15.01.2021 Views

az‘a-övgü-1.21

Doğa-Felsefe Dergisi Az'a Övgü'nün Ocak 2021 sayısı

Doğa-Felsefe Dergisi Az'a Övgü'nün Ocak 2021 sayısı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

az‘a övgüOcak

2021

Özlem Şimşek

Mahmut Polat Birden

Damla Şahin

G ü l ç i ç e k P o l a t

Biz Giyiniyoruz,

Doğa Soyunuyor!

B u k e t S e k b a n K a n t a r

«Hızlı moda dediğimiz

şey ise vahşi bir

tüketim biçimi olan

modanın daha da

çileden çıkmış halidir»


Az‘a Övgü

Aylık Ücretsiz Doğa –

Felsefe Dergisi

Sayı: 4

Ocak 2021

Yazı-Araştırma

ve Editörler

• Prof. Dr. Metin Sarfati

• Özlem Şimşek

• Demet Ciroğlu

• Gülçiçek Polat

• Damla Şahin

• Buket Sekban Kantar

• Mahmut Polat Birden

Editör

Prof. Dr. Metin Sarfati

Mahmut Polat Birden

Tasarım

Mahmut Polat Birden

azaovgudergi@gmail.com

@azaovgudergi

@azaovgudergi

fotoğraflar

https://www.pexels.com/

adresinden alınmıştır.

Merhaba;

Okurlarımızın farkındalıklarına ufak katkılar

yapmaya çalıştığımız yeni tematik sayımızı sizlerle

paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz. Avcılık, orman

tahribatları gibi konuların ardından bu kez de çöp

ve atık sorununu işlemeye, tüketim çılgınlığının

doğaya, canlı yaşamına ve hatta atmosferimizin

dışına dahi zarar verdiğini göstermeye çalışacağız.

Çöp konusu, adının özelinde her ne kadar

“basit” gibi düşünülse de işin özü pek öyle değil.

Çünkü çöplerin dönüştürülebilir olması, doğada

çözülme/çürüme süresi ve niceliği gibi özellikleri

doğaya verdiğimiz zararın niteliğinin belirleyici

faktörleridir. Çöp kelimesi aynı zamanda katı ve

kısmen sıvı atık tanımlarını da kapsar. Anlaşılacağı

üzere çöplerimiz doğada hacimsel ve kütlesel

olarak nitelikleri olan ve depolanması, yok edilmesi

ve/veya dönüştürülmesi için belli bir alana ihtiyaç

duyulan cisimlerdir. Bu da beraberinde çevre ve

hava kirliliği başta olmak üzere birçok sorunu

beraberinde getirmektedir.

Temennimiz ve çabamız odur ki

insanoğlunun tüketimi optimum bir seviyede olsun,

yarattığımız küresel çöplük minimize edilsin ve

yerini gerçek sahiplerine bıraksın ve toprağa, suya,

atmosferimize, hatta atmosferimizin dışına

verdiğimiz bu zarar olabilecek asgari seviyeye

insin. Bunun yolu da aza övgüden, sadece

gerektiği kadar tüketmekten ve çöplerimizi

ayrıştırmaktan geçiyor.

Keyifli okumalar dileriz.

Saygılarımızla

Mahmut Polat Birden


İçindekiler

∞ Plastik Atıklar

Özlem Şimşek Sayfa 3

∞ Biz Giyiniyoruz, Doğa Soyunuyor!

Buket Sekban Kantar Sayfa 7

∞ Boğulmak, İnsanların İmparatorluğunda

Damla Şahin Sayfa 11

∞ Atık, Çöp ve Geri Dönüşüm

Gülçiçek Polat Sayfa 15

∞ Etki – Tepki ve Liberalizm

Mahmut Polat Birden Sayfa 20


Plastik Atıklar

Özlem Şimşek

İnsanlar Gezegeni Kalıcı Olarak Olumsuz Yönde Değiştirdi. Hâlâ

Şansımız Var mı?

İnsan yüz yıllardır çevreyi kirleterek doğaya kalıcı zararlar

vermektedir. Özellikle plastik atıklar uzun yıllar yok olmamakla birlikte

çevresindeki canlılar için çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Her yıl

12 milyon ton plastik denizlerimize karışıyor. Sorunun en büyük kısmını

da plastik tüketiminin ortalama %40’ını oluşturan tek kullanımlık

plastik ambalajlar oluşturuyor. 1950’li yıllardasenelik 2 milyon ton

plastik üretimi yapılırken içinde bulunduğumuz senelerde350 milyon

ton plastik üretimi yapılmaktadır. Eğer bu hızla plastik üretimi artarsa

tehlike içinden çıkılamaz bir hal alacaktır. İnsanlar artık gezegeni

daha fazla değiştirmeden plastik kullanımını en aza indirip alternatif

çözümler üreterek denizleri,okyanusları kirletmeden

yaşayabilecekleri bir dünya düzeni oluşturabilir.

