11.06.2022 Views

AVDOĞA DERGİSİ HAZİRAN 2022

AVDOĞA DERGİSİ HAZİRAN 2022 Av,Silah ve Doğa Sporları Fuarı ÖZEL SAYISI

AVDOĞA DERGİSİ HAZİRAN 2022
Av,Silah ve Doğa Sporları Fuarı
ÖZEL SAYISI

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.


2 avdoğa


Haziran 3


Editörden

AV SEKTÖRÜMÜZ VE SİLAH SANAYİMİZ İLE GELECEGE RASTGELE…

Sevgili Dostlar,

Av sektörümüzün, silah sanayimizin gelişmesinden kıvanç duyuyoruz.

Ürettiğimiz tüfekler, fişekler ve sektörel malzemeleri dünyanın bir ucundaki ülkelere ihraç ediyoruz.

Bu vesile ile bir yandan döviz kazanıyoruz, bir yandan da Türkiye markasını güçlendiriyoruz.

Üretilen ürünleri yüzlerce ülkeye göndererek ekonomimize ciddi katkı sağlıyoruz. Amerika’da düzenlenen

dünyanın en büyük fuarı olan Shot Show’da, Almanya’da düzenlenen Avrupa’nın en büyük

fuarı olan IWA’da Türk firmalarımızı görüyoruz. Bunların yanı sıra Dubai’de ve dünyanın neresinde

olursa olsun mutlaka Türk silah sanayicimizin standını görmek bizleri şaşırtmıyor. Dişiyle tırnağıyla

çalışarak iyi bir noktaya getirdiler. Gerçekten sektörümüzle gurur duyuyoruz.

Pandemi sebebiyle İki yıl zorunlu aradan sonra Türkiye’nin değil Uluslararası Av Fuarları Takviminde

resmi olarak kabul gören fuar haline gelen 9. Uluslararası İstanbul Prohunt Av, Silah & Doğa

Sporları Fuarı, Avrupa’nın en önemli 2. Fuarı konumunda olduğunu artık ispat etti. Türkiye Silah sektörünün

uluslararası alandaki prestiji açısından da son derece önemli olan fuar uluslararası profesyonel

ziyaretçileri içinde ticari anlamda getirdiği rahatlık ve imkanlarla buluşma noktası haline geldi.

Efem fuarcılığa camia adına teşekkür ediyoruz.

Dergicilikte Son Durum…

Kültür, sanat, tematik sektörel dergiler birer birer çekiliyorlar hayatımızdan.

Kurucumuz Rahmetli Kamil Üçbaş’ın dediği gibi “Dergi yayıncılığı akıllı adamın yapacağı iş değildir”

Cumhuriyet tarihimizin belki de en derin buhranlarından birini yaşıyor olmamızın covid-19 ya da

korona dediğimiz büyük salgının ve küresel kaosun doğrudan etkisi vardır.

Ancak salgından dolayı gittikçe derinleşen ekonomik kriz öncesinde de yayıncılık zor durumdaydı.

Bugün olduğu kadar belirgin değildi. Aşırı ölçüde artan kâğıt, mürekkep, baskı ve posta giderleri,

bunaltmaya başladı yayıncıları. Bu artışlardan en çok etkilenenler ise sınırlı olanaklarla yaşam savaşı

veren dergiler oldu. Dergicilik özveri ve tutku işidir. İnsanlarda dergicilik aşkı olmasa kimse katlanmaz

bu çileye. Ama para kazanmak için yapılacak bir iş de değildir elbette! Özverinin de bir sınırı

vardır. “Artık katlanabileceğimiz sınırın çok çok ötesine geçti giderlerimiz. Bu durum sürdürülemez!”

Avdoğa ve Oltacı Dergileri gibi tematik sektörel dergilerinin bir gereksinmeden dolayı yayınlanır.

Sektör ile satıcı ve son kullanıcılar arasında bir zincir oluşmasını sağlamaktadır. Bu zamanla okurları

ile bir gönül bağına dönüşmektedir. Dergilerin uzun yahut kısa ömürlü oluşları zamanın ruhu ve bu

dergi ile yaşam tarzını benimsemesiyle yapılabilirdi.

Dergilerimizin kurucusu ve ustamız, yol göstericimiz rahmetli Kamil Üçbaş’ın otuz yıla yakın avcılık,

atıcılık, yaban hayatı, amatör olta balıkçılığına katkıları ile kendi gibi bizlerin de yaşam tarzımıza hayat

anlayışımıza dönüştürdüğümüz ve bir misyon edinen dergilerimizi, aynı ruh ile devam ettiriyoruz.

Önemsenmeyen detayların aslında ne kadar değerli olduğunu herkese hatırlattı. Kitap, dergi

okumayı, Gezmeye, katılmaya üşenilen fuarların, festivallerin, etkinliklerin, firma ziyaretlerinin ne

kadar keyifli olduğunu hatırlattı.

Bu süreçte çok büyük önemi uluslararası ve ulusal Fuarlar, festivaller, etkinlikler ertelenmek zorunda

kaldı. Bizde zor şartlara rağmen yayınlarımızı ara ara çıkarmaya gayret gösterdik.

30 yıldır sektör temsilcilerimizin ve okurlarımızın katkıları ile sahiplendikleri dergilerimizi yayın

hayatımızın hiçbir döneminde darbeler ekonomik krizlere rağmen ara vermeden devam ettirdik.

Çünkü para kazanma aracı olarak görmediğimiz yayınlarımızı yine tüm siz gönül dostlarımızla birlikte

devam ettireceğiz.

Yayın hayatına başladığımız ilk günden beri her yapılan yeniliklerden, ülkemize katkılarınızdan

ve camia adına yapılan her güzel adımın yanında durarak ancak gurur duyarız.

Yıllardır misyon olarak yürüttüğümüz bu yolda “Fuarı ve dergisi olmayan iş kolu sektör sayılmaz”

anlayışının bir halkası olarak sektörün gözü, kulağı ve sesi olmaya devam edeceğiz.

Avdoğa Dergisi ve Oltacı Dergisi olarak Yurtiçinde ve yurtdışında sektörümüzü, satıcılarımızı, son

kullanıcılarının 30 yıldır temsil ederek yanında olduğumuz gibi, pandemi ve ekonomik kriz döneminin

olumsuzluklarını da hep birlikte sizlerle, yine sizlerin destek ve katkılarınız ile ülkemizin tek

sektör yayınları olan avdoğa ve oltacı dergilerinize sahip çıkmanızı umuyor ve diliyoruz.

Saygılarımla

Tevfik ÜÇBAŞ

4 avdoğa

avdoğa

avdogaoltacidergisi@gmail.com

www.avdogadergisi.net

AVCILIK BALIKÇILIK ATICILIK SİLAH DERGİSİ

HAZİRAN 2022

FUAR ÖZEL EKİ (Ücretsizdir.)

İmtiyaz Sahibi

Tevfik ÜÇBAŞ

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Tevfik ÜÇBAŞ (tevfik3bas@gmail.com)

Grafik Tasarım

Yüksel Ünsal

İdari ve Teknik Koordinatör

Tevfik ÜÇBAŞ

Reklam ve Halkla İlişkiler

Ali İhsan ÜÇBAŞ

Tel: 0544 341 40 82

e-mail: avdogaoltacidergisi@gmail.com

Hukuk Müşaviri

Avukat Onur KESKİN

TEMSİLCİLERİMİZ

Adana: Cemil ERYÜREK • Adıyaman: Ali

KIZILDAĞ • Afyon: Halil ÖZDEMİR • Ağrı:

İsmet ALADAĞ • Antalya: Serkan CANKURT

• Artvin: Birol CİVAN • Aydın: Gazanfer

KURTDERE • Balıkesir: Fatih BAYBURİ •

Bilecik: Selçuk ÜNVER • Bitlis: Nail AKŞİT

• Bolu: Sinan AKÇAN • Burdur: Hasan

GENCER • Bursa: Yasin BİLBAY • Çanakkale:

M.Kemal ÖZÇETİN • Çankırı: Adnan TAN •

Çorum: Nurettin ALAPALA • Denizli: Ender

YUNMUŞ • Edirne: Alper PINAR • Elazığ:

Erdoğan DURMAZ • Erzincan: Yaşar BAŞ •

Erzurum: Gencay GENÇ • Eskişehir: Olcay

AVCI • Gaziantep: Semih SAYILIR • Giresun:

Sedat DAMCI • Özgür EFENDİOĞLU• Hatay:

Atilla DEMİRKENT • Isparta: Arif GÖKTAŞ •

İçel (Mersin): Oktay AYÇAKMAK • İstanbul:

Mustafa ÜÇBAŞ • İzmir: Barış ERDEN •

Kastamonu: Hamdi SEZER • Kayseri: Can

ŞIVGIN • Kırklareli: Engin GÜRDAL •

Kırşehir: Erdoğan KARLI • Kocaeli: Süleyman

KİRMANİ • Konya: Kemal ELİTEMİZ, Fatih

BARAN • Kütahya: Erol DURSUN • Malatya:

Mehmet PENEZ • Manisa: Mehmet SUCU

• Kahramanmaraş: Yunus KAYA • Muğla:

Mustafa ÖZKAN • Nevşehir: Mehmet SOYSAL-

DI • Niğde: Nusret ANDAÇ • Ordu: A. Kadir

ENGİN • Rize: Dursun ÇAKIROĞLU • Sakarya:

İsmail VAROĞLU • Samsun: Uğur KOÇ

- Ekrem YİRMİBEŞOĞLU • Sivas: Mehmet ARI

• Tekirdağ: Alp Osman SİLAHTAROĞLU •

Trabzon: Zeki DEMİR • Uşak: Şenol UĞUZ •

Zonguldak: Necmi ÖKSÜZ • Karaman: Kürşat

TAN • Kırıkkale: Murat BOZKURT • Bartın:

Erman YURTBAY • Yalova: Gökhan BİTİRİM

• Karabük: Serkan ERTÜRK • Osmaniye:

Ahmet KOLAĞASIOĞLU • Düzce: Recep

SİVRİKAYA

Kıbrıs: Hasan KOLOZALİ

Almanya: Zeki MIZRAK

Amerika: Arzu ALPARSLAN FENNIE

İngiltere: Yağmur SOYSALDI

Polonya: Necati KURT

Rusya: Hüseyin Recep GÜVEN

Yukarıda isimleri belirtilen kişiler fahri temsilcimizdir.

Basım Tarihi: Haziran 2022

Basım Yeri: Kalkan Matbaacılık

İskitler / ANKARA

Yayın Türü: Aylık Yerel Süreli Yayın

Dağıtım: PTT

HESAP NUMARALARIMIZ

Yapıkredi Bankası - Maltepe Şb.

IBAN: TR70 0006 7010 0000 0076 0268 56

Tevfik ÜÇBAŞ

avdoğa dergisi

@kamilucbas

WhatsApp

Avcı Haber Hattı 0544 341 40 82


Haziran 5


Zaman Kamil ÜÇBAŞ’ı Haklı Çıkardı.

ELA GÖZLÜ LEOPAR’IN

YAŞAMI VE TARİHÇESİ

YOLA ELA GÖZLÜ KOYULMA LEOPAR’IN ZAMANI...

YAŞAMI VE TARİHÇESİ

39 yl önce son olarak

Beypazar’nn Bağözü köyü’nde

yaşayan Havva teyze’nin koluna

bir iz brakan; Ahmet Çalşkan’n

mavzerinden

39 yl önce

çkan kurşunlara

son olarak

yenik

Beypazar’nn

düşen, bugünlerde

Bağözü

cansz

köyü’nde

bedeni

yaşayan

MTA

Havva

Tabiat Tarihi

teyze’nin

Müzesi’nin

koluna

sessiz

bir iz brakan;

sakin bir

Ahmet

köşesinde

Çalşkan’n

sergilenen

Anadolu Leopar’nn,

mavzerinden çkan kurşunlara

tarihsel

yenik

süreçte

düşen,

hep

bugünlerde

var olma mücadele-

cansz bedeni

MTA Tabiat Tarihi Müzesi’nin

sessiz sakin bir köşesinde sergilenen

Anadolu Leopar’nn, tarihsel

süreçte hep var olma mücadele-

siyle geçmiş 06 Kasm müthiş 2009 bir yaşam Cuma öyküsü

günü ve kilim Uçaktan motiflerinde, harikulade padişahla-

dağ man-

için vardr. biletlerimizi almştk. Saba-rzaralar kyafetlerinde izliyorduk, ve sanatn ineceğimiz bir-

Gücün h zor kudretin ettim. Uykusuz simgesi bir olan gece-çonin ardndan Leopar’nn ÜÇBAŞ

sabah saat izlerine, altda Türkçe detayl ad coğrafi “Bars” görüntülerle (Pars) olan ade-

havaalanna kolunda rastlamak yaklaşrken mümkün. daha

Anadolu KAMİL

Anadolu’nun uyandm. farkl Sk bir bölgelerindeki,

kahvaltdan

siyle geçmiş müthiş bir yaşam öyküsü

bu ta hayvann büyülendik. ülkemizde Yaklaşk yöreden 2 saatlik

ve kilim motiflerinde, padişahlarn

kyafetlerinde ve sanatn

yazl sonra,

vardr.

kaynaklarda, son hazrlklarm halk kültüründemamladm.

da ta-yöreye bir uçuştan değişen isimleri sonra havaalanna “Panter”,

birçok

kolunda

Gücün kudretin

inançlarda, Ayhan’la

simgesi

mitolojik Kzlay -

olan

“Leopar”, indik. Bagajlarmz “Dağ

rastlamak

Aslan”, almamz

mümkün.

