Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SAYI: 2
AĞUSTOS 2020
AYLIK DİJİTAL DERGİ
RÖPORTAJ
TASARIMCI DAYI
KİŞİSEL GELİŞİM
KENDİNE KANATLAN
TARİH
ENOCH’UN KİTABI
GÜNDEM
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Kamil Can SAATÇI
KAPAK TASARIMI
Kamil Can SAATÇI
YAYINA HAZIRLAYAN
Kamil Can SAATÇI
GÖRSEL YÖNETMEN
Şirin POLAT
YAZARLAR
KAMİL CAN SAATÇI
ŞİRİN POLAT
BERNA ÜVER
YASİN ORDU
ONUR OFLAZOĞLU
REKLAM REZERVASYON
0536 544 50 11
reklam.roltol@mail.com.tr
YAYIN HAKKI SAHİBİ
Kamil Can SAATÇI
roltolmagazine © 2020
Hepinize selamlar sevgili roltol
okuyucuları.
İNTRO
Bu yazımızda size dergimiz hakkında bilgi
vermek istiyoruz.
Dergimizde Türkiye’nin çeşitli yerlerinden
5 farklı yazar bulunmaktadır.
Dergimizde bulunan içerikler
• Röportaj
• Kişisel Gelişim
• Edebiyat
• Şiir
• Deneme
• Tarih Evren ve insan
• Yemek tarifleri
• Gündem yazıları
Dergimizde reklam verebilmek için
0536 544 50 11 telefon numarasına ya da
reklam.roltol@mail.com.tr mail
adresinden bizlere ulaşmanız
gerekmektedir. Reklam depertmanındaki
arkadaşlarımız size ayrıntılı bilgi
verecektir
DERGİMİZDE REKLAM VEREN HERKESSE
İNTERNET SİTESİ HEDİYE*
*hediye edilecek internet sitesinin
özellikleri
• .com alan adı
• Sınırsız ssd hosting ve sınırsız trafik
• 7/24 canlı destek
İÇİNDEKİLER
KAPAKTAKİLER
RÖPORTAJ: BURAK DOĞAN (TASARIMCI DAYI) 4
KİŞİSEL GELİŞİM: KENDİNE KANATLAN 11
TARİH: ENOCH’UN KİTABI 13
GÜNDEM: TWİTTER 16
14 ŞİİR: ÖZLEDİM DESEM GELİR MİSİN?
15 EDEBİYAT: BİR DOSTU OLMALI İNSANIN
17 DENEME: TEK VURGUM SANAT
RÖPORTAJ
TASARIMCI DAYI
– Sizi yakından tanımak isteyen okurlarımız için kısaca
kendinizden bahseder misiniz?
– Ben Burak Doğan, Karabük üniversitesi Fethi Toker güzel
sanatlar fakültesi resim bölümünde aynı zamanda liseyide
güzel sanatlar lisesi resim bölümünde okudum. Grafik
tasarımcısıyım, ancak mesleğimin bölümünü okumadığım için
alaylı sayılırım ve elbette özel sektörde çalışıyorum. Bunun
dışında hem YouTube hem normal iş hem de freelance işlerle
boğuşan, her şeye zaman ayırmaya çabalayan 4 aylık bir kız
babasıyım.
– Allah bağışlasın. Ne zamandır bu işi yapıyorsunuz?
– 30 yaşındayım, 19-20 yaşlarımdan bu yana bu işin içindeyim.
Yani en az 10 yılı var
dolu bardak diyebiliriz bir bardak cıvaya da, birikimimizi
tecrübemizi ne ile doldurup ağırlaştıracağımız tamamen bize
bağlı. Benimle aynı işi aynı süredir yapıp benden daha az bilgi
sahibi meslektaşlarımı da tanıyorum, benden daha birikimli
olanları da.
– Haklısınız gerçekten merak üzerine kurulu bir iş. Peki iyi
kazanç sağlıyor musunuz?
