21.11.2022 Views

Lucasita-5

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

5. sayı / Kasım - Aralık

Fotoğraf ve Artist:

Sema Özevin

Cinsel Yaşamın Kalitesi Artıyor Mu?

Op. Dr. Erhan Cömert

1MEVSİM

Değil Her

MEVSİM

AKYAKA

ISSN : 2822-6666

SİNEMA

&

MODA

Veganlar için Dekorasyon

Arzu Kaprol’dan

İnsanlığa Adanan

Koleksiyon






18 Borusan’da Aralık Ayı

28 Işıltısından Ödün Vermeyenler

3 2

Koleksiyon

9

32 Arzu Kapol’dan İnsanlığa Adanan Bir

38: Daha İyisini Al, Uzun Süre Giy: Levi’s

44 Song of the Rose

54 Beymen’den Ayrıcalıklarla Dolu Hediye Dünyası

6

56 Veganlar İçin Ev Dekorasyonu

69 Fotoğraf ve Artist

78 Genital Estetik, Benlik Saygısı, Cinsellik

6


92 Yeni Nesil Küçük Prens

95 Hayatımız ve Müzik

100 Mabel Matiz

102 Sinema ve Moda

7 8

0 0

112 Bir Mevsim Değil Her Mevsim Akyaka

120 Duyum ve Algı

82 Geri Dönüşümlü Güzellik

88 Ne İzlesek Ne dinlesek Ne Okusak?

1

7


İmtiyaz Sahibi

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Can Tiryaki

Genel Yayın Yönetmeni

Şafak Sözen

Editör

Okan Çelik

Bahar Bilge

Tasarım

Nisa Alkan

Fotoğraf Editörü

Volkan Erkan

Reklam Koordinatörü

Asena Karagöz

Reklam Sorumlusu

Elif Sözen

Sosyal Medya

Göksu Cörüt

Mustafa Eray Gün

Gökçehan Şafak Firidin

Web Sorumlusu

Enes Burak Çevik

Web Editör

Berkay Çelik

Rıdvan Özçelik

Gökalp Bilgiç

LUCASITA basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Yayın süreli yayındır.

LUCASITA Dergisi’nde yayınlanan bütün yazı, haber, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve sair konuların her türlü telif hakkı Bumerang

Creative’e aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez. Dergide yer alan içeriklerin sorumluluğu yazarlara

aittir.

Yönetim Yeri

Zühtüpaşa, Archerson Köşkü, Şefik Bey Sk. No: 3, 34724 Kadıköy/İstanbul

0216 706 62 50

info@lucasita.com

Yayın Türü:

Yerel, süreli, 2 aylık

ISSN: 2822-6666

www.lucasita.com


EDİTÖR’DEN

Merhaba Değerli LUCASITA Okurları,

Dergiler, hayatımda hep oldu. Ortaokul-lise yıllarım gazetelerin hafta sonu verdikleri televizyon dergilerini

karıştırmakla geçti. Televizyonculuğa olan ilgim sebebiyle hafta içlerinin çabuk geçmesini ister, hafta sonlarını iple

çeker ve hafta sonu televizyon dergilerine gömülürdüm.

Lise iki ya da üçüncü sınıfta bir sahafta “Sinema” dergisinin eski sayılarını keşfetmem ile hayatımda yeni bir

dönemin açıldığının farkında değildim. Derginin eski sayısı beni o ayki sayıyı da almaya yönlendirecek hatta dergiye

abone olmama sebep olacaktır.

Yazı ise hayatımda hep oldu. Ortaokul ve lise yıllarının “meşhur” kompozisyon sınavlarında hep yüksek notlar aldım.

Hatta bir kez serbest konulu bir kompozisyon sınavında televizyonları eleştirmiş, yüz tam puan almıştım. Yazım,

edebiyat öğretmenim tarafından tüm okula “Kompozisyon böyle olur!” denilerek okunmuş hatta yazı okulun tüm

panolarına asılmıştı. Bin kişilik okulda ufak bir şöhret olmuştum.

Yazı yazma maceran üniversite yıllarında çeşitli blog ve internet sayfaları ve dijital dergilerde devam etti. Bu

mecralara sinema, edebiyat, gezi… türlerinde birçok yazı kaleme aldım.

İstanbul’a yerleştiğim 2014 senesinden itibaren ise basın-yayın merkezi olan bu megakent bana yeni

olanaklar sundu. Lucasita da bunlardan biri. Yaklaşık bir yıldır Lucasita’nın “Ne Okuyalım, Ne izleyelim, Ne

Dinleyelim” köşesi bana aitti. Şimdi de tüm dergi… Lucasita’nın bu sayısından itibaren hemen hemen her şeyi bana

ve muhteşem ekibimize emanet. Elbette tek değilim derginin mutfağında kocaman bir ekip var. Başta yazarlarımız,

tasarımcılarımız ve elbette siz değerli okuyucularımıza çok teşekkür ederim.

Gelin şimdi bu ay Lucasita’da neler var hep beraber bakalım?

Çağdaş triko markası KNITSS’in Sonbahar-Kış koleksiyonundan en özgün parçaları muhteşem fotoğraflar

eşliğinde sunduk. Sinema & Moda sayfalarında, filmlerde giydikleri ile moda dünyasına yön veren karakterlerden bir

derleme yapıp en ö zgün film ve kostümlerden bir liste yaptık. Arzu Kaprol’un “İnsanlığa Saygı” mottosuyla yarattığı

yeni koleksiyonu ve Levi’s ‘in “Daha İyisini Al Uzun Süre Giy” kampanyasından hoş detaylar yine sayfalarımızda yer

aldı. adL Night Zoom & Mert Aslan’ın “Song of the Rose” koleksiyonunun defilesinden ilginç ayrıntılar ve görseller…

Veganlar için “ev dekorasyonu nasıl olmalı?” ve “müziğin hayatımızdaki yeri?” sorularının peşine düştük ve sizlere

doyurucu yazılar hazırladık. Müzik demişken özgün şarkıların yaratıcısı ve yorumcusu Mabel Matiz’in katıldığı

Zorlu PSM’deki Can Şengün ile Sıkı Fıkı programından notlar yine bu sayımızda. Biraz da gezelim mottosuyla

ülkemizin en güzel köşelerinden Akyaka ile ilgili hem bilgi verici notlar hem de yolunuz Akyaka’ya düşerse yapmanız

gereken etkinlikleri listeledik. Ve çok daha fazlası…

İyi okumalar, ilham olsun!

OKAN ÇELİK


Güncel

30. Koza Genç Moda

Tasarımcıları Yarışması

Geri Sayımları Başladı.

İngiliz Tasarımcı Tom

Dixon 20’nci Yılını

Türkiye’de diseňo ile

Kutladı.

İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları

Birliği (İHKİB) tarafından bu yıl 30. kez düzenlenen

Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması’nın 15

Kasım Salı günü gerçekleşecek gala gecesine geri

sayım başladı. Mülakatla seçilen 10 genç tasarımcı

koleksiyonlarını sergileyecekleri geceye hazırlanıyor.

Aydınlatma, mobilya ve aksesuar tasarımında “çok

yönlülüğü ve yenilikçi” özellikleriyle öne çıkan

tasarımcı Tom Dixon, Türkiye’de 10 yılı geride

bırakan lüks mobilya mağazası diseňo’nun davetlisi

olarak İstanbul’a geldi. Kendi adını taşıyan global

markasının 20’nci yılı kutlamaları çerçevesinde

Tom Dixon onuruna birçok global tasarım devi

markalarını bir araya getiren diseňo’nun Skyland

HOM Dekorasyon Merkezi’nde “twenty” adı

verilen bir davet verildi.

Tasarımın Dahi Çocuğu

Karim Rashid Sanatın

Şifresini İstanbullular

ile paylaştı.

4000’den fazla tasarıma imza atan, 300’den fazla

ödüle layık görülen, 40’tan fazla ülkede çalışmalar

yapan, çağının en yaratıcı, en üretken isimlerinden

olan, ‘’tasarımın dahi çocuğu’’ diye anılan, dünyanın

önde gelen endüstriyel tasarımcısı Karim Rashid,

Uluslararası Seramik Banyo Fuarı Unicera 2022’de

Verde Stone Gallery’nin düzenlediği söyleşiye konuk

oldu.

10


BALONLAR, FİYONKLAR VE

BÜYÜLEYİCİ KUTLAMALAR!

Yeni yılı M.A.C ışıltısı ile karşıla

Güncel

Katerina Ekşioğlu’nun “Fall Winter

’23” koleksiyonunda yer alan elbiseler,

feminenliği ön plana çıkaran

renk seçimleri ve incelikle işlenen

detaylarıyla modaseverlerin dikkatini

çekti.

Yepyeni, sınırlı sayıda üretilen ve benzersiz renklerden

oluşan bir hediye seti ile parti vermeye ve yeni yılı dikkat

çekici makyaj görünümleriyle kutlamaya hazırlanın!

M•A•C Global Kıdemli Sanatçısı Dominic Skinner, “Yeni

yıl zamanı, makyaj için yılın en sevdiğim zamanıdır.”

diyor ve devam ediyor: “Bu yeni senede de ışıldamayı

hiç bırakmayın ve göz alıcı yoğun dudak renkleriyle

parıldayın!”

Yepyeni ışıltılı tonlardan ve daha önce hiç görülmemiş

ışıltılı ürünlerden oluşan bu eğlenceli koleksiyonumuzun

tamamı sürdürülebilirlik göz önünde bulundurularak

üretildi. Bu özel set yılbaşına özel ambalajıyla

mükemmel bir hediye olarak karşımıza çıkıyor. “Bu

yeni yıl serisi o kadar çok eğlenceli dokuya ve eğlenceli

tonlara sahip ki, baloncuklardan ve fiyonklardan ilham

alan muhteşem bir makyaj yapmak için her gününüzü

partilerle dolduracaksınız!” diyor Skinner.

Ve hepsi bu kadar değil. Bu sınırlı sayıda üretilen

koleksiyon, adeta bir partide tüm bakışları üzerinde

toplaman ve ışıldaman için tasarlandı.

11


Güncel

Taç ile Yeni Yıl Işıltısı Evlerde!

Sofralarda Madame Coco ile

Sonbahar Ziyafeti

Özel baskı teknolojisi sayesinde gündüzleri gün

ışığını toplayan, geceleri ise ışığı yansıtan TAÇ Glow

özellikli Snowflake Nevresim Takımı, beyaz rengin

hakimiyetindeki kar taneli ve çam ağaçlı yılbaşı

temasıyla yeni yılda odaları süsledi. Çift kişilik

nevresim takımı, tasarımının yanı sıra yumuşak

dokusuyla soğuk kış akşamlarının vazgeçilmezi oldu.

Bella Maison’ın yeni yemek

takımları ile sofralar yılbaşı

enerjisine kavuştu.

Birbirinden güzel renkleri yansıtan sonbahar, romantik

sofralara ilham kaynağı oldu. Türkiye’nin lider ev tekstili ve

dekorasyon markası Madame Coco da sofralarına mevsimin

ruhunu taşımak isteyenlere özel Fransız çizgilerinden ilham

alınarak tasarlanan tabak, bardak, masa örtüsü ve şamdanlar

sundu.

Yeni umutlar ve mutluluklarıyla gelen yeni yıl Bella

Maison sofralarıyla şenlendi. Yılbaşının ikonik sembolü

kokinalar, çam kozalakları ve kuş figürlerinin eşlik

ettiği Marcelle Yemek Takımı ile sofralar hak ettiği

yılbaşı enerjisine kavuştu. Ahşap ve toprak tonlarda

yılbaşı sofrası isteyenler ise aradığı renkleri Olivia

Yemek Takımı’nda buldu.

Sonbahar tüm güzelliği ile doğayı farklı renklere

büründürmüşken, mevsimin ruhu sofralara da romantizm

olarak yansıdı. Mum ışığında yenen romantik yemekler Iva

Runner ve Grasse 24 Parça Yemek Takımının zarif desenleri

ile tamamlandı. Lucinda Kristal 6’lı Su Bardağı ve Mathilda

Kristal 6’lı Meşrubat Bardağı ince kesimleri ile sofralara

zarafet kattı.

12


Güncel

Flormar’dan Yılbaşı İlhamı

Güncel

Eczacı ve NAHA

Aromaterapisti Gülşah

Onel Yaşlanmamanın

Sırrını Açıkladı.

Flormar, tüm zamanların en sevilen koleksiyonları

ve kozmetik ürünleriyle yılbaşı gecene güzellik

katmak için hazır! Kime ne hediye alacağını da kara

kara düşünüyorsan sana nefis bir tüyo; kozmetik

ürünlerinin mutlu edemeyeceği kadın yok!

Yılbaşı dendiğinde için kıpır kıpır oluyor değil mi?

Yılın bu en anlamlı ve en özel gecesinde hepimiz

umut dolu oluyor; güzelliğimizle güzellikleri

hayatımıza çağırıyoruz. Yeni yıl gecesi kusursuz

görünerek 2023’e unutulmaz bir başlangıç yapmak

için ihtiyaç duyduğun tüm makyaj ve güzellik

ürünleri seni Flormar’da bekliyor. Geriye sadece

yeni gelen seneyi doyasıya kutlayacağın programı

yapman kalıyor… Unutmadan; kadınlar için

kozmetikten güzel hediye olamaz! Sen de onları

güzellikle mutlu etmek istiyorsan, vegan içerikli

Green Up koleksiyonundan kusursuz bir cilt bakım

serumu ve makyaj bazı olan Vitamin Bomb Serum

& Primer’a kadar uzanan çeşitlilikte her tarza her

yaşa ve her ihtiyaca uygun hediyeyi Flormar’da

bulacaksın!

Eczacı ve NAHA Aromaterapisti Gülşah

Onel’e göre cildin doğal yapısını taklit eden

doğru botanikler adeta bir güvenlik görevlisi

gibi alttaki dokuyu korumaya alıyor. Doğal

koruyucu cilt bariyeriniz, lipidler tarafından bir

arada tutulan ölü cilt hücrelerinin bir duvarıdır

ve araştırmacılara göre “biyolojik olarak son

derece aktiftir ve yalnızca cilt sağlığı için değil,

genel sağlık için de büyük önem taşımaktadır.”

Cildinizde kuruluk problemi yaşıyorsanız,

Gülşah Onel’in önerisiyle Lonjevite’nin susuz,

yüzde yüz yüksek kalite botanik serumlarıyla

ciltteki su kaybını önleyerek kurumuş cildi

onarabilirsiniz. Yağlı veya akneye meyilli bir

cildiniz varsa, aspir ve jojoba gibi içerikleri

hayatınıza katabilirsiniz. Yeteri kadar sebum

üretildiğinde, cilt vücuda sinyal göndererek

aşırı sebum üretimini kontrol eder ve bariyeri

güçlendirmek için çalışmaya başlar.

13


Güncel

Paribu, Bahçe Galata’nın ana sponsoru oldu.

Türkiye’nin alanında öncü teknoloji şirketi ve

lider kripto para işlem platformu Paribu, Bahçe

Galata’nın ana sponsorluğunu üstlenerek kültür

sanat alanındaki yeni bir iş birliğine daha imza attı.

Üstlendiği sponsorluklarla kültür ve sanatı

desteklemeyi hedefleyen Paribu, şimdi de

tiyatro dünyasının yeni topluluklarından Bahçe

Galata’nın ana sponsoru oldu. Oyuncu ve oyuncu

adaylarını desteklemek, tiyatroseverlere özgün

eserler sunmak amacıyla kurulan Bahçe Galata,

2021 yılının eylül ayından beri Galata’daki kendi

sahnesi, Alan Kadıköy ve farklı şehirlerde turnelere

AgeSA’nın“Her Yaşta Dolu Dolu Yaşa”

Kitabı Artık Storytel’de

Her Yaşta kurumsal sosyal sorumluluk projesi ile Türkiye’de yaşlanmayla ilgili toplumsal sorunu ele

alan ilk şirket olan AgeSA, yaşlanma döneminde dolu dolu yaşamaya rehberlik edecek Her Yaşta Dolu

Dolu Yaşa kitabını Storytel iş birliği ile seslendirdi. Oyuncu Sezin Akbaşoğulları’nın seslendirdiği Her

Yaşta Dolu Dolu Yaşa kitabı, Storytel platformu üzerinden dinlenebiliyor.

14


Sınırlı Sayıdaki Marvel Studio

Black Panter Koleksiyonu

M.A.C Sayesinde sizinle

Buluşuyor.

Les Visionnaires Zamansız ve

Rafine Stiliyle

Sadece Boyner’de

Güncel

Güçlü ve kışkırtıcı tonlar

bir dudak için her şeydir!

Wakanda’lı bir savaşçının zarafetinden ve

cesaretinden ilham almak için Süper Kahraman

olmanıza gerek yok. 11 Kasım’da Türkiye’de

vizyona girecek olan Marvel Studyo’sunun

Black Panther:Wakanda Forever filminde

olmak istediğiniz karakteri bu koleksiyon

sayesinde sadece seçmeniz yeterli! Gerisi sizin

yaratıcılığına kalmış. Black Panther’in gücünü

kendinizde hissetmeniz için bu koleksiyona sahip

olmanız ve koleksiyon ile destansı anlarınızı

yaratmanız yeterli.

Doğadan ilham alan renkler ile

zamansız stil!

Yeni markalar ve stil sahibi parçalar Boyner’in

radarında olmaya devam ediyor. Şimdi de lüks

ve zamansız tasarımlarıyla şıklığı bir adım ileri

taşıyan Les Visionnaires sadece Boyner’de moda

severlerle Buluşuyor. Les Visionnaires, rafine

çizgisiyle yeni sezona iddialı bir giriş yaparak

stillere ayrıcalıklı bir dokunuş kattı.

Her güçlendirilmiş görünüm temiz ve pürüzsüz

bir cilt ile başlar. Extra Dimension Skinfinish

ikilisi Royal Challenge ve Royal Vibrancy ise

rekabetinizi gölgede bırakmanıza yardımcı

olacak.

15

Güncel


Güncel

İGART Galerisinin İlk Sergisi

“Viyadük Altındaki Rüyalar”,

Sanatseverlerle Buluştu

Dünyanın en önemli küresel aktarma merkezi olma

özelliğinin yanı sıra, evrensel sanat için de bir merkez olma

vizyonuyla yola çıkan İGA İstanbul Havalimanı, kültür ve

sanat alanında yaptığı tüm çalışmaları İGART çatısı altında

topladı. İGART kapsamında gerçekleştirilen İGART Sanat

Projeleri Yarışmaları’nın birinci fazı kapsamında finale

kalan 13 eser sanatseverle buluştu.

