Doğu Türkistan Ocak 2021 | Milliyetçi Kulüpler Topluluğu
İstanbul Üniversitesi Milliyetçi Kulüpler Topluluğu olarak kanayan yaramız Doğu Türkistan hakkında hazırladığımız “Doğu Türkistan Dosyası”nı sizlere takdim etmekten şeref duyuyoruz.
İstanbul Üniversitesi Milliyetçi Kulüpler Topluluğu olarak kanayan yaramız Doğu Türkistan hakkında hazırladığımız “Doğu Türkistan Dosyası”nı sizlere takdim etmekten şeref duyuyoruz.
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Ülkücü Şehidimiz Uygur Türkü Velican Oduncu’nun ve
Çin zulmü altında can veren soydaşlarımızın
aziz hatıralarına ithaf olunur.
1
Ġstanbul Üniversitesi Milliyetçi Kulüpler Topluluğu
“Doğu Türkistan Dosyası”
Koordinatör: Abdullah Safa Can
Editörler: Ġlknur Baydoğan, KürĢat Mücahit Topcugil, Mustafa Can Tiryaki
Fotoğraflar: @uyghurbrothers/instagram
ĠÜ Milliyetçi Kulüpler Topluluğu
Azerbaycan-Türkiye KardeĢlik ve DayanıĢma Topluluğu
Bağımlılıkla Mücadele Kulübü
ÇağdaĢ Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Kulübü
ÇağdaĢ Türk Politikaları Kulübü
Farsça Kültür Topluluğu
Hür Hukuk Kulübü
Tarih Topluluğu
Türkçe YaĢam Kulübü
Türk Dünyası Ġktisadi AraĢtırmalar Kulübü
Türk Ġslam Medeniyeti AraĢtırmaları Kulübü
Türk Tarihi ve Sanatları Kulübü
Türk Tarih Kulübü
2
SUNUŞ
Yarım asrı aĢkın süredir Çin tarafından Doğu Türkistan‟daki Müslüman Türklere zulüm
uygulanmaktadır. Ancak zulmü gerçekleĢtiren Çin‟in, siyasi ve ekonomik gücünün
caydırıcılığı, Çin tarafından sistematik bir Ģekilde uygulanan soykırımın dünya kamuoyu
tarafından görmezden gelinmesine sebep olmaktadır. Birtakım uluslararası deklarasyonlar
haricinde Çin zulmü hakkında gerek devletler gerekse uluslararası örgütler tarafından Çin‟in
somut bir yaptırıma maruz bırakılması söz konusu olmamıĢtır. Uygur Türkü soydaĢlarımız
insanlık dıĢı muamelelere maruz bırakılarak Doğu Türkistan Bölgesi‟nde Ġslamiyet‟in ve
Türklüğün varlığı sonlandırılmak istenmektedir. Doğu Türkistan‟daki soykırıma Türki
Cumhuriyetler ve Ġslam devletleri tarafından tepki gösterilmemesi Türklük bilincine sahip her
soydaĢımızın yüreğini sızlatmaktadır.
Son dönemde, Çin ile Türkiye arasında 2017 yılında imzalanan suçluların iadesi
anlaĢmasının, CumhurbaĢkanı tarafından TBMM‟ye gönderilmesiyle ülkemizde yaĢamını
sürdüren Uygur Türkü soydaĢlarımızın ahvali hakkında, milletimiz nezdinde, derin bir endiĢe
uyanmıĢtır. Bizler yukarıda özetlediğimiz etkenlerin sonucunda, Ġstanbul Üniversitesi
Milliyetçi Kulüpler Topluluğu‟na mensup öğrenciler olarak Doğu Türkistan ve Uygur
Türklerinin geçmiĢten günümüze, siyasi ve içtimai olarak, yaĢam mücadelesini inceleyip
gelinen son aĢamayı hukuki ve siyasi açıdan yorumlayarak milletimize sunmayı kendimize
görev addettik.
Bu çalıĢmanın bir diğer amacı ise ülkemizde terör ile arasına mesafe koyamamıĢ siyasi
partiler tarafından, Uygur Türkü soydaĢlarımızın durumu öne sürülerek siyasi manipülasyon
yapılmasının önüne geçmektir. Bizler soydaĢlarımızın kıymetini biliyor, onlar için
endiĢeleniyoruz. Milliyetçi öğrenciler olarak imkanlarımız elverdiğince soydaĢlarımızın sesi
olmaya devam edeceğiz ve onların yanında olacağız.
Velhasılıkelam bu çalıĢma, akademik bir çalıĢma olmamakla birlikte Türklük bilincine
sahip üniversite öğrencilerinin vicdanının sesidir.
Abdullah Safa Can
3
4
5
O‟nu bayram zamanı haberlerde gördümdü.
BARAT HACI AZADLIK ĠSTĠYOR!
Yüzyıllık bir hüznün fıĢkırdığı gözlerinde iki iri yaĢ ırmağı, uzun, gür ve beyaz sakallarına
doğru devrilirken, bir elini yumruk yapmıĢ hıçkırıyordu.
Diğer bileği, Kızıl Çin konsolosluğunun demir parmaklıklarında kelepçeli...
BaĢında Uygur takkesi, ayağında mesler ve lastik ayakkabılar.
Diyebilirsiniz ki, baĢı Türkistan, ayağı Makedonya...
ĠĢte öyle bir adam.
Barat Hacı.
***
Barat Hacı.
Seksen yedi yıllık ömrünün tam yirmi iki senesi, Kızıl Çin‟in zindanlarında geçti.
Yirmi iki yıl boyunca Ģu meĢhur Çin iĢkencesinin en damıtık örnekleriyle tanıĢtı.
Bir buçuk metre uzunluğunda, seksen santim geniĢliğinde basık bir hücrede yirmi iki yıl
boyunca çıldırmaya ve ölüme direndi.
Gün ıĢığını, günde yalnızca beĢ dakika görebiliyordu.
O da, birinden su içip yemek yediği, diğerine abdest bozduğu iki toprak kaseyi cellatlarına
uzatmak için...
Elleri, ayaklarına zincirliydi; tam on altı okkalık zincirlerle.
Ne et, ne yağ. Çeyrek asır boyu, her gün bir parça mısır ekmeği... “Eğer” diyordu, “bir gün
oruç tutup bir gün yememiĢ olsaydım, çoktan ölürdüm.”
6
Saçı ve sakalı beline inmiĢti. Tırnaklarını taĢlara sürterek kısaltabiliyordu. Öyle kirlenmiĢlerdi
ki, pantolonları çıtır çıtır kırılıyordu.
“Yirmi iki yıl boyunca” diyor Barat Hacı, “geceleri Kur‟an okuyup namaz kıldım, gündüzleri
de idman yaptım. Öyle olmasaydı...”
Her cümlesini “Allah beni sakladı” diyerek bitiriyor.
Yirmi iki yıl, böylece bitiyor.
***
Nihayet Türkiye.... ġu bizim bezden yapma bir top gibi teptiğimiz, Ģu bütün Müslüman-
Türklerin rüyası Türkiye...
Çinliler, burnuna acı biberle kaynamıĢ sirke karıĢımı döktükleri için gözleri biraz zayıf. Öyle
iĢkenceler görmüĢ ki, bağırsakları bedeninde yer değiĢtirmiĢ. Bir operasyon ve böbreği de yok
artık.
Ama Barat Hacı dimdik ayakta! Öyle ayakta ki, Türkiye‟de görmeye baĢladığımız
Gökbayrak‟ı o sallıyor. “Namazdan sonra uyku tutmadı, dolaĢmaya çıktımdı” diyor, sabah
vakti gizlice sızdığı Rum Kesiminde askerlere... Hacca gidip, orada bayrak açıyor, eylem
yapıyor... “Ben ayaktayım!” diyor Barat Hacı...
***
En gayretlilerimiz bile, nihayet haritaları açıp petrol boru hatlarının üstüne kırmızı iĢaretler
koyuyoruz.
Oysa müslüman direncinin ne olduğuna, bireysel cehdin neye tekabül ettiğine gelince, orada
sözü Barat Hacı alıyor.
“Komünist” derken, sanki tükürüyor. Ve sanki tükürürken, gözetim altında tutulduğu üç yıl
boyunca, sırtında „vatan haini‟, göğsünde „pan islamist - pan türkist” yazılı beyaz mintanıyla
temizlediği komünist helalarına tükürüyor.
“Ya istiklal, ya ölüm!” diyor yumruklarını sıkarak.
Barat Hacı, bizim oyunumuzdaki eksik taĢı tamamlıyor. Barat Hacı bir yaĢamak dersi veriyor.
O‟nun yumruğu, bol füzeli Çin‟i, bol petrollü Rus‟u ve bol çaĢıtlı Ġngiliz‟i tuz-buz edecek.
O‟nun elleri, yeni doğan Doğu Türkistan‟ın ceviz beĢiği...
Çünkü O‟nun adı Barat Hacı.
Yani Berat.
Yani KurtuluĢ...
7
DOĞU TÜRKĠSTAN TARĠHĠNĠN BĠR ÖZETĠ
Bu yazı, kesinlikle akademik manada Doğu Türkistan meselesine değinmek için
yazılmıĢ bir yazı değildir. Bu yazı en basit tabirle, Türklerin Doğu Türkistan‟da bulunmasının
tarihidir. En eski zamanlardan değil, Çinlilerin “Batı Bölgeleri” kavramını kullanması ile
baĢlanmıĢ 20. yüzyıla kadarki siyasi olaylar ele alınmıĢtır. Okuyucuyu kalıp tarihlere boğmak
yerine genel olarak Doğu Türkistan‟da kurulmuĢ devletlerin isimlerini vermek ve bölge
yönetiminin kimde olduğunu belirtmek amacı güdülen yazı okuyucuya gösterecek ki; Doğu
Türkistan çok kısa bir dönemde Çin yönetimi altında kalmıĢtır. Geri kalan dönemlerde
Türkler bu bölgelerin hem halkını hem de yönetimini oluĢturmuĢtur.
Tarih boyunca Doğu Türkistan, medeniyetlerin mücadele alanı olmuĢtur ve günümüzde
de olmaya devam etmektedir. Çinliler yazdıkları eserler ile Doğu Türkistan‟ı kendilerine mal
etmek isterken Batılı tarihçiler de bu bölgeyi “Hint-Ġran” medeniyetinin bir ürünü olarak
kabul etmiĢtir. Bunun belli baĢlı nedenleri vardır:
Öncelikle bu bölge dünyadaki en eski Ģehirlerinden bazılarına ev sahipliği etmektedir.
(daha fazla bilgi için KürĢat Yıldırım‟ın “Doğu Türkistan‟ın Tarihi Coğrafyası” ve “Doğu
Türkistan ġehirleri” eserleri okunabilir) Ġkinci olarak bu bölge Türkistan ve Avrasya sahasının
kalbi durumundadır. Son olarak da tarihin en eski ve en önemli ticaret yollarından biri olan
Ġpek Yolu‟nun hâkimiyeti için bu bölgenin hâkimiyet altına alınması zaruridir. Günümüzde
Doğu Türkistan‟ın Doğu-Batı arasında siyasi mücadele alanı olmasının nedenleri bu Ģekilde
özetlenebilir.
8
Doğu Türkistan bölgesinin neresi olduğunu bilmek, tarihini öğrenmek için önemlidir.
Unutmamak gerekir ki, Doğu Türkistan kavramı dönem dönem farklılıklar içermiĢtir. Ahmet
TaĢağıl, Ġslam Ansiklopedisi‟nin “Türkistan” maddesinde Doğu Türkistan‟ın coğrafyasını Ģu
Ģekilde tanımlamıĢtır:
“Altay dağı, Tanrıdağı ve Karanlık gibi yüksek sıradağlara sahip olsa da iç ve doğu
tarafı kum çölüyle kaplıdır. Tarım deryası, İli, İrtiş, Manas, Ulungur, Karaşeher başta gelen
nehirlerdir. İki büyük gölü Sayram ile Buğda’dır. Buradaki Taklamakan çölü yaklaşık
500.000 km 2 ’dir. Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan cumhuriyetleriyle Pakistan, Hindistan,
Keşmir, Tibet, Moğolistan ve Çin ülkelerine komşudur. Tarihî İpek yolunun önemli bir kısmı
günümüzde yenilenmiştir. Kâşgar, Hoten, Yarkent, Aksu, Kuça ve Üç-Turfan Altı Şehir diye
anılan şehir ve bölgeleri tarihî öneme sahiptir.”
M.Ö.206‟da Çin kaynaklarında “Batı Bölgeleri” olarak geçen Doğu Türkistan, Çinliler
tarafından Hunların atalarının toprakları olarak kabul ediliyordu.(Yıldırım,2012, s.425) Batı
Bölgesi adlandırması da muhtemelen Hunlardan alınmıĢtı.
Han Ġmparatoru Wu Di devrinde Çinliler, kuzey bölgelerine Zhang Qian adındaki
elçisini göndererek buralar hakkında bir rapor hazırlattı. Wu Di, bu rapordan sonra Ġpek Yolu
ticaretini geliĢtirmek ve yeni rotalar oluĢturmak adına Doğu Türkistan Ģehirlerini ele
geçirmiĢtir. Ardından da Hunlar bağımsızlıklarını kaybetmiĢtir. Hoten, KaĢgar ve Turfan gibi
Ģehir-bölge devletleri de Hunlar ve Çinliler arasında denge siyaseti güderek kendi
bağımsızlıklarını korumaya çalıĢmıĢlardır. (TaĢağıl, TDV ĠA “Turfan” “Hoten”) Bahsedildiği
gibi Hunların siyasi gücünü kaybetmesi ile bu bölgeler Çinlilerin eline geçmeye baĢlamıĢtır.
Hunların yıkılıĢından Juan-Juan devletinin güçlenmesine kadar bazı Türk boylarının burada
kısa süreli hâkimiyet kurduklarını görmekteyiz. Juan-Juan‟lar Doğu Türkistan‟ın birçok
bölgesini ele geçirmiĢler ve Türk boyları Juan-Juan‟lara tabi halde bu bölgelere
yerleĢmiĢlerdir. Örnek olarak, Turfan bölgesinde Tölesler yaĢamaya baĢlamıĢlardır. (TaĢağıl,
TDV ĠA “Turfan”)
Göktürkler, tarih sahnesine çıktıklarında Juan-Juan‟ları yenmiĢler ve onların yönettiği
bölgeleri ele geçirmiĢlerdir. Batı Göktürkleri, bu bölgelerde egemenlik sağlamaya baĢlamıĢtır.
Söylememiz gerekir ki bu bölgeler, Ģehir devletlerine benzer bir yapı ile yönetiliyordu. Yerel
hükümdarlar daha büyük hükümdarlara (Bozkır devletleri [Göktürk-Juan Juan] veya Çin
hanedanları) bağlılık sunuyorlardı. Göktürklerin 630 yılında Tang Hanedanı tarafından
9
yıkılmasından sonra bu bölgeler farklı dönemlerde Çin yönetimine geçmiĢtir. Çinliler, bu
bölgeleri “ileri karakol” olarak görmüĢlerdir.
Doğu Türkistan topraklarının batı tarafları 8. yüzyılda Arapların, Tang Hanedanının ve
Türklerin mücadelesi arasında kalmıĢtı. Özellikle Karluklar ve TürgiĢler, bu bölgeyi Arap ve
Çin etkisinden korumayı amaçlamaktaydı. Buna rağmen Ģehirler sürekli el değiĢtirmekteydi.
Örneğin 719 yılında Çinlilerin elindeki KaĢgar, Araplar tarafından ele geçirildi. Ardından da
Karluklar bu toprakları 750 yılında Araplardan aldılar. ( Hitchins, TDV “KaĢgar”) Bölgedeki
kısa Uygur egemenliğinden sonra 9. yüzyılın sonlarında Karahanlılar yönetimde söz sahibi
olmuĢ, bu devirde bölge ĠslamlaĢmaya devam etmiĢ, Satuk Buğra Han ile birlikte de
Karahanlılar Ġslamiyet‟i kabul etmiĢlerdir. Büyük Selçuklular, Sultan MelikĢah devrinde
Semerkand ele geçirilince KaĢgar hanı MelikĢah‟a tabi olmuĢtur. Büyük Selçukluların Sencer
devrinde güçsüzleĢmesine kadar bu bölgeyi elinde tutmuĢ, 1131 yılında KaĢgar, Hoten ve
çevresi Karahıtaylar tarafından ele geçirilmiĢtir.
840 yılında Turfan‟da -Doğu Türkistan‟ın doğusunda- kurulan yeni Uygur devleti -ki
Turfan ya da BeĢbalık Uygurları olarak anıldılar- tarafından Doğu Türkistan‟ın bazı bölgeleri
ele geçirildi. Çin tarafından himaye edilen bu devlet 911‟de bağımsızlığını kazandı. Cengiz
Han‟ın zuhuruna kadar da bu bölge Uygurlar tarafından yönetildi.
Doğu Türkistan‟ın hem doğusunu hem de batısını tekrar ortak bir yönetim altında
toplayan, Cengizliler olmuĢtur. Daha doğudaki bölgeler Cengiz‟e tabi olurken daha batıdaki
bölgeler Cebe Noyan komutasında 1218 yılında Cengiz Ġmparatorluğu egemenliğine geçti.
Cengiz‟in ölümü ile beraber bu toprakların yönetimi oğlu Çağatay‟a geçti. Çağatay yaĢadığı
dönem boyunca bu topraklarda bir devlet kurmamıĢ, kardeĢi Ögeday‟a bağlı kalmıĢtır. Onun
topraklarında torunu Algu Çağatay Hanlığı‟nı kurdu.
Çağatay topraklarını ele geçiren Timur, bu toprakların özellikle batı uçlarında hâkimiyet
sağlamak için Duğlatlar ile mücadele içine girmiĢlerdir. Timurluların zayıflamasını fırsat
bilen Çağatay Hanları, Seyyid Han (1514-1533) devrine kadar burada mücadele ettiler.
Seyyid Han; burada Seyidiye Hanlığı‟nı kurdu. Çocukları bu devleti yönetemedi ve
Uyguristan-AltıĢehir yani Doğu Türkistan‟ın doğusu ve batısı arasında mücadeleler baĢladı.
Burada yeniden Ģehir devletleri oluĢtu.
Bu dönemde yönetimi tekrar tek elde toplamak için batıda Hoca Ġshak ve doğuda Hoca
Kalan halkı örgütlemeye baĢladı. Hoca Ġshak‟ın taraftarları Ġshakiyye (Karatağlık), Hoca
Kalan‟ın taraftarları da Afakıyye (Aktağlık) olarak ikiye ayrıldı ve doğu-batı mücadelesi daha
10
da kızıĢtı. Bu devre literatürde Hocalar Devri (1678-1755) denmektedir. (TaĢağıl, TDV
“Türkistan”) Bu devirdeki mücadeleler, Çin‟in bölgeye girip burayı ele geçirmesine neden
oldu. Burada yerel bir yönetim kurdular. Bu dönemden sonra irili ufaklı bazı isyanlar
çıkmıĢtır. Cihangir, bölgenin diğer hocaları ve Kırgızların yardımı ile KaĢgar‟ı ele geçirdi
lakin bu isyan çok sürmedi. 1831‟de Mehmed Ali Han KaĢgar, Yarkent, Hoten ve Aksu‟yu,
1846 ve 1854‟te Muhammed Emin, KaĢgar‟ı iki kere kurtarsa da baĢarılı olamadılar.
“1862’de patlak veren Döngen (Çinli Müslüman) isyanı Cungarya’ya yayılınca Kaşgar için
bir fırsat doğdu. Kırgız kumandanı Sadık Bey Kaşgar’a girdi ve şehri Cihangir’in oğlu
Büzürg’e teslim etti.” (TaĢağıl TDV ĠA “Türkistan”) Muhammed Yâkub Bey KâĢgar‟a geldi
ve Büzürg Han‟la birlikte Çin kuvvetlerini yenerek KaĢgar‟ı ve bütün Ģehirleri aldılar. Yakub
Han 1868‟de Tufan‟ı da ele geçirmeyi baĢardı. Ardından Rus, Ġngiliz elçileri ile görüĢen
Yakub Han onlarla anlaĢma yaptı. Ġstanbul‟a da elçi gönderdiler. Osmanlılar, top ve silahtan
oluĢan askeri yardımla beraber bazı subayları ve bir heyeti Murad Efendi baĢkanlığında
gönderdi. (Ahmet TaĢağıl TDV ĠA “Türkistan”) Burada söylenmesi gereken önemli bir durum
da bu olaydan sonra Abdülaziz adına hutbe okutulmasıdır.
Yakub Han‟ın ölümü ile birlikte çocukları ve beyleri arasında çıkan mücadeleden
faydalanan Çinliler, Ruslarla ortak hareket ederek 17 Ağustos 1876 tarihinde Urumçi‟ye
yürüdüler. Bir buçuk yıl sonra Aralık 77‟de KaĢgar‟ı da alarak buradaki Türk yönetimine son
verdiler. 3 yıl sonra Doğu Türkistan bölgesinin adı Xin-jiang olarak değiĢtirildi. 1884‟te bu
bölge Xin-jiang Vilayeti adını aldı.
KAYNAKÇA
Ahmet TAġAĞIL, "Türkistan”, TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/turkistan
(14.01.2021).
----, "Hoten", TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/hoten (14.01.2021).
----, "Turfan", TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/turfan (14.01.2021).
Ali AHMETBEYOĞLU, “Orta Asya Satrancında Doğu Türkistan‟ın Önemi”, Türk Yurdu,
287 https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=1558 (14.01.2021)
Keith HITCHINS, "KaĢgar", TDV İA, https://islamansiklopedisi.org.tr/kasgar (14.01.2021).
KürĢat YILDIRIM, Çin Kaynaklarında Türkistan Şehirleri, Ötüken, Ġstanbul, 2013
----, Doğu Türkistan’ın Tarihi Coğrafyası, Ötüken, Ġstanbul, 2016
----,“Doğu Türkistan Ve Ġlk Sakinleri”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XII/1, 2012,
s.419-440.
11
20. ASIRDA DOĞU TÜRKĠSTAN’IN SĠYASĠ VARLIK MÜCADELESĠ: DOĞU
TÜRKĠSTAN ĠSLAM CUMHURĠYETĠ
Eğer ki mezalim tarihi yazılsa
Yüzlerce sayfa ayrılır Türkistan’a
GĠRĠġ
Yalnızca Türk dünyasının değil tüm dünyanın, insanlığın kanayan yarası olarak
zikredebileceğimiz olaylar, Doğu Türkistan‟da yalnızca bugün değil, uzun süreden beri
yaĢanmaktadır. Egemen unsur tarafından, asimilasyon politikaları kapsamında yapılan
insanlık dıĢı faaliyetler pek doğaldır ki dünyanın diğer güçlerinin de dikkatini çekmiĢtir.
Ancak gösterilen tepkilerin Ģiddeti ise masa üzerinde duran bardaktan su taĢıramayacak
derecededir. Yapılan çalıĢmalar, rapor adı altında kâğıt üzerlerinde kalmıĢ, liderlerin iki
dudağı arasından yokluğa kanatlanmıĢtır. Doğu Türkistan‟da yaĢanılanlar, özellikle büyük
güçlerin uluslararası arenada kendi aralarındaki rekabet ve mücadele sahalarında bir
enstrüman olarak kullanılmıĢtır ve kullanılmaya devam etmektedir.
Bütün bu gerçekleri göz önünde bulundurarak, bu yazıyı gözü dönmüĢlüğün açtığı
yaralara merhem olması niyetiyle yazıyorum. Bu yazıda, 20. Asırda Doğu Türkistan‟da
yaĢanan zulümlere karĢı tepkileri, baĢarılı/baĢarısız bağımsız giriĢimleri, siyasal alanda varlık
mücadelelerini ele alacağım.
Ġki Dünya SavaĢı Arası Süreç: Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti’nin Kurulması
20. yüzyıl dünyanın yaĢadığı en uzun yüzyıllardan birisi olma niteliğini taĢımaktadır.
