13.02.2021 Views

4.sayı

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Vefalı Ve Nahif

Malatyalılar

SAYI 4

ŞUBAT 2020

AH KORANA

SEN NE OLASIN

SAYFA 08

MACERA

KANYONU

MALATYA BELEDİYESİ

TARİHÇESİ

SAYFA 18

SAYFA 22

Zeynep

&

Kamil

12


FOTO BILAL

ANI YASA

KUAFÖR

DÜĞÜN ALBÜM ÇEKİMİ

ÇOCUK ALBÜM

ÇEKİMİ

DIŞ MEKAN

STÜDYO

GELİNLİK

NİŞANLIK

ABİYE

BİNDALLI

Sube 1: Zapcioglu Cad No 35 SITMAPINARI/MALATYA

Şube 2: Polisevi yanı no 1/3 SITMAPINARI/MALATYA

GSM: 0531 635 15 15 TEL: 0422 212 57 56 www.studyobilal.com


BU

SAYIDA

06 16

YAMA

DAĞI

Diğerleri

04 İLK GÜN Kİ HEYECAN

TABLO

GİBİ

05 NECİP CENGİL

08

AH

KORONA

NE

OLASIN

10 GÜLSEREN YAVAŞOĞLU

18

MACERA

KANYONU

11 İRFAN AKSOĞAN

11

AYHAN

ÖRSEL

24 PAYLAŞIMLAR

20

İSPENDERE

İçmelerİ

28 LEZZET-İ MİŞMİŞ

12

Zeynep

kamil

30 BUZLUK MAĞARALARI

22

MALATYA

BELEDİYE

TARİHİ

14 26

KAYISI

TADINDA

HAYADANA

ÇIKMAK


Vefalı

Malatyalılar

ve

Nahif

İnsanlar

Yurdu

vefalivenaifmalatyalilar.com

Vefalı Malatyalılar ve

Nahif insanlar yurdu

İLK GÜNKÜ HEYECANLA

Grup dergimizin 4.sayısı ile karşınızdayız.

Yine Malatya koksun, Malatyalı koksun

Kayısı tadında olsun diye büyük çaba sarfettik.

Sizlerin beğenisi bizlerin yorgunluğunu

ortadan kaldırmakta, hatta gelecek sayının

daha güzel olmasını teşvik etmekte.

Grubumuz kurulduğu ilk günden itibaren

çok güzel faaliyetlerde bulunduk.

Yaptıklarımız Malatya ve Ülke basınında

yer buldu. Bunlar kaybolmasın kayda geçsin

amacıyla da bu dergiyi çıkarmaya karar

verdik.

İlk sayımızdan itibaren tüm okuyanlardan

mükemmel ötesi olumlu karşılık bulduk,

telefonlar aldık, mesajlarla düşünceler bildirildi.

Onlarca hemşerimiz derginin kağıda

dökülmesini istediklerini söyledi. ‘Evimizde

kütüphanemizde ve büromuzun sehpasında

olmasını isteriz’ dediler.

Hemşerilerimiz ne isterlerse biz varız.

Vefalı ve naif

Malatyalılar

Mesela bu dergiyi çıkarma fikri. ilk

toplantımızla birlikte oluştu. O günlerde,

bana grupla ilgili neler organize

edeceğimi soran kardeşlerimizden Aynur

Yalçın’a bu dergiden bahsettiğimde çok

heyecanlandığını gördüm. Bana hemen bu

dergi çıksın demişti.

O gün olmadı ancak bu gün çıktı.

0535- 516 02 58

Siz vefalı, nahif, yufka yürekli, narin, nazik

ve kibar hemşerilerimizle büyük bir şey

paylaştık.

Gerek tasarımı, gerekse içeriği ile emsallerinin

çok ötesinde bir dergimiz oldu.

Her öneriye hazırız. Okuyun yorumlarınızı

yapın ki, daha iyiye ulaşalım.

Sağlıkla kalın.


NECİP CENGİL’İN

PAYLAŞIMI

Küçüktüm ekşili ekmeğe salça isterdi canım

Elimde ekmeğim, yolların çamuruna banar bir yanım

Su almaya sokağın sonu çeşmeye giderdi anam

Okumak hevesimdi, tepemde gözlerimi yoran gaz lambam

Tatlı satardım sokaklarında Taştepe, Şehit Fevzi’nin

Bir elim tepsiyi tutardı, diğeri kemersiz pantolonumun

Siyah önlüğümün söküğünü beyaz iplikte dikerdi anam

Hepsi tek odada yazılırdı deftere bütün hayallerimin


YAMA DAĞI

Yazın dolar, kışın boşalır, hayvanın

hasının yetişir, balın kralı üretilir.

Malatya merkeze o kadar yakın mekanlar var ki, özellikle

yaz aylarında hemşerilerimiz, doğa ile baş başa bir

yerde kahvaltı yapmak için buraları tercih ediyorlar.

Bu kahvaltı yerlerine gidince akıla Van geliyor hep,

Van’da kahvaltıda 10 çeşit peynir, 10 çeşit reçel, 3 çeşit

bal, 40 çeşit yöresel hububat ve sebzelerden yiyecek

getiriyorlar insanın önüne, sosis, salamın ne olduğunu

dahi bilmiyorlar, yörede yetişen küçük ve büyük

başlardan hazırlanan sucuk ve köy yumurtaları da var.

Bunu söylediğinizde, yani Malatya’nın yerel ürünlerinden

hazırlanacak sofra daha lezzetli olur dediğinizde

oradan kovula bilirsiniz.

Bu kadar iğneden sonra sofrasına tutulacağımız bir

yer var ki, aşını misafiri ile paylaşmaktan haz duyan

insanların yaşadığı yere gelelim.

Burada hava sert, su sert, insanı merttir. Burası Yama

Dağıdır

Yazın dolar, kışın boşalır, hayvanın hasının yetişir, balın

kralı üretilir.

Kahvaltıda parmaklarını yersin. Hepsi yerlidir, ithalin

Vefalı ve Nahif

Malatyalılar

6 Vefalı ve Nahif Malatyalılar


Havası sert, suyu sert, insanı

mert olur.

yüzüne bakılmaz.

Yazın göçerler nedeiyle

nüfus artar, bir çok yerde

etkinlikler düzenlenir.

Yama dağında koyunun

tadı da başkadır, arının

yaptığı balda.

Kurulan çadırlarda çocuklar

doğa ile çoşar oynar,

koyun ve kuzular onlara

eşlik eder.

Sosyal medyada Yama

Dağı ile ilgili paylaşımlar

herşeyi daha iyi anlatıyor.

Bu sayfanın oluşumunda,

Ali Bal, Edip Mehmetoğlu,

Fatih Karatepe, Gazi Kılıç,

Hamit Aslan, Kazım Kılınç, Kenan Kaya, Muhammed

Çolak ve Salman Güler kardeşlerimizin katkıları

olmuştur.

Vefalı ve Nahif Malatyalılar

7


Ah Korona

Sen ne olasın!

Ankara bir toplanmıştı. Bunlar kimdi, gökten mi düşmüştü.

Kimse bir şey anlamamıştı. Bilemediler Malatya sevgisini..

Malatyalı bir işe giriştimi, o işte

lider olmak ister, bu bir hedef

değil karakterinde var olan bir

özelliktir. Bakın 2 Cumhurbaşkanı,

Başbakanlar, Siyasi Parti başkanları

yetiştirmiştir. Sinema dünyasında

lider aktörleri vardır. Müzik dünyası

adeta Malatyalılardan sorulur. Durum

böyle olunca 3-5 Malatyalının olduğu

yerde hareket vardır, güzellikler vardır.

8 Vefalı ve Nahif Malatyalılar


Özledik

Muhabbetinizi

Sibel Yazgan, Yusuf Gül ve Özer Özer

zoru kolay eden, Malatya ve Malatya

aşığı özel insanlar.

