You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
EDİTÖR
TÜRKMEN
FATMANUR
ATASÖZLERİ VE
DEYİMLER
TÜRKÇENİN
RENKLERİ
TÜRKÇENİN
EN ÖNEMLİ
ZENGİNLİKLERİNİ
NE KADAR
BİLİYORUZ?
A N L A M L A R I
V E
H İ K A Y E L E R
İÇİNDEKİLER
3
ve
atasözler
mler dey
4
atasözler
5
n n
atasözler
ve örnek
anlamları
h kayeler
25
dey mler
26
mler n anlamları
dey
örnek h kayeler
ve
VE DEYİMLER
ATASÖZLERİ
ve deyimler; dil öğretimi, kültür edinimi ve aktarımında önemli rol oynamaktadır.
Atasözleri
Atasözleri ve deyimler; anlatımı etkili kılma, söyleneni açıkça, kolay, anlaşılır bir şekilde dile
getirme ve bunları yazılı olarak ifade edebilme konusunda çok önemli etkilere sahiptir. Bu
anlamda Türkçenin ve Türk kültürünün zenginliğinin en önemli göstergesidir.
Atasözleri ve deyimler; Türkçe öğretiminde dil öğrenme alanları; okuma, yazma ve konuşma
eğitiminde, dil öğretiminde vazgeçilmez öneme sahiptir.
ATASÖZLERİ
Atasözler ,
geçm şte
ed n lm ş
tecrübelerden
ve
deney mlerden
yola çıkılarak
söylenm ş
özlü sözlerd r.
Ders ver c
n tel kte olan
atasözler
atalarımız
tarafından
yaşanmış b r
olayın
ardından
söylenm şt r.
m atasözü gerçek anlamı le kullanılırken
K
m s de mecaz anlamı le kullanılmıştır. Ancak
k
atasözler n n ortak amacı ders vermekt r,
bütün
hatalara düşmemek, doğruları yapmak
aynı
adına b zler yönlend rmekt r.
AÇ
DOYMAM
TOK
ACIKMAM
SANIR
ANONİM
Aç, hiç doymayacakmış gibi saldırır
yemeğe.
Toksa önüne dünyanın en lezzetli
yemekleri bile konsa fazla yemek istemez,
ilgisiz kalır. Yani parası olmayan insanlar
verilen para kendilerine hiç yetmeyecek
sanır, fakat parası olan kişi de parasının
hiç bitmeyeceğini sanır. Parası olmayanlar
doyacağını unutmamalı, parası olanlar bir
gün parasız kalabileceklerini unutmamalı,
ona göre çalışmayı bırakmamalı.
ANLAMI
HİKAYESİ
Eski zamanın birinde, bir ağa, adamlarından birine çok kızar. Giysilerini
çıkarttırıp bir direğe bağlar onu. Üstüne de pekmez döktürüp:
-Bir gün böyle bekleyecek, kimse dokunmasın, diyip gider.
Arı ve sinekler, pekmezi fark eder fark etmez hücum ederler adamın üstüne.
Vücudunda gezinmeye, vızır vızır konup kalkmaya başlarlar.
Oradan geçen bir avcı görür adamı. Yardım etmeye koşar hemen. Eliyle arı ve
sinekleri kovalamaya, uzaklaştırmaya çalışır önce:
- Sakın yapmaaa! diye bağırır.
Pekmeze bulanmış adam, hiç hoşlanmaz bundan:
- Kovalama onları!
Avcı şaşırıp öyle bakakalınca pekmeze bulanmış adam hemen şu açıklamayı
yapar:
- Bu sineklerle arılar (bilgi yelpazesi. com) üzerimdeki pekmezi yiyip biraz
doydular. İlk baştaki kadar rahatsızlık vermiyorlar şimdi. Bunları kovarsan
yerine yenileri gelir. Yeni gelen açlar, doymak için daha çok dolaşırlar
vücudumda, daha çok rahatsızlık verirler. Çünkü aç doymam, tok acıkmam
sanır.
AÇA DOKUZ
YORGAN
ÖRTMÜŞLER
YİNE
UYUYAMAMIŞ
ANONİM
ANLAMI
Açlığı uyku bile bastıramaz.