Bu yüzyıla; iki dünya savaĢı, soğuk savaĢ, siyasi, teknolojik, askeri devrimler ve çeĢitli
12
toplumsal olaylar sığmıĢtır. Ġmparatorlukların yıkılması akabinde kurulan modern ulus
devletler ve bu imparatorluk bakiyesi devletlerde baĢ gösteren yeni ulusların inĢa süreçleri bu
dönemde yaĢanmıĢtır. Doğrudan yeni egemen güçlerin eliyle Ģekillendirilen bu süreç tetkik
edilmeye değerdir. Cemiyet-i Akvam‟ın baĢarısızlığı ve yaĢanan ekonomik buhran sonucunda
Avrupa‟da radikal görüĢlerin taraftarlarının artmasıyla birlikte gelen Ġkinci Dünya SavaĢı
bütün yıkıcılığıyla dünyayı kasıp kavurmuĢ ve sağ kalan iki büyük güç, iki karĢıt ideoloji
temsilcisinin yarım asır boyunca toplumsal, siyasal, iktisadi ve teknoloji gibi birçok alanda
yarıĢına Ģahitlik edecektir.
Dünyanın birçok yerinde siyasi dinamiklerin değiĢtiği bu yüzyılda Asya kıtasındaki
geliĢmeler es geçilemez. Sömürgeleri vasıtasıyla varlığını Asya‟da da hissettiren Ġngilizler,
19. Asrın ilk yarısının sonu ve ikinci yarısının baĢlarında Çin ile yapılan Afyon savaĢları ile
ticari haklar elde etmiĢ, Çin‟e diz çöktürmüĢtür. Bütün bu etkiler ıĢığında Çin, aynı zamanda
20. Asra ilginç bir ayaklanmayla “BOXER ĠSYANI” ile girmiĢtir. Bu isyan, bize gösterebilir
ki o zaman zarfında Çin‟de sosyoekonomik eĢitsizlikler ziyadesiyle ayyuka çıkmıĢtır. Bu
isyan, batılı güçlere ve sömürgeci bir imparatorluk haline gelen Japonya‟ya karĢı bir isyandır.
Ancak baĢarısız olmuĢtur. Bu olaydan -çok değil 10 sene- sonra yaĢanan “Xinhai Devrimi” ile
birlikte Çin‟de 2000 senedir süregelmiĢ imparatorluk dönemi sonlanmıĢtır. Bu devrim ile
birlikte kurulan Çin Cumhuriyeti ile Modern Çin Tarihi‟nin baĢladığını söyleyebiliriz.
Bu yaĢananları takiben Çin ülkesi içerisinde yaĢanılan otorite boĢluğu asırlardır bu
topraklarda yaĢayan Türkleri bağımsızlıklarına kavuĢma düĢüncesine sevk etmiĢtir. GeçmiĢte
birçok kez baskı ve zor kullanma yoluyla bağımsızlıklarına ket vurulan Türkler, kendi
bölgelerinde uyanıĢ hareketleriyle, bugüne değin anlatılagelecek olan kahraman Ģahsiyetlerin
mücadele azmiyle zulme karĢı dik durma cesaretini topyekun gösterebilmiĢtir. Konjonktüre
uygun bir biçimde politikalar belirleyen Türk önderler bağımsızlık giriĢimlerinde
bulunmuĢtur.
Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti’nin Kurulması
1911 senesinde Qing Hanedanı‟nın yıkılmasıyla birlikte Çin‟de baĢ gösteren merkezi
otorite boĢluğu, Çinli yerel güç ve toprak ağalarının Müslümanlara ve Moğollara karĢın
yürüttükleri baskı politikası çeĢitli çatıĢmaların çıkmasına yol açmıĢtır. 1917 Ekim devrimi ile
dünyaya “yeni bir Ģeyler” söyleme iddiasında olan Ruslar (SSCB) 1921 senesinde, Orta
Asya‟da yürüttükleri “yeni ulus inĢası” politikası kapsamında Uygur Türklerini, Doğu
Türkistan‟dan gelen yerleĢik halk olarak tanıdı.
13
1931 ve 1932 senelerinde Yerel Müslüman halk Huilerin de katılımı ile birlikte isyanın
merkezi haline gelen Doğu Türkistan‟da yaĢanan geliĢmeler KaĢgar merkezli olarak 12 Kasım
1933 tarihinde Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti‟nin kurulmasının önünü açtı. Bu yeni
cumhuriyetin kuruluĢuyla “Doğu Türkistan” kavramı tarihin büyük bir kısmı boyunca sırf
coğrafi bir tanım olarak iĢlev göstermesinden ziyade artık ilk kez siyasi bir boyut taĢımaya
baĢladı. 1
Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti 30 maddeli bir anayasa ilan etmiĢ ve bugün de
kullanılan ay yıldızlı gök bayrağı cumhuriyetin bayrağı olarak belirlemiĢtir. Hoca Niyaz Hacı
da bağımsız devletin cumhurbaĢkanı olmuĢtur. (DOĞU TÜRKĠSTAN RAPORU, ĠNSAMER)
Batılı bir devlet gibi organize edilen “Doğu Türkistan Ġslâm Cumhuriyeti”, modern
çağdaki benzerleri gibi bir bayrağa, bir anayasaya ve milli marĢa sahipti. Milli marĢın
sözlerinde kurulan cumhuriyetin “Türk halkının ana vatanı” olduğu vurgulanıyordu. Kurucu
kadrosu ise din adamları yerine, tüccar ve eğitmenlerden oluĢuyordu. KaĢgâr‟da 1885‟te
kurulan daha sonra ise eğitimlerini derinleĢtirmeleri için Ġstanbul, Kazan ve St. Petersburg
gibi merkezlere gönderen ilk Ġslâmi okulların öğrencileri böylece memleketlerine siyasi bir
proje kazandırmıĢ oluyorlardı. 2
Bu cumhuriyetin baĢbakanı olan Sabit Damulla Türkiye‟de yaĢanan modernleĢme
giriĢimlerinden haberdardı. Bu geliĢmeleri büyük bir hayranlıkla takip ediyordu. Türkiye‟de
oldukça tanınan, Ġsa Yusuf Alptekin bu kurucu meclisin baĢkanlığını yürütmekteydi.
Anayasası ile birlikte tam bir bağımsızlık teĢkil eden bu Cumhuriyet, dergi yayınlarıyla
birlikte diğer Türk ve Ġslam coğrafyalarına varlığını tanıtmaya çalıĢan kurucu kadro,
umduğunu bulamamıĢtır. Varlığını diğer büyük güçlere göstermeyi amaçlamıĢtır. Aynı
zamanda BirleĢik Krallık ve Türkiye gibi ülkeler tarafından tanınmayı beklese de bu arzusu
karĢılıksız kalmıĢtır.
Sovyetlerin bölgedeki politikaları böyle bir bağımsızlık giriĢimin aleyhineydi. Çin‟e
bağlı bir bölge olarak kalmasını tercih ediyordu. Çünkü böylesine baĢarılı bir bağımsızlık
giriĢiminin, Ģüphesiz ki kendi topraklarında bulunan Türkleri harekete geçirmesi olasılığı
SSCB‟nin hiç hoĢuna gitmezdi. Buna ek olarak kurucu kadro içinde yaĢanan çeĢitli fikir
ayrılıkları, sağlanan bu birlik ruhuna büyük zarar verdi. Sovyetlerin askeri yardımlarını alan
1 Milward James A. Eurasian Crossroads: A History of Xinjiang
2 (https://www.gzt.com/mecra/dogu-turkistanda-cumhuriyet-tecrubeleri-3428462) Erişim Tarihi: 04.01.2021
14
Çin güçleri bu milli uyanıĢı bastırmıĢtır. Ne yazık ki bu devlet kurma giriĢimi baĢarısız
olmuĢtur.
Devletin yıkılmasında ne yazık ki Müslüman Çinli Donganların da rolü olmuĢtur. Doğu
Türkistan iĢgal edildikten sonra göçmen Çinlilerle birlikte Doğu Türkistan‟a gelmeye
baĢlayan Donganlar, Müslüman oldukları için fazla dikkat çekmemiĢ ve tepki görmemiĢtir.
Ancak Donganların bölgenin bağımsızlık çabalarında ve diğer siyasi olaylarda sürekli Çin
tarafında yer almaları ve kültürel anlamda tamamen Çin kültürüne mensup olmaları Doğu
Türkistan Devleti için olumsuz sonuçlar doğurmuĢtur. Ne var ki bölgede yaĢanan katliamlarda
payı olan bu Müslüman Çinliler de bir süre sonra Ruslar tarafından katledilmiĢtir. (DOĞU
TÜRKĠSTAN RAPORU, ĠNSAMER)
KAYNAKÇA
“Doğu Türkistan‟da Cumhuriyet Tecrübeleri”,https://www.gzt.com/mecra/doguturkistanda-cumhuriyet-tecrubeleri-3428462
, EriĢim Tarihi: 09.01.2021
Doğu Türkistan Raporu, ĠNSAMER, AraĢtırma 119, Temmuz 2020.
Milward James A. Eurasian Crossroads: A History of Xinjiang, Columbia University Press,
(2007).
15
DOĞU TÜRKĠSTAN MĠLLĠ MARġI
Qurtulush yolinda sudek aqti biznig qanimiz,
Sen üçün ey yurtimiz bolsun pida janimiz.
Qan kiçip hem jan birip akhir qurtuldurduq sini,
Qelbimizde qutquzushqe bar idi imanimiz.
Yar-i hem dem boldi biznig himmitimiz sen üçün,
Dunyani sorghan idi ötken ulugh ejdadimiz.
Yurtumuz biz yüz-közigni qan birle pakizliduq,
Emdi hiç kirletmigeymiz çünki Türktur namimiz.
Attila, Çinggiz, Tömür Dünyani Titretken idi,
Qan birip nam alimiz biz ularnig evladibiz.
Çiqti jan hem aqti qan düshmendin boldi el aman
Yashisun hiç öçmüsun parlansun istiqbalimiz.
16
Türkiye Türkçesi
KurtuluĢ yolunda su gibi aktı kanımız,
Senin için ey yurdumuz, olsun feda canımız
Kan dökerek, can vererek, seni kurtardık,
Kalbimizde, kurtuluĢ için imanımız vardı.
Yar oldu, himmetimiz sana,
Dünyaya hükmetmiĢti geçmiĢ ecdadımız.
Yurdum, kanla temizledik seni,
Artık hiç kirletmeyiz, çünkü Türk‟tür namımız.
Atilla, Cengiz, Timur dünyayı titretmiĢti,
Kan verip Ģan alan biz onların evlatlarıyız.
Can verdik, aktı kanımız, aldık düĢmandan intikam
YaĢasın, hiç sönmesin parlasın istikbalimiz.
17
TÜRKĠYE TÜRKÇESĠ- ÇAĞDAġ UYGUR TÜRKÇESĠ ORTAK BAZI
SÖZLER DERLEMESĠ
Önceki yazılarda Uygurların tarihinden bahsedildi. Uygurlar en eski devirlerden
itibaren Türk tarihinin en önemli bileĢenlerindendir. Ancak Uygur Türkleri ile Türkiye
Türkleri arasındaki bağı göz önüne sererken yalnız tarihteki siyasi birlikleri, iliĢkileri veya
kader birliğimizi zikretmek yetmez. Yüzyıllarca süren birlikteliğimiz ve hemen hemen aynı
geliĢim çağlarını geçirmiĢ olmamız lokal kültürlerimizi de birbirine yaklaĢtırmıĢtır.
Toplumu meydana getiren kültürün en temel birleĢtirici unsuru dildir. Uygur dili Türk
dilleri ailesinin “Karluk” kanadında olmasına rağmen bakıldığında Türkiye Türkçesi ile temel
kelimelerde ciddi bir benzerlik görülmektedir. Aramızda binlerce kilometre olmasına rağmen
ve tarih içerisinde belli bir dönemden sonra farklı coğrafyalarda farklı devletler altında farklı
olaylar ve dönemler yaĢamamıza rağmen dildeki benzerlikler korunmuĢtur. Bu benzerliğe
vurgu yapabilmek için en temel kelime gruplarından örnekler vermeye çalıĢtık. Bu kelimeler
incelendiğinde görülecektir ki Doğu Türkistan‟ın gerçek sahibi Uygur Türkü soydaĢlarımız ile
bizlerin “anası” da bir “atası” da bir, “yettesi” de bir “yetmiĢi” de bir “özümüz” bir
“ögütümüz” bir. Bu nedenle acımız da bir olmalı sevincimiz de bir olmalı. SoydaĢlık
hukukumuzu ve birbirimize karĢı olan tarihsel ödevimizi yerine getirmedikten sonra bu
hakikat kuru dilbilimsel ve etnografik benzerlikler kümesi olarak kalacaktır. 21. yüzyıldaki
tarihsel ödevimiz ise Atayurt Doğu Türkistan‟ı “yalguzlug” ve “ḳarañġu” içinde
bırakmamaktır.
18
19
Hayvan Adları
Tr.
ÇUy.
at
at
yılkı
yilḳi
keçi
eçkü
tavuk
toxu
oğlak
oġlaḳ
koyun
koy
kirpi
kirpe
örümcek
ömçük
kuzgun
ḳuzġun
Akrabalık-Cinsiyet
Tr.
ÇUy.
anne,ana
ana
ata
ata
kız
ḳiz
oğul/oğlan
oġul/oġlan
erkek
erkek
kişi
kişi
üvey
ögey
Beden
Tr.
ÇUy.
el
el
kol
ḳol
baş
baş
ayak
ayaḳ
ağız
ėgiz
yüz
yüz
göz
köz
kulak
ḳulaḳ
saç
çaç
kirpik
kirpik
beyin
meye
omurga
omurtḳa
Renk Adları
Tr.
ÇUy.
ak
aḳ
kara
ḳara
sarı
sėriḳ
yeşil
yeşil
kızıl
ḳizil
20
Sayı Adları
Tr.
ÇUy.
bir
bir
iki
ikki
üç
üç
dört
tört
beş
beş
altı
alte
yedi
yette
sekiz
sekkiz
dokuz
toḳḳuz
on
on
yirmi
yigirme
otuz
ottuz
kırk
ḳiriḳ
elli
ellik
altmış
altmiş
yetmiş
yetmiş
seksen
seksen
doksan
toxsan
yüz
yüz
bin
miñ
Gündelik Hayattan Kelimeler:
Tr.
ÇUy.
doğru
toġri
az
az
su
su
aş
aş
et
et
yalnız
yalġuz
o
o
bu
bo
şu
şo
balta
palta
ev
öy
ılık
illiḳ
öz(kendi)
öz
yalan
yalġan
el/il
el
paha(fiyat,değer)
baha
kar
ḳar
yarım-tam
yerim/tam
altın
altun
gümüş
kümüş
21
sevgi
süygü
gün
kün(aynı zamanda güneş)
tek
taḳ
gömlek
köynek
yine
yene
yer
yer
kir
kir
öğüt
ögüt
karanlık
ḳarañġu
Çeşitli Fiiller
bak-
baḳ-
giy-
kiy-
bin-
min-
git-
kėt-
çık-
çiḳ-
bil-
bil-
iç-
iç-
gör-
kör-
sev-
süy-
öl-
öl-
kork-
ḳorḳ-
katıl-
ḳėtil-
değ-
teg-
gir-
kir-
ÇĠN KOMÜNĠST PARTĠSĠ’NĠN DOĞU TÜRKĠSTAN’DAKĠ ASĠMĠLASYON
POLĠTĠKALARI
GiriĢ
Çin Halk Cumhuriyeti‟ne bağlı, Doğu Türkistan adıyla da bilinen, Sincan Uygur Özerk
Bölgesi uzun zamandır yaĢadığı insanlık dramıyla dünya gündeminde yer almakla beraber
çekilen acılar durdurulamamaktadır. Kısa süreli bağımsızlık dönemleri yaĢamıĢlarsa da Uygur
Türkleri uzun yıllardır Çin‟in etnik asimilasyon politikaları ile ezilmektedirler. 3 Türk tarihi
için önemi büyük olan Sincan Uygur özerk bölgesinde yaĢayan Türkler bugün emperyal ve
insanlık dıĢı politikalarıyla Çin etkisi altında eritilmeye çalıĢılmaktadır. Bölgede bulunan
Türkler asimile edilmeye ve bu coğrafyadan silinmeye çalıĢılmaktadır. Çin‟in bu vahĢi
politikalarını incelemeden önce Çin siyasi görünümü ve ÇKP‟ye dair bir bilgilendirmeyle
baĢlamak istiyorum.
Çin Siyasi Yapısı ve Azınlıklara Genel BakıĢ
1 Ekim 1949 tarihinde kurulan Çin Halk Cumhuriyeti‟nin siyasi yapısı tek parti
yönetimine dayanmaktadır. Çin Komünist Partisi (ÇKP) ülkenin tek siyasi hakimidir. ÇKP
1921 yılında kurulmuĢtur ve 86 milyonu aĢkın üyesi bulunmaktadır. Parti devletle
bütünleĢmiĢ olup, devlet politikası Parti vasıtasıyla uygulanmaktadır. ÇKP‟nin Genel
Sekreteri aynı zamanda Devlet BaĢkanı‟dır. 4 1 Ekim 1949 tarihine kadar Çin milletinin
üstünlüğünü savunan ve bu çerçevede diğer milletleri kendi hegemonyası altına almaya,
3 Çobanoğlu, Süheyl. Avrasya, Çin ve Doğu Türkistan ‘’https://tasam.org/tr-
TR/Icerik/51338/avrasya_cin_ve_dogu_turkistan (EriĢim Tarihi: 05.01.2021)‟‟
4 T.C Dışişleri Bakanlığı, Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi Görünümü,’’ http://www.mfa.gov.tr/cin-halkcumhuriyeti-siyasi-gorunumu.tr.mfa
(Erişim Tarihi: 04.01.2021)’’
22
asimile etmeye çalıĢan politikalar izlemiĢtir. Çin Halk Cumhuriyeti‟nin kurulması ve
komünist ideolojinin benimsenmesiyle birlikte ortaya çıkan halkların eĢitliği yaklaĢımını
kabullenmiĢ ve han ırkının üstünlüğünü reddetmiĢ gibi görünse de bu dönemden itibaren
gerek söylemsel ve yasal düzeyde gerekse uygulamada Çin‟in farklı etnik gruplar ve azınlık
milletlere yönelik tutumu, asimilasyon ve liberal politikalar arasında gelgitler ve ikilemlerle
ilerlemiĢtir. 1949 yılında Çin Komünist Partisi‟nin (ÇKP), Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ile
birlikte Stalinist milliyet tanımı ve sosyalist bir özerklik anlayıĢı benimsenerek Çin
topraklarında yaĢayan azınlık milletlerin kendi özerk yönetimlerini kurmalarına müsaade
edilmiĢ, farklı etnik gruplar bir takım özellikleri taĢıdıkları takdirde azınlık millet ve etnik
grup olarak kabul görmüĢlerdir. Bu politik duruĢ neticesinde bugün Çin‟de 55 azınlık millet, 5
özerk bölge, 30 özerk eyalet, 124 özerk vilayet ve 1200 özerk nahiyenin olduğu yasal olarak
kabul görmüĢ, sadece dört eyalet (Pekin, ġangay, Tianjin, Chongqing) bağımsız ve tam olarak
Çin Halk Cumhuriyetine bağlı sayılmıĢtır. Çin‟de azınlıklara yönelik hak ve özgürlükler
1950‟li yılların baĢından itibaren kanunen garanti altına alınmaya baĢlamıĢ, 1980‟lerden
itibaren uluslararası düzeye uygun hale getirilmiĢtir. Ancak, gerek bölgede yaĢayan azınlıklar
gerekse uluslararası araĢtırma ve raporlar, azınlık haklarının ihlallerinin devam ettiğine dikkat
çekmiĢtir. Özellikle Tibet ve Doğu Türkistan özerk bölgeleri bu ihlallerin temsili örneği
olmuĢtur. 5 Bu noktada Çin‟in halen daha imparatorluk dönemindeki Han ırkının üstünlüğünü
savunan narsist düĢüncelerinden kopmadığını görmekteyiz. Çin sadece azınlık olarak Türkleri
değil bölgedeki diğer azınlıkları da asimile etmeye çalıĢmaktadır. Asimilasyon politikalarına
karĢı dini ve milli anlamda benliklerini kültürlerini korumaya çalıĢan Uygur Türkleri bu sert
politikalara değerleriyle direnmektedir.
Doğu Türkistan’ın Tarihsel ve Stratejik Önemi
Doğu Türkistan bölgesi Ģimdiye kadar birçok devlete ev sahipliği yapmıĢtır. Bölgede
Hunlar ve Çinliler arasında sürekli mücadeleler yaĢanmıĢtır. Hun devletinin yıkılmasıyla
bölge birçok Türk devletine bölünmüĢtür. Karahanlı dönemi ile MüslümanlaĢan bölge
Müslüman Türk beyliklerine yerleĢim yeri olmaya devam etmiĢtir. Bölge yüzyıllar boyunca
Türkler ve Çinliler arasında bir mücadele arenası olmuĢ ve Çin 1755 yılında bölgenin
tamamını iĢgal etmiĢtir. Çin‟in korku rejimi, zulümleri ve iĢkenceleri bu dönemden itibaren
baĢlamıĢtır. Bu zulümler devam ederken Çin karĢısında yeni devletler kurulmaya çalıĢılsa da
bunlar uzun ömürlü olmamıĢtır. Nihayetinde 1876 yılında Çin Mançu Devleti tarafından
5 Çiftçi, Esra. Çin Azınlık Politikalarına Tarihsel Bakış, S.1’’http://blog.ilem.org.tr/wpcontent/uploads/2016/05/Cin_Azinlik_Politikalari_Bilgi_Notu.pdf
(Erişim Tarihi: 04.01.2020)’’
23
tamamen kontrol altına alınan Doğu Türkistan 1884‟te „yeni sömürge‟, „yeni sınır‟, „yeni
kazanılan yer‟ anlamlarına gelen (Xınjiang) Sincan adıyla Çin‟e bağlanmıĢtır. 20. Yüzyıl da
Doğu Türkistan için olumlu geliĢmelere sahne olamamıĢtır. Yeni yüzyılda Doğu Türkistan
bağımsızlık hareketleri ve ayaklanmalara sahne olmuĢtur. Bu ayaklanmalar sonucunda,
1933‟te Doğu Türkistan Ġslam Cumhuriyeti ilan edilmiĢ ancak Sovyet Rusya‟nın da etkisi kısa
sürede feshedilmiĢtir. Sovyet Rusya‟sı kendi içinde bulunan farklı etnik gruplara, Doğu
Türkistan‟ın bağımsızlığının örnek teĢkil etmesi tehlikesi ile, Uygur Türklerinin kendi
devletlerini kurmalarına karĢı çıkmıĢ ve kurulan devletin ortadan kaldırılmasına destek
olmuĢtur. 1944 yılında bu defa adı “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” olan bir devlet ilan
edilmiĢtir. Ancak bu devletin de lideri SSCB‟nin organize ettiği bir suikast sonucunda ortadan
kaldırılmıĢtır ve bu devlette varlığını sürdürememiĢtir. Çin tarafında politika izleyen Rusya,
Doğu Türkistan‟ın Çin tarafından iĢgal edilmesine karĢı durmamıĢ hatta 1949‟da Çin‟in Doğu
Türkistan‟ı iĢgal etmesini desteklemiĢtir. Bu desteğin ardından 1955‟te bölge Sincan
(Xinjiang) Uygur Özerk Bölgesi adıyla ÇHC‟ye bağlı beĢ özerk bölgeden biri haline
gelmiĢtir. Bu tarihten itibaren bölgenin kaderi Çin elinde bırakılmıĢ ve Çin‟in baskıcı
politikaları bölge halkının aleyhinde olmuĢtur. Çin gittikçe sertleĢtirdiği politikaları yüzünden
Sincan bölgesi uzun zamandır insanlık dramıyla dünya gündeminde yer almaktadır. Ancak
uluslararası kamuoyu bu zulümler karĢısında sessizliğini korumakta ve herhangi bir tepki
vermemektedir. Bu durumdan fırsat bulan Çin “etnik asimilasyon” politikasını sertleĢtirerek
uygulamaya devam etmektedir. 6
Doğu Türkistan tarihi boyutunun yanında jeopolitik ve jeostratejik anlamda çok büyük
önem arz etmektedir. Bölgenin Asya‟nın kalbi diyebileceğimiz bir noktada bulunması ve
zengin yer altı ve yerüstü kaynaklarına sahip olması Doğu Türkistan‟ı çok önemli kılmaktadır.
