30.01.2023 Views

DESTİNA PÜTÜN KATALOG TASARIMI

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

içindekiler

Cura 4-5

Trompet 6-7

Akordiyon 8-9

Arp 10-11

Yan Flüt 12-13

Ney 14-15

Keman 16-17

Rüzgar Çanı 18-19

Kalimba 20-21

.

Yeni Türkü 24

Cem Karaca 25

Louis Armstrong 26

Mercan Dede 27

Aşık Veysel 28

Cahit Berkay 29

Ali Ekber Çiçek 30

Moğollar 31

Müşfik Kenter 32

1


2


ENSTRÜMANLAR

3


CURA

Yörük halk çalgılarından biridir. Akdeniz ozanları tarafından çoklukla kullanılan bu çalgının uzunluğu

55–60 cm kadardır ve bağlama ailesinin en küçük çalgısıdır. Cura genellikle altı, beş, dört ya da üç

tellidir. İki telli curalar da vardır. Bu curaların alt teli “la”, üst teli “re” sesine ayarlanmıştır. Curaların tekne

derinlikleri ile göğüs genişlikleri 15 cm dolayındadır. Sap uzunlukları ise 40 cm kadardır. Sapın ucundaki

burgu denen anahtarlarla çalgı akort edilir.

Dört telli curalarda üstteki tel ahenk telidir. Öbür teller bu ahenk telinin sesine ayarlanır. Sapları kısa

olduğu için curalarda az sayıda perde bulunur. Cura mızrapla ya da tellere parmakla vurularak çalınır.

Ama genelde tek başına çalınan bir çalgı değildir. Yaygın olarak öbür sazlarla birlikte çalınır. Bağlamanın

bir oktav tizine ayarlanan sesi, öbür sazların içinde belirginleşerek ezgiye hareket ve renk katar. Oyun

havalarının kıvrak ve hareketli çalınış biçimine uygun bir çalgıdır.

Curalar büyüklüklerine göre değişik adlar alır. Curadan biraz büyük olanlara “cura bağlama” denir. Sesi

curadan daha kalın olan cura bağlama en yaygın kullanılan cura türüdür. “Cura cura” ya da “cura zurna”

adıyla bilinen tür ise curadan daha küçüktür ve sevimli görünüşü nedeniyle süs eşyası olarak çokça

kullanılır.

4


5


6


TROMPET

Bakır ailesi enstrümanlarının 3 temel bölümü vardır: Ağızlık, boru, ve kalak, günümüz pistonlu

bakırlarında piston kısmı, boru kısmının üzerindedir. Ayrıca ağızlığı, boruya bağlayan kısma ‘backbore’

ya da ağızlık borusu denir. Trompetin ağızlığı kupa biçimindedir ve kornonun ağızlığından daha ağırdır.

Kornonun huni biçimindeki ağızlığına karşın, sığ olan trompet ağızlığı, trompete parlak ses rengini

verir. Barok ya da bilinen adıyla Pikolo (piccolo) trompetin ağızlığı modern-kromatik trompetlerin

ağızlıklarından daha da sığdır. Ağızlığın küçük ve sığ olması, çalıcıya ayrıca üst bölgelerde, yani tiz sesleri

çıkarmada kolaylıklar sağlar.

Ses rengi sebebiyle en çok tercih edilen trompet si bemol trompettir. Duyuluşu diyapozona göre 1

büyük ikili aşağıdandır. Yani 440 hz. La sesini verebilmek için, trompetçi si sesini çalar, ama duyuluşu

la sesidir. İkinci olarak en sık kullanılan trompet do trompettir. Görüntü olarak si bemol trompete

çok benzemesine karşın, boru uzunluğu, sib trompetten 14 cm. daha kısadır ve kalak kısmı biraz

daha küçüktür. Bu konu içerisinde unutulmaması gereken basit fizik kuralı ise: boru uzadıkça sesin

pesleşmesi, kalınlaşması; boru kısalınca çıkan sesin tizleşmesidir. Güzel bir örnek olarak Trombon, bu

esasa dayanan bir çalgıdır. Tromboncu, kulis (slider) denen kısmı açıp kapatarak, borunun boyunu

değiştirir ve farklı sesler elde eder. Borunun en uzun olduğu pozisyonda, en kalın ses elde edilir.