Yani insanlara bir iş yaptırılacaksa
önce onların ihtiyaçları karşılanmalı.
HİKAYESİ
Hoca bir gün, geç vakitte, bir eve misafir olur. Ev sahipleri akşam yemeklerini
çoktan yedikleri için Hoca ya sofra kurmak akıllarına gelmez.
Hoca kibar adam:
- Karnım aç, diyemez. Sabah doyururlar karnımı nasıl olsa, diye düşünür.
Kahveler, şerbetler içildikten sonra yoldan geldi, yorgundur diye Hoca yı götürüp
odasına yatırırlar. Yatak (bilgi yelpazesi. com) rahat, yorgan sıcak, Hoca yorgun
ama karnının gurultusu yok mu? Bir türlü uyutmaz Hoca’yı. Sağa döner olmaz,
sola döner olmaz. Kalkıp dolanmaya başlar odanın içinde.
Gürültüye uyanan ev sahibi, koşup gelir telaşla:
- Hayırdır Hocam, bir şey mi oldu, nedir sizi uyutmayan?
Karnının gurultusunu bastırmaya çalışan Hoca, kibarlığı yine elden bırakmadan
der ki:
- Benim içim mükemmel bir yatak hazırlamışsınız, sağ olun ama aça dokuz yorgan
örtmüşler yine uyuyamış, der.
DAMLAYA
DAMLAYA
GÖL
OLUR
ANONİM
Bugün az ar azar biriken
şeyler, yarın birikerek dağ gibi
bir niceliğe sahip olur. Bu
yüzden az diye
küçümsenmemesi gerekir.
Küçük şeylerin değerleri iyi
bilinmeli, boş yere israf
edilmemelidir. Çünkü küçük
şeyler, zamanla birikerek çok
daha büyük varlıklara
dönüşecektir.
ANLAMI
HİHAYESİ
Ali, tutumlu bir çocuktu. Parasını çok dikkatli harcardı. Harçlığının büyük bir
kısmını kumbarasına atardı. Günler geçti Ali'nin kumbarası her geçen gün biraz
daha ağırlaştı. O ağırlaştıkça, Ali' nin sevinci ve heyecanı da artıyordu. Çünkü
biriktirdiği parasıyla bisiklet almayı düşünüyordu.
Yılsonu geldi. Ali karnesini aldı, sınıfını geçmişti. Anne ve babası çok sevindiler.
Ona her zamankinden daha çok harçlık verdiler. Ali, parayı alır almaz hemen
kumbarasına koştu. Ne kadar uğraştıysa da paraları kumbaraya sokamadı.
Kumbara ağzına kadar dolmuştu.
Ali, annesi ve babasını çağırdı. Annesi:
-Kumbaran dolmuş, açmalıyız dedi.
Biraz uğraştıktan sonra kumbarayı açtılar. Kumbaranın içinden madeni ve kağıt
bir sürü para (bilgi yelpazesi.net) çıktı.
Babası Ali' ye:
- Aferin oğlum, dedi. Bu davranışın çok hoşumuza gitti. Atalarımız, " Damlaya
damlaya göl olur" diye boşuna dememişler. Bunu şimdi daha iyi anladın sanırım.
Babası Ali'nin parasına biraz daha para ekledi. Ona güzel bir bisiklet aldılar. Ali,
bisikletiyle doya doya gezdi. Kumbarasına para atmayı ise hiç unutmadı.
GÜLÜ
SEVEN
DİKENİNE
KATLANIR
ANONİM
ANLAMI
Yaptığımız işte
başarılı
olmak istiyorsak işimizin
zorluklarına katlanmamız
gerekir.
HİKAYESİ
Efsaneye göre bülbül, çiçeklerin kraliçesi güle aşıktır. Gül önce
solgun bir ak güldür. Ve goncanın seher vakti açtığı sanılır.
Bülbül bütün gece bu anı bekler. Gonca açılacak, bülbül
seyredecektir. Ama uykuya dalar bülbül ve goncanın açılışını
seyredemez. Her seferinde kaçırır fırsatı. Gül mevsimi geçer
bülbül ötemez olur.