Atık plastikler, doğada uzun süre varlığını devam ettirmesi

nedeniyletüm ekosistem için büyük bir tehlike oluşturuyor. Plastik

atıkların doğada çözünme süreci 400 yıldan daha fazla bir zaman

alıyor. Bu plastiklerin oldukça az bir kısmı geri dönüşüm için tekrar

toplanıyor.Uzun yıllardır plastik atıklardan kurtulmanın çözümü geri

dönüşüm olduğu düşünülüyor olsa dageri dönüşüm, zahmetli ve

pahalı bir süreç ve üstelik plastik türlerinin çoğu geri

dönüştürülemiyor. Üretilen plastiğin sadece %9’unun geri

dönüştürülmüş olduğubiliniyor. Geri dönüştürülemeyen plastik atıklar

genel çöplere karışıyor ya da olduğu gibi denize boşaltılmaktave bu

Damla Şahin

plastik atıklar doğada parçalanma süreçleriyle birlikte

mikroplastiklere dönüşebilmektedir. Böylece mikroplastikler her

ortama rahatlıkla yayılmaktadır.

3


"Tükettiğimiz her gıdayla birlikte soluduğumuz havadan mikroplastik

alıyoruz.” Bu durum insan sağlığına ve tüm diğer canlılara son

derece zarar veriyor. Okyanuslardaki plastik kirliliğin doğal yaşam

üzerindeki etkisi gün geçtikçe telafisi imkansız, sarsıcı bir durum halini

almaktadır. Plastik atık nedeniyle her yıl 1 milyonun üzerinde canlı

yok oluyor. İnsanlar kendi sağlığını dahi düşünmeden hâlâ durumun

öneminin farkında olmaması tehlikenin sürmesine neden olmaktadır.

Mesela plastik poşeti denizanası zanneden deniz kaplumbağası,

karnından kilolarca plastik poşet çıkan balinalar, burnuna plastik

pipet takılı kalmış su kaplumbağaları, olduça renkli görünen plastik

parçalarını yememeleri gerektiğini nereden bilebilirler ki?

Bu plastik atıklarıcanlıların sindirme yeteneği yok. Masum canlıların

son derece üzücü bir şekilde ölümleri insanların doğa üzerindeki

olumsuz eylemlerini hâlâ devam ettirmesine engel teşkil

etmemekte.Ayrıca yapılan son araştırmalardan biri de atılmış balık

ağları ve iplere takılan canlıların plastik tuzaklara yakalandığını

göstermektedir. Vahşi yaşam alanlarının tahrip edilmesi ile denizde

ve okyanuslarda yaşamını sürdüren canlıların hayatta kalma

şansları, yaşam hakları insanın fütursuzca bilinçsiz tüketim alışkanlığı

ile ellerinden alınmıştır. 4


Oysa ”Bütün hayvanlar biyolojik denge kavramı içerisinde varolmak

bakımından eşit haklara sahiptir." (Hayvan hakları bildirgesi 1

madde) İnsanın oluşturduğu ve hiçbir zaman uymadığı bu kurallar

kendi içindeki yanılsaması değil midir? Doğa üzerindeki tahakküm

kurmak isteği, arzusu demek değil midir? Kaldı ki bütün bu kurallar

ve kuralsızlıklar içinde doğadaki bütün canlılar insan hariç doğanın

yasasına göre yaşıyor. Sadece insanın doğaya müdahale yeteneği

ve gücü varken bunu en kötü şekilde kullanması diğer canlılara

zarar vermesi son derece üzüntü vericidir.

Doğanın tahribatı artık geriye dönülmesi çok zor bir sürece

girmiştir. Bilim insanları, dünyanın insanların egemen olduğu yeni bir

çağa girdiğini düşünüyor. İnsanlar hem jeolojiyi hem de ekolojiyi

kısacası yeryüzünü etkiliyor.O yüzden insanın dünyaya olanetkisinin

en üst düzeye çıktığı döneme Antroposen çağı (İnsan Çağı)

deniliyor. Bu çağın etkilerinin sonucunda ortaya çıkan Pasifik

Okyanusu’nun ortasındaki3,4 milyon kilometrekare genişliğinde 7

milyon ton ağırlığındaki çöp yığınından meydana gelen, özellikle de

doğada çözülmesi daha zor olduğu için 60 yıldır biriken plastik

atıkların oluşturduğu birikintiler, bilim dünyası tarafından 7. kıta

olarak adlandırılmaktadır. 2019 yılı Eylül ayında çağın problemi

devasa plastik atık yığınının ne kadar çözümü güçleşen bir problem

olduğuna dikkat çeken 25 farklı ülkeden 56 sanatçının ve bilim

insanlarının katılımıyla gerçekleşen, ekoloji ve antropoloji gibi

konular arasındaki ilişkilere farklı yaklaşımlar sunan İstanbul Kültür

Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul bienalinin konusu

da 'Yedinci Kıta' olarak belirlenmişti.

