ölüm de¤il çözüm! - Sosyalist Demokrasi
ölüm de¤il çözüm! - Sosyalist Demokrasi
ölüm de¤il çözüm! - Sosyalist Demokrasi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
01.qxd 14/1/04 22:01 Page 1<br />
lanetliler sahneye<br />
Neo-liberal küreselleflme, dünya halklar›n›n<br />
"ekme¤iyle oynuyor". Oysa "ekmek<br />
ile oynamak" tehlikelidir, köfleye k›st›r›lm›fl,<br />
hayat› karart›lm›fl, ili¤ine dek sömürülen<br />
y›¤›nlara, "zincirlerinden baflka<br />
kaybedecek bir fleyleri olmad›¤›"n›<br />
an›msat›r apans›z. Onlar› bir kez daha<br />
"Bitti, sona erdi" denilen tarihin sahnesine<br />
ça¤›r›r. fiuras› art›k çok net: Dünyan›n<br />
bald›r› ç›plaklar›, yeryüzünün lanetlileri<br />
yeniden tarihin sahnesindeki<br />
yerleri almaya bafll›yorlar...<br />
s›n›f kini<br />
Devletin 1 May›s’taki terörist tutumu<br />
s›radan bir öfke <strong>de¤il</strong>, tam da "ayak tak›m›"<br />
s›n›f›na yönelik dizginsiz bir s›n›f kininin<br />
göstergesidir. Bu kin yaln›z Taksim<br />
ve civar›nda o gün bulunmufl olanlara<br />
<strong>de¤il</strong>, bu ülkede insanca yaflamak<br />
isteyen, do¤ru dürüst e¤itim görmek isteyen,<br />
hastas›na insanca muamele edilmesini<br />
isteyen, tarlas›ndaki mahsulü<br />
para etsin, eme¤inin karfl›l›¤›n› als›n isteyen,<br />
sigortal›, güvenceli bir ifl yaflam›<br />
isteyen, mezarda emekli olmamak isteyen,<br />
kendi dilini özgürce konuflmak,<br />
kendi kültürünü özgürce yaflamak isteyen,<br />
baflka bir ulus ya da cins taraf›ndan<br />
ezilmek istemeyen herkese yönelik<br />
bir kindir.<br />
oligarflinin kabusu<br />
Emekçilerin 1 May›s’› da, Kürt halk›n›n<br />
özgürlük mücadelesi de kamu düzenini<br />
bozan bir güvenlik meselesiymifl gibi<br />
lanse edilmekte ve AKP hükümeti oylar›n›<br />
ald›¤› yoksullara ve Kürtlere <strong>de¤il</strong><br />
kendisini kapatmaya çal›flan güçlere, iktidar›n›<br />
paylaflmak durumunda oldu¤u<br />
güçlere yaranmaktan baflka bir irade<br />
sergileyememektedir. Önceden belirlenmifl<br />
birkaç ilde Newroz’u yasaklay›p<br />
halk› kurflunlatmakta, 1 May›s’ta Taksim’i<br />
yasaklay›p emekçiyi gazlatmaktad›r.<br />
Çünkü oligarflinin kabusu Newroz’un<br />
1 May›s’la, Kürt özgürlük hareketinin<br />
Türkiye iflçi s›n›f›yla buluflmas›d›r.<br />
mutlak ikilem<br />
Türkiye’nin mutlak ikilemi, flu ana kadar<br />
AKP’ye destek veren ayd›n çevrelerinde<br />
de kavranmaya bafllanm›fl olmal›d›r.<br />
Mutlak ikilem aç›kt›r: Ya Kürt özgürlük<br />
hareketi ile birlikte Ergenekon’a, oligarflik<br />
iktidara, emperyalizme, sömürüye,<br />
cinsiyetçili¤e, çevre düflmanl›¤›na karfl›,<br />
ya da bütün bu say›lanlarla birlikte<br />
Kürt özgürlük hareketine karfl›. ‹kilem<br />
budur.<br />
A Y L I K S ‹ Y A S ‹ G A Z E T E M A Y I S 2 0 0 8 / Y › l : 4 S a y › : 6 5 / 1 Y T L<br />
<strong>ölüm</strong> <strong>de¤il</strong> <strong>çözüm</strong>!<br />
1 May›s 2008, Türkiye’de demokrasi güçleri ve demokrasi<br />
karfl›tlar› aras›ndaki yar›lman›n gerçek resmini çizdi. Bu<br />
yar›lman›n bu taraf›ndaki gerçek demokrasi güçlerinin önünde,<br />
flimdi Newroz’un 1 May›s’la buluflmas›n› 1 Haziran’a tafl›yarak<br />
“Art›k Yeter! Kürt Sorununda Demokratik Çözüm” talebini<br />
yüksek sesle hayk›rmak görevi duruyor.
02.qxd 14/1/04 19:39 Page 2<br />
k›yamet dedikleri<br />
( GÜNDEM)<br />
)<br />
E<br />
ski feodal toplumlarda yönetenler, yöneten s›n›flar meflruiyetlerini<br />
tanr›dan al›rlard›. Tanr› taraf›ndan seçilmifl kul, seçilmifl soy olduklar›na<br />
inan›rlar ve yönettiklerini inand›rarak yönetirlerdi. Tanr› ad›na yönettikleri<br />
insanlar kendilerine ba¤l› idiler, kaderleri hakk›nda karar<br />
verme, öldürme hakk›na sahip olarak yönetirlerdi. Toplum üzerinde kurduklar›<br />
egemenlik soyun bir üyesinden di¤erine tanr›dan ald›klar› bu meflruiyetle<br />
geçerdi. Dinsel yay›lma bu meflruiyetin genifllemesini sa¤layan en<br />
önemli araçt› bu nedenle fethedilen yerlerde yaflayanlar din de¤iflikliklerine<br />
de zorlan›rlard›. Bu nedenle krall›klar ve imparatorluklar ilahi meflruiyet<br />
için dinsel merkezden onay al›rlard›. Osmanl› imparatorlu¤unda da<br />
dinsel merkez hilafet kurumu idi. Ve halifeler de Osmanl› soyundan geliyordu.<br />
Baflka bir soyun egemenli¤i hilafetin soy zinciri içerisinde engellenmifl<br />
oluyordu.<br />
Feodal toplumun içinden burjuva s›n›f› ortaya ç›kt›¤›nda varl›¤›yla soylular›n<br />
seçilmiflli¤ini sarst›. Yeni güçlenen ve ekonomik etkisi giderek geniflleyen<br />
bir s›n›f olarak toplum üzerinde egemen olmas›, toplumsal iliflkileri<br />
de¤ifltirmesi için eski egemenli¤in bu tanr›sal meflruiyetine sald›rd›. ‹nsan<br />
do¤al durumunun eflitli¤i üzerinden eski toplumun soylu seçilmifllerine<br />
karfl› eflitlik, ve onlara ba¤l› olmaktan kurtulmak için özgürlük, ve aralar›ndaki<br />
iliflkiyi tan›mlamak üzere erkek-kardefllik (brotherhood) için mücadeleye<br />
bafllad›lar. Burjuva s›n›f› toplumsal egemenli¤ini ayn› zamanda bir<br />
erkek egemenli¤i olarak kurdu.<br />
Kapitalist üretim iliflkilerinin geliflmesi eski üretim iliflkilerini ortadan kald›rd›<br />
ve iflçi s›n›f› yeni bir s›n›f olarak ortaya ç›kt› Ortaya ç›kan s›n›f mücadelesi<br />
burjuvazinin egemenli¤ini tehdit etmeye bafllay›nca burjuvazi bir<br />
korunma biçimi olarak milliyetçilik ve ›rkç›l›¤› yeni toplumun s›n›fl› yap›s›n›<br />
gözlerden uzaklaflt›racak ideoloji olarak savunmaya bafllad›. Böylece iflçi<br />
s›n›f› milleti için sömürülmeye zorland›, milletin d›fl›nda olanlar›n da daha<br />
çok sömürülmesi ve kötü koflullarda çal›flma ve yaflamaya zorlanmas›<br />
meflru hale geldi.<br />
Korporatizm burjuvazinin toplumsal egemenli¤ini milliyetçilik ve do¤alc›l›k<br />
yaklafl›m›yla en çok meflrulaflt›ran anlay›fl oldu. Korporatizm toplumu<br />
bir vücuda benzetir. Toplum içindeki eflitsizlikler vücudun farkl› parçalar›na<br />
benzetilerek do¤allaflt›r›l›r. Bu benzetmede yönetenler vücudun bafl›<br />
olarak do¤allaflt›r›l›r, iflçi ve köylüler de bu vücudun ayaklar› olarak do-<br />
¤allaflt›r›l›r. Kad›nlar da bu vücudun üreme organlar›d›r. Ayaktak›m› tan›mlamas›yla<br />
korporatizme uygun olarak bu s›n›flar dil içinde yerini alm›fllard›r.<br />
Toplumsal hiyerarflinin alt üst dizilifline de uygun bir benzetmedir.<br />
Kapitalist toplum bu vücut do¤allaflt›r›lmas› ile kat›lafl›r. Do¤al olan› de-<br />
¤ifltirmeye kalkmak yaflamla ba¤daflmaz, dolay›s›yla toplumun sonunun<br />
gelmesini istemeye benzer. Bu benzetme ile herkesin oldu¤u yeri kabul<br />
etmesi ve itiraz etmemesi istenir. Ayaklar çok yoruldu¤unda bile ortaya<br />
ç›kan iflle bafl haz al›r ve bu haz bütün bir bedenin duygusudur. Dolay›s›yla<br />
iflçi s›n›f› toplumun-milletin ayakta kalmas› için çal›flt›¤›n› bilmeli ve bunun<br />
hazz›n› almal›d›r. Ayr›ca bafl bir bütün olarak vücudun bu arada ayaklar›n<br />
iyili¤i için de çal›fl›r. Bu nedenle de ayaklar bafl›n istedi¤ini yapmak<br />
DEVR‹M YOLUNDA SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹ • 15 Günlük Siyasi Gazete • Yerel Süreli Yay›n •<br />
Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Kurtulufl Yay›nc›l›k ad›na Yaman Y›ld›z • Adres: fiehit Muhtar Mah. Yo-<br />
¤urtçu Faik Sk. No:14/12 D: 2 Beyo¤lu-‹stanbul Tel: 02122549478 • Hesap no: Özgür Cafer Kalafat<br />
‹fl Bankas› ‹stanbul Ba¤larbafl› fiubesi 1091-0609721 • Bas›ld›¤› yer: Gün Matbaac›l›k - Telsizler<br />
Mevkii Beflyol Mah. Akasya Sk. No: 23-A Küçükçekmece ‹stanbul Tel: 0212 580 6380 • eposta:<br />
posta@sosyalistdem.net • <strong>Sosyalist</strong> <strong>Demokrasi</strong> Partisi Genel Merkezi: Meflrutiyet Cad. Meflrutiyet<br />
Apt. No: 42/10 Yeniflehir/Ankara Tel: 0312 433 2966 Faks: 0312 433 6966 eposta: sdp@s-dp.org<br />
• Adana: Tepeba¤ Mah. Cemal Gürsel Cad. Kelebek Pasaj› K: 3 Seyhan Tel: 0322 359 3302<br />
• Ankara: Meflrutiyet Cad. Meflrutiyet Apt. No: 42/10 Yeniflehir Tel: 0312 433 2966 Faks: 0312 433<br />
6966 • Bursa: A. Mescid Kah. Feraizci Sk. Erbak Apt. B. Blok No: 8/8 Heykel Osmangazi Tel: 0224<br />
225 0014 • Denizli: Alt›ntop Mah. Lise Cad. Ç›nar ‹fl Han› No: 7 Kat: 4 Tel: 0258 263 3441 • Eskiflehir:<br />
Cumhuriyet Mah. Baflkan Sk. Ziya ‹fl Han› 18/19 • Giresun: Sultan Selim Mah. Osman Fikret<br />
Topall› Sk. Darama Pasaj› No: 3 Tel: 0454 212 8183 • Hatay: Kocatepe Mah. 362 Sk. No: 44<br />
‹skenderun Tel: 0326 621 0082 • Isparta: Piri Mehmet Mah. Mürüvvet Tönge ‹fl Han› Kat: 4 No: 27<br />
Tel: 0246 223 8799 • ‹stanbul: Sehit Muhtar Mahallesi, Taksim Caddesi, Yogurtçu Faik Sokak, No:<br />
12-14, K: 2-3 Taksim Tel: 0212 254 9478 Faks: 0212 254 9479 • Esenler ‹lçe: At›flalan Cad. Emin<br />
Duman ‹fl Han› Kat: 3 Esenler • Gaziosmanpafla ‹lçe: Merkez Mah. Hamam Sk. No: 1/5 Gaziosmanpafla<br />
• Kad›köy ‹lçe: Serasker Cad. Nergis Han No: 60 D: 2 Kad›köy Tel: 0216 414 0176 • ‹zmir:<br />
859 Sk. Vatan ‹fl Han› No: 6 K:7/ 704 Konak Tel: 0232 445 9560 • Çi¤li ‹lçe: Belediye ‹fl Merkezi:<br />
Kat: 2 Daire 208 Çi¤li • Kocaeli: Kemalpafla Mah. Emek ‹flhan› Kat: 3 No: 4 ‹zmit/Kocaeli Tel:<br />
0262 331 2748 • Mersin: Çankaya Mah. 4725. Sk. No:16 (‹flkur Soka¤›) Mersin/‹çel Tel: 0324 237<br />
5906 • Mu¤la: Kurflunlu Cad. Erdem ‹fl Han› No:19 Tel: 0252 214 8845• Trabzon: Kemerkaya Mah.<br />
Gazipafla Cad. Saruhan ‹fl Han› No:7/1 Tel: 0533 571 7684<br />
www.sosyalistdem.net<br />
POL‹T‹KA<br />
3 F‹L‹Z KOÇAL‹<br />
Mutlak ‹kilem<br />
4 YAYIN KURULU<br />
Türk ve Kürt Halklar›n›n Mücadele<br />
Birli¤i<br />
6 fiABAN ‹BA<br />
Aslolan Militarizme Karfl› Mücadeledir<br />
7 NURETT‹N ALDEM‹R<br />
2<br />
Devletin Çeteleri<br />
TÜRK‹YE<br />
8 KEREM ZEYT‹NL‹<br />
‹lhan Selçuk’la Che, Demirel’le Deniz<br />
10 TAH‹R OZAN<br />
Buduncuklar ve Milliyetçilik<br />
12 CEM ÖZATALAY<br />
Korporatizm mi Dediniz?<br />
zorundad›r. Ayaklar zaten ancak bafl›n istedi¤i ifli yapabilirler. Bu nedenle<br />
onlar›n bafl›n hofluna gitmeyecek iflleri olamaz. Olursa bafl bunu engelleme<br />
hakk›na sahiptir diyerek yönetme ve ayaktak›m›n›n da uymas›n› akla<br />
uygun hale getirirler.<br />
Bir gövdede ayaklarla bafl yer de¤ifltiremez. Bu yerler sabittir de¤iflmez.<br />
Korporatizm toplumu gövdeye benzeterek aristokrasinin tanr›sal<br />
meflruiyetle yapt›¤› gibi tüm toplumsal s›n›flar› olduklar› gibi kat›laflt›r›r..<br />
Hem aya¤›n bafl olmaya muktedir olmad›¤› inanc›n›, hem de bütün toplumun<br />
bundan zarar görece¤i inanc›n› yayar. Tüm bireyler de ait olduklar›<br />
zümreler, s›n›flar içinde kat›lafl›r. Böylece iktidar hep ayn› s›n›ftan kiflilerin<br />
elinde kal›r.<br />
‹flçi ve emekçilerin nas›l yaflayacaklar›na, nas›l çal›flacaklar›na da bu bafl<br />
olmaya hakk› olanlar›n karar verme yetkisi vard›r. Çünkü onlar bütün vücudu<br />
yani milleti düflünerek ayaklar›n ne ifl yapaca¤›na ve nas›l çal›flacaklar›na<br />
karar verirler. Tüm iflçi s›n›f› böylece kendi s›n›f›na hapis olur kal›r.<br />
Milliyetçilik, korporatizm iflçi s›n›f›n›n pek çok isyanla iktidar› almaya çal›flt›¤›<br />
bir dönemde ortaya ç›kt›. ‹flçi s›n›f›n›n devrimlerle kendisiyle beraber<br />
tüm s›n›flar› ortadan kald›rabilmek için verdi¤i mücadele egemen ve ayr›cal›kl›<br />
s›n›flar›n milliyetçili¤i ve korporatizmi keflfetmesiyle son buldu. ‹flçi<br />
s›n›f›n›n mücadelesi baz› taleplerinin karfl›lanmas› ile düzen içine çekildi.<br />
"Ayaklar›n bafllar› yönetti¤i yerde k›yamet kopar"<br />
Baflbakan bu sözü niçin 1 May›s söz konusu oldu¤unda etti diye bakt›-<br />
¤›m›zda bunun 1 May›s’›n tarihsel ortaya ç›k›fl› ve geliflmesiyle çok ilgili oldu¤unu<br />
görürüz. ‹flçi s›n›f› örgütleri 1889’da ‹kinci Enternasyonal’i kurdular<br />
ve 1 May›s 1890’da tüm dünyada 8 saatlik ifl günü için grev gösteri<br />
yapma karar› ald›lar. Bu kararlar›n› da her y›l yerine getiriyorlar. Yani<br />
1889’da, ayaklar kendi kendilerine 1 May›s’ta grev yapma, ifle gitmeme,<br />
iflyerinde arkadafllar›yla buluflup iflyerini terk ederek, di¤er ifllerde, fabrikalarda<br />
çal›flan arkadafllar›yla buluflup birleflerek gösteri yapma ve günde<br />
8 saat çal›flmak istediklerini dile getirme karar› ald›lar. Ve bu karar›<br />
1890’daki ilk 1 May›stan beri uyguluyorlar. Yani bafllar›n tüm engellemelerine,<br />
tüm tehditlerine, iflten at›l›p açl›kla karfl› karfl›ya kalmalar›na, tüm<br />
<strong>ölüm</strong>lere ra¤men 1 May›s kutlan›yor.<br />
Korporatizm yetmemifl ki, baflbakan dinsel bir öge de ekleyerek ayaklar<br />
bafl olmaya kalkarsa k›yamet kopar dedi. Sonra da üretim aksar dedi.<br />
Bu k›yametler flimdiye kadar çok koptu. Bafllar pek çok 1 May›s’› kana<br />
bulayarak iflçiler için k›yamete çevirdiler. Baflbakan bizi tehdit ediyor.<br />
Ancak egemenler için k›yamet ancak üretim kayb›, art›-de¤er üretimine,<br />
sömürüye son verilmesi oluyor. Kapitalist dünyan›n son bulmas› yerine<br />
ezilme ve sömürünün olmad›¤› toplumsal iliflkilerin kurulmas› oluyor. K›yamet<br />
iflçi s›n›f›n›n, milli, ›rkç›, cinsiyetçi ayr›cal›klar› ortadan kald›rarak, bir<br />
dünya s›n›f› olarak birleflerek, kendi hakk›nda karar vermesi, nas›l yaflayaca¤›na<br />
kendinin karar vermesiyle kopacak. Tüm s›n›flar› ortadan kald›rarak,<br />
bir s›n›f olarak kendini de ortadan kald›rmas›yla son bulacak.<br />
EKONOM‹<br />
14 ‹LKER T. fiAH‹NO⁄LU<br />
Kriz Öncü Sars›nt›larla ‹lerliyor<br />
16 S‹BEL ÖZBUDUN - TEMEL DEM‹RER<br />
Küreselleflme + Kriz = Açl›k + ‹syan<br />
DÜNYA<br />
19 ERHAN DEM‹RC‹O⁄LU<br />
Obama’n›n Merkezcili¤i<br />
22 ULAfi M. BAYRAKTARO⁄LU<br />
Ortado¤u Savafllar›<br />
EMEK<br />
24 AYSEL BATYAR ÖZBAY<br />
S›n›f m› Sendikadan, Sendika m› S›n›ftan?<br />
KADIN<br />
26 SELMA GÜNGÖR<br />
‹nsana Güvenebilirim<br />
KÜLTÜR<br />
28 KUB‹LAY MUTLU<br />
Kesintisiz Kopufl<br />
ÇEVRE<br />
30 AL‹ OSMAN ADIGÜZEL<br />
Nükleersiz de Mümkün Dünya<br />
31 YILMAZ GÜL<br />
Çaml›k Alan›n Peflkefl Çekilmesi<br />
32 EK‹N BODUR<br />
—SELMA GÜNGÖR<br />
Proleterin Proleteri
03.qxd 14/1/04 17:23 Page 3<br />
Politik durumda hissedilir bir de¤ifliklik oldu.<br />
Bir anda <strong>de¤il</strong>. Belli bir geliflme sürecinden<br />
geçildi. fiemdinli savc›s›n›n AKP hükümeti<br />
içindeki odaklar›n da kat›ld›¤› bir bask›<br />
sonucu tasfiyesiyle bafllayan bir süreçti bu.<br />
Bir süre sonra "yaflam tarzlar›n› tehlikede gören"<br />
yüz binlerce insan› pefline takan Ergenekoncular›n<br />
Cumhuriyet Mitingleriyle bafllayan "darbe<br />
süreci" bugünkü de¤iflikli¤i haz›rlad›. Nisan muht›ras›<br />
AKP’nin tüm "kabaday›ca" ç›k›fl›na karfl›n,<br />
k›sa sürede Baflbakan› Dolmabahçe’de Genelkurmay<br />
Baflkan›yla "uzlaflmaya" zorlad›.<br />
‹flte AKP’nin yol haritas› da bu Dolmabahçe<br />
gizli görüflmesinde çizildi.<br />
AKP’nin yol haritas› seçimlerden hemen sonra<br />
belli oldu. ‹lk hedefi Baflbakan aç›klad›: Diyarbak›r’›n<br />
zapt›... Bu hedef baz› liberal ve ayd›n çevrelerinde,<br />
Kürt özgürlük hareketini silahla <strong>de¤il</strong><br />
de, seçimle "tasfiye" etme yöntemi olarak anlafl›ld›.<br />
Böylece, AB hedefine kilitlenen ve bu hedefe<br />
AKP ile yürüyeceklerini sanan bu çevreler,<br />
AKP’nin Kürt co¤rafyas›nda elde edece¤i yerel<br />
seçim "zaferini" peflin olarak alk›fllad›lar.<br />
Yapt›klar› büyük yanl›fl neydi? Onlar›n "silahs›z"<br />
yoldan, seçimle, demokratik yöntemlerle, bar›flç›<br />
bir biçimde" Kürt özgürlük hareketini tasfiye<br />
edece¤ini düflündükleri AKP’nin bölgede tümüyle<br />
karfl› devrimci bir devlet partisi, bütün karanl›k<br />
güçlerin ortak cephesi oldu¤unu bu çevreler<br />
her nedense düflünmek bile istemediler. Böylece<br />
AKP’ye Kürt özgürlük hareketine karfl› destek<br />
verenler, Kürt co¤rafyas›ndaki Ergenekoncularla<br />
tam bir iflbirli¤i içine girmifl oldular.<br />
Ama daha da önemli olan› fluydu: Dolmabahçe<br />
ittifak›, bir iflb<strong>ölüm</strong>üne dayan›yordu. AKP, bölge-<br />
( GÖRÜNÜM)<br />
mutlak ikilem<br />
Türkiye’nin mutlak ikilemi,<br />
flu ana kadar AKP’ye destek veren<br />
ayd›n çevrelerinde de san›r›z<br />
kavranmaya baflland›.<br />
Mutlak ikilem aç›k:<br />
Ya Kürt özgürlük hareketi<br />
ile birlikte Ergenekon’a,<br />
oligarflik iktidara, emperyalizme,<br />
sömürüye, cinsiyetçili¤e,<br />
çevre düflmanl›¤›na karfl›,<br />
ya da bütün bu say›lanlarla birlikte<br />
Kürt özgürlük hareketine karfl›...<br />
‹kilem böyle.<br />
F‹L‹Z KOÇAL‹<br />
de her türlü tarikat mensuplar›yla, korucu afliretleriyle,<br />
Ergenekoncularla birlikte ve yo¤un bir<br />
polis bask›s›yla DTP’nin kitle temelini zay›flatacak,<br />
Ordu ise AKP’nin TBMM’den ç›kartaca¤› s›n›r<br />
ötesine müdahale karar›na dayanarak silahla<br />
imha yolunda yürüyecek... ‹flte AKP’ye destek<br />
veren liberal çevreler, bu yolla, kendi varl›k nedeni<br />
olan militarizmle tam bir iflbirli¤ine girmifl<br />
oldular.<br />
Sonras› herkesçe biliniyor. Yol haritas›ndaki<br />
ilk kilometre tafl› s›n›rötesi harekat oldu. Bu harekatla<br />
planlanan hiç bir hedefe ulafl›lamad›¤›<br />
gibi, tam bir bozgun yafland›. Bozgunun en büyük<br />
iflareti Newroz’un milyonlarca Kürdü alanlarda<br />
birlefltirmesi ve AKP’ye verilen "umutsuzluk<br />
oylar›n›n" h›zla asli sahibine dönmesi oldu.<br />
AKP-Ordu ittifak›n›n planlar› böylece suya düflmüfltü.<br />
Bu bozgunun etkileri sürerken, Ergenekon<br />
operasyonunda, bu operasyonu kökten etkisiz<br />
hale getiren yeni bir atak gerçekleflti: ‹lhan Selçuk<br />
gözalt›na al›nd› ve böylece Ergenekoncular<br />
ve militarist çevreler için elveriflli savunma koflullar›<br />
ve savunmadan sald›r›ya geçme olanaklar›<br />
yarat›lm›fl oldu.<br />
Sonuç aç›k: Yarg› darbesi süreci bafllad›...<br />
AKP’ye karfl› kapatma davas› aç›ld›.<br />
Kapatma davas›yla birlikte, politik bak›mdan<br />
Türkiye "hükümetsiz" bir ülkeye dönüfltü. AKP<br />
saflar›nda panik, "direnme ile teslimiyet" aras›nda<br />
bocalamalar ortaya ç›kt›. Giderek teslimiyet<br />
e¤ilimi güçlendi, AKP Anayasa’y› kökten de¤ifltirerek,<br />
parti kapatma prati¤ine son vermekten<br />
vazgeçti, boynunu Anayasa Mahkemesi’ne uysal<br />
bir flekilde uzatt› ve bunun ilk sonucu da 1 May›s’ta<br />
iflçi s›n›f›na, emekçilere, sendikalara yönelik<br />
"orant›s›z" fliddet hareketi oldu.<br />
Sonuç: Sonuç, flu ana kadar AKP’ye destek<br />
veren ayd›n çevrelerinde köklü bir de¤iflikli¤in ilk<br />
iflaretlerinin ortaya ç›kmas›d›r. Bir baflka deyiflle,<br />
Türkiye’nin mutlak ikilemi bu çevrelerce de<br />
san›r›z kavranmaya baflland›. Mutlak ikilem aç›k:<br />
Ya Kürt özgürlük hareketi ile birlikte Ergenekon’a,<br />
oligarflik iktidara, emperyalizme, sömürüye,<br />
cinsiyetçili¤e, çevre düflmanl›¤›na karfl›, ya<br />
da bütün bu say›lanlarla birlikte Kürt özgürlük<br />
hareketine karfl›... ‹kilem böyle.<br />
Durum flu: AKP Anayasa de¤iflikli¤i ile parti<br />
kapatmay› olanaks›z k›lma yolundan vazgeçmekle,<br />
oligarflik ve militarist güçlere teslim olmufl, li-<br />
3<br />
berallerle kurdu¤u ittifak›n zeminini ortadan kald›rm›fl,<br />
özgürlükçü, demokrat islami çevrelerin<br />
güvenini yitirmifltir.<br />
Bu da sosyal temeli emekçilere, omurgas›<br />
sosyalist hareketle, Kürt özgürlük hareketinin<br />
stratejik ittifak›na dayanacak olan Çat› Partisi’nin<br />
bugünkü yelpazesinde büyük bir genifllemeye<br />
neden olmufltur.<br />
Bu yelpazede sola do¤ru genifllemeye gelince...<br />
Önümüzdeki günlerde bu konudaki çabalar›n<br />
yaln›zca SDP ve EMEP’e kalmad›¤›, çok daha<br />
genifl sosyalist çevrelerin Çat› Partisi hareketi<br />
içinde yerlerini alaca¤› görülecektir. 1 May›s’ta,<br />
Taksim’e ç›kan sokaklarda, her biri "Deniz olmak"<br />
盤l›¤› ile devletin fliddet makinelerini önlerine<br />
kat›p kovalayan SDP’li gençler ve partimiz,<br />
sosyalist solun Çat› Partisine yönelmesinde bafll›ca<br />
devrimci etken olarak büyük bir rol oynayacakt›r.<br />
Bu ikilem, daha önce de milliyetçilikten etkilenen<br />
sol için de çoktan beri hükmünü icra etmifltir.<br />
Bu çevreler, Kürt özgürlük hareketinin sosyal<br />
temeline, tarihine, örgütsel yap›s›n›n özelliklerine,<br />
bölgesel çaptaki güçler oran›nda kaplad›-<br />
¤› yerin s›n›fsal analizine bakmaks›z›n, konjonktürel<br />
ve medyatik verilere dayanarak Kürt özgürlük<br />
hareketine karfl› saf tutmufllard›. Bu e¤ilim bugün<br />
de, art›k hiçbir anlam ve önem tafl›maks›z›n<br />
sürüyor olabilir. Öyle olsa da bugün bu çevreler,<br />
Bush’un "PKK ortak düflman›m›zd›r" dedi¤i,<br />
Amerikan ve ‹srail haber alma merkezlerinin<br />
verdi¤i bilgilerle onlarca gerillan›n can verdi¤i<br />
bugünkü koflullarda muhtemelen bu "mutlak ikilemin"<br />
stratejik anlam›n› kavramaya bafllam›fl olmal›d›rlar...<br />
Kürt özgürlük hareketinden mesafelenerek bu<br />
"mutlak ikilem"den kurtulufl yok. Ya Kürt özgürlük<br />
hareketiyle birlikte emperyalizme ve neoliberalizme<br />
karfl›, ya da emperyalizmle ve neoliberalizmle<br />
birlikte Kürt özgürlük hareketine karfl›...<br />
Türkiye’nin, Ortado¤u’nun gerçekli¤i budur.<br />
Ve biz bu mutlak ikilemde sosyalizmin rolünü<br />
de mutlak hale getirmek için çal›fl›yoruz. Çat›<br />
Partisi bu amaca yöneliyor. Böylece, az sonra,<br />
mutlak ikilemi herkes flöyle okuyacak: Ya Çat›<br />
Partisi ile birlikte bütün halk düflman› güçlere<br />
karfl›, ya da halk düflmanlar›yla birlikte Çat› Partisine,<br />
yani sosyalizmin güçlerine, sosyalist harekete<br />
ve Kürt özgürlük hareketine, onlar›n müttefiki<br />
güçlere karfl›...
