Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Şimdi buraya geldim işte bu oğlanların başına. Yahu
küçücük oğlan. Ne işi var savaşta? Sormadan edemiyorum
ama sorgulamayacağım. Bizi buraya kimse kolumuzdan
tutup getirmedi. Hepimiz aynı yollardan geçtik. Bizi kimse
zorla savaştırmıyor değil mi? Çok doğal; savaş ve barış olur
,askerler şehit düşer, anası babası ağlar, otuz saniyeliğine
kahraman olursun. Cenaze törenin düzenlenir ve sonrası
toprak. Ailenden gayrısı unutur seni.
Bizim işimiz bu. Biz askeriz. Sonra kuzeyimizdeki
karakol basıldı dediler. Gecenin üçünde bütün çocukları
uyandırıp yola koyulduk. Benim de üstüm emirler veriyordu.
“Şuraya gidin, burada mevzilenin, siz hazır olun!” diye. Bir
şekilde en önde ben ve askerlerim kaldık. Evet siper bizdik.
Yüzlerce dağınık ev ve arkalarında inanılmaz büyük bir
karakol. Amaç evleri temizleyip kendimize yol açmaktı ve bu
iş bilin bakalım kime verildi? Ben ve benden sonraki yüz
çocuğa. Önce planlar yapıldı ,taktikler verildi. Kimse de
demiyor ki“Bu bir satranç oyunu değil savaş, biz de robot
değiliz.” Bu bir savaş ve kazanmak için bize yürekli askerler
lazım.
Beşerli gruplara ayrıldık. Sağ kanat başarı ile geçti
fakat sol kanat kırıldı. Dile kolay on üç nur gibi oğlumu,
aslanımı kaybettim. Buna rağmen hattı temizlemeyi
başardılar. Artık bizim sıramızdı. Kendimi çok güçlü
hissetmeye başladım. Karşıma ayı çıksa tek seferde yere
yıkardım ama düşman gözükmüyordu bir türlü. Yavaşça
kafamı sokağa doğru uzattım. Emrim altındaki aslanlara
gelmelerini söyledim. Sırayla ve yavaşça yürüdük. Nefesim
hızlanmaya kalbim deli gibi atmaya başladı. Sanki ilk
mücadelem gibi heyecanlıydım. Silahım hava yüzünden
soğuyordu. Elim sırf bu yüzden ağrımaya ve gözlerimden yaş
gelmeye başladı.