın tutulduğu
bir kütüphane olarak nitelendirilebilir.
Publisher : El ilanları, kartvizit, kartpostal, broşür,
bülten, etiketler, web siteleri ve daha fazlasını oluşturabilmemizi
sağlayan, bunlarla ilgili tasarımlar içeren
bir programdır.
Onenote : Dijital ortamda her türlü notlarımızı
tutmayı sağlayan ve bu notları kaydedip istediğimizde
erişebilmemize imkan veren uygulamadır.Onenote
ile notlar üzerinde birçok düzenleme yapabiliriz.
Dünyanın yazılım devlerinden biri olan Autodesk tarafından geliştirilmiş, birçok farklı sektörde kullanılan CAD
tabanlı bir yazılımdır. İki boyutlu ve üç boyutlu tasarım yapmamızı sağlar. Bu program ile çalışma alanlarına bağlı
olarak bir binanın planı hazırlanabilir, üretimi yapılacak bir makine parçası çizilebilir ve dekorasyonu yapılacak bir
odanın modelini tasarlayabiliriz. Her mühendisin kullanabileceği özelliklere sahip ve öğrenimi kolay olduğu için
tercih edilen bir programdır. Oldukça yaygın kullanılır. Daha hızlı çizim yapabilmemizi, tasarım ve analiz yapmamızı,
üretime daha kolay destek vermemizi sağlar.
Autocad programında basit geometrik şekillerle çizimimize başlayabilir, bunları detaylandırarak devam edebiliriz.
Programın üst kısmında çizim araç çubuğu bulunur. Butonlara tıklayarak ya da kısayollarla komutlara giriş
yapabiliriz. Ayrıca Autocad‘te yaptığımız çizimlerin baskısı son
derece kolay, hatasız ve temiz bir şekilde yapılabilmektedir. Çizimlerin
çıkışlarını istenilen ölçekte renkli ya da renksiz almak mümkündür.
Programın dosya uzantısı, teknik resim formatlarında kullanılan,
ingilizce “drawing” kelimesinden gelen DWG’dir. Autocad’in
geliştirdiği DXF uzantılı dosyalar sayesinde, yaptığımız çizimleri
başka CAD programları ile beraber kullanabiliriz. Farklı programlarla
entegreli olarak çalışmamıza olanak verir.
AUTOCAD
ARAYÜZÜ
13
Tasarım dünyasında gelişen teknolojiye ayak uyduran,
Windows için hazırlanmış üç boyutlu bir tasarım
programıdır. Hız kazanan iş yaşamına uyum sağlayan,
yeniliğe açık ve kullanımı kolay bir CAD yazılımıdır.
Solidworks ile hızlı bir şekilde çizim yapabiliriz.
Ayrı ayrı çizdiğimiz parçaları birleştirerek montaj
yapabilir, çizdiğimiz bu parçalara aynı zamanda
malzeme atayabiliriz. Renklerini de istediğimiz gibi
değiştirebildiğimiz çalışmaları animasyon eklentisi
sayesinde hareketlendirebiliriz. Eğer düzgün ve doğru
bir çizim yaptıysak parçanın kütlesi, hacmi gibi özelliklerini
küçük hata payları ile öğrenebiliriz. Oluşturduğumuz
parçalar için darbe, statik, dayanaklılık vb.
testler yapabiliriz. Ayrıntılı sonuçlar elde etmemizi ve
analiz yapmamızı sağlayan, pratikliği yönünden ve
her açıdan bize imkanlar sunan ideal bir uygulamadır.
Fransız Dassault Systèmes firması tarafından geliştirilen,
fransızca “ Conception Assistée Tridimensionnelle
Interactive Appliquée” kelimelerinin baş harflerinden
meydana gelen CAD/CAM/CAE yazılımıdır.
Bilgisayar Destekli Üç Boyutlu İnteraktif Kullanım
anlamına gelir.
CATIA ile ürün tasarımı, makine montajları ve
hareket simülasyonları yapabilirsiniz. Makinelerinizin
teknik ve imalat resimlerini İSO, DIN, ANSI ve daha
birçok standartlara göre hızlı bir şekilde üretebilirsiniz.
Parçanın ne şekilde imal edileceğini hesaplayabilir
ve parça sanal ortamda imal edilebilir. CNC
tezgahlarınız için NC kodlarını üretebilir, takım yolu
simülasyonlarınızı hazırlayabilirsiniz.Kendi parça
standartlarımızı belirleyebildiğimiz gibi bu parçaların
yapısal analizlerini yapabiliriz.Mukavemet açısından
test edebiliriz. Otomotiv sektörü , uçak üretim ve
diğer simülasyon sektörleri gibi birçok sektöre hitap
eder ve her konuda ihtiyaçlarımızı karşılayıp işimizi
kolaylaştıracak özelliklere sahiptir.Savunma Sanayi ve
havacılıkta oldukça sık kullanılır.
PROTEUS PROTEUS Labcenter Electronics firmasının
bir ürünü olan Proteus
programı, elektronik devreleri
çizmemizi ve bu devrelerin
çalışıp çalışmadığını kontrol edebilmemizi sağlayan
bir programdır.Aynı zamanda grafik tabanlı simülasyon
yapmamızı sağlar. Üç boyutlu baskı devre tasarımını
görebilir ve otomatik baskı devre çizimi yapabiliriz.
Gün geçtikçe genişleyen bir model kütüphanesine
sahiptir. Proteus programı sanal bir laboratuvardır
diyebiliriz. Her türlü elektrik/elektronik devre şemasını
bilgisayar ortamında deneme imkanı sunar.
PROTEUS programı ISIS ve ARES olmak üzere iki alt
programdan oluşur. ISIS’ta elektronik devre çizimi
gerçekleştirilirken, bunun yanında devrenin analizi de
yapılabilmektedir. ARES’te ise ISIS’ta çizilmiş olan
devreler ARES ortamına aktarılmak suretiyle baskı
devre çizimi gerçekleştirilebildiği gibi manuel olarak
da baskı devre çizimi yapılabilmektedir.
İngilizce “Matrix Laboratory” kelimelerinin birleştirilmesiyle
oluşmuş MATLAB, Mathworks şirketi tarafından
geliştirilen, mühendislik hesaplamalarında
kullanılan bir programdır.
Matematiksel tüm konuları Matlab’ta rahatlıkla
çözüme kavuşturabiliriz. Matrisler ve onların etkileşim
içinde olduğu fonksiyonlarla programlama yapılmasına
izin verir, aynı zamanda kendi programlarımızı
oluşturabiliriz. Dizi mantığı üzerine inşa edilmiş bu
programda verileri dizi şekline dönüştürdüğümüzde
sonuca ulaşmışız demektir. Doğrusal programlama,
genetik algoritma, istatiksel analizler, veri analizleri ve
modellemeleri, eğri uydurma, diferansiyel denklem
çözümleri, moleküler biyoloji çalışmaları gibi birçok
alanda projeler geliştirebiliriz. Bunun dışında paraboller,
polinomlar, sinüs dalgaları başta olmak üzere iki
veya üç boyutlu grafikler çizmemizi ve simülasyon
yapabilmemizi sağlar.
Havacılık, otomotiv, savunma, kontrol sistemleri
ve daha fazla alanda kullanacağımız bir programlama
dilidir. C, C++, Fortran, Java gibi programlama dilleri
ve MS Excel ile tümleşik çalışabilir. Okullarda da
eğitimi verilmektedir.
1970 yılından beri geliştirilmekte
olan ANSYS programı
pek çok temel mühendislik
dalında etkin bir biçimde kullanılmaktadır.
Yaklaşık 45 yıldır geliştirilen bu program günümüzde
en çok tercih edilen programların başında gelir.
Ansys programı, bir sonlu elemanlar yazılımıdır.
Analiz programlarının en güçlüsü olup, simülasyon
yapabilme yeteneği ile sanal ortamda güvenilir
sonuçlar veren testler yapabilen gelişmiş bir programdır.
Özellikle yaptığı simülasyon testleriyle şirketlere
fazla masraf çıkartmadan ürün üzerinde hasar
tespitleri yapabilmektedir. Mukavemet, titreşim,
akışkanlar mekaniği ve ısı transferi gibi modüllere
ayrılarak daha net sonuçlar verebilmektedir.
PROGRAMLAMA DİLLERİ
Programlama dilleri bilgisayarların temel çekirdeklerindendir.
Kullandığımız işletim sistemleri ve bilgisayarın
tüm donanımları yazılımların yardımıyla çalışıp
istediğimiz işlemleri gerçekleştirirler.Biz programlama
dilleri sayesinde bilgisayara hangi işi nasıl yapması
gerektiğini öğretiyoruz ve o da insandan daha hızlı bir
şekilde bu işlevleri yerine getiriyor.Kısaca insanlar ve
bilgisayarlar arasında verimli bir iletişim sağlıyor
diyebiliriz.
Günümüzde birçok programlama dili yapılmıştır. Her
dilin kendine ait kodları ve özellikleri vardır. Bir dilin
yaptığı işlevi başka bir dil yapamayabilir. Daha çok
Pascal, C, C++, C#, Java, Basic, Fortran, Delphi, Python
gibi diller tercih edilir. Bu dilleri öğrenmek o kadar da
kolay değildir oldukça fazla emek ister.Her mühendisin
uğraşıp kendi alanındaki programlara yoğunlaşıp
kendisini geliştirebileceği bambaşka bir dünyadır.
Sena ÇOTUK
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
14
KMO
YENİ OLMAYAN AMA
YENİDEN YOĞUNLAŞILAN
YÖNELİM İNSANSIZ
VE OTONOM
İnsansız sistemlere tarihsel açıdan bakıldığında pekte yeni sistemler sayılmazlar. Ancak 1900’lü yılların büyük
bölümünde insansız sistem çalışmaları teknolojik yetersizlik veya yüksek maliyet engeline takıldı. Günümüzde,
yani teknolojik gelişim ve asıl maliyetin “insan” olduğu dönemde insansız sistemler “otonom” terimi ile öne
çıkmaya başladı. İnsansız sistemler hususunda özellikle hava araçlarında sağlanan büyük ilerleme karaya da
yansımaya başladı. Günün konusu olarak insan faktörünün en çok yara aldığı sıcak çatışmanın olduğu ön/ ileri
cephe unsurlarına yönelik kara araçları ilgiyi kendine çekiyor. Ancak şimdiden üzerine düşülmesi, günümüz ve
gelecek noktalarının hesaplanıp düşünülmesi gereken diğer insansız sistem konusu ise muharebe destek
unsurları. Bunun ilk yansıması olarak yaralı tahliyesi ve gerektiğinde mühimmat transferi için kullanılabilecek
görece basit insansız kara araçları (İKA) ortaya çıktı. Ancak temelde bu araçlarda ön cephe için tasarlanmış
araçlar olarak ortaya çıkıyor. Muharebe desteğini lojistik ve ateş desteği olarak ikiye ayırırsak. Lojistik kısmı
görece daha basit ancak ateş desteğinde işler biraz daha karışıyor.
Ateş destek unsurları üzerine somutlaştırma; KMO
Sahalarda en çok kullanılan ve kullanılmaya da devam edecek olan Kundağı Motorlu Obüs (KMO) sistemlerinin
bu hususu değerlendirme konusunda en uygun seçenek olduğunu düşünüyorum. KMO’lar Asıl olarak çoklu
atışlar ile hedefi baskı ateşi altına almak veya sabit/düşük süratli hedefleri yok etmek için kullanılıyorlar.
KMO’ların hala yoğun kullanımındaki temel sebeplerden biri maliyet etkin olmaları. Bunun yanı sıra KMO’lar için
de güdümlü ve daha komplike mühimmatlar geliştirildi ve geliştirilmeye devam ediyor. Öyle ki Norveç menşeli
bir Nammo firması menzili 100 kilometreye kadar çıkabilen ramjet itki destekli güdümlü bir mühimmat üzerine
çalışıyor. Tabii bu mühimmatların değerlendirmesi uzun olacağı için ayrı yapılması gerekiyor ki bir başka yazı
dizisinde buna değineceğim. Ancak temel husus yine değişmiyor maliyet etkin olması sebebiyle roket ve
füzelerin, ya da güdümlü roketlerin bile ortaya çıktığı piyasada KMO’lar kendilerine yer buluyor hatta sahada
piyasadakinden daha çok yer tutuyor. Konuyu biraz dağıttım gibi ama hemen toparlayalım. Etkinliğini önemli
ölçüde maliyet ve pratiklikten alan bu sistemlerin insansızlaşması günümüz/gelecekte ne gibi yarar sağlar? Ya
da sağlayabilir mi?