Doğu Türkistan Çin‟in toplam topraklarının altıda birine denk gelmektedir. Bu bağlamda Çin
giderek bölgede hakimiyetini arttırmaya çalıĢmakta ve bölgede bulunan Müslüman Türk
nüfusunu ve hakimiyetini etkisiz kılmaya çalıĢmaktadır. Uygur Türklerinin çoğunlukla
yaĢadığı bölge olan Doğu Türkistan, Çin için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu tehdit
karĢısında nüfus politikası benimseyen Çin, düzenli bir Ģekilde bölgeye Çin vatandaĢlarını
yerleĢtirmeye baĢlamıĢtır. Asıl amacı bölgedeki Uygur Türklerinin varlığını ortadan
kaldırmak olan Çin‟in diğer bir amacı ise bölgeyi tamamen Çin Devleti‟nin yönetiminde
tutmaktır. Çin‟in uyguladığı nüfus politikası ülkedeki demografik yapıyı tamamen
6 Acet İnce, Gül Seda. ÇİN’İN VAHŞİ YÜZÜ: DOĞU TÜRKİSTAN ZULMÜ VE ULUSLARARASI TOPLUMUN
SORUMLULUKLARI, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, cilt:6 sayı:4 sayfa:572-584
„‟https://dergipark.org.tr/tr/pub/asead/issue/44866/559009 (EriĢim Tarihi: 06.01.2021)‟‟
24
değiĢtirmiĢtir. Bu politikaları uygularken insan hakları ve uluslararası hukuku hiçe sayan Çin
devleti çeĢitli argümanları kullanarak Doğu Türkistan bölgesinde yaptığı zulmü
meĢrulaĢtırmaya çalıĢmakta ve zalim politikalarını hızla devam ettirmektedir. Bu bağlamda
Uygur halkını çeĢitli terör söylemleriyle karalayan Çin bunların yanında uyguladığı siyasi
ekonomik baskılarla bölgedeki demografik yapıyı zorunlu olarak değiĢtirmeye çalıĢmaktadır.
Çin Komünist Partisinin Asimilasyon Politikaları
Çin, Doğu Türkistan‟a karĢı Ģiddetli bir asimilasyon politikası izlemiĢ ve Müslümanları
yok etmeye baĢlamıĢtır. Örneğin 1949-1952 yılları arasında 2,8 milyon, 1952-1957 arası 3,5
milyon, 1958 1960 arası 6,7 milyon, 1961-1965 arası 13,3 milyon ve toplamda 26,6 milyon
insan ya Çin ordusu tarafından katledilmiĢ veyahut da rejimden kaynaklanan kıtlık sonucunda
ölmüĢtür (Arıkan, 2012). Hayatta kalanlar ise çok Ģiddetli zulümlere maruz kalmıĢtır. 7
Doğu Türkistan Çin‟in beĢ özerk bölgesinden biridir. Fakat Çin bu siyasi yapının
hukuki gerekliliklerini yerine getirmeyerek bölgedeki Uygur halkına haklarını vermemekle
beraber bölgede uyguladığı zorunlu asimilasyon ile soykırım yapmaktadır.
Çin Doğu Türkistan‟a kendi lehine olacak Ģekilde göç politikası seyrederek demografik
yapıyı baskıyla değiĢtirmeye ve Uygur Türklerini kendi potasında eritmeye çalıĢmaktadır.
Doğu Türkistan‟da bulunan genç kız ve erkekler Çin‟e zorunlu göç ettirilmekte ve Çin‟den
yoğun erkek nüfusu ise Doğu Türkistan bölgesine devlet destekli olarak yerleĢtirilmektedirler.
Türk kızları ile Çin erkeklerin, Çin kızları ile de Türk erkeklerin evlilikleri sağlanmakta ve bu
yol ile Türk nüfusunun etkisi azaltılmaya çalıĢılmaktadır. Devlet tarafından Doğu Türkistan‟a
yerleĢtirilen Çinlilere çiftçi destekleri verilmiĢ ve vergilerden muaf tutulmuĢlardır. Çin
bölgeyi coğrafi ve sosyal anlamda kapalı hale getirerek bölgenin dıĢ dünyayla olan iliĢkisini
kesmeye çalıĢmaktadır. Bölgede uygulanan nüfus politikasının etkilerinin sonuçları olarak
büyük sosyal sorunlar da beraberinde gelmektedir. Türkler neredeyse bölgede azınlık
durumuna getirilmeye çalıĢılmaktadır. Aynı zamanda Türkler devlet destekli Çinliler
karĢısında eĢit haklara sahip olmayarak iĢsizlik, eğitim sıkıntısı ve güvenlik problemleri ile
karĢılaĢmaktadır. Türkler üniversite sonrası iĢ bulamamakta ve iĢ bulmak üzere vatanlarını
terk etmek zorunda kalmaktalar.
7 Arıkan, M. “Çin Zulmü Doğu Türkistan‟ı Acıma- sızca Eziyor”,
http://www.gokbayrak.com/haberler/kizilcin-zulmu-dogu-turkistani-acimasizca-eziyor . (EriĢim Tarihi:
05.01.2021).
25
Çin‟in Nüfus politikalarından biri de 1979‟dan beri uyguladığı doğum yasağıdır. Çin,
Doğu Türkistanlı ailelerin köylerde en fazla iki, Ģehirlerde ise en fazla bir çocuk sahibi
olmalarına izin vermekte fazla çocuk sahibi olmayı yasaklamaktadır. Bu yasağa uymayanların
ise cezaları oldukça ağır olmaktadır. Kota fazlası bebeğe hamile olan kadınlar
hamileliklerinde kaçıncı ay olursa olsun kürtaja zorlanmakta, buna rağmen doğabilen bebekler
ise hastanelerde öldürülmektedir 8
Doğu Türkistan‟da baĢ gösteren diğer bir sıkıntı ise ekonomidir. Bölgede açılan
fabrikalarda Çinlilere öncelik sağlanmakta aynı zamanda devlet daireleri ve memuriyetlerinde
de Çinliler birinci sıraya alınmaktadır. Bu politika yüzünden Türkler bölgede iĢsiz
bırakılmaya ve bunun sonucunda da zor durumda kalarak bölgeden gitmelerine hatta
ölmelerine sebebiyet verilmektedir. Bu bağlamda ekonomik sıkıntılarla baĢ baĢa kalan Türkler
Çin tarafından her anlamda sıkıĢtırılmaya devam edilmiĢtir.
Çin dünyadaki nükleer güce sahip olan ve çalıĢmalarını devam ettiren bir devlettir bu
bağlamda nükleer çalıĢmalarını Doğu Türkistan bölgesinde denemekte ve geliĢtirmektedir.
Yapılan bu acımasız ve düĢüncesiz politika yüzünden binlerce insanın çocuğu sakat ve
sağlıksız doğmaktadır. Kanser gibi ciddi çeĢitli sağlık problemleri ortaya çıkarak bölge halkı
her anlamda yok edilmeye çalıĢılmıĢtır.
Asimilasyon politikalarının belki de en önemli ve etkili olanlarından birisi ise
uygulanmakta olan eğitim politikasıdır. Bölgede Uygur Türklerinin eğitimleri
kısıtlanmaktadır. Türklere zorunlu olarak Çince öğretimi ve eğitimi söz konusudur. Bu sayede
sosyal anlamda çok zor durumda kalan Uygur Türkleri bu zorunlu sempatizan eğitimi
almaktadır. Çin‟in bu insan hakkını ve yaĢantısını hiçe sayan politikası uzun vadede Uygur
Türklerini daha da zor durumda bırakacaktır.
Çin anayasasına göre, her vatandaĢın dine inanma veya inanmama hakkı vardır. Ancak
bu hak teorik olarak kalmıĢ uygulamada Doğu Türkistanlılara tanınmamıĢtır. Tamamına
yakını Müslüman olan Doğu Türkistan halkı dinlerinin gereklerini yerine getirememektedir.
Devlet memurlarının ve öğrencilerin çeĢitli bahanelerle oruç tutmaları, namaz kılmaları,
cenazelerini Ġslami usullere göre defnetmeleri ve dini nikâh kıymaları yasaklanmıĢtır. Açık
alanlarda ve toplu namazlar asker ve polisler tarafından yasaklanmaktadır. Ġslam‟ın toplum
8 China: No One is Safe: Amnesty International Briefing,
https://www.amnesty.org/en/documents/asa17/002/1996/en/. (EriĢim Tarihi: 06.01.2021).
26
hayatına yansıması tamamen engellenmeye çalıĢılmakta ve Ġslam izi silinmeye
çalıĢılmaktadır. Çin burada zulmünü din üzerinden de göstermektedir.
Doğu Türkistan bölgesinde bulunan doğal kaynakların çıkarılması ve kullanılması
hususunda Çin yine hukuk kurallarını hiçe sayarak bildiğini okumaktadır. Özellikle hakların
temin edilmesini de geçerek tüm dünya tarafından temel haklar olarak kabul edilen yaĢama,
özgürlük, barınma, eğitim gibi hakları da suiistimal edilmektedir.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin‟e bağlandıktan sonra sürekli olarak baskı altında
tutulmuĢtur. Çin Komünist Partisi‟nin halkı bir arada tutma politikaları olarak ifade ettiği,
tıpkı Tibetliler gibi Uygurları da hedef almıĢ ve binlerce kiĢi, Çin baskısına isyan ettikleri için
hapishanelerde iĢkence edilerek öldürülmüĢtür. 9
Çinliler bu politikaların yanında bölgede bulunan Türk tarihi ve kültürüne ait eserleri
tahrip ve yok etmektedir. Uygur Türkleri siyasi olarak da yönetime katılamıyor katılanlar
varsa bile bunlar da Çin tahakkümünü benimsemiĢ kimseler oluyor. Bu bağlamda Uygurların
siyasi olarak da eli kolu bağlanmıĢ oluyor.
ÇKP‟nin Son birkaç yıldır Doğu Türkistan‟da izlediği sözde "KardeĢ Aile" politikası
sadece sosyal istikrar bahanesiyle Uygur halkını izlemek için değil, aynı zamanda Uygurların
milli kültür ve inandığı tüm değerlerden uzaklaĢtırarak ÇinlileĢtirme siyasetinin bir parçası
haline geldi. Çin kaynaklı sosyal medyadan alınan video görüntülerinde de Doğu
Türkistan'daki malum bir Ģehirde bulunan Uygur evine yerleĢtirilen Çinlinin isteği üzerine ev
sakinlerinin komünizm öğretileri ve komünist partisine sevgi besleyen kızıl Ģarkılar
söylemeye mecbur edildiğini gösteriyor. KiĢisel hayata dahi tahammülü bulunmayan bu
politikalar Uygur Türklerini çok zor durumda bırakmaktadır.
Çin çeĢitli söylem ve dıĢ politikaları ile beraber Doğu Türkistan meselesini uluslararası
arenada kendi lehine çevirerek sunmakta bölgesel ve küresel odaklı tepkileri böylelikle
soğurmaktadır.
Sonuç
Çin, uzun süre imparatorlukla yönetildiği için hâlâ otoriter kimliğine, mirasına, gelenek
ve göreneğine sahip bir devlettir. Farklı kültürleri, dinleri, ırkları ve etnik grupları bünyesinde
barındırmaktadır. Bugün ülke nüfusunun % 9′unu oluĢturan 55 etnik azınlık grubu mevcuttur.
9 Diyar,Merve. Uygurlara baskı ve asimilasyon
‘’https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/turkistanturkleri/uygurlarin-tarihi/dogu-turkistan/
(Erişim Tarihi: 07.01.2021)’’
27
Çin, nüfusu 1 milyarı aĢan 15 azınlık topluluğuna ve 5 özerk bölgeye sahiptir. Çin
coğrafyasının % 55‟ini oluĢturan azınlık bölgeleri, hem yeraltı kaynakları hem de hammadde
olarak zengindir. 10 Çinin giderek büyüyen ekonomisiyle beraber artan enerji ihtiyacı ve
kendisinden olmayanı dıĢlayan devlet ahlakı sayesinde Doğu Türkistan bölgesini esir almıĢtır.
Özerk bir bölge olarak tasvir edilen bu bölgenin Özerklik hakları asla Çin tarafından tahsis
edilmemiĢtir. Doğu Türkistan bölgesi ise bu anlamda Çinin en çok üzerinde durduğu ve
politikalarını rahatça uyguladığı alan haline gelmiĢtir. Çin bu politikaları uygularken bir
yandan da bölgede bulunan ġangay ĠĢ Birliği Örgütü ve örgütün mensuplarına tanıdığı
imtiyazlarla onların Doğu Türkistan konusundaki tepkisini minimuma indirmeye
çalıĢmaktadır. Sadece bölgesel olarak değil küresel olarak da BMGK‟da veto hakkına sahip
olan beĢ ülkeden biri olması Çin‟in elini güçlendirmektedir. Ayrıca Rusya, ABD gibi
devletlerle olan büyük ticari iliĢkileri küresel ölçülü devletlerin de çinin bu zalim asimilasyon
politikaları karĢısında ses çıkarmamalarına yol açmıĢtır. Asya‟daki çoğu devlet bu zulmü
sadece kınamakla yetinmiĢtir. Bölgede siyasi ekonomik, yaĢamsal, eğitimsel, kiĢisel, dini
haklarından mahrum bırakılarak Çin etkisi altında ezilmeye çalıĢılan Uygur halkı Çin
tarafından yalnız bırakılmaya çalıĢılmıĢtır. Bölge adeta çinin insan haklarına aykırı ve
saldırgan politikaları için bir kapalı alan haline gelmiĢtir.
Çin Komünist Partisinin yıllardır uyguladığı bu asimilasyon politikaları neredeyse
ülkede bulunan tüm azınlıkları tehdit etmektedir. Bu anlamda Çinlilerin Doğu Türkistan
bölgesinde böylesine sert tutum sergilemesinin baĢka bir yanı da Türklerin tarih boyunca
asimile edilmesi en zor olan millet olmuĢ olmasıdır. Bölgede bulunan Uygur Türkleri dini ve
milli benliklerini Çin‟in yıllardır süren bu politikalarına karĢı direnmesinde adeta bir zırh
görevi görmüĢtür. Çin bu yüzden soykırım seviyesine gelmekten hiç çekinmemiĢtir. Ve Uygur
Türklerini istediği Ģekilde yönlendirmeye çalıĢmıĢtır.
Son dönemlerde ortaya çıkan „‟Bir KuĢak Bir Yol Projesi‟‟ ile hegemonyasını küresel
düzeye taĢımaya çalıĢan Çin hem ekonomik hem de kültürel olarak büyük bir atılımda
bulunmuĢtur. Bu projenin geçtiği güzergahlar üzerindeki Türk yerleĢkelerinin isimlerini Çince
olarak benimsetmeye çalıĢmıĢlardır. Bu bağlamda güzergah üzerinde bulunan Doğu Türkistan
bölgesi Çin tarafından tehdit olarak algılanmaktadır.
10 Çin Halk Cumhuriyeti hakkında ansiklopedik
bilgi, http://www.turkcebilgi.com/%C3%A7in_halk_cumhuriyeti/ansiklopedi (EriĢim Tarihi: 10.01.2021)
28
Son olarak diyebiliriz ki Çin‟in uyguladığı bu insanlık dıĢı politikaların uluslararası
arenada tepkiyle karĢılanması ve yaptırım uygulanması yoluna gidilmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde yalnızlığa terkedilecek olan bir doğu Türkistan coğrafyasının daha fazla bu zulme
dayanamayacağı açıktır. Önce Türk devletleri olmak dahilinde uluslararası arenada Uygur
Türklerinin haklı mücadelesini savunmak ve Uygur Türklerini Çin‟in acımasız pençelerinin
arasından kurtarmak gerekmektedir. Dünya devletlerinin Çin‟e Ģu an sessiz kalması demek
ileride de önüne geçilemeyen bir Çin hegemonyasının oluĢması yönünde Çin‟i motive
edecektir. Yapılması gereken bir an önce planlı bir hareket dahilinde Çin devletini Doğu
Türkistan‟ı uluslararası hukuk ve iç hukukta adil yönetim ve eĢitliğe tabi tutması özerk
statünün tüm haklarıyla Uygur Türklerine iade edilmesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Çobanoğlu, Süheyl. Avrasya, Çin ve Doğu Türkistan „‟https://tasam.org/tr-
TR/Icerik/51338/avrasya_cin_ve_dogu_turkistan (EriĢim Tarihi: 05.01.2021)‟‟
T.C DıĢiĢleri Bakanlığı, Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi Görünümü,‟‟
http://www.mfa.gov.tr/cin-halk-cumhuriyeti-siyasi-gorunumu.tr.mfa (EriĢim Tarihi:
04.01.2021)‟‟
Çiftçi, Esra. Çin Azınlık Politikalarına Tarihsel BakıĢ, S.1‟‟http://blog.ilem.org.tr/wpcontent/uploads/2016/05/Cin_Azinlik_Politikalari_Bilgi_Notu.pdf
(EriĢim Tarihi:
04.01.2020)‟‟
Acet Ġnce, Gül Seda. ÇĠN‟ĠN VAHġĠ YÜZÜ: DOĞU TÜRKĠSTAN ZULMÜ VE
ULUSLARARASI TOPLUMUN SORUMLULUKLARI, Avrasya Sosyal ve Ekonomi
AraĢtırmaları Dergisi, cilt:6 sayı:4 sayfa:572-584
„‟https://dergipark.org.tr/tr/pub/asead/issue/44866/559009 (EriĢim Tarihi: 06.01.2021)‟‟
Arıkan, M. “Çin Zulmü Doğu Türkistan‟ı Acıma- sızca Eziyor”,
http://www.gokbayrak.com/haberler/kizilcin-zulmu-dogu-turkistani-acimasizca-eziyor .
(EriĢim Tarihi: 05.01.2021).
China: No One is Safe: Amnesty International Briefing,
https://www.amnesty.org/en/documents/asa17/002/1996/en/. (EriĢim Tarihi: 06.01.2021).
Diyar,Merve. Uygurlara baskı ve asimilasyon „‟https://bpakman.wordpress.com/turkdunyasi/gunumuz-turkleri-turk-devletleri/turkistan-turkleri/uygurlarin-tarihi/dogu-turkistan/
(EriĢim Tarihi: 07.01.2021)‟‟
Çin Halk Cumhuriyeti hakkında ansiklopedik
bilgi, http://www.turkcebilgi.com/%C3%A7in_halk_cumhuriyeti/ansiklopedi (EriĢim Tarihi:
10.01.2021)
“Çin‟in Doğu Türkistan Politikaları”, http://www.tuicakademi.org/cinin-dogu-turkistanpolitikalarina-tarihsel-duzeyde-ulusal-ve-uluslararasi-bakis/
(EiĢim Tarihi: 08.01.2021)
“Doğu Türkistan‟ın ĠĢgali” https://www.mepanews.com/dogu-turkistan-tarihinin-ozeti-ve-cinisgali-8917h.htm(EriĢim
Tarihi: 08.01.2021)
Doğu Türkistan Raporu, ĠNSAMER, AraĢtırma 119, Temmuz 2020.
“Yeni Dünya Düzeninde Çin Halk Cumhuriyeti, Strateji DüĢünce ve Analiz Merkezi, Aralık
2017. (http://sdam.org.tr/haber/128-yeni-dunya-duzeninde-cin-halk-cumhuriyeti/ ) (EriĢim
Tarihi: 10.01.2021)
Kocaoğlu, Serhat Sinan., Suçların Suçu Soykırım, TBB Dergisi, 2010.
29
UçraĢkanda
Seher körgen çeğı közüm sultanını.
Dedim: sultan musen? O dedi yok yok.
Közleri yalğunlu, kolları xınneli.
Dedim: çolpan musen? O dedi yok yok.
Dedim: ismin nime? Dedi Ayhandur.
Dedim Yurdun kayer? Dedi Turfandur.
Dedim: baĢındegi? Dedi hicrandur.
Dedim: heyran musen? O dedi yok yok.
Dedim: Ayğa oxĢar, Dedi yüzüm mü?
Dedim: Yulduz kebi, Dedi közüm mü?
Dedim: Yalğun saçar! Dedi sözümü?
Dedim: Volkan musen? O dedi yok yok.
Dedim: Kiyak nedur? Dedi kaĢumdur.
Dedim: Kunduz nedur? Dedi Saçum dur.
Dedim: OnbeĢ nedur? Dedi yaĢumdur.
Dedim: Canan musen? O dedi yok yok.
Dedim: Deniz nedur? Dedi kalbumdur.
Dedim: Rena nedur? Dedi dilimdur..
Dedim: ġeker nedur? Dedi tilimdur.
Dedim: Ver ağzıma, O Dedi yok yok.
30
Dedim: Zincur turur! Dedi boynumda.
Dedim: Ölüm bardır! Dedi yolumda.
Dedim: bilezik mü? Dedi kolumda.
Dedim: Korkarmusun? O dedi yok yok.
Dedim: Nüçün korkmassun? Dedi Tanrım var.
Dedim: ya ne çox? Dedi halkım var.
Dedim: yene yok mu? Dedi ruhim bar.
Dedim Ģukran musen? O dedi yok yok.
Dedim ıstek nedur? Dedi külümdür.
Dedim: ÇeliĢmek bar, dedi yolumdur.
Dedim Ötkür kimdir? Dedi kulumdur.
Dedim Satar musen? O dedi yok yok.
Abdurehim Ötkür (8 Mart 1948, Ürümçi)
31
YÜKSELEN GÜÇ ÇĠN’ĠN DEMOKRATĠKLEġME PROBLEMĠ
GĠRĠġ
Çin Halk Cumhuriyeti‟nin (ÇHC) kuruluĢundan itibaren ekonomik manada onu
yükselten politikalar baĢta olmak üzere 21. Yüzyılda izlediği yumuĢak güç stratejilerinin
incelendiği bu yazıda ÇHC‟nin demokratikleĢme konusunda yetersizliği ve insan hakları
ihlalleri üzerinde de durulmuĢtur.
Ekonomik açıklık politikasını uygulamasının ardından yükseliĢe geçen Çin‟in
uyguladığı siyasi kapalılık üç baĢlıkta incelenmiĢtir. Bu baĢlıklarda ilki yükselen güç
kavramını anlayabilmek ve kriterlerini göz önünde bulundurmak üzere “Yükselen Güçler”
olarak belirlenmiĢtir. Ġkinci baĢlık olan “Yükselen Bir Güç Olarak Çin” baĢlığında Çin‟in
nasıl yükselen güç olduğu ve önemli bazı politikaları anlatılmıĢtır. Son baĢlık olan “Çin‟in
Ġnsan Hakları Ġhlalleri ve DemokratikleĢme” baĢlığında ise incelemenin mahiyetinin
kaybolmaması adına örneklerin detaylarına inmeden Çin‟in çeliĢen politikaları irdelenmiĢ ve
en baĢta belirtilen yükselen güç kriterleriyle Çin‟in uygulamaları kıyaslanmıĢtır. Ve en
nihayetinde sonuç bölümünde ise Çin‟in yükseliĢi ve demokratik problemleri değerlendirilip
egemen güç olma ihtimali analiz edilmiĢtir.
