Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kahvaltısını bitirdi. Bulaşık makinasına tabak ve bardağı
koydu. Sabah duşunu aldı ve kıyafetlerini değiştirdi.
Çıkmadan önce son bir kez çantasını kontrol etti. Saatine
baktı. Saat sekizdi. Kapasını kapatıp kilitledi ve hızlıca
merdivenleri indi. Metro durağına kadar hiçbir şey
düşünmeden, etrafına bakmadan kurulmuş bir oyuncak gibi
yürüdü.
Durakta insan kalabalığı vardı. Metronun gelmesini
bekledi. Hava biraz soğuktu ama yeni doğan güneşin
sıcaklığı yüzünü ısıtmaya başlamıştı. Metro geldi. Kapılar
açıldı. İçeri girerken bir sıcaklık hissetti. Demek ki metroda
klima çalışıyordu. Bulabildiği bir boşlukta sarkan bir tutmaça
sıkıca tutundu ve metro hareket etti. Duraklar geldi geçti.
Kapılar açıldı kapandı. İneceği yere az kalmışken yeni bir
durakta açılmış kapıdan içeri üstü başı yırtık zavallı bir adam
girdi. Hakan’ın yanına geldi. “Açım.” dedi. Hakan elini cebine
attı. Eli cebinde boş bir tur attı. Adama verebileceği hiçbir
şeyi yoktu. Onun bakışlarındaki üzüntüyü zavallı adam
çoktan fark etmiş ve bir başka yolcunun yanına gitmişti bile.
Hakan üzüntüyle başını kaldırdığında ledli panelde durağına
geldiğini gördü. Metrodan indi.
Tekrar saatine baktığında dokuza yirmi vardı. İşbaşı için
erkendi yani. Geri kalan yürü yürüyerek gitmeye karar verdi.
Saat dokuzda işyerinin önündeydi. Kapıdan içeriye girdi. Sol
taraftaki güvenlik görevlisine kafasını sallayarak selam verdi
ve ofisine doğru ilerledi. Ofisin kapısından girince ceketini
sağ taraftaki askılığa astı. Sakin bir şekilde masasına oturdu
bilgisayarını açtı ve işine koyuldu.
Az sonra kapıdan patronu girdi. İri yarı, kel, marka
giyinmeyi seven bir adamdı patronu. Hakan!a doğru yaklaşıp
önündeki koltuğa oturdu. Hakan’la konuşmaya başladı. Bu
aralar işlerin kötü gittiğini kendisinden çok daha fazla çaba
beklediğini söyledi.