Ön cephede savaş sürerken görece daha güvenli noktalardan ateş desteği veren KMO’ların insansızlaşması ilk
bakışta mantıksız gelebilir. Ancak en azından değerlendirilmeye alınmalı. İnsansızlaşmanın KMO’lar üzerinde
getireceği en önemli iki dezavantaj, KMO’ların mevcut sahada ki en önemli iki avantajını elimine ediyor.
15
a. Maliyet
Belirttiğim üzere KMO’ların maliyet etkin çözüm olması tercih edilmelerinde ki önemli bir unsur. Tabii bu
maliyet etkinlik elbette göreceli, çekili obüs sistemleri yine maliyet anlamında KMO’lardan daha etkin çözüm
olabiliyor bazı durumlarda. Bu sebeple değerlendirmeler her şartta aynı sonucu vermiyor.
KMO’ların birçoğu 4-6 kişilik mürettebat tarafından kullanılıyor. Mürettebat husunda düşündüğümüzde,
özellikle modern sistemler kullanılan ordularda mürettebat eğitim maliyetleri çok yüksek. Günümüzde İHA,
drone ve ATGM tehditlerinin geldiği nokta değerlendirildiğinde muharebe destek unsurlarına yapılabilecek
saldırı oran ve tehditleri ciddi bir biçimde artış gösteriyor. Nitekim Fırat Kalkanı Harekatı öncesinde sınırda T-155
Fırtına obüsümüz ATGM ile vurulmuştu. Olay üzerine değerlendirme yapıldığında belki farklı tespitlerde ortaya
çıkabilir ancak olay sadece 5km menzilli ATGM tehdidinden ibaret değil. Drone’lar bu gün KMO gibi hedeflere
saldırı amacıyla kullanılmıyor ancak teknoloji hızlı gelişiyor ve asimetrik unsurlar teknolojiye düzenli ordulardan
dahi daha hızlı adapte oluyorlar. Spike NLOS tarzı menzili 25 kilometreye çıkabilen nokta atışı yapan sistemlerin
getireceği tehlikelerde göz önüne alındığında KMO’ların günümüzde daha da çok tehlike altında olduğunu
düşünmek pek hatalı olmayacaktır. Bu noktada personelin mali boyutu bir yana eğitildiği süreç ve insan olarak
manevi değeri düşünüldüğünde dahi önem kazanan bir konu olarak karşımıza insansızlaşma çıkıyor. Tehlike
boyutunun yanı sıra araçtan insan faktörünün çıkarılması ile insanın kapladığı alandan bir miktar tasarruf
edilmesi veya o alanın insansızlaştırma ve otomasyon birimlerine ayrılması, uygun bir şekilde yapıldığında araçla
alan tasarrufu ve ağırlık tasarrufu sağlanabilir. Ağırlık tasarrufu önemli ölçüde sağlanabilirse lojistik açıdan da
ciddi tasarruf girdisi sağlanabilecektir.
Mühimmat ikmal ihtiyacını tamamen makineleşme ile sürücüyü de otonom bilgisayar sistemi sağlayabilir
sonrasında tank komutan ve nişancısını bilgisayar desteği ile tek bir kişiye düşürdüğünüz takdirde. 4-6
mürettebatı olan KMO 1 kişilik mürettebat ile görevini gerçekleştirebilir. Tabii bu değerlendirmeler aslen bir
konsept düşüncedir. Net bir düşünce olabilmesi için, mürettebat giderleri, teknolojik yeterlilik, teknoloji maliyeti,
lojistik maliyet gibi bir çok parametrenin rakamlar ile bilinmesi gerekiyor.
16
b. Uygulama Konsepti
Burada yer olana otonom terimi ile aslında aracın şoförünün yerini yapay zekâ ile aracı belirtilen yere en uygun
rotadan götürecek ya da belirlenen rota üzerinden gerekli hız, manevra gibi girdileri ayarlayabilecek bir
bilgisayardan bahsediyoruz. Mühimmat yükleme ve barut hakkının ayarlanması gibi konular makineleşme ile
çözümlenecektir. KMO komutan ve nişancısı otomasyona, yapay zekaya bırakılamayacak kadar önemli bir
konumda. Bu noktada yapılabilecek şey, komutan ve nişancıyı tek kişide toplamak üzere çok gelişmiş atış
kontrol sistemi, buna uygun hedefleme ve hedef takip yapabilen aynı zamanda sahada bulunan asker, drone,
İHA gibi unsurlarla anlık iletişim kurma yeteneği bulunan KMO bilgisayarı tasarlamak. Bahsi geçen sahadan
anlık iletişim hususu güncel insanlı obüs sistemleri için de çok büyük avantaj sağlayacaktır. Nitekim bu kabiliyet
teorik olarak bulunuyor. TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-S İHA sahadaki birliklere 50km menzilden anlık
görüntü aktarımı yapabiliyor. Bu kabiliyet diğer insansız hava araçlarının da dahil edilmesi ile birlikte KMO’lara
uygulandığında anlık takip ile yapılan atışlar çok ciddi bir kabiliyet kazanımı ve gerektiğinde aracın kendi
güvenliği içinde durumsal farkındalık sağlanacaktır. KMO’ların birlik olarak intikal ve hedefe atışı halinde (ki
genel olarak 2-3-4-5’erli takım olarak görev yapıyorlar) kontrol mekanizmalarının ortak bir alanda sağlanması ile
canlı bir şekilde iletişim koordinasyonu arttıracaktır. Uygulama konsepti düşünüldüğünde aslında İnsansız KMO
fikri, KMO’ların daha ulaşılabilir ve basit olması durumunu ciddi bir biçimde elimine ediyor ancak sağlayacağı
kazanımlarda su götürmez bir gerçek.
Tüm bu değerlendirmeler ele alındığında aslında ortaya çıkan durum şu; İnsansız geliştirilecek KMO
sistemlerin (şimdilik) doğrudan insanlı sistemlerin yerini alması mantık çerçevesinde pek mümkün değil. Ancak
güncel teknoloji seviyesi ile birlikte getireceği ciddi yararlar mevcut. İnsansız KMO’lar için en azından fizibilite
çalışmalarının yapılması, getiri ve götürülerinin konseptin ötesinde teknik detay ve somut veriler üzerine
düşünüp değerlendirilmesi geleceğe göz kırpacak ve diğer fikirler için ayakları yere basan bir başlangıç
olacaktır. Ya da bu tarz fizibilite çalışmaları ile eldeki ürünler üzerine inşa edilebilecek hibrit sistemler ortaya
çıkartılabilecek ve bu sistemlerin rekabetçiliği daha yukarı taşınacaktır.
Defenceturk.net
17
TÜRK
ASKERİNİN
NANO
İHA’SI
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanmış Özel Kuvvetler Komutanlığı
tanıtım videosunda TSK’nın en güzide birliklerinden olan Özel Kuvvetlerin imkan ve kabiliyetlerine yer
verildi. Videoda dikkat çeken ekipmanlar arasında avuç içine sığabilecek kadar küçük olan Nano İHA PD-100
Black Hornet de yer aldı.
Son dönemde teknolojinin ilerlemesiyle birlikte sivil ve askeri amaçlı drone/İHA kullanımı artarken farklı
sınıflarda binlerce İHA dünya ordularında hizmet veriyor. Nano sınıfta İHA’lardan biri olan PD-100 Black
Hornet de bunlardan biri. Peki Nano İHA’ların bu kadar küçük olmasının “sebebi nedir?” diye soruyor olabilirsiniz.
PD-100 Black Hornet gibi Nano İHA’lar harekât imkanlarının kısıtlandığı bina içleri ve meskûn mahallerde
hafif, küçük ve sessiz yapıları sebebiyle dünyada özel kuvvetler tarafından tercih ediliyor. Özel operasyonlar
öncesi keşif ve gözetleme ile durumsal farkındalığı arttırmak için uçurulan Nano İHA’lar radyoaktif ve kimyasal
sızıntı riski olan bölgelerde de görev yapabiliyor.
Özel Kuvvetler Komutanlığının yanı sıra Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı tarafından da kullanılan
PD-100 Black Hornet Nano İHA “Prox Dynamics” firması tarafından geliştirildi. Görsellerde de görüldüğü
üzere 4 rotorlu yapı yerine minimize helikopter yapısında olan bu İHA, önündeki kamera ile uçuş esnasında
canlı görüntü aktarımı yapıyor.
PD-100 Black Hornet bir dakika içinde uçuşa hazırlanarak açık ve kapalı mekanlarda operasyon yapabilme
kabiliyetine sahip. Nano yapısı sayesinde her operasyon bölgesine kolaylıkla taşınabilen PD-100 Black Hornet
yine nano yapısı sayesinde belirli bir mesafe sonrası neredeyse gözle görünmemekte ve sesi duyulmamakta.
1,6 km menzile ve 25 dakika uçuş süresine sahip olan PD-100 sadece 18 gram ağırlıkta ve yönlendirilebilir
elektro optik kameralar ile canlı görüntü aktarımı yapabilmekte.
PD-100 Black Hornet’i kullanacak operatörler için kompleks ve zorlayıcı senaryoları içeren geniş yelpazedeki
gerçekçi simülasyonları barından bir simülatör de sunan Prox Dynamics firması, PD-100 Black Hornet’i
yeniden kullanılabilen, ekonomik, uçuşa kolay hazırlanabilen ve kullanımı kolay bir nano drone olarak tanımlıyor.
Cem Güdür
Makine Mühendisliği Öğrencisi
Defenceturk.net için yazdığı yazısı
18
HIZLI, BASİT VE UCUZ
ARDUINO
ARDUINO NEDİR?
Arduino, mikrokontrolcü kartları ve yazılım paketinden oluşan bir programlama platformudur. Öğrencilerden
mühendislere, her kesimden insana hitap edebilmesi için kolaylık ön planda tutularak tasarlanmıştır.
Kart üzerindeki mini bilgisayar (mikrokontrolcü), yazacağımız programa göre giriş ve çıkış bağlantılarını
kontrol eder.
Kullanımı basit ve ucuz olduğu için basit ev eşyalarından robotlar, insansız hava araçları (drone), akıllı ev
otomasyonu projeleri gibi alanlarda sıklıkla tercih edilmektedir. Bunun yanı sıra Arduino ile yapabileceğiniz
projelerin tek sınırı sizin hayal gücünüzdür. Aklınıza gelen hemen her çeşit projeyi Arduino kullanarak
gerçekleştirebilirsiniz.
Her geçen gün yeni arduino kartları ve dolayısıyla çeşitleri ortaya çıkmaktadır. Genel olarak arduino
çeşitlerini aşağıdaki gibidir:
• Arduino Uno
• Arduino Leonardo
• Arduino Micro
• Arduino Robot
• Arduino Esplora
• Arduino Mega ADK
• Arduino Ethernet
• Arduino Mega 2560
• LilyPad Arduino
• Arduino Nano ARDUINO
UNO
ARDUINO’NUN TARİHÇESİ
Arduino ilk olarak 2000 yılında Kuzey İtalyanın Ivrea kasabasında Bir mezuniyet – araştırma projesi olarak
ortaya çıktı. Projenin adı “ Interaction Design Institute Ivrea” yani “Ivrea enstitüsünün etkileşim tasarımı” idi.
Proje Massimo Banzi, David Cuartielles, Tom Igoe, Gianluca Martino ve David Mellis tarafından yürütüldü.
