kapadokya gezi programı 1.gün (28 nisan 2012)
kapadokya gezi programı 1.gün (28 nisan 2012)
kapadokya gezi programı 1.gün (28 nisan 2012)
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
1.GÜN (<strong>28</strong> NİSAN <strong>2012</strong>)<br />
KAPADOKYA GEZİ PROGRAMI<br />
08:00-12:00 KAPADOKYA ( NEVŞEHİR ) İNTİKAL<br />
12:00-12.30 JANDARMA SOSYAL TESİSLERİNE VARIŞ VE YERLEŞME<br />
12.30-13:00 ÖĞLE YEMEĞİ<br />
13:00-13:20 KAYMAKLI YER ALTI KENTİNE İNTİKAL<br />
13:20-14:00 YER ALTI KENTİNİN GEZİLMESİ<br />
14:00-14:20 UÇHİSAR BELDESİNE İNTİKAL<br />
14:20-14:30 UÇHİSAR GÜVERCİNLİK VADİSİ<br />
14:30-15:30 HANEM EL SANATLARI MERKEZİ ( UÇHİSAR )<br />
15:30-15:45 UÇHİSAR CEVİZLİ VADİNİN GEZİLMESİ<br />
15:45-16:00 GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİNE İNTİKAL<br />
16:00-17:00 GÖREME AÇIKHAVA MÜZESİNİN GEZİLMESİ<br />
17:00-17:15 TURSAN ŞARAP FABRİKASI ( ürgüp) İNTİKAL<br />
17:15-17:45 ŞARAP FABRİKASININ GEZİSİ-ŞARAP TADIMI<br />
17:45-18:15 SOSYAL TESİSLERE İNTİKAL<br />
18:15-19:00 SERBEST ZAMAN<br />
19:00-20:00 AKŞAM YEMEĞİ<br />
20:00-20:30 HARMANDALI RESTAURANTA İNTİKAL<br />
20:30-23:30 TÜRK GECESİ<br />
23:30-24:00 SOSYAL TESİSLERE İNTİKAL<br />
2.GÜN (29 NİSAN <strong>2012</strong>)<br />
08:00-09:00 KAHVALTI<br />
09:00-09:15 AVANOS GÜRAY ÇÖMLEKÇİLİĞE İNTİKAL<br />
09:15-10:15 GÜRAY ÇÖMLEKÇİLİĞİN GEZİLMESİ<br />
10:15-10:30 PAŞABAĞLARI ÖREN YERİNE İNTİKAL<br />
10:30-10:45 PAŞABAĞLARI ÖREN YERİNİN GEZİLMESİ<br />
10:45-11:00 ZELVE AÇIKHAVA MÜZESİNE İNTİKAL<br />
11:00-11:30 AÇIKHAVA MÜZESİNİN GEZİLMESİ<br />
11:30-11:45 DERVENT VADİSİNE İNTİKAL<br />
14:45-12:00 DERVENT VADİSİNİN GEZİLMESİ<br />
12:00-12:30 SOSYAL TESİSLERE İNTİKAL<br />
12:30-13:30 ÖĞLE YEMEĞİ<br />
13:30-14:30 HACIBEKTAŞ İLÇESİNE İNTİKAL<br />
14:30-15:00 HACIBEKTAŞI VELİ KÜLLİYESİ VE ÇİLEHANENİN GEZİLMESİ<br />
15:30 ANKARAYA İNTİKAL
KAYMAKLI YERALTI ŞEHRİ<br />
Kapadokya'nın yeraltı şehirleri ilginç olduğu kadar bölgedeki yaşam<br />
ile ilgili en önemli ipuçlarının bulunduğu yerlerdir. Kapadokya<br />
bölgesinde yüzlerce yeraltı şehri bulunsa da birbirlerine 10<br />
kilometre uzaklıkta bulunan Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri<br />
gerek Ihlara yolu üzerinde bulunmaları gerekse iyi korunmuş ve<br />
restore edilmiş olmaları nedeniyle ön plana çıkmaktadırlar. Yeraltı<br />
şehirlerinin yapılmasının temel amacı savunmadır. Yeraltı<br />
şehirlerinin yapımına milattan önce Hitit ve Frig uygarlığı<br />
döneminde başlandığı ve onuncu yüzyıla kadar kullanılmaya devam<br />
ettiği düşünülürse 1500 yıldan fazla süre boyunca yeraltı şehirleri<br />
çeşitli amaçlarla kullanılmış ve kazılarak genişletilmiştir. Özellikle<br />
Bizans imparatorluğu döneminde Müslüman Arap devletlerinin<br />
sınırlarını Hıristiyanlığın önemli bir merkezi olan Kapadokya<br />
bölgesine kadar genişletmesi bölgeye yapılan saldırıların<br />
yoğunlaşmasına neden olmuştur. Yeraltı şehirleri bölgede yaşayan<br />
halkı geçici olarak bu saldırılardan korumak için kullanılmıştır.<br />
Örneğin yapılan çalışmalar neticesinde Derinkuyu yeraltı şehrinin<br />
2.5 kilometrekare alana sahip, 18-20 katlı ve 100 metreden fazla<br />
derinlikte, 52 havalandırma bacası olan, tünellerle bağlı<br />
yüzlerce odası bulunan ve 20.000 kişinin yaşayabileceği<br />
devasa bir mega yeraltı şehri olduğu tespit edilmiştir.<br />
Günümüzde bu şehrin sadece %10'luk kısmı temizlenerek <strong>gezi</strong>ye<br />
açılmıştır. Kaymaklı Yeraltı Şehri Nevşehir'e 20 kilometre<br />
uzaklıktadır. Ihlara yolu üzerindedir. Normalde 8 katlı ve 5000<br />
kişinin yaşayabileceği büyüklükte olan Kaymaklı Yeraltı<br />
Şehri'nin 4 katı <strong>gezi</strong>ye açıktır. Geziye açık en derin noktası yerin<br />
20 metre altındadır. Yeraltı şehrine doğru giden yolun etrafına<br />
hediyelik eşyalar satan yerler yapılmıştır. Kapıdaki görevliye Müze<br />
Kart'ımızı göstererek bu kapıdan yeraltı şehrine inilir. Yeraltı<br />
şehirlerinde ziyaretçilerin yollarını kaybetmemesi için <strong>gezi</strong><br />
yolları oklarla işaretlenmiş. İnişte kırmızı okları, çıkışta ise mavi<br />
okları takip etmemiz gerekiyor. Bu işaretleme sistemi kalabalık<br />
grupların rahatça gezebilmesi açısından da önemlidir. Geçiş için<br />
kullanılan tüneller dardır ve bir kişinin hafif eğilerek geçebileceği<br />
yüksekliktedir. Yanlışlıkla gelişte kullanılan bir tünele girerseniz<br />
tünelin ortasında başka kişilerle karşılaşıp zor durumda<br />
kalabilirsiniz. Kaymaklı yeraltı şehri bir ana havalandırma bacasının<br />
etrafında kurulmuştur. Hayvanları alt katlara indirmek zor olduğu<br />
için yeraltı şehirlerinin ilk katları genellikle hayvan barınağı olarak<br />
kullanılır. Kaymaklı Yeraltı Şehri 1960'lı yıllarda temizlenip <strong>gezi</strong>ye<br />