İGA İstanbul Havalimanı, ulaşım merkezi olmanın yanı

sıra, kültürlerin de karşılaştığı bir alan olarak; İGART Sanat

Projeleri Yarışması ile birlikte, İstanbul’un kültür ve sanatla

harmanlanmış kimliğiyle Anadolu coğrafyasının kültürel

hafızasını, farklı kültürlerle buluşturmayı amaçlıyor.

Dünyanın en büyük havalimanı ve küresel aktarma merkezi

olma özelliğinin yanı sıra, evrensel sanat için de bir merkez

olma vizyonuyla yola çıkan İGA İstanbul Havalimanı, bu

vesileyle küratörlüğünü İGART Yürütme Kurulu Üyesi

Prof. Dr. Marcus Graf ’ın yaptığı ve İGART galerinin ilk

sergisi olan “Visions Under the Viaduct | Viyadük Altındaki

Rüyalar”ı, 27 Ekim’de ziyaretçilere açtı.

Galeri mekânı, havalimanın dokusuna uygun kendine has bir

yapı olarak mimar Murat Tabanlıoğlu tarafından tasarlandı.

Galerinin ilk sergisi, İGART Sanat Projeleri Yarışmaları’nın

birinci fazı kapsamında finale kalan 13 eserin projelerinden

oluşuyor. “Visions Under the Viaduct | Viyadük Altındaki

Rüyalar”, sergisi, İGART Sanat Projeleri Yarışmasının şeffaf

ve disiplinler arası yaklaşımının bir göstergesi niteliğini de

taşıyor.

En önemli misyonlarından birisi insanları buluşturmak,

kavuşturmak ve yeni hikayelere olanak sunmak olan İGA

İstanbul Havalimanı böylece, Türk kültürünün ve sanatının

dünya vatandaşlarına tanıtılması görevini de üstlenmiş oldu.

İGART Sanat Projeleri Yarışması genç

yeteneklere fırsat sağladı…

İGART bünyesinde, 35 yaş altı Türk ve yabancı genç

sanatçı ve gruplara yönelik başlatılan 2021 Eylül ayında


duyurulan İGART Sanat Projeleri Yarışmaları serisinin

ilkine, 221 proje ile genç yetenekler katılım sağladı.

İGART Yürütme Kurulu Başkanı Hüsamettin Koçan,

İGART Yürütme Kurulu üyelerinden Deniz Odabaş,

Prof. Dr. Gülveli Kaya, Prof. Dr. Marcus Graf, Mehmet

Ali Güveli, Murat Tabanlıoğlu ve Nazlı Pektaş’ın yanı sıra

heykeltıraş Seyhun Topuz ve heykeltıraş Seçkin Pirim’in

yer aldığı jürinin değerlendirmesinin ardından öncelikle

finalistler açıklandı. Sıkı bir eleme sonrasında yarışmanın

birincisi İGA İstanbul Havalimanı’nda gerçekleşen törenle

duyuruldu ve Türkiye’de kültür sanat alanında bugüne

kadar verilen en büyük meblağ olan 1 milyon TL’lik büyük

ödül, geçtiğimiz Mart ayında “Saya’nın Sesi” adlı eserle

sahibi Betül Kotil’e takdim edildi.

“İGA İstanbul Havalimanı, evrensel

sanatın da merkezi olacak”

İGART galerisinin ilk sergisinde, İstanbul’un kültür ve

sanatla harmanlanmış kimliğiyle Anadolu coğrafyasının

kültürel hafızasını, farklı kültürlerle buluşturmayı

amaçladıklarını dile getiren İGA İstanbul Havalimanı

CEO’su Kadri Samsunlu, sanatın sınırlarının kaldırılması

için önemli bir amaç üstlendiklerini dile getirdi. Samsunlu

sözlerine şöyle sürdürdü: “İGA İstanbul Havalimanı’nı

yalnızca varılacak bir merhale değil, ziyaretçilerin bir

kez daha gelmek isteyecekleri yaşayan bir merkez haline

getirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Kültür sanat

çalışmaları da bu çalışmalarımızın en önemli ayaklarından

birini oluşturuyor. İGART Sanat Projeleri Yarışması ile

birlikte, İstanbul’umuzun kültür ve sanatla harmanlanmış

kimliğiyle Anadolu coğrafyasının kültürel hafızasını,

farklı kültürlerle buluşturmayı amaçlamıştık. Şimdiyse

bu amaç doğrultusunda “Dreams Under the Viaduct |

Viyadük Altındaki Rüyalar” ile ilk sergimizi sanatseverle

buluşturmanın heyecanı içerisindeyiz. Şu ana kadar

ülkemizin vizyon projesi olan İGA İstanbul Havalimanı’nı

tanımlarken, “Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı”

vurgusunu sık sık dile getirdiğimize şahit olmuşsunuzdur.

Bugün artık bunun yanında diyebiliyoruz ki, evrensel

sanat için de bir merkez olma vizyonuyla yola çıkan İGA

İstanbul Havalimanı, Türkiye’nin kültür ve sanatta da

dünyaya açılan kapısı olacak…”

Sergi 2023 Ocak ayı sonuna kadar İGA

İstanbul Havalimanı Dış Hatlar A-B

Knuckle’da ziyaret edilebilecek.

Güncel


Güncel

Borusan Sanat’ta Aralık Ayı

Borusan Sanat’ın sezon boyu düzenlediği tüm konserlerin

biletleri, passo.com.tr, Passo mobil uygulaması ve Passo

perakende satış noktalarından temin edilebilir.

Konserler Borusan Klasik’te

canlı yayında

Müzikseverler, BİFO’nun Zorlu PSM Turkcell

Sahnesi’nde ve Borusan Quartet’in Kadıköy Belediyesi

Süreyya Operası’nda gerçekleştirdiği tüm konserleri

Borusan Sanat’ın çevrimiçi radyosu Borusan Klasik’ten

canlı olarak dinleyebilecek.

18


BİFO’nun ortak siparişi olan

Auerbach’ın Çello Konçertosu

Türkiye’de ilk defa seslendirilecek.

21. yüzyılın viyolonsel elçisi, Louis Vuitton Vakfı’nda

kurduğu “La Classe d’Excellence de Violoncelle” ile

genç nesle birikimlerini aktaran Gautier Capuçon,

BİFO’nun konuğu olarak İstanbul’a geliyor.

BİFO’nun ortak siparişi ile yazılan ve ilk kez Ocak

ayında Münih’te seslendirilen Lera Auerbach’ın

“Diary of a Madman” başlıklı yapıtının Türkiye

prömiyeri, 8 Aralık Perşembe günü saat 20.00’de

Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde gerçekleşecek.

Cazı klasikle buluşturan

Rembrandt Trio, Borusan Müzik

Evi sahnesine gelecek.

Rembrandt Trio’nun, yakında çıkacak

albümlerinin ilk teklisi Melodie Antique,

dinleyenlere müziğin farklı dönemlerine götüren

sürükleyici bir hikâye sunuyor. Birçok farklı

müzik kültürüyle yolu kesişen Rembrandt

Trio, heyecan verici repertuvarıyla 3 Aralık

Cumartesi günü saat 21.00’de Müzik Evi

sahnesinde müzikseverlerle bir araya gelecek.

Borusan Quartet sahnesini viyolonsel

sanatçısı Camille Thomas ile

paylaşacak.

Borusan Quartet’in 2022 yılında vereceği son

konserin konuk solisti, Voice of Hope (Umudun

Sesi) albümüyle büyük beğeni toplayan, viyolonsel

sanatçısı Camille Thomas olacak. 9 Aralık Pazartesi

günü saat 20.00’de Kadıköy Belediyesi Süreyya

Operası’nda gerçekleşecek bu konser öncesinde,

Aydın Büke ve Serhan Bali keyifli sohbetleriyle

müzikseverleri karşılayacak.

34. Nova Muzak serisinde Giant

Swan, Borusan Müzik Evi’ne

geliyor

Borusan Müzik Evi ve Kod Müzik işbirliğiyle

müzik hayatımıza yeni bir soluk kazandıran

Nova Muzak serisi, serüvenine bu yıl da devam

ediyor. Son yıllarda yeraltı elektronik müzik/

tekno dünyasında canlı performanslarıyla

büyük beğeni kazanan Bristol’lü ikili Giant

Swan, 34. Nova Muzak serisi kapsamında 10

Aralık saat 21.00’de Cumartesi günü Borusan

Müzik Evi sahnesinde yer alacak.

Çağdaş teknikleriyle Kanun Piyano

İkilisi, Borusan Müzik Evi’ne konuk

olacak.

Esra Berkman ve Lilian Tonella Tüzün ikilisinin

yeni albümü New Music for Kanun and Piano,

Borusan Müzik Evi’nde müzikseverlerle buluşuyor.

Yüzyıllar önce farklı kıtalarda doğan ve kendi müzik

dünyalarının değerli temsilcileri olan piyano ve

kanun, 21. yüzyılın çağdaş teknikleriyle ele alınan

yeni müzik dilleriyle 2 Aralık Cuma günü saat

21.00’de Müzik Evi sahnesinde olacak.

Borusan Müzik Evi’nde SIFIR ile

deneyimsel müzik esintisi

Yaptığı müziği “deneyimsel” olarak

nitelendiren Zafer Aracagök, 24 Aralık

Cumartesi günü saat 21.00’de Borusan Müzik

Evi’ne geliyor. Bu konserde 2021 çıkışlı

Shoedrift ön planda olacak olsa da SIFIR,

son üç yıl içinde yayınladığı albümlerinden

seçme dekompozisyonları da müzikseverlerle

paylaşacak. Flütte Mehmet Ali Taşlı, vokalde

ise Ezgi İrem, konuk sanatçı olarak bazı

parçalarda Zafer Aracagök’e eşlik edecek.

Güncel

19


Yaşam / Cemiyet

Taylan Kümeli Beslenme ve Diyet Uzmanı

Victoria’s Secret Türkiye

Meme Kanseri’nde Beslenme Farkındalığına Dikkat

Çekmek İçin Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan

Kümeli ile Instagram Canlı Yayını Gerçekleştirdi.

Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, meme sağlığına ve erken teşhisin önemine

dikkat çekmek üzere Victoria’s Secret Türkiye, Ebru Akel’in keyifli moderatörlüğüyle,

#KontrolSeninElinde sloganıyla Instagram üzerinden Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı

Taylan Kümeli ile beslenme üzerine bir canlı yayın hayata geçirdi. Daha önce meme

kanseri ile savaşan Kümeli, kanser tedavisi gören izleyicilere “Hayat çok güzel, nefes

aldığınız her an çok değerli. Asla motivasyonunuzu kaybetmeyin.” mesajını da verdi.

20


Victoria’s Secret Türkiye, Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği iş birliğiyle hayata

geçirdiği 200 kadına mamografi desteğinin yanı sıra, 24 Ekim Pazartesi günü farkındalık

yaratmak adına başarılı sunucu Ebru Akel’in moderatörlüğünde, Sağlıklı Beslenme ve

Diyet Uzmanı Taylan Kümeli ile meme kanserinde beslenme farkındalığı üzerine bir canlı

yayın gerçekleştirdi.

Instagram canlı yayını “Meme Kanserinde Beslenme Farkındalığı” konusu üzerine

Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli ile gerçekleştirildi. Taylan Kümeli

bu sohbette; meme kanserinde beslenme alışkanlıkları, meme kanseri ile beslenmenin

ilişkisi, meme kanserinde iştah kaybı ve ne gibi besinler tüketilmeli konuları üzerinde

çok önemli noktalara değindi. En kritik noktalardan birinin bağışıklık sistemini güçlü

tutmak olduğunu belirten Kümeli, “Lif açısından zengin gıdalar yiyin, bol bol sebze ve

meyve tüketiniz. Yaban mersini, kükürtlü besinler, avokado ve somon balığını tüketmek

de bu dönemde çok önemli. Soya sosu, jambon veya turşu gibi çok tuzlu gıdaları seyrek

veya az miktarda yemelisiniz. Vücudunuzdaki mucize besinler tuzağına düşmemelisiniz.

Herkesten çeşitli öneriler gelebilir ancak siz tüketeceğiniz mucize besinleri öğrenmek için

mutlaka doktorunuza danışın.” dedi.

Meme kanseri ile mücadelesini de değinen Uzman Diyetisyen Taylan Kümeli; kendini

düzenli olarak muayene etmenin ve mamografi çektirmenin ne kadar önemli olduğunu

dile getirirken, beslenmenin yanında destekleyici aktivitelerin de öneminden bahsetti.

Kümeli, “Radyoterapi görürken yürüyüşü de hiç aksatmadım. Bütün besin gruplarını

tüketmek önemli tabi ama onları olabildiğince kontrollü tüketmeye çalıştım. Günlük

yoğurt, günlük yumurta gibi doğal yiyecekler tüketmeye dikkat ettim.” dedi. Duygusal

anların da yaşandığı canlı yayında Taylan Kümeli, “Hayat çok güzel, nefes aldığınız her an

çok değerli. Asla motivasyonunuzu kaybetmeyin.” diyerek yayından ayrıldı.

Canlı yayını @victoriassecretturkiye Instagram ve YouTube hesabından

hemen izleyebilirsiniz.

Yaşam / Cemiyet

Siz de ailenizle ve sevdiklerinizle bu canlı yayınları paylaşarak, meme sağlığı farkındalık

hareketinde bize katılabilirsiniz. Unutmayın, erken teşhis ve tedavi hayat kurtarır.

#KontrolSeninElinde

21


M•A•C COLOUR EXCESS JEL EYELINER SANAT VE

TEKNİĞİ ŞİMDİ MÜKEMMEL TAŞLARDAN İLHAM ALAN 8

YENİ RENKTE BİRLEŞTİRİYOR!

Color Excess Jel Eyeliner, her koşulda iddialı

görünümünü koruyan formülü ve cesur

renkleri ile yeniden karşımızda! Bu sonbahar,

birbirinden etkileyici sekiz yeni ton ile geliyor.

Global Senior Artist Dominic Skinner “Eyeliner

bu yılın en baskın trendlerinden biri. Bu

büyüleyici ürün hayatımızın her yerinde!” diyor

ve ekliyor: “İster tek renkli, ister çok renkli bir

başyapıt olsun, eyeliner pek çok kişiye özgüven

veriyor. M•A•C Colour Excess Jel Eyeliner’ın

birbirinden çeşitli tonları, M•A•C severlere

benzersiz tarzlarını yansıtmaları konusunda

özgürlük sağlayacak.”

Bu eyeliner, zengin formüllü jel yapısıyla kolay

bir kullanım sunuyor. Suya dayanıklı formülü

bulaşmadan ve akmadan gününüzü istediğiniz

gibi geçirmenize izin verirken; kirpik diplerinde

12 saat, göz kapaklarında 24 saatin üzerinde

kalıcılık sağlıyor.

Skinner, “Bu eyeliner, gideceğiniz partiler için

mükemmel bir arkadaştır” diyor ve ekliyor

“Yoğun rengi, gün boyu senin kadar canlı kalır.

Sorunsuz, dağılmayan, mükemmel bir makyaj

deneyimi sağlar. ”



Yaşam / Güzellik

M•A•C POWDER KISS VELVET BLUR SLIM STICK’IN

SONBAHAR İÇİN ÖZEL OLARAK TASARLANAN

YENİ 12 RENGİNİ DENEYİMLEYİN

Devoted To Chili

All-Star Anise

Wild Rebel

Love Clove

Dubonnet Buzz

Rose Mary

Dudaklarınızı ikonik Powder Kiss

ailesinin yeni üyeleriyle şımartın!

Powder Kiss Velvet Blur’un sonbahar için tasarlanan sütlü tonları, güçlü kırmızıları, dut ve kehribarın kadifemsi

tonlarını içeren 12 yeni rengiyle tanışın.

APAC M • A • C Eğitim Direktörü Regan Rabanal “Tek bir sürüşte nem sağlarken, muskat renginden şarap

kırmızısına uzanan tonlarıyla havanızı değiştirecek” diyor.

Daha keskin, daha saf, daha güçlü örtücülük gücü olan pigment seviyesiyle yeni Powder Kiss üyeleri,

kadife yumuşaklığında 12 saat kalıcılığı, yeni trend ve cesur renklerle birlikte ağırlık yapmayan formülüyle

buluşturuyor. Ve Powder Kiss hayranlarına imrendikleri ekstra örtücülüğü getiriyor.

Örtücü ve canlı: İpeksi, yumuşak

formülü ile mat bir bitiş sunan Powder

Kiss ailesinin yeni üyeleri, daha güçlü

kadife yapısıyla dudakları anında

nemlendirerek tam kapatılıcılık sağlar.

Ne kadar çok Powder Kiss uygulaması

yapılırsa, dudaklarınız o kadar yumuşak

ve pürüzsüz olur.

M•A•C İngiltere ve İrlanda’dan Carly

Utting, “Dudak şekillendirme trendleri,

keskin ve ince işçilikli hatlardan

eforsuz dokunuşlarla renklenmiş bir

dudak görünümüne doğru kayıyor. Bu

görünümü sağlayacak ürün ise Powder

Kiss Velvet Blur Slim Stick.” diyor.

24



M.A.C’in Yılbaşı Koleksiyonu sayesinde girdiğin

her partinin tek yıldızı sen olacaksın!



Editörün Seçkileri

Işıltısından

Ödün Vermeyenler

Simler, kristal detayları... En sade kıyafetinizi bile parlatacak

birbirinden parıltılı parçalara göz atalım.

Helen Storey

$1,453.98

Santa Brands

$537

AREA

$795

ALEXANDER WANG

$695

AREA

Kristal Korse

$1,295

MIU MIU

24.000 TL

PANDORA

1.739,00 TL

BALENCIAGA

30.450,00 TL


LÜKSün

En Yeni Tanımı

Zenginleştirilmiş içeriği ve Makyaj Sanatçıları tarafından seçilen

renkleriyle Yeni Luxe Lipstick’leri keşfedin.




HO-

MA-

GE

TO

HU-

MA-

NİTY

Yaşam / Moda

32


‘‘

Arzu Kaprol’dan

İnsanlığa Adanan Bir Koleksiyon

Yaşam / Cemiyet

“İnsanlığa saygı” mottosuyla yaratılan “Homage To

Humanity” koleksiyonu Antarktika’nın buzulları ve

Kars’ın büyüleyici doğa ve mimarisinden ilham aldı.