İlk olarak; Hermando Barragan tarafından bir devre kartı tezi ve Casey Reas ve Ben Fry tarafından geliştirilen
görsel sanatlar konteksti içinde nasıl kod yazılacağının öğrenilmesini sağlayacak bir dil geliştirme
projesi olarak ortaya çıktı.
İlk Arduino kartının piyasaya ilk kez 2005 yılında tasarım öğrencilerine özellikle elektronik ya da mikro
denetleyici programlar hakkında hiçbir bilgisi olmayanlara yardımcı olmak amacıyla sürüldü. Bu öğrenciler
dijital dünya ile fiziksel dünyayı bir birine bağlayan prototipler üzerinde çalıştılar. Bu sayede bugün basit
bloklar kullanarak, kod bilgisi gerekmeden tasarımlar yapabilmekte ve özellikle çocuklara erken yaşta
kodlamayı öğretebilmekteyiz. O zamandan bugüne Arduino dünyanın en popüler elektronik prototip aracı
oldu geniş kitleler tarafından hem eğitim hem de proje geliştirme amacıyla kullanıldı.
19
ARDUINO NASIL İŞLER?
Arduino üzerindeki mikrodenetleyiciler yazdığımız kodlara göre arduino üzerindeki giriş ve çıkışları kapatıp
açar. Hem dijital hemde analog verilerle işlem yapabilmemizi sağlayan arduino sınırsız kütüphanesi ve
açık kaynaklı olduğu için yapabileceklerimiz sadece hayallerle sınırlı kalıyor. Peki Arduino nasıl çalışıyor? Bu
soruya basit bir dille anlatalım.
Arduino’ ya bilgisayardan gönderilen kodlar mikrodenetleyicilere gönderilir burada kodlar çözümlenir
ve kodda belirtilen giriş ve çıkışların işlemleri başlatılır. Arduino UNO modelini üzerinden örnek verirsek; 14
Dijital G/Ç Pini olan bu Arduino’nun her girişinin kendi numarası vardır ve bu numaralar Arduino’nun
beyninde bulunmaktadır. Bu numaraları kullanarak Arduino’nun giriş çıkışları üzerinden işlem yapabiliriz.
Dijital Girişler
Her girişin numarası üzerinde yazıyor
Diyelim ki: 3. Pinimize LED bağladık ve programda üretilen rastgele bir sayının çift olması halinde LED’in
yanmasını istiyoruz. İlk önce şunu anlamış olmanız lazım; arduino üzerindeki pinlerden bilgi alır, elektrik
verir veya elektriği keser. Buna göre aslında LED’i yakmamız için yapmamız gereken 3. Pine elektrik
vermek. Buraya kadar arduino’nun giriş/çıkış üzerindeki işlemleri ve basit bir elektrik bilgisini kullandık.
Peki LED ne zaman yanıcak? İşte burada işe mikrodenetleyiciye göderdiğimiz kod devreye giriyor. Verdiğimiz
örneğe göre mikrodenetleyicideki kod sürekli olarak rastgele sayı üretiyor ve eğer bu sayı çift ise 3.
Pine 5 V veriyor böylece LED’imiz yanmış oluyor.
Basit olarak arduino bu şekilde çalışıyor, kod derleniyor denetleyicilere gidiyor denetleyiciler koddaki
istenen durumlara uygun olan belirtilen pinlere elektrik veriyor veya belirtilen pine bağlı elektronik aksandan
veri alıyor.
ARDUINO KULLANIM ALANLARI NELERDİR?
Arduino elektronik haberleşme, I/O (Giriş/Çıkış) denetimi, girişten bilgi alımı ve yönlendirimi, açık kaynak
kod yapısı ve diğer elektronik aksanlarla olan uyumluluğu sayesinde basit ev eşyalarından en kompleks
projelere kadar kullanılmaktadır. Buna roketlerdeki lazer alıcı da dahil evinizdeki kumandanız da. Günlük
hayatımızdan örnek vericek olursak drone’lardaki uçuş kartı ile kumanda arasındaki haberleşme arduino
sayesinde olmaktadır, yine başka bir örnek RC (Radyo Kontrol) oyuncaklarda, elektronik haberleşme aksanlarda
(televizyon kumandaları), kızılötesi mesafe ölçerlerde, araba park sensörlerinde, lazer mesafe ölçerlerinde,
3D yazıcılarda, programlı yanıp sönen LED’lerde, lazer güdümlü füzelerin hareket mekanizmalarının
bazılarında olmak üzere çok çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.
Drone ve UAV’lardaki
Uçuş Kontrol Kartı
Arduino ile Yapılmış
Bir FM Radyo
20
ARDUINO PROJESİ NASIL YAPILIR?
Kafanızda arduino ile yapabileceğiniz bir proje var fakat arduino ve elektrik bilmediğinizden dolayı bir türlü
projenize başlayamıyorsanız size temel olucak bu yazımızı çok dikkatli okuyunuz.
Arduino Projesi yapabilmek için bazı temel bilgileri bilmeniz gerekir. Bu temel bilgileri 3 farklı başlıkta
anlatacağız; proje için nasıl bir yol izlenmeli, arduino işleyişini anlamak ve temel elektronik bilgiler. Bu 3
farklı başlığı eğer anlarsanız basit bir LED yakma devresinin nasıl yapılacağını kafanızda tasarlayabileceksiniz.
İsterseniz ilk önce arduinonun nasıl çalıştığını anlayalım.
Proje İçin İzlenicek Yol
Projenin en önemli ve yeni başlayanları en zorlayan kısmı projenin nasıl olacağıdır. Yeni başlayanların fazla
teknik bilgileri olmadığı için neyi nasıl yapılacağını çözemez ve sonuçta “Ben bunu ne ile yapacağım?”
Sorusunu sorucak kendine, bu sorunun cevabını elektronik aksanların kullanım alanlarını öğrendikçe
kendiniz vermiş olacaksınız.
Örnek olarak basit bir proje üzerinde duralım. Herhangi bir nesne yaklaştığında yana LED projesi için
izlenicek yolu adım adım örneklendirelim.
ADIM 1: KULLANILACAK MALZEME LİSTESİ
Projenin omurgası niteliğinde olucağı için çok dikkatle araştırma yapılmalı, projeniz için gerekli parçaları
temin etmeniz ve sonrasındaki adımları belirlediğiniz malzemelere göre yapmanız gerekmektedir.
Herhangi bir nesnenin yaklaştığını algılamamız için kızılötesi dalgaları kullanabiliriz veya lazer kullanarak
mesafeyi sürekli kontrol edebiliriz. Araştırma sonucunda kızılötesi dalgaları kullanmak daha basit ve maliyetinin
daha az olduğunu görüyoruz. Bize mesafe ölçer yanında gerken bir tane LED ve bunları birbirine
bağlamak için bol bol erkek-erkek Jumper Kablo.
-MALZEME LİSTESİ-
+Arduino UNO (İstediğiniz bir Arduino kartını da kullanabilirsiniz ama en yaygını bu modeldir.)
+HC-SR04 UltroSonik Sensör
+LED
+Erkek-Erkek Jumper Kablo
ARDUINO
UNO
HC-SR04
ULTROSONİK
SENSÖR
LED
ERKEK-ERKEK
JUMPER KABLO
ADIM 2: PROJENİN NASIL ÇALIŞACAĞININ ŞEMASI
Kulağa korkutucu gelmesin çünkü aslında bu çok basit bir işlemdir. Bu adımda yapmanız gereken projenin
devre elemanlarının sırasıyla ne yapacağını karar vermek.
Bu proje içinse Arduino Sensörümüzden mesafe bilgisini alıcak ve eğer mesafe 5m ‘den küçükse -yani
obje 5 metreden yakınsa- LED’in bağlı olduğu pine güç verecek. Sonuç olarak herhangi bir obje sensöre
5m yaklaşınca LED yanmış olacaktır.
ADIM 3: DEVRENİN ELEKTRİKSEL ŞEMASI
Bu adımda devre elemanlarınızı hangi pine bağlayacağınızı kararlaştırmanız lazım.
Ben bu proje için LED’i 8. Sensörümü ise 2. 3. pine takıyorum.
ADIM 4: YAZILACAK KODUN ALGORİTMASININ OLUŞTURULMASI
Donanımı hallettik, elektrik bağlantısını yaptık sıra geldi bu aksanları ne zaman ve nasıl çalışacağını
ayarlamaya. Burada hiç korkmayın ilk önce düşünün LED’imiz ne zaman yanıcak? Sensöre 5m veya daha
yakın bir obje olduğu zaman yanmasını istiyoruz diyelim. O zaman yazacağımız kod da buna göre olmalıdır.
Yarkın ÇELİKEL
Bilgisayar Mühendisliği
Öğrencisi
21
GAZİANTEPLİ
DAHİ
MENNAN
USTA
Herhangi bir makineyi sadece 10 dakika inceledikten sonra aynısını yapabilen Uluslararası makine fuarlarına
girmesi yasaklanan, son zamanlarda TRT belgesel kanalına yapmış olduğu belgesel ile sosyal medyada bir çok
kişi tarafından taktir edilen, Verdiği öğütler ile bir çok genci kendine hayran bırakıp sadece ilkokul mezunu
olmasına rağmen büyük başarılara ulaşan, 9 Haziran 2015'de hayata veda eden Gaziantepli yiğit Mennan
Ustamız…
Mennan Aksoy 1952 yılında Gaziantep'de Doğmuştur. Evli ve Üç Çocuk babasi olan Mennan Usta’nın iş hayatı
ilkokuldan sonra başladı. 1973 de kendi firmasını kuran Mennan Aksoy önceleri para kasalarında kullanılan
parçaların imalatını imalatını, daha sonra ise otomotiv sanayi yedek parça üretimi yaptı. Standart üretimleri belli
bir düzene oturttuktan sonra araştırmacı kişiliği ile daha nitelikli iş arayışına giren Mennan usta, enjeksiyon
döküm ve kalıp imalatına başladı. 1996 yılında Gaziantep Üniversitesi ile birlikte hazırladığı Gaziantep'in ilk
TÜBİTAK projesi ile Almanya, İtalya, Fransa gibi sayılı ülkelerde imal edilebilen halı ipiliği makinası üretimine
soyundu ve ilginç hayat hikayesi bu şekilde başlamış oldu…
Girdiği bir çok söyleşi ve yazılarda söylediği gibi Avrupalı makine üreticilerinin canını yakmıştır Mennan Usta.
Makineleri sadece 10 dakika inceleyerek bir benzerini üretebilecek kapasitede olan Mennan ustayı firmalar
fuarlara sokmamak için ellerinden geleni yapıyor. Hatta ona yasaklar bile getiriyordu.
Gaziantep’e bir Fransız gelir.
Tekstilcilere akıl verir:
“Makineleriniz yetersiz… Yenileyin, dünya pazarı sizin
olsun”
En iyi makinelerin Fransa’da olduğunu söyler…
Kendi mallarını pazarlar.
Dinleyenler arasında bir usta vardır.
Kendine özgü lehçesiyle…
“Bu adam ne diy?” der.
Kafaya takar, makinenin resmine bakar.
Demiri eritir, çeliği büker, vidasını, motorunu koyar.
Fransızların 3 milyon Euro’ya satacağı makineyi…
50 bin liraya üretir.
Yerli piyasaya sunduğu yetmez.
Brezilya’ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri
gönderir.
Bu usta, Mennan Aksoy’dur.
Diplomasız dahi!
İlkokulu 9 yılda bitirmiş, bir daha eğitim görmemiştir.
Allah vergisi öyle bir akıl ve beceriye sahiptir ki…
Makineyi bir görsün, ertesi gün atölyesinde yapımı
başlanır.
Bu nedenle…
Uluslararası makine, teçhizat fuarlarına girişi
yasaklanmıştır.
Mühendislerin, aylarca çalışarak tasarladığı
makineleri, tek başına yapmaktadır.
El emeği ve tümü yerli malzemeyle.
İster ki…
Yerli sermaye gelişsin.
Boşa döviz ödeyerek, kazıklanmayalım.
Mennan Usta, “Çeliğe hükmetmeyen, hiçbir şeye
sahip çıkamaz” derdi.
