ECO-HEALTH SAYI 1 ekim2021
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ECO-HEALTH
S A Y I 1 | E K İ M 2 0 2 1
ÜCRETSİZ
İZMİR EKONOMİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KULÜBÜ
ÖĞRENCİLERİ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR.
İÇİNDEKİLER
01
GEÇMİŞTEN BİRİLERİ
OH! Hymen! Oh! Hymenaios!
Berkay Onur KILIK
03
08
12
16
BEN NASIL BÜYÜK ADAM OLACAĞIM?
Sağlık Bilimleri Fakültemizin değerli
öğretim üyesi Prof. Dr. Tülay YAVAN ile
gerçekleştirdiğimiz kariyer yönetimi
röportajımız
Ece SARIKAYA- İlayda ÖZIRMAK
NASIL YANİ!
Sağlık efsanelerine bir de çizerlerimizin
gözünden bakın isteriz
Bilgehan VAROL- Şehri Sude ÇOBAN-
Neslihan GÜRSOY
HATIRLAMAK LAZIM
Bağımlılıklara bir de bu pencereden bakın
Merve Büşra AĞAOĞLU-Beliz AÇKIN
HERKESİN DİLİNDE
Nedir bu mikrobiyata?
Samed SELÇUK
21
24
NE OKUMALI, NE İZLEMELİ
Sağlık alanında okuma yapmak, filmler izlemek
için tavsiyelerimize göz atın
Ezgi BAŞER
AKLINDAN GEÇENLERE DUR Bİ' BAK
Psikoloji konularına dair yazı serilerimiz
Yağmur ŞENLİER
27
HEM ÖĞRENELİM HEM YAPALIM!
Sağlığın olmazsa olmazı beslenme öğretileri ve
tarifleri
Özlem DOĞRUSÖZ
YAZAR: BERKAY ONUR KILIK (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 3.SINIF ÖĞRENCİSİ)
SAYI 1 / EKİM 2021
GEÇMİŞTEN BİRİLERİ
OH! HYMEN! OH! HYMENAİOS!
Geçmişten birilerinin ilk sayısında adına tıp terimlerinden aşina olduğumuz, bir
çoğumuzun bilmediği, belki de dikkatini yeterince çekmeyen bir kişilik ile
başlayacağız. Bu karakter öyle biri ki; kimi toplumların ahlak ve etik değerlerini
en kabul görür haline can verirken, kimi toplumlarda çok can sıkan şiddet
olaylarına sebep olmuş. Böylesine iki zıt uca sahip kavramların insan icadı
olmasını beklemektense Yunan mitlerine kulak vermek her zaman daha keyif
verir insanlara. Sonuçta insanoğlunun bir ya da birden fazla tanrı tarafından
yaratıldığı asırlardır en çok kabul edilen görüş olmuştur ve yaratılıştan gelen bir
doku ile yaratan arasında bağ kurmak -serinin diğer başlıklarında da
göreceksiniz- Yunanların en sevdiği edebiyat türüdür. Evet, bu terim nedir diye
baktığımızda aslında başlıkta kocaman bağırıyor ‘’Hymen’’. Türk Dil Kurumu'nun
sözlüklerinde himen olarak yer verilen açıklamasında kızlık zarı olarak
tanımlanan bu sözcük aslında insan vücudunda bulunan vajinal açıklığı
çevreleyen 2-3 mm kalınlığında zarımsı dokudur. Evrimsel bir adaptasyon
sonucu oluştuğu da düşünülen bu doku tüm memelilerde oluşur, lakin
hayvanlarda embriyolojik dönem sonucunda hücre bölünmesine dayanamayıp
kaybolurken insanoğlunda devamlılığını korur. En değerli işlevi ise kültürel
normlar oluşturmaktan ziyade koruyucu bir bariyer oluşturmaktır.
ECO-HEALTH-1
SAYI 1 / EKİM 2021
GEÇMİŞTEN BİRİLERİ
Bu terime ismini veren şahsiyete bakacak olursak işte o zaman insan
oğlunun sosyolojik değer farklılıklarını çok yakından incelemiş olacağız. Bazı
kaynaklar onun Afrodit’in kanatlı bir kölesi olduğunu iddia ederken, bazı
kaynaklara göre Yunan tanrıları Dionysos ve Afrodit’in oğlu olduğunu söyler.
Yunan tanrılarının çok fazla insan özelliklerini barındırdığı, hatta en olunması
gereken insanlara ayna tuttuğu düşünülürse kölelik anlayışı hem insana hem
tanrılara yakışır bir anlayış olamazdı. Oysa ki aile gibi kutsal bir kavramla karşı
karşıya kalmışken genel geçerliliği göz ardı etmek çok mümkündü.
Tanrıların da bir ailesi olduğunu kabul ediyorsak onların da
bir aile planlaması yaptığını kabul etmenin bizi pek de
şaşırtmayacağını düşünen Yunan mitlerinin yazarları; Afrodit
tarafından dünya üzerinde bereketi simgelemesi istenirken
gelişen olaylar çerçevesinde düğün ve evlilik tanrısı oluvermiş
HYMENAEUS’u tanımaya başlayabiliriz.
Hymenaeus anlatılanlara göre günlerden bir gün sevdiği
kadının da içerisinde bulunduğu bir grup insan korsanların
elinden kurtarmıştır. Bu kahramanlığının ödülü olarak sevdiği
kadın ile evlenmesine izin verilmiş ve bir tanrı ile insanın
evliliğinin ne denli kutsal olduğu yapılan düğün şöleninin
büyüklüğü ile kanıtlanmak istenmiş olacak ki o dönemin en
büyük düğün şöleni yapılmış. Bu olay sonrasında her düğünde
bu düğünden bahsedilmiş, her evlilikte bu evlilikten bahsedilmiş,
belki annesinin istediği gibi bereket tanrısı olamamış ama
insanoğlunun en bereketli zamanlarında hep adı anılmış. Hatta
çoğu düğün şarkı veya ilahilerinde adı sıkça anılır olmuş. En sık
kullanılanına ise başlıkta yer verdim. Okurken bile neşe veriyor
insana.