“Benekli çok

öykülerde, Meşrutiyet

Anadolu

mozaiklerde, Caddesi‘ndeki

Leopar’nn

resimlerde,

Kök

izlerine,

Canavar”, zamanmz

Türkçe ad

“Alacanavar”, almad. Havaalanndan

çktğmzda

“Bars” (Pars)

“Böcü”,

olan

Anadolu’nun

kabartmalarda, Çarşs’nn önünde

farkl

mimaride, buluştuk.

bölgelerindeki,

yazl kaynaklarda,

taş

bu

“Peleng”,

hayvann

“Piling”,

ülkemizde

“Plink” bize rehberlik

yöreden

veya

işçiliklerinde, Kök Çarşs’nn el sanatlarnda, içinde bulunan

halk kültüründe,

inançlarda, mitolojik “Leopar”, “Dağ Aslan”, “Benekli

hal

yöreye

“Kaplan”dr. edecek avc

değişen

Anadolu dostum

isimleri

Leopar’nn Nail Bey’in

“Panter”,

Doğa Sporlar Malzemeleri satş yönlendirmesiyle önce taksiyle

ofisi olan Anatolian Leopard’a otogara, sonra minibüse binerek

öykülerde, mozaiklerde, resimlerde,

kabartmalarda, mimaride, taş “Peleng”, “Piling”, “Plink” veya

Canavar”, “Alacanavar”, “Böcü”,

uğradk. Buradan eksiklerimizi gideceğimiz şehrin otogarna

tamamladktan sonra, havaalanna

doğru yola çktk.

rsna geldiğimizde değişen hava

gittik. 80 kilometrelik yolun ya-

işçiliklerinde, el sanatlarnda, hal “Kaplan”dr. Anadolu Leopar’nn

Havaalannn güvenlik kontrolünden

koşullar , hemen kendini his-

geçmek oldukça ilginç settirdi. Montlarmz çantadan

ve eğlenceli oldu. Çünkü çantalarmz

çkardk. Otogara geldiğimizde

kameralar, fotoğraf minibüsten çantalarmz alarak

makineleri, bilgisayar, kablolar, Nail bey’i beklemeye başladk.

piller, dürbünler, bçaklar gibi Çaylarmz yudumlarken Nail

malzemelerle doluydu. Havaalan

Bey geldi. Hava oldukça soğuk

güvenlik görevlileri başmza olduğu için çaylarmzn bitme-

toplandlar. Özelliklede fotokapanlar

sini beklemeden arabaya bindik

yoğun ilgi gördü. Göre-

ve hemen yola çktk.

vimizi, amacmz sordular merakla...

Doğruca Nail Bey’in evine git-

Ben, doğa araştrmasna tik. Hemen bir otele yerleşmek

gittiğimizi söyleyince kafalarnda

istiyorduk. Nail Bey’e “Burada

sanyorum birçok şey yerine hangi otelde kalalm” diye sor-

oturdu ve nihayet kontrolden duk. “Bizde kalacaksnz” dedi.

sorunsuzca geçebildik.

Ben “sizde kalmamz mümkün

90

avdoğa

6 avdoğa

avdoğa 13


bilimsel ad “Panthera Pardus Tulliana” (Anadolu

Pars)’dr.

Adna Anadolu Pars veya Anadolu Leopar denilen,

Orta Doğu ve Bat Asya’ da yaygn olan

İran Leopar’nn (Panthera Pardus Saxicolor)

bir alt türü olan ve Anadolu’da 1974’lere kadar

yaşadğ resmen bilinen bu harika hayvanmz,

uzun süre ayr bir leopar alt türü olarak kabul

edilmiştir. 1856 ylnda Anadolu Leopar’na,

Fransz zoolog M.A. Valenciennes tarafndan ilk

bilimsel ad olan ‘’Felis Tulliana’’ ismi vermiştir.

Valenciennes bu ismi, leopar ile ilgili ilk tarihi

bilgilerini bir araya getiren Roma’l devlet adam,

bilgin ve yazar olan Marcus Tullius Cicero’ya

atfla vermiştir.

Daha sonralar bilim adamlar tarafndan yaplan

snflandrmada, parsn 27 adet alt türünden

birisi olduğu kabul edilmiş ve Anadolu’muzun

leoparnn bilimsel ad ‘’Panthera Pardus Tulliana’’

olarak değiştirilmiştir. Ancak 1996 ylnda

Steve O’Brien’n kurduğu bir grup tarafndan

yaplan genetik araştrmalar sonucu parsn 27

değil sadece 8 alt türünün var olduğu belirlendi.

Bu bilimsel çalşmalar sonucu Anadolu Pars

ile İran Pars arasnda hiçbir genetik fark olmadğ

tespit edildi. Böylece Anadolu Pars ve

Orta Doğu’da yaşayan , ayr alt türlere mensup

olduklar sanlan parslar İran Pars’nn alt türüne

eklendi. Bundan dolay bilim çevrelerince

Anadolu Pars artk İran Pars’nn bir türü olarak

görülüyor. 2001 ylnda yaplan daha ayrntl bir

çalşmayla say 9 alt türe çkt. Bu tartşmalar

netleştirmenin ve Anadolu’ya kazandrmann

tek koşulu, öncelikle yaşadğnn tespit edilip

canl bir bireyin ele geçirilmesi ve genetik çalşmalarnn

yaplmasdr.

Tüm pars alt türleri içinde en irisi olan Anadolu

Pars’nn, Türkiye’nin geniş bir coğrafyasndaki

(daha çok Doğu Akdeniz, Güney Ege ve

Doğu Anadolu bölgelerinde) ormanlk ve dağlk

14

avdoğa

Haziran 7


alanlarda yaşadğ tespit edilmiştir. Boyu

200–250 cm, ağrlğ dişilerde 35–50

kg, erkeklerde 45–70 kg civarndadr.

Ömrü yaklaşk 20 yldr. Oldukça çevik

olan Anadolu Leopar geyik, yaban keçisi,

yaban domuzu, küçük memeliler ile

kuşlar gibi birçok yaban hayvanlar ile

beslenir. Beslendikleri yaban hayvanlarnn

azalmas ve doğal yaşam alanlarnn

yok olmas gibi etkenler leoparlar

yiyecek bulmak için genellikle insanlarn

yaşadğ yerlere yönlendirmiştir.İnsanlar

tarafndan bir tehdit olarak alglanan

Anadolu Leopar genellikle kapan kurularak,

görüldüğü yerde vurularak ya da

zehirlenerek yok edilmeye çalşlmştr.

Baz kaynaklara göre 15, bazlarna

göre ise yaklaşk 50 leopar avlandğ

söylenen Mantolu Hasan döneminde,

ülkemizde bugünkü gibi bir çevre bilinci

yoktu. Anadolu Leopar köylüler

için bir canavar olarak görüldüğünden

O’nu gördükleri yerde öldürmek onlar

için bir tehlikeden kurtulmakt. Üstelik

yasalara göre av serbestti.

Osmanl avclk teşkilat ve av faaliyetlerini

düzenleyen hukuki esaslar,

XIX. yüzyl sonlarnda Avrupa devletleri

ile mukayese edilebilecek bir düzeye

erişmişti. Düyun- Umumiye’nin kuruluşundan

başlayarak; bir taraftan devlet

geliri, diğer taraftan iktisadi ve sosyal

8 avdoğa

avdoğa 15


Haziran 9


hayatn bir gereği olarak önem

atfedilen Osmanl Avclğ, bu

idare ve Osmanl Devleti’nin tasfiyesine

kadar çeşitli kanunname

ve nizamnamelerle geliştirilmiş

ve denetlenmiştir. Cumhuriyet’in

ilk yllarnda, Osmanl av nizam

hemen hemen değişmeden sürdürülmüştür.

1882’de yürürlüğe giren Zabta-i

Saydiye Nizamnamesi, yarm asra

yakn kara avclğnn temel nizam

olmuş; yasa ve yasaklar daha

çok bu nizamnamenin gaye ve

maddelerine uygun olarak ortaya

çkmştr.

TBMM tarafndan 5 Mays

1937’de kabul edilen ve 10 Mays

1937’de yürürlüğe giren 3167

sayl Kara Avclğ Kanunu’nu ile

Türkiye’de yabanî olarak yaşayan

av hayvanlarn (memeliler, kuşlar,

sürüngenler) avlamak yeni

kanunlarla hükme bağlanmştr.

1937’de çkan Kara Avclğ

Kanunu’nda parslar her vakit

avlanlabilen “zararl memeliler”

arasnda yer almaktayd. Ayn

kanunun 16. maddesinde ise Av

Komisyonlar, yukardaki maddede

ad geçmeyen hayvanlarn

avlanlp, avlanlmamasna karar

vermek yetkisine sahipti.Komisyon

ancak 1987 ylnda uyanabildi

ve Merkez Av Komisyonu kararyla

Anadolu Pars’nn avlanmas

kanunen yasakland. Günümüzde

ise Anadolu Pars’n avlamann

cezas sadece 35 bin liradr.

İnsan ile çevre arasndaki etkileşimin

vazgeçilmez nitelikte

oluşu ve çevre kavramnn günümüzde

kazandğ boyutlar, çevrenin

ulusal düzeyde olduğu kadar

uluslararas düzeyde de yeni yaklaşmlarla

ele alnmasna neden

olmuştur. Çevre sorunlar dünyann

pek çok yerinde olduğu gibi

Türkiye’de de son 20 ylda güncel

yaşama girmiştir. Günümüzde

dünyada ve ülkemizde birçok

çevre kuruluşu ve gönüllü kişiler,

doğal alanlarn ve biyolojik çeşitliliğin

korunmasyla ilgili çalşmalarn

sürdürmektedir.

Çevre korumasndaki olumsuz

gelişmelere rağmen, günümüzde

yinede korumac yaklaşm önem

kazanmştr. “Son Anadolu Panteri”

makalesinde Yalçn Ergir;

“Anadolu’muzun Panteri’nin

kendisi de elbet bir gün ya da bir

gece karşmza çkacaktr; ancak

bunun için bizim de yaşamn

Tanzanya’daki Serengeti Milli

Park’ndaki araştrmalara adamş

ve kurduğu daimi çadr köyde

hayvanlarn gizemli dünyalarn

belgelemiş olan Hugo Van Lawick

gibi bilimin gönül adamlarna

gereksinimimiz vardr.’’

diye yazmştr. Günümüzde, sayn

Ergir gibi Anadolu Leopar’na

gönül veren birçok kişi ve kurumun,

Anadolu’muzun Leopar’nn

izlerini takip ettiğini ve bu izlerin

peşinden hala gitmekte olduğunu

biliyoruz.

10 avdoğa

18 avdoğa


TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ

TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ

Haziran 11


2009 ylnn Mart aynda Yaban TV’ye

Doğu’nun köylerinden birinde Anadolu

Pars vurulduğu ihbar gelmişti. Hatta

parsn postunun fotoğraf bir vatandaş

tarafndan Yaban TV‘ye getirilmiş, ancak

yaynlanmasna izin verilmemişti.

Bu olay üzerine Yaban TV‘de “Anadolu

Pars” konulu uzman konuklarn katldğ

bir açk oturum düzenlenmişti. Bu

toplantda uzman konuklar bu gizemli

hayvann yaşayp yaşamadğnn fotokapanlarla

tespit edilebileceğini srarla

vurgulamşlard. Bundan beş yl önce

benim Anadolu Leopar’na ilgimi bilen,

o tarihlerde Doğa Koruma ve Milli

Parklar Genel Müdürlüğü’nden emekli

olan değerli dostum Bekir Çetin bir

gün heyecanla 2002 tarihinde doğuda

vurulan Anadolu Leopar’nn fotoğrafn

dergiye getirdi ve öyküsünü anlatt.

Olayn geçtiği bölgedeki kişilerle

temas kurmamz sağlad. Bekir Çetin

sayesinde bölgeyle sürekli iletişim halinde

olduk. Daha sonra Doğa Koruma

ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nde

şube müdürü olan rahmetli Sayn Celal

Acar bana 2002’de vurulmuş bir

leoparn iki farkl fotoğrafn vermişti.

Bu üç olay birleştirdiğimde bunlarn

tek ortak noktasnn ayn bölgede vurulmuş

olma ihtimali olduğunu fark

ettim. Daha sonra arşivime baktğmda

o bölgede 1940 - 1950 yllarnda

bayağ sayda Anadolu Leopar’nn

avlandğn ve hikayelerinin de Av Deniz

Dergisi’nde yaynlanmş olduğunu

tespit ettim. 1991 ylnda da Bitlis’te

bir Anadolu Leopar’nn vurulmuş olduğunu

ve postununda Best Sigara

Fabrikas’nn İngiliz genel müdürüne

hediye edilmiş olduğunu duydum.

Herhalde genel müdür İngiltere’deki

evinde purosunu yakp viskisini içerken

postu büyük bir zevkle seyretmektedir

şu anda.

12 avdoğa

ANADOLU

LEOPARININ

İZİNDEN…


2002 ylnda Bitlis’te köylüler

tarafndan bir Anadolu Leopar

daha vurulmuş ve satlmas için

Kapalçarş’ya gönderilmişti. Orada

da merakl birisi satn almş.

Bu postun 2 adet fotoğrafda halen

arşivimdedir.

Bunlarn dşnda da Avdoğa

Dergimize zaman zaman Anadolu

Leopar’yla ilgili birçok haber

geldi.

2009 ylnda yine ayn ilde dişi

bir Anadolu Leopar vurulup, Yaban

TV’ye konu olan leoparn postu

büyük bir özenle yüzülmüştü.

Bu postun ayrntl olarak onlarca

fotoğrafn gördüm.Şu anda postu,

köylülerden seksen TL’ye satn

alan şahsn elinde bulunmakta.

2010 Mart aynda Erzincan

Tercan’n dağlk bölgelerinde bir

Anadolu Leopar daha vurulup

yüzüldü. Postun 33 kare fotoğraf

arşivimde bulunmaktadr.

1856 ylnda yazl kaytlara

giren Anadolu Leopar’yla ilgili

o tarihten bugüne kadar oluşan

büyük bir arşivim var. (Anadolu

Leopar’yla ilgili en büyük arşivin

bende olduğunu düşünüyorum.)

Milattan 9 bin yl önce

Çatalhöyük’te Ana Tanrça’nn

yannda duran leopardan, bugün

Bitlis, Siirt snrnda vurulana kadar

ki arşiv küçümsenmeyecek

kadar büyük. Bu bilgileri Çevre ve

Orman Bakanlğ, Doğa Koruma

ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü

yetkilileri ile paylaştm. Arazi

çalşmas yapmak ve fotokapan

kurmak için gönüllü olarak o bölgeye

gitmeyi teklif ettim. Uzun

toplantlarn ardndan bir işbirliği

yaplmasna karar verildi. Bunun

üzerine bakanlkla bir protokol

yaparak çalşmann ilk admn

attk.

Çevre ve Orman Bakanlğ ile

Doğa Koruma ve Milli Parklar

Genel Müdürlüğü’nden aldğm

Anadolu Leopar araştrma izin

belgesi; yllardr bu canlya karş

olan ilgimi ve heyecanm iyice

arttrd. Yaklaşk yirmi yldr

Avdoğa Dergisi’ni yaymlyorum.

Küçük yaşlarmdan beri yaban

hayatna ilgim çok yoğundu. Ortaokul

yllarnda izciliğe başladm

ve uzun süre izcilik yaptm.

Ksacas yaşamm boyunca hep

doğayla iç içe oldum. Yllardr basl

eserlerde, internet sitelerinde

gözlemlediğim, artk efsane haline

gelmiş Anadolu Leopar’nn

ayak izlerinden yürüyüp, O’nun

izini sürecektim.