– İyi kazanç fazlasıyla göreceli aslında çünkü ekonomisi çok
aktif bir ülkede yaşıyoruz, haliyle şu anki kazanç iyi iken 1 ay
sonra kötü olabiliyor. Ancak ajans çokluğu, bu işi
yapabileceğine inanan ancak hiç birikimi olmayan insanların
fazlalığı gibi faktörler mesleğimizi baltalayan faktörler.
Dolayısıyla bir savaş içindeyiz. Hem para kazanmak hem
kaliteli olmak için verilen bir savaş. Değişken olsa da evet iyi
kazanç sağlayabiliyorum, ancak bu iyi kazanç için ek olarak
freelance çalışıyorum.
Yani sabahtan akşama kadar bir özel şirkette grafik
departmanında, akşam evde freelance, hafta sonları da YouTube
+ freelance şeklinde ilerliyor. Hiç boşluğu olmayan, baş ağrıları
ve sıkıntılarla geçen bir süreç aslında, ancak bir şekilde alışıp,
bu koşuşturmacaya katılıyorum. İyi kazanç sağlamak için, iyi
çalışmak gerek
– Nerede yaşıyorsunuz?
– Bursa’da yaşıyorum. Ancak memleketim Sinop. Her ne kadar
buraya alışmış olsam da, memleketini oldukça özlüyor insan.
– Yemek yapar mısınız?
– Yemekle çok aram yoktur aslında. Yani çok yemek yiyen biri
değilimdir. Fazlasıyla seçerim. Yumurta yapmak hala yemek
yapma literatüründe geçiyorsa, onun alasını yaparım
– Seçici olmanızla alakalı sorun yaşıyor musunuz?
– Evli biri olarak haliyle yaşıyorum, eşimin sevdiği benim
sevmediğim bir çok yemek oluyor, ama “sağlıklı” olması
dolayısıyla zorla da olsa eşlik ediyorum
– Sabırlı biri misiniz?
– Konuya bağlı aslında. Çok ilgili olmadığım bir konuysa
sabrederim, aksi halde ilgimi çeken yeni bir konuysa; içim içimi
yer, karnıma ağrılar girer, ilkokulda geziye katılacak çocuk
heyecanı yaşarım.
– Peki çok çabalayıp sabrettikten sonra beklediğinizden daha
kötü bir durumla karşılaştığınız oldu mu?
– Çok oldu, hangi birini sayayım
ne kadar kendime kızsam da şimdilerde bunları birer hayat
dersi olarak betimliyorum.
– Hayat felsefeniz nedir?
– Öncelikle faydalı olmak, çünkü şuana kadar yaptığım her şey,
oluşturduğum tüm sistem bunun üzerine kurulu. Sonrasında bu
sistemi devam ettirebilecek bir çevre ki o çevreye eriştiğimi
düşünüyorum. Şu an 2 bin kişilik bir Grafikerler Telegram grubu
oluşturdum ve tüm meslektaşlarıma yardımcı olabilecek
onlarca yan grup ve kanal. Bunun dışında YouTube üzerinden de
tamamen eğitim odaklı ilerliyorum. Dolayısıyla bu meslekte
olanlar ve meslekle ilgili olanların faydalanabileceği ve
olabildiği kadar güncel
bir sistem için uğraşıyorum ve uğraşmaya devam edeceğim.
Benim hayat felsefem, meslektaşlarımla kaliteli işler üretip,
hak ettiğimiz karşılığı almaktır kısaca
– Çok iyi, peki YouTube’da olumsuz yorumlarla karşılaşıyor
musunuz?
– Karşılaşmam mı hem de nasıl
motivasyonumu yıkacak seviyede olan yorumlar hariç mutlaka
dikkate alıyor ve irdeliyorum. Çünkü bizi her şeyimizin
mükemmel olduğunu düşünmek geliştirmez, her zaman eksik
olduğumuzu düşünmek geliştirir. Hep daha iyisi olabileceğini
anımsatan her türlü yoruma açığım. Ancak ağza alınmayacak
sözlerle yorumlarımı süsleyen arkadaşlar da olursa Youtube a
spam olarak bildirip, yorumunu kaldırıyorum o arkadaşın
elbette.
– Kazandığınız para giderlerinizi karşılıyor mu?