açılana kadar çevredeki evler bu birinci kata tüneller açarak kiler<br />
olarak kullanılmışlar
Bu Havalandırma sistemi o kadar başarılıdır ki dördüncü katta bile<br />
hava ile ilgili hiç bir problem hissetmezsiniz. Buranın ilk katı<br />
hayvan barınağı olarak kullanılmış. Hayvanların uzun barınma<br />
dönemlerinde taze gıda temin edebilme açısından önemi büyüktür.<br />
Bu nedenle çevrede ev sayısı fazladır. Yeraltı şehirlerini gezmek<br />
gerçek anlamda bir keşiftir ve bölümlerinin ne amaçla kullanıldığı<br />
hakkında fikirler yürüterek neyin ne olarak kullanıldığının tahmin<br />
edilmeye çalışılması büyük zevktir. Gezerken ortamı daha iyi<br />
canlandırabilmeniz için bazı bölümlerin girişlerinde tabelalarla ne<br />
için kullanıldığı açıklanmıştır. İkinci kata geçiş yapılan bu bölümde<br />
yine farklı amaçlar için kullanılan odalar bulunmaktadır. İkinci katta<br />
iki apsisli tek göbekli ve yanlarında oturma bölümleri olan bir kilise<br />
bulunur. Apsislerin önlerine vaftiz taşları yapılmış. Kilisenin hemen<br />
yanında ise önemli kişiler için kullanılan bir mezarlık vardır. Ayrıca<br />
bu katta geçişleri kapatmak için kullanılan bir sürgü taşına da<br />
rastlıyoruz. Fotoğraftan da görülebildiği gibi sürgü taşları yuvarlak<br />
ve ortasında delik olan 200-500 kilo arasında değişen büyük<br />
taşlardır. Tünel ağızlarında bulunan özel yapılmış bölümler içinde<br />
dik pozisyonda yuvarlanarak geçişleri kapatır. Ortasındaki deliğe<br />
takılan bir tahta parçası ile sürülmesi sağlanır. Bu deliğin ayrıca<br />
geleni görmek veya gelen davetsiz misafir ise mızrak uzatarak<br />
yaklaşmasını engellemek gibi faydaları da vardır<br />
Binlerce kişinin saklandığı bu şehirlerin askerler tarafından sıkça<br />
ziyaret edildiği bir gerçek. Şehrin çeşitli yerlerinde labirentler, çıkışı<br />
olmayan tüneller veya tuzak olarak kullanılan bölümler vardır. Eğer<br />
bunların hiçbiri fayda etmezse kaçış için kullanılan gizli geçitler de<br />
bulunuyor. Hatta burada Derinkuyu Yeraltı Şehrine bağlanan 10<br />
kilometre kadar uzunluğunda bir tünel olduğu da söylenir ki<br />
düşünüldüğünde bu önemli bir gereksinimdir. Savunma o kadar<br />
önemlidir ki o günün koşullarında zehirlenmelere karşı bile<br />
tedbirler alınmıştır. Üçüncü kat diğer katlara göre daha geniş ve<br />
ferah bir kattır. Bu kat genel olarak erzak deposu olarak kullanılır.<br />
Çevrede şarap, buğday ve un saklamak için birçok bölüm<br />
mevcuttur. Ayrıca bu katta şırahane adını verdiğimiz şarap yapım<br />
yerleri ve mutfak da vardır. Üçüncü katta bulunan ve farklı<br />
yapısıyla hemen göze çarpan bu andezit taş bakır cevherini<br />
parçalamak için kullanılmıştır. Andezit yine lav nedeniyle oluşmuş<br />
bir volkanik kayaç türüdür ama bölgenin yumuşak tüf yapısındaki<br />
kayaç yapısının aksine çok serttir ve derinlerden çıkar. Bu taşın<br />
üzerine 10'ar santim çapında birçok oyuk açılmış. Bakır cevheri bu<br />
oyukların içine konularak çekiçlenip ve işleniyormuş. Dördüncü<br />
kata geçiş için bu dar tünel kullanılıyor. Bu tünel ancak eğilerek<br />
geçilebilecek yükseklikte.
savunma amaçlı olarak geleni zayıflatmak için dar tasarlanmış. Hem<br />
kalabalık hem de saldıracak şekilde gelmek mümkün değil. Yine<br />
erzak deposu olarak kullanılan bu katta genel kullanıma sahip bir<br />
mutfak ve tandır olarak kullanılan yerler de bulunuyor. Burada erzak<br />
saklanan küpleri düzenli olarak koymak için tasarlanmış bir bölümü<br />
ve ortak kullanılan mutfakla bağlantısını vardır fotoğrafta sağ<br />
duvarda üçgen şekilde açılmış bir bezirlik görüyorsunuz. Bezirlikler<br />
içinde bezir yağı bulunan kandillerin konulması için duvarlara<br />
açılmış küçük oyuklardır. Yeraltı şehirleri bu şekilde aydınlatılır.<br />
Ayrıca bu bezir yağının üretildiği yerlere de Bezirhane adı verilir. Bu<br />
tünelden geri çıkarak bu gizemli yeraltı şehrinde yaptığımız <strong>gezi</strong>mizi<br />
tamamlıyoruz. Kaymaklı Yeraltı Şehri hem farklı yapısı hem de<br />
gezme kolaylığı açısından ilginç bir yeraltı şehridir. Her ne kadar<br />
havalandırması mükemmel olsa da insan yine de dışarı çıktığında<br />
tuhaf bir ferahlık ve mutluluk hisseder. Dışarı çıktığınızda çevrenize<br />
bir bakının. Çok doğal görünen bir bölgenin altında karınca<br />
kolonileri misali binlerce insanın yaşadığını düşünmek bile insanı<br />
hayretler içinde bırakıyor. Kapadokya gerçekten müthiş güzelliklere<br />
dolu bir yer.<br />
NOTLAR
ÜÇ HİSAR KALESİ<br />
Uçhisar Kalesi Kapadokya’nın zirve noktasıdır. Kapadokya’nın her<br />
yerinden görülen en büyük ve en güzel peri bacasıdır. Kalenin<br />
içerisindeki sığınaklara girmek biraz zor olacağından ve vakit<br />
alacağından en iyisi kalenin zirvesine çıkmaktır. Uçhisar’da tur<br />