20

avdoğa

Haziran 13


Bundan böyle Anadolu

Leopar’nn öldürüldüğünü değil

görüldüğünü haber yapmak,

O’nu görüntüleyip yurdumuzun

topraklar üzerinde bu kocaman,

zarif ve vahşi kedinin

yaşamn sürdürmekte olduğunu

kamuoyuyla paylaşmak, bilimsel

çalşmalarla yaşamnn

devamn sağlamak bizler için

bir borç ve kutsal bir görevdir

diyerek yola koyulduk.

Yolculuk öncesi hazrlk …

İz takibine başlamadan önce,

Çevre ve Orman Bakanlğ

Doğa Koruma ve Milli Parklar

Müdürlüğü yetkilileriyle bir

dizi toplant yaptk. Bölgeden

aldğmz bilgileri ve çalşma

planmz anlattk. Genel

müdürlükten görevlendirme

yazsn ve zimmetlenen beş

foto-kapan aldktan sonra,

Anadolu’yu en az neolitik çağdan

beri vatan edinmiş, 9000

yl önce Çatalhöyük duvar resimlerinde

ünlü Çatalhöyük

Ana Tanrças’nn tahtnn her

iki yannda duran, doğu’nun

sarp dağlarnda izini sürmeyi

planladğm “Anadolu’muzun

Leopar” rüyalarm daha sk

ziyaret etmeye başlamşt. Yllardr

hakknda bilgi topladğm

Anadolu Leopar’yla adeta

bütünleşmiştim.Nihayet bakanlk

tarafndan Kasm 2009

tarihinden itibaren resmi olarak

görevlendirilmiştim. Asistanm

Ayhan Şahin ile birlikte

yolculuk öncesi detayl bir

araştrma ve gezi plan yaptk.

Tecrübelerime dayanarak,

bütün dikkatimi çekeceğim fotoğraflara

vermeliydim. Kişisel

eşyalarm düzenlerken aklmda

bir tek şey vard: “Fotoğraf

çekerken rahat olabilmek”.

Aslnda bu durum yalnz fotoğrafçlk

için değil her hobi

için önemlidir. Fotoğraf çekerken

üşümemeli, terlememeli,

14 avdoğa

avdoğa 21


Haziran 15


ayakkabm ayağm vurmamal,

sinekler beni srmamal, güneş

beni yakmamal ve yağmurda slanmamalydm.

Bölgedeki gezinin amac araştrma

yapmak ve fotoğraf çekmek

olduğuna göre, hazrlğ iki bölümde

düşünmek gerekiyordu. Bu

nedenle önce; günlük hayatmz

sürdürebilmemize yarayacak kişisel

eşyalarmzn listesini yaptk.

Aylardan Kasmd ve dağa çkacaktk.

Çkacağmz dağlarn rakm

ortalama 2000 -2500 metre

civarndayd. Kşn ortas olduğu

için yanmza mümkün olduğu kadar

kaln ve doğaya uyumlu kyafetler

aldk. Bölgeye giderken ilk

aklma gelen şey “soğuk!” oldu.

Araziye çkarken hava ne kadar

scak da olsa yanma her zaman

uzun kollu giysiler alrm. Böylece

güneş ve sineklerden daha az

etkilenirim. Dağda ayakkab çok

önemli; bileği saran cinsten, hafif

ve hava alabilen bir ayakkab arazide

dolaşrken ve sarp kayalklardan

trmanrken burkulmalar

önlemek için gereklidir.

Bu tür gezilerde bol cepli arazi

pantolonlarnn her zaman işe

yarayacağn çok iyi biliyordum.

Baz şeyleri ceplerinize koyar ve

her zaman elinizin altnda olmasn

sağlarsnz. Kamuflaj ya da düz

renk olmas pek fark etmez. Ama

“araziye uyacağn düşünerek,

kamuflaj giymenin daha uygun

olduğuna” karar verdim.

Ama bölgedeki arkadaşlarla konuşunca

anlaşldki, bölge scakmş.

Yerel rehberlere itibar etmeliydim.

Bu mevsimde çantama

“yazlk kyafetler” koyacağm hiç

aklma gelmezdi!

Dürbünümüz, GPS’imiz, yağmurluklar,

su geçirmez kyafetler,

yedek botlar, yedek çoraplar, ileri

teknoloji ürünü içlikler, matara,

çok amaçl çak, av bçağ, gözlük,

foto-kapanlar bağlamak için zincir,

zincirleri kilitlemek için kilit,

foto-kapanlara takmak için yeni

piller aldk. Bilgisayarmz, fotoğraf

makinemiz, yedek piller, şarj

aletleri, yedek hafza kartlar, çalşmalarmz

görüntülemek üzere

kamera, yeterli miktarda film kaseti…

Ksacas ikişer srt çantasn

tka basa doldurmuştuk.

Dünyada yllardr yaban hayat

araştrmalarnda çokça kullanlan

foto-kapanlarn ülkemizde

kullanm çok yeni, ancak birkaç

yldr kullanlmasna rağmen sonuç

alndğn biliyoruz.Foto- kapan

sayesinde Üniversitelerin

ilgili bölümleri, Çevre ve Orman

Bakanlğ, Doğa Koruma ve Milli

Parklar Genel Müdürlüğü’nün işbirliği

içinde birçok bilimsel çalşmalar

gerçekleştiriliyor. Basndan

bunlarn başarl sonuçlarn izlemekteyiz.

Belgesellerde gördüğümüz yaban

hayvanlaryla ilgili araştrmalarda;

arazide yakn gözlem

yapma, dşk örnekleri alma, uyuş-

16 avdoğa

22 avdoğa


turucu iğne yoluyla bayltma gibi

yöntemler kullanlyor. Biz fotokapan

sistemine neden başvurduk?

Çünkü nesli tükendiği söylenen

“Anadolu’muzun Leopar’n”

takip edecektik. Güvenli ve doğru

sonuçlar elde etmemiz ve çok

sayda veri toplamamz için, bu

alan çalşma yaparken araştrdğmz

leoparn yaşamn tehlikeye

atacak hiçbir eylemde bulunmamamz

gerekiyordu. Bu hassas

düşünceyle foto-kapan sistemini

tercih ettik.

“Kapan” denince insanlarn fotosunu

unutup kapan aklnda kalyor,

hatta aklna “kurt kapan”

geliyor. Leopar kapana yakalannca

nasl haberiniz oluyor? Yanna

nasl yaklaşyorsunuz? Kan

kaybndan ölmüyor mu? Ayaklar

kopmuyor mu? gibi sorularla çok

karşlaşyoruz. Foto-kapannn oldukça

basit bir mekanizmas var.

Kutunun içine yerleştirilen, harekete

duyarl olarak çalşan otomatik

fotoğraf makinesi diyebiliriz.

Arazide hayvanlarn tahmini veya

tespit edilen geçiş yolu üzerinde

bir yere yerleştirilmesi gerekiyor.

Foto-kapanlarn iki farkl çeşidi

var. Birinde sya ve harekete karş

duyarl alglayc bir sistem bulunur,

diğerinde ise yerleştirilen

bölgeye giren canl, fotoğraf makinesini

aktif hale getirerek sistemi

çalştrr. Kutunun içerisine

yerleştirilen makine vastas ile

canlnn fotoğraf çekilir. İkincisi

bizim kullanacağmz sistem. Bu

mekanizma harekete duyarl olup,

görüntüyü gözle görülmeyen kzlötesi

şk kullanarak çekmektedir.

Canllar tarafndan görülemeyen

bu kzlötesi şnlarn arasndan

herhangi bir canlnn geçmesi halinde

sistem aktifleşmekte ve makinede

otomatik olarak fotoğraf

çekmeye başlamaktadr.

Araştrma gezimize çkmadan

önce, tek tek foto-kapanlarla hem

gündüz hem de gece, test çekimleri

yaptk. Hafza kartlarnda bulunan

görüntüleri inceledik. Sorun

olmadğn görünce çantalarna

yerleştirdik. Ayrca orada bize

yardmc olacak olan avclara ve

köylülere götüreceğimiz hediyeleri

de ayr bir çantaya sğdrdk.

Sğdrdk sğdrmasnada, kalbimizi

bedenimize sğdramyorduk

bir türlü. Heyecandan ölüyorduk.

Sadece hangi şehre gideceğimizi

biliyorduk.Rehberlerimize oradan

nereye gideceğimizi bile sormamştk.

Hangi dağa çkacağmz,

hangi yoldan gideceğimizi biliyorduk

sadece. Aslnda, bölge daha

önce hiç gitmediğiniz bir yerdeyse

ve ağrlkl olarak fotoğraf çekimi

yapacaksanz, hazrlanrken

her zamankinden daha fazla düşünmek

gerekir.Öncelikle bölge

hakknda detayl bilgi sahibi olmalydk.

Bizi nelerin beklediğini

hiç düşünmüyor ve merakta etmiyorduk.

Bizim için önemli olan

bir an önce “Anadolu’muzun

Leopar’na” kavuşmakt.

Yolculuk vakti gelmişti. Teknik

ekipman tekrar gözden geçirdim.

Foto-kapanlar sabitti ama elimdeki

fotoğraf makinesiyle tüm

gün geçirecektim. Mutlaka yedek

pil götürmem gerekiyordu. Pillerin

şarj olmas için şarj aletleri ve

yeterince fotoğraf çekebilmek için

hafza kartlar da çantamda yerlerini

almşlard. Ancak ne kadar

kartnz olursa olsun, karşnza

neyin çkacağn ve ne kadar fotoğraf

çekeceğinizi asla bilemezsiniz.

Bütün gün gezip hiçbir şey

görmezsiniz ya da çok olağanüstü

bir sahneyle karşlaşrsnz, sürekli

fotoğraf çekersiniz. Bu yüzden

yanma her zaman taşnabilir

hard disk alrm.

Peki bu fotoğraflar çekerken

makinelerin sallanmamas ve fotoğraflarn

titrememesi için üçayak

götürmeli miydim? Sonra

düşündüm de dağda üçayak bana

yük hem olacak, hem de sürekli

hareket içinde olacağmz için

onu kullanmaya vakit bulamayacaktm.

O nedenle vazgeçtim.

Devam bir sonraki sayda...

Haziran 17

avdoğa 23


18 avdoğa


Haziran 19


20 18 avdoğa


Avcı dostlar,

Sizlerden başka Türkiye’nin doğasına ilgi duyan bütün kesimleri de

ilave ederek avcılığa ister karşı olsun, ister olmasın Türkiye doğasını

seven ve onun korunması için “birşeyler yapılmalı” diyen herkese bu

yazım.

Öncelikle avcılığa karşı olanlara şunu söyliyeyim. Sevmeyebilirler

avcıları da avcılığı da. Dünyada herkes her olguyu sevecek diye bir şey

yok. Ama avcılığa karşı olduğunu söyleyenlere ilave, kendine çevreci

diyenleri de ekleyip soruyorum ne yapıyorlar bu çok sevdikleri Türkiye

doğası için. Gelin şurada anlaşalım; Hiçbir faaliyet parasız yapılamaz.

Koruma da parayla yapılır. Öyle “uzaktan seni sevmek aşkların en

güzeli” ancak şarkıda kalmaya mahkumdur. Ne yapıyor çevreci gruplar,

dernekler vs. korunması gerekli bir canlı belirliyor (bazen de bir tabiat

harikası yer) ve onu medeniyetin öğüten, yok eden dişlerinden

koruyabilmek adına, kapı kapı, şirketleri dolaşıyor, sosyal medyada

çağrılar yapıyor, bazen pankartlar açıp yürüyüşler yapıyor ve kısacası

halkı bilinçlendirmeye çalışırken öte yandan da esas en önemli meseleyi

halletmeye çalışıyorlar; PARA DİLENEREK. Kusura bakmayın bunu

özellikle böyle kaba ifade ettim, çünkü yaptıkları bu. Çünkü ben de

Uluslararası çalışan TURMEPA – Deniz Temiz Derneği’nin Genel Sekreteri

olduğum yıllarda yaptığım esas iş büyük holding patronlarından

denizleri temizleyebilmek, projelerimi hayata geçirebilmek için para

dilenmekti. Pekiyi, bu bahsettiğim sözde medeniyetin dişlilerinden

kurtarabiliyorlar mı doğayı, yaban hayatını? Tabii ki hayır. Olsa olsa yok

olma sürecini uzatıyorlar, o da balki. Bazen ufak bir projeyi sürdürecek

kadar para geçiyor ellerine, onun da bir kısmını derneklerinin

Eylül Haziran 19 21


ÖZKURSAN

F İ Ş E K S A N A Y İ

GURUR TABLOMUZ

ozkursan.com.tr

ÖZKURSAN

GÜCÜ

22 avdoğa

VE HIZI HİSSEDİN


çalışanlarının geçimine harcıyorlar. Yani, kıyıp da bu

çevreci derneklere para bağışlayanlar bu verdikleri

paraların doğayı korumadan önce, ciddi bir kısmının

da onu korumak için savaşanların boğazına, evinin

kirasına, çocuğunun okuluna gittiğini düşünerek,

bilerek mi veriyorlar o paraları, bilemem. O koruma

biliçlendirmesi ve projesi de hep bir süreliğine

(projelerin süresi vardır) yapılır. Sonra ya iş tavsar, ya

para biter ve yeni baştan para toplamaya girişmek

gerekir veya korumaya çalıştıkları her ne ise,

medeniyetin dişleri arasında öğütülür yok olur.

Diyeceğim o ki, parasız hiçbir şey olmuyor. Heresin

bildiği National Geogtaphic, hem dergisi hem

televizyonu bağışlarla yaşayan bir vakıftır. WWF-

Doğayı Koruma Vakfı, keza o da bağışlarla yaşar.

Dünya’nın neredeyse bütün ülkelerinin devletlerinin

ve pek çok çevreci STK’nun ve hatta SCI ve FACE

uluslararası avcılık kuruluşlarının da üyesi olduğu

IUCN-Uluslararası Doğayı Koruma Birliği uluslararası

bir dernektir. Ve çalışmaları ile Birleşmiş Milletlere

bağlı birçok çevre kuruluşuna, Avrupa Komisyonuna,

Avrupa Parlementosuna aldıkları çevre ile ilgili

kararlada (buna avcılık da dahil) alt yapı bilgilerini

ulaştırır.

