16.06.2016 Views

HECE TAŞLARI

hecetaslari16sayion5haziran2016

hecetaslari16sayion5haziran2016

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

<strong>HECE</strong> <strong>TAŞLARI</strong> ONALTI SAYI 15 Haziran 2016<br />

ÂŞIK SEYRÂNÎ’NİN ŞİİRLERİNDE TEMA<br />

Nuri PEKSÖZ<br />

Çağdaş dünyada aşk, felsefi bir kavram olarak işlenmektedir. Klasik edebiyatımız, mazmunlarla<br />

zenginleştirilmiş soyut bir dile dönüşmüştür. Halk edebiyatımızda aşk, büyük efsaneler oluşturmuş bir<br />

kavramdır. Keremler Aslılar, Ferhatlar Şirinler, Emrahlar Selviler... Tasavvuf (Tekke) edebiyatımızda ise aşk<br />

bir arınma yoludur. Nefsin tezkiyesinde, müridin olgunlaşmasında, bu duygu epistemolojik bir kavram olarak<br />

karşımıza çıkar. Amacımız aşkı anlatmak değildir. Günümüzün moda terimi olan aşk uzun serüvenlerden<br />

sonra çağdaş yazarın “kıymetli bir meta olarak pazarladığı” bir zamanı yaşıyor.<br />

Aşk, anlatılmasa da âşıklardan, onların aşktan ne anladıklarından rivayet edilebilir.<br />

“Aşkın iğnesi ile dikilen dikiş,<br />

Kıyamete kadar sökülmez imiş.”<br />

Böyle söylemiş Âşık Seyrânî. Oysa bu zamanda ne kadar çok söküğümüz var. Aşkın iğnesi kimin<br />

elindedir bilemem. Bir şiirimde; En çok aşkın ülkesinde talan var demişim. Çoktan talan edilmiş gönül<br />

adamlarının kurduğu dünyalar, kelimeler, kavramlar…<br />

Sekülerleşmiş dünyaya “bu uzun heceyi” anlatan medya şovmenlerini Âşık Seyrânî’yi görseydi neler<br />

söylerdi, bunu kestirmek zor. Seyrânî’de aşk, iffet ve edep ile korunan bir incidir. Her tarafa savurmaz,<br />

saçmaz o inciyi. Bir tutkuya dönüştürmez aşkı. Rahman’ın sıfatlarını mecazi maşuklara vermez. Onda itidalli<br />

bir duygudur aşk. Doğru bir sevgidir; marazi bir saplantı hiç değildir.<br />

“Melekler hıfzetdi sağu solundan,<br />

Zincir-i aşk çözülmedi kolundan,<br />

Mevla’ya erişti Leyla yolundan,<br />

Sandılar Mecnun’u sahraya gitti.’’ *<br />

Aşk, Arap lisanında “sarmaşık” anlamındadır. Leyla yolundan Mevla’ya gidenler için kollarına vurulmuş<br />

bir zincirdir. Oysa Mecnun’un yolculuğu sahraya değildir. Sahra bir sembol olarak yokluğu temsil eder.<br />

“Destinden bir kere bade yudunca,<br />

Helake yakınım cevlan edince,<br />

Ahu çeşmim seyretmeye gidince,<br />

Deseler Seyrânî doy kaşlarına. (s.37)<br />

Âşıklar için bu âlem bir seyran yeridir. Dünyayı “şehadet âlemi’’ olarak gören bir dinin salihleri<br />

Hakk’ın nakışlarına hayran olmuşlardır. Hayran olan bu gönüller ilahi iksirle (bâde) serkeş olmuşlardır.<br />

Sevgili onlar için bir suretten öte kevnî bir ayettir.<br />

Seyrânî, uzun yolculuklara çıkar. Yollarda han köşelerinde, semai kahvelerinde, şiirlerini söyler,<br />

muammalar çözer. Asıl muamma onun içindedir. Develi’de Halasiye Medresesinde daha sonra İstanbul’da<br />

Köprülü Medresesinde eğitim görür hat ve nakkaşlık sanatlarını öğrenir.<br />

Tasavvufi bir zevke sahip olan şair, bu anlayışa sahip terminolojiye hâkimdir. Araştırmacılar<br />

tarafından çeşitli tarikatlarla ilişkilendirilse de bu konuda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.<br />

Şiirlerinde İslam’ın temel değerlerine bağlı itikadı sağlam bir anlayışta olduğu görülmektedir.<br />

“Allah’ın emrine mut’im dersen,<br />

Resulün emrine itaat eyle.<br />

Haram helal bulduğun yersen,<br />

Müminlik davasından ferağat eyle.*<br />

“Uydur şeriata her bir ahvalin,<br />

Süluk et tarike eriş kemalin,<br />

Marifet bilmezsen yakın zevalin,<br />

Eksik olmaz hiç baştan felaket.’’ (s.91)<br />

Şeriat, tarikat, marifet, hakikat olarak sınıflandırılan bu yolculuk Bektaşilik’te dört kapı olarak<br />

sembolize edilmiştir.’’ (s.48)<br />

Âşık Seyrânî bu yolda sülüklünü tamamlamış mıdır bilinmez. Ancak vahdet-i vücut anlayışına karşı<br />

olduğu şiirlerinden çıkarılmaktadır.<br />

Hece Taşları Sayfa 12

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!