otobüsünüzden Kaleye doğru yürürken Kaleyi, Şapkalı kaleyi,<br />
Cevizli peri bacalarını, eski Uçhisar evlerini ve seyrederek Kale<br />
girişine gelirsiniz. Biletinizi aldıktan sonra kaya oyma eski tandırevi,<br />
şirane, ahır gibi mekanlardan geçerek sizi kalenin zirvesine<br />
götürecek merdivenlere ulaşır, daha merdivenlerde manzaranın<br />
büyüsüne kapılırsınız.<br />
Kalenin zirvesi tüm Kapadokya’nın kuş bakışı görüleceği yerdir.<br />
Güvercinlik vadisinden Avanos’a doğru artarda tüm vadiler,<br />
Ortahisar Kalesi, Göreme Kasabası, Göreme Açık Hava müzesi,<br />
Kılıçlar Vadisi, Kızılçukur, Güllüdere, Çavuşin, Boztepe, Aktepe,<br />
Avanos yani tüm Kapadokya gözünüzün önünde elinizin altındadır.<br />
Kalenin zirvesinde çok sayıda oyma küp, oyma mezar, büyük<br />
sarnıcı görürüsünüz. Kaleden kuzeye aşağıya bakınca Cevizli<br />
Peribacalarını batıda Nevşehir’i ve Oylu Dağı'nı, Güneyde Gemil<br />
Dağı’nı, kalenin hemen önünde yeni Uçhisar’ı, güneybatı da<br />
uzaklardan Hasan Dağı zirvesini görebilirsiniz. Uçhisar Kalesi,<br />
Erciyes ve Hasan Dağları'nın birlikte görülebileceği tek yerdir. Ve<br />
Erciyes Dağı, tüm bölgenin yaratıcısının en iyi görüldüğü yer<br />
Uçhisar Kalesi’dir. Sanki Kapadokya’nın bu iki zirvesi karşılıklı<br />
birbirlerine jest yapıyor. Erciyes en güzel eseri, baş yapıtı Uçhisar<br />
Kalesiyle gurur duyuyor. Uçhisar Kalesi üzerindeki ziyaretçileri ile<br />
Erciyes’i selamlıyordur. Uçhisar Kalesi'nde akşam günbatımında<br />
Erciyes’in ve tüm vadilerin aldığı kızıllığı, renk değişimini ve<br />
büründüğü atmosferi; mehtapta ay doğarken oluşan mistik havayı<br />
anlatmak mümkün değildir. Tüm bunlar ancak Uçhisar Kalesinin<br />
zirvesinde yaşanabilir. İşte bu yüzden Uçhisar Kalesi’ne çıkmadan<br />
yapılan bir Kapadokya <strong>gezi</strong>si eksiktir; hatta Uçhisar Kalesi’ne<br />
çıkmadan yapılan bir <strong>gezi</strong> Kapadokya <strong>gezi</strong>si değildir!
GÜVERCİNLİK VADİSİ<br />
Güvercinlik Vadisi, Kapadokya’nın <strong>gezi</strong>lebilen en büyük ve en uzun<br />
vadisidir. Güneyden Kuzeye Göreme Kasabasına kadar devam<br />
eder. Vadinin bittiği yerden dereyatağı Avanos’a, Kızılırmak’a kadar<br />
devam eder. Güvercinlik Vadisinin batı yamacında kaya oyma Kaya<br />
Oteli, eski Uçhisar, butik otellere dönüştürülen eski Uçhisar evleri ve<br />
yamacın batı ucunda muhteşem Uçhisar Kalesi yeralır. Vadinin<br />
doğu yamacında ise vadiye adını veren “güvercinlikler” vardır.<br />
Geçmiş yüzyıllarda Uçhisarlılar kasabalarının karşısına, vadinin<br />
karşı yamacına güvercinlikler oymuşlardır. Uçhisarlılar yıllarca kış<br />
mevsiminde bu güvercinliklere yem atmışlar, güvercinleri<br />
beslemişler; karşılığında da bu güvercinliklerde biriken gübreleri<br />
bağlarında, bahçelerinde kullanmışlardır. Eskiler güvercin<br />
gübresiyle yetiştirilen<br />
CEVİZLİ<br />
sebzelerin,<br />
VADİSİ<br />
karpuz ve kavunların tadını<br />
anlatmakla bitiremezler. Vadi tabanında yapacağınız bir yürüyüşte<br />
şimdi terkedilmiş olan bu kat kat güvercinliklerin içine girebilir,<br />
içlerindeki kuluçka takalarını halk sanatı süslemeleri görebilirsiniz.<br />
Vadi tabanında Uçhisarlılar’a ait küçük küçük meyvelikler vardır.<br />
Şimdilerde çoğu bakımsız olan bu avuç içi kadar meyvelikleri sel<br />
sularına karşı korumak için eski insanlar vadi yamacının doğu<br />
tabanına savaklar oymuşlardır. Bu yürüyüşünüzde savak’ın ara<br />
verdiği, vadinin genişlediği bir yerde eskiden Uçhisarlı kadınların<br />
çamaşır yıkadığı “esvap pınarı” nın kaynaklarını görürsünüz. Burdan<br />
savakları takip ederseniz Göreme’ye kadar yürürsünüz. Sola yukarı<br />
yolu takip ederseniz Sarıuşak Peribacalarını ve Karakale’yi geçerek<br />
eski Uçhisar’ın ilk mahalle çeşmesi Aşağı Mahalle çeşmesine<br />
gelirsiniz. Yıllarca Uçhisar’lı kadınlar bu ve devamındaki üç mahalle<br />
çeşmesinden evlerine ağaç heybe ve testiyle su taşımışlardır. Bu<br />
çeşmelerin suyu güneydeki Gemil Dağından Güvercinlik<br />
Vadisi altında oyulan ve dışardan görülmeyen mahsenle gelir.<br />
Aşağı Mahalleden yürüyüşe devam edince Uçhisar’ın ikinci büyük<br />
kalesi Tığraz önümüze çıkar. Tığraz, Güvercinlik Vadisi tabanına<br />
kadar inen bir yamaç yerleşimi, önemli bir yer altı sığınağıdır.<br />
Tığraz, içindeki oda, depo, tünel, mahsenleriyle, zirveden vadiye<br />
kadar yedi kat yerleşimiyle ilginç bir yamaç-yer altı şehridir; ve<br />
ziyarete açılması için çeşitli düzenleme ve çalışmalara ihtiyaç vardır.<br />
Tığraz’dan devam eden bir yürüyüş ile Hanönü’nden geçerek eski<br />
Uçhisar’ın son çeşmesinin olduğu Tekelli Mahalleye varılır.<br />
Hanönü’nde, çöktüğü için içi molozla doldurulan kaya oyma bir<br />
kervansaray ve harap olmuş bir vaziyette “dink” denilen bulgur<br />
değirmeni vardır.