5


Sanatın, bilimin yedinci kıtanın oluşumunu ve bunun gibi iklim krizine

neden olan antroposen kavramlar üzerinden insanın sınırlarına dair

farklı bakış açılarının tartışıldığı aktivitelerin sayılarının artarak

gerçekleşmesi umut veren bir gerçeklik ve farkındalık yaratması

açısından son derece önemlidir.

Doğada var olan her canlıyı etkileyen plastik atıklar ilginç

sahneleri de görmemize neden oluyor. Yeryüzünde yaşayan bütün

canlıların yaşam alanlarını daraltarak onların olumsuz yönde değişip

dönüşmesini sağlıyoruz. Örneğin;güvercin büyüklüğünde

Avustralya’da yaşayan bir kuş türü olan çardak kuşlarının en dikkat

çekici özellikleri, erkek olanlarının ilginç mimari teknikler kullanarak

yuvalar yapması ve onları süslemeleridir. Bu kuşun özellikle mavi

renkteki cisimlere karşı özel bir ilgisi vardır. Ancak mavi, yeryüzünde

çok belirgin bir renk olmasına rağmen, doğa söz konusu olduğunda

neredeyse yok denecek kadar azdır. Rivayet o dur ki erkek çardak

kuşu erişkin oluncaya kadar yaptığı çardak şeklindeki evini inşa

ederken eşini etkilemek için doğada en zor bulunan mavi rengi

bulmakta ne kadar mahir olduğunu göstermeli ve onu yuvasını

süslediği mavi renklerle cezbetmeli. Gökyüzüne havalanır artık

doğada bulabildiği tek mavi bizim sürekli su içip doğaya her gün

binlercesini attığımız şişe kapakları olmasın mı?

ÇARDAK KUŞUNUN İŞİ KOLAY MIYDI ARTIK

ETRAFTA BU KADAR MAVİ RENKLİ ŞİŞE KAPAĞI VARKEN

6


Biz Giyiniyoruz, Doğa Soyunuyor!

Buket Sekban Kantar

Son yıllarda pek çok insan moda kelimesinin tam olarak ne

anlama geldiğini bilmese de onu yakından takip eder duruma

getirilmiştir. Moda pek çok alan için geçerli olan bir kelimedir. Ancak

bu kelimeyi duyduğumuzda aklımıza ilk gelen giysidir.

Yeni ve güzel şeyler giymek bizleri çok mutlu eder, bazen de

çok büyük bir sorundur bugün ne giyeceğim, sorusuna cevap

bulmak. Hele hızlı modanın söz konusu olduğu ve bu yüzden her

şeyin çok kısa bir süre içinde demode olduğu günümüzde, çok

çetin bir sorudur bu. Fakat ben size biraz madalyonun diğer

yüzünden bahsetmek istiyorum. Dünyada her yıl 130 milyar giysi

üretilmekte olup bu rakam tamamen hızlı modanın bir ürünüdür. Hızlı

moda dediğimiz şey ise vahşi bir tüketim biçimi olan modanın daha

da çileden çıkmış halidir. Amacı pahalı markaları edinecek maddi

gücü olmayan kitlelere podyum trendlerini düşük fiyatlarla

sunmaktır. Fakat düşük maliyetlerle sağlanabilecek bu hedef,

kullanılan kalitesiz girdiler nedeniyle hem çevreye hem sektör

çalışanlarına hem de tüketiciye çok büyük zararlar vermektedir. Hızlı

modaya hizmet eden üretici firmalar, üretim maliyetlerini düşürmek

Damla Şahin

için üretim standartlarının ve denetimlerinin her anlamda en düşük

olduğu ülkelerde üretimlerini gerçekleştirmek zorunda

kalmaktadırlar. 7


Bu ucuz, kuralsız ve denetimsiz yöntem hem üretim aşamasında

hem de kalitesiz ürünlerin uzun süre kullanılamaması nedeniyle

tüketim aşamasında çok büyük çevresel zararlara neden

olmaktadır. Giysileri çekici hale getirmek için kullanılan parlak

renkler, baskılar, çeşitli kumaş terbiye işlemlerindeki kimyasallar her

zaman ürünün daha güzel görünmesini sağlarken bunların üretim

aşamalarında kullanılan boyar maddeler, ağartıcılar ve birçok

kimyasallar doğaya karıştıkça çevreyi kirletmekle kalmayıp

ekosistemi yok etmektedir. Tekstil bu yönüyle tarımdan sonra en çok

su kirliliğine neden olan alandır. Yakın gelecekte dünya içme

suyunun % 4’ünü bu sektör tüketecektir.