Yükselen Güçler
SSCB‟nin yıkılmasıyla beraber çift kutuplu dünya düzeni çok kutuplu bir hal aldığında
oluĢan güç dağılımını ifade edebilmek adına çeĢitli tanımlamalar yapılmıĢtır. Dönem dönem
Amerika BirleĢik Devletleri uluslararası sistemde tek süper güç olarak ortaya çıksa da sistem
içerisindeki varlığının belirleyici bir önemi vardır. Bu noktada temel ayrım “yerleĢik güç” ve
“yükselen güç” Ģeklinde ifade edilmiĢtir. 11
Bu iki kavram arasında bazı durumlarda yaĢanan bazı geçiĢkenlikler vardır. Mesela
Brezilya ekonomik olarak bir yükselen güçken askeri olarak yerleĢik bir güçtür. Yükselen
güçler ile geliĢmekte olan ülkeler arasında da bazen yanlıĢ ayrımlar yapıldığı da
11 Tüfekçi, Ö , “Yükselen Güçler Ve Dış Politika Aracı Olarak Dış Yardımlar”
32
görülmektedir. Her geliĢmekte olan ülkenin yükselen bir güç olduğunu söyleyemeyiz. Bu
noktada sağlıklı bir ayrım yapmak için bir kategorizasyon yapmak gerekir. Güç dağılımının
daha iyi anlaĢılabilmesi için mevcut kriterler Ģunlardır:
● Demokratik GeliĢim
● Nüfus
● Coğrafi Konum
● Ekonomik Büyüklük
● Askeri Yeterlilik
● Teknolojik Ġlerleme
● YumuĢak Güç
● DıĢ Yardımlar
● Diplomatik Temsilcilikler
● Arabuluculuk GiriĢimleri
● Uluslararası Organizasyonlara katılım 12
Bu kriterler dikkate alınarak ülkeler üzerinde değerlendirmeler yapılması daha sağlıklı
sonuçlar gösterecektir. Yükselen güçleri aynı zamanda “bölgesel” ve “küresel” yükselen
güçler olarak ayırmamız da mümkündür. Bir yükselen gücün yukarıdaki kriterleri uygulama
noktasındaki baĢarısı ve bu noktada dünyadaki ve bölgesindeki diğer ülkelerle kıyası Ģüphesiz
o ülkenin bölgesel bir yükselen güç mü yoksa küresel bir yükselen güç mü olduğunu
göstermektedir.
Güç dağılımının sınıflandırılması için bahsedilen kriterlerin yükselen güçler tarafından
önemli ölçüde sağlanması gerekir. Aksi takdirde o ülkelere yükselen güç diyemeyiz. Bazı
ülkelerin bu kriterlerden birkaç tanesini gerçekleĢtirirken birkaç tanesini gerçekleĢtirememesi
o ülkenin yükselen güç olmasına mani olmasa da gücün küreselliği, sürekliliği ve büyüklüğü
noktasında belirleyici olur.
Yükselen güçlere baktığımız zaman çeĢitli kısaltmalarla dünya üzerinde yükselen farklı
bölgesel ve küresel güçler olduğunu görüyoruz bunlara en bilinen örnek olarak BRIC(S)
ülkelerini verebiliriz. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika‟dan oluĢan BRIC(S)
grubu için Rusya ve Çin‟in yükselen küresel güçlerden (doğal olarak aynı zamanda bölgesel
güç) olduğunu söylerken diğer ülkelerin de yükselen bölgesel güçlerden olduğunu
söyleyebiliriz. BRIC(S) haricinde MINT, MIST, PINE, MIKT gibi kısaltmalar olduğunu da
görmekteyiz. 2001 yılında BRIC(S) grubundan bahseden O‟Neill, kısa bir zaman sonra MINT
(Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye) kısaltmasını türetmiĢ ve bu ülkelerin BRIC(S)‟ı
oluĢturan yükselen güçleri takip eden yeni yükselen güçler olduğunu belirtmiĢtir.
Yükselen Bir Güç Olarak Çin
Çin‟in önemli bir kısmının komünistler tarafından devralınmasının ardından Komünist
Parti tarafımdan 1949‟da Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) kuruldu. Sınıf mücadeleleri ve iĢçi
politikalarıyla dolu Marksist-Leninist bir modelden ilham alınarak kurulan ÇHC‟de ekonomik
sistem parti ideolojisine göre ĢekillendirilmiĢtir.
12 Tüfekçi, Ö a.g.e
33
1949 yılından sonra Çin‟de iki farklı ekonomik model uygulanmıĢtır. Bunlardan
birincisi Mao iktidarı döneminde (1949-1976) uygulanan ve yüksek oranlı merkezileĢmeye
dayanan “Planlı Ekonomi” iken, diğeri Deng döneminde uygulanan reformların sonucu olarak
ortaya çıkan “Çin Tarzı Sosyalist Pazar Ekonomisi”dir 13
Mao döneminde feodalizmden komünizme hızlı bir geçiĢ süreci olarak tasarlanan
“Büyük Sıçrama Politikası”nda (1958-1960) halk komünleri Ģeklinde örgütlenme ile
sanayinin geliĢmesi amaçlanmıĢtır. Fakat bu politika tarıma darbe vurmuĢ ortaya çıkan kıtlık,
kuraklığın da etkisiyle, milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuĢtur. 14 Sonrasında “Kültür
Devrimi” ile Mao, gençler arasında devrimci ruhun yeniden canlandırılmasını ve bürokratik
eğilimlerin temizlenmesini amaçlıyordu. Nitekim öyle de oldu. Kızıl Muhafızlar adıyla bir
araya gelen gençler Mao dıĢındaki komünist parti liderlerini devirdiler. Deng Xiaoping de
dahil olmak üzere komünist liderler ağır eleĢtirilere tutulmuĢ, iĢlerinden atılmıĢ ve
cezalandırılmıĢlardır. 15 1970‟li yılların sonuna doğru ise istikrarsızlaĢan Çin ekonomisi
Komünist Parti‟nin meĢruiyetini sarsmıĢtır.
1976‟da Mao‟nun ölümünün ardından kısa bir iktidar mücadelesinde galip gelerek
ülkenin baĢına gelen Deng Xiaoping, ideolojinin parti devleti için yeterli olmayacağını
düĢünerek ekonomiyi güçlendirmek üzere Stalinist temelde uygulanan ekonomi politikalarını
reddederek önemli reformlar gerçekleĢtirdi. Bu reformların baĢarılı olması “ekonomik
sistemin yeniden yapılandırılması” sürecini hazırlamıĢtır. “Açık kapı” olarak adlandırılan
politikalar uygulanmaya baĢlamıĢtır. Bu politikalarla Çin yatırımlara, teknolojik yeniliklere
kendini açarak uluslararası ticaretin önündeki engelleri kaldırmıĢtır. Dünya ekonomik
sistemine kendini açan Çin 1995‟lere gelindiğinde dünya üretimindeki payını ikiye katlamıĢ
ve %10.9‟a ulaĢtırmıĢtır. 16
Günümüzde dünya ihracatındaki en önemli dilime sahip olan ve dünyanın en güçlü iki
ekonomisinden biri olan Çin‟in bu yükseliĢindeki ana amil, kendisini iktisadi olarak dünyaya
açmasıdır. Dünyada hakim olan ekonomik sisteme kendini açarak büyüyen Çin‟in, artan
refahı ve ticari iliĢkileri uluslararası organizasyonlara katılmasını beraberinde getirmiĢtir. BM
gibi ABD‟nin bulunduğu NATO dıĢındaki tüm uluslararası organizasyonlarda bulunan ÇHC,
13 Sandıklı, CHINA: FUTURE’S SUPERPOWER?, s.42.
14 Kurt, “Neo-Gramşiyan Perspektiften Çin Halk Cumhuriyeti’nin Küresel Hegemonya Durumuna İlişkin
Eko-Politik Bir Değerlendirme”.
15 Timurtaş, “Çin Halk Cumhuriyetinin Ekonomik Ve Siyasi Geçmişinin Bugünkü Gelişim Sürecindeki
Rolü”.
16 Sandıklı, a.g.e, s.44.
34
doğrudan dıĢ yatırımlarını da önemli ölçüde artırmıĢtır. Gerek doğrudan dıĢ yardımlarıyla
gerek ekonomik yükseliĢiyle diğer ülkeleri cezb ederek bir yumuĢak güç oluĢturan Çin, 21.
Yüzyılda dıĢ siyasetini yeniden Konfüçyanist gelenek etkisinde yorumlamaya çalıĢmıĢtır. 17
DıĢ politikada eĢitliği ön planda tutarak Batı‟nın Emperyalist tavrına bir cephe alan Çin,
mevcut uluslararası organizasyonlara alternatif organizasyonlar kursa da bu organizasyonlar
Ģu an istenildiği kadar popüler olmamıĢtır.
Çin “KarĢılıklı bağımlılık” ve “barıĢ içinde birlikte yaĢam” ilkeleriyle 1970 öncesindeki
kapalılığının yerine çıkarları doğrultusunda “stratejik iĢ birliğini” tercih ediyor. Ancak her ne
kadar Konfüçyanist bir bakıĢ açısı ve “barıĢçıl yaklaĢımı” ile ön plana çıkmak istese de Güney
Çin Denizi‟ndeki saldırgan politikaları ve tartıĢmalı deniz bölgelerinde hak iddia etmesi
Çin‟in bu “barıĢçıl” görünümüne zarar vermektedir.
Ülkesinde bulunan etnik azınlıklara ve özellikle Uygur Türklerine uygulamıĢ olduğu
asimilasyon politikaları ile ahlaki değerleri ve eĢitliği ön planda tutan Konfüçyanist bakıĢ
açısını yumuĢak güç unsuru olarak dıĢ iliĢkilerinde uygulayan Çin‟in bu noktada da kendisiyle
çeliĢtiği görünmektedir.
Çin’in Ġnsan Hakları Ġhlalleri ve DemokratikleĢme Problemi
Konfüçyüslük felsefesiyle kendini emperyalist Batı devletleri karĢısında barıĢçıl bir
noktaya koymak isteyen Çin, ülkedeki yaygın insan hakları ihlalleriyle ve Güney Çin Denizi
meselesinde olduğu gibi uyguladığı politikalarla gözlerden kaçmamaktadır. Çıkarları
doğrultusunda yaptığı stratejik iĢ birlikleri, doğrudan dıĢ yardımlar ve yabancı ülkelerde açtığı
kültür merkezleriyle imajını güçlendirmek isteyen Çin 18 kendi ülkesindeki yolsuzlukları ve
azınlıklara karĢı uyguladığı politikalarla göze çarpmaktadır.
Uygur Türklerini toplama kamplarında tutma ve insan haklarını ihlal etme suçuyla
muhatap olan Çin, giriĢ-çıkıĢları yasakladığı bölgelerdeki geliĢmeleri uluslararası kamuoyuyla
Ģeffaf bir Ģekilde paylaĢmamaktadır. Ġnsan Hakları Ġzleme Örgütü‟nün 2019 Dünya
Raporu‟nun Çin ile ilgili bölümünde Ģu ifadeler yer almaktadır:
Çinli otoriteler Çin’in kuzeybatı bölgesindeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde
aralarında Uygurlar ve etnik Kazakların da yer aldığı 13 milyon Müslüman Türk’e karşı
ciddi seviyede baskı ve sistematik istismar uygulamaktadır. Söz konusu otoriteler büyük çaplı
17 Sayin, “Konfüçyüs’ün Yeniden Keşfi Çin’in Dış Politikasında Dönüşüm”.
18 Kültür merkezleriyle alakalı detaylı bilgi için bakınız: Sezen, “KÜRESEL BİR GÜÇ OLMA YOLUNDA ÇİN”
35
keyfi gözaltılar ile işkence uygulamakta ve bazı gözaltına alma vakalarında gözaltına
alınanlara kötü davranmakta ve günlük yaşama yaygın bir şekilde müdahalede
bulunmaktadırlar. Tibet’te uygulanmaya başlanan bazı yeni düzenlemeler sosyal faaliyetlerin
bazı geleneksel formalarını (dinsel ayinler de buna dahildir) dahi yasadışı ilan etmektedir.
İnsan hakları savunucuları keyfi göz altılara maruz kalmakta, hapse atılmakta ve cebri
kaybolma vakaları yaşanmaktadır. Hükümet, internet, kitle iletişimi ve akademi üzerindeki
sıkı kontrollerini devam ettirmektedir. Çinli otoriteler dini topluluklar üzerinde de baskı
uygulamakta olup, bu çerçevede Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde İslam’ı yasaklamakta,
Henan ilindeki Hıristiyanları baskı altında tutmakta ve Ningxia’deki Hui Müslümanlarını sıkı
kontrollere tabi tutmaktadır. Yine Çinli otoriteler toplum üzerindeki kontrollerini artırmak
için geniş çaplı gözetim sistemleri kurmaktadırlar. 2018 yılında hükümet DNA ve ses
örneklerini de içeren geniş çaplı biometrik verileri toplamaya devam etmiş, bu verileri
otomatik gözetim amaçlı olarak kullanmış, ulusal çapta “sosyal kredi sistemi” adı verilen bir
ödül ve cezalandırma sistemi geliştirmiş ve muhalifleri engellemek için “büyük data” adı
verilen bir polisiye program geliştirerek ve uygulamaya koymuştur. Tüm bu sistemler hukuken
ve uygulamada etkili bir kişisel gizliliği koruma düzenlemesi olmaksızın hayata geçirilmiştir
ve insanlar genellikle bilgilerinin toplandığından haberdar olmadıkları gibi, bu bilgilerin
nasıl toplandığından ve ne şekilde saklandığından da bihaberlerdir. 19
Ġnsan haklarını ihlal ettiği ve azınlıklara karĢı acımasızca politikalar uyguladığı Ġnsan
Hakları Ġzleme Örgütü tarafından raporlanan Çin‟in bu tip politikalarının devam etmesi
uluslararası kamuoyunda oluĢturduğu imajı büyük ölçüde sarsmaktadır. Bununla birlikte,
ülkedeki bireylerin gelir dağılımları arasındaki fark ve yolsuzluklar da Çin‟in imajını sarsan
faktörlerdir. Yükselen güç kriterlerinden önemli bir kısmını yerine getirerek son yılların en
hızlı yükselen ülkesi olan Çin hiç kuĢkusuz yükselen bir küresel güçtür. Ancak
demokratikleĢme ve insan hakları problemlerinin yanı sıra, siyasal kapalılığını sürdürüp
kendini iktisadi-ticari faaliyetleri dıĢında dünyaya açmayan Çin‟in uygulamaları birbiriyle
çeliĢmektedir.
YumuĢak güç için; iktisadi yeterlilik, jeopolitik konum, dıĢ yardımlar, teknolojik
ilerleme her ne kadar önemliyse hukuk sistemi, demokratik düzen, toplum refahı da en az
onlar kadar önemlidir. ABD‟nin yerini alarak küresel ölçekte en büyük güç olmayı arzu eden
Çin, hukuk sistemi ve demokratikleĢmesiyle de örnek olmalıdır. Küresel ölçekte bir güç
19 “Human Right Watch 2019” , https://www.hrw.org/world-report/2019/country-chapters/china-andtibet#
, Erişim Tarihi: 15.01.2021
36
olabilmek için eskiden askeri güç yeterliyken modern dönemde askeri gücün yanı sıra iktisadi
güç de ön plana çıktı. Askeri ve iktisadi olarak güçlü olmak artık siyasi güç için yeterli
değildir. Diğer ülkeler tarafından “büyük/hegemon” güç olarak bilinmenin bir diğer boyutu da
hukuka ve adalete önem vermektir.
KüreselleĢen dünyada ekonomik kapalılığını bir kenara bırakarak dünya düzenine
entegre olup müthiĢ bir yükseliĢ yaĢayan Çin‟in ayağına takılan bağ ise Ģüphesiz siyasi
kapalılığıdır. Birçok uzmanın 2050‟ye kadar dünyanın bir numaralı gücü olacağını öngördüğü
Çin‟in insan hakları, hukuk, demokratikleĢme noktalarında olumlu adım atıp atmayacağı
merak konusudur.
Sonuç:
1949 yılında Komünist Parti tarafından kurulan Çin Halk Cumhuriyeti Mao döneminde
uyguladığı ekonomik kapalılık ve Stalinist sistemin olumsuz etkilerini görmüĢ ve Deng
döneminde ekonomik kalkınmayı ön planda tutmuĢtur. Deng dönemindeki ekonomik
reformlar sonuç getirmiĢ ve bu sonuçlar da “ekonomiyi yeniden yapılandırmayı” beraberinde
getirmiĢtir.
ÇHC‟nin 1970‟li yılların sonundan itibaren uygulamaya baĢladığı ekonomik açıklık,
teknoloji transferi ve yabancı yatırımını beraberinde getirmiĢ böylece Çin ekonomisi
büyümeye baĢlamıĢtır. DıĢ iliĢkilerde saldırgan veya kapalı tutumun yanı sıra “eĢitlik”
ilkesiyle beraber “stratejik iĢ birliğini” uygulayan ÇHC önemli atılımlar gerçekleĢtirmiĢ,
dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri olmuĢtur.
21. Yüzyılda “Konfüçyanist” geleneği dıĢ politika bağlamında yeniden yorumlayarak
kendisini emperyalist Batı devletlerinin karĢısında “barıĢçıl” bir Ģekilde konumlandırmak
isteyen Çin uyguladığı bazı politikaları ile bu amacını zedelemektedir. BaĢta Uygur Türkleri
olmak üzere sınırları içerisinde yaĢayan azınlıklara yönelik uyguladığı insan hakları ihlalleri
uluslararası kamuoyunun gözünden kaçmamıĢtır. Bununla birlikte dıĢ iliĢkilerde sürekli ahlaki
ve barıĢçıl tutumu öne süren Çin‟in Güney Çin Denizi‟nde yapmıĢ olduğu hak talepleri ve
saldırgan tavrı komĢularıyla olan iliĢkisini ve “barıĢçıl” tutumunu sarsmaktadır.
21. Yüzyılda hegemon güç olmanın yalnızca askeri ve iktisadi yeterlilikle mümkün
olmayacağını göz önünde bulundurarak Çin‟in insan hakları ve demokratikleĢme noktasında
ne ölçüde hassasiyet göstereceği diğer ülkelerin Çin‟e bakıĢını önemli ölçüde etkileyecektir.
37
KAYNAKÇA:
● Dölek, Levent. “Tarihsel GeliĢimi Ġçerisinde Çin‟in Sosyo-Ekonomik Yapısının
Ġncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Maliye Ana Bilim Dalı, Ġstanbul, (2007).
●
Gökten, Kerem. “Çin Ekonomisi‟nde Dönüsüm Ve Kapitalist Dünya Sistemine
Eklemlenme Süreci (1978-….)”, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Ġktisat Ana Bilim Dalı, Ankara, (2009)
● Kurt, Selim. “Neo-GramĢiyan Perspektiften Çin Halk Cumhuriyeti‟nin Küresel
Hegemonya Durumuna ĠliĢkin Eko-Politik Bir Değerlendirme”. SİYASAL: Journal of
Political Sciences 28, sy 1 (31 Mart 2019): 43-72.
https://doi.org/10.26650/siyasal.2019.28.1.0011.
● Sandıklı, Atilla. "China: Future‟s Superpower?", A. Sandıklı (Ed.), China: a new
superpower (ss. 39-64). Ġstanbul: BĠLGESAM Yayınları, (2010).
● Sayin, Yusuf. “Konfüçyüs‟ün Yeniden KeĢfi ve The Rediscovery of Confucius Çin‟in
DıĢ Politikasında and The Transformation for the DönüĢüm Chinese Foreign Policy”.
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, sy 29 (2013): 15.
● Sezen, Seriye. “Küresel Bir Güç Olma Yolundaki Çin” , Mülkiyeliler Birliği Yayını,
993-1025, Ankara, (2011).
● TimurtaĢ, Mehmet Emin. “Çin Halk Cumhuriyetinin Ekonomik Ve Siyasi GeçmiĢinin
Bugünkü GeliĢim Sürecindeki Rolü”. SAKARYA İKTİSAT DERGİSİ 7, sy 1 (2018):
18.
● Tüfekçi, Ö , “Yükselen Güçler Ve DıĢ Politika Aracı Olarak DıĢ Yardımlar” , Erman
Akıllı (Ed), Türkiye'de ve Dünyada DıĢ Yardımlar, (s. 101-119), Ankara: Nobel
Yayıncılık, (2016).
●
“Human Right Watch 2019” , https://www.hrw.org/world-report/2019/countrychapters/china-and-tibet#
, Erişim Tarihi: 15.01.2021
38
39
DOĞU TÜRKĠSTAN’DA ĠNSAN HAKLARI ĠHLALLERĠ
GiriĢ: Ġnsan Hakları
Ġnsan hakları, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklere denir. Ġnsan
hakları; dil, din, ırk, renk, cinsiyet vb. ayırt etmeden tüm insanların yararlanabileceği
haklardır. Aslında insan hakları kavram olarak bir ideali içerir ve var olanı değil, olması
gerekeni ifade eder. Tüm insanların hak ve saygınlık açısından eĢit ve özgür olarak doğduğu
anlayıĢına dayanan insan hakları, tüm bireylere bağımsız seçim yapma ve hayatlarını
istedikleri gibi yönlendirebilme özgürlüğü sağlar. Sağlanan bu özgürlükler baĢkalarının
haklarına saygılı olmak ve baĢkalarının haklarını çiğnememek zorunluluğu ile
dengelenmiĢtir.
Devletlerin insan haklarını koruma yükümlülüğü 18. yüzyıldan itibaren anayasalarda
yer bulmuĢtur. Günümüzde insan hakları ulusal düzeyde devletler tarafından korumaya
alınmıĢ anayasal haklardır. Devletler insan haklarını ihlal edenlere karĢı hukuki, cezai veya
idari yaptırımlar uygulayabilir.
Ġnsan haklarının korunması için kullanılması gereken ilk yol ulusal hukuk düzeni
olmasına rağmen devletlerin ve iç hukuk düzeninin bu konuda yetersiz kaldığı durumlarda
uluslararası düzeyde bir korumaya ihtiyaç duyulmuĢtur. Bu ihtiyaç sonucunda uluslararası
insan hakları düzeni BirleĢmiĢ Milletler ve bölgesel kuruluĢlarca sağlanmaktadır.
Uluslararası korumanın en önemli görevi insan haklarına iliĢkin her yerde ve herkes için
geçerli olacak evrensel özellikleri belirlemek ve bunların uygulanmasını sağlayacak
çalıĢmalar yapmaktır. Bu çalıĢmalara Paris‟te kabul edilen Ġnsan Hakları Evrensel
40
Bildirgesini örnek gösterebiliriz. Bildirinin kabul edildiği 10 Aralık 1948 tarihinden bu yana
her 10 Aralık, Ġnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
Çin’de Ġnsan Hakları
Dünyadaki birçok anayasa gibi 1982 Çin Anayasası da birçok maddesinde insan
haklarına yer vermiĢtir. Anayasanın 4. maddesinde bütün milliyetlerin kendi konuĢma ve
yazı dillerini konuĢma hürriyetine sahip olduğu, 33. maddesinde tüm vatandaĢların kanun
önünde eĢit olduğu ve 35. maddesinde vatandaĢların konuĢma, basın, toplanma, dernek
kurma, yürüyüĢ ve gösteri yapma özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiĢtir. Yine anayasanın
36. maddesinde vatandaĢların inanç özgürlüğüne sahip olduğu ve 37. maddesinde de kiĢi
özgürlüğünün hukuka aykırı olarak ihlal edilemeyeceği belirtilmiĢtir. Fakat anayasada
bulunan bütün bu hak ve özgürlüklere rağmen sürekli olarak yapılan insan hakları ihlallerini
aĢağıda inceleyeceğiz.
Çin‟deki insan hakları ihlalleri sadece ülkemizde değil, bütün dünyada tartıĢmalara
yol açan bir konudur. Avrupa Parlamentosu, Uluslararası Af Örgütü ve Ġnsan Hakları
Ġzleme Örgütü gibi kuruluĢlar Çin hükümetini vatandaĢlarının ifade, hareket ve din
özgürlüklerini kısıtlama ile suçlamaktadır. Çin hükümeti ise ülkesinde tesis ettiği ezici
baskıya karĢı gelen küresel tepkilerden kaçınmak için ülkenin ulusal kültürü ve geliĢmiĢlik
düzeyi bağlamında siyasi hakların yanı sıra ekonomik ve sosyal hakları da içeren „daha
geniĢ‟ bir insan hakları kavramını savunmaktadır.
Çin‟deki tartıĢmalı insan hakları ihlalleri arasında idam cezası, iĢkence uygulaması,
tek çocuk politikası ve basın ile din özgürlüğünün ihlali bulunmaktadır. Din özgürlüğünün
olmaması bağlamında Müslüman, Hristiyan, Tibet Budisti ve Falun Gong inancına sahip
vatandaĢlara Ģiddetli baskı yapıldığı bilinmektedir. Ayrıca Çin hukuk sistemi, masumiyet
karinesi ve susma hakkının olmaması gibi konulardan dolayı da eleĢtirilmektedir.
