Raptiye #60
Fenerbahçe Leo Kulübü Aylık Bülteni Raptiye'nin Mayıs 2020 sayısıdır.
Fenerbahçe Leo Kulübü Aylık Bülteni Raptiye'nin Mayıs 2020 sayısıdır.
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
NO.60 Mayıs, 2020
Dergimiz ile ilgili her türlü fikir ve görüşleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
2
içindekiler
MESAJ VAR
3
5
ATATÜRK KÖŞESİ
SERBEST BÖLGE
Atatürk ve Türk Gençliği
İstanbul’da Art Depo
7
8
SAĞLIK
ASLILAND
Aşılamanın Önemi
Unsuz & Şekersiz Kakaolu Kek
9
SENDEN BENDEN BİZDEN
Pandemide Çocuk ve İstismar
12
TARİH 101
Mors Alfabesinin İcadı
14
17
TARİHTE İZ BIRAKANLAR
KÜLTÜR & SANAT
Bill Gates
/raptiyedergi raptiyedergi@gmail.com www.issuu.com/raptiyedergi
MESAJ VAR!
5 60 Mayıs 2020
Merhabalar Raptiye Severler,
Yavaş yavaş dönemin sonuna yaklaştığımız bugünlerde bir taraftan
içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde sağlığımıza dikkat ederken
bir taraftan da elimizden geldiğince hizmetlerimize devam etmeye
çalışıyoruz. Umarım bu süreci de hem ülke hem de tüm dünya olarak en
az zararla atlatırız.
Bu ay neler yaptığımıza gelirsek: İptal olan forumumuz sebebiyle
yapılamayan seçimlerimizi ve oylamalarımızı online bir kapanış
toplantısı düzenleyerek gerçekleştirdik. Aklanan ve görevini geride
bırakan tüm görevlilere geçmiş olsun diliyor, yeni görevlerine seçilen
tüm görevlilerimiz için başarılar diliyorum. Eminim ki göreve gelen tüm
arkadaşlarımız alacakları sorumlulukları yerine getirirken Türk Leo
Hareketi’ni de ileriye taşıyacaklardır.
Yönetim çevremizin Nisan ayında başlattığı ve pandemi sürecinde zor
durumda olan vatandaşlarımıza gıda yardımı yapmayı amaçlayan “Müzik
Kutusu” etkinliğine katılarak koli yardımında bulunduk. Kolilerin teslim
edileceği 3. ve son partide, kolilerin ulaştırılacağı vatandaşlarımıza aynı
zamanda 1000 adet maskeyi de bu hizmet aracılığıyla iletme şansı bulduk.
Bizlerin ricasını kırmayarak, bizlerle birlikte bu maskelerin tedariğinde
bulunan Salacak Leo, Kızıltoprak Zühtüpaşa Leo ve Kadıköy Leo
kulüplerine de teşekkür ediyoruz.
Son olarak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nızı kutluyorum.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere!
Caner Battaloğlu
Adnan Ayvaz
Alp Yıldırım
Aslı Çicek Şahin
Ayşe Doğa Ülgen
Dilara Hadroviç
Ebru Gözüm
Simge Sarı
Sinem Naz
Telatar
Mayıs
11 İpek Yazıcıoğlu
Mutlu
Günler
Burak KILIÇ
2019-20 Çalışma Dönemi Başkanı
Fenerbahçe Leo Kulübü
2
ATATÜRK KÖŞESİ
Atatürk ve Türk Gençliği
Gençlik, bir toplumun geleceğinin göstergesidir. Mustafa
Kemal Atatürk; çağdaş fikirlerle yetişen, herhangi bir
sınıf ayrımı gözetmeksizin toplumsal bir güç olan Türk
gençliğinin, Türkiye Cumhuriyeti’ni hep bir adım daha
öteye taşıyacağına inanmış ve en büyük eserim olarak
nitelendirdiği cumhuriyeti onlara emanet etmiştir. Atatürk,
Millî Mücadele’nin henüz başlarında herkesin derin bir
umutsuzluk içinde olduğu bu dönemde “Zaten her şey
unutulur. Fakat biz, her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik
ki, hiç bir şeyi unutmayacaktır, geleceğin ümidi, ışık saçan
çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir” sözleriyle
gençliğe olan inancını gözler önüne sermiştir. Cumhuriyeti
kurduktan sonra, Millî Mücadele’yi başlatmak üzere
Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs tarihini, gençliğe “Gençlik ve
Spor Bayramı” olarak armağan etmiştir.
Atatürk iki büyük nutkunu da gençliğe seslenerek
bitirmektedir. Bunlardan ilki, 30 Ağustos 1924’te yaptığı
konuşmasında geçmektedir. Çağdaş bilgilerle eğitilmiş bir
gençliği milletleri yaşatacak, sürekli kılacak ve millî kültürü
daha sonraki nesillere aktaracak bir kuvvet olarak görüşünü
şu sözlerle ifade etmiştir:
“Gençler! Cesaretinizi takviye ve idâme eden (devam ettiren)
sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık
meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en
kıymetli timsali olacaksınız.Ey yükselen yeni nesil! istikbâl
sizindir. Cumhuriyeti biz te’sis ettik; onu i’lâ (yükseltecek) ve
idâme edecek (devam ettirecek) sizsiniz.”
Bunlardan ikincisi ise Büyük Nutuk’un sonunda yer alan
Atatürk’ün Türk Gençliği’ne Hitabesi’dir. Burada; Millî
Mücadele ile elde edilen bağımsızlık, bu bağımsızlığın simgesi
olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve savunmak şerefi
ile sorumluluğu Türk gençliğine bırakılmıştır. Gençlerden
beklediği görev; “Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni
ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” için uyanık bulunmak,
Cumhuriyeti yıkmak isteyecek iç ve dış düşmanlara karşı
“vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve
şeraitini düşünmeyeceksin” sözlerine uygun olarak hareket
etmektir. Bayrağa, İstiklâl Marşına, millî ve manevî değerlere,
ülkenin bölünmezliğine karşı gençlik tabii ki duyarlı olacaktır.
