Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Born to find out<br />
Çözüm Ortağınız<br />
Yoğunluk ve Konsantrasyon Ölçer<br />
Reometre | Viskozimetre | Yüksek<br />
Hassasiyette Termometre | Refraktometre<br />
Yüzey Karakterizasyonu | Polarimetre<br />
Nano Yapı Analizi | Mikrodalga ile Numune<br />
Hazırlama ve Sentez Cihazları<br />
Çeşitli Petrol Özellikleri Ölçümü | Tribometre<br />
Sertlik Ölçüm ve Çizik Test Cihazları<br />
Anton Paar ® Ölçüm Aletleri Ticaret Ltd. Şti.<br />
Küçükbakkalköy Mah. Elvan Sk.<br />
Pasific Plaza B Blok, No: 8 Kat: 3<br />
34750 Ataşehir, İstanbul, Türkiye<br />
Tel : +90 216 574 6665, Fax: +90 216 574 1230<br />
info.tr@anton-paar.com | www.anton-paar.com.tr
Laboratuvarınızda yüksek kalite<br />
- Dünya çapında!<br />
Titrasyon, pipetleme ve dagıtma<br />
işlemlerinde Hirschmann, laboratuvar<br />
çalışmalaranızı daha emniyetli, daha<br />
hızlı ve daha net sonuçlara ulaştırır.<br />
Hirschmann – Laboratuvarınızda yüksek kalite.<br />
Fırıncılık sektöründe yeniliklerin takipçisi değil öncüsü<br />
olun! Aromsa olarak fırıncılık sektöründe yenilikçi ve yaratıcı çözümler arayanların lezzet ortağı<br />
olarak hizmet veriyoruz. Makarna, pizza, kraker gibi tuzlu ürünlerde, kek, bisküvi, gofret, kurabiye gibi<br />
şekerli ve pişmeye hazır karışımlarda, ısıya dayanıklı aromalar, soslar ve baharatlar üretiyoruz. Reçete<br />
geliştirmekten, proses oluşturmaya kadar her türlü ihtiyacınızda, deneyimli teknik ekibimizle, yenilenen<br />
üretim hatlarınızla uyumlu, size özel ürün ve çözümlerle hizmetinizdeyiz.<br />
www.aromsa.com.tr<br />
Aromsa Besin Aroma ve Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.<br />
Gebze Organize Sanayi Bölgesi İhsan Dede Cad. 700. Sk. No: 704 41480 Gebze / Kocaeli T: (262) 326 11 11 F: (262) 751 03 66 E: aromsa@aromsa.com.tr<br />
ZAO Aromsa Chaplygina Str.20, Batiment No:7, 8th Floor, Moscow, Russia T/F: +74 95 544 55 48 T: +74 95 544 55 49 E: moscow.office@int.aromsa.com.tr<br />
Aromsa GmbH Rudolph Diesel Strasse 5, Industriegebiet Ost II D, 46446 Emmerich am Rhein, Germany T: +49 282 268 575 E: aromsa@aromsa.de<br />
OMNILAB Laboratuvar Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi<br />
1201/1 Sk. No:2 Su Plaza K:3/306<br />
TR-35170 Mersinli, Izmir / Türkiye<br />
info@omnilab.com.tr · www.omnilab.com.tr<br />
Ürünler Türkiye stokları ve avantajlı fiyatları ile satışa sunulmaktadır.<br />
HACCP kriterlerine göre tasarlanan üretim hatlarında, ISO 22000:2005 standartlarında üretim yapılması kalitenin güvence altında tutulmasının yanısıra,<br />
ürünüde güvenli kılmaktadır. Gıda güvenilirliğine uygun, dünya standartlarında yüksek kaliteli aromalar üretmek en temel prensibimizdir.
ÖNSÖZ<br />
Ayşe DİNÇER<br />
Mayıs ayı baharın tüm güzellikleriyle geldi. Şehirleşme,<br />
inşaatlar, komunikasyon ağları, fabrikalar, iş-güç, toz<br />
duman hepsi ve daha fazlası doğayı doya doya yaşamamızı<br />
engelliyor. Saatlerce trafikte sıkışıp egzoz kokuları içinde<br />
zehirleniyoruz. Sağlıklı beslenip beslenmediğimiz, ne yiyip ne<br />
içeceğimiz, nasıl yaşayacağımız, iş durumlarımız, eş, dost,<br />
çoluk çocuk sorunlarımız, velhasıl gelecekle ilgili düşüncelerimiz<br />
her vesile ile bizde endişeli haller yaratıyor. Koşturmaktan,<br />
işlere yetişememekten şikayet ediyoruz. Vakit bulup çayırlara<br />
yayılamıyoruz, kuşları böcekleri izleyemiyoruz, gülleri çiçekleri koklayamıyoruz.<br />
Halbuki bahar... Hayat yeniden canlanıyor. Buradan nereye bağlayacağım merak<br />
ediyorsunuz değil mi? Yeni teknolojilere. Beni çok heyecanlandırıyor. M2M,<br />
makineden makineye bağlantılar, dronlar, yeni perakende sistemleri, bankacılık<br />
sistemleri, akıllı sistemlerin tümü. Yakın gelecekte Sanayi 4.0 ve Tarım 3.0 kavramları<br />
hayatımızın bir parçası olacak; internet ve teknolojik ağlar ile birbirine bağlanan aletler<br />
vasıtasıyla fiziksel ve mental olarak bugün yaptığımız birçok işi yapmayacağız. Evde<br />
tuz mu bitti. Hiç dert değil. Stok durumunuzu takip eden akıllı bağlantılar sayesinde<br />
tuzunuzun bittiği zaten çoktan perakende marketinize bildirilmiş ve belki de bir<br />
drone vasıtasıyla kapınıza gelmek üzeredir. Sizin işiniz sadece tuzu alıp dolaba<br />
koymak. Ama bence bunun için de rahatsız olmanıza gerek yok. Evdeki robotunuz<br />
sizin yerinize işlemi tamamlayacaktır. Ödeme mi? Çoktan hesabınızdan ödemesi<br />
alındı bile. Diğer yandan çalıştığınız işyerinde işlerin çoğu robotlar vasıtasıyla<br />
yapılacak. Belki de işleri robotlara ve akıllı sistemlere kaptırınca herkes yarı zamanlı<br />
çalışacacak. İşyeri kavramı ortadan kalkacak. İşyerine gidilmeyecek. Robotik<br />
makinelerle dolu ofisler olacak. Böylece insanlar kendine, çevresine, sağlığına<br />
daha fazla zaman ayıracak. Her mevsimi doya doya yaşayacak. Tatillerini 10-15<br />
güne sıkıştırmak zorunda kalmayacak. Hızlı yemek alışkanlıkları daha yavaş ve<br />
keyifli sofralarda son bulacak. Gerçi her güzelin bir kusuru bulunur derler. Bu kadar<br />
mutlu tabloda bu defa da iş bulma, para kazanma, tüm bu teknolojik gelişmelere<br />
ulaşabilme imkanlarını elde edebilme, uyum sağlama endişeleri gelişecek. Yine de<br />
yaşam dilimimde bu gelişmelerin bir kısmını görebilmeyi ümit ediyorum.<br />
4 Mayıs’ta Taksim Ritz Carlton Otelinde turnayemişi üreticisi Ocean Spray<br />
ile birlikte ‘İdrar Yolu Enfeksiyonları, Antibiyotik Direnci ve Olası Çözümler’ paneli<br />
düzenledik. Panelimize konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Barış Nuhoğlu, Prof. Dr.<br />
Recep Öztürk hocalarımıza, Ocean Spray firmasından Geoffrey Woolford’a, panel<br />
moderatörümüz Sedef İybar Hanım’a, katılımcılara ve panelin organizasyonunda tüm<br />
emeği geçenlere teşekkür ederim.<br />
Bir sonraki sayımızda buluşmak dileğiyle...<br />
Bilimsel Yayın Kurulu<br />
Başkan: Prof. Dr. Artemis KARAALİ<br />
Prof. Dr. Aziz Ekşi<br />
eksi@eng.ankara.edu.tr<br />
Prof. Dr. Candan Varlık<br />
candanvarlik@aydin.edu.tr<br />
Prof. Dr. Nevzat Artık<br />
artik@eng.ankara.edu.tr<br />
Prof. Dr. Beraat Özçelik<br />
ozcelik@itu.edu.tr<br />
Prof. Dr. Semih Ötleş<br />
semih.otles@ege.edu.tr<br />
Prof. Dr. Dursun Eşiyok<br />
dursun.esiyok@ege.edu.tr<br />
Doç. Dr. Gökhan Kavas<br />
gokhan.kavas@ege.edu.tr<br />
Prof. Dr. Ufuk Yücel<br />
ufuk.yucel@ege.edu.tr<br />
Prof. Dr. Osman Erkmen<br />
erkmen@gantep.edu.tr<br />
Prof. Dr. Dilek Heperkan<br />
heperkan@itu.edu.tr<br />
TEKNOLOJIK BEKLENTILER<br />
Prof. Dr. Y. Onur Devres<br />
onur@devres.net<br />
Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu<br />
ogaytancioglu@nku.edu.tr<br />
Prof. Dr. Ö. Utku ÇOPUR<br />
ucopur@uludag.edu.tr<br />
Prof. Dr. Feryal Karadeniz<br />
karadeni@eng.ankara.edu.tr<br />
Prof. Dr. Erdoğan Güneş<br />
egunes@agri.ankara.edu.tr<br />
Prof. Dr. Fatma Arık Çolakoğlu<br />
arik@comu.edu.tr<br />
Prof. Dr. Mustafa Koç<br />
mkoc@ryerson.ca<br />
Prof. Dr. K. Nazan Turhan<br />
nazan.turhan@izmirekonomi.edu.tr<br />
Doç. Dr. Ünal Rıza Yaman<br />
unalrizayaman@gmail.com<br />
Sivil Toplum Kuruluşları<br />
Necdet Buzbaş (Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası) gidaisverenleri@gmail.com<br />
Samim Saner (Gıda Güvenliği Derneği) ggd@ggd.org.tr<br />
Şemsi Kopuz (Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu) semsi.kopuz@kopuz.com<br />
Dünya Gıda Dergisi’nde yayımlanan imzalı yazıların sorumluluğu yazı sahibine aittir<br />
Her hakkı saklıdır, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.<br />
Yıl: 21 Sayı: 2016/5 MAYIS 2016<br />
Kurucusu<br />
NEZİH DEMİRKENT<br />
••<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
DİDEM DEMİRKENT<br />
••<br />
Yazıişleri Müdürü<br />
Kimya Yük. Müh. AYŞE DİNÇER<br />
ayse.dincer@dunya.com<br />
••<br />
Editör<br />
ÖZLEM AS<br />
ozlem.as@dunya.com<br />
••<br />
Haber Merkezi<br />
ÖZLEM EROL<br />
ozlem.erol@dunya.com<br />
••<br />
Reklam Müdürü<br />
SEDA REÇBER<br />
seda.recber@dunya.com<br />
••<br />
Görsel Yönetmen<br />
MEHMET EMRE DURMUŞ<br />
••<br />
Abone ve Dağıtım Müdürü<br />
MECİT YILMAZ<br />
••<br />
Yayın Türü: YAYGIN SÜRELİ<br />
Her ayın 15’inde yayımlanır<br />
DÜNYA SÜPER VEB OFSET A.Ş.<br />
“GLOBUS” DÜNYA BASINEVİ<br />
100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar - İSTANBUL<br />
Tel: 0 212 440 28 62 - 63 - 64 - 65<br />
Santral Tel: 0 212 440 24 24 Faks: 0 212 355 84 26<br />
web site: www.dunyagida.com.tr<br />
e-posta: dunya.gida@dunya.com<br />
www.twitter.com/DunyaGida<br />
www.facebook.com/DunyaGidaDergi<br />
Ücretsiz Danışma Hattı<br />
0 800 219 20 24 • 0 800 219 20 25<br />
www.dunyastore.com<br />
••<br />
Baskı Yeri<br />
İstanbul Basım Promosyon<br />
Basın Ekspres Yolu Cemal Ulusoy Cad.<br />
No:38/A 34620, Sefaköy-İstanbul<br />
info@istanbulprinting.com<br />
Tel: (0212) 603 26 20<br />
••<br />
Dağıtım<br />
DÜNYA SÜPER VEB OFSET A.Ş.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
9
12<br />
14<br />
44 54 83<br />
İçindekiler<br />
Yıl: 21 Sayı: 2016 / 5 - Mayıs 2016 - ISSN:1301-238X<br />
Gıda işlem-ileri teknolojiler<br />
12 Milli gelirin binde 6’sı ar-ge’ye<br />
14 Gıda sanayi ve dönüşüm<br />
17 Tek tıkla restoran seçimi ve rezervasyonu<br />
20 Nesnelerin interneti: M2M<br />
24 “Tüketici dijitalleşti perakende sektörü<br />
değişime ayak uydurdu”<br />
26 BASF, bitki korumada atak hazırlığında<br />
29 Gıda sektöründe fikirler yarışıyor<br />
30 SosyalMarka100 açıklandı<br />
32 Kromtech, 4 kıtada pazar liderliği hedefliyor<br />
38 Sous Vide tekniği ile pişirmek<br />
40 Hijyenik tasarım nasıl olmalı?<br />
Haber<br />
44 Turna yemişi idrar yolu enfeksiyonlarını azaltıyor<br />
Süt dosyası<br />
54 Su gibi süt içmiyoruz<br />
56 Damızlık süt sığırı yetiştiricilerine kredi kolaylığı<br />
58 Süt sektöründe Çin’e ihracat sevinci<br />
62 “Her yaşta süt tüketimi şart”<br />
63 Hayvansal üretimde sütün yeri<br />
Yaşama dair<br />
68 Kaygı yaşamımızın ayrılmaz parçası mı?<br />
Aktüel<br />
70 Sial World Tour 2016 jürisi dünya eğilimlerini belirledi<br />
Fuar<br />
79 Sial Paris, gıda sektörüne ilham verecek<br />
81 Fi Istanbul, 2017 rotasını ‘İnovasyon’ olarak belirledi<br />
Renklerin mucizesi<br />
83 Ahududu<br />
Bilimsel makale<br />
89 Endüstri 4.0: Gıda sektörü perspektifi<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
10
söyleşi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Milli gelirin binde 6’sı ar-ge’ye<br />
Dr. Banu Sezginer:<br />
Türkiye yılda yaklaşık 1,7<br />
milyar doları ar-ge için<br />
harcamaktadır.<br />
Özlem As<br />
ozlem.as@dunya.com<br />
Ar-ge kapsamında yapılan çalışmaların<br />
yeterli olmadığını belirten İnterfed Yönetim,<br />
Eğitim ve Finansal Danışmanlık Genel Müdürü<br />
Dr. Banu Sezginer, ar-ge tanımının<br />
netleşmesi ve bütün ülkeyi kapsayan bir<br />
inovasyon ve araştırma geliştirme kültürünün<br />
geliştirilmesinin gerekli olduğunu söyledi.<br />
Ülkelerin yıllık milli gelirlerinin yaklaşık<br />
yüzde 3’ünü, Türkiye’nin ise binde 6’sını arge<br />
çalışmalarına ayırdığını ifade eden Sezginer,<br />
“ABD yılda yaklaşık 350 milyar dolar,<br />
Almanya yılda yaklaşık 80 milyar dolar,<br />
İtalya yılda yaklaşık 50 milyar dolar, Türkiye<br />
ise yılda yaklaşık 1,7 milyar dolar ar-ge için<br />
harcamaktadır” diye konuştu.<br />
Dr. Banu Sezginer’le işletmelerin ar-ge<br />
karnesini konuştuk.<br />
Ar-Ge, teknolojik yenilikler<br />
firmalara ne gibi üstünlükler<br />
sağlamaktadır?<br />
Gıda sanayi firmalarının uluslararası<br />
alanda sürdürülebilir rekabet gücüne sahip<br />
olması anlamında ar-ge çalışmaları ön<br />
plana çıkıyor. Gıda sanayi firmalarının sürekli<br />
ve üstün bir rekabette faaliyette bulunabilmesi<br />
için, iç özellikle de dış ticarette<br />
ürünlerini pazarda tanıtabilmesine yönelik<br />
çalışmalar önem kazanmaktadır. Bu anlamda<br />
pazarda yer alacak yeni ürünlerin<br />
arttırılması ar-ge çalışmaları ile mümkün<br />
oluyor. Globalleşen dünyada her geçen<br />
gün ileri teknolojide kaliteli ürün veya hizmetlerin<br />
uygun fiyatlarla pazara sunulması<br />
gerekli. Bunlar sürdürülebilir olarak ancak<br />
ar-ge çalışmaları ile teknoloji üreterek sağlanabilir.<br />
Yurt içinde dahi ister istemez sadece<br />
yerli değil yabancı rakiplerle de rekabet<br />
zorunluluğu var. Geçici olmayan sürekli<br />
başarı ve yüksek ihracat için sadece dinamik<br />
ve yoğun çalışma, başarılı pazarlama<br />
yapabilmek adına yeterli değildir. Kaliteli<br />
ürünler üreterek marka olmak gerekir, bu<br />
da ancak ar-ge ile olanaklıdır.<br />
Türkiye’de ar-ge’ye ilgi ve<br />
kullanımı nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Öncelikle ar-ge tanımının netleşmesi<br />
bu anlamda bütün ülkeyi kapsayan bir inovasyon<br />
ve araştırma geliştirme kültürünün<br />
geliştirilmesi gerekli. Özellikle son yıllarda<br />
ar-ge’ye verilen desteklerden dolayı işletmeler<br />
bu konuda daha bilinçli yol almaya<br />
başlamış durumdalar. Ancak yine de<br />
bu konuda yeterli bilinç yerleşmiş değil.<br />
Bu nedenle de ar-ge kapsamında yapılan<br />
çalışmalar henüz yeterli değil. Bu anlamda<br />
TÜBİTAK gerek üniversite gerekse işletmeler<br />
düzeyinde yapıcı destekleri kullanıma<br />
sunuyor. Ancak teknolojinin bugün<br />
ulaştığı düzey yüzler hatta binlerce kişilik<br />
projelerle ar-ge çalışmaları yapılmasını zorunlu<br />
kılmakta. Bir bütçesi, planlı stratejisi<br />
ve hedefi olan; disiplinli, sürekli kitlesel<br />
çalışma ve faaliyetlerle teknolojik gelişme<br />
sağlanabilir. Bu anlamda ar-ge çalışmaları<br />
çoğu noktada el yordamı ile yapılıyor. Şu anda en çok ar-ge<br />
çalışması teknoloji firmalarında gerçekleşmekle birlikte ülke<br />
ekonomisinin gelişmesi ve rekabet gücünün artması için birçok<br />
alanda ar-ge çalışmasının yapılması gerekmektedir.<br />
Ar-ge’ye ayrılan bütçe ne kadar?<br />
Bazı istatistiki veriler, ileri endüstri ülkeleri ile ülkemiz arasındaki<br />
çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor. Bu ülkeler<br />
yıllık milli gelirlerinin yaklaşık yüzde 3’ünü, Türkiye ise binde<br />
6’sını ar-ge çalışmalarına ayırmaktadır. Buna göre; ABD yılda<br />
yaklaşık 350 milyar dolar, Almanya yılda yaklaşık 80 milyar<br />
dolar, İtalya yılda yaklaşık 50 milyar dolar, Türkiye ise yılda<br />
yaklaşık 1,7 milyar dolar ar-ge için harcamaktadır. Öte yandan<br />
70 milyon nüfuslu Türkiye’nin yaklaşık 65 milyar dolar,<br />
14 milyon nüfuslu İsveç’in 200 milyar dolar, 80 milyon nüfuslu<br />
Almanya’nın 900 milyar dolar ihracat yaptığı, 1950’lerde<br />
kişi başına GSYİH’sı 876 dolar olan Güney Kore’nin 2001 de<br />
19 bin 266 dolara; Yunanistan’ın 1950’lerdeki 1951 dolardan<br />
2001’de 18 bin 890 dolara; Tayland’ın 848 dolardan 6<br />
bin 575 dolara, Türkiye’nin ise aynı sürede 1300 dolardan 4<br />
bin dolara ulaştığını dikkate alırsak, alınacak daha çok yolumuz<br />
olduğu ortaya çıkar.<br />
Ar-Ge’de devletin girişimcilere ve firmalara<br />
verdiği destekler, hibeler nelerdir?<br />
Ar-ge çalışmalarında teşvikler ağırlıklı olarak KOSGEB<br />
ve TÜBİTAK tarafında yararlandırılıyor. Bu anlamda KOS-<br />
GEB kapsamında 300 bin lira hibeden, TÜBİTAK 1501<br />
kapsamında üst sınırı proje kapsamına göre değerlendirilen<br />
projeler olabiliyor. Ar-ge kapsamında alınan destekler daha<br />
sonra projenin genişletilmesi ve ar-ge kapsamındaki ürünün<br />
satışına yönelik olarak başka bir proje ile destek kapsamı genişletilerek<br />
devam edebiliyor. Bu anlamda alınan desteklerde<br />
insan kaynakları, hammadde, makine teçhizat programları,<br />
pazarlama ve tanıtım faaliyetleri gibi yapılan projenin kapsamına<br />
uygun destekler proje içerisinde yapılandırılabiliyor.<br />
Sizce destekler yeterli mi?<br />
Kanımca ar-ge konusundaki destekler rakamsal olarak<br />
yeterli olmakla birlikte alan olarak bu konu ile ilgili<br />
çalışmalar artırılabilir. Özellikle üretim alanında desteklenen<br />
kalemlerde genişlemeler yapılabilir. Proje dahilinde<br />
makine ekipman üretim projelerinde daha çok desteklenebilinir.<br />
Bu anlamda sektörel bir çalışma ile desteklenen<br />
projelerdeki destek kalemleri genişletilebilir.<br />
Hibe kullanımı konusunda<br />
ne gibi sıkıntılarla<br />
karşılaşılıyor?<br />
Öncelikle firmalar hibe kullanma aşamasında bazı<br />
prosedürlerle uğraşmak istemiyorlar. Bürokratik işlemler<br />
güncel hayat akışı içerisindeki süreçlerinde sıkıntı yaratacağını<br />
düşündükleri için başvuru yapmaktan kaçınıyorlar.<br />
Başvuru aşaması sonrasında sistematik ve düzenli çalışma<br />
sistemine uyarak projede yapılandırılan iş-zaman<br />
çizelgesine uymak konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Bu<br />
durum hibelerin onaylanmış olmasına rağmen ödeme<br />
noktasında sıkıntılar yaratıyor. Proje onaylanma süreci<br />
uzadığı takdirde firmalar bu konudaki desteği almaktan<br />
ve projeyi sürdürmekten vazgeçebiliyorlar.<br />
Genç girişimcilere hibe<br />
kullanımı konusunda<br />
