24.01.2021 Views

Doğu Türkistan Ocak 2021 | Milliyetçi Kulüpler Topluluğu

İstanbul Üniversitesi Milliyetçi Kulüpler Topluluğu olarak kanayan yaramız Doğu Türkistan hakkında hazırladığımız “Doğu Türkistan Dosyası”nı sizlere takdim etmekten şeref duyuyoruz.

İstanbul Üniversitesi Milliyetçi Kulüpler Topluluğu olarak kanayan yaramız Doğu Türkistan hakkında hazırladığımız “Doğu Türkistan Dosyası”nı sizlere takdim etmekten şeref duyuyoruz.

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.


Ülkücü Şehidimiz Uygur Türkü Velican Oduncu’nun ve

Çin zulmü altında can veren soydaşlarımızın

aziz hatıralarına ithaf olunur.

1


Ġstanbul Üniversitesi Milliyetçi Kulüpler Topluluğu

“Doğu Türkistan Dosyası”

Koordinatör: Abdullah Safa Can

Editörler: Ġlknur Baydoğan, KürĢat Mücahit Topcugil, Mustafa Can Tiryaki

Fotoğraflar: @uyghurbrothers/instagram

ĠÜ Milliyetçi Kulüpler Topluluğu

Azerbaycan-Türkiye KardeĢlik ve DayanıĢma Topluluğu

Bağımlılıkla Mücadele Kulübü

ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Kulübü

ÇağdaĢ Türk Politikaları Kulübü

Farsça Kültür Topluluğu

Hür Hukuk Kulübü

Tarih Topluluğu

Türkçe YaĢam Kulübü

Türk Dünyası Ġktisadi AraĢtırmalar Kulübü

Türk Ġslam Medeniyeti AraĢtırmaları Kulübü

Türk Tarihi ve Sanatları Kulübü

Türk Tarih Kulübü

2


SUNUŞ

Yarım asrı aĢkın süredir Çin tarafından Doğu Türkistan‟daki Müslüman Türklere zulüm

uygulanmaktadır. Ancak zulmü gerçekleĢtiren Çin‟in, siyasi ve ekonomik gücünün

caydırıcılığı, Çin tarafından sistematik bir Ģekilde uygulanan soykırımın dünya kamuoyu

tarafından görmezden gelinmesine sebep olmaktadır. Birtakım uluslararası deklarasyonlar

haricinde Çin zulmü hakkında gerek devletler gerekse uluslararası örgütler tarafından Çin‟in

somut bir yaptırıma maruz bırakılması söz konusu olmamıĢtır. Uygur Türkü soydaĢlarımız

insanlık dıĢı muamelelere maruz bırakılarak Doğu Türkistan Bölgesi‟nde Ġslamiyet‟in ve

Türklüğün varlığı sonlandırılmak istenmektedir. Doğu Türkistan‟daki soykırıma Türki

Cumhuriyetler ve Ġslam devletleri tarafından tepki gösterilmemesi Türklük bilincine sahip her

soydaĢımızın yüreğini sızlatmaktadır.

Son dönemde, Çin ile Türkiye arasında 2017 yılında imzalanan suçluların iadesi

anlaĢmasının, CumhurbaĢkanı tarafından TBMM‟ye gönderilmesiyle ülkemizde yaĢamını

sürdüren Uygur Türkü soydaĢlarımızın ahvali hakkında, milletimiz nezdinde, derin bir endiĢe

uyanmıĢtır. Bizler yukarıda özetlediğimiz etkenlerin sonucunda, Ġstanbul Üniversitesi

Milliyetçi Kulüpler Topluluğu‟na mensup öğrenciler olarak Doğu Türkistan ve Uygur

Türklerinin geçmiĢten günümüze, siyasi ve içtimai olarak, yaĢam mücadelesini inceleyip

gelinen son aĢamayı hukuki ve siyasi açıdan yorumlayarak milletimize sunmayı kendimize

görev addettik.

Bu çalıĢmanın bir diğer amacı ise ülkemizde terör ile arasına mesafe koyamamıĢ siyasi

partiler tarafından, Uygur Türkü soydaĢlarımızın durumu öne sürülerek siyasi manipülasyon

yapılmasının önüne geçmektir. Bizler soydaĢlarımızın kıymetini biliyor, onlar için

endiĢeleniyoruz. Milliyetçi öğrenciler olarak imkanlarımız elverdiğince soydaĢlarımızın sesi

olmaya devam edeceğiz ve onların yanında olacağız.

Velhasılıkelam bu çalıĢma, akademik bir çalıĢma olmamakla birlikte Türklük bilincine

sahip üniversite öğrencilerinin vicdanının sesidir.

Abdullah Safa Can

3


4


5


O‟nu bayram zamanı haberlerde gördümdü.

BARAT HACI AZADLIK ĠSTĠYOR!

Yüzyıllık bir hüznün fıĢkırdığı gözlerinde iki iri yaĢ ırmağı, uzun, gür ve beyaz sakallarına

doğru devrilirken, bir elini yumruk yapmıĢ hıçkırıyordu.

Diğer bileği, Kızıl Çin konsolosluğunun demir parmaklıklarında kelepçeli...

BaĢında Uygur takkesi, ayağında mesler ve lastik ayakkabılar.

Diyebilirsiniz ki, baĢı Türkistan, ayağı Makedonya...

ĠĢte öyle bir adam.

Barat Hacı.

***

Barat Hacı.

Seksen yedi yıllık ömrünün tam yirmi iki senesi, Kızıl Çin‟in zindanlarında geçti.

Yirmi iki yıl boyunca Ģu meĢhur Çin iĢkencesinin en damıtık örnekleriyle tanıĢtı.

Bir buçuk metre uzunluğunda, seksen santim geniĢliğinde basık bir hücrede yirmi iki yıl

boyunca çıldırmaya ve ölüme direndi.

Gün ıĢığını, günde yalnızca beĢ dakika görebiliyordu.

O da, birinden su içip yemek yediği, diğerine abdest bozduğu iki toprak kaseyi cellatlarına

uzatmak için...

Elleri, ayaklarına zincirliydi; tam on altı okkalık zincirlerle.

Ne et, ne yağ. Çeyrek asır boyu, her gün bir parça mısır ekmeği... “Eğer” diyordu, “bir gün

oruç tutup bir gün yememiĢ olsaydım, çoktan ölürdüm.”

6


Saçı ve sakalı beline inmiĢti. Tırnaklarını taĢlara sürterek kısaltabiliyordu. Öyle kirlenmiĢlerdi

ki, pantolonları çıtır çıtır kırılıyordu.

“Yirmi iki yıl boyunca” diyor Barat Hacı, “geceleri Kur‟an okuyup namaz kıldım, gündüzleri

de idman yaptım. Öyle olmasaydı...”

Her cümlesini “Allah beni sakladı” diyerek bitiriyor.

Yirmi iki yıl, böylece bitiyor.

***

Nihayet Türkiye.... ġu bizim bezden yapma bir top gibi teptiğimiz, Ģu bütün Müslüman-

Türklerin rüyası Türkiye...

Çinliler, burnuna acı biberle kaynamıĢ sirke karıĢımı döktükleri için gözleri biraz zayıf. Öyle

iĢkenceler görmüĢ ki, bağırsakları bedeninde yer değiĢtirmiĢ. Bir operasyon ve böbreği de yok

artık.

Ama Barat Hacı dimdik ayakta! Öyle ayakta ki, Türkiye‟de görmeye baĢladığımız

Gökbayrak‟ı o sallıyor. “Namazdan sonra uyku tutmadı, dolaĢmaya çıktımdı” diyor, sabah

vakti gizlice sızdığı Rum Kesiminde askerlere... Hacca gidip, orada bayrak açıyor, eylem

yapıyor... “Ben ayaktayım!” diyor Barat Hacı...

***

En gayretlilerimiz bile, nihayet haritaları açıp petrol boru hatlarının üstüne kırmızı iĢaretler

koyuyoruz.

Oysa müslüman direncinin ne olduğuna, bireysel cehdin neye tekabül ettiğine gelince, orada

sözü Barat Hacı alıyor.

“Komünist” derken, sanki tükürüyor. Ve sanki tükürürken, gözetim altında tutulduğu üç yıl

boyunca, sırtında „vatan haini‟, göğsünde „pan islamist - pan türkist” yazılı beyaz mintanıyla

temizlediği komünist helalarına tükürüyor.

“Ya istiklal, ya ölüm!” diyor yumruklarını sıkarak.

Barat Hacı, bizim oyunumuzdaki eksik taĢı tamamlıyor. Barat Hacı bir yaĢamak dersi veriyor.

O‟nun yumruğu, bol füzeli Çin‟i, bol petrollü Rus‟u ve bol çaĢıtlı Ġngiliz‟i tuz-buz edecek.

O‟nun elleri, yeni doğan Doğu Türkistan‟ın ceviz beĢiği...

Çünkü O‟nun adı Barat Hacı.

Yani Berat.

Yani KurtuluĢ...

7


DOĞU TÜRKĠSTAN TARĠHĠNĠN BĠR ÖZETĠ

Bu yazı, kesinlikle akademik manada Doğu Türkistan meselesine değinmek için

yazılmıĢ bir yazı değildir. Bu yazı en basit tabirle, Türklerin Doğu Türkistan‟da bulunmasının

tarihidir. En eski zamanlardan değil, Çinlilerin “Batı Bölgeleri” kavramını kullanması ile

baĢlanmıĢ 20. yüzyıla kadarki siyasi olaylar ele alınmıĢtır. Okuyucuyu kalıp tarihlere boğmak

yerine genel olarak Doğu Türkistan‟da kurulmuĢ devletlerin isimlerini vermek ve bölge

yönetiminin kimde olduğunu belirtmek amacı güdülen yazı okuyucuya gösterecek ki; Doğu

Türkistan çok kısa bir dönemde Çin yönetimi altında kalmıĢtır. Geri kalan dönemlerde

Türkler bu bölgelerin hem halkını hem de yönetimini oluĢturmuĢtur.

Tarih boyunca Doğu Türkistan, medeniyetlerin mücadele alanı olmuĢtur ve günümüzde

de olmaya devam etmektedir. Çinliler yazdıkları eserler ile Doğu Türkistan‟ı kendilerine mal

etmek isterken Batılı tarihçiler de bu bölgeyi “Hint-Ġran” medeniyetinin bir ürünü olarak

kabul etmiĢtir. Bunun belli baĢlı nedenleri vardır:

Öncelikle bu bölge dünyadaki en eski Ģehirlerinden bazılarına ev sahipliği etmektedir.

(daha fazla bilgi için KürĢat Yıldırım‟ın “Doğu Türkistan‟ın Tarihi Coğrafyası” ve “Doğu

Türkistan ġehirleri” eserleri okunabilir) Ġkinci olarak bu bölge Türkistan ve Avrasya sahasının

kalbi durumundadır. Son olarak da tarihin en eski ve en önemli ticaret yollarından biri olan

Ġpek Yolu‟nun hâkimiyeti için bu bölgenin hâkimiyet altına alınması zaruridir. Günümüzde

Doğu Türkistan‟ın Doğu-Batı arasında siyasi mücadele alanı olmasının nedenleri bu Ģekilde

özetlenebilir.

8


Doğu Türkistan bölgesinin neresi olduğunu bilmek, tarihini öğrenmek için önemlidir.

Unutmamak gerekir ki, Doğu Türkistan kavramı dönem dönem farklılıklar içermiĢtir. Ahmet

TaĢağıl, Ġslam Ansiklopedisi‟nin “Türkistan” maddesinde Doğu Türkistan‟ın coğrafyasını Ģu

Ģekilde tanımlamıĢtır:

“Altay dağı, Tanrıdağı ve Karanlık gibi yüksek sıradağlara sahip olsa da iç ve doğu

tarafı kum çölüyle kaplıdır. Tarım deryası, İli, İrtiş, Manas, Ulungur, Karaşeher başta gelen

nehirlerdir. İki büyük gölü Sayram ile Buğda’dır. Buradaki Taklamakan çölü yaklaşık

500.000 km 2 ’dir. Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan cumhuriyetleriyle Pakistan, Hindistan,

Keşmir, Tibet, Moğolistan ve Çin ülkelerine komşudur. Tarihî İpek yolunun önemli bir kısmı

günümüzde yenilenmiştir. Kâşgar, Hoten, Yarkent, Aksu, Kuça ve Üç-Turfan Altı Şehir diye

anılan şehir ve bölgeleri tarihî öneme sahiptir.”

M.Ö.206‟da Çin kaynaklarında “Batı Bölgeleri” olarak geçen Doğu Türkistan, Çinliler

tarafından Hunların atalarının toprakları olarak kabul ediliyordu.(Yıldırım,2012, s.425) Batı

Bölgesi adlandırması da muhtemelen Hunlardan alınmıĢtı.

Han Ġmparatoru Wu Di devrinde Çinliler, kuzey bölgelerine Zhang Qian adındaki

elçisini göndererek buralar hakkında bir rapor hazırlattı. Wu Di, bu rapordan sonra Ġpek Yolu

ticaretini geliĢtirmek ve yeni rotalar oluĢturmak adına Doğu Türkistan Ģehirlerini ele

geçirmiĢtir. Ardından da Hunlar bağımsızlıklarını kaybetmiĢtir. Hoten, KaĢgar ve Turfan gibi

Ģehir-bölge devletleri de Hunlar ve Çinliler arasında denge siyaseti güderek kendi

bağımsızlıklarını korumaya çalıĢmıĢlardır. (TaĢağıl, TDV ĠA “Turfan” “Hoten”) Bahsedildiği

gibi Hunların siyasi gücünü kaybetmesi ile bu bölgeler Çinlilerin eline geçmeye baĢlamıĢtır.

Hunların yıkılıĢından Juan-Juan devletinin güçlenmesine kadar bazı Türk boylarının burada

kısa süreli hâkimiyet kurduklarını görmekteyiz. Juan-Juan‟lar Doğu Türkistan‟ın birçok

bölgesini ele geçirmiĢler ve Türk boyları Juan-Juan‟lara tabi halde bu bölgelere

yerleĢmiĢlerdir. Örnek olarak, Turfan bölgesinde Tölesler yaĢamaya baĢlamıĢlardır. (TaĢağıl,

TDV ĠA “Turfan”)

Göktürkler, tarih sahnesine çıktıklarında Juan-Juan‟ları yenmiĢler ve onların yönettiği

bölgeleri ele geçirmiĢlerdir. Batı Göktürkleri, bu bölgelerde egemenlik sağlamaya baĢlamıĢtır.

Söylememiz gerekir ki bu bölgeler, Ģehir devletlerine benzer bir yapı ile yönetiliyordu. Yerel

hükümdarlar daha büyük hükümdarlara (Bozkır devletleri [Göktürk-Juan Juan] veya Çin

hanedanları) bağlılık sunuyorlardı. Göktürklerin 630 yılında Tang Hanedanı tarafından

9


yıkılmasından sonra bu bölgeler farklı dönemlerde Çin yönetimine geçmiĢtir. Çinliler, bu

bölgeleri “ileri karakol” olarak görmüĢlerdir.

Doğu Türkistan topraklarının batı tarafları 8. yüzyılda Arapların, Tang Hanedanının ve

Türklerin mücadelesi arasında kalmıĢtı. Özellikle Karluklar ve TürgiĢler, bu bölgeyi Arap ve

Çin etkisinden korumayı amaçlamaktaydı. Buna rağmen Ģehirler sürekli el değiĢtirmekteydi.

Örneğin 719 yılında Çinlilerin elindeki KaĢgar, Araplar tarafından ele geçirildi. Ardından da

Karluklar bu toprakları 750 yılında Araplardan aldılar. ( Hitchins, TDV “KaĢgar”) Bölgedeki

kısa Uygur egemenliğinden sonra 9. yüzyılın sonlarında Karahanlılar yönetimde söz sahibi

olmuĢ, bu devirde bölge ĠslamlaĢmaya devam etmiĢ, Satuk Buğra Han ile birlikte de

Karahanlılar Ġslamiyet‟i kabul etmiĢlerdir. Büyük Selçuklular, Sultan MelikĢah devrinde

Semerkand ele geçirilince KaĢgar hanı MelikĢah‟a tabi olmuĢtur. Büyük Selçukluların Sencer

devrinde güçsüzleĢmesine kadar bu bölgeyi elinde tutmuĢ, 1131 yılında KaĢgar, Hoten ve

çevresi Karahıtaylar tarafından ele geçirilmiĢtir.

840 yılında Turfan‟da -Doğu Türkistan‟ın doğusunda- kurulan yeni Uygur devleti -ki

Turfan ya da BeĢbalık Uygurları olarak anıldılar- tarafından Doğu Türkistan‟ın bazı bölgeleri

ele geçirildi. Çin tarafından himaye edilen bu devlet 911‟de bağımsızlığını kazandı. Cengiz

Han‟ın zuhuruna kadar da bu bölge Uygurlar tarafından yönetildi.

Doğu Türkistan‟ın hem doğusunu hem de batısını tekrar ortak bir yönetim altında

toplayan, Cengizliler olmuĢtur. Daha doğudaki bölgeler Cengiz‟e tabi olurken daha batıdaki

bölgeler Cebe Noyan komutasında 1218 yılında Cengiz Ġmparatorluğu egemenliğine geçti.

Cengiz‟in ölümü ile beraber bu toprakların yönetimi oğlu Çağatay‟a geçti. Çağatay yaĢadığı

dönem boyunca bu topraklarda bir devlet kurmamıĢ, kardeĢi Ögeday‟a bağlı kalmıĢtır. Onun

topraklarında torunu Algu Çağatay Hanlığı‟nı kurdu.

Çağatay topraklarını ele geçiren Timur, bu toprakların özellikle batı uçlarında hâkimiyet

sağlamak için Duğlatlar ile mücadele içine girmiĢlerdir. Timurluların zayıflamasını fırsat

bilen Çağatay Hanları, Seyyid Han (1514-1533) devrine kadar burada mücadele ettiler.

Seyyid Han; burada Seyidiye Hanlığı‟nı kurdu. Çocukları bu devleti yönetemedi ve

Uyguristan-AltıĢehir yani Doğu Türkistan‟ın doğusu ve batısı arasında mücadeleler baĢladı.

Burada yeniden Ģehir devletleri oluĢtu.

Bu dönemde yönetimi tekrar tek elde toplamak için batıda Hoca Ġshak ve doğuda Hoca

Kalan halkı örgütlemeye baĢladı. Hoca Ġshak‟ın taraftarları Ġshakiyye (Karatağlık), Hoca

Kalan‟ın taraftarları da Afakıyye (Aktağlık) olarak ikiye ayrıldı ve doğu-batı mücadelesi daha

10


da kızıĢtı. Bu devre literatürde Hocalar Devri (1678-1755) denmektedir. (TaĢağıl, TDV

“Türkistan”) Bu devirdeki mücadeleler, Çin‟in bölgeye girip burayı ele geçirmesine neden

oldu. Burada yerel bir yönetim kurdular. Bu dönemden sonra irili ufaklı bazı isyanlar

çıkmıĢtır. Cihangir, bölgenin diğer hocaları ve Kırgızların yardımı ile KaĢgar‟ı ele geçirdi

lakin bu isyan çok sürmedi. 1831‟de Mehmed Ali Han KaĢgar, Yarkent, Hoten ve Aksu‟yu,

1846 ve 1854‟te Muhammed Emin, KaĢgar‟ı iki kere kurtarsa da baĢarılı olamadılar.

“1862’de patlak veren Döngen (Çinli Müslüman) isyanı Cungarya’ya yayılınca Kaşgar için

bir fırsat doğdu. Kırgız kumandanı Sadık Bey Kaşgar’a girdi ve şehri Cihangir’in oğlu

Büzürg’e teslim etti.” (TaĢağıl TDV ĠA “Türkistan”) Muhammed Yâkub Bey KâĢgar‟a geldi

ve Büzürg Han‟la birlikte Çin kuvvetlerini yenerek KaĢgar‟ı ve bütün Ģehirleri aldılar. Yakub

Han 1868‟de Tufan‟ı da ele geçirmeyi baĢardı. Ardından Rus, Ġngiliz elçileri ile görüĢen

Yakub Han onlarla anlaĢma yaptı. Ġstanbul‟a da elçi gönderdiler. Osmanlılar, top ve silahtan

oluĢan askeri yardımla beraber bazı subayları ve bir heyeti Murad Efendi baĢkanlığında

gönderdi. (Ahmet TaĢağıl TDV ĠA “Türkistan”) Burada söylenmesi gereken önemli bir durum

da bu olaydan sonra Abdülaziz adına hutbe okutulmasıdır.

Yakub Han‟ın ölümü ile birlikte çocukları ve beyleri arasında çıkan mücadeleden

faydalanan Çinliler, Ruslarla ortak hareket ederek 17 Ağustos 1876 tarihinde Urumçi‟ye

yürüdüler. Bir buçuk yıl sonra Aralık 77‟de KaĢgar‟ı da alarak buradaki Türk yönetimine son

verdiler. 3 yıl sonra Doğu Türkistan bölgesinin adı Xin-jiang olarak değiĢtirildi. 1884‟te bu

bölge Xin-jiang Vilayeti adını aldı.

KAYNAKÇA

Ahmet TAġAĞIL, "Türkistan”, TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/turkistan

(14.01.2021).

----, "Hoten", TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/hoten (14.01.2021).

----, "Turfan", TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/turfan (14.01.2021).

Ali AHMETBEYOĞLU, “Orta Asya Satrancında Doğu Türkistan‟ın Önemi”, Türk Yurdu,

287 https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=1558 (14.01.2021)

Keith HITCHINS, "KaĢgar", TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/kasgar (14.01.2021).

KürĢat YILDIRIM, Çin Kaynaklarında Türkistan Şehirleri, Ötüken, Ġstanbul, 2013

----, Doğu Türkistan’ın Tarihi Coğrafyası, Ötüken, Ġstanbul, 2016

----,“Doğu Türkistan Ve Ġlk Sakinleri”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XII/1, 2012,

s.419-440.

11


20. ASIRDA DOĞU TÜRKĠSTAN’IN SĠYASĠ VARLIK MÜCADELESĠ: DOĞU

TÜRKĠSTAN ĠSLAM CUMHURĠYETĠ

Eğer ki mezalim tarihi yazılsa

Yüzlerce sayfa ayrılır Türkistan’a

GĠRĠġ

Yalnızca Türk dünyasının değil tüm dünyanın, insanlığın kanayan yarası olarak

zikredebileceğimiz olaylar, Doğu Türkistan‟da yalnızca bugün değil, uzun süreden beri

yaĢanmaktadır. Egemen unsur tarafından, asimilasyon politikaları kapsamında yapılan

insanlık dıĢı faaliyetler pek doğaldır ki dünyanın diğer güçlerinin de dikkatini çekmiĢtir.

Ancak gösterilen tepkilerin Ģiddeti ise masa üzerinde duran bardaktan su taĢıramayacak

derecededir. Yapılan çalıĢmalar, rapor adı altında kâğıt üzerlerinde kalmıĢ, liderlerin iki

dudağı arasından yokluğa kanatlanmıĢtır. Doğu Türkistan‟da yaĢanılanlar, özellikle büyük

güçlerin uluslararası arenada kendi aralarındaki rekabet ve mücadele sahalarında bir

enstrüman olarak kullanılmıĢtır ve kullanılmaya devam etmektedir.

Bütün bu gerçekleri göz önünde bulundurarak, bu yazıyı gözü dönmüĢlüğün açtığı

yaralara merhem olması niyetiyle yazıyorum. Bu yazıda, 20. Asırda Doğu Türkistan‟da

yaĢanan zulümlere karĢı tepkileri, baĢarılı/baĢarısız bağımsız giriĢimleri, siyasal alanda varlık

mücadelelerini ele alacağım.

Ġki Dünya SavaĢı Arası Süreç: Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti’nin Kurulması

20. yüzyıl dünyanın yaĢadığı en uzun yüzyıllardan birisi olma niteliğini taĢımaktadır.