Eski Uçhisar’ın son çeşmesinin olduğu Tekelli Mahalle’den sonra<br />
Kapadokya’nın ilginç başka bir oluşumu Kırgıbayırı denilen yumuşak<br />
kıvrımlı yamaçları ile Karankemer Deresi başlar. Uçhisar Kalesi’nin<br />
kuzeyinde arka yüzünün önünde ise aralarında Şapkalı Kale ve<br />
Kekliğin Kalenin de olduğu peribacaları deresi Cevizli vardır. Buradaki<br />
peribacalarının her biri çok katlı apartman gibidir. Eski dönemlerde<br />
çoğu sığınak olan kaya oyma mekanlar son yüzyıllarda güvercinlik<br />
olarak kullanılmıştır. Şimdi bu peribacalarının bazıları pansiyon,<br />
kafeterya ve hediyelik eşya dükkanı olarak değerlendirilmektedir.<br />
Sayılan bu seyir ve <strong>gezi</strong> yerlerinde; Cevizli’de, Güvercinlik Vadisi’nin<br />
başlama noktasında ve Uçhisar Kalesi’nin çevresinde yöreye özgü<br />
hediyelikler bulabileceğiniz küçük dükkanlar, uygun fiyatları ile sizleri<br />
beklemektedir.<br />
NOTLAR
GÖREME AÇIKHAVA MÜZESİ<br />
Kapadokya'da Hıristiyanlık tarihine ışık tutan en önemli eserler,<br />
kayalara oyulmuş kiliselerdir. Bölgede iki yüz elliden fazla kilise<br />
bulunmakta, her vadide kilise ve manastırlara rastlanmaktadır.<br />
Bu kısımda Kapadokya kiliselerinin önemli sayılanları bazı<br />
özellikleriyle ele alınmalıdır.<br />
Kiliselerin en kalabalık olarak bulunduğu alan, III. ve XIII. yüzyıllar<br />
arasında manastır hayatının yoğun bir şekilde yaşandığı, dini<br />
merkez durumundaki Göreme'dir. Göreme Vadisi'nde en güzel<br />
örnekleri görülen kilise ve şapellerin mimarisinde ve<br />
dekorasyonunda Mezopotamya, Filistin, ilk Hıristiyanlık, Bizans ve<br />
Ermeni sanat üslubunun etkileri görülmektedir.<br />
Çarıklı Kilise<br />
İsa'nın göğe yükseliş sahnesinin altında bulunan çarık izine benzer<br />
bir ayak izinden dolayı kiliseye bu ad verilmiştir. XII. yüzyıl sonunda<br />
yapılmıştır. Çapraz tonozlu, üç apsisli, dört kubbelidir. Bazı sahneleri<br />
iyi muhafaza edilmiştir. Elmalı Kilise ve Karanlık Kilise'ye benzer<br />
ancak, figürler burada daha büyük ve uzundur. Sadece naos kısmı<br />
dekorasyonlar içermektedir.<br />
Kilisede, ana kubbenin ortasında İsa ve madalyonlarda melek<br />
büstleri yer almaktadır. Ana apsiste Deesis, kuzey apsiste Meryem<br />
ve çocuk İsa, güney apsiste ise Melek Michael tasviri yer alır. Ayrıca,<br />
doğum, üç müneccimin tapınması, vaftiz, Lazarus'un dirilmesi,<br />
başkalaşım, Kudüs'e giriş, ihanet, kadınlar boş mezar başında,<br />
İsa'nın göğe yükselişi ve aziz tasvirleri de bulunmaktadır.<br />
Elmalı Kilise<br />
Adını çevresindeki elma bahçelerinden alan kilisenin fresklerinden<br />
XI. yüzyıla ait olduğu anlaşılmaktadır. Dokuz kubbeli, dört sütunlu,<br />
kapalı Yunan haçı planlı, üç apsislidir. Asıl girişi güney yönünden<br />
olan kiliseye kuzeyden açılan bir tünel vasıtasıyla girilebilmektedir.<br />
İlk süslemeleri Aziz Basil ve Azize Barbara kiliselerinde olduğu gibi<br />
doğrudan duvara kırmızı boya ile yapılan haç ve geometrik<br />
motiflerdir. Kilise hem ikonodul dönemde hem de bu dönem<br />
sonrasında kullanılmıştır. Kilisede, doğum, üç müneccimin<br />
tapınması, vaftiz, Lazarus'un dirilmesi, başkalaşım, Kudüs'e giriş,<br />
son akşam yemeği, ihanet, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta,<br />
İsa'nın gömülmesi, İsa'nın cehenneme inişi, kadınlar boş mezar<br />
başında, İsa'nın göğe çıkışı, aziz tasvirleri, İbrahim peygamberin<br />
misafirperverliği ve üç Yahudi gencin yakılması gibi sahneler<br />
resimlenmiştir
Karanlık Kilise<br />
Karanlık Kilise olarak adlandırılmasının nedeni, narteks kısmındaki<br />
küçük bir pencereden çok az ışık almasıdır. Bu nedenle<br />
fresklerindeki renkler oldukça canlıdır ve bölgenin freskleri en sağlam<br />
kalmış kilisesidir. XI. Yüzyıl sonunda yapılmıştır.<br />
Kuzeydeki kavisli bir merdivenden kilisenin dikdörtgen, beşik tonozlu<br />
narteksine çıkılır. Narteksin güneyinde bir mezar bulunmaktadır.<br />
Kilise, haç planlı, çapraz tonozlu, merkezi kubbeli, dört sütunlu, üç<br />
apsislidir.<br />
Kilisede, Müjde, Beytüllahim'e yolculuk, doğum, üç müneccimin<br />
tapınması, vaftiz, Lazarus'un dirilmesi, başkalaşım, Kudüs'e giriş,<br />
son akşam yemeği, ihanet, İsa çarmıhta, İsa'nın cehenneme inişi,<br />
kadınlar boş mezar başında, havarilerin takdisi ve görevlendirilmesi,<br />
İsa'nın göğe çıkışı gibi sahneler resimlenmiştir. Elmalı Kilise ve<br />
Çarıklı Kilise'de olduğu gibi Tevrat kaynaklı sahneler de yer<br />
almaktadır<br />
Tokalı Kilise<br />
Bölgenin en büyük kaya kilisesidir. Eski Kilise, Eski Kilise'nin<br />
altındaki Kilise, Yeni Kilise ve onun kuzeyindeki Yan Şapel olmak<br />
üzere dört mekandan oluşur. X. yüzyıl başına tarihlenen Eski Tokalı<br />
Kilise bugün Yeni Tokalı Kilise'nin giriş mekanı şeklindedir. Tek nefli<br />
ve beşik tonozludur.<br />
Aziz tasvirleri, müjde, ziyaret, bakireliğin ispatı, Beytüllahim'e<br />
yolculuk, doğum, üç müneccimin tapınması, masum çocukların<br />
katliamı, Mısır'a kaçış, İsa'nın mabede takdimi, Zekeriya'nın<br />
öldürülmesi, İsa'nın Vaftizci Yahya ile buluşması, Kana düğünü,<br />
şarap mucizesi, ekmek ve balıkların çoğalması, kör adamın<br />