– Elbette karşılıyor ama biriktirmeye de müsaade etmiyor, her
zaman ek harcamalar çıkıyor bir yerlerden.
– Vergi zamları işinizi ne yönde etkiliyor?
– Elbette olumsuz etkiliyor, bu sadece vergi değil her türlü
dolar, euro yükselmesinde de böyle. Neticede işimiz için
kullandığımız bütün kaynaklar dolar veya euro üzerinden
besleniyor ve bunların yükselmesi karşı tarafı etkilemese de,
bizim cebimizden çıkan miktarı yükseltiyor.
Kısaca bizim müşteriye sunduğumuz kek aynı kek, unun fiyatı
yükselmiş, yumurta ateş pahası olmuş, müşteri bunlarla
ilgilenmiyor, her zaman toplam duruma bakıyorlar. O nedenle
ateş düştüğü yeri yakıyor
– En çok sinirlendiğiniz şey nedir?
– Grafik tasarım kökenli olmayan, sadece ticaretten anladığı
için reklam ajansı açanlar ve yeterli tecrübesi olmadan müşteri
avlamaya çalışıp saçma rakamlarla piyasa eğrisini aşağılara
çekenler diyebiliriz
– Hangi işletim sistemini kullanıyorsunuz?
– Elbette hem Mac hem Windows. Gerek işletim sistemi gerek
yazılım olarak her zaman en güncelini tercih ederim ve bir
grafik tasarımcısının hem Mac hem de Windows sistemlerine
aşina olması taraftarıyım. İkisini de bilmek oldukça mühim. Ama
özüne bakarsak ağırlıkla Windows kullanıyorum.
Çünkü Windows kullanırken Mac sistemine oranla daha
özgürüm.
– Müşterilerinize hangi hizmetleri sunuyorsunuz?
– Kurumsal kimlik tasarımı, web sitesi ve video animasyon.
– Sevmediğiniz bir huyunuz var mı?
– Unutkanlık, hep uçuk fikirler peşinde olmam ve yemek
seçmem diyebiliriz.
– Önünüzde boş kağıt ve kalem olsa ne yazardınız?
– Şiir… Boş kağıt ve kalem bana şiir yazma ihtiyacı uyandırır,
lise döneminde özellikle çok severdim, kitap dolusu şiirim
vardı. İnsanı rahatlatan psikoterapi gibi bişey. Mükemmel
olmalarına gerek yok
– Okul hayatınız nasıl geçti?
– Tabiri caizse okul hayatım boyunca tam olarak mutlu
değildim. Resim bölümü okuyordum ve yağlı boyadan tiner
kokusundan fazlasını arıyordum, bilgisayar başında daha
mutluydum her zaman ve bu mutluluğu mesleğe dönüştürmeye
karar verdiğimde üniversite 2.sınıfta ayrıldım.(ki üniversiteye
yetenek sınavıyla birincilikle girmiştim) ama benim için önemli
olan her zaman yaptığım işten mutlu olmaktı. Ben de grafik
tasarımda kendimi geliştirdim. Ama deseniz ki okul hayatınızı
yarıda bıraktığınız için pişman mısınız? Hayır hiç olmadım,
çünkü resim bölümünden mezun olduğumda elde edeceğim
sonuçtan çok daha iyi bir sonucu elde ettim.
– En iyisini yapmışsınız, peki çok fazla sayıda kişinin bu işe
başlaması sizin işinizi ne yönde etkiledi?
– Karıncaların çoğalması fili rahatsız etmez. Bunu yüksek
egodan değil en iyi izah bu olduğu için söylüyorum. Herkesin
yaptığı işin değeri neyse o kadar fiyat biçer ve ona göre de
müşteri bulur. Ben logo tasarımı yapar 1.500₺ alırım başkası
100₺ alır. Bu demek olmuyor ki fiyat yükseldikçe kalite artıyor;
elbette hayır. Ama tecrübe ve kalitesine güvenmeyen de fiyatını
yükseltemez, çünkü işini satamaz. Kısaca davul dengi dengine.
– Asla para vermem dediğiniz bir şey var mı?