Malatyanın kimliği denilen mekanlar yok edilirken,

adı Malatya’nın kültürü olan kurumlara komşu, hatta

yüzlerce kilometre ötedeki ilden atamalar yapılınca

bu gurubu kurmak şart olmuştu. Kurduk ve henüz

30-40 kişi iken Ankara’dan bir hemşerimiz telefon

açtı, sohbetimizde sanki kardeşle sohbet ediyorduk.

Tam bir Malatyalı idi. Sonra tanıdıkça çok sevdik. Bu

kardeşlerimiz

1

2

3

SİBEL YAZGAN: Bir Malatya hanımefendisi. yufka

yürekli, karıncayı dahi incitmeyen çok güzel

bir hemşerimiz.

YUSUF GÜL: Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir

hemşerimiz. İşleri kolaylaştıran, Malatyalıların

Ankara’daki elçisi.

ÖZER ÖZER: Nahif bir kardeşimiz. Gönül

kırmaktan korkar. Arkadaşlığı, dostlu doyumsuzdur.

ANKARA SEN ÇOK YAŞA

Tadı damaklarda kalan bir toplantıydı Ankara’da

Hakimevi’ndeki buluşma. Birbirinden hanımefendi ve

beyefendi hemşerilerimiz, aileleri ile birlikte gelmişlerdi.

Ortam Malatya kokuyor, Malatyalı kokuyordu. Belki

birbirlerini çeşitli toplantılarda dernek gecelerinde

görüyorlardı ama ilk kez bu kadar heyecanlı ve canlı

bir toplantı olmuştu. Bu toplantı belki de çok büyük

buluşmanın konuşulmasına yaradı. Ancak ne varki virüs

olayı patlak verdi. Bu nedenle Ah Korona Sen Ne Olasın

demek geçti içten.

TADI DAMAKLARDA KALDI

Başkent’teki bu güzel toplantı o kadar güzel oldu ki, tadı

damaklarda kaldı. Kimler yokdu ki. Milletvekiller, kurum

müdürleri, avukatlar, futbolcular, yazarlar her meslekten

hemşerilerimiz. Pandemi sonrası hemşerilerimiz aylardır

kapalı kalmanın acısını yoğun çıkaracaklardır.

Vefalı ve Nahif Malatyalılar

9


gülseren

yavaşolu

ARMAĞAN

Seher de duyduğum ses,

Bir solukta aldığım nefes,

Bana şükre yetmez mi?

Bu gönül güzeli sevmez mi?

Renkleri boyar dururum.

Sanatta hakkı arar bulurum,

Bu gönül iyiyi sevmez mi?

Severken varlığa şükretmez m?

Her canlı armağandır mevladan,

Neler yaratmış neler sunmuş yaradan

İşte sana en büyük armağan,

Bu gönül güzeli sevmez mi?

evdiğinde hakkı görmez mi?

10 Vefalı ve Nahif Malatyalılar


Ayhan Örsel

Vefalı ve Nahif

Malatyalı

İyi ki bizimlesin

Zaman zaman gerek face

sayfamızda gerekse dergimizde

hemşerilerimizi hatırlatıyoruz..

Bu sayfamızda yine güzel

bir hemşerimize ayırdık.

Vefalı, nahif, kibar, nazik, hatır bilir,

yufka yürekli bir kardeşimiz Ayhan

Örsel sayfamızın konuğu oldu.

Malatyalılık özelliklerini kendine

toplamış olan kardeşimiz,

gerçekten çevresinde sevilen,

olmadığında yokluğu hissedilen

güzel yürekli bir insan.

Karıncayı incitmeyen, adalettende

şaşmayan bu kardeşimize

sğlıklı, mutlu, refah içinde nice

yıllar dileriz. İyiki bizimlesiniz.

İRFAN AKSOĞAN’I KAYBETTİK

Mekanı cennet olsun

Bir yıl öne yüzünü gösteren lanet Korona

virüsü bir güzel Malatyalıyı daha bizden

aldı.

Malatya eşrafından olup, yıllarca PTT

Merkez Müdürlüğü yanında Halep

Caddesi’ne çıkan sokakta çocukluk ve

gençliğini geçiren İrfan Aksoğan, gerçekten

tüm tanıyanlar tarafından sevilen

bir kişilikti.

İrfan Aksoğan tam bir Malatyalıydı.

Karıncayı dahi incitmekten çekinir,

arkadaşlarına, dostlarına önem verir,

onların mutluluğu ile sevinir, üzüntüleri

ile kederlenir, örnek bir insandı.

İrfan Aksoğan’a Allah’tan rahmet, eş,

dost ve akrabalarına sabırlar dileriz.

Mekanı cennet olsun.

Vefalı ve Nahif Malatyalılar

11


ZEYNEPKAMİL

Ülke genelinde, yürek sızlatan, kederlendiren,

düşündüren ve duygu yüklü öyle

hikâyeler var ki, araştırıldığında birçoğunun

günümüzde de izlerinin sürdüğünü görmek

mümkün oluyor. “Bastığın yerleri toprak diyerek

geçme tanı” diyen şairin öğüdü ile yola

çıkılıp incelendiğinde; bazen bir çeşme, bazen

bir mezar, bazen bir yapının ruhunun olduğu,

biraz dikkat edildiğinde hikâyesini fısıldadığını

duymak mümkün oluyor.

Bu bir çeşme, köşk olabiliyor, okul veya

sokak olabiliyor. Hikâyenin yüklenmesi ile birlikte

yapı daha da bir anlam kazanıyor, daha bir

değerleniyor.

Bu sayfamızda ilgi ile okuyacağınız, bir

semte ve bir hastaneye ismini veren iki kişinin

yaşadığı duygu yükünü konu edeceğiz.

Dergimize Arapgir’den katkı veren Ayfer Zencirkaya

bu sayımızda önce duyduğu sonra da

araştırdığı, sizin de ilgiyle okuyacağınız bu güzel

yaşanmış yazıyı hazırladı.

Bu bir aşk hikâyesi, 18. yüzyılda yaşanan

saygın, özenilecek bir aşk hikayesi. Böyle

olduğu için de hala yaşamakta, İstanbul

Üsküdar’da bir semte isim olmakta, Zeynep

Kamil Hastanesi ile de dim dik ayakta durmakta.

Mısır’da doğan ve İstanbul’da ölümsüzleşen

aşkın kahramanları Arapgirli Yusuf Kamil ile

Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın kızı

Züleyha Zeynep’tir.

Yusuf Kamil Arapgir’de yoksul bir ailenin

çocuğu iken küçük yaşta yetim kalır. Amcası

Osman Paşa yanına alır, bakar ve okutur. Yusuf

Kamil, zeki, becerikli, dürüst ve çalışkan

bir çocuktur. 21 yaşında Divan-ı Hümayun

Kalemi’ne katip olur. 4-5 yıl İstanbul’da

çalıştıktan sonra Mısır’a, Vali Kavalalı Mehmet

Ali Paşa’nın sarayına atanır.

Züleyha Zeynep, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet

Ali Paşa’nın 3 kızından biridir. Hidiv

Sarayı’nın prensesidir. Çok güzel, narin, duygusal

ve içi insan sevgisiyle doludur. Kahire’nin

yoksullarına yardım eder. Herkesin dertleriyle

ilgilenir. İsteyeni çoktur ama babası kızına

12 Vefalı ve Nahif Malatyalılar


DUYGU YÜKLÜ BİR AŞK

layık ince ruhlu birini aramaktadır.

Kader, Yusuf Kamil ile Züheyla

Zeynep’i Kahire’de buluşturur. Katip

Kamil, Hidiv Sarayında işe başladıktan

sonra Vali Mehmet Ali Paşa ile tanışır.