BU DEVİRDE PARASIZ AVCILIK OLAMAZ

Şimdi gelelim işin avcılık faslına. Bazı dostlarımdan

duyuyorum ki, bütün çalışmalarımdan çoğu insanın

algıladığı benim Türkiye’de avcılığın paralı yapılmasını

istediğimmiş. Herhalde Türkiye’de ilk paralı avlakların

bazılarını benim kurmuş olmam ve avlak işletmeciliğine

karşı olmamamdan kaynaklanıyor bu kanı. Üstelik

sadece kulaktan dolma değil de okuduğunu da

düşündüğüm bazı arkadaşların da o kanaatte

olduklarına şahit oldum. Ve diyorum ki, her halde

benim Türkçem yetmiyor kendimi doğru ifade etmeye.

Şunu hep söyledim, hala da söylüyorum. Her ülkede

olduğu gibi, TÜRKİYE’DE AVCILIK PARALI OLMAMALI

FAKAT PARALI AVCILIK OLMALI. Ne demek bu

anlamayanlara söyleyeyeyim. Avlak işletmeciliği gibi

bir iş var dünyada. Bazı memleketlerde 20.000 Ha.

(200.000 dönüm) varan memleket gibi etrrafı tel ile

çevrili avlaklar var. Bunun içinde av hayvanlarının

hepsi tamamen yabani. Kanatlı avlağı olanlar da var.

Onlara da her yıl eldeki damızlıklardan takviye

yapılıyor. Arazi içinde yem ziraati yapılıyor. Önce bu

arazilerin etrafının telle çevrilmesinin maliyetini sonra

içinne alınıp yetiştirilen hayvanların çoğalması

beklenirken yapılan masrafları, bekçileri, tarım

çalışmalarını,vs, vs şöyle bir düşünün. Neden yapılıyor

bunlar? Çünkü insanların nüfusunun bu kadar arttığı

ve artmaya devam ettiği, doğal alanların yukarıda

bahsettiğim gibi medeniyetin dişleri arasında yok

olduğu ve olmaya devam ettiği bir gerçektir. Bağlı

olarak av hayvanlarının da diğer bir çok canlı gibi

sayıları azalmaktadır. Çağımızın çarklarının çok hızlı

döndüğü çağımızda çoğu toplumların refah yani

kazancı artmakta, iş hacimleri büyümekte, bağlı olarak

çok daha kısa sürede avlarını yapıp, başka işlerine

dönmek istemektedirler. Yemek için av hayvanına

ihtiyaç medeni toplumlarda çoktan bitmiş ama avcılık

bir sosyal birliktelik, hobi ve keyif olarak sürmeye

devam eder olmuştur. Eskinin bol tüfek atılan uçar

avlarının kalmadığını, her av merasında ava gelenlerin

sıra sıra arabalarını görüyoruz. Büyük avlarda da et

20 avdoğa

Haziran 23


24 avdoğa


avcılığı yerini trofe avcılığına bırakmıştır. Trofe avlarında dahi avcılar en

kısa zamanda istediği, parasının yettiği bir trofeye ulaşmak istemektedirler.

Ve bütün dünyada avcılık bu eğilimde yetrini aDoğal avcılıktan avlak

avcılığına ve üretilebilen avların üretilerek meralara salınmalarına yalnız

avcılık derneklerinin ve zenginlerin değil, devletlerin ilgili bakanlıklarının

da, bazı belediyelerin de giriştiğini görür olduk. Öncelikligörevleri

vatandaş mutluluğu. Tabii yanısıra yok olan doğaya takviye.

Buradan memleketimizdeki avcılığımıza gelirsek, şunu kabul edelim

ki, nizamı, intizamı pek sevmeyen ve buldu mu sonuna kadar tüketinceye

kedar yok eden bir toplumuz. Okumakla, bilgi edinmekle de ilgisi yok

insanımızın. Üstelik de herkesin eline bir tüfek geçirdiği ve her fırsatta

kendini meralara atıp gelişigüzel sözde avcılık yaptığı bir Türkiye’de

yaşıyoruz. Haliyle, para ödemek de kimsenin istemediği bir şey. Ve bu

memleketin avları B İ T E C E K. Ne zaman bilemem. Hele böyle bakanlığın

bilgisizce kararları sürecek olursa, bu tükenişin çok uzun süreceğini de

sanmam. Onun için ben diyorum ki, aşağıdaki Bakanlığa önerimde sizlere

de yazdığım gibi bakanlığın teşviği ve desteği ile avcılık toplumu olarak

derneklerimizi de işin içine sokarak avlaklar kurulmasına girişirsek

önümüzdeki yıllarda hem kanatlı hem büyük belli av hayvanlarının

arttığını görmek mümkün olacaktır. Yok etmek kolay. Zaten ediyoruz da.

Türkiye’nin avı bizimdir, bitirmeyelim çoğaltalım.

Aşağıdaki yeni avlak yapılanması önerimde de yazdığım gibi, bütün

Genel Avlaklar ve Devlet avlaklarının büyük av için ayrılan sahalarının

dışında her yer Türk avcısına ÜCRETSİZ olsun. Türkiye genelinde Devlet,

Örnek ve Özel Avlaklar toplamı bütün av alanlarının %15’inden fazla

olmasın. Ama Türkiye’de paralı avlaklar olsun bu %15’in içinde kalacak

miktarda. Alışsın bu memleketin avcısı kendi avını üretmeye.

Birileri istese de istemese de, sevse de, sevmese de avcılığımız devam

edecek. Çünkü, avcılar dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi Tükiye’de

de Yaban Hayatının sürdürülebilirliği için ilgili bakanlık Orman bakanlığına

devamlı para ödemektedirler. Hiçbir çevre kuruluşu bu sürekli katkıyı

Haziran Eylül 25 21


sağlamaz, bütün üyelerinden devamlı para alamaz.

Bunun için IUCN-Uluslararası Doğayı Koruma Birliği

2002 Genel Kurulunda iyi düzenlenmiş avcılığın

kesinlikle sürdürülmesi gerektiği kararını oy birliği ile

aldı. Ama şunu da hemen ilave edeyim, avcılığımızın

devam edebilmesi, biz avcıların avcılığımızın

sürdürülebilirliği için harcayacağı çabaya bağlı. Gelişi

güzel, başı bozuk kuralları yok etmeye çalışan bir

tutumla avcılığımızı sürdüremeyiz. Avcılığımızı

yönetmekle yükümlü şimdiki adıyla (o da bakalım ne

zaman değişir) Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki

Genel Müdürlük ve ona bağlı daireler şimdiye kadar ne

istedikse yapmadı. Üstelik, açıkça görülüyor ki

avcılığımızı bilgisizlik ve son zamanda önüne geçilmez

bir para hırsıyla Bakanlık yok olma durumuna

getirecek. Haydi diyelim ki bir şeyler yapar görünmek

veya yapmış olmak için hiç bilmedikleri bir konuda

kararlar alıyorlar. Bu kararlar bu kadar masumane

alınıyorsa, işi biraz da başka tarafta aramak lazım.

Kim(ler)dir, Türk avcılarının önünün kesilmesinden ve

bu meraların mümkün olduğu kadar çok yabancı

avcılara açılmasından istifade edecek olan(lar)? Birileri

bakanlıkta birilerinin kafasına cince fikirler sokuyor

her halde diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bu

av dolu meraları kiraya verip yabancı avcıları Türkiye’ye

getirerek hem sırtımızı sıvazlatmış hem de dağın taşın

Kekliğinden, Tekesinden, Geyiğinden memlekete bol

döviz kazandırmış olmak hayalindeler. Bu memleketin

avcısının doğal hakkı olan avının hasadını yabancı

avcılara satmak Türk avcısının alenen hakkını

26 22 avdoğa


Haziran 27

Eylül 23


gaspetmek, onurunu kırmaktır. Düşünsenize, sen

devlet olarak Türk avcısına 2 adet Keklik avlama izini

verirken, git elin yanabcı avcısına 47 tane ver. Büyük

av fiyatlarına tavan yaptır. Üstelik birçok avlakta Türk

avcısına hiç kota ayırma. Lütfedip verdiğin yerlerdeki

kotaları da yabancılar için belirlediğin fiyattan ver.

Boşuna bağırmıyor Türk avcısı.

BİLMEDİĞİNİ BİLMEMEK

Bakanlığın bu görevlerinde olanların kabahati

nedir onu bir irdeleyelim.

Neredeyse bütün medeni ülkelerde üniversiteler

“Yaban Hayvanları Yönetimi”, “Yabanhayvanları

Veterinerliği” gibi bölümler kurmuşlardır, buralardan

mezun olanlar bir de lisans üstü eğitim alır, doktora

yaparlar. Ve bu kişilere iş alanları hazırdır. Devletlerinin

avcılığı yönetmekle yükümlü bakanlıklarının ilgili

bölümleri. Bu bölümlerin tepeden aşağıya bütün

çalışanları, kadını ile erkeği ile üniversitelerin Yana

hayatı Yönetimi bölümlerinden mezundur ve hemen

hepsi avcıdır. Avcılığın sürüdürülebilmesi için ne

yapılması gerektiğini bilirler, ilgili mevzuatı ona göre

avcılık dernekleri ile yani avcılarla birlikte hazırlarla ve

uygularlar. Çünkü hepsinin avcılık kanunlarında

avcılarla işbirliği zorunludur, avcıların da bu işbirliği

içinde kanunen verilmiş görevleri ve yaptırımları

vardır. Bizde olmadığı gibi.

Memleketimizin üniversitelerinden Trabzon’da

Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesinde ve

İsparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi Orman

Fakültesinde Yabanhayatı Ekolojisi ve Yönetimi

bölümü vardır. Burada ders veren hocaları kendilerinin

okudukları bölümler arasında o zamanlar bu nam

altında bir eğitim olmadığından, her halde, biyoloj,

zooloji hatta orman fakültesinde ağaçları öğrendikten

sonra kendilerini bu yaban hayatı konusunda eğitip

Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümünde ders

verir hale gelmişlerdir. Bu bölümden mezun talebelerin

de Orman Bakanlığı tarafından derhal “Av Yönetimi

Dairesi’nde işe alınmaları beklenir. Ama görüyoruz ki

her devlet memurluğunda olduğu gibi burada da

28 24 avdoğa


makamlar hep siyasi. İşi yapmaya teknik bilgisi olana ihtiyaç vardır ve üst

makamlardakiler konu hakkında en ufak bir bilgiye sahip olmadıklarından

bu teknik kadroyu dinlemek, onların önerilerine uymak zorunda

olmalıdırlar. Ama öyle olmamaktadır. Ne üst makamlar ne en alta kadar

avcılığın yönetilmesi konusunda ciddi bir eğitim görmüş kimse yoktur ve

avcılığımız bu bilgisiz insanların elindedir. Daha da acısı. Bu görevlilerin

hemen hepsi bilmediklerini ikrar etmezler. Ve hep doğru yaptıkları

havasında ezelden beri memleketin avcılığını bu hale getirmişlerdir.

Yani bana göre bilmediklerini de bilmezler. Bir de görüyoruz ki bu

hallerinden bilistifade kafalarına parlak fikirler aşılayanlar da yok değil.

TÜRKİYE’NİN AVLARI TÜRK AVCISININDIR

YAPTIKLARI ARTIK TAHAMMÜL SINIRINI ÇOK AŞTI

Şimdi hepimiz iyi kötü devlet mekanizması içersinde memurların

üstlerine yaptıkları işi ve bunu başarılı bir şekilde yaptıklarını göstermek

gibi bir yaranma çabaları vardır. Tabii, salla başını al maaşını takımı ayrı.

Hele bu bahse konumuzdaki gibi üst makamların, Daire Başkanının,

Müdüre, Müdürün Genel Müdüre, Genel Müdürün eskiden Müsteşar

varken ona, şimdi o da yok olmuş, Bakan Yardımcısına sunumlarında hep

başarı vardır. Konuyu bilmeyen bir üst makamın söyleyeceği ne olabilir ki

böyle başarı sergileyen bir sunuma?

Haziran Eylül 29 25


“Efendim, şu kadar kaçak avcı yakaladık ve

mevzuatta belirtildiği gibi şu kadar ceza keserek gelir

sağladık. Neden bu avcılar kaçak avlanıyorlardı soran

yok. Av Turizmi Acentelerine önceki yıldan şu kadar

daha fazla kota sattık. Türk avcısına ne verdiniz diyen

yok. Bilmem kaç bölgeye ürettiğimiz Kekliklereden

falanca miktarda saldık. Ne masraf yapılarak bu

Keklikler üretilmiştir, salınan Keklikler yaşadı mı,

soran yok. Bütün bunların yanı sıra vatandaşa

tahakküm de pek çok devlet memuru arasında yerleşik

bir tutum. Galiba o makamlar hep unutturuyor bizlere

hizmet için, bizlerin parası ile orada var olduklarını.

Kendini böyle vatandaştan üstün görebilmenin aczi.

Hele bizim bu avcılık yönetimi gibi bilgi hazneleri

dışında bir konu oldu mu nasıl başarılı olacaklar,

yaptıkları gibi abuk, mesnetsiz kararlar alıp vatandaşın

bütün itirazına rağmen bunu uygulamakla, verdiği haz

ile olsa gerek.

Maliye Bakanlığı Vergi Dairesi Başkanlığında vergi

mevzuatının inşaat mühendisleri tarafından, Ulaştırma

Bakanlığında karayolları dairesinde ziraat

mühendislerinin çalıştırılması ne demekse, Av

Yönetimi Daire Başkanlığında da Orman Mühendisi

çalıştırmak aynı.

Ama, avcımızın tahammül sınırlarını bir gün

aşacaklarını hiç fark etmediler anlaşılan. İlla kanunları

hiçe mi saymak gerekiyor? Bakanlık görevlileriyYazık

ediyorsunuz memleketimizin avına.

ORMAN BAKANLIĞINA BÜYÜYEN TEPKİ

En güncel olan Ankara'ya avcılardan tepki

meselemize gelince;

#AvımızaAvlağımızaSahipÇıkıyoruz veya başka

başlıklar altında Orman bakanına, DKMP’a ve hatta

CİMER’e kıyamet gibi mesaj gidiyor. Topluma duyarlılık

gösterirlerse bunun bir ses getirmesini ümit ediyorum.

Ama, tabii sadece istemezük demekle olmuyor. Bu

işlerden Bakanlığın, DKMP'ın ve Avcılık Yönetimi

Dairesinin bu kadar bilgisi olmadığına göre onlara bir

öneri de getirmek lazım. Yoksa bir melanetten kurtulur

(o da kurtulursak) yerine bir başka melanet kararlar

silsilesi gelir. Keşke daha önceden birileri ahkam

kesmek yerine fikir üretselerdi, biz avcıları yönetmek

çabasındaki Orman Bakanlığı yetkililerine kabiliyetleri

dahilinde yapabilecekleri akılcı öneriler getirselerdi.

Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan Av ve

Yabanhayatı Yönetimini araştırmaya yıllarımı vermiş

26 30 avdoğa


ve Uluslararası Av ve Yabanhayatı Koruma Konseyinin hem Türkiye

Delegasyonu hem de Yüksek Komisyon üyeliği yapmış ve bu kurumun

içerisinde "Uluslararası Üniversitelerde Yabanhayatı Eğitimi Koordinasyon

Komisyonu" Kurucu Koordinatörlüğünü yapmış bir kişi olarak, Orman

Bakanlığına aşağıdaki önerimi gönderdim. Öneri yazımın sıralamalarında

ve aklıma gelen bazı ufak ilaveleri de olmakla birlikte temelde aynı öneri.

Tabii ki buna %100 doğrudur demiyorum. Herkesi de tatmin etmeyeceği

muhakkaktır. Ama hiç değilse tartışılabilir bir öneridir. Zira, yazıktı ama,

ben bu kadar senedir, hiç kimseden yapılabilir bir fikir geldiğini görmedim.

Bol miktarda kararlara itiraz var, istemeyiz, yapılmasın demek var ama

şunu şöylre yapın diye bir öneri yok. Bi de tabii yapılması istenenler var

ama yapılabilir mi, bütçesi nereden temin edilecek bunu da irdeleyen

yok.

Sağolsun tepki gösteren arkadaşların “paralı ve kotalı avlak ve Örnek

Avlak istemiyoruz” söylemi çok açık olmamakla beraber anlaşılmaktadır.

Kısacası avlanmak için para vermesinler, AVBİS işlemi gibi izin

almasınlar, hiçbir kontrolü olmadan istedikleri gibi avlansınlar. Haliyle,

günlük limit falan da istemiyorlardır. Ava yasak bölgeler de muhtemelen

istemiyorlardır. Tabii haklı oldukları fasıllar yok değil. Yasaklanan sahalar

hangi bilimsel verilere dayanarak veriliyor? Günlük limitlere neye göre

karar veriliyor? Avlaklarda yıllık toplam avlanabilir kotalar hangi sayımlara

göre belirleniyor. Tamamen uydurma olduklarını biliyoruz. Bu konu daha

çok uzar gider. Desteklemenin de oturduğunuz yerden kafa sallamakla

olamayacağını her halde biliyorsunuzdur. Eğer destekleyecekseniz,

CİMER'e, Orman Bakanı Pakdemirli'ye ve DKMP Gen.Md.ne mektup,

sosyal medyadan yazı vs gönderip isteklerinizi sıralıyabilirsiniz. Konuyu

dağıtmadan aşağıdaki önerimin başlıklarını hatta tamamını fotokopi

çekip desteklediğinizi ve çoğaldığımızı göstermek için kendilerine

gönderebilirsiniz. Yoksa üst yönetimin hepsine bu önerim gitti. Yeter ki,

DKMP’ın yaptıklarına avcıların tepkisini görsünler. Facebook’da Türkiye

Trofe Avcıları Grubu üyelerinin çoğunluğu bu önerimi her dört makama

da gönderiyor. (Bakan, DKMP Gen.Md., CİMER) Avcı toplumu olarak

somut bir öneri paketini desteklemiş olursak, belki bir şeyleri yapılır hale

getirebiliriz.

Üstelik bu yazdığım önerimin hiçbir kanun ve mevzuat değişikliğine

dahi ihtiyacı yok. Tam silsilesini bilmiyorum ama Bakanlığın kendi içinde

alacağı kararlarla uygulamaya hemen geçeceği bir öneri.

İçinde hiç av bulunmayan boş arazileri ücretsiz olarak 30 yıllığına

avcılık derneklerine av üretmek ve ürettiğini avlatmak zorunluluğu ile

verirmelidir. Bu memleket avcılığına ve yabanhayatına büyük katkı

sağlar. Unutmayın ki bu üret sal, bizdeki birkaç kişinin ve zamanında

benim kendi Sülün avlaklarımda yaptığımız gibi avcı gelince, kafesten

tut, sal, vurdur değildir. İngilterenin, İspanya’nın, Fransa’nın, Sırbistan’n

Haziran Eylül 31 27


ve diğer pek çoğunun yaptığı gibi kuşlar, palazken

Temmuz ayında meralara salınır. Bunun da usulü ve

yönetimi vardır. Çok esaslı bir yırtıcı temizliğine gidilir.

Ekim ayı geldiğinde o kuşlar 4 ayda tamamen yabani

olur, her biri roket gibi gider. Ve sezon sonunda

meralarda çok kuş kalıp üremeye devam eder. Çok sıkı

bir yırtıcı temizliği gerekir. Kaçak avcılardan korumak

gerekir. Bunun için maaşlı bekçiler, araziye bu av

hayvanlarının yiyeceği bitkilerin tarımının yapılacağı

tarlalar gerekir. Bunlar da para gerektirir. Kim verecek

bu paraları. Tabii ki bu avlaklarda avlanan avcılar.

Bunu İngiltere'de ve İspanya'da bizzat inceledim

gördüm. Büyük av hayvanları için de bu teklifimin ayrı

bilgiye dayanan uygulamaları var bütün dünyada.

AVLAK YAPILANMA ÖNERİM

AYHAK Başkanı Ersin Düzyol’un “Avlaklarımız elden

gidiyor” çağrısına ve 2020-21 Av Turizmi Uygulama

Talimatına cevaben, AYHAK ve Türkiye Trofe Avcıları

Grubuna yazdığım ve Tarım ve Orman Bakanı

Sayın.B.Pakdemirli ve DKMP Gen.Md.İ.Üzmez’e

gönderdiğim önerimdir.

Türkiye’de avlakların ivedilikle ihale ile kiraya

verilmeleri konusunda Bakanlığınızın hazırlık içinde

olduğuna dair duyumlarımız var. Keza, Ocak ayında,

Erzurumda bir Keklik Örnek Avlağı ihale edilmiş ve

ihale şartnamesinde en az 16 yabancı avcıya

avlatılması şartı ile yıllık 763 Keklik getirilmiştir. Yani,

Türk avcısına 2 adet olarak verilen günlük avlanma

limiti, işletmeci aracılığı ile yabancı avcıya kişibaşı 47

adet olarak verilmiştir. Bu uygulamanızın Türk

avcısının hiçe sayıldığı ve son derece onur kırıcı

olduğunu ortadadır.

YENİ AVLAK YAPILANMASI ÖNERİ METNİ

-Her yıl Avcılık Belgesinin VİZE işlemi yönetmelikten

çıkartılsın. Maliye Bakanlığına VİZE harcı ödenmez.

Hiçbir ülkede Avcılık Belgesi için Maliye Bakanlığına

VİZE vergi/harcı alınmaz. Yıllık avlanma izini de avı

yöneten bakanlığa alınır. Harçalar Kanununa göre

Maliye Bakanlığı Avcılık Belgesini “VİZE” etmekten

dolayı bu harcı almaktadır. 4915’in yönetmeliğindeki

“her yıl vize edilir” ibaresi kaldırılıp, yerine “yıllık

avlanma izin ücreti vize yerine geçer” ibaresi yazılırsa,

Maliye bakanlığına harç ödenmekten kurtulunmuş

olunur.

-Doğal Av hayvanları HASAT alınması gereken doğal

bir üründür. Bu HASAT alımı öncelikle Türk avcısının

doğal kakkıdır.

-Doğal yetişen Av Hayvanları TİCARİ EMTEA

DEĞİLDİR. KAZANÇ İÇİN SATILAMAZ. Avını yasal olarak

avlayan avcı, şahsi malı durumuna gelen av hayvanını

istediği yer ve kişiye satabilir.

-Doğal olarak doğada yetişen, kanatlı Av Hayvanları

32 avdoğa

28 avdoğa


ile küçük av hayvanları, KESİNLİKLE Örnek Avlak ve/veya her ne nam

altında olursa olsun PARALI OLARAK AVLATILAMAZ. Türkiye’de DOĞAL

olarak yetişen kanatlı ve küçük Av Hayvanı türleri’nin hiçbiri yabancı

avcılar tarafından avlanamaz ve avlatılamaz. (Türkiye’de mukim

yabancıların karşılıklılık esasına göre avlanmaları hariç)

-Göçmen kuşlar için avlak sahası ihale edilmez, kiraya verilmez ve

KESİNLİKLE yabancılara avlanma izini verilmez. (Türkiye’de mukim

yabancıların karşılıklılık esasına göre avlanmaları hariç)

-Büyük av hayvanları, yaşadıkları bölge Örnek Avlak ve/veya her ne

nam altında olursa olsun bir avlak işletmesine paralı av yaptırmak üzere

ihale edilemez, kiraya verilemez. Ancak Bakanlık bu hayvanlara bilimsel

tesbitle, yıllık HASAT olarak avlanabilme kotası belirler ve Türkiye’nin

GSMH kişibaşı alım gücü kıstas alınarak türüne, trofe durumuna göre

belirleyeceği bedele Türk avcıların avlanmalarına imkan tanır. Vasıf

şartları belli YEREL avcılar için bahse konu avlak için belirlenen kotanın

%10’u ayrılır ve bedelin %50si uygulanır.

-Büyük Av kota alımlarında Türk avcılardan avlanma izin ücreti

dışında KESİNLİKLE trofe ücreti peşin alınmayacaktır. Avlanmamış av için

para alıp, avlanmaması durumunda paranın geri verilmemesi gibi bir

uygulama derhal durdurulmalıdır. Memurlarından ahlaksızlık yaparak

rüşvcet alıp bir kotaya birkaç avcı avlandıran, avı vurulmadı olarak

raporlayan memurlarını kontrol edemeyip peşin ücret alan DKMP’ın bu

hukuksuzluğu yapmaya hakkı yoktur.

-Büyük Av kotalarından Bakanlıkça elde edilen katılım payları ile trofe

ücretlerinin tamamı avlağın bulunduğu bölge köy tüzel kişiliklerine avlak

korunması ve işbirliği karşılığında ödenir.

Daha önce köy tüzel kişiliklerine ödenen katılım payları yeni

Belediyeler Kanunu ile Belde Belediyelerine ödenerek köylere ödenmez

olmuştur. Bu tutm neticesinde köylerden avlaklara kaçak avcılığa karşı

hiçbir koruma sağlanamamaktadır.

-Büyük avlarda Bakanlıktan sertifikalı “av rehber”lerinin Türk avcıları

tarafından kullanma zorunluluğu yoktur. Zira, sertifikalı yöre av

rehberlerinin buraya yabancı avcı getiren Av Turizmi Acenteleri acenteleri

tarafından devamlı kullanılıyor olması, yöreye avlanmaya gelen kota

satın almış Türk avcılarını yüksek kaliteli trofesi bulunan avlara

götürmekten imtina ettikleri ortadadır. Bu zorunluluk Türk avcılarını

istemedikleri bir trofeyi avlamak zorunda bırakmakta, trofe kalite ve

popülasyonunun düşük olduğu avlaklarda av avlayamadan ayrılmalarına

sebep olabilmektedir.

-Kınalı Keklik, Çil, Sülün için avlaklar da, KESİNLİKLE içinde bu av

hayvanları BULUNMAYAN boş arazilerde kurulur.

-Su kuşları için Özel, Örnek ve/veya her ne nam altında olursa olsun

sulak alan yapılmak üzere Bakanlıkça ücretsiz uygun yer bulunması

halinde mera tahsis edilir veya mevzuat gereği sembolik (yıllık 120 )

kiraya verilir. Bakanlık, avlak işletmesi kuruluşlarına kendi mülkiyetinde

olmayan diğer hazine arazilerinin de tahsisi için ilgili Bakanlık ve devlet

kuruluşları ile işlemlerde aracı olur.

ÖRNEK AVLAKLAR İÇİNDE HİÇ AV OLMAYAN BOŞ ARAZİLERDE

KURULUR

İşletmecileri avlak yönetim planına göre istedikleri kadar üretir ve

avlatabilirler.

-Örnek Avlak ve/veya her ne nam altında olursa olsun, avcılık

derneklerine ve/veya şirketlere avlak yapılmak ve işletmek üzere arazi

kiraya verilmeler, içinde hiçbir hedef av hayvanı (Büyük av hayvanlarında;

Yaban keçisi-Bezoar, Kızıl Geyik, Alageyik, ÇBDK-Şamua, Anadolu Yaban

Koyunu, Ayı, Ceylan, Karaca, Yaban Domuzu, Küçük ve kanatlı av

Haziran Eylül 3329


hayvanlarında; Kınalı Keklik, Çil, Sülün, Tavşan)

BULUNMAYAN yaşam ortam ve habititlarına ve büyük

av hayvanlarının üremelerine uygun araziler, büyük av

hayvanlarında minimum 30 yıl, küçük ve kanatlı av

hayvanlarında minimum 10 yıl süreyle ÜCRETSİZ

olarak veya mevuzat gereği sembolik (yıllık 120 TL)

ücretle kiraya verilir. Bu arazilerde hedef av hayvanları

işletici tarafından yerleştirilip, üretilmesi zorunluluğu

ile, “avlak yönetim planına” göre avlatılır. Büyük av

hayvanları üretimi için gerekli damızlık hayvanlar

Orman Bakanlığı tarafından işletmeciye, (uygulanacak

planlama için gerekli canlı yakalatma ve nakil ücretleri

işletmeciye ait olmak üzere) ücretsiz veya çok düşük

bedelle verilir. (Bu hayvanların sivil üretim çiftliklerinde

üretimi olmadığı için Bakanlık bu avlak yapılandırma

projesinin uygulanması ve geliştirilmesi için, yeteri

kadar damızlık bireyleri temin etmekle yükümlüdür.)

Büyük av hayvanlarının memleketimize has hayvanlar

olmaları ve Avrupa’da yaşayan hemcinsleri ile aynı alt

tür olmamaları dolayısı ile damızlıklarının Avrupa

ülkelerinden temin edilmelerine KESİNLİKLE izin

verilmez. İran’dan veya diğer bazı Asya ülkelerinden

temin edilebilecek türlerin de biyolojik aynılığı

onaylanması halinde ithaline izin verilir.

Bu önerim uygulanırsa, Türkiye yaban hayatının

geliştirilmesine çok büyük fayda ve katkı sağlanmış

Biz bu balığı sevdik

olur.

Doğal yetişen büyük av hayvanlarımız için DKMP

karşılaşacağı bütün olumsuzluklara rağmen Paralı

Örnek Avlak arazisi ihale etmekten vaz geçmemek

inadını sürüdürecekse, aşağıda ehveni şer bir çözüm

Osman DEMİRTAŞ

önerisinde daha bulunuyorum.