– Grafik tasarıma asla para vermem. Fırıncıya sorsanız o da
ekmek der muhtemelen
– Tabii. Kendinize logo tasarlarken zorlandığınız oluyor mu?
– Şimdi şöyle bir durum var başkalarına logo yaparken rahat
olabiliyorsun Ama kendine logo Çalışırken o kadar rahat
olamıyorsun Çünkü başkasına logo tasarlarken bunu sayı
olarak X1 dersek kendimize Tasarladığınız logoya X2 dememiz
lazım. kısaca biz kendimize daha fazla özeniyoruz evet bu bir
gerçek. her ne kadar müşterilerin işlerini önemsesekte
kendimize yaptığımız işte daha detaycıyız. Dolayısıyla kendimize
yaptığımız çalışmalarda sıkıntı çekmemiz, yorulmamız
zorlanmamız, daha fazla vakit harcamamız bunlar çok doğal
– Kesinlikle katılıyorum, boş bir gününüzde neler yaparsınız?
– İhtimaller var:
1 Youtube için video çekerim.
2 Bilgisayar başında freelance işlerimi yaparım
3 Eşim ve kızımla dışarıda gezeriz
Hangi ihtimal olursa olsun mutlaka o gün bilgisayar açılır.
Yapılacak bir şey bulamazsam dahi bilgisayarı açtıktan sonra
mutlaka bir şeyler keşfederim.
– Kullandığınız bilgisayarın özellikleri neler?
– Lenovo ideapad kullanıyorum, 12gb ddr4 Ram, i7 işlemcili ve
ssd taktırdım sonradan. Beni idare ediyor diyelim şimdilik,
işlerimi görebiliyorum
– Size göre mutluluğun formülü nedir?
– Herkesin mutluluk formülü farklıdır açıkçası, benim
formülümse kızım. Bundan 2 sene öncesinde farklı bir yanıt
verebilirdim belki ama bundan 10 sene sonrada olsa “kızım”
yanıtı değişmeyecektir muhtemelen.
– Allah bağışlasın maşallah, Baba olduğunuzu öğrenince ilk
tepkiniz ne oldu? O anki duygularınızı öğrenebilir miyim?
– Şaşkınlık ve gariplik , anlatılmak için fazla hisli bir durum.
Tarif edilemeyen çok güzel bir koku gibi. Damaktan tadı
gitmeyen ama tarifini yapamadığın lezzetli bir yemek gibi. Şu an
o büyürken senin sevginde onunla büyüyor. Küçücük birşey
senin kalbini genişletiyor, geçenlerde yazmıştım “daha önce
sadece gülümsemişim, ben mutlu olmayı kızımdan sonra
öğrendim” diye. Tam da bu.
– Ne güzel. Son olarak gelecek nesillere bir nasihat verebilir
misiniz?
– Nasihat vermek bana düşmez belki ama yaşam tarzından çok
yaşam kalitesine önem versinler derim. Son model telefon,
ayakkabı, bilgisayar yaşam kalitesini arttırmaz; iyi bir insan
olmak ve bu iyiliği yaymak, doğru olup doğruluğa teşvik etmek
kaliteyi arttırır. Böylesine güzel sorular sorduğunuz için de
ayrıca teşekkür ederim.
- Rica ederim. Bana vakit ayırdığınız için teşekkürler. Görüşmek
üzere
– Tabiiki, güzel sohbetiniz için teşekkür ederim
KAMİL CAN SAATÇI
KİŞİSEL GELİŞİM
KENDİNE KANATLAN
Birçoğumuz yaşamın bazı kesitlerinde yeni bir kimlik arayışına
gireriz.Yeni dünyalar,yeni mutluluklar,yeni benlikler..
Tabii benim fikrimce bu arayış bireyin yaş aralığına değil
geçirdiği ruhsal olay ve duygu karmaşasına bağlı olarak
seyrediyor.
İlla başımızdan devasa bir olay geçmek zorunda değil.Burada
değineceğim asıl nokta yaşanılan olayı kendi içsel sesimizle
pireyi deve yapmak..