iyileşmesi, Lazarus'un dirilmesi, son akşam yemeği, ihanet, İsa<br />
Platus önünde, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsa'nın çarmıhtan<br />
indirilmesi, İsa'nın gömülmesi, kadınlar boş mezar başında, İsa'nın<br />
cehenneme inişi ve İsa'nın göğe yükselişi gibi sahneler<br />
resimlenmiştir.<br />
Yeni Tokalı Kilise X. yüzyılın sonunda yapılmıştır. Enlemesine<br />
dikdörtgen planlı, beşik tonozludur. İsa'nın hayatı kronolojik sahneler<br />
halinde mavi ve kırmızı renklerle kilise duvarlarına fresklenmiştir.<br />
Sahnelerin zeminini oluşturan lapis mavisi, bu kiliseyi diğerlerinden<br />
ayıran en önemli özelliktir.<br />
Yeni Kilise'deki sahneler yine İsa siklusunu içermekle birlikte, Eski<br />
Kilise'den farklı tasvirleri şunlardır: Yusuf un rüyası, İsa'nın mabette<br />
bilginler tarafından denenmesi, Matta'nın görevlendirilmesi, Petrus-<br />
Andrea-Yakup ve Yahya'nın görevlendirilmesi, dul kadının bağışı,<br />
sakat elin iyileştirilmesi, Meryem'in ölümü. Ek Şapel ve Alt Kilise,<br />
Yeni Kilise'den daha sonraki dönemlere aittir
Yılanlı Kilise (Aziz Onup / Irius Kilisesi)<br />
Girişi kuzeydendir. Ana mekan enlemesine dikdörtgen planlı, beşik<br />
tonozlu, güneyde mezarların bulunduğu ek mekan ise düz tavanlıdır.<br />
Apsisi sol uzun duvara oyulmuştur. XI. yüzyılda yapılan kilise<br />
tamamlanmadan bırakılmıştır. Tonozunun her iki yanında<br />
Kapadokya'da yaşamış azizelerin tasvirleri yer almaktadır. Kiliseye<br />
adını vermiş olan Aziz Onuphrius'un hikayesi şöyledir: Hafifmeşrep<br />
bir kadın olan Onuphrius günün birinde tövbekar olur ve Tann'ya<br />
kendisini erkeklere karşı koruması için yalvarır. Tanrı onu sakal ve<br />
bıyıkla çirkinleştirerek Aziz mertebesine yükseltir.<br />
M.S. I. yüzyılda Mısır çöllerinde "hermit" adı verilen kendini dine<br />
adayıp inzivaya çekilmiş insanlar yaşamaktadır. Son hermit Aziz<br />
Paphnutius hermitlerin yaşam tarzlarını öğrenmek için IV. yüzyılda<br />
Mısır'a gider ve orada Onuphrius'la karşılaşır. Ölürken ona yardım<br />
eder. Çünkü Onuphrius, faziletin ve nefse hakimiyetin en iyi<br />
örneğidir. Kilise'de bulunan tasvirlerde Aziz Onuphrius, çıplak, uzun<br />
saçlı, iri göğüslü ve önünde palmiye ağaçları ile görülür.<br />
Sol elinde İncil tutan İsa ve yanında kilisenin Bani'si, Aziz Onesimus,<br />
ejderle savaşan George ve Theodore, haçı tutan Helena ve oğlu<br />
Konstantin, Aziz Onuphrius ve onun yanında takdis pozisyonunda<br />
Aziz Thomas ile Aziz Basil sahneleri kilisede resimlenmiştir<br />
Aziz Basil Şapeli<br />
Göreme Açık Hava Müzesi'nin girişindedir. Nef ve narteks arası 2<br />
arkadla birbirinden ayrılmıştır. Nartekste yer alan mezar nişi ve<br />
zemindeki mezarlar büyük bir ihtimalle kilisenin donörüne ve<br />
yakınlarına aittir.<br />
Nef enine beşik tonozlu, dikdörtgen planlı ve 3 apsislidir. Dikdörtgen<br />
nefin sol uzun yüzündeki apsislerden biri büyük, ikisi küçüktür.<br />
Nefteki mezar nişinin kime ait olduğu bilinmemektedir. Nişin<br />
tonozundaki 3 adet Malta Haç'ı Tanr'yı, oğlu İsa'yı ve Kutsal Ruh'u<br />
temsil etmektedir.<br />
Kilise, Rahibeler Manastırı'nda olduğu gibi 2 tür boyama tekniğine<br />
sahiptir. Kırmızı boya ile doğrudan ana kayaya uygulanan geometrik<br />
süslemelerin yanı sıra secco tekniği de uygulanmıştır. St. Basil<br />
Şapeli 11. yüzyıla tarihlenmektedir.<br />
Sahneleri: Ana apsiste İsa portresi, ön yüzünde Meryem ve çocuk<br />
İsa, kuzey duvarında at üzerinde Aziz Theodore, güney duvarında<br />
ise yine at üzerinde ejderle savaşan Aziz George tasviri, Aziz<br />
Demetrius ve 2 azize tasviri bulunmaktadır
Azize Barbara Şapeli<br />
İkonograflarından birinin adıyla anılan kilise VIII. yüzyılın ikinci<br />
yarısına tarihlendirilir. Kiler, mutfak ve yemekhanesi bugüne kadar<br />
kalabilmiştir İkonodul döneme ait kiliselerdendir. Zengin geometrik<br />
desenler ve mitolojik motifler kırmızı boya ile doğrudan kaya üzerine<br />
işlenmiş, XI. yüzyıldan sonra fresklenmiştir. Renklerin solukluğu,<br />
karakterlerin belirgin olmayışı fresklerin amatör bir çalışmanın ürünü<br />
olduğu izlenimi vermektedir<br />
Azize Catherine Şapeli<br />
Karanlık Kilise ile Çarıklı Kilise arasındadır. XI. yüzyıla<br />
tarihlenmektedir. Hem narteksi, hem de naosu serbest haç planlı,<br />
merkez kubbeli, beşik tonozludur. Apsisi templonludur. Narteks<br />
zemininde dokuz mezar, duvarlarında ise iki nişli mezar<br />
bulunmaktadır. Sadece naos kısmı dekorasyonlar içermektedir.<br />
Şapelde, Templonlu apsiste Deesis, altında madalyonlar içinde kilise<br />
babalan (Gregory, Basil, John Chrysostom), Aziz George, Aziz<br />
Theodore, Aziz Catherine ve diğer aziz tasvirleri vardır<br />
Rahibeler Manastırı ( Kızlar Manastırı )<br />
Açık Hava Müzesi'nin girişinin solunda yer alır. Yedi katlı bir kaya<br />
kütlesi olan kilisenin birinci katındaki yemekhanesi, mutfağı, birkaç<br />
odası ve ikinci katındaki yıkık şapeli <strong>gezi</strong>lebilir durumdadır. Üçüncü<br />
katta yer alan ve bir tünelle ulaşılan kilisesi çapraz kubbeli, dört<br />
sütunlu, üç apsislidir. Ana apsisteki templona Göreme'deki diğer<br />