Tekstil piyasasının önemli ham maddesi olan sentetik (yapay) kökenli

elyafların basit bir yıkama işlemi sırasında bile üzerinden kopan

küçücük zerrecikler, denizlerdeki canlılara verdikleri zararların yanı

sıra küçük boyutlarda olmaları nedeniyle barajlardaki arıtma

sistemlerinden kolaylıkla geçerek doğal su kaynaklarımıza da zarar

vermektedir. Bu tarz maddelerin Antarktika’nın el değmemiş

alanlarına kadar ulaştığının tespit edilmiş olması durumun ciddiyetini

ortaya koymaktadır. Sentetik kumaşların dışında bitkisel ipliklerden

üretilen kumaşların da özellikle üretim aşamasında doğaya verdiği

zarar çok büyüktür. 8


Bitkisel kökenli olan pamuklu kumaşların ham maddesi olan

pamuğun üretiminde kullanılan zehirli maddelerden, pamuk

kurdunun zararlarına karşı dayanıklı olmaları için geliştirilen GDO’lu

tohumlara kadar, üretim miktarının artırılmasıyla ilgili oluşturulan pek

çok yöntem çevresel acıdan bir yıkımdır. Tarımda kullanılan

zehirleyici maddelerin (pestisid) %20 si bu sektörün hammaddesi

olan pamuğun üretim aşamasında kullanılmaktadır. Aslında şu an

pamuklu diye giydiğimiz pek çok ürün organik olmaktan da çok

uzaktır. Bu ürünler genellikle genetiği bozulmuş ve zararlı kimyasallar

içeren ürünlerdir. Üretim aşamasında, çevreye ve insan sağlığına

bu denli zararlı olan ürünlerin, tüketim aşaması sonrası da ayrı bir

derttir. Kalitesiz oldukları için dayanıklılıkları, yani ömürleri çok kısa

olan bu ürünler çürüme esnasında da toprağa, sulara ve havaya

zehir saçmaktadır. Atık olarak her saniye bir çöp kamyonu tekstil

ürünü yakılmaktadır ve bunların meydana getirdiği salınım da

mevcut hava kirliliğini artırmaktadır.

Eğer bu hızda tekstil ürünleri tüketmeye devam edersek

uzmanlara göre 2050'ye kadar yıkıcı iklim değişikliklerine neden

olacak alanların en başında yaklaşık %25 gibi bir oranla moda

sektörü yer alacaktır.

9


Bunu aşabilmek için modanın özellikle tüketicinin algısındaki yerinin

değişmesi gerekmektedir. Her alanda olduğu gibi bu alanda da

insanların bilinçlenmesine destek olacak her fırsat

değerlendirilmelidir. Çevre kirliliğine en çok neden olan sektörler

arasında yer alan modanın bu etkisini kırmak için geri dönüşümlü

iplikler terbiye işlemlerinde doğaya zarar vermeyen enzimlerin

kullanılması gibi pek çok çalışma yapılmaktadır. Ancak bunlar asla

yeterli olmamaktır. En az üretim aşamasındaki bu tedbirler kadar

önemli olan diğer bir unsur da atıkların oluşmasını önlemektir. Bu da

bir gereksinim olan giyinme ihtiyacını karşılarken moda

illüzyonundan kurtulmakla mümkün olacaktır.

10


Boğulmak, İnsanların İmparatorluğunda

Damla Şahin

"Anamızın bu sözlerini anımsadım: 'Hayvanların en akıllısı

insandır.' demişti. Onlar, doğayı avuçları içine almak istemişlerdir.

Hani bizde bir söz vardır: Büyük küçüğü, güçlü güçsüzü haklar,

diye. İnsanoğlu bu yasayı çözmeye çalışıyor; yüz yıldan, bin yıldan

beri." (Bekir Yıldız, Ölümsüz Kavak)

İnsan, yüz yıllardan beri doğayı avucunun içine almak istiyor

Bekir Yıldız'ın dediği gibi. Bunu da güçle ilişkilendiriyor. Bu yüzden

"doğa"yı bırakmıyor doğaya.

Hani bizim bir "Ölümsüz Kavak"ımız vardı. Uzaklaştırılmıştı

yurdundan, kitap yapılmıştı ondan. Bir sürü, bir sürü kitap... Sonra ne

olmuştu? Farklı bir son yakışmaz mıydı kavağımıza? Tekrar mı yazsak

kitabın sonunu, Bekir Yıldız'ın affına sığınarak.