Yıkıcı ve bölücü ideolojilere karşı “nemelazımcı” veya her
şeyi devletten bekleyici bir tutum içinde olmayacaktır. Hatta,
Cumhuriyeti ve Türk devletini yok etmeyi amaçlayan iç ve
dış düşmanlara karşı “Memleketin dahilinde, iktidara sahip
3
ATATÜRK KÖŞESİ
Sinem Naz Telatar
olanlar gaflet ve delâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini müstevlilerin
siyasî emelleriyle tevhidedebilirler” sözlerinde olduğu gibi,
iktidarların devlet otoritesinin etkinliğini azaltarak otorite
boşluğunun doğuracağı tehlikeler karşısında, Atatürk
ilkelerine ve ülkenin bölünmezliğine yürekten bağlı olan
gençlik kanunlar dahilinde görevini yerine getirebilir. Atatürk
“Gençliğe Hitabesi”ni son olarak Türk Gençliğine şu şekilde
seslenerek bitirmektedir:
“Ey Türk İstiklâlinin evlâdı: İşte bu ahval ve şerait içinde
dahi, vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetin’ i kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asîl kanda mevcuttur.”
engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz. Türk gençliği
olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet
ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde
ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza,
çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize,
namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna
adarız.”
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu
olsun!
Sözlerimi Türk gençliğinin Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürk’e olan cevabının son sözleri ile bitiriyorum.
“Ey Türk’ün büyük Ata’sı!
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde
bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret
ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün
ATATÜRK KÖŞESİ 4
SERBEST BÖLGE
İstanbul’da Art Deco
Bu ay sizlere hem “Art Deco” akımından hem de bu
akımın az da olsa İstanbul’da var olan örneklerinden
bahsedeceğim.
Art Deco akımı, ismini 1925’te Paris’te gerçekleşen
EXPO 1925 sergisinden alır. Expolar belirli aralıklarla
düzenlenmiş olan ve Sanayi Devriminden sonra her
ülkenin özellikle mimarlık, mühendislik, iç mimarlık ve
tasarım alanlarındaki üretimini, gelişimini, başarısını ve
yeri geldiğinde de el işçiliğini gösterdiği sergilerdir.
Expo 1925, Fransız hükümeti tarafından Avrupa ve
dünyadaki mimari, iç dekorasyon, mobilya, cam, mücevher
ve diğer dekoratif sanatların yeni stil modelini
vurgulamak için gerçekleştirilmiştir. Mimarlık ve uygulamalı
sanatlar alanında uluslararası avangardın birçok
fikri ilk kez burada sunulmuş, yirmi farklı ülkeden
15.000 katılımcı ile yedi aylık süresi boyunca on altı
milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Fuarda sunulan
Stil Moderne, daha sonra Art Deco olarak anılmaya
başlamıştır.
Art Deco, bazen çelişkili olan, modern olma arzusuyla
birleşen birçok farklı stilin bir pastişiydi. Art Deco,
başlangıcından beri Kübizmin cesur geometrik formlarından
ve Viyana Sesesyonu’ndan etkilenmiş, parlak
renkler, Louis Philippe I ve Louis XVI dönemlerinin
mobilyalarının güncellenmiş işçiliği; Çin ve Japonya,
Hindistan, İran, eski Mısır ve Maya sanatının egzotik
stilleri ile abanoz ve fildişi gibi nadir bulunan pahalı
malzemeler ve zarif işçiliği içeriyordu.
1920’ler ve 30’lar Amerikasında yaygınlaşan mimari
ve dekoratif tarz, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan
yokluk ortamına tepki olarak da ele alınır. 1920’li yıllarda
hızla endüstriyelleşen ve modernleşen Amerika
toplumunda tüketimin arttığı, bolluk ve refah dönemi
olarak da bilinen “Roaring 20’s” döneminde mimari,
tasarım, dekorasyon, görsel sanatlar ve moda gibi
alanlara yansıyan sosyal değişimlerin etkisi Amerika’da
Art Deco’nun şekillenmesinde de etkili oldu. Bu dönemlerde
inşa edilen Chrysler Binası, Empire States ve New
York’un diğer gökdelenleri Art Deco tarzının anıtları
olarak sayılır.
İstanbul’da ise bu akımın ilk örnekleri, zamanında
Sanayi Nefise olarak bilinen akademinin, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin ilk mezunları, Rum ve
Ermeni mimarlar tarafından hayata geçirilmiş. Şehirde
Art Novu’dan yapılar daha yaygın olsa da Art Deco’nun
birkaç örneği de mevcut.
İstanbul’un ilk örneklerinden sayılabilecek olan ve
maalesef ki yıkılıp yeniden yapılan, Mecidiyeköy Likör ve
Kanyak Fabrikası dünyada da Art Deco’nun öncülerinden,
Cumhuriyet devrinde ülkemize davet edilen
yabancı mimarlardan biri olan Robert Mallet-Stevens
tarafından yapılmıştır.
5
SERBEST BÖLGE
Dilara Hadroviç
>
MECİDİYEKÖY LİKÖR
FABRİKASI
Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası hem dış formu
hem de iç mekân tasarımı ve detay elemanları ile
erken dönem modernizminin oldukça karakteristik bir
örneği. Yapının eski fotoğraflarına baktığımızda mümkün
olduğunca özgün tasarıma yakın uygulanmış bir
proje olduğunu görebilsek de yeniden yapımı, içinde yer
aldığı proje ve kent dokusu dolayısıyla farklı bir deneyim
sunuyor. (Daha detaylı bir değerlendirme için: tasarimbienali.iksv.org/tr/yaklasimlar/yeni-eski-likor-fabrikasi)
Mecidiyeköy Likör Öncesi
Mecidiyeköy Likör
Sonrası
Kurukahveci Mehmet Efendi Kadıköy
Başka bir önemli örnek, yine dönemin önemli
mimarlarından Zühtü Başar tarafından tasarlanan
Kurukahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları’nın
Eminönü ve Kadıköy binalarıdır. 1930’larda İstanbul
Tahmis Sokağı’ndaki dükkânın yerine, dönemin ünlü
mimarı Zühtü Başar’a günümüzde de kullanılmakta
olan “Art Deco” tarzında bir bina inşa edildi. Bu bina,
yüksek el işçiliği ve ince metal kullanımı ile modern
tasarımın özelliklerini gösterir. Şirketin büyümesi ile
Kadıköy şubesi açılmış ve yine mimar Zühtü Başar’a
çizdirilmiştir.
Kurukahveci Mehmet Efendi Eminönü Öncesi ve Sonrası
SERBEST BÖLGE 4
SAĞLIK
Aşılamanın Önemi
İmmünizasyon (bağışıklama) olarak da bilinen aşılar, bulaşıcı
bir hastalıktan korunmamıza yardımcı olur. Aşı olduğunuzda,
başkalarını da korumaya yardımcı olursunuz. Aşılar çok güvenlidir
ve şu bir gerçek ki; aşı olmak, bulaşıcı bir hastalık kapmaktan
çok daha güvenlidir.
