15.03.2021 Views

SANTRAL 2021 MART

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1

SANTRAL

YAŞINDA

Virüsle

yaşamaya

alışmamız

gerekiyor

YENi HAYAT

NASIL

OLACAK?

OLUR MU?

Işılay Vuran yazdı

Aslıhan Akdağ yazdı


%10

İNDİRİMLİ

.

İnternet Sitesine

Yönlendirme

Reklam Videosu

İzleme

Reklamda Müzik

Dinleme

HEPSİ BİR ARADA

TEK REKLAM FİYATINA

reklam@dijipub.com

MEDYATABLET


Şirketinizi tüm

mecralarda tanıtalım,

üstelik görüp

görebileceğiniz en

uygun fiyatla…

YAKINDA


BAŞLARKEN

TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK

DİJİTAL HABER DERGİSİ

SANTRAL

Yıl: 1 Sayı: 21 - MART

KÜNYE

SANTRAL dergisinin değerli okuyucuları yeniden sizlerle birlikte

olmanın heyecanını yaşıyoruz. Öncelikle tüm kadınların 8 Mart

Dünya Kadınlar Günü’nü tüm içtenliğimle kutluyorum.

İçeriklerimizde de bu konuya ayrıca önem vererek incelemelerde

bulunduk.

Bu sayımızın kapak konusu malumunuz hepimizi derinden

etkileyen koronavirüs süreciyle ilgili. Sizler için ‘Yeni Hayat Nasıl

Olacak?’ başlığı altında ekonomiden eğitime pandemi sürecinde

nelerin değiştiğini/değişeceğini ve bunların kalıcılığını mercek

altına aldık. Okuyunca da göreceksiniz ki bu pandemi sürecine ayak

uydursak çok iyi olacak gibi duruyor. Tarih sayfamızda ise çok

ilginç bir konuyla karşınıza çıktık. ‘Yasak aşka kurban giden

şehzade kimdi?’ başlıklı araştırmayı heyecanla okuyacaksınız.

Portre sayfamız da tıpkı Tarih sayfamız gibi ilginç bir konuyla

sizlerin huzurunda… Portre’de 90’lı yılların meşhur seri

katillerinden ‘Mobilyacı Katili’ni mercek altına aldık.

Türkiye’de ilk defa kripto paralar ile ilgili gelişmeleri okuycularına

sunan dergi olarak bu sayımızda bir de kripto paralarla ilgili mini

bir araştırma yer alıyor. ‘Yeni bir iş kolu: Kazıyarak para

kazanıyorlar’ başlıklı dosyamızda sizlere miningi anlatmaya

çalıştık. Yazarlarımız da bu sayıda sizlere

güzel fikirlerini sunmaya çalıştı.

Aslı’nda sayfasında Üsküdar’a Gider

İken şarkısının hiçbir yerde duymadığınız

hikayesi yer alıyor. Osman arkadaşımız

ise Doğu Batı Sentezi’nde

‘kızımın yaşayacağı ülke’ başlığıyla

bir yazı kaleme aldı.

SİZLERİN DE DESTEĞİYLE

TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK DİJİTAL

HABER DERGİSİ SANTRAL 1 YILI

GERİDE BIRAKTI. SİZLERLE NİCE

MUTLU YILLARA…

SAHİBİ

dijiPub adına

Hatice KILIÇ

Genel Yayın

Yönetmeni

Nesrullah Hasdemir

YAZARLAR

Merve Şişman

(Haber-Araştırma)

Aslıhan Akdağ Türker

(Magazin-Müzik)

Işılay Özge Vuran

(Moda- Stil)

Osman Kılıç

(Aktüel-Görüş)

REKLAM İLETİŞİM

reklam@dijipub.com

SANTRAL’de yayınlanan özel

haberler kaynak gösterilmeden

kullanılamaz. Yazılarla

ilgili her türlü sorumluluk

yazara aittir, diğer her türlü

sorumluluk kurumu bağlar.

İletişim/ Adres

Güneşli Mahallesi, Gül Sokak,

Polat Apartmanı, Kat: 3,

Daire: 7, Bağcılar/İstanbul

iletisim@dijipub.com

BİZİ TAKİP EDİN

santraldergi

santralturkiye

Tıkla, takip et

4


İÇİNDEKİLER

DOSYA

TARİH

OSMAN KILIÇ HAZIRLADI

PORTRE

DOSYA

5


BAŞLIKLAR

Helikopter kazası sonrası

11 asker şehit oldu

Bingöl'den Tatvan'a gitmek üzere kalkış yapan

Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na ait Cougar

tipi bir helikopter ile kalkış sonrası irtibat

kesildi. Arama çalışmaları sonucunda helikopterin

kaza kırıma uğradığı ortaya çıktı.

Helikopterde bulunan askerlerden 8. Kolordu

Komutanı Korgeneral Osman Erbaş, Kurmay

Albay Şentürk Aydınyer, Kurmay Pilot

Yüzbaşı Tayfun Kureş, Yüzbaşı Salih Sarıoğlu,

Yüzbaşı Gökhan Uysal, Astsubay Kıdemli

Başçavuş Mehmet Demir, Astsubay

Kıdemli Üstçavuş Ömer Umulu, Astsubay

Üstçavuş Nazmi Yılmaz, Astsubay Kıdemli

Çavuş Şükrü Karadirek, Uzman Çavuş Hakan

Gül, Uzman Çavuş Tolga Demirci şehit

oldu. Şehitler Elazığ Havalimanı'nda düzenlenen

askeri tören sonrası devlet töreni için

uçakla Ankara’ya nakledildi. Ahmet Hamdi

Akseki Camii'nde düzenlenen devlet törenin

ardından şehitlerden 5’i Ankara’da toprağa

verilirken 6’sı memleketlerine gönderildi.

Ünlü tasarımcı ölü bulundu

İstanbul’dan Muğla’ya tatile giden ve kendisinden

bir süredir haber alınamayan ünlü

tasarımcı Aslı Yılmaztürk (34), kaldığı

evde ölü bulundu. Olay yerinde yapılan ilk

incelemede, Yılmaztürk’ün

mutfak kısmındaki ocaktan

sızan gazdan zehirlendiği

tespit edildi.

Metin Akpınar ve

Müjdat Gezen beraat etti

Uğur Dündar’ın programındaki sözleri dolayısıyla

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in

“Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan

yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaasını

açıklayan savcı, sanatçıların 4’er yıl

8’er ay hapisle cezalandırılmasını istemişti.

Davanın karar duruşmasında iki ismin

de beraatına karar verildi.

ABD’deki kara propagandaya

soruşturma açıldı

ABD’nin New

York kentindeki

bazı meydanlarda

Cumhurbaşkanı

Recep Tayyip

Erdoğan’a

yönelik hakaret

içeren reklam

panoları yerleştirildi. Konu üzerine Ankara

Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yazılı bir a-

çıklama geldi. Açıklamada, “Bu ilanların

giderlerinin Türkiye'deki ‘sessizler’ tarafından

karşılandığı ve organize edildiğine

dair videoların bazı sosyal medya hesaplarında

paylaşılması üzerine, yapılan paylaşımlar

ihbar kabul edilerek reklam

ilanlarını veren ve organize eden kişiler

hakkında soruşturma başlatılmıştır” sözlerine

yer verildi. Ayrıca ilanların FETÖ

tarafından da yayınlatıldığı konuşuluyor.

6


BAŞLIKLAR

Hrant Dink davasından

karar çıkmadı

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Hrant Dink'in 14 yıl önce öldürülmesine

ilişkin 6'sı tutuklu 13'ü firari FETÖ elebaşı

Fetullah Gülen'in de aralarında yer aldığı

76 sanığın yargılandığı davanın görülmesine

devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza

Mahkemesi'nde görülen duruşmada bir

kısım sanıklar ile taraf avukatları yer aldı.

Duruşmada tanıkların dinlenilmesinin ardından

mahkeme heyeti ara kararını açıkladı.

Mahkeme bir önceki celse karar vereceğini

belirttiğini, ancak üye hakim Ferhat

Şahin'in kalp ameliyatı geçirmesi ve sağlık

raporu durumu nedeniyle bu celse kararın

açıklanmayacağını bilgisi verildi. Bu nedenle

duruşma 26 Mart 2021’e ertelendi.

2021’in ‘Mehmet Akif ve

İstiklal Marşı Yılı’ olarak

kutlanılmasına karar verildi

Resmi Gazete'de

yayımlanan Cumhurbaşkanlığı

Genelgesi ile

İstiklal Marşı’nın 100.

Yılı dolayısıyla, 2021

yılının 'Mehmet Akif

ve İstiklal Marşı Yılı'

olarak kutlanmasına

karar verildi.

Diyanet İşleri Başkanı

koronavirüs oldu

Diyanet İşleri Başkanı

Ali Erbaş, koronavirüse

yakalandı. Günler

öncesinden belirti

gösteren Erbaş’ın yapılan

testi pozitif çıktı

ve tedavi altına alındı.

60 yaşındaki Erbaş’ın

sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

Suziki’nin 91 yaşındaki

Y.K. Başkanı emekli

olmaya karar verdi

Japon Nikkei gazetesinde yer alan habere

göre Suzuki Motors'un 91 yaşındaki Yönetim

Kurulu Başkanı Osamu

Suzuki emekli olmaya

karar verdi. Japonya’nın

dördüncü otomobil

üreticisi bugün erken saatlerde

yönetim planında

yapılacak değişikliklerin

açıklanacağını

duyurmuştu.

Netflix Türkiye’nin abone

sayısı 3.5 milyon oldu

Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde

gerçekleşen “Dijital Dünya Çalıştayı’nda

Netflix, BluTV ve

BeIN Medya’nın katıldığı bir o-

turum da gerçekleşti. Etkinlik

esnasında Netflix Türkiye Kamu

Politikaları Direktörü Pelin Mavili, Netflix

için Türkiye ile ilgili de bilgilere yer

verdi. Açıklamaya göre Netflix'in Türkiye'deki

abone sayısı 3.5 milyonu geçmiş

durumda. 2020 Aralık ayında 3 milyondan

fazla abone sayısı olduğu açıklanmıştı

ancak net bir sayı belirtilmemişti.

7


DOSYA

Koronavirüs sürecinde

yeni hayat nasıl olacak?

ilim insanları, koronavirüsün ileride

hayatımızın bir parçası olabi-

B

leceğini öngörüyor. ABD’nin E-

mory Üniversitesi'nde doktora sonrası a-

raştırmacı olan Jennie Lavine , "Bu tür bir

endemik duruma ulaşmanın ne kadar sürdüğünün

zamanlaması, hastalığın ne kadar

hızlı yayıldığına ve aşılamanın ne kadar

hızlı uygulandığına bağlıdır” diyor. Koronavirüsün

endemik hale gelmesinin birkaç

yıl ile on yılların ardından doğal enfeksiyonlara

dönüşebileceğini belirten Lavine,

yine de aşıların virüsü ortadan

kaldırmasının pek olası olmadığını

düşünüyor. Lavine’ye

göre virüs çevremizde

daha iyi huylu olsa

da sonsuza dek kalıcı

hale gelecek. Peki hayatımızın

bir parçası haline

gelecek olan koronavirüs

salgını yaşantımızı nasıl

değiştirecek ve dönüştürecek?

Şehirler ve evler değişecek

Nüfusun büyük çoğunluğu şehirlerde yaşıyor,

koronavirüs de en çok etkisini şehirlerde

gösteriyor. Ancak sebep nüfus yoğunluğu

olmayabilir. Birleşmiş Milletler

İnsan Yerleşimleri Programı İcra Direktörü

Maimunah Mohd Sharif’e göre bunun

sebebi konut yetersizliği, enerji, su, sanitasyon,

ulaşım, yeşil kamusal alanlar,

sağlık hizmetleri ve eğitime eşit olmayan

erişim.

Sharif konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu,

“Kentler dramatik değişiklikler görecek,

çünkü vatandaşlar bu eşitsizliklere

katlanmayacak. Bir evde ve yaşadığımız

çevrede ne arayacağımız, kendimizi nerede

bulduğumuza göre belirlenecek. Umudum,

insanların şehirlerde kaynakların a-

dil bir şekilde yayılmasını sağlamak için

yeni bulunan siyasi güçlerini kullanmalarıdır.”

Bu süreçte şehirlerdeki yeşil

alanların önemi daha

da artacak. İnsanların şehir

içindeki park, bahçe

gibi yeşil kamusal alanlara

olan ilgisinin onları bu

süreçte rahatlatan bir etkiye

dönüşeceği tahmin e-

diliyor. Bir diğer değişim ise

birçok insan ve şirket için evden

çalışabileceğinin keşfedilmiş olması.

Sharif’e göre, bu dönüşümün sunduğu

zorlukların üstesinden gelmek için

evlerimizi güçlendirmeye çalışmalıyız.

Princeton Üniversitesi Mimarlık Tarihi P-

rofesörü Beatriz Colomina göre ise pandeminin

çarpıcı, hatta şok edici bir şekilde

görünür kıldığı şey, görünmez şehirler oldu.