Sürdürülebilir kumaşlar, sadece kolajenden

yapılan tshirtler, eşsiz tasarım dokunuşu ve kumaş

teknolojileri yine bir Arzu Kaprol koleksiyonunda

hayat buldu.

“Sürdürülebilir bir dünya prensibini yaratmak ve

insanlığı sağlıklı gelecek nesillere taşıyabilmek için,

düşünce yollarımızı sürdürülebilir hale getirmek

önemli olandır” diyen Kaprol, geleceğin modasını

yaratmaya devam ediyor.

İnsan İnovasyon Tasarımcısı Arzu Kaprol, “Homage

To Humanity/ İnsanlığa Saygı” koleksiyonunun

kalbinde, gerçekleştirdiği seyahatlerin olduğunu

sözlerine eklerken tasarımların yaratılış mottosunun

“insanlığa saygı” olduğunun bir kez daha altını çizdi.

Fotoğraflardan desenlere

dönüşen bir yolculuk

Kendi içinde döngüsel tasarım sistemi olarak tasarlanan, ilhamını büyülü kıta Antarktika’dan alan koleksiyonda,

desenler bu buzullarda çekilen fotoğraflardan yaratıldı. Anadolu’dan Antarktika’ya uzanan seyahatler zincirinin

bir yansıması olan koleksiyon, Kars’ta buzların üzerinde koşan atların, kutupta yaşayan penguenlerin eşsiz

renklerinin gizli izlerini gardıroplara ve bedenlerimize taşıyor.

Gelecek için Moda,

Moda için Gelecek

Türkiye ve dünyada sürdürülebilir moda alanında gerçekleştirdiği projelerle sıkça adından söz ettiren Arzu

Kaprol’un “Homage to Humanity/ İnsanlığa Saygı” isimli koleksiyonunda sadece “iyi” kumaş kullanımları

dikkat çekiyor. Yün, ipek, vegan ipek, deri ve pamuk ile teknolojik kumaşların birlikte kullanıldığı koleksiyon,

moda severleri eşsiz buzul mavilerinden, penguenlerin turuncu gagalarına uzanan dinamik bir renk ve form

yolculuğuna davet ediyor.

Uzun ömürlü tasarımlar ile

sürdürülebilir bir moda anlayışı

Koleksiyonda yer alan tasarımlar, değerli ve sürdürülebilir kumaş kullanımlarının yanı sıra fonksiyonel

kullanım opsiyonlarıyla da kıyafetlerin uzun ömürlü olmasına destek oluyor. Farklı parçaların birlikte

kullanılmasıyla alternatif tasarım opsiyonları sunan etek, gömlek ve sweatshirtler sadece günün her saatini

değil yaşamın da her anını kapsıyor. Koleksiyonda rahatlığın ön planda tutulduğu sweathirt ve trikolar, özel

kuplarıyla rahatlık ve şıklığı beraber sunan pantolonlar ve tulumlar dikkat çekiyor.

33



HO-

MA-

GE

TO

HU-

MA-

NİTY


Yaşam / Moda

HO-

MA-

GE

TO

HU-

MA-

NİTY

36


Yaşam / Moda

37


Yaşam / Moda

Levi’s®’ın

“Daha iyisini Al

Uzun Süre Giy”

Kampanyasınının

Lansmanı Hayata

Geçiyor

Levi’s® modayı daha

sürdürülebilir hale

getirmek ve ürünlerin

ömrünü uzatmaya yönelik

misyonunu yansıtan “Daha

İyisini Al Uzun Süre Giy”

kampanyasının bir sonraki

aşamasını hayata geçirdi.

Kampanya, jeanleri geçici

sezonlar yerine uzun yıllar

boyunca severek giyilmesi

misyonuna hizmet eden

çalışmaları destekliyor.

38


“Kampanya, Levi’s® mirasına ve kalıcılığına değinerek geniş bir küresel kitleye hitap ediyor.

Bir çift Levi’s® jean güzel “yaş alıyor”, birkaç ufak değişiklikle nesilden nesile aktarılıyor.

Yıl ne olursa olsun zamansız, fonksiyonel ve modaya uygunluğunu koruyor. Bu mesaj, daha

sürdürülebilir bir geleceğe nasıl katkıda bulunabileceğimizi düşündüğümüz günümüzde her

zamankinden daha amacına uygun bir hale bürünüyor.”

Yaşam / Moda

Karen Riley-Grant Global Pazarlama Yöneticisi

39


Yaşam / Moda

40


Yaşam / Moda


Yaşam / Moda

İklim

tüketim

toplum

Daha iyisini Al Uzun Süre Giy” kampanyası hem bir

çağrı hem de bir vaat niteliği taşıyor. Tüketicilerin

satın alma kararları konusunda daha bilinçli

olmaları ve giysileri gelecek nesillere aktarmadan önce sık

giymenin, yeniden kullanmanın ve mümkün olduğunca

uzun süre gardıropta tutmanın yollarını aramaları için bir

vizyon geliştiriyor. Levi’s® doğal kaynakları korumak, daha

sürdürülebilir olmak için tasarım ve üretim platformlarında

yenilik yapmak, döngüsel ürün ve uygulamalarla doğru

ilerlemek için pek çok alanda çalışmalarına devam etmenin

sözünü veriyor.

İklim, tüketim ve toplum, sürdürülebilirlik hareketinin

merkezinde yer alıyor. Levi’s® bu vizyonu desteklemek

adına; su tüketimini azaltan pamuklu kenevir ve

organik pamuk gibi materyallere yatırım; denimde öncü

Water<Less® üretimi; ikinci el ürün satış platformu

SecondHand lansmanı; giysilerin onarılması ve yeniden

kullanılması için mağaza içi terzi desteği gibi işlere imza

atıyor. Daha da önemlisi, Levi’s® daha geniş çaplı değişimi

etkilemek için öğrenimlerini ve araçlarını açık kaynak

haline getiriyor. Bugün Levi’s®, endüstrinin daha döngüsel

bir modele geçmesine yardımcı olmak için Fashion for

Good ve Ellen MacArthur Foundation gibi ortaklar ve

liderlerle birlikte çalışıyor. Levi’s® Ar-Ge laboratuvarı

WellThread®, sürekli olarak kıyafetlerin ekolojik ayak izini

azaltabilecek yeni radikal yollar arıyor.

Tedarik zincirlerini yeniden yapılandırmak zaman alıyor

ancak karbon ayak izi konusunda endişeli ve bizim kadar

deney yapmaktan heyecan duyan ortaklarla bir araya

geldik. Bu iş birlikleri, ürünlerimizin yapım aşamasında

daha fazla sirkülasyon sunmamızı sağladı.” - Paul Dillinger,

Başkan Yardımcısı, Global Ürün İnovasyonu Başkanı.

42

Levi’s®, misyonunu geliştirmek için geçen yılın

lansmanından bu yana kampanyanın ayrılmaz bir parçası

olan ve sürdürülebilirlik konusundaki yeni nesil sesleri

temsil eden ortakları ve değişim yaratan Xiye Bastida,

Melati Wijsen ve Emma Chamberlain’in hikayelerini de

sunacak.


Levi’s

Yaşam / Moda

43


adL Night Zoom x Mert Aslan

Song of the Rose Koleksiyonuna

Özel Defile

Song of the Rose

44


45


Yaşam / Moda

Song of the Rose

SONBAHAR KIŞ 22-23

Türkiye’nin kadın modasında öncü markası adL, yeni adL Night Zoom x Mert Aslan Sonbahar Kış 22 – 23

koleksiyonunu Çırağan Sarayı’nda özel bir defileyle tanıttı. Ünlü stil danışmanı Mert Aslan’ın hazırladığı

yeni adL Night Zoom x Mert Aslan Sonbahar Kış 22 – 23 koleksiyonu “Song of the Rose”un bu özel daveti

Zehra Işık ve Mert Aslan ev sahipliğinde gerçekleşti.

46


A

dL Night Zoom x Mert Aslan Sonbahar Kış 22 –

23 “Song of the Rose” koleksiyonunda, adL’nin

renkli ve feminen kadını, Mert Aslan’ın zamansız

şıklığıyla buluşuyor. adL Night Zoom x Mert Aslan:

Song of the Rose koleksiyonu aynı ismi gibi asaletin

ve güzelliğin daimî temsilcisi olan gülün romantik ve

iddialı cazibesini ortaya koyuyor. Geçmişten bu yana

modanın en güzel zamanlarını günümüze taşıyan bu

koleksiyon şıklığı tüm güne yayıyor. Jakar kumaşların

altın yansımalarla kendini gösterdiği tasarımlar tüm

asaleti ve gücüyle ilgi uyandırıyor. Trikolar, poplinler

ve denimlerde aksesuar olarak kullanılan kristaller

tasarımlara adeta birer mücevher etkisi veriyor.

Kadife ve taftaların ihtişamları koleksiyona güç

katanlar arasında yer alıyor. Siyah bukletler kadar

fuşyaların ve kırmızıların da dikkat çektiği adL Night

Zoom x Mert Aslan Sonbahar Kış 22 – 23 “Song of the

Rose” koleksiyonunda altın rengi düğmelerin çarpıcı

güzelliği hayranlık uyandırıyor. Satenle çarpıcı bir

buluşma gerçekleştiren puantiyeler tüm cazibesiyle

mevsimin kasvetli ruh haline meydan okuyor. Kırmızı

ve fuşya tonlarıyla renklenen ve çarpıcı görünümler

sergileyen koleksiyon, leopar ve kaplan desenleriyle

de gövde gösterisinde bulunuyor. Beklenmedik payet

dokunuşları koleksiyona yıldızların ışıltısını katıyor.

Yaşam / Moda

47


Yaşam / Moda

Mert Aslan | Pınar Altuğ Atacan

Çırağan Sarayı’nın görkemli ambiyansında gerçekleşen adL Night Zoom x Mert Aslan Sonbahar Kış

22 – 23 “Song of the Rose” defilesinde koleksiyondan 40 look sergilendi. İlk defa bu davette görücüye

çıkan koleksiyonu yakından inceleyen davetliler beğendikleri parçaları satın aldılar. Gülün iddialı

romantizminden esinlenen adL Night Zoom x Mert Aslan Sonbahar Kış 22 – 23 “Song of the Rose”

koleksiyonu davetine Feryal Gülman, Nükhet Duru, Buket Taşdelen, Işıl Reçber, Pınar Altuğ Atacan,

Edvina Sponza, Esra İnceefe, Mihre Mutlu, Arzu Kunt, Bahar Şer, Ece Vahapoğlu, Müge Tezman

Sırmabıyık, Yasemin Öğün, Sibel Karakaşlı gibi isimler katıldı.

48


49


‘CREATIVE YOU’

‘CREATIVE YOU’

‘CREATIVE YOU’

‘CREATIVE YOU’

KNITSS SONBAHAR-KIŞ 2022

_

2023 KOLEKSİYONU

‘CREATIVE YOU’ İLE İÇİNİZDEKİ YARATICI KADINI

ORTAYA ÇIKARIN

Yaşam /Moda

Çağdaş triko markası KNITSS’in Sonbahar-Kış 2022/23 koleksiyonu ‘Creative You’ heyecan verici ve dinamik

tasarım yaklaşımı ve sürdürülebilirlik felsefesi ile modern ve doğaya duyarlı kadınlara hitap ediyor.

İçinizdeki yaratıcılığı ortaya çıkarmak ve kendi stilinizi yaratmanız için tasarlanan koleksiyon, çağdaş

sanatın ilham verici dünyasından aldığı ilham ile günün her anında giyilebilecek konfor odaklı parçalar ile

kadınların iç dünyasının zenginliğini yansıtıyor.

50



Yaşam /Moda

Kadının her alanda aktif olan yaratıcı

dünyası sezonun çıkış noktası olan

kreatif ruhun doğal bir yansıması

olarak karşımıza çıkıyor. Koleksiyon

yeşilden maviye, sarıdan toprak

tonlarına kadar uzanan geniş bir renk skalasına

sahip. Doğadan esinlenilen desenler, sürpriz renk

kombinasyonları, el işçiliği detayları ve farklı

dokuları ile trikoya zengin bir seçki sunan KNITSS

tasarımları her sezon olduğu gibi bu sezonda da

şıklığı konforla buluşturuyor.

‘CREATIVE

YOU’

Zamansız ve çağdaş stilleri KNITSS kadınları

ile buluşturan ‘Creative You’ koleksiyonunda;

tweed dokular, animalier desenler, klasik

kış desenlerinin modern yorumları ve KNITSS’in

olmazsa olmazı örgü oyunları çağla yeşili, krem,

hardal orkide pembesi, koyu kahve ve cobalt mavi gibi

renklerle buluşuyor. Extrafine merino, merino-tencel

karışımlar, %100 kaşmir ve kaşmir karışımlar, organik

koton merino dokular, oversize hırkalar, geniş kombin

seçeneği sunan farklı kesimlerde pantolonlar, triko

ceketler, rahatlığın ön planda olduğu çeşitli formlarda

triko üstlerle birleşiyor.

52


Yaşam /Moda

Çevreye duyarlı, doğal kaynakların korunmasını

önemseyen KNITSS, yaşanabilir bir gelecek için,

tasarımdan üretime tüm süreçlerinde “Sustain

the Fashion/Modayı Sürdür” felsefesini benimsiyor.

Koleksiyon Global Organic Textile Standard (GOTS), FSC,

Ecovero, Global Recycled Standart (GRS) gibi önemli

sertifikaları ve global ölçekte kabul gören sürdürülebilirlik

yöntemleriyle üretilmesiyle de dikkat çekiyor. Bugün,

KNITSS koleksiyonlarının %70’ten fazlası ekolojik sertifikalı

malzemelerden üretilmiş ürünlerden oluşuyor. KNITSS, 2025

itibarıyla koleksiyonlarının tamamını %100 sürdürülebilir

kaynaklardan elde edilen materyallerle hazırlamayı hedefliyor.

KNITSS tasarımları, markanın İstanbul Akmerkez, Nişantaşı Abdi

İpekçi Caddesi, Emaar, Ankara Armada, Bodrum Midtown mağazaları

ve Mandarin Oriental Bosphorus butiğinde misafirlerini bekliyor.

Dilerseniz yenilenen www.knitss.com online alışveriş sitesinden de evinizin,

ofisinizin konforunda KNITSS ürünlerine ulaşabilirsiniz.

53


Yeniliklere

Açılan Bir Yıl

Yılın en heyecan dolu dönemi yaklaşırken sevdiklerinizi özel hissettirecek tatlı

sürprizler ve eşsiz hediye seçenekleri, Beymen’in hediye dünyasında sizleri

bekliyor.

199TL

Chiara

Alessi

Beymen, yeni yılın getirdiği güzelliklerden, hayattan alınan ince zevklerden

ve tatlı süprizlerden ilham alarak ‘‘Happy Taste Year’’ kampanyasıyla 2023’ü

karşıladı. Beymen’in Ayrıcalıklarla dolu hediye dünyası ile sevdiklerinizi

değerli hissettirecek, birbirinden benzersiz hediye seçenekleri ile tanışın.

Beymen Home

7.999TL

599TL

Pip Studio

Beymen Home

3.366TL

Lucky Art

Beymen Home

Yaşam / Dekorasyon

1749TL

Beymen Home

899TL

Beymen Home

829TL

Beymen

54


Beymen Home

2.499TL

Beymen Home

449TL

Beymen Home

679TL

Yaşam / Dekorasyon

3.366TL

Lucky Art

Beymen Home

3.049TL

Dolce Gabbana

Beymen Home

699TL

55


Yaşam / Dekorasyon

56


Yaşam / Dekorasyon

VEGANLAR İÇİN EV DEKORASYONU

İç Mimar / Öznür Seven

57


Yaşam / Dekorasyon

Yemek ve moda derken şimdi de dekorasyon stilleri rotasını çevreye duyarlı, doğadan alınanı doğaya iade

eden doku ve malzemelere çeviriyor.

Çevre bilinci ve dünyaya sahip çıkma isteği önce yediklerimiz, sonra giydiklerimiz için doğa dostu

seçimler yapmaya yöneltiyor. Şimdi ise oklar yaşam alanlarına çevrilmiş durumda.

Sıkı vejetaryen olarak da bilinen veganlar, hayvan kullanımı yoluyla elde edilen gıdaları, giyecek ve diğer

tüm yan ürünleri kullanmayı reddeden bir yaşam biçimini benimsiyor. Bu yüzden de evlerinde deri, süet

ve yün gibi hayvansal kökenli hiçbir şeye yer vermiyorlar.

Eğer, tam bir veganlık olmasa bile, kendinizi bu yaşam biçimine yakın hissediyorsanız evinizi yeniden

dekore ederken mobilyadan tekstile hangi malzemeleri bulabileceğinizi ve daha bilinçli bir alışverişin

ipuçlarını sizlere özetleyeceğim.

Temel olarak iki tür veganlıktan bahsetmemiz mümkün;

etik veganlık ve çevreci veganlık

Etik Veganlık: Hayvanların da insanlarla aynı değere sahip olduğunu savunur.

Bu anlayış, türleri ayıran düşünce tarzına karşı çıkan bir bakış açısına sahiptir. Bunu basit şekilde şöyle açıklayabiliriz:

Kedi ve köpekleri evimizde, bahçelerimizde beslerken, inek ve koyunları kesmek, atları yarıştırmak, fare ve tavşanları

denek olarak kullanmak da hayvanlara karşı ayrımcı bir anlayış anlamına gelir. Bu bakış açısına sahip insanlar, her

türden hayvan sömürüsüne karşı çıkarlar. Tüm canlıların eşit düzeyde yaşam hakları olduğuna inanır ve bunu savunur.

Çevreci Veganlık: Meseleye daha endüstriyel bir bakış açısıyla yaklaşır.

Bu anlayış hayvan endüstrisine karşı çıkmanın yanı sıra devam eden çevre katliamına da dikkat çeker. 2010 yılında

Birleşmiş Milletler Çevre Programı, nüfus artışı tahmin edilen grafikte ilerlerse 2050’de dünyanın 9 milyar nüfusa sahip

olacağını açıkladı. Bu da demek oluyor ki açlık ve iklim değişikliğinden dünyayı korumak için hayvansal ürünlerden

ayrıştırılan bir diyete geçmenin şart olduğu.

Aslında her iki vegan yaklaşımında dikkat çekmeye çalıştığı

asıl konu aynıdır.

Bahsettiğimiz bu iki vegan yaklaşım temel bir ayrımı

gösteriyor gibi görünüyor. Aslına bakılırsa kendi içlerinde

ortak noktaları da mevcut. Ortak paydaları ise hayvan

endüstrisini birtakım sebeplerden dolayı reddetmektir.