Kısa sürede gözüne girer, güvenini

kazanır. Konuşması ve yazılarıyla

öylesine etkiledi ki, bir süre sonra

Mısır Hazinesinin katibi olur. Yeni

görevi nedeniyle sık sık valinin yanına

çıkıyor ve kızı Züheyla Zeynep’i görüyordur.

İkisi de birbirinden etkilenmiştir.

Gel zaman, git zaman Kamil, Mehmet

Ali Paşa’ın evladı gibi olur.

Sürekli rütbe atlıyor, 30’lu yaşlara gelince

artık albaydır. Ve bir gün Paşa

Kamil’i çağırır; “Zeynep ile birbirinize

yakışıyorsunuz. Kızımı sana

nikahlıyorum” der. Dillere destan bir

düğün yapılır.

Bu evliliğe sarayda karşı çıkan çoktur.

Bir halk çocuğu Kavalalı ailesinden

nasıl kız alabilir derler. Sarayın huzuru

kaçmıştır. Mehmet Ali Paşa ortalık

yatışsın diye 1845 yılında Kamil’i kısa

süreliğine İstanbul’a gönderir.

Sultan Abdülmecid, kızı Adile

Sultan’ı evlendirmeye karar verir.

Kamil bizzat sultana Mehmet Ali

Paşa’nın tebriklerini ve hediyelerini

sunar. Sultan ile aralarında sıcak

bir dostluk oluşur. Abdülmecid

onu Mirimiranlık (beylerbeyi) rütbesine

yükseltir. Kamil Mısır’a geri

döndüğünde bütün kayınbiraderleri ile

Mısır’ın ileri gelen eşraf ve devletluları

kendisine cephe almıştır. Bir süre sonra

Kamil ile Zeynep’in mutlu hayatı kabusa

dönüşür. Önce Mehmet Ali Paşa,

ardından yerine geçen oğlu İbrahim

Paşa vefat eder. Yeni Vali Abbas Paşa,

Kamil’e diş bileyenlerin başında gelir.

Koltuğa oturur oturmaz Kamil’e

boşanacaksın der. Direnince Asvan’a

sürgüne gönderilir. Hastalanır, doktor

vermezler. “Ya boşanacaksın,

ya zindanı boylayacaksın” derler.

Tam zindanı boylayacakken, prenses

Zeynep’in gönderdiği terliği alan

Kamil, terliğin astarındaki gizli aşk

mektubunu okur. “Hastasın, zindana

girme. Seni ömrümün sonuna kadar

bekleyeceğim.” Kamil bu satırları

okuduktan sonra gönül rahatlığıyla ve

hiç tereddüt etmeden kendisine zorla

uzatılan boşanma belgesini imzalar.

Zaman su gibi geçer. Kamil’in

sürgündeki üç ayı dolmuştur. Bir yolunu

bulur ve Sultan Abdülmecid’i durumundan

haberdar eder. Çok sinirlenen

sultan Abdülmecid, Mısır Valisi Abbas

Paşa’ya sert bir ferman gönderir,

“Bizzat kendin Asvan’a gidip, Yusuf

Kamil’i sağ salim buraya gönder” der.

Ferman padişahındır. Sürgün bitmiş,

Kamil İstanbul’a dönmüştür. Sıra

prenses Zeynep’i getirmeye kalmıştır.

Yine bir yolunu bulup derdini sultana

açar. Abdülmecid, Abbas Paşa’ya yine

bir ferman yollar, “Tez elden Züleyha

Zeynep hanımı İstanbul’a gönder” Abbas

Paşa Prenses Zeynep’i gönderir.

Yıllar sonra Kamil ile Zeynep nihayet

birbirine kavuşmuştur. Eski evlilere ikinci

kez nikah kıyılır. Nikahın şahitliğini

Sadrazam Reşit Paşa ve Şeyhülislam

Arif Hikmet Bey yapar. Üsküdar’da bir

yalıya yerleşirler. Zeynep, kocasına

kavuşmasının mutluluğuna tutunmuş,

iyiliklerini de artırmıştır. Çocukları

olmamış ancak, onlar birçok yetime

ana baba olmuşlardır. Sonra

Üsküdar Nuhkuyusu’nda bir arsa

alırlar ve 100 yataklı bir hastane

kurarlar. Hastalar burada ücretsiz bir

şekilde şifa ararlar. Göz kamaştıran

bahçesi, külliyesi. Hatta külliyeyi bir

de camii ile taçlandırdılar. Zamanı

geldiğinde yan yana yatacakları türbeyi

bile unutmadılar, yıllar sonra

bugün, hastanenin bahçesindeki

türbede Prenses Zeynep ile yoksul

delikanlı Kamil yan yana yatmaktadır.

Çok insan Zeynep Kamil’i tek bir kişi

sanır. Oysa bu hastane bize Zeynep

Hanım ile Kamil beyden kalan bir

hatıradır. 1862’de kurulmuş bu hastane,

bugün bulunduğu semte de

adını veren, “Zeynep Kamil Kadın

ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve

Araştırma Hastanesi” adıyla bildiğimiz

o yerdir. Mısır’da doğan, tarihin sevgi

bahçesinde yeşeren ve İstanbul’da

ölümsüzleşen bir aşkın ürünüdür.

Şimdi; İstanbul’da Zeynep Kamil

Mahallesi’nde gezmek, Zeynep Kamil

Hastanesi’nde tedavi olmak çok daha

farklı olacaktır.


KAYISI TADINDA

Malatya va Malatyalı kokan kayısı

tadında buluşmalar

Tadı damağımızda kaldı. 2019 yılının Ağustos unun son günlerinde

grubumuz kuruldu. Öylesine beyefendi ve hanımefendilerdiki

sohbetlerimiz Malatya ve Malatyalılar üzerine idi. Bu kadar

birbirini iyi anlayan topluluk az gelmiştir belkide. Sorunlarımız,

sevinçlerimiz, üzüntülerimiz aynı idi. Bu nedenle her toplantı sonunda,

bir sonrakini planlama ihtiyacı duyuyorduk. 2020 yılına

girdikten sonra olanlar oldu. 24 Ocak ta derpremle sarsıldık. Tam

dindi dedik 4 Nisan için Malatya, İstanbul, Ankara, Balıkesir İlçeleri,

İzmir, Çandarlı, Bursa, Eskişehir, Mesin de mekanlar ayarlanmış

ve proğramlarımızla ülkede konuşulacaktık. Bu hazırlıklar devam

ederken, sırada ben varım diyen Korona Virüsü her şeyi alt üst etti

, tüm etkinlikleri iptal ettik. İnşallah bu günler geçecektir.

14 Vefalı ve Nahif Malatyalılar


3

1

7

4

2

6

5

1. İsmail Özelçi, Erol Kurhan, Celal Türker (ANKA Koleji Yön.Krl.Bşk) Mükemmel bir gündü.

Kahvaltı ve sohbet sonrası ANKA Kolejini gezdik. Öylesine dekor edilmiş, öylesine her şey

düşünülmüş ki, öğrenci olmak istedik. 2. Çamlıca Koleji Girişinde kahve molası. Fen Lisesi

mükemmeldi. Müzik ten sinemaya, spor salonundan laboratuvara herşey mevcuttu. Eğitim

hakkında Milli Eğitim adına yok yoktu. 3. ANKA Koleji Giriş katı 4. Malatya da hemşerilerimizle

Fahrikayahan da Çilek Kafe de akşam yemeği ve doyumsuz sohbet. Vaktin geçmesini

istemediğimiz, anlar.5. Çamlıca Koleji Fen Lisesi de Sevgili Müdürümüz Mustafa Sarıtaç as

birlikte kahvaltı. Sofrada yok yoktu ama bir tek tuz eksikti ve Mustafa hocamız; yemeklere

tuz koymadıklarını ve yemek hanede tuzluk bulunmadığını, 3 beyaza karşı oldukça duyarlı

olduklarını ifade ederken, bunun yararını gördüklerini söyledi. 6. İlk buluşmalarımızdan dı.

