26.12.2012 Views

PDF Yükle - Red Thread

PDF Yükle - Red Thread

PDF Yükle - Red Thread

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayı #3<br />

1<br />

Editör Notu<br />

<strong>Red</strong> <strong>Thread</strong> e-­‐dergisinin üçüncü sayısında, derginin başlangıcından itibaren odaklandığı bölgeden<br />

gelen eleştirel vaka incelemeleri, denemeler ve görüşmeler yer alıyor. Bu metinlerde ekonomik,<br />

toplumsal ve politik açılardan "dezavantajlı" sayılan sosyallikler tarafından geliştirilen değişik<br />

mücadele biçimleri, ve sanatsal ve aktivist pratiklerin bu topluluklarla kurduğu çetrefil ve<br />

genellikle karmaşık ilişki tartışılıyor. Küreselleşmiş kapitalist dönüşümlerle ele ele veren devlet<br />

siyasaları tarafından ya kenara itilmiş, ya yerinden edilmiş ya da parçalanmış olan bu susturulmuş<br />

toplulukların yaşamlarını sürdürmek ve egemen görünürlük ve temsil politikalarına karşı<br />

direnmek için kendilerine özgü belirli stratejilerinin yanı sıra onları kent bağlamındaki daha geniş<br />

ölçekli dönüşümlerden hem koparan hem de bunlara bağlayan arzu ve korkuları var. Bu sayıyı<br />

hazırlarken amacımız tam da bu aralıkta birbiriyle ilişkili bir dizi soruyu irdelemekti: sermayenin<br />

ulusal/ulusötesi mekânları ile pratiklerin mahalleri arasında; denetim altına alınmış kamusal<br />

mekânlar ile kamusal edimler arasında; farklı mutenalaştırma biçimleri ile yeni ortaya çıkan<br />

aidiyet biçimleri arasında; hafıza ile karşı-­‐hafıza arasında, bir başka deyişle, zorla dayatılan<br />

soyutlamalar ile dağınık da olsa yeni maddileşme biçimleri arasındaki aralıkta.<br />

Aralık üzerinde durmayı özellikle verimli buluyoruz. Aralık, görünürlük ve görünmezlik<br />

arasındadır. Görünürlük ve görünmezlik çoğu zaman birbirinin karşısına konur ve birincisi,<br />

görünürlüğü varsayılan toplulukla daha demokratik bir ilişkiyi ima eder. Ancak, neoliberal<br />

zamanlarda görünmezlik, sermayenin kök salmış ama sanal konumları tarafından desteklenerek<br />

çoğalan görünürlük biçimlerinin içinde bir yerlerdedir. Dezavantajlı topluluklar ya araştırma ve<br />

siyasa üretimini destekleyen nesneler haline getirilirler ya da medyadaki egemen temsil etme<br />

biçimleri tarafından, "yoksulluk pornosu" kavramını hatırlatacak şekilde, görsel tüketim ve<br />

denetleme amaçlı olarak ele geçirilirler. Her iki durumda da kendi mahallerinden, politik<br />

etkililiklerinden ve eşitlik taleplerinden soyutlanırlar. O zaman, "politika nedir?" sorusu sadece<br />

daha fazla görünürlük üretme peşindeki siyasaların ötesine geçmeyi hedefleyen sanatsal ve<br />

aktivist pratikler açısından hayati bir soru haline gelmektedir. Rancière'in eşitlik kavramını<br />

politikayı ifade etmek bakımından ilham verici buluyoruz. Yönetmek ve topluluğun rızasını<br />

yaratmakla ilgilenen, payların dağıtımı ile mevkilerin ve işlevlerin hiyerarşisine dayanan siyasadan<br />

[policy] kesin bir şekilde farklı olarak, Rancière için eşitlik politikası "herkesin eşit olduğu<br />

varsayımından hareket eden ve bu varsayımı doğrulama çabasının yönlendirdiği bir dizi pratikten<br />

oluşur. Bu pratikler kümesinin esas adı kurtuluş olmaya devam eder" ("Politics, Identification, and<br />

Subjectivization", October, 61, 1992, s. 58). Rancière eşitlik sürecinin bir farklılık süreci olduğunu<br />

iddia eder, ancak farklılık, farklı kimliklerin karşı karşıya gelmesi anlamını taşımaz. Eşitliğin icra<br />

edilmesi, kendiliğin, sözkonusu topluluğa isnat edilmiş özelliklerin ya da niteliklerin icrası değildir;<br />

bundan farklı olarak, bir tartışmanın açtığı belirli bir yere [topos] -­‐aralığa aittir: "politik öznenin<br />

yeri bir aralık ya da boşluktur: isimlerin, kimliklerin, kültürlerin vb. arasında olduğumuz ölçüde<br />

birlikte oluruz" (s.62).<br />

Bu sayıda yer alan katkılar, günümüzdeki siyasalar ve dönüşümler karşısında öncelikle, değişik<br />

şekillerde ve tikel örnekler üzerinden, bu aralıkları nitelemeye çalışıyorlar; ayrıca, bu aralıkların<br />

politika için sunduğu imkânlar üzerinde duruyorlar. Politikadaki ortak karşılaşma mekânlarının<br />

yok edilmesiyle oluşan ve politikanın muhataplarını silen, Alexander Kluge'in deyişiyle "lastik<br />

duvar"ı delmek için yollar arıyorlar. Dile gelen vakalar tikel ama karşılaştırılabilir. Özellikle sanat,<br />

aktivizm ve bu alanlar arasında dile getirilen ara oluş biçimleri tarafından -­‐(bu sayıdaki birçok<br />

katkıda görülebileceği gibi) etkileşimde oldukları sosyalliklerle ilişkilerinde tevazu, sebat ve geri<br />

çekilmeye hazır olma çağrısıyla-­‐ benimsenebilecek yeni politik imkânları düşünmek için bu<br />

karşılaştırmayı yapmaya değer. Kolektif düşünme çabasının bir parçası olarak bu sayının olası<br />

yazarlarıyla düzenlendiğimiz tartışma toplantısında Jean Francois Pérouse şöyle demişti: "bir<br />

şekilde sanat, hayatımızı anlamlandırma görevini üstleniyor ama farklı anlamlandırma pratikleri<br />

var, belki bunlarla hareket ederek ortak bir anlamlandırma düşünebiliriz. Tek taraflı, ‘ben sana<br />

söylerim saadetin ne olduğunu' gibi değil, karşılıklı bir şekilde."

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!