kiliselerde pek rastlanmaz. Katlar arasındaki bağlantı tünellerle<br />
sağlanmıştır. Tehlike anında tünelleri kapatmak üzere yeraltı<br />
şehirlerinde olduğu gibi sürgü taşlan kullanılmıştır. Kilisede doğrudan<br />
kaya üzerine yapılan İsa resminin yanında kırmızı bezemeler görülür<br />
Yemekhane - Kiler – Mutfak<br />
Yılanlı Kilise ile Karanlık Kilise arasında yer alan üç yapı yan yana<br />
olup, birbirleriyle bağlantılıdır. Kiler olarak kullanılan ilk mekanda<br />
erzakları depolamak için oyuklar, mutfakta ise yöre köylerinde hala<br />
kullanılan topraktan yapılmış "Tandır" adı verilen ocak<br />
bulunmaktadır. En son bölümde ise yemekhane yer alır. Girişin sol<br />
tarafında ise tabanda üzüm ezmek için bir şırahane vardır
Turasan Şarap Fabrikası Mahzeni<br />
Şarap üretimi hakkında detaylı bilgi almak, Kapadokya bölgesi<br />
şaraplarından tatmak ve burada alışveriş yapmak isteyenler;<br />
Ürgüp’te bulunan Turasan Şarap Fabrikası Mahzeni’ne uğramalılar.<br />
Bir not: Kapadokya şaraplarının bölgedeki toprak yapısının tüflü ve<br />
killi olması nedeniyle bildiğimiz üzümlerden farklı, kısa boylu<br />
asmalardan yapıldığını ve şarapların size apayrı bir lezzet<br />
sunacağını hatırlatmak isteriz.<br />
Güray & Kaya Seramik Evi<br />
Güray & Kaya Seramik Evi, 1843 yılında günümüzde bu aile<br />
sanatını devam ettiren Mustafa Güray Tüysüz’ün dedesinin dedesi<br />
Halil Usta tarafından küçük bir atölye olarak Avanos’ta kuruldu. Halil<br />
Usta Hititlerden beri süregelen bu mesleği, oğlu aracılığı ile Mustafa<br />
Usta’ya öğretti. O’da oğlu Yusuf’a ve torunu Mustafa Güray<br />
Tüysüz’e miras bıraktı .Bu arada bu küçük atölye büyüyerek<br />
bugünkü halini aldı. O dönemlerde ayakla çevrilen geleneksel<br />
tezgahlarda yapılan çanak ve çömlekler günlük kullanım için<br />
üretiliyordu. Şarap içmek ve muhafaza etmek için testiler, yemek<br />
yapmak için güveçler, ve yemek tabakları gibi.1970’li yılların<br />
sonundan itibaren artan talebe karşılık verebilmek için geleneksel<br />
tezgah yerine elektrikli tezgah kullanılmaya başlandı. Mustafa Güray<br />
Tüysüz 1984 yılında atölyenin yönetim ve baş ustalığını devraldı.<br />
Atölye büyütüldü ve ürün kalite ve çeşitli müşteri ihtiyaçları ve<br />
önerileri dikkate alınarak geliştirildi. Bugün 3500 m2 kaya içine<br />
oyulmuş atölye ve geniş üretim kapasitesiyle dünyanın dört bir<br />
yanından gelen misafirlere atölye ve mağazasında ,gelemeyen<br />
sanatseverlere de internet sitesinde hizmet vermektedir.
Paşabağları ören<br />
Göreme-Avanos yolunun sağında, yoldan 1km. içeridedir. Eskiden<br />
'Rahipler Vadisi' bugün 'Paşabağı' olarak adlandırılan bu alan,<br />
kendine özgü peribacalarıyla doludur. Çok gövdeli ve çok başlı olan<br />
bazı peribacalarının içlerine şapel ve oturma mekanları oyulmuştur.<br />
Üç başlı peribacalarının birinde Aziz Simeon adına yapılmış bir<br />
şapel ve inziva hücresi bulunmaktadır. Dar bir baca vasıtasıyla<br />
ulaşılabilen hücrenin girişini antitetik haçlar süslemektedir. İçinde<br />
ocak, oturma ve yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan<br />
pencere aralıkları mevcuttur .<br />
5. yüzyılda Halep yakınlarında münzevi bir hayat sürdüren Aziz<br />
Simeon, mucizeler yarattığı söylentileri çıkınca, halkın aşırı<br />
ilgisinden kaçarak iki metre yüksekliğinde bir sütun üzerinde<br />
yaşamaya başlar. Daha sonra 15m. yüksekliğinde bir sütuna geçen<br />
Aziz Simeon, aşağıya sadece müritlerinin getirdiği az miktarda<br />
yiyecek ve içeceği almak için iner. Kapadokyalı münzeviler ise bir<br />
sütun yerine hazır buldukları peribacalarını oyarak dünyevi hayattan<br />
uzaklaşırlar. Peribacasını aşağıdan yukarı doğru oyarak 10-15m.<br />
yükseklikte kaya odalarda yaşar, kaya yataklarda yatarlar<br />
Nevşehir’in Avanos ilçesi Paşabağları ören yerinde bulunan fok<br />
balığını anımsatan peri bacası görenleri şaşırtıyor. Manastırlar,<br />
kiliseler, tünel, değirmen, cami ve yerleşim yerleriyle 1952 yılına<br />
kadar iskan edilmiş olan Paşabağları vadisinde yılların etkisiyle<br />
değişime uğrayarak fok balığı görünümü alan peri bacası yerli ve<br />
yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.<br />
Zelve<br />
Paşabağlarına 1km. uzaklıktaki Zelve, Aktepe'nin dik ve kuzey<br />
yamaçlarında kurulmuştur. Üç vadiden olaşan Zelve Ören Yeri,<br />
peribacalarının en yoğun olduğu yerdir. Vadideki peribacaları sivri<br />
uçlu ve geniş gövdelidir. Zelve 9. ve 13. yüzyılda Hıristiyanların<br />
önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olmuş; aynı zamanda<br />
rahiplere ilk dini seminerlerde bu yörede verilmiştir. Yamaçların<br />
dibinde yeralan 'Direkli Kilise' Zelve'deki manastır hayatının ilk<br />
yıllarına aittir. Kilise süslemelerinde tercih edilen kabartma haçlar<br />
daha çok ikonoklastik düşünce ile yakından ilgilidir. İkonoklastik<br />
Dönem öncesine tarihlenen Balıklı, Üzümlü ve Geyikli Kiliseler<br />
vadinin önemli kiliselerindendir.<br />
1952 yılına kadar iskan edilmiş vadide manastır ve kiliselerden<br />
başka yerleşim yerleri, iki vadiye açılan tünel, değirmen, cami ve<br />
güvercinlikler bulunmaktadır.