Damla Şahin

11


Çocuk, çıktı evinden; yürüdü usulca. Elinde bir poşet, attı evinin

ilerisindeki kaldırıma. Sonra devam etti yoluna. Ne olabilirdi ki? Bir

poşetin ne zararı vardı yani? İnsanlar akıllıymış. İnsanlar hayvanlara,

ağaçlara hiç benzemezmiş. (Ölümsüz Kavak)

Ah, doğa! Yine mi acı çekiyorsun yoksa? İnsanın güç gösterisinin

arenası mısın ki? Yok, hayır!

Ölümsüz Kavak dönüştürüldü milyonlarca kitaba. Mayasında

ölümsüzlük vardı fakat kıydı insanlık ona. Ormanından tecrit edilen

kavağımız, götürülmeseydi keşke yurdundan uzağa. İnsanları

tanısaydı, aklamaya çalışmazdı onları ilk başta. İnsanın kalbinde yer

etmiş karanlık noktayı daha sonra fark etmişti Ölümsüz Kavak. Bir

şeyler yanlış gidiyordu. Ne yapmalı? Ne yapmalı? Ne yapmalı? ***

Çocuk, çıktı evinden; yürüyordu usulca. Elinde plastik bir şişe.

Attı şişeyi kaldırımın kenarına. Kafasını umursamaz bir şekilde salladı,

devam etti yoluna. Bir şişe, ne olabilirdi ki yani?

Ölümsüz Kavak, dönüştürüldükten sonra milyonlarca kitaba

yakıldı bir okul meydanında. Kül oldu, kalmadı geriye hiçbir şey.

Nasıl kurtulabilirdi ki insan, büyük felaketin kalbinde yer almaktan?

Akıllanmıyordu, akıllanmayacaktı.

Çocuk, çıktı evinden; yürüyordu

usulca. Elinde plastik bir şişe. Attı şişeyi

kaldırımın kenarına. Kafasını

umursamaz bir şekilde salladı, devam

etti yoluna. Bir şişe, ne olabilirdi ki yani?

Ölümsüz Kavak, dönüştürüldükten

sonra milyonlarca kitaba yakıldı bir okul

meydanında. Kül oldu, kalmadı geriye

hiçbir şey. Nasıl kurtulabilirdi ki insan,

büyük felaketin kalbinde yer

almaktan? Akıllanmıyordu,

akıllanmayacaktı.

12


Çocuk, çıktı evinden; yürüdü usulca. Elinde bir dolu çöp. Fırlatıp

attı kaldırımın kenarına. Her gelişinde büyüyordu çöp yığını. Omuz

silkti usulca. Umurunda değildi! Ona neydi ki doğadan?

Ölümsüz Kavak, kitaba dönüştürüldükten sonra yakılmadı;

yakılmayacaktı da. Kitabın sonu böyle biterse, insanı kurtarmak

mümkün olmazdı! Hem farklı bir son yakışırdı Ölümsüz Kavak'a.

Milyonlarca kitap dağıtıldı her bir çocuğa.

***

Çocuk çıktı evinden güç bela. Zar zor yürüyordu çöp yığını

arasından. Ama akıllanmamıştı yine de. Savurdu elindeki çöpleri

kaldırıma. Hoş, kaldırım gözükmüyordu. Çocuk, başını kaldırdı baktı

gökyüzüne. Kapkara idi bulutlar. Sanki bir şeye kızmışlardı. Çevredeki

hiçbir şeyin rengi canlı değildi; her şey soluktu. Ya çocuk gri bir

pencerenin arkasından bakıyorsa doğaya?

Ölümsüz Kavak dağıtıldıktan sonra milyonlarca çocuğa, biraz olsun

rahatlamıştı. Her bir çocuğun elinde büyüyordu giderek. Onlarla

hüzünleniyor, onlarla gülüyordu.

13


Çocuk çıktı evinden hırsla. Adımını atar atmaz kayboldu çöp

yığınlarının arasında. Yoktu artık, olamazdı da! Doğaya bıraktıkları,

kendine gelmişti bir zorunlulukla. Doğanın hırsı yoktu. Olması

gereken oluyordu yalnızca. Doğaya eklenmeye çalışılan kötülükler,

insana geliyordu aynı hızla.

Ölümsüz Kavak'ı okuyan her bir çocuk büyüdü. Bir kavağın bir

kavak olarak kalması gerektiğini anladı. Balta girmemiş ormanlara

bir "balta" girdiğinde, olması gerekenler olmaması gerekenlere

dönüşüyordu. Ölümsüz Kavak okundu yıllarca. Eskiyen Ölümsüz

Kavak, geri dönüştürüldü bir kâğıda. O kağıtlara yazıldı ölümlünün

ölümsüzlüğüne dair şarkılar. Yakılsaydı bu mümkün olabilir miydi?