neler önerirsiniz?<br />
Özellikle genç girişimcilere bu noktada çok güvendiğimi<br />
ve geleceği onların belirlemesine inancımı belirtmek<br />
isterim. Bu noktada fikirlerini geliştirmekten çekinmemeliler.<br />
Bu noktada üniversitelerin girişimcilik merkezleri ile<br />
devamlı irtibatta olmaları, projelerini geliştirmeleri açısından<br />
çok önemli. Teknolojik olarak yapacakları düşündükleri<br />
proje ile ilgili devamlı teknolojiyi ve yenilikleri takip etmeleri<br />
ve konularında farkındalık yaratmaları çok önemli.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
12<br />
13
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Gıda sanayi ve dönüşüm<br />
Orta ve büyük ölçekli şirketler özellikle dünya pazarlarında rekabet üstünlüğü kazanmak<br />
ve/veya mevcut üstünlüklerini devam ettirmek adına 4. Sanayi Devrimini benimseyip<br />
yeni döneme uyum sağlamaya çalışacaklardır. Diğerleri için ise bu olasılığın uzun vadeye<br />
yayılacağını varsayıyorum. Ancak büyüklüğü ve üretim ölçeği ne olursa olsun gıda sanayimiz<br />
için ortak fayda Tarım 3.0 olarak adlandırılan dönüşümün başarısı olacaktır. Zira gıda sanayi,<br />
tedarik kaynağı tarım sektörüyle iç içe gelişmektedir.<br />
Necdet Buzbaş<br />
Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası<br />
(TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı<br />
tugis@tugis.org.tr<br />
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), iş<br />
dünyasının 2020 yılında nasıl bir görünüme<br />
sahip olacağını belirlemek üzere<br />
yaptığı anket çalışmasına dayalı olarak<br />
hazırladığı raporu Ocak 2016’da<br />
yayımladı.<br />
Raporda, daha önce bağımsız biçimde<br />
ilerleyen yapay zeka, öğrenen<br />
makinalar, robotlar, nanoteknoloji, üç<br />
boyutlu yazıcılar, genetik ve biyoteknoloji<br />
gibi alanlardaki teknolojik ilerlemelerin<br />
artık birbirleriyle bağlantılı hale<br />
gelmekte olduğu ve bunlarla birlikte<br />
dikkate alınan sosyoekonomik, jeopolitik<br />
ve demografik değişimler etkisiyle<br />
4. Sanayi Devriminin (Sanayi 4.) eşiğine<br />
gelindiği vurgulanmaktadır.<br />
Bu yaklaşıma göre dünya tarihinde<br />
1’nci Sanayi Devrimi su ve buhar gücü<br />
ile üretim, 2’nci Sanayi Devrimi elektrik<br />
dönemi, 3’ncü Sanayi Devrimi de bilgisayarlaşma<br />
dönemini ifade ediyordu.<br />
4’ncü Sanayi Devriminden (Sanayi 4.)<br />
anlaşılan ise, fiziksel-dijital ve biyolojik<br />
dünyaların entegrasyonu. Bilimsel ve<br />
teknolojik alandaki gelişmeler ve yenilikler<br />
ile ana aktörü robotlar olan yeni<br />
bir döneme başlanacak.<br />
Yazılarını keyif ile okuduğum yemek<br />
yazarı Refika Bingül, Şubat ayı içindeki<br />
bir yazısında “ 4. Endüstri Devrimi ve<br />
Yemek!” başlığı ile gelecek dönemden<br />
beklentilerini bizimle paylaşıyor. Böyle<br />
iddialı bir konuyu gündemine alma cesareti<br />
nedeniyle kendisini kutluyorum.<br />
Kendisi yeni umutlarını “bu yeni dönemde<br />
tohumdan, kıyafete, dolmadan<br />
yiyeceğimiz tabağa, çatala kadar her<br />
şeyi 3D yazıcılardan basabilir olacağız…<br />
buzdolabı ile konuşan tarif (reçete<br />
düzenleyici) makineler isteklerimize<br />
göre mönüler yapabilecek” şeklinde<br />
özetliyor. Yazar öngördüğü sonuçlardan<br />
çok da emin olamadığından “sürçülisan<br />
edersek de affola” ifadesini ilave<br />
etmekten kaçınmıyor.<br />
Refika Bingül’ün içten beklentileri<br />
bir yana 4. Sanayi Devrimi geleceğin<br />
işlerini derinden etkileyecek temel dinamikler<br />
gündeme getirecektir. Bunları<br />
iki ana kategoride toplamak mümkün<br />
(% ağırlık sırasına göre);<br />
1) Sosyoekonomik açıdan:<br />
z İş niteliğinde değişme, esnek<br />
çalışma<br />
z Yükselen piyasalarda<br />
artan orta sınıf<br />
z İklim değişikliği ve doğal<br />
kaynaklar<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
14<br />
15
söyleşi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
z Jeopolitik Kırılganlık<br />
z Tüketici Etiği ve mahremiyet<br />
z Uzun ömür, yaşlanan toplumlar<br />
z Yükselen piyasalarda genç nüfus<br />
z Kadınların ekonomik gücü<br />
z Hızlı Kentleşme<br />
2) Teknolojik açıdan:<br />
z Mobil İnternet, bulut teknolojisi<br />
z Büyük Veri, İşlem gücü<br />
z Yenilenebilir enerji tür ve<br />
teknolojileri<br />
z Nesnelerin interneti<br />
z İşbirliği ekonomisi<br />
z Robotlar, Otonom Ulaşım<br />
z Yapay Zeka<br />
z Üç boyutlu yazıcılar<br />
z Malzeme bilimi, biyoteknolojileri<br />
Sanayi 4.0 için Türkiye’de ne yapılıyor denilirse;<br />
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının<br />
yapay zeka, robotik teknolojiler, akıllı üretim sistemleri,<br />
nesnelerin interneti, büyükveri ve bulut<br />
bilişim gibi alanlardaki gelişmeleri takip ettiklerini,<br />
TÜSİAD’ın bu konuda çalışma grubu oluşturduğunu<br />
ve bir rapor yayımladığını, EBSO Ege Bölgesi<br />
Sanayi Odasının üyelerine yönelik bilgilendirme,<br />
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği<br />
(ENOSAD)’nın yine bu konuda çalışmalar yaptığını<br />
biliyoruz.<br />
360 milyon TL’lik bir büyüklüğe sahip gıda<br />
sektöründe Gıda Sanayi 64 bin 166 kurulu işletmeyle<br />
mal ve hizmet üretiyor. Gıda ve içecek<br />
sanayinde 585 bin 304 kişi istihdam ediliyor. Ancak<br />
bu kuruluşların yapısına baktığımızda yüzde<br />
87’si mikrokobi, yüzde 10’u küçük ölçekli kobi<br />
niteliğinde. Yani yüzde 87’sinde 10 kişiden, yüzde<br />
10’unda da 25 kişiden az çalışan var. Geriye<br />
kalan yüzde 3’lük grup ise kurumsallaşmış ve ortalama<br />
250-500 kişi çalıştıran işletmeler.<br />
Orta ve büyük ölçekli şirketler özellikle dünya<br />
pazarlarında rekabet üstünlüğü kazanmak ve/<br />
veya mevcut üstünlüklerini devam ettirmek adına<br />
4. Sanayi Devrimini benimseyip yeni döneme<br />
uyum sağlamaya çalışacaklardır. Diğerleri için ise<br />
bu olasılığın uzun vadeye yayılacağını varsayıyorum.<br />
Ancak büyüklüğü ve üretim ölçeği ne olursa<br />
olsun gıda sanayimiz için ortak fayda Tarım 3.0<br />
olarak adlandırılan dönüşümün başarısı olacaktır.<br />
Zira gıda sanayi, tedarik kaynağı tarım sektörüyle<br />
iç içe gelişmektedir.<br />
İnsan gücüyle başlayan tarımsal üretim faaliyetleri<br />
(Tarım 1.0: geçimlik tarım, ağır el işi ) hayvan<br />
ve traktör gücüne geçişle büyük bir değişim<br />
(Tarım 2.0: Melezleme, mekanizasyon, gübre ve<br />
kimyasallar) geçirdi. Bu değişim son yıllarda bilgi<br />
teknolojilerinin gelişimiyle insana, hayvana, bitkiye<br />
ve çevreye duyarlı, kalite ve verimlilik faktörlerini<br />
ön planda tutan bir üretim dönemine doğru evrilmeye<br />
başladı.<br />
Günümüzde sürdürülen tarım, 2010 yılından<br />
itibaren yeni bir paradigmayla tanıştı. Tarım 3.0<br />
olarak adlandırılan bu yeni dönemle tarımsal üretimi<br />
de farklı bir aşama bekliyor.<br />
Geleceğin tarımı, teknolojinin ve biyolojinin<br />
sunduğu tüm olanaklardan sonuna kadar faydalanan<br />
daha sürdürülebilir ve karlı bir üretim modeli.<br />
Nicelikten çok niteliklerin önemli olduğu toprağın<br />
ve suyun daha etkili kullanılmasını sağlayan<br />
bu metot; doğru girdiler, düşük maliyet ve kaliteli<br />
ürün prensibini benimsiyor.<br />
Üreticiler açısından ise sadece iyi bir üretici<br />
olmak yanında iyi bir işletmeci olmak da söz<br />
konusu.<br />
Tarım 3.0’ün önceliklerinden biri toprağı koruyan,<br />
iklim değişiklerinin etkisini azaltan ve besin<br />
değeri yüksek ürünler üretmek. Temel amaç ise<br />
kontrol, elektronik, bilgisayar veri tabanıyla hesap<br />
bilgisini bir araya getiren sistemlerle etkinliğin<br />
arttırılması sayesinde kaynak israfının önüne geçmek,<br />
ürünün brüt getirisini arttırmak ve üretimden<br />
kaynaklanan çevre kirliliğini en aza indirmek.<br />
Sanayi 4.0 dönüşümü adına Bilim, Sanayi<br />
ve Teknoloji Bakanlığı’nın kendine görev alanı<br />
belirlemesi yanında Gıda, Tarım ve Hayvancılık<br />
Bakanlığı’nın da Tarım 3.0 dönüşümü için bir an<br />
önce harekete geçmesi, yapılanması ve rol alması<br />
fevkalade önem taşımaktadır.<br />
Dünya Pazarlarında Tarım Sektörüyle ilk beşte<br />
olmak, nicelikten çok nitelikte sağlanacak getirilerle<br />
çekici duruma getirilecek, uğraşanlarına refah<br />
sunabilecektir.<br />
Sürdürülebilir, kaliteli ve rekabetçi fiyatlarla ortaya<br />
çıkan hammaddeler gıda sanayinin gelişmesini<br />
besleyecektir.<br />
Özlem Erol<br />
ozlem.erol@dunya.com<br />
Tek tıkla restoran<br />
seçimi ve<br />
rezervasyonu<br />
Günümüzde en büyük rakibimiz zaman. Özellikle büyük<br />
şehrin koşuşturmasında yapılacak işler yetişilecek yerler hiç<br />
bitmiyor. Hal böyle olunca kişilerin kendine ayıracağı zaman<br />
daralıyor. Gideceğimiz yer için araştırma yapmak eşe dosta<br />
sormak, fiyat araştırması yapmak, rezervasyon yaptırmak<br />
daha dışarıya çıkmadan insanı yoruyor. Özellikle arkadaş<br />
gruplarında birinin üzerine yıktığımız bu zahmetli işi artık online<br />
olarak halledebiliyoruz. Gidilecek mekana daha önce<br />
gitmiş müşteri deneyimleri, lokasyon ve yer seçiminde bize<br />
yardımcı oluyor. Restoranların fiyat listelerine kolayca ulaşınca<br />
keyifli bir akşam yemeği ya da boğaza karşı bir sabah<br />
kahvaltısının ne kadara mal olabileceği hakkında evimizde<br />
bilgisayar başında fikir sahibi olmak mümkün. Gideceğimiz<br />
yere karar verdik. Sıra rezervasyonda; masa konumu, restoranın<br />
çalışma saatleri, telefonda başka kişilerle muhatap<br />
olma, oradan oraya aktarılma gibi sıkıntılar olmadan yine<br />
bilgisayarınızın başında bir çok restoran seçeneği arasında<br />
istediğiniz lokasyonda belirlediğiniz restorana kolayca rezervasyon<br />
yaptırabiliyorsunuz.<br />
Bu sayımızda online restoran rezervasyon sistemleri ve<br />
keşif rehberleri hakkında bir haber hazırladık.<br />
“Zomato sayesinde restoranda<br />
kötü sürprizlere son”<br />
Zomato; dışarıda yemek yiyen herkese, hem bütçelerine<br />
hem de damak tadlarına uygun restoranları görmelerini ve<br />
kolayca ulaşmalarını sağlıyor. İnsanların yemek tercihlerinde<br />
yol gösterici oluyor ve yeni tatlar keşfetmeleri için rehberlik<br />
ediyor.<br />
Zomato; Türkiye, Avustralya, Bahamalar, Brezilya, Kanada,<br />
Şili, Çek Cumhuriyeti, Hindistan, Endonezya, İrlanda,<br />
İtalya, Lübnan, Malezya, Yeni Zelanda, Filipinler, Polonya,<br />
Portekiz, Katar, Güney Afrika, İspanya, Sri Lanka, Birleşik<br />
Arap Emirlikleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılan<br />
restoran keşif rehberi.<br />
Zomato Türkiye Ülke Müdürü ve Global Büyümelerden<br />
Sorumlu Başkan Yardımcısı Oytun Çalapöver, Zomato’nun<br />
insanların hiçbir zaman kötü bir yemek deneyimi yaşamamasını<br />
kendine görev edinmiş olan ve 23 ülkede aktif olarak<br />
kullanılan dünyanın en kapsamlı restoran keşif rehberi olduğunu<br />
söylüyor.<br />
Türkiye’deki ana hedeflerini, “İşletmeler tarafındaki penetrasyonumuzu<br />
daha da arttırmak” olarak belirlediklerini<br />
ifade eden Çalapöver, “Bununla beraber yine 2016 senesinde,<br />
İstanbul dışındaki şehirlerin bazılarında operasyonel ve<br />
fiziksel varlığımızı da arttırıyor olacağız “dedi Çalapöver sözlerini<br />
şöyle sürdürdü: “Global açıdan bakıldığında, geçtiğimiz<br />
aylarda Malezya pazarına da girerek, bulunduğumuz ülke<br />
sayısını 23’e çıkarttık. Önümüzdeki yıl bu sayının çok daha<br />
fazla artmasını hedefliyoruz. Odak noktamız ise, çoğunlukla<br />
büyümekte olan pazarlar olacak. Ayrıca yine önümüzdeki<br />
beş ay içerisinde sekiz adet pazarda yerel karlılığa geçmek<br />
de hedeflerimiz arasında.”<br />
Sistem, bulunduğu şehirlerdeki tüm restoranları; adres,<br />
telefon, menü, fiyat bilgisi, iki kişilik ortalama hesap tutarı,<br />
mutfak türü ve en güncel kullanıcı yorumlarıyla beraber liste-<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
16<br />
17
söyleşi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Reztoran.com, anlaşmalı olduğu<br />
restoranlara dair içerisinde detay, görsel,<br />
menü, yorumlar yer alan ve restoleyerek<br />
tüm kullanıcılarına bu bilgileri sunuyor ve kullanıcıların<br />
restoranda beklenmedik kötü bir sürprizle<br />
karşılaşma ihtimalini ortadan kaldırıyor.<br />
Zomato, restoranlar ve kullanıcı arasındaki tarafsız<br />
bir köprü niteliğinde çalışıyor. Kullanıcıların gittikleri<br />
restoranları; lezzet, hizmet kalitesi ve ambiyans gibi<br />
konularda değerlendirmesi ve olumlu ya da olumsuz<br />
yorum yapması sayesinde restoranlar yaptıkları<br />
işi çok daha net bir şekilde değerlendirebilmeye ve<br />
geliştirmeye başladı. Zomato kullanıcılarının yüzde<br />
70’ini 24-35 yaş grubu oluşturuyor.<br />
“Online rezervasyonlarda<br />
konfor ve pratiklik ön planda”<br />
Quandoo, 2012 yılı sonunda kurulmuş bir<br />
online rezervasyon yönetim sistemi. Kuruluşundan<br />
bugüne 22 milyondan fazla rezervasyonlu<br />
müşteri, faaliyet gösterilen 16 ülkedeki<br />
15 bin’i aşkın anlaşmalı restorana yönlendirilmiş.<br />
Quandoo rezervasyon yönetim sistemi,<br />
işletmelerinin kapasite kullanımlarını optimize<br />
etmelerine ve Quandoo platformu üzerindeki<br />
kullanıcıların bu işletmeleri keşfedebilmelerine<br />
olanak sağlıyor. Quandoo, Philipp Magin,<br />
Ronny Lange, Sebastian Moser, Tim-Hendrik<br />
Meyer ve Daniel P. Glasner tarafından Berlin’de<br />
kurulan bu sistem, Mart 2015’te Recruit Holdings<br />
Co. Ltd. tarafından 219 Milyon dolar<br />
karşılığı satın alınmış. Şu anda tüm dünyada<br />
20 adet ofiste 350’yi aşkın çalışanı ile hizmet<br />
veren Quandoo’nun Türkiye ofisi ise 2013 sonunda<br />
açılmış.<br />
Quandoo Türkiye Ülke Müdürü Hazım Bumin,<br />
sistemi şöyle anlatıyor: “Uzun zamandır<br />
hepimiz otel rezervasyonu için online platformları<br />
kullanıyoruz. Quandoo, aynı hizmeti restoran<br />
özelinde veriyor ve kullanıcıları veri tabanındaki<br />
bin 500’ü aşkın restoran ile bir araya<br />
getiriyor. Restoranların boş masalarını doldurarak<br />
kapasite kullanımlarını artırmalarına destek<br />
olurken, kullanıcılar için ise yeni mekanlar keşfetme<br />
ve istedikleri restorana tek tuşla rezervasyon<br />
yapma konforunu sağlıyor. Ek olarak<br />
rezervasyon yaparken puan toplama ya da indirim<br />
kazanma imkanı da bulunuyor. Konfor ve<br />
pratiklik hemen öne çıkıyor. Durup düşündü-<br />
ğünüzde eve yemek siparişi verirken<br />
telefon etmek yerine online çözümlerden<br />
faydalanıyoruz; uçak bileti ya da<br />
otel rezervasyonu için de bir acente<br />
ile en son ne zaman görüştüğümüzü<br />
çoğumuz hatırlamıyoruz bile.<br />
Quandoo, restoranın çalışma saatlerine,<br />
açılmayan telefonlara takılmadan,<br />
restoran yetkililerine kendinizi<br />
anlatmak zorunda kalmadan rezervasyonunuzu<br />
hızlıca gerçekleştirebileceğiniz<br />
bir platform olarak ortaya<br />
çıkıyor. 7 gün 24 saat boyunca tek<br />
tıkla yapabileceğiniz rezervasyon sonucunda<br />
herhangi bir ücret ödemeniz<br />
de gerekmiyor.”<br />
Türkiye’de online rezervasyon kültürünün<br />
henüz oturmadığını söyleyen Bumin,<br />
“Ülkemizin teknolojik yeniliklere ne<br />
kadar hızlı uyum sağladığı akıllı telefon<br />
penetrasyonu ya da sosyal medya kullanım<br />
oranlarında hemen kendini gösteriyor.<br />
Aynı şekilde online yemek siparişi konusundaki<br />
düzeyimizin ne kadar yüksek<br />
olduğunu da biliyoruz. Bu bağlamda 2<br />
yıl içinde rezervasyonların büyük çoğunluğunun<br />
online olarak gerçekleşeceğini<br />
çok net bir şekilde ifade edebiliriz. Bu<br />
sistemin ilk ortaya çıktığı ABD, İngiltere<br />
gibi pazarlardaki durum da bunu gösteriyor.<br />
Artan rezervasyon eğilimi ile şu anda<br />
rezervasyon yapılmayan noktalara da rezervasyon<br />
yapılması gündeme gelecek.<br />
Sistemin yaygınlaşmaya başlaması ile<br />
birlikte restoranlar rezervasyon takibi için<br />
şu anda kullandıkları ajandaları bir kenara<br />
bırakıp bu sistemleri kullanmaya başlayacaklar.<br />
Bu sayede belki de ilk defa sayılı<br />
müdavimleri dışında müşteri datasına sahip<br />
olma ve bununla değer yaratma şansını<br />
yakalayacaklar” diye konuştu.<br />
“Online rezervasyon<br />
alışkanlıkları artıyor”<br />
Irmak Dönmez<br />
Hazım Bumin<br />
Oytun Çalapöver<br />
ranlara sağladığı yazılım altyapısı sayesinde<br />
anlık doluluğu göstererek online<br />
rezervasyon yapılmasına olanak sağlayan<br />
internet sitesi ve mobil uygulaması.<br />
Reztoran.com’un restoranlara sağladığı<br />
yazılım altyapısı sayesinde, rezervasyonların<br />
gerçek zamanlı olması ve<br />
anında onay alınabilmesi konularında<br />
avantajlar sağlıyor.<br />
Reztoran.com Kurucu Ortağı Irmak<br />
Dönmez sistemi; ““Bu akşam<br />
nerede yer var?” sorusuna cevap verebilen<br />
tek firmayız diyebilirim” diyerek<br />
özetliyor. Dönmez, “Sistem sayesinde,<br />
restoranlardaki doluluk konusunda<br />
alternatif filtreleme yapılıyor, müşterinin<br />
dilediği masadan özel isteklerine<br />
kadar hepsi özel bir titizlikle sağlanıyor.<br />
Rezervasyon yapan müşterilerimiz<br />
restoranlarımızda ayrıcalıklı olarak<br />