Öyle bir teknoloji üretti ki…
Yoğunluğu düşük triko yaptı.
Yazın serin, kışın sıcak tutan bir ürün.
Dünya peşinde koştu. Kapıştı.
Mennan Usta'ya TÜBİTAK ödüller verdi.
ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerde hocalığı düşünüldü.
Diploması yoktu!
Tasarımını cebinde taşıdığı tebeşirle, yere çizerek
anlatırdı.
Aklına yetişmek mümkün değildi.
Gaziantep’te kanalizasyon atıkları büyük dertti.
Çamuru, kokusu şehri bezdirmişti.
Belediye yönetimi, dünyayı dolaşır, çareler arar.
Mennan Usta, “ Memleketteki ustalar öldü mü?” diye
çıkışır.
Okumuş gençleri de alır, yanına…
“ Şöyle yapın, bu parçayı, şuraya takın” talimatıyla,
kafasına göre sistemi kurar.
Kanalizasyon çamuru alınır…
Kurutulurken, enerji üretilir.
Çıkan küller de asfalta, çimentoya katkı maddesi
konulur.
Bugün…
Antep’te her gün çıkan 160 ton çamurun bertaraf
edilmesi Mennan Usta’nın eseridir.
Mennan Usta, 9 Haziran 2015'te Hakk'ın rahmetine
kavuştu.
Vasiyeti;
Gençler bilim ışığında yetiştirilsin.
İmkânlar verilsin, önleri kesilmesin.
22
KORAL
MOBİL ELEKTRONİK DESTEK VE
TAARRUZ (ED/ET) SİSTEMİ
KARA SOJ projesi kapsamında ASELSAN tarafından geliştirilen KORAL Mobil Elektronik Destek ve Taarruz
(ED/ET) Sistemi, her biri 8×8 askeri araç üzerine entegre edilmiş bir adet Radar Elektronik Destek (KORAL ED)
Sistemi ve dört adet Radar Elektronik Taarruz (KORAL ET) Sisteminden oluşmaktadır.
KORAL ED/ET Sistemi; hava, kara ve deniz platformlarında mevcut radar sistemlerine köreltme ve aldatma
uygulamak için ASELSAN tarafından geliştirilmiş ve 2015 yılından itibaren Hv.K.K.lığına teslim edilmeye ve Suriye
sınırında göreve başlamıştır. Testleri, Konya Elektronik Harp Test Sahasında (EHTES) bulunan S-300 başta olmak
üzere çeşitli ürünlerin radar sistemleri üzerinde başarıyla tamamlanmıştır.
KORAL, köreltme ve aldatma yeteneği sayesinde bir hava savunma sisteminin veya savaş uçağının radar
menzilini kısıtlayabilir veyahut radar sistemi üzerinde sahte hedefler yaratabilir. Örneğin Hmeymim üssünde
bulunan ve 600km menzili olan S400 Hava Savunma Sisteminin radarının menzilini köreltme yeteneği
sayesinde daha az bir değere indirgeyebilir veya bie uçaktan atılan GPS güdümlü mühimmatların hedeften
şaşmasını sağlayabilir. Kabaca gelişmiş bir JAMMER olarak nitelendirebiliriz.
KORAL Mobil Elektronik Destek ve Taarruz (ED/ET) Sisteminin menzili hakkında net bir bilgi bulunmamakla
birlikte, Hv.K.K.lığına yapılan bir sunum esnasındaki bir görüntü akıllarda merak uyandırmaktadır. Eğer söz
konusu görsel KORAL’ın menzilini gösteriyorsa bu kabaca 450-500km civarı bir değeri göstermektedir.
23
KORAL Radar ED Sistemi Genel Özellikleri
KORAL ED Sistemi, hedef radarlara yönelik tespit, teşhis, kimliklendirme, yön bulma fonksiyonlarını yerine
getirirmektedir.
• Modüler sistem tasarımı
• Geniş anlık bant genişliği ve yüksek duyarlılık seviyesi sağlayan çoklu almaç mimarisi
• Yüksek tespit olasılığı sağlayan geniş frekans ve yön kapsaması
• Yüksek parametre ölçüm doğruluğu (RF, PRI, PW)
• Otomatik ve operatör kontrollü tehdit kimliklendirme
• Yüksek sistem tepki hızı
• Yoğun, yüksek PRF ve CW yayın ortamında çalışma yeteneği
• Yüksek doğrulukla hedef yönü bulma
• Çoklu sistemin ortak çalışması ile yüksek doğrulukta hedef konumu bulma
KORAL Radar ET Sistemi Genel Özellikleri
KORAL ET Sistemi ile hedef radarların karıştırılarak iş yapamaz hale getirilmesi ve aldatılmasını sağlanmaktadır.
• Modüler Sistem Tasarımı
• Tümleşik almaç, teknik üreteç ve sayısal RF hafıza birimi yapısı
• Aktif elektronik huzme tarama sağlayan fazlı dizi anten yapısı ve çoklu katı hal güç yükselteçleri
• Yüksek çıkış gücü
• Geniş frekans ve yön kapsaması
• Yüksek parametre ölçüm doğruluğu
• Otomatik ve operatör kontrollü tehdit karıştırma
• Çoklu hedef karıştırma ve aldatma yeteneği
• Yüksek sistem tepki hızı
24
ALTAY
ANA MUHAREBE TANKI
ALTAY Projesi, Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafından görevlendirilen
OTOKAR’ın ana yükleniciliğinde yürütülmektedir. ALTAY tankı, 3+ nesil bir tank olarak en son teknolojilerle
donatılmakta ve 21. yüzyılın modern orduları için gerekli her türlü taktik yeteneği sağlayacak şekilde
geliştirilmektedir.
ALTAY’ın yeni jenerasyon diğer tanklara göre en büyük avantajlarından biri, konsept tasarım aşamasından
itibaren bugünün ve geleceğin görev şartları ve tehditleri göz önünde bulundurularak tasarlanmasıdır. ALTAY,
kusursuz hareket kabiliyeti, üstün ateş gücü ve beka özelliklerin ile geleceğin muharebe sahasının en kritik
unsurlarından biri olacaktır.
ALTAY, her türlü arazi şartları ve iklim koşullarında en zorlu testlere tabi tutulmakta ve üstün bir performans
sergilemektedir. Bunlara ek olarak, Entegre Lojistik Destek unsurlarının, ALTAY’ın tasarım ve geliştirme sürecinin
ilk aşamasından itibaren uygulanması, hizmet süresi boyunca ALTAY’a büyük avantaj sağlayacaktır. ALTAY, 2018
yılında, yeni nesil tanklar arasında dünyanın en gelişmiş ana muharebe tankı olacaktır.
ALTAY’ın üzerinde ana silah olarak, STANAG 4385’e uyumlu her türlü mühimmatı atabilen 120 mm’lik 55 kalibre
top bulunmaktadır. ALTAY’ın yeni nesil atış kontrol sistemi, hareket halindeki hedefleri de yüksek isabet oranıyla
vurabilmesine imkân sağlamaktadır. Ayrıca ALTAY tankı, meskûn mahal ve ateş destek ihtiyaçlarına yönelik
olarak uzaktan kumandalı silahsistemi (12.7 / 7.62 mm Makinalı Tüfek ve 40 mm Bombaatar) ve 7.62 mm kule
makinalı tüfeğine de sahiptir.
ALTAY tankında, her türlü KE ve CE tehdide karşı tankıkorumak üzere tasarlanan modüler kompozit/reaktif
zırhlar ve mürettebatın Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif ve Nükleer(KBRN) tehditlerin bulunduğu ortamlarda
görev yapmasına olanak sağlayan sistemler mevcuttur. Yaşam Destek Sistemi, İlave Mayın Koruma Kiti, Yardımcı
Güç Grubu, Lazer Uyarı Sistemi, 360° Durumsal Farkındalık Sistemi ALTAY’ın bekasına katkı sağlayan önemli
unsurlardan bazılarıdır.
25
ALTAY’ın yüksek teknoloji ürünü yeni nesil komuta kontrol sistemi, muharebe sahasındaki taktik-lojistik durum
bilgisinin, emir, mesaj ve alarmların; tüm muharebe unsurlarının kullanımına uygun olarak üretilmesi, işlenmesi
ve dağıtılması fonksiyonlarını en etkin şekilde yerine getirmektedir.
Teknik Özellikler:
• Sürücü, Doldurucu, Nişancı ve Tank Komutanı olmak üzere 4 kişilik mürettebat
• Elle Doldurma
• 120 mm 55 Kalibre Yivsiz Top
• Lazer Güdümlü Füze Atma Kabiliyeti (namludan)
• ASELSAN Ürünü Yeni Nesil Atış Kontrol Sistemi
• Elektrikli Top Kule Takat Sistemi
• Uzaktan Kumandalı Silah Sistemi (12.7/7.62 mm Makinalı Tüfek ve 40 mm Bombaatar)
• 7.62 mm Kule Makinalı Tüfeği
• Nişancı Yardımcı Görüş Sistemi
• Yeni Nesil 1500 BG Güç Grubu
• Yardımcı Güç Grubu
• Modüler Kompozit / Reaktif Zırh
• Lazer Uyarı Sistemi
• Muharebe Sahası Tanıma Tanıtma Sistemi
• Nükleer ve Kimyasal Tehdit Algılama Sistemi
• Yaşam Destek Sistemi
• Yangın Söndürme ve İnfilak Bastırma Sistemi
• 360° Durumsal Farkındalık Sistemi
• Komuta Kontrol Muhabere Bilgi Sistemi
• Şoför Bütünleşik Gösterge Paneli
• Şoför Ön ve Arka Gündüz/Termal Kameralar
• 4 m Derinlikteki Sulardan Geçiş Kabiliyeti
26
CANLI
“Yeni medya” artık herkesin dilinde ve bilgi teknolojileri, iletişim ağları ile medya sektörlerinin birbirlerine yakınlaşarak
iç içe geçmeye başlaması sonucu ortaya çıkan (internet, mobil, vb. ağlar üzerinde oluşturulan web sitesi,
haber sitesi, arama motoru, blog, wiki, sosyal medya gibi) ve hızla değişen yeni iletişim araçlarını anlatıyor. Aynı
zamanda günümüzde artık gazete, radyo ve TV gibi geleneksel medya da yeni medya üzerinden birbiriyle
bütünleşmiş şekilde çalışma eğilimi gösteriyor.
Günümüzde çok küçük yaştan itibaren tablet, telefon ve bilgisayar gibi yeni medyayı oluşturan araçlara erişebilmenin
kolaylaşmasıyla yeni nesiller artık geleneksel medyadansa yeni medyayı tercih ediyor. Uzun reklam araları,
yavaş ilerleyen filmler ve dizilerdense sürekli aksiyon ve aralıksız devam eden yeni medya geleneksel medyadan
çok daha farklı.
Yeni medya internet ekseninde sosyal medya, internet gazeteciliği, grafik tasarım, reklamcılık gibi spesifik
alanların doğmasına neden olmuş belki de bundan 10 yıl öncesine kadar adını bile duymadığımız yeni mesleklere
ön ayak olmuştur. Online gazetecilik, oyun ve video yayıncılığı, e-ticaret direktörlüğü, internet ve mobil pazarlama
yöneticiliği, dijital iletişim yöneticiliği gibi çeşit çeşit meslekleri hayatımıza sokan yeni medya gelişmeye ve
büyümeye devam ediyor.
Birbirleriyle rekabete giren sosyal medya platformları bu rekabetin sonucunda yenilikler ve çeşitlilikler kazanmıştır.
Bu çeşitliliklerin en önemlilerinden biri canlı yayın özelliğidir. Yeni medya özellikle genç ve orta yaş grubunun
yıllardır sadece televizyonlarda görebildiği canlı yayın özelliğini cebimizde küçücük bir telefona bile sığdırabilmeyi
başarmış ve neredeyse sıfır maliyet ile canlı yayın yapabilmelerini sağlamıştır. Periscope(Scope), Instagram,
YouNow, Youtube, Twitch gibi platformlar bu canlı yayınlar sayesinde kendi ünlülerini ortaya çıkarmış hatta
bu platformlarda canlı yayın yapmak bir meslek olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
27
10
baun.savtek
Yeni medyanın gücünü ve potansiyelini farkeden gelenksel medya ünlüleri yeni medyaya sert ve hızlı bir giriş
yapmıştır. Geleneksel medyanın aksine herkese yer veren ve herkesi kucaklayan yeni medya halka daha samimi
ve içten gelmekle beraber akıllı telefonların artık hemen hemen herkesin cebine girmesiyle devasa bir ağ oluşmasını
sağlamıştır.