14


Atık, Çöp ve Geri Dönüşüm

Gülçiçek Polat

İnsanların sosyal ve ekonomik faaliyetleri sonucunda üretilmiş,

artık istenmeyen, işe yaramaz hale gelen ve kullanım süresi dolmuş

maddelere atık denmektedir.

Günlük hayatımızda ihtiyacımız olan maddeleri kullandıktan

sonra bu maddelerden bazıları geri dönüşüme uygunken bazıları

uygun değildir. Bunlardan geri dönüşümü ve geri kazanım

sayesinde yeniden kullanılması mümkün olanları atık, mümkün

olmayanları ise çöp olarak değerlendirebiliriz.

Ülkemizde yetişkin bir bireyin günde iki kiloya yakın atık ürettiği

belirtiliyor.1Kentleşmenin artmasıyla beraber günlük yaşamsal

faaliyetlerimiz de hızlanmakta. Özellikle büyük şehirlerdeki yaşam,

başta beslenme olmak üzere tüketim alışkanlıklarımızın da

değişimine neden olmuştur. Genellikle aile bireylerinden çoğunun

çalışması ve zamanımızın büyük bölümünün trafikte geçmesinden

dolayı iş dışında bizlere yeterli zaman kalmıyor. Bu zamansızlık da

bizleri hazır yemek tüketimine, kullan-at şeklindeki malzemelere

yönlendiriyor. Bu değişimin sonuçlarından birisi de tüketime bağlı

olarak atıkların artmasıdır.. Örneğin; hazır yemek ambalajları,

konserve kutuları, tek kullanımlık kâğıtlar, plastik bardak tabak, çatal

ve bıçaklar gibi atıklar hızla artmaktadır. Ayrıca başta gıda

malzemeleri olmak üzere aldığımız ürünlerin çoğu plastik ambalajlı

olduğu için de plastik atık sayısı oldukça fazladır.

Damla Şahin

15


Bu atıklardan geri dönüşüme uygun olanların ayrıştırılıp

uygun olmayanların ise çöp olarak kalması hedeflenmelidir. Geri

dönüşüm, yeniden değerlendirilebilme olanağı olan atıkların çeşitli

işlemlerden geçirilerek yeniden üretim için değerlendirilmesidir. Yani

üretim sürecinde yeni ham madde kullanmak yerine atıklardan

kullanılabilir hammadde elde etmektir. Geri dönüşüm ile

sürdürülebilir yaşam için kaynakların etkin kullanımı ve çevrenin

korunması hedeflenmektedir. Örneğin; bir ton kâğıdın geri

dönüşüme katılması sonucu 17 ağacın kesilmesi önlenmekte, plastik

ambalaj atıklarının geri kazanılması sonucu ise petrolden tasarruf

sağlanabilmektedir. Dönüşen her bir ton camdan, 100 litre petrol

tasarrufu sağlanıyor.

Araştırmalara göre ülkemizde atıkların %40 ile %50 oranındaki

kısmı, geri dönüşüm için ayrıştırılıyor; geri kalanı ise çöp işlevi

görüyor.3 Ülkemizde geri dönüşüm konusunda yeterli bilinç ve

devlet politikası olmadığı için atıklar çoğu zaman çöp sahaları adı

altında doğaya bırakılıyor, buradan da denizlere ulaşıyor. Doğaya

bırakılan her atık dünya üzerinde aylarca ve yıllarca kalarak suları

ve toprağı kirlettiği için hem canlılara hem de doğaya zarar veriyor.

Ayrıca bunların kontrolsüz bir şekilde biriktirilmesi patlamalara yol

açıyor.

16


Örneğin; 28 Nisan 1993 tarihinde İstanbul Ümraniye’deki

Hekimbaşı çöplüğünde patlama meydana gelmiş ve bu

patlamada 27 kişi ölmüş, 12 kişinin ise cesetlerine ulaşılamamıştır.

Buradaki patlamanın, 4,5 yıl boyunca kontrolsüz biriktirilen çöplerde

oluşan metan gazının patlaması sonucu meydana geldiği

belirtilmişti.4

Özellikle yağışlardan sonra çöp sahalarından sızan sular

toprağa geçerek yer altı sularının ve denizlerin kirlenmesine neden

olmaktadır. Örneğin atık pillerin içi kimyasal maddelerle dolu olduğu

için bunların doğaya karışması sonucu insan sağlığı ve çevre zarar

görmektedir.Doğaya bırakılması durumunda doğada 1000 yıl

boyunca kalan plastiklerin ise ekosistemin dengesini bozan en

önemli kirleticilerden olduğunu biliyoruz. Ayrıca çöplerin

depolanması için yer açılması da ormansızlaşmaya neden

olmaktadır.