ağırlanıyor. Anlaşmalı restoran sayımız<br />
bugün itibari ile 450’nin üzerinde, her<br />
geçen gün yeni restoranlarla anlaşmaya<br />
devam ediyoruz. Burada müşterilerimizin<br />
fikirlerini alarak ilerlemeyi<br />
tercih ediyoruz. Üyelerimizin sitemizde<br />
görmek istediği restoranlara öncelik<br />
veriyoruz” diye konuştu.<br />
Günden güne Türkiye’de online<br />
rezervasyon alışkanlıklarının artmaya<br />
devam ettiğini ifade eden Irmak<br />
Dönmez, “Reztoran.com’u ilk kurduğumuzda<br />
ayda 20-30 rezervasyon<br />
alıyorduk. Şu anda ayda 8 binin üzerinde<br />
rezervasyon alıyoruz. Kısacası<br />
insanların hayatını kolaylaştıran, kimseyle<br />
muhatap olmak zorunda bırakmayan<br />
bir hizmet olduğu için, kullanan<br />
kimse vazgeçemiyor. Mayıs ayı itibari<br />
ile İzmir-Çeşme-Bodrum restoranları<br />
sistemimize ekleniyor. Bunun dışında<br />
Bookatable ile iş ortaklığımız sayesinde<br />
Bookatable’ın dünyadaki anlaşmalı<br />
olduğu tüm Avrupa’daki restoranlarına<br />
yine anında onaylı şekilde rezervasyon<br />
alabiliyoruz. Dolayısıyla yurt dışına<br />
seyahat etmek isteyen herkesi de adresliyoruz”<br />
diye konuştu.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
18<br />
19
gıda iletişimi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Nesnelerin interneti: M2M<br />
Derya Nil Budak<br />
deryanilbudak@gmail.com<br />
Akıllı sensörler artık yalnızca buzdolabımızdakilerden<br />
ibaret değil; gıdalarımızın<br />
kendisi de akıllı. Çünkü akıllı sensörler<br />
artık yalnızca enerji tasarrufu için<br />
kullanılmıyor; çevrimiçi sığır yetiştiriciliğinden<br />
arıların korunmasına kadar tarım<br />
ve hayvancılık faaliyetlerindeki üretim<br />
süreçlerinde kullanımı hızla artan bu sistem<br />
aynı zamanda gıdaların korunması<br />
için de oldukça etkili bir teknoloji. Ve<br />
dahası artık dünya hiç olmadığı kadar<br />
birbirine bağlı. İnanmak güç olmasa da<br />
teknoloji her geçen gün bizi biraz daha<br />
şaşırtmaya devam ediyor. Sonunun nereye<br />
varacağını öngördüğümüzü sandığımız<br />
hatta bu uğurda projeksiyonlar<br />
yaptığımız ancak her nasılsa bir türlü<br />
ayak uyduramadığımız veya kestiremediğimiz<br />
türlü gelişmelere sahne olan bu<br />
bilim dalı, rekabetin hem sebebi hem de<br />
sonucu olarak adeta karşımıza dikildi.<br />
Günümüzde teknoloji yalnızca insanoğlunu<br />
birbirine bağlayan, insanlar<br />
arasındaki iletişimi ve etkileşimi azami<br />
düzeyde mümkün kılan bir bilim olmasının<br />
çok daha ötesinde. Makineler<br />
ve aygıtlar da artık teknoloji ile küresel<br />
düzeyde birbirlerine bağlı. Malumunuz,<br />
bugüne kadar hep etkileşim ve iletişimin<br />
sebebi faaliyeti olan insanoğlundan söz<br />
ettik. Ancak içinde bulunduğumuz dijital<br />
çağın son dalgasında artık nesneler<br />
de birbirine bağlı. Nesneler arasındaki<br />
bu iletişim ve etkileşim biçimi ise ismiyle<br />
müsemma; Nesnelerin İnterneti (IoT) ya<br />
da bir diğer bir deyişle makineler arası<br />
iletişim (M2M).<br />
Peki, ama nedir bu nesnelerin<br />
interneti? Makineler arası iletişim<br />
neye yarar? Eviniz, arabanız, buzdolabınız,<br />
saatiniz, kombiniz hatta<br />
kahve makineniz gibi günlük hayatta<br />
kullandığınız etrafınızı saran<br />
yüzlerce fiziki objenin, internete bağlı<br />
olmasını sağlayan bir teknoloji. Böylece<br />
objeler, insanoğlundan bağımsız olarak<br />
internet üzerinden iletişim kurabilir ve<br />
bilgi paylaşabilir. Kısaca özetlemek gerekirse,<br />
akıllı varlıklar yaratan bir dizi teknoloji<br />
olarak da ifade edebiliriz. Bir iletişim<br />
modeli üzerinden anlatmak gerekir<br />
ise gönderici yani sensörler ve diğer<br />
elektronik cihazlar işlevlerine bağlı<br />
olarak hız veya sıcaklık gibi veri toplarlar.<br />
Topladıkları veriyi ise diğer bir<br />
deyişle mesajı alıcıya yani uzaktaki<br />
bir sunucuya/makineye kablosuz<br />
iletirler. Buna karşılık alıcı<br />
durumdaki sunucu/makine<br />
gönderici makineye bir eylemde<br />
bulunması için geribildirim<br />
yani komut gönderirler. İleri<br />
teknolojinin imkânları ile gelişen<br />
makinelerin arasındaki<br />
iletişim yani orijinal adı ile<br />
machine to machine (M2M) olarak<br />
ifade edebileceğimiz, Türkçe karşılığı<br />
“Nesnelerin İnterneti” olarak<br />
çevrilen “Internet of Things” ilk<br />
defa 1999 yılında Kevin Ashton’ın<br />
tüketici ürünleri sektöründeki<br />
dünyaca ünlü bir şirket için hazırladığı<br />
bir sunumun başlığında kullanılmış.<br />
Öne sürdüğü bu kavramın yerli<br />
yersiz çok sık dile getirildiğini belirten<br />
Ashton, isim babası olduğu bu tabiri<br />
RFID Journal’da şu şekilde ifade<br />
etmekte: “Günümüzde bilgisayarlar<br />
ve dolayısıyla internet bilgi için neredeyse<br />
tamamen insanoğluna bağımlı.<br />
İnsanoğlu tarafından oluşturulan veri<br />
internetin geleneksel diyagramlarını,<br />
sunucularını, yönlendiricilerini ve<br />
benzeri şeyleri içerir. Ancak hepsi en<br />
çok sayıdaki ve en önemli yönlendirici<br />
olanı dışarıda bırakır, yani insanoğlunu.<br />
Sorun, insanların zaman, dikkat ve doğruluğunun<br />
sınırları olmasında ve bu da<br />
gerçek dünyadaki şeylerin verilerini toplamak<br />
için hiç de iyi değil. Bizler, fiziksel<br />
bir yapıdayız aynı şekilde çevremiz de<br />
öyle. Hatta ekonomimiz, toplumumuz<br />
ve yaşamın devamı fikirlerden veya bil-<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
20<br />
21
gıda iletişimi<br />
haber<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
gi üzerinden değil, nesne üzerinden mümkündür. İkilleri (bitleri) yiyemezsiniz<br />
ya da onları ısınmak için yakamazsınız. Fikirler ve bilgi önemlidir ancak<br />
nesneler çok daha fazla önemlidir. Ayrıca günümüz bilgi teknolojileri insanoğlu<br />
tarafından sağlanan veriye oldukça bağımlı, bilgisayarlar da nesneler<br />
ile değil fikirler ile ilgili bilgi sahibidir. Eğer bizim, herhangi bir yardımımız<br />
olmadan topladığı veriyi kullanan ve nesneler hakkında her şeyi bilen bir<br />
bilgisayarımız olsaydı her şeyi takip edebilir, hesaplayabilir ve hatta atıkları,<br />
maliyetleri ve kayıpları büyük ölçüde azaltabilirdik. Hatta nesnelerin tamir<br />
edilmesi veya değiştirilmesi gerektiğini bilebilir veya taze, bayat olduğu hatırlatılabilirdi.<br />
Bilgisayarları kendi imkânları ile bilgi toplar hale gelmelerine izin<br />
vermeliyiz böylece dünyayı tüm ihtişamı ile kendileri görüp, duyup, koklayabilirler.<br />
RFID (radyo frekansı tanımlama) ve sensör teknolojisi, bilgisayarlara<br />
herhangi bir sınırlama ve insan odaklı veri girişi olmadan gözlem, tanımlama<br />
ve anlamaya olanak veriyor. İnternetin olduğu gibi ‘Nesnelerin İnterneti’ de<br />
dünyayı değiştirme potansiyeline sahip hatta belki daha da fazla.”<br />
Gündelik hayatın içerisinde belki de hiç fark etmeden deneyimlediğimiz<br />
hayatımızı kolaylaştıran bu makineler arası iletişim teknolojisi, şüphesiz<br />
dünyamız için olduğu kadar sektörler için de daha verimli. Özellikle gıda<br />
sektöründe hali hazırda kullanılan bu akıllı sistemler sayesinde doğal kaynakların<br />
efektif kullanımını sağlayan, hayvan refahını artıran, üretim maliyetlerini<br />
düşüren yazılımlar, donanımlar veya tüketim tercihlerinin bilinmesini<br />
kolaylaştıran algılayıcılar ve tarayıcılar gibi teknikler oldukça dikkat çekici.<br />
Ayrıca bir diğer dikkat çekici nokta, Beecham Research araştırma şirketi<br />
tarafından ortaya konan raporun sonuçlarında<br />
yer verilmiş. Şirket, konuyla ilgili<br />
bir raporunda makineler arası iletişimin<br />
diğer bir deyişle nesnelerin interneti teknolojisinin<br />
kullanımı ile 2050 yılına kadar<br />
gıda üretiminde yüzde 70 oranında artış<br />
sağlanmasının mümkün olduğunu tahmin<br />
ettiklerini belirtmekte.<br />
Velhasıl, Kevin Ashton’un da belirttiği<br />
üzere şüphesiz “Gerçek dünyada, nesneler<br />
fikirlerden daha önemlidir.” Bu bağlamda<br />
Nesnelerin İnternet’inin yükselişi<br />
çalışmaları tüm hızıyla süredursun; teknolojik<br />
gelişmeler karşısında dijital dönüşüm<br />
gerçeğini göz ardı edenler için ortada çok<br />
acı bir gerçek var. Fark yaratmak isteyen<br />
her ileri görüşlü işletme açısından ise makineler<br />
arası iletişimi mümkün kılan, akıllı<br />
varlıkları öne süren, rekabette çağ atlatan,<br />
bilgi ve veriye dayalı tüm önemli sorunları<br />
çözebilen bir teknoloji dijital dönüşümün<br />
esası olacaktır.<br />
Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle.<br />
BENEO yelpazesi Remypure<br />
ile genişliyor<br />
Beneo, Fi Istanbul Gıda Bileşenleri Fuarı’nda bu<br />
yıl, dünya çapında doğal ve temiz etiket statüsüne<br />
layık görülen, yüksek performanslı ilk pirinç nişastası<br />
Remypure’u tanıttı.<br />
Beneo Güney Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölge<br />
Satış Müdürü Miren Iturbe, bir fonksiyonel gıda<br />
bileşeni olan Remypure’nin üreticilerin, artan temiz<br />
etiketli ve doğal ürün taleplerine cevap verebilecek<br />
ürünler yaratmalarına yardımcı olacağını söyledi.<br />
Iturbe, “2013’te BENEO tarafından yapılan<br />
araştırma gösteriyor ki; Avrupa’da tüketicilerin yüzde<br />
71’i doğal ürünlerin daha iyi olduğunu düşünüyor.<br />
Temiz etiket ve doğal beyanlar, gıda ürünlerinin<br />
üretiminden daha önemli hale geliyor. İşte bu yüksek<br />
performanslı pirinç nişastası, dünya genelinde,<br />
özellikle zorlu üretim koşulları gerektiren süreçlerde<br />
doğal ve temiz etiketli içerikler üretmelerini sağlayacak.<br />
Fonksiyonel doğal pirinç nişastası BENEO<br />
Remypure, işlem sırasında yüksek stabilite gösterir<br />
ve kullanımı, düşük pH, yüksek ısı ve yüksek kayma<br />
gibi zorlu üretim koşullarında oldukça verimlidir.<br />
Özellikle, hassas koşullarda üretilen soslar, kavanoz<br />
bebek mamaları, sütlü tatlılar ve meyvelerde<br />
kullanıma uygundur. Remypure’un tamamen doğal<br />
yeni termal üretim süreci sayesinde BENEO’nun<br />
fonksiyonel doğal pirinç nişastası, hiçbir kimyasal<br />
madde kullanmadan, kimyasal değişime uğramış<br />
gıda nişastalarına yakın performans seviyelerine<br />
ulaşabiliyor. Remypure, saf bir tada sahiptir. Ürünlerin<br />
raf ömrü stabilitesini arttırıyor ve doku kalitesini<br />
yükseltiyor. Bu yeni ürün sayesinde, gıda üreticileri,<br />
kıvam artırımında hassas ve zorlu üretim koşullarına<br />
uygun, çok yönlü ve temiz etiketli pirinç nişastasına<br />
ulaşabiliyor” diye konuştu.<br />
Bileşik Büyüme Oranı, sırasıyla yüzde 20 ve yüzde<br />
10 olarak belirtildi. (Euromonitor International<br />
2016) Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kadar Türk<br />
devletinin de, yiyecek ve içecek üreticilerinin, besin<br />
değerine dikkat ederek, daha az şeker, yağ ve<br />
kalorili ürünler kullanmasına teşvik ettiğini söyleyebiliriz.<br />
Bir yandan da tüketiciler ‘iyi karbonhidrat’<br />
adı verilen, diyet lifi, tam tahıl ve yavaş salınımlı<br />
karbonhidratlara yöneliyorlar. Sonuç olarak<br />
üreticiler de, tadı ve dokuyu koruyarak daha iyi<br />
besin profilleri sunan akıllı çözümlere yöneliyor.<br />
Özellikle, sağlıklı çocuk ürünleri pazarında gelecek<br />
yıllarda ciddi bir artış olacağını düşünüyoruz.<br />
Günümüz pazar değerleri, daha şimdiden sağlıklı<br />
gıda ürünleri pazarında olumlu gelişmeler yaşandığını<br />
gösteriyor: Euromonitor International<br />
2016’ya göre, 2013-2015 yılları arasında, sağlıklı<br />
yiyecek ve içecek ürünleri pazarında Yıllık Bileşik<br />
Büyüme Oranı’nda yüzde 11’lik (TRYmn) bir artış<br />
oldu. Daha az şeker, yağ ve yüksek lif oranı gibi<br />
kategoriler daha detaylı olarak incelendiğinde,<br />
yağı azaltılmış yiyeceklerde yüzde 15, şekeri azaltılmış<br />
yiyeceklerde yüzde 8 ve şekeri azaltılmış<br />
içeceklerde yüzde 7.6 gibi oranlar gözlemleniyor.<br />
2013 - 2015 yılları arasında, doğal sağlıklı lifli gıda<br />
ürünlerinde, Yıllık Bileşik Büyüme Oranı’nda yüzde<br />
33 civarında (TRYmn) bir artış gözlemleniyor.”<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Sağlıklı ürün pazarı yüzde 11 büyüdü<br />
Türkiye’de daha sağlıklı ürünlerin geleceğinin<br />
oldukça parlak olduğunu belirten Miren Iturbe<br />
sözlerine şöyle devam etti: “2013-15 yılları arasında,<br />
daha sağlıklı yiyecek ve içecekler için Yıllık<br />
Miren Iturbe<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
22<br />
23
söyleşi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
“Tüketici dijitalleşti<br />
perakende sektörü değişime<br />
ayak uydurdu”<br />
Özlem Erol<br />
Dünya değişiyor, hızımız gitgide artıyor. Hız ön plana çıkınca<br />
alışveriş alışkanlıklarımız da değişti. Perakende sektörü<br />
baş döndüren bir hızla dijital dönüşümün içindeki yerini aldı.<br />
Türkiye’de e-ticaret sektörünün her yıl ortalama yüzde 30<br />
büyüme kaydettiğini belirten Positive A Digital Approach Kurucu<br />
Ortağı Caner Istı, bu büyüme hızının dünya ortalamasının<br />
epey üzerinde olduğunu ancak kat etmemiz gereken<br />
daha çok yol olduğunun altını çiziyor.<br />
Perakende sektörü nasıl bir<br />
dönüşüm içinde?<br />
Giderek dijitalleşen dünyanın etkilediği temel sektörlerden<br />
birisi de kuşkusuz perakende. Ancak perakendedeki di-<br />
Caner Istı<br />
jital dönüşümünün sebebi, diğer sektörlere nazaran, olağan<br />
teknolojik gelişim değil aksine müşteriden gelen talep. Geçmişten<br />
bugüne perakende sektöründeki değişimi tetikleyen,<br />
tüketicilerin ihtiyaç ve beklentileri oldu. Dijitalleşen tüketicinin<br />
beklentilerini karşılamaya çalışan sektör, kaçınılmaz olarak<br />
da dijital dönüşüm sürecine adım attı.<br />
Perakende sektörünün internet üzerinden satış<br />
ciroları ne durumda? En fazla hangi perakende<br />
kanalında dijital kanal üzerinden satış yapılıyor?<br />
Toplam perakende sektörünün 90 milyar TL civarında<br />
ciro yaptığı tahmin ediliyor. Toplam perakendenin yüzde<br />
1,3’ünün internet üzerinden gerçekleştiği ve bunun yıl içerisinde<br />
yüzde 2 seviyesine geleceğinin öngörüldüğünü hesaplarsak,<br />
ortaya 1,17 milyar TL ile 1,80 milyar TL arasında<br />
bir sonuç çıkıyor. Genel perakende sektörüne baktığımızda<br />
açık ara farkla en çok satışı yapan kanal süpermarketler. Ancak<br />
e-ticarette durum değişiyor, en yüksek cirolar son kullanıcı<br />
elektroniği ve moda sektöründe görülüyor. Bu durumun<br />
en büyük sebepleri arasında teknoloji sektörünün çok daha<br />
erken bir zamanda e-ticarete başlamasını, moda sektörünün<br />
de private shopping siteleri aracılığı ile internette kendini<br />
kabul ettirmesini söyleyebiliriz. Ancak madalyonun diğer bir<br />
yüzü de, Türkiye’nin perakende hacminin 42,6 milyar TL’lik<br />
kısmını oluşturan 17 süpermarketin 13’ünün e-ticaret sitesi<br />
bulunmaması. Yeni bir e-ticaret girişiminin en büyük zorluğu<br />
olan operasyon & lojistik yatırımını hali hazırda yapmış olan<br />
süpermarket perakendecilerinin e-ticarette artık yerlerini almaları<br />
gerekiyor.<br />
Kredi kartının internet alışverişinde kullanımı<br />
hala tutucu olunan konular arasında<br />
mı yer alıyor?<br />
Son yıllarda bu konuda tüketici nezdinde bir rahatlama<br />
olduğunu görüyoruz. Çift basamaklı güvenlik önlemleri, sanal<br />
kart uygulamaları, kapıda ödeme seçenekleri gibi alternatifler,<br />
tüketicileri daha güvenli bir şekilde internet üzerinden<br />
alışveriş yapmaya teşvik ediyor. Artık kullanıcıların gözünde<br />
internet üzerinden alışveriş için kredi kartı güvenliği bir engel<br />
olmaktan çıktı diyebiliriz. Burada “güvenlik” gibi teknik bir<br />
engelden öte daha çok “güvenirlikten” yani duygusal engelden<br />
bahsetmek daha doğru olacaktır. Bunun için de çoğu<br />
e-ticaret sitesinin, pozitif kullanıcı deneyimi yaratmaya odaklı<br />
yaklaşım geliştirdiğini, ara yüzlerini ve süreçlerini de buna uygun<br />
olarak yeninden tasarladığını görüyoruz.<br />
Türkiye e-ticaret alanında dünya geneliyle<br />
karşılaştırıldığında hangi konumda?<br />
Türkiye’de e-ticaret sektörü her yıl ortalama yüzde<br />
30 büyüme kaydediyor. Bu büyüme hızı dünya ortalamasının<br />
epey üzerinde. Ancak kat etmemiz gereken<br />
daha çok yol var. Örneğin e-perakendenin genel perakende<br />
sektörü içerisindeki oranı ülkemizde yüzde<br />
1,3 seviyesinde iken, gelişmekte olan ülkelerde bu<br />
oran yüzde 5’e, dünya ortalaması yüzde 7’ye gelmiş<br />
durumda. Örneğin İngiltere’de aynı oran yüzde<br />
11. Türkiye’nin en büyük 100 perakende markasının<br />
35’inin e-ticaret sitesi bile yok. İlk 10’a baktığımızda<br />
ise yarısının e-ticaret sitesi olmadığını görüyoruz. Kayıtlı<br />
kredi kartlarının ise yüzde 60’ının hiç internet üzerinde<br />
kullanılmadığı da bilinen bir gerçek. Bu bakımdan<br />
dünya ortalamasını yakalayamadığımızı söyleyebiliriz.<br />
Türkiye’deki toplam internet kullanıcılarının üçte biri,<br />
yılda dört kere internetten alışveriş yapıyor ve ortalama<br />
sepet tutarları 200 TL olarak belirleniyor. Tüm bu<br />