7


8


AKORDİYON

Akordeon, akordiyon ya da akordion, bir körüğü harekete geçirmekle yaratılan hava akımının etkilediği

serbest metal dillerinin titreşmesiyle ses çıkaran havalı çalgıdır. Bir ya da iki kılavuz ile bir körükten oluşan

akordiyonda, serbest metal dillerin titreşmesi, klavyenin tuşlarına basmakla sağlanır. Akordeon’un ilkel

şeklinin 1822’de Berlin’de Christian Friedrich Ludwig Buschmann tarafından icat edildiğine inanılır.

Ama yakın zamanda akordeon olarak adlandırılabilecek bir enstrümanın 1816’da veya daha önceki bir

tarihte Nürnbergli Friedrich Lohner tarafından kullanıldığı saptanmıştır.

Akordeon ismine ilk patent ise 1839’da, Viyanalı org ve piyano yapımcısı Cyrillus Demian tarafından

günümüzdeki akerdeona çok da benzemeyen tek klavyeli küçük bir çalgı alındı. Kısa sürede, birçok

firma bu yeni çalgının üretimine girişti. “Diyatonik akordeon” denilen ve diyezli ya da bemollü sesleri

veremeyen bu çalgı, köylere kadar yayıldı. 1880’de, iki klavyeli kromatik akordeon gerçekleştirildi. Diyezli

ve bemollü sesleri de verebilen bu yeni akordeon, kısa sürede çok tutundu. 1940’ta daha da gelişti ve

konser akordeon adını aldı. George Auric ve Jean Françaix gibi besteciler bu çalgı için birçok parça

besteledi.

9


10


ARP

Arp, çoğunlukla Klasik Batı Müziğinde kullanılan en eski, telli bir müzik aletidir. Sabit sesli bir çalgıdır.

Her tel üç ayrı ses çıkarabilir. Gam notalarının karşılığı olan yedi pedalın tutturulduğu oluk hazinesi,

çınlama kasası sütun ve konsol bölümlerinden oluşmaktadır. Bir yayla ok atılırken gerilip bırakılan yay

kirişi bir tınlama sesi çıkarır. Tek telli olan yaya değişik uzunluklarda teller ekleyip onların gerginlikleriyle

oynayarak değişik sesler çıkarıldı. Sonraları sesi yükseltmeye elverişli bir gövde (tını kutusu) eklenince

gerçek bir çalgı yapılmış oldu.

Bunlardan geliştirilen ilk çalgılardan biri “lir” di. Yunanlar ve Romalılar çok yaygın olarak kullandıkları

liri Tanrı Hermes’in boş bir kaplumbağa kabuğuna teller takarak yaptığına inanıyorlardı. Orkestralarda

kullanılan dik konuma tutulan arp, çağdaş orkestra çalgıları arasında telleri yalnızca parmakla çekilerek

çalınan tek çalgıdır. Arpın 47 teli ve yedi pedalı vardır. Pedalların yardımıyla tellerin sesi değiştirilebilir.

Bu pedallar üç ayrı konuma getirilebilir. Böylece bir nota diyez ve bemol olabilir.

Notaları birbirinden ayırabilmek için notalara çeşitli renkler verilir; do telleri kırmızı, fa telleri ise siyah

mavi veya koyu mavidir.

11


YAN FLÜT

Yanlamasına çalınan, metalden ya da tahtadan yapılabilen bir üflemeli çalgıdır. Flüt ailesinin en yaygın

türüdür, orkestralarda ve bandolarda sıkça kullanılır. Pikolo flüt, alto flüt, bas flüt gibi enstrümanlar da

flüt ailesindendir; Pikolo flüt normal flütün yarısı boyundadır, alto flüt ise normal flütlerden biraz daha

büyüktür.