‘’ Come, wife, to the fields and seek, my beauty, to brighten and enliven
my nights. Oh! Hymen! oh! Hymenaios!’’
(Gel eşim, tarlaların peşinden koşmaya, gel güzelim, gecelerimi aydınlatmak
ve canlandırmak için. Oh! Hymen! Oh! Hymenaios!)
ECO-HEALTH-2
SAYI 1 / EKİM 2021
GEÇMİŞTEN BİRİLERİ
Hymenaeus’un düğünlerden sonra gelin konvoyuna meşale tutup evlerine
kadar eşlik ederek onların evliliğini taçlandırdığı ise yine bazı mitlerde
bahsedilmiş. Anlaşılan o ki böyle güzel değerler altında oluşturulan bu terimin
altında yatan kültürel birikime baktığında insan hayret etmeden geçemiyor.
Böylesine güzel bir kültürün doğmasının asıl sebebinin yine kadınlarımız
olduğunu, onların ne denli güzellikler barındırdığını bu ve bunun gibi tüm
kültürel aktiviteler ile tekrardan hatırlamakta fayda var.
Fark ettiyseniz yazım boyunca kültürden
ve değerden çok bahsettim. İnsanoğlu
inanmaya ihtiyaç duyan bir canlı olması
sebebiyle bir değer bulup buna inanmaktan
oldukça keyif alır ve unutmamak lazım
insanlar değerleri, değerler kültürleri,
kültürler ise toplumları oluşturur. Sağlıklı
değerler üretmeyen insanlar sağlıklı
toplumlar oluşturamazlar. Sağlıksız
toplumlarda ise bazı kavram sapmaları
sıklıkla görülür.
En büyük bereket kaynağını bekaret
çerçevesine sığdırmak ve bunun sebep
olduğu şiddet olaylarına temel oluşturmak
yerine bunu düğünlerde hep bir ağızdan
bağırarak eğlenen kültürler arasında farkın
varlığı toplum sağlığının en gözle görülür
dışavurumudur.
Heracles and Hymenaeus red-figure pyxis C5th B.C., University of Pennsylvania Museum of Archaeology
Aristophanes, Peace - Greek Comedy C5th - 4th B.C.
ECO-HEALTH-2
SAYI 1 / EKİM 2021
BEN NASIL BÜYÜK ADAM
OLACAĞIM?
RÖPORTAJ: PROF. DR. TÜLAY YAVAN
PEKİ YA MEZUN OLDUKTAN SONRA...
Eğitim hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?
Ben 1995 yılında GATA Hemşirelik Yüksekokulu’ndan mezun oldum.
Çalışma hayatıma İstanbul’da devam ederken bir taraftan da İstanbul
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nde Kadın Hastalıkları ve Doğum
Hemşireliği alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Sonrasında 2
yıl Şırnak Askeri Hastanesi’nde çalıştım. – Böyle biraz şehir şehir
dolaştım, iş hayatımdan dolayı. – Sonrasında Ankara’da Gülhane’de
Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği alanında doktora eğitimimi
tamamladım. Burada öğretim görevlisi olarak devam ettim, arkasından
2009 yılında Erzurum’a tayinim oldu. Orada bir süre çalıştıktan sonra
Doçent ünvanını aldım sonra Ankara’ya tekrar döndüm. Ankara’da
öğretim üyesi olarak çalışma hayatıma devam ettim. 2017 yılında emekli
oldum ve İzmir’e gelip İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde çalışmaya
başladım. Bu okulda yaklaşık 4 yılı bitirdim.
YAZAR: ECE SARIKAYA
(SAĞLIK BİLİMLERİ
FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK
4.SINIF ÖĞRENCİSİ)
YAZAR: İLAYDA ÖZIRMAK
(SAĞLIK BİLİMLERİ
FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK
4.SINIF ÖĞRENCİSİ)
Akademisyenliği 4 kelime ile tanımlayacak
olsaydınız bunlar neler olurdu?
Bilgi
Deneyim
Sabır ''Özellikle sabrın çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Düşünün ben mezun olalı 26 yıl olmuş,
kolay değil.''
Merak ve araştırma ''Bunun ikisini bir sayabilirsiniz, bunlar
olmadan olmaz.''
ECO-HEALTH-3
SAYI 1 / EKİM 2021
“MESLEK HAYATINIZDA
KENDİNİZİ O İŞİN MUTFAĞINDA
GELİŞTİRMEK ÇOK ÖNEMLİ.”
PROF. DR. TÜLAY YAVAN
Hemşirelik hayatınıza başladığınızda akademisyen olma hedefiniz var
mıydı? Eğer varsa bu hedefinizi şekillendiren durumlar/olaylar nelerdir?