İhale edilerek kiraya verilmesi düşünülecek olan,

bahsi geçen hedef av hayvanı için Örnek Avlağın, ilin

idari bölgesi içindeki doğal olarak yaşadığı alanların

%10’undan fazla alanı kapsamamalı ve bu avlak

sahası il avcı derneklerinin işbirliği ve ONAYI ile

belirlenmelidir.

Tavsiyemiz herbir hedef tür için önce birer Pilot

avlak yapılması ve “avlak yönetim planının” burada

denenerek başarılı olunması durumunda örnekleri

arttırılmalıdır. Herhalukarda, il sınırları içersindeki

paralı Genel, Devlet, Örnek ve Özel Avlak işletmelerinin

toplam kapsama alanı, il sınırlarının azami %15’ini

geçmemeli ve bu alan arttırılmamalıdır.

Genel Avlaklar ile Devlet Avlaklarından üzerinde

paralı bir avlak işletmesi bulunmayanlar, Türk

avcılarının 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanununda tarifi

yapılmış, “yıllık avlanma izin ücreti” dışında hiçbir

ücret ödemeden avlanabileceği alanlardır.

Devlet Avlaklarında büyük av hayvanlarının avının

da mevcut sistemin bu yılki 2020-21 Av Turizmi

Uygulama Talimatındaki kotalar bütün avlaklarda

tamamı Türk avcılara verilerek ve fiyatlar da GSMH

kişibaşı alım gücüne uygun olarak düzeltilerek

avlanmanın devamı sağlanmalıdır. Türk avcılarının

almadığı kotalar Av Turizmi Acentelerine Tüürk

Avcılarına verillen fiyat üzerinden ihale edilmeli,

ihaleyi kazanan avcentenin avını kaça satacağına

karışılmamalıdır.

Sayın Bakan ve Bakanlığın sayın ilgilileri, gelin hiç

bilginiz olmayan bir konuda Tüürk avcısının onurunu

bu kadar hiçe saymaktan, hakkını yabancılara

satmaktan vaz geçin.

Tarım ve Orman Bakanının avcılık konusu ile ilgili

tüm personeli ile, avcılığın bu memleketin avcılarının

en başta hakkı olduğunu unutmadan devam etmesini

ümit ederim.

Avcılık ve Doğa için çalışmaları

-1965 Türkiye’de ilk Ördek Avlağı (B.Çekmece

Ahmediye çayırı, İtalyan avlak işletmesi planlı, gömülü

gümeleri, yemlemeli, sabah avı,

-1966 I.Kara Avcılığı Kanununu İstişari Toplantısı

– Ziraat Bakanlığı, Ankara. Planlama-Amenajman

Komisyonunda çalıştı.

-1975 DHKD-Doğal Hayatı Koruma Derneği

kurucu yönetim kurulu üyesi (WWF Türkiye kurulmadan

önce bağlantılı dernek)

-1975 İMAK-İstanbul Merkez AVCILAR Kulübü

Yön.Kur. üyesi

-1982 SCI Dünya Rekoru Bezoar tekesi Antalya

Düzlerçamı’nda avladı

-1985 BAM-Birleşik Avcılık Merkezi kurucu

başkanı

-1986 Konya Yaban Koyunu’nun, Konya Koyunu

(Ovis orientalis anatolica) adı ile, Doğu ve Kuzey Doğu

Anadoluda Şamua-

3430 avdoğa


Haziran Eylül 35 31


Avclıkta Ailenin Önemi

Taşkın ŞENVELİ

Doğa bize kendi içinden alacaklarımızı sunarken bizimde

doğaya verebileceğimiz ,eşimize dostmuza da çok şey

öğreteceğimiz vereceğimiz gerçeği apaçık ortadadır ..

Merhaba Avcı Dostlar:

Herkes Mutluluk Dolu Bir Aile Ve Bunun Yanı Sırada Onu

Avcılık Konusunda Destekleyecek Bir Eş Çocuklar Ve Dostlar

İster .. Bunu Yazmamın Sebebi Bir Çok Avcı Dostumla Konuşurken

Ava Gitmesini İstemeyen Eşlerden Bahsetmeleridir..

Tabiki bu istemeyişin altındaki sebeplerde cabası .

Örneğin ; Çevrenin avcılara bakış açısı ve sosyal hayattaki

artıları ve eksileri gibi..

Benimde onlara tavsiye ettiğim şey eşinize ve çocuklarınıza

hatta dostlarınıza doğa sevgisini hayvan sevgisini aşılamaları

olmuştur ancak maalesef ; Beş parmağın beşi de bir

değil .!!!

Düşünün Bir defa İstedim Ava Gideceğiniz Günün Bir

Gece Öncesi Siz Hazırlık Yaparken Size Yardım Eden Bir Eş,

Hoşunuza Giiti Değilmi ? Ben Bu Yüzden Kendimi Şanslı Sayıyorum

.. :)

Velhasıl Kelam Dostlar, olması gerekende bu zaten bana

göre. Zevkler ve renkler tartışılmaz derler ama İnsanlarda

kendi zevklerine kafa ve düşünce yapısına göre seçimlerini

yapmakta serbestler..

Ava gideceğiniz sabah erken saatte kalkmışsınız eşiniz

size avda kalacagınız sure de yemek ve içmek ihtiyaçlarınızı

karşılamak için hazırlık yapmış belki bir börek belki ekmek

arası yiyebileceginiz bir şeyler suyunuzu hazırlamış kahve

termosunuzu sıcak su ile doldurmuş..

Bir gece öncesi şunu duymak istersiniz sanırım canım kotanı

aldınmı ? Ben Elbiselerini hazırladım ..Fişeklerini ayarla

beeperlerını hazırla yedek pillerini av çantana koy yedek

çorap al hatta ben yedek bir atlet koydum ve bir de Ti-Şirt ..

Ve sabah Eğer Sizle Ava Gelmiyorsa Kapıdan Çıkarken

RASTGELE demesi ..

Ben dedimya kendimi bu yüzden en şanslı görenlerden

biriyim, biliyor ve inanıyorumki benim gibi bu şanslı kişilerden

avcılarımız arasında çok var ..

Doğa bize kendi içinden alacaklarımızı sunarken bizimde

doğaya verebileceğimiz ,eşimize dostmuzuda çok şey öğreteceğimiz

ve vereceğimiz gerçeği apaçık ortadadır ..

Bu yüzden avcılığı vahşet gibi görenlere gösterebileceğimiz

çok şey var bir avcının ailesinin mutluluğunu doğayla

nasıl bütünleştiklerini doğadaki yaban hayvanlarına ve evlerinde

besledikleri evcil hayvanlara nasıl sahip çıkıp koruduklarını

ve bunu yaparkende tüm insanlara nasıl saygı duyduklarını

göstermenin bir çok yolunu denemeliyiz..

Avcılar cani değildir avcılar doğanın en yakın dostudur ..

Bunu tüm insanlara göstermenin en gerçek yoluda bir avcının

ailesi ile yaşadığı mutluluktur..Tüm insanların hemen biz

bu gözle bakmasını beklemeyin , bazıları yine bizleri başka

türlü göstermeye çalışacaklardır ama bıkmadan usanmadan

onlara bunun tam tersi oldugumuzu göstermeliyiz ..

Bence Bunun Temeli aileyle atılır ..

Dostlarınızın sizleri anlayabilmesi için sadece vuran kişiler

olmadıgımızı zorlu kış şartlarında yiyecek bulamayan

kuşlara memelilere nasıl yiyecek götürdüğümüzü görsel ve

yazılı basından okumalarını izlemelerini sağlamalıyız.. Doğaya

çıktıgımızda yediğimiz meyve çekirdeklerini nasıl ekip

doğaya kazandırdıgımızı , şehirlerde yapılan avcılık ile ilgili

toplantılara yarışmalara fuarlara gitmelerini teşfik etmekte

görevlerimiz arasında olmalıdır ..

Bizler dostlarımızın bu ön yargılarını kırmak için öncü

olmazsak onlar bizlere hep başka gözle bakmaya devam

edeceklerdir ..

AVCI demenin sadece vurmak olmadığını sosyalleşmenin

doğayla bütünleşmenin doğada hayatta kalmanın hayvanları

korumanın ne demek olduğunu en iyi bizlerin bildigini

göstermektir..

Bunun yaparkende başta yazdığım gibi size yaptıklarınıza

ve doğaya aşık bir ailenin nasıl olduğunu neyleri ailece

başardıklarını aile içindeki saygıyı sevgiyi doğadan aldığımızı

bilmelerini öğretmeliyiz ..

Çünkü onlarda bilmelidir ki Doğada ki hiyararşide bile

belli bir düzen ve saygı vardır ..

Rastgele avcı dostlarım sohbet ve selamlarımla..

36 avdoğa


Haziran 37


102 38 avdoğa


Mart ayının bitimine birkaç gün kalmıştı. Dolayısıyla

teke avının bitimine de öyle. Recep Ecer abimin

Giresun Şebinkarahisar avlağında kalan yabancı

avcı kotalarından bir tanesi boşta kalmış ve bana

gitmeyi düşünür müsün diye sordu. Bende hemen

Nayim abimle istişare edip gitmeye karar verdik.

Fazla zamanımız olmadığından mütevellit karar

verdiğimiz gün direk Giresun Doğa Koruma ve Milli

Parklar şubesine gidip, izin işlemlerini tamamlayıp

akşamından Şebinkarahisar’a doğru yola çıktık. Her

avda olduğu gibi yine Recep Ekmekçi kardeşimin

sahibi olduğu otele yerleştik. Aslında teke avlarımızda

önceden hazırlık içerisinde olduğumuzdan

etrafımızdaki herkesin haberi olurdu.

Ancak bu kez ani geliştiğinden tamamen plansızdık.

Otele yerleştikten sonra akşam yemeği için Şebinkarahisar

merkeze geçtik. Sonrasında ise yarının

planı ve sohbet etmek için otelimize geri döndük.

Sağolsun Recep Ekmekçi kardeşim yarın bize katılabileceğini

söyledi. Sonrasında istirahat için odalarımıza

çekildik. Sabah 06:30 sularında Nayim abim ve

Recep ile kahvaltı için salonda buluştuk. Söylediğim

gibi plansız olduğundan dolayı değişmez av rehberim

İmdat Bilgiç katılamayacağını söyledi. Onun

yerine ise avlağa hakim Yusuf bey ile ava başladık.

Tabii ki bize refakat eden Ormancımız Hüseyin Bö-

Haziran Eylül 39 103


lük abimide unutmayayım. Yusuf bey ile avlakta

buluşacağımızı kararlaştırdıktan sonra yola revan

olduk. Yarım saat süren avlak yolculuğundan sonra

rehberimizle buluşup gözete başladık. Aynı avlakta

birçok kez avlanmıştım. Bu kez ise farklı bir açıdan

yani zirveden gözet yapıyorduk. Yani alt tarafımıza

bakıyorduk.

Bu durum teke avında pekde avantajlı değildir

aslında. Açımızın tersliğinden dolayı ufaktan içime

bir sıkıntı girmişti aslında. Tamda böyle yavaştan

umudumu o an için yitirmeye başlamışken rehberimiz

ve ormancımız bize işaret ediyor, yanımıza gelin

diyordu. Sonra sessizce hayvanlar çapraz aşağımızda

bizden haberleri yok, yayılıyorlar diyordu. Açı

ters de olsa atış yapmak istiyordum. Yaklaşık 15-20

dakika kayalıkların arasında yürüyüşten sonra mevzimi

almıştım. Lakin tüfeğimi sabitleyeceğim bir yer

bulunmuyordu. Domuz avlarının bana kattığı en iyi

özellik yivli ile anlık ayakta atış yapmamdı. Bende

mecburda olsam öyle atış yapmak istiyordum zaten.

Yaklaşık 10’lu teke grubu 200 metre çapraz aşağımdaydı.

Tüfeğin dürbününü gezdirdim aralarına.

Aralarında sadece bir tanesi atış için uygundu.

Bir süre onun ayrılmasını, kazaya mehal vermemek

için bekliyordum. Yanımda rehberim hariç olacak ki

herkes vuracağımdan emin, aşağı yuvarlanırsa nasıl

alacağız bakışı içerisindelerdi. Rehberim ise abi sen

tüfeğide sabitlemiyorsun, inşallah ıskalamazsın diyordu.

Hayvana tekrar odaklandım sonra rehberim yine

40 avdoğa

104 avdoğa


Haziran Eylül 41 105


söylenirken dönüp ‘Abi dur sen canını sıkma düşeceği

yerden nasıl alırız onun hesabını yap’ diyordum.

O esnada tam da takip ettiğim teke sürüden hafif ayrıldı

ve atış için uygun pozisyona girmişti. Saniyeler

içerisinde dürbüne alıp tetiğe dokundum. Hayvan

direk aşağı yuvarlanmış ve avımı tamamlamıştım.

Rehberim yanımda ne avcısın be abey diyor, haliyle

seviniyorduk. Anı defterime başarılı bir teke avını

daha eklemiştim bile. 15 dakika sevinme faslından

sonra tekeyi düştüğü vadiden bulunduğumuz

yere çıkartma planımızı yaptık. Yaklaşık 3-4 saatlik

bir uğraşın sonucu onu da başarıp gerekli ölçümleri

yaptık ve avımızı tamamladık.

Öncelikle bu kotayı bana veren Recep Ecer abime,

beni hiç yanlız bırakmayan Nayim abime ve Recep

Ekmekçi kardeşime, rehberim Yusuf beye, Ormancım

Hüseyin Bölük’e teşekkür ediyorum.

Ayrıca merhum Kamil Üçbaş ustamın emaneti

dergimiz Avdoğa Dergisi sahipleri kardeşleri Tevfik

ve Ali İhsan Üçbaş abilerime de bu güzel yeri bana

ayırdıkları için çok teşekkür ediyorum.

Bir başka av da buluşmak dileğiyle...

Herkese Rastgele…

106 42 avdoğa


Haziran 43


114 44 avdoğa


Haziran 45


Bir gün öncesinden hazırlığımı eksiksiz yaparak

malzemelerimi aracıma özenle yerleştirdikten sonra

yoğun mesaim başlamış, gece saat:02.00 sıralarında

mesaim biter bitmez teker dönmüştü. Av programımım

olduğu günlerde bu hep böyleydi, amacım şehrin

stresli yaşamından bir an önce kurtulmak, geçicide

olsa huzur bulmaktı. Ana yoldan orman yoluna

döndükten sonra ara sıra yola biranda çıkan tavşan

tilki gibi hayvanlar sayesinde uykum açılmıştı. Keyifli

bir yolculuktan sonra sabah gün ağarmaya yakın

av yerine ulaştım, hiç zaman kaybetmeden çadırımı

kurup yeni güne başlayan kuş sesleri eşliğinde keyifle

uykuya daldım. Öğle saatlerine yakın bir zamanda

uykumu almış bir şekilde uyandıktan sonra ateşimi

yaktım, soğuk günlerde ısınmak için yaktığım ateş

şimdi ise yemeğimi yapacaktı. Hazır çorba ve sucuk

ekmek, arkasından köz çayı değmeyin keyfime.