8


DOSYA

Colominia,

yalnızca hipersosyal

mikroorganizmaların

görünmez şehirciliği değil, eşitsizliklerin,

gizli çalışanların ve bakım veya

empatiye eşit olmayan erişimin görünmez

şehirciliği diyor bu duruma. Ve şöyle devam

ediyor, “Şehirlerin tarihi, hastalıkların

tarihidir. Şehirler bulaşmayı hızlandırır,

ancak aynı zamanda fikirleri ve ilişkileri

kuluçkaya yatırırlar. Şehirlerin sundukları

kirlilikten zevk alıyoruz.

Gelecekteki şehir çok farklı görünmeyebilir

ama tüm gizli ritimleri değişmiş

olacak. Milyonlarca kişinin yapmaya

zorlandığı gibi evde, hatta yatakta

çalışmayı düşünün. Bir zamanlar hayal

edilen bir gelecekti ve şimdi vazgeçemeyeceğimiz

bir gerçek. Son on yılda

halihazırda başlamış olan bu iç mekân

dönüşü, şehirden ya da yoğunluktan bir

dönüş değil. Virüs, kent karşıtı bir güçten

uzak, yeni kentsel yoğunluk biçimlerine,

yeni çapraz bulaşma biçimlerine

ilham verecek.”

Bilimsel Tasarımcı Itai Palti ise salgın sonrası

şehirlerin önceliklerini değiştirebilirsek

şehirlerin daha sağlıklı bir yer haline

gelebileceği görüşünde. Palti durumu

şöyle açıklıyor, “Tüketim yerlerinin

konumunu sosyal toplanma

için birincil konum olarak tutarsak,

dolayısıyla sosyal bağlılığı e-

konomik büyümeye tabi kılarsak,

kilitlenmeden çok az şey

öğrenmiş oluruz. Bir pandemi

de dahil olmak üzere her

zaman daha iyi bir bağlantı

aracı haline gelmek i-

çin şehri yeniden inşa etmemiz

gerekiyor. Bu, halka açık alanların

gerçek, anlamlı ve güvenli etkileşimler etrafında

yeniden tasarlanması anlamına geliyor.”

Avustralya Bond Üniversitesi Örgütsel

Davranış Yardımcı Doçenti Libby Sande’a

göre ise Covid sonrası daha kişiselleştirilmiş

deneyimler arayacağız. Deneyim

tasarımı, kritik önem taşıyacak. Sande de

durumu şöyle açıklıyor, “Şehirlerin daha

küçük genel merkezleri olacak. İnsanlar, o-

narıcı ve huzurlu olacak şekilde tasarlanmış

bir sığınak olarak ev ortamları arayacaklar.

Evlerde daha donanımlı ve ses yalıtımlı

çalışma alanları olacaktır. Evlerimiz

muhtemelen büyüyecek, daha fazla otomasyona

sahip olacak, birden fazla çalışma

alanına sahip olacak. İnsanlar her gün ofise

gitmiyor. Ofisin amacı değişecek, odak

noktası bireysel çalışma değil, ekip etkileşimi

ve iş birliği olacaktır. Ofislerin tasarımı,

çalışanların kendilerini fiziksel ve p-

sikolojik olarak güvende hissetmelerini,

bağlantı kurmalarını ve yaratıcı olmalarını

destekleyen deneyimler ve alanlar yaratmaya

odaklanacak.”

9


DOSYA

Eğitimde Eşitsizlik Artacak

Koronavirüsün değiştireceği bir diğer ö-

nemli konu ise eğitim. Özellikle fakir ülkelerde

eğitim eşitsizliği bu süreçte daha

çok artacak. Bu ülkelerdeki kız çocuklarını

zor günler bekliyor. Malal a Fonu Araştırma

ve Politika Müdürü Lucia Fry, daha

fakir ülkelerdeki kız çocukları için, okulların

kapanmasının kariyerlerinin tamamen

sona erebileceğine dikkat çekiyor.

Benzer koronavirüs kısıtlamaları devam e-

derse 20 milyon kız öğrencinin asla okula

dönemeyebileceğini ve eğitimden mahrum

kalan 129 milyon öğrenciye yenilerinin eklenebileceğini

belirtiyor ve şöyle devam

ediyor, “Ebola krizi sırasında kızlar cinsel

istismara, genç yaşta hamileliğe ve erken /

zorla evlendirmenin yanı sıra çocuk işçiliğine

ve evde daha fazla ev işleri ve bakım

yüküne maruz kaldı. Tüm bunlar, en çok

etkilenen üç ülkede okulu bırakanların sayısında

artışa yol açtı.” Bu ihtimalin çözümünün

de olduğunu söyleyen Fry, “Covid-19'un

mevcut eğitim eşitsizliklerini

daha da kötüleştireceği ihtimali korkunç

ama kaçınılmaz değil. Aslında,

salgın kritik bir dönemeç olabilir. Her

yerde ebeveynler okulların değerini

anladılar ve öğretmenlerin sıkı çalışmasını

takdir ettiler. Hükümetler, ekonomi

ve toplumun uzun vadede olduğu

kadar burada ve şimdi de eğitime bağlı olduğunu

anlamışlardır. Kesinlikle iyimser

olduğumu söyleyemem ama krizi fırsata

çevirme kararlılığıyla geleceğe bakıyorum.

İhtiyacımız olan şey, iktidardakilerin de

aynısını yapması” ifadelerine yer verdi.

Bazı insanlarda obsesif kompolsif

bozukluğu kalıcı olabilir

Hayatımızı bir anda değiştiren koronavirüsün

psikolojik etkileri ise bazı insanlarda

kalıcı hasarlar bırakabilir. Hayatın

yeniden normale dönmesi sonrası insanların

strese dayanıklı olduğu için bu süreci

atlatabileceği fakat; bazı insanların buna

ayak uyduramayacağı öngörülüyor.

British Columbia Üniversitesi'nden Psikiyatri

Profesörü ve The Psychology of Pandemics

kitabının yazarı Steven Taylor’a göre

insanların %10’u ila 15’i için belki de hayat

normale dönemeyecek. Taylor konuyla

ilgili şu değerlendirmelerde bulunuyor,

“Araştırmalar, obsesif kompulsif bozukluğun

(OKB) genler ve çevresel stresörler

arasındaki etkileşimden kaynaklandığını

göstermektedir. Bazı OKB türlerine (yani

kontaminasyon takıntıları ve temizlik

kompulsiyonları) karşı genetik yatkınlığı

olan kişiler için Covid-19 stresinin OKB'yi

tetiklemesi veya kötüleştirmesi muhtemeldir.

Bu insanlardan bazıları, uygun

10


DOSYA

zihinsel sağlık tedavisi görmedikleri sürece

kronik germofoblar haline gelecektir.”

Bazı iş kolları risk altında olacak

Oxford Üniversitesi’nden Sosyoloji

Profesörü Richard Sennett ise bazı iş

kollarının korkunç ve uzun süreli

bir risk altında olacağını öngörüyor.

Sennett’e göre bazı iş

kolları manuel olarak yapılmak

zorunda. Dolayısıyla, virüse

maruz kalma açısından servis

çalışanları, sağlık çalışanları, temizlik

işçileri ve gündelik temizlik

işiyle uğraşan insanların

hepsi risk altında bulunuyor.

Sennet durumu şöyle özetliyor,

“Salgının gerçek etkileri baskıları

hızlandıracak. Bu virüsün korkunç

ve uzun süreli bir etkisi olacak. İşçi

sınıfından insanlar, orta sınıfların olmadığı

bir şekilde risk altında olacaklar.”

Düşünce kuruluşu Chatham House’un yardımcı

üyesi Urvashi Aneja ise Covid-19 krizi

sonrası çoğu işveren platformunun kendi

platformlarında çalışanların sağlığı, güvenliği

ve finansal güvenliği için sorumluluk

üstlenememesiyle, işin ne kadar

güvencesiz olduğunu vurguluyor.

Alınan bazı önlemlerin ise çalışanlar için

değil müşteriler için olduğunu

belirtiyor. Aneja konuyla ilgili şöyle

konuşuyor, “Bu sorunlar, zayıf iş

kanunları, veri koruma çerçevelerinin

olmaması ve düşük düzenleme

kapasitesi nedeniyle gelişmekte olan

ülkelerde özellikle ciddidir. Gelişmekte

olan birçok ülkede yüksek işsizlik

seviyeleri, işçileri bu çalışma koşullarını

kabul etmek-ten başka çareye

bırakmıyor.”

Çalışma hayatında cinsiyet eşitsizliği

ve zorluklar artabilir

Koronavirüs sürecinde şu ana kadar kadınların

iş kayıpları erkeklerden 1,8 kat daha

fazla. ABD'de işsizlik en çok kadınların

ağırlıkta olduğu kişisel bakım ve yemek

hizmeti mesleklerinde yoğunlaştı.

ABD'deki Kadın Politikaları Araştırma

Enstitüsü'ndeki İstihdam ve Kazanç programını

yöneten Ariane Hegewisch, pandeminin

iş dünyasında yönetici pozisyonuna

kadınların seçilme ihtimalinin daha

da düşürebileceğini tahmin ediyor. Hegewisch’in

bu eşitsizlikle ilgili yorumu ise

şöyle, "Şu anda gerçek tehlike, insanların

kadınları çocuk bakımı ile eskisinden daha

güçlü bir şekilde ilişkilendirmeye başla-

11


DOSYA

masıdır. Batı Afrika'daki Ebola gibi önceki

pandemi deneyimleri, hastalık salgınları

sırasında eğitimden veya işten ayrılan kızların

ve genç kadınların geri dönme olasılıklarının

erkek akranlarına göre daha

düşük olduğunu göstermektedir. Diğer hane

halkı üyeleri evde kaldıkça veya hastalandıkça,

hamilelik oranları artar, beceri

boşlukları genişler ve kızlar ve kadınlar

daha da fazla ev işi üstlenirler.”

Yazar Noreena Heertz da pandemi sonrasında

çalışanlardaki ‘yalnızlık hissinin’ kötü

sonuçları olabileceğine dikkat çekerek

şunları söylüyor, “Covid-19 vurulmadan

önce bile, dünya genelinde ofis çalışanlarının

%40'ı kendini yalnız hissediyordu.

ABD'de her beş yetişkinden biri işte

tek bir arkadaşı olmadığını söyledi.

Pandemi, bunu önemli ölçüde daha da

kötüleştiriyor. Şu anda evden çalışan

Birleşik Krallık'taki işçilerin

neredeyse yarısı

yalnızlık hissediyor.

Bu, dokuz ay

içinde yoğun izolasyon

duygularının

başladığını

öne süren uzaktan

çalışma üzerine

önceki araştırmalara

karşılık

geliyor. Bu arada,

Covid'in düşük ücretli

çalışanlar üzerindeki

asimetrik

etkisi, virüse potansiyel

maruziyetleri

ve mali durumları a-

çısından şu anlama

geliyor: artan sayıda

insanın kendilerini

terk edilmiş ve ötekileştirilmiş

hissetmesi muhtemeldir.”

Boston College’den Danışmanlık Psikolojisi

Profesörü David Blustein ise pandemiyle

birlikte çalışanlar için yaşam şartlarının

daha da sertleştiğini ve yeni bir düzenlemeye

ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor.

Blustein durumu şöyle özetliyor, “Umutlu

beklentim, pandeminin işin sosyal,

psikolojik ve ekonomik bir kurum olarak

nasıl geliştiğine dair ciddi bir değerlendirmeyi

teşvik edeceğidir. Bu dönüşümün

özünde, geçim ücretlerini ödeyen,

sağlık hizmeti sağlayan ve insani koşullar

sunan erişilebilir işleri sağlayacak sistemsel

değişikliklere duyulan ihtiyaç var. Bu

hedefe ulaşmak için liderlerin ve vatandaşların,

organizasyonların nasıl düzenlendiği

ve çalışanların nasıl korunduğu

konusunda köklü değişiklikler

yapması gerekecek. Umarım dünyanın

dört bir yanındaki

insanlar, yaşamak ve anlamlı bir

yaşam sürmenin karmaşık

ağını yöne-tirken, insanların

ihtiyaçlarını ön plana çıkaran bir

hareket ge-liştirirler.”

///KAYNAKLAR

https://www.bbc.com/worklife/article/20201118-

coronavirus-how-will-it-affect-inequalities-mentalhealth

https://www.irishtimes.com/life-and-style/healthfamily/the-future-of-coronavirus-nothing-worsethan-a-common-cold-1.4457245

12


GÖRÜŞ

İletişimciler yeni hayatla

ilgili ne düşünüyor?

Dr. Olcay Uçak

İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi

Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi

Hayatımızın her alanı son bir yıldır tahminlerin

ötesinde hızla dijitale dönüşürken

başka türlüsünü düşünemiyoruz. Bu yılın bir

başka değişim işareti uzay çalışmalarının artacağı

yönünde gelen bilgiler. Küçülen dünyamızın

gelecekte yeni yaşam olasılıkları a-

ramada önemli bir etken olacağı düşünülüyor.