04-05.qxd 14/1/04 17:24 Page 4<br />
( POL‹T‹KA)<br />
akp’nin ‘taksim’de provokasyon’ dedi¤i<br />
türk ve kürt halklar›n›n<br />
mücadele birli¤i<br />
Bu terörist tutum s›radan bir öfkenin<br />
göstergesi <strong>de¤il</strong>, tam da "ayak<br />
tak›m›" s›n›f›na yönelik dizginsiz bir<br />
s›n›f kininin göstergesidir. Bu kin<br />
yaln›z Taksim ve civar›nda o gün<br />
bulunmufl olanlara <strong>de¤il</strong>, bu ülkede<br />
insanca yaflamak isteyen, do¤ru<br />
dürüst e¤itim görmek isteyen,<br />
hastas›na insanca muamele edilmesini<br />
isteyen, tarlas›ndaki mahsulü para<br />
etsin, eme¤inin karfl›l›¤›n› als›n<br />
isteyen, sigortal›, güvenceli bir ifl<br />
yaflam› isteyen, mezarda emekli<br />
olmamak isteyen, kendi dilini özgürce<br />
konuflmak, kendi kültürünü özgürce<br />
yaflamak isteyen, baflka bir ulus ya da<br />
cins taraf›ndan ezilmek istemeyen<br />
herkese yönelik bir kindir.<br />
AB uyum yasalar›, Kopenhag kriterleri, aç›lan<br />
paketler vb. ile kamuoyunda demokrasi<br />
yan›lsamas› yaratmaya çal›flan AKP’nin ikiyüzlülü¤ü,<br />
bu 1 May›s vesilesiyle bir kez daha<br />
gözler önüne serildi. Kapat›lma davas› nedeniyle<br />
s›kl›kla demokrasi nutuklar› atan AKP’nin<br />
baflkalar›n›n demokratik haklar› söz konusu oldu-<br />
¤unda üç maymunu oynad›¤› görüldü. Kendine oy<br />
veren yoksul kesimlerin sesi oldu¤unu iddia eden<br />
tak›yeci AKP bürokrasisinin demokratl›¤›n›n yaln›zca<br />
türban ile s›n›rl› oldu¤u bir kez daha ortaya ç›kt›.<br />
AKP tam bir devlet partisidir, CHP ve MHP ne<br />
kadar devlet partisi ise, bu devletin derinliklerinde<br />
yatan ç›kar iliflkilerinden ne kadar nemalanmakta<br />
ise, AKP de o kadar devlet partisidir ve derin<br />
devletçidir. fiemdinli olaylar›n› örtbas edifli, U¤ur<br />
Kaymaz davas› ve daha birçok olay AKP’nin bu ni-<br />
teli¤inin en belirgin göstergeleridir. Kürt halk›n›n,<br />
Kürt sorununun <strong>çözüm</strong>üne katk› sunmak ad›na<br />
kendisine emanet etti¤i oylar›n karfl›l›¤›n›, s›n›r<br />
ötesi operasyonlar ve Newroz kutlamalar›ndaki<br />
katliamlar olarak verdi¤i düflünüldü¤ünde durum<br />
daha da netleflmektedir. 1 May›s’ta emekçilere<br />
yönelik tutumu ile birleflti¤inde, AKP’nin oligarflinin<br />
en derin dehlizlerinde kökleri bulunan bir devlet<br />
partisi oldu¤u aç›kça ortaya ç›kmaktad›r.<br />
AKP’nin Taksim’i talep ediflimizin anayasal bir suç<br />
oldu¤unu iddia etmesi ve 12 Eylül anayasas›na ve<br />
s›k›yönetim kararlar›na dayanarak Taksim yasakç›l›¤›n›<br />
sürdürmesi yoruma gerek b›rakmamaktad›r.<br />
Bu partinin politik karakteri, tam da Kürt sorununa<br />
ve iflçi s›n›f›n›n demokratik taleplerine yaklafl›m›<br />
ile netleflmektedir. 1 May›s bunu tescillemifltir.<br />
Geleneksel bir derin devlet partisinden bu temel<br />
meselelere yaklafl›mda hiçbir fark›n›n olmad›-<br />
¤›, bu partinin "aç›l›mlar›ndan" demokrasi ad›na<br />
medet umanlar taraf›ndan da aç›kça görülmelidir.<br />
AKP’nin kapatma davas›na verdi¤i yan›t, bir<br />
yandan asker-sivil bürokrasiye ne kadar s›k› bir<br />
devlet partisi oldu¤unu, öte yandan sermayeye<br />
bir bütün olarak burjuvazinin ç›karlar›n› ne kadar<br />
cansiperane savunaca¤›n› kan›tlama gayretkeflli¤i<br />
olmufltur.<br />
Erdo¤an ve kurmaylar›, her ne kadar önlerine<br />
gelen her meselede demokrasi nutuklar› at›yor olsa<br />
da bunlar›n politik genleri, laflar› ile eylemleri<br />
aras›nda da¤lar kadar mesafe yaratacak denli<br />
bask›nd›r. Çünkü bunlar›n genetik yap›s›, derin<br />
devlet politikalar›ndan beslenmektedir. Bu politikalar<br />
emperyalizme göbekten ba¤l› olmay› hüner<br />
sayan, kendi içindeki farkl›l›klara karfl› alabildi¤ine<br />
4<br />
sald›rgan davranan, Kürtlere kendi iktidarlar›n›n<br />
deste¤i olduklar› ölçüde tahammül gösteren, çal›flandan,<br />
iflçiden, emekçiden hazetmeyen bir niteli¤e<br />
sahiptir. Ve bu genetik yap› de¤ifltirilemez.<br />
Bunun böyle oldu¤u 2008 1 May›s’›nda bir kez<br />
daha görülmüfltür.<br />
Baflbakan›ndan valisine, emniyet müdürüne kadar<br />
hepsinin esas tedirginli¤i Taksim’e ç›kacak<br />
"bölücü unsurlar›n", "provokatörlerin" varl›¤›d›r.<br />
Bu tan›mlar basitçe devrimcilerin politik fliddet<br />
göstermesi biçiminde alg›lanamaz. Mesele tam<br />
da, Türkiye iflçi s›n›f› ile, enternasyonalist sosyalistler<br />
ile, bu mitinge kitlesel olarak kat›lmay› planlayan<br />
Kürt halk›n›n belki de uzun y›llard›r ilk defa<br />
ayn› alanda buluflacak olmas›d›r. Oligarklar› as›l<br />
dehflete düflüren, bu kesimlerin söz ve eylem birli¤i<br />
oluflturmalar› olmufltur. Onlar için bundan daha<br />
büyük ve korkutucu bir "provokasyon" yoktur.<br />
O nedenledir ki her a¤›zlar›n› açt›klar›nda bu "provokasyondan"<br />
bahsetmektedirler. Bu onlar için<br />
gerçek bir provokasyondur. Çünkü bu dinamik onlar›<br />
yenecek tek devrimci dinamiktir. Onlar›n defteri<br />
tam da bu kesimlerin söz ve eylem birli¤i oluflturdu¤u<br />
zeminde dürülecektir. Bu gerçek onlar<br />
taraf›ndan çok iyi bilinmektedir.<br />
Bu nedenle ‹stanbul’da s›k›yönetim ilan edilmifltir.<br />
Emniyetin elindeki gaz stoklar› bitirilmifl, devletin<br />
teröründen turistinden hastas›na, yafll›s›ndan<br />
bebesine herkes nasibini alm›flt›r. Polisin gösterdi¤i<br />
bu terörist tutum s›radan bir öfkenin göstergesi<br />
<strong>de¤il</strong>, tam da "ayak tak›m›" s›n›f›na yönelik<br />
dizginsiz bir s›n›f kininin göstergesidir. Bu kin yaln›z<br />
Taksim ve civar›nda o gün bulunmufl olanlara<br />
<strong>de¤il</strong>, bu ülkede insanca yaflamak isteyen, do¤ru<br />
dürüst e¤itim görmek isteyen, hastas›na insanca
04-05.qxd 14/1/04 17:25 Page 5<br />
muamele edilmesini isteyen, tarlas›ndaki mahsulü<br />
para etsin, eme¤inin karfl›l›¤›n› als›n isteyen, sigortal›,<br />
güvenceli bir ifl yaflam› isteyen, mezarda<br />
emekli olmamak isteyen, kendi dilini özgürce konuflmak,<br />
kendi kültürünü özgürce yaflamak isteyen,<br />
baflka bir ulus ya da cins taraf›ndan ezilmek<br />
istemeyen herkese yönelik bir kindir.<br />
fiimdi tarihe bir not düflmenin zaman›d›r: devletin<br />
yoksullara, ezilenlere reva gördü¤ü tonlarca<br />
gaz›n yaratt›¤› duman ve sis perdesi bu talepleri<br />
bast›ramaz. Devlet terörünün ve bu terörün uygulay›c›s›<br />
hükümetin coplar› bu iradeyi k›ramaz.<br />
Devlet terörünün örgütleyicileri, uygulay›c›lar›, bu<br />
terör ve korku imparatorlu¤u üzerine kendi iktidarlar›n›<br />
sa¤lama alanlar iyi bilmeliler ki bu terör<br />
en önce terörün yarat›c›lar›n› yok edecektir.<br />
Yoksullara, emekçilere, Kürtlere, kad›nlara,<br />
gençlere terör uygulayan bu kesimler, ne kadar<br />
vahflileflirlerse vahflileflsinler yenilecekler, örgütlü<br />
halk›n gücü karfl›s›nda zavall›laflacaklar ve yaln›zlaflacaklar.<br />
Ezilenlerin tarihsel hakl›l›klar› gazla,<br />
copla silahla bast›r›lamaz. Mademki Türk ve Kürt<br />
halklar›n›n mücadele birli¤i bunlar›n nezdinde ‘provokasyon’dur,<br />
devrimcilere düflen bu sömürücü,<br />
iflbirlikçi, kan emici egemenlere karfl› dün oldu¤u<br />
gibi bugün de bu "provokasyonun" örgütleyicisi ve<br />
uygulay›c›s› olmaya devam etmektir.<br />
***<br />
Devletin, iflçileri Taksim’e sokmamak için sabah›n<br />
erken saatlerinden itibaren terör estirdi¤i ayn›<br />
1 May›s gününün gecesi 3,5 saat süreyle Türk<br />
jetleri Kandil’i bombalad›. Bombard›man, aralar›nda<br />
baflbakanl›k bafldan›flman› ve Türkiye’nin Irak<br />
özel temsilcisinin de bulundu¤u bir heyetin Ba¤dat’ta<br />
Irak cumhurbaflkan› ve Kürt federe yönetiminin<br />
baflbakan› ile görüflmesinden saatler sonra<br />
gerçeklefltirildi. Türkiye Zap’› zaptedememifl olman›n<br />
yaratt›¤› baflar›s›zl›k ortam›n›, kendi k›rm›z›<br />
çizgilerini kald›rarak, daha düne kadar her düzeyde<br />
afla¤›lamaya çal›flt›¤› Güney’deki oluflumun<br />
temsilcileriyle çeflitli vaadlerle iliflkilenerek aflmaya<br />
çal›flmaktad›r.<br />
Bölgede bombard›mandan iki gün önce Türk ve<br />
‹ran heyetleri taraf›ndan birlikte ve bir gün önce<br />
de ABD uçaklar› taraf›ndan keflif yap›ld›¤› haberleri<br />
bas›nda yeralm›flt›r. 16 Aral›k 2007’de Türkiye<br />
taraf›ndan, ABD, AB, ‹ran, Suriye, Irak ve Kürt federe<br />
yönetiminin aç›k ya da örtük, gönüllü ya da<br />
zoraki onay›yla bafllat›lan bombard›manlar, flimdi<br />
bütün bu güçlerin fiili iflbirli¤i içinde sürdürülmek<br />
istenmektedir. Türkiye’nin Kürt özgürlük hareketini<br />
bo¤mak için bölgede etkili olan bütün güçlerle<br />
içine girdi¤i iflbirli¤inin rengi, kamuoyuna bir diplomasi<br />
baflar›s› olarak sunulmaya çal›fl›lan bu tablo,<br />
halklar›n demokratik Ortado¤usu’nun yarat›lmas›<br />
önüne örülmeye çal›fl›lan duvar›n tu¤lalar›n›n rengidir.<br />
Baflbakan (6 May›s’ta partisinin grup toplant›s›nda)<br />
"1 May›s olay› ‹stanbul halk›n›n yaflam düzenini<br />
bozmaya yönelik at›lm›fl bir ad›md›r. Dürüst<br />
olanlar Kazl›çeflme’ye giderdi. Dürüst olanlar<br />
Ça¤layan’a giderdi. Ama dürüst davranmad›lar.<br />
Kamu düzenini bozmay›, kendi kaybolmufl itibarlar›n›<br />
kazanmak zannettiler, ama aldand›lar." der-<br />
( POL‹T‹KA)<br />
ken 1 May›s’taki devlet terörünü gerekçelendirmek<br />
konusunda ne kadar dürüstse, "Hava ve kara<br />
harekatlar› esnas›nda Irak’taki merkezi ve yerel<br />
yönetimler ile di¤er gruplar›n olumsuz bir yaklafl›m<br />
içine girmemesi, bu görüflmelerin bir ürünüdür."<br />
diyerek hükümetinin Irak’ta yürüttü¤ü diplomasi<br />
çal›flmalar›n›n neye hizmet etti¤inin alt›n› çizerken<br />
de o kadar dürüsttür. Emekçilerin 1 May›s’›<br />
da, Kürt halk›n›n özgürlük mücadelesi de kamu<br />
düzenini bozan bir güvenlik meselesiymifl gibi<br />
lanse edilmekte ve AKP hükümeti oylar›n› ald›¤›<br />
yoksullara ve Kürtlere <strong>de¤il</strong> kendisini kapatmaya<br />
çal›flan güçlere, iktidar›n› paylaflmak durumunda<br />
oldu¤u güçlere yaranmaktan baflka bir irade sergileyememektedir.<br />
Önceden belirlenmifl birkaç ilde<br />
Newroz’u yasaklay›p halk› kurflunlatmakta, 1<br />
May›s’ta Taksim’i yasaklay›p emekçiyi gazlatmaktad›r.<br />
Çünkü oligarflinin kabusu Newroz’un 1 May›s’la,<br />
Kürt özgürlük hareketinin Türkiye iflçi s›n›f›yla<br />
buluflmas›d›r.<br />
***<br />
AKP, iflçi s›n›f›n›n ve Kürt halk›n›n toplumsal<br />
muhalefeti karfl›s›nda ne kadar surat›na demokrasi<br />
maskesini geçirmeyi önemsemeyecek ölçüde<br />
bask›c› devlet partisiyse, asker-sivil devlet bürokrasisiyle<br />
iktidar› paylaflma kavgas›nda s›rt›n› AB’ye<br />
dayayabilmek için o kadar o demokrasi maskesi<br />
sanki surat›na yap›fl›km›fl gibi yapmak zorundad›r.<br />
5,5 y›ll›k hükümet dönemi boyunca tek bir ciddi<br />
demokratikleflme hamlesi yapmam›fl olmas›na<br />
karfl›n, meclisteki muhaliflerinin kendinden daha<br />
antidemokratik olmalar›n›n rant›n› yiye yiye, sanki<br />
demokratikleflme sürecinin bir öznesiymifl de baz›<br />
güçler elini tutuyormufl gibi yapa yapa bugünlere<br />
kadar gelebilmifltir. AB’nin ve AB’ci liberallerin,<br />
ka¤n› h›z›yla ilerledi¤i bile kuflkulu olan AB sürecini<br />
tümden ray›ndan ç›karmalar›ndan korktuklar›<br />
CHP ve MHP gibi floven milliyetçi partiler karfl›s›nda,<br />
kendisine "reformcu", "Müslüman demokrat"<br />
vb. etiketleri yap›flt›rarak destek sunduklar› AKP,<br />
yarg› bürokrasisinin kapatma hamlesi karfl›s›nda,<br />
ald›¤› %47 oya <strong>de¤il</strong> de AB sözcülerinin sunaca¤›<br />
deste¤e bel ba¤layarak, iktidara yap›flma hesap-<br />
5<br />
lar› yapmaktad›r.<br />
Son bir ay içinde, Türkiye-AB Karma Parlamento<br />
Komisyonu Eflbaflkan› Joost Lagendijk’ten, AB<br />
Komisyon Baflkan› Manuel Barroso’ya, Geniflleme<br />
Komiseri Olli Rehn’e kadar çeflitli sözcülerin<br />
Avrupa ve demokrasi ad›na AKP’ye sahip ç›karken,<br />
AKP d›fl›ndaki parti ve çevreleri de Avrupa<br />
kriterleri aç›s›ndan mahkum eden aç›klamalar›<br />
gündeme yans›d›. Bir yandan parlamentoda Avrupa<br />
reformlar›n›n taraf›nda olan tek partinin AKP<br />
oldu¤u, öte yandan AKP’nin kapat›lmas› durumunda<br />
Müslüman bir ülkede laiklikle demokrasinin<br />
uygulanamayaca¤›n›n ortaya ç›kaca¤› saptamalar›<br />
yap›l›rken, Türkiye’de bir siyasal kriz yaflanmakta<br />
oldu¤undan, bir yanda laikler (liberal laiklerden<br />
ziyade özellikle afl›r› laikler) ile (birço¤u reformcu<br />
post-islamc› olan) Müslüman demokratlar<br />
aras›nda bir yar›lmadan, öte yanda büyük kentlerin<br />
politik ve ifl dünyas› elitleri ile Anadolu’nun giriflimci,<br />
dindar orta s›n›flar› aras›nda bir toplumsal<br />
yar›lma oldu¤undan söz edilmektedir.<br />
Bu yar›lma tespitini yapan ayn› komiserin çok<br />
<strong>de¤il</strong> daha iki y›l önce Türkiye’de üç ana e¤ilimin,<br />
asker-sivil bürokrasi içinde çok güçlü olan Kemalist,<br />
laik e¤ilimin; AKP içinde çok güçlü olan postislamc›<br />
e¤ilimin; liberal elit ve liberal orta s›n›flar›n,<br />
bu üç e¤ilimin de AB’ye girme arzusunda oldu¤unu,<br />
hepsinin AB’ye girifl perspektifine sahip<br />
oldu¤unu ileri sürdü¤ü an›msanacak olursa,<br />
AB’nin as›l beklentisinin TÜS‹AD’la MÜS‹AD’›n,<br />
AKP’yle TSK’n›n kardefl-kardefl geçinerek düzeni<br />
yürütmeleri oldu¤u kendili¤inden anlafl›l›r. AB sözcüleri<br />
4 May›s Dolmabahçe mutabakat›n›n sürdürülebilirli¤inden<br />
kayg›ya kap›ld›klar› için kapatma<br />
davas› karfl›s›nda "Türkiye’deki demokrasiyi korumaya<br />
çal›flmaya" kalk›flmaktad›rlar.<br />
1 May›s 2008, Türkiye’de demokrasi güçleri ve<br />
demokrasi karfl›tlar› aras›ndaki yar›lman›n gerçek<br />
resmini çizdi. Bu yar›lman›n bu taraf›ndaki gerçek<br />
demokrasi güçlerinin önünde, flimdi Newroz’un 1<br />
May›s’la buluflmas›n› 1 Haziran’a tafl›yarak “Art›k<br />
Yeter! Kürt Sorununda Demokratik Çözüm”<br />
talebini yüksek sesle hayk›rmak görevi duruyor.
06.qxd 14/1/04 17:26 Page 6<br />
1950'de DP'nin iktidar olmas›yla bafllayan<br />
ve esas olarak "sivil siyasal iradeye" dayanan<br />
toplumsal ve siyasal sürecin<br />
1960 askeri darbesi ile akamete u¤ramas›ndan<br />
sonra ordu, yeniden devlet içinde<br />
özerk bir konum kazand› ve "çok partili demokrasi"<br />
sivil otoritenin askeri otoriteye tabi oldu-<br />
¤u bir "ordulu demokrasi" haline geldi.<br />
27 May›s döneminde flu ya da bu flekilde askeri<br />
müdahaleye karfl› olanlar ve ordunun sivil<br />
otoriteye ba¤l› kalmas›n› savunanlar, sonraki<br />
yap›lan bütün seçimlerde halk›n deste¤ini ald›.<br />
Sivil otoritenin giderek askeri otoriteye karfl›<br />
güç kazanmas› ve anayasan›n getirdi¤i baz› demokratik<br />
hak ve özgürlüklerin iflçi, köylü ve tüm<br />
ezilenler taraf›ndan kullan›lmaya bafllanmas›,<br />
yeni bir müdahaleye yol açt›. 12 Mart<br />
1971'deki bu müdahale de, yine halk›n oylar›yla<br />
iktidara gelen bir hükümete karfl› yap›ld›.<br />
Bu dönemde de askeri müdahaleye karfl› net<br />
ve cepheden tutum alanlar (bu kez solun bir<br />
kesimiydi) Türkiye sosyalist hareketinde bir yol<br />
ayr›m› yaratt› ve günümüze kadar devam eden<br />
devrimci bir kulvar oluflturdu.<br />
12 Eylül 1980'de yap›lan üçüncü askeri müdahale<br />
döneminde ise, devlet ve toplum iliflkileri<br />
yukar›dan afla¤›ya do¤ru radikal tarzda yeniden<br />
düzenlendi. Bu kez, askeri müdahaleye<br />
karfl› durabilecek ve onu geriletebilecek devrimci<br />
güçlerden baflka bir güç yoktu. Ancak,<br />
solun önemli bir kesimi flu ya da bu flekilde teslimiyetçili¤i<br />
seçti. Bir kesimi ise, baz› u¤rafllara<br />
ra¤men ortak bir mücadele gelifltirme iradesi-<br />
( POL‹T‹KA)<br />
aslolan militarizme<br />
karfl› mücadeledir<br />
Ordunun devlet ve toplum<br />
hayat›ndaki ayr›cal›¤›, siyasete<br />
her zaman flu ya da bu flekilde<br />
müdahale hakk› veriyor.<br />
Türkiye’de askerlerin kontrol<br />
etmedi¤i hiç bir siyasal ve toplumsal<br />
alan yok. 12 Eylül'den sonra<br />
askerlerin temsil edilmedi¤i hiçbir<br />
kurum ve kurulufl kalmad›.<br />
28 fiubat ve 27 Nisan'dan sonra ise<br />
askerler art›k soka¤› da<br />
kontrol etmeye bafllad›.<br />
fiABAN ‹BA<br />
ni gösteremedi. Bu nedenle 12 Eylül çok yönlü<br />
ve a¤›r bir yenilgi olarak oldukça uzun sürdü.<br />
28 fiubat konjonktürü siyasal ‹slam'› yok etmeyi<br />
<strong>de¤il</strong>, onu biraz geriletmeyi, daha do¤rusu<br />
merkeze çekmeyi amaçlam›flt›. Milli Güvenlik<br />
Siyaset Belgelerinde fleriat›n Kürt sorunuyla<br />
birlikte "eflit ve birinci derecede iç tehdit unsuru"<br />
olarak görülmesi, devletin her iki harekete<br />
karfl› benzer tutum ald›¤› anlam›na gelmemifltir.<br />
27 Nisan müdahalesiyle de benzer bir fley<br />
yap›ld›; Bu kez Cumhurbaflkanl›¤› seçimi bahane<br />
edilerek toplum laik ve anti-laik bir saflaflmaya<br />
itildi ve böylelikle askeri vesayet ve militarizm<br />
bir kez daha ülkenin gelece¤ini bloke eti.<br />
Ordunun devlet ve toplum hayat›ndaki ayr›cal›¤›,<br />
siyasete her zaman flu ya da bu flekilde<br />
müdahale hakk› veriyor. Türkiye’de askerlerin<br />
kontrol etmedi¤i hiç bir siyasal ve toplumsal<br />
alan yok. 12 Eylül'den sonra askerlerin temsil<br />
edilmedi¤i hiçbir kurum ve kurulufl kalmad›. 28<br />
fiubat ve 27 Nisan'dan sonra ise askerler art›k<br />
soka¤› da kontrol etmeye bafllad›.<br />
27 Nisan'dan bu yana Psikolojik Harp'in tipik<br />
uygulamalar› olan Ergenekon ve Jitem eylemleri,<br />
Cumhuriyet mitingleri, DTP’ye ve halk›n oylar›yla<br />
iktidara gelen AKP'ye karfl› aç›lan kapatma<br />
davalar› ile devlet ve toplum hayat›nda laik<br />
ve anti-laik saflaflmalar dayat›lm›flt›r. Böylelikle<br />
bir kez daha, oligarflik devletin askeri ve sivil<br />
bürokratik eliti "toplumun özgürleflmesi ve siyasetin<br />
toplumsallaflmas›n›n" önüne bir duvar gibi<br />
dikilmeye bafllam›flt›r.<br />
Genelkurmay Baflkan› ya da bir Kuvvet Komutan›<br />
akl›na esti¤i anda siyasi konuflmalar yapabiliyor.<br />
Hükümeti, siyasal partileri ve çeflitli<br />
toplumsal kesimleri istedi¤i gibi elefltiriyor veya<br />
tehdit edebiliyor. Çünkü ordunun devlet ve toplum<br />
hayat›ndaki ayr›cal›¤›, siyasete her zaman<br />
flu ya da bu flekilde müdahale hakk› veriyor.<br />
Devlet ve toplum hayat›nda denetleyici bir<br />
fonksiyon üstlenen ordu, bir siyasal odak gibi<br />
davran›yor. Düzen partileri ise, her seferinde<br />
tank paletleriyle biraz daha pekifltirilmifl olan<br />
siyasal/toplumsal zeminde bir "emanetçi" ve<br />
"vesayetçi" gibi siyaset yap›yor.<br />
Radikal bir de¤iflimden/dönüflümden yana<br />
olmayan ve AB standartlar›na göre düflük yo-<br />
6<br />
¤unluklu bir "demokrasiye" r›za gösteren düzen<br />
partileri "askeri otoritenin sivil otoriteye tabi olmas›"<br />
evrensel ilkesini bile görmezden geliyor.<br />
K›sacas›, ordu, devlet ve siyaset iliflkilerinin belirledi¤i<br />
bir askeri vesayet ve icazet sürüyor.<br />
Türkiye'de tarihten gelen çok güçlü bir devlet<br />
ve devlete kul olma gelene¤i var. Halen oligarflik<br />
devleti güçlü k›lan, "derin devlete" kap› aralayan<br />
bu "kap›kulu" gelene¤idir. S›n›f ç›karlar›n›<br />
devletle bütünlefltirerek devletten daha devletçi<br />
bir görünüm sergileyen bu askeri ve sivil bürokrasi<br />
gelene¤i, oligarflik devletin de bürokratik<br />
ve militer yap›s›n› belirlemektedir.<br />
Türkiye'nin son 50 y›l›n› ordu-devlet-siyaset<br />
iliflkileri bak›m›ndan ele almak gerekirse, yaflan›lan<br />
sürecin karakterini de belirleyen bir olgu<br />
hala bilince ç›kar›lam›yor. Yani, bu süreçte<br />
devlet içinde özerk bir kurum haline gelen ordunun,<br />
"askeri politik merkez" ve bir "siyasal<br />
odak" olarak, bir baflka ifade ile "silahl› kuvvetler<br />
partisi" gibi davranmas›n›n teorik-siyasal<br />
<strong>çözüm</strong>lemesi yap›lam›yor. Dolay›s›yla da tutarl›<br />
bir anti-militarist perspektife sahip olunam›yor.<br />
Mevcut anayasa, yasa ve bürokratik geleneklerden<br />
kaynaklanan ordunun devlet ve toplum<br />
hayat›ndaki ayr›cal›klar›, bu kuruma, her zaman<br />
flu ya da bu flekilde siyasete müdahale<br />
hakk› veriyor. Merkez sa¤dan merkez sola kadar<br />
bütün düzen partilerinin oluflturdu¤u politikalar,<br />
egemen ulus ve devlet flovenizminden<br />
kaynaklanan geleneksel "laik ve milliyetçi" Türk<br />
siyaset tarz›n›n s›n›rlar›n› aflam›yor.<br />
Sol ve sosyalist partilerin büyük ço¤unlu¤u<br />
da, bu tarihsel olgudan etkilenerek tutarl› bir<br />
anti-flovenist ve anti-militarist mücadele anlay›fl›na<br />
sahip olam›yor.<br />
Militarizmin devlet ve siyaset sistemindeki<br />
ola¤anüstü etkisi, ülkenin gelece¤inin ve demokratikleflmesinin<br />
önündeki en büyük engeli<br />
oluflturuyor. Dolay›s›yla militarizme karfl› mücadele<br />
bar›fl ve demokrasi mücadelesinin kilit<br />
sorunlar›ndan biri olmaya devam ediyor.<br />
Sonuç olarak, ordunun devlet içindeki özerkli¤ine<br />
son verilmesi ve tüm toplumsal ayr›cal›klar›n›n<br />
ortadan kald›r›lmas› için devrimci ve demokratik<br />
güçlerin mücadele birli¤i oluflturulmas›<br />
bir kez daha kendini dayatmaktad›r.
07.qxd 14/1/04 17:29 Page 7<br />
Cumhuriyet tarihi boyunca siyasi iktidara ve<br />
sisteme muhalif olanlar çeflitli bask› ve sindirme<br />
yöntemleriyle karfl›laflt›lar. Bask› ve sindirme<br />
yöntemlerinin en etkili olan› öldürmedir.<br />
Öldürmeyle öldürülen kiflinin <strong>de¤il</strong> yaflayan muhaliflerin<br />
sindirilmesi amaçlanm›flt›r her dönemde.<br />
Her öldürme olay› toplumsal bir yara açt›. Toplumsal<br />
yaralar zamanla kabuk ba¤lamaya bafllasa<br />
da yeni öldürmelerle toplumsal yaralar kanat›ld›.<br />
Aç›lan yaralara Cumhuriyet tarihi boyunca her dönem<br />
yenileri eklendi. Devlet bu yaralar› saracak radikal<br />
bir de¤iflime u¤rat›lamad›. Tam tersine, yap›lan<br />
askeri darbelerle, yasal ve fiili düzenlemelerle<br />
devlet yeni toplumsal yaralar›n aç›lma olanaklar›n›<br />
ço¤altt›. Bu olanaklar› da kulland› ve kulland›rd›.<br />
Dünyan›n neresinde olursa olsun, bir devlet faili<br />
belli veya faili meçhul öldürme olaylar›n› ciddiyetle<br />
araflt›rm›yorsa; mahkemeler zanl›lar› lay›k›yla yarg›lay›p<br />
cezaland›rm›yorsa; bununla da kalmay›p failleri<br />
koruyup kolluyorsa o devlet zan alt›ndad›r. Türkiye<br />
Cumhuriyeti de iflte tam da bu türden tutumlar›ndan<br />
dolay› zan alt›ndad›r. Zan alt›nda terimi bile<br />
oldukça yetersizdir.<br />
Dünyan›n hiçbir yerinde sicili bu denli bozuk bir<br />
devlet aklanamaz. Böyle bir devlet kendini aklamak<br />
istiyorsa suçlar›n› itiraf eder ve yurttafllar›ndan<br />
özür diler. Kapat›lm›fl tüm öldürme-katliam dosyalar›n›<br />
yeniden açar. ‹nsanl›¤a karfl› ifllenmifl olan<br />
tüm suçlar›n zanl›lar›n› a盤a ç›kar›r ve kamu vicdan›n›<br />
rahatlatacak cezalara çarpt›r›r.<br />
Mümkün müdür böyle bir fley! Asla. Kapitalizm<br />
koflullar›nda hiçbir devlet kendini ele verecek; varolufl<br />
nedenini alenen deflifre edecek bir uygulama<br />
içinde olmaz. Bunun anlam› hiçbir fley yapmaz de-<br />
¤ildir. S›k›flt›¤› durumlarda bir fleyler yapmak zorunda<br />
kal›r elbette. Bugünlerde oldu¤u gibi.<br />
Ergenekon soruflturmas› kapsam›ndaki geliflmeler<br />
devletin zorunda kal›fl halinin göstergesidir.<br />
( POL‹T‹KA)<br />
devletin çeteleri<br />
Bin operasyon, Susurluk,<br />
fiemdinli, Yüksekova, Ergenekon,<br />
Vatansever Kuvvetler, Kuva-i Milliye,<br />
Sauna, Atabeyler, Söylemezler…<br />
çetelerinin tüm eylemleri ve<br />
san›klar› a盤a ç›kart›lmal›d›r.<br />
Mit, Jitem, özel kuvvetler…<br />
olarak bilinen ve do¤rudan<br />
devlet kurumu olan örgütlerin<br />
rol ald›¤› toplumsal olaylar,<br />
cinayetler s›r olmaktan<br />
ç›kar›lmal›d›r. Sorumlular<br />
cezaland›r›lmal›d›r.<br />
NURETT‹N ALDEM‹R<br />
AKP sadece deflifre olmufl san›klarla s›n›rl› kalacak<br />
bir soruflturma içindedir. Sürecin sonunda san›klardan<br />
bir k›sm› en alt süreli hapis cezalar›na çarpt›r›larak<br />
dava dosyas› kapat›lacak; di¤erleri de aklanacakt›r.<br />
Bilinmelidir ki bu sürecin sonunda devlet<br />
kendini asla aklam›fl olmayacak; tam tersine zanl›<br />
ve asli suçlu halini pekifltirmifl olacakt›r.<br />
Günümüzde öldürme-katliam sorumlular› çete<br />
olarak terminolojiye girdi. Gerçekten onlar sözcü-<br />
¤ün ifade edebildi¤i kadar çete olsalard› bu kadar<br />
cesur ve güçlü olamazlard›. Çete diye tarif edilen<br />
örgütlenmelerin bürokrasiyle, sistemin politik aktörleriyle,<br />
orduyla derin ve güçlü ba¤lant›lar› var.<br />
Öyle olmasayd› Susurlukçularla ilgili iddialara "fasa<br />
fiso / kurflun atan da yiyen de flereflidir" diyen<br />
baflbakanlar; "Yüksekova, fiemdinli" failleri için "iyi<br />
çocuklar" diyen genelkurmay baflkanlar› olabilir miydi?<br />
AKP, Ergenekon soruflturmas›yla devlet içindeki<br />
pozisyonunu güçlendirmeyi; devlet erkinde daha<br />
fazla söz sahibi olmay›; pastadan daha büyük pay<br />
almay› hedefliyor. Ayn› zamanda Ergenekon sürecini<br />
kapatma davas›na karfl› ve bozulan imaj›n› düzeltmek<br />
için de kullan›yor.<br />
Halk›n kand›r›lmas›na, sessiz kalmamak gerekir.<br />
Gerçekten bu ülkede çetelerin kökü kurutulacaksa<br />
bunun birbirini besleyen iki yolu var. Birincisi çeteleri<br />
yaratan devlet gelene¤inin gözden geçirilmesi<br />
ve Kürt sorununun bar›flç› yöntemlerle <strong>çözüm</strong>üyle<br />
bafllayan h›zl› bir demokratikleflmedir. ‹kincisi ise<br />
Cumhuriyet tarihi boyunca failleri a盤a ç›kar›lmam›fl,<br />
cezaland›r›lmam›fl tüm dosyalar› yeniden açmak<br />
ve gere¤ini yapmakt›r.<br />
12 Mart dönemindeki iflkence, katliam ve idamlar›n;<br />
1977 1 May›s katliam›n›n; 1978 Kahramanmarafl<br />
katliam›n›n; 8 Ekim 1978 günü gerçeklefltirilen<br />
Bahçelievler katliam›n›n; 1980’in May›s-<br />
Temmuz aylar›nda gerçeklefltirilen Çorum katliamlar›n›n;<br />
12 Eylül iflkence, katliam ve idamlar›n›n;<br />
1995 ‹stanbul Gazi katliam›n›n… dosyalar› yeniden<br />
7<br />
aç›lmal›d›r.<br />
Bin operasyon, Susurluk, fiemdinli, Yüksekova,<br />
Ergenekon, Vatansever Kuvvetler, Kuva-i Milliye,<br />
Sauna, Atabeyler, Söylemezler… çetelerinin tüm<br />
eylemleri ve san›klar› a盤a ç›kart›lmal›d›r. Mit, Jitem,<br />
özel kuvvetler… olarak bilinen ve do¤rudan<br />
devlet kurumu olan örgütlerin rol ald›¤› toplumsal<br />
olaylar, cinayetler s›r olmaktan ç›kar›lmal›d›r. Sorumlular<br />
cezaland›r›lmal›d›r.<br />
Asl›nda biz tüm katliamlar›n, cinayetlerin, idamlar›n,<br />
iflkencelerin sorumlular›n› tan›yoruz. Onlar›n<br />
hepsinin de¤iflmez ortak özellikleri var:<br />
Onlar toz kondurmad›klar› devletin yasalar›n› istedikleri<br />
zaman çi¤nerler. Kendi uygulamalar› için yasa<br />
tan›mazlar. Eylemleri için tüm araç ve yöntemler<br />
onlar için mubaht›r.<br />
Kürt, alevi, sosyalist, kad›n, iflçi düflman›d›rlar.<br />
‹deolojik alt yap›lar› ›rkç› faflist ideolojidir. Genellikle<br />
kendilerini "ülkücü" olarak tan›mlarlar. Soyut bir<br />
ABD düflman› görüntüsü verirler ama gerçekte iflbirlikçidirler.<br />
Ço¤unlukla ABD istihbarat servisleriyle<br />
çal›fl›rlar.<br />
Topluma fl›r›nga ettikleri korkudan ve kandan<br />
beslenirler. Devletin ve ülkenin bölünmez bütünlü-<br />
¤ünü koruma söylemi suçlar›n› örten en büyük örtüdür.<br />
Vatan, millet, Sakarya, çak›l tafl› edebiyat› ile<br />
icraatlar›n› süslerler. "Türkiye sizinle gurur duyuyor"<br />
slogan›yla karfl›lan›rlar. Her icraatlar›nda özel<br />
ç›kar sa¤larlar.<br />
Devlete, kolluk kuvvetlerine, hukukun üstünlü¤üne<br />
mutlak güvenirler. Devletin her kademesinde,<br />
her örgütünde görev alabilirler. Devlet s›rlar› bunlara<br />
emanettir. Bir gün s›rra kadem bas›p kendilerini<br />
ve suçlar›n› unutturacaklar›n› san›rlar.<br />
Onlara göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk<br />
devletidir. Buna ra¤men ne kerametse demokrasiden<br />
korkarlar. Her demokratik geliflmeyi devleti<br />
tehdit eden bir ad›m olarak görürler. Nihayetinde<br />
"onlar engerekler ve ç›yanlard›r; ekme¤imize ve afl›m›za<br />
el koyanlard›r." Tan›yoruz onlar›.
08-09.qxd 14/1/04 17:30 Page 8<br />
ilhan selçuk’la che<br />
( TÜRK‹YE)<br />
demirel’le deniz gezmifl<br />
Belki de Che ve Deniz, bu say›lara<br />
ve barkodlara, "üretimde verimlilik"<br />
ve "biliflim" ça¤lar›na, bankac›lara<br />
ve reklamc›lara, televizyonculara<br />
ve "flükürcülere" daha fazla<br />
katlanamad›lar. Che, bir dönem<br />
uzak akraba bile <strong>de¤il</strong>, sadece h›s›m<br />
say›ld›¤› ‹lhan Selçukgiller’in flimdiki<br />
halini tahmin etti¤inden belki de 83’e<br />
kadar yaflama ihtimalini reddetti.<br />
Kim bilir Deniz Gezmifl, belki kendisini<br />
idama götüren olaylar dizisiyle,<br />
sadece ve sadece Demirel’in bugüne<br />
kadar gün yüzüne bile ç›kmayan<br />
ahlaks›z teklifine gizli bir yan›t vermifl<br />
oldu.<br />
KEREM ZEYT‹NL‹<br />
Süleyman Demirel 84 yafl›nda; ‹lhan Selçuk’un<br />
yafl›n›, en az›ndan bu sene boyunca<br />
art›k unutmam›z mümkün <strong>de¤il</strong>: 83.<br />
Süleyman Demirel, Deniz Gezmifl’in idam<br />
hükmüne baflbakan olarak mührünü bast›¤›nda<br />
THKO lideri 24 yafl›ndayd›. Binbafl› Ernesto Che<br />
Guevera ise katledildi¤inde 39 yafl›ndayd›.<br />
Cezaevinde y›llar›n› geçirmifl bir yoldafl›m›z, hayallerinin<br />
hep Che’den geç kalmamak ve 39’u geçmemek<br />
oldu¤unu anlatm›flt›. Kendi deyimleriyle,<br />
"oportünizm yafl›n›" birkaç y›l geçmifl olman›n s›k›nt›s›<br />
anlatm›flt› bana. Onlar›n gelene¤i, devrimcilerin<br />
çabuk yetiflti¤i ve çabuk düfltü¤ü bir iklimde<br />
yeflillenmiflti.<br />
Dört kiflinin yafllar›yla ilgili bu ansiklopedik bilgileri<br />
verme ihtiyac›n› neden hissetti¤imi aç›klayay›m:<br />
Bu hafta içinde adlar› yan yana geldi. Sand›¤›n›z›n<br />
aksine, Demirel’le ‹lhan Selçuk’un ve Deniz’le<br />
Che’nin adlar› <strong>de¤il</strong>. Böyle olmas› do¤ald› ve muhtemelen<br />
bu durum, yaz› konusu olamazd›. Demi-<br />
rel’le Deniz’in, ‹lhan Selçuk’la Che’nin adlar› birlikte<br />
an›ld›.<br />
K›saca hat›rlarsak, Deniz Gezmifl’in abisi, baflbakanl›ktan<br />
gelen iki devlet görevlisinin aileye, Deniz’in<br />
bu iflleri b›rakmas› karfl›l›¤›nda istedi¤i bir bat›l›<br />
ülkede e¤itimiyle ilgili tüm masraflar›n karfl›lanaca¤›<br />
teklifinde bulunduklar›n›, Baflbakan Demirel’in<br />
bu konuda hemen ve kesin bir yan›t istedi¤ini<br />
söylediklerini aç›klad›.<br />
Cumhuriyet gazetesinin ulusal solcu yazar› Ümit<br />
Zileli ise, kat›ld›¤› bir televizyon program›nda ‹lhan<br />
Selçuk’un gözalt›s›n›n kendisine, Che’nin cesedi<br />
bafl›nda infazc› subaylar› gösteren foto¤raf› an›msatt›¤›n›<br />
söyledi.<br />
Amerikan Merkezi Haberalma Teflkilat› (CIA),<br />
Latin Amerika’da ikinci bir Küba’y› kald›ramayaca-<br />
¤›n› bildi¤i için, sadece bu k›tada <strong>de¤il</strong>, dünyan›n<br />
neresinde olursa olsun Che’nin izini sürmek için<br />
özel bir ekip kurmufltu. Che’nin katlinde bu ekibin<br />
önemli pay› vard›. Cumhuriyet yazar› Ümit Zileli,<br />
yukar›daki benzetmeyi yapt›ktan birkaç gün sonra<br />
‹lhan Selçuk hastaland› ve tedavisi için Amerikan<br />
Hastanesi’ne yat›r›ld›.<br />
Demirel’in Deniz’in devrimcili¤ini bursla sat›n almaya<br />
kalkm›fl olmas› ve 1986’da Dersim’de yapt›¤›<br />
yedek subayl›¤›n an›lar›n›, Vur Emri ad›yla kitaplaflt›r›rken,<br />
"Topun, tüfe¤in, hatta askerli¤in olmad›¤›<br />
bir dünya özlemiyle…" cümlesini kurduktan<br />
sonra, flimdilerde Dersim’i yakan ordudan medet<br />
umar, onu savunur hale gelen Ümit Zileli’nin ‹lhan<br />
Selçuk’u Che’ye benzetmesi bir istihza gibi geldi<br />
bana.<br />
Bükemedi¤imiz eli öpmemiz gerekti¤inin ö¤retildi¤i<br />
bir geleneksel kahramanl›k kültüründen, sat›n<br />
alamad›¤›m›z devrimciyi asmam›z gerekti¤i bir<br />
dünyaya gelmifl olmam›z›n istihzas› m›d›r bu?<br />
Max Weber, kapitalizmin tüccarlar›n muhasebe<br />
8<br />
defterlerinin yayg›nlaflmas›yla birlikte, girdilerle<br />
ç›kt›lar›n rasyonel hesab›ndan do¤du¤unu söylemiflti.<br />
Pozitivist analiz yöntemi yanl›flt› ama, "kapitalizmin<br />
ruhunu" olgusal düzeyde iyi analiz etmiflti.<br />
Kapitalizmin ruhu yükselirken, ortaya ç›kard›¤›<br />
insan y›k›nt›lar›na yak›lan a¤›t, zaman zaman romantizmin,<br />
modernitenin rasyonellefltirme ve say›sallaflt›rma<br />
e¤ilimine karfl› 盤l›¤›na da dönüflüyordu.<br />
"Alt›n Ça¤’a", "Asr-› Saadet’e", "günahs›z ilk<br />
insana", "ilkel komünal topluma", "anaerkilli¤e" ve<br />
"günahs›z çocuklu¤a" duyulan özlem, romantizmin<br />
oldu¤u kadar politikan›n da konusu oldu. Geçmiflte<br />
de, flimdilerde de…<br />
Onun için liberal pozitivizm, Che’nin "gerçekçi<br />
olun, imkans›z› isteyin" slogan›nda hep iflah olmaz<br />
bir romanti¤in çocuklu¤unu gördü. Devrimcinin<br />
sadece politik olarak <strong>de¤il</strong>, duygusal olarak da<br />
"ak›l d›fl›l›¤›n›n" en rasyonel politika oldu¤unu anlayamayanlar,<br />
kendini feda edenin arkas›nda hep<br />
haflhafl›n etkisini varsayd›lar. Bu yüzden, Haflhaflinler’den<br />
korkan bir Ortaça¤ efsanesine, 21. yüzy›lda<br />
sadece bat›l›lar› <strong>de¤il</strong>, bizim insan›m›z› bile<br />
paçavra romanlarla inand›rmaya çal›flt›lar. Geçmiflte<br />
de, flimdilerde de…<br />
Bir de flöyle tahayyül etmeye çal›flal›m… Belki<br />
de Che ve Deniz, bu say›lara ve barkodlara, "üretimde<br />
verimlilik" ve "biliflim" ça¤lar›na, bankac›lara<br />
ve reklamc›lara, televizyonculara ve "flükürcülere"<br />
daha fazla katlanamad›lar. Che, bir dönem uzak<br />
akraba bile <strong>de¤il</strong>, sadece h›s›m say›ld›¤› ‹lhan Selçukgiller’in<br />
flimdiki halini tahmin etti¤inden belki de<br />
83’e kadar yaflama ihtimalini reddetti. Kim bilir<br />
Deniz Gezmifl, belki kendisini idama götüren olaylar<br />
dizisiyle, sadece ve sadece Demirel’in bugüne<br />
kadar gün yüzüne bile ç›kmayan ahlaks›z teklifine<br />
gizli bir yan›t vermifl oldu. Sadece ikisi aras›ndaki<br />
bir hesaplaflma… Bunu aç›klama ve aksini sözle
08-09.qxd 14/1/04 17:31 Page 9<br />
kan›tlama gere¤i bile duymadan. Deniz’in "Mare<br />
nostrum" olmas› için kendisinden baflka kan›ta m›<br />
ihtiyac› vard›?<br />
Bir de olaya Demirel’in aç›s›ndan bakal›m. Deniz’le<br />
istedi¤i al›flverifli yapamad›. Bir tacir, bir bezirgan<br />
için ne büyük bir ac›. Öyle bir ac› ki, bu "ticari<br />
baflar›s›zl›k" yüzlerce y›l sonra bile hat›rlanacak.<br />
Demirel ad› kesinlikle kaybolduktan çok sonra<br />
bile. Ve belki bir gün, Demirel ad› hat›rlanmak<br />
zorunda kal›n›rsa, yaln›zca bu olaydan ötürü olacak.<br />
O zamana kadar, Demirel’in "krall›¤›n›" yapt›-<br />
¤› tüm barajlar y›k›lm›fl, ad› tüm caddelerden silinmifl,<br />
sadece bir ansiklopedik dipnota dönüflmüfl<br />
olacak…<br />
Peki nas›l böyle oluyor, sihir nerede?.. Sihir, varsa<br />
e¤er, olanla olmas› gereken aras›ndaki bir yerde…<br />
Demirel ve ‹lhan Selçuk gibiler, geçmiflimizin<br />
tüm a¤›rl›¤›n› bugüne çökertip, yar›n›m›z›n olmad›-<br />
¤› korkusunu diri tutmaya çal›fl›rken; Che ve Deniz<br />
gibiler, dünün daha "yumuflak" ve daha adil dünyas›ndan<br />
gelen iç çekiflleriyle, bugün h›zl› koflup, yar›na<br />
güçlü duygularla iflaret ediyorlar. Düzenin<br />
kendisini hissettirmesi için, a¤›r, hantal, soluk<br />
renkli ve yafll› olmas› gerekiyor. Düzen gücünü buralardan<br />
al›yor. Devrimin ise, bu s›fatl› düzenin<br />
karfl›s›na havai, hercai, hayalci, romantik, acemi,<br />
genç, ama ç›r›lç›plak gerçek olarak ç›kmas› gerekiyor.<br />
Gücünü buralardan al›yor. Onun için devrimciler<br />
az yaflay›p genç ölüyor ve yak›fl›kl› hat›rlan›yor;<br />
düzenin sahipleriyse çok yaflay›p çirkinlefliyor.<br />
Her gün gazete ve televizyonlarda yemeklerimizi<br />
kimya laboratuvar›nda yememiz, nefesimizi klimadan<br />
almam›z, ampul alt›nda günefllenmemizin gerekti¤ini<br />
anlatan bir dünyada çok da fazla kalmamay›<br />
istemek acaba "insan›n her zaman rasyonel<br />
hareket etti¤ine" dair söylenen büyük yalana ayk›r›<br />
bir hareket mi oluyor?<br />
Uruguayl› yazar Eduardo Galeano, Latin Amerikal›<br />
Makiritare K›z›lderililerinin yarat›l›fl efsanesini<br />
flöyle kayda geçirmiflti: "Kad›n ile erkek düfllerinde<br />
( TÜRK‹YE)<br />
tanr›n›n kendilerini düflünde gördü¤ünü gördüler.<br />
Sigara duman› bulutunun içinde düfl gören tanr›<br />
flark› söyleyip marakaslar›n› flak›rdat›yor, kendini<br />
mutlu, ama kuflku ve gizemden allak bullak hissediyordu.<br />
Makiritare k›z›lderilileri, tanr›n›n düflünde yemek<br />
görürse bereket ve yemek verdi¤ini bilirler. Tanr›<br />
yaflam düflü görürse, do¤ar ve do¤urur. Tanr›n›n<br />
düflünü gören kad›n ile erkek düfllerinde büyük,<br />
parlak bir yumurtan›n içindeydiler; flark› söylüyor,<br />
dans ediyor, do¤mak iste¤iyle ç›lg›na döndüklerinden<br />
olay ç›kar›yorlard›. Tanr›n›n düflünde mutluluk<br />
ve kuflku, gizemden daha güçlüydü. Tanr› böylece<br />
düfl görürken, bir flark›yla yaratt› onlar›: ‘Bu yumurtay›<br />
k›r›yorum, kad›n do¤uyor ve erkek do¤uyor.<br />
Ve birlikte yaflay›p ölecekler. Ama gene do¤acaklar.<br />
Do¤acaklar, gene ölecekler, gene do¤acaklar.<br />
Hiç bir zaman do¤malar›n›n sonu gelmeyecek,<br />
çünkü <strong>ölüm</strong> bir yaland›r."<br />
Yine Latin Amerika’da, ama bu sefer yak›n bir<br />
ça¤da bir duvarda flu yaz› da okunmufltu: "Yeniden<br />
do¤aca¤›z; yaflam›m›za mal olsa bile…"<br />
Devrimcilerin <strong>ölüm</strong> ve do¤umlar› da bunlara<br />
benziyor. Onun için devrimcilerin doktorlar›, ilaç<br />
çantalar›n› yoldafllar› için bile çat›flman›n ortas›nda<br />
b›rakmaktan korkmazken; düzenin sahipleri onlarca<br />
koruma polisi ve doktor olmadan bahçeye<br />
bile ç›kam›yorlar.<br />
Devrimin gücünü anlayamayan düzen, her seferinde<br />
korkuyla terazisini ç›kart›p ölçüyor ve kendisinin<br />
a¤›r gelmesiyle rahatlad›¤›n› san›yor. Ama k›sa<br />
süre sonra, yeniden ayn› terazi kefelerini ortaya<br />
koymak durumunda kal›yor. Bilemedi¤i, dirhemlerde<br />
<strong>de¤il</strong>, terazide hata oldu¤u…<br />
Yukar›da and›¤›m›z istihzay› flöyle de söylemek<br />
olas›d›r: Süleyman Demirel, Deniz’i ast› ve y›llarca<br />
Che’ye inananlar›n kanlar›n› içerek semirdi; ‹lhan<br />
Selçuk dün Demirel’le yan yana geldi, Deniz’i as›p<br />
kendisine de iflkence yapanlar› affetti ve bugün<br />
"yard›ma ça¤›rd›¤›" generaller, da¤larda ve flehir-<br />
9<br />
lerde hala Che’yle Deniz’in yoldafllar›n› vurmaya<br />
devam ediyorlar.<br />
Ama gelin görün ki, Deniz’in hayaleti Demirel’i<br />
bir kez daha eziyor; ‹lhan Selçuk’un imdad›na Che<br />
yetifltirilmeye çal›fl›l›yor. Ama olmaz art›k, geç kal›nd›…<br />
Che, bakanl›k koltu¤undan sonra, dünya liderleriyle<br />
saraylarda ve büyük toplant› salonlar›ndaki<br />
görüflmelerden sonra, Bolivya’n›n yaln›z bir orman›nda<br />
flöyle seslendi¤i andan beridir olmaz art›k:<br />
"E¤er biz, dünyan›n bu küçük bir noktas›nda, verebilece¤imiz<br />
az fleyi: yaflam›m›z›, özverimizi sundu-<br />
¤umuz bu mücadeleyi örgütledi¤imiz ve görevimizi<br />
baflarmak için çal›flt›¤›m›z yerde, kan›m›z›n sulad›¤›<br />
ve art›k bizim olan bir dünyada e¤er bir gün<br />
son nefesimizi vermek durumunda kal›rsak, o zaman,<br />
eylemlerimizin etki alan›n› iyi ölçüp biçti¤imiz<br />
ve kendimizi büyük proleter ordunun bir unsuru olmaktan<br />
daha fazla birfley saymad›¤›m›z, ama Küba<br />
Devrimi'nden ve onun büyük kumandan›n›n,<br />
dünyan›n bu parças›na karfl› gösterdi¤i tutumdan<br />
ç›kan büyük dersten onur duydu¤umuz bilinmelidir:<br />
'‹nsanl›¤›n kaderi tehlikedeyse, bir insan›n ya<br />
da bir halk›n maruz kald›¤› tehlikeler ya da özveriler<br />
ne ifade eder ki."<br />
Bolivya’dan bu seslenifl, ‹lhan Selçuk’un 70 metrekarelik<br />
evine dahi s›¤maz. O evin, Zekeriyaköy’de<br />
ya da Bo¤az’da bir 2. Cumhuriyetçi rezidans<br />
olmamas› Cumhuriyet’in "sahibini" kurtarmaz…<br />
Deniz’e dönersek, romantizmin efsunu, efsaneden,<br />
gizemden, destandan da do¤uyorsa e¤er,<br />
sadece güldü¤ünü hayal etti¤imiz o burs teklifini<br />
reddetti¤i için bile Deniz olunmal›… Olamay›z<br />
ama, "Kabe yolunda kar›nca olmak" da fena de-<br />
¤il…<br />
"O çocuklar, o yapraklar, o flarabi eflkiyalar /<br />
onlar da olmasalar benim gayr› kimim var…"<br />
Romantik bir yaz› gibi mi geldi? Ben de öyle hissettim<br />
ama, belki biraz da politiktir?...
