Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
10. SINIF 2. KİTAP SINAVI
“Gülistan”
SORULAR
1. Gülistan “sohbet kültürü”nün, “sözlü kültür”ün yaygın olduğu çağların eseridir. Eserden
hareketle “sohbet”in klasik çağlardaki toplumların hayatında nasıl bir işlevi olduğunu
kısaca açıklayın. Açıklamanıza “sohbet” kelimesinin etimolojisi ve aynı kökten türeyen diğer
kelimeler hakkında bulduğunuz bilgileri eklemeyi unutmayın.
2. Her biri kısa bir film, bir fragman tadında olan bu kısa hikâyeciklerden birini sinemaya
aktarma imkânının olsaydı hangisini seçerdiniz? Sebepleriyle kısaca açıklayınız.
3. Klasik İslam çağlarında (yaklaşık 7. ve 16. yüzyıllar arası) sayısız edibin (edebiyatçı) ve
mütefekkirin (düşünür) devletin yönetimi, ordunun bakımı, halkın memnuniyeti gibi
konulara başköşeyi ayırmalarına bakılarak o dönemlerin değer yargıları hakkında neler
söylenebilir?
4. Şair “Akıllı kısalar, uzun ahmaklardan iyidir.”, “Sağlıklı cahilin görünüşüne aldanma da
zayıf âlimin peşinden git.”, “Asil Arap atı varken besili eşeğe itibar edilmez.” gibi
kıyaslamalarla sürekli başvurduğu okurlarına temelde hangi mesajı vermeyi amaçlamıştır?
5. Hikâyede anlatıldığına göre bir vezir, sultandan, idam cezası alan haydutlardan en genç olanını
bağışlamasını istemiştir. Gerekçe olarak da gencin çok küçük yaştan beri kötüler arasında
yaşayarak kötü birine dönüşmesini, aslında iyi bir eğitim ve terbiye aldığında özündeki iyiliğin
canlanacağı kanaatini ileri sürmüştür. Sultan “kötülüğü kökünden kazımak”tan yana olduğunu
söylemiş, “kurt yavrusu insanlar arasında da büyüse aslı kurttur” demiş, fakat istemeyerek de olsa
vezirin dileğini yerine getirmiştir. Vezir genç adamın eğitim ve terbiyesiyle uzun süre uğraşmış,
zamanı gelince ona önemli görevler vermiştir. Ne var ki genç adam yeniden kötü arkadaşlar, çirkin
huylar edinip onlara uyarak veziri ve iki oğlunu öldürmüş, birçok hazineyle birlikte dağa çıkmıştır.
Hadiseleri duyan sultan çok hayıflanmış, “İnsan kötü demirden nasıl iyi kılıç yapsın?” demiştir.
Yukarıdaki hikâyecikte insanın aslı/fıtratı, arkadaş çevresi, ailesi, eğitimi ile çok hayatî
meseleler tartışılmıştır. Sizce insanın fıtratı nasıldır? Aile, çevre ve eğitim iyiyi kötü, kötüyü
iyi yapabilir mi? Yoksa bazı insanlar doğuştan iyi ve kötü olarak mı damgalanmıştır?
Konuyu etraflıca tartıştığınız bir deneme yazınız.
6. Nuşirevan (Enuşirvan) uşaklardan birini yakındaki bir köye ücreti mukabilinde bir yemeklik tuz
almaya göndermiş. Yanındakiler “Aman sultanım, bir yemeklik tuzun ücreti mi olur?” deyince o
adaletli hükümdar şöyle cevap vermiş: “Zulüm hep az az başlar, her gelen bir parça ekledikçe
artar.”
Zulüm ne menem bir şeydir ki azı bile toplumun yıkılmasına neden olmaktadır? Hz. Ömer’e
atfedilen “Adalet mülkün temelidir.” sözünü de dikkate alarak zulüm bahsine dair kısa bir
deneme yazınız.
7. Hikâyeye göre; gencin biri sarhoş olmuş, yol kenarında sızıp kalmıştır. Oradan geçen bir
zahid, gencin bu kötü ve edep dışı hâline bakıp somurtmuştur. O sırada gözlerini açan genç
“Allah’ın iyi kulları uygunsuz bir şey gördüklerinde iyilikle geçip giderler. [Onlar, yalana
şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip
gidenlerdir. - Furkân, 72]” ayetini okumuştur. Bu kısacık ama derinlikli sahneyi nasıl
yorumlarsınız?
8. “Canım oğullarım! Malınıza, makamınıza güvenmeyin. Sanat/zanaat öğrenin. Sanat/zanaat, suyu
kesilmeyen çeşme gibidir. Her zaman, her yerde takdir görür.”
Gülistan’daki kıssacıkta oğullarına böyle nasihat veren kişinin eğitim ve hayat felsefesini
kısaca özetleyin. “Altın bilezik”in “altın”a üstünlüğünün sebepleri nelerdir?
9. Mağrip’te suratsız, acı sözlü, aksi, kinci, dilenci kılıklı, Allah’tan korkmaz bir öğretmen gördüm.
Kaşları o kadar çatıktı ki onu gören Müslümanın işi yolunda gitmezdi. Okuduğu Kur’ân kalpleri
karartır, öğrencilerini baskı altında inletirdi. Kiminin sağ yanağına tokat atar, kimini acımasızca
falakaya yatırırdı. Nihayet bir gün kötülüklerinin bir kısmını anlayan veliler tarafından sille tokat
dövülüp kovulduğunu duydum. Yerine yumuşak huylu, uysal başlı, dindar, kalp kırmayan,
gerekmedikçe konuşmayan melek huylu bir başka öğretmen geldi. Öğrenciler, öğretmenlerinin
sakinliğinden faydalanıp bir zaman sonra onu dinlememeye başladılar, oyun peşinde koştular,
yazı tahtalarını birbirlerine fırlattılar.
“Öğretmen eğer bilmezse azar,
Öğrencisi çarşıda uzuneşek oynar.”
İki hafta sonra o okula gittiğim. Baktım ki eski öğretmen zorla razı edilip geri gelmiş. Bu duruma
çok üzülüp, yine İblis'i meleklere hoca yapmışlar, dedim. Bu sözümü duyan güngörmüş bir yaşlı
gülerek, işitmedin mi, dedi ve şu şiiri okudu:
“Bir sultan, çocuğunu okula verdi;
Gümüş yazı levhasını sırasına bıraktı,
Levhada altın harflerle şunlar yazılıydı:
Öğretmen dayağı, baba sevgisinden iyidir.”
Son satırda geçen hükme katılıyor musunuz? Sizce çağ ve kültür fark etmeksizin, iyi bir
öğretmenin başlıca vasıfları nelerdir?
10. “Hangi düşmanına iyilik etsen seninle dost olur. Nefs hariç. Nefs yüz verdikçe azgınlaşır.”
Bu sözden hareketle insanın asıl mücadelesinin (büyük cihadının) kendi içinde
gerçekleşmesinin hikmeti ne olabilir sizce? Tam olarak nerede ve nasıl olduğunu
bilemediğimiz bu “iç düşman”la nasıl başa çıkacağız? Gülistan ve klasiklerimiz iç barışımızı
ve dengemizi sağlama yolunda ne gibi tavsiyelerde bulunuyor?