Yemekten sonra ortalığı toparladım, sönmeye

yakın olan köz üzerine biraz taze ot atarak çıkan

yoğun dumanın üzerine av elbiselerimi tutarak,

üzerimdeki faklı kokuları kamufle ettim, daha sonra

tüfeğimin emniyetini kontrol ederek doldurdum,

sırt çantamı alarak yola koyuldum. Sessiz adımlarla

avlanacağım bölgeye gelerek eşyalarımı uygun bir

yere bıraktıktan sonra, av zamanım yakın olmadığı

için çevremi incelemeye koyuldum. Eğer av zamanım

yakın olsaydı koku bırakma sebebiyle bunu

kesinlikle yapmazdım. Sessiz adımlarla yürüdüğüm

esnada beni gören meraklı bir sincap tiz çığlıklar

atarak beni taciz etmeye başladı, yavaşça durdum

sesin geldiği yere doğru hiç bakmadan, sabırla bekledim,

sinirli sincap sakinleştiğinde yürümeye devam

ettim. Av olmuş olmamış ikinci planda artık,

oyunu kuralına göre oynamayı çok seviyorum. Şunu

kesinlikle unutmamak lazım sakin bir bölgede av

yapıyorsanız yabani hayvanların nerede nasıl yattığını,

günün hangi saatlerinde ayaklandığını kestiremezsiniz,

bu yüzden çok dikkat etmek gerekir. Yürüyüş

esnasında dere yatağında gördüğüm genç bir

domuza ait kurumuş deri ve biraz ileride bulduğum

kızıl geyiğe ait ön kürek buralarda güçlü bir kurt sürüsünün

olduğuna işaretti.

Önümde bulunan seyrek çamlık içerişinde küçük

bir dere akıyordu, derenin birkaç yerinde domuzların

çamura yatarak küçük havuzcuklar oluşturduğu,

keyif yaptığı yerler mevcuttu, biraz ileride ise

kabukları sürtünmekten soyulmuş yarı çamurlu ve

akmalı çam ağaçlarını görünce keyiflendim, doğru

noktada olduğum apaçık belliydi. Yavaş adımlarla

ilerleyerek, bölgeyi iyi görebileceğim olası bir yer

değişikliği yaptığımda minimum ses yapacağım görüş

açısı iyi olan bek yerimi seçtim, büyük bir ağacın

altına hareketlerimi perdeleyecek şekilde birkaç dal

parçasıyla sıradan bir güme yaptım, ardından rüzgâr

yönünü rahat kontrol edebilmek için sarkmış

olan ağaç dalına 30cm civarı uzunluğunda ince bir

ip bağladıktan sonra, yaşlı çam ağacına yaslanarak

rahatça oturdum. Önümde sessiz akan bir dere, karşımdan

zaman zaman esen hafif bir rüzgâr, orman

içerisinden gelen kuş sesleri… İşte dünyaya kazık

çakmayı düşündüğüm en özel anlardan bir tanesi.

Bek avım başladı her şey yolunda, keyifle bekliyor

anın tadını çıkartıyorum. Benim için yaban

domuzu fantastik ve özel bir hayvandır, onun gücüne

ve mücadeleci yapısına her zaman saygı duymuşumdur,

avıma olabildiğince yakın olmak bana

46 avdoğa

116 avdoğa


Haziran 47


müthiş keyif veriyor, avlamaktan ziyade ona yakın

olmak o anı yaşamak için buradayım. Etrafı dinlediğim

esnada zaman zaman düşen kozalaklar kısa

süreli beni heyecanlandırarak keyfime keyif katıyordu,

bir ara oturduğum yaşlı çam ağacına ağaçkakan

kuşu geldi, tak!!! tak!! seslerini dinlediğim esnada,

çamların içerisinden gelerek üzerimden geçen ardıç

kuşu sayesinde, bir şeyden ürktüğünü düşünerek

bende merak duygusu uyandırdı, bu küçük heyecanlar

için buradayım, o kısa süreli stres anına bayılıyorum,

başkaları için sıradan olan şeyler benim

için çok önemliydi.

Ben ortamın tadını çıkardığım esnada ormanın

derinliklerinden gelen puufff sesi beni kendime

getirdi, daha akşam olmamış güneş dahi batmamıştı.

Sese yoğunlaştım, orman zemini kuru olduğu için

birkaç kozalak çıtırtısını net bir şekilde duydum, gelen

sesin devamı olmadığı için muhtemelen tek bir

domuzdu. Biraz sonra çam ormanı içerisinde siyah

bir karartı ve arkasından heybetli bir domuz göründü.

Hayvan umursamaz adımlarla dere yatağına yöneldi,

sessiz adımlarla akan çayın kenarına gelerek,

ön iki ayağı suyun içerisinde iken durdu, burnunu

havaya dikip havayı kokladığı esnada, bende çam

ağacının dalında sallanan ip parçasını, göz ucuyla

kontrol ediyordum. Domuz eğilip biraz su içti ve su

içer vaziyette birkaç adım daha yürüdü, su birikintisine

yatarak fırça sertliğindeki tüylerini suyla karışık

çamura sürmeye başladı.

Çatal ayakları kurulu vaziyette, içerisinde 180

grain mermi sürülü 308 kalibre tüfeğimi yavaşça

omuzladım. Hayvan ile mesafem çok yakın olduğu

için dürbünün zomunu küçültüp, dürbün içerisinde

hayvanı izlemeye başladım. Hayvan yazlık tüylerine

bürünmüştü, yaşlı olduğu için beden olarak küçük

görünüyordu, dişlerinin büyüklüğü bariz belirgindi,

ben hayvanı izleyerek anın tadını çıkardığım

esnada, hayvan çamurlu suda ön ayakları üzerine

doğrulup kıçının üzerine oturdu, ardından ise ayağa

kalkarak silkindi, bu sırada heybetli hayvan azı

dişleriyle süslenmiş kapkara suratını bana doğru

çevirerek bakması, beni gördü hissine kapılmama

sebep oldu, hayvan önünde bulunan küçük rampadan

birkaç adım yürüyerek, kabuklarının bir kısmı

soyulmuş çam ağacının yanına gelerek durdu, kafasını

yukarı dikerek azı dişleriyle birkaç parça kabuk

soydu ardından güçlü omzunu çam ağacına yaslayarak

sürtünmeye başladı, bu muazzam görüntü

dürbünümün içerisinde devam ederken, artı kılı domuzun

omuz başına yerleştirip tetiği yavaşça ezdim,

tüfeğin gürlemesi ormanın derinliklerinde yankılanırken,

hayvan yaslandığı çam ağacından doğrulup

sallanır vaziyette birkaç adım attı ve yerde bulunan

kozalak yığını üzerine yıkıldı, bir müddet daha hayvanı

izledikten sonra yavaş adımlarla avıma yaklaştım,

hayvanın yarı çamurlu ıslak tüylerinde elimi

dolaştırıp dişlerini inceledim, hayvanın yıllar süren

mücadele ile geçen yaşamı sona ermişti artık.

Serkan CANKURT

Saygı ve Sevgilerimle

48 avdoğa Eylül 117


Haziran Eylül 101 49


Sayfa : 4 RESMÎ GAZETE 27 Mayıs 2022 – Sayı : 31848 (Mükerrer)

2022-2023 Av Dönemi Merkez Av Komisyon

Kararları Resmi Gazetede Yayımlandı

Karara göre, 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun ilgili maddesi doğrultusunda, Bakan Yardımcısı

Dr. Veysel TİRYAKİ oluşturulan Merkez Av Komisyonu, illerden gelen komisyon kararları ile komisyona

sunulan diğer belgeleri inceleyerek karara bağladı.

Kararda, av usul ve esaslarının yanı sıra koruma altına alınan av hayvanları ile Merkez Av Komisyonunca

avlanmasına izin verilen av hayvanları, avlanma limitleri ve avlanmanın yasak olduğu

sahalara ilişkin bilgiler yer alıyor.

27 Mayıs 2022 – Sayı : 31848 (Mükerrer) RESMÎ GAZETE Sayfa : 9

27 Mayıs 2022 – Sayı : 31848 (Mükerrer) RESMÎ GAZETE Sayfa : 5

50 avdoğa


Haziran 51


YENİ SEZONDA RASTGELE...

Sevgili avcı dostlar

Bu yıl avlanma sezonu ağustosun 20 tarihlerinde tüm yurt da bıldırcın-üveyik

avıyla başlıyor. Avdoğa Dergisi olarak kazasız belasız bir av

sezonu geçirmenizi diliyoruz. Beğensek de beğenmesek de avcılıkla ilgili

yasalar yönetmenlikler var. Yürürlükteki Kanun, Yönetmelik veya Sirkülerlere

uyun. Uymayanları ikaz edin. Biliyorsunuz bakanlığın yeterli bir kontrol

mekanizması yok. Olsa da pek işlemiyor. Avı, ancak avcının koruyacağını

aklınızdan hiç çıkarmayın.

2022-2023 yılının av sezonu ile ilgili Merkez Av Komisyonu (MAK) kararlarını

içeren MAK kitapçığını mutlaka okuyun ve av haritasıyla birlikte

av tezkerenizi daima yanınızda bulundurmayı unutmayın. Av sırasında

olabilecek kaza ve yaralanmalara karşı cevap verebilecek nitelikte bir ilkyardım

çantasını daima aracınızda bulundurun. İlkyardım bilgilerini muhakkak

surette öğrenin.

Orman muhafaza memurlarının ve güvenlik güçlerinin yapacağı

kontrollerde onlara daima yardımcı olun. Kontrolle görevli memurların

hüviyetlerini görmek sizin doğal hakkınızdır. Bu hakkınızı kullanmaktan

çekinmeyin.

Hakkınızda bir tutanak tanzim edilirse:

1- Yazılı tutanağı imzalamadan önce mutlaka okuyun.

2- Tutanağa itirazınız var ise, aynı tutanakta bunun yazılı olarak belirtilmesini

isteyin.

3- Sizin görüşlerinize ve itirazlarınıza yer vermeyen tutanakları imzalamayın.

(Bu sizin güvenlik güçlerine karşı gelmeniz anlamına gelmemelidir.)

4- Aynı gün içinde size en yakın mahalli idareye giderek bu durumu

izah edin ve ilgili idareye aynı konuda bir dilekçe verin. (Bu dilekçenin kayıt

tarihi ve sıra numarasını alın.)

5- Bu durumu avcının elkitabının yardımcı bilgiler kısmındaki telefonları

belirtilen üst makamlara telefon ve/veya faks mesajı ile iletin.

6- Muhakkak surette bir avukat ile irtibata geçin. Avukatınıza danışmadan

herhangi bir davranışta bulunmayın.

Aracınızı ekili araziye ve kuru otlu yerlere park etmeyin. Arazide atık

malzeme (Çöp, naylon torba, pet şişe vb.) bırakmayın. Ekili arazileri çiğnememeye

özen gösterin.

Avda mümkün olduğu kadar yapılacak avın türüne arazi yapısına ve

avın özelliklerine uygun bir kıyafet seçimi yapılmalıdır. İklimsel ve coğrafi

şartlar burada önemlidir. Bir avcının tercih edeceği kıyafetler içinde, mevsimine

uygun seçilmiş sağlam bir av botu ya da çizmesi avcının kişisel

rahatlığı açısından çok önemlidir.

Ava gitmek için buluşma yerini ve saatini yanlış anlaşılmalara sebebiyet

vermeyecek şekilde net olarak tespit edin, arkadaşlarınızı bekletmemeye

özen gösterin. Aracınızda mutlaka yedek anahtar bulundurun. Yedek

anahtarı bir diğer arkadaşınıza verin. Park edilmiş araç içinde motor

çalışırken kesinlikle uyumayın. Bir günlük avlarda dahi yanınızda yedek

çorap ve çamaşır götürmeyi alışkanlık haline getirin. Av sırasında arkadaşlarınızla

ses ve göz irtibatını kaybetmemeye çalışın. Muhakkak surette

bir acil durum işareti belirleyin. Bu sizin acil toplanma sinyaliniz olsun. Bu

işareti görünce en kısa sürede aracınıza dönün. Zor durumda olan diğer

avcılara yardımcı olmak sizler için bir öncelik teşkil etmelidir.

Avcılıkta güvenlik en önemli konudur. Avcı olarak, doğaya, topluma

ve kendimize karşı çok büyük sorumluluklarımız vardır. bir avcı ve bilgili

ve doğa korumacı olmak zorundayız. Keyifle yapılacak bir avın sonunda

acı olaylara sebep verebilecek yanlış davranışlara girmemek için kullandığı

malzemelerin kullanma kılavuzlarını okumak ve kullandığı malzeme

hakkında bilgi sahibi olmak zorundayız. Bilinçli avcının; Avdan önce, ava

hazırlıkta, ava gidişte, avlanma esnasında, avın sonunda, avdan dönüşte,

evde güvenlik kurallarına mutlaka uymaları gerekir. Avcılıkta güvenlik

kavramı, öncelikle, ailemiz, yakın çevremiz ve kendimiz olmak üzere ateşli

silahla bir kazaya mahal vermemek için dikkat ve özen gösterilmesi gereken

birinci öncelikli kavramdır. tüfeğimizin mutlaka kilit altında muhafaza

edilebileceği bir yeri olmalıdır. Daha sonra, av tüfeğimizin kullanımına

52 avdoğa

ait bilgiler en ince ayrıntılarına kadar öğrenilmelidir. Fişek, barut, saçma,

yanıcı parlayıcı ve patlayıcı maddelerin tüfeğinizden farklı bir yerde kilit

altında muhafaza edilmesi gerekmektedir. Bu, başka bir oda, ya da ayrı bir

kasada olabilir. Bundan beklenen yarar silahlara yabancı ve acemi birisinin

bunlara kolayca ulaşmasını engellemektir. Barut ve fişekleri, rutubetsiz

ve kapalı bir ortamda, çocukların ulaşamayacağı bir yerde saklamak

gerekir. Çocuklarınızla tüfek emniyeti ile ilgili eğitimi uygun olduğu bir

zamanda yapılmalıdır.