10-11.qxd 14/1/04 17:33 Page 10<br />
buduncuklar ve<br />
milliyetçilik<br />
Bir zamanlar MHP içerisinde<br />
örgütlenen ancak daha sonralar›<br />
Türk-islam sentezine uygun davran›fl<br />
kal›b› oluflturmakta zorlanan<br />
ve MHP’nin imaj›na zarar verdi¤i<br />
düflünülerek uzaklaflt›r›ld›¤›<br />
söylenen faflist e¤ilimlerden<br />
bir tanesi de ‹zmir’de<br />
Buduncular Derne¤i olarak karfl›m›za<br />
ç›karak aç›k faflist (irrasyonel)<br />
söylemi ile taraftar bulmaya,<br />
örgütlenmeye çal›flarak, örgütledi¤i<br />
güruh ile tüm farkl› kimliklere<br />
sald›r›ya geçmeyi hedeflemifltir.<br />
TAH‹R OZAN<br />
“<br />
Bu geliflmeler karfl›s›nda biz de Türkçü,<br />
Milliyetçi, Atatürkçü ve Türk devletinin üniter<br />
yap›s›n› savunan kifliler olarak bu konuda<br />
bir devletin tam ba¤›ms›z egemen<br />
olabilmesi için bir toprak parças›n›n olmas› laz›m,<br />
ba¤›ms›z ve bayra¤›n›n olmas› laz›m. Bunlar<br />
yan›nda en önemli unsur bir nüfusun olmas›<br />
laz›m. Buna da uzmanlar demografik yap› diyorlar.<br />
Atatürk Cumhuriyeti kurdu¤u zaman Türk<br />
milletinin bu demografik yap›s›n› korumak için iskan<br />
politikalar› yapm›fl, kanunlar ç›kartm›flt›r.<br />
Güneydo¤u'daki Kürt isyanlar›n› çok sert bir flekilde<br />
bast›rd›ktan sonra üniter yap›y› rahats›z etmeyecek<br />
flekilde Kürt vatandafllar› Anadoluya ve<br />
bat›ya do¤ru serpifltirmifltir veya göç ettirilmifltir.<br />
Üniter yap›y› koruyabilmek için Atatürk döneminde<br />
bunlar yap›lm›flt›. Bütün bu anlatt›¤›m gerekçeler<br />
yan›nda Türkiye'de üniter devleti ve milleti<br />
temsil eden Türk milletinin ister üst kimlik<br />
aç›s›ndan kendisini Türk olarak kabul etsin, is-<br />
( TÜRK‹YE)<br />
terse soy millet olarak Türk olarak kabul etsin,<br />
isterse ne mutlu Türküm diyerek kendisini ifade<br />
etsin Türkiye'de ço¤unluk vard›r. Bu ço¤unlu¤un<br />
az›nl›k durumuna düflmemesi için ben Türk'üm<br />
diyenlere karfl› aleni olarak Türk milleti vatandafllar›<br />
aras›nda kendisini Kürt milleti olarak ifade<br />
eden ve hatta çocuklara da bakamad›klar›n›,<br />
takip edemediklerini, e¤itimsiz b›rakt›klar› alenen<br />
belli olan bir grup vatandafl›m›z›n da dengeli<br />
bir nüfus art›fl›yla Kürt nüfusun art›fl›n›n durdurulmas›n›<br />
devlete bir öneri olarak sunduk.’’<br />
Yukar›daki sat›rlar Alman faflizminin 1930’lu<br />
y›llarda Yahudilere karfl› yürüttükleri kampanyalar›n<br />
gerekçeleri ile ne kadar da uyum içerisindedir.<br />
Bugün Alman faflizmi tarihin tozlu sayfalar›nda<br />
lanetlenmiflken ülkemizde Hitler özentileri<br />
etnik temizli¤i güya daha ça¤dafl k›l›flarda<br />
yeniden ülke halk›n›n önüne sürmeye çabalamaktad›rlar.<br />
Bu durumun yeni bafllayan, flimdilerde<br />
oluflan flovenizm dalgas› ile ortaya ç›kt›¤›n›<br />
düflünmüyoruz<br />
Kemalizmin iktidar›n› pekifltirmesi ile beraber<br />
etnik temizlik kampanyalar›n›n y›llar y›l› nas›l sürdürüldü¤ü,<br />
Hitler özentisi, demiryolu memuru<br />
taraf›ndan yukar›da net bir flekilde anlat›lm›flt›r.<br />
Bu ülkede askeri vesayet rejimi ve Kürt sorununda<br />
<strong>çözüm</strong>süzlük politikalar›, iflte yukar›da anlat›lan<br />
sat›rlarda, hakim e¤ilim olarak, 1930’lu<br />
y›llardan bu yana süregelen faflizm özentisi politikalar›n›n<br />
devam›ndan baflka bir fley <strong>de¤il</strong>dir.<br />
Faflizm özentisi bu politikalar çeflitli milliyetçiliklerin<br />
arkas›na gizlenmifl ve bu güne de¤in devlet<br />
içerisinde varl›¤›n›, etkinli¤ini konjonktüre göre<br />
art›rarak ya da azaltarak hep sürdürmüfltür.<br />
fiovenizmin sald›rgan bir milliyetçilikle beraber<br />
tekrar yükselifle geçifli sosyalist sistemin çökmesi<br />
sonras›nda yükselmesi salt küreselleflme<br />
10<br />
kavram›na karfl› ç›k›flla izah edilemez. <strong>Sosyalist</strong><br />
sistemin çökmesi sonras›nda emperyalist sald›rganl›¤›n<br />
artmas›, kapitalist sistemin kendi<br />
içerisinde genelde burjuva demokrasilerinin içine<br />
gizlenmifl rufleym halinde bulunan faflist milliyetçi<br />
zihniyetin kendisini daha pervas›z hissetmesi<br />
ile de ilgilidir. Bu nedenle artan flovenizm<br />
dalgas›n› masum göstermek için bugüne de¤in<br />
kullan›lan küreselleflmeye karfl› ‘’ulus devletin direnifli’’<br />
kavram› safsatadan baflka bir fley <strong>de¤il</strong>dir.<br />
Bu nedenle milliyetçilik elefltirisi yap›lmadan<br />
faflizm elefltirisi yapmak faflizmi içten içe yeniden<br />
üretmek ile neredeyse efl anlaml›d›r.<br />
Milliyetçilik kavram›, 1789 Frans›z devrimi ile<br />
ortaya ç›kan tebaa mant›¤› yerine egemenli¤in<br />
millete ait oldu¤u düflüncesi ile millet kavram›n›<br />
esas alarak, tüm ulusal s›n›rlar içerisinde yer<br />
alan unsurlar› eflit gören cumhuriyet ile flekillenen<br />
bir kavram olarak toplumun mülk sahibi kesimleri<br />
ile mülksüz kesimlerini sözde eflitlemifl<br />
gibi yaparak ya da bunu görmezden gelerek özgür<br />
eflit yurttafllar birli¤ini tan›mlama olarak adland›r›labilir.<br />
Ayr›ca soy milliyetçilik kavram›da<br />
köken olarak ›rk›, etnik temeli esas alan bir noktadan<br />
kalk›flla daha sonra ulusçulu¤a yönelen
10-11.qxd 14/1/04 17:33 Page 11<br />
bir yap› olarak da ele al›nabilir. Bu kavram demokrasinin<br />
ancak homojen toplumlarda olabilece¤ini<br />
iddia ederek her türlü etnik temizli¤i meflru<br />
gören bir kavramd›r. Soy milliyetçilik kavram›<br />
günümüzde faflizmin geriletilmesini müteakip,<br />
genelde reddediliyormufl gibi yap›larak, üst kimlik<br />
esast›r mant›¤› ile üstü örtülmeye özen gösterilerek,<br />
Frans›z cumhuriyetçili¤inden (ulusçuluk)<br />
farkl› gibi görünse de her iki biçim sürekli<br />
birbirlerini zaman zaman destekleyen ya da iç<br />
içe geçerek, genelde birbirini besleyen bir süreç<br />
olarak kavramsallaflt›r›lm›flt›r.<br />
Dünyada, iflçi s›n›f›n›n mücadelelerinin geliflmesi<br />
ve sosyalizmin mümkün görünür elle tutulur<br />
bir olgu durumuna ulaflmas› ile beraber, milliyetçilik<br />
yukar›da anlatt›¤›m›z kavramsallaflt›rma<br />
düzeyinin çok daha ötesine geçerek, Alman<br />
nasyonal sosyalizmini ve ‹talyan faflizmini yaratarak<br />
tepe noktas›na ulaflm›fl ve dünyay› kanla<br />
y›kayan ideoloji bir fenomen haline gelmifltir.<br />
‹kinci dünya savafl› sonras›nda faflizmin yenilgiye<br />
u¤rat›lmas› sonras›nda ›rkç›l›k, milliyetçilik,<br />
ayr›mc›l›k gibi kavramlar insanl›k taraf›ndan reddedilen<br />
ancak bir biçimde her toplumsal sorunda<br />
yeniden üretilen farkl› boyutlarda ve özelliklerde<br />
ama özde çok da de¤iflmeyen bir yan›lsama<br />
olarak proletaryan›n nihai zaferine kadar<br />
karfl›m›za ç›kacakt›r.<br />
Afl›r› milliyetçilik ve ay›r›mc›l›k, kimsenin üstüne<br />
almak istemedi¤i, kendisine yak›flt›rmay› sindiremedi¤i,<br />
ya da kendi düflüncesinin daha farkl›<br />
oldu¤unu iddia etmesine karfl›n, egemen s›n›flarca,<br />
milli birlik beraberlik, tasada ve k›vançta<br />
ortakl›k gibi kavramlarla yeniden üretilen genelde<br />
burjuva devletin içsellefltirdi¤i bir kavram olarak<br />
karfl›m›za ç›kmaktad›r.<br />
Bu kavramsallaflt›rma, farkl›l›klar› önemsizlefltiren<br />
daha çok detaylarda olan bir çok benzeflmeyi<br />
öne ç›kartan bir düflünce sistemati¤ini gerektirir.<br />
Türkiye ise milliyetçili¤in, milliyetçilefltirmenin<br />
en aç›k yafland›¤› örnek ülkelerden biridir. Milli<br />
birlik ve beraberlik düflüncesi, kurtulufl savafl›<br />
motiflerinden beslenerek, Kemalist cumhuriyetin<br />
anafikri olarak d›fl düflmanlara karfl› bir söylem<br />
biçimiyken 1980’lerden sonra özellikle ulusal<br />
s›n›rlar içinde düflman aramaya yönelen,<br />
her türlü farkl›l›¤› içimizdeki düflman kavram›<br />
içerisine almaya çal›flan bir söylem ile yeniden<br />
üretilmifltir.<br />
Kemalist cumhuriyetin ilk dönemlerinde, Osmanl›dan<br />
kalan miras›n devam› olarak var olan<br />
tüm etnik vb. farkl›l›klar siliklefltirilmeye çal›fl›larak<br />
benzeflmeler Türk kimli¤i alt›nda birlefltirilmeye<br />
çal›fl›l›rken, 80’lerden sonra, resmi milliyetçilik<br />
çizgisi terkedilmemekle beraber egemen<br />
çizginin her bir tökezlemesinde var olan verili<br />
duruma uygun olarak kendini yeniden dizayn<br />
ederek toplumun tamam›n›n kaynaflm›fl, s›n›fs›z,<br />
tasada ve k›vançta ortak, toplum tasavvurundan,<br />
iddialar›n›n gerçekleflmemesine paralel,<br />
ço¤unlu¤un tasada ve k›vançta ortakl›¤› ilkesine<br />
do¤ru gerilemifl, toplumun tüm katmanlar›nda<br />
oluflan her türlü farkl› kimlik talebini bas-<br />
( TÜRK‹YE)<br />
k›layarak sürekli bir ötekilefltirme çabas› içerisinde<br />
yer alarak ço¤unluk flovenizmi mant›¤›n›<br />
sosyoekonomik boyutta yeniden üretmeye yönelmifltir.<br />
Yaflanan süreç do¤al olarak da kendi<br />
karfl›tlar›n› yaratarak toplumsal bir yar›lman›n<br />
temellerini atm›flt›r. O güne de¤in çok da yüzeye<br />
ç›kamam›fl farkl›l›klar yüksek sesle dillendirilmeye<br />
bafllad›¤›nda milli birlik ve beraberlik görüntüsü<br />
ifllevsizleflmifltir.<br />
Bozulan bu görüntüyü mümkün oldu¤unca düzeltme<br />
iddias›ndaki egemen blokun baz› kesimleri<br />
yukar›dan afla¤›ya milli birli¤i yeniden örgütlemek<br />
için ya da ço¤unluk üzerindeki ideolojik<br />
hegemonyas›n› sürdürmek veya ötekine gözda¤›<br />
vermek için, yasal ya da <strong>de¤il</strong> ‘’sivil toplum örgütleri’’<br />
kurmaya giriflmifl, son y›llarda çok say›da<br />
paramiliter dernek ve kurulufl ortaya ç›km›flt›r.<br />
Bu kurulufllar ‘’Kemalizmi’’ yeniden diriltmek<br />
üzere yo¤un çabalara giriflmifllerdir.. Bir zamanlar<br />
MHP içerisinde örgütlenen ancak daha<br />
sonralar› Türk-islam sentezine uygun davran›fl<br />
kal›b› oluflturmakta zorlanan ve MHP’nin imaj›na<br />
zarar verdi¤i düflünülerek uzaklaflt›r›ld›¤› söylenen<br />
faflist e¤ilimlerden bir tanesi de ‹zmir’de<br />
Buduncular Derne¤i olarak karfl›m›za ç›karak<br />
aç›k faflist (irrasyonel) söylemi ile taraftar bulmaya,<br />
örgütlenmeye çal›flarak, örgütledi¤i güruh<br />
ile tüm farkl› kimliklere sald›r›ya geçmeyi he-<br />
latin<br />
amerika<br />
üzerine<br />
yeni bir<br />
kitap<br />
Son günlerde bir "Latin Amerika<br />
kitab›" daha ç›kt› kitapç› raflar›na.<br />
Ancak ne uzmanca bir de-<br />
¤erlendirme, ne an›/gözlem, ne<br />
de analiz olmakla, farkl› bir yay›n<br />
bu. Editörlü¤ünü Sibel Özbudun’un<br />
yapt›¤› Latin Amerika’da<br />
‹syan›n Tarihi, bir "isyan ansiklopedisi"<br />
adeta. Okur, kitap boyunca<br />
"damarlar› kesik" k›tan›n isyankâr<br />
tarihinin son 150-200<br />
y›l›n›, belli bafll› aktörlerinin sözlerinden<br />
izliyor. Latin Amerika’n›n<br />
devrimci kalk›flmalar›n›n<br />
önderleri ülke ülke, dönem dönem,<br />
hedeflerini, stratejilerini<br />
anlat›yor; kitlelere sesleniyor ya<br />
da eylemlerinin retrospektif de-<br />
¤erlendirmesini yap›yorlar.<br />
Kimler yok ki kitab›n sayfalar›nda…<br />
‹lk k›s›mda iki "Latin<br />
11<br />
Amerikal›" Simón Bolívar ve Ernesto<br />
Che Guevara’n›n yaz›lar›<br />
yer al›yor. Onlar› ülkeler ve devrimci<br />
önderler izliyor: Emiliano<br />
Zapata’s›, EZLN’siyle Meksika;<br />
Rigoberta Menchú’suyla Guatemala;<br />
Farabundo Marti’si, Oscar<br />
Romero’su, Shafik Jorge<br />
Handal’›yla El Salvador; Sandino’su,<br />
Carlos Fonseca’s›, Mónica<br />
Baltodano’su ile Nikaragua;<br />
Camilo Torres’i, Raúl Reyes’i ile<br />
Kolombiya; Chávez’iyle Venezüella;<br />
José Martí’si, Fidel Castro’su<br />
ile Küba; Flora Tristan’›,<br />
Mariátegui’si, "Baflkan Gonzalo"suyla<br />
Peru; "Inti" Peredo’su,<br />
CSUTCB’i ile Bolivya; Salvador<br />
Allende’si, Gladys Marín’i ile fiili;<br />
deflemifltir.<br />
Buduncular, bir ›rk›n, bir milletin halk›n üstünlü¤üne<br />
dayanarak, bu ülkede yaflayan di¤er halk<br />
ve topluluklara yönelik ayr›mc›l›k ve nefret söylemini<br />
gelifltirmifllerdir. Kürtlerin, Romanlar›n, di-<br />
¤er farkl› kimliklerin k›s›rlaflt›r›larak ço¤almas›n›n<br />
engellenmesi ve bu nedenle ço¤unluk flovenizminin<br />
ileride demografik olarak herhangi bir<br />
s›k›nt›ya düflmemesi için flimdiden önlem al›nmas›<br />
için eylemler oluflturmay› hedeflemifltir.<br />
Asl›nda oluflan son verili durum 80’li y›llara kadar<br />
aç›ktan yap›lmamas›na özen gösterilen, ›rkç›l›¤›n<br />
ve ayr›mc›l›¤›n yükselen flovenist dalgadan<br />
güç alarak, toplum içerisinde kurgulanmas›<br />
hareketinden baflka birfley <strong>de¤il</strong>dir.<br />
Mahkeme kay›tlar›nda yer alan san›k ifadelerinden<br />
anlafl›ld›¤› üzere sivil polisler eflli¤inde yap›lan<br />
eylemlilik s›radan insanlar taraf›ndan da<br />
tepki ile karfl›lanm›fl, bu rahats›zl›k üzerine eylemlerini<br />
tekrar etme flans› bulamam›fllard›r. ‹zmir<br />
halk›n›n duyarl›l›¤› önemlidir ancak yeterli<br />
<strong>de¤il</strong>dir. Tüm demokratlar›n bar›fl yanl›lar›n›n,<br />
yarat›lmak istenen flovenizm ve ›rkç›l›k ortam›ndan<br />
rahats›z olanlar›n müdahaleleri ile geriletilmesi<br />
ve lanetlenmesi, ›rkç› faflist yap›lar›n teflhiri<br />
ait olduklar› tarihin çöplü¤üne gönderilmesi ve<br />
›rkç› faflist yap›lar›n yasaklanmas› için her türlü<br />
mücadelenin yap›lmas› bugün çok önemlidir.<br />
Carlos Marighella’s› ile Brezilya;<br />
Mario Roberto Santucho’su ile<br />
Arjantin; Raúl Sendic’i ile Uruguay…<br />
XIX. yüzy›l sonu ba¤›ms›zl›k<br />
savaflç›lar›yla XX. yüzy›l gerilla<br />
önderleri, Komünist Partililerle<br />
Troçkistler, günümüze uzanan<br />
bayrak yar›fl›n›n koflucular› olarak<br />
ak›yor gözlerimizin önünden.<br />
Sibel Özbudun, her devrimci<br />
önderin yaz›s›ndan önce bir biyografik<br />
notla, eyleminin ba¤lam›n›<br />
aç›kl›yor.<br />
Kitapta yer alan ‹Ö<br />
15000’den günümüze, "Karfl›laflt›rmal›<br />
Amerika Avrupa Kronolojisi"<br />
(ss. 86-117), her iki k›tan›n<br />
siyasal tarihi konusunda<br />
özet bir çerçeve sa¤lamakta<br />
okura.<br />
Bunlar›n yan› s›ra, Sibel Özbudun,<br />
Temel Demirer ve Cahide<br />
Sar›’n›n yaz›lar›, Latin Amerika’n›n<br />
günümüzdeki dinamikleri konusunda<br />
genel bir fikir sa¤l›yor.<br />
Pek ço¤u Türkçe’ye ilk kez<br />
çevrilen belgeleriyle Latin Amerika’da<br />
‹syan›n Tarihi, son y›llarda<br />
tüm dünya ezilenleri için yeniden<br />
bir umut oda¤› haline gelen<br />
k›tan›n tarihi konusunda bir bofllu¤u<br />
dolduruyor.<br />
Künye: Sibel Özbudun (der.), Latin<br />
Amerika’da ‹syan›n Tarihi, Ütopya<br />
Yay›nlar›, Ankara, 2008.
12-13.qxd 14/1/04 17:34 Page 12<br />
( POL‹T‹KA)<br />
kapitalizmin krizinin alternatifi<br />
korporatizm mi dediniz?<br />
Kapitalizmin krizini aflabilmek üzere<br />
baflvuraca¤› korporatizmin, ekonomik<br />
liberalizmi tasfiye etmekle beraber<br />
siyasal liberalizmin kimi kurumlar›n›<br />
koruyan “dayan›flmac›“ nitelikte mi yoksa<br />
devletin yegane erk merkezi olaca¤›<br />
“faflist“ nitelikte mi olaca¤› ise flimdilik<br />
belirsiz olmakla beraber, emperyalistler<br />
aras› çeliflkilerin keskinleflmesi, siyasal<br />
çeliflkilerin demokratik mekanizmalar<br />
içinde çözülemez biçimde kördü¤üm<br />
haline gelmifl olmas› vb. faktörlerle<br />
birlikte düflünüldü¤ünde, Türkiye'de faflist<br />
ya da faflizan korporatist düzenlemelerin<br />
gündeme gelmesi hiç de ihtimal d›fl›<br />
<strong>de¤il</strong>dir.<br />
CEM ÖZATALAY<br />
Kapitalizm krizlere girmeye mahkum bir üretim<br />
tarz›. Bir baflka deyiflle kriz kapitalizmin içkin niteli¤i.<br />
Bu gerçeklik, yaln›z Marksistler taraf›ndan<br />
<strong>de¤il</strong> kapitalistler taraf›ndan da iyi biliniyor.<br />
Di¤er yandan kapitalizmin, içine yuvarland›¤› krizlerden<br />
ç›kabilmek için alternatifler üretebilme yetene¤ine<br />
sahip bir sistem oldu¤unu bir an bile gözden kaç›rmamak<br />
gerekiyor. Zira kapitalizmin son sürat bir<br />
krizin içine yuvarland›¤› flu günlerde, egemenlerin krizin<br />
kapitalizm içi <strong>çözüm</strong>lerini düflünmediklerini, buna<br />
dönük haz›rl›k içinde olmad›klar›n› zannetmek büyük<br />
bir yan›lg› olacakt›r.<br />
Bugüne kadar, kapitalizmin afl›r› liberalleflmeden<br />
kaynakl› krizlerine dair öne sürdü¤ü reçete hep "korporatist<br />
kapitalizm" oldu. Günümüzde de korporatist<br />
fikirlerin gerek dünya ölçe¤inde gerekse Türkiye'de<br />
h›zla yayg›nlafl›yor olmas›n›, çok yak›nda bu reçetenin<br />
önümüze sürülece¤inin iflareti olarak yorumlamak<br />
gerekiyor.<br />
Ancak anti-sosyalist (ve anti-Marksist) oldu¤u kadar<br />
anti-liberal vurgular› da içeren korporatist kapitalist<br />
reçetenin, anti-liberalizm ekseni üzerinden kimi<br />
sosyalist çevreleri de etkisi alt›nda ald›¤› görülüyor. Zira<br />
anti-kapitalist bir perspektif yerine yaln›zca neo-liberalizm<br />
karfl›tl›¤›n› temel eksen olarak belirleyen sol<br />
çevrelerin izledikleri çizginin, devletlu korporatist kapitalist<br />
ak›m›n yönelimlerine eklemlenmekle sonuçlanmas›n›n<br />
hiç de küçük bir ihtimal olmad›¤›n›, geçmifl<br />
tarihsel örneklerden hareketle de söyleyebilmek<br />
mümkün.<br />
Kapitalizmin krizinin yegane devrimci <strong>çözüm</strong>ünün<br />
sosyalizm oldu¤una iflaret etmeyi öngören bu yaz›da,<br />
korporatizmin nas›l do¤du¤u, hangi önermelere sahip<br />
oldu¤u ve Türkiye özgülünde geçmiflte ve günümüzde<br />
nas›l ifadesini buldu¤una dair kimi saptamalar<br />
yapmak suretiyle "korporatist kapitalizm" tehlikesine<br />
iflaret etmek hedefleniyor.<br />
Bir ideoloji olarak korporatizmin do¤uflu<br />
Kapitalizmin kriz dinamiklerinin, onun hakim üretim<br />
tarz› haline gelmesiyle birlikte harekete geçti¤ini söylemek<br />
zorunludur. 19'uncu yüzy›lda liberal serbestiye<br />
dayanan sermaye birikimi rejiminin do¤urdu¤u krizlere,<br />
radikal iflçi hareketinin ve sosyalizm hareketinin<br />
yükseliflinin efllik etti¤i bilinmektedir. ‹lk kez 1848<br />
devrimine kat›lan kitlesel iflçi hareketini, sosyalist hareketin<br />
1871'de Paris Komünü'nde somutlanan ilk<br />
proletarya diktatörlü¤ü giriflimi izlemifltir. Yani 19'uncu<br />
yüzy›lda liberal serbestiye dayanan sermaye birikimi<br />
sürecinin, emek-sermaye çeliflkisinin dolays›z toplumsal<br />
tezahürlerinin siyasal mücadeleler alan›na<br />
rengini kolayl›kla verebildi¤i söylenebilir. ‹flte bu durum,<br />
kapitalist devletin bürokrasi mensuplar›n› ve<br />
bürokrasinin organik ayd›nlar›n›, devletin kapitalist<br />
ekonomiye müdahil olmak suretiyle, emek-sermaye<br />
çeliflkisinin dolays›z tezahürlerinin üzerinin perdelenebilece¤i<br />
bir sermaye birikim rejimi aray›fl›na itti¤i görülmüfltür.<br />
1873’te bafllayan ve 1894’de tepe noktas›na varan<br />
resesyon döneminin K›ta Avrupas›'nda yaratt›¤›<br />
toplumsal çalkant›lar ve istikrars›zl›k ortam› karfl›s›nda,<br />
Frans›z devlet bürokrasisinin organik ayd›n› olarak<br />
tan›mlanmay› fazlas›yla hak eden Emile Durkheim<br />
korporatist tezlerini gelifltirmeye bafllam›flt›r.<br />
Etimolojik kökeni, Latince "beden" anlam›na gelen<br />
"corpus" sözcü¤üne dayanan korporatizm, kapitalist<br />
toplumdaki rekabetin do¤urdu¤u kaotik anarfliye ve<br />
buna mukabil yükselen devrimci iflçi hareketine tepki<br />
olarak geliflmifl bir doktrin olarak tan›mlanabilir. Bu<br />
anlamda korporatizm, s›n›fsal çeliflkiye ba¤l› ortaya<br />
ç›kan "çat›flma" kavram›n› temel alan Marksizm karfl›s›nda,<br />
farkl› s›n›flar aras›nda "uyum"u sa¤lamay› ve<br />
"ahenkli" ilerlemeyi hedefleyen bir kapitalizm projeksiyonu<br />
olarak ifadesini bulur. Söz konusu dönemde,<br />
herkese oy hakk›n› savunan ve ba¤›ms›z iflçi örgütlerini<br />
öne ç›kartan ak›mlar karfl›s›nda; korporatizm,<br />
temsil ve yönetim bak›m›ndan devlete ba¤l› mesleki<br />
ve endüstriyel kurumlar›n organik bir bütünlük olarak<br />
ifllevsel temsil biçimine dayanan bir iflleyifli sal›k veren<br />
bir ideolojik-politik çerçeve öne sürmüfltür.<br />
Korporatizm savunucular›, baflta sermaye s›n›f› ve<br />
iflçi s›n›f› olmak üzere, tüm s›n›flardan mesleki gruplar›n<br />
karfl›l›kl› haklar› tan›mlan›r ve bu gruplara birbir-<br />
12<br />
lerine muhtaç olduklar› düflüncesi devlet arac›l›¤›yla<br />
kabul ettirilebilirse, organik bir bütünlük üzerine infla<br />
edilmifl yeni bir düzenin kurulabilece¤ini öne sürerler.<br />
Özetle, korporatizm devlet üzerinden düzenlenen ve<br />
denetlenen bir s›n›flar “dayan›flmas›”n› örmeyi hedefleyen<br />
bir dünya görüflüdür. Bu haliyle, korporatizm;<br />
tüm ekonomik pratikleri “piyasan›n görünmeyen elinin”<br />
yapaca¤› düzenlemelere ve siyasal pratikleri ise<br />
parlamenter demokrasinin iradesine b›rakmay› savunan<br />
liberalizmden de; sömürücü s›n›f›n siyasal tahakkümünü<br />
sa¤layan kapitalist devleti parçalamak suretiyle,<br />
sömürülen s›n›f›n ve tüm ezilenlerin yeni düzenini<br />
tesis etmek üzere öncü politik pratik öneren sosyalizmden<br />
de köklü bir biçimde ayr›l›r.<br />
Kapitalizmin liberal serbestiye dayanan sermaye birikimi<br />
rejiminin do¤urdu¤u krizlerle ve kapitalizmin anti-tezi<br />
olan sosyalizm düflüncesiyle bafl edebilmek için<br />
19. yüzy›lda ortaya ç›km›fl olan korporatizmin siyasal<br />
bir güç haline dönüflebilmesi için ise dünya kapitalizminin<br />
1914 krizinin patlak vermesini beklemek gerekmifltir.<br />
Krizin tetikledi¤i Birinci Emperyalist Paylafl›m<br />
savafl›n›n ard›ndan korporatizm fikriyat› siyasal<br />
düzlemde güç kazanm›fl ve özellikle 1929 Büyük<br />
Depresyonundan sonra yayg›nlaflm›flt›r. ‹talya'da<br />
(1922-1945), Almanya'da (1933-1945), ‹spanya'da<br />
(1938-1945), Portekiz'de (1932-1968) ve<br />
Fransa'daki Vichy Hükümeti'nin (1940-1944) izledi¤i<br />
faflist politikalara korporatizm düflüncesi temellik etmifltir.<br />
Türkiye oligarflik devletinin içkin ideolojisi olarak<br />
korporatizm<br />
1914 ekonomik krizinin tetikledi¤i Birinci Emperyalist<br />
Paylafl›m savafl›n›n bir ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti<br />
devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizme rengini<br />
veren “‹mtiyazs›z, s›n›fs›z, kaynaflm›fl bir kitleyiz” söyleminin<br />
de korporatizmin izlerini belirgin bir biçimde<br />
tafl›d›¤› aç›kt›r.<br />
Yüksel Akkaya'n›n “Türkiye'de ‹flçi S›n›f› ve Sendikac›l›k”<br />
bafll›kl› makalesinde alt›n› çizdi¤i flu saptama,<br />
korporatizmin yaln›zca bir söylemden ibaret kalmad›-<br />
¤›n› gözler önüne sermektedir: “Türkiye için 1923-<br />
1960 döneminin belirgin özelliklerinden biri, kendisi<br />
de büyük bir iflverene dönüflen devletin, bireysel iflçiiflveren<br />
iliflkileri bak›m›ndan iflçileri gözeterek, baz›<br />
haklarla donatmas›, böylece paternalist bir devlet anlay›fl›n›n<br />
benimsenmesi iken; bir di¤er özellik toplu ifl<br />
iliflkilerinde yasaklay›c›, devlet müdahalecili¤ini üst düzeyde<br />
tutan otoriter bir anlay›fl›n benimsenmifl olmas›d›r”.<br />
(Y. Akkaya, “Türkiye'de ‹flçi S›n›f› ve Sendikac›l›k-1<br />
(K›sa Özet)”, Praksis (5) 2002, s. 158).