Alternatif yaşam alanları bulma uğruna

yolculuklar yeni geleceğin en önemli yaşam

tarzı olacak gibi. Bununla birlikte dünyada

sağlıklı yaşam olanakları için küresel iklim

sorunlarının ülkeler arası işbirlikleriyle çözülmesi

kaçınılmaz olacak. Bunu sağlamanın

ancak sürdürülebilir enerji kaynaklarını tercih

etmekle ve çevre dostu politikalarla mümkün

olacağı kabul görecek. İnsanların yaşlanmadan

uzun yaşamın sırlarını çözme çabaları

artarak devam edecek ve bu genetik mühendisliği,

organ nakli ya da laboratuvar k-

lonlamalarıyla aşama kaydedecek. Yiyecekler

de bu genetik çalışmalardaki ilerlemeye göre

uyumlu hale getirilip sorunsuz ve sağlıklı bir

yaşam sunacak.

Diğer bir hızlı gelişme alanı iş dünyasında

insanlara rakip görülen robotlar. Robotbilimdeki

ilerlemeler hızlanacak ve kendi kendine

öğrenen robotlar hem iş hayatının hem özel

hayatın vazgeçilmezleri olmaya devam edecek.

İnsanların yaşamını kolaylaştırıp, boş zamanlarını

da arttıracak. Şüphesiz bütün bu

teknik gelişmeler her insanın daha fazla matematik

öğrenme zorunluluğunu gündeme

getirecek. Beynimizin sırlarının henüz çok az

bir kısmı çözülmüşken kim bilir gelecek belki

zihin gücü ve bilinç konulu sürpriz çalışmalarla

insanların iyi ve doğruyu bulmalarına

yardımcı olacak. Akıllı evler, akıllı arabalar, a-

kıllı robotlar ile yaşama birde akıllı insanlar

katılırsa yeni dijital gelecek ve yeni yaşam

kesinlikle daha güzel olacak.

Miray Badem

Feveran İletişim Marka Yöneticisi

Yeni normale alışma süreci bundan aylar önce

zor iken şu anda bu duruma adapte olduğumuzu

ve daha fazla ne yapabiliriz durumuna

odaklandığımızı düşünüyorum. Kendi

adıma konuşacak olursam, başlarda belirsizliğin

önemli derecede kendini göstermesiyle

düştüğümüz karamsarlık, esasında iletişimin

gücünü bize yeniden anımsattı. Yeni dönemde

markalar, artık yalnızca görünür olmak değil,

yeni yollar ve stratejiler istiyor. İletişimi 360

derece düşünerek yola koyulmamız ve buna

yönelik sadece tek odağı değil birçok konuyu

odağımıza almamız ve eski öğretilerimizden

beslenmeye devam ederek yeni yaklaşımlar

geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yeni

hayatı biz oluşturuyoruz esasında. Doğru iletişim

ve doğru bir strateji ile bir markanın geleceğinde

hayal ortağı olmak imkansız değil.

Türkiye ve dünyadaki güncel gelişmeleri takip

edip, üzerine neyi ekleyebileceğimizi düşünmeliyiz.

Artık A ve B planından ziyade diğer

planlarında devreye gireceği ve 360 derece

iletişim ile 360 derece düşünceye odaklanmamız

gerektiği bir gerçek. Henüz genç bir

İletişimci olarak, buna yönelik gereken çabayı

sarf edeceğimizden şüphem yok.

13


SANTRAL

Türkiye’nin ilk ve tek dijital

haber dergisi 1 yaşında?

Türkiye’nin ilk ve tek dijital haber dergisi

SANTRAL bundan tam bir yıl önce, 16 Mart

2020 günü ilk sayısıyla yayınlanmaya

başladı. Koronavirüs pandemisiyle birlikte

yayına giren dergi ilk etapta haftalık olarak

yayınlanmaya başladı. Derginin ilk genel

yayın yönetmenliğini Mehmet Günesen

üstlendi. SANTRAL ilk sayılarından sonra

logosunda da değişime gitti. Türkiye’nin ilk

ve tek dijital haber dergisi SANTRAL ilk

başta da dediği gibi Türkiye’deki haber

açığını doldurmak için çalışmaya devam

etmektedir.

HATİCE KILIÇ

SANTRAL Dergisi Sahibi

SANTRAL’in çıkış amacı

geçmişten aşina olduğumuz

haber dergisi

geleneğini sürdürmektir.

Haberciliğin etik ilkelerine

ve insani değerlere

saygılı, tarafsız

ve bağımsız olarak yayınlarımızı

sürdüreceğiz. Daima haklının

yanında, haksızın karşısında olmaya devam

edeceğiz. Her kesime mikrofon tutacağız,

bazen bir işçiye bazen de işverene… Ayırt

etmeksizin her siyasi görüşün

de dergimizde yeri olmaya devam

edecek, bu bize tarafsız

kattığı gibi, hiçbir yerde bir

arada göremeyeceğiniz siyasi

partileri de tek bir sayfada

görmenizi sağlıyor. Nice güzel

yıllara…

NESRULLAH HASDEMİR

SANTRAL Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

Değerli Santral okurları

bu sayımızla birlikte birinci

yılımızı kutluyoruz.

SANTRAL bu süreçte belirlediği

‘objektiflik’ çizgisini

başarıyla sürdürdü ve

yeni sayılarda bunu sürdürmeye

devam edecektir. Yaklaşık 7 ay

önce göreve başladığımda ilk olarak dergimizin

herkese ulaşmasını amaç edinmiştim.

Bazı hedeflerimize ulaştık, bazılarına ise

henüz ulaştığımızı söyleyemem... Haber

üretimi, maddi ve manevi anlamda zor bir

sürecin sonucunda ortaya çıkar. Gazetecilikle

ilgili son yıllarda yükselen romantik

söylemlerin yayın hayatının gerçekleriyle

uyuştuğunu düşünmüyorum. Sürdürülebilir

ve kaliteli bir yayın çıkarmanın ciddi

maddi külfetleri bulunmaktadır. Fakat

dergicilik tepeden tırnağa bir ekip işidir.

Profesyonel bir yayında salt manevi bağlarla

bir arada olan bir ekipte profesyonel iş

dağılımını gerçekleştiremezsiniz. Kendi

alanlarında çalışabilecek yetenekli muhabirlerden

oluşan bir ekibe ihtiyacınız vardır.

Benim nihai amacım yayın çizgimizi

sürdürmek ve yayınlarımıza

devam edebilmektir.

Bu süreçte siz değerli okurlarımıza

ve değerli yazarlarımıza

bizleri yalnız bırakmadıkları

için teşekkürü borç

biliyorum.

14


YAZI/GÖRÜŞ

Henüz bir kızım yok, evli değilim, hatta

sevgilim bile yok. Ama daha 20’li yaşlarımda,

ileride olmasını istediğim kızım

için çabalıyorum. Bir gün birine soruyorlar,

memleketin neresidir diye, yanıtlayan

kişi doyduğum yer ya da doğduğum

yer cevabını vermiyor, özgür yaşadığım,

rahat ettiğim yerdir benim memleketim

diyor. Ülkemi seviyor ve kızımın da burayı

memleket bellemesini istiyorum. Evet

burası ‘koyu’ bir Doğu memleketi, ‘koyu’

çünkü, Doğu özü itibariyle ‘koyu’

sayılması gereken, bir zamanlar medeniyet

eşiği olan bir bölge… Ama şimdi

‘saat’ Batı’ya doğru dönüyor. İnsanlar,

rahatlığı ve özgürlüğü Batı’da görüyor.

Ben de… Yani esas itibariyle, kökten bir

Batıcılık yerine güzelliklerinin kötülüklerinden

çok olduğu bir Batı benim dediğim.

Bu yüzdendir ki ülkemin de bu yönde

ilerlemesini istiyorum.

Kızımın yaşayacağı ülke…

Kız çocukları Doğu’da ezelden beri ikinci sınıf

muamelesi görmüştür. Hayalimde var ettiğim

memleket bu değil! Doğu bu olmamalı!

Çabalanmak, umutvar olmak, çalışmak lazım

bu iğrenç damgayı üzerimizden atmak i-

çin. Eşitlikse eşitlilk, özgürlükse özgürlük,

bunların olmasını sağlayacak yasaysa yasa…

ne gerekiyorsa yapılmalı bu kara bulutu atmak

için. Öte türlü savaşla, lüksle, görgüsüzlük

ve gericilikle anılmaya devam edeceğiz.

Zeki ve modern beyinlerimiz Batı’ya göç edecek

ve kötülüğün sesini daha çok duyacağız.

Ben kendi adıma elimden gelen çabayı göstereceğim

modern bir ülke inşa etmek için. Henüz

olmayan kızımın rahatça yaşayabileceği,

özgürlüğü ve ideallerinden taviz vermek zorunda

olmayacağı bir ülkedir hayalim… Ben

çabalıyorum, olursa doğduğum topraklar kızımın

da doğduğu yer olur. Olmazsa da direnmem

artık! Biri bedel ödedi, onunsa

hayatını yaşaması lazım.

HENÜZ OLMAYAN KIZIMIN RAHATÇA

YAŞAYABİLECEĞİ, ÖZGÜRLÜĞÜ VE

İDEALLERİNDEN TAVİZ VERMEK ZORUNDA

OLMAYACAĞI BİR ÜLKEDİR HAYALİM…

15


TARİH

Yasak aşka kurban giden

şehzade kimdi?

İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed

hemen her yönüyle ele alınmıştır. Yediği,

içtiği, ailesi gibi hemen her şeyinden bahsedilen

padişahın pek bilinmeyen bir yönü

daha var. Her ne kadar onunla alakalı olmamış

olsa da konu öz çocuğuyla alakalı.

Sultan’ın çocuğu Şehzade Mustafa bir gizli

aşka kurban gitmiştir.

Sultan’ın bilinenin dışında bir oğlu daha

vardı. Şehzade Mustafa’nın pek dile getirilmemesinin

sebebi ‘karışık’ bir meseleden

dolayı öldürülmüş olması, üstelik bu

ölüme Fatih’in dahi engel olamamış olmasıdır.

Devrin tarih yazılarında Şehzade

Mustafa’nın babasına çok benzer özellikler

taşıdığı da yer almıştır. Akıllı ve zeki oluşundan

bahsedilse de Şehzade Mustafa bir

yasak aşka kurban giderek hayatını kaybetmiştir.Şehzade

Mustafa, sarayda babasından

sonraki en

güçlü isimlerden biri

olan Veziri Azam

Mahmud Paşa’nın eşi

ile yasak bir aşk yaşar.

Bunun ardından da

olayı duyan Mahmud

Paşa kendini kaybeder.

Peşinden bir plan

hazırlayan Mahmud

Paşa, Şehzade

Mustafa’yı

zehirleyerek öldürmüştür. Olay şöyle gelişti;

Şehzade Mustafa, Karaman'da valilik

yapmaktaydı. 1474'te, Karaman Beyliği'ne

karşı son askerî operasyonlardan birine

katılan Şehzade hastalandı. Şifa olması için

hamama götürülen Şehzade, hamam çıkışında

aniden hayatını kaybetti. Şehzade’nin

ölümü sonrası adamları, dönemin

âdetleri gereği cesedini mumyaladılar. Fakat,

ölümü sonrası hemen ortalık karıştı.

Şehzade'nin can verirken Mahmud Paşa’nın

azledileceği için intikam amaçlı onu

zehirlediğini söylediği iddia edildi. Olayın

devamı da dönemin yazarlarından Meali

tarafından anlatılmıştır. Meali, devlet

büyüklerinin Fatih'e başsağlığı dilemeye

16


TARİH

gittiğini, bunların arasında, eski vezir-i â-

zam Mahmud Paşa’nın da olduğunu yazar.

Rivayete göre Paşa, Sultan’a "Şehzade vefat

etti ama devlete hizmet edecek olan ben

buradayım" demiştir. Sultan’ın buna cevabı

ise "Mustafa'mın düşmanı hayatta kalamaz"

olur ve Paşa zindana atılır.

“Günahım büyükse beni mertçe öldür,

değilse serbest bırak”

Yaklaşık 50 gün zindanda kalan Mahmud

Paşa, son kez Fatih’in huzuruna çıkmayı

istemiş ve çıkmıştır. Paşa huzurda Fatih’e

"Günahım büyükse beni mertçe öldür,

değilse serbest bırak" demiştir. Bunun ü-

zerine Fatih, Paşa'yı 18 Temmuz 1474 yılında

idama mahkûm etmiştir. Paşa’ nın

idamı 16. asra kadar hep güç kavgası

olarak yorumlanmıştır. Ta ki

Gelibolulu Mustafa Alî’nin Şehzade

Mustafa'nın Mahmud Paşa'nın

hanımlarından biriyle i-

lişkide bulunduğu için Paşa tarafından

zehirletildiğini yazmaya

cesaret edene kadar… İsmail

Hakkı Uzunçarşılı, Topkapı

Sarayı'nda bulduğu ve 19-

64'te yayınladığı bir belgeyle

durumu gözler önüne sermiştir.