Uzun süredir görüşemediğimiz veya yeni tanıştığımız hemşerilerimizle mükemmel birliktelik

oluşturduk. Fahri Kayahan da Çilek Kafe de gerçekten zaman dursun istedik. 7. ANKA Kolejinde

Hababam Sınıfını andık. Aramızda Hababam dizilerinde rol almış Dilaver hocam olurda

orada küçük bir sahne oynanmaz mı. Eğitimci Enver Kalaycıoğlu Mahmut hocayı taklit ederken,

Dilaver hocam ve Çoşkun Aras a tek ayak üzerinde ceza vermesi müthiş güzellikteydi.


Grubumuzun ilk kurulduğu gün aramıza

katılan Mustafa Önder, Zehra Tüfenkçi ve

Ruhsar Demirel Üstünsoy önderliğinde

Balıkesir ilçelerindeki Malatyalılar 25-30 kişi

iken Ayvalık’ta bir araya geldiler.

Ev sahipliğini Ruhsar Demirel Üstünsoy ve

Zehra Tüfenkçi’nin yaptığı buluşmada çok

güzel dostluklar kuruldu.

Bir araya gelmenin ayvalık’la kalmaması için

çok güzel kararlar aldılar. İzmir Çandalı’dan

gelen Cumali Aslan ve Balıkerir ilçesinde

ikamet eden hemşerilerimiz kemikleşen bir

dostluk kurdular.

Pandemi döneminde de telefonla da olsa

görüştüler. Mükemmel bir tablo oluşturdular.

Mustafa, Zehra, Ruhsar ve Cumali

kardeşlerimizin yanı sıra, etkinliklere katılan

her hemşerimiz büyük katkı verdiler. Bunu

sürmesi için söz verdiler. Çünkü, gurbette bu

kadar ortak yönü bulunan dostluklar kurmak

mümkün değildi. Ancak Malatyalılarla

olabilecek bir duygu idi. Çünkü üzüntü ve


TABLO

GİBİ

FOTOGRAF

“Malatyalı olmaktan gurur duyan Balıkesir ilçelerindeki

hemşerilerimiz bir avuç kadar ancak düzenledikleri faaliyet

ile metropollerde yaşayan hemşerilerimizden daha fazla

ses çıkardılar.

sevinçleri aynı idi. Örneğin Malatyaspor’un

galibiyeti ortak sevinçti.

Balıkesir ilçelerinde eşini ve işini bulmuş

hemşerilerimiz, öylesine güzel etkinliklere

imza attılar ki, kelimelerle anlatılmaz düzeyde.

Bu güzel tablonun temeli Ayvalık’ta atıldı.

Sabah kahvaltıda bir araya gelen

hemşerilerimiz gün boyu Ayvalık’ı karış

karış dolaşıp ülkemizin bu güzel köşesinde

hemşerileri ile Malatya ve Malatyalı kokan,

kayısı tadında muhabbet ettiler.

Malatyalılık özelliğinden olsa gerek kavga

ettiğin hemşerin gurbette kardeş gibi gelir

insana.

Her biri diğerinden hanımefendi ve beyefendi

olan hemşerilerimiz pandeminin bir an

önce bitmesini bekliyor.

Bu fotğrafınız bozulmasın, çok güzelsiniz ve

çok özelsiniz.


MACERA KANYONU

GÖRMEYENLER İÇİN

BÜYÜK KAYIP

DOĞA HARİKASI

DAĞ KEÇİLERİ

SİZİ KARŞILAR

Özellikle sabahın erken

saatlerinde çatal boynuzlu

dağ keçileri sizi

karşılar. Kayalıklardaki

hareketleri, akrobatik

gösterileri hatırlatır.

ÜMİT ABİ

Kendisi yıllardır doğada yaşıyor.

Kozluk Çayı üzerinde kendine

bir baraka yapmış, 2 hafta

hariç tüm yıl burada. Merhaba

derseniz, size cümbüş

ve klarnet çalar, şarkı söyler,

suların içine masa kurar, ama

eliniz boş gitmeyin, mutlaka

rakı – meze de götürmelisiniz.


FOTOĞRAF

MAKİNENİZ

HER AN HAZIR

OLMALI

Arapgir doğa aktiviteleri

açısından cazip

bir doğaya sahip.

30 civarında yürüyüş

rotası bulunuyor. Yaylalarda

dağ bisikletiyle

uzun gezilere

çıkmak mümkün.

Maceranın gerçek

adresi ise Kayaarası

Kanyonu.

Arapgir topraklarını

ikiye bölen Kozluk Çayı

sayesinde oluşmuş

bu kanyon. Yaklaşık

13 kilometrelik parkur

kaya tırmanışı tecrübesi

olmayanlara,

yükseklikten korkanlara

uygun değil.

Yine de çok zorlu

olduğu söylenemez.

Kanyonun bir

tarafından girilip diğer

tarafından çıkılıyor. Her

iki tarafta da birkaç

kilometrelik doğa

yürüyüşü yapılacak

alanlar bulunuyor.

Meydan köprüsünden

yaklaşık 2 kilometre

ötedeki bir çardağın

bulunduğu Kiraz

Pınarı’na kadar küçük

doğa yürüyüşleri

de yapılabilir. Kiraz

Pınarı’ndaki küçük

çardağa kadar

olan etap herkes

için çok uygun.

KANYONU 7 İLE 15 SAAT AR-

ASINDA GEÇMEK MÜMKÜN

Çardaktan sonra kanyonun

kayalık ve tehlikeli

kısmı başlıyor.

Bu aşamadan sonra rotaya

sadece kanyon geçişi tecrübesi

olanların girmesi

gerekiyor. Geçiş süresi grubun

temposuna bağlı. 7 saatte

de geçilebilir 15 saatte de.

Gruptakilerin teknik kaya

becerileri ve kondisyonları

bu süreyi belirleyecek

olan en önemli etken.

Bu kanyonda dolaşırken

özellikle sabahın erken saatlerinde

çatal boynuzlu dağ

keçilerini göreceksiniz.

Bu nedenle, gezi boyunca

parmağınızın fotograf

makinesinin deklaşöründe

olmasında büyük yarar vardır.

KANYON TURİSTLERİN

UĞRAK YERİ

Kanyon, yaz boyu yerli ve

yabancı turistlerin uğrak

yeri olmuş, her turist

kozluk çayının güzelliği

karşısıda, binlerce fotograf

çekerek, güzel

anıları resimlemişlerdir.


İspendere

İçmeleri

Malatyamız Turgut Özal Araştırma Hastanesi ile, Yeni Devlet Hastanesi

ile ve yapılmakta olan hastanelerle bölgenin sağlık merkezi

konumunda.

Karaciğer nakli için dünyanın dört bir yanından hastaların geldiği Tıp

Merkezi’nin yanı sıra Yeni Devlet Hastanesi ise her geçen gün güven

Üç kaynaktan çıkan su hem içme, hem de banyo yapma

amaçlı kullanılmakta olup, suyu; sindirim sistemi, idrar

yolları ve karaciğer hastalıklarına iyi geliyor.

veren doktorlarıyla gerçekten Malatya’yı

sağlığın cazibe merkezi yapıyor.

Bunların yanı sıra bir çok ilçesinde şifalı

sular kaynıyor.

Bunlardan birisi İspendere İçmeleri.

Malatya merkeze yakınlığına rağmen yeterli

tanıtımı yapılmadığından gerekli ilgiden

yoksun kalıyor.

Malatya sağlık turizminin önemli bir parçası

olan İspendere İçmeleri’ne bir kez gelmek

yetiyor çünkü yararları görüldüğünde insanlar

için tiryaki haline geliyor.

Sağlık Bakanlığı Tıbbi Değerlendirme Kurulu

tarafından hazırlanan raporuna göre,

İspendere İçmelerinde özelliği bakımından

kükürt, bikarbonat ve karışık termomineralli

özellikleri bulunuyor.