veriler gösteriyor ki, daha yapılacak çok şey, atılacak<br />
çok adım var. Türkiye çok genç bir nüfus ve yeni neslin<br />
yüksek teknoloji adaptasyonu ile arayı çok hızlı kapatıyoruz.<br />
Özellikle mobil teknolojilerin Türkiye’de revaçta<br />
olması, tüketicinin daha çok dijitalleşme talebi ve<br />
omni-channel’a yöneliş, e-ticaretin en büyük itici güçlerinden<br />
olan perakende sektörünü olumlu anlamda<br />
etkileyecektir. Bu yüzden Türkiye’nin, e-ticaret alanına<br />
dünya genelinde en büyük fırsatları barındıran ülkelerden<br />
biri olduğunu söyleyebiliriz.<br />
Türkiye perakende sektörünün dijital<br />
dönüşümünün nasıl seyredeceğini<br />
öngörüyorsunuz?<br />
Omni-channel çözümler sayesinde dijital dönüşüm gerçekleşecek.<br />
Eskiden var olan her dijital kanalı ayrı ayrı yönetme<br />
yaklaşımı olan çoklu kanal çözümleri artık terk ediliyor.<br />
Bu dönüşüm de yine tüketici talebi ve beklentileri ile<br />
oluşuyor. Tüketiciler, her ne kanalda olursa olsun, ister cep<br />
telefonu, ister bilgisayar, isterse fiziksel mağaza, aynı şekilde<br />
hizmet almak istiyor ve alışveriş deneyimlerinin farklılık göstermesini<br />
istemiyor. Omni-channel, iyi kurgulandığı için bunu<br />
tam anlamı ile eksiksiz bir şekilde sağlayabiliyor. Bu yaklaşımı<br />
Positive A Digital Approach olarak biz çok önceden beridir<br />
destekliyoruz ve çözümler geliştiriyoruz. Gerekli yatırım<br />
ve düzenlemeler yapıldıktan sonra omni-channel çözümler<br />
hem müşteri memnuniyetini artırıyor, hem de markanın fiziksel<br />
ve dijital dünyalardaki varlığını daha etkili bir şekilde<br />
yönetmesini sağlıyor.<br />
Omni-channel kavramından söz eder misiniz?<br />
Sektörde yoğun olarak konuşulmaya başlanan omnichannel<br />
kavramının aslında çoklu kanal satış (multi-channel)<br />
kavramı ile karıştırıldığını görüyoruz.<br />
Çoklu kanallarda firmalar her bir platformlarının (fiziksel<br />
mağaza, web, e-posta, telefon, mobil vb.) performanslarını<br />
birbirinden bağımsız olarak en üst düzeye çıkartmaya çalışıyorlar.<br />
Firmalar, iş süreçlerini bir olimpik havuzdaki kulvarlar<br />
gibi bölüyor, her birinin kendine ait yapılanması ve ciro hedefleri<br />
oluyor. Çoklu kanal yapılanmanın sonucu ise, kanallar<br />
arasında rekabet doğması. Bahsedilen rekabet bazen iyi sonuçlar<br />
verse de, uzun vadede işletmenin toplam başarısının<br />
önündeki en büyük engel olabiliyor.<br />
Omni-channel, sadece firmanın ciro hedeflerini ve/veya<br />
stok durumunu değil, müşterilerini stratejinin ortasına yerleştiriyor.<br />
Firmalar çoklu kanallarda olduğu gibi müşterilerine<br />
ulaştıkları platformları birbirinden bağımsız yönetmiyor. Tüm<br />
kanallar firmanın stratejisi doğrultusunda birbirine bağlanarak<br />
yönetiliyor. Markanın müşteriye dokunduğu tüm platformlarındaki<br />
deneyimlerini birleştirmek ve onlara kanallar<br />
arasında boşluk olmayan bir alışveriş süreci sunuluyor.<br />
Omni-channel çözümler, perakende firmaları için yeni<br />
pazarlama fırsatları, tasarruf imkanları, dönüşüm artışı ve<br />
müşteri memnuniyeti sağlıyor. Firmalar yeni nesil perakende<br />
çözümü olan Omni-channel’ın sunduğu fırsatları ve getirileri<br />
değerlendirince, yakın zamanda geliştirme planlarının ilk sıralarına<br />
çok etkili bir yatırım olarak yerleştirecekler.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
24<br />
25
söyleşi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
BASF, bitki korumada<br />
atak hazırlığında<br />
Özlem As<br />
BASF Türk Bitki Koruma Ülke Müdürü Bert-Ralf Ottens, Türkiye’de<br />
çiftçilik bölgelere göre değişkenlik gösterse de, genel olarak Türk çiftçisinin<br />
yeniliklere açık ve gelişmeleri takip ettiğini belirterek ürün verimini<br />
artırmak, tarla-bahçe bakımını yapabilmek için bitki koruma ürünleri arasında<br />
kendisi için en faydalı olanları seçtiğini söyledi.<br />
İnovasyonun bugünün tarımında önemli bir bileşen olmaya devam<br />
ettiğini ve verimi artırmak üzere yeni sürdürülebilir ürünlere yatırım yapılması<br />
gerektiğini belirten Ottens, ihtiyaçların sürekli olarak değiştiği ve<br />
yeni zorlukların ortaya çıktığı tarım sektörüne yeni çözümler ve teknolojilerle<br />
bu pazara katkıda bulunduklarını söyledi.<br />
BASF, 2015 yılında bitki koruma alanında 514 milyon Avro Ar-Ge<br />
yatırımı yaptı; 2015 ve 2025 yılları arasında pazara sunulacak olan ürünlerinden<br />
3 milyar Avro satış geliri bekliyor.<br />
Bert-Ralf Ottens ile yeni ürünleri üzerine konuştuk.<br />
BASF’nin 2025 yılına kadar piyasa sunmayı<br />
planladığı ürünleri nelerdir?<br />
BASF, fungisit alanında 2019 yılından itibaren dünya pazarlarına yeni<br />
bir aktif madde sunacak. Bu ürünün hastalık kontrolü alanında önemli<br />
bir araç olması bekleniyor.<br />
Ayrıca yeni geliştirilen dicamba formülasyonu,<br />
herbisit alanında sunulacak<br />
olan bir inovasyon. Bu yeni ürün, 2020<br />
yılının başında pazara sunulmaya başlayacak.<br />
Ayrıca, çeltiğe yönelik yeni bir<br />
herbisit toleranslı sistem olan Provisia<br />
teknolojisinin ise 2017 yılında pazara<br />
sunulması hedefleniyor.<br />
BASF’nin insektisit portföyü de 2019<br />
sonu itibariyle zararlı kontrolü ve direnç<br />
yönetimi alanındaki araç sayısını artıran<br />
yeni aktif madde ile genişliyor. Broflanilide<br />
etken maddesi, tarla bitkileri, sebze<br />
ve meyve grubunda yeni etki mekanizmasıyla<br />
ısırıcı-çiğneyici zararlıların kontrolünde<br />
önemli bir araç olacaktır. BASF’nin<br />
daha sağlıklı bitkiler ve daha yüksek verim<br />
için, Limus ® azot yönetimini 2015<br />
yılında pazara sundu. Fonksiyonel Bitki<br />
Bakımı segmentinin diğer çözümleri şu<br />
an pazara sunum aşamasında.<br />
ürünler sunan portföyünü tamamlıyor.<br />
BASF’nin genişleyen insektisit portföyü de<br />
tarla bitkileri, sebze ve meyve grubunda ısırıcı-çiğneyici<br />
zararlıların kontrolünde çiftçiler<br />
için önemli bir araç olacaktır. Limus® ise bitki<br />
gelişiminin en kritik büyüme aşamalarında bitkilerin<br />
dengeli oranda azot almasına yardımcı<br />
olan patentli bir ürün.<br />
Fungisit alanında sunulacak ürün<br />
hakkında bilgi verir misiniz?<br />
BASF, fungisit alanında 2019 yılından itibaren<br />
dünya pazarlarına yeni bir aktif madde<br />
sunacak. Halen ileri seviye geliştirme aşamasında<br />
olan yeni fungisit, yapılan çalışmalarda<br />
yüksek performans sergiledi ve hastalık kontrolü<br />
alanında önemli bir araç olması bekleniyor.<br />
Bu aktif madde ile yapılan kapsamlı araştırmalar,<br />
mısır, tahıl, soya, sebze ve meyve gibi<br />
pek çok mahsulde pek çok patojene karşı geniş<br />
spektrumlu etki gösteriyor.<br />
Türkiye’de çiftçilerin inovatif<br />
ürünlere yaklaşımı nasıl?<br />
Türkiye’de çiftçilik bölgelere göre değişkenlik<br />
gösterse de, genel olarak Türk çiftçisi<br />
yeniliklere açık ve gelişmeleri takip ediyor.<br />
Ürün verimini artırmak, tarla-bahçe bakımını<br />
yapabilmek için bitki koruma ürünleri arasında<br />
kendisi için en faydalı olanları seçiyor. Türk<br />
çiftçisi için inovatif ürünleri takip etmek çeşitli<br />
nedenlerle zor olsa da, bilgi sahibi olduğu zaman<br />
inovatif ürünü tercih ettiğini söyleyebiliriz.<br />
Sürdürülebilir tarım için<br />
inovasyon nerede duruyor?<br />
Gezegenimizin gelecekte büyümesinin<br />
temeli olarak sağlam bir tarım sektörüne sahip<br />
olmamız gerekiyor. Verimi artırmak üzere<br />
yeni sürdürülebilir ürünlere yatırım yapmaya<br />
devam etmemiz halinde çiftçilerin sağlıklı ve<br />
Çiftçilere ne gibi kolaylıklar<br />
sunması planlanıyor?<br />
Bert-Ralf Ottens<br />
BASF’nin yukarıda bahsettiğim<br />
geliştirme aşamasındaki yeni nesil<br />
fungusit ürününün hastalık kontrolü<br />
alanında çiftçilere büyük kolaylık sunmasını<br />
bekliyoruz.<br />
Herbisitler alanında geliştirdiğimiz<br />
etken maddeler ve yeni formülasyonlar<br />
yabani ot direnci yönetimi teknolojileri<br />
alanında yenilikler içeriyor. BASF, çeşitli<br />
mahsullerde kara çim gibi dirençli yabani<br />
otlarda üstün bir kontrol sergileyen<br />
aktif maddeler geliştiriyor. BASF’nin herbisit<br />
ailesinin bu yeni ürünleri, dünyanın<br />
dört bir yanındaki çiftçilere Kixor ® ve<br />
Clearfield® Üretim Sistemi gibi bilinen<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
26<br />
27
söyleşi<br />
söyleşi<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
ekonomik gıda sunmada başarılı olmasını destekleyebiliriz.<br />
Biz BASF olarak, bunu yapmaya<br />
devam edeceğiz. İnovasyon, bugünün tarımında<br />
önemli bir bileşen olmaya devam ediyor. İhtiyaçların<br />
sürekli olarak değiştiği ve yeni zorlukların ortaya<br />
çıktığı dinamik bir pazar ve yeni çözümler ve<br />
teknolojilerle bu pazara katkıda bulunabildiğimiz<br />
için mutluyuz.<br />
Günümüzde Türkiye’de ve dünyada<br />
tarımda teknoloji kullanımı, yeniliklere<br />
uyum ve tarımdaki teknolojinin<br />
gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Tarım artık teknolojinin gelişimi ile birlikte geleneksel<br />
yöntemlerden farklı bir hal aldı. Ekim aşamasından<br />
başlamak üzere, hava durumundan, sulamaya,<br />
ilaçlamaya, hasata kadar her aşamada teknolojinin<br />
farklı bir özelliği kullanılırken, internete bağlı cihazlar<br />
ile tarlaya gitmeden sulamanın başlatılması, hava durumuna<br />
göre sulamaya uzaktan müdahale edilmesi<br />
gibi pek çok teknolojik yenilik kullanılıyor. Türkiye’de<br />
genel olarak makineleşmenin üst seviyede olduğunu<br />
söyleyebiliriz. Ekim ve hasatta makineleşme ile birlikte<br />
verimin artması Türk çiftçisinin de son 10 yıldır<br />
ekipman teknolojisini yakından takip etmesine neden<br />
oldu. Bununla birlikte dünyayı oldukça yakından takip<br />
eden çiftçilerin de olduğunu söyleyebiliriz. Elbette<br />
Avrupa ve ABD bu konuda öncülük yapıyor. Ancak<br />
Türkiye de uygulama konusunda geride kalmıyor diyebiliriz.<br />
Öte yandan teknolojiye yatırım yapan Türk<br />
çiftçisi, sadece kendi tarlası, bahçesi ile kendisini sınırlandırmıyor,<br />
başka ülkelere de hizmet vererek yatırımını<br />
kısa bir süre içerisinde çıkartabiliyor.<br />
Gıda sektöründe fikirler yarışıyor<br />
Özlem Erol<br />
Ege İhracatçı Birlikleri tarafından Ekonomi Bakanlığı<br />
ve Türkiye İhracatçılar Meclisi desteğiyle düzenlenen 4.<br />
Uluslararası Gıda Ar-Ge Proje Pazarı etkinliğinde bu yıl 5<br />
kategoride 409 proje yarışacak. “Fikirlerin Aşka Gelsin”<br />
sloganıyla gerçekleştirilen organizasyona 156 öğrenci,<br />
253 araştırmacı proje sundu. 24 Mayıs 2016 tarihlerinde<br />
İzmir Swissotel’de düzenlenecek “IV. Uluslararası Gıda<br />
Ar-Ge Proje Pazarı”nda “Sürdürülebilir ve Rekabetçi<br />
Gıda Sektörü İçin İnovasyon” temalı etkinlik hakkında<br />
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ve Ege<br />
İhracatçı Birlikleri Gıda Ar-Ge Yürütme Komitesi Başkanı<br />
Birol Celep’ten bilgi aldık.<br />
Gıda AR-GE Proje Pazarı gibi bir etkinliğe<br />
neden ihtiyaç duyuldu? Etkinliğin amacı<br />
nedir? Etkinlik kimleri bir araya getiriyor?<br />
Bildiğiniz üzere 2023 ihracat Stratejisi kapsamında<br />
konulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmak için<br />
katma değeri ve dolayısıyla birim fiyatı yüksek ürünlerin<br />
ihracatı büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda inovatif<br />
ürünlerin ekonomiye kazandırılması tüm Birliklerin öncelikli<br />
amacı haline gelmiştir. Başta TİM tarafından düzenlenen<br />
İnovasyon Haftaları olmak üzere hemen hemen<br />
tüm birlikler tarafından kendi sektörlerinde Arge proje<br />
pazarları ve tasarım yarışmaları düzenlenerek sektörün<br />
potansiyelini ortaya çıkarmak ve ihracatçıya ışık tutmak<br />
amaçlanmaktadır. Gıda sektörü özelinde ise, ihraç birim<br />
fiyatlarının ortalama 1 dolar seviyelerinde olduğu düşünülürse<br />
ekonomiye kazandırılacak yenilikçi fikirlerin<br />
önemi daha da artmaktadır. Gıda üretim tekniklerinden,<br />
ambalaj sektöründeki yeniliklere; yeni ürün buluşlarından,<br />
gıda işlemesine yönelik yeni trendlere kadar bir çok<br />
alanda gelecek projeler ile girişimci ve sanayicilere ilham<br />
verilerek sektörün bu yöndeki açığını kısmen de olsa doldurulmayı<br />
amaçlıyoruz.<br />
liyat, yağlı tohumlar, fındık, kuru ve kabuklu meyve ve<br />
sebzeler, zeytin, yaş meyve ve sebzeler, baharatlar, tıbbi<br />
ve aromatik bitkiler)<br />
z Gıda İşleme ve Teknolojileri (zeytinyağı, işlenmiş<br />
meyve ve sebzeler, işlenmiş kabuklu ve kuru meyveler<br />
ve mamulleri)<br />
z Paketleme ve Ambalajlama, Pazarlama, Değer Zinciri<br />
Yönetimi konularını kapsayacak.<br />
z Proje özel kategorisi olarak ise “Gıdalarda şeker ve<br />
tuz kullanımının azaltılması” belirlendi.<br />
Yarışma sonucunu kim belirliyor?<br />
Başarılı proje kriteri nedir?<br />
Yarışma sonucu sanayici ve akademisyenler tarafından<br />
oluşan bir değerlendirme kurulu tarafından değerlendirilerek<br />
belirleniyor. Başarılı proje kriteri projelerin<br />
inovatif ve yenilikçi yanları, sanayide uygulanabilirliği,<br />
tahmini bütçe ve süresinin gerçekleştirilebilir olması gibi<br />
kriterlerdir.<br />
Daha önceki etkinlere katılım ne oranda<br />
oldu? Bu sene Proje Pazarına ilgi nasıl,<br />
kaç başvuru var?<br />
İlki 2012 yılında gerçekleşen Gıda Ar-Ge Proje Pazarı<br />
etkinlikleri kapsamında ilk üç etkinlikte binin üzerinde<br />
proje başvurusu olmuştu. Bu yıl 5 kategoride toplam<br />
409 proje başvurusu aldık. Birincil Üretim konusunda<br />
144, Gıda İşleme ve Teknolojilerinde 157, Paketleme<br />
ve Ambalajlamada 41, Pazarlama ve Değer Zinciri<br />
Yönetimi’nde 14 başvuru yer alıyor.<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Proje başvuruları hangi konularda yapıldı?<br />
Proje başvuru konuları;<br />
z Birincil Üretim: Bitkisel Ürünler, Hayvansal Ürünler,<br />
Su Ürünleri, Doğadan Toplanan Ürünler (hububat, bak-<br />
Birol Celep<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
28<br />
29
haber<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
SosyalMarka100 açıklandı<br />
Diplomacy.Live tarafından geliştirilen ve Türkiye’de ilk<br />
kez uygulanan Dijital Varlık Reytingi, bu kez ülkemizin<br />
en önde gelen şirketlerine ait markaları arasında ilk<br />
100’ü belirledi. Capital500, ISO500 ve popüler sosyal<br />
ağlarda öne çıkan markaların arasından web siteleri,<br />
mobil uygulamalar ve sosyal medya hesapları<br />
dikkate alınarak gerçekleştirilen SosyalMarka100’de<br />
Garanti Bankası ilk sırada yer aldı.<br />
SosyalMarka100 metodolojisi dijital varlık, bu<br />
varlıkların kişiselleştirmesi, güncelliği, etkileşimi,<br />
yarattığı etki ve ortaya koyduğu inovatif araç/projeler<br />
ana başlıklarındaki 158 göstergeden oluşan<br />
parametreler ışığında oluşturuldu.<br />
22 dijital varlık kategorisinde 158 gösterge,<br />
100 markaya ait 146 internet sitesi, 555 sosyal<br />
ağ sayfası/kanalı/hesabı ve iOS, Android, Blackberry<br />
ile Windows tabanlı 146 mobil uygulama<br />
değerlendirildi. 3 ayda bir güncellenecek olan<br />
SosyalMarka100, Türkiye’de özel sektörün dijital<br />
dönüşüm yolculuğunda en önemli ölçüm<br />
araçlarından biri olacak.<br />
Lider Garanti<br />
Uluslararası kabul görmüş<br />
harf sistemiyle sıralanan<br />
SosyalMarka100’ün ilk<br />
sırasında Garanti Bankası 66,29<br />
puan ve BB++ reytingiyle yer<br />
aldı. Türk Hava Yolları, küçük<br />
bir fark ile 66,03 puan<br />
ve BB++ reytingiyle ikinci,<br />
Akbank 62,16 puan ve BB- reytingiyle<br />
üçüncü sırada yer aldı. Ford, Hepsiburada,<br />
TEB, Denizbank, Markafoni, Rixos, Avon ilk 10’u<br />
oluşturan diğer markalar oldu.<br />
Twitter’da Mavi, Facebook’ta<br />
Garanti, Instagram’da Avon,<br />
YouTube’da Ülker…<br />
SosyalMarka100 sonuçlarına göre, Mavi, Pegasus,<br />
Boyner, Ford ve Lenovo markaları Twitter’ı<br />
dijital varlık olarak en doğru kullanan markalar<br />
oldu. Garanti Bankası, TeknoSA, BSH Türkiye<br />
ve BSH Kariyer, LG ve Yapı Kredi en önde gelen<br />
Facebook kullanan markalar olarak dikkat çekiyor.<br />
Avon, Beymen, Mavi, Ramsey, Trendyol ise<br />
Instagram’ı en etkili kullanan marka konumundalar.<br />
YouTube’u en etkin kullanan markalar ise Ülker,<br />
LG, Turkcell, THY ve Coca-Cola.<br />
SosyalMarka100 Dijital Varlık Reytingi, Diplomacy.Live’ın<br />
önceki diğer çalışmaları gibi şeffaf,<br />
bağımsız ve hesap verebilirliğe önem veriyor. Bu<br />
nedenle, en son gerçekleştirdiği 210 ülkeye ait<br />
Dışişleri Bakanlıkları Dijital Varlık Reytingi çalışma-<br />
sındaki gibi değerlendirilen 847 dijital varlığın linkerinin<br />
tümünü “Sosyal Marka Atlası” adı altında<br />
yayınlıyor.<br />
Dijital Araştırmalar Derneği’nin projesi olan<br />
Diplomacy.Live Direktörü Gökhan Yücel, dijital<br />
varlıkların da artık şirket ve markalar için diğer<br />
konvansiyonel varlıkları kadar önemli olduğuna<br />
dikkat çekti. Yücel şöyle devam etti:<br />
“Günümüz dünyasında dijital varlıklar sadece<br />