Belgenin Saraya veriliş a-

macı ise Mahmud Paşa'nın kızlarının

bir miras davası dolayısıyla

olmuştur. Paşa'nın kızları,

Şehzade Mustafa ile ilişkiye

girdiği söylenen hanımın

Mahmud Paşa'nın ikinci eşi olduğunu,

Paşa'nın seferde bulunduğu

sırada Şehzade'nin

annesinin evinde kaldığını, bunu

haber alan Mahmud Paşa'nın

ise dönüşünde kadını

hemen boşadığından bahsetmiştir

Ancak, Paşa, daha sonra gelen baskılar

ve Fatih'in de ricası üzerine aynı hanımla

yeniden nikahlanmış ama bir daha

yüzünü görmek istememiş ve Şehzade

Mahmud'dan intikam almıştır.

Bu hazin olay resmi tarih yazıtlarında pek

bahsedilmediyse de çeşitli kitaplar bu

durumu gözler önüne sermiştir. Durum a-

deta dizileri andıracak düzeyde bir olay o-

lup devamında yaşananlar ise meçhullüğünü

korumuştur.

///KAYNAKLAR

Bu araştırma Murat Bardakçı’nın Habertürk’teki ‘İstanbul'u

aldı ama zanpara oğlunu ölümden kurtaramadı’ başlıklı

yazısından ve Erhan Afyoncu'nun ‘Truva'nm İntikamı’ adlı

kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.

17


TARİH

Osmanlı’da kadınlar çok çeşitli sektörlerde

çalışırdı. İstanbul, Selanik, Samsun, İzmir ve

Musul’daki sigara ve tütün işleme fabrikalarında

çalışanların çoğunu kadınlardan oluşuyordu.

Adana yöresinde, Bursa, Edirne,

Kütahya ve Gördes’te halı ve kumaş dokuma

atölyelerinde kadın işçiler çoğunluktaydı.

Osmanlı Devleti’nde çeşitli sanayi kollarında

çalışan kadınlar hem sağlığa uygun olmayan

koşullarda çalışır hem de yaptıkları iş karşılığında

çok az ücret alırdı.

Tüccarlar ve girişimciler kadınları sağlığa

uygun olamayan yerlerde çalıştırdılar. Kadınların

çalıştıkları evler dışında kurulan

fabrika ve atölyeler de modern bir donanıma

sahip değildir. Genellikle karanlık, rahatsız

edici ve havasız bir ortamda kadınlar

işlerini yaparlardı.

Girişimciler, daha fazla işçi gücü elde etmek

için sağlığa uygun olmayan koşullarda işçi

potansiyelinin yoğun olduğu

mahallelere atölyeler inşa

etmiştir. Böylelikle işçilerin

yürüyerek işe gelmesini

olanaklı kıldılar. Atölyelerin

sayıları artıkça

mevcut olan işgücü yetersiz

kalınca ve işgücü talep

etmek pahalı hale gelince

girişimciler, maliyetleri düşürmek

için atölyelerin yakınlarına

işçilerin kalacakları derme çatma

yapılar yaptılar. Bu örneklerden biri de Bursa’da

yapılmıştır. Atölye yakınlarına yapılan

bu barakalarda Bursa (koza toplama) ve A-

dana (pamuk toplama) gibi yerlerde mevsimlik

işçiler kalmıştır. Sağlıksız olan bu barınaklarda

kalan kadınlar arasında evli kadınlar

ile yaşları 10-12 olan kızlar da vardır.

Bu yurtlarda kalan kadınlar ve kızların güne

bir gözcü(görevli) tarafından kaldırılarak

başladıklarını ve bazen on altı saat çalıştırılırlardı.

Tarihçi Donald Quataert işçilerin

bir gününü şöyle özetliyor:

“Fabrikalarda çalışma işveren tarafından

tedarik edilen kahvaltı sonrası saat dokuzda

başlıyor ve gece yarısı saat bire kadar

sürüyordu. Bu uzun çalışma saatleri

arasında yalnızca yirmi dakikalık bir ara

(muhtemelen öğle yemeği arası) veriliyor,

öğle yemeği sonrası bir düdük sesi ile

çalışma yeniden başlıyordu.”

18


TARİH

Ölümlerini bekleyen biçareler

Kadın işçilerin başını çektiği halı sektöründe

de çalışma koşulları aynıdır. Halı dokuyan

kadınlar ya dizleri üzerinde durarak ya da

oturarak yan yana dizilir ve küçük bir

alanda saatlerce hareket etmeden ipi çapraz

iki tel arasından geçirerek ilmikler (düğüm)

atar. Halı üretimi ve ticareti ile büyük karlar

kazanan Şark Halı Şirketi’ndeki işçilerin

çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturur.

Osmanlı Devleti’nde halı dokumacılığında

tekel oluşturan Şark Halı Şirketi’ne bağlı

atölyelerde çalışma koşulları kötüdür.

Rutubetli, havasız ve ahır gibi yerlerde

çalıştırılan işçilerin pek çoğunda verem

hastalığına yakalanma riski artar.

Yüzlerce insan uzun odalarda saatlerce

düğüm atmaya çalışır. Şark Halı Şirketi’ne

ait atölyelerdeki çalışma koşulları zaman

zaman basında da yer alır.

vermemiştir… Sonra da biz cahil pek cahiliz,

onlar senelerden beridir alıştıkları bu

“kölelikten” nasıl ayrılabilirler. Hatta bu

hayvan hayatından başka bir hayatın var

olduğuna nasıl inanabilirler ki

görmemişlerdi… Zaten bu işçiler kadın ve

çocuklardan ibarettir. Bunlar öyle (grev için,

hak için) dayanmak, zorlanmak nedir

bilmezler. Onlar ta ezelden esir hayatına

alışmışlardır… Destgahlar çok insan

öldürüyor, buna hükümet bir an önce çare

bulmalıdır. Buna göz kapamak cinayettir.”

İpek dokumacılığı işinde çalışan kadınların

da çalışma koşulları kötüdür. Bursa’da ipek

dokumacılığı evlerdeki mancınıklarla

yapılır. Bir evde bir ya da daha fazla

mancınık kullanılır. Bu mancınıkların

çalıştırılması için büyük odalara veya

avlulara ihtiyaç duyulur. Ancak ev halkı

masraf olur diye mancınıkları odalarda

kullanır. Fakat mancınıkların bir odada

çalıştırılmaları zararlıdır. Sıcak su içindeki

kozalar fena bir koku verdiği için buna

dayanmak olası değildir. Bu nedenle açık

havada avluda mancınıklar kurulur.

Bununla birlikte özellikle kışın bir tarafta

sıcak su ile kozaları açmaya çalışmak öte

yandan soğuk hava da çalışmak oldukça

yorucu ve sağlıksızdır.

“Orada işleyenlerin mutlak yarısından fazla

verem, kan zayıflığı, göğüs hastalıklarından

ölümlerini bekleyen biçarelerdir. Fakat

kendilerini biraz daha öldüren, ciğerlerini

biraz daha kemiren, kanlarını biraz daha

içen tezgahların başından ayrılamazlar,

çünkü açlık o aman bilmez açlık vardır. Ve

60 para için günde 12-13 saat çalışırlar. 60

para, inanınız 60 para için çalışırlar, 60 para

için kendilerini öldürürler… (Ama direnmek

için) grev yapamazlar, hükümet o hakkı

/// KAYNAKLAR

Sibel Dulum, (2006) Yüksek Lisan Tezi. Osmanlı Devleti’nde

Kadının Statüsü, Eğitimi ve Çalışma Hayatı (1839-1918)

Quataert, Donald (1987). “The Silk Industry of Bursa,1880-

1914”, The Otoman Empire and tke World Economy(edt.

H.Đslamoğlu-Đnan), Cambridge, s.284-299. ---------------

(1997). “Manufacturing”, An Economic and Social History of the

Ottoman Empire, Cambridge, s.888-933.

Dalsar, Fahri (1960), Bursa’da İpekçilik, İstanbul, Sermet

Matbaası

Erişçi, Lütfü (1997), Türkiye’de İşçi Sınıfının Tarihi, Ankara,

Kebikeç Yayınları

Yetkin, Sabri (1996). “II. Meşrutiyet Öncesi Ege’de Şirket-i Milli

Denemesi: Uşak Osmanlı Halı Ticarethanesi I-II”, Toplumsal

Tarih, Cilt V, Şubat, s.14-19, Mart, s.26-31.

19


HAYAT

Hasip Bey: “Fotika’yı bu

fabrika öldürdü”

Refik Halit (Karay)'in 1909'da yayımlanan

Hakk-ı Sükut (Sus Payı) adlı öyküsü, ipek

sanayinde çalışan kadınların hangi şartlarda

çalıştıkları konusunda önemli bilgiler vermektedir.

Bu öyküde Saatçizade Hidayet Bey’in sahibi

olduğu ipek fabrikasında arka arkaya ölümler

olmaktadır. Ölenler arasında fabrikada

amele katipliği yapmakta olan Hasip Efendi’nin

ilgi duyduğu Fotika adlı kız da vardır.

Fotika’nın ölümünü kabullenemeyen ve bu

duruma tepki gösteren Hasip Bey fabrikanın

sahibi Saatçizade Hidayet Bey’e gider

ve “Fotika’yı bu fabrika öldürdü” der. Ancak

fabrika sahibi onu hakk-ı sükutla yani ücretini

artırarak susturur.

sene sonra kuvvetsiz ayaklarını, nalçalı kunduralarını

taş kaldırımlar üstünde zorla sürükleyerek

kulübelerine çekilirlerdi. Ağrıyan

başlarını, yanan göğüslerini dinlendirmek i-

çin yalnız altı saat süreleri vardı; gülmek ve

konuşmak için değil! Kimbilir ertesi sabah

bu hasta, yorgun gözler ne kadar güç açılır,

her kemiği ayrı sızlayan bu zavallı vücutlar,

fabrikanın düdüğüne ne müşkülatla itaat e-

derdi (zorlukla uyardı)? Kim bilir bu hastalıklı

sabahlar ne kadar gözyaşları döktürürdü,

bu halsiz vücutları sürüklemek ne güçtü!..”

Refik Halit öyküsünde filatür (Dokuma) fabrikasında

çalışan kadınların çalışma koşullarını

şöyle betimler:

"…Üç dört kuruşa karşı on dört saat kaynar

sular başında, pis kokular, hasta nefesler

emerek zehirlenen, tarvetinden (tazeliğinden),

kızlığından, gözlerinin ihtişamından

(pırıltısından) her gün bir zerre kaybederek

toprak olan vücutlar... Her ay bir genç kız

zayıflayarak, öksürerek, terlemiş şakaklarına

saçları yapışarak, sabırlı, tahammüllü

eriyor, bir gün artık evinden çıkamayarak

köşesinde ölüyordu… Bir gün kırmızı kordelasının

süslediği ipek saçlar altında sevine

sevine, neşeli, kuvvetli gelen yeniler bir iki

20


TARİH

İlk feminist mücadele:

Bursalı kadınların zaferi

19. yüzyılın hemen başında Bursa’da yaşanan

çekirge istilası ve çıkan büyük yangın

Bursa sakinlerine oldukça zor günler yaşatır.

Yangınla birlikte Bursa’nın üçte ikisi yanar.

Çekirdek istilası ise pamuk üretimini

sekteye uğratır. Tam o sıralarda Padişah 3.

Selim 10 Ağustos 1801’de imzaladığı bir fermanla

tüccarların dışarıdan Bursa’ya getireceği

yüklerden alınan 110 kuruş vergiyi iki

katına çıkarır. Bu ağır gümrük vergisinden

kaçınan tüccarlar ayağını Bursa’dan keser.

Geçimlerini tezgahlarda el emeğiyle ürettikleri

ipekli ve pamuklu dokumaları tüccarlara

satan Bursalı kadınlar işsiz kalır.

Çok geçmeden Bursalı kadınlar birleşerek a-

yaklanır. Kadınlar padişahın fermanını o-

kutmazlar ve kabul etmeyeceklerini bildirirler.

Defalarca kez protesto gösterileri düzenleyen

kadınlar en sonunda yetkililerin

bulunduğu Sırmakeş Han’ın önüne gelirler.

Han görevlileri kapıları kapatınca kadınlar

yanlarında getirdikleri taş ve sopalarla hanı

basarlar. Bunun üzerine gümrük ağaları ve

diğer yetkililer handan kaçarlar.

Bu olayın nasıl cereyan ettiği ve sonuçlandığı

Bursalı Kul Halil diye bilinen Aşık

Halil’in yazdığı şiir ışık tutmaktadır. Kadınların

(nisa taifesi) pahalılık ve bazı yakışıksız

davranışlar nedeniyle halkı ayaklandırıp

pazar yerlerini ve Sırmakeş Hanı'nı nasıl

bastıklarını anlatır.

Vurun aslanlarım soyluk sizdedir

Kimi elde salak, omuzda sopa

Yardımcınız olsun yaradan Hûda

Sırmakeş Hanı’nda bir camlı oda

Kırın aslanlarım mertlik sizdedir.