Bu sebepleri hem çevresel nedenlerle, hem aşırı üretim

ve tüketim karşıtı bir yaklaşımla hem de hayvanlara

uygulanan katliama karşı duran bir tavırla açıklayabiliriz.

Veganlar sadece beslenme alışkanlıklarını değiştirmezler.

Beslenmenin yanında hayvanların sömürüldüğü ve

katledildiği her endüstrinin ürünlerinden uzak durmaya

gayret ederler. Hayvanlar üzerinde deneyler yapan

58

kozmetik ürünlerini ve ilaçları kullanmazlar. Deri ürün

ve mobilya kullanmamak ve ipek, yün gibi malzemelerle

yapılan ürünleri kullanmayı reddetmek veganlar için

önem arz eder. Bu sebeple veganlar yaşam alanlarını

dekore ederken de kullanılan malzemede hayvanlara

herhangi bir zarar verilmediğinden emin oldukları

ürünleri tercih ederler.


59

Yaşam / Dekorasyon


Yaşam / Dekorasyon

Neden Vegan

Dostu Bir Ev?

60


KIR EVİ, İSKANDİNAV VE AKDENİZ

STİLLERİNDEN İLHAM ALIN

Yaşam / Dekorasyon

Vegan dekorasyon stiline yavaşça bir geçiş yapmak istiyorsanız başrolünde organik ve doğal

malzemelerin, geri dönüşümlü mobilyaların bulunduğu kır evi, İskandinav ve Akdenizli gibi

stillerden ilham alabilirsiniz. vegan stil ile yaşam tarzınızı evinize de yansıtabilirsiniz. Evler hayata

bakışımızın ve yaşam felsefemizin birer uzantısı.

Neden Vegan Dostu Bir Ev?

Vegan beslenme aslında veganizm açısından

yeterli bir uygulama değil. Bu endüstriden kopuş,

hayvan endüstrisini ve sömürüsünü reddediş

yalnızca bitkisel beslenmeyle çözülebilen bir

mesele değil. Hatta bitkisel beslenme dahilinde

de yine hayvanları ve insanları dolaylı yollarla

negatif etkileyen uluslararası tarım endüstrisini

dahi sorgulayıcı bir yaklaşım mümkün. Olası

en ideal çözüm mümkün mertebe yerel üretim

ve tüketim, organik tarım arayışına girmek.

Günümüz dünyasında bunun, en azından

şehirlerde yaşayanlar için neredeyse imkansız

olduğunu söylersek abartmış olmayız. Ancak

yine de bireysel çabalarla bireysel olarak vegan

bir yaşam biçimi ve ev yaratmak da imkansız

değil. Eğer bir bahçeniz varsa kendinize yetecek

kadar sebze ve belki meyve üretmeniz, yerel

üreticiler mevcutsa tahıl, baklagil gibi ihtiyaçları

da onlardan gidermeye çalışmak bu iş için

önemli. Ne yazık ki bunlar şehir yaşamında lüks,

ancak yine de balkonunuzda ya da mutfağınızda

bir takım ot ve sebzeleri yetiştirerek ufak çapta bu

yaklaşımı yaşatmak da imkan dahilinde.

Yine şehir dışında, taşrada veya kırda bir ev

sahibi olacaksanız geleneksel konutları incelemek

bize vegan evler konusunda ipucu verebilir. Yerel

malzeme ve tekniklerle bir ev inşa etmek çok

radikal ve belki de zor bir proje ama vegan dostu

bir ev için belki de temel başlangıç noktası da

bu. Örneğin bir bölgede taş çıkıyorsa taş, ağaç

bolsa ahşap, sazlıksa saz evler dünya çapında

binyıllardır yapılageliyor. Sermaye globalleştikçe

ve yerellikler yok oldukça daha çok malzeme

daha çok insan ve hayvana dolaylı ya da dolaysız

zararlar vererek üretiliyor, daha sonra da

taşınıyor. Veganlığa ve vegan dostu bir eve belki

de biraz da bu açıdan yaklaşmakta fayda var.

61


VEGAN DOSTU BİR EVE SAHİP OLMAK

İÇİN NE YAPMALI?

İpek kırlentlerden uzak durun

İpek dokumalar son derece parlak, narin veya çekici gözükse de

ne yazık ki vegan dostu bir ev için uygun değiller. İpek böceği

kozasından elde edilen ipek hayvansal bir liftir ve vegan tercihler

pamuk, keten, jüt ve kenevir gibi bitkisel lifler olmalıdır. Üretim

ve tüketiminin insan ve hayvan sağlığına etki etmediği yapay lif ve

dokumalar da tercih edilebilir.

Hayvan yünü ve kürkünden

yapılma halı ve kilimlere son

Halı ve kilimlerinizi seçerken de bitkisel dokumaları tercih

edebilirsiniz. Eğer vegan dostu bir ev istiyorsanız örneğin koyun

yününden yapılmış yumuşak halılardan vazgeçmeniz gerekiyor.

Postlardan bahsetmek bile zaten abesle iştigal. Bunlar yerine

yapay, uzun tüylü halı ve kilimleri kullanabileceğiniz gibi Refound

Carpet tasarımı bu kilimler gibi seçenekler de mevcut. Bu firma

Anadolu’dan eski kenevir dokumaları toplayıp yeniden boyayarak

satışa sunuyor. Ayrıca eski halıları da patchwprk olarak bilreştirip

satışa sunan bir çok firma mevcut. Bu tip geri dönüşüme

girmiş ürünler hayvansal liflerle dokunmuş dahi de olsa yeni

üretilmedikleri ve geri dönüşümle hayata kazandırıldıkları için

birçok veganın etik ve ideolojik sınırlarını aşmayacaktır.

Deri kanepelere alternatif: Suni

deri ve pamuklu döşemeler

Yaşam / Dekorasyon

62

Deri koltuklar özellikle iddialı tasarım ve konfor meraklılarının

tercihi ancak lükse ve konfora düşkün olsanız da vegan bir yaşam

biçimini tercih edebilirsiniz. Bu durumda kanepeniz için pamuklu

dokumaları öneriyoruz. İster buradaki gibi aynı zamanda

geleneksel dokumaların kullanıldığı rengarenk bir kanepe ya da

daha modern çizgilere sahip, yalın pamuklu bir kanepeyi tercih

edin; her durumda deriden kaçının. Suni deriyse görsel olrak sizi

tatmin edebilir ama yine de görsel olarak deri etkisini verdiği için

bundan hoşlanmayacak veganlar çıkabilir.


Kaz tüyü yastık ve yorganlar mı? Olacak iş değil!

Yatak, yastık ve yorganlar hayvansal ürünlerin sıkça karşımıza çıkabildiği ürünler. Vegan dostu bir evde

bunlara da dikkat etmek gerekiyor. Artık yataklarda yün kullanımı pek kalmadığı için çoğu veganlara

uygun. Ancak kuş ve kaz tüyüne yastık ve yorganlarda hala rastlıyoruz. Pamuklu ya da yeni nesil yastık

yorgan malzemelerini tercih etmek bu yaklaşımın olmazsa olmazlarından. Öte yandanörneğin yün

battaniyelerden de kaçınmak gerektiğini söylemekte fayda var.

Mum alırken bile tetikte olmalısınız

Vegan dostu bir ev sahibi olmak kolay değil. Evinizi için alacağınız en ufak şeyi araştırmanız gerekebilir. Bunlara

mumlar da dahil. Evinize aksesuar olarak alacağınız mumun balmumu ya da başka hayvansal ürün içermediğinden

emin olmalısınız. Mum gibi pek çok ürün de aklınıza gelmeyecek hayvansal içeriğe sahip olabilir. Buna besinlerden

de şöyle örnek verebiliriz: Veganlar pek

çok paketli ürünü de yemezler çünkü içeriklerinde gıda endüstrisinde yaygın olarak kullanılan peynir altı suyu tozu

mevcuttur. O yüzden vegan bir yaşam kolay değildir, emek vermek gerekir. Dolayısıyla vegan ya da vegan dostu bir

ev için de sorgulayıcı ve araştırmacı olmanız gerektiğini unutmayın.

63

Yaşam / Dekorasyon


Yaşam / Dekorasyon

Vegan Dostu

Dekorasyon

CHARYA MAISON

Basil Mint Doğal ve Vegan

Mum

490,00 TL

VIVENSE

2.071 TL

PIP STUDIO

1.199,00 TL

VIVENSE

499 TL

RÖNNINGE

1.399TL

64

VIVENSE

299 TL


Yaşam / Dekorasyon

LAMEDORE

499 TL

VIVENSE

2.279 TL

DUNELM

£130

VIVENSE

4.750 TL

PIP STUDIO

449,00 TL

65


Bella Maison’dan

Yemek Takımlarına Porselen Dokunuşu

Yaşam / Dekorasyon

Bella Maison tarafından “güzel ev” konseptine yeni bir soluk getirmek için tasarlanan

Roby, Ocaliptus ve Mandala porselen yemek takımları, anlamları ve duygularıyla sofralara

yeni bir soluk getiriyor. Stippen sanatının eşlik ettiği Roby Porselen Yemek Takımı,

doğal ferahlığını desenleriyle hissettiren Ocaliptus Porselen Yemek Takımı ve sofraların

yeni enerji kaynağı olacak Mandala Porselen Yemek Takımı ile sofralara Bella Maison

dokunuşu hakim oluyor.

66


Yaşam / Dekorasyon

NOKTALAMA

SANATI: STİPPEN

Farklı tasarımlarıyla sofraların trendlerini belirleyen Bella Maison; Roby, Ocaliptus ve

Mandala porselen yemek takımları ile enerji dolu sofraların kapılarını açacak. Noktalama

sanatı stippen ile hayat bulan Roby Porselen Yemek Takımı’nın geleneksel dokunuşları

en güzel yemeklere eşlik edecek. Okaliptüsün sakinleştirici etkisinden ilhamla tasarlanan

Ocaliptus Porselen Yemek Takımı doğanın tüm tonlarını masalara taşıyacak. Enerjiyi

tutan kap olarak bilinen mandala figürlerinin resmedildiği Mandala Porselen Yemek

Takımı ise etnik desenleri ile sofraların enerjisini yükseltecek.

67


Yaşam / Dekorasyon

Renkleriyle geleneksel sofralarda geçmişe

yolculuğa çıkaracak

Stippen sanatının Bella Maison ustalığıyla işlendiği 18 parçalık 6 kişilik Roby Porselen Yemek Takımı

renkleriyle geleneksel sofralarda geçmişe yolculuğa çıkaracak. Porselen üzeri el boyama tabaklardan

ilham alınarak tasarlanan, desenleri ve renkleriyle her yemekte ayrı bir hikaye anlatacak. Geleneksel

renk ve dokunuşlarıyla her zevkin beklentisine cevap olacak. New bohemian tarzı ise servis tabağı,

yemek tabağı ve çorba kâsesinde farklı işlenen ton ve desenlerde gizli. Dijital baskı tekniği ile her

sette ayrı bir dönemi yaşatacak şekilde işlenen stippen sanatı, rölyefli görüntüsü ve reaktif baskıyla el

boyamasını aratmayacak. Yuvarlak ve kabartmalı zıt renkler ile kombinlenen, kenarları kırılmaya karşı

güçlendirilen yemek takımı yüzde 100 porselen yapısıyla sofraların vazgeçilmezi olacak.

Okaliptüsün sakinleştirici etkisini

sofralara taşıyacak

Bella Maison’un en sevilen figürlerinden olan okaliptüs desenlerinin resmedildiği Ocaliptus Porselen

Yemek Takımı, okaliptüsün sakinleştirici etkisini sofralara taşıyacak. Yemek takımı ile yeşilin en sakin

tonlarından olan mint yeşilinin sükuneti, duruluğu ve zarafeti yemeklere eşlik edecek. Okaliptüs dalları

ve çiçekleri yemeklerin sunumunu tamamlarken, ferahlık hissi masaları dolduracak. Servis , pasta , yemek

tabağı ve çorba kâsesinde ayrı formlarda kullanılan okaliptüs desenleri, yemeklere görsel bir dokunuş

katacak.

Sofralara yeni bir etnik ritim kazandıracak

Bella Maison’un farklı kültürlerden ilhamla sofralarla buluşturduğu Mandala Porselen Yemek Takımı

dilekleri gerçeğe dönüştürecek yeni bir enerji kaynağı olacak. Hindistan’ın yanı sıra birçok Uzak Doğu

ülkesinde metafiziksel anlamların yüklendiği yemek takımı, kırılmaya karşı güçlendirilmiş yapılarıyla

uzun süre sofraların vazgeçilmezi olacak. Servis, yemek, pasta tabağı ve çorba kâsesinde farklı

uygulanan mandala desenleriyle sofralara yeni bir etnik ritim kazandıracak. Yeşil ve bej olmak üzere iki

farklı renk seçeneğinin bulunduğu takım, farklı yemek denemeleri için ilham olacak. Mandala Porselen

Yemek Takımı’na 2, 4 ya da 6 kişilik seçeneklerle sahip olabilirsiniz.

68


Yaşam / Röportaj

Fotoğraf ve Artist

Röportaj | Sema Özevin

69


Yaşam / Röportaj

Sema Özevin 1996’dan bu yana fotoğraf ve video

alanında uluslararası düzeyde kabul görmüş eserler

vermektedir. Sanatçı; kurmaca, deneysel, figüratif ve

soyut stillerde zaman, mekan ve uzam düzleminde ürettiği

Choronotope serisi, Womans Aura, Kinestetik, Kozmoz,

Koza, Paradoksal Döngü, Espas, Paralel Evren, Ouroboros

Sonsuz Döngü projelerini gerçekleştirdi. Çalışmalarında

soyut zaman ile somut mekanı birleştirirken deneysel

teknikler tercih ederken zaman zaman da görüntülerde

yapı sökümleri ve form bozulmaları yaratarak görüntüleri

manipüle etmektedir.

Belgesel çalışmalarını ise tersane, çimento fabrikası, hayvan

pazarı, eskici pazarları ve üretim hikayelerinden yola

çıkarak yerel emeği anlattığı “Pişmaniye” tatlısı belgesel

projesi ilki olmak üzere birçok sanayi belgeselini çalıştı.

Sanatçı kurumsal iletişim, sürdürülebilir marka iletişimi

alanında yapmış olduğu çalışmalarının paralelinde

akademik alanlarda çeşitli üniversitelerin iletişim

fakültelerinde sanat alanında eğitimler vermektedir.

Çalışmaları semozevin.com adresinden takip edilebilir.

Sema Özevin

Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf

Bölümü’nde lisansını okul birincisi olarak tamamladıktan

sonra yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar

Fakültesi Resim Bölümü’nde paradokslar, döngüler

bağlamında videoart üzerine kapsamlı bir tez yazarak derece

ile tamamladı. Radyo-Televizyon Sinema bölümünde doktora

eğitimi devam etmektedir.

Fotoğrafçılığın yanı sıra film alanında videoart, belgesel kısa

film ve uzun metraj film çalışmalarını sürdürmekte olup

yönetmenlik ve görüntü yönetmenliği yapmıştır. Belgesel

ve kurmaca üç kısa filmde; “Babam’a”, “Davut Dedem” ve

“Pişmaniye”de yönetmenlik ve görüntü yönetmenliği, uzun

metraj sinema filmi “Barınak” ta görüntü yönetmenliği

görevlerini üstlendi. Almanya Berlin’de, Amselcom Müzik

Prodüksiyon firması için video klipler üretmeye devam

etmektedir. Sanatçının video çalışmalarına Sema Özevin Art

TV YouTube kanalından ulaşılabilir.

Fotoğraf ve video sanatı alanında almış

olduğunuz dereceleriniz var mı?

Bir çok ulusal ve uluslararası yarışmada çeşitli kategorilerde

350’den fazla ödül ve dereceler aldım. Sonuç kartlarımla

birlikte fotoğraf federasyonuna başvurum sonucunda

Fransa’da bulunan Uluslararası Fotoğraf Sanatı

Federasyonu’ndan “FIAP Fédération Internationale l’Art

Photographique” Fotoğraf Sanatçısı (AFIAP) ve Mükemmellik

(EFIAP) ünvanlarını aldım. Bu derceler benim uluslararası

platformlarda tanınmam açısından oldukça etkili oldu.

Solo sergilerinizden bizlere

bahseder misiniz?

Bu yıl sonu 15. Kişisel sergimi açmak üzere projelerimi

tamamlıyorum. Bu yıl sonu ya da 2023 başlarında sanat solo

sergilerimi Amerika, Avusturya, Kıbrıs, Türkiye’de ise çeşitli

önemli sanat lokasyonlarda gerçekleştireceğim. Birçok ülke ve

şehirde 50’den fazla da grup sergilerinde triptik, diptik ya da

tek fotoğraf, enstalasyon, video ve sanatçı performanslarımla

işlerimle katıldım. Fotoğraf alanında yaptığı yurtiçi ve yurtdışı

kurum, kuruluş, dernek ve üniversitelerde 35’ten fazla sunum

ve söyleşi gerçekleştirmiştir. Çalışmalarımın bir kısmı www.

semaozevin.com adresimden bakılabilinir.

70


Choronotop’lardan bize bahseder misiniz?

Uzun zamandır çalıştığım Choronope’lar soyut olan zaman ile somut olan mekanın birlikteliğidir.

Ancak bu birliktelik fenomolojinin kendi kimliklerinden soyutlanıp yeni bir kimlik kazanmasına neden

olmuştur. Yeni kimlik kazanımı geçmişteki kimliğin bir yansımasıdır. Yani soyut olan zaman mekanda

somutlaşıp, somut olan mekansa soyut ve somut arasında kalmıştır. Dolayısı ile bu proje serisinde

yaptığım çalışmalar stüdyoda farklı bir kimlikte kamusal alanda ise geçmişteki kimliğini kaybetmeden

yeni bir kimlik kazanmıştır. Çekim tekniği olarak deneysel teknikler tercih edilmiş olup ışıkla boyama,

uzun pozlama ve özel lens hareketleri ile resimsel bir görsel dil kullanılmıştır. Zaman ve bellek yansıması

olan Choronotope’un zaman, mekan ve uzam bağlamındaki yeniden yaratımıyla solo sergisinin ikinci

kısmı ile bu yıl sonu sanatseverlerle buluşturacak.

Yaşam / Röportaj

71




Işıkla boyama tekniğinden bahseder misiniz?