Çoğu şeyin ücretsiz olması ve erişebilirliğinin somut bir nesneye göre çok daha kolay olması nedeniyle yeni
medyayı her zaman geleneksel medyanın bir adım ötesine taşımaktadır. Sadece tek tıkla her işimizi halledebildiğimiz
bu günlerde bu rahatlığa ve kolaylığa alışan toplum geleneksel medyaya yavaş yavaş sırtını çevirmeye
başlamıştır.
Yeni medyanın gelmesiyle fabrikası bile olmadan büyüyen dev firmalar, tek bir bilgisayarla servetler kazanabilen
insanlar artık herkese sıfırdan başlangıçlar yaparak bu teknolojik çağda özel yetenekleri sayesinde yeni
hayatlar kurabileceğini, dünyada iz bırakabileceğini ve bir şeyleri değiştirebileceiğini gösterdi.
İnternetin ve teknolojinin bütün nimetlerini sonuna kadar kullandığımız bu çağda yeni medya toplum için
vazgeçilemez bir hale gelmiştir. Sosyal medyanın kitleleri peşinden sürükleyerek ürettiği akım ve ideolojiler
çağımıza yön vermekte olup hayatımıza dokunmaktadır.
Ömer Furkan Ersöz
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
2,018 likes
baun.savtek yeni medya...
98 yorumun tümünü gör...
yorum ekle...
28
YAPAY
ZEKA
Yapay zeka, makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesi ve insanların beynini taklit
eden algoritmaları sağlayan bir teknolojidir. Dolayısıyla , yapay zeka bilgisayarların ve makinelerin insanlar gibi
düşünmesini sağlar.
Yapay zeka programları karmaşık verilerdeki kalıpları tanıması, tecrübelerinden faydalanması ve insanlar
tarafından alınan kararları uygulaması için insan bilgisine ihtiyaç duymaktadır. Yapay zeka sistemleri bir şeyler
gözlemlemekte ve daha sonra önceden belirlenmiş parametreler temelinde onu tanımaya çalışmaktadır.
Dolayısıyla, belirli bir duruma göre yapay zeka sistemleri, sorunun algılanıp çözülebilmesi için görev yapmakta
ve buna tepki vermektedir.
Kısa Tarihi
1900’lü yılların başlarında ünlü matematikçi Alan Tureng’in “Makineler düşünebilir mi?” sorusuyla yapay zeka
serüveni başladı. Daha sonra 1950-1970’li yıllara geldiğimizde Neural Networks ,beyni taklit etme amacına uygun
olarak beynin en küçük birimlerinden sinir hücrelerini yani nöronları baz alarak Yapay Sinir Ağları geliştirildi.
1980-2010’li yıllara geldiğimizde verilerin çoğalması ve işleme gücünün artmasıyla Machine Learning kavramı
gelişti ve artık günümüzde Deep Learning kavramını oldukça sık duyar olduk.
Biz şuan Yapay Zekayı çok sık konuşuyoruz evet ama bu buzdağının görünen yüzü, görünmeyen ve oldukça
büyük kısmı olan 1900’lü yıllardan beri gelen bilgi birikiminin ürünlerini görüyoruz sadece.
Yapay zeka demişken ünlü bir fizikçinin sözünü de atlamak istemeyiz;
"Yapay zeka insanlığın başına gelen en iyi şey de olabilir, en kötü şey de" (Stephen Hawking)
Peki o zaman Stephen Hawking neden böyle bir şey söyleme gereksiniminde bulunmuş kısa bir şekilde
açıklayalım.
Yapay zekanın olumlu tarafları;
* Hata şansı neredeyse yok denilebilecek kadar azdır.
* Uzay araştırmalarında alanı keşfetmek için akıllı robotlar kullanılabilir. Bunlar makine olduğu için gezegensel
atmosferlere, fiziksel durumlarını ve işlevlerini etkilemeyecek şekilde adapte olabilirler.
* Dünyanın en dip alanlarına ulaşmak için akıllı robotlar programlanabilir. Yeraltı madenlerine ulaşmak için akıllı
robotları kullanmak zaman konusunda büyük bir fayda sağlayabilir.
Yapay zekanın olumsuz tarafları;
* Kelimenin tam anlamıyla kendimizin daha gelişmiş türevlerini tasarlıyoruz.
* İş hayatında insanların yerini makineler alacak ve bu durum insanların işsiz kalmalarına sebep olacak.
* İnsanların ürettiği ve aynı zamanda insanlardan daha akıllı olacak robotlar bize savaş açabilir ve derin hasarlar
bırakabilirler.
* Bakım ve onarımları maliyetlidir. Arıza durumunda tamir masrafları çok yüksek olabilir.
* Kaybedilen kod veya verilerin geri yüklenmesine ilişkin prosedürler zaman kaybına yol açabilir .
29
YAPAY ZEKA
HANGİ PROGRAMLARLA
KODLANIR
Python
Yapay zeka programlamada en fazla tercih edilen dil olarak Python karşımıza çıkıyor. Diğer programlara göre
kolay kodlama yapılabilmesi ve hatasız olması çoğunlukla tercih edilmesinin başta gelen sebepleri. Kolay kodlamadan
kasıt olarak Python’un söz dizimlerinin farklı yapay zeka algoritmalarında uygulanabilir olması, bunun
yanında diğer dillere kıyasla daha kısa sürede yazılması ile öne çıkmakta.
Ayrıca Python’un kullanıcılarına sunduğu geniş kütüphanesi de tercih sebeplerinden biri. Mesela temel paketlerden
biri olan NumPy matematiksel hesaplamalarda yardımcı olurken, başka bir paket olan Scipy ileri derece
kodlamada kullanılır. Hatta yapay zeka uygulamaları için Pybrain adında bir paketi de bulunmaktadır.
C++
En hızlı dillerden biri olarak karşımıza çıkan C++ genel olarak oyun programlama için kullanılan bir dildir. Yıllardır
kullanılan ve eskimeyen C++ yapay zeka programlama için de fazlasıyla kullanılmakta. Nesne üzerine programlamaya
olanak sağlayan C++, software programlamanın yanı sıra hardware programlamada kullanılması
program çalıştırma sürelerini düşürerek programa hız kazandırır. Sinir ağları gibi istatistiksel tekniklerin de
kullanıldığı C++ bu yönüyle yapay zeka yazılımı için uygundur. Program içinde geniş hız algoritmaları yazmanın
mümkün olduğu C++ ile oyunlarda genellikle daha hızlı çalışma ve tepki süresi için bu dilin kullanıldığını görebiliriz.
Ayrıca hızın yine ön planda olduğu arama motorlarında da tercih edilen bir yazılım dilidir.
Java
Lisp ve Prolog kadar üst düzey olmayan ve C/C++ kadar da hızlı olmayan Java, bütün bunların aksine popüler
dillerden bir tanesi. C++ gibi nesne üzerine programlamaya olanak sağlamasının yanında yapay zeka yazılımı
için gerekli olan özelliklere de sahip olmasıyla tercih sebebidir. Arama algoritmaları, sinir ağları kullanması ve
taşınabilirliği de yine kolaylık sağlayan özelliklerinden birkaç tanesi. Grafik gösterimleri olan, hata ayıklama ve
ölçekleme özellikleri de onu öne çıkarıyor.
Prolog
Yapay zeka yazılımcılarının bir diğer gözdesi Prolog. Kullanım rahatlığı bakımından Lisp’e yakın olan Prolog,
programların ilişkiler ile ifade edildiği bildirime dayalı bir dildir. Bu ilişkiler arasında sorgular yürüterek
çalışmasından dolayı yapay zeka yazılımlarında tercih edilmektedir. Bunun yanında kullanıcılarına desen
eşleştirme, otomatik geri izleme ve ağaç veri tabanlı yapılandırma gibi mekanizmalar sunmaktadır. Bu sistemleri
birleştirdiğimiz zaman harika bir dil olarak önümüze çıkıyor. Prolog özellikle sembolik akıl yürütme, veri
tabanı ve dil ayrıştırma uygulamaları için kullanışlı olmasının yanı sıra medikal projelerde de kullanılmaktadır.
Lisp
En eski yazılım dillerinden birisi olan Lisp hala yapay zeka programlamada tercih edilmekte. Lisp bilgisayar
programları için matematiksel gösterim sağlayan bir dildir. Fakat yazılımcılar Lisp’i çözülmesi gereken soruna
uyum sağlama esnekliği nedeniyle genel olarak makine öğrenme algoritmalarına üzerine kullanıyorlar. Yapay
zeka ile makine öğrenmesi iç içe oldukları için yapay zeka alanında da kullanılmakta. Ayrıca harika prototipleme
kabiliyetleri ve sembolik ifadeleri desteklemesi de tercih sebebi. Python gibi geniş kütüphane seçeneği de
sunan Lisp yapay zeka yazılımlar için uygun olan diğer bir dil.
Eray SALTAN
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
30
TF-X
MİLLİ MUHAREBE
UÇAĞI’NA İLK BAKIŞ
Geleceğin 5. Nesil Türk savaş uçağı TF-X savunma sanayi ile uzaktan yakından ilgilenen herkes için heyecan
yaratan, çok büyük fırsatlar barındıran Türkiye’nin en büyük savunma sanayi projesidir. Ülkemizin bu proje
üzerinde çalışıyor olması dahi Türk havacılık endüstrisi için özgüven ve teknolojik atılımları beraberinde
getirmektedir. 5. Nesil modern bir savaş uçağı üretme hedefi, Dünyada bir elin parmaklarını geçmeyecek
sayıdaki ülkenin cesaret edebildiği çok meşakkatli bir süreçtir. Türk Savunma Sanayi Atak, Milgem, Altay, Anka
ve Hürkuş gibi Milli Savunma Sanayi projelerinden edindiği heyecan, ulusal destek ve tecrübe ile bu zorlu
projeyi başarabilecek olgunluktadır. Diğer bir bakış açısıyla, Türk Savunma Sanayi ülkemizin hayati savunma
ihtiyaçları doğrultusunda uluslararası pazarda rekabetçi 5. Nesil bir savaş uçağını üretmek zorundadır. Aksi
halde, Türkiye ilk uçuşa kadar harcanması planlanan 8.2 milyar dolar gibi büyük yatırım, insan ve zaman kaybına
uğrayacak, önümüzdeki 50 yıl modern ve milli bir savaş uçağına sahip olma imkanı tekrar olmayacaktır.
TF-X’in Rakipleri
Önümüzdeki 10-15 yıllık süreçte ülkelerin yeni nesil savaş uçağına olan ihtiyaçları artacak ve pazar hızla büyüyecektir.
3000 adetten fazla sipariş alan F-35 bu büyük pazara en iyi örnektir. Son zamanlarda sıkça duymaya
alıştığımız 5. hatta 6. Nesil savaş uçağı proje lansmanları (Tempest, Airbus / Dassault projesi, Mig-41, J-31) bu
pazara yönelik çalışmalardır. Ayrıca ABD’li havacılık devleri F-35 ve F-22 dışında, F-15 ve F-18 filolarını 5. Nesil
teknolojiler ile modernize ederek rekabetçi kalmaya çalışmaktadır. Ülkemizi bu projede en çok zorlayacak nokta,
TF-X’in dış pazarlarda başarılı olmasını sağlayacak rekabetçi bir hale gelmesidir. Bu hedefe ulaşılması için Türkiye’nin
Avrupalı ve Uzak Doğulu rakiplerinden daha iyi bir uçağı, onlarda daha önce, güvenilir ve ekonomik bir
çerçevede pazara sunması gerekmektedir.