Okkayla terazi kalktı pazardan

Bezirgânlar gelmez oldu dışarıdan

Gayri din-ü iman gitti kibardan

Vurun aslanlarım beylik sizdedir

Hatt-ı Şerif geldi Sultan Selim’den

Hiç mi bilmez Bursalının halinden

Hemen dua size Âşık Halil’den

Vurun aslanlarım dayılık sizdedir.

21


HAYAT

Üsküdar’a Gider İken...

Bizim neslin İlkokul temsillerinde küçücük boyuyla sahneye

çıkıp bu şarkıda dans etmemiş var mıdır bilmiyorum. Erkeklerde

fes, kızlarda uzun tülden eşarp ve elinde şemsiye ile

sahnede döner dururduk. Katibim türküsü, Kırım harbi i-

çinde, Abdülmecit devrinde ortaya çıkmıştır. İkinci Mahmut

Avrupalı kıyafetini ordu mensubuna giydirmiş, fakat sivil

memurları bu hususta serbest bırakmıştı. Abdülmecit, Kırım

harbi başlayınca, bu mecburiyeti İstanbul için, en küçük

bir katibe varıncaya kadar tüm sivil memurlara da uyguladı.

Üsküdar civarındaki Selimiye kışlası, hastane olarak

Üsküdar civarındaki Selimiye kışlası, hastane olarak kullanılmak üzere bu gayrimüslim Avrupalı

müttefiklerimizin emrine tahsis edilmişti. İstanbul’dan geçen İngiliz ordusunda bir de İskoç

alayı vardı; meşhur gaydaları ve pantolon yerine kısa etekleriyle İskoçyalılar, İstanbulluların pek

tuhafına gitmişti. Halk bu garip kıyafetli yabancılara “Donsuz asker” lakabını takmıştı. İskoç a-

layı Doğu’ya hareket ederken, İskoçyalı bir besteci bu alay için özel bir marş bestelemişti. İşte bu

marşın bestesi, bizim Katibim türküsünün nağmeleridir. Yani bir İstanbul külhanbeyi, Üsküdar’daki

Selimiye Kışlası‘na giden katiplere bakarak ve onların kıyafetleriyle eğlenmek için

“Üsküdar’a gider iken…” diye başlayan “Katibim” türküsünü yazmış. Yıllarca bir genç kız tarafından

yakışıklı bir katip için yazıldığını düşünenlerdenseniz, tarih bizi nasıl da şaşırtabiliyor.

Kadın!

Yıllardır süre gelen bütün zamanlar içerisinde hep en ağır, en zor yük

olmuştur kadın olmak. Tecavüze uğrayan, cinayete kurban giden,

şiddet gören, okula gitmesine izin verilmeyen kızlarımız, kadınlarımız,

hala bugün bile var. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, ‘Şuna

inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının

eseridir.” İnanmak bazen her şeyi değiştirir. Mesela kız çocuklarımıza

inanalım sanata, spora, bilime, teknolojiye yönlendirelim. İnanalım en

güzelini, en zorunu başaracağımıza. Her şeyin bir gün değiştiğini

görmek dileği ile sadece Mart Ayı’nın 8’inde değil her gün değerini

kıymetini bilelim. Kadınlar günümüz kutlu olsun.

BENCE

BUNU

DiNLEYiN

Contra

Islak Kum

22


HAYAT

Duru Tiyatro’dan Müjde

Bu haberim tiyatro severlere. Bütün

sanat etkinliklerin bir arada

toplandığı dijitaltiyatro.com üzerinden

her türlü canlı ya da banttan

kaydedilmiş dijital tiyatro eserleri

seyircisi ile buluşmak için gün

sayıyor. Fikir İngiltere’deki Ulusal

Tiyatro’nun oluşturduğu hareketle

başladı. Ülkemizde ise; pandemi

sebebiyle tiyatroların kapalı olduğu

dönemde Emre Kınay’ın çıkış yolu

araması ile, yurt dışı projelerinin

ülkemize adapte etme fikri ile

hayata geçirildi.

Şu anda demo görsel videolar

seyirci ile buluşmaya hazır. Aylık

oyun ve konser programı belirlendikten

sonra her birinin etkinlik

görseli, oyun içeriklerinin ve video

görsellerinin olacağı linkten, sadece

bir tık ile bilet satın alabileceğiz.

Dijital tiyatro platformunda

ilk gösterim önümüzdeki günlerde

Duru Tiyatro’nun Yüzleşme

isimli oyunu ile açılış yapacak ve

ardından her hafta başka oyun

veya konserler ile özlediğimiz

isimler evlerimize gelecekler.

Sizde bu süreçte benim gibi tiyatro

ve konser hasreti ile yanıp tutuşuyorsanız

dijitaltiyatro.com u takipte

kalın. Ve her zaman izleyiciden

tek ricam evinizde bile olsanız,

lütfen perde kapanana veya ışıklar

sönene kadar alkışlamayı bırakmayınız.

O alkışları duymaya ve de

hissetmeye o kadar çok ihtiyacımız

var ki, bir an önce yüz yüze kavuşmak

dileği ile...

BİZ BUNLARI KONUŞTUK

Aleyna Tilki VS Kerimcan Durmaz

Gözlerimi kapattım ve Rihanna’nın, Shakira’nın, Justin

Bieber’ın hatta durun durun Kim Kardashian’ın

Türkçe şarkı söylemeye çalıştığını hayal ettim. Şu an

ki kahkahalarımı duyabilmenizi çok isterdim. Sizce de

komik olmaz mıydı? Anadilleri olmayan Türkçe’yi ezbere

şarkı söylemeye çalışarak kullanmaları takdirlik

değil bence komik olurdu. Belki de vay bee derdik.

Şimdi gelin bizim Aleyna Tilki ve Kerimcan Durmaz’ın

çıkardığı İngilizce şarkılara bakalım.

Aleyna Tilki, çok genç, çok yetenekli ve çok güzel. Hatta

su gibi desem yeridir. Daha meşhur olmamışken o-

kuduğu lisenin bir yarışmasında dinlemiştim onu, daha

çocuk yaşlardan aldığı eğitimlerle bugünlere geleceği

zaten belliymiş. Çocuk oyuncular olabiliyorken,

zamanında Küçük İbo’lar, Ceylan’lar sahneden sahnelere

koşmuşken, Aleynaya sen bir dur yaşın küçük

dediler. Hevesi kırılmadı, daha da azim yaptı. Gelelim

Retrograde şarkısına, ben nedense Türk’lerin yabancı

şarkı söylemeye çalışmasını bir garipsiyorum. Belkide

çocukluğumda Petek Dinçöz’ün Foolish Casanova şarkısını

dinlemek zorunda kaldığım için bir tür fobi olarak

kalmış olabilir hayatımda. Hemde ne fobi. Neyse,

Aleyna’nın şarkısını gerçekten çok beğendim umarım

hayal ettiği ve dilediği başarıyı elde eder.

Geldik mi Kerimcan Durmaz’a, son dönemde izlediğim

en değişik klip diyebilirim. Kerimcan’ın kendi hayal

dünyasını yansıtan bir klip. Sosyal medya fenomeni

olarak isim yapmışken şarkı söylemeye çalışmak

neden? Ses’in “S” si bile yokken neden? Hadi muhteşem

bir sesi olsa tamam anlarım ama hem sesi, hemde

öyle bir yeteneği yokken

sadece mikrofonu ve sahneyi

seviyor diye böyle bir

girişimde bulunması gerçekten

çok saçma. Sevgili

Kerimcan dost acı söyler,

mi desem ne desem, lütfen

şarkı söylemeye çalışmaya

devam etme, lütfen!

22


TEKNOLOJİ

Popüler uygulama

Clubhouse güvenli mi?

Clubhouse uygulaması son dönemde hem

dünyada hem de Türkiye'de oldukça popüler

hale geldi. Bu durum podcast yayınlarının

son zamanlarda toparlanmasıyla birlikte

ses tabanlı ürünlere artan ilginin bir

yansıması gibi görünüyor. Clubhouse, bir

sosyal ağın temel dinamiği olan insanların

birbirini bulması ve etkileşimde bulunması

için gerekli her şeye sahip. Ancak kayıt

aşamasının mevcut durumu nedeniyle sahte

bir güvenlik, mahremiyet ve yakınlık duygusu

yaratabiliyor. Bu, kullanıcılar açısından

internette herhangi bir kamusal alanı

kullanırken karşılaşılanlara benzer dikkat

edilmesi gereken riskler oluşturuyor.

Uygulamanın ortaya çıkarttığı söz konusu

risklerden biri gizlilik. Bu genellikle insanların

benzer düşünen bireyler ve arkadaşları

tarafından çevrelenmiş hissetmeleriyle bağlantılı

ve bu, insanların daha doğal davranmalarına

neden oluyor. Bu durum, kazara

bahsi geçen özel

bilgileri mağdurlara

karşı kullanmak

için her

zaman tetikte

olan suçlular i-

çin bir fırsat

yaratabiliyor.

Üstelik böyle

bir durumda

söz konusu ifadenin

bağlam dışına

çıkarıldığının

kanıtlanması da son derece zor. Teorik

olarak bu tür vakalarda siber suçlular peşine

düştükleri kişiye şantaj yaparak fidye talebinde

dahi bulunabilir. Dahası, uygulama

içinde konuştuğunuz veya yazdığınız her şeyin

yalnızca orada bulunanlar tarafından

duyulup görülmediğini, aynı zamanda hizmetin

kendisi tarafından toplanıp analiz

edildiğini de unutmamak gerekir.

Uygulama, bir hesaba kaydolduğunuzda, i-

çerik oluşturduğunuzda, paylaştığınızda,

başkalarıyla mesajlaştığınızda ve iletişim

kurduğunuzda katılımcıların sağladığı içeriği,

iletişimi ve diğer bilgileri toplar. Katılımcının

hesap oluşturmak ve yönetmek için

katılımcı isim, telefon numarası, fotoğraf, e-

posta adresi ve kullanıcı adı gibi kişisel verileri

sağlaması gerekir. Uygulama, oda canlıyken

bir odadaki sesi geçici olarak kaydeder.

Ayrıca katılımcılar hakkında toplanan

veriler, geçici kullanım için de olsa üçüncü

şahıslara verilebilir. Şu durumda hiç kimse

sızıntılara karşı koruma altında değildir.

Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Alexey

Firsh konuyla ilgili şunları ifade ediyor:

"Clubhouse'un gizlilik politikası bir bütün

olarak nispeten standart görünüyor. Ancak

bu tür sosyal ağlarda bir şey paylaştığınızda,

paylaşılan verilerinize ne

olacağından %100 emin olamayacağınızı

aklınızda tutmak çok önemlidir. Bu nedenle,

bir gün bu bilgilerin halka sızabileceği

gerçeğine hazırlıklı olun.”

24


Şirketinizi tüm

mecralarda tanıtalım,

üstelik görüp

görebileceğiniz en

uygun fiyatla…

YAKINDA


h

Hyundai, Türkiye’de

üreteceği SUV’sini tanıttı

OTOMOBİL

Sürücülerin %61’i elektrikli otomobil istiyor

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 22 ülkeden 5 binin üzerinde kişinin katılımıyla gerçekleştirilen

araştırmaya göre, sürücülerin elektrikli araçlara olan isteği ve elektrikli araca

ulaşmanın önündeki engellerle ilgili sonuçlar açıklandı. Rapor, son 3 yılda elektrikli araçlara

rekor düzeyde destek olduğunu gösterirken, yetersiz şarj altyapısının

elektrikli araçların tercih edilmesinde en büyük engel olarak

görüldüğü gözlemlendi. Katılımcıların %65'i artık sıfır e-

misyonlu elektrikli araç kullanacağını, %44'ü son 3 yılda e-

lektrikli araçlara tutumunun olumlu değiştiğini söyledi.

h

Şubat ayı otomotiv satışları

58 bin adedin üzerine çıktı

ODD'nin açıkladığı verilere göre Türkiye

otomobil ve hafif ticari araç pazarı 2021 yılı

Ocak-Şubat döneminde bir önceki yılın

aynı dönemine göre yüzde 37,4 artarak

102.232 adet oldu. 2021 yılı şubat ayı

satışları ise bir önceki yıla göre yüzde 24,2

artarak 58.504 adet olarak gerçekleşti.

Hyundai'nin Türkiye fabrikasında üretilecek

olan Bayon resmi olarak tanıtıldı. B-SUV segmentinde

yer alacak olan modelin tasarımı

de modern izler taşıyor. Tamamen Avrupa

pazarı için geliştirilen BAYON, markanın

SUV ürün gamını genişletmesinde önemli

bir rol oynayacak. Hyundai Motor Avrupa

Pazarlama ve Ürün Başkan Yardımcısı

Andreas-Christoph Hofmann, yeni modelle

ilgili olarak “SUV gövde tipi dünya çapında

popülaritesini artırmaya devam ederken,

Hyundai de bölgede artan talebe hızla yanıt

vermek için yepyeni bir model üretti” dedi.

Peugeot logosunu değiştirdi

Fransız otomotiv endüstrisinin en önemli

markalarından biri olan Peugeot, logosunda

değişikliğe gitti. Peugeot Design

Lab tarafından tasarlanan

yeni logo, marka tarihinin

11. versiyonu olmuş oldu.