Doğu Türkistan’da Ġnsan Hakları Ġhlalleri
Doğu Türkistan, Orta Asya‟nın orta bölümünde yer alan büyük Türkistan‟ın doğu
kesimidir. Doğu Türkistan‟da yaklaĢık olarak 20 milyon Uygur yaĢamaktadır.
Günümüzdeki Doğu Türkistan‟ın resmi yazı dili Uygurca – Arapça alfabesi ile
yazılmaktadır. Uygurlar, Sünni Müslümanlardır ve Doğu Türkistan‟daki çoğunluk gruptur.
Doğu Türkistan 1949 yılından bu yana Çin Halk Cumhuriyeti‟nin siyasi ve iktisadi kontrolü
altındadır.
41
1949 yılından bu yana Doğu Türkistan‟da baskıcı bir Ģekilde hakimiyet kuran Çin
hükümeti, Doğu Türkistan topraklarını Türklerden arındırmak ve buraları tamamen
ÇinlileĢtirmek amacıyla çeĢitli insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Doğu Türkistan‟ı
imar ve kalkındırma iddiasıyla bölgeye sürekli olarak Çinli göçü teĢvik eden Çin,
Uygurların elindeki meskenler ve verimli arazileri zorla ellerinden alarak Çinli
yerleĢimcilere tahsis etmekte ve Uygurlar ise verimsiz topraklara veya ülke dıĢına
sürülmektedir. Yapılan bu uygulama Çin Anayasası‟nın bütün vatandaĢların kanun önünde
eĢit olduğunu belirten 33. maddesine aykırıdır. Yine 33. maddeye aykırı bir diğer uygulama
Doğu Türkistan‟da açılan fabrikalarda ve tüm yatırım alanlarında çalıĢma önceliğinin
Çinlilere tanınmıĢ olması ve Çinliler ile Uygurlar arasında ciddi maaĢ farkının
bulunmasıdır. Ayrıca Doğu Türkistan‟da Çinlilerin
%95‟i ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmasına rağmen bu oran Uygurlar için
%12 ile sınırlı kalmıĢtır. Bütün bu uygulamalar Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‟nin 7.
maddesine aykırıdır.
Diğer yandan 1979 yılından itibaren „aile planlaması‟ adı altında doğum yasağı
uygulaması yapan Çin; Doğu Türkistanlı ailelerin Ģehirlerde ilk çocuğu engelli değil ise bir,
köylerde ise ikiden fazla çocuğa sahip olmalarını yasaklamıĢtır. Çin devlet görevlileri bu
yasağa uymayan aileleri tespit etmekte ve çocukları vahĢice katletmektedir. Çin
Anayasası‟nın 37. maddesine aykırı olan bu uygulama BirleĢmiĢ Milletler Soykırım
SözleĢmesinin 2. maddesine göre de bireylerin en temel insan haklarını ihlal etmektedir.
Çin'de Ġslamiyet, Hristiyanlık, ġamanizm, Taoizm ve Tibet Budizmi gibi farklı
dinlere inanan birçok insanın bir arada yaĢadığı bilinmektedir. Buna karĢılık Çinli yetkililer
dini, etnik grupların milli ve kültürel kimliklerini yansıtan bir unsur olarak görmekte ve
devlet güvenliğini tehdit eden bir tehlike olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle etnik gruplar;
milli, dini ve kültürel duygularını açıkça ifade etmek ve yaĢamaktan mahrum edilmiĢtir.
Yapılan bu uygulama Çin Anayasası‟nda inanç özgürlüğünü ifade eden 36. maddeye ve
ayrıca Ġnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‟nde inanç özgürlüğünü ifade eden 18. maddeye
aykırıdır.
Bir milleti asimile etmek için en etkili yolun eğitim olduğunun farkında olan Çin,
uzun yıllar boyunca tecrit politikası uygulayıp Doğu Türkistan‟daki Uygurları eğitimsiz
bırakarak bu bölgeyi daha rahat kontrol edebileceğini zannetmiĢtir. Ancak bu politikaya
rağmen Uygurların gelenek, görenek ve kimliklerini korumasının sonucunda Çin tecrit
politikasını terk ederek entegre politikasına baĢvurmuĢtur. Bu kapsamda Türkçe eğitim
42
veren bazı okullar kapatılmıĢ ve yerine Çince eğitim veren okullar açılarak Doğu
Türkistanlı çocuklara Çince eğitim dayatılmıĢtır. Türkçe eğitim veren okulların
mezunlarına iĢ vermeyerek bu okullara olan talebi azaltmak isteyen Çin, okullarda dini
eğitime de müsaade etmemekte ve oruç tutan öğrencileri de rapor ederek kara listeye
almaktadır. Çin Anayasası‟nın bütün milletlerin kendi konuĢma ve yazı dillerini kullanma
özgürlüğünü ifade eden 4. maddesine aykırı olan bu uygulamalar aynı zamanda Ġnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi‟nin 26. maddesine de aykırıdır.
Yukarıda anlattığımız birçok ihlalden de anlaĢılacağı gibi Çin bir hukuk devleti
değildir. Doğu Türkistan‟da insan haklarına karĢı olarak yapılan birçok ihlal sadece
uluslararası düzeydeki sözleĢmelere ve bildirilere değil, aynı zamanda Çin Anayasası‟na da
aykırıdır. Yetkililer ulusal ve uluslararası düzeydeki birçok kurala rağmen keyfi olarak
insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Çin yargısı; insan haklarından, uluslararası
sözleĢmelerden ve adaletten yana bağımsız bir yargı değildir.
Çin yönetimi bölgedeki Müslüman Türkleri baskı altına almak için toplama
kamplarından ve hapishanelerden oluĢan büyük bir ağ kurdu. BirleĢmiĢ Milletler baĢta
olmak üzere birçok uluslararası kuruluĢ ve insan hakları örgütü, raporlarında terörizm
iddiasıyla binlerce Uygur‟un kamplarda uzun süre yargılanmadan tutulduğunu belirtiyor.
BirleĢmiĢ Milletler‟in ağustos ayı sonunda yayınladığı rapora göre Müslümanların
birbiriyle selamlaĢmasının bile (birbirlerine Selamun Aleyküm demeleri) tehdit olarak
görüldüğü belirtiliyor.
Çin‟de binlerce kiĢinin yasa dıĢı olarak tutulduğu toplama kampları, baĢta BirleĢmiĢ
Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluĢ ve insan hakları örgütünün de
gündemindedir. Ancak Çin, yasa dıĢı olan bu kampları gizli tuttuğu için bu konuda elde
edilen bilgiler daha önce kamplarda tutulmuĢ kiĢilerin beyanları ile sınırlı kalmıĢtır. Ġnsan
Hakları Ġzleme Örgütü‟nün raporuna göre toplama kamplarında tutulanlar kampta kaldıkları
süre boyunca komünizm propagandasına maruz kalıyor ve bu doktrini kabul etmeye
zorlanıyor. Ayrıca yalnızca Uygurlar‟ın değil; Kırgızlar, Tatarlar, Türk olmayan
Müslümanlar ve hatta toplama kamplarına karĢı olan Çinlilerin de bu kamplarda tutulduğu
raporlarda belirtiliyor.
Çin‟in Doğu Türkistan‟da kurduğu toplama kamplarında 15 ay boyunca kalan
Gülbahar Celilova, sürekli iĢkence edilen insanların çığlıklarını duyduklarını ve bu
çığlıklara dayanamayıp birkaç kez hastanelik olduğunu söylüyor. Kamplarda 8 ay tutulan
43
Ömer Bekali ise anlattıklarına göre 4 gün boyunca polis merkezinde bir sandalyeye bağlı
olarak iĢkence görmüĢ ve her cuma domuz eti yemeye zorlanmıĢ. Ömer Bekali, toplama
kamplarındaki hayatı ‟‟akıl almaz bir hayattır, oradaki herkes ölümü beklemektedir.‟‟
diyerek anlatıyor.
Çin ise çeĢitli iĢkencelerin uygulandığı ve mahkumların köle gibi çalıĢtırıldığı bu
kamplara „eğitim kampı‟ diyor ve suçlamaları reddediyor. BirleĢmiĢ Milletler ve diğer
uluslararası örgütlerin kampların incelemeye açılması çağrısını reddeden Çin, bugüne kadar
yalnızca kendi belirlediği birkaç kampın çok az sayıda basın mensubunun incelemesine izin
verdi. Bu incelemelere katılan BBC ekibi, kampların gösterilen alanlarının kendileri
gitmeden önce değiĢtirildiğini ifade ediyor. Ayrıca birçok alanın da gösterilmesine ve kayıt
yapılmasına izin verilmediği belirtiliyor.
Belirtmek gerekir ki Ģüphesiz Çin‟in toplama kamplarında yaptığı uygulamalar insan
haklarına aykırıdır. Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 3, herkesin yaĢama hakkı
ile kiĢi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı olduğuna; madde 5 ise hiç kimseye iĢkence ya da
zalimce, insanlık dıĢı ya da aĢağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamayacağını ifade
etmektedir. Yine Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi madde 9, hiç kimsenin keyfi olarak
yakalanamayacağını, tutuklanamayacağını ve sürgün edilemeyeceğini ifade etmektedir. Bu
doğrultuda birçok uluslararası kuruluĢ da Çin‟in toplama kamplarını ve yasa dıĢı
uygulamalarını derhal terk etmesi konusunda uyarmıĢtır.
Dünyada en fazla idam cezası uygulayan ülkelerin baĢında Çin geliyor. AraĢtırmalara
göre 1994 yılında Çin‟de 2050 idam cezasının infazı gerçekleĢmiĢtir ve bu rakam o yıl
dünyada gerçekleĢtirilen toplam idam cezasının üç katıdır. Resmi rakamlara göre 2007
yılında Çin‟de 470 kiĢinin idam edildiği bilgisi bulunurken, Af Örgütü bu sayının 8 bin
civarında olduğunu tahmin etmektedir. Uluslararası Af Örgütü‟nün Ġngiltere direktörü olan
Kate Allen, 2008 yılında yaptığı bir açıklamada, güvenilir kaynaklara göre Çin‟de her gün
ortalama 22 insanın gizlice idam edildiğini ifade etmiĢtir. Her yıl dünya genelindeki idam
cezaları hakkında kapsamlı bir rapor yayınlayan Af Örgütü, Çin hükümetini istatistikleri
kötüye kullanmakla suçlamıĢtır ve 2009 yılından itibaren idam sayılarını tahmin etmeyi
bırakmıĢtır.
Uluslararası Af Örgütü‟nün raporlarına göre Çin hükümetine muhalif birçok insan
hakları savunucusu ve din adamları sırf düĢüncelerini ifade ettikleri için idam cezasına
mahkum edilmektedir. Ġdam cezası verilen mahkumların organları alınıp nakil yolu ile
44
satılmaktadır. Uluslararası Af Örgütü‟nden Roseanne Rise: „„Çin‟de idam edilenlerin
organları, nakillerde en önemli kaynak konumunda. Hatta devlet makamları da bunu kabul
ediyor.‟‟ açıklamasında bulunmuĢtur. Çin hükümeti 2012 yılında yaptığı açıklamada idam
edilen mahkumlardan alınan organ nakillerini 5 yıl içinde durdurma taahhüdünde bulunsa
da bugün hala bu insanlık dıĢı uygulamaya devam etmektedir.
Çin, hem haksız yere verilen idam cezaları ile hem de bu cezaların insanlık dıĢı bir
biçimde gerçekleĢtirilmesi ile insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Her Ģeyden önce
idam cezası, insanın en temel hakkı olan yaĢama hakkına aykırı bir cezadır. Çin‟de
özellikle Uygur Türklerine karĢı idam cezasının keyfi olması da insan hakları ihlallerini üst
noktaya taĢımaktadır. Uluslararası kuruluĢlar Çin‟de verilen idam cezalarını sıklıkla
eleĢtirmektedir.
Sonuç
Doğu Türkistan‟da 1949 yılından bu yana hakimiyet kuran Çin, baskıcı politikaları ile
sürekli olarak insan hakları ihlallerinde bulunmaktadır. Çin, bu ihlalleri yaparken sadece
uluslararası hukuk kurallarını değil kendi anayasasını da ihlal etmektedir. Çin‟de yetkililer
yaptıkları keyfi uygulamalar ile 1982 Çin Anayasası‟nın insan haklarını koruyan 4‟üncü
33‟üncü 35‟inci, 36‟ıncı ve 37‟inci maddelerini ihlal etmektedir. Doğu Türkistan halkı,
Çin‟in bu yasa dıĢı baskıcı politikalarına karĢı önemli direniĢlerde bulunsa da Çin hükümeti
bu ayaklanmaları (bazıları kanlı biçimde) bastırmıĢtır.
Doğu Türkistan‟da yaĢanan insan hakları ihlalleri konusunda yalnızca Çin‟i
eleĢtirmek eksik bir değerlendirme olacaktır. Çin‟de yaĢanan insan hakları ihlallerinin nasıl
önleneceği konusunun üzerinde durmak gerekir. Bu noktada uluslararası kuruluĢların ve
insan hakları örgütlerinin bölgede yaĢanan ihlallere daha fazla dikkat çekmeleri
gerekmektedir. Aynı zamanda küresel anlamda ülkelerin Çin‟in ihlallerine devam etmesi
durumunda gerek ekonomik gerek farklı alanlarda yaptırım uygulaması gerekmektedir.
Doğu Türkistan‟da soydaĢlarımıza karĢı yapılan ihlallerin sona ermesi ve ardından bölgede
yaĢayan halkın hayat standartlarının her anlamda yükseltilmesi, insanların özgür bir
biçimde yaĢamasını sağlamak için baĢta ülkemiz olmak üzere bütün dünya üzerine düĢen
görevi yerine getirmelidir
45
KAYNAKÇA
“Çin idamlar”, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/cinde-gunde-22-kisi-idamediliyor-8698821
, EriĢim Tarihi: 07.01.2021
“Çin‟in Toplama Kampları”, https://www.timeturk.com/cin-in-toplama-kamplariegitim-kampi-olarak-tanitilan-cezaevleri/haber-1102011
, EriĢim Tarihi:
07.01.2021
“Çin Eğitim Kampları” ,Uluslararası Af Örgütü,
https://www.amnesty.org.tr/icerik/cin-siyasi-egitim-kamplarinda-tutulan-1-milyonkisinin-aileleri-cevap-talep-ediyor
, EriĢim Tarihi: 05.01.2021
“Doğu Türkistan Haberleri”, https://tr.euronews.com/2020/07/08/uygurlara-ciniskencesi-dogu-turkistan-da-neler-oluyor,
EriĢim Tarihi: 07.01 2021
“Doğu Türkistan‟da Kurulan kamplar”,
https://www.indyturk.com/node/96561/haber/do%C4%9Fut%C3%BCrkistan%E2%80%99da-kampta-tutuldu%C4%9Funu-iddia-etti%C4%9Fie%C5%9Finden-%C3%BC%C3%A7-y%C4%B1ld%C4%B1r-haberalam%C4%B1yor,
EriĢim Tarihi: 07.01.2021
“Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
https://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf, EriĢim Tarihi:
09.1.2021
Öztürk, Gülnihal Altın. “Uluslararası ÇatıĢma Bölgeleri”, BarıĢ AraĢtırmaları ve
ÇatıĢma Çözümleri Dergisi, cilt:1, sayı:1, 2013
46
GÜZEL TÜRKĠSTAN
Guzel Türkistan senge ne boldu?
Sebeb vakitsiz güllerning soldu
Çemenler berbad kuĢlar her feryad
Hemmesi mahsun bolmaz mı dil Ģad
Bilmem ne içün kuĢlar uçmaz bahçeleringde
Birligimizning teprenmes tagı
Ümdimizning sönmez çıragı
BirleĢ ey halkım kelkendür çagı
Bezensin imdi Türkistan bağı
Kozgal halkım yeter Ģunca cevrü cefalar
Al bayrağıngni kalbim oygansın,
Kulluk, esaret barçası yansın,
Kur yengi devlet, yavlar örtensin
Ösib Turkiston kaddın kötersin! (Yüce Türkistan göklere değsin)
Yavran, yaĢnab öz vetening gül bağlarında (Yayıl, yeĢer öz vatanın gül bağlarında)
Abdulhamit Süleyman Çolpan. (1938)
Teprenmes: Sarsılmaz
Tag: Dağ
Cırag: Çerağ, ıĢık
Kozgal: Uyan
Yaylar: DüĢmanlar
Örtensin: Ürksün
47
ĠġKENCE YASAĞI, ĠNSAN ONURUNA AYKIRI MUAMELE VE UYGURLAR
1) ĠĢkence Nedir?
ĠĢkence bir insanlık suçudur. Suçlu bir kiĢi hakkında soruĢturma yapmak sadece delil ve
bilgi edinmek amaçlıdır. ĠĢkence, kötü muamele ve benzerleri hiçbir olağanüstü durum veya
istisna kabul edilmeksizin bütün insan hakları belgelerinde yasaklanmıĢtır. Hemen hemen tüm
insan hakları belgelerinde korunması gereken, olağanüstü durumlarda bile sınırlandırılamayan
önemli bir hak olarak vasıflandırılmıĢtır. Her hal ve Ģartta, hem ulusal hem uluslararası
organizasyonlarda hukuka uygun bir davranıĢ olarak kabul edilmemiĢtir. Ġnsan hakları
açısından “İşkenceye Sıfır Tolerans” sloganı ile iĢkenceyle mücadele açısından olumlu
düzenlemeler yapılmıĢtır. ĠĢkencenin sistematik olarak yapılmadığı vurgulanmıĢ, münferit
iĢkence vakalarının üzerinde ise çok önemle durulduğu ifade edilmiĢtir. ĠĢkence insan
haklarının en önemli ihlallerinden bir olagelmiĢtir.
Bütün uluslararası bildiri ve sözleĢmeler iĢkence ve ona eĢ değer düzeyde görülen bir
takım muameleleri ve cezaları yasaklamıĢtır. ĠĢkence yasağı bugün uluslararası hukukun jus
cogens nitelikli bir kuralı halini almıĢtır. SözleĢmelerde, iĢkence ve hemen ardından da
zalimane davranıĢ, insanlık dıĢı muamele ve ceza, onur kırıcı muamele ve ceza yasağına yer
verilmektedir. ĠĢkence dıĢında kalan bu muameleleri karĢılamak üzere yaygın olarak “kötü
muamele” deyimi kullanılmaktadır. Hiç Ģüphesiz iĢkence, uluslararası sözleĢmelerde kötü
muamelelerle aynı statüde düzenlenmiĢse de kötü muamele biçimlerinden pek çok açıdan
ayrılmaktadır.
2) ĠĢkence Yasağı
48
ĠĢkence insan onuruyla bağdaĢmayan bir muameledir. ĠĢkence yasağı insanların bu
muamele ile karĢılaĢmasını önlemek amacıyla ortaya çıkmıĢ ve pek çok ulusal/uluslararası
sözleĢmede yer almıĢtır.
ĠĢkence yasağının ortaya çıkmasındaki temel amaç, insan onurunun korunmasını
sağlamak ve her ne Ģartta olursa olsun insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğünü korumaktır. Bu
bağlamda geçmiĢten günümüze ulusal ve uluslararası düzlemde pek çok insan hakları belgesi
üretilmiĢtir. Her ne kadar iĢkence sorununa tam ve kesin çözüm bulunamamıĢ olsa da
geçmiĢten bugüne iĢkenceye karĢı yadsınamayacak düzeyde ilerleme ve geliĢme
kaydedilmiĢtir.
Bugüne kadar ortaya çıkan insan hakları belgelerinin pek çoğunda iĢkence yasağına yer
verilmiĢ ve bu konu spesifik olarak düzenlenmiĢtir.
BirleĢmiĢ Milletler ("BM") Genel Kurulu tarafından 10.12.1948 tarihinde kabul edilen
Evrensel Ġnsan Hakları Bildirisi'nin ("EĠHB") 5. maddesinde iĢkence yasağına yer
verilmiĢtir. (EİHB madde 5- Hiç kimse işkence ya da zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı
muamele ya da cezaya tabi tutulamaz.)
19.12.1966 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından imzaya açılan Uluslararası Medeni
ve Siyasi Haklar SözleĢmesi'nin 7. maddesinde de iĢkenceye iliĢkin hüküm
bulunmaktadır. 2 (Madde 7- Hiç kimse işkence ya da zalimane yahut aşağılayıcı muamele ya
da cezaya tabi tutulmayacaktır. Özellikle kimse kendi özgür rızası olmaksızın tıbbi ya da
bilimsel deneye tabi tutulmayacaktır.)
1969 tarihli Amerikalılar-arası Ġnsan Hakları SözleĢmesi'nin 5. maddesinde ve 1981
tarihli Afrika Ġnsan ve Halkların Hakları ġartı madde 5'te de iĢkence ve kötü muamele yasağı
yer almaktadır.
Tarihsel Arka Planı Ġle Çin ve Doğu Türkistan Türklerinin EtkileĢimi
Çinliler ve Türklerin etkileĢimi Hunlardan baĢlayıp bugüne kadar devam etmiĢtir.
Belgelenebilen bilgiler ile Türkistan coğrafyasının doğusunun Hun çağlarından baĢlayarak
Türk hakimiyetinde olmuĢtur. 18. asrın ortalarından baĢlayarak Doğu Türkistan Çin istilasına
maruz kalmıĢ ve günümüze kadar olan süre içinde bu coğrafyada kurtuluĢu elde eden 3
bağımsız devlet kurulmuĢtur.
49
Çin ve Doğu Türkistan Türkleri Arasında Vuku Bulan Sorunlar - Doğu Türkistan‟ın
Hak Taleplerine Çin‟in Uyguladığı Politikalar
A) Nüfus Politikası: ÇHC, ülkenin kendisine ait tarihsel ve milli niteliğini
zedelemeyecek Ģekilde demokrasi ve insan hakları politikalarından yana olduğunu
açıklamaktadır. Bu bağlamda uygulanmakta olan üç temsil politikası; etnik grupların
ilerlemesini, geliĢmiĢ kültüre yöneliĢin teĢvik edilmesini ve Çin halkının çoğunluğunun temel
çıkarlarının gözetilmesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla, özerklik politikaları diğer kültürlerin
geliĢmiĢ kültür olarak adlandırılan Çin kültürü içinde eritilmesini (benzetme), istikrar adı
altında çoğunluğun yani Han kökenli Çinlilerin çıkarlarının korunmasını hedeflemektedir.
Bunun sonucu olarak, iç istikrarı etkileyecek her türlü özgürlük ve insan hakları talebi ve
giriĢimi çoğunluğa yapılmıĢ sayılarak terörist eylemler olarak adlandırılmakta ve sert bir
Ģekilde bastırılmaktadır. Sincan Uygur Özerk bölgesinde kalkınma programı ve benzetme
politikası kapsamında Çin kültürünün bölgede üstün kültür olarak geliĢmesi teĢvik edilmiĢ ve
Türk nüfusunu azınlığa düĢürüp gelecekte yapılması muhtemel referanduma sayı çoğunluğu
kazanmak amacıyla Doğu Türkistan‟ın sosyo-kültürel etnik yapısı planlı bir Ģekilde
dönüĢtürülmeye baĢlanmıĢtır ve bu gaye doğrultusunda çok sayıda Han kökenli Çinli nüfus
yerleĢtirilmiĢtir.
Pekin hükümeti Türkleri resmi belgeler ile kanıtlanabilen öz vatanında azınlıkta
bırakmak ve uygulayacağı asimilasyon politikası ile artan Çin nüfusu içerisinde Uygur
Türklerinin nüfusunu eritmeyi kendine politika edinmiĢtir. ÇHC nüfus dengesini kendi lehine
değiĢtirmek için doğum kontrolü uygulamıĢtır. 1985‟ten beri katı bir Ģekilde uygulanan
doğum kontrolü politikası sebebiyle ölen kadın ve çocuk sayısı hat safhadadır. Bu
planlamanın uygulanmasında da Ġnsan Hakları Ġhlali vardır.