İspendere şifalı suyu ayrıca ısıtılarak

banyo kürü yapılması halinde, romatizmal,

eklem ve yumuşak doku

hastalıklarında, kronik bel

ağrılarında, ortopedik operasyonlar,

beyin, sinir cerrahisi

sonrasında uzun süre hareketsiz

kalınma durumlarında,

spor yaralanmalarında,

nörolojik rahatsızlıklarda

tamamlayıcı tedavi olarak

uygulanabilme özelliğine

sahip.

Sağlık Bakanlığı Tıbbi

Değerlendirme Kurulu ayrıca

suyun bikarbonat içermesi

nedeniyle, içilmesiyle mide

ve bağırsak hastalıkları ve

üriner yolu taş olgularında

tamamlayıcı tedavi olarak

uygulanabileceğini ifade

ediyor.

Özellikle yaz aylarında yurtiçi

ve yurt dışından yüzlerce kişi

bu kaynak suyu için geliyor.

Malatya’ya 25 kilometre

uzaklıkta bulunan

İspendere içmelerine Malatya

merkezden de araçlar

kalkıyor.

Son yıllarda yapılan

iyileştirmelerle 150 dönümlük

arazi üzerinde her ihtiyaç

düşünülerek inşa edilen

tesislerde uzun süre konaklamakta

mümkün.

İl dışından gelen

vatandaşların uzun süre kalabilecekleri

mekanların da

bulunduğu alan, Malatya’nın

sağlık turizmine ciddi anlamda

katkı sunabilecek

konumda.


Yenileme çalışmaları ile birlikte kışın gelen ziyaretcilere

de yaz ayından farksız imkanlar sunuluyor.

Havuzları, gezinti alanları ve dinlenme tesislerinin yanı

sıra harika doğa manzarasıda bu mekanı cazip hale

getiriyor.

2019 yılında açılan geleneksel, tamamlayıcı tıpb uygulama

ve araştırma merkezi de İspendere’ye büyük katkı

veriyor. Merkezde yapılan akupunktur, hipnoz , hacamat

ve sülük polikliniklerinde hastalara şifa dağıtılıyor.

Sağlık Bakanlığı Tıbbi Değerlendirme Kurulu raporuda

İspendere’nin önemini vurguluyor. Raporda suyun, bikarbonat

içermesi nedeniyle, içilmesiyle mide ve bağırsak

hastalıkları ve üriner yolu taş olgularında tamamlayıcı

tedavi olarak uygulanabileceği ifade ediliyor.


Malatya Belediyesinin

Tarihçesi

Hacı TÜRKAN yazıyor...

Devleti Aliye’de yani Osmanlı Ülkesinde modern şehirle ilgili kurumlaşmaya 8

Ekim 1864 tarihli Vilâyet Nizamnâmesi’yle başlandıysa da Belediye teşkilatının

hukuki temelleri 1.Meşrutiyetle atıldı. 1876’ta tahta çıkan 2.Abdulhamit, ilk olarak

Meşrutiyeti ilan etmesinin ardından 5 Ekim 1877 tarihli Dersaadet ve Vilâyet Belediye

Kanununu yürürlüğe koymuştur. Tarihçiler, bu kanunla Osmanlı Ülkesi İl ve

kaza merkezlerinde kurulan belediyelerin idarî bir varlık olmaktan da ötede bir

hükmî şahsiyet kazanmış olduğunu belirtmektedirler. Bu dönemde ortaya konan

belediye statü ve uygulaması sonraki dönemlere de damgasını vuracaktı.

1930 yılına kadar belediyelere şehrin emaneti anlamında “Şehremâneti” ve

Cemal AKIN

2004-2009

Turgut TEMELLİ

1963-1971

belediye başkanına da şehrin emini

anlamında “Şehremini” denilmekteydi.

Cumhuriyet

dönemine

gelindiğinde, 3 Nisan 1930’da

çıkarılan belediye kanunu ile

şehremini isim ve unvanı ile

şehremânetleri kaldırılarak bütün

teşkilâtların adı belediye olduğu gibi

belediye meclisi vb. unvanlar da

bütünüyle genelleştirildi.

Osmanlı

döneminden

Cumhuriyet’e kadar Malatya Belediye

Reislerinden Mehmet Münir Efendi

ile Hacı Mehmed Efendi isimlerini

de arşivlerden görebiliyoruz.

İlk atanan Belediye Başkanının

Ahmed Bey olduğunu gördüğümüz

üzere Malatya Belediyesi’nin

kuruluş tarihinin 1871 olduğu

anlaşılmaktadır.

O dönemlerde Malatya, Diyarbakır

vilayetine bağlı bir sancak idi. Bu

dönemde, Malatya sancağının

kazaları; Merkez Kazası, Akçadağ,

Besni, Hısn-ı Mansur(Adıyaman) ve

Kahta idi. Arapgir Kazası ise Mamuretül

Aziz’e bağlı idi. Sonraki

yıllarda Akçadağ’a bağlı Hekimhan

da kaza statüsüne alınarak Hekimhan

Belediyesinin kurulmasına ferman

verilmiştir.

1892 yılındaki Devlet Salnamesi,

Malatya sancağının Diyarbakır vilayetinden

alınarak, Mamuret-ül Aziz

vilayetine verildiğini belirtmektedir.

Bu dönemde, Malatya sancağının

kazaları, 1877 yılındaki durumlarını

muhafaza etmekte idi. Malatya

Sancağının 1891 yılında 5 kazası,

9 nahiyesi ve toplam 1240 köyü

olduğu kayıtlarda mevcuttur.

1918 yılında Malatya sancağı,

1892 yılındaki durumunu korudu.

Bugün Malatya’ya bağlı olan

Darende kazası ise 1867 yılından

sonra Sivas Merkez Sancağı’na

bağlıydı. Osmanlı döneminin sonunda

Müstakil Mutasarrıflık olan

Malatya bu durumunu 1924 yılına

kadar sürdürmüştür.

1881-1893 yılları arasında

Malatya Merkez Kazası’nın 133 bin

244 kişi nüfusu vardı. Cuinet 1892

yılında Malatya sancağının toplam

nüfusunun 216 bin 280 olduğunu

belirtmektedir.

Malatya, Cumhuriyetle birlikte

(20 Nisan 1924 Anayasası 89. maddesi

ile ) il olmuştur. Ve İl Beledi-


yesinin ilk başkanlığını da Hasan

Bey (Hasan Derinkök) yapmıştır.

1924’te göreve gelip 4 yıl bu görevi

yerine getiren Hasan Bey’in adı

halen Malatya’nın meşhur caddelerinden

biri olan ve Malatya

Lisesi önünden başlayıp Fahri

Kayahan Bulvarına kadar olan

caddeye verilerek yaşatılmaktadır.

HasanBey adında meşhur bir

kayısı çeşidi de mevcuttur. Bu

kayısı türünün, Hasan Bey’in

bahçesinde yetişmesinden dolayı

bu isimlendirmenin yapıldığı

aktarılmaktadır.

Daha sonra 1928-1930 yılları

arasında İbrahim İpekçi; 1930-

1934 yılları arasında M.Naim

Karaköylü; 1934-1939 arasında

Tevfik Temelli; 1939-1942 yılları

arasında Cafer Özelçi; 1942-

1943’te Şefik Tugay; 1943-1946

yılları arasında Hikmet Fırat;

1946-1950 arasında Sait Fırat;

1951-1957 yılları arasında Nurettin

Akyurt; 1957-1960 arasında

Avni Gebeş ve 21.11.1963 ile

11.10.1971 tarihleri arasında da

Turgut Temelli belediye başkanlığı

yapmıştır.

Eski belediye başkanları

arasında Tevfik Temelli ile Turgut

Temelli’nin aynı aileden olduğu

ve 2. Cumhurbaşkanı İsmet

İnönü’nün akrabaları olduğu bilinmektedir.