Projedeki Avantaj: Temel Kotil
Türkiye’nin Milli Muharebe Uçağı hedefindeki bir diğer önemli avantaj ise İTÜ’lü Uçak Mühendisi TUSAŞ Genel
Müdürü Doç. Dr. Temel Kotil’dir. TF-X gibi projeler büyük liderlik ve koordinasyon gerektirmektedir. Projede yer
alan farklı alanlarda uzman bir çok savunma sanayi şirketinin eşgüdüm halinde hareket etmesi ve iletişimi
projenin ana yüklenicisi TUSAŞ tarafından koordine edilecektir. Temel Kotil’in TUSAŞ’ın Genel Müdürlüğü görevini
üstlendiği zamandan itibaren ATAK projesindeki gelişmeler ve T-625 ilk uçuşunu hızla gerçekleştirdiği
süreçte gözlemlediğim kadarıyla Temel bey Türkiye’de bu büyük işi başarabilecek sayılı kişilerden biridir.
31
TF-X’de Bizleri Neler Bekliyor?
TF-X ile birlikte Türk Hava Kuvvetleri birçok yeni yetenek kazanmış olacak, Hava kuvvetlerimizin F-16 gibi bir
mihenk taşını geride bırakarak, yeni bir çağa adım atmasını sağlayacak bu projede yer alacak başlıca firmaların
sorumluluklarına kısaca bir bakalım.
TUSAŞ: Gövde, tasarım, entegrasyon ve yazılım.
TEI: Motor
ASELSAN: AESA Radar, EW, IFF, BEOS, BÜRFIS, Akıllı Kokpit, ikaz sistemleri, RSY, RAM.
METEKSAN: Ulusal Data Link
ROKETSAN, TÜBİTAK-SAGE ve MKEK: Silah sistemleri
Kompozit Malzeme Kullanımı
MMU gibi çok kapsamlı bir projeyi sadece bu yazımıza sığdırmak mümkün olmayacağı için öncelikle projenin
şuan devam eden ön tasarım aşamasının temel özelliklerinden bahsetmek istiyoruz. TUSAŞ halihazırda A400 ve
F-35 gibi uluslararası projeler dahil olmak üzere birçok uçak için kompozit parçalar üretmektedir. F-35’in orta
gövde ve hava alıklarını üreten TUSAŞ elde ettiği tecrübe ve bilgi birikimini şüphesiz TF-X’de de kullanacaktır.
F-35’in yapısal gövdesinin toplam ağırlığının %35’i kompozit malzemelerden oluşmaktadır (Flightglobal). Çoğunlukla
kullanılan kompozit malzeme türü Bismaleimide (BMI) ve kompozit epoxy malzemesidir. Ayrıca, ABD
Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, kompozit malzeme imalat maliyetinin yüksek olmasına rağmen, daha
az işçilik saati gerektirmesinden dolayı toplam maliyetin daha düşük olduğunu ortaya koymuştur.
TF-X’de kompozit malzeme kullanımı %35-50 arası değişecektir. Kompozit malzemenin kullanımında artışın en
büyük nedeni yüksek mukavemet/ağırlık oranıdır. Ağırlığın azaltılması uçağın daha çevik olmasına ve daha fazla
faydalı yükü daha uzun mesafelere taşımasına olanak vermektedir. Ayrıca kompozit malzemelerin kullanılması
ile birlikte yapıyı oluşturan parça ve bağlama eleman sayısı azalır. Böylece gövde basitleşir, maliyetler düşer.
Kompozit malzemeler korozyona uğramazlar, yüksek titreşim karşısında gerilme çatlakları oluşturmadan rahatlıkla
esneyebilirler. 1990’da Boeing 757’de %3 olan kompozit malzeme (%78 Al) oranı bugün 787-8 de %50’ye
ulaşmıştır. Airbus A350 de bu oran %52 dir.
* B2 bombardıman uçağı gövde panelleri; karbon fiber-epoksi olarak üretilmektedir.
* F-14 uçaklarında, yatay dengeleyiciler, F-15’lerde ise yatay ve dikey dengeleyiciler, bor elyaflı kompozit
malzemeden yapılmıştır.
* F-16’larda, yatay ve dikey dengeleyicilerin yanı sıra kontrol yüzeyleri de karbon epoksidir.
* F/A-18 uçaklarında; kanat yüzeyleri, yatay-dikey dengeleyiciler, hız frenleri, kontrol yüzeyleri kompozit
malzeme kullanılırken, AV-8B uçaklarında ise; kanatlar, yatay engelleyiciler, ön gövde ve kontrol yüzeylerinde
karbon elyaflı kompozit kullanılmıştır.
* ANKA uçak yapısının (kanat, gövde ve kuyruk) %90’ı karbon epoksi prepreg’ten oluşmaktadır.
32
TF-X’de seçilen bu konsept tasarımı dahada geliştirmek doğru bir yol olacaktır. Örneğin ABD Hava Kuvvetleri
F-22’nin gelişmiş yeni bir versiyonun üretime tekrar almayı ciddi bir şekilde düşünmekte, ön tasarım çalışmalarına
devam etmektedir. Bu gelişmelerden dikkat çeken bir tanesi F-22 üst gövdesine 3000 lb’lik CFT (İlave yakıt
tankı) ekleyerek uçağın uzun görevlerde harici olarak taşıdığı, düşük görünürlüğü olumsuz etkileyen ek yakıt
tanklarını gövde içine alması planlanmaktadır. TF-X’in sırt bölgesine eklenecek ilave yakıt tankları uçağın menzili
arttırarak, bir hava üstünlük uçağında olması gereken uzun havada kalış süresini sağlayacaktır. Şüphesiz
tasarım ekibi uçağın gövde içine, F-35 ve SU-35’de de olduğu gibi dikey dengeleyiciler dahil olmak üzere
mümkün olan her yere yakıt tankı yerleştirecektir. Milli muharebe uçağı ile benzer ebatlara sahip F-22 uzun
menzilli görevlerde ilave yakıt tanklarına ihtiyaç duymaktadır. Gövde ile ilgili diğer bir konu, F-4 ve F-16’larda
kullandığımız ıslak ve buzlu pistlerde hava frenleri ile birlikte yavaşlamayı sağlayan paraşütün TF-X’de olması
faydalı olacaktır. Fakat F-35’teki gibi ilave bir aksesuar gibi mi olacaktır, yoksa J-20’deki gibi gövde içinde mi yer
alacaktır. F-35’ten daha hızlı bir uçak planladığımız için aerodinamik ve düşük görünürlük açısında J-20’de
olduğu gibi gövde içinde olması daha doğru olacaktır.
Makinalı Top
Tasarım ile ilgili diğer bir önemli karar makinalı top kararı, şuan bizim bilmediğimiz fakat kuvvetin ihtiyaçları
doğrultusunda tasarım ekibine şimdiden bildirilmiş bir karar. 5. Nesil savaş uçaklarında gelişen füze teknolojisi
ve BVR konsepti ile makinalı top ihtiyacı tartışmalı bir konudur. Eğer TF-X’in güç/ağırlık değerleri doğrultusunda
uçak yeterince hafif, uzun menzilli ve çevik olmayacaksa top yerleştirilmemelidir. Yine de pilotlarımızın geleneksel
tercihinin top olması yönünde olacağına inanıyorum, bu geleneksel tercih 5. Nesil F-35A, J-20 ve Su-57 savaş
uçaklarında devam etmektedir. Gelecekte bu makinalı topu lazer silahı ile değiştirmek mümkün olabilir. Bu
nedenle savunma ve saldırı amaçlı lazer teknolojilerini geliştirmeye devam etmek gerekmektedir. Buna bir
örnek, Su-57’in 101KS-O sistemi kendine doğru gelen kızıl ötesi güdümlü füzelere gönderdiği lazer ışınları ile kör
ederek füzenin rota dışına çıkmasına neden olabilmektedir.
Silah Havuzu
Mühendislerin zorlanacağı bir diğer konu ise TF-X’in gövde içi silah havuzu. Bu havuzların milli mühimmatlarımız
için uygun büyüklükte ve uçağın üstleneceği rolleri başarabilmesi için yeterli mühimmat kapasitesine
sahip olması gerekmektedir. Bir hava üstünlük uçağı için hava-yer görev önceliği beklenmese de, Türk Hava
Kuvvetleri gibi rakipleri karşısında sayısal olarak baskın olmayan bir kuvvetin filolarının farklı görevler için esnek
olması avantaj olacaktır. TF-X’i rakiplerinden ayıracak önemli bir faktör uçağın F-35 gibi en az 2 adet SOM-J
185-200 km menzilli milli seyir füzesini gövde içinde taşıyabilecek kabiliyette olmasıdır. Hava-yer görevlerinin
geleceği, düşman hava savunma sistemlerinin etkili olacağı menzillere girmeden uzun menzilli seyir füzeleri ile
düşman savunma sistemlerini ve hedeflerini imha etmek yönünde gelişmektedir. Koalisyon ve İsrail hava
kuvvetlerinin Suriye rejimine karşı gerçekleştirdiği hava operasyonları bu değişen ve gelişen doktrine iyi bir
örnektir.
34
MMU projesinde belirlenen görev tanımı ve açıklanan ilk şartnamesinin, F-22 ile benzerlikleri herkesin dikkatini
çekmektedir. F-22 de yapısal ağırlığın %40-42 oranı hafif ve pahalı titanyum ile desteklendiği için kompozit
kullanımı %25 seviyesindedir. TF-X’in Türk ekonomisi için sürdürülebilir maliyetlerde ve uluslararası pazarda
rekabetçi bir 5. Nesil olması için pahalı titanyum kullanımının bu derece yoğun olmayacağını söylemek mümkündür.
TF-X’in prototip üretimi için seçilen F-15 ve F-16’larda da kullanılan F110-GE serisi motor rakiplerine göre
büyük ve ağır bir motordur. Bu seçim ile birlikte uçağın ilk açıklanan ebatları da dikkate alındığında hafif kompozit
malzemenin alt sistemler dahil yoğun kullanımı uçağın performansı için kritik önem almıştır. Seçilmiş
prototip motor ile eğer yüksek oranda %35 – 50 kompozit malzemeler ile tasarlanmış bir uçak yapamazsak
benzer ebatları ve aynı motoru ile elimizde havacılık dünyasında çevik olarak bilinmeyen (Benim tabirim ile
tank) 4++ Nesil bir F-15 Silent Eagle elde etmiş olacağız.
Kompozit malzemenin ayrıca yüksek ısılara karşı dayanıklılığı da önemli bir faktördür. Uçak dış yüzey sıcaklıkları
ve uçuş hızları ilişkisini gösteren aşağıdaki tablo yüksek hızlardaki bir savaş uçağının (TF-X de hedeflenen
2,0 Mach) gövdesinin maruz kalacağı sıcaklık değerlerini göstermektedir.
Düşük Görünürlük
Gövdenin düşük görünürlük teknolojisine sahip olması proje için kritik olarak görülmektedir. Radar dalgalarını
emebilen kompozit malzemeler konusunda Türkiye’de THD 6 (Teknoloji Hazırlık Değerlendirmesi) seviyesinde
çalışmalar da bulunmaktadır. THD’ler literatürde detaylı olarak tariflenmiş dokuz düzeyden oluşmaktadır. 9.
Seviye, teknolojinin başarı ile kullanıldığı seri üretime geçtiği evredir. Söz konusu malzemelerin henüz başarıyla
bir uçakta kullanıldığı bilgisine ulaşılamamakla beraber ANKA üzerinde kullanımı için görüşmelerin sürdüğü
belirtilmektedir.