Işıkla boyama deneysel fotoğraf teknikleri arasında yer alan bulb

modunda tek ışık kaynağı olan el feneri kullanılarak uzun pozlama

yapılarak üretilen bir tekniktir. Proje kapsamında bilinen bir teknik

daha önce denenmemiş bir stilde yeniden var olmuştur.

Bu deneysel teknik geçen yıl gerçekleşen solo sergimde Türkiye’de

önemli iki tv kanalı olan CNN Türk ve NTV televizyonlarında ana

haber bülteninde de sanatseverlere duyurulmuştur.

Görsel dilinizi oluştururken nelere dikkat

edersiniz? Bir fotoğrafçı olarak hikaye

anlatımına nasıl yaklaşıyorsunuz?

Ortak toplumsal belleğin aktarılması sayesinde bellek görsel dilin,

iletişimin toplumlar açısından aktarımında önemli olmuştur.

Bellek depolama kodlama ve devamında zihinden geri çağırma

işlemini her zaman yapmaktadır tıpkı bir anıyı hatırlamanız gibi…

Bu depolamada fotoğraf ya da videonun yani statik ya da hareketli

görselin bellek hafızasına alınması açısından çok ayrı bir önemi

vardır.

Bu bağlamda en geniş anlamıyla fotoğrafik görüntüyü ele alırsam

konusunu somut ya da somut hayatın içinden çekip alırken, bazen

de soyutlayarak hayata ve sanata bakış açımla kendi oluşturduğum

özel teknik ve estetik fotoğrafik dil ile betimlemekteyim.

Fotoğrafik dil derken de; her projem için yazdığım kavramsal

çerçevemin metinlerden oluşan bildirim, kadrajım, kullandığım

açılarımın farklılıkları, kadrajımda vurgusunu yapacağım konu

ya da nesneyi öne çıkarma şeklim ve bu bağlamda vurgularımı

buna göre oluşturmam, ışığı kullanma şeklim, standart pozlamalar

dışında artı eksi ya da uzun pozlamalar yaparak oluşturduğum özel

deneysel görsel dil, devamında da renkli ya da siyah beyaz tercihim

çalışmalarımın aksiyon planımda yer almaktadır.

Bir fotoğrafçı olarak size ilham veren nedir?

Projelendirmede nasıl bir yol izliyorsunuz?

Yaşam / Röportaj

74

Fotoğraf ve video çalışmalarımı yürütürken kendimden ve

çevremden çokça besleniyorum. Olaylar kavramlar, kadınsal

sorunsallar, rüyalar, hayaller, bazen bir şiir ya da şarkı, bazen

bir kitaptan bir cümle beni bir projenin içine sürükleyebiliyor.

Projelendirme yaparken önce çalıştığım konuyu belirleyip o

konuda detaylı araştırma yapıp kavramsal çerçevemi belirlemek

üzere metinleri yazıyorum. Daha sonra çekim planlamamı yapıp

proje ile ilgili başlangıç ve bitiş tarihi, çekim yapacağım gün ve

saatler, prodüksiyon için gerekli malzemeler, ekipmanlar vs.

tamamlandığında bir yönetmen gibi sortyboard çizdikten sonra

çekim için aksiyon alıyorum. Projeme başladığımda projenin

çekim tekniği, siyah beyaz mı renkli mi çekilecek, kadrajı kare,

panaromik, dikey mi nasıl olacak ve bu projenin çıktıları neler

olacak; sergi, katalog, e-kitap, devamında ise sergileme yöntem

ve tekniği nasıl olacak bu proje klasik bir fotoğraf baskısı mı

olacak yoksa bir foto enstalasyon mu? Bunların tümünü projeye

başlamadan netleştirip o şekilde çalışmaktayım.


75

Yaşam / Röportaj


Yaşam / Röportaj

Size ilham veren sanatçılar kimler?

Fotoğraf yolculuğuma ilk başladığım yıllarda magnum

fotoğrafçıkarını ve onların çalışmalarını oldukça takip ettim.

Anneie Leibovitz, Steve McCurry, Cindy Sherman, Sebastiao

Salgado, Henri Cartier Bresson, Levis Hine, Doretea Lange,

Loretta Lux, Yıldız Moran gibi sanatçıların tarzları farklı olsa

da izledikleri yollar, oluşturdukları fotoğrafik dil birçok yönü

ile beni motive etmiş ve ilham vermiştir.

Fotoğrafçı olarak zorlandığınız konular?

Her ne kadar baskı alınarak sergilense de temelde dijital

sanatın bir parçası olan fotoğraf üretmenin en zorlayıcı

yanı istediğiniz sayıda kopyalanabilir olması ve dijital çağda

eserlerin edisyon sınırlaması kapsamında korunabilmesi.

Dünyadan çeşitli galeri ve koleksiyonerler ile çalışırken

dikkat ettiğim en önemli kısım hangi boyutta satışı olursa

olsun 1/5 edisyon sayısının üstüne asla çıkmamaktayım.

Satışı gerçekleşen her işin datası özel bir excel listede

tutulmaktadır. Satışı gerçekleşen sanat eserimin baskısı

gerçekleşen eser tesliminde ıslak imzalı özel edisyon kartı da

sanat koleksiyonere teslim edilmektedir.

Bunu dışında ise birçok sanatçı gibi benim de sanat eserlerin

pazarlanması konusunda zorlanmaktayım. Açıkçası tavuğun

pazarda yumurta sattığı görülmemiş bu bağlamda iyi

küratörlere ve menajerlere ihtiyacımız var.

Fotoğrafa bir fotoğrafçı olarak hikaye

anlatımına nasıl yaklaşıyorsunuz?

İçinde hikayesi olmayan hiçbir görüntü dikkatimi çekmiyor.

Bu bakımdan her projemin kavramsal çerçevesi içerisinde

barındırdığı bir hikayesi var. Proje bazlı çalıştığım için

birbirinden bağımsız tek fotoğraflar nadiren çekmekteyim.

Birbiri ile ilişkilendirilmiş baştan sona hikayesi olan

serilerin fotoğrafını çekmeyi seviyorum. Soyut ya da

soyutladığım projelerde zaman zaman izleyici benim

yazdığım hikayenin dışına çıkarak görsellere bakarken kendi

hikayesini düşünmektedir, bu durum da benim sevdiğim

kısımlardan biridir. O zaman çalışma daha interaktif bir dile

bürünmektedir.

Bunların dışında fotoğraf ekipmanı olarak profesyonel fotoğraf

makinası body ve 50mm, 100mm sabit aralıktaki objektifler,

zaman zaman da 16-35mm geniş açı tercih ederken diyafram

seçimimde f/2.8 ve altı prime lensler tercih ediyorum. Işık

tercihimde ise gün ışığı, reflektörler, paraflaş, tepe flaşı, el

feneri, sürekli ışık sistemleri gibi aydınlatma ekipmanları

tercih ediyorum. Ayrıca hem ışıklarım da hem de lenslerimde

yani objektiflerimde özel filtreler kullanmayı da seviyorum.

Uzun pozlama çalıştığım için de tripod ve uzaktan kumandalı

deklanşör tetikleyici mutlaka çekim ekipmanlarımın arasında

yer almaktadır.

Eğer pelikül yani film kullanarak analog çekim yapsaydık

karanlık odaya ihtiyacımız olabilirdi fakat dijital üretim

çağındayız ve Photoshop veya Lightroom raw görüntülerimizi

işlemek için en doğru araçlardır. Ben de görüntülerimi

bu programlarda işliyorum. Siyah beyaza dönüştürürken

de Plug-in Silver Pro kullanıyorum. Manipülasyon

yapmayacaksam raw görüntüyü temel düzeyde işlemem

istediğim iyi fotoğrafa ulaşmam için yeterli oluyor çünkü

çekmeden önce tüm detayları düşünerek kusursuza yakın bir

pozlama gerçekleştirerek işlerimi üretiyorum.

Fotoğraf, video, enstalasyon sanat disiplinlerinde devam eden

ve planlanan projeler için çalışmaya devam ediyorum. Benim

de öğrenme, yenilenme ve gelişme yolculuğum ederken sanat

üretimine yeni başlayanlara Portfolio Art Space markası ile

sanatsal profesyonel eğitimler ve sürdürülebilir sanat iletişimi

yapmaya devam ediyorum.

76



Yaşam / Sağlık

Genital Estetik

Benlik Saygısı

Cinsellik

&

Op. Dr. Öğr. Üyesi Erhan Cömert

Kadın Hastalıkları ve Doğum


Yaşam / Sağlık


Yaşam / Sağlık

‘‘

Bedenen kendini yetersiz görmesi

benlik hissinde azalma, özgüven

kaybına yol açmakta. Tüm bu kısır

döngü içerisinde fiziksel psikolojik ve

sosyal yaşamda olmak üzere hayatın

tüm noktalarında olumsuz etkisini

göstermektedir.

Genel olarak değerlendirdiğimizde insan anatomisinin birçok bölgesinde

olduğu gibi kadın genital organlarının şekil, boyutları ve görünüşleri

çeşitlilik göstermektedir. Bu değişiklikleri aslında normal sınırlar

içerisinde olduğunu bilmek gerekiyor. Kadınlarımızın kozmetik cerrahi

işlem için karar vermesinde benlik saygısı, beden algısını önemli

olduğunu vurgulamak gerekir. Karar vermesindeki toplum bakış açısı

kesinlikle göz ardı edemeyiz.

Genital estetik ameliyatların tercih edilmesinde en önemli motivatörlerden

birtanesi beden algısı. Kişinin kendi bedeni ile ilgili gözlemleri sonrası

beden algısı benlik saygısı şekillenmekte. Fiziksel ve psikolojik faktörlerin

etkiside tartışılmaz. Yaptığımız işlemler sonrasında vücut algılarında

olumlu değişiklik nerdeyse tüm kadınlarımızda görmekteyiz.

Cinsel sağlık

Kadınlara baktığımızda fiziksel görünümü cinsellikten

ayrı tutmamaktadırlar. Cinsel sağlık; Dünya Sağlık

Örgütü tarafından fiziksel, duyusal, zihinsel ve sosyal

olarak sorunsuz olma durumu olarak tanımlamış.

Toplumda kadının yaşadığı genital estetik problemler,

çekinceler gibi unsurlar nedeniyle kişinin bazen

jinekoloğunun dahi açılmakta zorlandığı sorunlar

haline gelebilmektedir. Fiziksel görünümdeki

farklılıklar kadınlarda kendilerinde eksik görme,

yetersiz görme algısı yaratabilmekte ve bu durum

cinsellik üzerine olumsuz etkisini hissedilebilmektedir.

Bedenen kendini yetersiz görmesi benlik hissinde

azalma, özgüven kaybına yol açmakta. Tüm bu kısır

döngü içerisinde fiziksel psikolojik ve sosyal yaşamda

olmak üzere hayatın tüm noktalarında olumsuz etkisini

göstermektedir.

Yavaş yavaş tabuların yıkıldığını görmekteyiz

artık kadınlarımızla daha rahat bu konuları

konuşabilmekteyiz. Sosyal medyanın popülerliği, yoğun

ve aktif kullanımı genital estetik operasyonlarının

varlığını daha da gün yüzüne çıkarmıştır. Bu sayede

dile getirilmekten çekinilen bu durumlar için artık

kadınlarımız profesyonel destek alır duruma gelmiştir

Cinsel yaşam kalitesi artıyor mu?

Genital estetik ile hem kadının özgüveni yerine gelir

hem de gerçekten fiziksel olarak klitoral uyarı artar ve

orgazmı daha kolay hale gelir. En sık yapılan genital

estetik operasyonu olan labioplastide iç dudaklar

estetik olarak düzeltilir, klitoris üzerindeki fazla deri

çıkartılır. Böylelikle çiftin ilişkiye odaklanması, kadının

özgüveninin artması sağlanır, ayrıca klitoral uyarı,

üzerindeki fazla doku çıkartıldığı için daha kolay olur.

Doğum sonrası meydana gelen vajinal deformasyonlar,

bolluk ve genişlemeler cinsel ilişki sırasında penisi

kavrayamama, ilişki sırasında ve sonrasında ses çıkması

gibi sorunlar vajina cerrahi yöntemle daraltılarak bu

şikayetler giderilebilir. Böylece kadının öz güveni

artarak cinsel ilişki kalitesi artmakta ve orgazm

sorunları ortadan kalmaktadır. Aynı zamanda erkek

partnerin orgazm olmasında belirgin bir artış söz

konusu olmaktadır.


Yaşam / Sağlık


Çağdaş dünyadaki

kültürlerin çeşitliliğine

erişim sağlayan bir

anahtar.

Fondazion

Prada

Fondazione Prada, 17 Kasım 2022 - 27 Şubat 2023 tarihleri

arasında Milano’daki lokasyonunda Anna Anguissola ve

Denise La Monica ile birlikte Salvatore Settis küratörlüğünde

düzenlenen “Recycling Beauty” sergisini sunuyor.

Yaşam / Kültür Sanat

82


e

Recycling

Beauty

Yaşam / Kültür Sanat

Fondazione Prada, 17 Kasım 2022 - 27 Şubat 2023 tarihleri

arasında Milano’daki lokasyonunda Anna Anguissola ve

Denise La Monica ile birlikte Salvatore Settis küratörlüğünde

düzenlenen “Recycling Beauty” sergisini sunuyor.

Prestijli ve uluslararası müzelerden büyük tarihi değere

sahip 50’den fazla sanat eserinin yer aldığı “Recycling

Beauty”, Orta Çağ’dan Barok döneme kadar antik sonrası

bağlamlarda Yunan ve Roma nesnelerinin ve heykellerinin

yeniden kullanımı temasını araştırıyor.

Sergi, Fondazione Prada’nın Milano ve Venedik mekanlarında eşzamanlı olarak “Seri Klasik”

ve “Taşınabilir Klasik”i sunduğu 2015 yılından bu yana yürüttüğü daha geniş bir araştırmanın

parçası. Gasparotto, Venedik) ve Rem Koolhaas/OMA tarafından tasarlandı. Bu araştırmanın

altında yatan önerme, klasiği sadece geçmişin bir mirası olarak değil, aynı zamanda bugünümüzü

ve geleceğimizi etkileme gücüne sahip hayati bir unsur olarak düşünme ihtiyacıdır. Sanatta

dizisellik, yeniden kullanım ve geri dönüşüm gibi temalar, modernite anlayışımızla yakından

bağlantılıdır, ancak aynı zamanda belirli klasik değerlerin, kategorilerin ve modellerin

olağanüstü kalıcılığını da doğrularlar.

83


84


85


Yaşam / Kültür Sanat

Geri Dönüşümlü

Güzellik

Yenilikçi bir yorumlayıcı yaklaşım ve deneysel sergi formatları sayesinde antik

miras, özellikle de Greko-Romen mirası, Settis’in sözleriyle “çağdaş dünyadaki

kültürlerin çeşitliliğine erişim sağlayan bir anahtar” haline geliyor.

86


Yaşam/ Kültür-Sanat

OKUSAK?

“Ne okumalıyım? Ne izlemeliyim? Ne dinlemeliyim” diye düşünmek, günlük hayatın

karmaşasından ve yorucu temposundan kaçmak için sıklıkla yaptığımız aktivitelerden biri.

Ama seçeneklerin çeşitliliği karşısında kararsız kalmamak da elde değil.

Ne de olsa her ay yeni bir etkinlik başlıyor, yeni bir film vizyona giriyor, yeni bir tiyatro

oyunu seyirciye sunuluyor. Uzun lafın kısası ne yapacağına karar vermek aslında zor iş!

İşinizi biraz da olsa hafifletmek için biz sizin için bazı derlemeler yaptık.

Keyifli vakit geçirmeniz dileğiyle…

Okan Çelik

87


Yaşam/ Kültür-Sanat

Film

Kendi Yolunda

Avatar: Suyun Yolu

Gökhan Özoğuz, Adana’da gittiği tamircide,

tamirci çırağı olan Ömer Ali ile karşılaşır.

Ömer Ali’nin kendisine dinlettiği şarkıyı

beğenir ve işin peşini bırakmamasını söyler.

Baskıcı babasının yanında çalışmakta olan genç

tamirci, Gökhan’a “Sen de benimki gibi bir

aileye, benim doğduğum gibi bir tamirhaneye

doğsaydın, Athena Gökhan olabilir miydin?”

sorusunu yöneltir. Bu sorunun peşine düşen

filmi Ömer Faruk Sorak yönetti. Kendi Yolumda

filminde, müzisyen Gökhan Özoğuz’un yanı

sıra Gökçe Bahadır, Tamer Levent ve Ferit

Aktuğ gibi isimler yer alıyor.

Nereden izleyebilirsiniz?

Avatar serisinin 2009 yılında küresel bir

fenomen haline gelen devam halkası; bu defa

James Cameron’un yaratmış olduğu öykü

evreninin hem kökenlerine iniyor hem de

sınırlarını genişletmeyi hedefliyor. Avatar’da

yaşanan olaylardan birkaç yıl sonra Jake ve

Neytiri Pandora’da kendi ailelerini kurmuştur.

Ancak onlar evlerini terk etmek zorunda kalır.

Bu yüzden Jake ve Neytiri, suyun yüzeri ve altı

dahil olmak üzere Pandora’nın dışındaki yerleri

keşfetmeye başlar.

Nereden izleyebilirsiniz?

25 Kasım 2022’den itibaren sinemalarda! 16 Aralık 2022’den itibaren sinemalarda!

88


Kitap

Yaşam/ Kültür-Sanat

Uzak Dağlar ve Hatıralar

Orhan Pamuk’un resimli ve özel hatıra defterlerinden

seçmeler…

Orhan Pamuk, on dört yıldır her gün küçük not

defterlerine notlar alıyor ve resimler yapıyor. Pamuk

sayfalarda günlük hayatını, güncel gelişmeleri,

duygularını, yazmakta olduğu romanların sorunlarını

anlatıyor ve tartışıyor. Bazan roman kahramanlarıyla

konuşuyor, bazan bir rüyasını ya da bir yolculuğu

anlatıyor, bazan da manzara resmi ya da mutluluk

hakkında fikir yürütüyor. Pamuk bir sayfadaki bir

resme ya da yazıya üzerinden aylar hatta yıllar geçtikten

sonra yeni renkler ve kelimeler de ekliyor. Böylece

defter sayfaları yazılarla renklerin ve şekillerin iç içe

geçtiği ve yeni mânâların araştırıldığı yoğun, zengin ve

benzersiz resimli sayfalara dönüşüyor.