Gül mevsimi gelir ötmeye başlar, gülün açılmasını kendi
muhabbetine karşılık vermesini bekler. Öter (bilgi yelpazesi. com)
durur, gül naz eder. Bülbül hasretle gülün dalına konar ama
daldaki dikeni fark etmez. Ve diken bülbülün göğsüne batar, al
kanlar sızar bülbülden.
Gülün toprağına akan kanlar yağmur suyuyla gül fidanına geçer
ve ondan sonra beyaz gül kıpkırmızı açmaya başlar…
Bu yüzden “Gülü seven dikenine katlanır…" “Gülün kırmızısı
bülbülün kanındandır” ya da “Vefakar bülbülün ölümüne sebep
olan gül hicabından kızarır” denir.
LAFLA
PEYNİR
GEMİSİ
YÜRÜMEZ
ANONİM
ANLAMI
Lafla peynir gemisi yürümez:
sadece konuşmak, dayanağı
olmadan gerçekleştirilemeyecek
sözler vermek anlamında
kullanılan bir deyimdir.
HİKAYESİ
Rivayete göre bir zamanlar İstanbul'da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı
var imiş. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya'dan getirttiği peynirleri İstanbul'da satar,
artanını da deniz yoluyla İzmir'e gönderirmiş. İzmir'de peynir fiyatları yükseldikçe
elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek,
kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, "Hele peynirler sağ salim varsın, (bilgi
yelpazesi.net) istediğin parayı fazla fazla veririm," diye vaatlerde bulunurmuş. Birkaç
kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir'e doğru yola çıkmak üzere
iken diklenmiş:
-Efendi tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masarifim var. Navlunu
peşin ödemezsen Sarayburnu'nu bile dönmem.
Aksi Yusuf her zamanki gibi,
-Hele peynirler salimen varsın... demeye başlar başlamaz gemici.
-Efendi, lafla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım.
Aksi Yusuf parayı ödemiş. O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş.
-Lafla peynir gemisi yürümez .vee deyim günümüze kadar ulaşmış
NE
EKERSEN
ONU
BİÇERSİN
ANONİM
ANLAMI
İnsan hem bu dünyada
hem öteki dünyada
yaptıklarının karşılığını görür.
Kötülük yapan kötülükle, iyilik yapan
iyilikle karşılanır.
HİKAYESİ
Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyordu kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala
götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı.
Bakkal, adamın getirdiği tereyağını hiç tartmadan tezgahına koyuyor ve satıyordu. Ancak
bakkal bir gün acaba dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram
olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da
yaşlı adamdan alışveriş yapmam dedi.
Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla bir daha
senden tereyağı almayacağım dedi.
Yaşlı adam üzülerek:
- Efendim (bilgi yelpazesi. com) bir yanlışım mı oldu dedi.
Bakkal:
- Efendi senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın,
dedi.
Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi:
- Efendim bizim terazimize koyacak ağırlığımız yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu
ağırlık olarak kullanıyoruz, der.
Bakkal utancından ne yapacağını şaşırır ve yaşlı adamdan özür diler.
Sonuç: Bakkalın yaptığı sahtekarlık yanına kar kalmamış, yaptığı hile ona geri dönmüş ve
ne ektiyse onu biçmiş.
TAVŞAN
DAĞA
KÜSMÜŞ
DAĞIN
HABERİ OLMAMIŞ
ANONİM
ANLAMI
İşi başından aşkın,
çok meşgul insanlar
kendilerine gösterilen kırgınlıkların
farkında olmayabilirler.
Onun için çok meşgul insanlara
derdimizi kendimiz söylememiz gerekir.
HİKAYESİ
Zamanında iyi kalpli ve sevimli bir tavşan varmış. Doğanın güzellikleri arasında gezer ve
oynarmış. Tavşan bir gün kaldığı yerden ayrılıp doğada gezerken bir dağa aşık olmuş.
Dağın çimen yeşili gözleri, gök mavisi saçları, toprak gibi kahverengi teni varmış.
Tavşan o günden sonra, orada, sevdiği dağın etrafında yaşamış.
Dağı o kadar çok seviyormuş ki vaktin nasıl geçtiğini bile anlayamıyormuş, sadece
onunla olmaktan çok mutluymuş.