birer tanıtım ve yayın aracı olmanın çok ötesinde<br />
işleve sahip. Markaların pazarlama, hedef kitle<br />
tespiti, izlenme reytingi, müşteri<br />
talepleri, kullanıcı tecrübesi,<br />
ürün geliştirme süreçlerinde<br />
dijital varlıklar sağladıkları canlı,<br />
anlık veriler sayesinde markaların<br />
gelişimlerine büyük ölçüde katkıda<br />
bulunmakta. Bir bakıma sosyal birer<br />
sensör görevi görmekteler. Bu sadece<br />
dijital girişimler ve projelerde değil,<br />
hayatımızın her alanındaki sağlık, turizm,<br />
kozmetik, otomotiv, parakende gibi temel<br />
alanlarda faaliyet gösteren büyük markalar<br />
için de böyle. Özellikle vurgulamak isterim ki, çalışmamızın<br />
amacı Sanayi 4.0 denen yeni döneme<br />
markalarımızın daha sağlıklı hazırlanmaları için bir<br />
ateşleyici görevi görmektir. Çünkü siber fiziksel<br />
sistemler, dijital varlıkların olgunlaşmasıyla ulaşılabilecek<br />
bir evredir. Sağlam bir dijital zemin olmadan<br />
siber fiziksel sistemlerin yaygınlaşmasını<br />
beklememeliyiz.”<br />
SosyalMarka100 çalışmasında öne çıkan bazı<br />
noktaların altını çizen Yücel şöyle dedi: ”Dijitalleşme<br />
ve dijital dönüşüm sadece dijital pazarlama ve<br />
sosyal medya etkileşimi konusu olmamalı. Markalarımız<br />
genelde böyle bakıyor. Diğer taraftan kamu<br />
ve özel sektör arasındaki farkın da gitgide açıldığını<br />
görmekteyiz. Neredeyse tüm büyük markaların<br />
önemli personel sayısına ulaşan sosyal/dijital/<br />
yeni medya departmanları mevcut. Sadece sosyal<br />
medya postu göndermeyen, birer inhouse ajans<br />
gibi çalışan yenilikçi fikirlere kafa yoran ekipler<br />
bunlar. Özetle, Diplomacy.Live’ın her projesinde<br />
olduğu gibi SosyalMarka100 de Sanayi 4.0 konseptine<br />
dönüşümde dijital varlıkların performansını<br />
ölçerek bu sürecin daha verimli bir şekilde yönetilmesini<br />
amaçlamaktadır. Markalara karşılaştırmalı<br />
bir çerçeve çizmektedir.”<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
30<br />
31
haber<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
İş dünyası<br />
Endüstri 4.0’ı<br />
değerlendirdi<br />
Kromtech, 4 kıtada pazar<br />
liderliği hedefliyor<br />
Anıl Çalışkan<br />
2014 yılında KROMEL Makina A.Ş.<br />
(Türkiye) ve Faraiand Sazan Novin<br />
Co. (İran) ortaklığı neticesinde kurulan<br />
KROMTECH TSS, 2020 yılına kadar<br />
Membran Filtrasyon Sistemleri sektöründe<br />
Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa<br />
kıtalarında pazar lideri olmayı hedefliyor.<br />
Faaliyetleri ile ilgili olarak bilgiler veren<br />
Kromtech TSS Satış Müdürü Anıl<br />
Çalışkan, ürettikleri tüm makine gruplarında<br />
yeşil çevre profili izleyerek dünya<br />
kaynaklarının kullanımını minimuma<br />
indirme çabasında olduklarını söyledi.<br />
Geliştirdikleri membran filtrasyon<br />
sistemleri ile çoğunlukla atık olarak kullanılan<br />
peynir altı suyunu hem güvenli<br />
hem de enerji tasarrufu sağlayarak<br />
yeniden değerlendirme imkanı sunduklarını<br />
da ifade eden Çalışkan, “Aynı<br />
zamanda konsantre süt üretiminde<br />
süt bileşenlerini standardize ederek,<br />
verimliliğini arttırıyor ve üretime her<br />
zaman standart süt girdisi sağlayabiliyoruz.<br />
Membran filtrasyon sistemlerini<br />
Türkiye’de üreten firmamız her geçen<br />
gün gelişen teknoloji ile Türkiye ve<br />
Dünya süt sanayisinde artan süzme<br />
peynir üretimi, Peynir Altı Suyu Demineralizasyon<br />
Sistemi, Peynir Altı Suyu<br />
Konsantrasyon Sistemi, Ultrafiltrasyon<br />
İle Protein Standardizasyonu, Mikropartikülasyon<br />
Sistemi ile Protein Kazanımı<br />
ve Evaporatör Alternatifi Yeni Teknoloji<br />
Ters Osmoz Sistemi’nden oluşan<br />
Membran Filtrasyon teknikleri ile üretim<br />
yapılmasına imkan sağlayan sistemler<br />
üzerine çalışıyor” dedi.<br />
Ürettikleri Membran filtrasyon sistemlerini<br />
Sudan, Ermenistan, Kuveyt,<br />
Cezayir, Hollanda gibi ülkelere ihraç<br />
ettiklerini söyleyen Çalışkan, “Üretime<br />
başladığımız ilk günden bugüne gerçekleştirdiğimiz<br />
projelerle dünya çapında<br />
kendimizden söz ettirmeyi başardık.<br />
Hedefimiz Afrika, Asya, Amerika ve<br />
Avrupa kıtalarında pazar lideri olmak.<br />
Çalışmalarımızı ve planlamalarımızı bu<br />
hedef doğrultusunda şekillendiriyoruz.<br />
Kuzey Afrika pazarına ayrıca önem veriyoruz”<br />
dedi.<br />
“Dijital Dönüşüm ve Endüstri 4.0” konulu İTÜ İş Dünyası Zirvesi’ne<br />
iş dünyasının profesyonellerinden orta ve üst düzey yöneticiler katıldı.<br />
Türkiye’de Dijital Dönüşüm ve Endüstri 4.0 panelinde konuşmacı<br />
olarak yer alan Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Cenk<br />
Ceylan, Endüstri 4.0’ın bir ürün olmadığını belirterek sözlerine şu şekilde<br />
devam etti: “Endüstri 4.0 bir ürün değil, konsepttir. Dijital dönüşüm<br />
sürecinde öncelikli olarak bunun ayrımını yapmak gerekiyor. Bu<br />
konsept aslında lokasyondan bağımsız tüm üretim süreçlerini üretim<br />
aşamasında görüp izleyebilmenizi, analizini yapabilmenizi ve bu analizin<br />
sonucunda yapabileceğiniz iyileştirmeleri iş emri olarak sahaya belli sistemler<br />
üzerinden otomatik göndermenize yarıyor. Endüstri 4.0, fabrika<br />
verilerini tek bir noktada ve gerçek zamanlı olarak görmenizi ve bu verilerin<br />
işlenerek karar mekanizmalarında değerlendirilmelerini sağlıyor.”<br />
“Sanayi ve tedarikçi tarafında<br />
bütünlüğü sağlamalıyız”<br />
Nesnelerin interneti, akıllı makineler, yeni iş modelleri, Türkiye’nin dijital<br />
dönüşümü ve fırsatlar konularının da konuşulduğu zirvede konuşmacılar<br />
farklı sektörlere göre Endüstri 4.0’ı ele alarak değerlendirdi.<br />
Zirvede, Endüstri 4.0’ın saha tarafında olduğunu ifade eden<br />
Ceylan, “Rockwell Automation olarak üretmiş olduğumuz ürün ve<br />
sistemler 100 yılın üzerinde. Biz global bir markayız ve Amerika’da<br />
da şu an Endüstri 4.0 sürecini global müşterilerimizde yaşıyoruz.<br />
Türkiye’de otomasyon sistemleri dünyaya göre geç bir zamanlamayla<br />
80’li yıllarda kullanılmaya başlandı buna rağmen çok çabuk uyum<br />
sağladık. Türkiye olarak teknolojiye çok kolay adapte oluyoruz” dedi.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
32<br />
33
Gıdaların Anton Paar<br />
reometreleri ile reolojik<br />
karakterizasyonu<br />
Gizem Akay<br />
Yüksek Kimyager<br />
Uygulama Mühendisi<br />
Anton Paar Ölçüm Aletleri Ticaret Ltd. Şti.<br />
Gıda endüstrisinde kaliteden bahsederken;<br />
gıda içeriğinin yanı sıra son<br />
ürünün fiziksel özellikleri de gün geçtikçe<br />
önem kazanmaktadır. Son ürünün<br />
fiziksel özellikleri, çiğneme ve yutma esnasındaki<br />
özelliklerini; buna bağlı olarak<br />
yeme esnasındaki duyularımızı, lezzeti<br />
önemli ölçüde etkilemektedir. Bu fiziksel<br />
ve mekanik özellikleri belirlemede malzeme<br />
karakterizasyonunda önemli bir<br />
yeri olan reolojiden faydanılmaktadır. Sadece<br />
besin maddesi olarak değil; fiziksel<br />
özellikleri nedeniyle görünüm, stabilite<br />
ve tekstür açısından gıda kalitesini arttırmak<br />
amacıyla Anton Paar reometreleri<br />
(Şekil 1) gıdaların reolojik özelliklerinin<br />
incelenmesine olanak tanır. Anton Paar,<br />
bu amaçla; Moduler Kompakt Reometre<br />
(MCR) Serisini sunmaktadır.<br />
MCR serisi reometreler<br />
ile gerçekleştirilebilen<br />
uygulamalar<br />
Toz reolojisi<br />
“Powder Cell”, hem kalite kontrol<br />
hem de araştırma-geliştirme çalışmalarında,<br />
tozların reolojik araştırmalarına<br />
olanak tanır.<br />
Kalite kontrol testleri için, Anton<br />
Paar “Powder Cell”; toz akışının nasıl<br />
gerçekelşeceğini ifade eden kohezyon<br />
gücünün belirlenmesini ve herhangi bir<br />
neden (partikül boyutu ve şekli, kimyasal<br />
yapısı, nem, dizilimi, statik yük, yüzey<br />
morfolojisi, gaz adsorpsiyonu gibi)<br />
ile meydana gelebilecek akıştaki sapmaların,<br />
kolay ve güvenilir bir şekilde<br />
Şekil 2 : Anton Paar nişasta hücresi, “Starch Cell” ve nişasta jelleşme grafiği<br />
belirlenmesini sağlar. MCR Reometreleri<br />
ile birlikte kullanılan “Powder Cell” ,<br />
tanecikli yapıların araştırıldığı Ar-Ge çalışmalarında<br />
da olağanüstü hassasiyet<br />
sağlar. Örneğin bu sistem kullanılarak;<br />
farklı türde modifiye edilmiş nişasta örnekleri<br />
analiz edilebilmektedir.<br />
Nişasta Reolojisi<br />
Gıda endüstrisinde sıklıkla kullanılan<br />
nişastanın jelleşmesinin takibi önem<br />
arz etmektedir. Jelleşme sürecini takip<br />
etmek farklı sıcaklıklarda farklı fazlar<br />
oluşması nedeniyle oldukça zordur.<br />
Bu nedenle jelleşme sürecini izlemek<br />
için özel cihazlar gerekmektedir. Mo-<br />
Şekil 4 : Bilyalı ölçüm sistemi<br />
dular Kompakt Reometre, MCR Serisi<br />
reometrelerin modüler yapısı, nişastanın<br />
jelleşmesinin takibi için özel olarak<br />
tasarlanmış nişasta hücresinin cihaza<br />
takılmasına olanak sağlar. Nişasta hücresini<br />
içeren MCR reometre; Starch Cell<br />
olarak anılmaktadır. Starch Cell, özel<br />
ölçüm geometrisi ve elektriksel sıcaklık<br />
kontrolü sayesinde jelleşme sürecinin<br />
en doğru ve en kolay şekilde takip<br />
edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca yüksek<br />
basınç gerektiren uygulamalarda da basınç<br />
ünitesi sayesinde, farklı basınçlarda<br />
ölçüm alınabilmektedir.<br />
Viskozite grafikleri nişasta tipine<br />
bağlı olarak oldukça farklıdır. Şekil 2’<br />
de modifiye nişastanın jelleşme süreci<br />
Starch Cell yardımı ile izlenmiştir. Nişasta<br />
süspansiyonu ısıtıldığında granüller<br />
şişmeye başlar ve bu nedenle viskozite<br />
artış gösterir. Nişasta tipine bağlı olarak<br />
belli bir sıcaklıkta maksimum viskozite<br />
değerine ulaşılır. Nişasta süspansiyonu<br />
soğutulmaya başladığında ise viskozite<br />
jelleşme nedeniyle artmaktadır.<br />
Hamur Reolojisi<br />
MCR x2<br />
MCR xx2<br />
Şekil 1 : Anton Paar Reometreleri : Moduler Kompakt Reometre (MCR) Serisi<br />
Şekil 3 : Bisküvi ve ekmek hamuruna ait kayma hızı<br />
(shear rate) ile viskozitenin değişim grafiği<br />
Hamur kıvamı, üretim prosesini<br />
ve nihai ürün özelliklerini etkileyen<br />
en önemli faktörlerden biridir. Nihai<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
34 35
Tablo 1 : Bitter, sütlü ve<br />
beyaz çikolataya ait akma<br />
noktası değerleri<br />
Çikolata Türü<br />
Beyaz 24<br />
Sütlü 23<br />
Bitter 17<br />
Akma Noktası / Pa<br />
ürünün özelliklerinin öngörülebilmesi,<br />
kaliteli ürün eldesi için hamur viskozitesinin<br />
ve özelliklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir.<br />
Bisküvi ve ekmek hamurları ile alınmış<br />
ölçümler Şekil 3’te yer almaktadır.<br />
İki hamur türünde de; artan kayma hızı<br />
(shear rate), başka bir ifade ile rotasyon<br />
veya karıştırma hızı arttıkça viskozitenin,<br />
kıvamın azaldığı görülmektedir. Bisküvi<br />
hamurunun viskozitesi, ekmek hamuruna<br />
göre daha yüksektir. Hamurların<br />
karıştırma, pişirme gibi prosesler esnasında<br />
uygun kıvam değerine sahip olup<br />
olmadığının kontrolü ya da elde edilen<br />
kıvam için uygulanan proses koşullarının<br />
optimizasyonu reolojik ölçümler ile;<br />
elde edilen bu veriler dahilinde sağlanabilmektedir.<br />
Bisküvi ve ekmek hamuru<br />
dışında diğer tüm hamur çeşitleri uygun<br />
aparatlar kullanılarak Anton Paar MCR<br />
Serisi reometreler ile ölçülebilmektedir.<br />
Örneğin; maksimum partikül boyutu 8<br />
mm olan meyveli kek hamurlarının viskozite<br />
ölçümleri için bilyalı ölçüm sistemi<br />
MCR xx2 Serisi reometreler ile kullanılabilmektedir.<br />
Çikolata Reolojisi<br />
Üretim hacminin oldukça fazla olmasına<br />
karşın, tutarlı ve yüksek kaliteye<br />
ulaşabilmek için çikolata üretimi esnasında<br />
sürekli kalite kontrol önemli bir<br />
yere sahiptir. Çikolatanın işleme özelliklerini<br />
etkilemeleri nedeniyle akma noktası,<br />
viskozite gibi reolojik özellikler ise üretim<br />
açısından bilhassa önemlidir. Hatta<br />
farklı türdeki çikolataların ağızda bıraktıkları<br />
his de reolojik ölçümler ile tahmin<br />
edilebilmektedir. Örneğin; keklerin veya<br />
bisküvilerin çikolata ile kaplanmasında;<br />
çikolatanın uygun yayılma özelliklerine<br />
sahip olması reolojik ölçümler ile belirlenebilen<br />
akma noktası ile ilişkilendirilebilmektedir.<br />
Şekil 5’te üç farklı çikolata<br />
türüne ait farklı kayma hızlarında (shear<br />
rate) viskozite değerleri ve bu verilerden<br />
elde edilmiş akma noktası değerleri<br />
Tablo 1’de verilmektedir. Akma noktalarındaki<br />
bu farklılıklar proses koşullarında<br />
farklı davranışlar göstermelerine neden<br />
olmaktadır.<br />
Çikolatanın kristalizasyon noktası<br />
da sabit bir kayma hızında (shear rate)<br />
farklı sıcaklıklarda viskozite değerlerinin<br />
ölçümesi, yani sıcaklık taraması ile belirlenebilmektedir.<br />
Bisküvi Analizleri<br />
Bisküviler, nem içeriğinin son ürün<br />
özelliklerini oldukça fazla etkilediği unlu<br />
mamullerdendir. Bisküvilerin, gevreklik<br />
ve sertliği nem içeriğine bağlı olarak<br />
değişen en önemli duyusal özelliklerindendir.<br />
Depolama ve saklama koşullarındaki<br />
sıcaklık ve bağıl nem etkisinin<br />
belirlenmesi için reolojik ölçümlerden<br />
yararlanılabilmektedir. “CTD 180 Humidity<br />
Ready” aksesuarı ile, MCR xx2<br />
reometrelerinde %10 ila 95 bağıl nem<br />
ve 10 ila 120 °C sıcaklık aralığında çalışmalar<br />
yapılabilmektedir. 20 x 10 x 5<br />
mm boyutunda kesilen bisküvi örnekleri<br />
“solid rectangular fixture” ölçüm sistemi<br />
kullanılarak “CTD 180 Humidity Ready”<br />
aksesuarı içerisine yerleştirilmiş ve numuneler<br />
ile ölçüm alınmıştır. 25 °C’de<br />
gerçekleştirilen ölçümlerde bağıl nem<br />
başlangıçta % 30 iken % 80’ e çıkarılmış<br />
ve ardından % 10’a düşürülmüştür.<br />
Şekil 6’ da bisküviye ait Depolama<br />
Modülü, G’ (Storage Modulus) ve Kayıp<br />
Modülünün, G’’(Loss Modulus); bağıl<br />
nem etkisi ile zamana bağlı davranışı<br />
yer almaktadır. Artan bağıl nem ile G’<br />
değerlerinde düşüş gözlemlenmektedir.<br />
Bu durum bisküvinin artan nem ile gevrekliğini<br />
kaybettiğinin göstergesidir. Bağıl<br />
nemin % 10’a düşmesi ile G’ değerleri<br />
tekrar artmaktadır. Bu test ile uygun<br />
depolama koşullarının belirlenebilmekte<br />
ya da nihai ürünün depolama stabilitesi<br />
öngörülebilmektedir.<br />
Kaynaklar:<br />
1- Mezger, Thomas: The Rheology-<br />
Handbook 3rd Revised Edition, Hanover:<br />
Vincentz Network, 2011.<br />
2- Brandstätter, Margot: Measurment<br />
of Dough with the Rotational Rheometer<br />
RheolabQC, Anton Paar Application<br />
Report, 2014.<br />
3- Wollny, Klaus: Yield Point and<br />
Viscosity Measurement of Chocolate<br />
Samples with RheolabQC, Anton Paar<br />
Application Report, 2014.<br />
4- Roohnia, Raha; Arnold, Gunther:<br />
Humidity Dependence of Food Characterized<br />
with the MCR, Anton Paar Application<br />
Report, 2014.<br />
Daha detaylı bilgi için lütfen<br />
Anton Paar Türkiye<br />
ile iletişime geçin :<br />
Tel : +90 216 574 6665<br />
info.tr@anton-paar.com<br />
www.reometre.com.tr<br />
www.world-of-rheology.com<br />
Şekil 5 : Bitter, sütlü ve beyaz çikolataya ait kayma geriliminin<br />
(shear stress) kayma hızı (shear rate) ile değişim grafiği<br />
Şekil 6 : “CTD 180 Humidity Ready” sistemi. Bağıl nem ve zaman ile bisküviye<br />
ait modül (G’, G’’) değerlerinin değişim grafiği<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
36 37
Dilistan’ın günlüğü<br />
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Sous Vide<br />
tekniği ile<br />
pişirmek<br />
Yrd. Doç. Dr. Dilistan Shipman<br />
Bilgi Üniversitesi<br />
Gastronomi ve Mutfak Sanatları<br />
Bölüm Başkanı<br />
Günümüzde yiyeceklerin besin<br />
değerlerini koruyarak pişirmek üzere<br />
çeşitli yeni teknikler üretilmekte. Bunlarda<br />
birisi de sous vide tekniği olarak<br />
bilinen, yiyecekleri belirli bir ısıda<br />
tutarak suda pişirme tekniği. Aslında<br />
yiecekleri kapalı olarak muhafaza etmek<br />
ve kapalı olarak pişirmek çok eskilere<br />
dayanmaktadır. Mutfak ve yiyecek<br />
tarihine baktığımızda yiyeceklerin<br />
yapraklara sarılarak, tuzla kaplanarak<br />
ya da hayvanların işkembelerine ya<br />
da çömleklere konarak sakladığını<br />
görmekteyiz. İnsanlar eskiden beri yiyeceklerin<br />
çürümesini önlemek ve kurumasını<br />
önlemek için hava ile teması<br />
kesmenin gerekliliğini bilmektedirler.<br />
Fransızca’da sous vide “vakumda”<br />
demek olsa da, sous vide tekniği aslında<br />
ısıyı kontrol altına alarak pişirme<br />
tekniğidir.<br />
Adı oldukça sofistike olmasına ragmen,<br />
sous vide pişirme tekniği son derece<br />
kolaydır. Prensip olarak pişrmek<br />
istediğiniz malzemeyi plastik bir torbaya<br />
ya da cam bir şişeye koyup ağzını<br />
sıkıca kapattıktan sonra bir tencere ya<br />
da kapta bulunan, istenen ısıdaki suya<br />
ya da kombi fırına koyup pişirmek. Pişen<br />