Avda, tüfeğinizin Patlama sesinde bir anormallik hissederseniz namlu

içi başta olmak üzere tüfeğinizi kontrol edin. Tüfeğinizi nakil anında

daima kılıfında taşıyın. Dolu tüfek ile araca binmeyin. Av sırasında tanımadığınız

kişilerden kesinlikle fişek alıp kullanmayın. Tüfeğinizi kayışsız

kullanmayı alışkanlık haline getirmeye çalışın. Avlanma sırasında tüfeğinizi

doldururken gereken emniyet tedbirlerini alın. Silahınızı hiçbir kimsenin

bulunmadığı bir istikamete çevirin. Doldurduktan sonra silahınızı

(kapatırken kaza ile patlayabileceğini varsayarak yerden sekmesini önleyecek

şekilde bir açı ile tutun) boşluğa doğru tutup yavaşça kapatın. Avın

türüne göre uygun saçma numaralarını tercih edin. Tüfeğinizin şok durumunda

önemli sonuçlar doğuracağını unutmayın. Hangi hayvana kaç

numara saçma kullanılacağını sizden daha deneyimli avcılardan öğrenmeye

çalışın. Tecrübenin önemini hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın.

Tüfeğinizi sürekli olarak hangi elinizde taşıma alışkanlığı edindi iseniz, av

bıçağınızı kemerinizde diğer tarafa takmaya özen gösterin. Avda, yanınızda

düdük taşımayı alışkanlık haline getirin. Av bıçakları, av esnasında her

an kullanıma hazır bir durumda, belde ve kılıfında taşınmalıdır. İhtiyaç

duyulması hallerinde dikkatle kullanılmalıdır.

Gideceğiniz ava göre uygun saçma ve uygun barutlu fişek seçmeye

özen gösterin. Gideceğiniz ava göre uygun tüfek şokunu tercih edin. Yapmış

olduğunuz deneme atışında (40 metre mesafede) saçma dağılımını

görün. Grupmanlara dikkat edin. Saçmalar arasından avın geçmemesi

gerektiğini unutmayın. Arkadaşlarınızın yanına dönerken herhangi bir

uyarıya gerek kalmadan silahınızı boşaltın, onların yanına silahınız açık

(kırık) olarak yanaşın. Silahınız otomatik ise boşaltmayı onların göreceği

güvenli bir mesafede yapın. (kurma kolu açık kalacak konumda kalmalıdır).

Bilinçli avcı, kendisine silahının boş olup olmadığını sordurmayan

avcıdır. Karlı havalarda namlu içine kar girmemesine özen gösterin.

Dolu silahla hendek ve benzeri yerlerden atlamayın. Silahınızı boşaltın.

Silahınızı yeniden doldururken namlu içini mutlaka kontrol edin. Silahınızı

namlusu arkadaşlarınıza çevrili olarak taşımayın. Yürürken silahınızın

namlusunun daima havaya dönük olmasına özen gösterin. Yapmış

olduğunuz av türlerine göre silahınızın tesir mesafesini doğru bilin, yaralamalara

sebebiyet verecek uzaklıklara atış yapmamaya özen gösterin.

Ele geçirdiğiniz avı, mevsim şartlarına göre uygun şekilde saklayın (sıcak

havalarda av hayvanlarının iç organlarını çıkarın, mümkünse tuzlayın.)

Arkasını görmediğiniz yöne ateş etmeyin. Arkadaşınıza doğru kalkan bir

ava asla ateş etmeyin. Merminin sekebileceği yüzeylere (su, buz, taş v.s

gibi) ateş etmeyin. Silahınızı dolu pozisyonda hiçbir yere dayamayın, yere

bırakmayın (Emniyette olsa bile).

Yemek sırasında silahınızı boşaltarak kılıfına koyun. Alkol aldıktan

sonra araç ve silah kullanmayın.

Av sonrası, tüfeğinizi düzenli temizleme tüfeğinizin emniyeti açısından

çok önemlidir. Bilinçli bir şekilde yapılan doğru temizlik, tüfeğinizin

ömrünü uzatacağı gibi size bir hobi olacaktır. Tüfeğinizi her zaman temiz

ve kullanıma hazır olmalıdır.

Avcı olarak avımıza, yaban hayatına, topluma ve kendimize karşı sorumluluklarımız

var, o nedenle sezon başlarken 1999 yılında yayınlamış

olduğum “Avcının Temel Eğitim” kitabından, her avcının bilmesi gereken

bazı hatırlatmaları editör sayfama taşımayı uygun gördüm. Av sezonunuzun

verimli ve kazasız belasız geçmesini diliyorum.

Sevgi ve Saygılarımızla Rastgele...

Kamil Üçbaş / Tevfik ÜÇBAŞ


Haziran 53


BAŞKENTİN YEŞİLLERİ

İsmail VAROĞLU

54 avdoğa


Haziran 55


Hava soğuk mu soğuk. Aylardan Ocak günlerden

Perşembe nasıl planlar yapıyoruz, hafta sonu nereye

gitsek diye. Dükkandayız çayları yudumluyoruz

bir yandan sosyal medyadan tvden yollara ve hava

durumuna bakıyoruz. Tam ördek avının havaları

ama bizim avlandığımız meralar bu yıl yasak.

Trakya’dan da hayırlı bir haber çıkmıyor. Kara

kara düşünüyoruz.

Derken çalan bir telefonla gözlerimizin içi parlıyor..

Avcılık bu bulsan da bulamasan da umut hep

vardır. Başkentten Fehmi abi ve ekibi arıyor hal

hatır hasbıhalden sonra asıl konuya geçiyoruz.. Ördek

var. Ama gezer mi? et verir mi? bilinmez. Olsun

diyoruz . Av olmasa da birlikte oluruz sohbeti yeter

diyerek kararı veriyoruz.

Akşam evde hazırlıkları yapıp aracımızı yükledikten

sonra yola koyuluyoruz.. Yollar kar buz.. Molalarla

beraber yolumuz uzadıkça uzuyor. Meraya varıyoruz.

Dostlar karşılıyor sabah için bir kaç yere becene

yapıp hazırlıkları bitirmişler. Yemeğe koyuluyoruz..

Arkadan ateşin başında içilen çaylar içimizi ısıtıyor.

Başkentin soğuğu hiçbir şeye benzemiyor. Bu arada

Bursa’dan sevgili Yasin Bilbay ve arkadaşları da

sürpriz yaparak katılıyorlar.. Sohbet gece geç saatlere

kadar devam ediyor. Sabah olmadan saçmalar

havada uçuşuyor. Ben şahsım adına ilk defa böyle

bir merada avlanacağım. Her taraf açıklık. Suyun kenarında

gizlenme adına yapılan beceneler var.. Etrafımızda

yüksek dağlar var. Gece her taraf ördek sesi.

Bizim için en iyi müzikten bile evla. Sabah nasıl olur

diye düşünmekten alamıyorum kendimi.

Sabah hava aymadan kahvaltımızı yapıp yavaş

yavaş yerlerimizi almaya başlıyoruz. İki üç farklı

beceneye ikişerli olarak konuşlanıyoruz. Sabah

alacasında gün doğumu bell olmuyor burda.Ördek

karşından mührelere binse bile son anda fark ediyorsun.

Sabah avında ördek dışardan gelip yer aramaya

başlıyor kendine. Bu arada kanada binen bir

iki ufak ördeği avlıyoruz. Hava açmaya başlıyor ama

sağlam soğuk var. Diğer becenelerden ara ara silah

sesi geliyor. Anlaşılan avlanıyoruz.. Gün ağardıktan

sonra uçanları seyretmeye başlıyoruz. Küçük postalar

halinde suyun ortasına konuyorlar.. Ardarda

arkamızdan mühreye binen yeşillerden avlıyoruz.

Büyük keyif. Bazen suya bazen karaya arkamıza düşüyor.

Girip alıyoruz. Öğlen sonu yavaşlıyor. Ördek

artık yerini soğukta beklemenin anlamı olmadığını

düşünerek yavaş yavaş kamp merkezinde toplanıyoruz.

Diğer arkadaşlarda da beşer altışar ördek var.

Güzel fişek atmışız diye düşünüyorum. Akşam için

hazırlığa başlıyoruz. Biraz ufak ördeklerden temizlenip

ateşe konuluyor. Diğer yandan çaylar yudumlanıp

avın yorumu yapılıyor. Fazla rüzgar yok ama dediğim

gibi soğuk sağlam. Ben memleketin çok soğuk

yerlerinde ördek avları yapmam rağmen Başkentin

kuru soğuğundan çok sızlandım bu avda. Rüzgar

olsa daha iyi ördek gezeceğini daha iyi av yapacağımızı

söylüyorlar.

56 avdoğa Mayıs-Haziran 9


Haziran 57


58 10 avdoğa


Akşam yemeğinde sonra dinlenmeye çekiliyoruz.

Sağlam yorulmuşuz. Sabahın erken saatlerinde

kalktıktan sonra bu sefer Fehmi abi ile birlikte

kamp merkezine yakın bir beceneye yerleşiyoruz.

Termoslarda çayımız var .Bek avlarını çaysız yapamıyoruz..

Adamın içi ısınıyor. Manzarayı seyrediyor

sohbetin belini kırıyoruz ..Bu arada biz fark etmeden

gelip geçenler var .Sadece seyrediyoruz. Ufak

ördek behri dediğimiz çok çalışıyor buraya. Ama

bizde bir sıkıntı var. İlk günün performansı kesinlikle

yok. Atıp atıp birbirimize bakıp gülüyoruz. Kaçırmanın

da avlayamamanın da güzelliğini yaşıyoruz.

Vakit daralıyor önümüzde yol var. Bir kez daha

dostlarla birlikte olmanın birlikte avlanmanın keyfini

aldığımızı düşünüyorum. Öğlen sonu bir yandan

araba yüklerken bir yandan bir şeyler atıştırıyoruz.

Herkesle vedalaşıp helallik aldıktan sonra memlekete

doğru yola çıkıyoruz. Aklımızda biriktirdiğimiz

güzel anlar, kulağımızda kanat sesi ,burnumuzda

barut kokusu..

Avınız bol dostluğunuz daim olsun

Mayıs-Haziran 59 11


Derneğin, 25 Ağustos 2021 Çarşamba günü yapılan 20. Olağan Genel Kurulu üyelerinin yeter sayı ile

katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan Genel Kurulda 19. Dönem içerisinde yürütülen başarılı çalışmalar ile

önümüzdeki dönem içerisinde yürütülecek projeler, sektörel sorunlar dile getirilerek, SİSİAD AİLESİ olarak

birlikte çalışmalara ilk günkü azim ve kararlılıkla devem edileceği vurgulanmıştır.

“SİSİAD AİLESİ olarak, Kurullarımızda görev alan tüm arkadaşlarımıza başarılı çalışmalar dileriz.”

BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ…Mesajları ile genel kurul gerçekleşti.

20. OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI SONUCU

KURUL LİSTELERİ

YÖNETİM KURULU

1- M.Cafer SAYILIR – BAŞKAN

2- Bekir GÜREL – BAŞKAN YARDIMCISI

3- Fatih ALTUNBAŞ – GENEL SEKRETER

4- Yavuz YOLLU – GENEL SAYMAN

5- Naci TANIK – ASİL ÜYE

6- Bahtiyar TAŞYAĞAN – ASİL ÜYE

7- Nihat TAŞDELEN – ASİL ÜYE

8- Halil Yalçın KAYALI – ASİL ÜYE

9- Cemil KILIÇ – ASİL ÜYE

10- Cemil ÖZDEMİR – ASİL ÜYE

11- Muhammed ŞEREMET – ASİL ÜYE

12- MURAT GÖRÜCÜ – ASİL ÜYE

YÖNETİM KURULU YEDEK

1- Arif SÜTÇÜ- YEDEK ÜYE

2- Müşteba YAVAŞÇA – YEDEK ÜYE

3- Zafer YİĞİT – YEDEK ÜYE

4- İsmail DOKUMACI- YEDEK ÜYE

5- Hasan KEPEZ – YEDEK ÜYE

6- Muhammed ASİLTÜRK- YEDEK ÜYE

7- Erol KURT- YEDEK ÜYE

8- Mehmet ÖZDEMİREL- YEDEK ÜYE

DENETLEME KURULU

1- Hilmi KATOĞLU – BAŞKAN

2- Ömür DURAK – ASİL ÜYE

3- Semih SAYILIR – ASİL ÜYE

4- Hasan GÜREL – ASİL ÜYE

5- Mustafa GÜNDOĞAN – ASİL ÜYE

DENETLEME KURULU YEDEK

1- Alparslan Safa YILDIZ – YEDEK ÜYE

2- Serdar İSKENDER – YEDEK ÜYE

3- Hasan KOÇ – YEDEK ÜYE

60 avdoğa


ÖZEL GÜVENLİK DENETLEME BAŞKANLIĞI DİJİTAL DÖNÜŞÜM PROJELERİ (ÖGNET, PATBİS, ASİP)

“Sektörel sorun, talep ve önerilerimiz Derneğimizce en üst düzeyde dile getirilmiştir.

SİSİAD standını ziyaret ederek ürünler hakkında bilgi alan Sayın Bakanımız Süleyman SOYLU‘ya ve

Bakan Yardımcımız Muhterem İnce ‘ye teşekkür ederiz.”

SİSİAD İFTAR YEMEĞİ

SİSİAD olarak 21.04.2021 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanı Sayın

Suat ÇELİK ve Daire personeli ile iftar yemeğinde buluşulmuştur.

Haziran 61


AZARD

AZARD

62 avdoğa

Güçlendirilmiş Grafit Malzeme & Cilalanmış Özel Boya

Güçlendirilmiş Güçlendirilmiş Grafit Malzeme 5+1 Çelik & Bilyalı Cilalanmış Rulman Özel Sistemi Boya

Güçlendirilmiş Sağ/Sol Değişebilen 5+1 Çelik CNC Bilyalı Kesim Rulman Çevirme Sistemi Kolu

Sağ/Sol Ekstra Değişebilen Güçlendirilmiş CNC Kesim Dişli Çevirme Mekanizması Kolu

Ekstra Alüminyum Güçlendirilmiş Kafa Dişli & Kalın Mekanizması

Atma Teli

Alüminyum 4.1:1 Devir Kafa Oranı & Kalın 550 GR Atma Ağırlık Teli

4.1:1 Devir Dijital Oranı Balans 550 Ayarlı GR Ağırlık

Rotor

Dijital Balans Ayarlı Rotor

www.yasarav.com.tr


Haziran 63


64 avdoğa

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!