Bu yüzyıla; iki dünya savaĢı, soğuk savaĢ, siyasi, teknolojik, askeri devrimler ve çeĢitli

12


toplumsal olaylar sığmıĢtır. Ġmparatorlukların yıkılması akabinde kurulan modern ulus

devletler ve bu imparatorluk bakiyesi devletlerde baĢ gösteren yeni ulusların inĢa süreçleri bu

dönemde yaĢanmıĢtır. Doğrudan yeni egemen güçlerin eliyle Ģekillendirilen bu süreç tetkik

edilmeye değerdir. Cemiyet-i Akvam‟ın baĢarısızlığı ve yaĢanan ekonomik buhran sonucunda

Avrupa‟da radikal görüĢlerin taraftarlarının artmasıyla birlikte gelen Ġkinci Dünya SavaĢı

bütün yıkıcılığıyla dünyayı kasıp kavurmuĢ ve sağ kalan iki büyük güç, iki karĢıt ideoloji

temsilcisinin yarım asır boyunca toplumsal, siyasal, iktisadi ve teknoloji gibi birçok alanda

yarıĢına Ģahitlik edecektir.

Dünyanın birçok yerinde siyasi dinamiklerin değiĢtiği bu yüzyılda Asya kıtasındaki

geliĢmeler es geçilemez. Sömürgeleri vasıtasıyla varlığını Asya‟da da hissettiren Ġngilizler,

19. Asrın ilk yarısının sonu ve ikinci yarısının baĢlarında Çin ile yapılan Afyon savaĢları ile

ticari haklar elde etmiĢ, Çin‟e diz çöktürmüĢtür. Bütün bu etkiler ıĢığında Çin, aynı zamanda

20. Asra ilginç bir ayaklanmayla “BOXER ĠSYANI” ile girmiĢtir. Bu isyan, bize gösterebilir

ki o zaman zarfında Çin‟de sosyoekonomik eĢitsizlikler ziyadesiyle ayyuka çıkmıĢtır. Bu

isyan, batılı güçlere ve sömürgeci bir imparatorluk haline gelen Japonya‟ya karĢı bir isyandır.

Ancak baĢarısız olmuĢtur. Bu olaydan -çok değil 10 sene- sonra yaĢanan “Xinhai Devrimi” ile

birlikte Çin‟de 2000 senedir süregelmiĢ imparatorluk dönemi sonlanmıĢtır. Bu devrim ile

birlikte kurulan Çin Cumhuriyeti ile Modern Çin Tarihi‟nin baĢladığını söyleyebiliriz.

Bu yaĢananları takiben Çin ülkesi içerisinde yaĢanılan otorite boĢluğu asırlardır bu

topraklarda yaĢayan Türkleri bağımsızlıklarına kavuĢma düĢüncesine sevk etmiĢtir. GeçmiĢte

birçok kez baskı ve zor kullanma yoluyla bağımsızlıklarına ket vurulan Türkler, kendi

bölgelerinde uyanıĢ hareketleriyle, bugüne değin anlatılagelecek olan kahraman Ģahsiyetlerin

mücadele azmiyle zulme karĢı dik durma cesaretini topyekun gösterebilmiĢtir. Konjonktüre

uygun bir biçimde politikalar belirleyen Türk önderler bağımsızlık giriĢimlerinde

bulunmuĢtur.

Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti’nin Kurulması

1911 senesinde Qing Hanedanı‟nın yıkılmasıyla birlikte Çin‟de baĢ gösteren merkezi

otorite boĢluğu, Çinli yerel güç ve toprak ağalarının Müslümanlara ve Moğollara karĢın

yürüttükleri baskı politikası çeĢitli çatıĢmaların çıkmasına yol açmıĢtır. 1917 Ekim devrimi ile

dünyaya “yeni bir Ģeyler” söyleme iddiasında olan Ruslar (SSCB) 1921 senesinde, Orta

Asya‟da yürüttükleri “yeni ulus inĢası” politikası kapsamında Uygur Türklerini, Doğu

Türkistan‟dan gelen yerleĢik halk olarak tanıdı.

13


1931 ve 1932 senelerinde Yerel Müslüman halk Huilerin de katılımı ile birlikte isyanın

merkezi haline gelen Doğu Türkistan‟da yaĢanan geliĢmeler KaĢgar merkezli olarak 12 Kasım

1933 tarihinde Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti‟nin kurulmasının önünü açtı. Bu yeni

cumhuriyetin kuruluĢuyla “Doğu Türkistan” kavramı tarihin büyük bir kısmı boyunca sırf

coğrafi bir tanım olarak iĢlev göstermesinden ziyade artık ilk kez siyasi bir boyut taĢımaya

baĢladı. 1

Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti 30 maddeli bir anayasa ilan etmiĢ ve bugün de

kullanılan ay yıldızlı gök bayrağı cumhuriyetin bayrağı olarak belirlemiĢtir. Hoca Niyaz Hacı

da bağımsız devletin cumhurbaĢkanı olmuĢtur. (DOĞU TÜRKĠSTAN RAPORU, ĠNSAMER)

Batılı bir devlet gibi organize edilen “Doğu Türkistan Ġslâm Cumhuriyeti”, modern

çağdaki benzerleri gibi bir bayrağa, bir anayasaya ve milli marĢa sahipti. Milli marĢın

sözlerinde kurulan cumhuriyetin “Türk halkının ana vatanı” olduğu vurgulanıyordu. Kurucu

kadrosu ise din adamları yerine, tüccar ve eğitmenlerden oluĢuyordu. KaĢgâr‟da 1885‟te

kurulan daha sonra ise eğitimlerini derinleĢtirmeleri için Ġstanbul, Kazan ve St. Petersburg

gibi merkezlere gönderen ilk Ġslâmi okulların öğrencileri böylece memleketlerine siyasi bir

proje kazandırmıĢ oluyorlardı. 2

Bu cumhuriyetin baĢbakanı olan Sabit Damulla Türkiye‟de yaĢanan modernleĢme

giriĢimlerinden haberdardı. Bu geliĢmeleri büyük bir hayranlıkla takip ediyordu. Türkiye‟de

oldukça tanınan, Ġsa Yusuf Alptekin bu kurucu meclisin baĢkanlığını yürütmekteydi.

Anayasası ile birlikte tam bir bağımsızlık teĢkil eden bu Cumhuriyet, dergi yayınlarıyla

birlikte diğer Türk ve Ġslam coğrafyalarına varlığını tanıtmaya çalıĢan kurucu kadro,

umduğunu bulamamıĢtır. Varlığını diğer büyük güçlere göstermeyi amaçlamıĢtır. Aynı

zamanda BirleĢik Krallık ve Türkiye gibi ülkeler tarafından tanınmayı beklese de bu arzusu

karĢılıksız kalmıĢtır.

Sovyetlerin bölgedeki politikaları böyle bir bağımsızlık giriĢimin aleyhineydi. Çin‟e

bağlı bir bölge olarak kalmasını tercih ediyordu. Çünkü böylesine baĢarılı bir bağımsızlık

giriĢiminin, Ģüphesiz ki kendi topraklarında bulunan Türkleri harekete geçirmesi olasılığı

SSCB‟nin hiç hoĢuna gitmezdi. Buna ek olarak kurucu kadro içinde yaĢanan çeĢitli fikir

ayrılıkları, sağlanan bu birlik ruhuna büyük zarar verdi. Sovyetlerin askeri yardımlarını alan

1 Milward James A. Eurasian Crossroads: A History of Xinjiang

2 (https://www.gzt.com/mecra/dogu-turkistanda-cumhuriyet-tecrubeleri-3428462) Erişim Tarihi: 04.01.2021

14


Çin güçleri bu milli uyanıĢı bastırmıĢtır. Ne yazık ki bu devlet kurma giriĢimi baĢarısız

olmuĢtur.

Devletin yıkılmasında ne yazık ki Müslüman Çinli Donganların da rolü olmuĢtur. Doğu

Türkistan iĢgal edildikten sonra göçmen Çinlilerle birlikte Doğu Türkistan‟a gelmeye

baĢlayan Donganlar, Müslüman oldukları için fazla dikkat çekmemiĢ ve tepki görmemiĢtir.

Ancak Donganların bölgenin bağımsızlık çabalarında ve diğer siyasi olaylarda sürekli Çin

tarafında yer almaları ve kültürel anlamda tamamen Çin kültürüne mensup olmaları Doğu

Türkistan Devleti için olumsuz sonuçlar doğurmuĢtur. Ne var ki bölgede yaĢanan katliamlarda

payı olan bu Müslüman Çinliler de bir süre sonra Ruslar tarafından katledilmiĢtir. (DOĞU

TÜRKĠSTAN RAPORU, ĠNSAMER)

KAYNAKÇA

“Doğu Türkistan‟da Cumhuriyet Tecrübeleri”,https://www.gzt.com/mecra/doguturkistanda-cumhuriyet-tecrubeleri-3428462

, EriĢim Tarihi: 09.01.2021

Doğu Türkistan Raporu, ĠNSAMER, AraĢtırma 119, Temmuz 2020.

Milward James A. Eurasian Crossroads: A History of Xinjiang, Columbia University Press,

(2007).

15


DOĞU TÜRKĠSTAN MĠLLĠ MARġI

Qurtulush yolinda sudek aqti biznig qanimiz,

Sen üçün ey yurtimiz bolsun pida janimiz.

Qan kiçip hem jan birip akhir qurtuldurduq sini,

Qelbimizde qutquzushqe bar idi imanimiz.

Yar-i hem dem boldi biznig himmitimiz sen üçün,

Dunyani sorghan idi ötken ulugh ejdadimiz.

Yurtumuz biz yüz-közigni qan birle pakizliduq,

Emdi hiç kirletmigeymiz çünki Türktur namimiz.

Attila, Çinggiz, Tömür Dünyani Titretken idi,

Qan birip nam alimiz biz ularnig evladibiz.

Çiqti jan hem aqti qan düshmendin boldi el aman

Yashisun hiç öçmüsun parlansun istiqbalimiz.

16


Türkiye Türkçesi

KurtuluĢ yolunda su gibi aktı kanımız,

Senin için ey yurdumuz, olsun feda canımız

Kan dökerek, can vererek, seni kurtardık,

Kalbimizde, kurtuluĢ için imanımız vardı.

Yar oldu, himmetimiz sana,

Dünyaya hükmetmiĢti geçmiĢ ecdadımız.

Yurdum, kanla temizledik seni,

Artık hiç kirletmeyiz, çünkü Türk‟tür namımız.

Atilla, Cengiz, Timur dünyayı titretmiĢti,

Kan verip Ģan alan biz onların evlatlarıyız.

Can verdik, aktı kanımız, aldık düĢmandan intikam

YaĢasın, hiç sönmesin parlasın istikbalimiz.

17


TÜRKĠYE TÜRKÇESĠ- ÇAĞDAġ UYGUR TÜRKÇESĠ ORTAK BAZI

SÖZLER DERLEMESĠ

Önceki yazılarda Uygurların tarihinden bahsedildi. Uygurlar en eski devirlerden

itibaren Türk tarihinin en önemli bileĢenlerindendir. Ancak Uygur Türkleri ile Türkiye

Türkleri arasındaki bağı göz önüne sererken yalnız tarihteki siyasi birlikleri, iliĢkileri veya

kader birliğimizi zikretmek yetmez. Yüzyıllarca süren birlikteliğimiz ve hemen hemen aynı

geliĢim çağlarını geçirmiĢ olmamız lokal kültürlerimizi de birbirine yaklaĢtırmıĢtır.

Toplumu meydana getiren kültürün en temel birleĢtirici unsuru dildir. Uygur dili Türk

dilleri ailesinin “Karluk” kanadında olmasına rağmen bakıldığında Türkiye Türkçesi ile temel

kelimelerde ciddi bir benzerlik görülmektedir. Aramızda binlerce kilometre olmasına rağmen

ve tarih içerisinde belli bir dönemden sonra farklı coğrafyalarda farklı devletler altında farklı

olaylar ve dönemler yaĢamamıza rağmen dildeki benzerlikler korunmuĢtur. Bu benzerliğe

vurgu yapabilmek için en temel kelime gruplarından örnekler vermeye çalıĢtık. Bu kelimeler

incelendiğinde görülecektir ki Doğu Türkistan‟ın gerçek sahibi Uygur Türkü soydaĢlarımız ile

bizlerin “anası” da bir “atası” da bir, “yettesi” de bir “yetmiĢi” de bir “özümüz” bir

“ögütümüz” bir. Bu nedenle acımız da bir olmalı sevincimiz de bir olmalı. SoydaĢlık

hukukumuzu ve birbirimize karĢı olan tarihsel ödevimizi yerine getirmedikten sonra bu

hakikat kuru dilbilimsel ve etnografik benzerlikler kümesi olarak kalacaktır. 21. yüzyıldaki

tarihsel ödevimiz ise Atayurt Doğu Türkistan‟ı “yalguzlug” ve “ḳarañġu” içinde

bırakmamaktır.

18


19

Hayvan Adları

Tr.

ÇUy.

at

at

yılkı

yilḳi

keçi

eçkü

tavuk

toxu

oğlak

oġlaḳ

koyun

koy

kirpi

kirpe

örümcek

ömçük

kuzgun

ḳuzġun

Akrabalık-Cinsiyet

Tr.

ÇUy.

anne,ana

ana

ata

ata

kız

ḳiz

oğul/oğlan

oġul/oġlan

erkek

erkek

kişi

kişi

üvey

ögey

Beden

Tr.

ÇUy.

el

el

kol

ḳol

baş

baş

ayak

ayaḳ

ağız

ėgiz

yüz

yüz

göz

köz

kulak

ḳulaḳ

saç

çaç

kirpik

kirpik

beyin

meye

omurga

omurtḳa

Renk Adları

Tr.

ÇUy.

ak

aḳ

kara

ḳara

sarı

sėriḳ

yeşil

yeşil

kızıl

ḳizil


20

Sayı Adları

Tr.

ÇUy.

bir

bir

iki

ikki

üç

üç

dört

tört

beş

beş

altı

alte

yedi

yette

sekiz

sekkiz

dokuz

toḳḳuz

on

on

yirmi

yigirme

otuz

ottuz

kırk

ḳiriḳ

elli

ellik

altmış

altmiş

yetmiş

yetmiş

seksen

seksen

doksan

toxsan

yüz

yüz

bin

miñ

Gündelik Hayattan Kelimeler:

Tr.

ÇUy.

doğru

toġri

az

az

su

su

et

et

yalnız

yalġuz

o

o

bu

bo

şu

şo

balta

palta

ev

öy

ılık

illiḳ

öz(kendi)

öz

yalan

yalġan

el/il

el

paha(fiyat,değer)

baha

kar

ḳar

yarım-tam

yerim/tam

altın

altun

gümüş

kümüş


21

sevgi

süygü

gün

kün(aynı zamanda güneş)

tek

taḳ

gömlek

köynek

yine

yene

yer

yer

kir

kir

öğüt

ögüt

karanlık

ḳarañġu

Çeşitli Fiiller

bak-

baḳ-

giy-

kiy-

bin-

min-

git-

kėt-

çık-

çiḳ-

bil-

bil-

iç-

iç-

gör-

kör-

sev-

süy-

öl-

öl-

kork-

ḳorḳ-

katıl-

ḳėtil-

değ-

teg-

gir-

kir-


ÇĠN KOMÜNĠST PARTĠSĠ’NĠN DOĞU TÜRKĠSTAN’DAKĠ ASĠMĠLASYON

POLĠTĠKALARI

GiriĢ

Çin Halk Cumhuriyeti‟ne bağlı, Doğu Türkistan adıyla da bilinen, Sincan Uygur Özerk

Bölgesi uzun zamandır yaĢadığı insanlık dramıyla dünya gündeminde yer almakla beraber

çekilen acılar durdurulamamaktadır. Kısa süreli bağımsızlık dönemleri yaĢamıĢlarsa da Uygur

Türkleri uzun yıllardır Çin‟in etnik asimilasyon politikaları ile ezilmektedirler. 3 Türk tarihi

için önemi büyük olan Sincan Uygur özerk bölgesinde yaĢayan Türkler bugün emperyal ve

insanlık dıĢı politikalarıyla Çin etkisi altında eritilmeye çalıĢılmaktadır. Bölgede bulunan

Türkler asimile edilmeye ve bu coğrafyadan silinmeye çalıĢılmaktadır. Çin‟in bu vahĢi

politikalarını incelemeden önce Çin siyasi görünümü ve ÇKP‟ye dair bir bilgilendirmeyle

baĢlamak istiyorum.

Çin Siyasi Yapısı ve Azınlıklara Genel BakıĢ

1 Ekim 1949 tarihinde kurulan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin siyasi yapısı tek parti

yönetimine dayanmaktadır. Çin Komünist Partisi (ÇKP) ülkenin tek siyasi hakimidir. ÇKP

1921 yılında kurulmuĢtur ve 86 milyonu aĢkın üyesi bulunmaktadır. Parti devletle

bütünleĢmiĢ olup, devlet politikası Parti vasıtasıyla uygulanmaktadır. ÇKP‟nin Genel

Sekreteri aynı zamanda Devlet BaĢkanı‟dır. 4 1 Ekim 1949 tarihine kadar Çin milletinin

üstünlüğünü savunan ve bu çerçevede diğer milletleri kendi hegemonyası altına almaya,

3 Çobanoğlu, Süheyl. Avrasya, Çin ve Doğu Türkistan ‘’https://tasam.org/tr-

TR/Icerik/51338/avrasya_cin_ve_dogu_turkistan (EriĢim Tarihi: 05.01.2021)‟‟

4 T.C Dışişleri Bakanlığı, Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi Görünümü,’’ http://www.mfa.gov.tr/cin-halkcumhuriyeti-siyasi-gorunumu.tr.mfa

(Erişim Tarihi: 04.01.2021)’’

22


asimile etmeye çalıĢan politikalar izlemiĢtir. Çin Halk Cumhuriyeti‟nin kurulması ve

komünist ideolojinin benimsenmesiyle birlikte ortaya çıkan halkların eĢitliği yaklaĢımını

kabullenmiĢ ve han ırkının üstünlüğünü reddetmiĢ gibi görünse de bu dönemden itibaren

gerek söylemsel ve yasal düzeyde gerekse uygulamada Çin‟in farklı etnik gruplar ve azınlık

milletlere yönelik tutumu, asimilasyon ve liberal politikalar arasında gelgitler ve ikilemlerle

ilerlemiĢtir. 1949 yılında Çin Komünist Partisi‟nin (ÇKP), Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ile

birlikte Stalinist milliyet tanımı ve sosyalist bir özerklik anlayıĢı benimsenerek Çin

topraklarında yaĢayan azınlık milletlerin kendi özerk yönetimlerini kurmalarına müsaade

edilmiĢ, farklı etnik gruplar bir takım özellikleri taĢıdıkları takdirde azınlık millet ve etnik

grup olarak kabul görmüĢlerdir. Bu politik duruĢ neticesinde bugün Çin‟de 55 azınlık millet, 5

özerk bölge, 30 özerk eyalet, 124 özerk vilayet ve 1200 özerk nahiyenin olduğu yasal olarak

kabul görmüĢ, sadece dört eyalet (Pekin, ġangay, Tianjin, Chongqing) bağımsız ve tam olarak

Çin Halk Cumhuriyetine bağlı sayılmıĢtır. Çin‟de azınlıklara yönelik hak ve özgürlükler

1950‟li yılların baĢından itibaren kanunen garanti altına alınmaya baĢlamıĢ, 1980‟lerden

itibaren uluslararası düzeye uygun hale getirilmiĢtir. Ancak, gerek bölgede yaĢayan azınlıklar

gerekse uluslararası araĢtırma ve raporlar, azınlık haklarının ihlallerinin devam ettiğine dikkat

çekmiĢtir. Özellikle Tibet ve Doğu Türkistan özerk bölgeleri bu ihlallerin temsili örneği

olmuĢtur. 5 Bu noktada Çin‟in halen daha imparatorluk dönemindeki Han ırkının üstünlüğünü

savunan narsist düĢüncelerinden kopmadığını görmekteyiz. Çin sadece azınlık olarak Türkleri

değil bölgedeki diğer azınlıkları da asimile etmeye çalıĢmaktadır. Asimilasyon politikalarına

karĢı dini ve milli anlamda benliklerini kültürlerini korumaya çalıĢan Uygur Türkleri bu sert

politikalara değerleriyle direnmektedir.

Doğu Türkistan’ın Tarihsel ve Stratejik Önemi

Doğu Türkistan bölgesi Ģimdiye kadar birçok devlete ev sahipliği yapmıĢtır. Bölgede

Hunlar ve Çinliler arasında sürekli mücadeleler yaĢanmıĢtır. Hun devletinin yıkılmasıyla

bölge birçok Türk devletine bölünmüĢtür. Karahanlı dönemi ile MüslümanlaĢan bölge

Müslüman Türk beyliklerine yerleĢim yeri olmaya devam etmiĢtir. Bölge yüzyıllar boyunca

Türkler ve Çinliler arasında bir mücadele arenası olmuĢ ve Çin 1755 yılında bölgenin

tamamını iĢgal etmiĢtir. Çin‟in korku rejimi, zulümleri ve iĢkenceleri bu dönemden itibaren

baĢlamıĢtır. Bu zulümler devam ederken Çin karĢısında yeni devletler kurulmaya çalıĢılsa da

bunlar uzun ömürlü olmamıĢtır. Nihayetinde 1876 yılında Çin Mançu Devleti tarafından

5 Çiftçi, Esra. Çin Azınlık Politikalarına Tarihsel Bakış, S.1’’http://blog.ilem.org.tr/wpcontent/uploads/2016/05/Cin_Azinlik_Politikalari_Bilgi_Notu.pdf

(Erişim Tarihi: 04.01.2020)’’

23


tamamen kontrol altına alınan Doğu Türkistan 1884‟te „yeni sömürge‟, „yeni sınır‟, „yeni

kazanılan yer‟ anlamlarına gelen (Xınjiang) Sincan adıyla Çin‟e bağlanmıĢtır. 20. Yüzyıl da

Doğu Türkistan için olumlu geliĢmelere sahne olamamıĢtır. Yeni yüzyılda Doğu Türkistan

bağımsızlık hareketleri ve ayaklanmalara sahne olmuĢtur. Bu ayaklanmalar sonucunda,

1933‟te Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti ilan edilmiĢ ancak Sovyet Rusya‟nın da etkisi kısa

sürede feshedilmiĢtir. Sovyet Rusya‟sı kendi içinde bulunan farklı etnik gruplara, Doğu

Türkistan‟ın bağımsızlığının örnek teĢkil etmesi tehlikesi ile, Uygur Türklerinin kendi

devletlerini kurmalarına karĢı çıkmıĢ ve kurulan devletin ortadan kaldırılmasına destek

olmuĢtur. 1944 yılında bu defa adı “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” olan bir devlet ilan

edilmiĢtir. Ancak bu devletin de lideri SSCB‟nin organize ettiği bir suikast sonucunda ortadan

kaldırılmıĢtır ve bu devlette varlığını sürdürememiĢtir. Çin tarafında politika izleyen Rusya,

Doğu Türkistan‟ın Çin tarafından iĢgal edilmesine karĢı durmamıĢ hatta 1949‟da Çin‟in Doğu

Türkistan‟ı iĢgal etmesini desteklemiĢtir. Bu desteğin ardından 1955‟te bölge Sincan

(Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi adıyla ÇHC‟ye bağlı beĢ özerk bölgeden biri haline

gelmiĢtir. Bu tarihten itibaren bölgenin kaderi Çin elinde bırakılmıĢ ve Çin‟in baskıcı

politikaları bölge halkının aleyhinde olmuĢtur. Çin gittikçe sertleĢtirdiği politikaları yüzünden

Sincan bölgesi uzun zamandır insanlık dramıyla dünya gündeminde yer almaktadır. Ancak

uluslararası kamuoyu bu zulümler karĢısında sessizliğini korumakta ve herhangi bir tepki

vermemektedir. Bu durumdan fırsat bulan Çin “etnik asimilasyon” politikasını sertleĢtirerek

uygulamaya devam etmektedir. 6

Doğu Türkistan tarihi boyutunun yanında jeopolitik ve jeostratejik anlamda çok büyük

önem arz etmektedir. Bölgenin Asya‟nın kalbi diyebileceğimiz bir noktada bulunması ve

zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahip olması Doğu Türkistan‟ı çok önemli kılmaktadır.