malzemeyi sudan ya da fırından<br />
çıkarıp, bulunduğu plastik torbadan ya da şişeden<br />
çıkarıp dilerseniz bir tavada biraz daha pişirip servis<br />
etmek. Genel olarak işlem bu kadar.<br />
Sous vide tekniğinin inanılmaz sonuçlarına geleneksel<br />
pişirme teknikleri ile ulaşmak adeta imkansızdır.<br />
Örnek vermek gerekirse tavada pişirdiğiniz bir<br />
sığır filetoda, orta kısmı 52 °C olan etin dış kısımlarının,<br />
ki aşağı yukarı bu da etin 40%’ı kadardır, iç<br />
kısmından daha fazla piştiğini göreblirsiniz. Ancak<br />
Sous vide tekniği ile pişen ette tüm et, dışı ve içi aynı<br />
şekilde pişer. Diğer bir örnek ise 58 °C’de 72 saat<br />
kadar pişen dana kaburga ağızda dağılırken hâlâ<br />
rengini ve içindeki etin suyu muhafaza etmektedir.<br />
T-Bone, bonfile, antrekot gibi etleri 52 °C’de etin kalınlığına<br />
göre 1 saatte pişirebilir ve etin yumuşak ve<br />
sulu yapısının keyfine varabilirsiniz.<br />
Sous vide özellikle et ve deniz ürünleri pişirmede<br />
son derece de etkilidir. Örneğin bir balığı tavada<br />
pişirdiğnizde, tavadaki ısının en az 200 °C olması<br />
gerektiğinden balığın kenar kısımlarının istenenden<br />
daha fazla pişmesi normaldir. Ancak sous vide makinası<br />
/ tekniği kullandığınızda, örneğin bir somon<br />
dilimini 50 °C’de 25 dakika pişirerek somon balığının<br />
her yanının eşit şekilde ve suyunu kaybetmeden<br />
pişirmeniz mümkündür.<br />
Tavuk ve diğer kümes hayvanlarını pişirme dereceleri<br />
diğerlerinden farklıdır. Zira bu yiyeceklerin<br />
güvenliği ve içindeki patojenlerin (çeşitli hastalıklara<br />
neden olabilen bakteriler) ölmesi açısından son derece<br />
önemlidir. Hindi, tavuk ve ördek 60 – 65 °C’de<br />
1.5 – 2 saat kadar pişirilmelidir.<br />
Sous vide tekniği yemek yapan kişiyi stressden<br />
kurtaran bir tekniktir. Yemeği yakma ya da fazla ya<br />
da az pişirme endişesi taşımadan gönül rahatlığı ile<br />
yemek yapılmasını sağlar bu teknik. Ayrıca eğer pi-<br />
şirdiğiniz ürünü 1-2 dk fazla bırakırsanız makinada ya<br />
da kullandığınız tencere ya da fırında pişirdiğiniz ürün<br />
asla bozulmaz ve tüm güzelliğini korur ama geleneksel<br />
metotla pişirilen ürünler için bu geçerli değildir.<br />
Bunların yanısıra et, balık gibi ürünleri pişirirken kenarları<br />
çok pişmiş içi az pişmiş bir ürünle karşılaşmassınız<br />
asla. Sou vide tekniğinin en güzel yanı ürünün<br />
tümünün aynı şekilde pişmesidir. Bir torbada piştiği<br />
için, ürün tüm nemini içinde barındırır ve yumuşacık<br />
olarak pişer. Sous vide ürünün rengini değiştirmediği<br />
için torbadan çıkan ürünü isterseniz tavada şöyle bir<br />
döndürüp hafif kızarmış ancak hâlâ yumuşacık olan<br />
eti, tavuğu ya da balığı zevkle yiyebilirsiniz.<br />
Şimdi gelelim kullanılan plastik torbalara... Çoğu<br />
kişi bunların güvenli olup olmadığı konusunda endişe<br />
taşımaktadır haklı olarak. Sous vide için kullanılan torbalar<br />
polyethylene denilen bir maddeden yapılmıştır.<br />
Bu ürünler kimya ve biyoloji labaratuvarlarında test<br />
edilmiş güvenli torbalardır ancak ucuz malzemeden<br />
yapılmış torbaları kullanmaktan kaçınınız.<br />
Makine kullanmadan evde sous vide tekniğini nasıl<br />
uygularsınız? Öncelikle dijital bir termometre sahibi<br />
olun. Şimdi, evde çok para vermeden nasıl sous vide<br />
tekniğini uygularsınız ona bakalım.<br />
Pilav makinası: Eğer bir pilav yapma makinanız<br />
varsa içini suyla doldurun ve su geçirmeyen dijital termometrinizi<br />
içine koyun. İstenen dereceyi ayarlayarak<br />
saati de kurun ve ürününüzü içine koyarak pişirin.<br />
Altı kalın bir tencere: Ateşin üzerine koyduğunuz<br />
bir tencereye suyu ve su geçirmeyen dijital termometreyi<br />
koyun. Tencerenin içne düşmeyecek büyüklükte<br />
bir ızgaraya tutturduğunuz içinde pişireceğiniz ürün<br />
olan vakumlu paketi suya daldırın ve gerekli zaman<br />
kadar pişirin.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
38<br />
39
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
Hijyenik tasarım nasıl olmalı?<br />
Prof. Dr. Onur Devres<br />
Devres Danismanlik Ltd. Şti<br />
onur@devres.net<br />
Gıda üreticilerinin<br />
ana amacını, gıdanın<br />
besleyici ve organoleptik<br />
özeliklerinin mümkün<br />
olduğunca korunması<br />
ile patojenik mikroorganizmalar,<br />
kimyasal ve<br />
yabancı madde bulaşımı<br />
olmaksızın gıdanın güvenli<br />
ve ekonomik bir şekilde<br />
üretilmesi oluşturur.<br />
Tüm hammaddeler aynı kalitede olmadığı gibi, son<br />
ürün fiyatı da hedeflenen pazara göre belirlenir. Ancak<br />
bu durum fiyatı ucuz olacak diye gıda güvenliğinin sağlanmasının<br />
gerekliliğinin önüne geçemez.<br />
Hijyenik tasarım, fabrikanın cihaz ve tesisat alt yapısı<br />
tasarımını kapsar. Bunun içine bunları kullanacak çalışanlar<br />
da girer. Hijyenik uygulama, tesis ile İyi Üretim<br />
Uygulamaları ve İyi Hijyen Uygulamaları arasında entegrasyonu<br />
sağlar. Proses tasarımı kapsamında güvenli, valide<br />
edilmiş ürün ve işlemlerin tasarımı yapılır. Bu sırada<br />
proses kontrolü yapılarak her bir partideki ürünlerin, ürün<br />
ve proses gereksinimlerinin sürekli bir şekilde sağlanmasını<br />
garanti altına alır.<br />
Hijyenik tasarım, aslında bir anlamda gıda üretimi altyapısı<br />
olup, gıdayı üretmek için gerekli tüm fiziksel gereksinimleri<br />
içerir:<br />
z Fabrika alanı<br />
z Fabrika binası<br />
z Fabrika işleme alanı zonları<br />
z Gıda savunma ve biyoterörizm<br />
z Proses hatları<br />
z Havalandırma ve hava akışı<br />
z Cihazlar<br />
z Aletler<br />
z Destek hizmetleri<br />
z Atık yönetimi<br />
z Personelin tıbbi izlenme<br />
Hijyenik uygulama kapsamında, güvenli ve sağlıklı<br />
gıda üretimi ile ilgili yapılması gereken tüm önlemleri, üretim<br />
alt yapısının hijyenik bir şekilde tutulmasını ve gıdaya<br />
yabancı madde bulaşmasının önüne geçilir:<br />
z Bakım<br />
z Ortalığın düzenli tutulması<br />
z Temizlik ve dezenfeksiyon<br />
z CIP<br />
z Haşere mücadelesi<br />
z Kişisel hijyen<br />
HACCP kapsamında yapılan tehlike analizi ile gıdanın<br />
kalite ve güvenliğini etkileyebilecek tehlikelerin belirlenmesi,<br />
bunların gıdaya bulaşmasının önüne geçebilmek için<br />
her prosessin her aşamasında kontrol atına alınarak bulaşmanın<br />
önlenmesidir:<br />
z Biyolojik (bakteri, küf, maya vb.)<br />
z Kimyasal (temizleme kimyasalları,<br />
yağlama akışkanları vb.)<br />
z Fiziksel (cam, plastik,<br />
haşere ya da parçaları,<br />
metal, toz vb.)<br />
z Fabrika alanı<br />
z Fabrika Binası<br />
z Gruplandırma<br />
z Biyoterörizm<br />
Temel hijyenik gereksinimler<br />
Cihazların yapılması sıasında kullanılan malzemelerin<br />
tümü gıda, çevre, temizleme kimyasalları ve<br />
dezenfektanlar, temizlik ve dezenfeksiyon yöntemleri<br />
ile uyumlu olmalıdır.<br />
Ürün temas yüzeyleri (ürün temas yüzeylerindeki<br />
kaynak birleşimleri de dahil) pürüzsüz yüzeye sahip<br />
olmalı ve kolaylıkla temizlenebilmelidir.<br />
Gıda üretiminde kullanılan cihazlar, hem gıda ile<br />
temas eden hem de etmeyen yüzeylerinde bakteriyel<br />
birikmeyi, yaşamayı, üremeyi engelleyecek şekilde<br />
tasarlanmalıdır. Cihazın tüm ekonomik ömrü boyunca<br />
etkili ve verimli bir temizliğin yapılabilmesine olanaklı<br />
olarak yapılmalıdır.<br />
Proses hatları<br />
Proses hatları oluşturulurken etkin ve verimli bir<br />
gıda üretimini sağlamalı, ürün kalitesi korunmalı ve<br />
çevreden bulaşmalar önlenmelidir. Bakım ve temizlik<br />
için erişilebilir olmalıdır. Hammadde ve üretimde<br />
kullanılacak bileşenler bir uçtan girmeli, diğer uçtan<br />
çıkmalıdır. Kesişme ve geri dönüş olmamalıdır. Proses<br />
akışı yönünde uygun fiziksel bariyerler yapılmalıdır.<br />
Hava akış ve drenaj, temiz alanlardan kirli alanlara<br />
doğru olmalıdır. Dış ambalaj malzemelerinin yolu ambalajsız<br />
içerik maddeleri veya bitmiş ürünle kesişmemelidir.<br />
Personel ya da ziyaretçi girişi kontrol altında<br />
tutulmalıdır. Personel ve araç trafiği ürünlere bulaşma<br />
olmadan yapılmalıdır.<br />
Havalandırma ve hava akışı<br />
Gıda üretim tesislerinde çalışanlar için yeterli taze<br />
hava, doğal ya da mekanik havalandırma ile sağlanmalıdır.<br />
Kişi başı 8 l/h’lik bir debi kabul edilebilir.<br />
Ancak hava kalitesinin gıdayı etkilememesi gerekir.<br />
Gerektiği durumda doğal havalandırma dış ortama<br />
doğrudan açılan yerlerde yapılabilir. Bu amaçla dış<br />
duvar ya da çatı kullanılmalıdır. Mekanik havalandırma<br />
ortam sıcaklık ve neminin kontrol altında tutulması<br />
gerektiğinde kullanılmalıdır. Ortamdan kaynaklanabilecek<br />
her türlü yabancı partikül, duman, buhar,<br />
mikroorganizmalar tutulmalıdır. Mikrobiyal bulaşma<br />
tehlikesi bulunuyorsa üretim ortamı tamamen tecrit<br />
edilmelidir. İç-dış ortam arasında pozitif basınç sağlanmalıdır.<br />
Sistemde kullanılacak filtreler ürün ve prosese<br />
göre seçilir. Hava ürün taşınması amcı ile kullanılacak<br />
ise uygun şekilde filre edilmelidir.<br />
Cihaz<br />
Hijyenik olarak tasarlanmış gıda cihazının üç<br />
avantajı bulunur: gıda kalitesi, azaltılmış işletme masrafı<br />
ve gıda güvenliği. İyi yapılmış bir hijyenik tasarım<br />
ile cihazda gıda kalıntılarının kalması engellenir. Bu<br />
şekilde farklı ürünlere bulaşmanın önüne geçilir. Ayrıca<br />
cihzın temizlenmesi için gerekli zaman da azalır.<br />
Bunun hesabı cihazın tüm ekonomik ömrü boyunca<br />
yapılmalıdır. Bundan dolayı satıl alınma fiyatı başlangıçta<br />
yüksek olsa da tüm ömür boyunca ekonomik<br />
hale gelir. Aynı zamanda temizlik süresinin azaltılması<br />
üretim kapasitesini de artırır. Böylece mikrobiyal,<br />
kimyasal ve fiziksel bulaşma riskleri de en aza indirilmiş<br />
olur.<br />
Cihaz malzemeleri<br />
Gıda ile temasta olan cihazların yapımı sırasında<br />
kullanılan malzemelerin mekanik özeliklerinin yanısıra<br />
son ürüne bağlı olarak seçilen sıcaklık aralığına uygun,<br />
kabul edilebilir ömür, toksik olmayan, gıda ile<br />
alışverişte bulunmayan; korozyon ve kullanım nedeni<br />
ile çatlama, kabarma, ayrılma yapmayan ve kolay<br />
temizlenebilir olmalıdır. Tüm bunları sağlaması bakımından<br />
paslanmaz çelik (304 AISI ve 316 AISI) en<br />
çok tercih edilen malzemedir. Elastomerler ve diğer<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
40<br />
41
gıda işlem - ileri teknolojiler<br />
polimerler benzer koşulları sağlamak üzere sızdırmazlık elemanlarında,<br />
bantlarda ve kalıplarda kullanılırlar.<br />
Yüzey kalitesi<br />
Yüzeyin kolayca temizlenebilmesi ve dezenfekte edilebilecek<br />
pürüzlülük değerinde olmalıdır. Bu değer Ra ile ifade<br />
edilir ve sanal bir merkezden yüzey boyunca uzaklaşmaların<br />
matematiksel ortalamasıdır. Genelde CIP uygulamalarının<br />
yapıldığı, sıvı ile temasta olan kapalı cihazlarda yüzey kalitesinin<br />
0.8 μmRa olması tavsiye edilmektedir.<br />
Birleşim yerleri<br />
Kaynaklı ya da sıvama birleşim yerleri düz, sürekli, boşluk/aralık/girinti/çıkıntı<br />
olmaksızın yapılmalıdır. Sökülebilir<br />
bağlantıların ürün tarafında aralık/boşluk olmamalıdır. Flanşlı<br />
bağlantılarda uygun sızdırmazlık elemanı kullanılmalıdır.<br />
Bağlantı elemanları<br />
Ürünle temas yüzeylerinde vida, cıvata, somun kullanımından<br />
kaçınılmalıdır. Gerekiyorsa gömme ve havşa başlı<br />
olmalı ve uygun contalar kullanılmalıdır. Metal-metal teması<br />
olması, girintili/çıkıntılı yapısı birikinti ve sonucunda mikrobiyal<br />
problem yaratmaktadır.<br />
Sıvı tahliye<br />
Tüm boru tesisatı ve ekipmanlarında sıvı birikiminin önüne<br />
geçilmelidir. Her durumda tahliye edilebilir olmalıdır.<br />
İç açı ve köşeler<br />
Keskin köşe kullanılmamalıdır. 90º açılar kullanılmaktan<br />
kaçınılmalıdır.<br />
Ölü hacimler<br />
Tesisatlarda temizlik sıvısının giremediği hacimlerden kaçınılmalıdır.<br />
Rulman ve mil sızdırmazlığı<br />
Mümkün olduğunca ürün ile temasın olmadığı bölümlere<br />
yerleştirilmelidir. Yağlama için gıdaya uygun olanları seçilmelidir.<br />
Mil sızdırmazlığı tasarımı kolay bir şekilde temizlenebilmeye<br />
uygun yapılmalıdır.<br />
Ölçüm cihazları<br />
Hat üzerindeki ölçüm cihazlarının malzemeleri gıdaya<br />
uygun olmalı ve montaj sırasında ölü hacim bırakılmamalıdır.<br />
Kısa T bağlantılar kullanılmalıdır. Tüm bağlantı noktalarına temizleme<br />
sıvısı girebilmelidir.<br />
Kapı, kapak ve contaları<br />
İçeriden ve dışarıdan bulaşmaya izin vermemeli, sızdırmazlığı<br />
sağlanmalı ve dış yüzeyleri eğimli olmalıdır.<br />
Kontrol cihazları<br />
Personel tarafından sürekli olarak ellenen kontrol cihazları<br />
(vana, düğme, şalter vb.) birikim ve bulaşıma izin vermeyecek<br />
şekilde yapılmalı.<br />
Alet teçhizat<br />
Taşıma kapları, tekerlekli arabalar, tepsiler, küçük aletler<br />
de yukarıda sıralan hususları yerine getirmelidir.<br />
Destek hizmetleri<br />
Gıdanın üretilmesi için gerekli her türlü proses destek<br />
hizmetleri içine su, buhar, elektrik, basınçlı hava ve<br />
diğer gazlar girer. İçilebilir kalitede sıcak ve soğuk su<br />
proseste kullanılmalıdır. Suyun depolanması yapılacak<br />
ise tesisata dışarıdan herhangi bir şekilde haşare girmemesi<br />
ve FKB bulaşma olmamasına dikkat edilmelidir.<br />
İçilebilir kalitede olmayan proses suyunun tesisatı<br />
ayrı olmalıdır. Buhar içilebilir kalitede sudan üretilmeli ve<br />
buhar sistemine içten/dıştan bir bulaşma oluşmasının<br />
önüne geçilmelidir.<br />
Elektrik kablolaması dikey veya eğimli kablo kanallarına<br />
tek sıralı olarak yapılmalıdır. Elektrik panoları ve<br />
kontrol cihazları su, toz, haşere girmesine müsaade<br />
etmeyecek şekilde yapılmalıdır. Basınçlı hava ve gaz tesisatı<br />
kuru tutulmalı, mikroorganizmalar, yağlayıcılar ve<br />
partiküller filtreler ile tutulmalıdır.<br />
Destek hizmetleri tesisatı mümkün olduğunca üretim<br />
alanı dışında tutulmalıdır. Bu amaçla tavan üzeri ya da ayrı<br />
bir tesisat koridoru kullanılabilir. Üretim alanı içindeki tesisat,<br />
kir birikimini engellemek için duvardan 25 mm açıkta<br />
monte edilmelidir. Kondens olma durumu söz konusu olacaksa<br />
bu tesisatın açık ürün üzerinden geçmemesi gerekir.<br />
Bu amaçla boru hattı üzerine yalıtım da yapılmalıdır.<br />
Atık yönetimi<br />
Atıkların depolandığı yerlerin, su ve ürün ile temasta olmamasına;<br />
haşeratı toplamasına ve koku yayılımına engel<br />
olacak şekilde inşa edilmesi gerekir. Ana üretim alanından<br />
ayrı olmalıdır. Çöp kamyonuna doğrudan yükleme yapılabilecek<br />
şekilde tasarlanmalıdır. Ortam malzemesi geçirgen<br />
olmayan, zemin eğimli ve drenajı sağlanmış olmalıdır. Kolay<br />
temizlenebilir olmalıdır. Oda içinde sınıflandırılmış (renk, yazı<br />
vb.), geçirgen olmayan, kolay temizlenebilir konteynerlerde<br />
tutulmalıdır. Yükse riskli bölümlerdeki atıklar kısa aralıklarda<br />
çıkartılmalıdır.<br />
Bakım<br />
Gıda işleme cihazlarında ve işleme ortamında etkin hijyenik<br />
bakım yapılmalıdır. Bu amaçla önleyici bakım tercih<br />
edilmelidir. Parçalar ve bileşenler değiştirilmeli veya bakımı<br />
yapılmalıdır. Böylelikle işlevleri bozulmaz, mikrobiyal gelişme<br />
olmaz, ürüne fiziksel tehlike yaratmaz. Bakım ve onarım sırasında<br />
kullanılan tüm malzemeler hedeflenen uygulamaya<br />
uygun değiştirilmelidir. Bunların izlenebilirliği, gıda ürünlerinin<br />
geri toplanması söz konusu olduğunda veri tabanı oluşturabilecek<br />
şekilde yapılmalıdır. Bakım ve onarım çalışmaları işleme<br />
hattından ayrı bir yerde yapılmalıdır. Yapılamıyorsa çalışma<br />
alanı sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir. Tüm bu işlemler sırasında<br />
kullanılan alet/teçhizat iş başlangıcında ve bitiminde<br />
sayılmalı aynı zamanda temizlenmelidir. İşleme hattına sonradan<br />
dahil olacak tüm cihazlar, yedek parçalar üretim alanına<br />
girmeden evvel temizlenmelidir. Zonların riskine bağlı olarak<br />
alet çantaları farklı renklerde kullanılmalıdır. Yağlayıcılar gıda<br />
kalitesinde olmalı, mikrobiyal gelişmeye imkan vermeyecek<br />
şekilde saklanmalıdır.<br />
Cam kırılması ya da kuru hacimlere su girişi olduğunda yapılacaklar<br />
ile ilgili prosedürler önceden belirlenmelidir. Gıda işleme<br />
alanında yapılan tüm bakım prosedürleri ile ilgili yazılı devir/<br />
teslim prosedürleri takip edilmelidir. Bakım sonrasında ortamın<br />
alet, teçhizat; bakım ve onarım malzemeleri ve artıklarından ari<br />
olduğu mühendislik personeli tarafından yazılı olarak onaylanmalıdır.<br />
Sanitasyon (temizlik) personeli alanın uygun seviyede<br />
hijyenik olarak temizlendiğini, üretim personeli alanı gıda üretimine<br />
uygun bir şekilde teslim aldığını yazılı bir şekilde teyid<br />
etmelidir. Tüm bu işlemler şirket personeline ve taşeron firma<br />
elemanlarına aynı şekilde uygulanmalıdır.<br />
Fabrika içinde yer alan mekanik atölyeler potansiyel bulaşım<br />
noktaları olarak dikkate alınmalıdır. Sürekli olarak temiz<br />