12-13.qxd 14/1/04 17:36 Page 13<br />
Kuflkusuz devletin korporatist yap›s›n› yaln›zca<br />
emek-sermaye iliflkilerinin düzenleniflinde <strong>de¤il</strong> tüm<br />
toplumsal ve siyasal alan›n düzenlenifline dönük uygulamalarda<br />
da izleyebilmek mümkündür. CHP'nin “Alt›<br />
Ok”una dolays›z biçimde içkin olan korporatist yaklafl›m,<br />
DP-AP-ANAP-AKP çizgisinde de kendisini bir biçimde<br />
gösterir.<br />
Ancak bir devlet politikas› olarak korporatizmin,<br />
serbest piyasan›n da varl›¤› koflullar›nda iflliyor olmas›n›n<br />
her daim çeliflkilere yol açt›¤› söylenmelidir. Liberalleflme-korporatistleflme<br />
sarmal›nda oluflan konjonktürel<br />
dengeler üzerinden geliflen Türkiye kapitalizminde,<br />
küresel iktisadi kriz dönemlerinde ibrenin korporatizmin<br />
güçlendirilmesine döndü¤ü olgusal olarak<br />
gösterilebilir.<br />
1929 büyük iktisadi çöküflüne koflut olarak M. Kemal'in<br />
tavsiyesiyle yay›n hayat›na at›lan Kadro dergisi<br />
an›msanmal›d›r. Kemalizmi bir sistem haline getirmeye<br />
çal›flan Kadro dergisinin ilk say›s›nda flöyle deniliyordu:<br />
"Türkiye bir ink›lap içindedir. Bu ink›lap durmad›...‹nk›lab›m›z<br />
derinleflme ve geniflleme istikametindedir.<br />
Bu ink›lap kendisine prensip ve onu yaflatacaklara<br />
fluur olabilecek bütün nazari ve fikri unsurlara<br />
maliktir. Ancak bu nazari ve fikri unsurlar ink›laba<br />
ideoloji olabilecek bir fikriyat sistemi içinde terkip ve<br />
tedvin edilmifl <strong>de¤il</strong>dir... Kadro bunun için ç›k›yor.”<br />
Kadro dergisinin, küresel iktisadi kriz koflullar›nda,<br />
krizin müsebbibi olan liberalizme alternatif olarak korporatist<br />
politikalar›n ideolojik dayanaklar›n› gelifltirmek<br />
amac›yla “sosyalist“lerden devflirilmifl Kemalistlerce<br />
ç›kart›lm›fl oldu¤unu söylemek yanl›fl olmayacakt›r.<br />
36. say›s›ndan sonra yine M. Kemal'in onay›yla kapat›lan<br />
derginin yazarlar›n›n hepsinin devlet içinde kadrolara<br />
tayin edilmeleri anlaml›d›r.<br />
Bir di¤er örnek ise Yön dergisidir. 1961'de Do¤an<br />
Avc›o¤lu önderli¤inde yay›n hayat›na bafllayan dergi,<br />
ilk say›s›nda 1041 ayd›n›n imzalad›¤› ve Yön manifestosu<br />
olarak da bilinen 'Yeni Devletçilik' bildirgesini yay›mlam›flt›r.<br />
Dergi yay›n hayat› boyunca “devletçili¤e<br />
yaslanan bir sosyalizmin“ savunuculu¤unu yapm›flt›r.<br />
‹ki kutuplu dünya koflullar›nda “Üçüncü Yol” olarak tarif<br />
edilen “devletçili¤e yaslanan sosyalizmin“ Durkheim'›n<br />
“dayan›flmac› korporatist sosyalizm“ perspektifinin<br />
baflka sözlerle ifadesi oldu¤u aç›kt›r. 1960'lardan<br />
itibaren kapitalizmin ‹kinci Savafl sonras›nda yaflad›¤›<br />
büyümenin sonlar›na do¤ru gelindi¤inin ve yeni bir krizin<br />
yaflanaca¤›n›n alametleri ortaya ç›kmaktayd›. Di-<br />
¤er yandan 1961 Anayasas›'n›n getirdi¤i kimi haklara<br />
dayanarak T‹P'in ve D‹SK'in kurulmas›n›n verili korporatist<br />
yap›da zaafiyet yaratmaya bafllad›¤› tespit<br />
edilmekteydi. Bu koflullarda yay›mlanan Yön dergisinin,<br />
korporatist devlet ayg›t›n› tahkim etmek üzere<br />
ideolojik hegemonya kurma ifllevini yerine getirmeyi<br />
ve bu hedefe kimi sosyalist kifli ve kurumlar› da eklemlemeyi<br />
hedefledi¤i söylenmelidir.<br />
Yeniden Kriz, Yeniden Yükselen Korporatizm ve<br />
<strong>Sosyalist</strong> Hareket<br />
12 Eylül askeri darbesinin ise; Türkiye'nin liberalleflme-korporatistleflme<br />
sarmal›nda geliflen kapitalistleflme<br />
sürecinde ibrenin liberalleflmeden tarafa dönmesini<br />
getirdi¤i vurgulanmal›d›r. Ancak liberalleflme<br />
politikalar›n› hemen hemen ayn› tarihlerde yürürlü¤e<br />
sokan Latin Amerika ülkelerinden farkl› olarak, Türki-<br />
BAYRAM<br />
DE⁄‹L<br />
SEYRAN<br />
DE⁄‹L,<br />
‹SHAK<br />
ALATON<br />
MARX'I<br />
NEDEN<br />
ANDI?<br />
( POL‹T‹KA)<br />
Konferans vermek üzere Türkiye’ye gelen General Electric’in efsanevi CEO’su ve<br />
dünyan›n en etkileyici ifl liderlerinden biri olarak gösterilen Jack Welch’in 19 Nisan<br />
2008'de patronlarla yapt›¤› toplant›ya Alarko Holding Yönetim Kurulu Baflkan› ‹shak<br />
Alaton'un sorusu damgas›n› vurdu. Alaton sorusunda; petrol fiyatlar›n›n 112 dolarl›<br />
rakamlara ulaflt›¤›, Körfez baflta olmak üzere petrol üreticisi ülkelere y›lda 1.5 trilyon<br />
dolarl›k bir kaynak gitti¤i ve artan enerji fiyatlar› nedeniyle g›da fiyatlar›n›n da anormal<br />
oranda yükselifl kaydetti¤ine dikkat çekerek, "Bu durum binlerce insan›n açl›k ve yoksulluk<br />
çekmesine ve hatta <strong>ölüm</strong>üne yol aç›yor. Serbest piyasa ekonomisi art›k ifllevini<br />
yerine getiremiyor mu? Adam Smith öldü san›r›m. Çözüm için insanl›¤›n Karl Marks’›<br />
yeniden keflfetmesi mi gerekiyor. Bunu burada birlikte yapabilir miyiz?" dedi. Salonda<br />
dinleyici olarak bulunan patronlardan yo¤un alk›fl alan bu sorunun bir holding patronu<br />
taraf›ndan sorulmas› nas›l de¤erlendirilmeli?<br />
Bu sorunun sorulmas›n›n anlam›na dair Akflam gazetesi köfle yazar› Serdar Turgut'un<br />
de¤erlendirmesi k›smen yerinde: “‹shak Alaton Bey, gayet tabii ki iflçi s›n›f› bu sistemi<br />
y›ks›n filan demiyor, sadece krizin anlam›n› alg›lamak için Marx’› okuyun diyor.” Ancak<br />
bu de¤erlendirmede de eksik kalan bir yön var.<br />
Serbest piyasac›l›¤›n elefltirisini yapan tek patronun Alaton olmad›¤›na dikkat edilmeli.<br />
George Soros da fiubat ay›nda Financial Times'ta yay›mlanan makalesinde flu görüflleri<br />
ileri sürmüfltü: "[Serbest piyasa rejimine dayanan] Sistem o kadar baflar›l› oldu ki insanlar,<br />
eski ABD Baflkan› Ronald Reagan’›n piyasa yerinin büyüsü, benim ise piyasa köktencili¤i<br />
olarak adland›rd›¤›m bu sisteme inand›lar. Köktenciler, piyasalar›n dengeye<br />
e¤ilimli oldu¤una ve ortak ç›karlara, kat›l›mc›lar›n öz ç›karlar›n› gerçeklefltirmeye olanak<br />
tan›nmas› ile daha iyi hizmet edilece¤ine inan›yorlar. Bu aç›k ki yanl›fl bir de¤erlendirme<br />
çünkü finansal piyasalar›n çökmesini engelleyen, otoritelerin müdahalesi idi, piyasalar<br />
<strong>de¤il</strong>".<br />
Kamu otoritesinin ekonomiye daha fazla müdahalesinin gerekli oldu¤una vurgu yapan<br />
Alaton'la Soros'un anti-kapitalizm yapmad›klar› çok aç›k <strong>de¤il</strong> mi?<br />
ye'de ayr›cal›kl› konumlar›n› devlet yap›lanmas›n›n korporatist<br />
niteli¤ine borçlu olan devletlu zümrenin (askeri-sivil<br />
bürokrasinin) direnifliyle karfl›laflt›¤› aç›kt›r.<br />
Askeri-sivil bürokrasinin özellikle özellefltirme politikalar›<br />
karfl›s›nda gösterdi¤i direnifl kayda de¤er boyuttad›r.<br />
1990'lar›n bafl›nda özellefltirilmesi gündeme<br />
gelen Telekom'un ancak 2005 y›l›nda özellefltirilebilmesi<br />
söz konusu direniflin boyutunu gözler önüne<br />
sermektedir. Kamu emekçilerinin toplu ifl sözleflmesi<br />
ve grev yapma hakk›n› uluslararas› sözleflmelere<br />
dayanarak aflma yolunda k›l›n› k›p›rdatmayan yarg›<br />
bürokrasisinin, özellefltirmeler konusundaki duyarl›l›-<br />
¤›n›n “emek yanl›s›“ olmas›yla alakas›n›n bulunmad›¤›<br />
aç›kt›r.<br />
2000'lerden itibaren ise dünya kapitalizminin yeniden<br />
bir krizin içine yuvarland›¤›n›n iflaretlerinin belirginleflmesiyle<br />
birlikte “korporatist kapitalizm“ alternatifinin<br />
baflta Cumhuriyet gazetesi olmak üzere, ulusal<br />
solcu ideolojik çizgideki çeflitli yay›nlarda yüksek sesle<br />
dile getirilmeye baflland›¤› gözlemlenmektedir. Liberalizm<br />
karfl›tl›¤›n›n, Hürriyet gazetesi gibi oligarflinin<br />
has yay›n organlar›nda bile belirgin bir biçimde yap›l›yor<br />
olmas›, korporatist e¤ilimin yayg›nl›k derecesi<br />
hakk›nda fikir verici nitelikte kabul edilmelidir.<br />
Etkileri çok yak›nda Türkiye'de daha da fliddetli bir<br />
biçimde hissedilmeye bafllanacak olan iktisadi kriz koflullar›nda,<br />
korporatizm-liberalizm sarmal›nda kapitalist<br />
oligarklar›n ibreyi “liberalizm”den “korporatizm”e<br />
do¤ru döndürmeyi denemesi kuvvetle muhtemeldir.<br />
Korporatist kapitalist temelde yürütülecek bir sermaye<br />
birikim rejiminin yaln›zca Türkiye'de <strong>de¤il</strong> dünyada<br />
da hegemonik hale gelece¤i bir dönemin aç›laca¤›na<br />
dair az›msanmayacak iflaret vard›r.<br />
‹fllerin iyi gitti¤i dönemlerde f›rsat buldukça sömürülecek<br />
bir ganimet olarak görülen, tukaka edilen<br />
devletin kriz zamanlar›nda birden bire hacet kap›s›na<br />
13<br />
dönüvermekte oldu¤u bilinmektedir. Örne¤in 1929<br />
krizinde de böyle olmufl; baflta ‹ngiliz ve ABD sermayesi<br />
olmak üzere bunal›m›n yaralad›¤› kapitalist devletlerde,<br />
devletin ekonomiye müdahale etmesi için ortak<br />
bir söylemin benimsenmesi çok k›sa bir süre içinde<br />
gerçekleflmiflti. Ayn› nedenle liberal serbesti dönemini,<br />
devletin çal›flma hayat›na ve toplumsal iliflkilere<br />
daha önce görülmemifl boyutta müdahalede bulundu¤u<br />
bir dönem izlemifltir.<br />
Kapitalizmin krizini aflabilmek üzere baflvuraca¤›<br />
korporatizmin, ekonomik liberalizmi tasfiye etmekle<br />
beraber siyasal liberalizmin kimi kurumlar›n› koruyan<br />
“dayan›flmac›“ nitelikte mi yoksa devletin yegane erk<br />
merkezi olaca¤› “faflist“ nitelikte mi olaca¤› ise flimdilik<br />
belirsiz olmakla beraber, emperyalistler aras› çeliflkilerin<br />
keskinleflmesi, siyasal çeliflkilerin demokratik<br />
mekanizmalar içinde çözülemez biçimde kördü¤üm<br />
haline gelmifl olmas› vb. faktörlerle birlikte düflünüldü-<br />
¤ünde Türkiye'de faflist ya da faflizan korporatist düzenlemelerin<br />
gündeme gelmesinin hiç de ihtimal d›fl›<br />
olmad›¤›n›n üzerinde düflünülmesi gerekmektedir.<br />
Kapitalizmin krizinin boyutlanmakta oldu¤u içinde<br />
bulunulan tarihsel kesitte; sosyalist hareketin, yaln›zca<br />
neo-liberalizme karfl› <strong>de¤il</strong>, kapitalizmin krizini çözebilmek<br />
için baflvurmakta çekince duymayaca¤› korporatizm<br />
alternatifine karfl› da uyan›k olmas› fevkalade<br />
büyük önem tafl›maktad›r. Zira günümüzde yaln›zca<br />
neo-liberalizm karfl›tl›¤›yla s›n›rl› bir siyasal hatt›n,<br />
kapitalizmin krizini derinlefltirmek ve onu sosyalizm<br />
ekseninde aflmakla <strong>de¤il</strong>; söz konusu krizi, kapitalizm<br />
içi bir formülasyon etraf›nda çözme aray›fllar›n› desteklemekle<br />
sonuçlanmas› tehlikesi fazlas›yla mevcuttur.<br />
fiimdi, devletlu korporatist e¤ilimle araya kal›n s›n›rlar<br />
çizmenin ve kapitalizmin alternatifinin sosyalizm oldu¤unu<br />
yüksek sesle hayk›rman›n zaman›d›r.
14-15.qxd 14/1/04 17:41 Page 14<br />
global ekonomik kriz<br />
öncü sars›nt›larla<br />
ilerliyor<br />
Nas›l ki, olas› bir depremin yarataca¤›<br />
y›k›mlar›n, kapitalistler aç›s›ndan<br />
inflaat sektörü üzerinden yeni bir<br />
sermaye birikimi dinami¤ini<br />
tetiklemesi kaç›n›lmazsa, ekonomik<br />
kriz de benzeri dinamikleri bünyesinde<br />
fazlas›yla bar›nd›r›yor. Nas›l ki,<br />
deprem yoksullar için <strong>ölüm</strong>, zenginler<br />
için ise inflaat sektörünün canlanmas›<br />
anlam›na geliyorsa; ekonomik kriz de<br />
küçük üreticiler ve emekçiler için iflas,<br />
iflsizlik, yoksulluk, büyük sermaye için<br />
ise s›n›rs›z sermaye birikimi ve<br />
sömürü oranlar›n›n artmas›<br />
anlam›na geliyor.<br />
‹LKER T. fiAH‹NO⁄LU<br />
Christopher Emsden'in 14 Nisan'da The<br />
Wall Street Journal'da yay›mlanan analizinde,<br />
Türkiye ve Romanya'n›n stagflasyon<br />
tehlikesiyle karfl› karfl›ya oldu¤una dikkat<br />
çekmesinin do¤urdu¤u tart›flman›n geçti¤imiz<br />
ay›n en önemli gündemlerinden birisi oldu¤unu<br />
söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Zira ekonomi medyas›<br />
bu meseleyi genifl bir biçimde gündemine ald›.<br />
Konu bahsinde farkl› görüfller ileri sürüldü.<br />
Söz konusu analizin yay›mlanmas›yla ortaya ç›kan<br />
tart›flman›n boyutlar› bile, Emsden'in öngörüsünün<br />
gerçek bir riske tekabül etti¤ini kabul etmek<br />
için önemli bir gösterge olarak kabul edilmeli. Öyle<br />
ya, atefl olmayan yerden duman yükselmezmifl...<br />
Stagflasyon alametleri güçleniyor<br />
Zaten ayn› günlerde ülkede g›da ve petrol fiyatlar›nda<br />
yaflanan h›zl› art›fl da Christopher Emsden'in<br />
analizinin iflkembei kübradan üretilmifl bir<br />
( EKONOM‹ )<br />
senaryo olmad›¤› konusundaki kanaatleri güçlendirir<br />
nitelikteydi. Di¤er yandan, Nisan bafl›nda<br />
aç›klanan büyüme rakamlar›n›n da 2001'den bu<br />
yana en düflük düzeyine gerilemifl olmas›n›n da<br />
dikkate al›nmamas› mümkün <strong>de¤il</strong>di.<br />
Yine Nisan ay› içinde IMF taraf›ndan yay›mlanan<br />
-ve belli bir iyimserlik içinde haz›rlanm›fl oldu-<br />
¤u anlafl›lan- Dünya Ekonomisi Görünümü bafll›kl›<br />
rapor da küresel ölçekte ekonomik büyümenin<br />
belirgin bir biçimde gerileyece¤ine ve 2006-<br />
2007 y›llar›nda ortalama yüzde 5'lik bir büyüme<br />
gösteren dünya ekonomisinin büyüme h›z›n›n<br />
2008'de ve 2009'da yüzde 3'ler seviyesine düflece¤ine<br />
iflaret ediyordu. Ayn› raporda, g›da<br />
mallar› fiyatlar›ndaki art›fl›n 2006'da dünya ölçe-<br />
¤inde enflasyona yüzde 27, 2007'de ise 44,3<br />
katk› yapm›fl oldu¤una iflaret edilmesi, Haiti'de ve<br />
14<br />
M›s›r'da g›da fiyatlar›ndaki yüksek art›fla ba¤l›<br />
olarak patlak veren ayaklanmalar ile birlikte düflünüldü¤ünde<br />
tablonun pek de iyimser olmaya<br />
imkan tan›mad›¤› anlafl›l›yordu. Di¤er yandan,<br />
IMF raporlar›n›n iyimserli¤e ba¤l› bir öngörüsüzlü¤ü<br />
bar›nd›rd›¤›n› 2007 raporundaki flu ifadelere<br />
ve 2008'de yaflananlara bakarak söylemek<br />
her halde yanl›fl olmaz: "Küresel ekonomi 2007<br />
ve 2008’de de güçlü büyüme e¤ilimini sürdürecektir.<br />
Hatta mevcut koflullardan en son 2006<br />
y›l› için yapm›fl oldu¤umuz risk uyar›lar›n›n art›k<br />
önemini yitirmekte oldu¤u söylenebilir..."<br />
Asl›nda g›da fiyatlar›nda gözlemlenen enflasyonda;<br />
küresel ›s›nma, biyoyak›t›n tar›msal üretime<br />
darbe vurmas› vb. nedenlerinin yan› s›ra<br />
ABD'nin finansal piyasalarda yaflanmakta olan<br />
krizi kontrol alt›na almaya dönük müdahalelerinin
14-15.qxd 14/1/04 17:42 Page 15<br />
STAG-<br />
FLASYON<br />
NED‹R?<br />
de belirleyici oldu¤u söylenmelidir. Zira yaflanan<br />
finansal krizi denetim almak üzere piyasalara<br />
verilen likiditenin ve düflürülen faiz oranlar›n›n, g›da<br />
sektöründe spekülasyon yapmaya imkan tan›yan<br />
bir balonun oluflmas›na neden oldu¤u genel<br />
kabul görüyor.<br />
Ekonomik düzeyde yaflananlar› deprem terminolojisine<br />
gönderme yapmak suretiyle resmedebilmek<br />
mümkün. Öncü sars›nt›lar›n birbirini tetikledi¤i<br />
ve her bir öncü sars›nt›n›n beklenen büyük<br />
depremi daha yak›nlaflt›rd›¤› bir sürecin kat edildi¤i<br />
görülüyor.<br />
Global ekonomik kriz bahsinde Türkiye'de ekonomi<br />
yazarlar›n›n yorumlar› takip edildi¤inde de,<br />
17 A¤ustos 1999 depremi sonras›nda jeologlar<br />
aras›nda yaflanan› and›ran bir bölünmenin oldu-<br />
¤u hemen farkedilebiliyor. Yani yaklaflan ekonomik<br />
kriz konusunda kalem oynatanlar aras›nda;<br />
t›pk› 17 A¤ustos sonras›nda oldu¤u gibi Büyük<br />
Marmara Depremi'nin olas› fliddeti üzerine iyimser<br />
yorumlarda bulunan fiener Üflümezsoylar da<br />
var, felaket senaryolar› üreten Celal fiengörler<br />
de... Ancak t›pk› deprem tehlikesi bahsinde oldu-<br />
¤u gibi fliddeti konusunda ortaklafl›lamasa da global<br />
ekonomik krizin Türkiye'yi de etkileyece¤i konusunda<br />
genel bir mutabakat›n bulundu¤u görülüyor.<br />
Liberaller ve ulusalc›lar kriz tehlikesine nas›l<br />
bak›yor?<br />
Türkiye'yi yönetenlerin, aynen deprem bahsinde<br />
görüldü¤ü gibi, ekonomik krize de bir tevekkül<br />
perspektifi üzerinden yaklaflt›klar›n› söylemek<br />
yanl›fl olmayacakt›r. Asl›nda bunda flafl›lacak bir<br />
yan bulunmuyor. Zira nas›l ki, olas› bir depremin<br />
yarataca¤› y›k›mlar›n, kapitalistler aç›s›ndan inflaat<br />
sektörü üzerinden yeni bir sermaye birikimi dinami¤ini<br />
tetiklemesi kaç›n›lmazsa, ekonomik kriz<br />
de benzeri dinamikleri bünyesinde fazlas›yla bar›nd›r›yor.<br />
Nas›l ki, deprem yoksullar için <strong>ölüm</strong>,<br />
zenginler için ise inflaat sektörünün canlanmas›<br />
anlam›na geliyorsa; ekonomik kriz de küçük üreticiler<br />
ve emekçiler için iflas, iflsizlik, yoksulluk,<br />
büyük sermaye için ise s›n›rs›z sermaye birikimi<br />
ve sömürü oranlar›n›n artmas› anlam›na geliyor.<br />
Di¤er yandan, ekonomik krizin etkilerinin fliddeti<br />
konusunda yaflanan görüfl ayr›l›klar›n›n ayn› zamanda<br />
ülkede yaflanmakta olan siyasal hegemonya<br />
kriziyle ba¤lant›l› yönleri de bulundu¤u<br />
gözden kaç›r›lmamal›.<br />
AKP ve neoliberalizm yanl›s› medyada iki farkl›<br />
( EKONOM‹ )<br />
Stagflasyon kavram›, bir ekonominin, ayn› anda hem iflsizlik hem de enflasyon<br />
içinde bulunmas› durumunu ifade etmektedir. Yüksek bir enflasyon oran›n›n,<br />
kullan›lmayan üretim kapasitelerinin, iflsizli¤in ve yetersiz bir büyüme h›z›n›n birlikte<br />
yafland›¤› bir ekonomik olay› ifade etmek için kullan›lan stagflasyon, ciddi<br />
bir ikilemi ortaya koymaktad›r. Bir yandan iflsizli¤i gidermek için geniflletici maliye<br />
politikas› tedbirleri uygulanmas›, di¤er yandan fiyat art›fllar›n› engellemek<br />
için daralt›c› bir politikan›n uygulanmas› gerekir ki siyasal iktidarlar için bu gerçekten<br />
zor bir duruma iflaret etmektedir. Zira hangi politika seçilirse seçilsin,<br />
bir amac›n gerçeklefltirilmesi s›ras›nda di¤er amaçtan uzaklafl›lmas› riski çok<br />
yüksektir.<br />
görüflün öne ç›kt›¤› görülüyor. Bunlardan ilki,<br />
AKP'nin kay›t d›fl› ekonominin de yarataca¤› dinamizm<br />
sayesinde Türkiye'yi söz konusu krizden<br />
fazla yara almadan kurtarabilece¤ine dair tezleri<br />
öne sürerken, di¤eri ise h›zla bir krizin içine do¤ru<br />
yuvarlan›ld›¤› ve acil önlemlerin al›nmas›n›n gerekli<br />
oldu¤u flu günlerde, Türkiye'nin parti kapatma<br />
ve darbe gündemleriyle kilitlenmifl olmas›n›n<br />
yaratt›¤› olumsuz havaya dikkat çekiyor. Referans<br />
gazetesi yazar› Ertu¤ Yaflar'›n 16 Nisan tarihinde<br />
yay›mlanan "Türkiye'de Stagflasyon Olmaz"<br />
bafll›kl› köfle yaz›s› birinci türdeki görüfle,<br />
Sabah gazetesi yazar› fieref O¤uz'un 15 Nisan'da<br />
"Kapatal›m Gitsincilere Küpe: Stagflasyon"<br />
bafll›kl› köfle yaz›s› ikinci türdeki görüfle örnek<br />
teflkil ediyor.<br />
Militarokrasi ve korporatizm yanl›s› medyada<br />
ise ekonomik kriz tehlikesinin çok yüksek oldu¤una<br />
kal›n harflerle vurgu yap›ld›¤› söylenmeli. Asl›nda<br />
giderek yaklaflan ekonomik krizi do¤ru okuyanlar›n<br />
-ve durumdan vazife ç›kartanlar›n- ulusalc›lar<br />
oldu¤unu belirtmek gerekiyor. Zira ulusalc›lar›n;<br />
ekonomik krizin, AKP'nin -demokratik<br />
yollarla veya darbeyle- düflmesinin ön koflulunu<br />
sa¤layaca¤›na ikna olduklar› anlafl›l›yor. Marksist<br />
iktisatç›lar›n kriz analizlerini kendisine dayanak<br />
yapan söz konusu ak›m›n, ulusalc›-korporatist<br />
ekonomi politikalar›n hayata geçirilmesinin ve<br />
korporatist devlet ayg›t›n›n tahkim edilmesinin<br />
imkan› olarak ekonomik krize önem atfetti¤i görülüyor.<br />
Asl›nda ulusalc›lar›n beklentilerinin mesnetsiz<br />
HA‹T‹’DE<br />
HALK<br />
AÇLI⁄A<br />
KARfiI<br />
AYAK-<br />
LANDI?<br />
15<br />
olmad›¤› vurgulanmal›. Zira ekonomik yap›s› k›r›lgan<br />
olan emperyalist zincirin zay›f halkas› ülkelerde,<br />
kriz koflullar›n›n korporatist yönelimleri mümkün<br />
k›ld›¤› biliniyor. Dahas› krize ba¤l› olarak ortaya<br />
ç›kan toplumsal hoflnutsuzluk ve siyasal bunal›m<br />
dinamiklerinin birikmiflli¤i durumunda tekelci<br />
sermayenin program›n› uygulayabilmek için<br />
bask› yöntemlerine baflvurmak kaç›n›lmaz oluyor.<br />
Dolay›s›yla krizin derinleflmesine ba¤l› olarak tekelci<br />
sermayeninin program›n›n; modern ya da<br />
postmodern darbelerle yürütülmesinin hiç de küçük<br />
bir olas›l›k olmad›¤›n›n görülmesi gerekiyor.<br />
<strong>Sosyalist</strong> hareket rotas›n› belirlemek zorunda<br />
fiimdilik sosyalist hareketin ancak çok küçük bir<br />
kesiminin ekonomik krizi gündemine ald›¤› söylenebilir.<br />
Söz konusu hareketin daha büyük bölmesinin<br />
ise halen ana yönelimini neo-liberal politikalar›n<br />
sürdürülebilece¤i ihtimaline göre belirledi¤i<br />
görülüyor. Bu yönelim, aç›kt›r ki, kapitalizmin<br />
güncel krizinin ortaya ç›k›fl›n› neo-liberal politikalar›n<br />
yaratt›¤› dengesizliklere borçlu oldu¤u gerçe¤ini<br />
gözard› ediyor.<br />
Kapitalist oligarklar›n; önce neo-liberal politikalar›<br />
yumuflatarak mevcut krizi aflmay› deneyecekleri,<br />
bu yöntemle sonuç elde edememeleri durumda<br />
ise <strong>çözüm</strong>ü korporatist politikalar› devreye<br />
sokmakta bulacaklar› tarihsel deneyimlerle sabittir.<br />
Korporatist politikalar›n azgeliflmifl ülkelerde<br />
uygulanmas›n›n ise demokratik mekanizmalar›n<br />
ask›ya al›nmas› ve emek üzerindeki devlet denetiminin<br />
art›r›lmas›yla mümkün olabilece¤i yukar›da<br />
vurgulanm›flt›.<br />
Hal böyleyken, sosyalistlerin ekonomik alana<br />
iliflkin mücadele stratejilerini olufltururken bir<br />
karar vermeleri zorunlu görünüyor: ya kriz<br />
önemsenmeyip neo-liberalizm ve AKP karfl›tl›¤›<br />
yap›lmakla yetinilecek, ya da krizin kaç›n›lmazl›¤›<br />
esas al›narak kapitalistlerin yeniden devreye sokacaklar›<br />
korporatizm alternatifine ve bunun<br />
Türkiye gibi ülkelerde uygulanmas›n›n koflulu<br />
olan darbe tehlikesine karfl› güçlü bir duruflu da<br />
içeren etkili bir anti-kapitalist strateji gelifltirilecek.<br />
Geçti¤imiz ay Haiti sokak gösterileri, ya¤ma ve fliddet eylemleriyle gündeme<br />
geldi. Ülkenin taflra bölgelerinde patlak veren ayaklanmalar Haiti'nin baflkenti<br />
Port-au-Prince'e de s›çrad›. Ayaklanmalar›n temel sebebi ise aç›kt›: Açl›k.<br />
Ülkede g›da yetersizli¤inin baflgöstermesiyle t›rmanan eylemler ayn› zamanda<br />
yoksul halk›n umutsuzlu¤unun boyutlar›n› da gözler önüne serer nitelikteydi.<br />
Nüfusun yüzde 80’nin yoksulluk s›n›r›n›n alt›nda bir gelirle yaflamaya mahkum<br />
oldu¤u ülkede, özellikle son bir y›l içinde g›da fiyatlar›nda yaflanan dramatik art›fl,<br />
bir tabak pilav› bile lüks tüketim maddesi haline getirdi. Bir haftada 50 kiloluk<br />
pirincin fiyat›n›n 35’ten 70 dolara f›rlad›¤›, benzin fiyat›n›n ise iki aydan k›sa<br />
bir sürede üç kez artt›¤› Amerika k›tas›n›n en yoksul ülkesi olan 8.5 milyon<br />
nüfuslu Haiti’de, yaflanan fliddet olaylar›nda, befl kifli ateflli silahlarla öldürüldü,<br />
200 kadar kifli de yaraland›. ‹syan hareketinin yay›larak boyutlanmas› üzerinde<br />
Haiti Devlet Baflkan› Rene Preval, uluslararas› toplumun 3 milyon dolarl›k fon<br />
yard›m›yla 50 kiloluk pirincin fiyat›n›n 8 dolara indirildi¤ini aç›klad›. Dünyan›n genelinde<br />
g›da ürünlerinin fiyatlar›nda yaflanan h›zl› yükseliflin devam edece¤i<br />
düflünülürse, Haiti'de yaflanan ayaklanmay›, yaflanacak daha büyük bir depremin<br />
öncü sars›nt›s› olarak de¤erlendirmek yanl›fl olmayacakt›r.