Diyaloglar

Edebiyatımızın önemli isimlerinden Ayfer Tunç ve

Murat Gülsoy’un 2013’ten bu yana Diyaloglar adı

altında gerçekleştirdikleri etkinlikler sözden yazıya

dönüşüyor. Edebiyatseverlerin büyük ilgiyle takip

ettiği buluşmaların video kayıtlarından derlenerek

hazırlanan bu kitap, farklı coğrafyaların ve

zamanların edebiyatlarıyla sanata, teknolojiye, tarihe,

günümüzden geleceğe bir köprü oluşturarak kendini

çoğaltan kaynak bir metin haline geliyor.

Can Yayınları’ndan çıkan kitap Ayfer

Tunç ve Murat Gülsoy’un etkinliklerinden

oluşturuldu.

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabın

yazarı Orhan Pamuk.

89


Yaşam/ Kültür-Sanat

Tiyatro

Jekyll & Hyde

İyi ve kötü aynı bedende, birbirine karşı

acımasız bir savaş halinde. Ama her şeyin bir

sonu vardır.

Robert Louis Stevenson’ın klasik gerilim

romanından uyarlanan dünyaca ünlü ‘Jekyll

& Hyde’ müzikali, çarpıcı bir prodüksiyon ve

muhteşem bir kadro ile sahnelenmeye başlıyor.

Hayko Cepkin, Elçin Sangu, Umut Kurt,

Fatih Al ve Nermin Koçak’ın yer aldığı

oyun Kasım ayından itibaren Zorlu

PSM’de.

Tartuffe

İstanbul Şehir Tiyatroları, ölümsüz Fransız yazar

Molière’in doğumunun 400. yılı vesilesiyle yeni

sezonda sahneleyeceği Tartuffe’ün prömiyerini

26. İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapıyor.

Yiğit Sertdemir yönetimindeki İstanbul Şehir

Tiyatroları’nın tecrübeli kadrosunun uzun

yıllardan sonra ilk defa oynayacağı komedi

başyapıtı, kaleme alındığı 17. yüzyıldan bu yana

insan doğasını anlatmada güncelliğini koruyor.

Zengin bir ailenin evine danışman olarak

yerleşerek türlü oyunlarla evin yönetimini

yavaş yavaş ele geçirmeye çalışan sahtekâr

Tartuffe’ün, kendisinin ve ailenin başına açtığı

işler mizahi bir dille anlatılıyor.

Kasım ayından itibaren İstanbul Şehir

Tiyatroları sahnelerinde.

90


Podcast

Yaşam/ Kültür-Sanat

İlk Sayfası

Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu yazarlarla

konuşuyor. Bir kitabın ilk sayfası üzerinden

yazarlara nasıl yazdıklarını soruyorlar ve nasıl

yazılır sorusuna yanıt arıyorlar. Bir nevi sesli

yazı atölyesi düzenliyorlar. Zülfü Livaneli’den,

Ercan Kesal’a, Murat Menteş’ten Pınar Kür’e

birçok yazarla bulabilir, yazarlar ve yazarlık ile

ilgili yeni ve farklı bilgiler öğrenebilirsiniz.

Yerli Müzik

Türkiye müzik tarihini şarkılar üzerinden

okumak mümkün. Marşlarla başlayan, alaturka

ve halk müziği ile şekillenen, popüler şarkılarla

bugüne ulaşan bir süreç bu. Müzik tarihçisi

Murat Meriç’in küratörlüğünü üstlendiği

seri, Türkiye’nin siyasi tarihinde şarkılı bir

yolculuğa davet ediyor ve daha önce Berlin’de

duyulmamış ender tınılarla resmi tarihte

yazılmayanları seslendirmeyi amaçlıyor.

91


Yaşam / Kültür Sanat

Yeni Nesil

Küçük Prens

Sinem Tosun

92


Bir varmış, bir yokmuş…’’ diye başlar ya

masallar, aslında başlamak zor olduğu

için olabilir mi? Eğer bir başlangıç çizgisi,

bir standart varsa devamı zaten gelir mi?

Çocukken sorgulamadan mutlu olduğumuz

‘’Yaşasın masal başlıyor.’’ diye sevindiğimiz

girizgahı bile irdeler durumdayız. Küçük

bir inanç ve umut meselesi… İşte tam bu

noktada tek bir şey aklıma geliyor, Küçük

Prens. Yetişkinlere ithaf edilmiş bir çocuk

kitabı… Yalnızca rakamlarla ilgilenen bir

yetişkin olmamak için sığındığım, sanki

şimdi kitabın etten kemikten güncellenmiş

haline dönüştüğümü hissettiren…

Kitaptaki ‘’Dosdoğru

ilerleyerek pek

uzağa gidilemez.‘’

kısmı günümüzün

kısa bir özeti gibi.

İnanılmaz ama durarak da ilerlediğim çok

oldu ya da ‘’girilmez’’ tabelası olan yollara

bodozlama atladığım. Sağ çıktım mı hâlâ

emin değilim ama bambaşka çıktığım kesin.

İçindeyken anlamadığım tüm üzüntülerime,

kızgınlıklarıma, hayal kırıklıklarıma özür

borcum vardı, çünkü Küçük Prens yıldızları

her şeye ragmen sahiplenmişti, peki ben

bunları ne kadar sahiplenmiştim?

Bir sabah kahve demledim, sevdiğim şarkıyı

açtım ve bir özrü kabul ettim. Kendime

özrümü. Bunu yaparken ‘’Aferin kızım.’’

diyip yanağımdan makas almayı da ihmal

etmedim tabi. Birilerinin özür dilemesini

de takdir etmesini de beklemeden yaşamayı

öğrenince kendine yetecek kadar insan

olmayı öğreniyor, yine de duramıyorsun.

‘’Belki bulaşıcıdır.’’ diyerek başkalarının

üzerinde deniyorsun. Sistemin hala tam

çalışıp çalışmadığına emin değilim ama

hızlı yayılmadığı kesin.

Mesela Kalbimi anlayacak bir insan

gördüğüm zaman tereddüt etmeden açardım

kapıları. Sevginin tek dili var sanırdım.

Doğal olarak özür dilemenin ve teşekkür

etmenin de. Biri bir şeye isyan ediyorsa

yardım istiyor sanırdım. Herkes özünde iyi

insan diye kendimi teselli ederdim. Daha

da abartıp, ‘’İyilik hep kazanır.’’ felsefesini

savunurdum. Babası herkesin süper

kahramanı, beyaz atlı prensi, oyun arkadaşı

olarak düşünürdüm. Cezalandırma ve

adalet sistemi hep yerinde çalışır, senin

müdahalene bile gerek olmaz sanırdım. Bir

de mutlu aşka inanırdım, sonsuz olanına …

Sonra bir gün sistem öyle bir çöktü ki

bildiğim sandığım, beklediğim tüm doğrular

değişti. Durmam gereken yerde inadına yol

almışım, ilerledikçe de kendimde bir parça

bırakarak gitmişim. Meğer yol bitiminde

depresyon hırkası garantili yazıyormuş.

Gerçi hırka da fena olmadı bana. Tüm bunlar

bittiğinde kendimi pek süper olmayan

süper kahraman gibi hissettim. Çünkü

üzüntüler kendini tekrarlar. Üretkendirler

ama o kadar da yaratıcı değiller. Gitmen

gereken yeri daha kolay anlarsın, anlatsan

da anlamayacak olana çaba harcamazsın.

Sevsen de değişmeyecek olanı sevmezsin.

Özünde iyi olmasının seninle bir alakası

Yaşam / Kültür Sanat

93


yoktur. Onu özüyle baş başa bırakırsın. Adalet

sistemini sen sağlayamazsın. Herkesin yardımına

koşamaz ve en önemlisi canın istemiyorsa

yapmazsın. Bazen kontrolün dışında her şey

mahvolur ama bilirsin hayatın mizah anlayışı budur.

Aslında “Hissizlik Çağı”nda kendinden uzaklaşmadan

büyümek yetenek işi olsa da, sistemin bu konuda hala

açıkları var. Bir şekilde kalmak isteyen seninle kalıyor,

denk olmayı deniyor. Sadece o an bunu ne kadar

görebildiğin önemli oluyor. Çünkü konu ahlak ve etiğin

doğru olması değil, konu denklik sistemi. Onun etiği

de ahlakı da senin etiğin ve ahlakın olmak zorunda

değil. Aynı değerleri paylaşamayınca aynı zemini de

paylaşamıyoruz malesef. Yine de gülünü bırakıp giden

küçük prens olmak her çağda çok zor değil mi?

Kitabı son okuduğumda ‘’Kendini yargılamak

başkalarını yargılamaktan daha güçlüdür.‘’

cümlesinin altını çizmişim. Bulmam gereken bir

sürü insan, anlamam gereken çok şey olacağı kesin.

Kahramanlarımızı yeni güncellemelerde nelerin

beklediğini bilmiyorum ama hata düzeltmeleri ve

iyileştirmeler nasılsa hep gelir.

Yaşam / Kültür Sanat

94


Hayatımız

& MÜZİK

Rasim Öztürk

Yaşam / Kültür Sanat

95


Yaşam / Kültür Sanat

Çocukluğumuzun ilk yaşlarında kulağımıza

takılan melodi ile hareketlendiğimiz, bazen

soframıza eşlik eden, bazen hüznümüze yara

bandı olan, bir kahve sohbetine fon, bir partiye

hareket getiren enerji, alışveriş yaparken bizi

sinsice manipüle eden o yedi nota…

Eskiden önyargıyla yaklaşıp müziğin bazı

türlerini eleştirirdim ama zaman geçtikçe

daha az eleştirir oldum. 80’lerde arabesk,

90’larda pop, 2000’lere doğru rap, 2000’lerin

başında rock, şimdilerde hepsinin karışımı

bir müzik tarzıyla karşı karşıya kaldık. Her

yeni yetişen kendini bulana dek türler arası

gidip gelmelerle ne dinlemek istediğine karar

verecek ya da benim gibi her duygusuna uygun

tarzda müzik ile hayatını anlamlandırmaya

çalışacak…

Benim geldiğim noktada ise arşive dönen

bir hal aldı hayatımda, tür ayırmaksızın

yüzlerce albümün eşlik ettiği, yaşım gereği

fiziki bir halde ama zamanın gerektirdiği

dijital formatın da zorunlu olarak hayatımda

olduğu…Arşivcilik meselesine gelince, bir

diskografiyi tamamlamaya çalışmak, aradığın

ve uzun süre bulamadığın bir albüme

kavuşmak, üniversitede ve askerde dolabında

açılmamış bir sürü albümü barındırmak,

bunun için şehirlerarası seyahate çıkmak,

aileden gizlemek durumunda kalmak, okul

harçlığını bunun için harcayıp bazen aç

kalmak…

Şimdilerde ise kimsenin uzun bir süre

odaklanabildiği bir meşguliyeti yok denecek

kadar az, buna zamanın getirdiği bir durum

olarak bakılabilir fakat bir dönüp baktığımızda

bizim de bunda katkımız yok diyebilir miyiz?

Albüm formatını da yeni nesle unutturalı yakın

bir zaman oldu, tabii ki ilgili olanları konu dışı

bırakmak lazım, her devrin uyumsuzu olmak

gibi bir durum da var. bu yolu seçenlere de

kolay gelsin, işleri zor ama keyfi bol…

Mantar gibi türeyen popçular, yaz hitleri,

giderli şarkılar, popüler besteci ve söz yazarları,

transfer edilen aranjörler, proje albüm şarkı

çekişmeleri, kim daha star, kim kraliçe, klip

izlenme oranları, doksanlar furyası, arabesk

damarı, müzik kanalları, radyo yarışları…

‘‘

Kısacası müzik,

duyabildiğimiz sürece

hayatımızdan hiç

çıkaramayacağımız bir olgu

olarak bizimle ve bizden

sonra da varolacak…

96


Yaşam / Kültür Sanat

97


Yaşam / Cemiyet

98


Mabel Matiz;

“Bana Nefretle Gelen Herkes

Sonradan Aşık Oldu”

Yaşam / Cemiyet

Müzik dünyasında bilgisi, deneyimi ve gerçekleştirdiği projeleriyle

öne çıkan Can Şengün, Zorlu PSM’deki “Can Şengün ile Sıkı Fıkı”

programının yeni sezon konuğu olarak Mabel Matiz’i ağırladı.

İlk sezonunda Cem Yılmaz, Kenan Doğulu, Edis Görgülü, Fuat

Güner ve Selami Şahin gibi başarılı müzisyenlerin izleyicilerine

unutulmaz anlar yaşattığı “Can Şengün ile Sıkı Fıkı” programında;

bu sene çıkardığı ‘Fan’ ve ‘Karakol’ teklileriyle adından sıkça söz

ettiren başarılı müzisyen Mabel Matiz, özel hayatından hayata

bakış açısına, üretimlerinin ardındaki hikayelerden kavramları

yorumlamasına kadar tüm detayları paylaştığı gecede seyircilere de

unutulmaz bir müzik şöleni yaşattı.

Zorlu PSM’nin geçtiğimiz sezon başlattığı, “Can Şengün ile

Sıkı Fıkı” programı ikinci sezonuna dün gece başladı. Başarılı

müzisyen, prodüktör ve içerik üreticisi Can Şengün’ün sanat

dünyasının önemli isimlerini orkestrası eşliğinde ağırladığı

“Can Şengün ile Sıkı Fıkı” programının yeni sezon ilk konuğu

olan Mabel Matiz, muhteşem şarkılarının yanı sıra ilginç

konu başlıklarına ve eğlenceli yarışma bölümlerine verdiği

yanıtlarıyla da seyirciyi hem güldürdü hem de mest etti.

“En büyük güç kırılganlık ve naiflikten geliyor”

Zorlu PSM touché’de seyircilerin hem canlı hem de PSM

YouTube kanalından izleyebildiği “Can Şengün ile Sıkı

Fıkı” programına konuk olan Mabel Matiz, programa “Aşk

Yok Olmaktır” şarkısıyla giriş yaparak tüm seyircileri

büyüledi. Ardından “Seni tanıdığımdan beri kibarlığınla ve

çalışkanlığınla her yerde her zaman ayakta hep dik kalabilecek

cesur biri olduğunu düşünmüşümdür. Yanılıyor olabilir

miyim?” sorusunu soran Can Şengün’e “Bilemiyorum insanın

kendisi hakkında büyük cümleler kurabilmesi zor tabii ama

şunun farkındayım; bir şeyler yaşandı ve boşuna yaşanmadı.

Oralardan ders alarak ve güçlenerek çıktığımı biliyorum.

Bu aslında hepimiz için geçerli. Dolayısıyla kendimi güçlü

buluyorum. Neden güçlü buluyorum derseniz, bu kırılganlığı

ve naifliği çok sahipleniyorum ve kabul ediyorum. Bu kadar

kırılabilir olmak çok değerli ve bence en büyük güç de buradan

geliyor.” yanıtını vererek seyirciler tarafından coşkuyla

alkışlandı.

99


Yaşam / Cemiyet

100


Yaşam / Cemiyet

“Bana nefretle gelen herkes sonradan aşık oldu”

Programın ikinci sezonunda yeni eklenen “Duygu Tombalası” bölümünden önce “Sarışın”

şarkısını söyleyen Mabel Matiz, Can Şengün tarafından üzerinde birçok duygunun

yazdığı taşlarla dolu torbadan bir taş çekti. Nefret yazılı taş denk gelen Mabel Matiz’e

nefret duygusunun kendi hayatındaki tanımı soruldu. Mabel Matiz, “tüm sevgililerimden

bir süreliğine nefret etmişimdir. Çünkü aşk dediğimiz şeyin her an her şeye dönüşebilme

ihtimali var yani içinde her şeyi barındırıyor. Bence zaten büyük aşk dediğimiz şey içinde

birçok şey barındıran bir şeydir.” Yanıtını verecek seyircileri oldukça etkiledi. Ardından

gelen “hiç nefretten doğan bir aşkınız oldu mu?” sorusuna ise “bana nefretle gelen herkes

sonradan aşık oldu” esprili yanıtını vererek seyircilerden büyük alkış aldı.

“Güzel olan her şeyden ve herkesten çok etkilenirim”

Mabel Matiz, sevilen şarkısı “Fan”ı söyledikten sonra Can Şengün tarafından “güzellik

ve çirkinlik kavramlarına hangi noktadan bakıyorsun? Bu konular üzerine ne kadar

düşünüyorsun?” sorusuna “Güzellik zaafım var gerçekten. Güzel olan her şeyden ve

herkesten çok etkilenirim, bu bir insan, sanat eseri, doğada bir şey veya bir durumun

kendisi de olabilir ama sanırım daha çok güzel insanlardan etkileniyorum çünkü epey

yazacak bir şey oluyor üzerine. Kavram olarak üzerinde belirgin bir biçimde düşünmesem

de güzellikle ilgili sürekli bir alışveriş ve iletişimde olduğumu söyleyebilirim. Çünkü

güzelliğin içinde de çirkinlik veya çirkinliğin içinde de güzellik var ve bunlar her ne kadar

zıt kutuplarmış gibi görülse de ben hepsinin içinde hepsinin olduğunu görüp, anlayıp,

kabul ettiğim bir standart geliştirmeye çalışıyorum. Yani bu konulara epey zaman

harcıyorum. Çünkü hayatın ve insanın içinde hepsinin olabileceğini gerçekten kalbimle

anlamaya ve kabul etmeye fazlasıyla mesai harcıyorum” yanıtıyla Can Şengün’ü oldukça

etkiledi. Ardından Tarkan’ın kült şarkısı “Biz Nereye?” şarkısını Can Şengün ve orkestrası

eşliğinde kendi yorumuyla cover’layan Mabel Matiz, “ilk defa bir Tarkan şarkısı söyledim.

Benim çok sevdiğim şarkılarından biridir. Söylerken içimden ‘yürek mi yedin, nasıl bir

şeyin altına girdiğinin farkında mısın’ dedim” açıklamasında bulundu. Sezen Aksu’nun

“Seni Yerler” şarkısını da yüksek bir tempoyla söyleyen Mabel Matiz, programın sonunda

“Sarmaşık” adlı şarkısını seyircilerle hep bir ağızdan söyleyerek geceye damgasını vurdu.

Dansların, oyunların ve daha önce rastlanmamış yarışma bölümlerinin yer aldığı “Can

Şengün ile Sıkı Fıkı”nın yeni konuğunun yakında açıklanacak bölümü 30 Kasım saat

101


SİNEMA

& MODA

Sinema ortaya çıktığı andan itibaren sadece diğer sanat dallarını değil, insan hayatına dair

hemen hemen her şeyi etkilemiştir. Moda da bu alanlardan biridir. Lucasita’nın bu sayısında

modanın izlerini sinema filmlerinin üzerinde sürmeye başlayacağız ama akıllarda iki soru var

sinema mı moda yı etkiledi moda mı sinemayı?