26

Bir teknoloji şirketi daha

otomobil üretecek

Bağımsız kaynaklardan derlenen bilgilere

göre Çinli teknoloji şirketi Huawei bu yılın

sonunda bazı modelleri gösterebileceği

elektrikli otomobiller üretmeyi planlıyor.

ABD’nin markaya uyguladığı yaptırımlar,

firmayı farklı stratejik değişimler bulmaya

zorladı. Ayrıca Çin’de gelişen

elektrikli otomobil pazarı,

markaların bu pazara yatırım

yapması için de önemli

bir avantaj sunuyor.


EKONOMİ

Şubatta dış ticaret açığı %10,7 arttı

Şubat ayında ihracat 16 milyar dolar, ithalat ise 19,4 milyar dolar

oldu. Dış ticaret açığı yüzde 10,7 artışa 3,4 milyar dolara

çıktı. 2021 yılı Şubat ayında yüzde 9,6 artışla 16 milyar 12

milyon dolar olurken, ithalat yüzde 9,8 artararak 19 milyar

372 milyon dolar rakamına ulaştı. Şubatta dış ticaret

açığı, yüzde 10,7 artışla 3 milyar 360 milyon dolara

yükseldi. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın açıkladığı verilere

göre, şubat ayı ihracat rakamının, şimdiye kadarki en

yüksek şubat ayı ihracat rakamı olduğu belirtildi.

Çiftçiye gübre desteğinde

%100 artış yapıldı

Resmi Gazete’de

yayımlanan

karara göre,

dekar başına

gübre desteği;

buğday,

arpa, çavdar,

yulaf ve tritikale

için 8 TL’den 16 TL’ye, çeltik, kütlü pamuk,

nohut, kuru fasulye, mercimek, patates,

yağlık ayçiçeği, soya, dane mısır, kuru

soğan, kanola, aspir, yaş çay, fındık, yem

bitkileri, zeytin ve diğer ürünler için 4

TL’den 8 TL’ye çıkarıldı. Kararla ayrıca, katı

organik-organomineral gübre desteği ise

dekar başına 10 TL’den 20 TL’ye çıktı.

Yılın ilk 2 ayında

rekor faiz ödemesi

2021 yılı şubat ayı nakit gerçekleşmeleri

verilerine göre Hazine’nin faiz ödemeleri

şubat ayında, 21.1 milyar TL ile rekor

seviyeye ulaştığı 2021 yılının Ocak

ayına göre azalarak 11.3 milyar TL

seviyesine indi. Fakat 2021 yılının

ilk 2 ayında toplam 32.5 milyar

TL faiz ödemesi yapıldı.

Faizsiz finansman

sistemleri ‘yasal’ hale geldi

Faizsiz konut e-

dindirme sistemi

olarak bilinen tasarruf

finansman

sistemine ilişkin

yasa TBMM’de

kabul edildi. Sistemin

yasallaşmasıyla birlikte 300 bine

yakın katılımcının bulunduğu tahmin edilen

sistemin birkaç yıl içinde 3 kat büyüklüğe

ulaşacağı düşünülüyor.

Petrol fiyatları son

30 ayın zirvesini gördü

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve

müttefiklerinin (OPEC+), beklentilerin aksine

üretimi artırmayıp, mevcut düzeylerinde

sabit tutma kararı sonrası piyasalarda ham

petrol fiyatları son 30 ayın en yüksek seviyelerine

yükseldi.

Rosatom, Güney Koreli

şirketin %49’unu satın aldı

Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom'un

enerji depolama sistemleri için endüstri

entegratörlüğü yapan şirketi Ooo Renera,

Güney Koreli Enertech International

Inc. şirketinin %49’luk hissesini satın aldı.

27


SİGORTA

Sigorta devi Aviva, Türkiye pazarından çıkıyor

Sabancı Holding ve İngiliz sigorta şirketi Aviva ortaklığındaki AvivaSA'da önemli bir değişiklik

kararı alındı. Aviva daha önceden de sinyallerini verdiği karar doğrultusunda AvivaSA'daki

yüzde 40 hissesini Avrupa'nın büyük sigorta şirketlerinden uluslararası sigorta

grubu Ageas'a satışına ilişkin 23.02.2021 günü hisse satın

alım sözleşmesini imzaladığı açıklamasında bulundu.

MetLife’ın sigortası

ihtiyaçlara odaklanıyor

MetLife Emeklilik

ve Hayat, Acil Güvence

Ferdi Kaza Sigortası ürününü, müşterilerinin

günlük hayatlarına değer katacak

yeni hizmetlerle zenginleştirdi. Kaza sonucu

vefat ve kaza sonucu sakatlık teminatlarının

yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü’nün acil kabul

ettiği; aralarında ani felç, donma, elektrik

çarpması, trafik kazası ve kalp krizi gibi 28 a-

cil durumu teminat altına alan Acil Güvence

Ferdi Kaza Sigortası ile sunulan yenilenmiş

Dört Dörtlük Plus Asistans kapsamına limitler

dahilinde ücretsiz dahili su ve elektrik tesisatı

hizmeti; yine yılda bir kez ücretsiz klima ve

kombi bakımı, halı yıkama hizmeti, çilingir ve

cam kırılması hizmetleri eklendi.

Aksigorta’dan Kadınlar

Günü’ne özel hediye

Yeni nesil sigortacılık

anlayışıyla

hizmetlerini sürdüren

Sabancı Holding

iştiraki Aksigorta,

Kadınlar Günü’nde, meme sağlığı

konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

Acente ve kadın çalışanlarının yanı sıra

Hayata Devam Sigortası’na sahip tüm

kadın müşterilerine Mamografi veya Meme

USG hizmeti hediye edecek olan Aksigorta,

bu amaçla meme kanserine karşı bilinçlenmeyi

sağlayacak.

28

Groupama, Groupe PSA

işbirliğini genişletti

Groupama Sigorta, mevcutta

Peugeot ve Opel

için özel olarak hazırlanmış

kasko ürünlerine, G-

roupe PSA Türkiye’nin

distribütörü olduğu diğer

iki markası Citroën ve DS‘i de ekleyerek

marka kasko ürün yelpazesini genişletti.

Groupe PSA’ya ait araçlara özel hazırlanan

PSA Kasko ürünüyle Peugeot, Opel, Citroën

ve DS marka araç sahibi sigortalı müşterilerin

araçları çalınma, yanma, çarpma,

çarpışma ve hatalı yakıt gibi pek çok riske

karşı koruma altına alınıyor.

Koçtaş’tan ek garanti

sigortası hizmeti

Yapı malzemeleri zinciri Koçtaş, satın aldıkları

ürünleri daha uzun yıllar güvenle kullanmak

isteyen müşterileri için Gulf Sigorta

ile iş birliğine giderek garanti kapsamını

genişletti. Koçtaş, yeni “Ek Garanti Sigortası”

ile beyaz eşya, klima, vantilatör,

küçük ev aletleri, su sebili,

elektrikli ısıtıcılar ve

kombi gibi ürünlerde

garanti kapsamına ek

olarak +1, +2, +3 yıl

alternatifleriyle garanti

hizmeti sunuyor.


KRİPTO PARA

Bitcoin’de artış yaşandı, Chiliz 2 kat yükseldi,

kripto borsası yeniden hareketleniyor

Bitcoin’in yıllar içindeki inanılmaz yükselişi sonrası herkesin

gözü kripto paralara çevrilmişti. Yakın zamanda Bitcoin’de yaşanan

düşüşün yeniden kendini yükselişe çevirmesiyle birlikte

kripto para borsasında da hareketlilik yaşandı. Yakın zamanın

en hareketli coini ise Chiliz oldu. Geçtiğimiz aylarda 0.34 dolar seviyelerinde

seyreden Chiliz fiyatını ikiye katlayarak 0.72 dolar seviyesine kadar artış yakaladı.

Son 7 gündür güçlü hareket sergileyen Chiliz dün akşamdan itibaren ivme kaybetse

de futbol kulüpleriyle olan ve olacak anlaşmaları ona olan güveni sarsmıyor. Öte tarafta

diğer altcoinlerde de hareketlilik yaşandı. Holo, Bittorrent ve Dogecoin’de de uzun süredir

görülmeyen yukarı yönlü hareket gelmeye başladı. Holo yüzde 60 yükselirken, Bittorrent

de yüzde 20’nin üstünü gördü. Elon Musk desteklediği Dogecoin ise yüzde 15 artış kaydetti.

Bakanlıktan kripto

paralarla ilgili açıklama

Hazine ve Maliye Bakanlığı, son dönemde

yaygın olarak kullanılan kripto paralarla ilgili

dünya genelinde oluşan kaygıları kendilerinin

de paylaştığını dile getirdi. Kurumdan

yapılan açıklamaya göre “Konuya ilişkin

gelişmeler ve ülkemizdeki durum, Bakanlığımız

tarafından yakından takip edilmektedir”

denildi. Bu doğrultuda Hazine ve Maliye

Bakan Yardımcısı başkanlığında Merkez

Bankası, BDDK, SPK ve diğer kurumlarla işbirliği

halinde olunduğu ifade edildi.

“Bakanlığın açıklaması

olumlu etki yaratır”

Bitpanda Türkiye Genel Müdürü Elbruz Yılmaz,

Bakanlıktan yapılan açıklamanın önemli

olduğunu ve doğru bir zamanda yapıldığını

ve olumlu etkisi olacağını dile getirdi.

Bitcoin daha yaygın

hale gelebilecek

Citi Group’un yayımladığı

rapora göre, yakın zamanda

Tesla Inc ve Mastercard’ın o-

naylayıcı adımlarıyla birlikte Bitcoin ana akıma

evrilme yolunda büyük bir dönüşümün

başında yer alabilir. Bireysel yatırımcıların a-

ğırlıkla yatırım yaptıkları kripto para piyasasına

son yıllarda kurumsal yatırımcılar da

dahil olmaya başladılar. Rapora göre, işletmeler

ve bireysel yatırımcılar merkez bankasının

planladığı dijital nakit paraya ya da

“sağlam akçeye” dijital cüzdanlarıyla erişebilirlerse

Bitcoin’in küresel erişim ağı, izlenebilirliği

ve hızlı ödemelerde kullanılma potansiyeli

Bitcoin’e tercih sağlayabilir.

"Nakamoto'nun satışı

piyasayı istikrarsızlaştırabilir

Coinbase, Bitcoin'in yaratıcısı Satoshi Nakamoto'yu

risk olarak değerlendirdi. Halka arza

ilişkin yayınlanan başvuru belgelerinde

Nakatamo’nun ortaya çıkmasıyla Bitcoin fiyatlarının

gerileyebileceği söylendi.

29


EKO DOSYA

Yeni bir iş kolu doğdu, artık

kazıyarak para kazanıyorlar

Tespit Son yıllarda kripto paraların yükselmesiyle birlikte yeni bir iş kolu ortaya çıktı.

Oldukça rağbet gören bu iş kolunun adı madencilik anlamına gelen ‘minning’ terimiyle

ifade ediliyor. Kripto para madenciliği; en genel tanımı ile özel donanım ve yazılımlara

sahip olan cihazların, karışık problemleri çözüp kripto para transfer işlemlerini onaylaması

ve bunun neticesinde yeni üretilen kripto parayla ödüllendirilmesi olarak tanımlanabilir.

Teknik anlamda, bir internete ve bilgisayara sahip olan herkes mining yapabilir.

Madencilik (mining), donanım ve yazılımlar aracılığıyla kripto para üretiminin yanı sıra

kripto para transferlerinin kaydının ve onayının yapılmasıma da olanak sağlar. Her yeni

birim üretildiğinde, oluşan blokların çözülmelerinin zorluk

seviyeleri de artar. Bu nedenle madencilik için çok güçlü

işlemcilere sahip bilgisayarlar gerekir. İşlemci gücü çoğaldıkça

gelir elde etme olasılığı artsa da, elektrik tüketimi

artmakta olup daha fazla cihazı birlikte çalıştırmak

ve bu cihazların soğutulması güç hale gelmektedir. Cihazların

sayısı çoğaldıkça cihazların işletilmesi, bakımlarını

yapmak ve kontrol etmek adına harcanan vakitte artmaktadır.

Kripto para madenciliğinden kazanç sağlayabilmek adına

cihazları soğutacak alana ve barındıracak alana, yeterli

altyapı ve donanıma, cihazların işletilmesi

için teknik bilgiye sahip olmak oldukça önemlidir.

Madencilik sürecinin sonunda yeni

madeni para üretilir. Bununla birlikte, ö-

dül, değerli metallerin madenciliği gibi,

azalan getirileri simüle edecek şekilde

tasarlanmıştır. Madenciler temel olarak

yeni işlemleri onaylar ve bunları

küresel defter olan blokzincire kaydeder.

Son bloğun oluşmasından sonraki

10 dakika içinde gerçekleşen işlemleri

içeren her yeni blok “kazınmış”

30


EKO DOSYA

olarak adlandırılır. Bu işlemler

daha sonra blokzincire eklenir.