16-18.qxd 14/1/04 19:53 Page 16<br />
Yalan yerle yeksan oluyor; daha da olacak;<br />
evet, yalan›n nihayetine do¤ru ilerliyoruz...<br />
Taha Akyol’un bile Milliyet’teki yaz›s›nda<br />
"Marksizmi özledi¤i"ni beyan etti¤i; ‹sak Alaton’un,<br />
"Bu durum [yani serbest piyasa -y.n] binlerce<br />
insan›n açl›k ve yoksulluk çekmesine ve<br />
hatta <strong>ölüm</strong>üne yol aç›yor. Serbest piyasa ekonomisi<br />
art›k ifllevini yerine getiremiyor mu? Adam<br />
Smith öldü san›r›m. Çözüm için insanl›¤›n Karl<br />
Marx’› yeniden keflfetmesi mi gerekiyor?" sorusunu<br />
dillendirdi¤i koordinatlarda "Tarihin sonu"nu<br />
ilan edenler neredesiniz? Sesiniz solu¤unuz<br />
neden kesildi?<br />
"Tarihin sonu" mu demifltiniz? Hay›r! O yalan<br />
da nihayete erdi.<br />
Görmeyen, bilmeyen yok: Daha da "güçlenerek"<br />
devam ediyor, s›n›f mücadelelerinin ürünü<br />
olan tarih; "Küreselleflme + Kriz = Açl›k + ‹syan"›n<br />
bildik diyalekti¤iyle...<br />
Çok fley de¤iflti; çok fley daha da de¤iflecek...<br />
Tafllar yerinden oynuyor; hiçbir fley eskisi gibi<br />
olmayacak...<br />
Evet, sürdürülemez kapitalizmin karaya oturmas›yla,<br />
Kuzey’den Güney’e hiçbir yerde, hiçbir<br />
fley eskisi gibi olmayacak...<br />
Çünkü gündemi, kapitalizmin merkez-çevre<br />
( GÜNDEM)<br />
küreselleflme + kriz<br />
= açl›k + isyan<br />
S‹BEL ÖZBUDUN - TEMEL DEM‹RER<br />
"her akflam bir umuttan sessizce<br />
her akflam bir direnç yaratabilen."<br />
-Afflar Timuçin<br />
Neo-liberal küreselleflme,<br />
dünya halklar›n›n "ekme¤iyle<br />
oynuyor". Oysa "ekmek ile<br />
oynamak" tehlikelidir, köfleye<br />
k›st›r›lm›fl, hayat› karart›lm›fl,<br />
kapsay›c›l›¤›nda küresel kriz belirliyor.<br />
Krizin küreselleflmesi<br />
ili¤ine dek sömürülen<br />
y›¤›nlara, "zincirlerinden baflka<br />
kaybedecek bir fleyleri<br />
olmad›¤›"n› an›msat›r apans›z.<br />
Onlar› bir kez daha "bitti,<br />
sona erdi" denilen tarihin<br />
sahnesine ça¤›r›r.<br />
"Tek kutuplu dünya" ya da "küreselleflme" mi demifltiniz?<br />
O defter kapand›; ABD D›fl ‹liflkiler Konseyi<br />
Baflkan› Richard Haass’›n saptamalar› da bu<br />
gerçe¤in alt›n› çiziyor: "Tek kutuplu ça¤, beklenmedik<br />
bir Amerikan hakimiyetine sahne olan bir<br />
dönem kapan›yor. 20 y›la yak›n sürdü, ki bu süre<br />
tarih okyanusundaki bir damlad›r. ABD’nin<br />
hatalar›n›n yan› s›ra küreselleflmenin neticeleriyle<br />
birlikte çökme noktas›na gelen tek kutuplu<br />
dünya düzeninin yerini kutupsuzluk alacak."<br />
Küreselleflme balonuna gelince; o da patlad›...<br />
Financial Times’dan Gideon Rachman, ‘Küreselleflmeye<br />
Siyasi Tehditler’ bafll›kl› yaz›s›nda,<br />
"Küreselleflmeyi geçerli k›lan politik de¤iflimler<br />
asl›nda son derece k›sa bir zaman dilimi içinde<br />
16<br />
gerçekleflti" vurgusuyla ekliyor: "Bu dünya 20<br />
y›ldan az bir süredir böyle. Daha önceki küreselleflme<br />
evreleri daima siyasi kar›fl›kl›klarla, ayaklanmalarla<br />
sona erdi -1914 y›l›nda patlak veren<br />
Birinci Dünya Savafl› ve 1930’larda faflizmin<br />
yükselifli... Benzer fleyler neden flimdi de yaflanmas›n?"<br />
Evet tehdit bu kadar gerçekken; küresel ekonomik<br />
krize yönelik kayg›lar art›yor.<br />
Kolay m›? Dolar dipte, alt›n ve petrole rekor<br />
dayanm›yor, borsalar tepetaklak, dünya finans<br />
devleri bile milyar dolarl›k zararlar› nedeniyle iflasa<br />
direnmeye çal›fl›yor.<br />
Raydan ç›kan finans, toplumu yok ediyor. "Açgözlü"<br />
spekülatörlerin a¤›r krizler s›ras›nda yapt›klar›,<br />
çal›flanlara zarar veriyor. ‹flsizlik ve eflitsizliklerin<br />
artmas› sonucu asgari ücretliler ve<br />
yoksullar spekülasyon ve iflaslarla bo¤uflmak zorunda<br />
kal›yor.<br />
"Kurals›zlaflt›r›lm›fl finans toplumlar› y›kmaktad›r.<br />
Hisse senedi sahipleri finans kurulufllar›n›<br />
kuzeyden güneye her gün daha fazla rant sa¤lamak<br />
için emekçilerin ücretlerine bask› yapmaya<br />
zorluyorlar. fiiddetli krizlerle büyük gösteri ve<br />
gürültüyle birdenbire ve hoyratça ortaya ç›karak<br />
inan›lmaz boyutlara ulaflan spekülatif açgözlülük<br />
sonuçta istihdam› ve ekonomik aktiviteyi olum
16-18.qxd 14/1/04 19:54 Page 17<br />
suz yönde etkilemekte; iflsizli¤i, ifl güvensizli¤ini<br />
ve eflitsizlikleri art›rmaktad›r. Spekülasyon ve<br />
onu izleyen krizin zarar›n› ise emekçiler ve toplumun<br />
en yoksul kesimleri ödemektedir.<br />
Bunlar›n arka plan›nda, "b›rak›n›z yaps›nlar"c›<br />
neo-liberal azg›nl›k vard›!<br />
Küresel kriz 2006 y›l›n›n May›s ay›ndan bu yana<br />
çeflitli inifl ve ç›k›fllarla sürüp gidiyor. Bu kriz<br />
sürecinin en a¤›r b<strong>ölüm</strong>ü 2008’de ortaya ç›kmaya<br />
bafllad›.<br />
Mahfi E¤ilmez’in de itiraf etti¤i gibi, "Kriz yok<br />
diyenler için en a¤›r darbe krizin varl›¤›n› kabul<br />
eden IMF’den geldi."<br />
Uluslararas› Para Fonunun (IMF) yay›mlad›¤›<br />
Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda, mali<br />
kriz karfl›s›nda küresel büyümenin yavafllayaca-<br />
¤› ve ABD’nin 2008 y›l›nda "orta derecede bir<br />
resesyon" yaflayaca¤› aç›kland›. Dahas›, IMF sadece<br />
"kötümser" veriler yay›mlamakla kalmam›fl,<br />
bir de raporun 4. sayfas›ndan bafllayarak<br />
"A¤ustos 2007’de bafl gösteren finansal krizin<br />
(1930’lardaki) Büyük Buhran’dan bu yana karfl›lafl›lan<br />
en büyük finansal flok" oldu¤u de¤erlendirmesini<br />
yapm›flt›r.<br />
Ayr›ca IMF Para ve Sermaye Piyasalar› B<strong>ölüm</strong>ü<br />
Baflkan› Jaime Caruana, küresel mali krizin<br />
uzun süre devam edece¤ini, sonuna ulaflmak<br />
için uzun süre geçmesi gerekti¤ini ifade etti.<br />
Joseph Stiglitz, "ABD ekonomisindeki düflüflü<br />
sadece son dakika hamleleriyle geçifltirmeye<br />
çal›fl›rken, Büyük Buhran’dan beri en kötü krize<br />
tan›k olabiliriz," diyor; asl›nda verili koordinatlarda<br />
krizi inkar eden yok gibi. ABD Merkez Bankas›<br />
yetkililerinin, ABD ekonomisinin durumu konusunda<br />
kayg›l› olduklar›n› belirtiyor. Greenspan’den<br />
önce baflkanl›k görevini yürüten Paul<br />
Volcker da krizin devlet deste¤i olmadan atlat›lamayaca¤›n›<br />
söylemekte örne¤in.<br />
Ayr›ca Merkez Bankas›’n›n eski baflkan› Alan<br />
Greenspan de, ekonominin durgunlu¤a girdi¤ini<br />
kaydedip, durgunlu¤un ne kadar sürece¤i ve ne<br />
kadar derin olaca¤›n› kestirmek için erken oldu-<br />
¤unu ifade etti.<br />
ABD parantezi<br />
Geçerken bir not daha: ABD’de yap›lan kamu-<br />
( GÜNDEM)<br />
ABD kapitalizmi için militarizmle emperyalizm<br />
birbirinden ayr›lm›yor. ABD’nin sürekli olarak<br />
daha çok silaha, daha çok askere ihtiyac› var<br />
fiuras› art›k çok net: Dünyan›n bald›r› ç›plaklar›, yeryüzünün lanetlileri yeniden<br />
tarihin sahnesindeki yerleri almaya bafll›yorlar...<br />
Egemen(lerin) medyalar› bu gerçe¤i gölgelemeye, önemsizlefltirmeye, görmezden<br />
gelmeye özel gayret sarf etse de, günefl balç›kla s›vanam›yor...<br />
oyu araflt›rmalar›, ABD’lilerin yüzde 58’inin küreselleflmenin<br />
kendileri için iyi oldu¤unu düflünmediklerini<br />
ortaya koyuyor.<br />
Bununla birlikte ABD’de 28 milyon insan temel<br />
g›da maddelerini tüketebilmek için karneye<br />
ba¤lanm›fl durumda. The Independent’›n yazd›-<br />
¤›na göre bu say› 2007’de 26.5 milyon olarak<br />
belirlenmifl. Gazete, gidiflin art›k gizlenemeyecek<br />
düzeyde oldu¤unu ve ABD’yi zor günlerin<br />
bekledi¤ini aç›klamalar›na eklemekte. Ayr›ca<br />
aç›klamalar›na, 281 milyon nüfuslu ülkenin temel<br />
g›da maddelerini alabilmek için karneye<br />
ba¤lanan insanlar›n say›s›na her geçen gün yenilerinin<br />
eklenmekte oldu¤unu, mortgage krizinden<br />
sonra halk›n evini kaybetmenin yan›nda bütün<br />
varl›klar›n› da yitirmekle yüz yüze geldi¤ini ve<br />
iflsizli¤in de bu durumda fazlas›yla etkili oldu¤unu<br />
ekliyor.<br />
ABD, tarihinin en büyük sefaletini yafl›yor.<br />
1960 y›l›ndan beri yürürlükteki karneyle g›da<br />
yard›m› uygulamas›n›n bu denli artm›fl olmas›,<br />
yürütülen "Neo-Con" ekonomik sistemin çöküflü<br />
ve üretim sermayesinden uzaklaflarak finans<br />
sermayenin öne ç›kmas› olarak de¤erlendirilmekte.<br />
Nitekim Monthly Review dergisinde J.<br />
Bellamy Foster, ‘Rasyonel Kapitalizmin Sonu’<br />
bafll›kl› yaz›s›nda, mali sermayenin üretimi terk<br />
ederek tekelleflme özelli¤ini h›zl› bir yükseliflle,<br />
dünya küresel sermaye iktidar›na tafl›may› baflarmas›n›<br />
irdeliyor.<br />
Yazar, sürecin savafl ekonomisine dönüflmesinin<br />
de kaç›n›lmaz hale geldi¤ini vurgulayarak<br />
Amerikan sisteminin art›k büyük bir durgunlu¤a<br />
(resesyon) girdi¤ini anlatarak, "ABD ekonomisinde<br />
bunal›m›n temel nedeni, sermayenin mali<br />
alanlara kaymas›, muazzam bir mali sermaye y›-<br />
¤›na¤› olufltururken yat›r›mlar›n k›s›tlanmas›.<br />
Serbest piyasa ekonomisinde sözü edilen, ekonomiyi<br />
dengeleyen o ‘görünmez el’, art›k serbest<br />
rekabet <strong>de¤il</strong>, mali sermayedir. Küreselleflen<br />
tekelci kapitalizm, dünya ölçüsünde eflitsizlikler<br />
ve savafllar do¤uruyor. ABD askeri gücüne<br />
dayanarak dünyaya egemen olmaya çal›fl›yor.<br />
Kürenin her köflesinde kurdu¤u askeri üslerle<br />
flimdiden bir imparatorluk oluflturuyor. Bu,<br />
Amerika’ya çok pahal›ya mal oluyor. Hedef,<br />
17<br />
ABD flirketlerine yat›r›m alanlar› açmak, onlar›n<br />
kârlar›n› artt›rmakt›r; kürenin do¤al kaynaklar›na<br />
sahip olmakt›r. Bu nedenle ABD kapitalizmi<br />
için militarizmle emperyalizm birbirinden ayr›lm›yor.<br />
ABD’nin sürekli olarak daha çok silaha, yeni<br />
silah sistemlerine, daha çok askere ihtiyac›<br />
var. Dünyada ekonomik, politik egemenli¤ini<br />
kurmak için askere ihtiyaç var" diyor.<br />
Ancak bunda da "s›k›nt› var"!<br />
Vincet Sevvert’in ifadesiyle, "NATO güçlerinin<br />
Afganistan’daki kayb›, sadece 2007 y›l›ndaki<br />
8000"ken, Afganistan’da kaybeden ABD ‹mparatorlu¤u<br />
için Irak da, Zbigniew Brzezinski formülasyonuyla,<br />
"Küresel bir bumeranga dönüfltü"!<br />
Bilen var m›? Irak savafl› kaça patlad›? Nobel<br />
ekonomi ödüllü Joseph Stiglitz ve bütçe sorunlar›<br />
uzman› Harvard profesörü Linda Bilmes’in,<br />
3 Mart 2008’de yay›mlad›klar›, ‘Savafl›n Üç Trilyon<br />
Dolar›: Irak Çat›flmas›n›n Gerçek Maliyeti’<br />
bafll›kl› eserde aç›klad›klar›na göre, Irak savafl›n›n<br />
gideri üç trilyon dolara ulaflm›fl bulunmaktad›r.<br />
Stiglitz ve Bilmes’e göre, Irak savafl›n›n maliyeti<br />
12 y›l süren Vietnam Savafl›’ndan daha fazlad›r.<br />
Kore Savafl›’n›n giderinin ise iki kat›d›r.<br />
Birleflik Amerika Irak savafl›na her ay, BM’nin<br />
y›ll›k bütçesine eflit 16 milyar dolar harcamaktad›r.<br />
Yazarlar›n hesaplamalar›na göre 3 trilyon dolarla<br />
8 milyon konut infla etmek, 15 milyon profesör<br />
yetifltirmek, 530 milyon çocu¤a sa¤l›k hizmeti<br />
vermek, 43 milyon ö¤renciye burs sa¤lamak,<br />
Amerikan halk›n› elli y›l boyunca sosyal güvenli¤e<br />
kavuflturmak iflten bile <strong>de¤il</strong>dir. Birleflik<br />
Amerika’n›n Afrika’ya yapt›¤› kalk›nma yard›m›<br />
ise y›lda sadece 5 milyar dolard›r. Çin bile bu<br />
konuda Amerika’y› geride b›rakmak üzeredir.<br />
Söz konusu 5 milyar dolar ise Amerikan ordusunun<br />
on günlük masraf›na eflittir.<br />
Bu kadar harcaman›n "sonuçlar"›na gelince:<br />
Dünya Sa¤l›k Örgütü ve Irak hükümetine bak›l›rsa,<br />
Mart 2003’ten beri 104 bin ile 223 bin<br />
aras›nda insan hayat›n› yitirdi. Irak Ceset Say›m›<br />
adl› örgüt, bu rakam› 90 bin olarak veriyor. Sayg›n<br />
t›p dergisi Lancet’in yay›mlamay› uygun gör-
16-18.qxd 14/1/04 17:47 Page 18<br />
dü¤ü ‹ngiliz ve Irakl› araflt›rmac›lar›n verilerine<br />
göreyse can kayb› 1.2 milyon! Irak’›n, insan hayat›n›n<br />
de¤ersizli¤inin nas›l da sembolü oldu¤unu<br />
bir düflünün...<br />
"Neo-Con"lar›n, ABD hegemonyas›n› askeri güce,<br />
yaln›z davranma kapasitesine dayanarak restore<br />
etme projesi, befl y›l boyunca, her aflamada,<br />
askeri gücün, yaln›z davranma kapasitesinin<br />
s›n›rlar›n› gözler önüne serdi. ABD deyince "haydut<br />
devlet" imaj› egemen olmaya bafllad›.<br />
Ve "haydut devlet", Afganistan ve Irak’›n ard›ndan,<br />
flimdi de namlular›n› ‹ran’a çeviriyor!<br />
ABD Baflkan› George W. Bush ulusa seslenifl<br />
konuflmas›nda beklendi¤i gibi Irak’tan asker<br />
çekmenin ertelenmesi tavsiyesine olumlu karfl›l›k<br />
verirken, Irak üzerinden "fler eksenindeki"<br />
‹ran’› tehdit etti!<br />
Tüm bunlar; küresel krizden kaynaklanan ve<br />
onu a¤›rlaflt›ran "geliflmeler"...<br />
Açl›k<br />
Küreselleflen açl›kta buraya kadar ifadeye gayret<br />
etti¤imiz diyalekti¤in velût aktörlerinden bir<br />
di¤eri...<br />
Kriz ile birlikte açl›k ve yoksulluk yeniden tart›fl›l›yor.<br />
Çünkü ABD ve genelde ‹ngilizce konuflan<br />
ülkelerdeki (neo-liberalizmin öncüleri) gelir da¤›l›m›,<br />
dünyada açl›k, yoksulluk, küreselleflmeye<br />
karfl› tepkiler üzerinde de yo¤unlaflmaya bafllad›.<br />
Bu koordinatlarda Maltepe Üniversitesi Ö¤retim<br />
Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sabahattin fien, tüm<br />
dünyada m›s›r, pirinç, bu¤day ve soya gibi temel<br />
g›da maddelerinin fiyatlar› 2007 yaz›ndan<br />
2008’e yüzde 40 artt›¤›na dikkat çekerken;<br />
2005-2007 kesitindeki üç y›ll›k art›fl›n ise yüzde<br />
80’i geçti¤inin alt›n› çiziyor. Sonra da M›s›r, Pakistan,<br />
Endonezya, Haiti, Tayland ve Yemen<br />
baflta olmak üzere 30’un üzerindeki ülkede yaflanan<br />
büyük açl›k sorunlar›na iflaret ediyor...<br />
Dünya, yine büyük bir açl›kla yüzyüzeyken; The<br />
Economist dünya g›da krizini kapak konusu yapt›.<br />
Dergi, "G›da fiyat enflasyonu dalgas›, arkas›nda<br />
ayaklanmalar ve sars›lm›fl hükümetleri b›rakarak<br />
dünya çap›nda ilerliyor. 30 y›ldan bu yana<br />
ilk defa birçok yerde ayn› anda g›da protestolar›<br />
oluyor" diye yazd›. Dünyada bir milyar insan›n<br />
günde 1 dolar ile geçindi¤ine dikkat çekti.<br />
Büyük ço¤unlu¤u Afrika ülkelerinde olmak üzere<br />
dünyada 800 milyon kifli yetersiz beslenme<br />
tehdidi alt›nda yani "aç" yafl›yor. UNICEF 2008<br />
Çocuk Durum Raporu’na göre, g›da yoksulu ülkelerde<br />
her y›l 1000 çocuktan 119’u beflinci<br />
yafl gününü göremeden yaflam›n› yitiriyor.<br />
BM verilerine göre, "g›da yoksulu ülkeler" listesinin<br />
üst s›ralar›ndan yer alan Siera Leone,<br />
Nijer, Nijerya, Çad, Etiyopya, Liberya, Afganistan<br />
ve Somali anne ve çocuk <strong>ölüm</strong> oranlar›nda<br />
da bafl› çekiyor. Afrika ülkesi Siera Leone’da her<br />
dört çocuktan biri hayat›n› kaybediyor. Di¤er taraftan<br />
her y›l Nijerya’da 59 bin, Afganistan’da<br />
26 bin anne ölüyor.<br />
Rapor, 83 bin çocu¤un yetersiz beslenme<br />
( GÜNDEM)<br />
kurban› oldu¤u ve 13 bin 500’ünün açl›ktan<br />
<strong>ölüm</strong>le burun buruna geldi¤i 10 milyon nüfuslu<br />
Somali’de, yard›ma muhtaç insan say›s›n›n 1<br />
milyondan 1.5 milyona yükseldi¤ini ortaya koyuyor.<br />
Özetle yoksul ve yoksun b›rak›lan Güney ülkeleri<br />
feryat ediyor: "Aç›z!"<br />
Söz konusu açl›k birdenbire gelmedi ki. On y›llard›r<br />
Afrika’n›n, Latin Amerika’n›n, Uzak Do-<br />
¤u’nun ve Asya’n›n yoksul co¤rafyalar›nda sürüp<br />
giden emperyalist-kapitalist talan›n devreye soktu¤u<br />
felaket, sürdürülemez açl›kla daha görünür<br />
hale geldi, hepsi o kadar!<br />
Ne mi oluyor?<br />
Dünyada askeri masraflar için y›lda 1 trilyon<br />
dolardan fazla para harcan›yor. Bunun 300 milyar<br />
dolar›yla azgeliflmifl ülkelerin temel sa¤l›k,<br />
e¤itim, konut sorunlar› çözülebilir!<br />
Her gün 30 bine yak›n insan açl›ktan ölüyor.<br />
Avrupa’da sigara için 30 milyar, dondurma için<br />
11 milyar dolar harcan›yor!<br />
Dünyada yaflayan insanlar›n yar›s› günde 2 dolardan<br />
az parayla geçiniyor!<br />
Yeter mi?!<br />
‹syan<br />
Bu kapkara tabloda; Dünya Bankas›’n›n, 2005-<br />
2007 kesitindeki üç y›lda dünyada iki kat›na ç›kan<br />
g›da ürünleri fiyatlar›n›n düflük gelire sahip<br />
ülkelerde 100 milyon insan› daha da yoksullaflt›raca¤›<br />
uyar›s›nda bulundu¤unu an›msatan BM<br />
Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un aç›klamalar›na,<br />
Haiti’de baflbakan›n görevden al›nmas›na yol<br />
açan ekmek isyanlar› efllik ediyor.<br />
Güney Afrika’n›n Johannesburg flehrinde bir<br />
aç›klama yapan sendikalar federasyonu COSA-<br />
TU sözcüsü Patrick Craven, yükselen g›da fiyatlar›<br />
karfl›s›nda ülkede ayaklanma ç›kabilece¤ine<br />
iflaret edip, insanlar›n çok k›zg›n oldu¤unu belirterek,<br />
Güney Afrika’daki bu k›zg›nl›¤›n, Haiti’deki<br />
gibi kargaflayla sonuçlanma potansiyeline sahip<br />
oldu¤unu aç›klad›.<br />
Craven’in aç›klamalar› bofluna <strong>de¤il</strong>: Güney Afrika’da<br />
g›da fiyatlar›ndaki art›fl enflasyonunun<br />
2003-2007 kesitindeki befl y›l›n en üst seviyesine<br />
ç›kmas›na yol açt›. Ülkede iflsizlik oran› da<br />
yüzde 25’i buluyor. Dünya pazarlar›nda pirinç fiyatlar›<br />
son iki ayda yüzde 75, bu¤day›nki de geçen<br />
sene yüzde 120 oran›nda yükseldi.<br />
Afrika’daki temel g›da maddesi m›s›r›n fiyat›ysa<br />
2006 bafl›ndan beri iki kattan fazla yükseldi.<br />
G›da fiyatlar›n›n yükselmesi yüzünden Afrika k›tas›nda<br />
M›s›r, Kamerun, Nijer, Burkina Faso,<br />
Asya’da ise Endonezya ve Filipinler’de protestolar<br />
düzenlendi. 31 y›l önceki "ekmek ayaklanmas›ndan"<br />
bu yana en büyük isyan›n patlak verdi¤i<br />
belirtilen M›s›r’daki gösterilerde ç›kan çat›flmada<br />
iki kifli ölmüfl, 100’ün üzerinde kifli yaralanm›flt›.<br />
Evet IMF’nin bile k›tl›k uyar›s› yapt›¤› koordinatlarda<br />
Hindistan Maliye Bakan› Palaniappan Chidambaram<br />
da yükselen g›da fiyatlar›n›n, toplumsal<br />
ayaklanmalar›n yay›lmas› tehlikesi yaratt›¤›n›<br />
belirtti.<br />
18<br />
Liberation ile söyleflisinde Jean Ziegler dünyan›n<br />
g›da k›tl›¤› ve fiyat art›fllar›ndan kaynaklanan<br />
çok uzun süreli bir gösteriler dönemine girdi¤ini<br />
ifade etti.<br />
G›da fiyatlar›ndaki yüksek art›fl Kamerun, M›s›r,<br />
Etiyopya, Haiti, Endonezya, Fildifli Sahili, Madagaskar,<br />
Moritanya, Filipinler ve birçok ülkede<br />
gösterilere neden olmufltu. Pakistan ve Tayland’a<br />
tarlalar›n ve depolar›n ya¤ma edilmesini<br />
önlemek üzere ordu devreye girmifl ve Burkina<br />
Faso’da ise genel grev yap›lm›flt›.<br />
IMF Baflkan› Dominique Strauss-Kahn da artan<br />
g›da fiyatlar›n›n hükümetlerin devrilmesi ve<br />
savafllar›n ç›kmas› gibi sonuçlara gebe oldu¤una<br />
dikkat çekip, g›da fiyatlar›ndaki art›fl›n Haiti<br />
ve M›s›r gibi ülkelerde isyan ç›kard›¤›n› hat›rlatarak,<br />
"Yeryüre bununla bafl etmeli" dedi. IMF flefi,<br />
bunun demokrasiyi tehdit eder hale geldi¤ini<br />
belirterek "Krizin t›rmanmas› demokrasiyi sorgulan›r<br />
hale getirir. Savafl riski var. Tarih bu tür<br />
nedenlerle ç›km›fl savafllarla dolu" ifadelerini<br />
kulland›.<br />
Ve nihayet "Sessiz Katliam" olarak niteledi¤i<br />
küresel açl›k konusunda Jean Ziegler, "Biyoyak›t<br />
için üretim yap›lmas›, pazardaki spekülasyon ve<br />
AB’nin ihracat sübvansiyonlar›, yoksul ülkelerdeki<br />
kitlesel açl›¤›n sorumlusunun Bat› oldu¤unu<br />
aç›kça gösteriyor," derken; yaflananlar ile Frans›z<br />
Devrimi’ni karfl›laflt›rarak, bir gün aç insanlar›n<br />
zalimlere karfl› ayaklanaca¤›n›n alt›n› çizip,<br />
"Dünyan›n zenginli¤inin tek elde toplanmas›ndan"<br />
küreselleflmeyi sorumlu tutarak, "Dehflet<br />
verici bir dünya yaratan borsa simsarlar›, spekülatörler<br />
ve mali haydutlar çetesiyle karfl› karfl›yay›z,"<br />
dedi!<br />
Evet, neo-liberal küreselleflme, dünya halklar›n›n<br />
"ekme¤iyle oynuyor". Oysa "ekmek ile oynamak"<br />
tehlikelidir, köfleye k›st›r›lm›fl, hayat› karart›lm›fl,<br />
ili¤ine dek sömürülen y›¤›nlara, "zincirlerinden<br />
baflka kaybedecek bir fleyleri olmad›-<br />
¤›"n› an›msat›r apans›z. Onlar› bir kez daha "Bitti,<br />
sona erdi" denilen tarihin sahnesine ça¤›r›r.<br />
fiuras› art›k çok net: Dünyan›n bald›r› ç›plaklar›,<br />
yeryüzünün lanetlileri yeniden tarihin sahnesindeki<br />
yerleri almaya bafll›yorlar...<br />
Egemen(lerin) medyalar› bu gerçe¤i gölgelemeye,<br />
önemsizlefltirmeye, görmezden gelmeye<br />
özel gayret sarf etse de, günefl balç›kla s›vanam›yor...<br />
Bald›r› ç›plaklar›n ayaklanmalar› haberleri, eylem<br />
görüntüleri, çaresizlik ve vahflet boyutlar›<br />
son günlerin haberlerinde, ne kadar sansürlenirse<br />
sansürlensin giderek daha s›k, daha çarp›c›<br />
gündeme giriyor. En ezik, en yoksul, en afla-<br />
¤›dakiler, düzen d›fl›na en çok at›lm›fl, itilmifl,<br />
kak›lm›fllar, en çok uyutulmufl, ç›karlar›n›n bilincinde<br />
olamayan, ç›karlar› do¤rultusunda hak<br />
aramada örgütlenememifl, tevekküle al›flm›fllar,<br />
afyonlanm›fllar, dünya krizi ba¤lant›l› çaresizli¤in<br />
yeni boyutlar›nda gazaba gelip, baflkald›r›yorlar...<br />
Emin olun bu hikâyenin sonu tatl›ya ba¤lanacak...<br />
21 Nisan 2008 21:24:07, Ankara
19-21.qxd 14/1/04 17:48 Page 19<br />
›rak iflgali ve<br />
( DÜNYA )<br />
obama’n›n ‘merkezcili¤i’<br />
Obama’n›n sözünü etti¤i "de¤iflim"<br />
Irak Savafl› sonras›nda Amerikan<br />
Savafl Partisi’nin yörüngesine iyice<br />
oturan ve ay›rdedici niteli¤ini kaybeden<br />
Merkezci anlay›fl›n bir tepkisi olarak<br />
okunmal›d›r. Bu bak›mdan "de¤iflim"in<br />
radikal niteli¤i çok zay›ft›r.<br />
Bu durumda karfl›m›za ç›kan soru,<br />
Obama’n›n Immanuel Wallerstein gibi<br />
önemli sol entelektüelleri de<br />
kapsayacak denli genifl kapsaml›<br />
olan bir heyecan dalgas›n›<br />
nas›l yaratt›¤›d›r?<br />
ERHAN DEM‹RC‹O⁄LU<br />
Amerika Birleflik Devletleri (ABD) büyük bir h›zla<br />
bu y›l›n Kas›m ay›nda yap›lacak olan baflkanl›k<br />
seçimlerine do¤ru kofluyor. ABD’de fiilen<br />
yürürlükte olan iki partili secim sisteminde<br />
"muhafazakar" Cumhuriyetçi Parti kendi baflkan<br />
aday›n› Vietnam savafl›nda görev alm›fl eski asker<br />
John McCain olarak belirlemifl durumdayken, "liberal"<br />
Demokrat Parti içinde bulundu¤umuz flu günlerde<br />
dahi Hillary Clinton ile Barack Obama aras›ndaki<br />
adayl›k yar›fl›na sahne olmakta. ‹ki aday aras›ndaki<br />
yar›flta eyaletler baz›nda yap›lan önseçimlerde<br />
delegelerden al›nan destekler olceginde yap›lan de-<br />
¤erlendirmeler, ibrenin Illinois senatörü Obama’dan<br />
yana oldu¤unu ve çok büyük bir sürpriz olmad›¤›<br />
müddetçe Obama’n›n baflkanl›k adayl›¤›n›n kesin oldu¤unu<br />
gösteriyor. Bunun da ötesinde, Obama’n›n<br />
baflkanl›k seçimlerinde McCain’i geride b›rakma ihtimalinin<br />
yüksek oldu¤u da keyfi bir tahminden ziyade<br />
gerçekçi bir gözlem olarak sunuluyor.<br />
Halbuki, daha bundan bir sene kadar önce, hiç<br />
kimse Obama’n›n "ç›kar gruplar›"yla olan güçlü irtibatlar›<br />
ve yirmi y›la yakin bir süredir ABD siyasi arenas›ndaki<br />
merkezi konumlar› neticesinde adeta<br />
sektörleflmifl bulunan Clinton ailesine karfl› böylesine<br />
güçlü bir alternatif sunabilece¤ini tahmin etmiyordu.<br />
Aksine, genel siyasi beklenti, Kenya’l› bir babaya<br />
sahip, sadece derisinin rengi yüzünden kendisinden<br />
beklenen "öfkeli siyah" prototipine uygun<br />
davranma potansiyeli bak›m›ndan karars›z ve sa¤<br />
Demokrat seçmen kitlesinin uzaklaflmas›na neden<br />
olabilecek, adinin "Usame"yi ça¤r›flt›rmas›, Müslüman<br />
oldu¤u söylentileri ve sahip oldu¤u "Hüseyin"<br />
orta adi yüzünden radikal islam ile irtibatland›r›labilecek<br />
soru iflaretlerinin yarat›lmas›na zemin oluflturabilecek<br />
Obama’n›n adayl›k yar›fl›nda erken ya da<br />
orta vadede havlu ataca¤› yönündeydi.<br />
Obama’n›n kestirilemeyen yükseliflinde hesaba<br />
kat›lmas› gereken faktörler aras›nda "hitabet gücü,"<br />
"karizma," "politik starl›k" gibi kiflisel unsurlar<br />
önemli ama tali bir yer iflgal ediyor. Karakter özelliklerine<br />
göre daha temel faktör olarak Obama’n›n<br />
secim kampanyas›n›n ana temas› olarak belirledi¤i<br />
"de¤iflim" fikrinin Clinton’›n "tecrübe" vurgusuna nazaran<br />
Demokrat Partililer aras›nda daha büyük<br />
yank› buldu¤unu söylemek gerekiyor. Genel ölçekte,<br />
seçmenlerin Cumhuriyetçi "ulusal güvenlik" ve Clintonc›<br />
"tecrübe" temalar›ndan ziyade Obama’n›n "de-<br />
¤iflim" fikrine do¤ru yöneliflleri ise, esas olarak,<br />
kendini iflsizlik ve konut problemleri olarak d›flavuran<br />
ABD’nin içinde bulundu¤u iktisadi kriz, sosyal sigorta<br />
ve sa¤l›k sigortas› sistemlerindeki yap›sal sorunlar,<br />
Katrina felaketinin yaratt›¤› toplumsal sars›nt›<br />
ve Irak iflgali sonucu elde edilen politik/askeri<br />
baflar›s›zl›¤›n artik fazlas›yla aç›k seçik bir bicimde<br />
ortal›¤a dökülmesi gibi unsurlar ile aç›klanabilir.<br />
Irak Savafl›na karfl› tutarl› bir bicimde sürdürdü-<br />
¤ü olumsuz tav›r Obama’n›n politik cazibesinin üze-<br />
19<br />
rinde yükseldi¤i faktörlerin bafl›nda geliyor. Buradaki<br />
temel sorulardan biri, Obama’n›n Irak iflgaline<br />
karfl› sürdürdü¤ü politik çizginin halihaz›rdaki neocon<br />
(neoconservative/yeni-muhafazakar) strateji<br />
ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda ne ölçüde "de¤iflim" anlam›na<br />
geldi¤i. Bu soruya verilecek akli bafl›nda bir cevap<br />
ise flu sorulara verilecek cevaplara göbekten ba¤l›<br />
durumdad›r: Obama’n›n Irak savafl›na karfl› olufl gerekçeleri<br />
nelerdir? Obama’n›n ABD’nin Irak’tan geri<br />
çekilmesine iliflkin plan› nedir? Birleflmifl Milletler gibi<br />
uluslararas› kurumlara yaklafl›m›n›n ana hatlar›<br />
nelerdir? Iran gibi ABD taraf›ndan "düflman" ilan<br />
edilen devletlere bak›fl›n› flekillendiren temel parametreler<br />
nelerdir?<br />
***<br />
Bu yaz›n›n baz› temel önkabullerini bir paragrafta<br />
ifade etmek gerekirse flunlar› söylemek gerekir:<br />
Bugün dünya üzerinde hakim olan üretim bicimi<br />
emperyalizm aflamas›ndaki kapitalizmdir. Mevcut<br />
dünya sisteminin merkezi hegemonik gücü emperyalist<br />
bir devlet olan ABD’dir. ABD’nin iki ana politik<br />
partisi – Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti – temel<br />
amaç olarak dünya halklar› aras›nda varolan eflitsiz<br />
iktisadi ve siyasi iliflkilerin ABD lehine muhafazas›<br />
konusunda anlaflmaktad›rlar. ABD emperyalizmi,<br />
konjonktürel ve dönemsel ç›karlar›na uygun olarak,<br />
kendi egemenli¤ini ezilen halklara kabul ettirmenin<br />
yollar› olarak kendi silahl› güçleri vas›tas›yla gerçeklefltirilecek<br />
aç›k askeri iflgalden yerel iflbirlikçiler taraf›ndan<br />
yürütülen "kukla iktidar"lar kurmaya kadar<br />
çeflitli seçeneklere baflvurabilir. Bu dergi okurlar›n›n<br />
genifl bir k›sm› ac›s›ndan bu fikirlerin do¤rulanmaya<br />
muhtaç olmad›¤›n› varsay›yorum.<br />
Bu yaz›n›n temel sorusu olan Obama’n›n "de¤iflim"<br />
fikrinin politik muhtevas›na iliflkin soruyu daha<br />
etkili bir bicimde ifade edebilmek için baz› kavramlar›n<br />
tan›mlanmas›na ihtiyaç vard›r. Farkl› devletler
19-21.qxd 14/1/04 17:49 Page 20<br />
ile oluflan sürtüflmelerin ve anlaflmazl›klar›n ABD<br />
askeri iflgali ile <strong>çözüm</strong>e kavuflturulmas›n› temel bir<br />
yöntem olarak benimseyen siyasi güçlere "Amerikan<br />
Savafl Partisi" ya da k›saca "Savafl Partisi" adini<br />
verelim. Amerikan Savafl Partisi sadece Cumhuriyetçi<br />
Parti’yi <strong>de¤il</strong> ayni zamanda Irak iflgalini hararetle<br />
destekleyen Joe Liebermann taraf›ndan temsil<br />
edilen Demokrat Parti’nin sa¤ kanad›n› kapsamaktad›r.<br />
Savafl Partisi’nin içindeki "fiahinler Kanad›"<br />
ad›n› verece¤im grup partinin ideolojik formasyonu<br />
için gerekli olan düflünsel argümanlar›n (Irak<br />
Savafl› arifesinde öne sürülen "önleyici savafl doktrini"<br />
gibi) oluflturulmas› görevini üstlenmifltir. fiahinler<br />
kanad›, Savafl Partisi içinde Cumhuriyetçiler taraf›ndan<br />
temsil edilmektedir.<br />
Bunun yan›nda "Merkezciler" olarak tan›mlayabilece¤imiz<br />
grup ise Demokrat Parti’nin ana gövdesini<br />
oluflturan ve yirmi seneye yakin bir suredir Clinton<br />
ailesi taraf›ndan temsil edilen siyasi güçlerdir.<br />
Merkezcilerin farkl› devletler ile oluflan sürtüflmelerin<br />
<strong>çözüm</strong>ü için benimsedikleri temel yöntemler<br />
uluslararas› bask›, ticari ve t›bbi ambargo, yerel<br />
ayaklanmac›lar›n ve darbecilerin desteklenmesidir<br />
ve ancak tali bir yöntem olarak ABD iflgalini savunmaktad›rlar.<br />
Uluslararas› meflruiyetin sa¤lanmas›<br />
bak›m›ndan Birleflmifl Milletler’in deste¤inin aranmas›n›n<br />
önemine vurgu yapan Merkezciler, ancak<br />
söz konusu deste¤in sa¤lanmas›n›n imkans›z oldu-<br />
¤u bir durumda ABD iflgaline yeflil ›fl›k yakmaktad›rlar.<br />
Amerikan Savafl Partisi ile Merkezcilerinin d›fl siyasetleri<br />
aras›ndaki iliflki çeliflkiden ziyade tamamlay›c›l›k<br />
iliflkisidir. 1991’de yaflanan Körfez Savafl›’ndan<br />
günümüze kadar gecen sure ölçe¤inde<br />
ABD’nin Irak’a donuk siyasi tavr›na bak›ld›¤›nda söz<br />
konusu tamamlay›c›l›k iliflkisi net bir bicimde ortaya<br />
ç›kmaktad›r. Körfez Savafl›’ndan sonra ABD taraf›ndan<br />
düflman kabul edilen Saddam Hüseyin rejimine<br />
karfl› 1992’de baflkanl›k koltu¤una oturan Bill<br />
Clinton yönetiminin tavr›, uluslararas› izolasyon ve<br />
500 bin çocu¤un ölmesine neden olan ambargo<br />
politikas› ile karakterize olmaktayd›. ‹zolasyon ve<br />
ambargo ile Saddam karfl›t› bir muhalefet oluflturmay›<br />
hedef alan Clinton yönetimi bunda basarîli olamay›nca<br />
1998’de askeri yöntemlere baflvurmay›<br />
denedi ve dört gün boyunca Irak’›n askeri tesislerini,<br />
elektrik santrallerini ve köprülerini bombalad›.<br />
Bu çerçevede bak›ld›¤›nda 1991’den 2000’de Savafl<br />
Partisi’nin Amerikan yönetimini ele geçirmesinin<br />
kadar gecen surede Merkezci Clinton yönetiminin<br />
Saddam Hüseyin rejimine kars› sald›rgan politikas›n›n<br />
Irak iflgaline donuk siyasi atmosferi ad›m<br />
ad›m oluflturdu¤u aç›kt›r. Bunun yan›nda, yukarda<br />
sundu¤umuz çerçeveye uygun olarak, 2002 y›l›nda<br />
ABD Kongresi’nden ç›kan Irak’a Karfl› Amerikan<br />
Askeri Güçlerinin Kullan›lmas› karar›na o dönem<br />
Hillary Clinton taraf›ndan temsil edilen Merkezciler<br />
"uluslararas› kanallar›n sonuna kadar zorlanmas›"<br />
flerhini düflerek desteklerini sunmufllard›r.<br />
Obama’n›n sözünü etti¤i "de¤iflim" Irak Savafl›<br />
sonras›nda Amerikan Savafl Partisi’nin yörüngesine<br />
iyice oturan ve ay›rdedici niteli¤ini kaybeden<br />
Merkezci anlay›fl›n bir tepkisi olarak okunmal›d›r.<br />
Bu bak›mdan "de¤iflim"in radikal niteli¤i çok zay›ft›r.<br />
( DÜNYA )<br />
Bu durumda karfl›m›za ç›kan soru, Obama’n›n Immanuel<br />
Wallerstein gibi önemli sol entelektüelleri<br />
de kapsayacak denli genifl kapsaml› olan bir heyecan<br />
dalgas›n› nas›l yaratt›¤›d›r? Afla¤›da önce bu<br />
sorunun cevabini vermeye çal›flaca¤›z ve sonras›nda<br />
ise Obama’n›n merkezcili¤ine iliflkin gözlemlerimizi<br />
sunaca¤›z.<br />
***<br />
Irak savafl›na karfl› olman›n politik kariyer riski anlam›na<br />
geldi¤i bir dönemde savafla karfl› sesini ç›karan<br />
ender Demokratlardan biri Barack Obama.<br />
Bu bak›mdan tutarl› ve sicili temiz bir Irak Savafl›<br />
karfl›t› politikan›n adresi olarak Obama’n›n gösterilmesine<br />
flafl›rmamak gerek. 2002 Ekim’inde, Chicago’da<br />
düzenlenen savafl karfl›t› mitingde yapt›¤›<br />
ünlü konuflmada Obama flunlar› söylüyordu:<br />
Bütün savafllara karfl› <strong>de¤il</strong>im. Karfl› oldu¤um<br />
fley, budalaca savaflt›r. Karfl› oldu¤um fley, aceleci<br />
savaflt›r. Karfl› oldu¤um fley; Richard Perle, Paul<br />
Wolfowitz ve yönetimdeki di¤er masabafl› haftasonu<br />
savaflç›lar›n›n, kaybedilecek hayatlar› ve çekilecek<br />
zorluklar› hesaba katmadan, kendi ideolojik<br />
programlar›n› g›rtlaklar›m›za sokmalar›d›r…<br />
Biliyorum ki, Irak’a karfl› baflar›l› olacak bir savafl<br />
bile, belirsiz uzunlukta, belirsiz maliyetli ve belirsiz<br />
sonuçlar› olan bir Birleflik Devletler iflgali gerektirecektir.<br />
Biliyorum ki, aç›k bir gerekçesi olmayan ve<br />
güçlü uluslararas› destekten yoksun bir Irak iflgali<br />
sadece Ortado¤u’yu alevlendirecek, Arap dünyas›ndaki<br />
en kötü dürtüleri cesaretlendirecek ve El Kaide’yi<br />
askeri bak›mdan güçlendirecektir.<br />
Obama, Irak Savas›’na karfl› ald›¤› tavr› geri ad›m<br />
atmadan ve yukardakine benzer aç›klamalarla destekleyerek<br />
günümüze kadar sürdürdü. Obama’n›n<br />
politik cazibesinin ve h›zl› yükseliflinin merkezinde iste<br />
bu kararl› tutum bulunuyor. Secim yar›fl›nda hiçbir<br />
flanslar› olmayan Liberal Parti, Yefliller Partisi,<br />
<strong>Sosyalist</strong> ‹sçiler Partisi ve Ralph Nader gibi ba¤›ms›z<br />
adaylar› d›flarda tutarsak, bugün Amerikan kamuoyunun<br />
gözünde tek savafl karfl›t› aday Obama’d›r.<br />
11 Eylül sald›r›lar› sonucu Amerikan halk›na Bush<br />
yönetimi ve ana akim medya taraf›ndan dayat›lan<br />
ikilem "özgürlük mü yoksa güvenlik mi?" ikilemiydi.<br />
20<br />
Bu ikilemin k›sa vadedeki anlam›, "uluslararas› özgürlük<br />
mü yoksa ulusal güvenlik mi?" idi. Halihaz›rdaki<br />
iki seçene¤in birbirini d›fllad›¤›na kani olmufl<br />
Amerikan kamuoyu, yalanlar üzerine kurulmufl yayg›n<br />
manipulatif kampanyalar sonucunda, ikileme yan›t<br />
olarak "ulusal güvenlik" demiflti. Halbuki bugün<br />
iki seçenek aras›ndaki temel iliflkinin d›fllama/yads›ma<br />
<strong>de¤il</strong> içerme/destekleme oldu¤u Amerikan<br />
halk›n›n az›msanmayacak bir k›sm› taraf›ndan büyük<br />
oranda anlafl›lm›fl durumda. Günümüzde yap›lan<br />
kamuoyu yoklamalar›, seçmenlerin ulusal güvenlik<br />
konusunda Cumhuriyetçilerden çok Demokratlara<br />
güvendiklerini ortaya koyuyor. Geçmiflle karfl›laflt›r›ld›¤›nda<br />
flafl›rt›c› olan bu zihinsel de¤iflim,<br />
Demokrat Parti’nin az da olsa sahip oldu¤u savafl<br />
karfl›t› potansiyel ile birebir ba¤lant›l›d›r. Ulusal güvenlik<br />
konusunda seçmen tercihlerinin "flahin"<br />
Cumhuriyetçilerden "güvercin" Demokratlara do¤ru<br />
de¤iflim e¤ilimi, ulusal güvenli¤in temel koflullar›ndan<br />
birinin uluslar aras›nda kurulacak özgür iliflkiler<br />
oldu¤u gerçe¤inin Amerikan halk› taraf›ndan<br />
sindirilmeye bafllad›¤›n› gösteriyor.<br />
2003 fiubat’›nda dünya çap›nda düzenlenen genifl<br />
kat›l›ml› savafl karfl›t› gösterilerin politik etkisi,<br />
New York Times taraf›ndan "dünyan›n ikinci süper<br />
gücü" olarak nitelendirilecek kadar büyük olmufltu.<br />
Fakat 2003’un bafllar›nda h›z kazanan savafl karfl›t›<br />
hareketlerin bafl›na gelen ak›bet Birinci Körfez<br />
Savafl›’na karfl› aktif hale gelen savafl karfl›t› hareketlerinkine<br />
benzer oldu: savafl›n bafllamas› ile beraber<br />
gösterilerin yayg›nl›¤› ve büyüklü¤ü h›zl› bir ivmeyle<br />
düflmeye bafllad›. Asil ilginç olan, savafl karfl›t›<br />
hareketlerin iflgal sonras› gerilemesiyle Irak Savas›’n›n<br />
genel Amerikan kamuoyundaki meflrulu¤unu<br />
yitirmesinin el ele gitmesi oldu. Bugün Amerikan<br />
halk›n›n genifl bir ço¤unlu¤u Amerikan askerlerinin<br />
Irak’tan ç›kmas› gerekti¤ini düflünüyor. 7 Kas›m<br />
2006’da yap›lan Temsilciler Meclisi seçimlerinde<br />
Demokratlar’›n, 435 sandalyenin 233’unu alarak,<br />
12 y›l sonra ilk defa Cumhuriyetçileri geride b›rakmas›n›n<br />
alt›nda yatan nedenlerin bafl›nda Amerikan<br />
seçmeninin Irak Savafl›’na donuk alg›s›n›n de¤iflmesi<br />
yat›yor. Bunun yan›nda Demokratlar, ayni tarihte,<br />
Birleflik Devletler Kongresi’nin di¤er aya¤›n›<br />
oluflturan Eyalet Senatörleri seçimlerini de kazanarak<br />
Cumhuriyetçiler’e ikili bir hezimet yaflatm›fl oldular.<br />
Demokrat Parti’nin sa¤ kanad›n› temsil eden<br />
ve Irak Savafl›’n›n hararetli destekçilerinden Joe Liebermann’›n<br />
senatör adayl›¤› yar›fllar›nda önseçimleri<br />
kaybetmesinin alt›nda da geliflmekte olan savafl<br />
karfl›t› zihinsel perspektif de¤iflikli¤i yat›yordu.<br />
Ünlü savafl karfl›t› Amerikan internet sitesi Antiwar.com’un<br />
baflyazar› Justin Raimondo, 2006<br />
Temsilciler Meclisi ve Eyalet Senatörleri seçimlerinden<br />
sonra flunlar› yaz›yordu:<br />
Bu seçimler Demokratik bir savafl karfl›t› baflkan<br />
aday›n›n ortaya ç›kmas› için gerekli olan zemini haz›rlad›.<br />
Sorun su ki, Hillary Clinton örne¤inde görüldü¤ü<br />
gibi Parti yönetimi kararl› bir bicimde "merkezci"<br />
ya da di¤er bir deyiflle savafl taraftar›. Clinton’un<br />
Birleflik Devletler’in geri çekilmesine ve hatta<br />
askeri varl›¤›n adim ad›m azalt›lmas›na donuk bir<br />
takvim haz›rlanmas›na ›srarl› bir bicimde karfl› durusu,<br />
partinin önde gelenlerinin savafla iliflkin söy-
19-21.qxd 14/1/04 17:49 Page 21<br />
lemlerini belirledi. Ancak simdi bütün bunlar de¤iflti:<br />
Demokratlar ›srarla öne ç›kacak birini bekliyorlar.<br />
2006 Kas›m’›nda parti içinde Obama’n›n sesinin<br />
yaratt›¤› etki flimdiki gücünden çok uzakt›. Obama’n›n<br />
"partinin sahibi" gibi hareket eden Clinton’›<br />
bile geride b›rakacak kadar h›zl› bir biçimde yükseliflinde<br />
savafl karfl›t› dalgay› basar›yla arkas›na almas›n›n<br />
etkisi belirleyici oldu. Bugün Obama’n›n konuflmalar›n›n<br />
Irak Savafl›’na karfl› olan b<strong>ölüm</strong>leri dinleyiciler<br />
taraf›ndan en hararetli alk›fl ve tezahüratlar ile<br />
ödüllendiriliyor. Clinton’›n 2006 y›l›nda destekledi¤i<br />
Irak’tan geri çekilme plan› ise 2002’de savafla verdi¤i<br />
deste¤in beraberinde getirdi¤i itibar kayb›n› giderecek<br />
ölçekte yank› bulmuyor. Clinton’›n savafla<br />
karfl› zaman içinde de¤iflen söylemi, Demokrat kamuoyunun<br />
yükselen bar›flç›l dürtülerini manipülasyona<br />
donuk tutars›z ve hakikilikten uzak bir giriflim<br />
olarak yarg›lan›yor. Obama’n›n y›ld›z›, Irak’ta yaflanmakta<br />
olan savafla donuk karfl›tl›¤›n›n samimiyetine<br />
Amerikan kamuoyunu ikna etmifl olmas›yla parl›yor.<br />
Afla¤›daki konuflmas›, seçmenin az›msanmayacak<br />
bir k›sm›n›n duruma bak›fl›n› da özetliyor:<br />
[Baflkan aday› oldu¤um durumda] Cumhuriyetçi<br />
rakibim ikimizin de Irak’taki savafl› destekledi¤imizi<br />
söyleyemeyecek. Rakibim, ikimizin Irak’taki savafl›n<br />
‹ran’a karfl› giriflilecek bir askeri harekat› gerekçelendirmesi<br />
için kullan›lmas›nda ya da diyalog karfl›t›<br />
ve savafl borazanc›s› politikalar konusunda anlaflt›-<br />
¤›m›z› iddia edemeyecek. Rakibim, Amerikan halk›na<br />
karfl› aç›k ve do¤rudan yaklaflmad›¤›m› veya zaman<br />
içinde pozisyon de¤ifltirdi¤imi söyleyemeyecek.<br />
***<br />
Obama’n›n temsil etti¤i "de¤iflim"in niteli¤ini anlamak<br />
için Savafl Partisi’nin sundu¤u d›fl politikaya alternatif<br />
kimi yaklafl›mlara karfl› ald›¤› tavr› ortaya<br />
koymak gerekiyor. 2006 Kas›m’›ndaki seçim zaferinden<br />
sonra baz› Demokrat Partililer Irak Savafl›’n›n<br />
sonland›r›lmas›na dönük etkili bir hamle olarak<br />
Kongre’den Amerikan ordusuna akan mali<br />
musluklar›n kapat›lmas›na dönük bir karar›n ç›kart›lmas›<br />
çal›flmalar›na bafllad›lar. Kongre’den ç›kart›lacak<br />
böyle bir karar sonucunda maddi imkanlar› k›s›tlanan<br />
Bush yönetimi geri çekilme fikrini kabul etmek<br />
zorunda kalacakt›. Sonuç alma potansiyeli oldukça<br />
yüksek olan bu fikir, çok az Demokrat Partili<br />
taraf›ndan kabul gördü ve o partililer aras›nda Obama<br />
yoktu.<br />
Di¤er taraftan Obama 16 ayl›k bir sürede Irak<br />
Devleti ile iletiflim halinde gerçeklefltirilecek "aflamal›"<br />
bir geri çekilme plan› öngörüyor. Bu plana göre,<br />
göreli olarak güvenli¤in sa¤lanm›fl bulundu¤u El<br />
Anbar gibi bölgelerden bafllayacak olan geri çekilme<br />
direniflin ve mezhep çat›flmalar›n›n en fliddetli<br />
oldu¤u bölgeler ile son bulacak. Obama, aflamal›<br />
bir geri çekilmenin aflamas›z bir geri çekilmeye nazaran<br />
gerek Amerikan askerlerinin gerek ise Irak<br />
halk›n›n güvenli¤i aç›s›ndan "daha sorumluca" olaca¤›n›<br />
savunuyor.<br />
‹lk olarak vurgulanmas› gereken nokta, Obama<br />
taraf›ndan iflaret edilen 16 ayl›k sürenin fazlas›yla<br />
uzun oldu¤udur. 2006 y›l›nda Demokratlar›n genifl<br />
bir k›sm› taraf›ndan öngörülen süre 4-6 ay aras›n-<br />
( DÜNYA )<br />
dayd›. Bugün sa¤ kanad›n etkin savafl karfl›t› grubu<br />
"Win Without War" organizasyonu bile "y›llarla de-<br />
¤il sadece aylarla" ifade edilecek bir geri çekilme<br />
plan› öngörüyor. Savafl Partisi ile uzlaflmaya dönük<br />
Obama plan›n›n "bar›flç›l" niteli¤i oldukça zay›ft›r.<br />
‹kinci olarak, aflamal› geri çekilme plan›n›n uygulanabilirli¤i<br />
konusunda Vietnam Savas›’nda yaflanan<br />
geliflmeler ayd›nlat›c›d›r. Nixon yönetimi döneminde<br />
1968’de al›nan Vietnam’dan geri çekilifl karar›n›n<br />
aflamaland›rma planlar› üzerine yaflanan tart›flmalar<br />
dört y›l sürmüfl ve bu sure zarf›nda tüm h›z›yla<br />
sürmekte olan çat›flmalar milyonlarca Vietnaml›n›n<br />
yaflam›na mal olmufltur. Vietnam Savafl›’nda yaflananlara<br />
benzer bicimde Irak’› aflamal› terk etmenin<br />
önünde de ciddi zorluklar vard›r. Kendi askeri güçlerine<br />
yap›lacak sald›r›lara dönük ABD’nin tavr›n›n<br />
"sessiz kalmak" olmayaca¤› ve aksine Irak direnifl<br />
kuvvetlerine güçlü bir sald›r›n›n peflinde olaca¤›<br />
aç›kt›r. Bu durumda fliddet döngüsü yeniden üretilecek<br />
ve aflamal› geri çekilmenin ileri safhalar›na<br />
geçmek zorunlu olarak belirsiz tarihlere ertelenecektir.<br />
Bunun yan›nda Obama, Irak’ta "Amerikan diplomatik<br />
ve askeri personelinin korunmas›yla ve El Kaide’ye<br />
donuk operasyonlarla görevli" belirli ölçekte<br />
askeri kuvvetin Irak’ta b›rak›lmas›n› savunmaktad›r.<br />
Obama’n›n diplomatik güvenlik ve El Kaide retori¤i<br />
bir tarafa b›rak›l›rsa, Irak’ta konumland›r›lacak askeri<br />
kuvvetlerin as›l anlam›n›n Amerika’n›n Ortado¤u<br />
üzerindeki istihbarat a¤›n›n muhafazas› ve düflman<br />
olarak s›n›fland›r›lan bölge devletlerine karfl› her zaman<br />
haz›r operasyonel bir tehdit unsuru olarak kullan›lmas›<br />
oldu¤u aç›kt›r. Böylesi bir Ortado¤u vizyonu,<br />
ABD’nin geleneksel siyaseti ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda,<br />
"de¤iflim" sinyalleri vermekten fazlas›yla uzak<br />
olup Merkezci mant›kla tam bir uyum içindedir.<br />
2007 y›l› boyunca Obama’n›n yapt›¤› "Iran, Suriye,<br />
Venezuela, Küba, ve Kuzey Kore gibi ülkelerin<br />
anti-Amerikan liderleri koflulsuz diyalogun gereklili¤i"<br />
aç›klamalar› genifl yank› buldu. Sözkonusu diyalog<br />
aray›fl› Savafl Partisi’nin ilgili devletlere yaklafl›m›na<br />
21<br />
nazaran hat›r› say›l›r bir farkl›l›k göstermesine kars›n<br />
ifade etti¤i "de¤iflim" ancak Merkezci siyasetin<br />
yeniden konumland›r›lmas› ile s›n›rl›d›r. Obama,<br />
"‹ran’›n nükleer silaha sahip olmas›n›n kabul edilemez<br />
oldu¤u"nu ve bunun engellenmesi için "önemli<br />
diplomatik ve ekonomik bask›lar›n yap›lmas›n›n zorunlulu¤u"nu<br />
defalarca ifade etmifltir. Obama,<br />
‹ran’›n giriflti¤i nükleer silah program›n› durdurmamas›<br />
halinde ABD’nin her türlü seçene¤i masaya<br />
yat›raca¤›n› ›srarla vurgulamaktad›r. Obama portresinde<br />
gördü¤ümüz, Demokrat Parti’nin sol kanad›n›n<br />
temsilcilerinden Dennis Kucinich’in sald›r›lar›na<br />
– "her türlü seçenek masaya yat›r›labilir mi? Bunun<br />
gerçek anlam› üzerine insanlar› düflünmeye davet<br />
etmek gerekir, yeni bir savafl›n zeminini haz›rl›yorsunuz"<br />
– hakli olarak maruz kalm›fl tipik bir Merkezci<br />
politik figürdür.<br />
2007 A¤ustos’unda Pakistan’a iliflkin yapt›¤› beklenmedik<br />
aç›klamalar Obama’n›n politik tavr› konusunda<br />
aç›k ipuçlar› sunmaktad›r. "[Pakistan] da¤lar›nda<br />
3000 Amerikal›n›n <strong>ölüm</strong>üne neden olmufl<br />
olan teröristler yuvalanm›fl bulunmaktad›r. Yeni bir<br />
sald›r›n›n planlar›n› yap›yorlar… E¤er önemli terör<br />
hedeflerine dönük gerekli isthibarata sahip olursak<br />
ve Baflbakan Müflerref harekete geçmezse, biz harekete<br />
geçeriz" diyen Obama, Bush yönetiminin dahi<br />
konuflulmas›n› uygun bulmad›¤› bir seçene¤i dillendirerek<br />
flaflk›nl›¤a ve Pakistan yönetiminin tepkisine<br />
neden olmufltu. Hakk›nda oluflmakta olan<br />
"genç ve idealist bir bar›flsever" portresinin politik<br />
kazan›mlar› konusunda flüpheye düflen Obama, gerekti¤i<br />
zaman "reel-politik" ilkelere göre hareket<br />
edebilecek kadar "gerçekçi" oldu¤unu göstermeye<br />
soyunuyordu.<br />
Yukardaki veriler ve de¤erlendirmeler ›fl›¤›nda sunu<br />
söylemek uygundur: Obama’n›n "de¤iflim" perspektifi,<br />
yaz›n›n bafl›nda da ifade etti¤imiz üzere, Irak<br />
Savafl› sonras› Savafl Partisi’nin yörüngesine oturma<br />
e¤ilimine kap›lm›fl bulunan Demokrat Parti’nin<br />
tekrar askeri seçene¤i d›fllamayan diplomasi-a¤›rl›kl›<br />
Merkezci siyaset eksenine çekilmesidir.