Şöyle ki; Tevfik Temelli,

İsmet İnönü’nün amcasının

oğlu, Turgut Temelli de Tevfik

Temelli’nin oğludur.

1971 ile 1973 yılları arasında ve

1982-1983 yıllarında olmak üzere

iki dönem Mehmet Kırçuvaloğlu

belediye başkanlığı yaptı. Diğer

yıllarda belediye başkanlığına

seçilenler sırasıyla şöyle:

A.Nuri Nebioğlu (3.12.1973-

11.12.1977)

H.Hamit Fendoğlu (11.12.1977-

17.04.1978)

Naci Şavata –( Nasıp/Atama ile )-

(18.04.1978-07.12.1979)

İbrahim Fendoğlu (12.02.1980-

22.09.1980)

E.Seyhan Semercioğlu (25.03.1984-

25.03.1989)

A.Münir Erkal (23.03.1989-

18.04.1999)

M.Yaşar Çerçi (18.04.1999-

28.03.2004)

H.Cemal Akın (28.03.2004-

29.03.2009)

Ahmet Çakır (29.03.2009-

25.04.2018)

H.Uğur Polat (04.05.2018- Devam

ediyor)

Bilindiği gibi 30 Mart 2014 yerel

seçimleri ile birlikte Büyükşehir

statüsü kazanan Malatya’nın o günkü

mevcut Belediye Başkanı Ahmet

Çakır, AK Parti’den yeniden seçilerek

Malatya’nın ilk Büyükşehir Belediye

Başkanı olmuştu. Çakır, 24 Haziran

2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

ile birlikte yapılan 27.Dönem

Milletvekilliği Genel Seçimlerinde Milletvekili

Adaylığı için istifa etti. Ve partisinin

aday göstermesi sonrasında

seçimlerde AK Parti Malatya Milletvekili

seçildi. Çakır’ın yerine Yeşilyurt

Belediye Başkanı iken partisinin (AK

Parti) aday göstermesi sonrasında

Büyükşehir Belediye Meclisinde

yapılan seçimlerde Hacı Uğur Polat

yeni Büyükşehir Belediye Başkanı

oldu.

31 Mart 2019’da yapılacak yerel

seçimlerde Malatya Büyükşehir Belediyesi

yeni Başkanına kavuşacaktır.

Seçimlerde favori başkan olarak

İktidar partisi AK Parti’nin MHP ile birlikte

kurduğu Cumhur İttifakının Adayı

olan mevcut Battalgazi Belediye

Başkanı Selahattin Gürkan görülmektedir.

Osmanlı Salnameleri’nde

Malatya Belediye Reisleri

şöyle kaydedilmektedir:

8

Reis Ahmed Bey (1871-

1874)

8 Reis Ömer Efendi (1874-

1877)

8 Reis Sıddık Efendi (1877-

1882)

8 Reis Feyzullah Efendi

(1882-1885)

8 Reis Ali Bey (1885- 1892)

8

8

Reis Hacı İbrahim Efendi

(1892- 1895)

Reis Ali Beyefendi (1895-

1907)

8 Reis Haşim Bey(Saniye)

(1907-.


PAYLAŞIMLAR

VEFALI VE NAHİF MALATYALILAR

Dr. Hüseyin Aydıcak

Ankara’da yaşayan hemşerimiz, işinden arda kalan

zamanlarını hobi bahçesinde geçiriyor.

Hobi bahçemin ürün görselleri

60 m2 alanda neler,neler üretmişim.Helal

olsun bana.


SELAMİ YÜCEL AGABEYİN PAYLAŞIMI

FATMA CEYHAN’IN PAYLAŞIMI

Malatya’da Nuri Efendinin

tayini Tapu Memuru olarak

Pötürgeye çıkıyor. O zamanları

taşınmasını Azmi Amca şöyle

anlatmış.

Malatya’lı gençler Medreseyi

bitirdikten sonra hükumet

kalemine, tapu kalemine,

maliyeye veya adliye kalemine

girerlerdi. Bunların bir kısmi

müstantik olur, bir kısmı da

baş kâtip mevkilerini işgal

ederler, kazaların yönetiminde

de görev alırlardı. Malatya’lı

Malatya dışına pek çıkmazlardı.

Medrese mezunları kadılık

yapamazlardı. Komşumuz Nuri

efendi’nin tapu memuru olarak

Pötürge’ye tayini çıkmıştı. Yol

hazırlığı yapıldı.

Geceden Nuri Efendi’nin

kapısının önüne sekiz on tane

katır getirdiler. Sabahleyin

dikkat ettim. En öndeki katıra

evin kıymetli eşyalarını koydular.

Evin iki çocuğu vardı.

Katırın birinin üstüne sandığa

benzer iki mahya koydular.

Çocuğun birini sandıklardan

birine, diğerine de diğer

sandığa yerleştirdiler. Katırın

semerleri üzerine de iki minder

oturttular. Bir mindere evin

hanımı diğerine de Nuri efendi

oturdu. Yani dört fert bir katıra

yerleştiler. Bu katırlarda da

çanlar vardı. Diğer katırlara da

diğer eşyalar pay edildi.

Ne güzel günlerdi

Sunum çılgınlığı. alışveriş

manyaklığı yoktu.

Ama insanlık vardı, komşuluk,

hak, hukuk.

Kaybettiğimiz en güzel yıllardı..

Malatya’da

HE

nan şeyler kaldırıldı. İçlerinde

oturacak kişilere uygun olup

olmadıklarına bakılmadan

herkes için tek tip örnek evler

yapıldı. ..

Oysa ki huzur

bu evlerin kapı önlerinde sohbet

ederken çay içip,çekirdek çitlemekte,

Yağmurlu havalarda penceresinde

yağmuru seyredip,

müzik dinlemek ya da kitap

okumaktaydı.

Huzur başka nede var bilmiyorum

ama çocukluğum, gençliğim

orada kaldı.

Yüreğim bu asrın dengi

olamadı...

MURAT ÖNDER

n He (onaylama)

n He he (inanma)

n Uuu he (jeton düşmesi

n He Yaaav (pişman olma)

n Heh (bulma)

n He tamam he (kıskanma

n He yav he (ciddiyim)

n Hee hee (sus artık

kelimesinin

kullanımı


MALATYA’DA BİR KIŞ YARISI TÖRENİ:

HAYADANA ÇIKMAK*

KEMAL DENİZ

Malatya; bütün Anadolu’da olduğu gibi insanların genellikle hayvancılıkla

geçindiği bir coğrafyadır. Keçi, koyun, inek, öküz, manda

gibi hayvanların yanı sıra, binek hayvanı olarak kullanılan at, eşek,

katır gibi hayvanlarla; tavuk, horoz, kaz, ördek, hindi (culuk) gibi

kümes hayvanlarının evcil hayvan olarak beslendiği Malatya’da

baharın gelmesi çok önemlidir. Çünkü baharla birlikte hayvanlar

yayılmak için ahırlardan dışarı çıkarlar.

Kapalı yerlerde kurutularak saklanmış ot, saman, keven, yonca ve

meşe yaprağı yanı sıra arpa verilerek hayvan beslemek hem zor

hem de külfetli bir iştir. Bu nedenle baharın gelmesi dört gözle

beklenir. Tabiatın yeniden canlanmasıyla köylere, yaylalara yeniden

neşe gelir. Koyunlar, keçiler guzlayıp nesillerini sürdürürler.

Yazın sonu ve sonbaharda köylüler, hem kendilerinin hem de hayvanlarının

barınacakları yerleri, kışlık yiyecekleri özenle hazırlarlar.

Yörede uygulanan geleneksel halk takvimine göre yaklaşık doksan

gün sürmesi hesaplanan kış günleri bazen sert ve uzun geçebilir.