Özelden genele bir ele alalım şu meseleyi.Hangimiz hayatımızın
bir döneminde içsel bir çöküş yaşamadık? Ya da hangimiz bir
anda olsa kendimi tanıyamadık,benliğimizi kaybettik?
Evet,şu konuda mutabıkız ki ben buradan herkesin bir
dönemine sesleniyorum.Bu makaleyi sizlere tereddüt etmeden
sunmamda ki temel etken de derinlerdeki içsel sesi uyandırıp
onu gün yüzüne çıkarmak.Bu geçmiş sınavla yüzleşelim ki diğer
bir dönemimizde tarihi şaşırtıp tekerrür etmesini
engelleyebilelim.
Eğer kendimizi bulma yolundaki kabullenme adımını
atabildiysek yeni bir benlik kurmak değil alışılmış düzeni
yıkmadan kendimizi onarıp özümüzü bulmaya atıldık
demektir.
Tabii bu süreç mantıkın dışında psikolojik olarak gelişecek hatta
zaman zaman duygular fire verebilir ama ne kadar kendi
özelliklerimizi ve bir o kadar da pürüzlerimizi fark edersek her
şey bizim leyhimize gelişmeye başlar ve o esnada mantık
devreye girecek . Sağlıklı kararlar , tercihler oluştulabilecek.
Şöyle bir gözümüzün önüne getirelim.Misal;bir çocukluk
travması,sosyal yaşantıda yaşanan problem, sağlık sorunları da
dahil olabilir elbet. Ya da akademik alandaki mevzular veya
günümüzdeki Pandemi süreci..Sayınca faktörleri daha da
genişletebiliriz.
Biraz yaşanmışlıkları yoklayalım o halde.Yine gözümüzden
adeta bir film şeridi geçirelim.Neler en çok hafımıza
kazındı?Neler yüzünden boşluğa düştük?Ya da bizi en çok mutlu
eden şey bugün yine yaşansaydı aynı mutluluğu tadabilir
miydik?Ve bunun gibi daha bir yığın beyin yakıcı sorular..
Sorguladıkça eminim ki cevaplarını aynaya bakar gibi
bulacağız.Belki de özümüzü anımsadıkça yalnızca dünü değil
bugünü ve yarınımızı da inşa edebiliriz.Hiç kuşkusuz nasıl ki tek
ve öz bir şekilde dünyaya geldiysek,öyle ki yine tek ve öz
şekilde dünyamızın mimarisi olabiliriz.İlk bölüm burada
sonlanır..
Buraya kadar yılmayıp okuduysanız teşekkürler:)
BERNA ÜVER
TARİH
ENOCH’UN KİTABI
Öncelikle Enoch kimdir? Bundan bahsedelim.Nuh peygamberin
din kitaplarında 365 yıl yaşadığı söylenen dedesi. oğlu
Methuselah Nuh'un büyük dedesi olur. Konumuza dönecek
olursak Hazreti Nuh'un dedesinin Enoch denen bir kitabı var
Hazreti Nuh bu kitabın korunmasını sağlıyor ve günümüze
kadar o kitap geliyor. bu Enochun kitabında bahsedilen
konular: cennetten düşmüş meleklerin insanlarla ilişkiye
girip Nefilim denen devlerin oluşumundan bahsediyor bu
Nefilim denen devler.şöyle bir düşündüğümüzde niye hep
hikayelerimiz de olsun Dede Korkut hikayelerinde olsun Hep
insanlardan kat kat büyük olan bir Dev figürü var farklı
mitolojilerde de benzerlik gösteren bu devlerden ilk bahsedilen
yer işte Enoch'un Kitabı.