Devrent vadisi<br />
DEVRENT VADİSİ<br />
Bundan 50 milyon yıl kadar önce Kapadokya bölgesi bir iç<br />
denizmiş. Çevredeki yanardağların faaliyete geçmesiyle bölgedeki<br />
yüksek ısıdan bu deniz kurumuş. Yanardağlardan püsküren lavlar<br />
tıpkı kocaman bir kasenin içini doldurur gibi denizin yerini<br />
doldurmuş. Milyonlarca yıl boyunca akarsular lavların soğumasıyla<br />
oluşan yumuşak kayayı aşındırarak derin vadiler oluşturmuş. Esen<br />
kuvvetli rüzgarlar ise peribacalarına bugünkü şeklini vermiş.<br />
Bölgedeki her vadinin kayaç yapısı ve rüzgarı alış açısı birbirinden<br />
farklı. Bu nedenle vadilerdeki peribacası oluşumunda farklılıklar<br />
gösteriyor. Devrent Vadisi bu anlamda çok farklı peribacası<br />
oluşumlarının gözlenebildiği özel bir vadi. Hatta bu farklılık o kadar<br />
özel ki peribacalarının şekillerinin bazı canlılara benzetilmesi<br />
nedeniyle Hayal Vadisi (Imaginary Valley) olarak da bilinir. Kendi<br />
aracınızla da otobüsle de gelseniz tam vadinin karşısında bulunan<br />
bu açık alanda duraklıyorsunuz. Burası aslında park yeri olarak<br />
yapılmış ama Kapadokya bölgesine özgü çeşitli hediyelik eşyaların<br />
satıldığı yerler de var. Vadiye giriş veya park için herhangi bir ücret<br />
alınmıyor. Belki de ücretsiz olması nedeniyle yaz kış kalabalık olan<br />
bir yer. Bu bölge kocaman U şeklinde bir yapıya sahip. U harifinin<br />
bir tarafı Devrent, bir tarafı Kızılçukur. Ortada kalan bölüm ise Zelve<br />
ve Paşabağı. Hemen karşı tepenin ardındaki Zelve Vadisi'nin<br />
aksine Devrent bölgesine yerleşim yerleri kurulmamış. Yukarılara<br />
çıktıkça manzara daha da enteresan bir hal alıyor. Uzaklarda<br />
Avanos'u bile görebilmek mümkün. Hep söylüyorum her açıdan<br />
fotoğraflarını koysam bile bu doğal güzelliğin insanın içinde<br />
uyandırdığı hissi tarif edebilmem mümkün değil. Burayı göz<br />
açısından görmek lazım.
HACI BEKTAŞI VELİ KÜLLİYESİ<br />
HACI BEKTAŞI VELİ KÜLLİYESİ<br />
Büyük İslam filozoflarından biri olan Hacı Bektaşi Veli, İslam dininin yayılmasında büyük<br />
katkıları bulunmuş önemli bir kişidir. Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde bulunan türbesi<br />
hem Alevi hem Sünni müslümanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Burada Hacı Bektaşi<br />
Veli'nin ebedi istirahatgahı'nın yanında bir de müze bulunmaktadır. Her yıl Ağustos<br />
ayında düzenlenen Hacı Bektaşi Veli'yi anma festivaline binlerce kişi katılır ve anma<br />
törenlerinin yanı sıra birçok kültürel etkinlik de düzenlenir. Hacı Bektaşi Veli Türbesi<br />
haricinde Atatürk Evi ve Arkeoloji Müzesi de ilçenin ziyaret edebileceğiniz diğer yerleri.<br />
Çatal kapı<br />
1950'li yıllarda onarım görerek Kültür Bakanlığına bağlı müze olarak<br />
ziyarete açılan türbe üç bölümden oluşmaktadır. Bu ana kapıdan<br />
girilerek Nadar avlusu olarak bilinen bölüme geçilmektedir. Bu<br />
kapıya Çatal Kapı deniyor. Bundan sonra mezar bölümüne ulaşana<br />
kadar geçeceğimiz kapılara sırasıyla Üçler, Altılar ve Kırklar Kapısı<br />
adı verilmiş.<br />
Eskiden bu bölümde dergaha ait çeşitli dükkanlar ve gelen<br />
ziyaretçilerin kalması için yapılmış çeşitli mekanlar bulunmaktaymış<br />
ancak bu yapılar günümüze kadar ulaşmamış.<br />
Üçler Çeşmesi<br />
Bu avludaki en dikkat çekici yapı 1902 yılında yaptırılmış Üçler<br />
Çeşmesidir. Ayrıca avlunun çeşitli yerlerinde Hacı Bektaşi Veli'ye ve<br />
dergahın diğer önemli kişilerine ait, okuduğunuzda bir an duraklayıp<br />
düşüncelere dalacağınız güzel sözler de bulunmaktadır.
Dergah avlusu<br />
Nadar avlusundan ikinci bölüme yani Dergah avlusuna geçiliyor.<br />
Bu avluya geçişte giriş ücreti ödüyorsunuz. Müze Kart sahiplerine<br />
ücretsiz. Bu avluda meydan havuzu, aş evi, Tekke Camii, Konuk<br />
evi, Meydan evi gibi bölümler bulunmaktadır.<br />
Aslanlı Çeşme<br />
Meşhur Aslanlı Çeşme de bu avluda bulunuyor. İskenderiye<br />
mermerinden yapılmış bu aslan heykeli 1850'li yıllarda dergaha<br />
bağışlanmış. Sonradan çeşme olarak yapılmış. Türbeyi ziyaret<br />
eden herkes en az bir kere bu sudan içmektedir.<br />
Kahveci Baba Mezarı<br />
Aslanlı çeşme'nin suyundan içip arkanızı döndüğünüzde<br />
muhtemelen yanlışlıkla bu mezarın üzerine basıp geçeceksiniz.<br />
Hemen aslanlı çeşmenin önünde ve deyim yerindeyse sütunun<br />
arkasına gizlenmiş olan bu mezar Kahveci Baba adında bir zat'a<br />
aittir. Kahve yaparken çıkardığı gürültü ile insanları rahatsız ettiğini<br />
düşünen Kahveci Baba mezarının ayak altı bir yere yapılmasını<br />
kendisi istemiş.<br />
Aş Evi<br />
Burası en önemli yerlerden birisi olan Aş Evi bölümü. Eskiden<br />
yemek dağıtımı yapılan bu bölüm dergahın sosyal işlevini<br />
göstermesi açısından önemli. Ortada bulunan büyük Kara Kazan<br />
yeniçeriler tarafından kutsal kabul edilmekteymiş. Yine burada eski<br />
dönemlere ait birçok mutfak eşyası da sergilenmekte.<br />
Avlu<br />
Mutfak bölümünden tekrar avluya çıkıyoruz. Avlu diğer taraftan<br />
böyle görünüyor. Türbenin mimarisi ve süslemeleri muazzam<br />
güzellikte. Aş evinin karşısındaki Meydan evine doğru yöneliyoruz.