Sağlık profesyonellerinin, tıbbi araştırmacıların ve profesyonel
tıbbi kuruluşların ezici çoğunluğu aşılamayı önermektedir. Aşı
olmak en az iki nedenden dolayı önemlidir: Kendinizi ve tabii ki,
etrafınızdakileri korumak. Aşılar, bulaşıcı hastalığı önlemenin
en iyi yoludur. Başarılı bir bağışıklama programı herkesin iş
birliğine bağlıdır.
Aşılar sizin veya çocuğunuzun genellikle tıbbi tedavisi olmayan
hastalıklara yakalanmasını önler. Bu hastalıklar ciddi komplikasyonlara
ve hatta ölüme neden olabilir.
Bağışıklık sistemi bozulmuş olanlar gibi az sayıda insan,
hastalıklara duyarlı olabilir. Bu tip insanlar hiç aşı olamayabilir
veya aşı olduktan sonra bile bağışıklık geliştiremeyebilir.
Bazı hastalıklara karşı tek korumaları, hastalıkların daha az
yaygınlaşması adına başkalarının aşılanmasıdır.
Bir toplumda bir hastalığa maruz kalma meydana gelirse ve insanlar
aşılanmışsa salgın riski çok azdır veya hiç yoktur.
Çocukları Aşılama ile Korumanın En Önemli Nedenleri
• Ebeveynler, çocuklarının sağlıklı ve önlenebilir hastalıklardan
korunmasını sağlamak için mümkün olan her şeyi yapmak
ister. Aşı bunu yapmanın en iyi yoludur.
• Aşı, çocukları ciddi hastalıklardan ve aşı ile önlenebilir
hastalıkların, bir kol veya bacağın amputasyonu, uzuv felci,
işitme kaybı, konvülsiyonlar, beyin hasarı ve ölümü içeren
komplikasyonlarından korur.
• Kızamık, kabakulak ve boğmaca gibi aşı ile önlenebilir
hastalıklar hala birer tehdittir. Çocukları enfekte etmeye devam
ederek her yıl hastaneye yatış ve ölümle sonuçlanabilen
vakalar görülmektedir.
• Aşılama, çeşitli bulaşıcı hastalık vakalarının sayısında dramatik
bir düşüşe yol açmasına rağmen, bu hastalıkların birkaçı,
hala bazı ülkelerde oldukça yaygındır ve uluslararası gezginler
tarafından taşınabilmektedir. Çocuklara aşı yapılmazsa,
bu hastalıklardan birini bir gezginden veya seyahat ederken
kolayca alabilirler.
• Önlenebilir hastalık salgınları, birçok ebeveyn çocuklarını
aşılamamaya karar verdiğinde ortaya çıkar.
• Aşı güvenli ve etkilidir. Tüm aşılar, güvenli olduklarından
emin olmak için bilim adamları, doktorlar ve federal hükümet
tarafından uzun ve dikkatli bir şekilde incelenmektedir.
• Amerikan Pediatri Akademisi, Amerikan Aile Hekimleri Akademisi
ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri gibi kuruluşların
hepsi önerilen aşılarla çocukların korunmasını güçlü
bir şekilde desteklemektedir.
• Aşı; aile üyeleri, arkadaşlar, büyükanne ve büyükbabalar dahil
önem verdiğiniz diğer kişileri korur.
• Çocuklara aşı yapılmazsa, aşılanamayacak kadar küçük
olan diğer çocuklara veya organ nakli alıcıları ve kanserli
kişiler gibi bağışıklık sistemi zayıflamış insanlara hastalık
yayabilirler. Bulaş, bu savunmasız insanlar için uzun
süreli komplikasyonlara ve hatta ölüme neden olabilir.
Hepimizin; kendi aile üyelerimizi aşılayarak birbirimizi ve birbirimizin
çocuklarını korumak adına toplumlarımıza karşı bir
halk sağlığı sorumluluğumuz bulunuyor. Bu yüzden aşılamaya
karşı dayanaksız söylemleri göz ardı edip, bilimsel gerçeklere göre
hareket etmeliyiz.
Aşı güvenlidir!
7
SAĞLIK
Simge Sarı
ASLILAND
Unsuz & Şekersiz Kakaolu
Kek
Mayıs sayısından herkese merhaba!
Karantina döneminden çıkamadığımız şu günlerde
hepimiz bol güneşli havada sahillerde “yuvarlanma”yı,
elimizde kahvelerimizle kafelerde saatlerce oturmayı, yaza
hazırlanmamız gereken bu dönemde enerji depolamayı
oldukça özledik, kabul edelim. Bu sürecin bizi mental olarak
yorması bir yana, evde kaldığımız halde fiziksel olarak da
yorulduğumu hissediyorum ben, kendi adıma. Sürekli aynı
şeyleri yapmaktan mı yoksa alıştığım düzenin böylesine
dışında olmaktan mı bilmiyorum fakat kendimi mental ve
fiziksel olarak toparlamak için sanki bu sürecin bitmesine az
kalmış gibi düşünmeye gayret ediyorum.
Gönlümüzce gezeceğimiz günlerin ne zaman geleceğini
henüz kestiremesek de o günler geldiğinde karantinadan
yuvarlanarak çıkmamak istiyorum. Can sıkıntısından sabah
akşam yemek yemeye odaklanmış durumdayım, günlerim
yediğimi yakmaya çalışmakla geçiyor ve takdir edersiniz
ki bu pek mümkün olmuyor. Bu yüzden yoğun spor
yaptığım zamanlardaki tariflerime yönelmeye karar verdim.
Oldukça yoğun miktarda çikolata barındıran bu tarifi ölçülü
tükettiğiniz miktarda tatlı krizlerinize birebir gelecektir.
Nisan sayısında tarifini verdiğim vanilya özütü burada da
işimize yarayacak. Eğer siz tat olarak biraz daha yumuşak bir
tarif dilerseniz, yine Nisan sayısındaki vanilya şekerinden de
bir miktar kullanabilirsiniz.
Şimdi tarife gelelim, kare fırın kabı ile standart 12 ya da
16 küçük dilim çıkacak bir tarif için:
- 4 paket bitter çikolata (3 paketi %70, 1 paketi %60 kakao
oranlı)
- 4 yumurta (sarısı ve beyazı ayrılmış)
- 1 paket kabartma tozu
- 1 çay kaşığı karbonat
- 1 tatlı kaşığı vanilya özütü
- Bir tutam tuz
- İsteğe göre vanilya tohumları
1. Çikolataları doğrayıp benmari usulü eritin.