tutulmalı; çıkışlarına yapışkan mat yerleştirilerek ayakkabılar ile<br />
gıda üretimine ait olmayan parçacıkların çıkışı engellenmelidir.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
42<br />
43
haber<br />
Turna yemişi idrar yolu<br />
enfeksiyonlarını azaltıyor<br />
Sağlık Bakanlığına göre, Türkiye antibiyotik<br />
tüketiminde 40 Avrupa ülkesi arasında<br />
ilk sırada yer alıyor. Bu açıklama, Türkiye’nin<br />
antibiyotik direnci oranının yüzde 46’ya yükseldiğini<br />
belirten Dünya Sağlık Örgütü’nün<br />
2014 yılındaki raporuyla da doğrulanıyor.<br />
İdrar yolu enfeksiyonu gibi sık görülen enfeksiyonlar<br />
direnci tetikleyebiliyor. Dünyada<br />
150 milyon kişiyi etkileyen idrar yolu enfeksiyonları,<br />
Türkiye genelinde en yaygın görülen<br />
üçüncü enfeksiyon. Hastalığın tedavisinde<br />
genelde antibiyotik kullanımı öneriliyor. Ancak<br />
idrar yolu enfeksiyonu gibi sık görülen<br />
hastalıklara yol açan bakteriler antibiyotiğe<br />
karşı yüksek direnç gösteriyor.<br />
Amerikalı turna yemişi üreticileri kooperatifi<br />
Ocean Spray ve Dünya Gıda Dergisi<br />
işbirliğiyle 4 Mayıs tarihinde İstanbul’da düzenlenen<br />
“İdrar Yolu Enfeksiyonları, Antibiyotik<br />
Direnci ve Olası Çözümler” panelinde,<br />
sağlık uzmanları, idrar yolu enfeksiyonu gibi<br />
sık görülen enfeksiyonların tedavisinde aşırı<br />
antibiyotik tüketimini ve alternatif yöntemleri<br />
tartıştı.<br />
Katılımcılar arasında Cerrahpaşa Üniversitesi<br />
Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Recep Öztürk,<br />
Yeni Yüzyıl Üniversitesi Üroloji Profesörü<br />
ve Türk Üroloji Derneği Kuzey Marmara Bölgesi<br />
Şubesi Başkanı Dr. Barış Nuhoğlu, ve<br />
ABD merkezli turna yemişi kooperatifi Ocean<br />
Spray®’in Bilim ve Ruhsatlandırma İşleri Başkan<br />
Yardımcısı Dr. Geoffrey Woolford yer aldı.<br />
Türkiye’nin idrar yolu enfeksiyonu gibi<br />
yaygın enfeksiyonlardan kaynaklanan ve artan<br />
antibiyotik direnci oranının yanı sıra turna<br />
yemişi tüketilmesi gibi bu enfeksiyonları<br />
azaltmaya yardımcı olabilecek alternatif besin<br />
desteği çözümleri de görüşülen önemli konular<br />
arasında yer aldı.<br />
Türkiye, aşırı antibiyotik kullanımı nedeniyle Avrupa ülkeleri arasında en yüksek<br />
antibiyotik direncine sahip ülke konumunda. İdrar yolu enfeksiyonları, aşırı kullanımın<br />
yaygın nedenlerinden bir tanesi. Sağlık uzmanları enfeksiyonların azaltılmasında turna<br />
yemişi gibi besinlerden destek alınabileceğini öneriyor.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
44<br />
45
haber<br />
İdrar yolu enfeksiyonu ekonomik ve<br />
halk sağlığı endişelerini arttırıyor<br />
Prof. Dr. Recep Öztürk, Türkiye’de antibiyotik<br />
kullanımının son derece yüksek olduğunu<br />
ve halk sağlığı açısından da büyük bir risk<br />
teşkil ettiğini söyledi. Öztürk, “Yüzde 20 ila 50<br />
arasında değişen direnç oranları tespit ediyoruz.<br />
Bu oranlar, hastaların vücutlarının verilen<br />
antibiyotiklere yanıt vermemesi nedeniyle,<br />
doktorların idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın<br />
enfeksiyonlar yaşayan hastaları etkin bir şekilde<br />
tedavi edemediği anlamına geliyor” dedi.<br />
Yakın zamanda Ocean Spray tarafından<br />
gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, Türkiye’deki<br />
kadınların yüzde 50’si son bir yıl içinde<br />
idrar yolu enfeksiyonu yaşadı; yüzde 53’ü de<br />
enfeksiyonun günlük yaşamları üzerinde büyük<br />
bir etkiye sahip olduğunu söyledi.<br />
Tedavi edilmeyen idrar yolu enfeksiyonunun,<br />
böbreklerin hasar görmesine yol açan<br />
pyelonefrit gibi kronik böbrek hastalıklarına<br />
ve hatta sepsis gibi ölümcül kan enfeksiyonlarına<br />
yol açabileceğini vurgulayan Prof. Dr.<br />
Barış Nuhoğlu, alternatif tedavi yöntemlerinden<br />
umutlu olduklarını belirterek “Bu ülkede,<br />
antibiyotik direnci oranlarını yavaşlatmaya<br />
yönelik büyük bir fırsat var. Doktorları ve has-<br />
taları idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın enfeksiyonlara<br />
yönelik alternatif tedavi yöntemleri<br />
konusunda eğiterek artan direnç sorunlarını<br />
çözebiliriz” diye konuştu.<br />
“Antibiyotik kullanımını azaltmak<br />
için önemli bir besin desteği”<br />
Dr. Geoffrey Woolford ise yaptığı konuşmada<br />
günde 240 ml turna yemişi suyu<br />
tüketilmesinin idrar yolu enfeksiyonlarını<br />
önleyebileceğini ve tedavide kullanılan antibiyotik<br />
miktarını da azaltabileceğini söyledi.<br />
Turna yemişinin önemli bir besin desteği<br />
olabileceğini belirten Woolford, “50 yılı aşkın<br />
süredir devam eden araştırmalar, turna<br />
yemişini anlamaya adandı. Turna yemişinin<br />
antibakteriyel özellikleri, belirli bakterilerin<br />
yapışarak idrar yolu enfeksiyonlarına neden<br />
olmasını engelliyor; vücudu temizlemeye ve<br />
arındırmaya yardımcı oluyor. Sonuç olarak<br />
araştırmacılar, tekrar eden enfeksiyonlara<br />
sahip kadınlarda turna yemişi tüketimi ve<br />
idrar yolu enfeksiyonlarının azalması arasında<br />
bir korelasyon gördü. Enfeksiyon sayısının<br />
azalması, daha az antibiyotik kullanımı<br />
ve daha düşük antibiyotik direnci geliştirme<br />
riski anlamına geliyor” dedi.<br />
Turna Yemişinin Sağlığa Katkıları Hakkında<br />
Ocean Spray; 85 yılı aşkın bir süredir turna yemişinin<br />
sadece lezzetli olmasıyla deği, aynı zamanda sağlığa<br />
katkıları üzerindeki araştırmalarını aktif bir şekilde<br />
yürütüyor. Tüketicilerin günlük tavsiye edilen meyve<br />
alımını karşılamasının yanı sıra, turna yemişinin tüketilmesi<br />
idrar yolu enfeksiyonlarının azaltılmasına yardımcı olan<br />
besinsel bir yaklaşımdır. Bu enfeksiyonlara neden olan<br />
bakteriler bunların tedavi edilmesinde kullanılan en güçlü<br />
antibiyotiklere karşı giderek daha dirençli bir hal almaya<br />
başladığından bu meyve son derece önemlidir. Dünya<br />
Sağlık Örgütü, antibiyotik direncinin bugünün halk sağlığı<br />
açısından en büyük zorluklardan birisi olduğunu vurguluyor.<br />
Turna yemişi, Kızılderililerin keşfi<br />
Turna yemişi, dünyadaki diğer meyvelerden farklıdır.<br />
Yüzlerce yıl önce Kızılderililer tarafından keşfedilen bu<br />
olağanüstü meyve; canlı kırmızı rengi, çarpıcı, mayhoş<br />
lezzeti ve sağlıklı oluşuyla tercih ediliyor.<br />
Turna yemişi, özellikle ABD, Kanada ve Şili’nin spesifik<br />
bölgelerinde bataklık olarak adlandırılan sulak arazilerde<br />
yetişir. Turna yemişi suda yetişmez. Bazıları yüz yıldan<br />
daha uzun bir süre büyümeye ve meyve vermeye devam<br />
eden alçak asmalarda yetişir.<br />
Her sonbaharda (Kuzey Amerika’da Eylül ayının<br />
ortasından Kasım ayının ortasına kadar) ve Şili’de Mart<br />
ayından Mayıs ayına kadar turna yemişleri, renk ve lezzet<br />
açısından en üst seviyeye ulaşır ve hasada hazır hale gelir.<br />
Yemişler bataklıktan çıktığında; dünyanın dört bir<br />
yanındaki ailelere lezzetli ve besleyici bir ürüne dönüşmüş<br />
şekide ulaşırlar.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
46<br />
47
Symrise ile Madagascar’ın<br />
vanilya tatlarını keşfedin...<br />
Özlem Sağlam<br />
Symrise Türkiye Bölge Satış Müdürü<br />
Vanilya tüm dünyada en popüler tatlardan<br />
biridir. Krema yönü ağır basandan<br />
baharatlısına, tarçınlısından tütsü<br />
notları içeren vanilya aromalarına kadar<br />
çok çeşitli tat profilinde vanilya aromaları<br />
mevcuttur. Symrise siz müşterilerine<br />
yaklaşık 1.000 aromadan oluşan geniş<br />
portfolyosu ile hizmet vermektedir.<br />
Vanilya gıda sektöründe pek çok<br />
alanda kullanılmaktadır. Neredeyse her<br />
bisküvi ve kekte bulunmaktadır. Çikolataya<br />
zengin bir tat katmakta, ketçap ve<br />
kolanın tadını desteklemektedir. Vanilya,<br />
dondurma sektörünün ise en gözde<br />
aromasıdır.<br />
Böyle geniş bir kullanım alanı olan<br />
aromanın arkasında Madagascar’ın sık<br />
Özlem Sağlam<br />
sunda vanilya alanında deneyimli aroma<br />
geliştirme grubu özel projeler yürütmektedir.<br />
Symrise vanilyanın zenginliğinden<br />
her talebe uygun değer yaratmaktadır...<br />
Vanilya piyasası distribütörlerin kontrolü<br />
altında iken 2006 yılında bölgede<br />
lokal olarak yatırım yapan, kooperatifler<br />
ve çiftçiler ile birebir iletişim halinde<br />
olup aracı olmadan çalışmaya başlayan<br />
Symrise bu alanda bir ilki gerçekleştirmiştir.<br />
Bugün Symrise birçok vanilya üreticisi<br />
ile uzun süreli ortaklık anlaşması<br />
imzalamıştır. Symrise vanilya üreticilerine<br />
daha kaliteli ürün yetiştirme ve farklı<br />
tarım metotları ile ilgili eğitimler vermektedir.<br />
Yaklaşık 100 Symrise çalışanı<br />
Madagascar’da yaşamakta ve üretimden<br />
depolamaya, tedarik sürecinden<br />
sürdürülebilirlik faaliyetlerine kadar her<br />
aşamada bölge halkı ile uyumlu bir şekilde<br />
çalışmaktadır.<br />
Symrise için yüksek kalite<br />
standartlarında vanilya üretiminin<br />
devamlılığı çok önemlidir.<br />
Sürdürülebilirliği sağlamak<br />
amacı ile Symrise vanilya üreticilerinin<br />
yaşam standartlarını arttırmayı,<br />
onların eğitim seviyelerini<br />
yükseltmeyi ve gelecek kaygılarını<br />
en aza indirmeyi sorumluluk bilmiş<br />
ormanlarına kadar uzanan büyük ve bir<br />
o kadar karışık tedarik süreci yatmaktadır.<br />
Madagaskar, Afrika kıtasına bağlı bir<br />
ada ülke konumunda olup, kıtanın doğu<br />
kesiminde Hint Okyanusu’nun batı kısmında<br />
yer almaktadır. Dünya vanilya ihtiyacının<br />
yaklaşık %80’i Madagascar’da<br />
yetiştirilen vanilyalardan karşılanır. Adada<br />
binlerce küçük ölçekli çiftçi vanilya<br />
orkideleri yetiştirmektedir. Bu orkideler<br />
el ile tozlaştırılır, son aşamada da olgun<br />
ve yeşil bölümleri hasat edilir.<br />
Madagascar’ın vanilya tohumları ve<br />
ekstraktları son aşamada Holzminden<br />
Almanya’da aroma üretiminde kullanılmaktadır.<br />
Saf ekstraktlara ek olarak<br />
lokal taleplere uygun ve global trendler<br />
izlenerek çok farklı tat yönlerinde vanilya<br />
aromaları geliştirilmektedir. Pazar araştırmaları<br />
ve müşteri talepleri doğrultuve<br />
bu yönde adımlar atmıştır. Bugün<br />
Symrise 7.000’den fazla çiftçiye destek<br />
olmaktadır.<br />
Symrise müşterilerine markalarının<br />
ya da ürünlerinin gerektirdiği şekilde organik<br />
vanilya aromaları, Fairtrade (Adil<br />
Ticaret) onaylı vanilya aromaları, Rainforest<br />
Alliance (Yağmur Ormanları Birliği )<br />
onaylı vanilya aromaları sunmaktadır.<br />
Size her zaman ilham vermek için<br />
buradayız...<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
48 49
söyleşi<br />
“Türkiye’de<br />
öncelik sağlıklı<br />
yaşam değil<br />
kilo verme”<br />
Özlem As<br />
Jacob Linden; İsveçli yaşam koçu, beslenme uzmanı<br />
ve spor antrenörü. Oluşturduğu Linden Yaşam Üçgeni<br />
metoduyla dünya çapında birçok oyuncu, atlet, profesyonel<br />
sporcu ve iş adamına yaşam koçluğu yapıyor.<br />
Yaşam koçluğu yaptığı kişileri hem profesyonel, hem<br />
de kişisel yaşamında en iyi performansa ulaştırmayı ve<br />
özel teknikleri ile kişilerin daha sağlıklı, zinde ve iyi görünmelerini<br />
hedefliyor.<br />
Çağımız modern insanın en büyük sorunlarından olan<br />
stres, karamsarlık karşısında beslenmenin rolünü Jacob<br />
Linden ile konuştuk.<br />
Linden, kaliteli yaşam için beslenme-sporla desteklenen<br />
yaklaşımını anlattı.<br />
Günlük hayatın stresi, yoğunluğu karşısında<br />
kaliteli yaşam için neler yapılmalı?<br />
Öncelikle güne en sevdiğiniz müzikle başlayın. Açık<br />
havada bir yürüyüş yapın, yapacağınız 15 dakikalık yürüyüşün<br />
bile etkisini hissedeceksiniz. İstanbul bu konuda<br />
size avantaj sağlayan çok güzel bir şehir, imkanınız varsa<br />
deniz kenarında yürüyüş yapmayı tercih edin. Sabahları<br />
mutlaka kahvaltı edin. Vaktiniz kısıtlı bile olsa asla kahvaltı<br />
öğününü atlamayın, bu size gün içerisinde ihtiyaç duyduğunuz<br />
enerjiyi sağlayacaktır. Ve ne olursa olsun hayata<br />
pozitif bakın, gülümsemeyi unutmayın. Her negatif düşünce<br />
stres hormonlarını tetikler ve bu hormonlar öyle bir<br />
etkiye sahiptir ki bir anda tüm enerjinizi vakumlar, kendinizi<br />
yorgun hissedersiniz. Bu yüzden hayata her zaman<br />
olumlu ve pozitif bakmayı öncelik edinin ve stresin sizi<br />
yenmesine izin vermeyin. Unutmayın hayata ne kadar güzel<br />
bakarsanız, hayat da size o kadar güzelliklerini sunar.<br />
bir şekilde, besin değeri düşük şeylerle beslenmek<br />
çok yanlış ve ancak kısa vadeli kilo kayıplarına sebep<br />
olabilir. Benim amacım insanların kilo vermek için değil<br />
sağlıklı bir yaşam için çaba göstermeleri ve bunu<br />
uzun vadeli, kendilerini tanıyarak gerçekleştirmeleri.<br />
Yani uzun vadede güçlü bir vücuda sahip olmalarını<br />
sağlıyorum, sağlıklı yaşamla beraber kilo kaybı zaten<br />
gerçekleşiyor ve hayallerindeki vücuda kavuşuyorlar<br />
ama öncelik kesinlikle sağlık olmalı.<br />
Yaşam üçgeni nedir?<br />
Bu üçgen; yaşam tarzı, beslenme ve spor üzerine.<br />
Yani aslında bunların hepsi bir bütün ve birbirini<br />
etkileyen şeyler. Uyku saatleriniz, açık havada geçirdiğiniz<br />
zaman, hayata bakışınız, stres yönetiminiz,<br />
taze ve doğal ürünlerle beslenmeniz, yediklerinizin<br />
içeriği, düzenli sporunuz ve yapacağınız egzersizler...<br />
Bunların hepsi ayrı ayrı çok önemli ve hepsine dikkat<br />
ederek yaşam standardınızı oluşturmalısınız. Ben<br />
danışanlarıma bu üçü arasındaki dengeyi kurmaları<br />
adına yardımcı oluyorum.<br />
Dünyada ve Türkiye’de son dönem siyasi-ekonomik<br />
gelişmelerden kaynaklı olumsuz<br />
ve endişeli bir ruh hali hakim. Bu ruh<br />
halinden, bu olumsuzluktan kaçış için neler<br />
önerirsiniz?<br />
Anı yaşayın. Her ne yaşarsanız yaşayın pozitif düşünceden<br />
vazgeçmeyin. Vücudunuz sizin kalenizdir,<br />
onun için kuvvetli olmasını sağlamalısınız. Spor yapın,<br />
kondisyon çalışın. Unutmayın mutlu bir ruh kuvvetli<br />
bir vücutta yaşar. Spor mutluluk hormonlarının daha<br />
fazla salgılanmasını sağlar ve böylece daha mutlu ve<br />
sakin hissederiz. Mümkün olduğunca stresten uzak<br />
durmaya çalışın, bol bol gülün ve sahip olduğunuz<br />
her şeyi sevin.<br />
Sağlıklı yaşam için beslenme yönünde<br />
sizin için olmazsa olmazlar nelerdir?<br />
İşlenmemiş gıdalar ile beslenin. Doğal ve işlenmemiş<br />
gıdalar ile beslenmek vücudunuza mutluluk<br />
hormonu sağlanmasına yardımcı olur. Aynı zamanda<br />
yağ yakımını hızlandırır. Kesinlikle şeker tüketmemenizi<br />
öneriyorum. Et, balık, sebze, yumurta bunları bol<br />
bol tüketebilirsiniz. Zeytinyağı, avakado, tereyağı,<br />
omega3 ve fındık da vücudumuzun ihtiyaç duyduğu<br />
yağlardır, bunları uygun miktarda tüketmelisiniz.<br />
Yemeğinizi yavaşça pişirin, besin değerlerini kaybetmelerine<br />
sebep olmayın. Meyve ve sebzeleri taze<br />
şekilde tüketin. Bol bol su için ve alkol tüketiminde<br />
aşırıya kaçmayın. Diyetinizi kendi ihtiyaçlarınıza göre<br />
uygulayın. Şunu asla unutmayın; yediğiniz yemek<br />
sizin en güçlü yanınız olabilir yada sizi yavaş yavaş<br />
zehirleyebilir. Bunun seçimini yapacak olan sizsiniz.<br />
Kaliteli ve sağlıklı yaşam konusunda yurtdışında<br />
danışmanlık yapıyorsunuz. Sağlıklı yaşamaya<br />
çalışma ya da bakış konusunda dünya ve<br />
Türkiye insanları arasında ne gibi farklılıklar var?<br />
Ben İsveç Stockholm’da doğdum ve büyüdüm. Orada<br />
sağlıklı yaşam ile ilgili her konu insanların önceliğidir.<br />
Örneğin sağlığını düşünmeyen, buna göre yaşamayan<br />
kişiler ikinci sınıf insan kategorisinde görülür. Türkiye bu<br />
konuda henüz bilinçlenmeye başlamış ama ilgi oldukça<br />
artmış durumda. Ancak dünya ile Türkiye arasındaki<br />
fark maalesef Türkiye’de insanlar sağlıklı yaşamdan çok<br />
diyet ve kilo verme konusuna önem veriyorlar. Sağlıksız<br />
Jacob Linden<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
50<br />
51
Kevser’in mutfağı<br />
Sebze<br />
yemeklerinin<br />
püf noktaları<br />
da sığmayan bir dilim kabak düşünün. Et bıçakla parça parça kesilerek yenebilir<br />
ama karnıyarık gibi özel bir pişirme yöntemi yoksa standart salçalı bir<br />
sebze yemeği bıçak ve çatalla değil kaşıkla yenir ve yenmesini kolaylaştırmanın<br />
en iyi yolu sebzeleri bir kaşığa 2-3 parça sığacak şekilde doğramaktır.<br />
Yapılan 2. büyük yanlış sebzelerin iyi kavrulmuyor oluşu. Türk mutfağında<br />
en sık kullanılan pişirme yöntemleri kavurma ve haşlamadır. Hangisinin<br />
nerede kullanılacağını bilmemek mutfakta facialara yol açabilir.<br />
Haşlanan yiyeceklerin daha iyi piştiği yönünde bir kanaat vardır birçok<br />
insanda. Tavuğu kavurmadan önce haşlama eğiliminde olan çok fazla<br />
kişi var örneğin, ki bu daha ayrıntılı incelenmesi gereken başlı başına bir<br />
yazı konusu. İlerleyen zamanlarda buna da mutlaka değineceğim elbette.<br />
Sebzelerin kavrulmasına dönecek olursak… Bir sebzeyi, istisna durumlar<br />
dışında, en lezzetli şekilde pişirme yöntemi kavurmaktır. Kavurmaktan<br />