Çalgının baş bölümünde bir üfleme deliği vardır. Bu nedenle bu bölüme “ağızlık” da denir. Üfleme deliği

çalıcının alt dudağına dayalıdır. Sağ omuz yönünde, yere koşut olarak tutulur. Sol el ağızlık tarafında,

sağ el ise kuyruk tarafında tutulur. İki elin başparmağı alttan flütü destekler.

Günümüzde nikel, gümüş, altın gibi madenlerden yapılmaktadır. Fakat XX.yy.’lın başlarına kadar

abanoz, nar gibi sert ağaçlardan yapılırdı. Metal olduğu halde tahta nefesli çalgılar grubu üyesidir.

Bunun öncelikli nedeni flütün orjini tahtadır, ayrıca ses renginin tahta tınısı vermesi ve diğer tahta

nefesliler ile iyi kaynaşması ve ses elde ediliş yönteminin tahta enstrümanlar gibi olmasındandır. Tahta

flütün en önemli özelliği tatlı, yuvarlak ve olgun olmasıydı. Metal alaşımlardan yapılmaya başlamasıyla

bu özelliklerini büyük ölçüde yitiren flüt daha çevik, ses niteliği yönünden ise parlaklık kazanmıştır.

Özellikle ince sesler metalden yapılan flütlerde daha kolay ve güvenlidir.

12


13


14


NEY

Ney, diğer dillerde: nai, nye, nay, gagri tuiduk, karghy tuiduk, üflemeli çalgıdır. Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı

Lügati’t-Türk adlı Türk kültür ve dilini anlatan eserinde, sagu denilen, “erler” için düzenlenen, ölüm,

erdem ve acıları anlatan törenlerde kullanıldığını aktarmıştır.

“Ney”, yakın zamanlarda Farsçaya geçmiş olup nâ veya nay (kamış) adını almıştır. Arap toplumunda da

üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmâr sözcüğü (nefes borusu, ses organı anlamında)

ney için de kullanılmıştır. Türkçede ise hemen her zaman ney olarak anılmıştır. Romanya’da nayu olarak

adlandırılır.

Günümüzde ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir simgesi haline gelmiştir. Müzik

aletlerinin geneli için kullanılan çalmak yerine, ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin

mecazi bir anlamı vardır. Kaynağını İslam’da Allah’ın insanı yaratırken ruhu üflemiş olmasından alır. Bu

mecazdan etkilenilmesini sağlayan bir unsur da; flüt çalarken “Tü”, yan flüt için “Fü” seslerinin ağızdan

çıkması gibi ney üflenirken ağızdan “Hû” sesi çıkarılmasıdır. Hû, tasavvufta “O” demektir.

15


KEMAN

Orta Doğu’da Bizans, lir adı altında ilkel bir keman çeşidi geliştirmiştir. Günümüzdeki anlamda keman

ilk olarak 14. yüzyılda Kuzey İtalya’da ortaya çıktı. Bu dönemden sonra keman Avrupa’da yayıldı. İlk

keman yapımcılarının Rebec, Rönesans da Fer tarafından Orta Çağ’da İtalya’da Lira da Braci, Fransa’da

Viel adlarıyla kullanılan yaylı çalgıları kemanın atası sayılır. Lavignac, kemanın Oğuz kemençesinden

alındığını yazar. Bazı kaynaklarda ise Arapların rebabından geliştirildiği öne sürülmüştür. 16. ve 17.

yüzyıldaki keman yapım ustaları Nicolo Amati, Paolo Maggini, Giuseppe Guarneru, Antonio Stradivarius

kemana son şeklini vermişlerdir. Keman asıl biçimini korumakla birlikte 19. yüzyılda bazı değişikliklere

uğradı. Çağdaş kemanda gövde ve sap daha uzun, köprü daha yüksektir. Keman (veya viyolon), viyola

ve viyolonselin de bulunduğu violin ailesinin en yüksek tondan çalan, en küçük üyesidir. Dört teli vardır.