2. Yumurtaların sarılarını ve beyazlarını derin iki kaba
ayırın. Yumurta beyazlarının içine tuzu ilave edin ve
yumurta beyazları kar gibi oluncaya dek çırpın. (Kabı ters
çevirdiğinizde dökülmeyecek kıvama gelmeleri gerekli)
3. Yumurta sarılarının içine vanilya özütünü, kabartma
tozunu, karbonatı, varsa vanilya tohumlarını, eğer
kullanacaksanız vanilya şekerini ilave edin ve çırpın.
4. Benmari usulü erittiğiniz çikolataları yavaş yavaş
yumurta sarılı karışıma ekleyin ve tahta kaşıkla karıştırın.
Burada çikolataların sıcaklığıyla yumurta sarılarını
pişirmemeye özen göstermeniz gerekiyor. Bu nedenle
erimiş çikolataları 3 parça halinde yumurta sarılarına ilave
etmek işinizi kolaylaştıracaktır.
5. Karıştırmış olduğunuz yumurta sarılı ve çikolatalı
harcın içine, kar haline getirdiğiniz yumurta beyazlarını
spatula ile 3 seferde ilave edin. Her ekleyişinizden sonra
spatula yardımıyla harcı alttan üste doğru karıştırın ki
kabarttığınız yumurta beyazları sönmesin.
6. Parça parça birleştirdiğiniz kek harcını yağlı kağıt
serilmiş kaba boşaltın ve önceden ısıtılmış fırında 175
derecede kürdan testi temiz çıkana kadar pişirin. (30-40
dakika sürecektir)
7. Fırından çıkarır çıkarmaz kesmeyin, kekin üstü kabuk
gibi olacak, o nedenle hemen keserseniz dağılacaktır.
Kendi kendine çökmesini beklemek daha güzel bir sonuç
almanızı sağlar.
Benim bu tarifte dikkat ettiğim en önemli husus ölçüleri
1’e 1 kullanmak. Yani 3 paket çikolata kullanacaksanız
tarifi 3 yumurta ile yapmalısınız. Bu ölçüye sadık
kaldığınız sürece bir sıkıntı yaşamazsanız.
Unsuz ve şekersiz olan bu tarif için aklınıza kötü şeyler
sokmak istemem fakat bu tarif nereye çekerseniz oraya
gidecek bir tarif. İsterseniz içine minik minik doğradığınız
karamel küpleri katabilirsiniz, belki biraz beyaz çikolata
eklemek istersiniz… Damak tadınıza kalmış. Vicdan
azabı çekmeden kararınca yemek istiyorsanız tarife sadık
kalın ve bu söylediklerimi unutun elbette, kulaklarımın
çınlamasına pek hazır değilim.
Aslı Çiçek Şahin
ASLILAND
8
SENDEN BENDEN BİZDEN
Pandemide Çocuk
ve İstismar
Değerli Raptiye okurları; çocuk istismarı ve ihmalinin
dünyada problem olarak algılanması ve buna yönelik
çalışmaların başlaması, 100 yıllık bir geçmişe sahiptir. Eski
çağlarda çocukların adeta bir meta, kazanç kapısı, kurban
ya da köle olarak görülmesi, bugün gerçek hayata böylesine
şiddetli yansımasa da ne yazık ki halen etkilerini fazlasıyla
göstermektedir. Çin, Hindistan, Peru gibi ülkelerde bebeklerin
suya atılması ve suyun üstünde kalmayı başarabilen “güçlü
olanın” yaşamaya hak kazanması, Roma’da babalara çocuklarını
öldürme, satma, terk etme izni verilmesi, Arap toplumlarında
kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi; dünyanın gördüğü
ve kayıtsız kaldığı yaşanmışlıklardır. Yasalar gereği saydığımız
birçok kültürde artık mümkün görünmese de bu geleneklerin
halen kimi ailelerce devam ettirildiği bilinen bir gerçek.
Bu ayki yazımda, günümüzde sık görülen çocuk ihmal ve
istismar şekilleri, üçüncü kişiler tarafından çocuğun uğradığı
istismarın nasıl fark edilebileceği ve alınabilecek önlemleri;
pandemi sürecinde evde olmak durumunda olan çocuk özelinde
sizlere aktarmak istiyorum. Zira bu süreçte evde ailesiyle birlikte
olan çocuğu istismar konusunda dikkate almak birkaç açıdan
çok önemlidir. Örneğin; okulda herhangi bir istismara uğramış
çocuğun bu süreçte ailesiyle evde geçirdiği vakit çok kıymetli
olacaktır. Çünkü istismarı deneyimlemiş çocuğu tanıyabilmek ve
henüz baş edilebilecek bir sorunken anlayabilmek çok kritiktir.
Bunun, ailesi tarafından fark edilmesi ise çok daha mühim
olacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne (World Health Organization-WHO)
göre çocuk ihmali ve istismarı; “18 yaşın altındaki çocukların
beden ve ruh sağlığını, sağ kalımını, gelişimini veya
ilişkilerindeki güven duygusunu olumsuz yönde etkileyen
her türlü fiziksel, duygusal, cinsel istismar, ihmal ve diğer
sömürü türleriyle sonuçlanan kötü davranışlar” olarak
tanımlanmıştır.
Duygusal istismar; çocuğa gelişimsel olarak uygun,
destekleyici bir çevrenin sağlanmaması, genel olarak
çocuğa karşı reddedici ve düşmanca tavır, katı biçimde
cezalandırma, çocuğun ruhsal sağlığını tehlikeye atacak
tarzda ağır sözlü tehditler, alay etme ve küçük düşürücü
davranış ve yorumlarda bulunma, aşırı ve sürekli eleştirme,
aşağılama, çocuğu her konuda suçlayarak günah keçisi haline
getirmektir.
Fiziksel istismar; çocuğun tıbbi bakımının yapılmaması
ya da geciktirilmesi, terk edilmesi, evden kovulması, uzun
süre başkalarının yanına bırakılması, bakımından kaçınmak
amacıyla sık sık kaldığı yerin değiştirilmesi, uzun süre yalnız
başına bırakılması, evdeki tehlikelere karşı korunmaması,
beslenme-giyim ve temizliğin yeterince sağlanmaması,
güvenliğin olmaması ve tehlikelere maruz bırakılmasıdır.
Çocuğun cinsel uyarı ve doyum için kullanılması, fuhuş
yapılmaya zorlanması, pornografi vb. suçlarda cinsel gibi
kullanılarak ile çocuğun alet edildiği her tür teşhircilik ve ırza
9 SENDEN BENDEN BİZDEN Ebru Gözüm
geçme davranışları cinsel istismar olarak tanımlanmaktadır.