Bir zaman sonra dağın onu önemsemediğinin farkına varmış, ne yaparsa yapsın bir türlü
dağ onu fark etmiyormuş. Tavşan buna o kadar üzülmüş ki sessizce dağı terk etmiş ve
eski yaşadığı yere geri dönmüş.
Kendini yere açtığı bir deliğe kapatmış. Ara sıra dışarı çıkıp karnını doyurur ve açtığı
deliğe geri dönermiş. Orada (bilgi yelpazesi. com) küçücük kalbinde taşıdığı büyük
sevgisi ile yaşamış ve ölmüş.
Yıllar sonra bu olay önce tavşanlar arasında, sonra hayvanlar arasında kulaktan kulağa
dolanırken dağın haberi olmuş ve dağ bu olaya çok üzülmüş. Oysa dağın büyüklüğü
karşısında dağın tavşanı fark etmemesi normalmiş.
Bunu duyan hayvanlar:
- Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış, demişler.
YALANCININ
MUMU
YATSIYA
KADAR
YANAR
ANONİM
ANLAMI
Yalan söylendiği zaman
gerçeklerin anlaşılması
uzun sürmez ve
yalan kısa bir zaman
sonra ortaya çıkar.
O yüzden yalan söylememeliyiz.
HİKAYESİ
İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış.
Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut
vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet
tutarak bu işleri yaparlarmış.
Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o
haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş.
Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan
kırıntı mumları toplar, eritir (bilgi yelpazesi. com) ve onlardan uydurma bir mum
yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi
uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş.
İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta
kalınca, hesap sormaya başlarlar:
– Biz sana para verdik, ne diye mum almadın?
– Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor.
İçlerinden birisi:
– Tabii o kadar yanar, çünkü “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” demiş.
AÇ
AYI
OYNAMAZ
ANONİM
ANLAMI
Birisinden bir iş bekliyorsanız
önce
o kişinin
ihtiyaçlarını karşılamanız
gerekir.
Her işin temel
ihtiyaçları karşılanmadan,
o iş yapılamaz.
HİKAYESİ
Oduncunun biri ormanda odun toplarken annesini kaybetmiş bir ayı yavrusu
görür. Açlık ve susuzluktan bitkin düşmüş yavruyu heybesine atıp evine götürür.
Ayıya suyunu verir, ayının karnını doyurur. Kendine gelen yavru zamanla büyür.
Gücü artar, pençeleri sertleşir. Elinde olmadan sağa sola zarar vermeye başlar.
Ayıyla daha fazla baş edemeyeceğini anlayan oduncu, genç ayıyı bir zincirle
bağlayıp satmak için pazara götürür. Bir alıcı ilgilenir ayıyla.
Çevresinde dolaşarak inceledikten sonra:
-Oynar (bilgi yelpazesi. com) mı bu? diye sorar.
Genç ayıyı elden çıkarmaya kararlı olan oduncu:
- Oynar, oynar, diye karşılık verir.
Bunun üzerine adam:
- Oynasın da bir görelim, demesin mi?
Oduncu bir an ne diyeceğini bilemez. Biraz yutkunup kafasını kaşıdıktan sonra:
-Oynar, oynar ama, der, önce karnını doyurman lazım, aç ayı oynamaz!
DENİZE
DÜŞEN
YILANA
SARILIR
ANONİM
ANLAMI
İnsanlar en sıkıştığı ve zor
kaldığı durumlarda, hiç
istemedikleri birilerinden yardım
alabilmektedir. Daha doğrusu
bu İnsanların eline düşebilirler.
HİKAYESİ
Dönem II.Mahmut dönemi ve Kavalalı Mehmet Paşa Mısır Valisi dir.
Kendine aşırı güvenen Kavalalı Mehmet Paşa nın amacı önce Suriye
,ardında Osmanlı yı ele geçirmektir.
Oğlu İbrahim Paşa ,Suriyeyi ele geçirmiş Osmanlının yolladığı gücüde
yenmişti.
İstanbula doğru yola çıkmıştı.
II. Mahmut ,ordunun o an için bunlarla başedebilecek vaziyette
olmadığından Ruslarda yardım isteme taraftarıdır.
Rus çarı Nikoladan yardım ister.
Bir Osmanlı sultanın Ruslardan yardım istemesi yadırganır.