Doğu Türkistan Çin‟in toplam topraklarının altıda birine denk gelmektedir. Bu bağlamda Çin

giderek bölgede hakimiyetini arttırmaya çalıĢmakta ve bölgede bulunan Müslüman Türk

nüfusunu ve hakimiyetini etkisiz kılmaya çalıĢmaktadır. Uygur Türklerinin çoğunlukla

yaĢadığı bölge olan Doğu Türkistan, Çin için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu tehdit

karĢısında nüfus politikası benimseyen Çin, düzenli bir Ģekilde bölgeye Çin vatandaĢlarını

yerleĢtirmeye baĢlamıĢtır. Asıl amacı bölgedeki Uygur Türklerinin varlığını ortadan

kaldırmak olan Çin‟in diğer bir amacı ise bölgeyi tamamen Çin Devleti‟nin yönetiminde

tutmaktır. Çin‟in uyguladığı nüfus politikası ülkedeki demografik yapıyı tamamen

6 Acet İnce, Gül Seda. ÇİN’İN VAHŞİ YÜZÜ: DOĞU TÜRKİSTAN ZULMÜ VE ULUSLARARASI TOPLUMUN

SORUMLULUKLARI, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, cilt:6 sayı:4 sayfa:572-584

„‟https://dergipark.org.tr/tr/pub/asead/issue/44866/559009 (EriĢim Tarihi: 06.01.2021)‟‟

24


değiĢtirmiĢtir. Bu politikaları uygularken insan hakları ve uluslararası hukuku hiçe sayan Çin

devleti çeĢitli argümanları kullanarak Doğu Türkistan bölgesinde yaptığı zulmü

meĢrulaĢtırmaya çalıĢmakta ve zalim politikalarını hızla devam ettirmektedir. Bu bağlamda

Uygur halkını çeĢitli terör söylemleriyle karalayan Çin bunların yanında uyguladığı siyasi

ekonomik baskılarla bölgedeki demografik yapıyı zorunlu olarak değiĢtirmeye çalıĢmaktadır.

Çin Komünist Partisinin Asimilasyon Politikaları

Çin, Doğu Türkistan‟a karĢı Ģiddetli bir asimilasyon politikası izlemiĢ ve Müslümanları

yok etmeye baĢlamıĢtır. Örneğin 1949-1952 yılları arasında 2,8 milyon, 1952-1957 arası 3,5

milyon, 1958 1960 arası 6,7 milyon, 1961-1965 arası 13,3 milyon ve toplamda 26,6 milyon

insan ya Çin ordusu tarafından katledilmiĢ veyahut da rejimden kaynaklanan kıtlık sonucunda

ölmüĢtür (Arıkan, 2012). Hayatta kalanlar ise çok Ģiddetli zulümlere maruz kalmıĢtır. 7

Doğu Türkistan Çin‟in beĢ özerk bölgesinden biridir. Fakat Çin bu siyasi yapının

hukuki gerekliliklerini yerine getirmeyerek bölgedeki Uygur halkına haklarını vermemekle

beraber bölgede uyguladığı zorunlu asimilasyon ile soykırım yapmaktadır.

Çin Doğu Türkistan‟a kendi lehine olacak Ģekilde göç politikası seyrederek demografik

yapıyı baskıyla değiĢtirmeye ve Uygur Türklerini kendi potasında eritmeye çalıĢmaktadır.

Doğu Türkistan‟da bulunan genç kız ve erkekler Çin‟e zorunlu göç ettirilmekte ve Çin‟den

yoğun erkek nüfusu ise Doğu Türkistan bölgesine devlet destekli olarak yerleĢtirilmektedirler.

Türk kızları ile Çin erkeklerin, Çin kızları ile de Türk erkeklerin evlilikleri sağlanmakta ve bu

yol ile Türk nüfusunun etkisi azaltılmaya çalıĢılmaktadır. Devlet tarafından Doğu Türkistan‟a

yerleĢtirilen Çinlilere çiftçi destekleri verilmiĢ ve vergilerden muaf tutulmuĢlardır. Çin

bölgeyi coğrafi ve sosyal anlamda kapalı hale getirerek bölgenin dıĢ dünyayla olan iliĢkisini

kesmeye çalıĢmaktadır. Bölgede uygulanan nüfus politikasının etkilerinin sonuçları olarak

büyük sosyal sorunlar da beraberinde gelmektedir. Türkler neredeyse bölgede azınlık

durumuna getirilmeye çalıĢılmaktadır. Aynı zamanda Türkler devlet destekli Çinliler

karĢısında eĢit haklara sahip olmayarak iĢsizlik, eğitim sıkıntısı ve güvenlik problemleri ile

karĢılaĢmaktadır. Türkler üniversite sonrası iĢ bulamamakta ve iĢ bulmak üzere vatanlarını

terk etmek zorunda kalmaktalar.

7 Arıkan, M. “Çin Zulmü Doğu Türkistan‟ı Acıma- sızca Eziyor”,

http://www.gokbayrak.com/haberler/kizilcin-zulmu-dogu-turkistani-acimasizca-eziyor . (EriĢim Tarihi:

05.01.2021).

25


Çin‟in Nüfus politikalarından biri de 1979‟dan beri uyguladığı doğum yasağıdır. Çin,

Doğu Türkistanlı ailelerin köylerde en fazla iki, Ģehirlerde ise en fazla bir çocuk sahibi

olmalarına izin vermekte fazla çocuk sahibi olmayı yasaklamaktadır. Bu yasağa uymayanların

ise cezaları oldukça ağır olmaktadır. Kota fazlası bebeğe hamile olan kadınlar

hamileliklerinde kaçıncı ay olursa olsun kürtaja zorlanmakta, buna rağmen doğabilen bebekler

ise hastanelerde öldürülmektedir 8

Doğu Türkistan‟da baĢ gösteren diğer bir sıkıntı ise ekonomidir. Bölgede açılan

fabrikalarda Çinlilere öncelik sağlanmakta aynı zamanda devlet daireleri ve memuriyetlerinde

de Çinliler birinci sıraya alınmaktadır. Bu politika yüzünden Türkler bölgede iĢsiz

bırakılmaya ve bunun sonucunda da zor durumda kalarak bölgeden gitmelerine hatta

ölmelerine sebebiyet verilmektedir. Bu bağlamda ekonomik sıkıntılarla baĢ baĢa kalan Türkler

Çin tarafından her anlamda sıkıĢtırılmaya devam edilmiĢtir.

Çin dünyadaki nükleer güce sahip olan ve çalıĢmalarını devam ettiren bir devlettir bu

bağlamda nükleer çalıĢmalarını Doğu Türkistan bölgesinde denemekte ve geliĢtirmektedir.

Yapılan bu acımasız ve düĢüncesiz politika yüzünden binlerce insanın çocuğu sakat ve

sağlıksız doğmaktadır. Kanser gibi ciddi çeĢitli sağlık problemleri ortaya çıkarak bölge halkı

her anlamda yok edilmeye çalıĢılmıĢtır.

Asimilasyon politikalarının belki de en önemli ve etkili olanlarından birisi ise

uygulanmakta olan eğitim politikasıdır. Bölgede Uygur Türklerinin eğitimleri

kısıtlanmaktadır. Türklere zorunlu olarak Çince öğretimi ve eğitimi söz konusudur. Bu sayede

sosyal anlamda çok zor durumda kalan Uygur Türkleri bu zorunlu sempatizan eğitimi

almaktadır. Çin‟in bu insan hakkını ve yaĢantısını hiçe sayan politikası uzun vadede Uygur

Türklerini daha da zor durumda bırakacaktır.

Çin anayasasına göre, her vatandaĢın dine inanma veya inanmama hakkı vardır. Ancak

bu hak teorik olarak kalmıĢ uygulamada Doğu Türkistanlılara tanınmamıĢtır. Tamamına

yakını Müslüman olan Doğu Türkistan halkı dinlerinin gereklerini yerine getirememektedir.

Devlet memurlarının ve öğrencilerin çeĢitli bahanelerle oruç tutmaları, namaz kılmaları,

cenazelerini Ġslami usullere göre defnetmeleri ve dini nikâh kıymaları yasaklanmıĢtır. Açık

alanlarda ve toplu namazlar asker ve polisler tarafından yasaklanmaktadır. Ġslam‟ın toplum

8 China: No One is Safe: Amnesty International Briefing,

https://www.amnesty.org/en/documents/asa17/002/1996/en/. (EriĢim Tarihi: 06.01.2021).

26


hayatına yansıması tamamen engellenmeye çalıĢılmakta ve Ġslam izi silinmeye

çalıĢılmaktadır. Çin burada zulmünü din üzerinden de göstermektedir.

Doğu Türkistan bölgesinde bulunan doğal kaynakların çıkarılması ve kullanılması

hususunda Çin yine hukuk kurallarını hiçe sayarak bildiğini okumaktadır. Özellikle hakların

temin edilmesini de geçerek tüm dünya tarafından temel haklar olarak kabul edilen yaĢama,

özgürlük, barınma, eğitim gibi hakları da suiistimal edilmektedir.

Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin‟e bağlandıktan sonra sürekli olarak baskı altında

tutulmuĢtur. Çin Komünist Partisi‟nin halkı bir arada tutma politikaları olarak ifade ettiği,

tıpkı Tibetliler gibi Uygurları da hedef almıĢ ve binlerce kiĢi, Çin baskısına isyan ettikleri için

hapishanelerde iĢkence edilerek öldürülmüĢtür. 9

Çinliler bu politikaların yanında bölgede bulunan Türk tarihi ve kültürüne ait eserleri

tahrip ve yok etmektedir. Uygur Türkleri siyasi olarak da yönetime katılamıyor katılanlar

varsa bile bunlar da Çin tahakkümünü benimsemiĢ kimseler oluyor. Bu bağlamda Uygurların

siyasi olarak da eli kolu bağlanmıĢ oluyor.

ÇKP‟nin Son birkaç yıldır Doğu Türkistan‟da izlediği sözde "KardeĢ Aile" politikası

sadece sosyal istikrar bahanesiyle Uygur halkını izlemek için değil, aynı zamanda Uygurların

milli kültür ve inandığı tüm değerlerden uzaklaĢtırarak ÇinlileĢtirme siyasetinin bir parçası

haline geldi. Çin kaynaklı sosyal medyadan alınan video görüntülerinde de Doğu

Türkistan'daki malum bir Ģehirde bulunan Uygur evine yerleĢtirilen Çinlinin isteği üzerine ev

sakinlerinin komünizm öğretileri ve komünist partisine sevgi besleyen kızıl Ģarkılar

söylemeye mecbur edildiğini gösteriyor. KiĢisel hayata dahi tahammülü bulunmayan bu

politikalar Uygur Türklerini çok zor durumda bırakmaktadır.

Çin çeĢitli söylem ve dıĢ politikaları ile beraber Doğu Türkistan meselesini uluslararası

arenada kendi lehine çevirerek sunmakta bölgesel ve küresel odaklı tepkileri böylelikle

soğurmaktadır.

Sonuç

Çin, uzun süre imparatorlukla yönetildiği için hâlâ otoriter kimliğine, mirasına, gelenek

ve göreneğine sahip bir devlettir. Farklı kültürleri, dinleri, ırkları ve etnik grupları bünyesinde

barındırmaktadır. Bugün ülke nüfusunun % 9′unu oluĢturan 55 etnik azınlık grubu mevcuttur.

9 Diyar,Merve. Uygurlara baskı ve asimilasyon

‘’https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/turkistanturkleri/uygurlarin-tarihi/dogu-turkistan/

(Erişim Tarihi: 07.01.2021)’’

27


Çin, nüfusu 1 milyarı aĢan 15 azınlık topluluğuna ve 5 özerk bölgeye sahiptir. Çin

coğrafyasının % 55‟ini oluĢturan azınlık bölgeleri, hem yeraltı kaynakları hem de hammadde

olarak zengindir. 10 Çinin giderek büyüyen ekonomisiyle beraber artan enerji ihtiyacı ve

kendisinden olmayanı dıĢlayan devlet ahlakı sayesinde Doğu Türkistan bölgesini esir almıĢtır.

Özerk bir bölge olarak tasvir edilen bu bölgenin Özerklik hakları asla Çin tarafından tahsis

edilmemiĢtir. Doğu Türkistan bölgesi ise bu anlamda Çinin en çok üzerinde durduğu ve

politikalarını rahatça uyguladığı alan haline gelmiĢtir. Çin bu politikaları uygularken bir

yandan da bölgede bulunan ġangay ĠĢ Birliği Örgütü ve örgütün mensuplarına tanıdığı

imtiyazlarla onların Doğu Türkistan konusundaki tepkisini minimuma indirmeye

çalıĢmaktadır. Sadece bölgesel olarak değil küresel olarak da BMGK‟da veto hakkına sahip

olan beĢ ülkeden biri olması Çin‟in elini güçlendirmektedir. Ayrıca Rusya, ABD gibi

devletlerle olan büyük ticari iliĢkileri küresel ölçülü devletlerin de çinin bu zalim asimilasyon

politikaları karĢısında ses çıkarmamalarına yol açmıĢtır. Asya‟daki çoğu devlet bu zulmü

sadece kınamakla yetinmiĢtir. Bölgede siyasi ekonomik, yaĢamsal, eğitimsel, kiĢisel, dini

haklarından mahrum bırakılarak Çin etkisi altında ezilmeye çalıĢılan Uygur halkı Çin

tarafından yalnız bırakılmaya çalıĢılmıĢtır. Bölge adeta çinin insan haklarına aykırı ve

saldırgan politikaları için bir kapalı alan haline gelmiĢtir.

Çin Komünist Partisinin yıllardır uyguladığı bu asimilasyon politikaları neredeyse

ülkede bulunan tüm azınlıkları tehdit etmektedir. Bu anlamda Çinlilerin Doğu Türkistan

bölgesinde böylesine sert tutum sergilemesinin baĢka bir yanı da Türklerin tarih boyunca

asimile edilmesi en zor olan millet olmuĢ olmasıdır. Bölgede bulunan Uygur Türkleri dini ve

milli benliklerini Çin‟in yıllardır süren bu politikalarına karĢı direnmesinde adeta bir zırh

görevi görmüĢtür. Çin bu yüzden soykırım seviyesine gelmekten hiç çekinmemiĢtir. Ve Uygur

Türklerini istediği Ģekilde yönlendirmeye çalıĢmıĢtır.

Son dönemlerde ortaya çıkan „‟Bir KuĢak Bir Yol Projesi‟‟ ile hegemonyasını küresel

düzeye taĢımaya çalıĢan Çin hem ekonomik hem de kültürel olarak büyük bir atılımda

bulunmuĢtur. Bu projenin geçtiği güzergahlar üzerindeki Türk yerleĢkelerinin isimlerini Çince

olarak benimsetmeye çalıĢmıĢlardır. Bu bağlamda güzergah üzerinde bulunan Doğu Türkistan

bölgesi Çin tarafından tehdit olarak algılanmaktadır.

10 Çin Halk Cumhuriyeti hakkında ansiklopedik

bilgi, http://www.turkcebilgi.com/%C3%A7in_halk_cumhuriyeti/ansiklopedi (EriĢim Tarihi: 10.01.2021)

28


Son olarak diyebiliriz ki Çin‟in uyguladığı bu insanlık dıĢı politikaların uluslararası

arenada tepkiyle karĢılanması ve yaptırım uygulanması yoluna gidilmesi gerekmektedir. Aksi

takdirde yalnızlığa terkedilecek olan bir doğu Türkistan coğrafyasının daha fazla bu zulme

dayanamayacağı açıktır. Önce Türk devletleri olmak dahilinde uluslararası arenada Uygur

Türklerinin haklı mücadelesini savunmak ve Uygur Türklerini Çin‟in acımasız pençelerinin

arasından kurtarmak gerekmektedir. Dünya devletlerinin Çin‟e Ģu an sessiz kalması demek

ileride de önüne geçilemeyen bir Çin hegemonyasının oluĢması yönünde Çin‟i motive

edecektir. Yapılması gereken bir an önce planlı bir hareket dahilinde Çin devletini Doğu

Türkistan‟ı uluslararası hukuk ve iç hukukta adil yönetim ve eĢitliğe tabi tutması özerk

statünün tüm haklarıyla Uygur Türklerine iade edilmesi gerekmektedir.

KAYNAKÇA

Çobanoğlu, Süheyl. Avrasya, Çin ve Doğu Türkistan „‟https://tasam.org/tr-

TR/Icerik/51338/avrasya_cin_ve_dogu_turkistan (EriĢim Tarihi: 05.01.2021)‟‟

T.C DıĢiĢleri Bakanlığı, Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi Görünümü,‟‟

http://www.mfa.gov.tr/cin-halk-cumhuriyeti-siyasi-gorunumu.tr.mfa (EriĢim Tarihi:

04.01.2021)‟‟

Çiftçi, Esra. Çin Azınlık Politikalarına Tarihsel BakıĢ, S.1‟‟http://blog.ilem.org.tr/wpcontent/uploads/2016/05/Cin_Azinlik_Politikalari_Bilgi_Notu.pdf

(EriĢim Tarihi:

04.01.2020)‟‟

Acet Ġnce, Gül Seda. ÇĠN‟ĠN VAHġĠ YÜZÜ: DOĞU TÜRKĠSTAN ZULMÜ VE

ULUSLARARASI TOPLUMUN SORUMLULUKLARI, Avrasya Sosyal ve Ekonomi

AraĢtırmaları Dergisi, cilt:6 sayı:4 sayfa:572-584

„‟https://dergipark.org.tr/tr/pub/asead/issue/44866/559009 (EriĢim Tarihi: 06.01.2021)‟‟

Arıkan, M. “Çin Zulmü Doğu Türkistan‟ı Acıma- sızca Eziyor”,

http://www.gokbayrak.com/haberler/kizilcin-zulmu-dogu-turkistani-acimasizca-eziyor .

(EriĢim Tarihi: 05.01.2021).

China: No One is Safe: Amnesty International Briefing,

https://www.amnesty.org/en/documents/asa17/002/1996/en/. (EriĢim Tarihi: 06.01.2021).

Diyar,Merve. Uygurlara baskı ve asimilasyon „‟https://bpakman.wordpress.com/turkdunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/turkistan-turkleri/uygurlarin-tarihi/dogu-turkistan/

(EriĢim Tarihi: 07.01.2021)‟‟

Çin Halk Cumhuriyeti hakkında ansiklopedik

bilgi, http://www.turkcebilgi.com/%C3%A7in_halk_cumhuriyeti/ansiklopedi (EriĢim Tarihi:

10.01.2021)

“Çin‟in Doğu Türkistan Politikaları”, http://www.tuicakademi.org/cinin-dogu-turkistanpolitikalarina-tarihsel-duzeyde-ulusal-ve-uluslararasi-bakis/

(EiĢim Tarihi: 08.01.2021)

“Doğu Türkistan‟ın ĠĢgali” https://www.mepanews.com/dogu-turkistan-tarihinin-ozeti-ve-cinisgali-8917h.htm(EriĢim

Tarihi: 08.01.2021)

Doğu Türkistan Raporu, ĠNSAMER, AraĢtırma 119, Temmuz 2020.

“Yeni Dünya Düzeninde Çin Halk Cumhuriyeti, Strateji DüĢünce ve Analiz Merkezi, Aralık

2017. (http://sdam.org.tr/haber/128-yeni-dunya-duzeninde-cin-halk-cumhuriyeti/ ) (EriĢim

Tarihi: 10.01.2021)

Kocaoğlu, Serhat Sinan., Suçların Suçu Soykırım, TBB Dergisi, 2010.

29


UçraĢkanda

Seher körgen çeğı közüm sultanını.

Dedim: sultan musen? O dedi yok yok.

Közleri yalğunlu, kolları xınneli.

Dedim: çolpan musen? O dedi yok yok.

Dedim: ismin nime? Dedi Ayhandur.

Dedim Yurdun kayer? Dedi Turfandur.

Dedim: baĢındegi? Dedi hicrandur.

Dedim: heyran musen? O dedi yok yok.

Dedim: Ayğa oxĢar, Dedi yüzüm mü?

Dedim: Yulduz kebi, Dedi közüm mü?

Dedim: Yalğun saçar! Dedi sözümü?

Dedim: Volkan musen? O dedi yok yok.

Dedim: Kiyak nedur? Dedi kaĢumdur.

Dedim: Kunduz nedur? Dedi Saçum dur.

Dedim: OnbeĢ nedur? Dedi yaĢumdur.

Dedim: Canan musen? O dedi yok yok.

Dedim: Deniz nedur? Dedi kalbumdur.

Dedim: Rena nedur? Dedi dilimdur..

Dedim: ġeker nedur? Dedi tilimdur.

Dedim: Ver ağzıma, O Dedi yok yok.

30


Dedim: Zincur turur! Dedi boynumda.

Dedim: Ölüm bardır! Dedi yolumda.

Dedim: bilezik mü? Dedi kolumda.

Dedim: Korkarmusun? O dedi yok yok.

Dedim: Nüçün korkmassun? Dedi Tanrım var.

Dedim: ya ne çox? Dedi halkım var.

Dedim: yene yok mu? Dedi ruhim bar.

Dedim Ģukran musen? O dedi yok yok.

Dedim ıstek nedur? Dedi külümdür.

Dedim: ÇeliĢmek bar, dedi yolumdur.

Dedim Ötkür kimdir? Dedi kulumdur.

Dedim Satar musen? O dedi yok yok.

Abdurehim Ötkür (8 Mart 1948, Ürümçi)

31


YÜKSELEN GÜÇ ÇĠN’ĠN DEMOKRATĠKLEġME PROBLEMĠ

GĠRĠġ

Çin Halk Cumhuriyeti‟nin (ÇHC) kuruluĢundan itibaren ekonomik manada onu

yükselten politikalar baĢta olmak üzere 21. Yüzyılda izlediği yumuĢak güç stratejilerinin

incelendiği bu yazıda ÇHC‟nin demokratikleĢme konusunda yetersizliği ve insan hakları

ihlalleri üzerinde de durulmuĢtur.

Ekonomik açıklık politikasını uygulamasının ardından yükseliĢe geçen Çin‟in

uyguladığı siyasi kapalılık üç baĢlıkta incelenmiĢtir. Bu baĢlıklarda ilki yükselen güç

kavramını anlayabilmek ve kriterlerini göz önünde bulundurmak üzere “Yükselen Güçler”

olarak belirlenmiĢtir. Ġkinci baĢlık olan “Yükselen Bir Güç Olarak Çin” baĢlığında Çin‟in

nasıl yükselen güç olduğu ve önemli bazı politikaları anlatılmıĢtır. Son baĢlık olan “Çin‟in

Ġnsan Hakları Ġhlalleri ve DemokratikleĢme” baĢlığında ise incelemenin mahiyetinin

kaybolmaması adına örneklerin detaylarına inmeden Çin‟in çeliĢen politikaları irdelenmiĢ ve

en baĢta belirtilen yükselen güç kriterleriyle Çin‟in uygulamaları kıyaslanmıĢtır. Ve en

nihayetinde sonuç bölümünde ise Çin‟in yükseliĢi ve demokratik problemleri değerlendirilip

egemen güç olma ihtimali analiz edilmiĢtir.