Duygusal istismar sonucunda çocuğun; zihinsel ve fiziksel
gelişiminin, akademik performansının, IQ değerinin,
hafızasının, öğrenme kapasitesi ve beyin hacminin etkilendiği
literatürde yer alan çalışmalarda pek çok kez gösterilmiştir.
Duygusal istismara uğrayan çocuklarda geniş bir sosyal
ve davranış bozukluk çeşitliliği, depresyon, kaygı, kişilik
bozuklukları ve saldırganlık görülebilmektedir.
Çocuğa yönelik fiziksel istismar, tüm dünyanın bir sorunu
olmakla beraber kültürümüzdeki “kızını dövmeyen dizini
döver”, “annenin/babanın/öğretmenin vurduğu yerde gül
biter” gibi söylemlerle toplumun bilinçaltında kabul görmüş
bir fenomendir. Fiziksel istismarın tespiti duygusal istismara
göre daha kolaydır ve bu avantajdan faydalanılmalıdır. Çocukta
açıklanamayan yara, yanık ya da darbelerin olması, dudakta
yüzde şişlik, vücudun çeşitli yerlerinde morluk ya da kızarıklık,
sigara ya da kemer izi; fiziksel istismarın somut olarak görülen
en belirgin özelliklerindendir. Fiziksel istismara uğrayan
çocuklarda yeme bozuklukları, iletişim kurmada zorluk,
düşük özsaygı, depresyon, korku, çekingenlik, öfke, çatışma,
uyum problemleri, kendi kendine zarar veren davranışlar,
evden kaçma, ağrı şikâyetleri ya da rahatsız hareketler;
algılama, kavrama, dikkatini yoğunlaştırmada zorluklar ve
okul başarısında düşme gibi problemlerin yaşanması ise gözle
görülmeyen ve asıl önem arz eden psikolojik sonuçlarındandır.
Çocuğa yönelik cinsel istismar ise çocuk istismarı türleri
içerisinde saptanması en zor olan istismar türü olup tek bir
tanımı bulunmamaktadır. Bununla beraber çocuğun karşı
karşıya kaldığı bu istismar en yıkıcı olandır. Bir çocuğun, cinsel
istismara maruz kaldığını açıklayabilmesi; başlıca çocuğun
yaşı, güvenlik hissi ve bulunduğu ortam ile ilişkilidir. Genellikle
bu açılma birden değil, süreç olarak gözlenir. Çocuk, öncelikle
karşısındaki yetişkinin tepkilerini öngörmeye çalışabilir. Bu
süreçte öfke, suçlama veya diğer olumsuz tepkiler, çocuğun
konuşmasını kesmesine veya açıkladığı istismarı inkâr etmesine
neden olabilir. Çocuğun cinsel istismarı açıklamasına mutlaka
şefkat, özen ve sakinlikle karşılık verilmelidir. Çok hassas ve
güvenli alanını kaybetmiş bu çocuklara verilecek küçük bir
tepki, büyük bir geri çekilmeye sebep olabilir.
Dikkatle izlenmesi gereken cinsel istismar belirtileri; bakım
verene aşırı bağlanma, yersiz korku hissi, uyku problemi,
yaştan bağımsız yaşanan idrar kontrol sorunları, konuşmada
gerileme, okul reddi, içe kapanma, genital bölgelere fazla
ilgi, yeme problemleri, depresyon, hissizlik, öfke patlamaları,
kendine zarar verme eğilimi gibi sıralanabilir. Hepsi birbirinden
değerli olan bu belirtilerin erken fark edilmesi ve çocuğun
açılmasının sağlanabilmesi büyük bir kurtarıcı niteliğindedir.
Özellikle yakın çevresinden birinin kurbanı olmuş çocuk;
reddedilmekten, yanlışlanmaktan, ona inanılmamasından
çekinir ve sebep olacağı sonuçlardan korkar. Bu yüzden
paylaşmayı erteleyen çocuk dikkat edilirse mutlaka işaret
SENDEN BENDEN BİZDEN
10
verecektir. İstismara maruz bırakan kişinin adını
duymak bile onda değişime sebep olacaktır ve bunlar
ebeveynler için kaçırılmaması gereken önemli
ipuçlarıdır.
Ne yazık ki çocuğun istismar karşısında tek başına
yapabilecekleri kısıtlı olacaktır. Ancak yetersiz
değildir, çünkü çocuklara düzenli olarak verilecek
kendini korumaya yönelik eğitimler, çocuğun durumu
kanıksamamasını ve harekete geçmesini sağlar.
Çocuğun ona uygulanan doğru ve yanlış davranışı
birbirinden ayırabilecek bilgiye sahip olması onun
gerekli kişilere durum aktarabilmesinin önünü
açacaktır. Çocuğun eğitimi haricinde yapılabilecek
bir başka şey ise vatandaşların bu tip durumlarda ne
yapabileceği ile ilgili yeterli bilgiye sahip olabilmesidir.
Her vatandaş şahit olduğu istismar karşısında kolluk
kuvvetlerine başvurabilir ya da Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’na bağlı olarak 7/24 çalışan ALO 183 hattına
ulaşabilir.
Eve kapandığımız ve ailemizle vakit geçirdiğimiz bu
süreç, istismara uğramış çocukların, aileleri tarafından
fark edilebilmeleri açısından önemli bir fırsat olarak
görülmelidir. Yukarıda saymış olduğumuz istismar
belirtileri yetişkinler tarafından mutlaka bilinmeli
ve her zaman dikkat edilmelidir. Ebeveynler tarafından fark
edilmeyen istismarlar; çocukta mağduriyetin ve yaşadığı tarifsiz
deneyimin yüküne bir de aileye olan güvensizlik ve kopma
ekleyebilir.
Unutulmamalıdır ki hiçbir istismar türü, çocuğun tek başına
baş edebileceği, kaldırabileceği bir durum değildir. Doğru
ve özverili bir yaklaşım ile çocuk açılmaya ve sorununu
paylaşmaya daima meyilli olacaktır. Ebeveynler ve bakım
verenler bu konuda mutlaka sık sık bilgilendirilmeli, çocuklara
kendilerini fiziksel ve mental olarak korunma yöntemleri
öğretilmeli ve sık sık hatırlatılmalıdır. Ebeveynler ve çocuk
arasında kurulmuş anlayışlı ve sağlıklı ilişki, istismar sorunu
söz konusu olduğunda bu sorunu en az hasar ile atlamaya her
zaman daha elverişli olacaktır.
Evde çocuklarınızla geçirdiğiniz bu vakti, bir daha hiç bu
şekilde bulamayabilirsiniz. Bir dahaki oyun oynama fırsatınızda
her şey için geç olmuş olabilir. Hiçbir zaman mükemmel anne/
baba olmayacaktır, yeterince iyi anne-baba vardır ve bunun en
önemli sağlayıcılarından biri çocuğunuz için iyi bir dinleyici
olmaktır.