Bir takım vezirler ‘’bu nasıl işdür?’’ diye mırıldanınca,
Sultan Mahmut Ne yapalım? Denize düşen yılana sarılır der.
DEYİMLER
mler;
dey
kavramları,
tümcelerd r.
hoşa
durumları
den b r g
ya da
anlatımla
b r yapı ya
özel
söz d z m
da
nde bel rten
ç
çoğunlukla
ve
gerçek
anlamlarından
anlamlara
ayrı
gelen
sözcüklerden
oluşan
kalıplaşmış
topluluğu
sözcük
da ya
mler, d l n kültürel boyutunu destekleyen ve yürüten
Dey
malzemelerd r. Dey mler, b rey n sözlü/yazılı anlatım
öneml
güçlend ren ve zeng nleşt ren, çtenl k ve sam m yet
tarzını
kalıplaşmış anlatım ögeler d r. B r d l etk l
katan
lmek ç n dey mler n öğren lmes ve b l nmes
kullanab
r.
gerekmekted
SAMAN
ALTINDAN
SU
YÜRÜTMEK
ANONİM
ANLAMI
Gizli gizli bir şeyler
yaparak ortalığı karıştırmak,
herkesi birbirine düşürmek,
insanları aldatmak.
HİKAYESİ
Vaktiyle köyün birinde ahalinin tarlaları ve meyve sebze bahçelerini suladığı bir
su kaynağı varmış. Bu kaynak köyün ortak malıymış. Civarda başkaca su kaynağı
olmadığından bütün köylü arazisini bu kaynaktan nöbetleşe sıra ile sularmış.
Kimin ne vakit, ne kadar su kullanacağı belliymiş ve herkes kendi sırasını takip
eder, komşularının hakkına da saygı gösterirmiş.
Ancak her köyde olduğu gibi bu köyde de açıkgöz bir adam varmış. Sebze
bahçesi su kaynağının hemen yakınında bulunan bu adam,herkes gibi sırası
geldiğinde gider, kaynaktan suyunu alırmış ama bununla (bilgi yelpazesi.net)
yetinmeyip kaynak ile bahçesi arasına gizli bir su yolu kazmış.Kimseler fark
etmesin diye de su yolunun üzerini taşla tahtayla kapatıp üstüne de saman
balyaları yığmış. Su , diğer vakitlerde bu saman altından aka aka açıkgözün
tarlasına kadar gidermiş.
Yaz ortasında herkesin tarlası susuzluktan yanıp kavrulurken, onun ki fidanların
boy üstüne boy attıkları, yemyeşil bir halde olurmuş.Üstelik bostanın ortasındaki
sulama havuzu da, her zaman silme doluymuş.
Köylüler "Bu işin içinde bir iş var" diyerek araştırmışlar ve kısa bir süre sonra da
bu uyanığın saman altından su yürüttüğünü farketmişler.
Bu deyim "gizlice iş görmek,kimselere fark ettirmeden işler çevirmek" anlamında
kullanılır....
YELKENLERİ
SUYA
İNDİRMEK
ANONİM
ANLAMI
Israrından, iddiasından,
direnmekten vazgeçip
karşısındakinin dediğini
kabul etmek; yüksekten atıp
tutmayı bırakarak yumuşamak.r.
HİKAYESİ
Eskiden yelkenli gemiler, rüzgâr veya kürek gücüyle yüzdürülürdü. Bir gemi
yabancı sulara girince, saygı ifadesi olarak yelkenlerini indirirmiş.Bir gün Fatih
Sultan Mehmed, Rumelihisarı'nda gezerken bir Ceneviz gemisi hisara yaklaşır
ancak yelkenleri indirilmez. Kaptana yelkenleri indirmesi hatırlatılmasına rağmen
geminin yelkenleri indirilmeyince Fatih'in emriyle gemi topa tutularak batırılır ve
böylece bu deyim dilimize geçer.
Gerçekleri görüp durumu düzeltmek, direnmekten vazgeçmek, durumuna göre
hareket etmek, alçaklarda oturup kendini gözetmek, haddini bilmek, daha önce
yaptıklarından dönmek.