Yükselen Güçler

SSCB‟nin yıkılmasıyla beraber çift kutuplu dünya düzeni çok kutuplu bir hal aldığında

oluĢan güç dağılımını ifade edebilmek adına çeĢitli tanımlamalar yapılmıĢtır. Dönem dönem

Amerika BirleĢik Devletleri uluslararası sistemde tek süper güç olarak ortaya çıksa da sistem

içerisindeki varlığının belirleyici bir önemi vardır. Bu noktada temel ayrım “yerleĢik güç” ve

“yükselen güç” Ģeklinde ifade edilmiĢtir. 11

Bu iki kavram arasında bazı durumlarda yaĢanan bazı geçiĢkenlikler vardır. Mesela

Brezilya ekonomik olarak bir yükselen güçken askeri olarak yerleĢik bir güçtür. Yükselen

güçler ile geliĢmekte olan ülkeler arasında da bazen yanlıĢ ayrımlar yapıldığı da

11 Tüfekçi, Ö , “Yükselen Güçler Ve Dış Politika Aracı Olarak Dış Yardımlar”

32


görülmektedir. Her geliĢmekte olan ülkenin yükselen bir güç olduğunu söyleyemeyiz. Bu

noktada sağlıklı bir ayrım yapmak için bir kategorizasyon yapmak gerekir. Güç dağılımının

daha iyi anlaĢılabilmesi için mevcut kriterler Ģunlardır:

● Demokratik GeliĢim

● Nüfus

● Coğrafi Konum

● Ekonomik Büyüklük

● Askeri Yeterlilik

● Teknolojik Ġlerleme

● YumuĢak Güç

● DıĢ Yardımlar

● Diplomatik Temsilcilikler

● Arabuluculuk GiriĢimleri

● Uluslararası Organizasyonlara katılım 12

Bu kriterler dikkate alınarak ülkeler üzerinde değerlendirmeler yapılması daha sağlıklı

sonuçlar gösterecektir. Yükselen güçleri aynı zamanda “bölgesel” ve “küresel” yükselen

güçler olarak ayırmamız da mümkündür. Bir yükselen gücün yukarıdaki kriterleri uygulama

noktasındaki baĢarısı ve bu noktada dünyadaki ve bölgesindeki diğer ülkelerle kıyası Ģüphesiz

o ülkenin bölgesel bir yükselen güç mü yoksa küresel bir yükselen güç mü olduğunu

göstermektedir.

Güç dağılımının sınıflandırılması için bahsedilen kriterlerin yükselen güçler tarafından

önemli ölçüde sağlanması gerekir. Aksi takdirde o ülkelere yükselen güç diyemeyiz. Bazı

ülkelerin bu kriterlerden birkaç tanesini gerçekleĢtirirken birkaç tanesini gerçekleĢtirememesi

o ülkenin yükselen güç olmasına mani olmasa da gücün küreselliği, sürekliliği ve büyüklüğü

noktasında belirleyici olur.

Yükselen güçlere baktığımız zaman çeĢitli kısaltmalarla dünya üzerinde yükselen farklı

bölgesel ve küresel güçler olduğunu görüyoruz bunlara en bilinen örnek olarak BRIC(S)

ülkelerini verebiliriz. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika‟dan oluĢan BRIC(S)

grubu için Rusya ve Çin‟in yükselen küresel güçlerden (doğal olarak aynı zamanda bölgesel

güç) olduğunu söylerken diğer ülkelerin de yükselen bölgesel güçlerden olduğunu

söyleyebiliriz. BRIC(S) haricinde MINT, MIST, PINE, MIKT gibi kısaltmalar olduğunu da

görmekteyiz. 2001 yılında BRIC(S) grubundan bahseden O‟Neill, kısa bir zaman sonra MINT

(Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye) kısaltmasını türetmiĢ ve bu ülkelerin BRIC(S)‟ı

oluĢturan yükselen güçleri takip eden yeni yükselen güçler olduğunu belirtmiĢtir.

Yükselen Bir Güç Olarak Çin

Çin‟in önemli bir kısmının komünistler tarafından devralınmasının ardından Komünist

Parti tarafımdan 1949‟da Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) kuruldu. Sınıf mücadeleleri ve iĢçi

politikalarıyla dolu Marksist-Leninist bir modelden ilham alınarak kurulan ÇHC‟de ekonomik

sistem parti ideolojisine göre ĢekillendirilmiĢtir.

12 Tüfekçi, Ö a.g.e

33


1949 yılından sonra Çin‟de iki farklı ekonomik model uygulanmıĢtır. Bunlardan

birincisi Mao iktidarı döneminde (1949-1976) uygulanan ve yüksek oranlı merkezileĢmeye

dayanan “Planlı Ekonomi” iken, diğeri Deng döneminde uygulanan reformların sonucu olarak

ortaya çıkan “Çin Tarzı Sosyalist Pazar Ekonomisi”dir 13

Mao döneminde feodalizmden komünizme hızlı bir geçiĢ süreci olarak tasarlanan

“Büyük Sıçrama Politikası”nda (1958-1960) halk komünleri Ģeklinde örgütlenme ile

sanayinin geliĢmesi amaçlanmıĢtır. Fakat bu politika tarıma darbe vurmuĢ ortaya çıkan kıtlık,

kuraklığın da etkisiyle, milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuĢtur. 14 Sonrasında “Kültür

Devrimi” ile Mao, gençler arasında devrimci ruhun yeniden canlandırılmasını ve bürokratik

eğilimlerin temizlenmesini amaçlıyordu. Nitekim öyle de oldu. Kızıl Muhafızlar adıyla bir

araya gelen gençler Mao dıĢındaki komünist parti liderlerini devirdiler. Deng Xiaoping de

dahil olmak üzere komünist liderler ağır eleĢtirilere tutulmuĢ, iĢlerinden atılmıĢ ve

cezalandırılmıĢlardır. 15 1970‟li yılların sonuna doğru ise istikrarsızlaĢan Çin ekonomisi

Komünist Parti‟nin meĢruiyetini sarsmıĢtır.

1976‟da Mao‟nun ölümünün ardından kısa bir iktidar mücadelesinde galip gelerek

ülkenin baĢına gelen Deng Xiaoping, ideolojinin parti devleti için yeterli olmayacağını

düĢünerek ekonomiyi güçlendirmek üzere Stalinist temelde uygulanan ekonomi politikalarını

reddederek önemli reformlar gerçekleĢtirdi. Bu reformların baĢarılı olması “ekonomik

sistemin yeniden yapılandırılması” sürecini hazırlamıĢtır. “Açık kapı” olarak adlandırılan

politikalar uygulanmaya baĢlamıĢtır. Bu politikalarla Çin yatırımlara, teknolojik yeniliklere

kendini açarak uluslararası ticaretin önündeki engelleri kaldırmıĢtır. Dünya ekonomik

sistemine kendini açan Çin 1995‟lere gelindiğinde dünya üretimindeki payını ikiye katlamıĢ

ve %10.9‟a ulaĢtırmıĢtır. 16

Günümüzde dünya ihracatındaki en önemli dilime sahip olan ve dünyanın en güçlü iki

ekonomisinden biri olan Çin‟in bu yükseliĢindeki ana amil, kendisini iktisadi olarak dünyaya

açmasıdır. Dünyada hakim olan ekonomik sisteme kendini açarak büyüyen Çin‟in, artan

refahı ve ticari iliĢkileri uluslararası organizasyonlara katılmasını beraberinde getirmiĢtir. BM

gibi ABD‟nin bulunduğu NATO dıĢındaki tüm uluslararası organizasyonlarda bulunan ÇHC,

13 Sandıklı, CHINA: FUTURE’S SUPERPOWER?, s.42.

14 Kurt, “Neo-Gramşiyan Perspektiften Çin Halk Cumhuriyeti’nin Küresel Hegemonya Durumuna İlişkin

Eko-Politik Bir Değerlendirme”.

15 Timurtaş, “Çin Halk Cumhuriyetinin Ekonomik Ve Siyasi Geçmişinin Bugünkü Gelişim Sürecindeki

Rolü”.

16 Sandıklı, a.g.e, s.44.

34


doğrudan dıĢ yatırımlarını da önemli ölçüde artırmıĢtır. Gerek doğrudan dıĢ yardımlarıyla

gerek ekonomik yükseliĢiyle diğer ülkeleri cezb ederek bir yumuĢak güç oluĢturan Çin, 21.

Yüzyılda dıĢ siyasetini yeniden Konfüçyanist gelenek etkisinde yorumlamaya çalıĢmıĢtır. 17

DıĢ politikada eĢitliği ön planda tutarak Batı‟nın Emperyalist tavrına bir cephe alan Çin,

mevcut uluslararası organizasyonlara alternatif organizasyonlar kursa da bu organizasyonlar

Ģu an istenildiği kadar popüler olmamıĢtır.

Çin “KarĢılıklı bağımlılık” ve “barıĢ içinde birlikte yaĢam” ilkeleriyle 1970 öncesindeki

kapalılığının yerine çıkarları doğrultusunda “stratejik iĢ birliğini” tercih ediyor. Ancak her ne

kadar Konfüçyanist bir bakıĢ açısı ve “barıĢçıl yaklaĢımı” ile ön plana çıkmak istese de Güney

Çin Denizi‟ndeki saldırgan politikaları ve tartıĢmalı deniz bölgelerinde hak iddia etmesi

Çin‟in bu “barıĢçıl” görünümüne zarar vermektedir.

Ülkesinde bulunan etnik azınlıklara ve özellikle Uygur Türklerine uygulamıĢ olduğu

asimilasyon politikaları ile ahlaki değerleri ve eĢitliği ön planda tutan Konfüçyanist bakıĢ

açısını yumuĢak güç unsuru olarak dıĢ iliĢkilerinde uygulayan Çin‟in bu noktada da kendisiyle

çeliĢtiği görünmektedir.

Çin’in Ġnsan Hakları Ġhlalleri ve DemokratikleĢme Problemi

Konfüçyüslük felsefesiyle kendini emperyalist Batı devletleri karĢısında barıĢçıl bir

noktaya koymak isteyen Çin, ülkedeki yaygın insan hakları ihlalleriyle ve Güney Çin Denizi

meselesinde olduğu gibi uyguladığı politikalarla gözlerden kaçmamaktadır. Çıkarları

doğrultusunda yaptığı stratejik iĢ birlikleri, doğrudan dıĢ yardımlar ve yabancı ülkelerde açtığı

kültür merkezleriyle imajını güçlendirmek isteyen Çin 18 kendi ülkesindeki yolsuzlukları ve

azınlıklara karĢı uyguladığı politikalarla göze çarpmaktadır.

Uygur Türklerini toplama kamplarında tutma ve insan haklarını ihlal etme suçuyla

muhatap olan Çin, giriĢ-çıkıĢları yasakladığı bölgelerdeki geliĢmeleri uluslararası kamuoyuyla

Ģeffaf bir Ģekilde paylaĢmamaktadır. Ġnsan Hakları Ġzleme Örgütü‟nün 2019 Dünya

Raporu‟nun Çin ile ilgili bölümünde Ģu ifadeler yer almaktadır:

Çinli otoriteler Çin’in kuzeybatı bölgesindeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde

aralarında Uygurlar ve etnik Kazakların da yer aldığı 13 milyon Müslüman Türk’e karşı

ciddi seviyede baskı ve sistematik istismar uygulamaktadır. Söz konusu otoriteler büyük çaplı

17 Sayin, “Konfüçyüs’ün Yeniden Keşfi Çin’in Dış Politikasında Dönüşüm”.

18 Kültür merkezleriyle alakalı detaylı bilgi için bakınız: Sezen, “KÜRESEL BİR GÜÇ OLMA YOLUNDA ÇİN”

35


keyfi gözaltılar ile işkence uygulamakta ve bazı gözaltına alma vakalarında gözaltına

alınanlara kötü davranmakta ve günlük yaşama yaygın bir şekilde müdahalede

bulunmaktadırlar. Tibet’te uygulanmaya başlanan bazı yeni düzenlemeler sosyal faaliyetlerin

bazı geleneksel formalarını (dinsel ayinler de buna dahildir) dahi yasadışı ilan etmektedir.

İnsan hakları savunucuları keyfi göz altılara maruz kalmakta, hapse atılmakta ve cebri

kaybolma vakaları yaşanmaktadır. Hükümet, internet, kitle iletişimi ve akademi üzerindeki

sıkı kontrollerini devam ettirmektedir. Çinli otoriteler dini topluluklar üzerinde de baskı

uygulamakta olup, bu çerçevede Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde İslam’ı yasaklamakta,

Henan ilindeki Hıristiyanları baskı altında tutmakta ve Ningxia’deki Hui Müslümanlarını sıkı

kontrollere tabi tutmaktadır. Yine Çinli otoriteler toplum üzerindeki kontrollerini artırmak

için geniş çaplı gözetim sistemleri kurmaktadırlar. 2018 yılında hükümet DNA ve ses

örneklerini de içeren geniş çaplı biometrik verileri toplamaya devam etmiş, bu verileri

otomatik gözetim amaçlı olarak kullanmış, ulusal çapta “sosyal kredi sistemi” adı verilen bir

ödül ve cezalandırma sistemi geliştirmiş ve muhalifleri engellemek için “büyük data” adı

verilen bir polisiye program geliştirerek ve uygulamaya koymuştur. Tüm bu sistemler hukuken

ve uygulamada etkili bir kişisel gizliliği koruma düzenlemesi olmaksızın hayata geçirilmiştir

ve insanlar genellikle bilgilerinin toplandığından haberdar olmadıkları gibi, bu bilgilerin

nasıl toplandığından ve ne şekilde saklandığından da bihaberlerdir. 19

Ġnsan haklarını ihlal ettiği ve azınlıklara karĢı acımasızca politikalar uyguladığı Ġnsan

Hakları Ġzleme Örgütü tarafından raporlanan Çin‟in bu tip politikalarının devam etmesi

uluslararası kamuoyunda oluĢturduğu imajı büyük ölçüde sarsmaktadır. Bununla birlikte,

ülkedeki bireylerin gelir dağılımları arasındaki fark ve yolsuzluklar da Çin‟in imajını sarsan

faktörlerdir. Yükselen güç kriterlerinden önemli bir kısmını yerine getirerek son yılların en

hızlı yükselen ülkesi olan Çin hiç kuĢkusuz yükselen bir küresel güçtür. Ancak

demokratikleĢme ve insan hakları problemlerinin yanı sıra, siyasal kapalılığını sürdürüp

kendini iktisadi-ticari faaliyetleri dıĢında dünyaya açmayan Çin‟in uygulamaları birbiriyle

çeliĢmektedir.

YumuĢak güç için; iktisadi yeterlilik, jeopolitik konum, dıĢ yardımlar, teknolojik

ilerleme her ne kadar önemliyse hukuk sistemi, demokratik düzen, toplum refahı da en az

onlar kadar önemlidir. ABD‟nin yerini alarak küresel ölçekte en büyük güç olmayı arzu eden

Çin, hukuk sistemi ve demokratikleĢmesiyle de örnek olmalıdır. Küresel ölçekte bir güç

19 “Human Right Watch 2019” , https://www.hrw.org/world-report/2019/country-chapters/china-andtibet#

, Erişim Tarihi: 15.01.2021

36


olabilmek için eskiden askeri güç yeterliyken modern dönemde askeri gücün yanı sıra iktisadi

güç de ön plana çıktı. Askeri ve iktisadi olarak güçlü olmak artık siyasi güç için yeterli

değildir. Diğer ülkeler tarafından “büyük/hegemon” güç olarak bilinmenin bir diğer boyutu da

hukuka ve adalete önem vermektir.

KüreselleĢen dünyada ekonomik kapalılığını bir kenara bırakarak dünya düzenine

entegre olup müthiĢ bir yükseliĢ yaĢayan Çin‟in ayağına takılan bağ ise Ģüphesiz siyasi

kapalılığıdır. Birçok uzmanın 2050‟ye kadar dünyanın bir numaralı gücü olacağını öngördüğü

Çin‟in insan hakları, hukuk, demokratikleĢme noktalarında olumlu adım atıp atmayacağı

merak konusudur.

Sonuç:

1949 yılında Komünist Parti tarafından kurulan Çin Halk Cumhuriyeti Mao döneminde

uyguladığı ekonomik kapalılık ve Stalinist sistemin olumsuz etkilerini görmüĢ ve Deng

döneminde ekonomik kalkınmayı ön planda tutmuĢtur. Deng dönemindeki ekonomik

reformlar sonuç getirmiĢ ve bu sonuçlar da “ekonomiyi yeniden yapılandırmayı” beraberinde

getirmiĢtir.

ÇHC‟nin 1970‟li yılların sonundan itibaren uygulamaya baĢladığı ekonomik açıklık,

teknoloji transferi ve yabancı yatırımını beraberinde getirmiĢ böylece Çin ekonomisi

büyümeye baĢlamıĢtır. DıĢ iliĢkilerde saldırgan veya kapalı tutumun yanı sıra “eĢitlik”

ilkesiyle beraber “stratejik iĢ birliğini” uygulayan ÇHC önemli atılımlar gerçekleĢtirmiĢ,

dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri olmuĢtur.

21. Yüzyılda “Konfüçyanist” geleneği dıĢ politika bağlamında yeniden yorumlayarak

kendisini emperyalist Batı devletlerinin karĢısında “barıĢçıl” bir Ģekilde konumlandırmak

isteyen Çin uyguladığı bazı politikaları ile bu amacını zedelemektedir. BaĢta Uygur Türkleri

olmak üzere sınırları içerisinde yaĢayan azınlıklara yönelik uyguladığı insan hakları ihlalleri

uluslararası kamuoyunun gözünden kaçmamıĢtır. Bununla birlikte dıĢ iliĢkilerde sürekli ahlaki

ve barıĢçıl tutumu öne süren Çin‟in Güney Çin Denizi‟nde yapmıĢ olduğu hak talepleri ve

saldırgan tavrı komĢularıyla olan iliĢkisini ve “barıĢçıl” tutumunu sarsmaktadır.

21. Yüzyılda hegemon güç olmanın yalnızca askeri ve iktisadi yeterlilikle mümkün

olmayacağını göz önünde bulundurarak Çin‟in insan hakları ve demokratikleĢme noktasında

ne ölçüde hassasiyet göstereceği diğer ülkelerin Çin‟e bakıĢını önemli ölçüde etkileyecektir.

37


KAYNAKÇA:

● Dölek, Levent. “Tarihsel GeliĢimi Ġçerisinde Çin‟in Sosyo-Ekonomik Yapısının

Ġncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Maliye Ana Bilim Dalı, Ġstanbul, (2007).

Gökten, Kerem. “Çin Ekonomisi‟nde Dönüsüm Ve Kapitalist Dünya Sistemine

Eklemlenme Süreci (1978-….)”, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Ġktisat Ana Bilim Dalı, Ankara, (2009)

● Kurt, Selim. “Neo-GramĢiyan Perspektiften Çin Halk Cumhuriyeti‟nin Küresel

Hegemonya Durumuna ĠliĢkin Eko-Politik Bir Değerlendirme”. SİYASAL: Journal of

Political Sciences 28, sy 1 (31 Mart 2019): 43-72.

https://doi.org/10.26650/siyasal.2019.28.1.0011.

● Sandıklı, Atilla. "China: Future‟s Superpower?", A. Sandıklı (Ed.), China: a new

superpower (ss. 39-64). Ġstanbul: BĠLGESAM Yayınları, (2010).

● Sayin, Yusuf. “Konfüçyüs‟ün Yeniden KeĢfi ve The Rediscovery of Confucius Çin‟in

DıĢ Politikasında and The Transformation for the DönüĢüm Chinese Foreign Policy”.

Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sy 29 (2013): 15.

● Sezen, Seriye. “Küresel Bir Güç Olma Yolundaki Çin” , Mülkiyeliler Birliği Yayını,

993-1025, Ankara, (2011).

● TimurtaĢ, Mehmet Emin. “Çin Halk Cumhuriyetinin Ekonomik Ve Siyasi GeçmiĢinin

Bugünkü GeliĢim Sürecindeki Rolü”. SAKARYA İKTİSAT DERGİSİ 7, sy 1 (2018):

18.

● Tüfekçi, Ö , “Yükselen Güçler Ve DıĢ Politika Aracı Olarak DıĢ Yardımlar” , Erman

Akıllı (Ed), Türkiye'de ve Dünyada DıĢ Yardımlar, (s. 101-119), Ankara: Nobel

Yayıncılık, (2016).

“Human Right Watch 2019” , https://www.hrw.org/world-report/2019/countrychapters/china-and-tibet#

, Erişim Tarihi: 15.01.2021

38


39


DOĞU TÜRKĠSTAN’DA ĠNSAN HAKLARI ĠHLALLERĠ

GiriĢ: Ġnsan Hakları

Ġnsan hakları, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. Ġnsan

hakları; dil, din, ırk, renk, cinsiyet vb. ayırt etmeden tüm insanların yararlanabileceği

haklardır. Aslında insan hakları kavram olarak bir ideali içerir ve var olanı değil, olması

gerekeni ifade eder. Tüm insanların hak ve saygınlık açısından eĢit ve özgür olarak doğduğu

anlayıĢına dayanan insan hakları, tüm bireylere bağımsız seçim yapma ve hayatlarını

istedikleri gibi yönlendirebilme özgürlüğü sağlar. Sağlanan bu özgürlükler baĢkalarının

haklarına saygılı olmak ve baĢkalarının haklarını çiğnememek zorunluluğu ile

dengelenmiĢtir.

Devletlerin insan haklarını koruma yükümlülüğü 18. yüzyıldan itibaren anayasalarda

yer bulmuĢtur. Günümüzde insan hakları ulusal düzeyde devletler tarafından korumaya

alınmıĢ anayasal haklardır. Devletler insan haklarını ihlal edenlere karĢı hukuki, cezai veya

idari yaptırımlar uygulayabilir.

Ġnsan haklarının korunması için kullanılması gereken ilk yol ulusal hukuk düzeni

olmasına rağmen devletlerin ve iç hukuk düzeninin bu konuda yetersiz kaldığı durumlarda

uluslararası düzeyde bir korumaya ihtiyaç duyulmuĢtur. Bu ihtiyaç sonucunda uluslararası

insan hakları düzeni BirleĢmiĢ Milletler ve bölgesel kuruluĢlarca sağlanmaktadır.

Uluslararası korumanın en önemli görevi insan haklarına iliĢkin her yerde ve herkes için

geçerli olacak evrensel özellikleri belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlayacak

çalıĢmalar yapmaktır. Bu çalıĢmalara Paris‟te kabul edilen Ġnsan Hakları Evrensel

40


Bildirgesini örnek gösterebiliriz. Bildirinin kabul edildiği 10 Aralık 1948 tarihinden bu yana

her 10 Aralık, Ġnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.

Çin’de Ġnsan Hakları

Dünyadaki birçok anayasa gibi 1982 Çin Anayasası da birçok maddesinde insan

haklarına yer vermiĢtir. Anayasanın 4. maddesinde bütün milliyetlerin kendi konuĢma ve

yazı dillerini konuĢma hürriyetine sahip olduğu, 33. maddesinde tüm vatandaĢların kanun

önünde eĢit olduğu ve 35. maddesinde vatandaĢların konuĢma, basın, toplanma, dernek

kurma, yürüyüĢ ve gösteri yapma özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiĢtir. Yine anayasanın

36. maddesinde vatandaĢların inanç özgürlüğüne sahip olduğu ve 37. maddesinde de kiĢi

özgürlüğünün hukuka aykırı olarak ihlal edilemeyeceği belirtilmiĢtir. Fakat anayasada

bulunan bütün bu hak ve özgürlüklere rağmen sürekli olarak yapılan insan hakları ihlallerini

aĢağıda inceleyeceğiz.

Çin‟deki insan hakları ihlalleri sadece ülkemizde değil, bütün dünyada tartıĢmalara

yol açan bir konudur. Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve Ġnsan Hakları

Ġzleme Örgütü gibi kuruluĢlar Çin hükümetini vatandaĢlarının ifade, hareket ve din

özgürlüklerini kısıtlama ile suçlamaktadır. Çin hükümeti ise ülkesinde tesis ettiği ezici

baskıya karĢı gelen küresel tepkilerden kaçınmak için ülkenin ulusal kültürü ve geliĢmiĢlik

düzeyi bağlamında siyasi hakların yanı sıra ekonomik ve sosyal hakları da içeren „daha

geniĢ‟ bir insan hakları kavramını savunmaktadır.

Çin‟deki tartıĢmalı insan hakları ihlalleri arasında idam cezası, iĢkence uygulaması,

tek çocuk politikası ve basın ile din özgürlüğünün ihlali bulunmaktadır. Din özgürlüğünün

olmaması bağlamında Müslüman, Hristiyan, Tibet Budisti ve Falun Gong inancına sahip

vatandaĢlara Ģiddetli baskı yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Çin hukuk sistemi, masumiyet

karinesi ve susma hakkının olmaması gibi konulardan dolayı da eleĢtirilmektedir.