11
SENDEN BENDEN BİZDEN
Ebru Gözüm
TARİH 101
Mors Alfabesinin İcadı
Ülkeler arası iletişim ve gizli protokoller dönemler boyunca insanların
gizli kodlamalar kullanarak iletişim kurmasını zorunlu
kıldı. Bu gizli kodlardan biri olan Mors, kısa ve uzun işaretler
(. ve -) veya bunlara uygun olarak sesleri kullanarak karşıdaki
odak noktaya gönderilmesi yöntemidir. Telgrafın icadıyla birlikte
1832 yılında Samuel Morse tarafından 1835 yılında icat edildi.
1837 yılında bu teknik kullanılmaya başlandı ve tarihler 1840
yılını gösterdiğinde, tekniğin patenti için başvurular yapıldı.
Mors kodu ile gönderilen ilk mesaj İncil’den bir cümleydi. Fakat
orijinal Mors kodu kısa ve uzun sinyaller bütününden oluşarak
bir sayıya karşılık geliyordu. Ancak Mors kodlamasının orijinalinin
anlaşılması çok zordu. Daha sonra bu konu üzerinde Alfred
Veil ile ortaklaşa çalışmalar yürütüldü. Bulunan yeni yöntemde
gönderilen kısa ve uzun sinyallerin yanı sıra duraklamalar da
bulunmaktaydı. Zaman geçtikçe Mors kodunun iletilmesiyle
ilgili farklı metotlar kullanılmaya başlandı. Örneğin Mors kodu,
sesli olarak, radyo aracılığıyla veya lambanın yanıp sönmesiyle
iletilebilir hale geldi.
İlk telgraf hattı ABD’de ve Baltimore, Maryland ile başkent
Washington arasında kuruldu. İletilen ilk mesaj ise, bahsettiğim
gibi, İncil’den bir cümleydi. Orijinal Mors kodu, kısa ve uzun
sinyallerin birleşiminden oluşmaktadır. Bu kombinasyonlar
bir sayıya ve her sayı ise, bir harfe karşılık geliyordu. Aslında
oluşturulan sistem, Mors Alfabesi olarak adlandırılmasına
rağmen; İngiliz Alfabesi ve buna bağlı olarak oluşturulan
işaretlerin iki farklı versiyonudur. Bu türlerin birincisi olarak
bilinen Amerikan Mors Alfabesi, genellikle telgraf sisteminde
kullanıldı. İkinci sınıf olan Uluslararası Mors Alfabesi ise
duraklamaları kullanmadan sadece kısa ve uzun sinyallerle
haberleşme tekniği olarak tercih edildi. Fakat ilk geliştirilen
kodların uzunluğu nedeniyle telgraf şirketleri rahatsız oldular.
Bu nedenle 5 koddan oluşan kısaltmalar oluşturuldu.
Mors kodunun birinci versiyonu olan bu kodlama, günümüzde
ticari kullanım için rağbet görmemektedir. Kimi kaynaklarda bu
kodlama için “Demiryolu Morsu” terimi kullanılır. Bu kodlamada,
kısa ve uzun sinyallerin yanı sıra ara ve duraklarda yer almaktaydı.
Kodlama şekli kıtalar üzerinde bulunan telgraf sistemindeki
operatörler tarafından kullanılmaktaydı. Günümüzde
ise sistemin kullanıldığı mekânlara uygun olarak Demiryolları
bünyesinde bulunan müzelerde örnekleri mevcuttur.
Kodun ilk halinin anlaşılması ve iletimi oldukça zordu. İlk kodu
kullanan operatörler arasında iletişim, “klik ve klak” sesleri
ile sağlanmaktaydı. Klik, tuşa her basış ve klak ise, tuştan
parmağın kaldırılması ile oluşmaktaydı. Fakat bu seslerin
anlamlanması için aynı çıkması çok zordu. Örneğin “A” harfinin
iletilmesi için “klik-klak” yapılması gerekiyordu. Telgraf
operatörlerinin çoğu ilk önceleri demiryolu bünyesinde çalışan
personellerdi. Bu personeller daha sonra “Western Union”
ile birlikte haber ajanslarında çalıştılar. Hatta “bilimin dahi
çocuğu” Thomas Edison da daha gençken telgraf operatörlüğü
yapmaktaydı.
Modern Uluslararası Mors Alfabesi
Çağdaş Mors kodu olarak adlandırabileceğimiz bu haberleşme
protokolü, 1848 yılında Alman F. Clemens Gerke tarafından
oluşturuldu. İlk deneme çalışmalarının ardından resmi anlamda
ilk olarak Hamburg ile Cuxhaven arasında yani Almanya sınırları
içinde kullanıldı. Tabii ki bu kodu daha da geliştirilmek zorundaydılar.
Yapılan çalışmaların ardından 1865 yılında yapılan
son dokunuşlarla aynı sene içinde Paris’te bulunan Uluslararası
Telgraf Konferansı’nda “Uluslararası Mors Kodu” olarak Mors
terminolojisindeki yerini aldı. Günümüzde geçerliliğini koruyan
bu kod, ayrıca ITU (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği)
tarafından da meşrulaştırılmıştır.
Mors kodu kullanımının yararları nelerdir?
Öncelikle Mors kodu, radyo odaklı bir sistemle iletilmek istendiği
zaman çok basitleşebilir. Hatta bu kolay düzenek çok
cızırtılı ve düşük frekanslı ortamlarda dahi işlerliğini sürdürür.
Ayrıca Mors kodu için daha düşük bant genişliği yeterlidir. Mors
kodlamasının geliştirildiği bir diğer bölüm ise Q kodlarıdır.
Çünkü Mors kodlamasını sık sık kullanan amatör radyocular,
bu kodları kendi aralarında Q kodları ile kısaltmaktaydılar ve
radyo üzerinden kurulan iletişimlerde bu Q kodları kullanılırdı.
Alp Yıldırım
TARİH 101
12
13
TARİHE İZ BIRAKANLAR
Bill Gates
Merhaba Sevgili Raptiye okurları, dünyaca hepimiz tarihi
bir olaya tanıklık ediyoruz. Ülkelerin bile beklemediği ve
hazırlıksız yakalandığı şu salgın döneminin gelebileceği
uyarısı Bill Gates’in 2015 yılında yaptığı bir TED
konuşmasında görülebiliyor. Bu konuşmada Bill Gates,
dünyayı büyük salgına karşı uyarmıştı. Peki teknoloji
denince akla gelen Gates, nasıl oldu da bu virüs salgınında
da gündeme geldi? Gates’in kariyerine nasıl ulaştığını,
hakkında fazla bilinmeyenler ile birlikte anlamaya
çalışalım. Peki kimdir Bill Gates?