22-23.qxd 14/1/04 17:50 Page 22<br />
( DÜNYA )<br />
emperyalizmin postal› alt›nda<br />
ortado¤u savafllar›<br />
Ortado¤u’da kesintisiz, birbiriyle<br />
etkilenifller, zaman zaman<br />
çat›flmalar ve farkl› iktidar<br />
süreçleri yaflanm›flt›r.<br />
Farkl› arka planlar›yla beraber<br />
‹ran, ‹srail ve Türkiye’nin<br />
bölgesel güç olma hedeflerinden<br />
bahsetmek do¤ru olacakt›r.<br />
‹ran, Rusya-Çin blo¤una<br />
s›rt›n› dayam›fl,<br />
‹srail ve Türkiye ise<br />
ABD ve Avrupa Birli¤ine s›rt›n›<br />
dayam›fl durumdad›r.<br />
ULAfi M. BAYRAKTARO⁄LU<br />
Bugün emperyalist devletler ve tekelci sermayenin<br />
uluslararas› örgütleri Ortado¤u’yu<br />
merkez alan, egemenlik alanlar›n›n yeniden<br />
paylafl›m›yla ilgili planlamalar yapmaktad›rlar.<br />
Düne göre de¤iflen güç iliflkilerinin nas›l<br />
yeniden üretilece¤i ile ilgili sorunlar›n›n afl›lmam›fl<br />
olmas› bir yana, daha çok gücün nas›l kullan›laca¤›,<br />
elde tutulaca¤› ve egemenlik alanlar›n›n<br />
nas›l art›r›laca¤› sorunsallar› varl›klar›n› korumaktad›r.<br />
Böyle bir noktadan bak›ld›¤›nda, tüm<br />
uluslararas› ve bölgesel güçler için Ortado¤u art›k<br />
hesaplaflma alan›d›r. SSCB’nin da¤›l›fl› sonras›nda<br />
ve bir milat olarak ele al›rsak 11 Eylül sald›r›lar›yla<br />
ABD’nin elde etti¤i bahane ile beraber<br />
Ortado¤u tekrar bir siyasi merkez haline gelmifltir.<br />
Ortado¤u diye adland›rd›¤›m›z bölge hem kültürel<br />
bir heterojenlik hem de bütünlük arzeder. ‹ktidar<br />
iliflkileri aç›s›ndan ise, insanl›¤a gelifltirilebilecek<br />
<strong>çözüm</strong>leri sundu¤u gibi <strong>çözüm</strong>süzlükleri de<br />
sunar.<br />
Kuzey Afrika’da M›s›r, Arap Yar›madas›; Güneybat›<br />
Asya’da Afganistan; Bat› Asya’da Türkiye;<br />
kuzeydo¤uda Azerbeycan, Ermenistan ve<br />
Gürcistan ile s›n›rlanan bölgeyi "genifl Ortado¤u"<br />
olarak ele al›rsak: bugünkü ulusal s›n›rlar dahilinde<br />
Azerbeycan, Gürcistan, Ermenistan, ‹ran,<br />
Irak, Suriye, K›br›s, Lübnan, Ürdün, ‹srail, Suudi<br />
Arabistan, Kuveyt, Birleflik Arap Emirlikleri, Yemen,<br />
Katar, Umman, Bahreyn, M›s›r, Afganistan<br />
baflta olmak üzere birçok ülkeden bahsetmemiz<br />
gerekir. Bu mevcut ulusal s›n›rlarla bölünmüfl<br />
Ortado¤u sabit ve mutlak <strong>de¤il</strong>dir. Yar›n de-<br />
¤iflmeyece¤inin garantisi de yoktur. Bu noktada<br />
tart›flmay› bugünkü verilerle bile biraz derinlefltirecek<br />
olursak Ortado¤u haritas› farkl›d›r. K›br›s’tan<br />
Ermenistan’a, Musul-Kerkük’ten Filistin’e<br />
bütün bölgeler ihtilafl›d›r. Ve herkes kendi penceresinden<br />
ya hakk›n› aramaktad›r ya da bir baflkas›n›n<br />
hakk›n› gasp etmeyi kendi hakk› olarak görmektedir.<br />
Her ne kadar mevcut s›n›rlar yukar›da<br />
anlatt›¤›m›z gibi çizilmifl olsa da, tüm bölgeyi kapsayan<br />
iç içe geçmifl kültürel bir heterojen yap›<br />
sözkonusudur. Bunun yan›s›ra çeflitli bölgelerde<br />
ayn› dine ve etnik yap›ya mensup olanlar›n yo¤unlaflmalar›<br />
da sözkonusudur. Bölgesel yo¤unlaflmalarla<br />
beraber Türk, Kürt, Arap, Acem (Fars)<br />
halklar›n›n toplumsal yo¤unlaflmalar› baflta olmak<br />
üzere Gürcü, Ermeni, Azeri, Afgan, Rum<br />
halklar› ulusal özellikleri aç›s›ndan birleflik varl›klar›n›<br />
sürdürmekte, bunun yan›nda dini ve mezhepsel<br />
özelliklerine göre Müslüman (Sünni, fiii,<br />
Alevi...gibi), H›ristiyan, Musevi olmak üzere bölge<br />
heterojen bir yap› arzetmektedir. Ayn› koflullarda<br />
yaflayan Ortado¤u ezilen halklar› aras›ndaki<br />
çat›flmalar›n, bu heterojen yap›ya emperyalistler<br />
taraf›ndan müdahale edilerek körüklenmesi<br />
sözkonusudur.<br />
Ortado¤u’daki ‹ngiltere, Fransa sömürgecili¤ine,<br />
ABD hegemonyas›na, SSCB etkileflimine ve<br />
en son olarak ABD baflta olmak üzere emperya-<br />
22<br />
list güçlerce iflgaline kadar Ortado¤u’da kesintisiz,<br />
birbiriyle etkilenifller, zaman zaman çat›flmalar<br />
ve farkl› iktidar süreçleri yaflanm›flt›r.<br />
Farkl› arka planlar›yla beraber ‹ran, ‹srail ve Türkiye’nin<br />
bölgesel güç olma hedeflerinden bahsetmek<br />
do¤ru olacakt›r. ‹ran, Rusya-Çin blo¤una<br />
s›rt›n› dayam›fl, ‹srail ve Türkiye ise ABD ve Avrupa<br />
Birli¤ine s›rt›n› dayam›fl durumdad›r. ‹srail,<br />
Türkiye’den farkl› olarak ABD emperyalizminin<br />
Ortado¤u’daki askeri planlar›n›n do¤rudan uygulay›c›s›<br />
durumundad›r.<br />
‹flgalci, katliamc› ve soyk›r›ma varan uygulamalar›yla<br />
‹srail devleti hem ‹srail halk›na hem de<br />
dünya halklar›na düflmanl›k etmektedir. Tevrat<br />
bir köle isyan›n› anlatt›¤› gibi, kendi yeni iktidar›n›<br />
kurmay› da anlat›r. Yani egemen s›n›fa isyan kendi<br />
içinde yeni egemenler do¤urmufltur. Bafl›ndan<br />
beri köle isyan› baflka insanlar üzerinde yeni bir<br />
iktidar ayg›t›na dönüflmüfl, bugün de sonuç olarak<br />
isyan eden köleler modern efendiler haline<br />
dönüflmüfltür. Bugünkü ‹srail devletini bu flekilde<br />
kavramak do¤ru olacakt›r. ‹srail devletinin ideolojisinin<br />
kaynakland›¤› üç temel nokta vard›r: ‹srailo¤ullar›’n›n<br />
M›s›r’da köle oluflu, yüzy›llarca yurtsuz<br />
olmalar›, ‹kinci Bölüflüm Savafl›nda soyk›r›ma<br />
u¤ramalar›. ‹sraillilerin bir korunma tavr› ile konumlanmalar›<br />
için uygulayabilecekleri iki temel<br />
politik yaklafl›mdan söz edilebilir. Ya bütün insanlar›n<br />
eflit ve bar›fl içinde yaflad›klar› bir dünya, ya<br />
da onlar›n olabildikleri kadar egemen ve üstün olduklar›<br />
bir dünya. Birinci kaynaktan tarihsel kökenlerine<br />
bak›ld›¤›nda, Tevrat ikinci seçene¤i<br />
seçmektedir. Belki de, Musa’n›n Spartaküs’ten<br />
fark› bu ikinci seçene¤i seçmifl olmas›d›r. Toplumlar›n<br />
geliflmifllik düzeyi bu ikinci seçene¤i tarihsel<br />
olarak baflar›l› k›lm›flt›r. Yüzy›llar öncesinin<br />
köleleri olan ‹srailo¤ullar› bugün Ortado¤u’da
22-23.qxd 14/1/04 17:51 Page 23<br />
iflgalci ve efendi konumundad›r. Efendili¤inin s›n›r›<br />
ABD’nin ç›karlar›n›n bafllad›¤› yerde biter.<br />
Emperyalist devletlerin Ortado¤u’ya olan ilgilerinin<br />
temel sebepleri bölgedeki petrol rezervleri,<br />
kanallar, ticaret yollar› ve jeo-stratejik olarak askeri<br />
üslenme alanlar›d›r.<br />
Ortado¤u denince akla petrol geliyor. Dünyan›n<br />
en büyük petrol rezervlerinin bu bölgede oldu¤u<br />
biliniyor. Bugün dünyan›n mevcut petrol rezervlerinin<br />
yüzde seksen befli Ortado¤u’da bulunmaktad›r.<br />
Bu mevcut rezervler üzerindeki hakimiyet<br />
ayn› zamanda dünya çap›nda sanayi üretimi üzerindeki<br />
hegemonyay› da sa¤layacak bir unsurdur.<br />
Petrol hala mevcut teknolojinin kullan›m›<br />
aç›s›ndan en önemli enerji kaynaklar›ndan biridir.<br />
Mevcut teknolojiyi elde tutmak, üretim teknolojisini<br />
elde tutmak, bunun maddi üretim koflullar›na<br />
da sahip olmakla beraber iktidara ve egemenli¤e<br />
sahip olmak anlam›na gelir. Son y›llarda küresel<br />
›s›nma denen bir olgudan yo¤unca bahsedilmektedir.<br />
Baflta petrol olmak üzere fosil yak›tlar›n<br />
bu ›s›nmay› art›rd›¤› bilinmektedir. Di¤er bir<br />
bilinen fley ise, örne¤in do¤al gaz gibi alternatif<br />
enerji kaynaklar›n›n çoktan bulunmufl ve hatta<br />
k›smen yayg›n olarak da kullan›lmakta olufludur.<br />
Yani eninde sonunda tükenecek olan petrolün alternatifleri<br />
de anlafl›ld›¤› üzere bugünden gelifltirilmifl<br />
durumdad›r. Giderek iyice azalan, fiyat›<br />
yükselen, çevreye de zarar verdi¤i bilinen u¤runda<br />
savafllar yap›lan bu enerji kayna¤›ndaki ›srar›n<br />
temel nedeni baz› uluslararas› sömürgeci oluflumlar›n<br />
ellerinde tuttuklar› iktidar› ve egemenlik<br />
alanlar›n› kaybetmeme anlay›fllar›d›r. Yani petrol<br />
daha çok elde edilmesi gereken bir amaç <strong>de¤il</strong>,<br />
amaca giden bir araç olarak ele al›nmaktad›r.<br />
Ayn› iktidar kendini korumak için jeo-politik ve<br />
jeo-askeri strateji aç›s›ndan mevzilenmelidir ve<br />
üslenmelidir. Ve böylece hem Uzakdo¤uyu hem<br />
de Kafkaslar› kontrol edebilecektir. Bölgedeki<br />
baflta Süveyfl Kanal› olmak üzere kanallar, Avrupa’daki<br />
emperyalist devletlerin çok daha uzun bir<br />
yol olan Akdeniz’i ve Afrika k›tas›n› Atlas Okyanusundan<br />
dolafl›p Uzakdo¤uya ulaflmalar›na alternatif<br />
olan çok daha k›sa bir yol oluflturmaktad›r.<br />
( DÜNYA )<br />
Yolun k›salmas› hem genel maliyet hem de savunma<br />
giderleri aç›s›ndan çok ciddi tasarruf sa¤lamaktayd›.<br />
Uzakdo¤uya ve Afrika’ya giden, Akdeniz’i<br />
tutan bu bölgede askeri üslenme ve en<br />
genel anlamda siyasi nüfuz çok önemliydi. Bölge,<br />
kapitalizmin yay›ld›¤› her alan gibi emperyalistler<br />
aç›s›ndan do¤al olarak gelecekte potansiyel pazar<br />
olma aç›s›ndan da önem tafl›maktayd›. ‹ronik<br />
olarak belirtmek gerekirse, bölgenin emperyalistlerin<br />
en "kârl›" silah pazar› oldu¤undan bahsetmek<br />
hiç de abart› olmayacakt›r.<br />
Baflta ABD olmak üzere emperyalistler son dönemde<br />
Ortado¤u’da hegemonya yar›fl›n› derinlefltirdiler.<br />
Filistin’deki geliflmelerin yan› s›ra bunun<br />
en çarp›c› sonucu Irak’›n aç›k iflgali oldu. Bush’un<br />
söylemi Irak’a "demokrasi" getirmekti. Irak’› kitle<br />
imha silahlar›ndan ar›nd›racaklar›n› söylüyorlard›.<br />
Ne demokrasi geldi, ne de kitle imha silahlar›<br />
bulunabildi. Irak yang›n yerine dönüfltü. Hesaplar›n›n<br />
tersine "kundakç›lar" da bundan paylar›n›<br />
almaktad›rlar. Emperyalizm Irak’› iflgal stratejisinin<br />
büyük bir k›sm›n› da Irak halklar›n›n çeflitlili¤i<br />
ve farkl› kültürel yap›lar›na dayand›rmaktad›r. Bu<br />
ba¤lamda halklar ve kültürler aras›nda düflmanl›¤›<br />
gelifltirmeye çal›flmaktad›r. Bunu da beceremediler:<br />
Sünnilerin gerilla tarz› direniflinin yan›nda,<br />
fiiiler de direnifle bafllad›. Bu direnifller öyle<br />
geliflti ki, iflgal güçleri baz› flehirlerde kontrolü yitirmeye<br />
bafllad›lar. Filistin’de ise Irak’›n aç›k iflgaliyle<br />
güdülen politikaya denk düflecek flekilde Hamas’›n<br />
önderlerine suikastler düzenlendi ve ‹srail<br />
yönetimi bu suikastleri aç›kça sahiplenmekle<br />
kalmad›, ek olarak baflka öldürülmesi gerekenlerin<br />
de oldu¤unu aç›klad›. ABD, ‹srail’in Gazze fleridinden<br />
çekilirken Bat› fieria’daki iflgali derinlefltirmesini<br />
sonuna kadar destekledi¤ini aç›klad›.<br />
Emperyalistler son tahlilde yaln›zca do¤rudan<br />
fliddetle halklar›n direniflini bast›ramayacaklar›n›<br />
biliyorlar. Ortado¤u’da uydu devletlere, tafleronlara<br />
ihtiyaçlar› vard›r.<br />
Son dönemde bolca sözü edilen Büyük Ortado-<br />
¤u Projesi asl›nda emperyalizmin bölgedeki hegemonya<br />
çabalar›n›n bir biçimde devam›d›r. Bu<br />
noktada baz› rolleri ve yine kendi iç çeliflkileri et-<br />
23<br />
kendir. 11 Eylül sald›r›lar› baflta Ortado¤u olmak<br />
üzere tüm dünyaya ABD askeri varl›¤›n› yayma<br />
stratejisini hayata geçirma f›rsat› vermifltir.<br />
ABD’nin bölgesel hegemonya sa¤layan güçlü<br />
devletler istemedi¤i ortadad›r. Sovyetler Birli-<br />
¤i’nin çöküflünden sonra Sovyetler Birli¤ine s›n›fsal<br />
ç›karlar›ndan dolay› tampon olan devletler<br />
dün oldu¤u gibi ABD’nin zorunlu müttefikleri de-<br />
¤illerdir art›k. Bu yüzden kendi etkisi alt›nda yönetimleri<br />
destekleme stratejisinden tamam›yla<br />
vazgeçmese de ABD esas olarak kendi askeri<br />
varl›¤›yla dünya çap›nda hegemonyas›n› sürdürebilece¤ini<br />
düflünmektedir. Konjonktürel olarak<br />
Irak’›n iflgali ilk olmad›¤› gibi son da olmayacakt›r.<br />
1991 Körfez savafl›nda ABD Irak’› yendi fakat<br />
devirebilece¤i halde Saddam iktidar›n› devirmedi.<br />
Tam tersine Saddam iktidar›n›n ülkedeki ayaklanmalara<br />
karfl› yapt›¤› katliamlar› destekledi. ABD<br />
ordusu Irak cumhuriyet muhaf›zlar›n›n gelmesi<br />
için geri çekildi. Kuzey ve güneyde binlerce insan›n<br />
<strong>ölüm</strong>üne yol açan katliamlar yap›ld›. Yani dün<br />
Kuzeyde Kürtleri ve Güneyde Araplar› katleden<br />
Saddam rejimi, katlettiren de ABD’dir. Irak’›n iflgaline<br />
birçok di¤er emperyalist ülke de kat›ld›.<br />
Emperyalist devletlerin yan› s›ra bölgesel etkinlik<br />
kazanmaya çal›flan devletler de "Irak’›n yeniden<br />
yap›lanmas›" ad› alt›nda "geçici Irak yönetimi" ile<br />
birçok ekonomik anlaflma yapt›. Tabi bütün bunlar<br />
dünyan›n jandarmas› ABD’nin kontrolü alt›nda<br />
yap›lmaktad›r. Rusya ve Çin gibi devletlerse ‹ran<br />
gibi müttefikleri üzerinden do¤rudan ABD’nin Ortado¤uda<br />
hegomonya kurma stratejisine karfl›lar.<br />
Bu karfl›tl›k ‹ran’› Irak’taki direnifli desteklemeye<br />
iterken, ABD’yi ‹ran’a karfl› savafl açma<br />
tehdidine kadar götürüyor. 11 Eylül sald›r›lar›<br />
ABD’nin dünya çap›ndaki askeri yay›lmac› stratejisinin<br />
hayata geçirilmesinin f›rsat› olmuflken bu<br />
yeni konseptin uygulamaya geçirilmesinin milad›<br />
2003 Irak savafl› ve akabindeki iflgalidir. Öyle görünüyor<br />
ki "yeni dünya düzeni" yeni dünyan›n savafllarla<br />
sars›lmas›n› ve dünya çap›nda 3. bölüflüm<br />
döneminin daha da sertleflerek sürece¤ini<br />
anlat›yor.