Mezun olduğumda illa akademisyen olacağım düşüncesi bu kadar kesin değildi. Mezun
olduktan sonra hemen çalışmaya başladım. Cerrahi bölümünde çalışıyordum ilk
başladığımda. Çalışma hayatım esnasında daha fazla ne yapabilirim diye düşündüm
mesleğimde gelişmek için. İstanbul’da çalıştığım için biraz daha şanslıydım çünkü o yılları
düşünürseniz şu anki kadar geniş çaplı değildi, kolay değildi. İstanbul’da olmanın avantajını
kullandım biraz. O sırada açılan kadrolara baktım, inceledim. “Hangi alanda kendimi
geliştirebilirim?, Ben kendimi neye yatkın görüyorum?, Kendimi nerede daha iyi
hissediyorum?” diye düşündüm çünkü o zaman farklı alanlar da vardı ama en son Kadın
Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği’ne kendimi daha yakın bulduğum için bu alanda açılan
yüksek lisans programına başvurdum. Kazandım. Yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Tabii
hem yüksek lisans hem doktora eğitimimi yaparken bir taraftan da çalışmaya devam ettim.
Çünkü burada akademisyen de olsanız meslek hayatınızda kendinizi o işin mutfağında
geliştirmek çok önemli. Sizler de derslerimizden hatırlıyorsunuz bir şeyler yaparken veya
anlatırken onu ben yapmamışsam eğer onu öğrenciye aktarmak çok zor gerçekten.
Akademisyenlik sadece okuyup, belli bir bilgi birikimi sağlayıp bunu aktarmak değildir. Aynı
zamanda uygulamaları da bizzat yapabilmektir. Onun için de kendimi şanslı sayıyorum. Ben
bu alanların hepsinde çalışma imkanı buldum. Çok farklı alanlarda çalıştım. Türkiye’nin farklı
bölgelerinde çalıştım. Çok farklı kültürleri gördüm, öğrendim, deneyimledim. Bunların bana
çok büyük katkıları olduğunu düşünüyorum.
ECO-HEALTH-4
SAYI 1 / EKİM 2021
“ÖNEMLİ OLAN FARKLI BAKIŞ
AÇILARIYLA BAKABİLMEK.”
PROF. DR. TÜLAY YAVAN
Akademik kariyer düşünen bir hemşire hangi aşamalardan geçmelidir?
Öncelikle mesleğinde deneyim kazanması çok önemli. Bu deneyimi sonrasında bilgi
birikimiyle beraber aktaracak, kullanacak, yoğuracak, bir araya getirecek. Güncel gelişmeleri
takip etmek çok önemli. Tabii ki hemşirelik mesleğinde olan herkesin güncelliği takip etmesi
gerekiyor ama akademisyen olmak için daha fazla takip etmek önemli. Örneğin gazete
okurken bile hemen orada sağlıkla ilgili bir şey görsem, bir konu görsem hemen açıp onu
okumaya çalışıyorum. “Ne var acaba?”, “Ne değişmiş?” Çünkü biliyorsunuz günümüzde bilgi
ve teknoloji o kadar çok çabuk değişiyor ki bunu takip etmek çok zor oluyor. Önemli olan
farklı bakış açılarıyla bakabilmek.
Bir diğeri de “Kendi bulunduğu yerde fırsatları neler?” , “Bulundukları şehirde, çalıştıkları
alanda ne gibi fırsatları var?”, “Kendilerini geliştirmek için neler kullanabilirler?” bunları
değerlendirebilirler diye düşünüyorum. Kurslar ve sertifika programları olabilir ve yabancı
dilini geliştirmek çok önemli bu noktada. Çünkü literatürün çoğunluğu İngilizce ve bunları
takip etmek çok önemli. Türkçe literatüre de bakabilir ama yeterli gelmeyecektir. İngilizce
literatürü de takip etmelidir bu yüzden yabancı dili de geliştirmesi çok önemli. Hele
günümüzde bir tane de yetmiyor artık ikincisi de işin içine girmeye başladı.
Akademisyenler yabancı dil bilmek zorunda mı?
Bilmek zorunda. Çünkü dünya çapında meslekle ilgili bilgileri takip etmek ve bilgi
oluşturup bunu yaymak için de yabancı dil bilmek zorundasın. Yani sadece olanları,
başkalarının yaptığını takip etmek için değil. Sen, kendi ürettiğin bilgiyi de yaymak için
yabancı dil bilmek zorundasın. Öğrenciyken sizin için üniversitemiz açısından çok önemli bir
fırsat var. Bizdeki yabancı dil eğitimini biliyorsunuz. Bizim dışımızdaki tüm öğrenciler hazırlık
okuyorlar, eğitim alıyorlar. Bu çok önemli bir fırsat sizin için, ki arkadaşlarınızı görüyorum
yabancı dillerini geliştirmek için uğraşıyorlar. Bunu değerlendirebilirler.
ECO-HEALTH-5
Bilimle Anla
SAYI 1 / EKİM 2021
BİLGİYLE YÖNET!
Çalıştığınız kurumu bir söz ile anlatacak olsanız bunlar neler olurdu?
Web sitesine girdiğimizde “Bilimle Anla Bilgiyle Yönet” sözünün karşıma çıkması
benim çok hoşuma gidiyor. Üniversitemizde çalışanların bu doğrultuda kendilerini
geliştirmiş olduklarını ve hala bunun için çaba sarf ettiklerini görmek güzel.
Bulunduğunuz statüye gelme aşamasında örnek aldığınız birey/bireyler
var mı? Açıklar mısınız?
Lisans eğitiminden itibaren benim de örnek aldığım hocalarım var. Örneğin ilk aklıma gelen
lisans eğitimimde Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği dersine giren Prof.Dr. Nur Şenel
hocamın dersi anlatması, anlattıklarını dinlemek çok hoşuma giderdi. Ankara’da çok büyük
bir hastanede uygulamaya çıkıyorduk Kadın Hastalıkları Hemşireliği açısından orada
gördüğüm uygulamalar beni çok etkilemişti. Hocalarımla hala görüşüyorum ve hala örnek
almaya devam ediyorum.