Araştırmalara göre özellikle plastik atıkların geri dönüşümünün

az olmasının temel nedeni, bu ayrışmanın kaynağında yapılmaması.

Atığın evde, iş yerinde, tüm resmi ve özel kurumlarda kaynağında

ayrıştırarak geri dönüşüme katılmaları sağlanmalıdır. Bunun için

öncelikle devletin bu konuda politika geliştirip toplumun da

bilinçlenmesini sağlaması, ayrıca kurum ve şirket politikalarının da bu

konuda özendirici önlemler almaları gerekmektedir.

17


Tüketiciler olarak bizler de geri dönüşüme bulunduğumuz

yerden katkı sağlayabiliriz. Öncelikle en kolay geri dönüştürülen

ürünler ambalaj atıkları olduğu için ambalaj atıklarımızı diğer

çöplere karışmadan ayrıştırabiliriz. Geri dönüşüme uygun olan her

türlü cam, plastik, içecek ve konserve kutularını da sınıflandırıp

onların çöplerle karışmadan toplanmalarını kolaylaştırabiliriz.

18

Zehirli madde içeren piller kesinlikle çöp ve geri dönüşüm kutularına

atılmamalıdır. Kullandığımız pilleri, marketlerde bulunan atık pil

toplama kutularına atabiliriz. Sık kullandığımız kâğıt bardak ve

tabaklar, yağ ve sıvı geçirmez yemek kutuları, kullanılmış pizza

kutuları, strafor ambalaj ve plastik poşetler ise geri dönüşüm

kutusuna atılmamalıdır. Bu ürünlerin bir kısmınüretim ham

maddelerinin birden fazla olmasından dolayı geri dönüşüme uygun

değildir. Bir kısmı ise geri dönüşüm işleminin zor olmasından kaynaklı

geri dönüşüme uygun malzemeler değildir.


Biliyoruz ki yaşadığımız çoğu yerde atık toplama kumbarası yok

ancak atıkları kaynağında ayrıştırarak çöp konteynerinin yanına

bırakırsak çöplerle karışmadan geri dönüşümlerine yardımcı

olabiliriz. Ayrıca atıkları toplayarak geçimini sağlayan kişiler var.

Bana göre yaptıkları değerli işle atıkların geri kazanılmasına yardımcı

olarak doğaya, sağlığa ve ekonomiye katkı sağlıyorlar. Atık ve

çöplerimizi evimizde veya bulunduğumuz yerde ayırarak bu kişilerin

de atıkları çöpe karışmadan almalarını sağlamış oluruz.

19

Bizler bir taraftan bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu

yerine getirirken diğer yandan ülkelerin yönetimlerinden de atık ve

çöp konusunda doğru politikaların üretilip yasalaştırılmasını

istemeliyiz. Devletten ve yerel yönetimlerden beklenen kaynağında

ayırma kültürünün yerleşmesi, herkesin ulaşabileceği atık toplama

merkezleri oluşturması ve geri dönüşüm oranın yükseltilmesi için

sistem sağlayıp teşvik etmesidir. Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve çevre

örgütlerinin de alternatif yöntemler geliştirip sorumluluk almaları

gerekmektedir.


20

Etki – Tepki ve Liberalizm

Mahmut Polat Birden

İnsanoğlu yaklaşık 300.000 yıldır Dünya üzerinde yürüyor ya da

en azından arkeolojik çalışmalar bize şimdilik bu kadarını söylüyor.

Bu Carl Sagan’ın kozmik takviminde oldukça küçük bir dilimi

kapsayan bir süre olsa da bu kadar kısa bir zaman diliminde

doğaya verdiğimiz tahribat akıl almaz bir seviyede. Ancak şu da bir

gerçektir ki Sanayi Devrimi sonrası insanın ürettiği çöp/atık miktarı

(M.S. 18. yüzyıldan başlayarak) kendisinden önceki 299.700 yıl ile

kıyaslandığında korkutucu bir tablo ortaya çıkmaktadır.