Kışın uzun geçmesi hem insanların hem de hayvanların yiyecek,

içecek ve yakacak bakımından sıkıntıya düşmesine sebep olur.

Kışın uzayıp yakacakların tükenmesi “Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek

yaktırır. ” gibi atasözlerinin doğmasına neden olur.

Doksan günlük kış dönemi içerisinde soğukların en sert olduğu

günler “Karakış, Zemheri” gibi adlarla anılır. Bunların sonrasında

ise 10 günlük ek olarak da kışın “Zahmeti” sayılır. Bundan 40-50

yıl öncesinde metrelerce kar yağması sonucu insanlar, besledikleri

hayvanları evlerinden dışarı çıkaramaz halde olurlardı. Uzun kış

günlerinde bugünkü gibi haberleşme ve iletişim araçları olmadığından

komşular birbirini ziyaret eder, sohbetlerle birlikte çeşitli

eğlenceler tertiplenirdi.

Kışın gün gün sayılarak hesaplandığı yöresel halk takviminde

kırk beşinci gün, köyün gençleri tarafından “Kış yarısı şenlikleri”

yapılırdı.

Damların üstüne çıkılarak evlerin bacalarından saman ya da kuru

ot atılır. Böylece insanların kış yarısı olduğunu anlamaları istenirdi.

Kış yarısı ile ilgili hemen hemen birbirinin aynısı olan uygulama

ve törenler; Malatya’nın özellikle Arapgir, Arguvan, Akçadağ,

Darende, Hekimhan, Kuluncak ve Yazıhan gibi ilçelerinde hala

devam ettirilmektedir. Biz bu çalışmamızda; Malatya’ya 85 km.

mesafedeki Hekimhan ve köylerinde(Kocaözü, Sarıkız, Güzelyurt)

uygulanan “Kış Yarısı” eğlentilerini gözlemlerimize göre aktarmaya

çalıştık.

“Kış Yarısı Şenlikleri” uzun kış döneminin yarısının

geçtiğini, tabiatın canlanacağı bahara kavuşmak

için diğer yarısının kaldığını bildiren bir

“Halk Takvimi” törenidir.

Bu eğlencelerin en önemlisi “Hayadana Çıkmak”tır.

Kış yarısı gelince gençler toplanır. Hep

beraber ev ev gezerek evlerin kapılarını çalarlar.

Bu sırada doğaçlama yapılan seyirlik halk oyunları

kapıyı açan ev halkına sunulur. Hayadana

çıkacak oyuncular çeşitli tiplerde olup, kıyafetleri

de oynadıkları tipe göredir.

Ortaoyunu biçiminde sahnelenen oyunlara kapısı

çalınan ev halkının da katıldığı olur. Bu seyirlik

halk oyunlarında dilenci, cadı, gelin, damat, genç


Ev sahibi, gençlerin sergilediği oyunları izledikten

hatta kendisi de oyuna katıldıktan sonra

gençlere; yağ, un, ceviz, kavurma gibi yiyecekler

verir. Oyunda rol alanların dışında omuzunda

heybe, elinde kap olan gençlerde verilen malzemeleri

toplar. Gençler tarafından kapısı çalınan

evin ekonomik durumu bilindiğinden, herkese

uygun malzeme istenir. Ev sahibi cimrilik yaparsa

istediklerini almadan gitmezler.

Gençler gittikleri her evin kapısını çalarken:

“Hayadan huyadan

Bir yılan aktı kayadan

Verenin bir oğlu olmuş

Vermeyenin kel bir kızı

Onu da Allah elinden almış…” gibi maniler

söylerler.

Gençler bütün evlerden bu şekilde topladıkları

yiyecekleri geniş hayatı (salonu) olan bir eve

götürürler. Toplanan bu malzemelerden kömbe

yaparlar.[1] Kömbe pişinceye kadar maniler, türküler

söylenir ve oyunlar oynanır. Bu geniş eve,

gezilen tüm komşular davet edilerek topluca

eğlenti yapılır.Toplanan insanların sayısına göre

kömbe dilimlenir. Kömbe herkese dağıtılırken

tam ortadaki delikli dilim, toplumdaki o eğlentiye

katılan en saygın olarak algılanan kişiye

ikram edilir.

kız, sakallı yaşlı bir adam, yüzüne-gözüne

kazanın dibindeki

karalar sürülerek yapılan Arap,

üstüne çul atılarak yapılan eşek tiplemesi

gibi öğeler çoğunlukla kullanılır.

Genellikle genç erkeklerden iki kişi kadın

kıyafeti giyerek gelin rolünü üstlenir. Bu

iki gelin kumadır. Kocaları ise kendilerinden

biraz yaşlıdır. Rol gereği

köyde seyahat ederlerken köyün gençleri

genç gelinlere sarkıntılık eder. Yüzü

gözü boyalı, biraz da fizik olarak iri olan

genç, elindeki kuşak ya da kemer ile

gelinlere sarkıntılık edenlere vurarak

onları korur. Genel olarak bu kişi, düzeni

sağlayan bir görev üstlenmiştir.

Gelin rolündekiler köydeki kadınların

günlük hayatta giyindikleri kıyafetleri giyerler. İhtiyar tiplemesine giren

kişinin ise başına fötr şapka gibi el leğeni konur. Fötr şapka bir kentli giyim

aksesuarı olup, burada statü belirleyici bir öğedir. Leğenin üstünden kıllı deri

geçirilir. Sakal bıyık yapılır. Karın kısmına ve sırtına yastık sarılarak şişman

bir tip oluşturulur. Üstten ise aba giydirilir. Beline koyun ve keçilerin boynuna

takılan kelek-çan bağlanarak hareket ettikçe ses çıkarması sağlanır.

Vücudun alt kısmında şalvar, ayağına ise diz altına kadar çekilen yün çorap

ve onun üstüne çarık giydirilir.

Oyun sırasında köyün gençleri, ihtiyarın iki genç hanımını kaçırmaya çalışırlar.

Kaçırdıkları zaman tekrar geri getirmek için yaşlı kocaya ceza verirler. Bu

cezalar türkü söylemek, eşek gibi anırmak, köpek gibi havlamak, tavuk gibi

gıdaklamak, horoz gibi ötmek türünden olabilir. Ceza yerine getirilmediği

sürece gelinler saklanıldığı yerden getirilerek geri verilmez.

Birlikte toplanan malzemeden imece usulü

yapılan yemekler beraberce yenildikten ve topluca

gerçekleştirilen eğlentiden sonra herkes

evlerine dağılmadan önce içlerinden birisi eğlentinin

bittiğini “yandı köz, bitti söz; evli evine,

köylü köyüne “ diye bağırır ve herkes oradan

ayrılır. Eğlenti boyunca hayvan taklitlerinin çok

kullanılması insanların doğa ile ne kadar çok iç

içe olduğunu gösterir.

Kış yarısının geldiğini vurgulamak adına

düzenlenen bu eğlentide sosyal yardımlaşma

ve imece ön plana çıkar. Şartlar ne kadar zor

olursa olsun, olaylara, hayata neşe ve huzur

katmak amacıyla bakılır. Oyuncular seçilirken

yapılacak şakalara tahammül edebilen tipler

seçilir. Özellikle yaşlı koca; bölgenin kültürü

hazmetmiş, hazır cevap kişilerden seçilir.

Oyunlar oynanırken sosyal hayatta görülen

çarpıklıklar mizah yoluyla eleştirilir. Birden

fazla eşlilik (kuma olayı), evlilikteki yaş farkının

getirdiği sorunlar gibi sosyal olgular, doğaçlama

sunulurken çevreden izleyen insanların

ders çıkarması düşünülmüştür. Bazı olayların

gerçekleştirilmesinin doğru olmadığı, oyunların

içerisine yerleştirilerek geleneksel bir tiyatro/

köy tiyatrosu kültürel olgusu ve tiplemesi içinde

toplumun önüne serilir.

kları yiyecekleri geniş hayatı (salonu) olan bir

eve

* Çalışma 2012- 2013 yılında geleneksel halk takvimine göre

yöre halkınca doksan gün olarak hesaplanan kışın yarısı

geldiğinde yapılan tören gözlemlenerek hazırlanmıştır.