ECO-HEALTH-5
SAYI 1 / EKİM 2021
Sizin görüşünüze göre
hemşirelikten mezun olan
bir öğrenci
akademisyenliğe ne kadar
süre sonra başlamalıdır?
Klinikte hemşire olan biri akademisyen
olmak istediğinde ne gibi zorluklarla
karşılaşabilir? Karşılaştığı zorluklarla
nasıl baş edebilir, önerileriniz nelerdir?
Benim de öğrencilerimden hem klinikte çalışıp
hem de yüksek lisans-doktora yapanlar oldu,
yapmaya devam edenler var. Ben de o şekilde
yaptım. Gerçekten çok zor. İş yaşamımızda
hemşire olarak hastanelerde çok yoğun çalışıyoruz.
Bunun yanına bir de yüksek lisans- doktora
eğitimini koyduğumuzda çok yoğun oluyor.
Bu durumlarda:
Nöbetlerle planlamalar yapılabiliyor. Örneğin
dersler dışında kalan zamanlarda nöbet tutma
şeklinde mesailerini tamamlıyorlar.
Üniversitede ders almak için klinik yöneticisi ve
hastane yöneticisi ile birlikte planlamalar yapmanız
ve koordine etmeniz gerekir.
Özellikle ders dönemi biraz yoğun ve zor geçiyor.
Tez dönemi ise klinikte çalışmanın avantajı oluyor.
Şöyle ki, kendi çalıştığınız yerle ilgili tez konusu
seçip uygulayabilirseniz size avantaj sunar.
Bir de çocuk sahibiyseniz bu süreç biraz daha
zorlaşıyor. Bu konuda yardıma ihtiyacınız olacaktır.
En az 2 yıllık deneyim gerekir diye
düşünüyorum. Bu çalıştığı yere,
kuruma göre değişebilir belki.
Mezun olduktan hemen sonra
çalışmayan-çalışamayan
arkadaşlarımız için bu süre daha
da uzayabilir. Her zaman
uygulamadan kopmadan
akademisyenliğe devam edilmeli.
ECO-HEALTH-6
SAYI 1 / EKİM 2021
Kuruma alırken yabancı dile ne
kadar dikkat ediliyor?
Akademisyen olma yolunda ilerlemek
isteyen sağlık alanından mezun olmuş
bir bireye önerileriniz nelerdir?
Sürekli bilgi ve deneyimlerini artırmalarını
Yabancı dillerini geliştirmelerini
Çevresinde-kurumunda olan kendini
geliştirmek için fırsatları değerlendirmelerini
Azimli ve sabırlı olmalarını
Üniversitelerle irtibatlarını devam ettirmelerini,
güncel bilgileri takip etmelerini
Bir de bizim mesleğimizle ilgili çalışma
yapabileceğimiz birçok alan var.
Bunlarla ilgili inovatif ve geniş kapsamlı düşünerek
ben bu alana ne katkı sağlayabilirim diye her
zaman düşünmelerini öneririm. Yani mesleğimle
ilgili kendime ne katkı sağlayabilirim, ben
mesleğime ne katkı sağlayabilirim şeklinde çift
taraflı düşünmenin çok önemli olduğunu
düşünüyorum.
Çok dikkat ediliyor. Öğretim
elemanlarının bir kadroya atanabilmesi
için YÖK’ün belirlediği bir asgari sınır var.
Bu asgari sınırı üniversiteler kendisi
açısından daha aşağıya olmamak şartıyla
-yani 50 belirlediyse 50’nin altına
inemezler- daha yukarı çıkartabilirler.
Daha geçen hafta yeni bir karar alındı.
YÖK özellikle yabancı dilde eğitim veren
üniversitelerde öğretim elemanı alımında
yabancı dil puanını 85 istiyor artık.
Bundan önce 80’di şimdi 85’e çıkardı. Ne
kadar önem verildiğini buradan
görebilirsiniz.
ECO-HEALTH-7
SAYI 1 / EKİM 2021
YAZAR: NESLİHAN GÜRSOY (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 2.SINIF ÖĞRENCİSİ)
NASIL YANİ!
SAĞLIK EFSANELERİ
Bu sayfamızda sizlere halk arasında sağlık hakkında doğru bilinen yanlışlardan
ve bu durumların ne gibi sorunlara yol açtığından bahsedeceğiz. İlk olarak
lösemili çocukların maske takmalarından dolayı bazı kişiler tarafından
kamuoyunda löseminin bulaşıcı olduğu asılsız iddialarının nasıl yanlış bir algı
oluşturduğundan bahsedeceğiz.
Lösemi halk arasında genellikle kan kanseri olarak bilinen ve çocukluk çağı
kanserlerinin %35’ini oluşturan bir kanser türüdür. Türkiye’de yapılan
araştırmalara göre her sene 16 yaşın altında yaklaşık olarak 1200-1500 çocuk
lösemi tanısı almaktadır. Çocuklar yalnızca ağır yan etkileri olan ilaçlarla ve
hastalığın tedavi süreciyle mücadele etmemektedir. Ağrı ve kaygının hâkim
olduğu bu duygusal ve bilişsel gelişim süreçlerinde toplumdaki bazı kişiler
tarafından strese maruz kalmaktadırlar. Hasta çocuk gelişiminde sosyal çevre
ve akran eğitimi çok önemli iken löseminin bulaşıcı olduğuna dair bu yanlış algı
ebeveynlerin çocuklarını uzaklaştırmasına sebep olmaktadır. Lösemi bulaşıcı
değildir, aksine bağışıklıklarının düşmesi nedeniyle havadan mikrop almamaları
için maske takmaktadırlar. Bu yanlış algılar yıkılmalı ve lösemili çocuklar yarının
yollarına umutla baktığı koşullarda tedavi olmalıdır. Lösemi değil, sevgi zinciri
bulaşıcıdır.