AĞZINLA
KUŞ
TUTSAN
NAFİLE
ANONİM
ANLAMI
apılması ve gerçekleştirilmesi
en zor işlerin bile yapılması
durumunda bile bazı
şeylerin imkansız olması
anlamına gelen bir deyimdir.
HİKAYESİ
Osmanlı zamanında Fransa'yla iyi ilişkilerin kurulduğu bir dönemde
İstanbul'a gelen Fransa elçisi, Topkapı Sarayı'nda padişahın huzuruna
kabul edilmeyi beklediği sırada işinin acele olduğunu, bir an önce
padişahla görüştürülmesi gerektiğini söyleyince şu cevabı alır: “Şevketli
padişahımız bugün çok hiddetli. Biraz önce külahından tavşanlar çıkaran,
alev alev yanan çubukları ağzında söndüren, havaya uçurduğu kuşu birkaç
sözüyle geri döndürüp ağzıyla ayaklarından yakalayan hünerli bir
hokkabazı dahi huzurundan kovdu. Senin anlayacağın, ağzınla kuş tutsan
nafile, ama yine de büyük bir hünerin varsa söyle, zat-ı şahaneye arz
edeyim.”
ATEŞ
PAHASI
ANONİM
ANLAMI
Ateş pahası, satışa
çıkarılan ürünlerin aşırı
pahalı olması ve alım
gücünün düşmesi demektir.
HİKAYESİ
Dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman, yanındaki maiyetiyle birlikte
Halkalı'da ava çıkar. Fakat hava birden bozar ve sağanak yağış başlar.
Padişahla adamları mecburen karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda
kalırlar. Ev sahibi ocakta bir ateş yakar ve böylece padişah elbiselerini
kurutur. Elbette evin sahibi bu misafirlerin kimler olduğunu bilmemektedir.
Padişah, bu durum karşısında yanındakilere dönerek; “Şu ateş bin altın eder”
der. Havanın iyice bozması neticesinde padişah ve adamları geceyi orada
geçirmeye karar verirler. Ev sahibi misafirlerinin oldukça zengin kişiler
olduğunu düşünür ve sabah evden ayrılırken borcunu soran padişaha “Bin bir
altın” cevabını verir. Ateşin değerini padişahın biçtiğini, konaklamanın ise bir
altın değerinde olduğunu ayrıca belirtir. ‘Ateş pahası' deyiminin de bu olay
neticesinde ortaya çıktığı söylenmektedir.
BALIK
KAVAĞA
ÇIKINCA
ANONİM
ANLAMI
Balık Kavağa çıkınca
deyimi umut edilen
veya gerçekleşmesi istenen
bir işin veya olayın
olamayacağı anlamına
gelmektedir..
HİKAYESİ
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e açılan kısmındaki Rumeli Kavağı
ile Anadolu Kavağı'nda rüzgarlı havalarda balık avlamanın bir
hayli zor olduğu bilinir. Bu nedende balığın bol ve fiyatının da
uygun olduğu zamanlarda şehirde tutulan balıkların Kavaklar'a
kadar götürüldüğü söylenmektedir. Bunun dışında kalan
zamanlarda uygun fiyata balık almak isteyen vatandaşlara
satıcıların verdiği cevap “o sizin dediğiniz ücret, balık kavağa
çıkınca olur” şeklindedir. Satıcıların verdiği cevap zamanla
dilimize yerleşmiş ve deyim halini almıştır.
BAŞINDA
KAVAK
YELİ
ESMEK
ANONİM
ANLAMI
Sorumluluk duygusundan uzak,
zevk ve eğlence peşinde
koşmak (genç için).,
gerçekleşmeyecek şeyler
düşünerek vakit geçirmek
anlamlarında kullanılan
bir deyimdir..
HİKAYESİ
Sorumsuz ve kendi zevkleri uğruna işler yapan gençler için
söylenen deyim ise aslında Anadolu ve Rumeli kavaklarının
şiddetli rüzgarları üzerine söylenmiştir. Zamanla kişilerin
karakter yapılarının tarifinde ve özellikle de gençlik
dönemlerinde karşılarına çıkan bu deyimi de sıkça
kullanmaktayız.
DİNGO'NUN
AHIRI
ANONİM
ANLAMI
Dingonun ahırı sözü,
eski zamanlarda
bulunan bir ahıra kimin
girip çıktığı belli olmamasından
dolayı söylenmiştir. .