Doğu Türkistan’da Ġnsan Hakları Ġhlalleri

Doğu Türkistan, Orta Asya‟nın orta bölümünde yer alan büyük Türkistan‟ın doğu

kesimidir. Doğu Türkistan‟da yaklaĢık olarak 20 milyon Uygur yaĢamaktadır.

Günümüzdeki Doğu Türkistan‟ın resmi yazı dili Uygurca – Arapça alfabesi ile

yazılmaktadır. Uygurlar, Sünni Müslümanlardır ve Doğu Türkistan‟daki çoğunluk gruptur.

Doğu Türkistan 1949 yılından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti‟nin siyasi ve iktisadi kontrolü

altındadır.

41


1949 yılından bu yana Doğu Türkistan‟da baskıcı bir Ģekilde hakimiyet kuran Çin

hükümeti, Doğu Türkistan topraklarını Türklerden arındırmak ve buraları tamamen

ÇinlileĢtirmek amacıyla çeĢitli insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Doğu Türkistan‟ı

imar ve kalkındırma iddiasıyla bölgeye sürekli olarak Çinli göçü teĢvik eden Çin,

Uygurların elindeki meskenler ve verimli arazileri zorla ellerinden alarak Çinli

yerleĢimcilere tahsis etmekte ve Uygurlar ise verimsiz topraklara veya ülke dıĢına

sürülmektedir. Yapılan bu uygulama Çin Anayasası‟nın bütün vatandaĢların kanun önünde

eĢit olduğunu belirten 33. maddesine aykırıdır. Yine 33. maddeye aykırı bir diğer uygulama

Doğu Türkistan‟da açılan fabrikalarda ve tüm yatırım alanlarında çalıĢma önceliğinin

Çinlilere tanınmıĢ olması ve Çinliler ile Uygurlar arasında ciddi maaĢ farkının

bulunmasıdır. Ayrıca Doğu Türkistan‟da Çinlilerin

%95‟i ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmasına rağmen bu oran Uygurlar için

%12 ile sınırlı kalmıĢtır. Bütün bu uygulamalar Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‟nin 7.

maddesine aykırıdır.

Diğer yandan 1979 yılından itibaren „aile planlaması‟ adı altında doğum yasağı

uygulaması yapan Çin; Doğu Türkistanlı ailelerin Ģehirlerde ilk çocuğu engelli değil ise bir,

köylerde ise ikiden fazla çocuğa sahip olmalarını yasaklamıĢtır. Çin devlet görevlileri bu

yasağa uymayan aileleri tespit etmekte ve çocukları vahĢice katletmektedir. Çin

Anayasası‟nın 37. maddesine aykırı olan bu uygulama BirleĢmiĢ Milletler Soykırım

SözleĢmesinin 2. maddesine göre de bireylerin en temel insan haklarını ihlal etmektedir.

Çin'de Ġslamiyet, Hristiyanlık, ġamanizm, Taoizm ve Tibet Budizmi gibi farklı

dinlere inanan birçok insanın bir arada yaĢadığı bilinmektedir. Buna karĢılık Çinli yetkililer

dini, etnik grupların milli ve kültürel kimliklerini yansıtan bir unsur olarak görmekte ve

devlet güvenliğini tehdit eden bir tehlike olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle etnik gruplar;

milli, dini ve kültürel duygularını açıkça ifade etmek ve yaĢamaktan mahrum edilmiĢtir.

Yapılan bu uygulama Çin Anayasası‟nda inanç özgürlüğünü ifade eden 36. maddeye ve

ayrıca Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‟nde inanç özgürlüğünü ifade eden 18. maddeye

aykırıdır.

Bir milleti asimile etmek için en etkili yolun eğitim olduğunun farkında olan Çin,

uzun yıllar boyunca tecrit politikası uygulayıp Doğu Türkistan‟daki Uygurları eğitimsiz

bırakarak bu bölgeyi daha rahat kontrol edebileceğini zannetmiĢtir. Ancak bu politikaya

rağmen Uygurların gelenek, görenek ve kimliklerini korumasının sonucunda Çin tecrit

politikasını terk ederek entegre politikasına baĢvurmuĢtur. Bu kapsamda Türkçe eğitim

42


veren bazı okullar kapatılmıĢ ve yerine Çince eğitim veren okullar açılarak Doğu

Türkistanlı çocuklara Çince eğitim dayatılmıĢtır. Türkçe eğitim veren okulların

mezunlarına iĢ vermeyerek bu okullara olan talebi azaltmak isteyen Çin, okullarda dini

eğitime de müsaade etmemekte ve oruç tutan öğrencileri de rapor ederek kara listeye

almaktadır. Çin Anayasası‟nın bütün milletlerin kendi konuĢma ve yazı dillerini kullanma

özgürlüğünü ifade eden 4. maddesine aykırı olan bu uygulamalar aynı zamanda Ġnsan

Hakları Evrensel Bildirgesi‟nin 26. maddesine de aykırıdır.

Yukarıda anlattığımız birçok ihlalden de anlaĢılacağı gibi Çin bir hukuk devleti

değildir. Doğu Türkistan‟da insan haklarına karĢı olarak yapılan birçok ihlal sadece

uluslararası düzeydeki sözleĢmelere ve bildirilere değil, aynı zamanda Çin Anayasası‟na da

aykırıdır. Yetkililer ulusal ve uluslararası düzeydeki birçok kurala rağmen keyfi olarak

insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Çin yargısı; insan haklarından, uluslararası

sözleĢmelerden ve adaletten yana bağımsız bir yargı değildir.

Çin yönetimi bölgedeki Müslüman Türkleri baskı altına almak için toplama

kamplarından ve hapishanelerden oluĢan büyük bir ağ kurdu. BirleĢmiĢ Milletler baĢta

olmak üzere birçok uluslararası kuruluĢ ve insan hakları örgütü, raporlarında terörizm

iddiasıyla binlerce Uygur‟un kamplarda uzun süre yargılanmadan tutulduğunu belirtiyor.

BirleĢmiĢ Milletler‟in ağustos ayı sonunda yayınladığı rapora göre Müslümanların

birbiriyle selamlaĢmasının bile (birbirlerine Selamun Aleyküm demeleri) tehdit olarak

görüldüğü belirtiliyor.

Çin‟de binlerce kiĢinin yasa dıĢı olarak tutulduğu toplama kampları, baĢta BirleĢmiĢ

Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluĢ ve insan hakları örgütünün de

gündemindedir. Ancak Çin, yasa dıĢı olan bu kampları gizli tuttuğu için bu konuda elde

edilen bilgiler daha önce kamplarda tutulmuĢ kiĢilerin beyanları ile sınırlı kalmıĢtır. Ġnsan

Hakları Ġzleme Örgütü‟nün raporuna göre toplama kamplarında tutulanlar kampta kaldıkları

süre boyunca komünizm propagandasına maruz kalıyor ve bu doktrini kabul etmeye

zorlanıyor. Ayrıca yalnızca Uygurlar‟ın değil; Kırgızlar, Tatarlar, Türk olmayan

Müslümanlar ve hatta toplama kamplarına karĢı olan Çinlilerin de bu kamplarda tutulduğu

raporlarda belirtiliyor.

Çin‟in Doğu Türkistan‟da kurduğu toplama kamplarında 15 ay boyunca kalan

Gülbahar Celilova, sürekli iĢkence edilen insanların çığlıklarını duyduklarını ve bu

çığlıklara dayanamayıp birkaç kez hastanelik olduğunu söylüyor. Kamplarda 8 ay tutulan

43


Ömer Bekali ise anlattıklarına göre 4 gün boyunca polis merkezinde bir sandalyeye bağlı

olarak iĢkence görmüĢ ve her cuma domuz eti yemeye zorlanmıĢ. Ömer Bekali, toplama

kamplarındaki hayatı ‟‟akıl almaz bir hayattır, oradaki herkes ölümü beklemektedir.‟‟

diyerek anlatıyor.

Çin ise çeĢitli iĢkencelerin uygulandığı ve mahkumların köle gibi çalıĢtırıldığı bu

kamplara „eğitim kampı‟ diyor ve suçlamaları reddediyor. BirleĢmiĢ Milletler ve diğer

uluslararası örgütlerin kampların incelemeye açılması çağrısını reddeden Çin, bugüne kadar

yalnızca kendi belirlediği birkaç kampın çok az sayıda basın mensubunun incelemesine izin

verdi. Bu incelemelere katılan BBC ekibi, kampların gösterilen alanlarının kendileri

gitmeden önce değiĢtirildiğini ifade ediyor. Ayrıca birçok alanın da gösterilmesine ve kayıt

yapılmasına izin verilmediği belirtiliyor.

Belirtmek gerekir ki Ģüphesiz Çin‟in toplama kamplarında yaptığı uygulamalar insan

haklarına aykırıdır. Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 3, herkesin yaĢama hakkı

ile kiĢi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı olduğuna; madde 5 ise hiç kimseye iĢkence ya da

zalimce, insanlık dıĢı ya da aĢağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamayacağını ifade

etmektedir. Yine Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 9, hiç kimsenin keyfi olarak

yakalanamayacağını, tutuklanamayacağını ve sürgün edilemeyeceğini ifade etmektedir. Bu

doğrultuda birçok uluslararası kuruluĢ da Çin‟in toplama kamplarını ve yasa dıĢı

uygulamalarını derhal terk etmesi konusunda uyarmıĢtır.

Dünyada en fazla idam cezası uygulayan ülkelerin baĢında Çin geliyor. AraĢtırmalara

göre 1994 yılında Çin‟de 2050 idam cezasının infazı gerçekleĢmiĢtir ve bu rakam o yıl

dünyada gerçekleĢtirilen toplam idam cezasının üç katıdır. Resmi rakamlara göre 2007

yılında Çin‟de 470 kiĢinin idam edildiği bilgisi bulunurken, Af Örgütü bu sayının 8 bin

civarında olduğunu tahmin etmektedir. Uluslararası Af Örgütü‟nün Ġngiltere direktörü olan

Kate Allen, 2008 yılında yaptığı bir açıklamada, güvenilir kaynaklara göre Çin‟de her gün

ortalama 22 insanın gizlice idam edildiğini ifade etmiĢtir. Her yıl dünya genelindeki idam

cezaları hakkında kapsamlı bir rapor yayınlayan Af Örgütü, Çin hükümetini istatistikleri

kötüye kullanmakla suçlamıĢtır ve 2009 yılından itibaren idam sayılarını tahmin etmeyi

bırakmıĢtır.

Uluslararası Af Örgütü‟nün raporlarına göre Çin hükümetine muhalif birçok insan

hakları savunucusu ve din adamları sırf düĢüncelerini ifade ettikleri için idam cezasına

mahkum edilmektedir. Ġdam cezası verilen mahkumların organları alınıp nakil yolu ile

44


satılmaktadır. Uluslararası Af Örgütü‟nden Roseanne Rise: „„Çin‟de idam edilenlerin

organları, nakillerde en önemli kaynak konumunda. Hatta devlet makamları da bunu kabul

ediyor.‟‟ açıklamasında bulunmuĢtur. Çin hükümeti 2012 yılında yaptığı açıklamada idam

edilen mahkumlardan alınan organ nakillerini 5 yıl içinde durdurma taahhüdünde bulunsa

da bugün hala bu insanlık dıĢı uygulamaya devam etmektedir.

Çin, hem haksız yere verilen idam cezaları ile hem de bu cezaların insanlık dıĢı bir

biçimde gerçekleĢtirilmesi ile insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Her Ģeyden önce

idam cezası, insanın en temel hakkı olan yaĢama hakkına aykırı bir cezadır. Çin‟de

özellikle Uygur Türklerine karĢı idam cezasının keyfi olması da insan hakları ihlallerini üst

noktaya taĢımaktadır. Uluslararası kuruluĢlar Çin‟de verilen idam cezalarını sıklıkla

eleĢtirmektedir.

Sonuç

Doğu Türkistan‟da 1949 yılından bu yana hakimiyet kuran Çin, baskıcı politikaları ile

sürekli olarak insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Çin, bu ihlalleri yaparken sadece

uluslararası hukuk kurallarını değil kendi anayasasını da ihlal etmektedir. Çin‟de yetkililer

yaptıkları keyfi uygulamalar ile 1982 Çin Anayasası‟nın insan haklarını koruyan 4‟üncü

33‟üncü 35‟inci, 36‟ıncı ve 37‟inci maddelerini ihlal etmektedir. Doğu Türkistan halkı,

Çin‟in bu yasa dıĢı baskıcı politikalarına karĢı önemli direniĢlerde bulunsa da Çin hükümeti

bu ayaklanmaları (bazıları kanlı biçimde) bastırmıĢtır.

Doğu Türkistan‟da yaĢanan insan hakları ihlalleri konusunda yalnızca Çin‟i

eleĢtirmek eksik bir değerlendirme olacaktır. Çin‟de yaĢanan insan hakları ihlallerinin nasıl

önleneceği konusunun üzerinde durmak gerekir. Bu noktada uluslararası kuruluĢların ve

insan hakları örgütlerinin bölgede yaĢanan ihlallere daha fazla dikkat çekmeleri

gerekmektedir. Aynı zamanda küresel anlamda ülkelerin Çin‟in ihlallerine devam etmesi

durumunda gerek ekonomik gerek farklı alanlarda yaptırım uygulaması gerekmektedir.

Doğu Türkistan‟da soydaĢlarımıza karĢı yapılan ihlallerin sona ermesi ve ardından bölgede

yaĢayan halkın hayat standartlarının her anlamda yükseltilmesi, insanların özgür bir

biçimde yaĢamasını sağlamak için baĢta ülkemiz olmak üzere bütün dünya üzerine düĢen

görevi yerine getirmelidir

45


KAYNAKÇA

“Çin idamlar”, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/cinde-gunde-22-kisi-idamediliyor-8698821

, EriĢim Tarihi: 07.01.2021

“Çin‟in Toplama Kampları”, https://www.timeturk.com/cin-in-toplama-kamplariegitim-kampi-olarak-tanitilan-cezaevleri/haber-1102011

, EriĢim Tarihi:

07.01.2021

“Çin Eğitim Kampları” ,Uluslararası Af Örgütü,

https://www.amnesty.org.tr/icerik/cin-siyasi-egitim-kamplarinda-tutulan-1-milyonkisinin-aileleri-cevap-talep-ediyor

, EriĢim Tarihi: 05.01.2021

“Doğu Türkistan Haberleri”, https://tr.euronews.com/2020/07/08/uygurlara-ciniskencesi-dogu-turkistan-da-neler-oluyor,

EriĢim Tarihi: 07.01 2021

“Doğu Türkistan‟da Kurulan kamplar”,

https://www.indyturk.com/node/96561/haber/do%C4%9Fut%C3%BCrkistan%E2%80%99da-kampta-tutuldu%C4%9Funu-iddia-etti%C4%9Fie%C5%9Finden-%C3%BC%C3%A7-y%C4%B1ld%C4%B1r-haberalam%C4%B1yor,

EriĢim Tarihi: 07.01.2021

“Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,

https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf, EriĢim Tarihi:

09.1.2021

Öztürk, Gülnihal Altın. “Uluslararası ÇatıĢma Bölgeleri”, BarıĢ AraĢtırmaları ve

ÇatıĢma Çözümleri Dergisi, cilt:1, sayı:1, 2013

46


GÜZEL TÜRKĠSTAN

Guzel Türkistan senge ne boldu?

Sebeb vakitsiz güllerning soldu

Çemenler berbad kuĢlar her feryad

Hemmesi mahsun bolmaz mı dil Ģad

Bilmem ne içün kuĢlar uçmaz bahçeleringde

Birligimizning teprenmes tagı

Ümdimizning sönmez çıragı

BirleĢ ey halkım kelkendür çagı

Bezensin imdi Türkistan bağı

Kozgal halkım yeter Ģunca cevrü cefalar

Al bayrağıngni kalbim oygansın,

Kulluk, esaret barçası yansın,

Kur yengi devlet, yavlar örtensin

Ösib Turkiston kaddın kötersin! (Yüce Türkistan göklere değsin)

Yavran, yaĢnab öz vetening gül bağlarında (Yayıl, yeĢer öz vatanın gül bağlarında)

Abdulhamit Süleyman Çolpan. (1938)

Teprenmes: Sarsılmaz

Tag: Dağ

Cırag: Çerağ, ıĢık

Kozgal: Uyan

Yaylar: DüĢmanlar

Örtensin: Ürksün

47


ĠġKENCE YASAĞI, ĠNSAN ONURUNA AYKIRI MUAMELE VE UYGURLAR

1) ĠĢkence Nedir?

ĠĢkence bir insanlık suçudur. Suçlu bir kiĢi hakkında soruĢturma yapmak sadece delil ve

bilgi edinmek amaçlıdır. ĠĢkence, kötü muamele ve benzerleri hiçbir olağanüstü durum veya

istisna kabul edilmeksizin bütün insan hakları belgelerinde yasaklanmıĢtır. Hemen hemen tüm

insan hakları belgelerinde korunması gereken, olağanüstü durumlarda bile sınırlandırılamayan

önemli bir hak olarak vasıflandırılmıĢtır. Her hal ve Ģartta, hem ulusal hem uluslararası

organizasyonlarda hukuka uygun bir davranıĢ olarak kabul edilmemiĢtir. Ġnsan hakları

açısından “İşkenceye Sıfır Tolerans” sloganı ile iĢkenceyle mücadele açısından olumlu

düzenlemeler yapılmıĢtır. ĠĢkencenin sistematik olarak yapılmadığı vurgulanmıĢ, münferit

iĢkence vakalarının üzerinde ise çok önemle durulduğu ifade edilmiĢtir. ĠĢkence insan

haklarının en önemli ihlallerinden bir olagelmiĢtir.

Bütün uluslararası bildiri ve sözleĢmeler iĢkence ve ona eĢ değer düzeyde görülen bir

takım muameleleri ve cezaları yasaklamıĢtır. ĠĢkence yasağı bugün uluslararası hukukun jus

cogens nitelikli bir kuralı halini almıĢtır. SözleĢmelerde, iĢkence ve hemen ardından da

zalimane davranıĢ, insanlık dıĢı muamele ve ceza, onur kırıcı muamele ve ceza yasağına yer

verilmektedir. ĠĢkence dıĢında kalan bu muameleleri karĢılamak üzere yaygın olarak “kötü

muamele” deyimi kullanılmaktadır. Hiç Ģüphesiz iĢkence, uluslararası sözleĢmelerde kötü

muamelelerle aynı statüde düzenlenmiĢse de kötü muamele biçimlerinden pek çok açıdan

ayrılmaktadır.

2) ĠĢkence Yasağı

48


ĠĢkence insan onuruyla bağdaĢmayan bir muameledir. ĠĢkence yasağı insanların bu

muamele ile karĢılaĢmasını önlemek amacıyla ortaya çıkmıĢ ve pek çok ulusal/uluslararası

sözleĢmede yer almıĢtır.

ĠĢkence yasağının ortaya çıkmasındaki temel amaç, insan onurunun korunmasını

sağlamak ve her ne Ģartta olursa olsun insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğünü korumaktır. Bu

bağlamda geçmiĢten günümüze ulusal ve uluslararası düzlemde pek çok insan hakları belgesi

üretilmiĢtir. Her ne kadar iĢkence sorununa tam ve kesin çözüm bulunamamıĢ olsa da

geçmiĢten bugüne iĢkenceye karĢı yadsınamayacak düzeyde ilerleme ve geliĢme

kaydedilmiĢtir.

Bugüne kadar ortaya çıkan insan hakları belgelerinin pek çoğunda iĢkence yasağına yer

verilmiĢ ve bu konu spesifik olarak düzenlenmiĢtir.

BirleĢmiĢ Milletler ("BM") Genel Kurulu tarafından 10.12.1948 tarihinde kabul edilen

Evrensel Ġnsan Hakları Bildirisi'nin ("EĠHB") 5. maddesinde iĢkence yasağına yer

verilmiĢtir. (EİHB madde 5- Hiç kimse işkence ya da zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı

muamele ya da cezaya tabi tutulamaz.)

19.12.1966 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından imzaya açılan Uluslararası Medeni

ve Siyasi Haklar SözleĢmesi'nin 7. maddesinde de iĢkenceye iliĢkin hüküm

bulunmaktadır. 2 (Madde 7- Hiç kimse işkence ya da zalimane yahut aşağılayıcı muamele ya

da cezaya tabi tutulmayacaktır. Özellikle kimse kendi özgür rızası olmaksızın tıbbi ya da

bilimsel deneye tabi tutulmayacaktır.)

1969 tarihli Amerikalılar-arası Ġnsan Hakları SözleĢmesi'nin 5. maddesinde ve 1981

tarihli Afrika Ġnsan ve Halkların Hakları ġartı madde 5'te de iĢkence ve kötü muamele yasağı

yer almaktadır.

Tarihsel Arka Planı Ġle Çin ve Doğu Türkistan Türklerinin EtkileĢimi

Çinliler ve Türklerin etkileĢimi Hunlardan baĢlayıp bugüne kadar devam etmiĢtir.

Belgelenebilen bilgiler ile Türkistan coğrafyasının doğusunun Hun çağlarından baĢlayarak

Türk hakimiyetinde olmuĢtur. 18. asrın ortalarından baĢlayarak Doğu Türkistan Çin istilasına

maruz kalmıĢ ve günümüze kadar olan süre içinde bu coğrafyada kurtuluĢu elde eden 3

bağımsız devlet kurulmuĢtur.

49


Çin ve Doğu Türkistan Türkleri Arasında Vuku Bulan Sorunlar - Doğu Türkistan‟ın

Hak Taleplerine Çin‟in Uyguladığı Politikalar

A) Nüfus Politikası: ÇHC, ülkenin kendisine ait tarihsel ve milli niteliğini

zedelemeyecek Ģekilde demokrasi ve insan hakları politikalarından yana olduğunu

açıklamaktadır. Bu bağlamda uygulanmakta olan üç temsil politikası; etnik grupların

ilerlemesini, geliĢmiĢ kültüre yöneliĢin teĢvik edilmesini ve Çin halkının çoğunluğunun temel

çıkarlarının gözetilmesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla, özerklik politikaları diğer kültürlerin

geliĢmiĢ kültür olarak adlandırılan Çin kültürü içinde eritilmesini (benzetme), istikrar adı

altında çoğunluğun yani Han kökenli Çinlilerin çıkarlarının korunmasını hedeflemektedir.

Bunun sonucu olarak, iç istikrarı etkileyecek her türlü özgürlük ve insan hakları talebi ve

giriĢimi çoğunluğa yapılmıĢ sayılarak terörist eylemler olarak adlandırılmakta ve sert bir

Ģekilde bastırılmaktadır. Sincan Uygur Özerk bölgesinde kalkınma programı ve benzetme

politikası kapsamında Çin kültürünün bölgede üstün kültür olarak geliĢmesi teĢvik edilmiĢ ve

Türk nüfusunu azınlığa düĢürüp gelecekte yapılması muhtemel referanduma sayı çoğunluğu

kazanmak amacıyla Doğu Türkistan‟ın sosyo-kültürel etnik yapısı planlı bir Ģekilde

dönüĢtürülmeye baĢlanmıĢtır ve bu gaye doğrultusunda çok sayıda Han kökenli Çinli nüfus

yerleĢtirilmiĢtir.

Pekin hükümeti Türkleri resmi belgeler ile kanıtlanabilen öz vatanında azınlıkta

bırakmak ve uygulayacağı asimilasyon politikası ile artan Çin nüfusu içerisinde Uygur

Türklerinin nüfusunu eritmeyi kendine politika edinmiĢtir. ÇHC nüfus dengesini kendi lehine

değiĢtirmek için doğum kontrolü uygulamıĢtır. 1985‟ten beri katı bir Ģekilde uygulanan

doğum kontrolü politikası sebebiyle ölen kadın ve çocuk sayısı hat safhadadır. Bu

planlamanın uygulanmasında da Ġnsan Hakları Ġhlali vardır.