Meydan evi<br />
Meydan evi Bektaşiliği benimseyen kişilerin "Yol" a girme törenlerinin<br />
yapıldığı ve çeşitli sorunların tartışıldığı yer. Duvarlarında çeşitli<br />
portreler ve eski dönemlere ait bazı fotoğraflar var. Oturma yerlerine<br />
serilmiş postlar oniki imamları temsil ediyor.<br />
Meydan evi<br />
Türbenin birçok yerinde olduğu gibi Meydan Evi'nin kapıları da<br />
insanın eğilmeden geçemeyeceği kadar alçak yapılmış Bunun<br />
nedeni odalara girip çıkılırken baş eğilerek girilmesinin gerekmesi.<br />
Ayrıca odalara giriş çıkış yaparken de odadakilere sırt dönülmesi de<br />
hoş karşılanmazmış.<br />
Balım Sultan Türbesi<br />
Balım Sultan Hacı Bektaşi Veli'den sonra gelen ve Bektaşiliği<br />
kurumsallaştırarak bağımsız bir Tarikat olarak benimsenmesini<br />
sağlayan önemli bir kişidir. Bu türbenin önünde bulunan kara dut<br />
ağacı Hacı Bektaşi Veli döneminden kalma olduğuna inanıldığı için<br />
kutsal kabul ediliyor.<br />
Pir Evi<br />
İçinde Hacı Bektaşi Veli'nin mezarı bulunuyor. Burada kapı eşiklerine<br />
kesinlikle basılmıyor çünkü bu türbeyi yapan kişinin mezarı<br />
eşiklerden birinin altında bulunuyor.<br />
Ak kapı<br />
İçeri Ak kapı olarak bilinen bu görkemli kapıdan giriliyor. Buradan<br />
sonrasına ayakkabı ile geçmek yasak olduğu için ayakkabılar<br />
sağdaki veya soldaki ayakkabılıklara bırakılarak içeri geçiliyor. Yine<br />
sağda ve solda dergaha hizmet etmiş kişilerin mezarları bulunuyor.<br />
çilehane<br />
Kapıdan ilk girildiğinde hemen sağ tarafta çilehanenin girişi göze<br />
çarpıyor. Sağ tarafta da bir mescit var.
Kırklar Meydanı<br />
Kırklar Kapısı adı verilen kapıdan da geçerek Kırklar Meydanı adı<br />
verilen bu bölüme geliyoruz. Burası eski zamanlarda dervişlere<br />
eğitim verilen yermiş. Yine çevrede birçok eski eser sergileniyor ve<br />
yine önemli kişilere ait mezarlar bulunuyor. Atatürk Sivas<br />
Kongresinden sonra Hacı Bektaşi Veli Türbesini ziyaret etmiş ve<br />
kendisi bu bölümde kabul edilmiş. Fotoğrafta gördüğünüz kapıdan<br />
mezar bölümüne geçiliyor.<br />
Hacı Bektaşi Veli'nin türbesi<br />
Hacı Bektaşi Veli'nin türbesi. Bu sanduka Orhan Gazi tarafından<br />
yaptırılmış. Başınızı yukarı doğru kaldırdığınızda muazzam<br />
güzellikte süslemelerin bulunduğunu fark ediyorsunuz.<br />
Hz. Ali'ye ait bir el yazması mektup<br />
Mezar bölümünden çıkıp tekrar eski eserlerin sergilendiği bölüme<br />
dönüyoruz. Fotoğraftaki eser Hz. Ali'ye ait bir el yazması mektup<br />
olduğu için bence buradaki en önemli eser.<br />
Ahmet Cemalettin Çelebi'nin mezarı<br />
Bu mezar Ahmet Cemalettin Çelebi'ye ait. Ahmet Cemalettin<br />
Çelebi Atatürk'ün dergahı ziyareti sırasında dergahın yöneticiliğini<br />
yapan kişiymiş. Duvar köşesinde dayalı olarak duran sancak<br />
Atatürk'ün sancağıdır ve Atatürk tarafından dergaha hediye<br />
edilmiştir<br />
Güvenç Abdal Türbesi<br />
Güvenç Abdal Türbesi. Rivayet odur ki Hacı Bektaşi Veli yüklü bir<br />
alacağını tahsil etmesi için en güvendiği kişi olan Güvenç Abdal'ı<br />
Horasan'a göndermiş. Güvenç Abdal borcu tahsil ettikten sonra<br />
Horasan'da bulunan dünyanın en güzel kadının yüzünü<br />
görebilmek için bu paranın bir kısmını harcamış. Dünyanın en<br />
güzel kadını da Güvenç Abdal'a aşık olmuş. Sonradan beraberce<br />
Hacı Bektaşi Veli'nin yanına dönerek af dilemişler. Hacı Bektaşi<br />
Veli'de onları affederek evlendirmiş. Hayatlarının sonuna kadar<br />
Hacı Bektaşi Veli'ye hizmet etmişler. Bu üç mezar Güvenç Abdal'a,<br />
eşine ve hizmetçisine aittir. ancak burada anlatılan güven, borç,<br />
aşk, ahlak gibi semboller aslında bu kültürde önemli yeri olan<br />
kavramları temsil etmektedir. Merak edenler orjinalini bulup<br />
okuyabilirler.
KAPADOKYA TUR İNTİKAL<br />
Jandarma Sosyal Tesisler Müdürlüğü<br />
Sosyal Tesisler Müdürlüğü; yeni yapılan binası<br />
20 Ağustos 2004 tarihinde hizmete açılmıştır.<br />
Nevşehir İl Merkezinde bulunan Sosyal Tesisler<br />
Müdürlüğü 85 odası ve yazlık yüzme havuzu ile<br />
TSK personeline ve hak sahiplerine hizmet<br />
vermektedir.
NOTLAR