Bir işlemin, bir bloğun parçası

haline geldiği ve blokzincire

eklendiğinde o-

naylandığı söylenir. Bitcoin

alıcısı, Bitcoin’i

yalnızca işlem onaylandığında

harcayabilir.

Ancak, tüm bunlar

önemli miktarda

bilgisayar hesaplama

gücü gerektirir.

Ne kadar

kazanıyorlar?

Madencinin bir bloktan alabileceği

yeni oluşturulan

maksimum Bitcoin miktarı, her 4

yılda bir (her 210.000 blokta) yarıya

indirilecek şekilde programlanmıştır. Ocak

2009’da ödül blok başına 50 Bitcoin idi. Bu daha sonra Kasım 2012’de

blok başına 25 Bitcoin’e, Temmuz 2016’da 12,5 Bitcoin’e düşürüldü. Mayıs 2020’de

gerçekleşen yarılanma ile ödül 12,5 BTC’den 6,25 BTC’ye düştü. Aynı formülle, ödüller

2140 yılına kadar azalmaya devam edeceği öngörülüyor.

Dijital madencilik altın aramakla eşdeğer bir zorluğa sahip. Var olan problemler ve

bilgi işlemlerini çözebilmek ve günün sonunda ödülü alabilmek için ciddi bir enerji,

zaman ve teknik yatırım gerekiyor. Minning yapanların daha hızlı ve daha çok kripto

para kazanma isteklerinden dolayı bilgisayar piyasasını da bir hayli canlandırdı. Ö-

zellikle minning’de kullanılan ana kart, işlemci ve güç kaynağı gibi bilgisayar parçalarının

geçen yıllara göre fiyatlarında dört beş kat artış yaşandı. Yüksek talep gören

bu ürünlerde piyasada stokları tükenirken üretim firmaları üretimlerini hızlandırdı.

Bu duruma karşı çıkan bazı bilişim aletleri üretici firmaları da müşterilerinin mağdur

olmaması için harekete geçti. Amerika merkezli Nvidia şirketi yeni ürettiği RTX 3060

adlı ekran kartını minning üretimine karşı tasarladı. Kullanıcılar bu ekran kartıyla

minning yapamayacak. Böylelikle ekran kartlarını günlük bilgisayar kullanımı için

kullanmak isteyen kullanıcılar piyasada uygun fiyatlarda ekran kartlarına erişebilecek.

Nvidia şirketi bu hamleyle piyasadaki bilgisayar oyun severleri elinde tutmayı

amaçlıyor.

31


POLİTİKA

"Damat kadar taş düşsün başınıza"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda değerlendirmelerde

bulundu. Erdoğan konuşmasında, “Son haftalarda bir şey benim dikkatimi

çok çekiyor. CHP zihniyeti mensupları bir yoğun tweet yarışındalar.

Yatıyorlar kalkıyorlar damat da damat. Damat kadar taş

düşsün başınıza” ifadelerini kullandı. CHP’yi eleştiren Erdoğan,

“Tutturmuşlar şu kadar para nerede? Para Hazine’de… Kaybolan

bir şey yok. Kayıp varsa sizdedir” şeklinde konuştu. Erdoğan

şöyle devam etti, “Sözcünüz Hazine’de çantacı gibi dolanırdı.

Ne Hazine’sini ne de Merkez Bankası’nı güçlendirmediler.

Şu anda da döviz rezervimiz toparlamaya başladı.”

Kılıçdaroğlu’ndan erken

seçim açıklaması geldi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı

Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM'ye getirilen dokunulmazlık

fezlekeleriyle ilgili "Gerçekten

sağlıklı, tutarlı, hukukun üstünlüğü ve vicdani

kanaate göre bir yargı düzeni olursa

dokunulmazlığı kaldırırsınız.

Böyle bir ortamda eğer siz dokunulmazlığın

kaldırılmasına

'evet' derseniz demokrasiye i-

hanet etmiş olursunuz" açıklamalarında

bulundu. Kılıçdaroğlu

konuşmasında ayrıca

"İnşallah sonbaharda seçim

kararı alırlar da martın sonu

bahar olur yine" ifadelerine

yer verdi.

Babacan: Kadınlar siyasi

kültürün mihenk taşıdır

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel

Başkanı Ali Babacan, partisince düzenlenen

"DEVA Kadında Zirvesi"nde yaptığı konuşmada,

kadınlarla ilgili meselelerin tüm toplumu

ilgilendirdiğini söyledi. Babacan, kadınların

siyasete katkısının, yeni bir siyasi kültürün

mihenk taşı olduğunu dile getirdi. DEVA

Partisi'nin kuruluş yıl dönümünün 9 Mart

olduğunu vurgulayan Babacan,

partiyi kurduklarında,

"Biz bu çatı altında sadece yeni

bir siyasi parti değil aynı

zamanda yeni bir siyasi

kültürü inşa edeceğiz"

sözünü kullandıklarını

hatırlattı.

Ümit Özdağ, İyi Parti’den istifa etti

İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, TBMM'de düzenlediği basın

toplantısında partisinden istifa ettiğini açıkladı. Partinin İstanbul İl Başkanı

Buğra Kavuncu’nun FETÖ terör örgütü ile iltisaklı olduğunu iddia

eden Özdağ, Meral Akşener'in de bunu bildiğini söyledi. Özdağ, "İyi Parti,

kuruluş amacından uzaklaşmıştır. Tasfiye edilen Türk milliyetçilerinin

yerine gelen 30 Ağustos'u 'bütün Türkiyelilerin bayramı' diye kabul eden

FETÖ'cü zihniyettir. İfadenin kanıtı, televizyonlarda, internette seyredebileceğiniz

görüntülerdir. Hiç kimse inkar edemez" diye konuştu.

32


POLİTİKA

Meral Akşener'den

fezleke açıklaması geldi

İyi Parti Genel Başkanı Akşener partisinin

dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili

tavrını açıkladı. Akşener, "İyi Parti, o

fezlekelerin önünü arkasını iyice okur.

Çünkü İyi Parti, o fezlekelerin

önünde biri

varsa, ardında da sizin

olduğunuzu çok iyi bilir.

İyi Parti, Türk yargısının

hazırladığı fezlekeye

bakar, gereği

neyse onu yapar"

şeklinde konuştu.

Davutoğlu: “Siyaset

dizayn edilmeye çalışılıyor”

MHP lideri Bahçeli’nin HDP’nin kapatılmasına

yönelik çağrısını ve AKP’li isimlerin bu

konudaki açıklamalarını değerlendiren

Gelecek Partisi Genel

Başkanı Ahmet Davutoğlu,

“Siyaset dizayn edilmeye çalışılıyor.

Hem parti kapatma ü-

zerinden hem de fezlekeler

üzerinden” açıklamasında

bulundu.

HDP: Kapatma

çabası bizi büyütecektir

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar,

partisinin grup toplantısında "HDP acilen

kapatılmalı" diyen MHP lideri Bahçeli'ye

"Bizi kapatma

çabası onları

daha da küçültecek

bizleri daha

da büyütecektir"

ifadelerine

yer verdi.

MHP’den Doğu Perinçek’e:

“Çay bile içmeyiz”

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu

Perinçek, “Olur da Bahçeli siyaseti bırakırsa

MHP’nin başına da geçersiniz, çok

uygun bir pozisyonunuz var” sözleri üzerine,

“MHP’nin başına geçmek şereftir” demişti.

Hürriyet’te yer alan habere göre

MHP’li kaynaklar, “Herhangi bir ilişkimiz,

beraber hareket etmemiz, çay içmemiz bile

mümkün değildir” değerlendirmesinde

bulundu.

Temel Karamollaoğlu:

Ülke böyle yönetilmez

Cumhur İttifakı’na geçeceğine yönelik iddialar

dolaşan Saadet Partisi’nden iktidara

yönelik sert eleştiriler geldi. Saadet Partisi

Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Son

zamanlarda belki Cumhuriyetin kuruluşundan

1950’lerden sonra diyelim

tam demokratik hayat

geçişten itibaren en

gergin dönemi yaşıyoruz.

Özellikle geriliyor Türkiye.

Ülke böyle

yönetilmez" şeklinde

konuştu.

33


DÜNYA

Papa pulunda sözde Kürdistan haritası skandalı

Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, geçtiğimiz haftalarda Irak’a tarihi sayılabilecek

bir ziyaret gerçekleştirdi. Irak’a ilk giden Papa olan Francis, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin

başkenti Erbil’e de gitti. 10 bin kişilik ayin düzenleyen

Papa, tören öncesi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi

Başkanı Neçirvan Barzani, Başbakanı Mesrur Barzani

ve diğer yetkililer ile de bir araya geldi. Burada Papa’nın

ziyareti için Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından

bastırılan 6 farklı hatıra pulu da takdim edildi. Bastırılan

pullardan biri ise ciddi tepki topladı. Papa'nın figürüne

yer verilen pulda, başının arkasındaki haritada

Hatay, Sivas, Erzurum, Kars gibi Türkiye’nin birçok

şehrinin sözde Büyük Kürdistan haritasına dahil edilmesi

dikkat çekti. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Bu tür

paçavra haritaların Türkiye Cumhuriyeti'nin kudreti

karşısında hiçbir hükmü yoktur" şeklinde konuştu.

Rusya, ‘mavi kuş’a

tahammül edemiyor

Rusya’nın iletişim başkanlığından yapılan

açıklamayla Twitter’a engel getirildiği duyuruldu.

Roskomnadzor tarafından resmi

internet sitesi aracılığıyla yapılan bilgilendirmede

Twitter’ın bazı içerikleri kaldırmamasından

sonra bu kararın alındığı

dile getirildi.

Yapılan açıklamada,

“Twitter

bazı içerikleri

kaldırmadığı

için engellendi.

Şu an Twitter’a

sunulan hız azaltıldı

ve bu sebeple Twitter’da

yavaşlık yaşanabilir”

sözlerine yer verildi.

Yetkililer Twitter’ın bu

içerikleri kaldırmamaya devam

etmesi durumunda Rusya’da tamamen

yasaklanabileceği durumlara kadar sürecin

ilerleyebileceğini söylüyor.

Afganistan’da bomnalı

saldırı gerçekleştirildi

Afganistan’ın Herat vilayetinde polis karakolu

yakınlarında bomba yüklü araçla saldırı

gerçekleştirildi. Saldırı sonucu 3'ü çocuk ve

1'i polis olmak üzere 7 kişi hayatını kaybetti,

51 kişi yaralandı. aktarıldı. Yaralılardan 8'inin

çocuk, 8'inin de polis olduğu kaydedildi.

Saldırıyı henüz kimse üstlenmezken, yerel

yetkililer Taliban’ı suçladı. Ülkede yıllardır

devam eden şiddetin sonlandırılması kapsamında

Afganistan hükümeti ve Taliban arasında

Katar’daki görüşmeler devam ediyor.

Türkiye almadı

İspanya’da itlaf edilecekler

Türkiye'ye satılmak üzere 900'e yakın büyükbaş

hayvanı taşıyan Lübnan bandıralı gemi,

İspanya'dan ayrılarak Türkiye’ye doğru harekete

geçmişti. Ancak Türk yetkililerin mavi dil

hastalığı nedeniyle reddettiği büyükbaş hayvanların,

Akdeniz'deki 2 aylık yolculuğunun

ardından geminin geri döndüğü İspanya'da

itlaf edilmeye başlanacağı öğrenildi.

34


Şirketinizi tüm

mecralarda tanıtalım,

üstelik görüp

görebileceğiniz en

uygun fiyatla…

YAKINDA


MODA/STİL

Her yaşın bir güzelliği var, en güzel yaşınızda olun

Yaşlara göre moda tarzı belirlemek oldukça önemli. Bana göre herkes yaşına uygun bir

şekilde giyinmeli… 20’li yaşlarda dönemin modasının parçalarını ilk olarak genç insanlar

denemek istiyor, fakat beden ölçüleri ve yaşları bu kıyafetleri kaldırır mı diye düşünmeleri

gerekiyor. Gençler avantajlı olarak canlı pastel renkler hatta bazen neon cıvıl cıvıl renkleri

çok güzel taşırlar… Makyaj konusu da ayrı bir önem taşıyor. Bazen genç kadınlar o kadar

çok makyaj yapıyor ki bu görüntü onları yaşlarından çok daha büyük gösteriyor. Doğallığı

makyaj konusunda her zaman korumak gerekiyor, ama özel zamanlarda yaptığımız gece

makyajlarında koyu tonlar tercih edilebilir.

20’li yaşların ortasından 30’lu yaşlara yeni girdiğimiz dönemlerde kendimizi daha olgun

hissetmeye başlarız. Orta yaşın getirdiği bir moda uyumuna geçeriz. Beden ölçülerine

uygun modeller, tek renk ve daha sade giyinmeyi tercih ederiz. Bununla birlikte daha

sade tasarımlara doğru da yöneliş olur. Doğru kıyafetleri giyinmek için kadın- erkek fark

etmez, beden ölçülerinize tarzınıza uygum kıyafetleri tercih etmelisiniz. Kıyafet seçimlerinizi

ölçülerinize göre yapmanızı

öneririm. Davetlerde, özel günlerde

ve gecelerde şık ve iddialı tasarımlar

yine makyajda da dediğim gibi

burada da tercih edilebilir.