%35
ECO-HEALTH-8
SAYI 1 / EKİM 2021
NASIL YANİ!
Hastanede yaşanan
şiddet olaylarını SF'le
kınıyorum.
Sağlık personelleri yaşam kalitelerini
düşüren çalışma koşullarına rağmen
hastalara umut olmak için
çabalamaktadırlar. Nöbette yaşanan
kötü hadiseler bir yana sağlık
personeline uygulanan şiddet olayları
ülkemizin kanayan yarasıdır. Sağlık
çalışanlarının verdikleri mücadele
takdir edilmeli ve toplum bu konuda
bilinçlendirilmelidir. Gazetelerde şiddet
haberleri satır aralarından göz
kırparken, bu şiddet yanlısı kişiler yeni
haberler oluşturmaya devam
etmektedir. Çocuk yaşlarda sağlık
çalışanlarına saygı ve sevgi
aşılanmalıdır.
SAĞLIK PERSONELLERİNİN
YAŞADIĞI ZORLUKLAR
ECO-HEALTH-10
SAYI 1 / EKİM 2021
İLLÜSTRASYON: ŞEHRİ SUDE ÇOBAN (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 2.SINIF ÖĞRENCİSİ)
NASIL YANİ!
İzmir Ekonomi
Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Fakültesi Aşı
Farkındalığı
yarışması 3. sü
çizerimiz Şehri Sude
Çoban'ın eseri.
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarına,
ailenize ve en önemlisi kendinize
yapabileceğiniz en anlamlı iyilik devletin size
göstereceği yetkilendirilmiş sağlık
merkezlerinde COVID-19 aşısı yaptırmaktır.
ECO-HEALTH-11
YAZAR: MERVE BÜŞRA AĞAOĞLU (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 4.SINIF ÖĞRENCİSİ)
SAYI 1 / EKİM 2021
HATIRLAMAK LAZIM!
BAĞIMSIZ BİR GELECEK İSTİYORSAN BAĞIMLI
OLMA!
26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığı İle Mücadele Günü:
1987 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 26 Haziran tarihi
“Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” olarak
kabul edilmiştir. Bu günün amacı; uyuşturucu kullanmayan, sağlıklı bir
toplum oluşturmak, uyuşturucuyla mücadele için uluslararası olarak
eylemler yapmak ve işbirliği sağlamak olarak belirlenmiştir. Bu tarihte
yapılan etkinliklerde uyuşturucunun zararlarına değinilmektedir.
Dünden Bugüne Bağımlılık:
Geçmiş zamanlarda uyuşturucular sihirli ve dini ritüellerde karşımıza çıkmaktaydı. Bu
ritüellerde genellikle doğal maddeler kullanılmaktaydı. Daha sonra karşımıza içkiler
çıkmaya başladı. İlk içkilerin yapımında tahıl veya meyve suyunun fermantasyonu
kullanıldı. İlerleyen zamanlarda bu maddelerin kullanımı yaygınlaşmaya başlayarak
günümüze kadar ulaştı. Günümüzde de bu durum bağımlılık oluşturan bir sorun haline
geldi.
ECO-HEALTH-12
SAYI 1 / EKİM 2021
YAZAR: BELİZ AÇKIN (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 4.SINIF ÖĞRENCİSİ)
HATIRLAMAK LAZIM!
Madde Bağımlılığı denince aklımıza gelenler:
Madde bağımlılığı tüm dünya genelini etkileyen sosyal bir olaydır. Günümüzde
madde bağımlılığı genç nüfus üzerinde hızla yaygınlaşmaktadır. Madde çeşitlerinin
artması ve gençlerin maddeye ulaşma imkanlarının kolaylaşması bu durumu daha da
hızlanır hale getirmektedir.
Madde bağımlılığı, bağımlılık yapan uyuşturucu maddelerin (eroin, kokain,
antidepresan, uyku ilaçları, alkol, sigara vb.) sürekli olarak amaçları dışında
kullanılmasıdır. Kişiler uyuşturucu maddeyi kullanmak için önüne geçilemez bir istek
duymaktadırlar. Eğer bu maddeyi alamazlarsa birtakım ruhsal ve bedensel sorunlar
yaşarlar. Buna bağlı olarak madde bağımlılığı, fiziksel bağımlılık ve psikolojik bağımlılık
olarak ikiye ayrılır:
FİZİKSEL
BAĞIMLILIK
Bireylerin vücudu bağımlı
oldukları
maddeye adapte olmuştur.
PSİKOLOJİK
BAĞIMLILIK
Bireyin fizyolojik olarak maddeye
ihtiyacı yoktur.
Birey günlük aktivitelerini yerine
getirebilmek için maddeye ihtiyaç
duyar.
Bireyde maddeyi alamadığı
durumlarda
yorgunluk, titreme, terleme, baş ağrısı,
halüsinasyonlar vb. meydana gelir.
Birey iyi hissetmek, zevk
almak,tatmin
olmak, rahatlamak için maddeye
ihtiyaç duyar.
Birey maddeyi alamadığı zaman
depresif, sinirli, yorgun hisseder.
ECO-HEALTH-13
SAYI 1 / EKİM 2021
Neden Bağımlı Oluruz?
Ulusal Uyuşturucu Bağımlılığı
Enstitüsü'ne göre kişide bağımlılık
gelişme riski en çok genetikle ilgilidir.