2003 yılından beri “ĠĢgücünün fazlası baĢka bölgelere yönlendirme” politikası Çin‟in
uyguladığı genç Uygur nüfusunun iĢ bulma vaadi ile Çin‟in iç bölgelerine taĢınması ve Çin
genel nüfusu içerisinde asimile edilmesidir. Özellikle 16-25 yaĢ arası Uygur kızlarını Doğu
Türkistan‟dan alıp daha iyi eğitim, daha iyi iĢ imkanı adı altında,
Çin‟in iç bölgelerine götürülmesi asimilasyon politikalarının en göze çarpanı olmuĢtur.
1 Haziran 2006‟dan itibaren katı bir Ģekilde uygulanan bu politika ile kendi rızalara
olmaksızın 240 bin Uygur kızı Çin‟in iç bölgelerine gönderilmiĢtir. Çin‟in bu program
çerçevesinde 1 milyon Uygur kızını Çin‟in diğer bölgelerine götürmeyi hedeflediği
50
bildirilmektedir Çin‟in iç bölgelerine resmi görevle gitmek zorunda olan Uygur memurlar
çalıĢtığı kurumlardan referans mektubu veya resmi tanıtma yazısı almaya mecbur
bırakılmıĢtır. Oysa Komünist Çin yönetimi Çin‟in iç kesimlerinden Doğu Türkistan‟a gelen
Çinlilere her türlü kolaylığı sağlamıĢtır. Yine Çin Yönetimi bu göçmen Çinlilerin tekrar Çin‟e
dönmemeleri ve bu sömürge bölgesinde ebediyen kalmaları için imkanlar sağlamıĢtır. Doğu
türkistan‟da bu göçmenler en iyi iĢ sahalarına istihdam edilmiĢlerdir. Doğu Türkistan Türkleri
çok düĢük ücretler karĢılığı Çinli göçmenlere nispeten daha kötü Ģartlarda
çalıĢtırılmaktadırlar. Çinli göçmenler yüksek maaĢlarla doğalgaz ve petrol kuyularında, devlet
tarafından finans edilen Ģirketlerde hatta okullarda çalıĢtırılmaktadır. Ayrıca mümbit tarım
alanları da bu göçmenlere verilmiĢtir. Bu göçmenler tarafından bölgede iĢlenen suçlar dahi
görmezden gelinmiĢtir
B) Eğitim-Dil: Çin Hükümeti‟nin BM‟ye sunduğu raporlarında “eğitim hakkı”na dair
yasal garantilere yer verilmiĢtir. Ġkinci raporda ise azınlıkların yazı dilinin sistemleĢmesi ve
kamu okullarını idare hakkının sağlanması konusunda Çin Hükümeti‟nin çaba gösterdiği
yazılıdır. Ġkinci rapor sunulurken bir hükümet temsilcisi BM Irk Ayrımcılığını Önleme
Komitesi‟ne, “Ģartların uygun olması halinde” azınlık dillerinde ders kitaplarının sağlandığını
bildirmiĢtir. Üçüncü raporda çeĢitli düzeylerde okul eğitimini alan azınlıkların oranı
verilmiĢtir ki bu rakam 13.64 milyondan fazladır. Dördüncü raporda çocuk yuvalarında yerel
azınlık dilinin kullanılabileceği yazılıdır. Doğu Türkistan bölgesinin tarihi, kültürü ve etnik
geçmiĢine dair bilgilerin verilmesi yasaklanmıĢtır. Hatta yabancı temaların ders kitaplarında
okutulmasına dahi yasak getirilmiĢ, ayrıca öğretim kurumlarının yabancı ülkelerdeki öğretim
kurumlarıyla direkt iliĢki kurmaları da yasaklanmıĢtır. Çin Anayasası, Doğu Türkistan‟ı özerk
bölge olarak tanımakta ve bölge halkının kendi dilini kullanma serbestisi vermektedir. Ancak
anayasada Uygur dilinin Çince ile birlikte resmi dil olarak kullanılacağı hususu gösterilmiĢ
olmasına rağmen bugün Uygur Özerk Bölgesi‟nde yaĢayan Uygur Türkleri kendi dillerini
rahatça kullanamamakta, kendi dillerinde eğitim görememektedir
Çin yönetimi Uygur Özerk Bölgesi‟nde eğitimi kendi dillerinde yürütmeye izin
verirken, tüm basın-yayın iĢler ÇKP‟nin Propaganda Bürosu tarafından kontrol ediliyordu.
1980‟ler kadar okullarda Mao‟nun eserleri ve ilkeleri ezberletilirken, 1980‟ler- den sonra okul
derslerinin Uygurlar tarafından hazırlanmasına izin verilmiĢ, kitapların çoğu da tercüme
edilmiĢtir. Sadece edebiyat müfredatları Uygurlar tarafından yazılmaktadır. Bu aslında Çin‟in
1978‟deki Ding Xin Çin‟in LiberalleĢme ve dıĢa açılmasının sonucuydu. 1990‟lı yıllardan
51
itibaren Sovyetler Birliği‟nin çökmesiyle Çin bölgedeki politikalarını yeniden katılaĢtırmıĢ ve
üniversitelerden baĢlayarak, sonrasında lise hatta anaokulu olmak üzere, Uygur dilini
yasaklamıĢtır. Önceden sadece edebiyat müfredatına izin verirken, günümüzde bu serbestinin
de yok sayıldığını basından görmekteyiz. Çinliler Çince öğrenmeyi Uygurlara önceleri
zorunlu tutmadılar. Ancak 1990‟lardan sonra Uygurlara ilk, orta, lise eğitimini kendi
dillerinde sürdürmeye izin verirken üniversite eğitimini sürdürmek için iki sene Çince kursuna
gitmelerini Ģart koĢmaktadır ve bunu bitirdikten sonra lisans eğitimi almaktadırlar
Çin, Doğu Türkistan bölgesinin kendi toprakları olduğunu ve kendisinin hak sahibi
olduğunu iddia etmektedir fakat kendilerinin koymuĢ oldukları Sincan kelimesine bakacak
olursak eğer durum biraz farklı gibi gözükmektedir. Sincan kelimesi Çincedir (Xinjiang)
kelimenin anlamı yeni sömürgedir yeni demiĢ olmaları Çin'in bu bölgenin sahibi olmadığını
sonradan bu bölgeye göz diktikleri noktasında bir nevi itiraf niteliği taĢımaktadır. Bunun
yanında Sincan kelimesinin anlamı arasında sömürge tabiri de geçmektedir bu da Çin'in bu
bölgeye hangi emeller ile hangi emperyalist emeller ile baktığını açıkça göstermektedir.
Çin, Doğu Türkistan bölgesinde çokça nükleer silah denemesi yapmaktadır. bu konu
hakkında hazırlanan bir rapora göre Çin, 1964-1997 yılları arasında Doğu Türkistan
bölgesinde 11‟i yeraltında olmak üzere 46 nükleer silah denemesi yapmıĢtır. Uluslararası
insan hakları raporlarına göre bu nükleer silahlar nedeniyle 210 bin kiĢi hayatını kaybetmiĢtir.
Çin, Doğu Türkistan bölgesinde sosyal ve ekonomik eĢitsizlik ortaya çıkarmaktadır.
Buna göre Çin'in, bölgeye nüfus politikası çerçevesinde taĢımıĢ olduğu Çin uyruklu kiĢiler
Uygurlara göre çok daha rahat iĢ bulmakta bunun yanında aynı iĢte çalıĢıyor olmalarına
rağmen Çinli kiĢilerin Uygurlara göre daha yüksek maaĢlar aldığını görmekteyiz. Bu eĢitsizlik
insan hakları beyannamelerine sözleĢmelerine aykırı olduğu gibi bizatihi Çin'in anayasasına
da aykırıdır. Nitekim Çin anayasasının 33.maddesi tüm Çin Halk Cumhuriyeti vatandaĢlarının
eĢit haklara sahip olduğunu ifade etmektedir fakat uygulamada bu eĢitliğin olmadığı açıkça
görülmektedir.
Evrensel Ġnsan Hakları Beyannamesî’ne Göre Sincan Özerk Bölgesi’nin Durumu
26.2.1945 tarihli BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢması‟nın Önsöz kısmında ve 10 Aralık
1948‟de kabul edilen Ġnsan Hakları Beyannamesi‟nde:
52
“İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve bunların eşit ve devir kabul
etmez haklarının tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli
olmasına,
Birleşmiş Milletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan şahsının
haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan imanlarını bir kere daha ilan etmiş
olmalarına ve sosyal ilerlemeyi kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi
hayat şartları kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,
Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının yukarıdaki taahhüdün
yerine getirilmesi için son derece önemli bulunmasına göre; Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu, İnsanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu beyannameyi daima göz
önünde tutarak öğretim ve eğitim yoluyla bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye,
gittikçe artan milli ve milletlerarası tedbirlerle gerek bizzat üye devletler ahalisi gerekse bu
devletlerin idaresi altındaki ülkeler ahalisi arasında bu hakların dünyaca fiilen tanınmasını
ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeleri amacıyla bütün halklar ve milletler için
ulaşılacak ortak ideal olarak işbu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilan eder.”
Ġbaresi geçmektedir. ĠĢbu sözleĢmede belirtildiğinin aksine Doğu Türkistan halkı, ikinci
sınıf insan muamelesi görmekte ve yıllardır Çin iĢgali altında gayri insani ve onur kırıcı
muamelelere maruz kalmaktadır.
Beyannamenin 4. Maddesinde (Kölelik ve Zorla ÇalıĢtırma Yasağı) ; “Hiç kimse köle
ve kul halinde tutulamaz, hiç kimse zorla çalıĢtırılamaz veya mecburi çalıĢmaya tabi
tutulamaz...” denilmesine rağmen Doğu Türkistan‟da insanlar Komün adı verilen mecburi
çalıĢma kamplarında çalıĢtırılmaktadır.
Beyannamenin 5. Maddesinde (Hürriyet ve Güvenlik Hakkı) ; “Her ferdin hürriyete ve
güvenliğe hakkı vardır.” denilmesine rağmen Doğu Türkistan halkı uç noktada sayılabilecek
sindirme- asimilasyon politikaları neticesinde hür ve güvenli bir yaĢam sahası içinde
yaĢamamaktadır. Zaman zaman uluslararası gündeme yansıyan haberler bu durumu ortaya
koymaktadır. Beyannamenin 7. Maddesinde (Cezaların Kanuniliği) ; “Hiç kimse iĢlendiği
zaman milli veya milletlerarası hukuka göre bir suç teĢkil etmeyen bir fiil veya ihmalden
dolayı mahkum edilemez. Keza hiç kimse suç iĢlendiği zaman tertibi gereken cezadan daha
ağır bir cezaya da çarptırılmaz.” denmesine rağmen suç teĢkil etmeyen sebeplerden dolayı,
53
çocuklar dahi ağır yaptırımlara maruz kalmıĢtır. YaĢanan son geliĢmelerden birini tanık
gösterirsek; 12 Mart 2017‟de ġehirlerarası futbol müsabakasına katılmak için gelen
taraftarların üzerine rastgele ateĢ açılması sonucu, 70 Uygur gencinin öldüğü bilinmektedir.
Çin iĢgal yönetimi bu eylemi meĢrulaĢtırmak için ġubat 2017‟de meydana gelen bıçaklı
saldırı olayını öne sürmektedir. Bu yöntem insan haklarından soyutlanmıĢ gözükmektedir.
Vuku bulan ve suç teĢkil eden bir cezanın yaptırımı toplu ölüm olmamaktadır, hiçbir gerekçe
bu durumu meĢrulaĢtırmamaktadır. Dolayısıyla Çin Halk Yönetimi‟nin sorumluluğu burada
tekrar tezahür etmektedir.
Beyannamenin 8. Maddesinde; “Her Ģahıs hususi ve ailevi hayatına, meskenine ve
muhaberatına hürmet edilmesi hakkına maliktir.” Denilmesine rağmen aile ve sosyal hayata
müdahale edilmektedir, her Çinli polis mahkeme kararı olmaksızın istedikleri yerde arama
yapma, gözaltına alma hakkına sahiptir. Beyannamenin 9. Maddesinde; “Her Ģahıs düĢünme,
vicdan ve din hürriyetine sahiptir...” ibaresi yer almaktadır. Oysa Kızıl Çin hükümeti dini
inanç ve eylemleri topyekün görmezden gelmekte, dini eylemlerde bulunanları da çeĢitli
cezaya çarptırmaktadır. Ayrıca Uygur Türklerinin aidiyet-milli düĢüncelerine de saygı
duymamaktadır, Sincan Bölgesi‟nin Doğu Türkistan olarak adlandırılmasını Pantürkizm
olarak nitelendirmektedir. Beyannamenin 10. Maddesinde; “Her fert ifade ve izhar hakkına
maliktir” denmektedir. Oysa Kızıl Çin Yönetimi Uygur Türklerinin milli duyguları
doğrultusunda beyan ettikleri gerçek hakkı savunmalarını, söz konusu topraklar üzerindeki
hakkın asil sahibi olduklarını ifade etmelerini “devrimci-bölücü hareket” olarak
nitelendirmektedir. Bu sebeple Lop ġehir Hapishanesi‟nde yüzlerce insan tutuklu
bulunmaktadır. Amnesty Ġnternational, yayınlamıĢ olduğu Kasım 1992 tarihli raporunda;
Uygurların, Kazakların ve bölgedeki diğer etnik gruplara mensup olanların temel insan
haklarının Ģiddetsiz ifasından dolayı yargılama olmaksınız tevkif edildiklerinin veya
kendilerine uzun hapis süreleri verildiğini ve bunların genelde “Vicdan tutukluları”
olabileceğini tespit etmiĢtir.
Sonuç:
Çin Halk Cumhuriyeti uluslararası arenada ekonomik ve politik güçlü konumdadır,
dünya siyasetinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Çin‟in BirleĢmiĢ Milletler Örgütü‟nün
karar alma mekanizmalarında yer alması, daimi üyelik statüsünün tanıdığı Konsey kararlarına
54
karĢı veto etme hakkı önemini arttırmakla beraber, sahip olduğu hakları çıkarları
doğrultusunda kullanması gerçekleĢtirdiği somut eylemlerin meĢruluğunun sorgulanmasını
gerektirmektedir. Sahip olduğu güçlü konum ve veto yetkisi, BM AntlaĢması “VII. Bölüm
BarıĢın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi” kapsamında bir müdahale ya da önlemin
alınmasını zorlaĢtırmaktadır. Uluslararası yükümlülükler, anlaĢmalar, Ġnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi ve bu konularla ilgili Uluslararası Af Örgütü tarafından alınmıĢ olan kararlar,
uyarılar Çin hükümeti için caydırıcı olmaktan uzak gelmektedir. Çin‟in yerine getirmekle
mesul olduğu her hüküm için kendi onayı bulunmaktadır, sözleĢmelere taraf olurken ilgili
sözleĢmenin doğuracağı hüküm ve sorumluluğun bilincindedir. Bu noktada karĢımıza
uluslararası hukuk ihlali çıkmaktadır. Hatta diyebiliriz ki, Çin Halk Cumhuriyeti kendi
Anayasa maddelerini uygularken çekinceler yaratmakta, bu durum da iç tutarsızlık ve anayasa
ihlali olarak nitelendirilmektedir. Çin statükoyu kendi lehine çevirmekte ve uyguladığı
politikaları meĢrulaĢtırmak için de zemini uygun hale getirmektedir. Sadece Doğu Türkistan
Türklerinin değil tüm ihlal mağduru milletler için uluslararası sistemin ve yargı
mekanizmalarının yeniden revize edilmesi gerekmektedir.
----- Ġnsan, hem hukukun hem de devletin temelidir. Ġnsan, baĢka hiçbir özelliğine
bakılmadan değerli bir varlıktır. ĠĢte insanın sırf insan olması sebebiyle değerli ve saygıya
layık olmasına insan onuru denir.
55
KAYNAKÇA :
“BirleĢmiĢ Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi” ,
https://ihop.org.tr/irk-ayrmclnn-ortadan-kaldrlmas-komitesi/ , EriĢim
Tarihi:04.01.2021
Paker, Manolya., “Uluslararası Hukuk Bakımından Çin‟in Uygur Özerk Bçlgesi‟ndeki
Politikasına Bir BakıĢ”, Gazi Üniversitesi Asya AraĢtırmaları Dergisi, cilt 1, sayı 1,
(2017).
Ġnce, Gül Seda ACET,. “Çin‟in VahĢi Yüzü: Doğu Türkistan Zulmü ve Uluslararası
Toplumun Sorumlulukları” , Avrasya Sosyal ve Ekonomi AraĢtırmaları Dergisi, cilt 6,
sayı 41, (2019).
Özönder, Cihat., “Doğu Türkistan‟ın Resmi Çin Sömürgesi Haline GeliĢi”, Doğu
Türkistan‟ın Sesi Dergisi no:58, (1999).
Öztürk, Gülnihal Altın. “Uluslararası ÇatıĢma Bölgeleri”, BarıĢ AraĢtırmaları ve
ÇatıĢma Çözümleri Dergisi, cilt:1, sayı:1, 2013.
Tanrıdağlı, Oğuzhan,. “Büyüyen Dev Çin ve Doğu Türkistan Gerçeği”, Türk Yurdu
Dergisi, Aralık Cilt 25, Sayı 220, (2005)
56
57
TÜRKĠYE’DEKĠ UYGUR TÜRKÜ
GÖÇMENLERĠN KARġILAġTIKLARI SORUNLAR
GĠRĠġ
Çin Halk Cumhuriyeti, ikinci dünya savaĢından bu yana sistematik olarak Doğu
Türkistan‟daki Müslüman Türklere yönelik soykırım suçunu iĢlemektedir. Doğu Türkistan‟da
insan hak ve hürriyetleri emsali görülmemiĢ zalimane uygulamalar ile ihlal edilmekte, insan
onuru ayaklar altına alınmaktadır. Doğu Türkistan, büyük Türk Ġlinin doğu kanadını
oluĢturan, Türk medeniyetinin mihenk taĢlarının bulunduğu önemli Türk bölgesidir. Doğu
Türkistan baĢta coğrafi konumu olmak üzere birçok nedenle modern çağı yakalamakta
zorlanmıĢ ve Çin istilasına engel olamamıĢtır. Bu istilayı hiçbir zaman kabul etmemiĢ ve 260
sene direnmiĢ ve direnmeye devam etmektedir. Bu direniĢ her zaman Çin tarafından kanlı bir
Ģekilde bastırılmıĢ ve kıyımlarla sonuçlanmıĢtır. Bu sebepledir ki Uygur Türkleri
topraklarından göç etmek zorunda kalmıĢlardır. 20
Çin Komünist Partisi (ÇKP) rejimi, bölgeye nüfuz etmek ve bölgeden çıkmamak için
yerel Türk-Ġslam kimliğini sistematik bir Ģekilde silmeye çalıĢmıĢ, aynı zamanda Çin
kültürünü ve Çinliliği bölgede yaymak istemiĢ ve bunun insan haklarına aykırı yöntemler
kullanmıĢ ve kullanmaya devam etmektedir. Günümüzde gelinen noktada ise Çin yıllar içinde
ekonomisini geliĢtirmiĢ ve dünyaya güçlü bir imaj çizmiĢtir, bu imajın gücünü Ģuan Doğu
Türkistan‟daki katliamlara göz yuman Türk ve Ġslam dünyasından anlayabiliyoruz. Bu sessiz
kalıĢ ÇKP‟yi daha da cesaretlendirmiĢ Batı‟dan gelen tepki ve yaptırımlara aldırıĢ etmemiĢtir.
20 Çağatay Sarp ed., Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle, “Türkiye’deki Uygur Türkü Göçmenler ve
Karşılaştıkları Sorunlar”, Abdürreşit Celil Karluk, 245-289. Ankara: Orion Kitabevi, 2020.
58
Bu durum Doğu Türkistan‟da yaĢayan Türkleri ÇKP faĢizminin karĢısında savunmasız
kılmıĢtır.
Bu çalıĢmada, ÇKP zulmünden dolayı yurtlarını terk etmek zorunda kalarak çeĢitli
yollardan Türkiye‟ye ulaĢan Doğu Türkistanlı Uygur Türkü göçmenlerin göç serüvenleri
anlatılacak, Türkiye‟deki durumları ve karĢılaĢtıkları sorunları sahada elde edilen veriler
ıĢığında tespit edilecek ve çözümü için makul önerilerde bulunulacaktır.
Yöntem
Bu makalede güncel haber kaynaklarına yer verilerek olayların güncel gerçekliği göz
önüne alınmıĢtır. Uygur Türklerinin Doğu Türkistan'daki durumları ve Çin Komünist
Partisinin tutumu açıklanmıĢtır. Uygur Türkü bir kiĢiyle mülakat yapılmıĢ ve birinci elden
kaynak niteliğinde yer verilmiĢtir. Ayrıca bu konuda yazılmıĢ kısıtlı birkaç makale referans
alınmıĢtır.
Uygur Türklerinin Anavatanlarından Göç Etme Nedenleri ; “YoksullaĢtırma Politikası”
Çin 1994‟ten beri, Doğu Türkistan‟da Uygur Türklerinin Çin toplumuna tamamen asimile
edilmesi için, ekonomik, sosyal, kültürel, dini ve eğitim kurumlarında adına
“yoksullaĢtırılarak dönüĢtürme” yöntemi diyebileceğimiz bir yönetme tarzını benimsedikleri,
ısrarcı yöntemler ile sistematik olarak uyguladığı görülmüĢtür.
“Yoksullaştırılarak Dönüştürme yöntemi, aslında Çin tarzı asimilasyonun bir diğer
yüzüdür. Bu yöntem, Michael Hechter tarafından geliĢtirilen İç Sömürgecilik yöntemine
benzerlik gösterse de tam olarak Hechter‟in belirttiği Ģekilde gerçekleĢmiyordu. ĠĢbu
yöntemdeki “YoksullaĢtırma” sadece maddi veya ekonomik manadaki yoksullaĢtırmayı kast
etmez, esasından maddi, manevi, psikolojik, fizyolojik, sosyolojik ve ekolojik alanda
gerçekleĢmesi muhtemel topyekûn bir yoksullaĢtırmayı kast eder. Bu yöntemin uygulanıĢ
amacı, ülke sınırları içinde kalan Çinli olmayan millet veya etnik gruplar ile Han Çinli
toplumu arasındaki sosyal, kültürel, fizyolojik ve dini-inanç ile değer-normlar arasındaki
mesafeyi olabildiğince küçültmek, nihai olarak da hedef topluma ait olan “farklılıkları”
tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamaktır.” 21
21 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 250
59
21. Yüzyılda Uygur Türklerinin Göçü
“BirleĢmiĢ Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi SözleĢmesi‟nin 5.
Maddesindeki garantilere rağmen, Çin Hükümeti, Doğu Türkistan‟da seyahat hürriyetine
kısıtlama getirmiĢ ve kısıtlama devam etmektedir. Bunun yanı sıra yine bu sözleĢmenin 5.
Maddesi ile garanti altına alınan “bir yerden ayrılma hakkı” üzerinde de kısıtlamalar
mevcuttur. Bilhassa kırsal kesimden Ģehre göç kesinlikle yasaklanmıĢtır (CENGĠZ, 1997,
s.1409).Ayrıca Doğu Türkistan Türklerinin Mart 2017‟den bu yana pasaportları toplatılmıĢ,
yurtdıĢından gelenlerin de rızası alınmadan çalıĢmaya mecbur bırakılmıĢtır. DıĢ ülkelere gidip
sonradan vatanına dönmek isteyen Doğu Türkistan Türklerinin önüne Çin yönetimi tarafından
birçok engeller konulmuĢtur.” 22
ÇKP rejimi Uygurların toplu bir Ģekilde sınırlarını terk etmesine en son 1964 yılında
müsaade etmiĢtir. Bu kafile nihai olarak Türkiye‟ye gelmiĢ ve iskanlı göçmen statüsünde
Kayseri‟ye yerleĢtirilmiĢtir 23 1980 sonrası süreçte ise genellikle ferdi göçlerin yaĢandığı
bilinmektedir. 2000‟lerden sonra Kazakistan‟a yapılan göçlerde ise Kazakistan ve ÇKP
arasındaki iĢbirlikleri nedeni ile Kazakistan'da Uygur Türkleri baskılanmıĢlardır. Hatta Çin‟in
isteği ile Çin‟e geri iadeler olmuĢtur. Yakın komĢularından, Batı Türkistan‟dan umudu kesen
Uygur Türkleri ise Türkiye‟yi güvenli bir liman olarak görüp göç güzergahlarını buraya
çevirmiĢlerdir.