45 ve 50 yaş üstüne geçildiğinde

daha klasik kıyafetlere yönelmek

gerekiyor. Kadınlar için kumaş ceket,

etek, yürümesi rahat dolgu topuk

ayakkabılar ya da düz tabanlı

şık ayakkabılar tavsiye edebilirim.

Erkekler için ise kumaş pantolonlar,

ceketler ve takmak isteniyorsa güzel

şapkalarla klasik ve modern bir görüntü

oluşturulabilir. Özellikle daha

çok takım kıyafetleri dolapta bulundurmak

gerekiyor.

36


PORTRE

İlk Türk Kadın gazeteci:

Selma Rıza Feraceli

Türkiye’nin ilk kadın gazetecisi Selma Rıza

Feraceli, 5 Şubat 1872 yılında İstanbul’da

dünyaya gelmiştir. Babası Ali Bey, annesi

ise Naile Hanımdır. Feraceli’nin babası Ali

Bey, Osmanlı Devleti’nde Şura-yı Devlet

ve Meclis-i Ayan üyeliği

yapmış bir devlet adamıdır.

Annesi Naile Hanım ise A-

vustralyalı ünlü bir ailenin

kızıdır ve Ali Bey ile evlendikten

sonra Müslümanlığı

seçmiştir. Selma Rıza, 7 çocuklu

ailenin en küçük çocuğudur.

Küçük yaşlardan itibaren

evde özel dersler görerek

büyümüş ve ardından üniversite eğitimini

görmek için Paris’e gitmiştir. İşte

Selma Rıza Feraceli’nin ilk Türk kadın gazeteci

oluşu da bu vesileyle olacaktır. Ağabeyi

Ahmed Rıza, tıpkı babası gibi devlet

görevlerinde bulunmuştur. Ardından 1889

yılında Fransa’ya

gitmiş ve

dönemin siyasi

hareketlerinden

Jön Türkler’e

katılmıştır.

İstanbul’da kendine

özgü bir

hayatı olan Selma

Rıza ise bu

dönemlerde U-

huvvet adında

bir roman yazmış

fakat yayınlatmamıştır. Selma Rıza,

ağabeyi Ahmed Rıza’nın Fransa’ya gittiği

yıl İstanbul’da çok tanınan bir isimdir.

Feraceli’nin kadınlar konusundaki çalışmaları

herkes tarafından bilinmektedir.

Ama o ağabeyi Ahmed Rıza’nın

yanına kaçar. Burada

Sorbonne Üniversitesi’nde

eğitim gören Feraceli, uzun

yıllar Fransa’da yaşamış

sonra abisinin de üye olduğu

İttihat ve Terakki Cemiyetine

üye olmuştur. Cemiyetin

tek kadın üyesidir.

Selma Rıza Feraceli’nin gazeteci

olmasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin

önemi oldukça yüksektir. Ağabeyi

Ahmed Rıza’nın Fransızca olarak çıkardığı

Meşveret Gazetesin’de çalışarak Türkiye’nin

ilk kadın gazetecisi unvanını alan

Selma Rıza, bu gazetenin ardından Türkçe

olarak yayınlanan Şurayı Ümmet gazetesinde

de görev almıştır.

Selma Rıza Feraceli’nin Paris yılları

1908’de Osmanlı Devleti’nde 2. Meşrutiyetin

ilan edilmesiyle son bulmuş ve Feraceli

memleketine geri dönmüştür. Fakat

ilk kadın gazeteci olmasına rağmen Osmanlı’da

gazetecilik görevinde bulunmamış,

yeniden teşkilatlanan Hilal-i Ahmer

Cemiyeti’nde çalışmıştır. Yaklaşık 5 yıl

görev aldığı bu cemiyetten de görüş

37


ayrılıklarından ötürü ayrılmak zorunda

kalmıştır. Bundan sonraki yıllarda kitap

yazmaya ağırlık vermiş ve Uhuvvet romanıyla

birlikte yazdığı roman sayısı da üçe

çıkmıştır. Feraceli bu romanların hiçbirini

yayınlamasa da 1999 yılında bu romanlar

Kültür Bakanlığı’nca yayınlanmışlardır.

Selma Rıza, yine devamı yıllarda Hanımlara

Mahsus Gazete, Kadınlar Dünyası gibi

yayınlarda yazılar yazmıştır. Sürekli kadınlarla,

onların haklarıyla ilgili çalışmalar

yapan Feraceli, dönemin Osmanlı mebusu

ağabeyi Ahmed Rıza’nın da desteğiyle

Adile Sultan Sarayı’nı ilk yatılı kız lisesi

PORTRE

olarak açmayı da başarmıştır.

Fakat ömrü kadınlarla ilgili

daha çok şey yapmasına izin

vermemiş 5 Ekim 1931 yılında,

henüz 59 yaşındayken hayatını

kaybetmiştir.

38


PORTRE

Mobilyacı katili

Muhtar Seri katil portrelerine dünyada

sıkça rastlarız. Bu seferki hikaye de Türkiye’den…

Halk arasında mobilyacı katili o-

larak da bilinen Ahmet Seyit Demirci’yi

sizler için mercek altına aldık. Onun adını

şimdilerde bilmeyenler olabilir, fakat 1998

yılında Demirci 32 yaşındayken hemen hemen

tüm Türkiye’nin dilinde olan biriydi.

Çünkü o yıl seri bir şekilde mobilyacıları

öldürmesi halk arasında büyük yankı

uyandırmıştı. 1998’in Mayıs-Temmuz ayları

arasında Esenler ve Bağcılar’da 3 mobilyacıyı

öldürdükten sonra polis tarafından

yakalanan Ahmet Seyit Demirci'nin hikayesi

de cinayetleri işlemesine gerekçe olarak

gördüğü sebep de bir o kadar ürkütücü.

İddiasına göre Seyit Ahmet Demirci 11 yaşındayken

yaşlı bir mobilyacı tarafından tacize

uğramış, tecavüz girişimlerinden kendi

çabasıyla kurtulmayı başarmış. Ama onunla

birlikte çalışan en yakın arkadaşı Habil, birkaç

kez bu yaşlı mobilyacının tecavüzüne

uğramış. Bu durum bazı kaynaklara göre seri

katilin kafasında kurduğu bir senaryo olarak

da görülüyor. Fakat katile göre bu seri cinayetlerin

sebebi tacizden kaçamadığı iddia edilen

ve buna dayanamayıp intihar eden Habil!

"Bodrumda farklı modeller var"

sözü onu çıldırtıyor!

İfadesinde 3 farklı mobilyacının da "bodrumda

farklı modeller var" sözü üzerine

çıldırdığını ve aşağı kata indiklerinde enselerinden

tek kurşunla 3’ünü de öldürdüğünü

bildiren katil, yakalanmasaydı cinayetlerini,

tacize ve tecavüz girişimine

uğradığı yaş olan 11'e tamamlayacağını da

söylemiştir.

İdamı istendi

O dönem mobilyacı katili Seyit Ahmet Demirci'nin

3 kez idam edilmesi istendi.

Mahkeme kararı ile akıl sağlığının yerinde

olmadığı düşüncesiyle birçok kez Bakırköy

Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden

ve Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'ndan

da rapor talep edildi. Akıl sağlığının

yerinde olduğuna dair raporları kabul etmeyerek

3 kere daha rapor talep edildi.

Mahkeme Kurulu, Demirci'nin yaşadıklarından

dolayı, çocukluğunda yaşadığı t-

ravma nedeniyle, akıl sağlığının yerinde

olmadığı gerekçesiyle, en azından ceza

ehliyetini azaltacak bir akıl ve ruh sağlığı

probleminin olduğunu göz önünde bulundurmak

gerektiği ifade etti.

39


SAĞLIK

“Koronavirüs, karaciğer

yağlanmasını artırdı”

Dünya genelinde yaşanan

COVİD 19 pandemisi nedeniyle

Türkiye’de de pek

çok ülkede olduğu gibi karantina

koşulları devam e-

diyor. Evde kalınan sürede

hayati ihtiyaçların bir kısmı

alışverişe çıkmadan sipariş ediliyor, yakınları

ziyaret yerine görüntülü iletişime

geçiliyor. Evde geçirilen süre boyunca fiziksel

hareketliliği azaltarak fazla yeme a-

lışkanlığı kazananlarda karaciğer yağlanmasının

arttığını söyleyen Liv Hospital

Ulus Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr.

Deniz Duman “Pandemide kilo alınmaya

devam ederse karaciğer yağlanmasında

artış, karaciğer işlevlerinde bozulma,

Covid 19’un daha kolaylıkla vücuda

girip hastalık yapması ve

daha ağır seyretmesi

sonuçlarından kaçış mümkün olmayabilir”

diyor. Prof. Dr. Deniz Duman Covid 19 ve

karaciğer yağlanması arasında ilişkiyi

anlattı.

Depresyondakiler

daha fazla kilo aldı

ABD ve bazı Batı ülkelerinde 20 yaş üzeri

nüfusun dörtte üçüne yakını fazla kilolu

veya obez kategorisine giriyordu. Türkiye’de

ise ileri yaş kadınlarda daha sık olmak

üzere, obezite oranları toplumun yarısını

aşmış durumda. Pandemi döneminde

fiziksel aktivite azalması, sıkılma,

aşırı heyecan, depresyon, sağlıksız gıda,

40


atıştırmalık ve şekerlemelerin daha bol tüketilmesi

gibi sebeplerle kiloda artış yaşandı.

İtalya’da yapılan bir anket çalışmasına

katılanlar ortalama 1.5 kg aldıklarını

ifade etmiştir. Bu kilo artışının eğitim düzeyi

yükseldikçe azalırken, aşırı heyecan ve

depresyon tarifleyen bireylerde 2.07 kg’a

kadar çıktığı görülmüştür.

Obezler daha zor iyileşiyor

Obezite sebepli artmış yağ dokusu vücutta

yangısal hasarlanma oluşturarak bağışıklık

sisteminin olumsuz çalışmasına zemin

hazırlar. Buna ek olarak SARS-CoV-2 virüsünün

akciğere girişini sağladığı düşünülen

ACE2 reseptörlerinin yağ dokusunda

ak ciğerdekinden çok daha fazla oranda

bulunduğu bu nedenle obezlerdeki artmış

yağ dokusunun virüsün vücuda yerleşmesi

için daha kolay bir ortam sağladığı

düşünülüyor. Tüm bunların üzerine B ve T

hücresi isimli savunma hücrelerinin obezlerde

hem sayı hem de işlevsellik olarak

daha düşük kapasitede olması da Covid

19’da işi daha da zorlaştırıyor. Obezlerde

diğer pek çok enfeksiyonda olduğu gibi

Covid 19 enfeksiyonu için de yatkınlık ve

kolay iyileşememe sorunu doğuyor. Sonuç

olarak obezite Covid 19 için bağımsız bir

risk faktörü oluşturuyor. Bu konuda yeni

çalışmalar yapılırken pandemide alınan

fazla kiloların karaciğer yağlanmasını artıracağı

da doğal bir sonuç gibi duruyor.

Ayrıca obez hastaların Covid 19’a yakalandıklarında

anlamlı derecede artmış ağır

hastalık geçirme riski, hastaneye yatış,

hastaneye yattıklarında kısa sürede taburcu

olamama ve hatta artmış ölüm o-

ranları ile ilişkili bulunmuştur.

Kilo vermek şart

Obezite ile karaciğer yağlanması doğrudan

ilişkilidir. Hatta karaciğer yağlanmasının

şu anda etkinliği kanıtlanmış tedavisi kilo

vermektir. Beklendiği üzere karaciğer yağlanması

olanlarda Covid seyrinin olumsuz

geçeceği de yakın zamanda yapılmış bir

çalışma ile gösterildi. Covid 19 PCR testi

pozitif olup akciğer tomografisi çektiren

hastalar ile Covid 19 enfeksiyonu olmayıp

başka sebeple akciğer tomografisi çektiren

hastaların aynı film içine giren karaciğer

kesitleri incelendiğinde, Covid PCR pozitif

olanlarda karaciğer yağlanmasının 4.7 kat

daha fazla olduğu gösterilmiştir. Buradan,

karaciğer yağlanması olanlar daha sık

Covid 19 enfeksiyonuna yakalanıyor sonucu

çıksa da daha ileri çalışmalara gereksinim

olduğu da aşikardır. Pandemide kilo

alınmaya devam ederse karaciğer yağlanmasında

artış, karaciğer işlevlerinde bozulma,

Covid 19’un daha kolaylıkla

vücuda girip hastalık

yapması ve hastalığın

hastanede yatış gerektirecek

kadar daha ağır

seyretmesi sonuçlarından

kaçış mümkün olmayabilir.

41


%10

İNDİRİMLİ

.

İnternet Sitesine

Yönlendirme

Reklam Videosu

İzleme

Reklamda Müzik

Dinleme

HEPSİ BİR ARADA

TEK REKLAM FİYATINA

reklam@dijipub.com

MEDYATABLET

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!