Bu Nefilimler Gökten düşen Melekler ile insanların
çiftleşmesi ile oluştuğu yazıyor kitapta.Bilimsel bir delil olarak
arkeolojik kalıntılarda Dev insan iskeletleri gösterilebilir. Peki
günümüzde neden Nefilimler veya Nefilim geni taşıyanlar yok?
bunu yorumsal olarak şöyle açıklayabiliriz.Hz Nuh zamanında ki
Tufan ile Nefilimlerin sonu gelmiştir. Farklı yönden bakacak
olursak bilimsel olarak açıklanan ve kalıntıları bulunan bazı
insan türleri var.( bunu başka bir yazıda daha ayrıntılı
anlatacağım) Bunlar Homo Neanderthalensis ,Homo Erectus,
Homo Habilis vb. Biz modern insanlar Homo sapiens olarak
geçmekteyiz. Bir düşünsenize Maymunun
orangutan,goril ,şempanze. vb türleri varken insanların neden
olmasın İşte bu insan türleri zamanla yok oluyor.Ve sadece biz
kalıyoruz. Araştırmalar kanıtlanmış olmamakla beraber Bizim
yok ettiğimiz veya karşılıklı ilişkilerle onları asimile ederek
içimizde onların kalıntılarını taşıdığımız yönünde. Bunun
konuyla bağlantısı şöyle ki. Aslında bu insan türleri Enochun
kitabında geçen Nefilimler olabilir.Kazılarda çıkarılan
kemiklerin Karbon-14 deneyi sayesinde ne kadar eski olduğunu
bulabiliyoruz. Bu kemiklerin eskiliği de Enochun kitabında
bahsedebileceği kadar eski olma niteliğine sahiptir.
YASİN ORDU
ŞİİR
ÖZLEDİM DESEM GELİR MİSİN?
Unutamadıklarım var benim.
Küçük bir tebessüm gibi,
İnce sarı saç telleri gibi.
Yeryüzünün en hassas ve beyaz teni gibi.
Avutamadığım bir kendim var, bir benim bildiğim.
Hiç unutamadığım gece nöbetlerim var.
Gidişinden hatıra, ağır ve sancılı nöbetler.
Asla pişman olmadığım bekleyişlerim var.
Her saniyesine değer dediğim, aşklarım var.
Sen gibi,
Seni sevmek gibi, sevebilmek gibi.
İçimde yeşeren umutlarım var sevgili.
Uğrunda savaştığım bir çift mavi göz ile kurduğum düşler
ülkem var.
Bu viran olmuş şehrimin ortasına lunapark kuran, senim var.
Dokunamadığım ellerim duyamadığım sesin var.
Gecenin bilmem kaçında özledim diğe haykırışlarım var.
Özlemim var adı aynı sen gibi.
ONUR OFLAZOĞLU
EDEBİYAT
BİR DOSTU OLMALI İNSANIN
Bir dostu olmalı insanın; Canını bile emanet edebileceğin.
Bir dostu olmalı insanın; Başını dizine koyup huzur içinde
uyuyabileceğin.
Bir dostu olmalı insanın; Zor bir anında sırtını dayayabileceğin,
destek alabileceğin, masumiyetiyle, saniyeler içinde eridiğin,
vefasına taptığın.
Bir dostu olmalı insanın; Canıyla canlandığın, varlığıyla
anlamlandığın, özlemiyle ve iç çekişlerinle dağ dağ
efkârlandığın.
Bir dostu olmalı insanın; Kardeşim diyebileceğin, sevdiğin,
uğruna gözlerinin dolduğu.
Bir dostu olmalı insanın; İsmini söylerken bile mutlu olduğun.
Bir dostu olmalı insanın; Dünya bir yana sen bir yana
diyebileceğin.
Hayatıma anlam yüklediğin, beni mutlu ettiğin, beni gerçekten
sevdiğin ve daha nicesini hissettirdiğin için sana ithafen...
Düşmesin yüzündeki o gülümseme. Tebessümlerine tutunayım
hep. Sana gökyüzünü bahşedeyim. Her yıldızı senin için
diliyeyim. Her gece birine tutun.
ŞİRİN POLAT
GÜNDEM
HER KUŞUN ETİ YENMEZ: TWİTTER
Bildiğiniz üzere bir çoğumuzun yıllardır kullanmakta olduğu
Sosyal medya aracı olarak tanımlamak mümkün.
Kimi sevincini, kimi derdini döker. Kimi mahallenin sokak
kedisini paylaşır.. Aman kuşa dikkat dostlar. Zira son
zamanlarda kedilerden daha vahim bir derdi var.Tüylerini
yolmak isteyen koca burunlu bir gargamelin tersinden kalktığı
bir güne denk geldi.