1980-2015 yılları arasında yapılan göçlerde belli baĢlı sorunlarla baĢa çıkmak zorunda
kalmıĢlardır. Bir grup insan Çin‟den resmi yasal pasaport temin ederek, çoğu rüĢvet veya
kefil-kefalet ile almıĢtır, baĢta Batılı ülkeler olmak üzere Türkiye, Mısır gibi Müslüman
ülkelerde okul kaydı yaptırarak veya ticaret, seyahat bahanesiyle Batı Türkistan
cumhuriyetleri ile Türkiye‟de yasal yollardan temin ettikleri ikamet ile kalmaya devam
etmiĢlerdir. Bir kısım Uygur Türkü ise Çin‟den herhangi resmi bir pasaport elde edemeyip
kaçak yollardan, kaçakçılara yüklü miktarda para ödeyerek, Çin‟in güney sınırlarından Laos,
Vietnam, Tayland ve Malezya gibi ülkelere geçmiĢlerdir.
2014 yılında Tayland‟da bir ormanlık arazide yapılan polis baskınında yakalanan 220
kaçak göçmen kimlik kontrollerinde kendilerini “Türk” olarak tanıtmaları ile Türk medyası ve
Türk hükümeti bu insanlar ile ilgilenmeye baĢlamıĢtır. ĠĢte bu “Türk”ler yukarıda bahsi geçen
22 ed. Prof. Dr. Varis ÇAKAN,Prof. Dr. Fatma AÇIK,Prof. Dr. Mehmet Ali ÇAKMAK,Yrd. Doç. Dr. Aysun DEMİREZ
GÜNERİ; Asya Araştırmaları Dergisi, 1.sy (Güz 2017)” Uluslararası Hukuk Bakımından Çin'in Uygur Özerk
Bölgesi’ndeki Politikasına Bir Bakış”; Manolya Paker; 101;
23 Zulhayat ÖTKÜR , (2017), Uluslararası Uygur AraĢtırmaları Dergisi, Issue 9 , Jan 2017 , 113 - 124
60
kaçak yollardan Çin‟i terk eden ve Güneydoğu Asya‟da çok zor Ģartlarda var olmaya çalıĢan
ve Türkiye‟ye ulaĢmaya çalıĢan göçmenlerdi. 2014 ve 2015 yıllarında Türk medyası sınırlı
ölçüde konuyla ilgilense de Türk vatandaĢları sosyal medya ve çeĢitli arenada hükümete çok
fazla baskı yaptığı bilinir 24 Bu durum uluslararası medyada da gündem olmuĢtu. Tayland
hükümeti bu insanların geleceğine karar vermekte zorlandı ve durum Çin ve Türkiye arasında
diplomatik bir soruna dönüĢtü. Daha sonra bu insanların hangi ülkeye gönderilmesi
hususunda üç ülke yetkilileri arasında ciddi mekik diplomasisi yaĢandı, nihayetinde kafilede
bulunan 120 erkek Çinli özel harekat polisleri tarafından kafalarına çuval geçirilerek Çin‟den
gelen özel uçakla (Çin‟e) götürüldü, geri kalan 173 kadın ve çocuk ise özel uçakla Türkiye‟ye
getirildi. 25
Türkiye’ye Göç
Güneydoğu Asya üzerinden Türkiye‟ye gelip Ġstanbul ve Kayseri yoğunlukta olmak
üzere burada yaĢamlarını sürdüren Uygur Türklerinin göç etmesine sebep olan ÇKP rejiminin
sistematik Ģekilde sürdürdüğü baskı ve zulümlerdir. Bu baskılara, özellikle dini ihtiyaçlarını
gidermenin tamamen imkansızlaĢtırılması, kendi ana dilinde eğitim yapan okulların sadece
Çin dili ve kültürü ile eğitim yapan okullara dönüĢtürülmesi, Çin dili ve kültürünün yaĢamın
tüm alanlarında zorladığı, ekonomik olarak çökerttiği gibi örnekler verilebilir.
Yapılan bir mülakatta Uygur Türkü bir kadın Türkiye‟ye geliĢ serüvenini Ģöyle
anlatıyor,
Varımızı yoğumuzu sattık, Kaşgar’dan Urumçi'ye trenle geldik.İnsan kaçakçılarına
yüklü para vererek Urumçi'den Çin’in Güneydoğusundaki eyaletlere geldik, Oradan küçük
arabalara binerek Tayland’a geçtik. Bizi götürenlerde Çinliler idi. Tayland’da yakalandıktan
sonra, çocuklarımla birlikte 18 ay hapiste kaldık… Kurban Bayramına 3 gün kalmıştı.
Taylandlılar Çinlilere “biz bunları öldürelim ya da tecavüz edelim diye yazı yazmışlar. Çünkü
bakıyoruz hiçbir şey olmuyor” demişler. Çinlilerde bu teklifi kabul etmiş. Çok dua ettik, sonra
Türkiye Tayland’a uçak gönderdi ve bizi aldırdı. 2015 yılında Türkiye’ye geldik. (Mülakat
yapılan kişi: Kadın, 56 yaş, evli; Mülakat tarihi: 28.10.2017; Mülakat yeri: Zeytinburnu). 26
24 Ülkü Ocaklarından Uygur Türkleri için imza kampanyası,
https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/kastamonu/ulku-ocaklari-ndan-uygurturkleriicin-imza-kampanyasi-10523760
25 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 260
26 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 266
61
Türkiye‟de YaĢayan Uygur Türklerinin Mevcut Durumları ve KarĢılaĢtıkları Sorunlar
Günümüz Türkiye‟sinde, Uygur Türkü kimliğini canlı olarak yaĢatan göçmen gruplar
baĢta Ġstanbul ve Kayseri olmak üzere, Ankara, Konya, Bursa ve Kastamonu gibi illerde
yoğunlukta yaĢamaktadırlar. 2021 yılı itibari ile Türkiye‟deki nüfusları yaklaĢık 50.000‟dir.
En kalabalık grup ise 7-8 sene içinde Güneydoğu Asya üzerinden Türkiye‟ye ulaĢan
Uygur Türkleri ile Mısır'dan Türkiye‟ye sığınan binlerce öğrenci grubudur. Günümüzde bu
grup insanlar, Ġstanbul‟un Zeytinburnu, Sefaköy, BaĢakĢehir ve Silivri bölgeleri ile Kayseri‟de
yoğun olarak yaĢamlarını çetin Ģartlar altında sürdürmeye çalıĢmaktadırlar. Toplam sayıları
hakkında kesin bir bilgi yoktur. Güneydoğu Asya üzerinden gelenlerin çoğunun ellerinde
resmî pasaport benzeri belgeleri bulunmadığından ötürü, Göç Ġdaresi tarafından temin edilen
geçici, insani veya uzun dönem ikamet belgeleri ile yaĢamlarına devam etmektedir. Hala
ellerinde herhangi bir yasal belgesi olmayanlar da vardır. Ayrıca, sayıları iki bine yakın Türk
yüksek öğrenim kurumlarına kayıtlı, Çin‟e geri dönüĢ yolu kapanmıĢ öğrenciler de
bulunmaktadır.
KarĢılaĢtıkları Sorunlar
Türkiye‟de yaĢayan Uygur Türkleri, burada manevi yönden bir zorlukla karĢılaĢmıyor.
Dini inanç ve kimlik-mensubiyet bakımından Çin kontrolündeki Doğu Türkistan'da
olduğundan daha iyi durumda oldukları söylenebilir. Fakat yaĢamın maddi boyutu ve hukuki
statüsünden dolayı hiç istenmedik durumlarla karĢı karĢıya kalıyorlar. Bunların baĢında
ikamet, çalıĢma izni, barınma, eğitim ve güvenlik geliyor.
Ġkamet Belgesi ve VatandaĢlık Sorunu
“Bilindiği üzere, Türkiye‟de normal vize süresinden fazla kalmak isteyen her yabancı
uyruklu kimse ĠçiĢleri Bakanlığınca verilen ikamet türlerinden birine müracaat etmek
zorundadır. Uygur Türkleri de aynı uygulamaya tabidirler. AraĢtırmalarımız esnasında en
kolay ikamet belgesi alabilen Uygurların genellikle Türkiye‟ye ÇHC tarafından verilen yasal
belgelerle gelen, belirli bir eğitim kurumuna kayıt yaptıran öğrencilerdir. Son yıllarda YÖK
üniversitelerdeki yabancı uyruklu öğrencilerin sayılarını arttırmak amacıyla kayıt iĢlerini
kolaylaĢtırmakla birlikte ikamet belgesi almayı da kolaylaĢtırmıĢtır. Eskisi gibi yılda bir
yenilemek yerine normal öğrenim süresine göre ikamet belgesi vermeye baĢlamıĢtır.” 27 2011
yılında Türkiye'ye gelen ve Ġstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrenim gören
27 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 271
62
Jevlan Bey 2017‟de mezun olması gerekirken o sıralar Çin‟in yaptığı baskıları göz önüne alan
rektörünün ona “Okulu uzat bir sene daha” dediğini ve okulunu bir yıl uzattığını anlattı. 28
Eğer mezun olsaydım veya “geri dön” çağrısına uysaydım ve Çin’e dönseydim diğerleri
gibi havaalanına iner inmez gözaltına alınacaktım. 2018 yılında mezun oldum. 2017-2019
yılları arasında iki yıl ailemle görüşemedim. Yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmiyordum,
toplama kamplarına alınmışlar. Annem oğluyla görüşemesin diye hapse atılmış ve ben şuan
onun için Çin Konsolosluğunun önünde nöbet tutuyorum. Eskiden ÇKP aileme bir şey yapar
korkusuyla aktivistlik yapmıyor, sosyal medyada hiçbir şey yazmıyordum ama sessiz kalsam
da ailemin tehlikede olduğunu farkettim. (Mülakat yapılan kişi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat
tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom)
ġu anda Türkiyedeki Uygur Türklerine süresiz ikamet belgesi veriliyor. Fakat zorla
aldıkları Çin pasaportlarının süresi dolduğunda, Çin‟in bu pasaportların süresini
uzatmayacağını göz önünde bulundurarak, bu insanlara vatandaĢlık verilmezse ne olacağını
bilemiyoruz. Ayrıyeten vatandaĢlık baĢvuruları için istenen doğum belgesi, nikah cüzdanı gibi
belgeleri Çin‟e gidip temin edemeyecekleri için, onlardan bu belgeler talep edilmiyor.
Son olarak çalıĢma iznine değinmek istiyorum. VatandaĢlık sahibi olamayan Uygur
Türkleri çalıĢma iznini de kolay kolay alamıyorlar. ÇalıĢma izinlerinin bulunmayıĢı, sabit
gelirlerinin olmaması ve devlet hastanelerinden SGK‟lı olarak yararlanamamalarına yol
açıyor. Sabit gelirli olmama da yerlilerin evlerini Uygurlara kiraya vermemesine sebep
oluyor. Kiraya verenler de normalden yüksek kira istiyor.
Uygur Türklerinin PeĢini Bırakmayan Tehdit: Çin
Doğu Türkistan'da yaĢadıkları insan haklarına aykırı baskı ve zulümlerden kaçan Uygur
Türkleri, din, fikir ve vicdan hürriyeti, sağlıklı yaĢam, çocuklarının gelecek umudu ve en
önemlisi can güvenliği için göç etmek zorundadırlar. Zorlu göç serüvenlerinin ardından
ulaĢmak istedikleri aydınlık yaĢam umudu onları ayakta tutuyor. Çin hükümeti Uygur
Türklerine topraklarında huzur vermemekle kalmamıĢ, Çin‟den ayrılarak göç ettikleri
ülkelerde rahat yaĢamalarını, bölgedeki zulüm ve baskılardan bahsetmelerini engellemek için
ilgili ülkelerde çok güçlü lobicilik ağları kurmuĢtur.
Çin, günümüz dünyasında sahip olduğu güçlü ekonomi ile de Türkiye‟nin Doğu
Türkistan‟a ses olmasını engellemeye çalıĢıyor. Yapılan bir mülakatta Uygur Türkleri
tarafından kurulan bir vakıfta müdür olan bir Türkiye Türkü Ģunları dile getirmiĢtir,
28 Mülakat yapılan kiĢi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom
63
Çin’de ailesi hapiste olan insanlar var. Burada yaşayıp çocuğu orada kalmış insanlar
da var. Bu gibi durumlarda zulümlerin durması için, haksız yere hapse giren insanların
kurtarılması için çalışmalar yapmayı denedik, ama Doğu Türkistan için lider olan insanların
bile Çin’in isteği ile Türkiye’de hapiste olduğu düşünüldüğünde, bunun neredeyse imkânsız
olduğunu anlamak zor değil. Ne yazık ki, ticari ilişkiler sebebiyle Türkiye Çin’e kafa
tutamıyor ve Doğu Türkistan ile ilgili bir hak arayışı sürdüremiyor. (Mülakat yapılan kişi:
Erkek, 40 yaş, Evli, Türkiye Türkü; Mülakat tarihi: 28.10.2017; Mülakat yeri: Aksaray, X
Vakıf Müdürü) 29
Sürekli yaĢadıkları güvensizlik hissi bu insanlarda psikolojik travmalara da sebebiyet
vermektedir. Çoğunlukla Doğu Türkistan'da kalan aileleri ile tehdit edilmektedirler. Çin
devleti baĢta istihbarat birimleri olmak üzere, güvenlik birimlerinin yurtdıĢında yaĢayan
Uygur Türklerini çok sıkı takibe aldığı bilinmektedir. Çin sınırları içindeki vatandaĢlarına
akıllı telefonlarında sadece Çin menĢeli uygulamaların kullanılmasına müsaade etmekte, hatta
WeChat gibi sosyal etkileĢim uygulamalarının kullanılmasını zorunlu kılarak diğer yabancı
sosyal medya ve iletiĢim programlarını, kanallarını tamamen yasaklamıĢtır. Bu, Türkiyedeki
Uygur Türklerinin orada kalan aileleri ile iletiĢime geçmek için WeChat kullanmasını da
zorunlu kılmaktadır.
Çin lobisinin Uygur Türklerinin geri Çin‟e iadesini sağlamak için en sık baĢvurduğu
yollardan biri de bu insanları “terörle bağlantılı, terörist” olma suçuyla polise ihbar edip
haksız yere geri gönderme merkezlerinde uzun süre tutulmalarını sağlamak. Bu konuda Uygur
Türklerinin Türkiye‟den talepleri ise; gelen ihbarların kaynağının doğruluğunun teyit
edilmesi.
Vicdanımızın Ağır Yükü; Kamp Mağduru Velisiz Çocuklar
AraĢtırmamız esnasında dikkatimizi çeken “küçük” ama bir o kadar da “büyük” bir
sorun olan “Velisiz Çocuklar” sorununu ele alacağız. Mart 2017‟den itibaren “yurda dön”
çağrısından dolayı Doğu Türkistan‟a, Çin zulmünün hakim olduğu topraklara dönmek
zorunda kalan aileler çocuklarını güvenli bir sığınak olarak gördükleri Türkiye‟de bıraktılar.
Bu çocuklar yakın akrabaları ve tanıdıkları Uygur Türkü ailelerin himayesine bırakıldılar.
Çoğu aile çocuğunun ilk ve ortaöğretim kaydını yaptırmıĢtır fakat velileri, Doğu Türkistan‟a
29 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 279
64
döndükten sonra genellikle kamplara alınmıĢ olmalarından dolayı, Türkiye‟de kalan
çocukların okul kaydı yenilenmemiĢ, ikametleri uzatılmamıĢ ve öğrenimleri yarıda kalmıĢtır.
Yaptığımız görüĢmede Jevlan Bey bu konuyla alakalı Uygur Türklerinin kendi
çabalarıyla SelimpaĢa‟da bu çocuklar için yaptırdığı bir okul olduğunu ve bu çocukların çok
yetenekli, çalıĢkan olduğunu fakat vatandaĢ olmadıkları için boĢta kaldıklarını belirtti. 30
Türkiye, bu çocukları kimsesiz ve yoksul olmalarına rağmen vatandaĢ olmadıkları için
Çocuk Esirgeme Kurumlarına almıyor. Biz bu konuda aksi bir veriye ulaĢmadık. Buradaki
akrabaları onlara baktığı sürece doyacak ve korunacaklar.
Sosyal DıĢlanma
Dünya genelinde göçmenlerin karĢılaĢtıkları en önemli sorunlardan biri ise göç ettikleri
bölgede sosyal, kültürel, ekonomik veya politik dıĢlanma sorunudur. Türkiye‟deki Uygur
Türkleri kültürlerimizin benzemesi, etnik yapılarının Türkiye‟nin çoğunluğu ile aynı oluĢu
sayesinde bu durumu çok yaĢamamakta. Zaman zaman politik dıĢlanma yaĢasalar da kültürel
öğeler onların Türkiye‟yi bir vatan olarak görmelerini sağlıyor.
Türkiye‟yi anavatanları gibi görmelerini yaptığımız mülakatta Javlan Bey Ģöyle
anlatıyor, “Biz de Çin de Batı ülkeleri veya Ġslam ülkelerinden önce Türkiye‟nin Doğu
Türkistan için ne dediğine bakarız”, “Batı kamuoyundan destek görüyoruz fakat Türkiye sınır
kapılarını açsa bile gitmeyiz, burası bizim vatanımız, bu yüzden Türkiye bizi uluslararası
arenada savunsun istiyoruz, sessiz kalmasın istiyoruz.”, “Türkiye bizim son sığınağımız ve o
da elden gitmek üzere.”
Son olarak bu konuda çocukların yaĢadığı sosyal dıĢlanma, yaĢıtları tarafından
“etiketlenme” konusuna değinmek istiyoruz. Uygur Türklerinin gözlerinin çekik olmasından
dolayı Türkiye‟deki akranları onlara “Çinli, Japon” gibi takma adlar takıyor. Bu da çocukların
psikolojisinde olumsuz bir etki yaratıyor. Bu konuda Türkiye‟deki çocukların
bilinçlendirilmesi de önem arz ediyor. Bu konunun daha iyi kavranması için Ģu mülakatı
paylaĢmakta yarar var;
Bir de çocuklar okulda çok dışlandılar. Çocuklarıma, okulda diğer çocuklar Çinli,
Japon dediler. Çocuklarım diyor ki “Anne biz kâfir değiliz ki, neden burada bize Çinli
diyorlar?’’.Ben de çocuklarıma anlatmaya çalışıyorum. “Onlar sizin fiziki görüntünüze
bakarak Çinliye benzetmiştir, Doğu Türkistan’ı ve Doğu Türkistanlıları bilmedikleri için size
30 Mülakat yapılan kiĢi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom
65
öyle söylemişler, tabi ki biz Müslümanız, Türküz.” diyordum.(Mülakat yapılan kişi: Kadın, 38
yaş, Evli; Mülakat tarihi: 28.10.2017; Mülakat yeri: Zeytinburnu, X STK ofisi) 31
“Türkiye Medyasında Neden Yokuz?”
Bu makalenin yazıldığı tarihte Çin Konsolosluğunun önündeki nöbetlerinin 17. gününde
olan Uygurlar hiçbir büyük haber kanalında bulunmuyorlar. Çoğu insan için haber değeri
taĢımayan haberlerle ekran süresinin tamamlamaya çalıĢan haber kanalları, 17 gündür aileleri
için nöbette olan, yıllardır Doğu Türkistan‟da zulüm gören bu insanlara karĢı üç maymunu
oynamaktalar. Türkiye Cumhuriyeti‟nin politik ve ekonomik nedenlerden Çin‟e karĢı sessiz
kalması anlayıĢla karĢılanabilir bir durum olsa da ana akım medya Türkiye‟deki her
vatandaĢın, bu insanların varlığından haberdar olmasını sağlamalı. Mülakatımızda Jevlan Bey
bu konu hakkında Ģikayetini Ģu Ģekilde dile getirdi;
Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde bir Uygur Türkü o ülkeyi ayağa kaldırabildi.
Muhalefet, iktidar, medya kuruluşlarını kullanabildiler. Biz bunu Türkiyede yapamadık çünkü
medya kuruluşları buna çok önem vermedi. Eğer önem verselerdi biz bunu Türkiyeye
duyurabilirdik. Konsolosluk önündeki protestomuzu birkaç medya kanalından başka gelen,
gören olmadı. (Mülakat yapılan kişi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021;
Mülakat yeri: Zoom)
Sonuç
Bu araĢtırmaya baĢlarken yaptığımız literatür taramasının sonucunda Uygur Türklerinin
Çin‟de gördüğü baskı ve zulümler ile ilgili birçok araĢtırma ve habere ulaĢtık. Fakat buraya
göç etmiĢ bu insanların buradaki mevcut durumlarını ve sıkıntılarını kimse önemsememiĢ. Ne
kadar Çin sınırlarından çıkmıĢ, onları zalime geri satan kandaĢları Batı Türkistan‟ın ve dindaĢı
Pakistan'ın eline düĢmeden güvenli vatanlarına ulaĢmıĢ olsalar da burada sorunsuz hayatlara
sahip değiller.
Uygur Türklerinin Türkiye‟deki mevcut durumunu ve sorunlarını gün yüzüne çıkarmak
için yazmaya baĢladığımız bu makalede dile getirilmeyenleri, madalyonun diğer yüzünü dile
getirmeye çalıĢtık. Birçok zorlukla Çin‟den pasaport alabilmiĢ veya alamayip kaçak, illegal
yollara baĢvuran bu insanlar en temel hakları olan yaĢama hakkı ve din ve vicdan özgürlüğü
için göç ediyorlar. Yolculuklarının sonunda vardıkları ülkede Çin‟e geri verilip
31 Sarp, “Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle”, 278
66
verilmeyecekleri meçhul. Daha da kötüsü hangi ülkeye giderlerse gitsinler Çin güçlü lobicilik
ağlarıyla bir gölge gibi arkalarında olacak.
Bugün ülkemizde sayıları 40.000‟i geçen Uygur Türkleri, bu ülkeyi vatan kabul
ettiklerini söyleyip kültürel açıdan bir dıĢlanma sorunu yaĢamasalar da vatandaĢlık hakkını
kolay kolay elde edemiyorlar. Bu beraberinde çalıĢma iznine sahip olamama, zorlu ekonomik
koĢullar, velisi burada olmayan çocukların eğitim hakkından mahrum kalması gibi çeĢitli
sorunlara yol açıyor.
Çin zulmünden binbir zorlukla kaçıp Türkiye‟ye gelen Uygur Türkleri için Türkiye bir
sığınak, bir akraba evidir. Onlar Türkiyeyi vatan olarak gördüklerini her seferinde dile
getiriyorlar. Örneğin ġubat 2020‟de Türkiye mültecilerin Avrupa‟ya göçü için Edirne sınır
kapısını açtığında hiçbir Uygur Türk‟ü belki de daha iyi Ģartlarda yaĢayabilecekleri Avrupa‟ya
gitme hayaliyle sınıra gitmemiĢtir. Çünkü onlar rahat yaĢam değil vatan istiyorlar. “Doğu
Türkistan‟da yaĢayamadık, bari Türkiye‟de, vatanımızda ölelim” diyorlar. 32
Tarih Türkiye Cumhuriyeti'nin karındaĢının sesi olmadığını, Batı Türkistan'ın
karındaĢını zalim Çin‟e sattığını, Pakistan gibi Ġslam ülkelerinin din kardeĢlerini kafirin eline
nasıl verdiğini ve dünyanın bu katliamı izlediğini yazacak. Silahların değil fikirlerin savaĢının
sürdüğü modern dünyada, Ģüphesiz en güçlü silahlara sahibiz. Biz gençlerin üstüne düĢen ise
Uygur Türklerinin uluslararası arenada sesi olmak ve haklılıklarını duyurup karĢı çıkılamaz
sanılan Çin‟in karĢısında durmaktır.
Kaynakça
Çağatay Sarp ed., Göç Sosyolojisi Türkiye’den Örneklerle, “Türkiye‟deki Uygur Türkü Göçmenler ve
KarĢılaĢtıkları Sorunlar”, AbdürreĢit Celil Karluk, 245-289. Ankara: Orion Kitabevi, 2020.