Bunun dışında kişinin çevresinde ve
ailesinde uyuşturucu kullanan kişilerin
olması, depresyon ve anksiyete gibi
ruhsal problemlerinin bulunması, içine
kapanık olması ve duygularını ifade
etmede güçlük yaşaması, dürtülerini ve
öfkesini kontrol edememesi, çevre
baskısına karşı koyamaması, kendi
kendine ilaç tedavisine başlaması
dopamin sistemini ve bağımlılığın
gelişmesine neden olan beyin kimyasını
etkiler.
Dopamin
Peki, Dopaminin Bağımlılıkta Ne Gibi
Rolü Vardır?
Dopamin beyin – sinir hücreleri (nöronlar) arasında
sinyal iletişiminden sorumlu bir nörotransmitterdir.
Dopaminin ödül, motivasyon, hafıza, haz alma, vücut
hareketlerini düzenleme gibi rolleri bulunmaktadır.
Dopaminin eksikliğinde kişide depresyon, anksiyete,
titreme, denge kaybı, kilo kaybı, intihar düşüncesi gibi
rahatsızlıklar meydana gelir.
Peki, bu dopaminin bağımlılıkla ilgisi nedir? Normalde
kişinin beyninde dopamin yeterli seviyede üretilir. Kişi
madde kullanmaya başladığında beyin dopaminin
dışarıdan alınabildiğini düşündüğü için dopamin
üretimini azaltır. Daha sonra kişide kullandığı maddenin
etkisi geçtiğinde beyinde normalde olması gerekenden
daha az miktarda dopamin bulunur. Kişi dopamin
seviyesini arttırmak için tekrardan madde kullanımına
başvurur.
ECO-HEALTH-14
SAYI 1 / EKİM 2021
Her
Bağımlılık
Sizce Bağımlılılık Tedavi Edilebilir Mi?
Bağımlılığın tedavisi mümkündür. Ancak çok çaba ve zaman gerektirir. Bu nedenle
madde bağımlısı kişinin tedaviye istekli ve hazır olması çok önemlidir. Kişiye tedavi
süresince destek verilmesi de önemlidir. Bu dönemde kişinin ailesinin ve çevresinin
kişiye olumlu davranışlarını vurgulayarak cesaretlendirmesi ve yanında olduklarını
hissettirmeleri tedaviye büyük katkı sağlamaktadır. Mutlaka uzman bir kişiden
yardım alınmalıdır. Kişiler T.C. Sağlık Bakanlığı Uyuşturucu İle Mücadele Danışma ve
Destek Hattı ALO 191 ‘i arayarak tedavileri konusunda destek alabilirler.
Tedavi
Edilebilir!
https://yedam.org.tr/bagimlilikta-dopaminin-rolu
https://alo191.saglik.gov.tr/
https://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-uyusturucu-ile-mucadelesi.tr.mfa
CEYLAN, Ö. (2019). Madde Bağımlılığı ile Mücadelede Sivil Toplum Kuruluşları (Doctoral dissertation, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü)
ECO-HEALTH-15
SAYI 1 / EKİM 2021
BAĞIRSAK MİKROBİYOTASININ GENEL YAPISI
Mikrobiyotanın yapısı daha doğum öncesinden başlamaktadır. Doğum öncesi başlayan
mikrobiyota çevrenin etkileri ile değişime uğramaktadır. Bağırsak ortamında yaşamını
sürdüren, birçok bakteri, virüs, parazitlerle çeşitlilik sağlayan mikrobiyota, yaklaşık
35.000’in üstünde mikroorganizma türlerine yaşam alanı sağlamaktadır.
Yemek borusundan başlayıp rektuma kadar belirgin mikroorganizma çeşitliliği
mevcuttur. Her ne kadar çeşitliliği fazla olsa bile sağlıklı mikrobiyota insan için
vazgeçilmez bir nimettir. Enfeksiyona karşı direnç oluşturan, kanser, obezite, otoimmün
hastalıklar gibi birçok rahatsızlığa karşı dayanıklılık sağlayan bir yapıdır.
BAĞIRSAK MİKROBİYOTASININ FONKSİYONLARI
Mikrobiyata bağırsak mukozası ile beraber çalışmaktadır. Bu beraberlik
ile besinlerden enerji ve elzem bileşenler elde etmektedir. Ayrıca
bağırsak hücrelerinin devamlılığını sağlamakta, bireyi her türlü
rahatsızlıklardan korumaktadır. Bu yapıdaki ilişki düzgün çalışmazsa
bağırsak iç dengesi değişmekte ve bir takım hastalıklar meydana
gelmektedir.
Obezite ve diyabet hastalığı geçiren hastalar üzerinde yapılan çalışmada,
gram negatif bakterilerin çoğaldığı gözlemlenmiştir. Böylece kronik
olarak seyreden enfeksiyon meydana gelmekte ve bu enfeksiyon insülin
direncine zemin hazırlamaktadır.
ECO-HEALTH-17
SAYI 1 / EKİM 2021
PROBİYOTİK BAKTERİLERİN ETKİLERİ
Probiyotikler enfeksiyona karşı sağlam bir direnç oluşturmaktadır. Enfeksiyona
neden olacak olan konakçıyı, sindirim sisteminde bulunan organlarda çoğalmasını
önlemek için bağırsak yüzeyine tutunmasını engelleyerek enfeksiyonu engellemektedir.
Ayrıca probiyotikler şu etkilere sahiptir; enfeksiyona neden olan organizmaları yok
etme, kolesterol düzeyini düşürme, tümörü yok etme, ishali engelleme, vitamin üretme,
kalsiyumun emilimini artırma.
HİÇBİR HASTALIĞA
SEBEP
OLAMAYACAKSINIZ !
KEŞKE GEREKSİZ YERE
ANTİBİYOTİK
KULLANMASAYDIM.
DENGELİ VE SAĞLIKLI
BESLENDİĞİM İÇİN ÇOK
MUTLUYUM!