2003 yılından beri “ĠĢgücünün fazlası baĢka bölgelere yönlendirme” politikası Çin‟in

uyguladığı genç Uygur nüfusunun iĢ bulma vaadi ile Çin‟in iç bölgelerine taĢınması ve Çin

genel nüfusu içerisinde asimile edilmesidir. Özellikle 16-25 yaĢ arası Uygur kızlarını Doğu

Türkistan‟dan alıp daha iyi eğitim, daha iyi iĢ imkanı adı altında,

Çin‟in iç bölgelerine götürülmesi asimilasyon politikalarının en göze çarpanı olmuĢtur.

1 Haziran 2006‟dan itibaren katı bir Ģekilde uygulanan bu politika ile kendi rızalara

olmaksızın 240 bin Uygur kızı Çin‟in iç bölgelerine gönderilmiĢtir. Çin‟in bu program

çerçevesinde 1 milyon Uygur kızını Çin‟in diğer bölgelerine götürmeyi hedeflediği

50


bildirilmektedir Çin‟in iç bölgelerine resmi görevle gitmek zorunda olan Uygur memurlar

çalıĢtığı kurumlardan referans mektubu veya resmi tanıtma yazısı almaya mecbur

bırakılmıĢtır. Oysa Komünist Çin yönetimi Çin‟in iç kesimlerinden Doğu Türkistan‟a gelen

Çinlilere her türlü kolaylığı sağlamıĢtır. Yine Çin Yönetimi bu göçmen Çinlilerin tekrar Çin‟e

dönmemeleri ve bu sömürge bölgesinde ebediyen kalmaları için imkanlar sağlamıĢtır. Doğu

türkistan‟da bu göçmenler en iyi iĢ sahalarına istihdam edilmiĢlerdir. Doğu Türkistan Türkleri

çok düĢük ücretler karĢılığı Çinli göçmenlere nispeten daha kötü Ģartlarda

çalıĢtırılmaktadırlar. Çinli göçmenler yüksek maaĢlarla doğalgaz ve petrol kuyularında, devlet

tarafından finans edilen Ģirketlerde hatta okullarda çalıĢtırılmaktadır. Ayrıca mümbit tarım

alanları da bu göçmenlere verilmiĢtir. Bu göçmenler tarafından bölgede iĢlenen suçlar dahi

görmezden gelinmiĢtir

B) Eğitim-Dil: Çin Hükümeti‟nin BM‟ye sunduğu raporlarında “eğitim hakkı”na dair

yasal garantilere yer verilmiĢtir. Ġkinci raporda ise azınlıkların yazı dilinin sistemleĢmesi ve

kamu okullarını idare hakkının sağlanması konusunda Çin Hükümeti‟nin çaba gösterdiği

yazılıdır. Ġkinci rapor sunulurken bir hükümet temsilcisi BM Irk Ayrımcılığını Önleme

Komitesi‟ne, “Ģartların uygun olması halinde” azınlık dillerinde ders kitaplarının sağlandığını

bildirmiĢtir. Üçüncü raporda çeĢitli düzeylerde okul eğitimini alan azınlıkların oranı

verilmiĢtir ki bu rakam 13.64 milyondan fazladır. Dördüncü raporda çocuk yuvalarında yerel

azınlık dilinin kullanılabileceği yazılıdır. Doğu Türkistan bölgesinin tarihi, kültürü ve etnik

geçmiĢine dair bilgilerin verilmesi yasaklanmıĢtır. Hatta yabancı temaların ders kitaplarında

okutulmasına dahi yasak getirilmiĢ, ayrıca öğretim kurumlarının yabancı ülkelerdeki öğretim

kurumlarıyla direkt iliĢki kurmaları da yasaklanmıĢtır. Çin Anayasası, Doğu Türkistan‟ı özerk

bölge olarak tanımakta ve bölge halkının kendi dilini kullanma serbestisi vermektedir. Ancak

anayasada Uygur dilinin Çince ile birlikte resmi dil olarak kullanılacağı hususu gösterilmiĢ

olmasına rağmen bugün Uygur Özerk Bölgesi‟nde yaĢayan Uygur Türkleri kendi dillerini

rahatça kullanamamakta, kendi dillerinde eğitim görememektedir

Çin yönetimi Uygur Özerk Bölgesi‟nde eğitimi kendi dillerinde yürütmeye izin

verirken, tüm basın-yayın iĢler ÇKP‟nin Propaganda Bürosu tarafından kontrol ediliyordu.

1980‟ler kadar okullarda Mao‟nun eserleri ve ilkeleri ezberletilirken, 1980‟ler- den sonra okul

derslerinin Uygurlar tarafından hazırlanmasına izin verilmiĢ, kitapların çoğu da tercüme

edilmiĢtir. Sadece edebiyat müfredatları Uygurlar tarafından yazılmaktadır. Bu aslında Çin‟in

1978‟deki Ding Xin Çin‟in LiberalleĢme ve dıĢa açılmasının sonucuydu. 1990‟lı yıllardan

51


itibaren Sovyetler Birliği‟nin çökmesiyle Çin bölgedeki politikalarını yeniden katılaĢtırmıĢ ve

üniversitelerden baĢlayarak, sonrasında lise hatta anaokulu olmak üzere, Uygur dilini

yasaklamıĢtır. Önceden sadece edebiyat müfredatına izin verirken, günümüzde bu serbestinin

de yok sayıldığını basından görmekteyiz. Çinliler Çince öğrenmeyi Uygurlara önceleri

zorunlu tutmadılar. Ancak 1990‟lardan sonra Uygurlara ilk, orta, lise eğitimini kendi

dillerinde sürdürmeye izin verirken üniversite eğitimini sürdürmek için iki sene Çince kursuna

gitmelerini Ģart koĢmaktadır ve bunu bitirdikten sonra lisans eğitimi almaktadırlar

Çin, Doğu Türkistan bölgesinin kendi toprakları olduğunu ve kendisinin hak sahibi

olduğunu iddia etmektedir fakat kendilerinin koymuĢ oldukları Sincan kelimesine bakacak

olursak eğer durum biraz farklı gibi gözükmektedir. Sincan kelimesi Çincedir (Xinjiang)

kelimenin anlamı yeni sömürgedir yeni demiĢ olmaları Çin'in bu bölgenin sahibi olmadığını

sonradan bu bölgeye göz diktikleri noktasında bir nevi itiraf niteliği taĢımaktadır. Bunun

yanında Sincan kelimesinin anlamı arasında sömürge tabiri de geçmektedir bu da Çin'in bu

bölgeye hangi emeller ile hangi emperyalist emeller ile baktığını açıkça göstermektedir.

Çin, Doğu Türkistan bölgesinde çokça nükleer silah denemesi yapmaktadır. bu konu

hakkında hazırlanan bir rapora göre Çin, 1964-1997 yılları arasında Doğu Türkistan

bölgesinde 11‟i yeraltında olmak üzere 46 nükleer silah denemesi yapmıĢtır. Uluslararası

insan hakları raporlarına göre bu nükleer silahlar nedeniyle 210 bin kiĢi hayatını kaybetmiĢtir.

Çin, Doğu Türkistan bölgesinde sosyal ve ekonomik eĢitsizlik ortaya çıkarmaktadır.

Buna göre Çin'in, bölgeye nüfus politikası çerçevesinde taĢımıĢ olduğu Çin uyruklu kiĢiler

Uygurlara göre çok daha rahat iĢ bulmakta bunun yanında aynı iĢte çalıĢıyor olmalarına

rağmen Çinli kiĢilerin Uygurlara göre daha yüksek maaĢlar aldığını görmekteyiz. Bu eĢitsizlik

insan hakları beyannamelerine sözleĢmelerine aykırı olduğu gibi bizatihi Çin'in anayasasına

da aykırıdır. Nitekim Çin anayasasının 33.maddesi tüm Çin Halk Cumhuriyeti vatandaĢlarının

eĢit haklara sahip olduğunu ifade etmektedir fakat uygulamada bu eĢitliğin olmadığı açıkça

görülmektedir.

Evrensel Ġnsan Hakları Beyannamesî’ne Göre Sincan Özerk Bölgesi’nin Durumu

26.2.1945 tarihli BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması‟nın Önsöz kısmında ve 10 Aralık

1948‟de kabul edilen Ġnsan Hakları Beyannamesi‟nde:

52


“İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve bunların eşit ve devir kabul

etmez haklarının tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli

olmasına,

Birleşmiş Milletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan şahsının

haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan imanlarını bir kere daha ilan etmiş

olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi

hayat şartları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,

Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki taahhüdün

yerine getirilmesi için son derece önemli bulunmasına göre; Birleşmiş Milletler Genel

Kurulu, İnsanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu beyannameyi daima göz

önünde tutarak öğretim ve eğitim yoluyla bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye,

gittikçe artan milli ve milletlerarası tedbirlerle gerek bizzat üye devletler ahalisi gerekse bu

devletlerin idaresi altındaki ülkeler ahalisi arasında bu hakların dünyaca fiilen tanınmasını

ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeleri amacıyla bütün halklar ve milletler için

ulaşılacak ortak ideal olarak işbu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilan eder.”

Ġbaresi geçmektedir. ĠĢbu sözleĢmede belirtildiğinin aksine Doğu Türkistan halkı, ikinci

sınıf insan muamelesi görmekte ve yıllardır Çin iĢgali altında gayri insani ve onur kırıcı

muamelelere maruz kalmaktadır.

Beyannamenin 4. Maddesinde (Kölelik ve Zorla ÇalıĢtırma Yasağı) ; “Hiç kimse köle

ve kul halinde tutulamaz, hiç kimse zorla çalıĢtırılamaz veya mecburi çalıĢmaya tabi

tutulamaz...” denilmesine rağmen Doğu Türkistan‟da insanlar Komün adı verilen mecburi

çalıĢma kamplarında çalıĢtırılmaktadır.

Beyannamenin 5. Maddesinde (Hürriyet ve Güvenlik Hakkı) ; “Her ferdin hürriyete ve

güvenliğe hakkı vardır.” denilmesine rağmen Doğu Türkistan halkı uç noktada sayılabilecek

sindirme- asimilasyon politikaları neticesinde hür ve güvenli bir yaĢam sahası içinde

yaĢamamaktadır. Zaman zaman uluslararası gündeme yansıyan haberler bu durumu ortaya

koymaktadır. Beyannamenin 7. Maddesinde (Cezaların Kanuniliği) ; “Hiç kimse iĢlendiği

zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teĢkil etmeyen bir fiil veya ihmalden

dolayı mahkum edilemez. Keza hiç kimse suç iĢlendiği zaman tertibi gereken cezadan daha

ağır bir cezaya da çarptırılmaz.” denmesine rağmen suç teĢkil etmeyen sebeplerden dolayı,

53


çocuklar dahi ağır yaptırımlara maruz kalmıĢtır. YaĢanan son geliĢmelerden birini tanık

gösterirsek; 12 Mart 2017‟de ġehirlerarası futbol müsabakasına katılmak için gelen

taraftarların üzerine rastgele ateĢ açılması sonucu, 70 Uygur gencinin öldüğü bilinmektedir.

Çin iĢgal yönetimi bu eylemi meĢrulaĢtırmak için ġubat 2017‟de meydana gelen bıçaklı

saldırı olayını öne sürmektedir. Bu yöntem insan haklarından soyutlanmıĢ gözükmektedir.

Vuku bulan ve suç teĢkil eden bir cezanın yaptırımı toplu ölüm olmamaktadır, hiçbir gerekçe

bu durumu meĢrulaĢtırmamaktadır. Dolayısıyla Çin Halk Yönetimi‟nin sorumluluğu burada

tekrar tezahür etmektedir.

Beyannamenin 8. Maddesinde; “Her Ģahıs hususi ve ailevi hayatına, meskenine ve

muhaberatına hürmet edilmesi hakkına maliktir.” Denilmesine rağmen aile ve sosyal hayata

müdahale edilmektedir, her Çinli polis mahkeme kararı olmaksızın istedikleri yerde arama

yapma, gözaltına alma hakkına sahiptir. Beyannamenin 9. Maddesinde; “Her Ģahıs düĢünme,

vicdan ve din hürriyetine sahiptir...” ibaresi yer almaktadır. Oysa Kızıl Çin hükümeti dini

inanç ve eylemleri topyekün görmezden gelmekte, dini eylemlerde bulunanları da çeĢitli

cezaya çarptırmaktadır. Ayrıca Uygur Türklerinin aidiyet-milli düĢüncelerine de saygı

duymamaktadır, Sincan Bölgesi‟nin Doğu Türkistan olarak adlandırılmasını Pantürkizm

olarak nitelendirmektedir. Beyannamenin 10. Maddesinde; “Her fert ifade ve izhar hakkına

maliktir” denmektedir. Oysa Kızıl Çin Yönetimi Uygur Türklerinin milli duyguları

doğrultusunda beyan ettikleri gerçek hakkı savunmalarını, söz konusu topraklar üzerindeki

hakkın asil sahibi olduklarını ifade etmelerini “devrimci-bölücü hareket” olarak

nitelendirmektedir. Bu sebeple Lop ġehir Hapishanesi‟nde yüzlerce insan tutuklu

bulunmaktadır. Amnesty Ġnternational, yayınlamıĢ olduğu Kasım 1992 tarihli raporunda;

Uygurların, Kazakların ve bölgedeki diğer etnik gruplara mensup olanların temel insan

haklarının Ģiddetsiz ifasından dolayı yargılama olmaksınız tevkif edildiklerinin veya

kendilerine uzun hapis süreleri verildiğini ve bunların genelde “Vicdan tutukluları”

olabileceğini tespit etmiĢtir.

Sonuç:

Çin Halk Cumhuriyeti uluslararası arenada ekonomik ve politik güçlü konumdadır,

dünya siyasetinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Çin‟in BirleĢmiĢ Milletler Örgütü‟nün

karar alma mekanizmalarında yer alması, daimi üyelik statüsünün tanıdığı Konsey kararlarına

54


karĢı veto etme hakkı önemini arttırmakla beraber, sahip olduğu hakları çıkarları

doğrultusunda kullanması gerçekleĢtirdiği somut eylemlerin meĢruluğunun sorgulanmasını

gerektirmektedir. Sahip olduğu güçlü konum ve veto yetkisi, BM AntlaĢması “VII. Bölüm

BarıĢın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi” kapsamında bir müdahale ya da önlemin

alınmasını zorlaĢtırmaktadır. Uluslararası yükümlülükler, anlaĢmalar, Ġnsan Hakları Evrensel

Bildirgesi ve bu konularla ilgili Uluslararası Af Örgütü tarafından alınmıĢ olan kararlar,

uyarılar Çin hükümeti için caydırıcı olmaktan uzak gelmektedir. Çin‟in yerine getirmekle

mesul olduğu her hüküm için kendi onayı bulunmaktadır, sözleĢmelere taraf olurken ilgili

sözleĢmenin doğuracağı hüküm ve sorumluluğun bilincindedir. Bu noktada karĢımıza

uluslararası hukuk ihlali çıkmaktadır. Hatta diyebiliriz ki, Çin Halk Cumhuriyeti kendi

Anayasa maddelerini uygularken çekinceler yaratmakta, bu durum da iç tutarsızlık ve anayasa

ihlali olarak nitelendirilmektedir. Çin statükoyu kendi lehine çevirmekte ve uyguladığı

politikaları meĢrulaĢtırmak için de zemini uygun hale getirmektedir. Sadece Doğu Türkistan

Türklerinin değil tüm ihlal mağduru milletler için uluslararası sistemin ve yargı

mekanizmalarının yeniden revize edilmesi gerekmektedir.

----- Ġnsan, hem hukukun hem de devletin temelidir. Ġnsan, baĢka hiçbir özelliğine

bakılmadan değerli bir varlıktır. ĠĢte insanın sırf insan olması sebebiyle değerli ve saygıya

layık olmasına insan onuru denir.

55


KAYNAKÇA :

“BirleĢmiĢ Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi” ,

https://ihop.org.tr/irk-ayrmclnn-ortadan-kaldrlmas-komitesi/ , EriĢim

Tarihi:04.01.2021

Paker, Manolya., “Uluslararası Hukuk Bakımından Çin‟in Uygur Özerk Bçlgesi‟ndeki

Politikasına Bir BakıĢ”, Gazi Üniversitesi Asya AraĢtırmaları Dergisi, cilt 1, sayı 1,

(2017).

Ġnce, Gül Seda ACET,. “Çin‟in VahĢi Yüzü: Doğu Türkistan Zulmü ve Uluslararası

Toplumun Sorumlulukları” , Avrasya Sosyal ve Ekonomi AraĢtırmaları Dergisi, cilt 6,

sayı 41, (2019).

Özönder, Cihat., “Doğu Türkistan‟ın Resmi Çin Sömürgesi Haline GeliĢi”, Doğu

Türkistan‟ın Sesi Dergisi no:58, (1999).

Öztürk, Gülnihal Altın. “Uluslararası ÇatıĢma Bölgeleri”, BarıĢ AraĢtırmaları ve

ÇatıĢma Çözümleri Dergisi, cilt:1, sayı:1, 2013.

Tanrıdağlı, Oğuzhan,. “Büyüyen Dev Çin ve Doğu Türkistan Gerçeği”, Türk Yurdu

Dergisi, Aralık Cilt 25, Sayı 220, (2005)

56


57


TÜRKĠYE’DEKĠ UYGUR TÜRKÜ

GÖÇMENLERĠN KARġILAġTIKLARI SORUNLAR

GĠRĠġ

Çin Halk Cumhuriyeti, ikinci dünya savaĢından bu yana sistematik olarak Doğu

Türkistan‟daki Müslüman Türklere yönelik soykırım suçunu iĢlemektedir. Doğu Türkistan‟da

insan hak ve hürriyetleri emsali görülmemiĢ zalimane uygulamalar ile ihlal edilmekte, insan

onuru ayaklar altına alınmaktadır. Doğu Türkistan, büyük Türk Ġlinin doğu kanadını

oluĢturan, Türk medeniyetinin mihenk taĢlarının bulunduğu önemli Türk bölgesidir. Doğu

Türkistan baĢta coğrafi konumu olmak üzere birçok nedenle modern çağı yakalamakta

zorlanmıĢ ve Çin istilasına engel olamamıĢtır. Bu istilayı hiçbir zaman kabul etmemiĢ ve 260

sene direnmiĢ ve direnmeye devam etmektedir. Bu direniĢ her zaman Çin tarafından kanlı bir

Ģekilde bastırılmıĢ ve kıyımlarla sonuçlanmıĢtır. Bu sebepledir ki Uygur Türkleri

topraklarından göç etmek zorunda kalmıĢlardır. 20

Çin Komünist Partisi (ÇKP) rejimi, bölgeye nüfuz etmek ve bölgeden çıkmamak için

yerel Türk-Ġslam kimliğini sistematik bir Ģekilde silmeye çalıĢmıĢ, aynı zamanda Çin

kültürünü ve Çinliliği bölgede yaymak istemiĢ ve bunun insan haklarına aykırı yöntemler

kullanmıĢ ve kullanmaya devam etmektedir. Günümüzde gelinen noktada ise Çin yıllar içinde

ekonomisini geliĢtirmiĢ ve dünyaya güçlü bir imaj çizmiĢtir, bu imajın gücünü Ģuan Doğu

Türkistan‟daki katliamlara göz yuman Türk ve Ġslam dünyasından anlayabiliyoruz. Bu sessiz

kalıĢ ÇKP‟yi daha da cesaretlendirmiĢ Batı‟dan gelen tepki ve yaptırımlara aldırıĢ etmemiĢtir.

20 Çağatay Sarp ed., Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle, “Türkiye’deki Uygur Türkü Göçmenler ve

Karşılaştıkları Sorunlar”, Abdürreşit Celil Karluk, 245-289. Ankara: Orion Kitabevi, 2020.

58


Bu durum Doğu Türkistan‟da yaĢayan Türkleri ÇKP faĢizminin karĢısında savunmasız

kılmıĢtır.

Bu çalıĢmada, ÇKP zulmünden dolayı yurtlarını terk etmek zorunda kalarak çeĢitli

yollardan Türkiye‟ye ulaĢan Doğu Türkistanlı Uygur Türkü göçmenlerin göç serüvenleri

anlatılacak, Türkiye‟deki durumları ve karĢılaĢtıkları sorunları sahada elde edilen veriler

ıĢığında tespit edilecek ve çözümü için makul önerilerde bulunulacaktır.

Yöntem

Bu makalede güncel haber kaynaklarına yer verilerek olayların güncel gerçekliği göz

önüne alınmıĢtır. Uygur Türklerinin Doğu Türkistan'daki durumları ve Çin Komünist

Partisinin tutumu açıklanmıĢtır. Uygur Türkü bir kiĢiyle mülakat yapılmıĢ ve birinci elden

kaynak niteliğinde yer verilmiĢtir. Ayrıca bu konuda yazılmıĢ kısıtlı birkaç makale referans

alınmıĢtır.

Uygur Türklerinin Anavatanlarından Göç Etme Nedenleri ; “YoksullaĢtırma Politikası”

Çin 1994‟ten beri, Doğu Türkistan‟da Uygur Türklerinin Çin toplumuna tamamen asimile

edilmesi için, ekonomik, sosyal, kültürel, dini ve eğitim kurumlarında adına

“yoksullaĢtırılarak dönüĢtürme” yöntemi diyebileceğimiz bir yönetme tarzını benimsedikleri,

ısrarcı yöntemler ile sistematik olarak uyguladığı görülmüĢtür.

“Yoksullaştırılarak Dönüştürme yöntemi, aslında Çin tarzı asimilasyonun bir diğer

yüzüdür. Bu yöntem, Michael Hechter tarafından geliĢtirilen İç Sömürgecilik yöntemine

benzerlik gösterse de tam olarak Hechter‟in belirttiği Ģekilde gerçekleĢmiyordu. ĠĢbu

yöntemdeki “YoksullaĢtırma” sadece maddi veya ekonomik manadaki yoksullaĢtırmayı kast

etmez, esasından maddi, manevi, psikolojik, fizyolojik, sosyolojik ve ekolojik alanda

gerçekleĢmesi muhtemel topyekûn bir yoksullaĢtırmayı kast eder. Bu yöntemin uygulanıĢ

amacı, ülke sınırları içinde kalan Çinli olmayan millet veya etnik gruplar ile Han Çinli

toplumu arasındaki sosyal, kültürel, fizyolojik ve dini-inanç ile değer-normlar arasındaki

mesafeyi olabildiğince küçültmek, nihai olarak da hedef topluma ait olan “farklılıkları”

tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.” 21

21 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 250

59


21. Yüzyılda Uygur Türklerinin Göçü

“BirleĢmiĢ Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi SözleĢmesi‟nin 5.

Maddesindeki garantilere rağmen, Çin Hükümeti, Doğu Türkistan‟da seyahat hürriyetine

kısıtlama getirmiĢ ve kısıtlama devam etmektedir. Bunun yanı sıra yine bu sözleĢmenin 5.

Maddesi ile garanti altına alınan “bir yerden ayrılma hakkı” üzerinde de kısıtlamalar

mevcuttur. Bilhassa kırsal kesimden Ģehre göç kesinlikle yasaklanmıĢtır (CENGĠZ, 1997,

s.1409).Ayrıca Doğu Türkistan Türklerinin Mart 2017‟den bu yana pasaportları toplatılmıĢ,

yurtdıĢından gelenlerin de rızası alınmadan çalıĢmaya mecbur bırakılmıĢtır. DıĢ ülkelere gidip

sonradan vatanına dönmek isteyen Doğu Türkistan Türklerinin önüne Çin yönetimi tarafından

birçok engeller konulmuĢtur.” 22

ÇKP rejimi Uygurların toplu bir Ģekilde sınırlarını terk etmesine en son 1964 yılında

müsaade etmiĢtir. Bu kafile nihai olarak Türkiye‟ye gelmiĢ ve iskanlı göçmen statüsünde

Kayseri‟ye yerleĢtirilmiĢtir 23 1980 sonrası süreçte ise genellikle ferdi göçlerin yaĢandığı

bilinmektedir. 2000‟lerden sonra Kazakistan‟a yapılan göçlerde ise Kazakistan ve ÇKP

arasındaki iĢbirlikleri nedeni ile Kazakistan'da Uygur Türkleri baskılanmıĢlardır. Hatta Çin‟in

isteği ile Çin‟e geri iadeler olmuĢtur. Yakın komĢularından, Batı Türkistan‟dan umudu kesen

Uygur Türkleri ise Türkiye‟yi güvenli bir liman olarak görüp göç güzergahlarını buraya

çevirmiĢlerdir.