Zulhayat ÖTKÜR , (2017), Uluslararası Uygur AraĢtırmaları Dergisi, Issue 9 , Jan 2017
Ülkü Ocaklarından Uygur Türkleri için imza kampanyası,
https://www.milliyet.com.tr/yerel-haberler/kastamonu/ulku-ocaklari-ndan-uygurturkleri-
icin-imza-kampanyasi-10523760
ed. Varis ÇAKAN, Fatma AÇIK, Mehmet Ali ÇAKMAK, Aysun DEMĠREZ GÜNERĠ; Asya
Araştırmaları Dergisi, 1.sy (Güz 2017)” Uluslararası Hukuk Bakımından Çin'in Uygur Özerk
Bölgesi‟ndeki Politikasına Bir BakıĢ”; Manolya Paker; 101
32 Mülakat yapılan kiĢi : Jevlan Shirmehmet ; Mülakat tarihi: 10.01.2021; Mülakat yeri: Zoom
67
TÜRKĠYEDEKĠ DOĞU TÜRKĠSTANLILARIN
HUKUKĠ DURUMLARI
GiriĢ
1863 ve 1933 yıllarında iki bağımsızlık tecrübe etmiĢ olan Doğu Türkistan Türklerinin
bu tecrübesi uzun ömürlü olamamıĢ, 1944 yılında kurulmuĢ olan Doğu Türkistan Ġslam
Cumhuriyeti ise ancak 1949‟a kadar varlığını sürdürebilmiĢtir. 33 Bu tarihten sonra bölgede
bulunan soydaĢlarımız Çin devletinin sistemli asimilasyon politikasının bir tezahürü olarak bir
kısmı toplama kamplarında kötü muameleye maruz bırakılmıĢ 34 , iĢkenceye uğramıĢ; bir kısmı
da çeĢitli gerekçelerle öldürülmüĢtür 35 . Tüm bu yaĢananlar Ġnsan hakları örgütlerince rapor
edilmiĢ 36 , uluslararası kuruluĢlar nezdinde ve dünya kamuoyunda bölgede Çin devleti
tarafından ağır insan hakları ihlallerinin gerçekleĢtirildiği kabul edilmiĢtir. Bölgedeki Çin
baskısı ve zulmüne dayanamayan, asgari insani yaĢam Ģartlarının dahi bulunmadığı bir
bölgede yaĢamlarını, inanç ve kültürlerini devam ettirmesi oldukça güç olan Uygurlar için
çeĢitli ülkelere göç etmek zarureti ortaya çıkmıĢtır. Bu ülkelerden birisi olan Türkiye
33 Burhan Kuzu, Doğu Türkistan Raporu ve Ġnsan Hakları Ġhlalleri, s. 46, 1998, Ġstanbul, EriĢim Adresi:
dergipark.org.tr
34 “Data leak reveals how China 'brainwashes' Uighurs in prison camps”, 2019, EriĢim Adresi: bbc.com
35 “China confirms death of Uighur man whose family says was held in Xinjiang camps”, 2020, EriĢim
adresi: https://theguardian.com
“Death is Everywhere‟ Millions More Uyghurs Missing”, 2020, EriĢim adresi: https://bylinetimes.com
36 People‟s Republic of China Uighurs fleeing persecution as China wages its “war on terror”, Amnesty
International (Uluslararası Af Örgütü), EriĢim Adresi: amnesty.org
68
Cumhuriyeti‟nde soydaĢlarımızın tabi olduğu statü, karĢılaĢtıkları zorluklar, Çin Devleti ile
ülkemiz arasındaki ticari ve siyasi iĢ birliklerinin ülkemizde bulunan Doğu Türkistanlılara
etkisi incelenmelidir.
1. Doğu Türkistanlıların Türkiye’deki Statüsü
Günümüzde Çin egemenliği altında bulunan Xinjiang (Sincan) Özerk Bölgesi‟nde
yaĢamakta olan Uygurlar, Çin tabiiyetinde bulunmaktadır. Çin pasaportu hamili Uygur
Türkleri ülkemize yasal yollardan giriĢ yapabilmekte, kısa dönem ikamet izni, Ģartları
sağlaması durumunda uzun dönem ikamet izni veya insani ikamet izni alabilmektedir. Ancak
ülkemize gelmiĢ olan Uygurlar, Çin Devleti‟nin olağan Ģartlarda kendilerine pasaport
vermediğini, bir Ģekilde almıĢ olanların ise süresini yenilemediğini ifade etmektedir. Bu
durumda ülkeden çıkamayan Uygurlar, Çin politikalarının hedefi olmaya devam etmektedir.
Bir Ģekilde ülkemize gelmiĢ olan soydaĢlarımız, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu (YUKK) ve 1951 tarihli Cenevre‟de imzalanan “Mültecilerin Hukuki
Durumuna Dair SözleĢme” hükümlerine göre uluslararası korumadan faydalanmak suretiyle
ikincil koruma kapsamında veya bu kapsamda olmasa da geri gönderme yasağı kapsamında
insani ikamet izni ile Türkiye‟de ikamet edebilmektedir. YUKK‟da ikamet izinleri; kısa
dönem ikamet izni, uzun dönem ikamet izni, aile ikamet izni, öğrenci ikamet izni, insani
ikamet izni, insan ticareti mağduru ikamet izni olarak belirlenmiĢtir. Türkiye‟ye gelip de
ikamet için baĢvuruda bulunan Uygur Türkleri, sayılan ikamet izinleri için gerekli olan Ģartları
sağlamadıklarında sınır dıĢı edilme tehlikesi ile karĢı karĢıya kalmaktadır. Bu noktada istisnai
olan ve diğer ikamet izinlerinin Ģartlarının sağlanamadığı durumlarda yabancının bir statüye
bağlanmak suretiyle ikametine izin veren insani ikamet izni önem taĢımaktadır. Haklarında
sınır dıĢı etme kararı alınamayan yabancıların insani ikamet izni alabileceği YUKK‟un 46.
maddesinde, kimler hakkında sınır dıĢı etme kararı alınamayacağı ise 55. maddesinde ve
Cenevre SözleĢmesinin geri gönderme yasağını düzenleyen 33. maddesinde düzenlenmiĢ
bulunmaktadır. YUKK‟un 55. maddesine göre sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda
ciddi emare bulunanlar hakkında sınır dıĢı etme kararı alınamaz. Buna göre Çin‟e sınır dıĢı
edilmeleri halinde maddede belirtilen muamelelerle karĢılaĢması olası olan Uygur Türkü
soydaĢlarımızın Çin‟e sınır dıĢı edilmeleri hukuken mümkün olmamaktadır. YUKK‟un 46.
maddesine göre kendilerine, talepleri üzerine veya idarece insani ikamet izni verilmesi
gerekmektedir. Ġdarenin sığınmacı statüsü verilmesi için gerekli Ģartları taĢımadığından
bahisle hakkında sınır dıĢı etme kararı aldığı Uygur Türkü bir kiĢinin baĢvurusu üzerine
69
DanıĢtay 10. Dairesi tarafından “sınır dışı edileceği ülkede baskı ve zulüm görme tehlikesinin
varlığı nedeniyle, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine yaptığı iltica
başvurusu sonuçlanana kadar Cenevre Sözleşmesinin 33. maddesi uyarınca üçüncü bir ülkeye
gitmek üzere sığınma talebinin kabul edilmesi gerekirken, davacının sığınma talebinin
reddedilerek, sınır dışı edilmesine ilişkin idarece alınmış sınır dışı etme kararında hukuka
uyarlık görülmemiştir.” Ģeklinde 37 karar verilmiĢtir. Bu karar, Türk yargı organlarının ve BM
Mülteciler Yüksek Komiserliği‟nin Çin‟deki baskı ve zulmün varlığının sınır dıĢı etme
kararının icrasına engel olacak derecede bulunduğunu tespit etmesi bakımından önem
taĢımaktadır.
Bunun yanında Cenevre sözleĢmesinde de kabul edildiği üzere bulunduğu ülkenin genel
güvenliği bakımından tehlike arz eden bir sığınmacı için bahsedilen uluslararası korumalar
geçerli olmamaktadır. Uluslararası korumadan yararlanmak kural olmakla birlikte bazı
hallerde uluslararası koruma baĢvuruları kabul edilemez bulunmakta, bazı kiĢiler ise
uluslararası korumanın haricinde tutulmaktadır. YUKK‟un 72. maddesine göre hâlihazırda
mülteci olarak korumadan yararlandığı ilk iltica ülkesinden gelenlerin ve Cenevre
sözleĢmesine uygun Ģekilde korunması ihtimali yüksek olan güvenli üçüncü bir ülkeden
gelenlerin baĢvurusu, kabul edilemez bulunmaktadır. Uluslararası korumanın haricinde
tutulacaklar ise YUKK‟un 64. maddesinde belirtilmiĢ olup bunlardan en önemli grubu
Cenevre SözleĢmesinin 1/F maddesinde belirtilen fiilleri iĢleyenler, bunları iĢlemeseler de
zalimane eylem olarak nitelendirilebilecek filleri iĢleyenler ile Kamu düzeni veya kamu
güvenliği açısından tehlike oluĢturduğuna ciddi emareler bulunan kiĢiler oluĢturmaktadır.
Bunların varlığı halinde kiĢinin uluslararası koruma talebi reddedilecek ve kiĢi hakkında sınır
dıĢı etme kararı alınabilecektir.
Yabancının sınır dıĢı edilmesini gerektirebilecek bu gibi durumlarda ilgili yabancının
siciline tahdit kodları iĢlenmektedir. Bunlardan G-87 (genel güvenlik açısından tehlike arz
eden kiĢiler) kodunun bir yabancının siciline iĢlenmesi kiĢinin sınır dıĢı edilmesine sebep
olabilmektedir. Burada Uygur Türkleri açısından yine bir tehlike ortaya çıkmaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti tarafından terör örgütü olarak kabul edilen 38 Doğu Türkistan Ġslam Hareketi‟nin
mensubu olduğu iddia edilen Uygur Türklerine G-87 kodu iĢlenebilmektedir. Bunun
37 10. D., E. 2009/8048 K. YD. T. 30.6.2010
38 Türkiye, Doğu Türkistan Ġslami Hareketi'ni terör örgütü olarak tanıdı, 03.08.2017, Euronews, EriĢim
Adresi: https://tr.euronews.com/
Turkey lists "E. Turkestan Islamic Movement" as terrorists, 03.08.2017, CNTV, EriĢim Adresi:
web.archive.org
70
sonucunda idare tarafından sınır dıĢı edilme prosedürleri baĢlatılmakta ve kiĢi Çin‟e sınır dıĢı
edilebilmektedir. AĠHM önüne gelen bir baĢvuruda; Çinli yetkililer tarafından Türk
yetkililere verilen bir DTĠH mensubu terörist listesinde adı geçen A.D. ve diğerlerinin
sığınma taleplerinin Türkiye tarafından reddedilmesini siyasi bir karar olarak mülahaza etmiĢ,
baĢvurucular hakkında sınır dıĢı etme kararına karĢı etkin iç hukuk yolları bulunmaması
sebebiyle AĠHM‟in 1. ile 4. ve 2 ile 3. maddelerin bağlantısıyla 13. maddenin ihlal edildiğine
karar vermiĢtir. 39 Türkiye‟nin Doğu Türkistanlı Türklerden bir kısmını Çin‟in bunların
terörist olduğu yönündeki iddialarına kurban etmemesi, kiĢinin terör faaliyetlerine karıĢıp
karıĢmadığını, bu sebeple uluslararası korumadan yararlanıp yararlanamayacağını doğru
biçimde tespit etmesi, bu kimselerin iddia edilen suçları iĢlemiĢ olduğuna yönelik ciddi
emarelerin varlığı halinde hakkında sınır dıĢı etme kararı alması fakat yine de Çin‟e iade
edilmesi durumunda maruz kalacağı muameleyi düĢünerek sınır dıĢı etmekten kaçınması
gerekmektedir. Son zamanlarda Türkiye‟nin, bazı Uygur Türkü kiĢileri doğrudan Çin‟e değil,
Çin‟e iade edilmek üzere 3. Ülkelere sınır dıĢı ettiği, bunu sağlamak için ilgili kiĢilerin sınır
dıĢı edilecek ülke vatandaĢı olduğunu ileri sürdüğü, daha sonra Türkiye‟nin sınır dıĢı ettiği
ülkenin Uygur Türklerini Çin‟e teslim ettiği yönünde haberler çıkmaktadır 40 . Bu haberlerin
gerçeği yansıtmadığı düĢünülse de gerçek olması ihtimaline binaen bunun ikinci bir Boraltan
Köprüsü hadisesi olduğu söylenmeden geçilmemelidir. Her türlü hukuki altyapının mevcut
olduğu, sınır dıĢı etmeme kararını meĢrulaĢtıracak ulusal yasaların ve uluslararası anlaĢmanın
bulunduğu bir durumda böyle bir yola teĢebbüs etmek Türkiye‟deki karar alıcılara,
basiretsizliğin ötesinde bir isnatta bulunulmasını gerektirecektir.
Yine Doğu Türkistanlıların Türkiye‟deki statüsüne iliĢkin olmak üzere Ģu hususa da
değinilmelidir: Devlet politikası Doğu Türkistanlıların sığınmacı olarak kabul edilmesi, geri
gönderme yasağı ve insani ikamet izni kapsamında Türkiye‟de bulundurulması Ģeklindedir.
Böylece Türkiye‟deki Uygurlara asgari bir koruma tesis edilse de bunun yeterli olduğu
söylenemez. VatandaĢlığa alınmak suretiyle Uygurların toplumumuza kazandırılması
gerekmektedir. 5901 sayılı Türk VatandaĢlığı Kanunu‟nun 12. maddesi uyarınca vatandaĢlığın
kazanılmasında istisnai hallerden birini oluĢturan grup olan Göçmen olarak kabul edilen
kişiler milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teĢkil edecek bir hali bulunmamak
Ģartıyla CumhurbaĢkanı kararı ile Türk vatandaĢlığını kazanabilecektir. Göçmen olarak
39 A.D. VE DĠĞERLERĠ/TÜRKĠYE DAVASI (BaĢvuru no. 22681/09).
40 “'Türkiye'deki bazı Uygur Türklerinin üçüncü ülkelere, oradan da Çin'e gönderildiği' iddiası”,
27.07.2020, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com
“Doğu Türkistan Meclis BaĢkanı Tümtürk: Zinnetgül Tursun Türkiye'den sınır dıĢı edildi, Çin'de
hapiste”, 28.07.2019, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com
71
kimlerin kabul edileceği ise 5543 sayılı Ġskân Kanunu‟nda belirtilmiĢtir. Buna göre; “Türk
soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde
Türkiye’ye gelip, Devlet eliyle iskân edilmelerini istememek şartıyla yurda kabul edilenlerdir”
olarak ifade edilmiĢtir. Özel kanunlar ile yurdumuza getirilen iskânlı göçmenler vatandaĢlığa
girme beyannamesi imzalamak suretiyle göçmen belgesi alacak, aldıkları göçmen belgesi
geçici kimlik belgesi olarak geçerli olacaktır. Gerekli iĢlemlerin tamamlanmasının ardından
CumhurbaĢkanı kararıyla vatandaĢlığa alınacaklardır. Yakın geçmiĢte 3835 sayılı Ahıska
Türklerinin Türkiye‟ye Kabulü ve Ġskânına Dair Kanun ile eski Sovyetler Birliği‟ni oluĢturan
cumhuriyetlerde dağınık halde yaĢayan Ahıska Türkü soydaĢlarımız bu yolla Türkiye‟ye
getirilmiĢ ve Türk vatandaĢı olmuĢlardır. Geçtiğimiz yıllarda Ukrayna‟daki çatıĢma
bölgelerinde risk altında bulunan soydaĢlarımızın göçmen olarak Türkiye‟ye kabul edilmesi
hakkında kararların yürürlüğe konulduğu görülmektedir. 41 Aynı Ģekilde, çıkarılacak bir kanun
ile Doğu Türkistan Türklerinin de göçmen olarak kabul edilmesinin ve 5901 sayılı kanuna
göre istisnai yolla Türk vatandaĢlığını elde edebilmesinin önü mutlak surette açılmalıdır.
2.Çin ile Yapılması Planlanan Suçluların Ġadesi AnlaĢması’nın Olası Sonuçları
Türkiye ve Çin arasında 2017‟de imzalanan ancak henüz TBMM‟de onaylanmamıĢ
bulunan suçluların iadesi anlaĢmasının onaylanması halinde Türkiye‟de uluslararası koruma
kapsamında veya geri göndermeme ilkesi gereği insani ikamet izni ile yaĢamakta olan Uygur
Türkleri bakımından yeni bir tehlike ortaya çıkmıĢtır. Esasında suçluların iadesi protokolü
birçok ülke ile yapılmakta, yabancının iĢlediği suçun farklı bir devletin yargılama yetkisi
içerisinde kaldığı durumlarda yabancının ilgili ülkeye iadesi söz konusu olmaktadır. Hangi
suçların iade anlaĢması kapsamında kaldığı ilgili ülkeyle yapılacak iki taraflı anlaĢmada
açıkça belirtilmektedir. Örneğin Belçika ila yapılan sözleĢmede 25, Almanya ile yapılan
sözleĢmede 21, ABD ile yapılmıĢ olan sözleĢmede 33 suç sayılmıĢtır. 42 Ancak Türkiye
Cumhuriyeti vatandaĢlarının ve siyasi suçluların iade edilmesi mümkün değildir.
Türkiye‟de yaĢayan Uygurlar, Türkiye‟de yabancı statüsünde olduklarından, Çin
Devleti‟nin, bunların Çin topraklarında suç iĢlediklerinden, iĢledikleri suçun da Türkiye-Çin
arasında yapılmıĢ Suçluların Ġadesi AnlaĢması‟nda sayılan suçlardan olduğundan, dolayısıyla
iade kapsamında olacağından bahisle yargılama yetkisinin kendisine ait olduğunu ileri
sürmesi ve kendince suçlu addettiği kiĢinin Türkiye‟den iadesini talep etmesi mümkün
41 27.12.2016 tarihli 300 Ailenin Ġskanlı göçmen olarak Türkiye‟ye kabul edilmesi hakkında bakanlar
kurulu kararı, 17.05.2015 tarihli bakanlar kurulu kararı
42 ÇELİKEL&GELGEL, Yabancılar Hukuku , s.147, Beta Yayınları, 2020
72
olacaktır. Ancak her talep tabi ki Türkiye tarafından kabul edilmemelidir. 6706 sayılı Cezai
Konularda Uluslararası Adli ĠĢ Birliği Kanunu‟nda geri göndermeyi engelleyen düzenlemeler
bulunmaktadır. Buna göre iadesi talep edilen kişinin ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli
bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya
kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence veya kötü
muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması halinde iade talebi
kabul edilmeyecektir. Yine, “iade talebinin, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan
bir ceza gerektiren suçlara ilişkin olması” halinde de iade talebi kabul edilmeyecektir. Çin‟in
kendince ölüm cezasının muhatabı olarak gördüğü kiĢilerin kendisine iade edildiğinde bu
kiĢileri iĢkence ve kötü muameleye maruz bıraktığı uluslararası insan hakları raporlarında dile
getirilmiĢtir. Her ne olursa olsun, Çin tarafından bu kiĢilerin yargılanma süreci ve aldıkları
cezanın infaz süreci hakkında bilgi verilmemesi, Ġnsan hakları örgütlerinin ülkesindeki
faaliyetlerini, hareket alanı tanımayacak ölçüde kısıtlaması Çin devletinin söz konusu hak
ihlallerini gerçekleĢtirdiğine dair karine oluĢturmaktadır. Çin Devleti‟nde cezası ölüm olan 46
suç bulunmaktadır 43 . Ancak ölüm cezasının kimlere uygulandığı Çin tarafından devlet sırrı
olarak nitelendirilmektedir. Bu sebeple suçluların iadesi protokolünün onaylanması
durumunda 6706 sayılı kanun hükümlerine göre kiĢinin iĢlediği iddia edilen suçun Çin
devletince ölüm cezasına veya insanlık dıĢı baĢka bir cezaya muhatap kılınmıĢ bir suç olup
olmadığı gözetilmeli, bu doğrultuda iadeden kaçınılmalıdır.
Öte yandan bir önceki baĢlıkta bahsedilen sınır dıĢı etme kararı idare tarafından
alınmasına karĢın suçluların geri gönderilmesi anlaĢmalarından doğan iade taleplerinin kabulü
veya reddi yargı kararı ile alınmaktadır. Adalet Bakanlığı gerekli Ģartları taĢıyan iade
taleplerini, yetkili ağır ceza mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet BaĢsavcılığına gönderecek,
Cumhuriyet baĢsavcılığı iade talebine iliĢkin karar vermek üzere ağır ceza mahkemesinden
talepte bulunacak, mahkemece kiĢinin geri verilmesi için gerekli Ģartların veya engellerin
bulunup bulunmadığı incelenerek bir karar verilecektir. Dolayısıyla bu yargılamada kiĢinin
iade edildiği takdirde karĢılaĢacağı muamele dikkate alınacak, geri gönderme yasağı ve 6706
sayılı kanundaki engeller göz önünde bulundurularak kiĢi iade edilmeyebilecektir. Esasında
suçluların iadesi anlaĢmasının, iade taleplerinin yargı kararı ile sonuçlandırılması sebebiyle
Türkiye‟deki Doğu Türkistanlılar bakımından olumlu etkisinin bulunduğu söylenebilir. Türk-
Çin iliĢkilerinin önemi sebebiyle siyasi nitelikte karar alma potansiyeli bulunabilen idarenin
sınır dıĢı etme kararlarının yargısal denetimi suçluların iadesi kapsamında alınan kararlar
43 Capital offences in China, Wikipedia, EriĢim adresi: https://en.wikipedia.org/
73
kadar geniĢ olmamaktadır. Çoğu zaman yabancı tarafından yargıya baĢvurulamamakta,
alınmıĢ sınır dıĢı etme kararı denetime tabi olmadan uygulanabilmektedir. Fakat görüldüğü
gibi anlaĢmadan doğan ve gelecekte Çin tarafından gelebilecek iade talepleri kesin olarak
Türk yargısı tarafından sonuçlandırılacaktır.
74
KAYNAKÇA
Burhan Kuzu, Doğu Türkistan Raporu ve Ġnsan Hakları Ġhlalleri, s. 46, 1998, Ġstanbul,
EriĢim Adresi: dergipark.org.tr
“Data leak reveals how China 'brainwashes' Uighurs in prison camps”, 2019, EriĢim
Adresi: bbc.com
“China confirms death of Uighur man whose family says was held in Xinjiang
camps”, 2020, EriĢim adresi: https://theguardian.com
“Death is Everywhere‟ Millions More Uyghurs Missing”, 2020, EriĢim adresi:
https://bylinetimes.com
o People‟s Republic of China Uighurs fleeing persecution as China wages its
“war on terror”, Amnesty International (Uluslararası Af Örgütü), EriĢim
Adresi: amnesty.org
o Türkiye, Doğu Türkistan Ġslami Hareketi'ni terör örgütü olarak tanıdı,
03.08.2017, Euronews, EriĢim Adresi: https://tr.euronews.com/
Turkey lists "E. Turkestan Islamic Movement" as terrorists, 03.08.2017, CNTV,
EriĢim Adresi: web.archive.org
'Türkiye'deki bazı Uygur Türklerinin üçüncü ülkelere, oradan da Çin'e gönderildiği'
iddiası”, 27.07.2020, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com
“Doğu Türkistan Meclis BaĢkanı Tümtürk: Zinnetgül Tursun Türkiye'den sınır dıĢı
edildi, Çin'de hapiste”, 28.07.2019, Euronews, EriĢim Adresi: tr.euronews.com
27.12.2016 tarihli 300 Ailenin Ġskanlı göçmen olarak Türkiye‟ye kabul edilmesi
hakkında bakanlar kurulu kararı, 17.05.2015 tarihli bakanlar kurulu kararı
ÇELĠKEL&GELGEL, Yabancılar Hukuku , s.147, Beta Yayınları, 2020
Capital offences in China, Wikipedia, EriĢim adresi: https://en.wikipedia.org/
75
76