24-25.qxd 14/1/04 17:52 Page 24<br />
s›n›f m› sendikadan...<br />
( EMEK )<br />
sendika m› s›n›ftan...<br />
Buraya s›¤d›r›lan s›n›f havas›zl›ktan<br />
bafl›na bir fley gelmesin diye zaman<br />
zaman meydanlara ç›kmas›na izin ve-<br />
rilmifl, devletin bekas› için, ayn› ç›kar-<br />
kenki gibi düzen ve disiplin içinde s›n›r-<br />
lar›n içine çekilmifllerdir. Buradan za-<br />
man zaman demokrasi, eflitlik, bar›fl<br />
gibi talepler dillendirilmeye baflland›¤›<br />
zaman "devletlû iflçi" olman›n avantaj-<br />
lar›, seçimle ifl bafl›na gelen gardiyan-<br />
lar taraf›ndan "Aman bu ahval ve fle-<br />
rait içinde dahi vazifemiz, baflkalar›n›n<br />
haklar› <strong>de¤il</strong>dir," "Sendikam›za sahip<br />
ç›kal›m" güzellemelerine s›k s›k flahit<br />
olunmufltur.<br />
AYSEL BATYAR ÖZBAY<br />
Osmanl› Devleti 1870’li y›llar›; K›ta Avrupas›’n›n<br />
siyasi, sosyal, ekonomik ablukas›<br />
alt›nda ad›m ad›m bir çöküfl sürecine girmiflti.<br />
Bu süreci önlemek için ortaya ç›kan<br />
"Yeni Osmanl›lar" ak›m›, süreç içinde Jön Türk<br />
Hareketi olarak, ayn› fikriyatla tarih sahnesinde<br />
yerini ald›. Bir muhalefet hareketi olarak görülen<br />
Jön Türk Hareketinin siyasi program› Osmanl› ve<br />
‹slamc›l›k üzerinden temellendirildi. K›saca bu hareket<br />
hanedandan, hükmetme ve iktidara kat›lma<br />
izni talep etti. Çöküflü, imparatorlu¤un art›k<br />
eskimifl, hükmü kalmam›fl siyasi-ekonomik-sosyal<br />
tutumlarla <strong>de¤il</strong>, dönemin siyasi argümanlar›yla<br />
önleme talepleri de günümüze de¤in "özgürlük<br />
aray›fl›" olarak alg›lanageldi. Bu hareketin kurucular›<br />
ve sürdürücüleri "Osmanl›l›k" temas› etraf›nda<br />
Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Kürt, Arnavut<br />
ayd›nlar› ve bu milletlerin asker-sivil bürokratlar›d›r.<br />
Ulusal hareketler, imparatorlu¤un dört bir ya-<br />
n›nda boy göstermeye bafllad›¤›nda; özellikle Balkan<br />
savafllar›yla Jön Türk hareketi de siyasi ve<br />
politik konumlan›fl›n› h›zla de¤ifltirdi. Yani Osmanl›-‹slamc›l›k<br />
tezini süratle terk edip Türk-‹slam tezine<br />
sar›ld›lar. Sonras›nda a¤›rl›¤›n› tüm Osmanl›<br />
kurumlar›nda hissettiren, iktidar› aç›k veya gizli<br />
hakimiyeti alt›na alan ‹ttihat ve Terakki hareketi<br />
olarak varl›¤›n› sürdürdü. Uzun y›llar sürecek etkinli¤iyle<br />
‹ttihat ve Terakki kesintisiz bir tarih yürüyüflüyle<br />
varl›¤›n› dolayl› veya dolays›z korudu.<br />
Bu anlay›fl›n izleri, felsefesi, hareket tarz›, ideolojisi<br />
günümüzde bile her alanda s›k s›k karfl›m›za<br />
ç›kmaktad›r. Resmi tarihin "resmetti¤inin" aksine<br />
varl›¤›yla "Türklük" ortam›nda yabanc›l›k çekmemifltir.<br />
Cumhuriyet tarihi ayn› zamanda ‹ttihat ve Terakki’nin<br />
de ikinci dönem tarihidir. Günümüze kadar<br />
gelip demir atan bu siyasal ve sosyal örgütlenme<br />
anlay›fl›; milliyetçi, floven ideolojisi ile<br />
emekçilerin içinde korporatist modellenmeleriyle<br />
(ekonomik milliyetçilik) dikkat çekicidir.<br />
Bu öylesine bir mayad›r ki, y›llard›r bu topraklarda<br />
olan iflçi hareketliliklerinin, s›n›f mücadelesi,<br />
s›n›f mücadele tarihi olarak okunmas›na ve alg›lanmas›na<br />
neden olmufltur.<br />
Seksen befl y›ll›k ulus-devletin ç›k›fl mecras›na<br />
bakt›¤›m›zda, Avrupa’daki ulus-devlet oluflum süreçlerinden<br />
bariz farkl›l›klar› kolayl›kla görebiliriz.<br />
Bunlar, herkesin malumu üzerine, alttan gelen<br />
dalgalanma ve s›n›f hareketlerinin oluflturdu¤u,<br />
kendinden önceki kurum ve sistemleri bertaraf<br />
eden görece modern yap›lanmalard›r.<br />
Bu topraklarda ise yaflanan flu olmufltur: Ulus<br />
-devletin olmazsa olmazlar› millet-din-tarih ve<br />
bunlara çizilen d›fl ve iç hatlard›r (s›n›rlard›r).<br />
TC’nin kurucu unsurlar›n›n tümü ‹ttihat ve Terakki’nin<br />
Osmanl› döneminden bafl veya yard›mc›<br />
24<br />
oyuncu kadrosudur. Bu kurucu irade, ulus devletin<br />
temellerini flöyle oluflturmufltur: Emir komuta<br />
zinciriyle yazd›r›lan (uydurulan) Türk tarihi ile<br />
"Türkçülük"ün alt› bir kez daha çizilerek, ders kitaplar›na,<br />
üniversite kürsülerine adeta çak›lm›flt›r.<br />
‹mtiyazs›z, s›n›fs›z, kaynaflm›fl kenetlenmifl bir<br />
Türk milleti metaforuyla yüzy›llad›r bu topraklarda<br />
Türklerden evvel yaflayan tüm halklar yok say›lm›fl<br />
ve modern devletin millet aya¤› tart›fl›lmas›<br />
bile teklif edilmeyecek flekilde tariflenmifltir.<br />
Din konusunda ise, neredeyse kökten y›kt›klar›n›<br />
iddia ettikleri Osmanl› Devletinin din kurumsallar›<br />
oldu¤u gibi iflletilmeye devam edilerek sadece<br />
"modernize" edilen fieyhülislaml›k yerine "Diyanet"<br />
denilerek iflin içinden ç›k›ld›¤› san›lm›flt›r.<br />
Ulus devletin ç›k›fl ve oluflunun ana temeli olan<br />
ekonomi kurucu iradeyi epey zorlam›flt›r. Kapitalizmin<br />
ulusal, öz be öz Türk olan›n› kurmak ve bu<br />
Türk kapitalizmine sermaye ve iflçi bulmak… ‹ttihat<br />
ve Terakki’nin h›zl› sorun çözme örgütünün<br />
(Teflkilat-› Mahsusa) unutulmaz yard›m ve taktikleriyle<br />
de bu iflin üstesinden gelinmifltir. Osmanl›n›n<br />
ticaret burjuvazisini oluflturan Rum, Ermeni,<br />
Süryani ve Museviler, kâh y›ld›rma, sindirme, göçertme<br />
ve toplu k›y›mlarla saf d›fl› b›rak›larak,<br />
kâh ak›l d›fl› a¤›r vergiler (varl›k vergisi gibi) konularak,<br />
"uygun" yollarla göz dikilen sermaye birikimi<br />
de sa¤lanm›flt›r.<br />
El konulan sermayenin etraf›nda da –ne kadarsa<br />
o kadar- tüm devlet olanaklar› s›n›rs›zca sunulmufltur.<br />
Yarat›lmaya çal›fl›lan burjuvazi, tarihsel<br />
tan›mlar›n ve modellerinin d›fl›nda olmas›na<br />
ra¤men hayat› belirler hale gelmifltir. Yeni burjuva<br />
oluflumunun "Her fley vatan için, <strong>de¤il</strong> mi ki<br />
imtiyazs›z, s›n›fs›z kaynaflm›fl bir kitleyiz" parolas›<br />
günümüzde bile kaynaflt›r›c›, s›n›fsal farklar›<br />
perdeleyen bir ezberdir hala…
24-25.qxd 14/1/04 17:52 Page 25<br />
Eflraftan, büyük toprak sahiplerinden, sivil ve<br />
askeri bürokratlardan devflirilen burjuva s›n›f›n›n<br />
önü tamamen aç›lm›flt›r. Taze ve öztürk burjuvazi,<br />
kurucu iradenin legal, illegal tam deste¤ini arkas›na<br />
alarak, 1923 y›l› ‹zmir ‹ktisat Kongresiyle<br />
çal›flma program›n›n hukuki ve ekonomik alt yap›s›n›<br />
ilan etmifltir.<br />
"Modern" T.C.’nin eklemlenmeye çal›flt›¤› evrensel<br />
kapitalizmin ulusal ölçekli resmindeki eksiklikler<br />
boya kurudukça ortaya ç›kmaya bafllam›flt›r.<br />
Kapitalizme dair eksiklerini h›zla tamamlayan<br />
T.C., bu geliflimin do¤as› gere¤i ortaya ç›kacak<br />
istenmeyen geliflmeler için gerekli ön haz›rl›klar›n›<br />
da tamamlam›flt›r. Maazallah, iflçiler bu<br />
düzende s›n›f olduklar›n›, siyasal-sosyal-ekonomik<br />
haklar› oldu¤unu, s›n›f ç›karlar›n› devletin ç›karlar›ndan<br />
önde tutma gibi akla zarar hezeyanlara<br />
kap›labilirler.<br />
Nedir eksik olan resimde? ‹flçi var, s›n›f <strong>de¤il</strong>;<br />
çünkü s›n›f›n ve taze devletin ihtiyaçlar› ortak ki<br />
zaten s›n›fs›z, imtiyazs›z kaynaflm›fl bir sosyal kitle…<br />
Buna s›n›f denmez; çünkü s›n›f dense ortada<br />
sendikas› yok. Resimdeki boflluk tabii ki fark<br />
edilmifl ve ne olur ne olmaz tedbiriyle kullan›lacak<br />
kartlar için Yarat›c›-Kurucu irade, "Bu ülkeye bir<br />
sendika kurulacaksa -ki laz›m anlafl›lan- onu da<br />
biz kurar›z" diyerek Türk-‹fl’i tarih sahnesinde konumland›rm›flt›r.<br />
Resmin tamamlanm›fl olmas› resmin bekas›<br />
için yeterli <strong>de¤il</strong>di elbette. Türk-‹fl’e bir de ezeli ve<br />
ebedi bir çerçeve, öztürk bir program-tüzük haz›rlan›p<br />
s›n›f›n ihtiyac›na binaen sunulmufltur. S›n›f<br />
da ne bir eksik ne bir fazla bu s›n›rlara s›¤(d›r›l)m›flt›r.<br />
Bu öyle bir tahkimdir ki hala bu s›n›rlar<br />
mevcudiyetini korumaktad›r. Buraya s›¤d›r›lan s›n›f<br />
havas›zl›ktan bafl›na bir fley gelmesin diye zaman<br />
zaman meydanlara ç›kmas›na izin verilmifl,<br />
devletin bekas› için, ayn› ç›karkenki gibi düzen ve<br />
disiplin içinde s›n›rlar›n içine çekilmifllerdir. Buradan<br />
zaman zaman demokrasi, eflitlik, bar›fl gibi<br />
talepler dillendirilmeye baflland›¤› zaman "devletlû<br />
iflçi" olman›n avantajlar›, seçimle ifl bafl›na gelen<br />
gardiyanlar taraf›ndan "Aman bu ahval ve flerait<br />
içinde dahi vazifemiz, baflkalar›n›n haklar› de-<br />
¤ildir," "Sendikam›za sahip ç›kal›m" güzellemelerine<br />
s›k s›k flahit olunmufltur.<br />
1960’lar›n ikinci yar›s›nda sol dalga, bu co¤rafyada<br />
da varl›k bulmufl, tahmin edilebilir sonuçlar›<br />
itibar›yla ‹ttihat ve Terakki ruhu tekrar iflbafl›na<br />
geçmifltir. Bu arada, bu sol dalgan›n yans›malar›<br />
Türk-‹fl’te de ses bulmufltur. Bu dalgadan etkilenen<br />
devrimci, mücadeleci, s›n›f perspektifi edinilmesi<br />
gere¤ine inananlar s›n›r› en imtiyazs›z, en<br />
az kaynaflm›fl yerinden delip ç›km›fllard›r.<br />
Devrimci ‹flçi Sendikalar› Konfederasyonunu<br />
(D‹SK) kurup h›zla örgütlenmifller ve çal›flma hayat›nda,<br />
sendikalarda sol rüzgar› estirmifllerdir.<br />
Bu ç›k›flla, tarihi kesitinde 15–16 Haziran eylemlilikleriyle<br />
s›n›f bilincine ilk say›labilecek ad›mlar›n›<br />
atm›fllard›r. ‹lk ad›m›n at›ld›¤›n› gören ard›l kurucu<br />
irade telafl›n› saklamadan gerekeni yapm›fl<br />
12 Eylül askeri faflist darbenin olanaklar›n› ad›m<br />
ad›m haz›rlay›p, ‹ttihat Terakki ruhunu rahat ettirmifltir.<br />
( EMEK )<br />
Sürüden ayr›lan› kurt kapar anlay›fl›yla, D‹SK’in<br />
bafl›na gelenler Türk-‹fl’e her daim hat›rlat›lm›fl<br />
olup, bu darbeyle s›n›rlar› bir kez daha sa¤lamca<br />
çizilmifltir s›n›f›n…<br />
12 Eylül darbesi ve sonras›nda Türk-‹fl, s›n›f›n<br />
halini D‹SK üzerinden görüp bir kez daha<br />
"Sendikam›za sahip ç›kal›m” diyerek, s›n›f›n yerine<br />
sendikay› geçirmeyi, s›n›f ç›karlar› yerine "devletlû<br />
iflçi" olman›n avantajlar›yla, özellefltirmelere,<br />
sosyal güvencesiz çal›flt›r›lmaya, tafleronlaflmaya,<br />
iflsizli¤e, yani s›n›f›n taleplerine resim gere¤i<br />
gerekti¤i kadar sesini ç›karm›flt›r.<br />
Resimde olmamas› gereken; ama s›n›f mücadelesi<br />
dedi¤imiz tarihin olmazsa olmazlar›ndan<br />
olan -olmas› gereken- ezilen halklar›n mücadelesini<br />
görme, sahip ç›kma destekleme gibi eylemlilikler<br />
Türk milliyetçili¤inin mayas› gere¤i bu topraklarda<br />
olmam›flt›r. Sözünü etti¤imiz Kürt iflçilerdir.<br />
Onlar etnik olarak halk›n içinde ezilirken s›n›f<br />
olarak da mevsimlik iflçi, sosyal güvenceden<br />
yoksun, her an ve ilk önce kap› önüne konulan iflçiler<br />
olmufllard›r. Bu durum devletlû iflçinin y›llard›r<br />
dikkatini hiç cezp edememifltir.<br />
Kamuda çal›flan 657 Devlet Memurlar› Yasas›na<br />
tabi emekçiler -ki onlar saymasalar da iflçinin<br />
ta kendisidirler- 80 faflist darbesi öncesi k›sa<br />
erimli eylemlilikleriyle ç›k›fllar yapm›fl olmalar›na<br />
ra¤men, ne yaz›k ki bu kesim de devletlu olmay›<br />
hiçbir zaman akl›ndan silememifltir. Kendini beyaz<br />
yakal› görme renk körlü¤ünü her zaman yaflam›flt›r.<br />
O kadar ki, KESK’in yapt›¤› eylemlerde<br />
alana giren TÜRK-‹fi ve D‹SK’i, "Yaflas›n s›n›f dayan›flmas›"<br />
slogan›yla karfl›lar KESK’liler. Oysa s›n›f<br />
tektir ve dayan›flt›¤› için de s›n›ft›r. Farkl› olan<br />
ise s›n›f anlay›fl› ve sendikad›r. Bu olsa olsa s›n›f›n<br />
hep önüne geçirilen sendikalar›n dayan›flmas›d›r.<br />
Veya "memur" ile "iflçi"nin dayan›flmas›n›n alt›<br />
özellikle çizilerek s›n›f›, s›n›f bütünlü¤ü içinde<br />
görme, alg›lama ve bu anlay›flla mücadele etme<br />
azmini ve kararl›l›¤›n› dolayl› veya dolays›z baltalamad›r.<br />
KESK’in oluflum sürecine bak›ld›¤›nda 80 öncesi<br />
deneyimlerden yola ç›k›lan ve dernekleflmeyle<br />
bafllayan, devlete ra¤men kurulan sendikalard›r.<br />
Bu sendikalar› devletin flerrinden korumak için<br />
yap›lan eylemlilikler ve gösterilen kararl›l›k, kurucu<br />
iradeyi erkenden tedbir almaya yöneltmifltir.<br />
Beyaz yakal›lara, en k›sa zamanda renkleri hat›rlat›lmal›,<br />
"devletlû" iflçi olma fark›n› fark edecekleri<br />
uygulamalar tez elden hayata geçirilerek<br />
zapt-u rapt alt›na al›nmal›yd›. Plan ad›m ad›m uygulanm›flt›r.<br />
Sendikalar› yasak ilan etmeyerek, s›-<br />
25<br />
n›fa ra¤men sözümona bir sendika yasas› ç›kar›lm›fl,<br />
sonra da dayat›lm›flt›r, "Bunun içine s›¤›n"<br />
diyerek…<br />
Toplu sözleflme ve grev hakk› olmayan bir sendika<br />
yasas›na karfl› ç›k›fllar hep yetersiz, erimsiz<br />
kalm›fl ve yeni duruma da uyum sa¤lanm›flt›r.<br />
Daha sonra enerjisini s›n›f›n yapay bölünmüfllüklerini<br />
ortadan kald›rmaya <strong>de¤il</strong>, grev ve toplu sözleflme<br />
hakk› içermeyen "toplu görüflme" denilen<br />
bir ritüel için say› savafl›na girilmifltir. Gerçi flimdi<br />
ortada savafl›lacak bir say›lar dünyas› bile yokken<br />
hala gözlerini s›n›fa, ortak örgütlenmelere<br />
bir türlü odaklayamamaktad›r. Oysa gelinen durum,<br />
ifl güvencesi ile çal›flanlar›n emekli olup yerlerine<br />
bin bir statülü iflçilerin al›nmas›d›r.<br />
Mücadele ve s›n›f anlay›fl› itibariyle, kurucu iradenin<br />
bu gidiflat› kontrol alt›na alma biçimi olarak<br />
ikinci bir Türk-‹fl vakas›na do¤ru yol alan KESK<br />
kendi hazin sonunu görmemek için gözü kapal›<br />
eylemliliklerle varl›¤›n› sürdürmektedir. Bu arada<br />
s›n›f› bölme entrikalar›, dünya para politikalar›na<br />
uyum çerçevesinde sürekli hak gasplar› yaflan›rken<br />
gözler ve sözler yine s›n›f için olamamaktad›r.1995<br />
y›l›nda Fikret Baflkaya, bir seminerde<br />
flöyle demiflti: Her eylemde s›kça tekrarlad›¤›n›z<br />
"Toplu Sözleflme Hakk›m›z, Grev Silah›m›z!" çok<br />
güzel ve anlaml›. Bu silah› ne zaman, hangi flartlarda<br />
kullanacaks›n›z? Kullanmay› niye düflünmüyorsunuz?"<br />
"Yoksa zaman› gelmedi¤ini mi düflünüyorsunuz?"<br />
KESK, epeydir grev sözcü¤ünden, sevk alarak<br />
ö¤lene kadar alanlarda toplanmay› anlamaktad›r.<br />
Do¤rudur bu alg›s›, çünkü grev s›n›f›n silah›d›r.<br />
O zaman da bir türlü gelememifl anlafl›lan. Görünen<br />
odur ki KESK de t›pk› Türk-‹fl gibi s›n›fa yönelen<br />
say›s›z ve s›n›rs›z sald›r›lar› sendikaya yap›lm›fl<br />
sayma yan›lg›s› içinde, sendikas›na s›k› s›k›<br />
sahip ç›km›fl ve ç›kmaktad›r. Ana dilde e¤itim gibi<br />
"bölücü" maddeleri literatüründen ç›karak kültürel<br />
ezici silah›n› Kürt halk›na do¤rultarak da<br />
sendikas›na bir kez daha sahip ç›km›flt›r. T›pk›<br />
devletin silah›n› do¤rultup ülkesine sahip ç›kt›¤›<br />
gibi… Sendikas›na sahip ç›km›flt›r yeni, görkemli<br />
binalar, arabalar, uzmanlar alarak…<br />
S›n›f mücadelesi sendikayla bafllamaz, sendikayla<br />
örgütlenir. Araç, amaç haline gelirse s›n›f<br />
da milliyetçi, floven, gerici ana dalgalar›n etkisiyle<br />
sendikalara el sallar. Kendisi için s›n›f olamayan<br />
s›n›f›n yolu kapitalizmin batakl›klar›nda hazin<br />
sonunu haz›rlar.<br />
Gün, her zamankinden daha fazla s›n›f bilinciyle<br />
donanan, mavi yakal›klar›yla bütün dünyan›n iflçilerinin<br />
mücadeleleriyle özdefllenen, tüm özgürlük<br />
hareketlerinin yak›c›l›¤›n› bünyesinde hisseden,<br />
halklar›n kardeflli¤ini s›n›f perspektifinin sa¤lam<br />
dayanaklar›yla ören mücadele günleridir.<br />
Yeter ki fark edelim, ‹ttihat Terakki ruhunun<br />
hangi derin veya s›¤ yerlere nas›l, hangi argümanlarla<br />
sindi¤ini. S›n›f› bu derinlikle nas›l manipüle<br />
etti¤ini, s›n›f› nerede, hangi flartlarla milliyetçilefltirdi¤ini,<br />
Kürt halk›n›n özgürlük mücadelesine<br />
karfl› nas›l körlefltirdi¤ini… Bunun için s›kça<br />
derin düflünmekte, derin yarg›lamalar yapmakta<br />
fayda var diye düflünüyorum.
26-27.qxd 14/1/04 19:40 Page 26<br />
( KADIN )<br />
insana güvenebilirim<br />
Bu topraklarda bar›fl sevilmez.<br />
Asker bir milletin bar›flla ifli olmaz.<br />
Kanla sulanm›fl topraklar<br />
kanla sulan›r her daim.<br />
Bar›fl, kanla sulamay› durdurmakt›r.<br />
Bu nedenle bar›fl istemek suçtur.<br />
Bar›fl istemek resmi politikaya<br />
karfl› gelmek, vatana millete<br />
ihanet etmektir. Bu nedenle<br />
bar›fl isteyenler bölücü olarak<br />
hedef gösterilir.<br />
Öldürme d›fl›ndaki aray›fllar<br />
bölücülük olarak tan›mlan›r.<br />
SELMA GÜNGÖR<br />
Pippa Bacca ve Silvia Moro, Pippa Bacca bizim<br />
yaflad›¤›m›z topraklarda öldürülmeseydi<br />
haberdar olup olamayaca¤›m›-olamayaca¤›m›z›<br />
bilemedi¤im bir performans gerçeklefltirdiler.<br />
Pippa’n›n performans› Gebze’de tecavüz<br />
edilmesi ve öldürülmesiyle bitti. Silvia ise ‹skenderun’a<br />
kadar ulaflt›. Sonra arkadafl›n›n <strong>ölüm</strong>ü<br />
üzerine ‹stanbul’a döndü. Performans›na devam<br />
edecek mi, yoksa onun için de bitmifl durumda<br />
m› bilmiyorum. Galiba bunu flu an bilmemiz<br />
performans›n gerçeklefltirilme yöntemine de ayk›r›.<br />
‹nsan›n zay›f k›r›lgan cinsi kad›nlardan iki insan<br />
olarak Pippa ve Silvia, bridesontour ad›n› verdikleri<br />
performanslar› ile gelinliklerle, otostop yaparak,<br />
memleketleri ‹talya’dan yola ç›k›p, Makedonya ülkelerinden<br />
geçerek Türkiye’ye, buradan da Ortado¤u’ya,<br />
Lübnan’a, oradan Filistin’e geçerek y›llard›r<br />
savafllar›n hüküm sürdü¤ü bu topraklarda<br />
bar›fl mesaj› vermek istediler. Bar›fl mesajlar›,<br />
cinsiyet, din, dil, kültür, görünüm, giyinifl farklar›na<br />
ra¤men insanlarla buluflmak, insanlar›n güvenilir<br />
oldu¤unu göstermek, insanlar› farkl›l›klar›yla<br />
kabul etmek ve bar›fl› insanlar›n güvenilir oldu¤unu<br />
göstererek kurmak.<br />
Bar›fl için insanlara güvenmek. Bu, insanlar<br />
hakk›nda, flimdiye kadar ö¤renilmifl, oluflmufl<br />
tüm olumsuz, düflmanlaflt›r›c› önyarg›lar› reddetmeyi<br />
gerektirir. Cinsiyetçili¤in, dinlerin, milliyetçili-<br />
¤in, s›n›rlar›n ötekilefltirmesini, ötekilefltirerek<br />
egemenlik kurmay› ve kendisini ayr›cal›kl› k›lmay›<br />
reddetmeyi gerektirir. ‹nsan›n onurlu oldu¤una iyi<br />
oldu¤una inanmay› gerektirir. ‹nsan›n içindeki iyinin,<br />
onurun insanlar taraf›ndan, insan iliflkilerinde<br />
ortaya ç›kar›labilece¤ine inanmay› gerektirir<br />
Bu performans› gerçeklefltirirken de kendileri<br />
olmak-kad›n olmak d›fl›nda hiçbir fleye ihtiyaç duymadan<br />
yaln›zca karfl›lar›ndaki insana, insan olduklar›<br />
için güvenebilecekleri bir yöntemle yolculuk ettiler.<br />
‹ki y›l üzerinde çal›flt›ktan sonra gerçeklefltirdikleri<br />
bu çal›flma sadeli¤inden yöntemine ve Pippa<br />
Bacca’n›n <strong>ölüm</strong>ü üzerine annesinin, k›z kardeflinin<br />
ve Silvia Moro’nun söylediklerine bak›ld›¤›nda,<br />
çok iyi düflündükleri ve inand›klar› amaçlar<br />
üzerine yap›ld›¤› ortaya ç›k›yor. ‹nsana, insan›n<br />
onurlu oldu¤una duyduklar› güvenin ne kadar<br />
güçlü oldu¤unu gösteriyor. Pippa Bacca’n›n bafl›na<br />
geleni farkl› olan› tan›mlamak için kullan›lan etni<br />
ad›n› kullanmay› reddederek , farkl›l›¤›n bir di-<br />
¤er göstergesi olan Türkiye’nin ad›n› kullanmay›<br />
reddederek, bafla geleni bir sapk›nl›k olarak tan›mlayarak,<br />
insanlar›n güvenilir oldu¤una inanmay›<br />
sürdürdüklerini gösterdiler; biz de inançlar›n›n<br />
ne kadar güçlü oldu¤unu gördük.<br />
Kapitalist toplumun modern devletleri, “‹nsan<br />
insan›n kurdudur"dan "insan›n do¤al hali savaflt›r"a<br />
uzanan anlay›fl›n üzerinde yerleflir. Bu ön ka-<br />
26<br />
bul üzerinden s›n›fl› toplumlar, eflitsizlikler aç›klan›r.<br />
‹nsanlar›n üzerinde bir devlet olgusu ve insanlar›n<br />
bu devlete itaat etmesi bu anlay›flla meflrulafl›r.<br />
Devletlerin birbiriyle savaflmas› da bu anlay›flla<br />
do¤allaflt›r›l›r. ‹nsanlar›n güvenilmezli¤i üzerine<br />
oluflan bu toplumsal iliflkilere karfl› ç›kar Pippa<br />
Bacca ve Silvia Moro; insan›n güvenilir oldu¤unu<br />
göstermek üzere yola ç›karlar.<br />
Gelinler olarak yolda olmak. Bu kadar ince düflünülmüfl<br />
performans›n hem ad›n›n bridesontour<br />
olmas›, hem de tüm yolculu¤un gelinlikle yap›lmas›,<br />
gelinli¤e, gelin olmaya özel bir anlam yüklediklerini<br />
gösteriyor. Tüm ülkelerde beyaz bar›fl›n rengi,<br />
gelinlik de kad›n olman›n simgelerinden biri.<br />
Gelinlik din, ülke ya da milliyet ay›rt etmeden tüm<br />
kad›nlar›n giydikleri ortak giysi. Kad›n olmay› gösterdi¤i<br />
gibi, giysinin insana verdi¤i kimlik, izlenimlerin<br />
ça¤r›flt›raca¤› önyarg›lar› da ortadan kald›r›yor..<br />
Ayr›ca her yerde gelinlik s›kl›kla, kad›nlar›n<br />
bir erkekle bir arada yaflamaya bafllamadan önce<br />
giydikleri giysi. Dolay›s›yla iliflki kurman›n, iletiflim<br />
kurman›n kad›nca simgelerinden birisi. Ama gelinlikle<br />
yolculuk bir dü¤ünden yani bir iliflkiden kaç›fl<br />
olabilece¤i gibi, bir sevgiliye ulaflmak için de<br />
olabilir, bu nedenle gelinlikle yolculuk asl›nda gelinin<br />
kendi amac› içindir. Gelinlik yoldaki sürücülere<br />
gelinin kendisi ile ilgili bir yolculuk yapt›¤›n› gösterir.<br />
Dolay›s›yla bu bir cinsel iliflkiye davet <strong>de¤il</strong>dir.<br />
Yaln›zca bir yerden di¤erine giderken, kendi amac›na<br />
ulaflmak için yard›m iste¤idir. Bu amaca ulafl›rken<br />
karfl›laflt›¤› insanlara güvendi¤ini gösterir.<br />
Gelinlik yap›lan yolculu¤a haz›rl›ks›zl›¤› ça¤r›flt›r›r.<br />
Yolculuk için gereken fleyler para vs. yoktur,<br />
ya da çok azd›r. Bu nedenle gelinlik yolda olan insan›n<br />
di¤er insanlara ihtiyac› oldu¤unu gösterir.<br />
Onlar›n yard›m›na, deste¤ine, gerekti¤inde korumas›na.<br />
Gelinlik kad›nlar›n narinli¤inin, korunaks›z-
26-27.qxd 14/1/04 19:41 Page 27<br />
l›¤›n›n da göstergesi. Tüm bu anlamlar›yla gelinlikle<br />
yaln›z kad›nlar olarak yolculuk ederek, kad›nlar›n<br />
en narin halleriyle en korunmas›z yolculuk biçimini<br />
seçerek karfl›laflt›klar› insanlar›n düflmanl›k<br />
ya da dostluk duygusu uyand›rmadan yaln›zca kad›n<br />
olmalar›n›n kabulünü sa¤layarak, insanlara<br />
güvendiklerini gösterdiler.<br />
Do¤al halini yitirmifl, insan eli de¤meyen yer kalmam›fl<br />
bu dünyada yaln›zca insan olmas› nedeniyle<br />
insana güvenilebilece¤ini göstermek için, tüm<br />
güvenlik iliflkilerinin d›fl›nda, insanlarla, farkl› olanlarla<br />
karfl›laflmak için yolculuklar en uygun seçim.<br />
Yolculuk, yolda olmak, insan› yaflad›¤› bildi¤i mekandan<br />
ay›r›r, bilinen yerin olanaklar›ndan yoksun<br />
b›rak›r. Yolculukta siz ve birlikte yolculuk yapt›klar›n›z,<br />
bafl baflas›n›z. Yani insanla insan bafl baflad›r.<br />
Ama flimdi yolculuklar ticari bir hizmet arac›l›¤›yla<br />
yap›ld›¤› için, ola¤an yolculuk biçimleri bir güvenlik<br />
hizmeti de sunar. Mürettebat ald›¤›m›z bilet<br />
karfl›l›¤›nda sa¤ salim ulaflt›rmak zorundad›r.<br />
Bilet alarak güvenlik de sat›n al›r›z. Bu güvenli¤i<br />
as›l olarak di¤er insanlara karfl› sat›n al›r›z. Pippa<br />
Bacca ve Silvia Moro bu güvenli¤i reddettiler.<br />
Arada insan olmaktan baflka hiçbir güvenlik iliflkisi<br />
olmayacak bir yöntem olarak oto-stopla yolculuk<br />
etmeyi seçtiler. ‹nsanlar›n güvenlik ad›na gelifltirdi¤i<br />
her fleyi insan›n özündeki onuru ortaya ç›kartmak<br />
için reddettiler.<br />
Sosyal koruma biçimlerini de reddettiler. ‹zleyen<br />
ve karfl›layan örgütlerin korumas›n›, aç›klamalar›n<br />
kalabal›¤›n›, bu kalabal›¤›n yaratt›¤› güven iliflkilerini,<br />
haber olman›n yaratt›¤› popülizmi, tan›n›yor olman›n<br />
güvenli¤ini, reddettiler. Sessiz sedas›z geldiler.<br />
Pippa öldürülmeseydi bu performanstan nas›l<br />
ne zaman haberimiz olurdu bilemiyorum.<br />
Yolda karfl›laflt›klar›, tan›fl›k olmad›klar›, muhtemel<br />
ki ço¤u erkek sürücülere insan olduklar› için<br />
güvenerek ‹talya'dan yola ç›kt›lar, s›ras›yla H›rvatistan,<br />
S›rbistan, Bosna Hersek ve Bulgaristan’›<br />
geçip, 19 Mart’ta Türkiye s›n›r›ndan girdiler. ‹stanbul’da<br />
Pippa Bacca ve Silvia Moro Beyrut’ta<br />
buluflmak üzere ayr›ld›lar. Pippa Bacca’dan en<br />
son 31 Mart’ta Gebze’den haber al›nd›. Daha<br />
sonra 12 Nisan’da katili yakaland› ve tecavüz edilerek<br />
öldürüldü¤ünü ö¤rendik.<br />
Pippa Bacca’n›n Gebze’de tecavüz edilerek öldürülmesi<br />
bize bar›fl›n önündeki engellerin neler oldu¤unu<br />
gösterdi. Bize yaflad›¤›m›z ülkenin ne kadar<br />
güvenilmez oldu¤unu, güvenlik önlemlerimizin<br />
ifle yaramazl›¤›n› gösterdi.<br />
Bu topraklarda kad›nlar, taciz edilir, tecavüze<br />
u¤rar, öldürülür. Yollarda ise evlerde <strong>de¤il</strong>, sokaklarda<br />
ise sokaktaki, yoldaki varl›klar›yla erkekleri<br />
k›flk›rtt›klar› kabul edilir ve erkekler iflledikleri<br />
suçtan ar›n›rlar. Yolculuklarda parayla güvenlik<br />
sat›n almak yetmez. Bir de "bayan yan›" almam›z<br />
gereklidir. Rastgele yolculuk edemeyiz. Yolculu¤umuzun<br />
bir amac› olmas› gereklidir. Kad›nlar ya<br />
devleti temsil etmeli, ya da bir sahipten di¤erine<br />
aileler aras›nda yolculuk etmelidir.<br />
Ama "yabanc›" kad›nlar, yollarda olduklar› kapal›<br />
mekanlarda bile belli olan kad›nlar ise hepten tecavüzü<br />
ve direnirlerse öldürülmeyi "hak" ederler.<br />
( KADIN )<br />
Türklerin Anadoluya gelifli ve Bizansl›larla mücadelesi<br />
üzerine olan çizgi romanlarda "yabanc›" kad›nlar<br />
hep Türk erkek kahraman taraf›ndan tecavüz<br />
edilmeyi bekleyen kad›n olarak kurulur. Her<br />
yaz magazin gazeteleri Helga’lar›n Türk erkeklere<br />
kofltuklar›n› anlatarak taciz ve tecavüzü k›flk›rt›r.<br />
Bu toplumda erkeklik tecavüz etme ve öldürme<br />
hakk›na sahip olmak olarak kurulur. Bu toplumda<br />
bar›fl›n önündeki engel cinsiyetçilik ve cinsiyetçilikle<br />
yo¤rulmufl milliyetçiliktir.<br />
Bu ülkede Sünni Müslümanl›k d›fl›ndaki din ve<br />
mezheplerin, inan›fllar›n ya da inanmay›fllar›n yaflam<br />
hakk› yoktur. H›ristiyanl›k da mücadele edilmesi<br />
gereken bir dindir. H›ristiyan öldürmek<br />
önemli bir suç say›lmaz. H›ristiyanlar›n olmalar›<br />
ve dinlerini yaymalar› oldürülmelerinin gerekçeleri<br />
olarak kabul edilir. Tüm devlet kurumlar› H›ristiyanl›kla<br />
mücadele eder. Bat›dan gelen dinsiz olsa<br />
da H›ristiyan kabul edilir. H›ristiyan ya da dinsiz,<br />
tehdit kabul edilir. Bat› ahlaks›zl›¤›n simgesi haline<br />
getirilir. Bar›fl›n önündeki engel dinsel egemenlik<br />
iliflkisidir<br />
Bu topraklarda bar›fl sevilmez. Asker bir milletin<br />
bar›flla ifli olmaz. Kanla sulanm›fl topraklar<br />
kanla sulan›r her daim. Bar›fl, kanla sulamay› durdurmakt›r.<br />
Bu nedenle bar›fl istemek suçtur. Bar›fl<br />
istemek resmi politikaya karfl› gelmek, vatana<br />
millete ihanet etmektir. Bu nedenle bar›fl isteyenler<br />
bölücü olarak hedef gösterilir. Öldürme d›fl›ndaki<br />
aray›fllar bölücülük olarak tan›mlan›r. Bar›fl›n<br />
önündeki engel askeri ve bürokratik vesayettir.<br />
Bu co¤rafyan›n d›fl›ndan birinin bar›fl istemesi<br />
ise daha ba¤›fllanmaz bir kabahattir. ‹ç ifllerimize<br />
kar›flmakt›r. Çünkü Türkün Türkten baflka dostu<br />
yoktur. Bir tecavüz ya da cinayet ancak biz Türkleri<br />
dünyaya rezil etti¤i için sorun olabilir. Rezaleti<br />
ç›karan cezaland›r›l›r.<br />
Bu ülkede <strong>ölüm</strong> sorunlar› çözme arac›d›r. Bir<br />
olayda pek çok akla "salland›racaks›n bir kaç›n›"<br />
27<br />
gelir. Öldürerek kalanlar› sindirmek, korkutmak<br />
sorunlar› çözme yöntemidir. Bar›fl›n önündeki engel<br />
insanlar› öldürerek sorun çözme yöntemidir.<br />
‹dam›n yeniden ceza hukukunda yerini almas› talebidir.<br />
Daha çok insan öldürülmeye baflland›. Devletin<br />
öldürerek, yok sayarak sorunlar› çözmeyi seçmesi<br />
vatandafllar› taraf›ndan örnek al›nd›; karfl› ç›kan›<br />
öldürüyoruz. Devletin yurttafl› olan Kürtleri yok<br />
saymas›, Kürt sorununun inkar› ve yok ederek<br />
çözme politikas›n›n bugün toplumu getirdi¤i nokta<br />
sorunlar› öldürerek çözmenin ola¤anlaflmas›, öldürmenin<br />
suç olmaktan ç›karak meflrulaflmas› oldu.<br />
H›ristiyan, Ermeni, Rum yurttafllar "yabanc›"<br />
olarak tan›mlanarak d›flar›danlaflt›rd›lar, ikinci s›n›f<br />
yurttafl haline getirildiler. Kendi taleplerini dile<br />
getirdiklerinde öldürüldüler ve öldürenler kahraman<br />
haline getirildi. Sorunlar› dayatarak ve öldürerek<br />
çözmek, bizim önümüzdeki en önemli engel.<br />
Tüm toplum olarak sorunlar›m›z›, öldürmeden,<br />
bask›lamadan demokratik ve bar›flç›l yollarla<br />
çözmeyi istememiz, ö¤renmemiz gerekiyor.<br />
Pippa Bacca’n›n <strong>ölüm</strong>ü insanlar›n güvenlik için<br />
oluflturdu¤u güvenlik sistemlerinin ne kadar ifle<br />
yaramaz oldu¤unu gösterdi. Toplum güvenli¤i için<br />
yap›lan cezaevlerinin ifle yaramazl›¤›n› gösterdi. .<br />
Cezaevlerinin cayd›r›c› olmad›¤› gibi cezaevine girenlerin<br />
suç say›lan edimleri sürdürdükleri ve dahas›<br />
baflka biçimleri de ö¤rendikleri bir kurum<br />
olup ç›kt›¤›n› bir kez daha gördük. Ne yaz›k ki egemenlerin<br />
akl›na bu insanlar› daha çok cezaevinde<br />
tutmaktan ve daha çok cezaevi yapmaktan baflka<br />
<strong>çözüm</strong> gelmiyor.<br />
Yüksek güvenlik hizmetinin verildi¤i güvenli¤e<br />
çok fazla bütçe ayr›lan bir toplumda yafl›yoruz.<br />
Özel güvenlik en çok büyüyen sektör. Ama milenyuma<br />
panzerler, gaz atar silahlar, maskeler kasklarla<br />
haz›rlanan emniyet güçleri hayatlar› korumaya<br />
yetmedi. Özel güvenlik flirketlerinin resmi kurumlar›,<br />
çarfl› pazarlar› ve siteleri korumas› yetmiyor.<br />
Her gün daha güvensiz biçimde, daha sald›r›ya<br />
aç›k yafl›yoruz. Çünkü polis ve özel güvenlik<br />
flirketleri tam da çat›flmaya neden olan ayr›cal›klar›<br />
ve mülkiyeti koruyor. S›radanlar ve yoksullar<br />
olarak ancak kendimize güvenebiliriz.<br />
Hepimizin do¤al› insan olmakt›r. Ama insan olman›n<br />
üzerine toplumsal olarak giydirilmifl cinsiyetçi,<br />
milliyetçi, dinsel kimliklerimiz bizi birbirimizden<br />
ay›r›yor, düflmanlaflt›r›yor. Bu kimliklerin hepsi<br />
egemenlik iliflkisi üzerinden olufltu. Egemenlik<br />
iliflkilerini ortadan kald›rarak bu kimlikleri insanlar›n<br />
ortak hazinesi yapabiliriz, yapmal›y›z.<br />
Pippa Bacca’n›n umudunu tafl›mak istiyorum.<br />
Bir erkek tecavüz etti ve öldürdü ama, annesinin<br />
dedi¤i gibi onlarca erkek de Gebze’ya kadar Pippa<br />
Bacca’ya yard›m etti. Silvia Moro ‹skenderun’a kadar<br />
yolculu¤unu sürdürdü. Yolculu¤una arkadafl›n›n<br />
<strong>ölüm</strong>ü üzerine son ya da ara verdi. Pippa Bacca’n›n<br />
bafl›na gelenler, tedirginli¤imizi art›r›rken<br />
güvenli bir toplumun önündeki engelleri gösterdi.<br />
Bu engelleri mücadele ederek ortadan kald›raca-<br />
¤›z. Silvia Moro’nun ‹skenderun’a ulaflmas› ise<br />
umutlanabilece¤imizi gösteriyor.