ECO-HEALTH-19
YAZAR: EZGİ BAŞER (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 3.SINIF ÖĞRENCİSİ)
SAYI 1 / EKİM 2021
NE OKUMALI!
İngiliz Hasta, 1992 yılında en önemli edebiyat
ödüllerinden Booker Ödülü’nün sahibi
oldu,Türkçe dahil 38 dile çevrildi, 1996’da filme
çekildi ve dokuz Oscar ödülü kazandı. Temmuz
2018’de de son 50 yılda Booker Ödülü alanlar
arasında yapılan oylamada birinci gelerek Altın
Man Booker Ödülüyle taçlandırıldı. Roman, İkinci
Dünya Savaşı’nın sonlarında Toskana’da
yaşamları kesişen dört kişinin sıra dışı
hikâyeleriyle örülü. Uçağının düşmesi sonucu
yanarak belleğini yitiren bir adam, kendini onun
tedavisine adayan genç bir Kanadalı hemşire,
savaş sırasında casusluk yaparken yakalanan
eski bir hırsız ve bomba imha uzmanı bir Sih
asker. Ve aralarında bir hayalet gibi gezinen,
savaş yorgunu bu insanları uzak bir geçmişe
taşıyan ve okuru da İngiliz hastanın gerçek
kimliğine götüren bir kadın... Toskana’nın büyülü
atmosferinden, çöl güneşi altında yolculuklara,
İngiltere'nin serin yeşilliğine, Hindistan’ın renkli
keşmekeşine uzanan unutulmaz bir hikâye.
(Kitabın arka kapağından.)
Kitap bitmek üzere olan 2. Dünya Savaşı sırasında İtalya'nın Toskana kentinin kırsalında
bulunan eski bir manastırda yolları kesişen 4 insanın farklı hayatlarını ve hikayelerini bize
anlatıyor.Hastaneye çevrilen ve sonra terk edilen bu binada, kendini tüm vücudu yanmış İngiliz
hastasına adayarak kendi yaşamından vazgeçmiş fedakar hemşire Hana'yı ve tek başına
bakımını üstlendiği bir uçak kazasında tüm vücudu yanmış İngiliz hastasını, eski bir gizli servis
çalışanı olan İtalyan hırsız Caravaggio ve Hindistan asıllı bomba imha uzmanı bir asker olan
Kip'in savaş sırasında yaşadıklarını ve savaş sonrası bu binada birlikte kurdukları yeni
yaşamlarını güçlü betimlemelerle bize sunuyor. Şavaş sırasında önceki hayatlarına dair her şeyi
kaybetmiş bu insanların savaş sonrası dönemde geçmişte yaşadıklarını merakla okudum.
Kişilikleri savaş sırasında gördükleri ve tecrübe ettikleri olaylarla gelişen bu karakterlerin
hayatlarını keşfetmek beni kitabın içine sürükledi. Kitabı okuduktan sonra,1996 yılında aynı
isimle sinemaya uyarlanan İngiliz Hasta filmini izlemenizi de öneririm. Şimdiden iyi okumalar.
ECO-HEALTH-21
SAYI 1 / EKİM 2021
NE İZLEMELİ!
John Q.
Bir fabrikada çalışan ve sıradan bir işçi olan John Q.
Archibald (Denzel Washington), bir gün oğlu Mike'ın bir
maç sırasında rahatsızlandığı haberiyle yaşamı değişir.
Oğlunun kalbi gerekenden üç kat daha büyüktür ve
yaşayabilmesi için acil olarak kalp nakli yapılması
gerekmektedir. John Q.'nin çalışma hayatında şanssızlıklar
peşini bırakmaz. Maddi durumu iyi olmayan John Q,
oğlunun yaşaması için en kısa sürede büyük miktarda
para bulması gerektiğini öğrenir. Tüm eşyalarını elinden
çıkaran, yardım bulabileceği her kapıyı çalan John Q.
oğlunun ameliyatı için yeterli parayı bulamaz. Bunun
üstüne hastane yönetimi, Mike'ın hastane masrafları
karşılanamayacak kadar yüksek olduğu için, kalp hastası
Mike'ı eve gönderme kararı alır.
John Q oğlunu kurtarabilmek için çaresizlik içinde
aralarında kalp cerrahı Dr. Raymond Turner'ın (James
Woods) da bulunduğu bir bölüm hastane personeli, bazı
hasta ve ziyaretçi'yi aynı hastane'de rehin alır. Film,
Amerikan sağlık sisteminin eleştirisini yapmaktadır
Ödüller:
BMI Film Music Award - Aaron Zigman, 2002
Image Award - Denzel Washington, 2003
ECO-HEALTH-22
SAYI 1 / EKİM 2021
NE İZLEMELİ!
John Q.
Film yoksul bir ailenin oğlu olan Mike’ın beyzbol
maçı sırasında rahatsızlanmasıyla başlıyor.
Oğullarının yaşaması için organ nakli olması
gerektiğini fakat ailenin maddi yetersizlikleri
sebebiyle hastane yönetiminin çoçuğun organ
bekleme listesine alınması için bile para
istenmesiyle baba John Q. elinden gelen her yolu
deniyor. Gittiği tüm yerlerden eli boş dönmesiyle
bir çıkmaza giriyor ve kendinden kimsenin
beklemediği davranışlar sergiliyor. Bu durum
çaresizliğin insanlara neler yaptırabileceğini film
boyunca bize gösteriyor. Organ bağışı bir hayatın
son bulmasıyla başlayan bir süreç olsa da
sonucunda birden fazla yaşama dokunması, can
vermesi organ naklinin ne kadar önemli bir şey
olduğunu açıklıyor. Ben genel olarak filmi beğendim
izlerken duygulandığım, empati yaptığım ve
düşündüğüm sahneler oldu. İzlemek isteyenlere
şimdiden iyi seyirler.