Gövde Tasarımı
TF-X’in gövde tasarımı konusu, ağırlık kadar önemli bir konudur. Çünkü gövdenin tasarımı düşük görünürlük
için riskler barındırmaktadır. Milli Muharebe Uçağının ilk görsellerine bakarak şuan kesin bir kanıya varmak çok
doğru olmayacaktır. BAE Systems ile imzalanan anlaşma doğrultusunda Ankara’ya yerleşen 30 İngiliz mühendis
çalışmalara dahil olmuştur. Tasarım ve prototip kalifikasyon döneminin 4 yıl sürmesi öngörülürken TUSAŞ, insan
kaynağı ve altyapı yatırımlarıyla bu süreyi 3 yıla çekmek için çaba göstermektedir. Eğer bunu başarabilirsek 2026
yılındaki ilk uçuştan önce 2023 yılında TF-X’i hangardan çıkararak sergilememiz mümkün olacaktır. Bu noktaya
gelindiğinde şuanki ilk görsellere göre değişiklikler göreceğiz. Milli Muharebe Uçağı, seçilen konsept modele
göre F-22’nin kendini kanıtlamış, SU-57 hariç birçok 5. Nesil uçakta kullanılan “diamond tasarımı” üzerinden
ilerlemektedir.
33
Radar Seçenekleri
Tasarım ile ilgili diğer bir nokta uçağın kokpit altında konumlandırılabilecek yanak radarları için boş yer ayrılmasıdır.
F-22 de planlanan fakat yerleştirilmeyen bu kabiliyeti SU-57 uçaklarında görmekteyiz. SU-57 BVR füzelerini
ateşledikten sonra 90° dönerek, radar ile kendisi arasındaki mesafe değişimini düşürerek, düşman
radarının filtre ettiği kör alanda radar kaynağının kendisini yeryüzü şekli ya da yüzeyde hareket eden bir cisim
olarak algılayarak radar ekranında göstermemesine neden olabilmektedir. Bu esnada yanak radarı ile hedefi
takip eden Su-57 gönderdiği füzeyi hedefe mid-course (yarı yol) yönlendirmesi yapmaya devam edebilmektedir.
Bir diğer örnek Gripen’in Leanardo radarı pazardaki dönebilme özelliğine sahip tek AESA radarıdır. Bunun
avantajı Gripen düşman uçağına füze ateşlendikten sonra 90° dönerek düşmanın füze menzili dışında kalarak
gönderdiği füzeyi hedefe yarı yol (mid-course) yönlendirmesi yapabilmektedir. Raven-ES-05 radarı daha geniş
bir alanı tarayabilmekte ve durumsal farkındalığını artırmaktadır. Bu kabiliyetlere ulaşmak için ASELSAN’ın uzun
araştırma, geliştirme ve test süreçlerini tamamlaması gerekmektedir. Uçakta kullanılacak radar sayılarına ve
kabiliyetlerine karar verildikten sonra, gerek olması durumunda geleceğe dönük bu yetenekler için şimdiden
gövdede yer ayırmak doğru olacaktır.
Akıllı Kokpit Çözümü
ASELSAN’ın TF-X’de kullanılmak üzere geliştirmekte olduğu Entegre Modüler Ekran, görev bilgisayarı ve
gösterge özelliklerini tek bir ekipmanda toplayan akıllı kokpit çözümü olarak sunmaktadır. Sistem, entegre
olduğu cihazlardan gerekli bilgileri alarak, farklı görüntüler oluşturabiliyor; video ve grafik görüntülerini istenilen
şekilde bölünmüş dokunmatik geniş ekran üzerinde sergilemektedir. Akıllı kokpit çözümü pilotlara, ekran veya
kontrol paneli üzerinden ana uçuş ekranını, kokpit yönetim bilgilerini ve sayısal harita gibi göreve ilişkin sayfaları
seçme imkanı sağlıyor.
ASELSAN’ın Özel Çalışmaları
ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Sistemleri Sektör Başkanlığı, TF-X projesi için hayati öneme sahip Galyum
Nitrat teknolojisini kullanan AESA radar ile Elektronik Harp sistemlerinin, ikaz sistemlerinin bir arada çalıştığı
Bütünleşik RF Sistem (BÜRFİS) tasarımına başlamıştır. Mikroelektronik, Güdüm ve Elektro-Optik Sektör Başkanlığı
ise Bütünleşik Elektro-Optik Sistem (BEOS) geliştirilme çalışmalarına başlamıştır. BEOS için F-35’teki EOTS
sisteminin bir benzeri olacağını söylemek çok yanlış olmayacaktır. ASELSAN, Radar Soğurucu Yapılar (RSY) ve
RAM boya çalışmaları ile TF-X’in düşük görünürlüğüne önemli katkılar sağlayacaktır. RSY geliştirme çalışmalarında
öncelikli amaç, elektromanyetik dalganın havada ilerlerken gördüğü empedans değerinin malzeme
yüzeyine ulaştığında da sağlanmasıdır. Bu sayede iletim empedansında süreklilik oluşturulmakta, hedef (malzeme)
üzerine düşen elektromanyetik dalganın önemli bir yansımaya sebep olmadan malzeme içerisine doğru
ilerlemesi, böylelikle elektromanyetik dalganın büyük kısmının malzemeye girişi sağlanmaktadır. Malzeme
içerisinde ilerleyen elektromanyetik dalga ise çeşitli mekanizmalar ile soğurulmakta, böylece hedef (malzeme)üzerinden
geri yansıyan işaretin genlik seviyesi düşürülerek uçağın RCS (Radar Yansıması) değerinin azaltılması
sağlanmaktadır.
34 35
Motor Seçimi ve Olası Sonuçları
Milli Muharip Uçak (MMU) motoru konusundaki çalışmalarda TEI, sürpriz bir hareketle tek başına motor geliştirilmek
için teklif vermiştir. Geçtiğimiz günlerde prototip motorun TEI’nin ortağı GE Aviation tasarımı F-110-GE
serisinden seçilmiş olması, milli TF-X motorunun F-110-GE’den elde edilmiş tecrübe ve ilham ile üretileceğini net
olarak söyleyebiliriz. Motoru üretmek TEI için çok büyük bir zorluk olmayacaktır. Çünkü F-16’larımızda da
kullanılan bu motor (F110-GE-129: 29,500 pounds) serisi Türk mühendislerin ve Hava Kuvvetleri personelinin
yakından tanıdığı bir motordur. TEI tesislerinde montaj, test ve bakımları yapılmaktadır. TEI’nin asıl zorlanacağı
alan bu motora TF-X için açıklanan supercruise yeteneği (after burner açmadan ses üstü uçuş) kazandırmak
olacaktır. Bu yeteneği TF-X’in envatere giriş tarihi 2029 yılından önce kazanmak ancak General Electric şirketinin
ABD onayı ile teknoloji transferi ile mümkün olabilir. Bu nedenle envantere girecek ilk TF-X uçaklarının F-16’lardan
daha gelişmiş bir motora (F110-GE-132: 32,000 pounds) sahip olacağını öngörsek de bu motorun termal
gizliliği yetersiz, F-35’lerde olduğu gibi düşük görünürlük için faydalı çapraz nozul’suz ve supercruise yeteneği
olmayacağını söyleyebiliriz. Bu yetenekler için uzun yıllar çalışılması gerekliliği çok açıktır. F110 motorunun bir
kopyası ile TF-X 5. nesil bir motora sahip bir uçak olmayacaktır. MMU için 5. nesil motor gelişimine örnek bir
takvim vererek yazımızı burada tamamlarken, TF-X projesini yakından takip etmeye devam edeceğiz.
TF-X Milli Motor Üretim Takvimi
* Kısa Dönem: Prototip motorun seçimi ve üretimi.
* Orta Dönem: Seçilen motorun performansının iyileştirilmesi.
* Uzun Dönem: İyileştirilen motorun daha da geliştirilerek supercruise yeteneğinin kazandırılması.
* Gelecek: 6.Nesil motorlar üzerinde çalışmalar.
Kıvanç Emir ÖRKEN
Defenceturk.net Yazarı
36
YERLİ MİLLİ
ÜRÜNLER
ANKA İnsansız Hava Aracı
TUSAŞ(TAI)
ZIPKIN KMS
ASELSAN
TUSAŞ tarafından geliştirilen TAI ANKA, Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin orta irtifa uzun havada kalışlı bir
insansız hava aracı sistemi gereksinimleri karşılamaya
yönelik olarak geliştirilen ilk İHA olma özelliği
taşıyor
İçerisinde ASELSAN imzalı bir yazılım bulunan ANKA,
2013 yılından bu yana aktif olarak kullanılıyor. 30000
ft seyir irtifasına yükselebilen Anka’da, infrared
görüntüleme ve lazer işaretleme sistemleri yer alıyor.
Azami hızı 217 km/s olan ANKA, tam dolu depoyla
uygun şartlarda 24-32 saat havada kalabiliyor.
Toplam ağırlığı 1500 kg olan ANKA, dört silindirli,
turbolu 155 hp gücünde Thielert Centurion 2.0 isimli
motoru kullanıyor.
ATAK T-129 Helikopteri
TUSAŞ(TAI) - ASELSAN
AH-1 Süper Kobra helikopterlerinden üstün olan
Atak’tan, TSK envanterinde şu anda 27 adet bulunuyor.
11 helikopterin daha teslim edilmesiyle birlikte
ATAK Projesi’nde Faz 2 konfigürasyonuna geçilecek.
Faz 1’de füze ikaz ve karşı tedbir atıcı sistemi, kızılötesi
karşı tedbir sistemi ile MXF-484 ve 9651 el telsizleri
bulunuyor. Faz 2’de ise laser ikaz alıcı, RF karıştırıcı,
radar ikaz alıcı, 9681 V/UHF telsiz gibi ek sistemler
olacak.
Yerli motor ve 20 mm top sistemi için çalışmalar
devam ederken, Atak ile jandarma ve polis envanterinde
ilk kez bir saldırı helikopterine yer verilmesine
karar verilerek Türkiye tarihide bir ilke imza atıldı.
SOM Füzesi
ROKETSAN
Yaklaşık olarak 200 kilometreye yakın bir menzile
sahip olan SOM füzesi, ilk defa 4 Haziran 2011 günü
İzmir Çiğli hava üssünde Hava Kuvvetleri’nin 100.
kuruluş yılı kutlamalarında gün yüzüne çıkarıldı.
İçerisinde bulunan GPS sistemi sayesinde fırlatıldıktan
sonrada kontrol edilebilen SOM füzesi,
yaklaşık 600 KG ağırlığında ve 2012 yılından
37
bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri‘nin en önemli
silahlarından biri olarak gösteriliyor.
ASELSAN tarafından tamamen yerli imkanlar
kullanılarak üretilen Zıpkın, temel silah olarak atışa
hazır 4 adet FIM-02 Stinger füzesi kullanmaktadır.
Tüm fonksiyonları ASELSAN tarafından yazılan bir
bilgisayar programı tarafından kontrol edilen Zıpkın,
şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından aktif
olarak kullanılabilmektedir.
ARMA
OTOKAR
ARMA, Otokar tarafından geliştirilmiştir. Geliştirilmiş
gövdesi sayesinde mayına ve patlamalara karşı zarar
görmeyen ARMA, nükleer ve biyolojik saldırılara karşı
da dayanıklı.
2007 yılında geliştirilmeye başlanan ARMA, daha seri
üretime geçmeden birçok yabancı ülkeden sipariş
almıştı. 6×6 ve 8×8’lik iki farklı modeli bulunan ARMA,
TSK envanterinde bulunan en güçlü zırhlı araçlardan
birisi olarak kabul ediliyor.
MİLGEM
STM
"Milli" ve "Gemi" kelimelerinin kısaltılmasından
türetilen Milgem projesiyle milli imkânlarla modern
muharip gemi üretilmesi amaçlandı. Geminin tamamen
özgün ön dizaynı 2004 yılında tamamlandı ve
geminin ilk kaynağı 26 Temmuz 2005 tarihinde
İstanbul Tersanesi Komutanlığında atılarak geminin
inşa sürecine geçildi.
27 Eylül 2008'de Preveze Deniz Muharebesinin 470nci
yıldönümü ve Deniz Kuvvetleri Gününde ilk yerli
gemimiz olan Heybeliada (F-511) denize indirildi.
02 Kasım 2010 tarihinden itibaren deniz seyirlerine
başlanarak performans kontrolleri yapıldı.
Milgem projesinin ikinci gemisi olan Büyükada
(F-512)'nın tekne inşası da İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda
devam etmektedir.