1980-2015 yılları arasında yapılan göçlerde belli baĢlı sorunlarla baĢa çıkmak zorunda

kalmıĢlardır. Bir grup insan Çin‟den resmi yasal pasaport temin ederek, çoğu rüĢvet veya

kefil-kefalet ile almıĢtır, baĢta Batılı ülkeler olmak üzere Türkiye, Mısır gibi Müslüman

ülkelerde okul kaydı yaptırarak veya ticaret, seyahat bahanesiyle Batı Türkistan

cumhuriyetleri ile Türkiye‟de yasal yollardan temin ettikleri ikamet ile kalmaya devam

etmiĢlerdir. Bir kısım Uygur Türkü ise Çin‟den herhangi resmi bir pasaport elde edemeyip

kaçak yollardan, kaçakçılara yüklü miktarda para ödeyerek, Çin‟in güney sınırlarından Laos,

Vietnam, Tayland ve Malezya gibi ülkelere geçmiĢlerdir.

2014 yılında Tayland‟da bir ormanlık arazide yapılan polis baskınında yakalanan 220

kaçak göçmen kimlik kontrollerinde kendilerini “Türk” olarak tanıtmaları ile Türk medyası ve

Türk hükümeti bu insanlar ile ilgilenmeye baĢlamıĢtır. ĠĢte bu “Türk”ler yukarıda bahsi geçen

22 ed. Prof. Dr. Varis ÇAKAN,Prof. Dr. Fatma AÇIK,Prof. Dr. Mehmet Ali ÇAKMAK,Yrd. Doç. Dr. Aysun DEMİREZ

GÜNERİ; Asya Araştırmaları Dergisi, 1.sy (Güz 2017)” Uluslararası Hukuk Bakımından Çin'in Uygur Özerk

Bölgesi’ndeki Politikasına Bir Bakış”; Manolya Paker; 101;

23 Zulhayat ÖTKÜR , (2017), Uluslararası Uygur AraĢtırmaları Dergisi, Issue 9 , Jan 2017 , 113 - 124

60


kaçak yollardan Çin‟i terk eden ve Güneydoğu Asya‟da çok zor Ģartlarda var olmaya çalıĢan

ve Türkiye‟ye ulaĢmaya çalıĢan göçmenlerdi. 2014 ve 2015 yıllarında Türk medyası sınırlı

ölçüde konuyla ilgilense de Türk vatandaĢları sosyal medya ve çeĢitli arenada hükümete çok

fazla baskı yaptığı bilinir 24 Bu durum uluslararası medyada da gündem olmuĢtu. Tayland

hükümeti bu insanların geleceğine karar vermekte zorlandı ve durum Çin ve Türkiye arasında

diplomatik bir soruna dönüĢtü. Daha sonra bu insanların hangi ülkeye gönderilmesi

hususunda üç ülke yetkilileri arasında ciddi mekik diplomasisi yaĢandı, nihayetinde kafilede

bulunan 120 erkek Çinli özel harekat polisleri tarafından kafalarına çuval geçirilerek Çin‟den

gelen özel uçakla (Çin‟e) götürüldü, geri kalan 173 kadın ve çocuk ise özel uçakla Türkiye‟ye

getirildi. 25

Türkiye’ye Göç

Güneydoğu Asya üzerinden Türkiye‟ye gelip Ġstanbul ve Kayseri yoğunlukta olmak

üzere burada yaĢamlarını sürdüren Uygur Türklerinin göç etmesine sebep olan ÇKP rejiminin

sistematik Ģekilde sürdürdüğü baskı ve zulümlerdir. Bu baskılara, özellikle dini ihtiyaçlarını

gidermenin tamamen imkansızlaĢtırılması, kendi ana dilinde eğitim yapan okulların sadece

Çin dili ve kültürü ile eğitim yapan okullara dönüĢtürülmesi, Çin dili ve kültürünün yaĢamın

tüm alanlarında zorladığı, ekonomik olarak çökerttiği gibi örnekler verilebilir.

Yapılan bir mülakatta Uygur Türkü bir kadın Türkiye‟ye geliĢ serüvenini Ģöyle

anlatıyor,

Varımızı yoğumuzu sattık, Kaşgar’dan Urumçi'ye trenle geldik.İnsan kaçakçılarına

yüklü para vererek Urumçi'den Çin’in Güneydoğusundaki eyaletlere geldik, Oradan küçük

arabalara binerek Tayland’a geçtik. Bizi götürenlerde Çinliler idi. Tayland’da yakalandıktan

sonra, çocuklarımla birlikte 18 ay hapiste kaldık… Kurban Bayramına 3 gün kalmıştı.

Taylandlılar Çinlilere “biz bunları öldürelim ya da tecavüz edelim diye yazı yazmışlar. Çünkü

bakıyoruz hiçbir şey olmuyor” demişler. Çinlilerde bu teklifi kabul etmiş. Çok dua ettik, sonra

Türkiye Tayland’a uçak gönderdi ve bizi aldırdı. 2015 yılında Türkiye’ye geldik. (Mülakat

yapılan kişi: Kadın, 56 yaş, evli; Mülakat tarihi: 28.10.2017; Mülakat yeri: Zeytinburnu). 26

24 Ülkü Ocaklarından Uygur Türkleri için imza kampanyası,

https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/kastamonu/ulku-ocaklari-ndan-uygurturkleriicin-imza-kampanyasi-10523760

25 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 260

26 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 266

61


Türkiye‟de YaĢayan Uygur Türklerinin Mevcut Durumları ve KarĢılaĢtıkları Sorunlar

Günümüz Türkiye‟sinde, Uygur Türkü kimliğini canlı olarak yaĢatan göçmen gruplar

baĢta Ġstanbul ve Kayseri olmak üzere, Ankara, Konya, Bursa ve Kastamonu gibi illerde

yoğunlukta yaĢamaktadırlar. 2021 yılı itibari ile Türkiye‟deki nüfusları yaklaĢık 50.000‟dir.

En kalabalık grup ise 7-8 sene içinde Güneydoğu Asya üzerinden Türkiye‟ye ulaĢan

Uygur Türkleri ile Mısır'dan Türkiye‟ye sığınan binlerce öğrenci grubudur. Günümüzde bu

grup insanlar, Ġstanbul‟un Zeytinburnu, Sefaköy, BaĢakĢehir ve Silivri bölgeleri ile Kayseri‟de

yoğun olarak yaĢamlarını çetin Ģartlar altında sürdürmeye çalıĢmaktadırlar. Toplam sayıları

hakkında kesin bir bilgi yoktur. Güneydoğu Asya üzerinden gelenlerin çoğunun ellerinde

resmî pasaport benzeri belgeleri bulunmadığından ötürü, Göç Ġdaresi tarafından temin edilen

geçici, insani veya uzun dönem ikamet belgeleri ile yaĢamlarına devam etmektedir. Hala

ellerinde herhangi bir yasal belgesi olmayanlar da vardır. Ayrıca, sayıları iki bine yakın Türk

yüksek öğrenim kurumlarına kayıtlı, Çin‟e geri dönüĢ yolu kapanmıĢ öğrenciler de

bulunmaktadır.

KarĢılaĢtıkları Sorunlar

Türkiye‟de yaĢayan Uygur Türkleri, burada manevi yönden bir zorlukla karĢılaĢmıyor.

Dini inanç ve kimlik-mensubiyet bakımından Çin kontrolündeki Doğu Türkistan'da

olduğundan daha iyi durumda oldukları söylenebilir. Fakat yaĢamın maddi boyutu ve hukuki

statüsünden dolayı hiç istenmedik durumlarla karĢı karĢıya kalıyorlar. Bunların baĢında

ikamet, çalıĢma izni, barınma, eğitim ve güvenlik geliyor.

Ġkamet Belgesi ve VatandaĢlık Sorunu

“Bilindiği üzere, Türkiye‟de normal vize süresinden fazla kalmak isteyen her yabancı

uyruklu kimse ĠçiĢleri Bakanlığınca verilen ikamet türlerinden birine müracaat etmek

zorundadır. Uygur Türkleri de aynı uygulamaya tabidirler. AraĢtırmalarımız esnasında en

kolay ikamet belgesi alabilen Uygurların genellikle Türkiye‟ye ÇHC tarafından verilen yasal

belgelerle gelen, belirli bir eğitim kurumuna kayıt yaptıran öğrencilerdir. Son yıllarda YÖK

üniversitelerdeki yabancı uyruklu öğrencilerin sayılarını arttırmak amacıyla kayıt iĢlerini

kolaylaĢtırmakla birlikte ikamet belgesi almayı da kolaylaĢtırmıĢtır. Eskisi gibi yılda bir

yenilemek yerine normal öğrenim süresine göre ikamet belgesi vermeye baĢlamıĢtır.” 27 2011

yılında Türkiye'ye gelen ve Ġstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenim gören

27 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 271

62


Jevlan Bey 2017‟de mezun olması gerekirken o sıralar Çin‟in yaptığı baskıları göz önüne alan

rektörünün ona “Okulu uzat bir sene daha” dediğini ve okulunu bir yıl uzattığını anlattı. 28

Eğer mezun olsaydım veya “geri dön” çağrısına uysaydım ve Çin’e dönseydim diğerleri

gibi havaalanına iner inmez gözaltına alınacaktım. 2018 yılında mezun oldum. 2017-2019

yılları arasında iki yıl ailemle görüşemedim. Yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmiyordum,

toplama kamplarına alınmışlar. Annem oğluyla görüşemesin diye hapse atılmış ve ben şuan

onun için Çin Konsolosluğunun önünde nöbet tutuyorum. Eskiden ÇKP aileme bir şey yapar

korkusuyla aktivistlik yapmıyor, sosyal medyada hiçbir şey yazmıyordum ama sessiz kalsam

da ailemin tehlikede olduğunu farkettim. (Mülakat yapılan kişi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat

tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom)

ġu anda Türkiyedeki Uygur Türklerine süresiz ikamet belgesi veriliyor. Fakat zorla

aldıkları Çin pasaportlarının süresi dolduğunda, Çin‟in bu pasaportların süresini

uzatmayacağını göz önünde bulundurarak, bu insanlara vatandaĢlık verilmezse ne olacağını

bilemiyoruz. Ayrıyeten vatandaĢlık baĢvuruları için istenen doğum belgesi, nikah cüzdanı gibi

belgeleri Çin‟e gidip temin edemeyecekleri için, onlardan bu belgeler talep edilmiyor.

Son olarak çalıĢma iznine değinmek istiyorum. VatandaĢlık sahibi olamayan Uygur

Türkleri çalıĢma iznini de kolay kolay alamıyorlar. ÇalıĢma izinlerinin bulunmayıĢı, sabit

gelirlerinin olmaması ve devlet hastanelerinden SGK‟lı olarak yararlanamamalarına yol

açıyor. Sabit gelirli olmama da yerlilerin evlerini Uygurlara kiraya vermemesine sebep

oluyor. Kiraya verenler de normalden yüksek kira istiyor.

Uygur Türklerinin PeĢini Bırakmayan Tehdit: Çin

Doğu Türkistan'da yaĢadıkları insan haklarına aykırı baskı ve zulümlerden kaçan Uygur

Türkleri, din, fikir ve vicdan hürriyeti, sağlıklı yaĢam, çocuklarının gelecek umudu ve en

önemlisi can güvenliği için göç etmek zorundadırlar. Zorlu göç serüvenlerinin ardından

ulaĢmak istedikleri aydınlık yaĢam umudu onları ayakta tutuyor. Çin hükümeti Uygur

Türklerine topraklarında huzur vermemekle kalmamıĢ, Çin‟den ayrılarak göç ettikleri

ülkelerde rahat yaĢamalarını, bölgedeki zulüm ve baskılardan bahsetmelerini engellemek için

ilgili ülkelerde çok güçlü lobicilik ağları kurmuĢtur.

Çin, günümüz dünyasında sahip olduğu güçlü ekonomi ile de Türkiye‟nin Doğu

Türkistan‟a ses olmasını engellemeye çalıĢıyor. Yapılan bir mülakatta Uygur Türkleri

tarafından kurulan bir vakıfta müdür olan bir Türkiye Türkü Ģunları dile getirmiĢtir,

28 Mülakat yapılan kiĢi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom

63


Çin’de ailesi hapiste olan insanlar var. Burada yaşayıp çocuğu orada kalmış insanlar

da var. Bu gibi durumlarda zulümlerin durması için, haksız yere hapse giren insanların

kurtarılması için çalışmalar yapmayı denedik, ama Doğu Türkistan için lider olan insanların

bile Çin’in isteği ile Türkiye’de hapiste olduğu düşünüldüğünde, bunun neredeyse imkânsız

olduğunu anlamak zor değil. Ne yazık ki, ticari ilişkiler sebebiyle Türkiye Çin’e kafa

tutamıyor ve Doğu Türkistan ile ilgili bir hak arayışı sürdüremiyor. (Mülakat yapılan kişi:

Erkek, 40 yaş, Evli, Türkiye Türkü; Mülakat tarihi: 28.10.2017; Mülakat yeri: Aksaray, X

Vakıf Müdürü) 29

Sürekli yaĢadıkları güvensizlik hissi bu insanlarda psikolojik travmalara da sebebiyet

vermektedir. Çoğunlukla Doğu Türkistan'da kalan aileleri ile tehdit edilmektedirler. Çin

devleti baĢta istihbarat birimleri olmak üzere, güvenlik birimlerinin yurtdıĢında yaĢayan

Uygur Türklerini çok sıkı takibe aldığı bilinmektedir. Çin sınırları içindeki vatandaĢlarına

akıllı telefonlarında sadece Çin menĢeli uygulamaların kullanılmasına müsaade etmekte, hatta

WeChat gibi sosyal etkileĢim uygulamalarının kullanılmasını zorunlu kılarak diğer yabancı

sosyal medya ve iletiĢim programlarını, kanallarını tamamen yasaklamıĢtır. Bu, Türkiyedeki

Uygur Türklerinin orada kalan aileleri ile iletiĢime geçmek için WeChat kullanmasını da

zorunlu kılmaktadır.

Çin lobisinin Uygur Türklerinin geri Çin‟e iadesini sağlamak için en sık baĢvurduğu

yollardan biri de bu insanları “terörle bağlantılı, terörist” olma suçuyla polise ihbar edip

haksız yere geri gönderme merkezlerinde uzun süre tutulmalarını sağlamak. Bu konuda Uygur

Türklerinin Türkiye‟den talepleri ise; gelen ihbarların kaynağının doğruluğunun teyit

edilmesi.

Vicdanımızın Ağır Yükü; Kamp Mağduru Velisiz Çocuklar

AraĢtırmamız esnasında dikkatimizi çeken “küçük” ama bir o kadar da “büyük” bir

sorun olan “Velisiz Çocuklar” sorununu ele alacağız. Mart 2017‟den itibaren “yurda dön”

çağrısından dolayı Doğu Türkistan‟a, Çin zulmünün hakim olduğu topraklara dönmek

zorunda kalan aileler çocuklarını güvenli bir sığınak olarak gördükleri Türkiye‟de bıraktılar.

Bu çocuklar yakın akrabaları ve tanıdıkları Uygur Türkü ailelerin himayesine bırakıldılar.

Çoğu aile çocuğunun ilk ve ortaöğretim kaydını yaptırmıĢtır fakat velileri, Doğu Türkistan‟a

29 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 279

64


döndükten sonra genellikle kamplara alınmıĢ olmalarından dolayı, Türkiye‟de kalan

çocukların okul kaydı yenilenmemiĢ, ikametleri uzatılmamıĢ ve öğrenimleri yarıda kalmıĢtır.

Yaptığımız görüĢmede Jevlan Bey bu konuyla alakalı Uygur Türklerinin kendi

çabalarıyla SelimpaĢa‟da bu çocuklar için yaptırdığı bir okul olduğunu ve bu çocukların çok

yetenekli, çalıĢkan olduğunu fakat vatandaĢ olmadıkları için boĢta kaldıklarını belirtti. 30

Türkiye, bu çocukları kimsesiz ve yoksul olmalarına rağmen vatandaĢ olmadıkları için

Çocuk Esirgeme Kurumlarına almıyor. Biz bu konuda aksi bir veriye ulaĢmadık. Buradaki

akrabaları onlara baktığı sürece doyacak ve korunacaklar.

Sosyal DıĢlanma

Dünya genelinde göçmenlerin karĢılaĢtıkları en önemli sorunlardan biri ise göç ettikleri

bölgede sosyal, kültürel, ekonomik veya politik dıĢlanma sorunudur. Türkiye‟deki Uygur

Türkleri kültürlerimizin benzemesi, etnik yapılarının Türkiye‟nin çoğunluğu ile aynı oluĢu

sayesinde bu durumu çok yaĢamamakta. Zaman zaman politik dıĢlanma yaĢasalar da kültürel

öğeler onların Türkiye‟yi bir vatan olarak görmelerini sağlıyor.

Türkiye‟yi anavatanları gibi görmelerini yaptığımız mülakatta Javlan Bey Ģöyle

anlatıyor, “Biz de Çin de Batı ülkeleri veya Ġslam ülkelerinden önce Türkiye‟nin Doğu

Türkistan için ne dediğine bakarız”, “Batı kamuoyundan destek görüyoruz fakat Türkiye sınır

kapılarını açsa bile gitmeyiz, burası bizim vatanımız, bu yüzden Türkiye bizi uluslararası

arenada savunsun istiyoruz, sessiz kalmasın istiyoruz.”, “Türkiye bizim son sığınağımız ve o

da elden gitmek üzere.”

Son olarak bu konuda çocukların yaĢadığı sosyal dıĢlanma, yaĢıtları tarafından

“etiketlenme” konusuna değinmek istiyoruz. Uygur Türklerinin gözlerinin çekik olmasından

dolayı Türkiye‟deki akranları onlara “Çinli, Japon” gibi takma adlar takıyor. Bu da çocukların

psikolojisinde olumsuz bir etki yaratıyor. Bu konuda Türkiye‟deki çocukların

bilinçlendirilmesi de önem arz ediyor. Bu konunun daha iyi kavranması için Ģu mülakatı

paylaĢmakta yarar var;

Bir de çocuklar okulda çok dışlandılar. Çocuklarıma, okulda diğer çocuklar Çinli,

Japon dediler. Çocuklarım diyor ki “Anne biz kâfir değiliz ki, neden burada bize Çinli

diyorlar?’’.Ben de çocuklarıma anlatmaya çalışıyorum. “Onlar sizin fiziki görüntünüze

bakarak Çinliye benzetmiştir, Doğu Türkistan’ı ve Doğu Türkistanlıları bilmedikleri için size

30 Mülakat yapılan kiĢi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom

65


öyle söylemişler, tabi ki biz Müslümanız, Türküz.” diyordum.(Mülakat yapılan kişi: Kadın, 38

yaş, Evli; Mülakat tarihi: 28.10.2017; Mülakat yeri: Zeytinburnu, X STK ofisi) 31

“Türkiye Medyasında Neden Yokuz?”

Bu makalenin yazıldığı tarihte Çin Konsolosluğunun önündeki nöbetlerinin 17. gününde

olan Uygurlar hiçbir büyük haber kanalında bulunmuyorlar. Çoğu insan için haber değeri

taĢımayan haberlerle ekran süresinin tamamlamaya çalıĢan haber kanalları, 17 gündür aileleri

için nöbette olan, yıllardır Doğu Türkistan‟da zulüm gören bu insanlara karĢı üç maymunu

oynamaktalar. Türkiye Cumhuriyeti‟nin politik ve ekonomik nedenlerden Çin‟e karĢı sessiz

kalması anlayıĢla karĢılanabilir bir durum olsa da ana akım medya Türkiye‟deki her

vatandaĢın, bu insanların varlığından haberdar olmasını sağlamalı. Mülakatımızda Jevlan Bey

bu konu hakkında Ģikayetini Ģu Ģekilde dile getirdi;

Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde bir Uygur Türkü o ülkeyi ayağa kaldırabildi.

Muhalefet, iktidar, medya kuruluşlarını kullanabildiler. Biz bunu Türkiyede yapamadık çünkü

medya kuruluşları buna çok önem vermedi. Eğer önem verselerdi biz bunu Türkiyeye

duyurabilirdik. Konsolosluk önündeki protestomuzu birkaç medya kanalından başka gelen,

gören olmadı. (Mülakat yapılan kişi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021;

Mülakat yeri: Zoom)

Sonuç

Bu araĢtırmaya baĢlarken yaptığımız literatür taramasının sonucunda Uygur Türklerinin

Çin‟de gördüğü baskı ve zulümler ile ilgili birçok araĢtırma ve habere ulaĢtık. Fakat buraya

göç etmiĢ bu insanların buradaki mevcut durumlarını ve sıkıntılarını kimse önemsememiĢ. Ne

kadar Çin sınırlarından çıkmıĢ, onları zalime geri satan kandaĢları Batı Türkistan‟ın ve dindaĢı

Pakistan'ın eline düĢmeden güvenli vatanlarına ulaĢmıĢ olsalar da burada sorunsuz hayatlara

sahip değiller.

Uygur Türklerinin Türkiye‟deki mevcut durumunu ve sorunlarını gün yüzüne çıkarmak

için yazmaya baĢladığımız bu makalede dile getirilmeyenleri, madalyonun diğer yüzünü dile

getirmeye çalıĢtık. Birçok zorlukla Çin‟den pasaport alabilmiĢ veya alamayip kaçak, illegal

yollara baĢvuran bu insanlar en temel hakları olan yaĢama hakkı ve din ve vicdan özgürlüğü

için göç ediyorlar. Yolculuklarının sonunda vardıkları ülkede Çin‟e geri verilip

31 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 278

66


verilmeyecekleri meçhul. Daha da kötüsü hangi ülkeye giderlerse gitsinler Çin güçlü lobicilik

ağlarıyla bir gölge gibi arkalarında olacak.

Bugün ülkemizde sayıları 40.000‟i geçen Uygur Türkleri, bu ülkeyi vatan kabul

ettiklerini söyleyip kültürel açıdan bir dıĢlanma sorunu yaĢamasalar da vatandaĢlık hakkını

kolay kolay elde edemiyorlar. Bu beraberinde çalıĢma iznine sahip olamama, zorlu ekonomik

koĢullar, velisi burada olmayan çocukların eğitim hakkından mahrum kalması gibi çeĢitli

sorunlara yol açıyor.

Çin zulmünden binbir zorlukla kaçıp Türkiye‟ye gelen Uygur Türkleri için Türkiye bir

sığınak, bir akraba evidir. Onlar Türkiyeyi vatan olarak gördüklerini her seferinde dile

getiriyorlar. Örneğin ġubat 2020‟de Türkiye mültecilerin Avrupa‟ya göçü için Edirne sınır

kapısını açtığında hiçbir Uygur Türk‟ü belki de daha iyi Ģartlarda yaĢayabilecekleri Avrupa‟ya

gitme hayaliyle sınıra gitmemiĢtir. Çünkü onlar rahat yaĢam değil vatan istiyorlar. “Doğu

Türkistan‟da yaĢayamadık, bari Türkiye‟de, vatanımızda ölelim” diyorlar. 32

Tarih Türkiye Cumhuriyeti'nin karındaĢının sesi olmadığını, Batı Türkistan'ın

karındaĢını zalim Çin‟e sattığını, Pakistan gibi Ġslam ülkelerinin din kardeĢlerini kafirin eline

nasıl verdiğini ve dünyanın bu katliamı izlediğini yazacak. Silahların değil fikirlerin savaĢının

sürdüğü modern dünyada, Ģüphesiz en güçlü silahlara sahibiz. Biz gençlerin üstüne düĢen ise

Uygur Türklerinin uluslararası arenada sesi olmak ve haklılıklarını duyurup karĢı çıkılamaz

sanılan Çin‟in karĢısında durmaktır.