[1] Kömbe: Yörede özellikle, özel gün ve misafir davetlerinde

hazırlanan geleneksel bir hamur işi yiyecektir. Önce düz bir

tepsinin/ sacın içine tabanını kaplayacak şekilde yağlanmış

hamur düzlenir. Bunun üzerine hangi tür kömbe yapılacaksa

kavurmalı, cevizli, un kavurmalı-haşhaşlı harç serilir. Bununda

üzerine kalınca bir hamur daha düzlenir. Tam ortasına

parmakla bir delik açılır. Üzerine sac kapatılır. Onunda alt ve

üstüne ocaktan çekilen köz konularak yavaş yavaş pişmesi

sağlanır. Piştikten sonra dilimlenir.


LEZZET-İ

MİŞMİŞ

İbrahim Halil Kılıç

1960’lı yıllarda tanıdığımız ve birçoğu artık bulunmayan

Malatya’ya özgü lezzetleri Malatyalılarla paylaşarak

hatıralarını tazelemek isteyerek sıralıyorum.

BİCİ BİCİ LİMONATA GELELİ KEBABI

GELELİ KEBABI

Eski kanare (ayakkabıcılar çarşısı) civarında Halis Aslantürk’ün çalıştırdığı

Lezzet Lokantası’nda yapılan bu kebap daha önce pişirilen (tütsülenen) parça

et (bobin şeklinde) saklanır, sipariş üzerine kuşbaşı doğranıp domates, biberle

fırında tekrar sotelenip, közde pişen patlıcanla harmanlanır üstüne halis

tereyağı dökülerek servis yapılırdı. Yanında büyük şişelerde sunulan ayran ise ayrı

bir lezzet taşırdı. Şimdi o mekan yok, halen geleli kebabı yapan birçok lokanta var

ama o kebabın tadı yok.

ŞEN DONDURMA

Mevcut İş Bankası’nın arkasında bulunan Kılıçaslanlar Pasajı’nda çok küçük

bir dükkanda satılan hakiki dövme dondurmadan yemek Malatyalının

70’li yıllara kadar tek lüksü idi. Şimdi ise 80 yaşını geçmiş Süleyman Usta

bayrağı oğullarına devretmiş yazın dondurma satışı Kiğılı Pasajda ki iş

yerinde halen devam etmektedir.

KARLI DONDURMA

Hürriyet (İnönü) Parkı’nın Atatürk Anıtı karşısındaki kapı önündeki gazete

büfesinde Hüseyin ve Temur Sofuoğlu kardeşlerin yaptığı bu dondurma

artık yok. Beydağı eteklerindeki Karagöz Köyünde kışın kuyularda tuzlanarak

saklanan kar, yaz sıcaklarında ahşap fıçının içine yerleştirilen bakır

kazanların etrafına sıkıştırılmakta ve kazanın içerisine konulan portakal şurubunun

yaklaşık 3 saat fiçı içerisinde sağa sola döndürülerek buzlandırılması sonucu elde

edilen lezzetli karlı dondurmanın tadını unutmak mümkün değil.


DÖĞME

DONDURMA

KARLI

DONDURMA

DEMİR

GAZOZU

DEMİR GAZOZU

70’li yılların sonuna kadar PTT karşısındaki pasajda ayak pedalı ile

basınç yapılıp şişelenen çok keskin ve lezzetli demir gazozu artık yok.

Bu gazozun içindeki karışım ne yazık ki şu an piyasada bulunan hiçbir

gazozda bulunmamaktadır.

BİCİBİCİ

Mevcut Halk Bankası’nın yerinde bulunan sinema tabelalarının

arkasında veya Söğütle Cami civarında Teksas, Tommiks türü

kitapların satıldığı ve kiralandığı yerlerde konuşlanan seyyar

arabada kar veya kar olmadığı zamanlarda buz kalıbının marangoz

rendesi ile ufalanıp, gülsuyu şurubu karıştırılarak üzerine muhallebi parçaları

doğrayıp servis yapılan serinletici, güney illerimizde karsambaç olarak bilinen

Bicibici artık Malatya’da yok.

TATLICI VE LİMONATACI

Hastane Caddesi civarından her gün aynı saattemavi sayyar arabası

ile üzerinde beyaz önlüğü, kafasında kasketi ile çarşıya doğru inen

kısa boylu şişman amcanın üzeri camekanla kaplı araçcında kışın

üstünde yerfıstıkları yer alan Şam tatlısı (revani lezzetinde) yazın ise

hakiki limonatası çarşı esnafı çarşı esnafı tarafından güvenle tüketilmekteydi.

Bulundu yeri iyi seçmesi çevresini kirletmemesi ve lezzetli olması nedeniyle

dönemin belediye zabıtası tarafından hiçbir işlem yapılmazdı.

KARADENİZ LOKANTASI

Temelli Pasajı’nda Gazi Önel’in

işlettiği Karadeniz Lokantası,

bezaz örtülü masaları, kaliteli

servisi ile tipik bir esnaf ve

memur lokantasıydı. Ayda bir

kez Gazi ustanın doldurduğu

Kuzu Dolmasını ve hergün çıkan

meşhur Domatesli Kebabını

öğlen saat 12:15’ten itibaren

bulmak mümkün değildi.

Merhum Gazi Usta’düa, o lezzette

yok artık.

BAHRİ’NİN YERİ

Yeni Cami civarında mevcut peynirciler çarşısı girişinde iki katlı lahmacun

ve kebap salonu olarak hizmet veren 2.sınıf lokantanın soğansız

özel olarak hazırladığı lahmacuna Malatya’nın her yerinden müşteri

gelirdi. Şimdi bu lokanta ve o lezzetli lahmacunda artık yok


buzluk

mağaraları

Malatya merkeze yakın gezilmesi ve görülmesi

önemle de korunması gereken yerlerden

biri de Yazıhan Buzluk Mağaralarıdır.

Buzluk Mağaraları, Yazıhan İlçesi’nin

yaklaşık 10 km kuzey batısında eski adı

Ağınsur olan Buzluk köyünde bulunuyor.

Günümüzde doğal etkilerden bozulmuş

olan mağaranın çevresinde mezarlara

rastlanmıştır. Diğer adı Ansur olan kaya

mağaralarında Yontma Taş Devri ve Hitit

Uygarlıklarının izlerine rastlanır.

Kütlesi iki km uzunlukta ve 50 metrenin

üstünde bir yüksekliğe sahip, görünüşü

insan yüzüne benzetilen üç kaya

mağarası bulunur. İçinde içme suyu da

vardır. Efsaneye göre, Şehristan Kralı, dış

saldırılara karşı kendini savunmak için

mağaralarının en yükseğine yerleşmiştir.

Kayaların altında üç kilise ile birlikte 40–50

dolaylarında oda şeklinde harabeler bulunur.

M.Ö. 2. yüzyıl ile M.S. 14. yüzyıla

arasında güncelliği korumuş olan

İpek Yolu – Bakır Yolu`nu kullanan

kervanların geçtiği bir yol güzergahında

bulunmaktadır. Buzluk Köyü’nde bulunan

mağaralar bunu göstermektedir.


Yakınca Mah. Alparslan Türkeş

Bulvarı, No:8 Yeşilyurt/ Malatya

90(422) 503 20 01

info@malatyaankakoleji.com


CADDE

KAYISI

Address:

İnönü Caddesi ,

Mığsırlıoğlu Apartmanı Altı No:95

www.caddekayisi.com

Tel : 0(422) 326 01 24

Gsm : 0(535) 968 11 11

www.magazinetemplat.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!