99 metre boyundaki geminin, azami genişliği ise
14.40 metreyi buluyor.
ATMACA Füzesi
ROKETSAN
GÖKTÜRK Uydusu
TUSAŞ(TAI)
ROKETSAN ana yükleniciliğinde geliştirilen asgari
200 km menzile sahip milli gemisavar füzesi 'Atmaca'
ilk kez görüntülendi.
ATMACA füzesi, ilk olarak HAVELSAN tarafından
geliştirilen GENESİS Savaş Yönetim Sistemi ile
donatılan Milgem Sınıfı Korvetler ile Gabya Sınıfı
firkateynlerde kullanılacak. Bunun yanında Harpoon
füze sistemini kullanan diğer gemi ve denizaltılarında
Atmaca füzesi ile donatılması hedefleniyor.
KİRPİ
BMC
Bmc tarafından üretilen Kirpi MRAP sınıfı bir araçtır.
MRAP kelime anlamı olarak,
Mine Resistant Ambush Protected ‘ın kısaltmasıdır.
Türkçesi mayına dayanıklı pusuya karşı etkin koruma
sağlayan anlamına gelmektedir.
TSK için vazgeçilmezlerden olan araç alanında
başarısını çoktan kanıtlamış durumda. Özellikle
mayına ve patlayıcılara karşı olan dayanıklılığı
sayesinde görev süresince çoğu askerimizin koruyucusu
olmuştur.
10-14 asker kapasiteye 16 ton ağırlığa sahip zırhlı
personel taşıyıcı araç, kendisi için üretilen silah
istasyonları (Aselsan üretimi SARP ve Dodaam
RCWS) sayesinde etkin bir savunma gücüne ek,
caydırıcı bir saldırı gücü de barındırıyor.
Şirket 4×4 versiyonuna ek olarak 6×6’lık versiyonunu
da üretiyor.
COBRA
OTOKAR
OTOKAR tarafından geliştirilen COBRA'nın monokok
gövdesi ve optimize edilmiş gövde açıları personel ve
tüm kritik mekanik aksam için daha üstün mayın ve
balistik korumanın yanında sınıfındaki en geniş iç
mekanı sağlıyor.
COBRA modüler yapısı sayesinde; personel taşıyıcı,
silah platformu, KBRN keşif, kara gözetleme radar,
ileri gözetleyici, ambulance ve komuta yeri araç
konfigurasyonlarına ihtiyaç duyulan farklı görevlere
uyarlanabilmekte ve amfibik seçeneği ile sunulmaktadır.
HÜRKUŞ Eğitim Uçağı
TUSAŞ(TAI)
TAI tarafından tasarımı yapılan yerli uçağımız
Hürkuş, orta-seviye eğitim için hava kuvvetlerinde
kullanılacak. Yurtdışına da satılması hedeflenen ve
isminin ünlü havacımız Vecihi Hürkuş'tan alan uçak,
gece ve gündüz görev yapabilme kabiliyeti ile öğretmen
ve öğrenci pilotun arka arkaya oturduğu, tek
turboprop motorlu bir konfigürasyona sahip olacak.
Türkiye'nin İlk Yüksek Çözünürlüklü Yer Gözlem
Uydusu Türk mühendislerince tasarlanan ve 2012
yılında gerçekleştirilen fırlatma operasyonu ile görev
yörüngesine yerleştirilmiş olan GÖKTÜRK-2, Ülkemizin
özgün olarak geliştirilen ilk yüksek çözünürlüklü
yer gözlem uydusudur. TÜBİTAK Kamu Kurumları
Araştırma Geliştirme Projeleri Destekleme Programı
(SAVTAG-1007) kapsamında GÖKTÜRK-2 Projesi
Sözleşmesi; Milli Savunma Bakanlığı, TÜBİTAK
Başkanlığı ve TUSAŞ-Türk Havacılık ve Uzay Sanayi
AŞ-TÜBİTAK UZAY İş Ortaklığı arasında 13 Nisan 2007
tarihinde imzalanarak 1 Mayıs 2007 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. GÖKTÜRK-2 Sistemine ilişkin
tasarım, üretim ve test süreçlerindeki tüm mühendislik
faaliyetleri milli olarak gerçekleştirilmiştir.
PARS Zırhlı Araç
FNSS
Adını güç temsilcisi olan Anadolu parsı'ndan alan
Ankara konuşlu FNSS AŞ. üretimi taktik tekerlekli
zırhlı savaş aracı. Şu anda alımı Türk Ordusu'nun
gündeminde olup, fiziki ömürlerini tamamlayan
BTR-60 ve BTR-80'lerin yerini alması plânlanmaktadır.
Modern teknolojileri barındıran özel maksatlı taktik
tekerlekli araç, saatte 100 kilometre hıza ulaşabiliyor,
yüzde 60 dik, yüzde 30 yan eğimde hareket edebiliyor,
60 santimetre yüksekliğinde dik engel ve 120
santimetre uzunluğunda hendek geçebiliyor.
Motor yerleşimi ve gözetilen dengeli tasarım
sayesinde araç, birbirine çok yakın aks yüklerine
sahip bulunuyor. Bu tasarım yaklaşımı, araca gevşek
ve yumuşak zeminde dahi rahat hareket edebilme,
yüksek hızlarda artan yol tutuşu ve kısa frenleme
mesafesi gibi kabiliyetleri kazandırıyor.
BAYRAKTAR MİNİ İHA
BAYKAR
Bayraktar Mini İnsansız Hava Aracı Sistemi tamamen
özgün ve milli olarak geliştirilmiş elektronik,
yazılım ve yapısal bileşenleri ile Türkiye’nin ilk mini
robot hava aracı sistemidir. Ar-Ge ekibimizin yoğun
çalışma ve gayreti ile geliştirilen sistem tüm testleri
başarı ile geçerek ilk olarak 2007 yılında Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin hizmetine sunulmuştur. Yabancı
ülkelerde geliştirilmiş rakiplerine nazaran birçok
gelişmiş özelliği bulunan Mini İHA Sistemi zor coğrafi
ve meteorolojik koşullar altında dahi kullanılabilmektedir.
Ömer Furkan Ersöz
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
38
SAVUNMA SÖZLÜĞÜ
ART YAKICI
“Afterburner” kelimesi Türkçe’ye “art yakıcı” olarak
çevrilmektedir. Turbofan ve turbojet motorlarda itkiyi
arttırmaya yarayan sistemdir. Bu motorlar itkisini
hava girişinden giren hava ve yakıtın birlikte yanarak,
hava giriş yönünün aksine atılmasıyla oluşan kuvvet
ile sağlar. Art Yakıcı motorun sağladığı itkiyi arttırmak
için kullanılır. Art yakıcı kısmı, yakıtın yandığı
odadan sonra bulunur. Motorda yanan hava tekrar
yakıt ile birleşerek tekrar yanar, bu sayede itki
kuvvetti artmış olur. Ancak art yakıcı itki kuvvetini
arttırırken yakıt tüketimini de çok fazla arttırır. Bu
sebeple art yakıcı ani hızlanma/tırmanma ve it dalaşı
gibi çok fazla hız ve kuvvet istenen durumlarda
kullanılır.
HASSAS GÜDÜM
KİTİ (HGK)
Uçaktan atılan bombalara güdüm yeteneği kazandıran
Hassas Güdüm Kiti (HGK), Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde TÜBİTAK SAGE ile ASELSAN ortaklığıyla
üretiliyor. F-16 savaş uçaklarına entegrasyonu ve
kalifikasyonu tamamlanan güdüm kitleri ile mühimmat
hedefini 40 bin ft irtifada 25 km menzilden 6
metre hassasiyetle vurabiliyor.
JİROSKOP
Jiroskop, yalnız kütle merkezi sabit olan ve her yöne
dönebilen bir kütle veya tekerlek olarak bilinir. Jiroskop
dönen bir silindir veya tekerlek ,rotor ve eksenden
oluşur. Motor içine dönebileceği bir çember
üzerine yataklanmıştır. Jiroskop hem yatay hem de
düşey eksen etrafında dönebilir.
REAKTİF ZIRH
Reaktif zırh tanklar ve diğer zırhlı araçların beka
kabiliyetini önemli ölçüde arttıran genellikle sandviç
yapıdaki zırh sistemleridir. Reaktif zırh konusunda
1949 yılında Sovyetler Birliğinde bulunan Çelik
Bilimsel Araştırma Enstitüsünde görevli Bogdan
Vjacheslavovich Voitsekhovsky tarafından teorik
olarak araştırıldı. Yapılan denemeler dönemin teknik
şartlarının yetersizliği ve SSCB tanklarının yeterli zırh
seviyesine sahip olduğuna inanılması nedeniyle
devam etmedi.
CTOL CONVENTİONAL
TAKE-OFF AND
LANDİNG
Konvensiyonel kalkış ve iniş kelimelerinin kısaltmasıdır.
Hava araçlarının gerekli uzunluğa ve standartlara
sahip pisti kullanarak yaptığı kalkış ve iniş işlemidir.
Az sayıda örnek hariç askeri hava araçları
39
sadece konvensiyonel (geleneksel) kalkış ve
iniş yapabilmektedir.
LAZER GÜDÜM
Lazer Güdüm sistemleri herhangi bir yerden tutulan
lazerin çarptığı yere yönelirler. Lazer Güdüm prensibi
kullanan füze sistemleri sabit ve hareketli hedeflere
karşı daha yüksek vuruş hassasiyeti sağlar. Işınlar
farklı kodlama şekillerine göre gönderilir. Bu sebeple
lazer güdüm sistemleri yabancı bir kaynak tarafından
lazer tutulması durumunda aldanmazlar. Dezavantajı
ise hedefin tam olarak görülür durumda
olmadığı sisli, yoğun yağmurlu gibi ağır hava şartlarında
kullanılabilir olmamasıdır. Genel maksat bombalarına
vuruş kabiliyetinin artırılması amacıyla sıkça
kullanılır. Lazer güdüm hedefi yok etmek için daha
az sayıda mühimmat kullanımı sağlar.
HAVADAN BAĞIMSIZ
ZIRH SİSTEMİ (AIP)
Denizaltılar güvenliklerini sağlamak, sürpriz saldırı
avantajını korumak için gizliliğini kaybetmemelidir.
Ancak hareket enerjisi sağlayan veya jeneratör görevi
gören içten yanmalı motorlar oksijene ihtiyaç duyarlar.
Denizaltıların bu sebeple deniz yüzeyine çıkmaları
aynı zamanda en savunmasız oldukları zaman
zarfıdır. Yine bu tehlikeyi bertaraf etmek/azaltmak
için AIP (havadan bağımsız tahrik sistemleri) sistemleri
geliştirilmiştir.
STOVL
Kısa Kalkış Dikey İniş (STOVL) genelde VTOL olarak
adlandırılan sistem, F-35 uçağının bazı modellerinde
kullanılan özelliğin diğer ismidir. STOVL kullanımı,
sadece kısa bir pist gerektiren VTOL kullanımı esnasında
uçakların daha büyük bir yük taşıma kapasitesine
sahip olmasını ve daha az yakıt harcamasını
amaçlayarak geliştirilmiştir. STOVL sistemi mancınık
olmayan uçak gemileri ve helikopter destroyerlerin
de kullanılır.
VTOL
“Vertical take-off and landing” terimi dikey kalkış-iniş
anlamına gelir. Dikey olarak kalkış ve iniş yapabilen
uçaklar için kullanılır. Bu kabiliyete sahip hava araçları
özel bir piste ihtiyaç duymadan çok daha kötü
koşuldaki yerlere iniş kalkış yapabilirler. VTOL uçaklar
özellikle helikopter gemileri (LHD) ve mancınık
(katapult) kullanılmayan uçak gemileri için tasarlanmıştır.
İngiliz Harrier I/II (ABD üretimi Harrier II’lerde
vardır) ve ABD F-35B Lightning II uçakları VTOL
kabiliyete sahiptir.
Çağla Sözer
Makine Mühendisliği
Öğrencisi
40
40
Milli Savunma ve
Teknoloji Topluluğu