Kaynakça

Çağatay Sarp ed., Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle, “Türkiye‟deki Uygur Türkü Göçmenler ve

KarĢılaĢtıkları Sorunlar”, AbdürreĢit Celil Karluk, 245-289. Ankara: Orion Kitabevi, 2020.

Zulhayat ÖTKÜR , (2017), Uluslararası Uygur AraĢtırmaları Dergisi, Issue 9 , Jan 2017

Ülkü Ocaklarından Uygur Türkleri için imza kampanyası,

https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/kastamonu/ulku-ocaklari-ndan-uygurturkleri-

icin-imza-kampanyasi-10523760

ed. Varis ÇAKAN, Fatma AÇIK, Mehmet Ali ÇAKMAK, Aysun DEMĠREZ GÜNERĠ; Asya

Araştırmaları Dergisi, 1.sy (Güz 2017)” Uluslararası Hukuk Bakımından Çin'in Uygur Özerk

Bölgesi‟ndeki Politikasına Bir BakıĢ”; Manolya Paker; 101

32 Mülakat yapılan kiĢi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom

67


TÜRKĠYEDEKĠ DOĞU TÜRKĠSTANLILARIN

HUKUKĠ DURUMLARI

GiriĢ

1863 ve 1933 yıllarında iki bağımsızlık tecrübe etmiĢ olan Doğu Türkistan Türklerinin

bu tecrübesi uzun ömürlü olamamıĢ, 1944 yılında kurulmuĢ olan Doğu Türkistan Ġslam

Cumhuriyeti ise ancak 1949‟a kadar varlığını sürdürebilmiĢtir. 33 Bu tarihten sonra bölgede

bulunan soydaĢlarımız Çin devletinin sistemli asimilasyon politikasının bir tezahürü olarak bir

kısmı toplama kamplarında kötü muameleye maruz bırakılmıĢ 34 , iĢkenceye uğramıĢ; bir kısmı

da çeĢitli gerekçelerle öldürülmüĢtür 35 . Tüm bu yaĢananlar Ġnsan hakları örgütlerince rapor

edilmiĢ 36 , uluslararası kuruluĢlar nezdinde ve dünya kamuoyunda bölgede Çin devleti

tarafından ağır insan hakları ihlallerinin gerçekleĢtirildiği kabul edilmiĢtir. Bölgedeki Çin

baskısı ve zulmüne dayanamayan, asgari insani yaĢam Ģartlarının dahi bulunmadığı bir

bölgede yaĢamlarını, inanç ve kültürlerini devam ettirmesi oldukça güç olan Uygurlar için

çeĢitli ülkelere göç etmek zarureti ortaya çıkmıĢtır. Bu ülkelerden birisi olan Türkiye

33 Burhan Kuzu, Doğu Türkistan Raporu ve Ġnsan Hakları Ġhlalleri, s. 46, 1998, Ġstanbul, EriĢim Adresi:

dergipark.org.tr

34 “Data leak reveals how China 'brainwashes' Uighurs in prison camps”, 2019, EriĢim Adresi: bbc.com

35 “China confirms death of Uighur man whose family says was held in Xinjiang camps”, 2020, EriĢim

adresi: https://theguardian.com

“Death is Everywhere‟ Millions More Uyghurs Missing”, 2020, EriĢim adresi: https://bylinetimes.com

36 People‟s Republic of China Uighurs fleeing persecution as China wages its “war on terror”, Amnesty

International (Uluslararası Af Örgütü), EriĢim Adresi: amnesty.org

68


Cumhuriyeti‟nde soydaĢlarımızın tabi olduğu statü, karĢılaĢtıkları zorluklar, Çin Devleti ile

ülkemiz arasındaki ticari ve siyasi iĢ birliklerinin ülkemizde bulunan Doğu Türkistanlılara

etkisi incelenmelidir.

1. Doğu Türkistanlıların Türkiye’deki Statüsü

Günümüzde Çin egemenliği altında bulunan Xinjiang (Sincan) Özerk Bölgesi‟nde

yaĢamakta olan Uygurlar, Çin tabiiyetinde bulunmaktadır. Çin pasaportu hamili Uygur

Türkleri ülkemize yasal yollardan giriĢ yapabilmekte, kısa dönem ikamet izni, Ģartları

sağlaması durumunda uzun dönem ikamet izni veya insani ikamet izni alabilmektedir. Ancak

ülkemize gelmiĢ olan Uygurlar, Çin Devleti‟nin olağan Ģartlarda kendilerine pasaport

vermediğini, bir Ģekilde almıĢ olanların ise süresini yenilemediğini ifade etmektedir. Bu

durumda ülkeden çıkamayan Uygurlar, Çin politikalarının hedefi olmaya devam etmektedir.

Bir Ģekilde ülkemize gelmiĢ olan soydaĢlarımız, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası

Koruma Kanunu (YUKK) ve 1951 tarihli Cenevre‟de imzalanan “Mültecilerin Hukuki

Durumuna Dair SözleĢme” hükümlerine göre uluslararası korumadan faydalanmak suretiyle

ikincil koruma kapsamında veya bu kapsamda olmasa da geri gönderme yasağı kapsamında

insani ikamet izni ile Türkiye‟de ikamet edebilmektedir. YUKK‟da ikamet izinleri; kısa

dönem ikamet izni, uzun dönem ikamet izni, aile ikamet izni, öğrenci ikamet izni, insani

ikamet izni, insan ticareti mağduru ikamet izni olarak belirlenmiĢtir. Türkiye‟ye gelip de

ikamet için baĢvuruda bulunan Uygur Türkleri, sayılan ikamet izinleri için gerekli olan Ģartları

sağlamadıklarında sınır dıĢı edilme tehlikesi ile karĢı karĢıya kalmaktadır. Bu noktada istisnai

olan ve diğer ikamet izinlerinin Ģartlarının sağlanamadığı durumlarda yabancının bir statüye

bağlanmak suretiyle ikametine izin veren insani ikamet izni önem taĢımaktadır. Haklarında

sınır dıĢı etme kararı alınamayan yabancıların insani ikamet izni alabileceği YUKK‟un 46.

maddesinde, kimler hakkında sınır dıĢı etme kararı alınamayacağı ise 55. maddesinde ve

Cenevre SözleĢmesinin geri gönderme yasağını düzenleyen 33. maddesinde düzenlenmiĢ

bulunmaktadır. YUKK‟un 55. maddesine göre sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına,

işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda

ciddi emare bulunanlar hakkında sınır dıĢı etme kararı alınamaz. Buna göre Çin‟e sınır dıĢı

edilmeleri halinde maddede belirtilen muamelelerle karĢılaĢması olası olan Uygur Türkü

soydaĢlarımızın Çin‟e sınır dıĢı edilmeleri hukuken mümkün olmamaktadır. YUKK‟un 46.

maddesine göre kendilerine, talepleri üzerine veya idarece insani ikamet izni verilmesi

gerekmektedir. Ġdarenin sığınmacı statüsü verilmesi için gerekli Ģartları taĢımadığından

bahisle hakkında sınır dıĢı etme kararı aldığı Uygur Türkü bir kiĢinin baĢvurusu üzerine

69


DanıĢtay 10. Dairesi tarafından “sınır dışı edileceği ülkede baskı ve zulüm görme tehlikesinin

varlığı nedeniyle, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine yaptığı iltica

başvurusu sonuçlanana kadar Cenevre Sözleşmesinin 33. maddesi uyarınca üçüncü bir ülkeye

gitmek üzere sığınma talebinin kabul edilmesi gerekirken, davacının sığınma talebinin

reddedilerek, sınır dışı edilmesine ilişkin idarece alınmış sınır dışı etme kararında hukuka

uyarlık görülmemiştir.” Ģeklinde 37 karar verilmiĢtir. Bu karar, Türk yargı organlarının ve BM

Mülteciler Yüksek Komiserliği‟nin Çin‟deki baskı ve zulmün varlığının sınır dıĢı etme

kararının icrasına engel olacak derecede bulunduğunu tespit etmesi bakımından önem

taĢımaktadır.

Bunun yanında Cenevre sözleĢmesinde de kabul edildiği üzere bulunduğu ülkenin genel

güvenliği bakımından tehlike arz eden bir sığınmacı için bahsedilen uluslararası korumalar

geçerli olmamaktadır. Uluslararası korumadan yararlanmak kural olmakla birlikte bazı

hallerde uluslararası koruma baĢvuruları kabul edilemez bulunmakta, bazı kiĢiler ise

uluslararası korumanın haricinde tutulmaktadır. YUKK‟un 72. maddesine göre hâlihazırda

mülteci olarak korumadan yararlandığı ilk iltica ülkesinden gelenlerin ve Cenevre

sözleĢmesine uygun Ģekilde korunması ihtimali yüksek olan güvenli üçüncü bir ülkeden

gelenlerin baĢvurusu, kabul edilemez bulunmaktadır. Uluslararası korumanın haricinde

tutulacaklar ise YUKK‟un 64. maddesinde belirtilmiĢ olup bunlardan en önemli grubu

Cenevre SözleĢmesinin 1/F maddesinde belirtilen fiilleri iĢleyenler, bunları iĢlemeseler de

zalimane eylem olarak nitelendirilebilecek filleri iĢleyenler ile Kamu düzeni veya kamu

güvenliği açısından tehlike oluĢturduğuna ciddi emareler bulunan kiĢiler oluĢturmaktadır.

Bunların varlığı halinde kiĢinin uluslararası koruma talebi reddedilecek ve kiĢi hakkında sınır

dıĢı etme kararı alınabilecektir.

Yabancının sınır dıĢı edilmesini gerektirebilecek bu gibi durumlarda ilgili yabancının

siciline tahdit kodları iĢlenmektedir. Bunlardan G-87 (genel güvenlik açısından tehlike arz

eden kiĢiler) kodunun bir yabancının siciline iĢlenmesi kiĢinin sınır dıĢı edilmesine sebep

olabilmektedir. Burada Uygur Türkleri açısından yine bir tehlike ortaya çıkmaktadır. Türkiye

Cumhuriyeti tarafından terör örgütü olarak kabul edilen 38 Doğu Türkistan Ġslam Hareketi‟nin

mensubu olduğu iddia edilen Uygur Türklerine G-87 kodu iĢlenebilmektedir. Bunun

37 10. D., E. 2009/8048 K. YD. T. 30.6.2010

38 Türkiye, Doğu Türkistan Ġslami Hareketi'ni terör örgütü olarak tanıdı, 03.08.2017, Euronews, EriĢim

Adresi: https://tr.euronews.com/

Turkey lists "E. Turkestan Islamic Movement" as terrorists, 03.08.2017, CNTV, EriĢim Adresi:

web.archive.org

70


sonucunda idare tarafından sınır dıĢı edilme prosedürleri baĢlatılmakta ve kiĢi Çin‟e sınır dıĢı

edilebilmektedir. AĠHM önüne gelen bir baĢvuruda; Çinli yetkililer tarafından Türk

yetkililere verilen bir DTĠH mensubu terörist listesinde adı geçen A.D. ve diğerlerinin

sığınma taleplerinin Türkiye tarafından reddedilmesini siyasi bir karar olarak mülahaza etmiĢ,

baĢvurucular hakkında sınır dıĢı etme kararına karĢı etkin iç hukuk yolları bulunmaması

sebebiyle AĠHM‟in 1. ile 4. ve 2 ile 3. maddelerin bağlantısıyla 13. maddenin ihlal edildiğine

karar vermiĢtir. 39 Türkiye‟nin Doğu Türkistanlı Türklerden bir kısmını Çin‟in bunların

terörist olduğu yönündeki iddialarına kurban etmemesi, kiĢinin terör faaliyetlerine karıĢıp

karıĢmadığını, bu sebeple uluslararası korumadan yararlanıp yararlanamayacağını doğru

biçimde tespit etmesi, bu kimselerin iddia edilen suçları iĢlemiĢ olduğuna yönelik ciddi

emarelerin varlığı halinde hakkında sınır dıĢı etme kararı alması fakat yine de Çin‟e iade

edilmesi durumunda maruz kalacağı muameleyi düĢünerek sınır dıĢı etmekten kaçınması

gerekmektedir. Son zamanlarda Türkiye‟nin, bazı Uygur Türkü kiĢileri doğrudan Çin‟e değil,

Çin‟e iade edilmek üzere 3. Ülkelere sınır dıĢı ettiği, bunu sağlamak için ilgili kiĢilerin sınır

dıĢı edilecek ülke vatandaĢı olduğunu ileri sürdüğü, daha sonra Türkiye‟nin sınır dıĢı ettiği

ülkenin Uygur Türklerini Çin‟e teslim ettiği yönünde haberler çıkmaktadır 40 . Bu haberlerin

gerçeği yansıtmadığı düĢünülse de gerçek olması ihtimaline binaen bunun ikinci bir Boraltan

Köprüsü hadisesi olduğu söylenmeden geçilmemelidir. Her türlü hukuki altyapının mevcut

olduğu, sınır dıĢı etmeme kararını meĢrulaĢtıracak ulusal yasaların ve uluslararası anlaĢmanın

bulunduğu bir durumda böyle bir yola teĢebbüs etmek Türkiye‟deki karar alıcılara,

basiretsizliğin ötesinde bir isnatta bulunulmasını gerektirecektir.

Yine Doğu Türkistanlıların Türkiye‟deki statüsüne iliĢkin olmak üzere Ģu hususa da

değinilmelidir: Devlet politikası Doğu Türkistanlıların sığınmacı olarak kabul edilmesi, geri

gönderme yasağı ve insani ikamet izni kapsamında Türkiye‟de bulundurulması Ģeklindedir.

Böylece Türkiye‟deki Uygurlara asgari bir koruma tesis edilse de bunun yeterli olduğu

söylenemez. VatandaĢlığa alınmak suretiyle Uygurların toplumumuza kazandırılması

gerekmektedir. 5901 sayılı Türk VatandaĢlığı Kanunu‟nun 12. maddesi uyarınca vatandaĢlığın

kazanılmasında istisnai hallerden birini oluĢturan grup olan Göçmen olarak kabul edilen

kişiler milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teĢkil edecek bir hali bulunmamak

Ģartıyla CumhurbaĢkanı kararı ile Türk vatandaĢlığını kazanabilecektir. Göçmen olarak

39 A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE DAVASI (BaĢvuru no. 22681/09).

40 “'Türkiye'deki bazı Uygur Türklerinin üçüncü ülkelere, oradan da Çin'e gönderildiği' iddiası”,

27.07.2020, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com

“Doğu Türkistan Meclis BaĢkanı Tümtürk: Zinnetgül Tursun Türkiye'den sınır dıĢı edildi, Çin'de

hapiste”, 28.07.2019, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com

71


kimlerin kabul edileceği ise 5543 sayılı Ġskân Kanunu‟nda belirtilmiĢtir. Buna göre; “Türk

soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde

Türkiye’ye gelip, Devlet eliyle iskân edilmelerini istememek şartıyla yurda kabul edilenlerdir”

olarak ifade edilmiĢtir. Özel kanunlar ile yurdumuza getirilen iskânlı göçmenler vatandaĢlığa

girme beyannamesi imzalamak suretiyle göçmen belgesi alacak, aldıkları göçmen belgesi

geçici kimlik belgesi olarak geçerli olacaktır. Gerekli iĢlemlerin tamamlanmasının ardından

CumhurbaĢkanı kararıyla vatandaĢlığa alınacaklardır. Yakın geçmiĢte 3835 sayılı Ahıska

Türklerinin Türkiye‟ye Kabulü ve Ġskânına Dair Kanun ile eski Sovyetler Birliği‟ni oluĢturan

cumhuriyetlerde dağınık halde yaĢayan Ahıska Türkü soydaĢlarımız bu yolla Türkiye‟ye

getirilmiĢ ve Türk vatandaĢı olmuĢlardır. Geçtiğimiz yıllarda Ukrayna‟daki çatıĢma

bölgelerinde risk altında bulunan soydaĢlarımızın göçmen olarak Türkiye‟ye kabul edilmesi

hakkında kararların yürürlüğe konulduğu görülmektedir. 41 Aynı Ģekilde, çıkarılacak bir kanun

ile Doğu Türkistan Türklerinin de göçmen olarak kabul edilmesinin ve 5901 sayılı kanuna

göre istisnai yolla Türk vatandaĢlığını elde edebilmesinin önü mutlak surette açılmalıdır.

2.Çin ile Yapılması Planlanan Suçluların Ġadesi AnlaĢması’nın Olası Sonuçları

Türkiye ve Çin arasında 2017‟de imzalanan ancak henüz TBMM‟de onaylanmamıĢ

bulunan suçluların iadesi anlaĢmasının onaylanması halinde Türkiye‟de uluslararası koruma

kapsamında veya geri göndermeme ilkesi gereği insani ikamet izni ile yaĢamakta olan Uygur

Türkleri bakımından yeni bir tehlike ortaya çıkmıĢtır. Esasında suçluların iadesi protokolü

birçok ülke ile yapılmakta, yabancının iĢlediği suçun farklı bir devletin yargılama yetkisi

içerisinde kaldığı durumlarda yabancının ilgili ülkeye iadesi söz konusu olmaktadır. Hangi

suçların iade anlaĢması kapsamında kaldığı ilgili ülkeyle yapılacak iki taraflı anlaĢmada

açıkça belirtilmektedir. Örneğin Belçika ila yapılan sözleĢmede 25, Almanya ile yapılan

sözleĢmede 21, ABD ile yapılmıĢ olan sözleĢmede 33 suç sayılmıĢtır. 42 Ancak Türkiye

Cumhuriyeti vatandaĢlarının ve siyasi suçluların iade edilmesi mümkün değildir.

Türkiye‟de yaĢayan Uygurlar, Türkiye‟de yabancı statüsünde olduklarından, Çin

Devleti‟nin, bunların Çin topraklarında suç iĢlediklerinden, iĢledikleri suçun da Türkiye-Çin

arasında yapılmıĢ Suçluların Ġadesi AnlaĢması‟nda sayılan suçlardan olduğundan, dolayısıyla

iade kapsamında olacağından bahisle yargılama yetkisinin kendisine ait olduğunu ileri

sürmesi ve kendince suçlu addettiği kiĢinin Türkiye‟den iadesini talep etmesi mümkün

41 27.12.2016 tarihli 300 Ailenin Ġskanlı göçmen olarak Türkiye‟ye kabul edilmesi hakkında bakanlar

kurulu kararı, 17.05.2015 tarihli bakanlar kurulu kararı

42 ÇELİKEL&GELGEL, Yabancılar Hukuku , s.147, Beta Yayınları, 2020

72


olacaktır. Ancak her talep tabi ki Türkiye tarafından kabul edilmemelidir. 6706 sayılı Cezai

Konularda Uluslararası Adli ĠĢ Birliği Kanunu‟nda geri göndermeyi engelleyen düzenlemeler

bulunmaktadır. Buna göre iadesi talep edilen kişinin ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli

bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya

kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü

muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması halinde iade talebi

kabul edilmeyecektir. Yine, “iade talebinin, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan

bir ceza gerektiren suçlara ilişkin olması” halinde de iade talebi kabul edilmeyecektir. Çin‟in

kendince ölüm cezasının muhatabı olarak gördüğü kiĢilerin kendisine iade edildiğinde bu

kiĢileri iĢkence ve kötü muameleye maruz bıraktığı uluslararası insan hakları raporlarında dile

getirilmiĢtir. Her ne olursa olsun, Çin tarafından bu kiĢilerin yargılanma süreci ve aldıkları

cezanın infaz süreci hakkında bilgi verilmemesi, Ġnsan hakları örgütlerinin ülkesindeki

faaliyetlerini, hareket alanı tanımayacak ölçüde kısıtlaması Çin devletinin söz konusu hak

ihlallerini gerçekleĢtirdiğine dair karine oluĢturmaktadır. Çin Devleti‟nde cezası ölüm olan 46

suç bulunmaktadır 43 . Ancak ölüm cezasının kimlere uygulandığı Çin tarafından devlet sırrı

olarak nitelendirilmektedir. Bu sebeple suçluların iadesi protokolünün onaylanması

durumunda 6706 sayılı kanun hükümlerine göre kiĢinin iĢlediği iddia edilen suçun Çin

devletince ölüm cezasına veya insanlık dıĢı baĢka bir cezaya muhatap kılınmıĢ bir suç olup

olmadığı gözetilmeli, bu doğrultuda iadeden kaçınılmalıdır.

Öte yandan bir önceki baĢlıkta bahsedilen sınır dıĢı etme kararı idare tarafından

alınmasına karĢın suçluların geri gönderilmesi anlaĢmalarından doğan iade taleplerinin kabulü

veya reddi yargı kararı ile alınmaktadır. Adalet Bakanlığı gerekli Ģartları taĢıyan iade

taleplerini, yetkili ağır ceza mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet BaĢsavcılığına gönderecek,

Cumhuriyet baĢsavcılığı iade talebine iliĢkin karar vermek üzere ağır ceza mahkemesinden

talepte bulunacak, mahkemece kiĢinin geri verilmesi için gerekli Ģartların veya engellerin

bulunup bulunmadığı incelenerek bir karar verilecektir. Dolayısıyla bu yargılamada kiĢinin

iade edildiği takdirde karĢılaĢacağı muamele dikkate alınacak, geri gönderme yasağı ve 6706

sayılı kanundaki engeller göz önünde bulundurularak kiĢi iade edilmeyebilecektir. Esasında

suçluların iadesi anlaĢmasının, iade taleplerinin yargı kararı ile sonuçlandırılması sebebiyle

Türkiye‟deki Doğu Türkistanlılar bakımından olumlu etkisinin bulunduğu söylenebilir. Türk-

Çin iliĢkilerinin önemi sebebiyle siyasi nitelikte karar alma potansiyeli bulunabilen idarenin

sınır dıĢı etme kararlarının yargısal denetimi suçluların iadesi kapsamında alınan kararlar

43 Capital offences in China, Wikipedia, EriĢim adresi: https://en.wikipedia.org/

73


kadar geniĢ olmamaktadır. Çoğu zaman yabancı tarafından yargıya baĢvurulamamakta,

alınmıĢ sınır dıĢı etme kararı denetime tabi olmadan uygulanabilmektedir. Fakat görüldüğü

gibi anlaĢmadan doğan ve gelecekte Çin tarafından gelebilecek iade talepleri kesin olarak

Türk yargısı tarafından sonuçlandırılacaktır.

74


KAYNAKÇA

Burhan Kuzu, Doğu Türkistan Raporu ve Ġnsan Hakları Ġhlalleri, s. 46, 1998, Ġstanbul,

EriĢim Adresi: dergipark.org.tr

“Data leak reveals how China 'brainwashes' Uighurs in prison camps”, 2019, EriĢim

Adresi: bbc.com

“China confirms death of Uighur man whose family says was held in Xinjiang

camps”, 2020, EriĢim adresi: https://theguardian.com

“Death is Everywhere‟ Millions More Uyghurs Missing”, 2020, EriĢim adresi:

https://bylinetimes.com

o People‟s Republic of China Uighurs fleeing persecution as China wages its

“war on terror”, Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü), EriĢim

Adresi: amnesty.org

o Türkiye, Doğu Türkistan Ġslami Hareketi'ni terör örgütü olarak tanıdı,

03.08.2017, Euronews, EriĢim Adresi: https://tr.euronews.com/

Turkey lists "E. Turkestan Islamic Movement" as terrorists, 03.08.2017, CNTV,

EriĢim Adresi: web.archive.org

'Türkiye'deki bazı Uygur Türklerinin üçüncü ülkelere, oradan da Çin'e gönderildiği'

iddiası”, 27.07.2020, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com

“Doğu Türkistan Meclis BaĢkanı Tümtürk: Zinnetgül Tursun Türkiye'den sınır dıĢı

edildi, Çin'de hapiste”, 28.07.2019, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com

27.12.2016 tarihli 300 Ailenin Ġskanlı göçmen olarak Türkiye‟ye kabul edilmesi

hakkında bakanlar kurulu kararı, 17.05.2015 tarihli bakanlar kurulu kararı

ÇELĠKEL&GELGEL, Yabancılar Hukuku , s.147, Beta Yayınları, 2020

Capital offences in China, Wikipedia, EriĢim adresi: https://en.wikipedia.org/

75


76

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!