Akort sesleri pesten tize sol, re, la ve mi’dir.

Keman yayına arşe denir. Arşede yapay ya da gerçek at kılının yanı sıra ham misina olarak adlandırılan

bir madde de kullanılabilir. Ayrıca yayını düzgünleştirmek ve sesi güzelleştirmek amacıyla arşeye reçine

adı verilen madde sürülür. Reçine bala benzeyen sarı renkli katı bir maddedir.

16


17


RÜZGAR ÇANI

Rüzgar çanı yalnızca bir ev aksesuarı değil aynı zaman da bir enstrüman olarak bilinmektedir. Tarihinin

Antik Roma’ya kadar uzandığı bilinen mistik enstrüman, çıkardığı ilahi tını ile hayat enerjisi akışını

üst düzeye çıkarmaktadır. Rüzgâr çanı, rüzgâr esince metal, tahta veya bambu çubukların birbirine

çarpmasıyla müzikal/ritmik sesler çıkaran dekoratif eşya. Feng Şui felsefesine göre; beş çubuklu

olanlarının kapı, kiriş, sivri köşe, vb. yerlerde kullanımı negatif enerji akımını önler.

18


19


20


KALİMBA

Kalimba (Mbira), Zimbabve’de doğmuş bir müzik aletidir. Kademeli olarak yerleştirilen metal parçaların

oturduğu tahtadan bir taban şeklindedir. Kalimba, birden çok isimle tanınmakla birlikte, en yaygın olan

iki adından biri de Mbira`dır. Ayrıca 1960’ların sonu ile 1970’lerin başında Likembe, mbila,mbira huru,

mbira njari, mbira nyunga nyunga, nhare, matepe ve njari, sansu, zanzu, karimbao, marimba, karimba,

kalimba, oko, ubo, sanza gibi isimler de kullanılmıştır. Anglo dünyasında “Başparmak piyanosu” olarak

da bilinmektedir.

Kalimba’nın Doğu Afrika ya da Güney Afrika’da birçok çeşidine rastlanmakla birlikte, 1900’lerin başında

Nijerya’nın güneydoğu kesimindeki Nsukka bölgesindeki Okpuje’de kullanıldığı bilinmektedir.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Zimbabwe’de genellikle dinî törenlerde, düğünlerde ve diğer

sosyal toplantılarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Etnomüzikolog Hugh Tracey tarafından 1950’lerden

itibaren Güney Afrika’dan ihraç edildi ve bu enstrüman Afrika’nın dışında da yaygınlaştırıldı.

21


22


PLAKLAR

23


MÜZİK TÜRÜ

Özgün

SANATÇI

Yeni Türkü

FİYAT

269,00 TL

24


MÜZİK TÜRÜ

Rock

SANATÇI

Cem Karaca

FİYAT

190,08 TL

25


MÜZİK TÜRÜ

Caz

SANATÇI

Louis Armstrong

FİYAT

277,44 TL

26


MÜZİK TÜRÜ

Etnik Müzik - Yerli Müzik

SANATÇI

Mercan Dede

FİYAT

250,00 TL

27


MÜZİK TÜRÜ

Halk Müziği

SANATÇI

Aşık Veysel

FİYAT

191,04 TL

28


MÜZİK TÜRÜ

Klasik Müzik

SANATÇI

Cahit Berkay

FİYAT

219,84 TL

29


MÜZİK TÜRÜ

Halk Müziği

SANATÇI

Ali Ekber Çiçek

FİYAT

299, 00 TL

30


MÜZİK TÜRÜ

Rock

SANATÇI

Moğollar

FİYAT

177,98 TL

31


MÜZİK TÜRÜ

Şiir

SANATÇI

Müşfik Kenter

FİYAT

194,88 TL

32

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!