HİKAYESİ
İstanbul'daki şehir içi ulaşımının atlı tramvaylarla sağlandığı
dönemlere dayanan deyimin hikayesi de bir hayli ilginç.
Şişhane'nin dik yokuşunu çıkmakta zorlanan atlı tramvaylara destek
için ek atlar kullanılırmış. Destek için eklenen atlar ise Taksim'de
bulunan Dingo isimli Ermeni bir vatandaşın ahırında dinlendirilir,
oradan yeniden Azapkapı'ya götürülürmüş. Gün içinde ahıra sık sık
girip çıkan atlardan dolayı bu deyimin doğduğu söylenmektedir ve
günümüzde sık sık kullanılmaktadır.
KABAK
TADI
VERMEK
ANONİM
yemeği çıkarmış. Bunun üzerine söylenen ‘kabak tadı verdi'
kabak
de günümüzde hala kullanılıyor.
deyimi
ANLAMI
Herhangi bir durumun aşırı
tekrarlanması ve sürdürülmesi
ile beraber; doygunluk,
yorgunluk ve bıkkınlık
yaşandığında kullanılan
deyimdir. Kişinin onu istemez
duruma gelmesi ve artık
aşırı bıkkınlık yaşaması
üzerine değerlendirilmektedir.
HİKAYESİ
Dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan
medresedeki öğrenciler, aynı zamanda yemeklerini de medresenin
aşevinde yerlermiş. Özellikle cuma günleri zenginleşen sofraları,
kabak mevsiminin gelmesiyle birlikte değişim gösterir ve türlü türlü
EL
ÜSTÜNDE
TUTMAK
ANONİM
ANLAMI
Bir kimseye çok
saygı ve sevgi
göstermek anlamında
kullanılan bir deyimdir.
HİKAYESİ
Bir zamanlar fakir bir ailenin, çok yaramaz bir kızları bir de tavukları varmış.
Günlerden bir gün bu tavuğun bir civcivi olmuş. Civciv çok tatlıymış. Kız
civcivin çok tatlı olmasına bo-zuluyormuş. Çünkü onu kendisinden çok
sevdiklerini düşünüyormuş. Civcivin sevimliliğini bozmak için kızın aklına bir
fikir gelmiş. Annesi ve babası evde yokken bu civcivin bacağını koparmak.
Beklediği gün gelmiş annesi babası evde yokken civcivin bir bacağını
koparmış. Annesi ile babası civcivi gördüklerinde çok acımışlar ve
yürüyemediği için ona daha bir sevgi göstermişler hatta yorulmasın diye
ellerinin üzerinde taşımışlar.
BOYNU
KILDAN
İNCE
OLMAK
ANONİM
Bugüne kadar Osmanlı Devleti’ne isyan eden hiç kimse iflah olmadı (başarılı
–
Aklını başına topla. Gel padişah hazretlerine bağlılığını göster. Aksi
olamadı).
Padişahım! Duydum ki size karşı asi olduğumu söylemişler. Ben her zaman
—
hazır, size bağlı bir askerim. Hakkımdaki her kararınıza peşinen
emirlerinize
ANLAMI
Adaletli yargı karşısında
verilecek her cezaya
razı olmak
anlamlarında kullanılan
bir deyimdir..
HİKAYESİ
Osmanlı Devleti zamanında, dönemin paşalarından birisi isyan çıkarmış.
Padişah durumu haber alınca, yine bir paşa olan isyancının kardeşini bu
isyanı bastırmakla görevlendirmiş.
İsyancı kardeşine bir elçi yollayan paşa:
halde arkamda büyük bir ordu ile üzerine geliyorum, demiş.
İsyan çıkaran kardeş bakmış bu iş olacak gibi değil. Düşmüş İstanbul’un
yollarına. Osmanlı Devleti’ne karşı asi bir paşa olmadığını göstermek için
haftalarca gece gündüz yol katetmiş.
Padişahın huzuruna vardığında:
razıyım. Bu konuda boynum kıldan incedir, demiş.
Bu deyim, “Vereceğiniz her cezaya razıyım.” anlamında kullanılmaktadır.