Yaşam / Moda

Okan Çelik

102


Yaşam / Moda

CASABLANCA

‘‘

1942 yapımı ünlü aşk filmi

Casablanca’da Humphrey Bogart’ın

filmde giydiği unutulmaz “klasik

trençkotunu” Casablanca adıyla

üreterek satışa sunulmuştu.

103


Yaşam / Moda

HOLIDAY

‘‘

Audrey Hepburn’e ilk başrolünü üstlendiği 1953 yılı yapımı

Roman Holiday filmi hem Audrey Hepburn’ün ününe ün

katmış hem de filmde giydikleri ve kısacık kestirdiği saçları

Audrey Hepburn’ü kısa sürede uluslararası bir stil ikonuna

dönüştürmüştü.

104


Yaşam / Moda

BONNIE VE CLYDE

‘‘

Faye Dunaway’in canlandırdığı 1967

yapımı “Bonnie ve Clyde” filmindeki

stili 30’ları yansıtan dar diz altı etek,

hırka, kazak takım ve bere yine

milyonlarca kadına stil rehberi olmuştu.

105


Yaşam / Moda

4

1970 yılının ünlü filmi “Love Story” filmi sadece film

LOVE STORY

‘‘

olarak insanları etkilememiş, filmde Ali McGraw’in

giydiği paltolar, eşarplar, süveterler ve el örgüsü şapkası

yeni bir akım başlatmıştı.

106


Yaşam / Moda

5MUHTEŞEM GATSBY‘‘

F. Scott Fitzgerald’ın romanından 1974 yılında sinemaya uygulanan

“Muhteşem Gatsby” filmi, 1920’lerin Amerikan stilini oldukça iyi

yansıtmıştır. Erkeklerde üç düğmeli ceketli takım giysiler, şapka,

eldivenler, kadınlarda krem ve beyaz giysiler, büyük şapkalar uzun süre

moda olarak kalmıştı.

107


Yaşam / Moda

6

BENİM AFRİKAM

1985 tarihli “Benim Afrikam” filminde Meryl Streep’in giydiği

özellikle fildişi rengi binici ceketi ve haki safari görüntüsüyse

o günden beri Ralph Lauren’in ürünlerinlerinde kendine yer

bulurken, Merly Streep’in filmde giydiği hemen hemen her

şey oldukça göz kamaştırıcıydı.

‘‘

108


Yaşam / Moda

7

REZARVUAR KÖPEKLERİ

‘‘

F. Scott Fitzgerald’ın romanından 1974 yılında sinemaya

uygulanan “Muhteşem Gatsby” filmi, 1920’lerin Amerikan

stilini oldukça iyi yansıtmıştır. Erkeklerde üç düğmeli

ceketli takım giysiler, şapka, eldivenler, kadınlarda krem

ve beyaz giysiler, büyük şapkalar uzun süre moda olarak

kalmıştı.

109


Yaşam / Moda

110 110


Sinema dünyasında her

şey yarıştırılır da giysiler

yarıştırılmaz mı?

İngiltere’deki bir DVD kiralama şirketi “Lovefilm”

geçtiğimiz yıllarda beyazperdenin unutulmaz giysilerini

müşterilerine anket yöntemiyle seçtirmiş. Buna göre

Audrey Hepburn’ün 1961 yılında çekilen “Tiffany’de

Kahvaltı” filminde giydiği siyah elbise en unutulmaz giysi

olurken “Kefaret filminde Keira Knightley’in giydiği yeşil

elbise ikinci, “Yaz Bekarı” filminde Marilyn Monroe’nun

giydiği beyaz elbise üçüncülüğü elde etmiştir.

111


Yaşam / Seyehat

112


SADECE BİR MEVSİM DEĞİL

HER MEVSİM AKYAKA

Okan Çelik

Yaşam / Seyehat

113


“ SADECE BİR MEVSİM DEĞİL

HER MEVSİM AKYAKA

Az sonra bahsedeceğim yere yaklaştığınızda sizi büyük panolara asılmış

muhteşem manzara fotoğrafları ve bu fotoğrafların yanına yazılmış

“Dünya’nın Sekizinci Harikasını Görmeye Hazır Mısınız?” sorusu

ile karşılaşıyorsunuz... Oldukça iddiali bir soru ve beklentiniz daha da

artıyor.

Yaşam / Seyehat

Akyaka, Muğla’nın Ula ilçesine bağlı saklı kalmış, saklı kalarak da çok da iyi

yapmış, kendine özgü bir yer. Akyaka’ya 670 metre yüksekliğinde başlayan

Sakar Geçidi’nden aşağıya doğru kıvrılarak geliyorsunuz. Yemyeşil çam

ağaçları ve yolda bazı noktalardan göz kırpan masmavi deniz, yol boyunca

size eşlik ediyor. Ve bu manzara gün batımıyla birleşince tadından yenmez

bir hâl alıyor. Bu zorlu yolu kolaylaştırmak ve daha keyifli kılmak isteyenlere

küçük bir ipucu: Yolda 2-3 yerde oluşturulmuş seyir terasları ve bu seyir

teraslarına konuçlanmış çay, kahve satan amcalardan alacağınız sıcak

içeçekler sayesinde hem manzaranın keyfini çıkarıyor hem de zorlu yolu

biraz daha kolaylaştırıyosursunuz. Ayrıca bu seyir teraslarında sizin gibi ilk

defa gelenlerin güzellikler karşısında sarhoş olduğunu yakından görmek

ve şaşırmak paha biçilemez bir duygu. Manzarayı arkanıza alıp fotoğraf

çektirmek ve anı ölümsüzleştirmek ise işin en keyifli yanı.

114


Yaşam / Seyehat

Vereceğiniz bu kısa çay-kahve-manzara molasından sonra, çoğu gidip azı kalan yolu

tamamlıyor ve Akyaka’ya giriş yapıyorsunuz. İlk dikkatinizi çeken şey evler oluyor,

değişik bir mimari tarz ve çevre ile uyumlu bu evler Ula doğumlu ünlü mimar Nail

Çakırhan’ın imzasını taşıyor. Nail Çakırhan, uzun yıllar mimarlık yaptıktan sonra

bozulan sağlığından dolayı doktorların tavsiyesi üzerine 1970’lerde Akyaka’ya yerleşir.

Nail Çakırhan, burada geleneksel mimari özelliklerini günümüze uyarlayarak çevre ile

uyumlu ve oldukça estetik görünen evler inşa eder ve ardından tüm beldede bu tarz

evlerin yapımı yaygınlaşır. 1983 yılından bu yana Akyaka’da Muğla-Ula evlerinin bir

yansıması olan bu evler, yörenin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde

geliştirilmiş ve kimsenin bu mimari tarz dışında bir ev yapmasına izin verilmemiş.

Akyaka mimari yapısının en güzel örnekleri olan bu evlerin konumu ve iç düzenlemesi

yörenin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. Pencerelerin çok olması hem güneş ışığından

daha fazla yararlanma, hem de dışarıyı rahatça seyretmek için tasarlanmış. Geniş, envai

çeşit çiçekle dolu, meyve ağaçlı ve bahçeli bu evler, mimarı Nail Çakırhan’a Ulusrarası

Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazandırmış. Mimarlık eğitimi almamış bir kimsenin

ödül alması ise çeşitli tartışmalara yol açmış. Akyaka Belediyesi de beldeye özgün evler

kazandıran Nail Çakırhan’ı unutmamış, onun adını bir sokağa ve bu sokakta bulunan

kültür-sanat merkezine vermiş.

“Gökabad” adıyla bilinen ve yörüklerin birleşik ve yerleşik hayata geçişine zemin

hazırlayan vadi içerisinde Gökçe, Akçapınar, Çıtlık, Ataköy, Yeşilova ve Gökova

köyleri bulunmakta. Bu köyler Akyaka’nın komşu köyleri. Akyaka, antik çağlardan

beri yerleşim yeri ve yakın zamanlara kadar bir balıkçı kasabası iken, bahsettiğim bu

evlerin yaygınlaşması ile gittikçe tanılan bir yer olmuş. Yöre, özellikle yaz aylarında

oldukça hareketli. Başta İzmirli olmak üzere İstanbullu ve Ankaralı ailerin yazlıklarının

bulunduğu ya da apart kiralayarak tatil yaptıkları Akyaka; küçük, şirin, sessiz yapısı ile

doğayla başbaşa tatil yapmak isteyenlerin tercih ettiği, kalabalıklaşmasın diye kimselere

söylemediği cennetten bir köşe. Gördüğünüzde bana hak vereceğiniz bu yer “cennet bu

dünyada” lafını doğruluyor.

Sırtını kayalık ve çam ağaçlarından oluşan Sakartepe Dağı’na yaslayan Akyaka’nın adı,

dolunay zamanı bu dağdaki kayalıklara vuran ay ışığının kayaları ak göstermesinden

geliyor. Köylülerin dolunayda o yakayı ak gördükleri için yöreye “Akyaka” demelerinin

sebebi bu.

Akyaka, uluslararası düzeyde tanıması amacıyla belediye ve sivil toplum kuruluşlarının

birlikte yürüttükleri çalışmalar sonucunda “Cittaslow” (sakin yerler) tüzüğünün ön

şartlarını yerine getimiş Uluslararası Sakin Kentler Birliği’ne kabul edilmiştir.

115


Yaşam / Seyehat

Akyaka halkının, %60’i turizm, %20’i tarım, %20’si de balıkçılıktan geçimini

sağlamaktadır. Yörede turizme yönelik küçük apart oteller ve aile pansiyonları ile

farklı butik oteller bulunmakta. Kışın nüfusu 2000 olan Akyaka’nın yaz döneminde

günübirlikçilerin de gelmesiyle nüfusunun 10.000-12.000’e çıktığı söyleniyor.

Akyaka’nın korunması ve bügünlere gelmesinde “Gökova-Akyaka’yı Sevenler

Derneği’nin büyük payı var. Dernek 1991 tarihinde, yerli halkın ve büyük şehirlerden

gelip Akyaka’ya gönül vermiş insanlar tarafından kurulmuştur. Derneğin amacı,

“Yöredeki mimari dokuyu korumak, gerekirse bu konuda danışmanlık hizmeti vermek,

doğa koruma çalışmalarına destek vermek ve korumak, kültürel faaliyetleri geliştirmek,

eğitim desteği sağlamaktır.”

GEZİLİP GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER VE

YAPILMASI GEREKEN ETKİNLİKLER

Peki Akyaka’ya gittiğinizde nereleri görmeli, neler yapmalı, ne yiyip içmelisiniz? Tatil

keyfinin saklı olduğu bu etkinlikler gününüzü eğlenceli ve faydalı geçirmek adına

oldukça önemli. İşte sizlere birbirinden cazip ve eğlenceli etkinliklerle, yeme-içme

konusunda altın öğütler:

Sedir Adası: Kadrai Adası olarak da bilinen ve önemli bir antik yerleşim yeri

olan Sedir Adası’nda Helenestik ve Roma dönemine ait yapılar bulunmakta. Sezar ve

Kleopatra’nın bu adada büyük bir aşk yaşadığına inanlır ve halk arasında adanın adı

Kleopatra Adası olarak da bilinir. Sedir Adası’nın kumunun yük gemileriyle Kızıldeniz’den

getirildiği söylentileri vardır. Kum; sodalı suda çoğalması, ateşe tutulduğunda yanması

ve büyüteç ile incelendiğinde hareket etmesi gibi özelliklere sahiptir. Ada bu kumu

sayesinde oldukça ilgi çekmektedir. Ziyaretçilerin kumu taşımaması için kumsala havlu

sererek güneşlenmesi yasaktır ve giderken duş alması ise mecburidir.

Azmak Turları: Tatlı su kaplumbağaları, onlarca çeşit balık ve su kuşlarını

görebileceğiniz, eşsiz berrak su ve doğa ile içiçe bir tekne turuna çıkmaya ne dersiniz?

Doğrusu buna kimsenin hayır diyeceğini düşünüyorum. Oldukça ucuz ve yarım saatlik

bu tur sayesinde değişik onlaraca bitki ve hayvanı görebileceksiniz. Cam gibi suda

denizin en derin yerlerini ve balıkları gözle görmeniz mümkün. Sazlıkların içinden

tekne ile geçerken hava ne kadar sıcak olursa olsun suyun soğukluğunu hissedeceğiniz

ve kadın saçlarına benzeyen, suda dalgalanan bu bitkiler sebebiyle “Kadın Azmağı” adı

verilen bölümden geçerken tura katılmakla doğru bir karar verdiğinizi düşüneceksiniz.

Turun sonunda kendinizi özel bir unla kızartılan ve teknelerde servis edilen balık ekmek

ile ödüllendirmeyi unutmayın.

Günlük Tekne Turları: Gökova Körfezi’nin birbirinden güzel koylarını

yakından görmeniz için Akyaka’dan günlük kalkan tekneler ile tura çıkmalısınız. Mavi

ve yeşilin buluştuğu en özel yerleri görebileceğiniz bu turlar Akyaka’dan başlayıp

İncekum, Kleopatra Plajı’nın bulunduğu Sedir Adası, Akbük, Çınar plajlarında, Lacivert

Koy, Tavşan Adası, Yunus Koyu, Akvaryum Koyu ve sualtı mağaralarında yapılan küçük

yüzme molaları ile devam etmektedir. Aykaya’ya geldiğinizde kesinlikle yapmanız

gereken etkinliklerden biri olan tekne turu oldukça güzel anlar yaşamanızı ve muhteşem

manzaralar görmenizi sağlıyor.

116

Köy Turları: Köy Turları : Akyaka’nın etrafındaki köylere yapacağınız turlar

hem bölgenin doğal kültürünü tanımak hem de alternatif lezzetler tatmak için oldukça

doğru bir karar olacaktır. Birçok köyde köy kahvelerine oturup köylülerle sohbet edip

çay içebilirsiniz. Akçapınar Köyü’nün ise meşhur tostu ve ayranından yemeyi ihmal

etmeyin.


Yaşam / Seyehat

Su sporları (Kitesurf-Uçurtma Sörfü, Windsurf

RÜzgar Sörfü): Akyaka coğrafyasının getirdiği avantajla sporseverlere ve

farklı etkinlikler yapmak isteyenlere birçok seçenek sunmaktadır. Bunların başlıcaları

Kitesurf (Uçurtma Sörfü) ve Windsurf (Rüzgar Sörfü). 3 km’lik sığ ve kumluk sahili ve

6 ay boyunca batıdan sahile doğru esen 3-6 brf sabit rüzgarı ile Akyaka bu sporların

dünya standartlarına yapılmasını sağlıyor. Koyun tüm motorlu su sporlarına kapalı

olması surfçüler için güvenli bir mekan olmasını sağlıyor. Ayrıca bu sporları öğrenmek

isteyenlere hocalar eşliğinde dersler veriliyor. Farklı maceralar ve heyecan yaşamak

isteyenler kesinlikle bu sporları denemeli.

Bisiklet: Bu sporu isterseniz Akyaka’da isterseniz Akyaka’ya geldiğiniz zorlu

Sakar geçidinde yapabilirsiniz. Özellikle Sakar’ın zirvesinden aşağıya salınarak,

birbirinden güzel manzaralar eşliğinde yapmanızı tavsiye ederim. Paha biçilemez bir

keyif alacağınız bisiklet ile Akyaka’ya 3 km uzalıktaki Gökova Köyü’nü de gezebilir ve

buradaki köy kahvelerine dinlenme molası verebilirsiniz.

Kaya Tırmanışı: Çınar Plajı’nın hemen üst tarafında yer alan kayaklıklarda,

güzel manzaraya karşı açılmış farklı zorluklardaki 7 rota, hem bu spora yeni başlayanalar

hem de profesyoneller için oldukça uygun. Tırmanış için tüm malzemeler Gökova

Rüzgar tarafından sağlanmakta. Yılın 12 ayı boyunca bu sporu yapabilirsiniz.

Rafting: Akyaka’ya 45 km mesafedeki Dalaman Çayı’nda heyecanlı bir raftinge

katılmak ve günü heyecanlı geçirmek oldukça doğru bir karar olacaktır. Akyaka’dan

Mayıs ve Kasım ayları arasında hergün 9’da kalkan servis ile Dalaman Çayı’na gidip bu

heyecana katılabilirsiniz. Akşam döndüğünüzde yaşadıklarınıza inanamayacağınız bu

etkinliği Akyaka’dayken kaçırmamalısınız.

Yelken: Mayıs ve Kasım ayları arasında esen güçlü ve sabit rüzgar sayesinde

Akyaka’da yelken keyfi yapmak ve Akyaka sahilinden Kleopatra Plajı’na yelken ile

gitmek gerçekten bir ayrcalık.

Yürüyüş: Akyaka’ya gittiğinizde yürüyüş yaparak birbirinden ilginç ve güzel

yerler keşfedebilirsiniz. İsterseniz azmak boyunca azmak suyunun serinliği eşliğinde

yürüyebilir, buradaki tarihi Akyaka Kalesi ve tarihi su sarnıçlarını görebilir; isterseniz

de yürüyerek Çınar Plajı’na gidip Akyaka ana plaja göre daha sakin bir yerde denize

girebilirsiniz. Akyaka’da yürüyüş için en güzel aylar doğanın kış uykusundan uyanmaya

başladığı Nisan ve Mayıs ayları, bunu aklınızda bulundurun ve o aylarda Akyaka’da

iseniz mümkün olduğunca yürüyün.

Çadır Kampı ve Karavan Turizmi: Akyaka sahilde yer alan

orman kamp alanı Mayıs ayından Ekim sonlarına kadar çadır kurmak veya karavanı ile

tatil yapmak isteyenlere hizmet ediyor. Her türlü kolaylığın düşünüldüğü (su, elektrik

vs.) kamp alanı özellikle macera ruhlu insanlara hitap ediyor. Ayrıca yeni arkadaşlıklar,

dostluklar da kurabileceğiniz bu kamp alanı adeta küçük bir köy gibi.

Orman Piknik Alanı: Akyaka sahildeki çadır ve kamp alanı aynı

zamanda piknik alanı olarak da hizmet vermekte. Bu alanda mangal keyfi yapabilir

ve nostaljik bir piknik keyfi yaşabilirsiniz. Gördüğünüz gibi Akyaka’da yapacağınız

etkinlikler oldukça fazla ve gittiğinizde canınızın sıkılmasına imkan yok. Eğlenmek,

soğuk-sıcak bir şeyler içmek ve yemek yemek isteyenlere ise Akyaka sahildeki ve

sahile çıkan sokaklardaki ayrıca azmak tarafındaki cafe, bar ve restaurantları tavsiye

edebilirim. Özellikle Azmak tarafındaki restaurantlar gerek mekanları gerekse mönüleri

ile sizi tavlayacak gibi. Daha çok balık mönülerinin yer aldığı bu restaurantlar özellikle

balık severleri bekliyor.