Bill Gates’in annesi öğretmen, babası ise avukattı. Gates’in
bilgisayar merakı çok küçük yaşlardan itibaren başlamıştı.
Henüz 12 yaşındayken bilişim kurslarına yazılmıştı. Gates,
ilk olarak Kuzey Seattle’daki devlet okuluna gitti. Daha
sonra Özel Lakeside Okulu’nda eğitimine devam eden
Gates, kişisel program yazmaya başladı. Gates böyle zor bir
işi yapmaya başladığında henüz 13 yaşındaydı.
Bill Gates’in ilk yazılımı: Traf-O-Data
Seattle’da gittiği Lakeside School’da bilgisayarla tanışan
Bill Gates, sıklıkla dersleri ekerek bilgisayar odasında vakit
geçirmeye başladı. İlk olarak, General Electric isminde bir
program yazan Gates bilgisayara karşı tic-tac-toe oynatan
bir yazılım geliştirdi. Daha sonrasında sınıf arkadaşı
Paul Allen ile beraber çalışmalara başladılar ve kısa
sürede Seattle’daki trafik akışını hesaplayan Traf-O-Data
isimli programı geliştirdiler ve 20.000 dolar kazanmayı
başardılar.
Microsoft nasıl kuruldu?
Bill Gates henüz lisedeyken tüm “World Book” Ansiklopedi
serisini okudu. Evet, hepsini.
Bilgisayara olan merakı, SAT’de 1600 üzerinden 1590
puan alması ve biraz da babasının etkisiyle 1973 yılında
Harvard’a kabul edilen Gates; bu prestijli okulda
derslere katılmak yerine zamanını poker ve video
oyunları oynayarak geçirdi. Tüm bu durum eski ortağı
Paul Allen’ın ona gösterdiği bir makale sonrasında değişti.
Dünyanın ilk mikrobilgisayarı Altair 8800 hakkında
bilgi sahibi olan Gates ve Allen burada bir fırsat gördüler
ve bilgisayarın Meksika’daki üreticisi MITS’i arayarak
Altair için oldukça popüler bir programlama dili olan
BASIC’e sahip olduklarını söylediler. Altair’in üreticileri bu
programla ilgilendiler ve denemek istediklerini belirttiler.
Ancak Paul ve Bill’in elinde herhangi bir program yoktu.
Bunun üzerine okula dönüş yapan Gates, Allen ile sabah
akşam Harvard’ın laboratuvarlarında program üzerine
çalışmaya başladı. Ellerinde Altair isimli bilgisayardan
olmadığı için yazılımın çalışıp çalışmayacağı hakkında
en ufak bir fikirleri yoktu. Allen, Meksika’ya gittiğinde
dahi programın çalıştığına dair bir kanıtları yoktu. Ancak
şansları yaver gitti ve program çalıştı. Bunun üzerine
Bill Gates, Harvard’ı bıraktı ve ortağı Allen’ın yanına
Meksika’ya gitti. Tüm bu süreçler ilerlerken Bill Gates,
Microsoft’un bir çalışanı olan Melinda French ile 1 Ocak
1994 yılında evlendi. Washington’da yaşayan çiftin 3
çocukları bulunmaktadır.
Adnan Ayvaz TARİHTE İZ BIRAKANLAR 14
Microsoft nasıl kuruldu, nasıl dünya devi oldu?
Bill Gates, Meksika’dayken ehliyetsiz araç kullanmaktan
ve kırmızı ışıkta geçmekten dolayı tutuklandı. Ayrıca
Meksika’ya taşındıktan kısa süre sonra, MITS kapandı.
Ancak, bu durum Microsoft’u etkilemedi. O dönemde, ikili
aralarında Apple’ın da olduğu başka teknoloji şirketlerine
yazılım hizmeti veriyorlardı. Meksika serüvenlerini 1979’da
sonlandırarak Seattle’a taşınan ikili, Microsoft’un altın
dönemi için döndüklerini o zamanlar bilmiyorlardı. Bill
Gates, IBM’in yeni bilgisayarlarının yaşadığı yazılım
sıkıntısını öğrenmesi üzerine küçük bir girişimle
50.000 dolara mal olan bir yazılım altyapısını satın
aldı. Onu MS-DOS (Microsoft Disk Operating System)
haline getiren Gates, IBM’e satışını gerçekleştirdi.
Böylesine olağanüstü bir iş planının arkasındaki deha olan
Bill Gates, diğer bilgisayar şirketlerine satabilmek adına
lisansı da elinde tuttu ve Microsoft’un engellenemeyecek
yükselişi böyle başladı.
“İnovasyon, inanılmaz hızlı bir şekilde ilerlemektir.” –
Bill Gates
Gates’in öngördüğü üzere, IBM satışından sonra
diğer bilgisayar şirketleri de aynı teknolojiyi ellerinde
bulundurmak istediler ve kendi yazılımlarını yazmaktansa
daha ucuza mal olacak olan MS-DOS’u kütüphanelerine
eklemeye karar verdiler. Bunun sonucu olarak MS-DOS
sektörün standart yazılımı haline geldi ve Microsoft’un
satışları sadece bir senede 7 milyon dolardan 16
milyon dolara yükseldi.
Bir hayırsever olarak Bill Gates
2008 yılında, Bill Gates Microsoft’tan ayrılacağını açıklayarak
görevini Satya Nadella’ya devretti. Aktif olarak yönetim
kurulunda olmasa da %6,4’lük hissesiyle Microsoft’un
en büyük hissedarı olmaya devam ediyor.
Bill Gates’in böyle bir karar almasındaki temel motivasyon,
eşiyle beraber kurduğu The Bill and Melinda Gates
Foundation’a yönelerek sağlık, eğitim ve düşük gelirli
topluluklara yatırım odaklı işleri desteklemek istemesiydi.
Tüm eforunu bu alana yönelten Gates, milyarlarca dolarlık
bir fon kurarak sosyal problemlere eşiyle beraber çözümler
ve projeler üretmeye devam etmekte.
“Eğer Amerika’da düşük gelire sahipseniz, hapse
girme olasılığınız 4 yıllık bir fakülteyi bitirmenizden
daha yüksek. Bu bana hiç adil gelmiyor.” - Bill Gates
Bill Gates kendisini bir “geek” olarak tanımlıyor ve çocukken
en sevdiği iki oyunun Risk ve Monopoly olduğunu
söylüyor. Onun ulaştığı başarı elbette bir tesadüf değil. O
inovasyonun, riskin ve sıkı çalışmanın getirilerinin farkında
olan çok iyi bir iş insanı ve iyi bir hayırsever.