Damla Şahin


Liberal politikalar piyasa dengesinin arz – talep ekseninde ve

serbest/müdahalesiz bir şekilde gerçekleşeceği teorisi üzerine inşa

edilmiştir. Ancak J.B. Say’in meşhur “Her arz, kendi talebini yaratır.”

kanunu ile düşünüldüğünde arzın talep üzerinde belirleyici

olabileceği fikri insanların piyasa alışkanlıklarının şekillenmesinde

önemli bir mihenk taşı görevi üstlenmiştir denilebilir. Bunun en

belirgin örnekleri aslında günümüzde televizyonda, sosyal medya

mecralarında ve yazılı basında yer alan reklamlardır. Reklam,

“özendirme”, “ihtiyaç yaratma” gibi argümanlar üzerine

kurgulanarak bireyi, hiç ihtiyacı olmamasına rağmen yeni tüketim

kanallarına yönlendirmektedir. İhtiyacı olan metada ise daha fazla

tüketmeye yönlendirmektedir. Bu kısa piyasa tanımlaması bugün

yarattığımız çöp dağlarının mahiyetini ve miktarını anlamada

yardımcı olacaktır.

Bugünün insanının fütursuzca gerçekleştirdiği tüketimin

sonuçları herhangi bir yerleşim yerinin çöplüğünde de Pasifik

Okyanusu’nun ortasında da görülebilir. Fakat yaratılan bu çöp

yığınlarının tek müsebbibi aşırı tüketim değil, aynı zamanda aşırı

üretimdir. Üretim süreci de kendi içinde tüketimi barındırır ve

sonucunda katı, sıvı ve/veya gaz atık ortaya çıkarır. Özellikle enerji

ve ağır sanayi üretimlerinin atık çıktılarının doğaya ve canlı

yaşamına verdiği zarar günümüzün birincil sorunu olan küresel

ısınmanın temel sebepleri arasında yer almaktadır.

21


Öte yandan kimyasal ve nükleer atıklar meselesi de hayli korkutucu

düzeyde ve etkidedir. Evsel atıklar ise özellikle metropollerde hem

kütlesel ölçekte yer kaplaması hem de metan gazı salınımları ile

doğaya tehdit oluşturmaktadır. Bu noktada geri dönüşüm konusu

oldukça önemli bir husustur; geri dönüştürülebilir materyallerin,

özellikle plastik gibi doğal olmayan ve doğada çok uzun sürede

çözülen malzemelerin, ayrıştırılarak dönüştürülmeleri hayati önem

taşımaktadır. Bunun en önemli örneği Greenpeace Akdeniz’in

incelemesine göre Türkiye’de yoğun tüketilen balık türlerinin

neredeyse yarısında mikroplastik bulunmasıdır. Bu hiç şüphesiz ki

ekolojik döngü içerisindeki birçok tür için tehlike arz etmektedir.

22

Peki, neden atıkların büyük bir bölümü plastik gibi doğal

olmayan materyallerden oluşuyor? Cevap yine aynı noktaya

geliyor: Daha çok kazanç! Doğal yaşamı tehdit eden tüm süreçlerin

temeline inildiğinde karşılaşılacak kelime dizisi hep daha çok

olacaktır. Daha çok kâr, daha çok zenginleşme, daha çok tüketme,

daha çok üretme…


Liste uzayıp giderken başındaki kelime dizisi hep aynı olacaktır.

Bu düşünce sisteminin yaratılmasında ise mevcut paradigmanın

etkisi yadsınamaz bir gerçekliktir. Az olanın kıymet gördüğü tek

durum, belli başlı kıymetli materyallerin niceliksel durumudur. Birey az

ya da yeteri kadar ile yetinemeyecek şekilde şekillendirilmiştir. Bu

yetinmeme hali, bireyin içinde bulunduğu toplumun da desteklediği

bir durum olduğu için az olanın kıymet-i harbiyesi kalmaz, kalamaz.

Ancak bu çokluk hali niteliksel olmanın ötesinde sığ bir yaklaşımla

niceliksel biçimde oluşmuştur. Bunun örneklerini görmek için kişinin

kendini zorlamasına gerek dahi yoktur. Evlerin çöp kutularının

karıştırılması, rahatsız edici gerçeklerin yüze çarpması açısından

yeterli olacaktır.

İnsanın tükettiğinin niceliği değil niteliği ön plana alınmadığı

sürece çöpten kıtaların oluşması kaçınılmaz olacaktır. Newton’un

Hareket Yasaları’ndan Etki – Tepki Yasası ışığında belirtilmelidir ki

insan, doğa üzerinde yarattığı etkinin tepkisini her anlamda

yaşamaktan kaçamayacaktır. Yediği yemeğin, içtiği suyun,

soluduğu havanın kalitesi tüketiminin niteliği ve niceliği ile doğru

orantılı olacaktır, olmaktadır. Bu sebeple nicel az olanı ama nitel

olarak çok olanı övmek, kıymetlendirmek, küresel ısınmanın temel

sütunlarından biri olan çöp ve atık sorununun çözümünde etkin bir

rol oynayacaktır. Bunun için de temel paradigmanın ivedilikle

değiştirilmesi kaçınılmazdır.

23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!