ECO-HEALTH-23
YAZAR: YAĞMUR ŞENLİER (SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ HEMŞİRELİK 3.SINIF ÖĞRENCİSİ)
SAYI 1 / EKİM 2021
AKLINDAN
GEÇENLERE DUR Bİ'
BAK
Bilinçaltı nedir?
RÖPORTAJ: AYŞE KADIOĞLU
Bilinçaltı, psikanaliz kuramında Freud tarafından geliştirilmiş bir kavramdır.
Freud, bilincimizi okyanustaki bir buzdağının suyun üstünde kalan kısmına
benzetmiştir ve suyun altında kalan yüzeyi de bilinçaltı olarak yorumlamıştır.
Bilinçaltı çok daha derinlerde işleyen bir yapıdır, bilinçaltımızda önemli ya da
önemsiz farkında olmadan kaydettiğimiz bir sürü olay ve bilincimize yön
verecek davranışlarımız vardır. Bilinçaltımız bir arşiv gibidir;
çocukluğumuzdan şimdiki sosyal hayatımıza, anılarımıza, toplumsal
normlara, korkularımıza, yüzleşmek istemediğimiz olaylara kadar çoğu bilgiyi
burada depolar ve bu bilgileri çağırırız. Bilinçaltı bedenimizi de işletir, mesela
gece uyurken hala organlarımız görevlerini yerine getirmeye devam eder biz
uyurken bilinçaltımız uyumaz.
Biz bilinçaltımızı nasıl yönetebiliriz?
Bilinçaltımıza olumlu düşünceler göndermeliyiz çünkü bilinçaltımız olumlu ya da olumsuz olarak ifade ayrımı
yapmaz. Mesela aç değilim dersek açlık kelimesine odaklanır ve acıkmaya başlarız bunun yerine tokum
ifadesini ya da hasta değilim ifadesi yerine sağlıklıyım ifadesini seçmeliyiz. Başkalarının düşüncelerini
önemsemek, bunları zihnimize yerleştirmek yerine olumlu düşüncelerle bilincimizin farkında olarak kendi
düşüncelerimizi bilinçli bir şekilde yönetebiliriz.
ECO-HEALTH-24
SAYI 1 / EKİM 2021
Bilinçaltımız bizi nasıl yönetiyor?
Bilinçaltımıza yüklediğimiz şeyleri bilincimizle yaşarız. Yani bilinçaltımız hayatımıza yön
verir, seçimlerimizi etkiler, hayata bakışımızı belirler. Bilinçaltımıza doldurduğumuz
düşünceler hayatımızın bir döneminde bizim karşımıza çıkar, ne kadar başaramam
derseniz bilinçaltı sizin komutlarınıza uyar ve sizin bu düşüncelerinize uyum gösterir.
Küçükken yaşadığımız bizi çok etkileyen bir olay beynimizde birçok bağlantı kurup
hayatımızın bir anında o anımızı etkileyip, o anı şekillendirebilir.
Bilinçaltı temizliği nedir, nasıl yapılır?
Bilinçaltı temizliği denildiğinde akla tamamen silinmesi geliyor ama bu mümkün değil,
bu işlemde olumsuz duyguları, düşünceleri, inançları kişilerde olumluya çevirmek
amaçlanır. Kişinin belirli problemi üzerine bu durumu etkileyen olumsuz, yanlış inançlar
üzerine çalışmalar yapılır. Kendimize odaklanıp bizi etkileyen olaylardaki duygularımıza
odaklanabilir, olumsuz olanları değiştirmeye çalışabiliriz. Yüzleşmekten kaçındığımız
olaylara kendimizi maruz bırakarak kendimizle yüzleşip olayın etkisini azaltmayı
deneyebiliriz. Ruh sağlığı uzmanları psikodinamik teknikler ve hipnoz ile bu alanda
çalışmaktadır. Bu zorlu bir süreçtir, ruh sağlığı alanında uzmanlaşmamış kişiler ile bu
yöntemlerin çalışılmasının kişiye zarar verebileceğini düşünüyorum.
ECO-HEALTH-25
SAYI 1 / EKİM 2021
Bilinçaltımızda olanlar bilinç
yüzeyine çıkabiliyor mu,
nasıl?
Freud bu alanda rüyalarımızı örnek
göstermiştir bastırdığımız, bilinç dışına
yolladığımız; arzularımızın rüyalar ile
dışa vurulduğunu söylemiştir ve
rüyalardaki görülen sembolleri
açıklamıştır. Başka bir örnek olarak dil
sürçmelerinden bahsedebilirim,
söylemek istediğimiz şey yerine
ağzımızdan dökülen kelimelerin aslında
bilinçaltımızda asıl söylemek istediğimiz
şeyin bilinçsiz olarak döküldüğünü
savunulmuştur.
Bilinçaltımızın rüyalara etkisi
nedir?
Arzularımızı uyku sırasında bastırmak
güçleşir, bu nedenle uyku sırasında
bastırdığımız arzularımız rahatlıkla dışa
vurulur. Freud rüyalarımızın
bilinçaltındaki
arzularımızdan
oluştuğunu savunmuştur ve bunların
özellikle cinsellikle ilgili olan arzular
olduğunu söylemiştir. Alfred Adler de
rüyalarımızın geleceğimize yönelik
olduğunu savunmuştur. Jung ise
rüyaların kişilere özel olduğunu,
rüyaların kişilerin kendi yansımaları
olduğunu söylemiştir.
ECO-HEALTH-26