118


Her bütçeye göre seçeneklerin olduğu Akyaka’ya eğer

günübirlik gelmişseniz balık ekmek yemeden dönmeyin.

Teknelerde sevis edilen ve lezzetli mi lezzetli balık

ekmeklerden bir yiyen bir daha yiyor.

Tüm bunların dışında günlük ev yemekleri yapan yerler de

mevcut. Özellikle ana plaj etrafındaki bu yerler sağlıklı ev

yemekleri yemek isteyenlere hitap ediyor.

Ayrıca Akyaka’nın külütürel etkinlikerlini merak edecek

olursanız, yazın yapılan açıkhava film gösterimlerini

kaçırmayın derim. Sadece yaz aylarında düzenlenen bu

açıkhava sineması hem açık havada film izleme keyfi

yaşatıyor hem de akşamlarınızın güzel geçmesini sağlıyor.

Nostaljinin yeniden canlandırıldığı bu etkinliğe katılıp,

açıkhavada sinema keyfi yaşamalısınız.

eğer tatil için geldiyseniz burada geçirdiğiniz zamanı yıllar

boyunca unutamayacak ve hep güzel hatırlayacaksınız.

Türkiye’nin gizli kalmış bu köşesini mutlaka görmeli ve

giderken başta size iddiali ve abartılı gelen “Dünya’nın

Sekizinci Harikası” lafının, Akyaka’yı anlatmak için az bile

kaldığını farkedecek ve ufak bir gülümsemeyle Akyaka’dan

ayrılacaksınız.

Yaşam / Seyehat

Akyaka’da her yılın Mayıs ayının ilk haftasında “Akyaka

Edebiyat Günleri” yapılmakta. İki gün boyunca edebiyatın

birçok türünün konuşulduğu bu günlere ünlü yazar ve şairler

de katılıyor. Bu yıl “Bütün Bilim Dallarını Kucaklayan Sanat:

Edebiyat (Felsefe – Tarih – Sosyoloji – Matematik)” teması

ile düzenlenen 7. Akyaka Uluslararası Edebiyat Günleri yine

birbirinden ünlü isimleri ağırlamış. Eğer sizlerde o tarihlerde

Akyaka’daysanız ve edebiyat severseniz mutlaka etkinliklere

katılın.

Gezme, yeme-içme, kültürel etkinlikler derken nerede

kalacağım/kalacağız ? diye soranları duyar gibiyim. Hemen

cevaplıyorum: Akyaka’da özellikle apartlar yaygın. Villa

tipi ya da tek katlı, kalacak kişi sayısına ve sizin isteğinize

göre seçeneğin bol olduğu apartların fiyatları da uygun.

Apartlarda kalmayı sevmeyenler için butik otel tarzı iki-üç

otel ve dört yıldızlı büyük bir otel hizmet vermekte. Özellikle

Osmanlı konseptine sahip ve azmak manzaralı butik oteller

son yıllarda Akyaka’da popüler olmaya başlayan yerlerden.

Akyaka, korunmuş sakin yapısı ile huzurlu bir tatil geçirmek

isteyenlerin görmesi ve kalması gereken yerlerin başında

geliyor. Türkiye’nin en iyi koyları ve denizine sahip olan

Akyaka, mavi bayraklı denizi ve plajı ile siz gezi severlerin

ilgisini bekliyor. Yüzlerce canlı çeşidini belki de hayatınızda

sadece burada görebilirsiniz. Birbirinden farklı kuş ve balık

çeşitleri, onlarca bitki türü, sokaklarda gezen güzel kedi

ve köpekleri ile Akyaka’da yaşamak gerçekten müthiş bir

duygu. Su samuru, yılan balığı, karabatak, ördek ve kazların

şenlendirdiği bir azmak. Sahilden şöyle bir etrafınıza

baktığınızda bir tarafınızda yüksek ve yemşeyil bir dağ, bir

tarafınızda ise uçsuz bucaksız masmavi bir deniz. Yeşil ve

mavi buluşmak için yeryüzünde Akyaka’yı seçmiş olsa gerek.

Burada, güneşin batışına tanık olmak, onu izlemek güzel bir

duygu.. Güneş batarken arkasında bıraktığı ufuk çizgisi ise

gözle zor görülen en güzel ve uçsuz bucaksız ufuk çizgisi.

Akyaka anlatmakla bitmez. Gidip gezip ve görmelisiniz. Tatil

amaçlı gelenlerin birçoğu huzurun ve sessizliğin başkentine,

cennetin ufak bir yansıması olan Akyaka’ya yerleşme kararı

alıyor. Ve yıllar geçtikçe Akyaka’ya yerleşme kararlarının ne

kadar doğru bir karar olduğu kanaatine varıyorlar. Sizler de

119


Duyum ve Algı

Neler dikkatimizi çeker? Radarımıza giren her uyaranı

algılayabilir miyiz, yoksa algımızın bir alt ve üst sınırı mı var?

Neden, ne durumda, nasıl bu uyaranlarla interaksiyona gireriz?

Duyum ve algının arasındaki fark nedir? Bu yazıda temel

bilişsel süreçlerimize ve bunların tüketici davranışına etkisine

değineceğim.

Eren Şerefoğlu

Yaşam / Psikoloji

Photo by Paul Blenkhorn @SensoryArtHouse on Unsplash


Bu konunun temel taşları olan iki terminolojiye bir göz

atalım. Duyum, duyu organlarımızla algılayabildiğimiz

uyaranlara verilen tepkilerken; Algı, duygu organlarımızla

aldığımız bütün uyaranların organize edilmesi,

anlamlandırılmasıdır. Eğer kafa karıştırıcı geldiyse merak

etmeyin, birazdan farkı çözmüş olacaksınız.

Az önce geçtiğiniz bu görseli duyumladınız; diğer bir

deyişle, gözlerinin dikkatine maruz bırakılan bu görsel

sizin gözüne bir uyaran yolladı. Gözden alınan bu sinyal

thalamus içindeki lateral geniculate nucleus aracılığıyla

visual cortex’e ulaştı. Şu an bu görseli duyumluyor yani

görebiliyorsunuz; peki algılayabiliyor musunuz?

Tahmin edersin ki, duyularımızın alt ve üst sınırları var.

Duyu organlarımızın ancak bu sınırlar çerçevesinde

çevredeki uyaranlarla interaksiyona girebileceğini

biliyoruz. Ve bu sınırlar canlı türleri arasında farklılıklar

gösteriyor. Örneğin, “Normal bir birey 20–20.000 Hertz

aralığını duyabilirken, bir yunus veya yarasa 15–200.000

Hertz aralığındaki sesleri duyabilirler!”; “İnsan gözü

400 ila 700nm (nanometre) aralığını görebilecek yapıya

sahiptir.” Kısaca, insan ırkı olarak çevredeki uyaranların

%100’ünü duyumsamamız mümkün değil. Bu alt ve üst

sınırlarımızı ise eşik(thereshold) olarak adlandırıyoruz.

Peki nasıl bu sınırlar nasıl bulunur? Duyumumuzun

sınırlarını anlamak adına iki farklı thereshold’a göz

atalım:

Bu deneyde bulunan mutlak eşik gibi diğer duyularımız

da (görme, duyma, koklama, tatma ve dokunma)

belli bir alt sınıra sahip. O sınırın altındaki uyaranları

2. Fark Eşiği / Differential Threshold

Bir uyarandaki değişimi fark edebilmek için gereken en

küçük enerji değişimi miktarına denir.

Gözümüzü kapatalım, elimize 100 gramlık bir obje

koyalım. Ağırlıkta bir değişiklik olduğunu fark etmen

için elindeki uyarıcının ağırlığında ne kadar bir

değişiklik yapılması gerekir? 100 gr üzerine 1 gr eklesek

kuvvetle muhtemel bunu farkedemezsin ama +10 gr

ile farketmen daha olası. Weber, 1834’te fark eşiğinin,

yoğunlukla birlikte logaritmik (doğrusal değil) olarak

arttığını keşfetti. Yani miktar bazında değil yüzdelik

olarak bir artış var. Örneklemek gerekirse, 100 gramlık

uyarandaki(I) değişikliği(ΔI) farkedebilmek için %10(K)

değişim yeterli demiştik. Bunu baz alarak, Weber

Kanununa göre 200 gram bir uyarandaki değişikliği fark

edebilmek için en az 20 gram fark eşiğine ihtiyaç vardır.

Yani, ilk örnekte 10/100=0.1 ; ikinci örnekte 20/200=0.1

görüldüğü üzere K sabiti değişmiyor. Diğer bir deyişle,

uyaranımın yoğunluğu arttığından dolayı, olası kilo

değişikliğinin farkedilebilmesi için daha yüksek bir

değişiklik yapılması gerekti.

ΔI: Fark Eşiği ( Just Noticable Difference). I

Yaşam / Psikoloji

1. Mutlak Eşik / Absolute Threshold

Fiziksel anlamda vücudumuzun duyumlayabileceği

uyaranların limitidir. Başka bir deyişle, duyum oluşması

için gereken minumum düzeydeki fiziksel enerji

şiddetidir.

Uyarıcının Yoğunluğu (Intensity of Stimulus). K:Uyarıcı

Yoğunluğu’ndaki değişikliğin farkedilebilmesi için gerekli

olan yüzdelik fark.

Şimdi de, Weber Kanunu’nu ürün fiyatlamasında

örneklendirelim. Kanunu kullanarak bir ürünün fiyatında

değişiklik yapmak istiyorum, tabii bunu tüketicilere

farkettirmeden.

150 avroluk (I) bir telefonda, K sabiti %10 olarak

olduğunu farzedelim. Öyleyse, Fark Eşiğimiz 15 avro’dur.

Dolayısıyla, yeni bir fiyat düzenlemesi yaparak telefonun

fiyatını +1,+15 skalasında oynatabilirsin çünkü müşteriler

bunu fark yaratacak bir değişiklik olarak algılamazlar.

Aynı şekilde, K sabiti %10 olan 1500 avroluk laptoptaki

+150’ye kadar yapılan fiyat değişiklikleri fark edilmeyecek

düzeydedir. Müşterilerin farkı algılayabilmesi için 150

avronun üzerinde bir fiyat eklemesi yapılmalıdır.

1950’lerde psikofizik alanında çalışan araştırmacılar

bu eşiğin ne olduğunu anlamak adına bir deney yaptı:

Katılımcılar karanlık bir odaya alınıyor; araştırmacılar

çok düşük dozlarda ışık flaşları (giderek artan)

yakıyorlar ve hangi noktada katılımcıların bu ışıkları

duyumladıklarını kaydediyorlar. Katılımcının görebildiği

en düşük seviyedeki ışık miktarı mutlak eşik olarak

adlandırılıyor.

10 cent, hali hazırda pahallı telefonların reklamlarında

pek işe yaramaz çünkü bağlam içeresinde fark edilebilir

düzeyde bir mebla değildir. Öte yandan, araç sahibi

kişilerin düzenli ziyaret ettiği benzinliklerde her seferde

kazanılacak 10 cent o bağlam içerisinde fark edilebilir.

Aynı şekilde, 100 dolar bir telefon için farkedilir düzeyde

bir indirimdir. O yüzden, bir ürün için indirim/kampanya

ilanı veriliyorsa, reklamın farkedilebilir olmasında kritik

önem taşıyan nokta: indirimin meblağsının reklamın

bağlamı içerisinde öne çıkıp çıkmadığıdır.


Nedir bu Tüketici Psikolojisi?

Tüketici Psikolojisi, en sıkıcı textbook tanımıyla: “ihtiyaç

ve arzuları karşılamak amacıyla ürün, hizmet, fikir

ve tecrübelerin seçimi, satın alımı, kullanımı ve elden

çıkarılması sürecindeki bir parçadır.”

Yaşam / Psikoloji

Eren Şerefoğlu


Tüketici davranışı döngüsel bir süreç-cylical

process olarak düşünülebilir: tüketicinin ihtiyaç ve

arzuları (istediğimiz, hayatımızda eksik olduğunu

hissettiğimiz şeyler vb.) Bu ihtiyaç ve arzularımız

bizi birkaç seçeneğe yönlendirir: seçim yapma,

satın alma ve ürün kullanma.

Bu döngündeki soru işareleri ise şunladır:

ürünler satın alındıktan sonra tüketici nasıl

hissediyor? Verdiği kararın sonucunda ne oldu? En

baştaki ihtiyaç ve arzuları tatmin oldu mu yoksa

yaptıkları seçimden, en başta mutlu olacaklarını

düşündükleri kadar mutlu değiller mi?

“Döngü, istekler ile başlar. İstekler

doğrultusunda seçimler yapılır.

Seçimlerin ise belli sonuçları vardır.”

Bu noktada bütünü daha iyi anlamlandırmak adına

bu döngüdeki bileşenlere sırasıyla göz gezdirelim.

İstekler. İnsanlar olarak neye ihtiyacımız var? Ne

kadim soru ama! Kendimiz için dahi bulamıyoruz

bunun cevabını bazen. Maslow ise piramidiyle

şöyle bir açıklama getiriyor:

vb. ilerledikçe yüksek kademe sosyal ilişkiler,

özgüven gibi psikolojik ihtiyaçları görüyoruz.

Burada şimdilik şunu düşünelim: bunlar gibi

yüksek kademe psikolojik ihtiyaçlar, satın

aldığımız ürünleri nasıl etkiliyor ve nasıl bir

interaksiyon içerisindeler?

Seçimler

Nasıl seçim yaparız? Markete gittiğinizde onlarca

ürün arasında nasıl bir seçim yapıyoruz? Bu

seçimlerimizde her zaman rasyonel miyiz?

Seçimlerimiz mantığa mı dayalı yoksa içgüdüsel

mi hareket ediyoruz?

Sonuçlar

Sonuçlar. En temelde tüketici davranışının

odağı, yapılan seçimlerin kişiyi daha mutlu yapıp

yapmadığıdır. İnsanları hangi sonuçlar mutlu eder?

Neler mutluluğumuza katkı sağlar? Mutlulukla

hangi değişkenler arasında bir korelasyon

olduğunu düşünebilirz?

Derlemenin ilerleyen yazılarında bu sorulara

cevap olacak çalışmaları ve çeşitli hipotezleri

paylaşacağım. Şimdilik bu sorular üzerine

düşünerek oyalanmak başlangıç için iyi bir pratik

olacaktır.

Peki Neden tüketici davranışı çalışmalı?

Yaşam / Psikoloji

Şirketler, Bireyler ve Politikacılar olmak üzere 3

farklı açıdan nedenlerine bakalım.

1. Şirketler daha iyi pazarlama kararları alabilir.

Maslow’un İhtiyaçlar hiyeraşisi

İnsanlar bu piramitte gösterilen gereksinimler

silsilesini aşağıdan yukarıya doğru tamamlamaya

çalışır. Bir ihtiyaç tamamlandı mı üzerine bir çentik

atılır ve hoop bir üst ihtiyaca geçilir. (Solda gözüken

Maslow İhtiyaçlar Piramidi’nin pandemi özel

versiyonudur :). Süreç çizelgesi en temel fizyolojik

ihtiyaçlar ile başlıyor barınma, beslenme, güvenlik

Şirketler günümüzde psikolojik bilgi haznesinden

ve kontrollü randomize deneylerinden fayda

sağlamaktadır. Örneğin, a/b test kullanarak

google bir sayfada kaç tane arama sonucu çıkması

gerektiğini optimize ederken diğer bir şirket en iyi

slogan veya manşetin ne olduğunu, ne tür servis/

ürünlerin kullanılması gerektiğini belirler.

2. Tüketiciler farkındalıklarını arttırarak seçimlerinden

optimal sonucu alabilir.

a) Sosyal Direnç Göstermek — şirketlerin

kullandığı pazarlama ve ikna tekniklerinden

haberdar olmak.


b) Heuristiclerimizin Farkında Olmak

(simple rule of thumb) — bir ürünü/hizmeti

satın almadan önce ne gibi sezgisel etmenler

kararlarımızı etkiler? Ne zaman sezgilerimize

güvenip; ne zaman rasyonel davranmamız

gerekir?

c) Karar Kaynakları — çoğu zaman kararlar

komplike bir haldedir bunları karmaşıklığından

kurtarıp daha yalın bir hale getirerek

yapılandırmamız gerekebilir.

3) Politikacılar/Karar vericiler daha iyi kararlar

alabilir.

Amerikada son yıllarda sağlıklı beslenme

alışkanlığına teşvik amaçlı bir politakada

değişiklik yapıldı. Yeni politikayla her restauranta

bütün besinlerin kalori değerlerini paylaşma

zorunlulıuğu getirildi. Böylece tüketiciler kalori

hesaplarını yapabilecek ve uygun seçimler

yapabilecekti. Bunun arkasındaki motif şuydu:

eğer tüketiciye daha fazla bilgi verirsek daha

iyi kararlar alır. Peki işe yaradı mı? Maalesef,

tüketicilerin beslenme alışkanlıklarında ve ürün

seçimlerinde kayda değer bir fark olmadı. Neden

etkili olmadı dersin? Akla birkaç neden geliyor.

İnsanlar menülerde her besinin yanında gördüğü

kalori değerleriyle ilgili yeterli bilgiye sahip

olmayabilir.

“Hımm.. 1000 kalori iyi gözüküyor, bir tane

tripple whopper lütfen!” Kalori değeriyle ilgili

yeterli bilgiye sahip olsa dahi, asıl endişesi

sağlıklı beslenmek değil karnını doyurmak da

olabilir. Sonuçta her yemeğe parası yetmeyebilir.

Dolayısıyla, kalori değeri yüksek ve diğerlerine

nazaran ucuz olan besinin seçilmesi daha

muhtemeldir. Nedenler uzatılabilir fakat konudan

sapmamak için politika değişikliğinin neden

işe yaramadığına gelirsek, çıkarılacak ders şu

olmalıdır: büyük çapta tüketici davranışını

değiştirmek için daha iyi data’ya ihtiyacımız

vardır. Yüzeysel kararlardansa, daha detaylı

düşünülmesi ve olası dışsal faktörlerin hesaba

katılması gereklidir.

Yaşam / Psikoloji





Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!