Bir kediciğin saldırısına uğradı kuşumuz. Bir kedi gördüm galiba
Evet evet bir kedi gördüm. Bin yüz odalı saraylarda oturup bir
kuşu kafese tıkmaya çalışan insanlardı bunlar.
Yıllardır emperyalizm uşakları yeni teknoloji, 4.5 G diye diye
hayatımızın her yerine dahil ettiler. Ama en çokta kendileri
pişmanlar. Onlardan olduğunuz sürece size dokunmazlar.
Uşaklık etmeye ve hizmet görmeye alıştılar zira.
Karşıt görüş görmeye dayanamazlar ne yazık ki...!
Al sana bir pençe yavru kuş.. Kuş yaralı.. Sancılı..!
Aslında olan sosyal medya türevlerinin kapatılması değil.
Ötmesi istenmeyen kuşlar değil..! Hayat bu belgesel değil.. Ama
burada ne bir penguen ne pelikan var. Varsa yoksa serçeler ha
birde özgür kuş twitter var..! Kapatılmak istenen gençlik şuuru.
Susturulmak istenen halkın ta kendisi. Sosyal medya mecraları
toplumdan her kesimin özelliklede biz gençlerin özgürce fikir
beyan edebildiği, her ana ve her yerde en hızlı şekilde
örgütlenip ses çıkarabildiği platform türevleridir.
Bundan korkuyor saray uşakları.. Korkacaklar.. Korksunlar...!
Yapabilecekleri bir şey kalmayınca köşeye sıkışan kediler
misali tıslayıp saldırganlaşıyorlar.
Ama yetmedi güçleri fikirleri susturmaya.. #OyMoyYok diye
başladı gerginliği gargamelin. Demir pranga vurmak istediler
kuşun kanadına. Unuttukları bir şey vardı halbuki.
Her kuşun eti yenmiyordu bu zamanda..!
ONUR OFLAZOĞLU
DENEME
TEK VURGUM SANAT
Her insanın hayatta vurguladığı değerler vardır. Kimi zaman
sevgi – saygı. Kimi zaman para,aşk..listemiz uzun elbette. Bu
vurgular genellikle kişinin karakterini ve yaşadığı ortamı
tanımak üzere ipuçları barındırır ayak izlerinde. Bazen birkaç
kar tanesi ile kapanır o izler. Bazen son bahır hüznüyle rüzgara
kapılmış bir kaç kuru yaprak örtü olur en güzel duygularımıza.
Bizi temsil etmeğe çalışan vurgularımıza.
Herkesin olduğu gibi, benim de hayata dair vurguladığım bir
değerim var. SANAT… Hiçbir şairin şiirine,hiçbir ressamın
tablosuna sığdıramadığı, sanat. Her dizede farklı bir anlam, her
notasında farklı bir ahenk.. kısmen hayal kısmen gerçek…
birçoğumuzun hayatına dokunuşlarda bulur, ama iyisiyle ama
kötüsüyle. Bir yerde yön verir en fırtınalı
öfkelerimize,sevinçlerimize.
Hayat vurgum sanat. Herdize başka bir memlekete uğurlar
beni. Her rengi sanki anadoluda işlenmiş bir halı üzerinde diyar
diyar gezdirir benliğimi. İçimizde en derinde yer etmiş duyguları
bulmamızı sağlar bazen heykellerdeki en ufak bir dokunuş.
Endişeli olduğumuz zaman dışarıdan geçen arabadaki hoş bir
tını,kitap arasından düşen eski bir şiir yada bir kitapçı
dükkanındaki altı çizili birkaç satır rahatlatır bizi. İnceden bir
tebessüm yayılır kulaktan kulağa uzanan ve kalır bir süre
orada.
İşte bu yüzden; hayattaki tek vurgum sanat
SOSYAL MEDYADA BİZ
facebook.com/roltolmagazine
instagram.com/roltolmagazine
twitter.com/roltolmagazine
ONUR OFLAZOĞLU
hatayhediyelik.com