28-29.qxd 14/1/04 19:41 Page 28<br />
( KÜLTÜR )<br />
osmanl›’dan cumhuriyet’e<br />
siyasal bir eylem olarak bat› müzi¤i:<br />
‘kesintisiz kopufl’<br />
Atatürk’ün kendi rak› sofras›nda<br />
büyük zevk alarak dinledi¤i "alaturka"<br />
müzi¤i devletin yüzünü a¤artacak<br />
nitelikte bir müzik olarak görmemesi<br />
ve devlet politikas›n› klasik bat› müzi¤i<br />
lehinde flekillendirmesi, Osmanl›dan<br />
Cumhuriyete çizgisel sürecin devam<br />
etti¤inin göstergesidir. Bu kesintisiz<br />
sürecin kopufl olarak<br />
de¤erlendirilebilecek yönü, Osmanl›n›n<br />
bat› karfl›s›ndaki askeri yenilgilerine<br />
bir cevap aramas› ve diplomatik<br />
görünümüne katk› ötesinde bir önemi<br />
olmayan bat› müzi¤i uygulamalar›n›n,<br />
Cumhuriyetle birlikte topluma yönelik<br />
bir mühendislik projesine<br />
dönüfltürülmesidir. Bu mühendislik<br />
projesinin kuflkusuz en önemli ideolojik<br />
önderi Ziya Gökalp’tir.<br />
KUB‹LAY MUTLU<br />
Osmanl›dan günümüze resmi ideoloji ba¤lam›nda<br />
müzik politikalar›n›n tart›fl›laca¤› bu<br />
yaz›da Cumhuriyet dönemi tart›flmaya de-<br />
¤er bir k›r›lman›n bafllang›c› olarak de¤erlendirilecek.<br />
Bu k›r›lma Osmanl›’dan Türkiye<br />
"Cumhuriyetine", devlet ayg›t›ndaki asker bürokrat<br />
ayd›n kesimin siyasal iktidar içerisindeki ayr›cal›kl›<br />
konumlar›n›n de¤iflmesine referans yapan<br />
bir k›r›lma <strong>de¤il</strong>dir. Bilindi¤i üzere Osmanl› imparatorlu¤unda<br />
en az›ndan Tanzimat’tan bu yana<br />
egemen toplumsal kesimi oluflturan asker bürokrat<br />
ayd›n kesimin siyasal iktidar içerisindeki ayr›cal›kl›<br />
konumunda ve kabaca toplumsal s›n›flar<br />
komponentinde Cumhuriyetle birlikte önemli bir<br />
de¤ifliklik ya da devrimden söz edemeyiz. Peki öyleyse<br />
yaz›n›n bafll›¤›na dönersek bu kesintisiz süreçteki<br />
kopufl esas olarak hangi zemindeki bir kopufltur?<br />
Afla¤›da tart›fl›laca¤› üzere bu kopufl,<br />
devletleraras› bir sistem içerisinde yer alman›n<br />
bir koflulu olan ulus devlet modelinin gereksindi-<br />
¤i ulus’u yaratma aflamas›n›n bir görünümüdür.<br />
Siyasal bir tahayyül biçimi olarak ›rk ve ulus<br />
burjuvazinin tarih sahnesine ç›kmas›na paralel<br />
bir kronoloji izler. Esas olarak bütün kimlikler gibi<br />
bir s›n›r çizme sürecinde oluflturulurlar. Ancak<br />
bu s›n›rlar kesinlikle bir kez çizildi¤inde sonsuza<br />
dek de¤iflmeden kalmazlar. Sürekli bir mücadelenin<br />
dinamik bir dengesi/momenti durumundad›rlar.<br />
Yeni k›talar›n "keflfedilmesi" sürecinde daha<br />
çok keflfedilen "ilkellerle", "geliflmifl medeniyetleri"<br />
ay›rmak için kullan›lan "›rk" kavram› dünya<br />
ekonomisindeki eksenel iflb<strong>ölüm</strong>üyle, yani<br />
merkez çevre z›tl›¤›yla ilgilidir. "Ulus" kavram› bu<br />
tarihsel sistemin siyasal üstyap›s›yla, yani devletleraras›<br />
sistemi biçimlendiren ve ondan türeyen<br />
egemen devletlerle ilgilidir" (Wallerstein, s.100).<br />
Bu siyasal üst yap›yla anlam kazanan ulus devlet<br />
modeli T."C." için Alman daha do¤rusu Prusya<br />
gelene¤idir. Osmanl›n›n bat›l›laflma hareketlerine<br />
ordunun bat›l›laflmas›yla bafllamas› ve Prusya tipi<br />
profesyonel ordu yap›lanmas›na gitmesi, "bat›"<br />
denilen co¤rafi olmayan oluflumun Alman versiyonuyla<br />
ilk kapsaml› iliflkilerin bafllang›c›n› oluflturur.<br />
Bu anlamda bat›l›laflma hareketleri için kesin<br />
bir bafllang›ç tarihi arama çabas›ndan ziyade Osmanl›<br />
devletinin iradi olarak bat›l›laflmaya bafllamas›<br />
için 1720 y›l› gösterilebilir. Paris’e elçi olarak<br />
gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi’ye<br />
"Fransa ile kurulacak diplomatik iliflkiler d›fl›nda<br />
ülkenin toplumsal ve kültürel yaflam›yla ilgili bilgiler<br />
toplamas›n›n emredilmesi bu anlamda de¤erlendirilmelidir"<br />
(Erol, s. 196). 1789 Frans›z devrimiyle<br />
ivme kazanan bat›l›laflma hareketlerinin<br />
en önemli padiflah› kuflkusuz "gavur padiflah" lakab›yla<br />
da bilinen Sultan II. Mahmut’tur. Resmi<br />
dairelere kendi resmini ast›rmas›, belki de Os-<br />
28<br />
manl›dan önce bat›yla tan›flan M›s›r’dan etkilenmesi<br />
sebebiyle devlet memurlar›na fes takma zorunlulu¤u<br />
getirmesi ve her fleyden önemlisi<br />
1826’da Yeniçeri Oca¤›’n›n yerine bat›l› anlamda<br />
Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli bir ordunun<br />
kurulmas› Sultan II. Mahmut’un lakab›n› hak<br />
etmesini sa¤layan icraatlar›d›r. Ordu’daki bu yenilenme<br />
kurumsal olarak mehterhanenin yerine<br />
bat› tipi bando kurulmas›n› beraberinde getirmifltir.<br />
1828 y›l›nda devletin özel imkanlar›yla ‹talya’dan<br />
getirilen Guiseppe Donizetti -ki kendisi daha<br />
sonra Donizetti Pafla olarak an›lacakt›r- günümüzdeki<br />
Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti ve Cumhurbaflkanl›¤›<br />
Senfoni Orkestras› gibi kurumlar›n<br />
da temelini oluflturacak olan Müz›ka-y› Hümayun’un<br />
kurulmas›yla ve ‹talya’dan çalg›lar ve hocalar<br />
getirtilmesiyle de bizzat ilgilenecektir. Bat›l›laflma<br />
süreci II. Mahmut’un yaratt›¤› ortamda<br />
bat› tarz› bir e¤itim alan Sultan Abdülmecid döneminde<br />
de devam etmifltir. Versailles saray›yla<br />
k›yaslaman›n imkan› olmasa da Dolmabahçe saray›n›<br />
yapt›rmas› ve hemen onun yan›na da bir tiyatro<br />
binas› yapt›rmas› Abdülmecid’in Osmanl›’n›n<br />
devlet politikas›n› kendi döneminde de devam<br />
ettirdi¤inin göstergeleridir. Bu süreci Osmanl›<br />
sultanlar›n›n bat› tarz› sanatlara olan hayranl›¤›ndan<br />
ziyade Osmanl›ya Bat› tarz› bir görünüm<br />
kazand›racak "siyasal bir eylem olarak"<br />
(Erol, s. 1) de¤erlendirmek yerinde olacakt›r. Bu<br />
sürecin padiflahlar›n bireysel müzik zevklerinden<br />
ba¤›ms›z bir süreç olarak yaflanmas›, daha sonra<br />
cumhuriyet dönemi için de tipik bir durumdur.<br />
Atatürk’ün kendi rak› sofras›nda büyük zevk alarak<br />
dinledi¤i "alaturka" müzi¤i devletin yüzünü<br />
a¤artacak nitelikte bir müzik olarak görmemesi<br />
ve devlet politikas›n› klasik bat› müzi¤i lehinde flekillendirmesi,<br />
bu çizgisel sürecin devam etti¤inin
28-29.qxd 14/1/04 19:42 Page 29<br />
göstergesidir.<br />
Bu kesintisiz sürecin kopufl olarak de¤erlendirilebilecek<br />
yönü; Osmanl›n›n bat› karfl›s›ndaki askeri<br />
yenilgilerine bir cevap aramas› ve diplomatik<br />
görünümüne katk› ötesinde bir önemi olmayan<br />
bat› müzi¤i uygulamalar›n›n, Cumhuriyetle birlikte<br />
topluma yönelik bir mühendislik projesine dönüfltürülmesidir.<br />
Bu mühendislik projesinin kuflkusuz<br />
en önemli ideolojik önderi Ziya Gökalp’tir. Yazm›fl<br />
oldu¤u Türkçülü¤ün Esaslar› bafll›kl› kitap Cumhuriyet<br />
kadrolar›n›n neredeyse kültür program›<br />
olmufltur. ‹ttihat ve Terakki kadrolar›n›n devam›<br />
olan bu kadrolar›n Alman gelene¤inin devam› bir<br />
projenin yürütücüleri olmalar› flafl›rt›c› <strong>de¤il</strong>dir.<br />
"Kendi ulusal varl›¤›n› bir "soy"la, bu "soya" ait<br />
bir "dille" ve o "soyun" geçmiflin karanl›k devirlerinden<br />
bugüne gelen bozulmam›fl, bütünlük ve<br />
süreklilik arz eden tarihiyle tan›mlayan Alman gelene¤i"<br />
(Ayd›n 1999, s. 53) ideolojik miras›n› J.<br />
G. Herder’in özcü yaklafl›mlar›ndan al›r. Bu iki<br />
kavrama etnisiteyi de katarsak ölçe¤i de¤iflen flekillerde<br />
makrodan mikroya küresel, bölgesel<br />
(devletleraras›) ve devlet s›n›rlar› içerisinde tahayyül<br />
edilen kimliklere gönderme yapm›fl oluruz.<br />
Anderson’un "Asl›nda yüz yüze temas›n geçerli<br />
oldu¤u ilkel köyler d›fl›ndaki bütün cemaatler (ve<br />
hatta belki onlar da) hayal edilmifltir. Cemaatler<br />
birbirlerinden hakikilik/sahtelik boyutu üzerinden<br />
<strong>de¤il</strong>, hayal edilme tarzlar›na ba¤l› olarak ayr›flt›r›lmal›"<br />
(Anderson, s. 21) önerisini dikkate alan<br />
bir yerden yap›lan bu ayr›m, bu kavramlara bitiflik<br />
bir flekilde sorgulanmadan kabul edilen bütün<br />
ezelilik ve ebedilik iddialar›n› reddeder. San›ld›¤›n›n<br />
aksine bu kavramlar gerçekte hiç de böyle<br />
özelliklere sahip <strong>de¤il</strong>lerdir. Fakat bu durum bu<br />
kavramlar etraf›nda oluflturulan anlam dünyas›n›n<br />
gerçek olmad›¤› anlam›na gelmez. Halkl›¤›n<br />
çeflitleri say›labilecek bu kategoriler "…her özel<br />
örnekte s›n›rlar› sürekli de¤iflen bir deneysel kavram"<br />
(Wallerstein, s. 97) haline gelirler. ‹flte bu<br />
s›n›rlar› sürekli de¤iflen deneysel kavram Türk<br />
olarak iflaretlenmifl bir halk yaratma projesinin<br />
de çerçevesini oluflturur.<br />
Ziya Gökalp’in hars (milli kültür), medeniyet ayr›m›,<br />
Türk olarak tahayyül edilen cemaatin Osmanl›dan<br />
ayr›flmas›n›n ideolojik zeminini haz›rlar.<br />
Afla¤›daki al›nt› Osmanl› Türk ayr›flt›rmas›n›n bir<br />
örne¤idir. "Memleketimizde, bunlardan baflka,<br />
yaflayan iki musiki vard›r. Bunlardan birisi halk<br />
aras›nda kendi kendine do¤mufl olan Türk musikisi,<br />
di¤eri Farabi taraf›ndan Bizans’tan tercüme<br />
ve iktibas olunan Osmanl› musikisidir. Türk musikisi<br />
ilham ile vücuda gelmifl, taklitle d›flar›dan<br />
al›nmam›flt›r. Osmanl› musikisi ise taklit vas›tas›yla<br />
d›flar›dan al›nm›fl ve ancak usulle devam ettirilmifltir.<br />
Bunlardan birincisi milli kültürümüzün,<br />
ikincisi ise medeniyetimizin musikisidir. Medeniyet,<br />
usulle yap›lan ve taklit vas›tas›yle bir milletten<br />
di¤er millete geçen kavramlar›n ve tekniklerin<br />
bütünüdür. Milli kültür ise, hem usulle yap›lamayan,<br />
hem taklitle baflka milletlerden al›namayan<br />
duygulard›r. Bu sebeple Osmanl› musikisi kaidelerden<br />
mürekkep bir fen fleklinde oldu¤u halde,<br />
Türk musikisi kaidesiz usülsüz, fensiz melodi-<br />
( KÜLTÜR )<br />
lerden, Türk’ün ba¤r›ndan kopan samimi na¤melerden<br />
ibarettir." (Gökalp, s. 33) Bu kültür ve<br />
usul (teknik) ayr›flt›rmas› vas›tas›yla kültür, herhangi<br />
bir teknikle birlefltirilebilir bir hal almaktad›r.<br />
Bu tan›m ayn› zamanda Osmanl› miras›n›n<br />
da ideolojik bir reddidir. Bu ideolojik reddin izleri<br />
Vössische Zeitung muhabirine verdi¤i demeçten<br />
de gözlenebilir. "Muhabir-Biz garpl›lara göre flark<br />
musikisinin kula¤›m›za gelen garabeti cihetinden<br />
bahsettim ve dedim ki: fiark›n yegane anlayamad›¤›m›z<br />
bir fenni varsa o da muskisidir. Gazi itiraz<br />
ederek flöyle demifltir: Bunlar hep Bizans’tan kalma<br />
fleylerdir. Bizim hakiki musikimiz Anadolu halk›nda<br />
iflitilebilir" (Aktaran Saygun, s. 9)<br />
"Halk musikisi milli kültürümüzün, Bat› musikisi<br />
de yeni medeniyetimizin musikileri oldu¤u için her<br />
ikisi de bize yabanc› <strong>de¤il</strong>dir. O halde milli musikimiz,<br />
memleketimizdeki Halk musikisiyle Bat› musikisinin<br />
kaynaflmas›ndan do¤acakt›r. Halk musikimiz<br />
bize birçok melodiler vermifltir. Bunlar› toplar<br />
ve bat› musikisine göre "armonize" edersek<br />
hem milli hem de Avrupal› bir musikiye malik oluruz…<br />
‹flte Türkçülü¤ün musiki sahas›ndaki program›<br />
esas itibariyle bundan ibaret olup, bundan<br />
29<br />
ötesi milli musikiflinaslar›m›za aittir. (Gökalp,<br />
146) Bu program Atatürk’ün de 1 Kas›m<br />
1934’te Meclisin IV. dönem aç›l›fl konuflmas›nda<br />
neredeyse harfi harfine aç›klanm›flt›r; "Arkadafllar…<br />
Bir ulusun yeni de¤iflikli¤inde ölçü, musikide<br />
de¤iflikli¤i alabilmesi kavrayabilmesidir. Bugün<br />
acuna (dünyaya) dinletmeye yeltenilen musiki bizim<br />
<strong>de¤il</strong>dir. Onun için o, yüz a¤artacak de¤erde<br />
olmaktan çok uzakt›r. Bunu aç›kça bilmeliyiz. Ulusal,<br />
ince duygular›, düflünceleri anlatan yüksek<br />
deyiflleri, söyleyiflleri toplamak, onlar› bir gün önce,<br />
genel son musiki kurallar›na göre ifllemek gerektir.<br />
Ancak bu güzeyde (sayede) Türk ulusal<br />
musikisi yükselebilir. Evrensel musikide yerini alabilir.<br />
Kültür iflleri bakanl›¤›n›n buna de¤erince<br />
önem vermesini, kamunun da, bunda ona yard›mc›<br />
olmas›n› dilerim." (Oransay, s. 26)<br />
‹flte bu konuflmadan sonraki süreç emir olarak<br />
telakki edilen dileklerin uygulamalar›yla geçmifltir.<br />
Konuflman›n hemen ertesinde radyolardan geleneksel<br />
sanat müzi¤i yay›nlar› kald›r›lm›fl<br />
1925’lerde bafllayan derleme seferlerine h›z verilmifl,<br />
Türklü¤ün kökeni olarak belirlenen köylerden<br />
derlenen "saf" ve " yozlaflmam›fl" halk müzikleri<br />
TRT’de seslendirilmifl ve dönemin Avrupa’da<br />
e¤itime gönderilen bestecilerine bu halk müzi¤i<br />
ezgilerini bat› tekni¤iyle polifonik hale getirmeleri<br />
için siparifller verilmifl, derlemelerde karfl›lafl›lan<br />
Türkçe olmayan pek çok türküye Türkçe sözler<br />
uydurularak millilefltirilmifl. Aradan geçen bunca<br />
y›l ve harcanan bu kadar paraya ra¤men ulus<br />
devlet projesinin klasik bat› müzi¤i cephesinde<br />
elinde olanlar parmakla say›labilecek kadar azd›r.<br />
“‘Bat›l›laflarak’ ça¤dafllaflma ve var olan› ‘Türklefltirerek’<br />
uluslaflma stratejisi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda,<br />
bütün ›srar ve ‘kararl›’ tutumlara ra¤men bu<br />
politika baflar›ya ulaflamad›; çünkü Türkiye topraklar›nda<br />
yüzy›llard›r birçok farkl› kültürel, dini ve<br />
etnik kimli¤in yaflam›fl/yafl›yor olmas› maddi olarak<br />
buna engeldir ve tekçi anlay›flla bir çeliflki<br />
oluflturmaktad›r." (Hasgül, s. 48)<br />
KAYNAKÇA<br />
Anderson, Benedict. (1995) Hayali Cemaatler Milliyetçili¤in<br />
Kökenleri ve Yay›lmas› (çev: ‹skender Savafl›r),<br />
‹stanbul, Metis Yay›nlar›.<br />
Ayd›n, Suavi (1999), Kimlik Sorunu, Ulusall›k ve "Türk<br />
Kimli¤i", Ankara: Öteki Yay›nevi.<br />
Erol, Ayhan (1998), "Siyasal Bir Eylem Olarak Osmanl›<br />
Devleti’nde Bat› Müzi¤i", Tarih ve Toplum, Say›<br />
178 (Ekim)<br />
Gökalp, Ziya (1970), Türkçülü¤ün Esaslar›, ‹stanbul,<br />
Devlet Kitaplar›, Milli E¤itim Bas›mevi.<br />
Hasgül, Necdet (1996), "Cumhuriyet Dönemi Müzik<br />
Politikalar›", Dans Müzik Kültür Folklora Do¤ru Çeviri<br />
Araflt›rma Dergisi, ‹stanbul, Say› 62 Bo¤aziçi Üniversitesi<br />
Folklor Kulübü.<br />
Oransay, Gültekin (1985), Atatürk ‹le Kü¤ Belgeler ve<br />
Veriler, ‹zmir, Kü¤ Yay›nlar›.<br />
Saygun, A. Adnan (1987), Atatürk ve Mus›ki O’nunla<br />
Birlikte O’ndan Sonra, Ankara, Sevda-Cenap And<br />
Müzik Vakf› Yay›nlar›<br />
Wallerstain, Immanuel (1993), "Halkl›¤›n ‹nflas›: Irkç›l›k,<br />
Milliyetçilik ve Etniklik", Irk Ulus S›n›f Belirsiz Kimlikler<br />
(çev: Nazl› Ökten), ‹stanbul, Metis Yay›nlar›.
30.qxd 14/1/04 19:42 Page 30<br />
yalan›n›z› sevsinler<br />
Nükleer santraller zararlar›<br />
görmezden gelindi¤i takdirde bile<br />
gereksizdir çünkü elektrik enerjisinin<br />
daha do¤ru kullan›m›, rüzgar, dalga,<br />
günefl, biyokütle enerjisi, jeotermal<br />
enerji gibi yenilenebilir enerji<br />
kaynaklar›n›n kullan›m› da enerji<br />
anlam›nda önemli katk›lar<br />
sa¤layacakt›r. Fakat bunlar daha çok<br />
kamusal yat›r›mlar olaca¤› için<br />
flirketler ve hükümetlerin bu alandaki<br />
kârlar› da çok az olacakt›r.<br />
Son 5 y›ld›r memlekette yapboz tahtas›ndan<br />
bile daha fazla oynanan ve kapt›kaçt›ya getirilmeye<br />
çal›fl›lan fakat her zaman karfl›s›nda<br />
toplumun büyük bir kesiminin karfl›tl›¤›n›<br />
bulunduran nükleer santral kurma projesinin<br />
pusulas› bugün tekrar Akkuyu’yu göstermektedir.<br />
Türkiye’nin 1970’li y›llar›n bafl›nda bafllayan<br />
nükleer maceras› hala bitmifl <strong>de¤il</strong> ve k›sa<br />
vadede bitece¤e de benzememekte.<br />
Peki küresel ›s›nma bahane edilerek, karbon<br />
üreten enerji kaynaklar›na alternatif fleklinde ve<br />
bu ba¤lamda do¤a ile bar›fl›k enerji üretimi olarak<br />
literatüre geçirilmeye çal›fl›lan, yayd›¤› radyasyonun<br />
ise zarars›z oldu¤u propagandas› yap›lan<br />
nükleer enerji gerçekten yararl› m›d›r? Hay›r.<br />
Bir enerji üretimi gerçeklefltirmesine ra¤men tamamen<br />
zararl›d›r çünkü nükleer santraller radyasyon<br />
yayar ve radyasyon vitamin <strong>de¤il</strong>dir. Yay›lan<br />
bu radyasyon ise do¤al döngüler sonucunda<br />
tüm canl›lar› etkileyecek bir hal al›r ve ekolojik<br />
dengeyi de altüst eder. Bu durum ise kapitalistler<br />
için önemli <strong>de¤il</strong>dir çünkü onlar do¤adan çok<br />
bugün elde edecekleri kâr› önemsemektedirler.<br />
Nükleer santral yanl›lar› ve TAEK (Türkiye<br />
Atom Enerjisi Kurumu) radyasyonun canl›l›¤›n ortaya<br />
ç›k›fl›ndan itibaren oldu¤unu, insano¤lunun<br />
yüzy›llard›r radyasyonla içiçe girmifl bir hayat›n›n<br />
oldu¤unu, bundan dolay› da nükleer santrallerin<br />
geliflen son teknoloji ile birlikte daha güvenli oldu¤unu<br />
anlatmaktalar fakat gerçek hiç de böyle<br />
<strong>de¤il</strong>. Nükleer santral tepkimeleri sonucunda etrafa<br />
iyonize radyasyon yay›l›r. Bunlar alfa, beta,<br />
gama ve x ›fl›nlar›d›r. Bu ›fl›nlar dalgaboylar›n›n<br />
k›sa olmas› sonucu olarak dokular›n derinliklerine<br />
inebilecek kadar kuvvetlidir. Yay›l›mlar› sonu-<br />
( ÇEVRE )<br />
nükleersiz de mümkün dünya<br />
AL‹ OSMAN ADIGÜZEL<br />
cunda çarpm›fl olduklar›<br />
tüm atomlardan elektron<br />
kopar›rlar ve moleküller karars›z<br />
hale gelir. Karars›z<br />
hale gelen moleküller de<br />
kural gere¤i çeflitli bileflikler<br />
yaparak mutajenik etki<br />
olufltururlar bu da hücre<br />
döngüsünü olumsuz yönde<br />
etkiler ve tümör, kanser gibi<br />
etkilere yol açabilir. Radyasyon<br />
sonucu canl› DNAs›nda<br />
oluflan bozukluklar<br />
sonucu <strong>ölüm</strong>ler, ya da gelecek<br />
nesillere aktar›lacak<br />
genetik hastal›klar görülebilir. Yani nükleer<br />
santraller sonucu Hollywood filmlerindeki canavarlar<br />
gibi olmamam›z için hiçbir sebep yoktur.<br />
Nükleer santraller zararlar› görmezden gelindi-<br />
¤i takdirde bile gereksizdir çünkü elektrik enerjisinin<br />
daha do¤ru kullan›m›, rüzgar, dalga, günefl,<br />
biyokütle enerjisi, jeotermal enerji gibi yenilenebilir<br />
enerji kaynaklar›n›n kullan›m› da enerji<br />
anlam›nda önemli katk›lar sa¤layacakt›r. Fakat<br />
bunlar daha çok kamusal yat›r›mlar olaca¤› için<br />
flirketler ve hükümetlerin bu alandaki kârlar› da<br />
çok az olacakt›r. Bu yüzdendir ki nükleer enerji<br />
projelerinde bu kadar ›srarc› olmaktad›rlar.<br />
Nükleer santral söylendi¤i gibi yap›lmas› ve iflletilmesi<br />
ucuz olan yap›lar <strong>de¤il</strong>dir. Hammadde<br />
olarak kullan›lan uranyum rezervleriyse 50 y›l yetecek<br />
derece azd›r. D›fla ba¤›ml›l›k yaratan bir<br />
enerji kayna¤›d›r ki en önemlisi etraf›nda yaflayan<br />
canl›lar› yok etmeye birebirdir. Olas› bir kazada<br />
ise felaketten geri dönüfl imkans›zd›r. Dünyada<br />
bunun örnekleri birçok defa görülmüfltür.<br />
Çernobil kazas›nda 6 bin kiflinin öldü¤ü ve ölü say›s›n›n<br />
40 bini bulaca¤› ve birçok insan›n da radyoaktiviteden<br />
kaynakl› kansere yakaland›¤› rapor<br />
edilmifltir. Japonya’da 1992 y›l›nda say›s› 15’in<br />
üzerinde reaktör kazas› gerçekleflmifltir. Ayn› y›l<br />
Rusya’da da 1 y›lda 205 kaza haber edilmifl,<br />
1999’da yine Japonya’da nükleer santralde<br />
meydana gelen kazada 49 iflçi yaflam›n› kaybetmifltir,<br />
Güney Kore’de ayn› günlerde meydana<br />
gelen kazada 22 kifli yüksek radyasyondan <strong>ölüm</strong>e<br />
mahkum olmufl ve bir çok çevre radyasyondan<br />
zarar görmüfltür. 2004’te gene Japonya’da<br />
olan kazada 4 kifli ölmüfltür. Verilen örneklerde<br />
30<br />
de görülmektedir ki nükleer santraller do¤aya<br />
uzun vadede zararlara yol açman›n yan›s›ra insana<br />
da k›sa vadede <strong>ölüm</strong>cül zararlar vermektedir.<br />
Yap›lacak olan nükleer santraller ayn› zamanda<br />
da d›fla ba¤›ml›l›¤› sa¤layacakt›r. Çünkü ülkede<br />
bulunan U-235 rezervi 100 tondur (nükleer<br />
reaktörlerde kullan›lan yak›t) geriye kalan uranyum<br />
rezervi ise 9.900 tondur. U-238 ise nükleer<br />
reaktörlerde yak›t olarak kesinlikle kullan›lamaz.<br />
Ayr›ca ülkede uranyumu zenginlefltirecek<br />
altyap› da bulunmamaktad›r. Do¤ald›r ki nükleer<br />
santral için d›fla ba¤›ml›l›k artacakt›r. Bu durum<br />
insana, acaba bu proje kendi egemenlerimizden<br />
öte dünya tekelleriyle mi ba¤lant›l› sorusunu sordurmaktad›r.<br />
Nükleer santrallerin bir di¤er özelli¤i de uranyumun<br />
çeflitli biçimlerde ifllenmesiyle nükleer silahlanmada<br />
kullan›lmas›. Bu durum ise egemenlerimizin<br />
Ortado¤uda ABD ile birlikte altemperyal<br />
bir süreç iflletilmesi hayaline kap›lmalar›na neden<br />
olmufl da olabilir. Çünkü dünyada ve bölgede<br />
güç olman›n yolu yani yeni pazarlara aç›lman›n<br />
yolu nükleer silahlanmadan geçmektedir.<br />
Son kertede ABD’nin Irak batakl›¤›na saplanmas›ndan<br />
sonra da a盤a ç›kan fley halklar›n direniflinin<br />
ancak böyle belalt› yollarla k›r›labilece¤idir.<br />
Sonuç yerine: Bugün dünyay› hakimiyeti alt›na<br />
alan egemen güçler demokrasi naralar›yla ezilen<br />
halklar›n tepesine bombalar ya¤d›rmakta. Bugün<br />
daha fazla kâr için daha fazla yoksul yaratmakta,<br />
iflçilerin elindeki 3 kurufla bile gözünü dikmekte.<br />
Bugün do¤ay› ve ekolojiyi hiçe sayarak, bilim ve<br />
teknolojiyi kendi egemenlikleri için kullanmakta,<br />
dünyay› bir kaosa sürüklemekte.
31.qxd 14/1/04 19:43 Page 31<br />
S›caklar bast›rd›kça, yerel seçimler yaklaflt›kça<br />
Adana’n›n gündemi de insanlar› terletmeye<br />
bafllad›. Yaklafl›k 12 y›ld›r inflaat›<br />
süren ve hala bitecekmifl gibi gözükmeyen<br />
hafif rayl› tafl›ma sistemi, trafik kargaflas›na son<br />
diyerek yap›lan ancak geçti¤imiz yaz y›k›lan ve y›k›nt›lar›n›n<br />
daha fazla kargaflaya yol açt›¤› Celal<br />
Bayar Köprülü kavfla¤›, Türkiye’nin en ucuz suyunu<br />
içece¤iz diye yap›lan ve sonunda Türkiye’nin<br />
3. pahal› suyunu içti¤imiz ve üstüne bir de hastaland›¤›m›z<br />
Çatalan içme suyu projesi… Son<br />
olarak 42 dönümlük çaml›k alan›n›n sat›fla ç›kart›lmas›.<br />
Çaml›k, Beyazevler Mahallesi yak›nlar›ndaki Çukurova<br />
Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu çevresindeki<br />
alan› kaplar. Adana halk›n›n büyük oranda<br />
hafta sonlar›n› geçirdi¤i, dinlenmek ve e¤lenmek<br />
için kullan›lan çaml›k ad›n› içinde bar›nd›rd›-<br />
¤› köklü çam a¤açlar›ndan al›r. Kamuya ait olan<br />
ve imar planlar›nda yeflil alan olarak görülen<br />
çaml›¤›n Büyükflehir Belediyesince befl y›ld›zl›<br />
otel, resturant ve çarfl› yap›lmas› için sat›lmas›<br />
planlan›yor.<br />
Asl›nda bizlere hiç garip gelmedi belediyenin<br />
bu mant›¤›. Çünkü daha önce de Seyhan Kültür<br />
Merkezini y›k›p yerine otopark yapm›fllard›. Garip<br />
karfl›lamamak laz›m. Sonuç olarak Adana’n›n kültür<br />
merkezinden çok para ak›tan otoparklara ihtiyac›<br />
var. Bu da farkl› bir fley <strong>de¤il</strong>. Adanal›ya gidip<br />
e¤lendi¤i yeflil alanlardan çok Büyükflehir Belediyesinin<br />
sonu gelmez hatal› projelerinden do-<br />
¤an borçlar› ödemek için para laz›m.<br />
Ayr›ca çaml›k arsalar›n› Büyükflehir Belediyesinin<br />
satabilmesi için 2 km mesafe içinde ayn› büyüklükte<br />
bir yeflil alan üretmesi gerekiyor. Büyükflehir<br />
Belediyesi de Mimar Sinan aç›k hava tiyatrosunu<br />
ve Galeria ifl merkezini bu ba¤lamda y›kmay›<br />
planl›yor. Ancak Mimar Sinan aç›k hava tiyatrosu<br />
zaten yeflil alan ve yeflil alan›n tekrar yeflil<br />
alan olmas› noktas›nda Büyükflehir Belediyesinin<br />
bir karar almas› mümkün <strong>de¤il</strong>. Galeria’n›n y›k›lmas›<br />
için de istimlak edilmesi gerekiyor. Yani<br />
para laz›m. Ne yani flimdi yeflil alan› para için sat<br />
sonra da yeflil alan oluflturmak için satt›¤›n paradan<br />
daha fazlas›n› ödeyerek yeflil alan olufltur.<br />
Var bu iflte bir gariplik diyoruz.<br />
Ama sadece biz demiyoruz.<br />
Adana Seyhan Belediyesi Ba¤›ms›z Meclis üye-<br />
( ÇEVRE )<br />
adana’n›n yerel gündemi<br />
çaml›k alan›n peflkefl çekilmesi<br />
YILMAZ GÜL<br />
si Kenan Sensal›ver de bu konuda<br />
bizlerle ayn› fikirde.<br />
Bu konuyla ilgili Kenan Sensal›ver’i<br />
ziyaret ettik.. Sensal›ver<br />
bu çal›flmayla Adanal›yla<br />
dalga geçildi¤ini, yap›lmas› düflünülen<br />
çal›flmalar›n kanunlara<br />
ayk›r›l›¤› nedeniyle gerçekleflmesinin<br />
mümkün olmad›¤›n›<br />
ifade ediyor. Yine bu çal›flmayla<br />
Adanal›n›n yeflil alan› elinden<br />
al›narak yerine beton y›¤›nlar› yap›lm›fl olacakt›r.<br />
Adana’n›n akci¤erleri yok edilmek istenmektedir.<br />
Hem de bütün bunlar daha fazla para için yap›lmak<br />
istenmektedir. Sensal›ver mecliste de yapt›¤›<br />
konuflmalarda bu noktalara dikkat çekerek<br />
›srarla bu projenin durdurulmas›n› istiyor.<br />
Di¤er yandan da TMMOB idare mahkemesine<br />
yürütmenin durdurulmas› için davas› açm›fl durumda.<br />
Adanal›lar olarak bu iflteki garipli¤i merak ediyoruz.<br />
Yoksa yine ç›kar sa¤lamak amac›yla, kamu<br />
mal›d›r ucuza kapat›l›r düflüncesinden hareketle<br />
birilerine peflkefl mi çekilmekte? Hani sonuç<br />
olarak hiç yabanc›s› olmad›¤›m›z geliflmeler.<br />
Ülke kaynaklar›n›n de¤erinin çok alt›nda birilerine<br />
31<br />
ç›kar sa¤lamak amac›yla nas›l peflkefl çekildi¤ini<br />
ve bunun ad›na da özellefltirme dendi¤ini iyi biliyoruz.<br />
Çaml›k da bir kamu mal›d›r. Ve yine de¤erinin<br />
çok alt›nda bir fiyata sat›larak bir yandan ç›kar<br />
sa¤lanmaya çal›fl›lmakta bir yandan da halk›n<br />
olan halktan al›nmaya çal›fl›lmaktad›r. Çaml›k<br />
alanlar de¤eri karfl›l›¤›ndaki bir paraya bile sat›lamaz.<br />
Çünkü a¤açl›k alanlar insanlar›n yaflam<br />
kayna¤›d›r.<br />
Bizler bu duruma karfl› sessiz kalmayaca¤›z.<br />
Sonuna kadar yeflil alan›m›z›n yok edilmesini engellemek<br />
için çal›flaca¤›z. Adana’daki bütün yerel<br />
yöneticiler bilsinler ki sesimiz art›k daha gür ve<br />
daha güçlü.<br />
Çaml›¤›m›za dokundurtmayaca¤›z..<br />
hepimizin bafl› sa¤olsun!<br />
Kadir'i 1978 y›l›nda Eskiflehir'de tan›d›m. Birçok yoldafl gibi o da E¤itim<br />
Enstitüsü'nde ö¤renciydi. Mu¤la'n›n Milas ilçesinden gelmiflti. Milas'ta onun<br />
ve di¤er Kurtuluflçular›n örgütlü mücadelesiyle MHP ve yan kurulufllar›<br />
kepenklerini kapatm›flt›. 1980 yaz›nda k›sa süreli kaçakl›¤›mda Milas'ta<br />
oldu¤um günlerde Milas sokaklar›nda birlikte yürürken defalarca tan›k<br />
oldum; o Milas'›n efesiydi. Babam›z yafl›nda insanlar ona Kadir Efe derdi.<br />
Oturduklar› yerden kalkar sayg›yla selamlard›lar Kadir'i. O bütün alçakgönüllülü¤ü<br />
ile ellerini öper, hal hat›r sorard›. Tüm analar onun anas›yd›.<br />
Kurtulufl saflar›nda terimiz birbirine kar›flt›. Korkut Ak›n'›n dedi¤i gibi<br />
yaflad›¤›m›z flehirde inanc›m›z bafll› bafl›na bir güçtü. Sayg› görürdük.<br />
Düflmanlar korkard› bizden. Bu prestijin önemli bir parças› ve öznesiydi Kadir de. 12 Eylül<br />
geldi¤inde Ege S›k›yönetim Komutanl›¤›n›n arad›¤› isimlerden biriydi Kadir. Ben sak›ncal›,<br />
yurtd›fl› yasakl›; o aranan tehlikeli biri. Özel mekanlar›m›zda birlikte tehlikelerden uzak olduk bir<br />
zaman. Mersin'den K›br›s Rum kesimine geçecektik ama o yakaland›. Plan›m›z bozuldu. Hapislik<br />
günleri oldu bir zaman. Onu en kötü zamanlarda bile sisteme duydu¤u öfke ayakta tuttu. Ancak<br />
kanser illeti teslim ald› onu. Ac›m›z büyük. Seni Unutmayaca¤›z.<br />
–NURETT‹N ALDEM‹R
32.qxd 14/1/04 19:48 Page 32<br />
proleterin proleteri<br />
Hayat›n bunca yükü omuzlar›na<br />
yüklenen iflçi kad›n›n<br />
mücadele içinde varolmas› da<br />
yine ayr› bir<br />
mücadele gerektiriyor.<br />
24 saati elinden al›nan bir kad›n›n,<br />
sendikal harekette, siyasal yaflamda<br />
kendini var edebilmesi,<br />
ayr›ca erkek egemenli¤i<br />
engeline de tak›l›yor.<br />
Çünkü Flora’n›n da söyledi¤i gibi<br />
erkeklerin en ezilmifli bile<br />
bir kad›n› eziyor.<br />
EK‹N BODUR<br />
27 Nisan 2008 Pazar günü, SDP’li kad›nlar<br />
77 Kanl› 1 May›s’›nda yaflamlar›n› yitiren<br />
kad›nlar için bir anma eylemi yapt›.<br />
2008 1 May›s’› öncesinde, erkekler taraf›ndan<br />
yaz›lan tarihe, cinsiyetçili¤e, darbelere,<br />
çetelere, savafla karfl›, Rosa Luxemburg’un ilk<br />
kez dile getirmifl oldu¤u gibi "vard›k, var›z, varolaca¤›z"<br />
diyerek mücadele içindeki kad›nlar›n tarihini<br />
gönürür k›lman›n çok özel bir anlam› vard›.<br />
Hacer ‹pek Salman, Hatice Altun, Hülya Emecan,<br />
Jale Yeflilnil, Kadriye Duman, Leyla Alt›parmak,<br />
Meral Cebren Özkol, Nazan Ünald›, Dilan<br />
Nergis, Sibel Aç›kal›n... 1 May›s 1977’de<br />
Taksim Meydan›’nda 10 kad›n öldürüldü. Kimi<br />
panzerler alt›nda kald›, kimi vuruldu. SDP’li kad›nlar›n<br />
eylemine destek amac›yla kat›lan ve 77<br />
1 May›s’›ndaki tan›kl›klar›n› anlatan kad›n tan›klar,<br />
pekala kendilerinin de bu 10 kad›ndan biri<br />
olabilece¤ini söylüyordu. Di¤er yandan, ölen kad›nlar›n<br />
isimlerine bile ulaflmak büyük bir çaba<br />
gerektiriyordu. Yaln›zca birkaç›n›n fotograf› vard›.<br />
Mücadele içinde yaflam›n› yitiren kad›nlar›n<br />
birço¤u bir fotograf karesi kadar bile görünür<br />
olamam›flt›.<br />
Kad›nlar mücadele içinde hep varolmufl, fakat<br />
yaz›l› tarihlerde yok say›lm›flt›. Yukar›da bir sözünü<br />
al›nt›lad›¤›m›z, hayat›n› sosyalizm mücadelesine<br />
adam›fl, kitaplar, broflürler yazm›fl, aç›ktan<br />
devrim savunusu yaparak iflçi kitlelerini harekete<br />
geçirmifl Flora Tristan’›n ad› ancak 100<br />
y›l sonra yine kad›nlar taraf›ndan tarihin tozlu<br />
raflar›ndan ç›kar›l›p hat›rland›. Oysa Flora, kad›n›n<br />
"proleterin proleteri" olabildi¤ini söylerken,<br />
bir kad›n olarak mücadele içinde varolman›n<br />
zorlu¤unu çok iyi biliyordu.<br />
Kad›nlar›n eme¤ini görünür k›lmak zor bir mücadele.<br />
Her fleyden önce erkek egemenli¤inin<br />
bir sonucu olan cinsiyetçi ifl b<strong>ölüm</strong>ü kad›nlar›<br />
toplumda ikincillefltiriyor. Kad›nlar piyasa içinde<br />
ucuz ifl gücü olarak sömürülüyor, erkeklerle<br />
eflit ücret alam›yor. Ve kad›n eme¤i, yine hemflirelik,<br />
ö¤retmenlik gibi "kad›n ifli" olarak ilan<br />
edilen alanlara s›k›flt›r›l›yor; kad›na biçilen toplumsal<br />
role "uygun" görülen alanlara hapsediliyor.<br />
Yönetici kademelere kad›nlar ulaflam›yor;<br />
yaln›zca vitrin konumunda göstermelik birkaç<br />
kad›na izin veriliyor. Tüm bunlar›n üstüne bir de<br />
en görünmeyen emek, ev içinde karfl›l›¤› ödenmeyen,<br />
karfl›l›ks›z olmas› do¤alm›fl gibi gösterilen<br />
kad›n eme¤i geliyor. Bir kad›n iflçinin mesaisi<br />
hiç sona ermiyor, 24 saat boyunca devam<br />
ediyor. Bu da yetmiyor, Sosyal Güvenlik ve Genel<br />
Sa¤l›k Sigortas› gibi yeni yasalarla kad›nlar›n<br />
kazan›lm›fl haklar› da gasp ediliyor. Kad›nlar›n<br />
y›pranma pay›n› yok sayan bu yasayla, mezarda<br />
emeklilik dayat›l›yor, emzirme izinleri düflürülüyor.<br />
Ayn› zihniyetle ç›kacak olan yeni istihdam<br />
yasas›n›n da kad›nlar›n haklar›n› geriye götürece¤i<br />
öngörülüyor. Yani, bir yanda bir bütün olarak<br />
eme¤in haklar› gasp edilirken, kad›nlar›n<br />
ödeyece¤i bedel bir kat daha art›yor.<br />
Hayat›n bunca yükü omuzlar›na yüklenen iflçi<br />
kad›n›n mücadele içinde varolmas› da yine ayr›<br />
bir mücadele gerektiriyor. 24 saati elinden al›nan<br />
bir kad›n›n, sendikal harekette, siyasal yaflamda<br />
kendini var edebilmesi, ayr›ca erkek<br />
egemenli¤i engeline de tak›l›yor. Gerek siyasi<br />
partilerde, gerekse sendikalarda kad›n kotas›<br />
bir zorunluluk, ancak yeterli <strong>de¤il</strong>. Kad›nlar›n<br />
yüzlerine kapanan tüm kap›lar› açmak için örgütlü<br />
bir mücadele vermesi de gerekiyor. Çün-<br />
"Erkeklerin en ezilmifli bile bir baflkas›n› ezebilir.<br />
Bu kifli ise kar›s›, yani proleterin proleteridir"<br />
Flora Tristan (1803-1844)<br />
kü Flora’n›n da söyledi¤i gibi erkeklerin en ezilmifli<br />
bile bir kad›n› eziyor.<br />
Bu mücadele içinde mücadele, yani görünürlük<br />
ve varolma mücadelesi içinde, bu 1 May›s’ta<br />
kad›nlar, 77’de yitirilen kad›n yoldafllar›n›<br />
mücadele içinde yaflatacaklar›n› ilan ettiler.<br />
Çünkü mücadele etmeden hayat› de¤ifltirmek<br />
mümkün <strong>de¤il</strong>. 77’nin hesab› hala verilmedi,<br />
hala "fail-i malumlar" cezas›z, hala bir dönemin<br />
hesab› kapanmad›. Ve katilleri bugün yine ifl bafl›nda.<br />
Her tafl›n alt›ndan "çeteler", Ergenekonlar<br />
ç›kmaya devam ediyor; yine yeni darbeler<br />
gündeme geliyor. Militarist, milliyetçi politikalarla,<br />
askeri vesayetle, operasyonlarla savafl ortam›<br />
yükseltiliyor. Her gün yeni yasalarla, yasaklarla<br />
emekçilerin, kad›nlar›n insanca yaflam<br />
haklar› çal›n›yor. Emekçiye bütçe yok diyenler,<br />
milyon dolarlar› silahlanmaya ay›r›rken, Taksim<br />
meydan›nda yaln›zca emekçilere barikatlar kuruluyor.<br />
Y›lbafl› kutlamalar›na, maç sonras› etkinliklere,<br />
resmi kutlamalara, pols günlerine, lale<br />
flenliklerine aç›k olan Taksim meydan›, iflçilere<br />
yasaklan›yor. Devlet aç›kça emekçilere karfl›<br />
fliddet kullanaca¤›n› ilan ediyor.<br />
Kad›nlar› iki kat yoksullaflt›ran, savafllarda<br />
göçle, tecavüzle, fliddetle en çok ma¤dur eden,<br />
kad›na yönelik fliddeti körükleyen bu erkek egemen<br />
kapitalist sistem karfl›s›nda dün oldu¤u gibi<br />
bugün de kad›nlar mücadelede. 31 y›l önce<br />
10 kad›n›n düfltü¤ü yerde, "hepimiz Hatice, Hacer,<br />
Hülya, Jale, Kadriye, Leyla, Meral, Nazan,<br />
Dilan, Sibel’iz" diyen kad›nlar, kad›nlar› mücadele<br />
içinde yaflatmak için iflçi s›n›f›n›n birlik, mücadele<br />
ve dayan›flma gününde kendi emeklerine,<br />
bedenlerine, kimliklerine, tarihlerine sahip ç›kmak<br />
için sokaklar› talep ediyor.