Bill Gates’in merak edilen evi
Washington’da bulunan ev tam 7 yılda inşa edildi. Evinin
bulunduğu plajdaki kumlar Karayipler’den ithal ediliyor.
Evin bulunduğu arazide yapay bir dere bulunuyor.
Havuzun içinde özel ses sistemi sayesinde ve havuzun
içindeyken bile müzik dinlenebiliyor. Evin içinde 24
banyo ve 6 mutfak var. Evde bir trambolin odası da
15 TARİHTE İZ BIRAKANLAR
mevcut. Ayrıca Bill Gates, muazzam bir kütüphaneye sahip.
Bu kütüphane, 30 milyon dolardan fazla ödenerek alınan
el yazması kitaplara ev sahipliği yapıyor. Evin lüks bir
sinema odası var ve bu ev sineması 20 kişiyi ağırlayabilecek
kapasitede tasarlanmış. Bill Gates evinin garajlarının ise 23
araba kapasiteli olduğu söyleniyor.
Bill Gates hakkında ilginç bilgiler
• Bill Gates lise yıllarında, ders programını kız öğrencilerin
yoğunlukta olduğu sınıflara göre düzenleyebilmek için
okulun bilgisayar sistemini hacklemiştir.
• Bill Gates 31 yaşında milyarder olarak, tüm zamanların
en genç milyarderi olmuştur.
• Yaptığı hayırseverlikler neticesinde 1995 yılında Britanya
Kraliyet Nişanıyla onurlandırılmıştır.
• Çocuklarının hayata çok büyük bir mirasla başlamasını
doğru bulmayan ve milyarder olan Gates, çocuklarına
10’ar milyon dolar bırakmayı uygun görmektedir.
• Bill Gates iş başarılarının yanı sıra ayrıca tam bir hayırseverdir.
Gates’in savaş sebebiyle zarar gören ve hastalıklarla
mücadele eden insanlara bugüne kadar 30 milyar
doları aşan tutarda yardım yaptığı bilinmektedir.
• Bill Gates ve eşi Melinda Gates tarafından yönetilen Bill
ve Melinda Gates Vakfı; açlık, sıtma gibi küresel sorunları
çözmeyi amaçlamakta ve kâr amacı gütmemektedir.
• Wuhan’daki 4. evre viroloji laboratuvarının patentinin
de Bill ve Melinda Gates Vakfı’na ait olduğu belirtilirken,
2019’un ortalarında virüsten korunma üzerine Çin’de
yapılan tatbikata Gates Vakfı’nın da katılmış olması dikkat
çekici. Bunun haricinde Gates Vakfı’nın Almanya’da
koronavirüse karşı aşı geliştiren ABD Başkanı Donald
Trump’ın telif hakları için teklif götürdüğü Curevac firmasına
yakın zamanda hissedar oldukları ifade edildi.
• Bu söylentilere rağmen Gates ailesi ilk önce Mart ayı
başında koronavirüsle savaş için 10 milyon dolar, sonrasında
da 100 milyon dolar bağışta bulunmuştur.
Umarım beğendiğiniz bir yazı olmuştur. Sağlıkla kalın.
TARİHTE İZ BIRAKANLAR
16
KÜLTÜR & SANAT
TIYATROLAR.TV
SALT ONLINE
Gösterimdeyken kaçırdığınız, fırsat bulup izleyemediğiniz
ya da şehrinize gelmediği için ulaşamadığınız
oyunlar artık ekranınızda. TiyatrolarTV ile tiyatronun
ruhunu dijital çağa, arşiv niteliğindeki oyunları dijital
platforma taşınıyor. İstediğiniz oyunu kiralayıp tiyatro
sahnesini evinize getirebilirsiniz.
Ankara ve İstanbul’da faaliyet gösteren müzenin arşiv
ve koleksiyonları online erişime açık. Dilediğiniz
içerikleri inceleyebileceğinizi düşünüyorum.
ARŞİV
RADYO TİYATROSU
ARKAS SANAT MERKEZI
PODCAST
TRT Arşivi’nin eserlerinden Radyo Tiyatrosu sayesinde;
Zeki Alasya, Tuncel Kurtiz, Müşfik Kenter gibi birçok
ünlü ismin seslendirdiği yapımları ve Victor Hugo,
Dostoyevski, Molière gibi ünlü yazarların yapıtlarını
Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.
Ziyaretçilerin 3 boyutlu sanal gerçeklik farkıyla gezebileceği
Arkas Sanat Merkezi internet sitesinde birçok
farklı konsepte sahip toplamda 20 sergiyi online olarak
ziyarete açtı.
MÜZE
17
KÜLTÜR & SANAT
Ayşe Doğa Ülgen
İSVEÇ KRALIYET OPERASI
BERLİN FİLARMONİ ORKESTRASI
İsveç Kraliyet Operası; dans, opera, müzikten oluşan
birçok zengin içeriğini ilgilisi için nline olarak erişime
açmış durumda.
Berlin Filarmoni Orkestrası, performanslarına online
olarak devam ediyor. 1 aylık ücretsiz üyelikle canlı
olarak izleyebileceğiniz yayınlar için kayıt olmak gerekli.
MÜZİK
MÜZİK
ONE DAY AT A TIME
UNBREAKABLE KIMMY SCHMIDT
DİZİ
Dizinin konusu eski bir asker olan Penelope’nin günlük
hayatını ve eşinden boşanmasıyla birlikte yaşadıklarını
konu alıyor. Ana karakter; hayatında yaşadığı ailevi
ve iş sorunlarına rağmen dik durmaya çalışmaktadır.
Yüzümde tatlı bir tebessümle izlediğim, yer yer kahkahalarımı
tutamadığım, dram sahneleriyle beni duygulandıran
tatlı ve beğeneceğinizi umduğum bir dizi.
Bir tarikat üyesi olan Kimmy ve üç arkadaşı, kıyametin
kopacağına inandırılıp 15 yıl bir sığınakta tutsak edilir.
Dört kadın, bir polis operasyonu ile tutsak oldukları
yerden kurtarılır. Geride kalan onca yıl sonrasında
geçmişini telafi etmek isteyen Kimmy, New York’a giderek
yeni bir hayat kurmaya karar verir. Kahkahalarla
izlemesem de beni gülümseten ve kafamı dağıtan çıtır
çerez bir dizi.
DİZİ
KÜLTÜR & SANAT
18