kastım yağın içine atıp şöyle bir iki kez sotelemek değil, kısık ateşte ağır<br />
ağır, sık sık karıştırarak önce suyunu salmasını, ardından saldığı suyun tamamen<br />
buharlaşmasını ve bu işlemin sonunda iyice yumuşamasını sağlayana<br />
kadar pişirmek. Bu işlemi yapmadan yemeğin suyunu eklemek<br />
sebzeyi haşlamak olur. Bu da yemeğin lezzetsiz olmasına neden olur.<br />
Sebze yemekleri konusunda yapılan 3. yanlış ise yemeklere çok fazla<br />
su koymaktır. Sebze yemekleri ne kadar az su ile pişerse sebzenin öz tadı<br />
o kadar yoğun şekilde hissedilir yemekte ve yemek bir o kadar lezzetli olur.<br />
Lezzetli bir sebze yemeğinin 3 sırrını şöyle sıralayabiliriz öyleyse; sebzelerin<br />
küçük doğranması, sebzelerin iyi kavrulması, yemeğin olabildiğin-<br />
ce az su ile pişirilmesi.<br />
Tarifini vereceğim bu yemekte en<br />
başta farklı bir pişirme tekniği olan kızartma<br />
yöntemi kullanılıyor olsa da kızartma<br />
sonrası soğan, biber, sarımsak<br />
ve domatesin kavrulma aşaması ve<br />
yemekte sadece domatesin suyundan<br />
faydalanılarak ekstra su ilavesi yapılmaması<br />
noktasında yazımı destekler bir tarif<br />
olduğunu görebilirsiniz.<br />
Afiyetle kalın…<br />
Zeytinyağlı Patlıcan Yemeği<br />
Malzemeler:<br />
z 1 kg patlıcan (5-6 adet),<br />
z 1 adet soğan,<br />
z 2 adet yeşil biber,<br />
z 2 adet orta boy domates,<br />
z 1 silme yemek kaşığı salça,<br />
z 2 diş sarımsak,<br />
z 1 tatlı kaşığı toz biber,<br />
z 3-4 yemek kaşığı sıvı yağ,<br />
z Patlıcanları kızartmak<br />
için sıvı yağ,<br />
z Tuz,<br />
z Kıyılmış maydanoz.<br />
Kevser D. Türkdoğan<br />
kevserinmutfagi.com<br />
info@kevserinmutfagi.com<br />
www.instagram.com/kevserinmutfagi/<br />
Sebzeyle arası iyi olmayanların bile<br />
etle eşdeğer tuttuğu bir sebzedir patlıcan.<br />
Bunun en önemli sebebi Türk mutfağında<br />
genellikle etli pişirilmesi ve et severlerin<br />
damağının etle birlikte yenerek kolayca<br />
alışması sanıyorum. Kabul etmek gerek<br />
ki hakkı verilerek pişirildiğinde çok lezzetli<br />
bir sebzedir patlıcan. Ancak diğer yandan<br />
kabak ve ıspanak için de aynı şey söylenebilecekken<br />
bu iki sebzenin seveni patlıcan<br />
kadar fazla değildir. Kim bilir belki de kabak<br />
ve ıspanak da patlıcan kadar çeşitlendirilse<br />
etli tariflerle çok daha fazla tüketilebilir.<br />
Sebze yemekleriyle ilgili yaptığım bir<br />
gözlem var yıllar içerisinde. Erkekler sebze<br />
yemeklerini çok sevmiyor evet bu bir gerçek.<br />
Ancak kadınlar da sebze yemeklerine<br />
gereken özeni göstermiyor bana göre.<br />
Burada bir ikilem çıkıyor ortaya. Kadınlar<br />
eşleri ya da çocukları sebzeyi zaten sevmediği<br />
için mi özensiz yapıyor sebze yemeklerini<br />
yoksa erkekler eşleri ya da anneleri<br />
sebze yemeklerini özensiz yaptığı için<br />
mi sevmiyor sebze yemeklerini? İkisinin de<br />
payının olması ve yıllar içerisinde birbirini<br />
perçinlemesi yüksek ihtimal elbette.<br />
Kadınları kızdırmadan sebze yemeklerini<br />
özensiz yapmaları konusunu biraz açmak<br />
istiyorum. Öncelikle sebze yemekleri<br />
konusundaki en büyük yanlış sebzelerin<br />
çok büyük doğranması. Ağıza tek lokma-<br />
Hazırlanışı:<br />
z Patlıcanları alaca soyup<br />
iri iri doğrayın,<br />
z Geniş bir tavada bolca sıvı yağ<br />
kızdırıp patlıcanları kızartın,<br />
z Bu sırada soğanı yemeklik<br />
doğrayıp sıvı yağ ile kavurun,<br />
z Yemeklik doğradığınız biberleri<br />
ve sarımsakları da ekleyip<br />
yumuşayana kadar kavurmaya<br />
devam edin,<br />
z Salçayı ekleyip kokusu çıkana<br />
kadar kavurun,<br />
z Toz biberi ekleyip karıştırın,<br />
z Küp küp doğradığınız<br />
domatesleri ekleyip suyunu<br />
salana kadar pişirin (domatesler<br />
susuzsa bir miktar su<br />
ekleyebilirsiniz),<br />
z Tuzunu ekleyip karıştırın,<br />
z En son patlıcanları da ekleyip<br />
harmanlayın,<br />
z Servis sırasında üzerine kıyılmış<br />
maydanoz serpebilirsiniz.<br />
Afiyet olsun...<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
52<br />
53
yeni projeler<br />
süt dosyası<br />
Su gibi süt içmiyoruz<br />
Beslenmemizde önemli bir yere sahip olan süt ve süt ürünlerinin kalsiyum, B2, B12 riboflavin<br />
fosfor ve protein kaynağı olmakla birlikte yüzde 90’ın üzerinde bir sindirim düzeyine sahip süt<br />
proteinlerinin yaklaşık yüzde 80’i vücut proteinine dönüşebiliyor.<br />
Nur Coşkun İstanbulluoğlu<br />
nurcoskun@net-iletisim.com<br />
Taze süt, mahalle sütçüsünden market<br />
raflarına taşınalı yıllar oldu. Ancak<br />
taze sütün açıkta satışı azalmadı. Eskiden<br />
güğümlerle sokak aralarında dolaşan<br />
sütçülerin yerini, süt depolu arabalar aldı.<br />
Ama bu sütler yine litre ile elden ve açıkta<br />
satılıyor. Bugün büyük şehirler de dahil<br />
Anadolu’nun pek çok yerinde açıkta süt<br />
satışı zamana direniyor. İstanbul’un en<br />
merkezi semtlerinde hala açık süt satın<br />
alma alışkanlığında olan tüketicilerin sayısı<br />
da azımsanmayacak kadar fazla. Yani amlam<br />
18,4 milyon ton süt üretilmiş. Dünya genelinde<br />
ise 800 milyon ton civarında.<br />
Süt çocuğu değiliz<br />
Aslına bakılırsa sütü toplum olarak su gibi tüketme<br />
alışkanlığımız pek yaygın değil. Bazı araştırmacılar<br />
süt tüketimine neden az ilgi gösterdiğimizi<br />
araştırmak için antik çağlara kadar uzanan incelemelerde<br />
bulunmuşlar.(1) Ve görmüşler ki, az süt süt<br />
tüketiminin bölgelere göre farklılık gösteren vücut yapısıyla<br />
bir ilişkisi var. Taze sütü rahatlıkla tüketebilen<br />
yetişkinlerin dünyadaki dağılımı incelendiğinde bölgesel<br />
olarak çok büyük farklılıkların olduğu görülüyor.<br />
Orta ve Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika ile Afrika ve<br />
Ortadoğu’nun bazı bölgelerinde yaşayan yetişkinler<br />
hayat boyu hiçbir yan etki görmeden taze sütü tüketebiliyor.<br />
Ancak güneydoğu Asya ve Güney Afrika<br />
topluluklarında yetişkinlerin hemen hemen hiç laktoz<br />
toleransları yok. Bugün dünyada yaşayan yetişkin insanların<br />
yüzde 65’i sütte bulunan laktoz şekerini sindirebilecek<br />
enzime sahip değil. Bu nedenle taze ve<br />
özellikle pastörize süt içtiklerinde hazımsızlık, sancılı<br />
gaz ve ishal gibi rahatsız edici tepkilerle karşılaşıyor.<br />
Ancak fermente edilmiş süt yolu ile üretilen yoğurt,<br />
kefir, peynir gibi ikincil ürünleri kolayca tüketebiliyolar.<br />
Fermentasyon sırasında laktoz şekerleri bakteriler<br />
tarafından hidrolize edildiğinden yetişkinler ikincil süt<br />
ürünlerini hiçbir yan etki hissetmeden tüketebiliyor.<br />
Bu sorunun tespiti süt ürünlerinin üretim, tüketim ve<br />
depolanması aşamalarında kullanılan çanak çömleklerin<br />
gözeneklerinde biriken lipitlerin niteliklerinin belirlenmesi<br />
ile mümkün olmuş.<br />
İşlenmiş süt ürünleri favorimiz<br />
Sütçülük ve mandıracılık bugün de<br />
Marmara Bölgesi kırsalında ekonomik<br />
açıdan önemli bir iş kolu. Bu<br />
geleneğin kökenini günümüzden<br />
8,500 yıl gerilere kadar uzandığı ve<br />
bu topluluğun önemli bir besin kaynağı<br />
olduğunu araştırmacılar tespit etmiş.<br />
İşlenmiş süt ürünlerinin geliştirilmesinde<br />
teknolojinin katkısı yadsınamayacak kadar<br />
balajsız süt müşteri bulmakta zorlanmıyor.<br />
Tersine daha doğal ve sağlıklı olduğunu<br />
düşünenlerin sayısı da az değil. Durum<br />
böyle olunca Türkiye’de toplam süt pazarın<br />
yüzde 53’ünü açık süt pazarı oluşturuyor.<br />
Üretilen çiğ sütün sadece yüzde 47<br />
civarı üretim proseslerinde hijyenik olarak<br />
süt ve süt ürünlerine dönüşüyor. Oysa gelişmiş<br />
ülkelerde bu oran yüzde 98’leri buluyor.<br />
Neredeyse işlenmemiş süt yok gibi<br />
oralarda. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerde süt<br />
üretim teknolojisine yapılan yatırımlar da<br />
aynı oranda yüksek. Üretim miktarlarına<br />
baktığımızda; Türkiye’de 2014 yılında topönemli.<br />
Süt gibi raf ömrü çok kısa olan bir gıdadan<br />
elde edilen ikincil ürünler, en son teknolojik süreçlerle<br />
yepyeni lezzetlere göz kırpıyor.<br />
Beslenmemizde önemli bir yere sahip olan süt ve<br />
süt ürünlerinin kalsiyum, B2, B12 riboflavin fosfor ve<br />
protein kaynağı olmakla birlikte yüzde 90’ın üzerinde<br />
bir sindirim düzeyine sahip süt proteinlerinin yaklaşık<br />
yüzde 80’i vücut proteinine dönüşebiliyor. Sağlıklı<br />
nesillerin temelini oluşturan bu önemli besin kaynağının<br />
kalitesinin muhafaza edilebilmesi için mümkün<br />
olduğunca doğru şekilde işlenmesi dikkatten kaçırılmaması<br />
gereken önemli bir gerçek. İşletmecilerinin<br />
üstün teknoloji ile işlenebilen sütün, işlenme sürecinde<br />
besin değerinin mümkün olduğunca muhafaza<br />
edilmesine özen göstermeli ki, doğru ve sağlıklı<br />
ürünler ortaya çıkarabilsin. Süt işleme teknolojisinde<br />
dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de<br />
en son teknolojiye uyumlu ekipmanlar göz dolduruyor.<br />
Yeter ki tüketici kaliteli ve besin değerini koruyan<br />
süt ürünlerini tercih edebilme farkındalığında olsun.<br />
Bu farkındalığın yaygınlaşmasında ise gelişmiş teknoloji<br />
ile pazara ürünler sunan kurumların bilinçli sosyal<br />
sorumluluk projelerinin katkısının büyük olacağını<br />
da unutmamak gerekiyor.<br />
Kaynaklar<br />
(1) MÖ 7.Binyılda Barçın Höyük’te Süt Tüketimi<br />
Üzerine Yeni Araştırmalar ( Prof Dr Hadi özbal, Dr<br />
Ayla Türkkekul Bıyık, Dr Laurens Thissen, Dr Turhan<br />
Doğan, Yar.Doç.Dr. Fokke Gerritsen, Yar Doç Dr RanaÖzbal<br />
)<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
54<br />
55
süt dosyası<br />
Damızlık süt sığırı<br />
yetiştiricilerine kredi kolaylığı<br />
Damızlık süt sığırı<br />
yetiştiriciliğinde,<br />
faiz indirimli işletme<br />
ve yatırım kredisi<br />
kullandırılabilmesi<br />
için kolaylık sağlandı.<br />
Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde,<br />
faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi<br />
kullandırılabilmesi için üreticilerin işletmelerinde<br />
bulundurmaları gereken manda<br />
veya damızlık süt sığırı sayısı 10 baş<br />
ve üzerinden en az 5 başa düşürüldü.<br />
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince<br />
tarımsal üretime yönelik<br />
düşük faizli yatırım ve işletme kredisi<br />
kullandırılmasına ilişkin usul ve esaslar<br />
yeniden düzenlendi.<br />
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının,<br />
Ziraat Bankası AŞ ve Tarım Kredi Kooperatiflerince<br />
Tarımsal Üretime Dair Düşük<br />
Faizli Yatırım ve Işletme Kredisi Kullandırılmasına<br />
Ilişkin Uygulama Esasları Tebliğinde<br />
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği, 1<br />
Ocak 2016’dan itibaren yürürlüğe girmek<br />
üzere Resmi Gazete’de yayımlandı.<br />
Buna göre, damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde,<br />
faiz indirimli işletme ve yatırım<br />
kredisi kullandırılabilmesi için üreticilerin<br />
işletmelerinde bulundurmaları gereken<br />
manda veya damızlık süt sığırı sayısı 10<br />
baş ve üzerinden en az 5 başa düşürüldü.<br />
Damızlık süt sığırı yetiştiricilerinin<br />
karar kapsamında faiz indirimli işletme<br />
ve yatırım kredisi kullanabilmesi için, 5<br />
baş ve üzerinde manda veya damızlık<br />
süt sığırı işletmesi kurmaları veya işletme<br />
kapasitesini 5 baş ve üzerine çıkarmaları<br />
gerekecek. Bu kapsamda uygulamadan<br />
yararlanmak isteyen damızlık etçi ve<br />
kombine sığır yetiştiricilerinde, 5 baş ve<br />
üzerinde damızlık etçi ve kombine sığır<br />
yetiştiriciliği işletmesi kurmaları veya işletme<br />
kapasitesini 5 baş ve üzerine çıkarmış<br />
olma koşulu aranacak.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
56
haber<br />
süt dosyası<br />
Özlem Erol<br />
Türkiye Cumhuriyeti Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />
Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Kalite Kontrolü,<br />
Denetim ve Karantina Genel İdaresi arasında 14 Kasım<br />
2015 tarihinde Antalya’da imzalanan Türkiye’den<br />
Çin’e İhraç Edilecek Süt Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık<br />
Şartları Konusunda Protokolün Onaylanması Hakkında<br />
Bakanlar Kurulu Kararı, 8 Nisan 2016 tarihinde<br />
Resmi Gazete’de yayımlandı. Konuyla ilgili Dünya<br />
Gıda Dergisi’ne açıklama yapan Ambalajlı Süt ve Süt<br />
Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun<br />
Çallı, “Çin’e ihracatın önünün açılabilmesi için Veteriner<br />
Sağlık Sertifikası konusunda iki ülkenin mutabık<br />
kalmaları gerekiyor. Sertifika görüşmeleri devam etmekte<br />
olup, önümüzdeki aylarda imzalanması beklenmektedir”<br />
dedi.<br />
Süt sektöründe<br />
Çin’e ihracat sevinci<br />
Bakanlar Kurulu, Türkiye’den Çin’e süt<br />
ürünleri ihracatının yolunu açan protokolü<br />
onayladı. Bu gelişme süt sektörünü nasıl<br />
etkileyecek?<br />
Çin’e süt ürünleri ihracatının yolunu açan protokolün<br />
onaylanması bir niyet ifadesi. Çin’e ihracatın önünün<br />
açılabilmesi için Veteriner Sağlık Sertifikası konusunda<br />
iki ülkenin mutabık kalmaları gerekmektedir.<br />
Sertifika görüşmeleri devam etmekte olup, önümüzdeki<br />
aylarda imzalanması beklenmektedir.<br />
Gerekli uzlaşma sağlanırsa Çin’e hangi<br />
ürünler gönderilecek?<br />
Çin’e süttozu, peyniraltı suyu tozu, dondurma gibi<br />
ürünler gönderilebilecektir.<br />
Süt fiyatları sektörde her yıl gündeme gelen<br />
konulardan bir tanesi. Süt fiyatlarında kriz<br />
yaşanmaması için ne gibi önlemler alınmalı?<br />
Çiğ süt arzı ve talebi mevsimsel olarak değişmekte olup,<br />
fiyat da buna göre oluşmaktadır. Kanunla kurulmuş olan ve<br />
üretici, sanayici, araştırma kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları<br />
ile kamu kesiminin temsil edildiği Ulusal Süt Konseyi’ne<br />
yönetmelik ile verilmiş görevlerden birisi de, üreticinin çiğ süt<br />
üretim maliyetlerini de gözeterek tavsiye fiyat belirlemektir.<br />
Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu, bu kapsamda referans<br />
alım fiyatını, tavsiye niteliğinde belirlemektedir.<br />
geçilmesi için tedbirler alınmakla birlikte çiğ süt arzının<br />
tepe noktasına geldiği mayıs ayı ve dip noktasına geldiği<br />
Kasım ayı arasında yüzde 25 fark bulunmaktadır. Talep<br />
ise eylül- ekim aylarında artmaktadır. Bu noktada devlet<br />
politikaları çok önemlidir. Çiğ süt arzı daha dengeli hale<br />
getirilmeli, son yıllarda uygulamaya konulan çiğ sütün<br />
fazla olduğu dönemlerde gerek süt tozu teşvikleri ve gerekse<br />
okul sütü gibi projeler istikrarlı bir şekilde devam<br />
ettirilmelidir.<br />
Süt sektörünün sorunlarının çözülmesi için tüm paydaşların<br />
katılımı ile “Süt eylem planı” hazırlanmalı ve uygulamaya<br />
konulmalıdır.<br />
Ülkemizde süt tüketimi son yıllarda eskiye<br />
oranla artış gösterse de istenilen düzeyde<br />
değil. Süt tüketimini artırmak için ne gibi<br />
çalışmalar yapılıyor?<br />
Süt ve süt ürünleri tüketiminin arttırılmasına yönelik<br />
programların başında, bu yıl beşinci kez uygulanan Okul<br />
Sütü Programı gelmektedir.<br />
İlk olarak Haziran 2011’de ASÜD Bilim Kurulu tarafından<br />
hazırlanan “Çocuklara Süt Tüketimi Alışkanlığı Kazandırılması:<br />
Okul Sütü” başlıklı rapor esas alınarak Hükümet<br />
kararıyla uygulamaya konulan Okul Sütü Programı’nın<br />
amacı; ana sınıfı dahil olmak üzere ilkokul öğrencilerine süt<br />
içme alışkanlığı kazandırmak, bu sayede yeterli ve dengeli<br />
beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerini<br />
desteklemektir.<br />
Ülkemizin 7 farklı coğrafi bölgesinde, sosyo-ekonomik<br />
ve kültürel farklılıklardan kaynaklanan yaşam tarzları, bireylerin<br />
beslenme alışkanlıklarını da küçük yaşlardan itibaren<br />
şekillendirmektedir. Bu kapsamda çocuklara küçük yaşlardan<br />
itibaren sağlıklı beslenmeleri ve gelişimleri için süt içme<br />
alışkanlığının kazandırılmasında büyük önem taşıyan Okul<br />
Sütü Programı, 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılının ikinci ya-<br />
rısında 5’inci kez uygulanmaktadır. Uygulama kapsamında,<br />
toplamda 250 bin ton süt dağıtılmış olacaktır. Ambalajlı,<br />
güvenilir, UHT kutu sütlerin üretiminden çocuklarımızın sıralarına<br />
konuluncaya kadar olan tüm süreci büyük bir özenle<br />
yürüten süt ve süt ürünleri sanayicisi, 5 yıllık programın başarısında<br />
da büyük pay sahibidir.<br />
Süt, insanlar ve birçok canlı için yaşamın ilk gıdası olduğu<br />
gibi, süt ürünleriyle birlikte, insan yaşamının her evresinde<br />
tüketilmesi gereken “mucizevî” bir gıda maddesidir.<br />
Özellikle kemik sağlığı açısından önemi bilinen süt ve<br />
süt ürünlerinin, çocukluk döneminden itibaren tüketilmeye<br />
başlanması hem sağlıklı nesillerin yetişmesine hem de ileriki<br />
yaşlar için tüketim alışkanlığı kazanılmasına yardımcı<br />
olacaktır. Süt ve süt ürünleri tüketiminin arttırılması ve tüketicilerin<br />
bilinçlendirilmesi, ASÜD’ün en önemli toplumsal<br />
sosyal sorumluluk alanıdır.<br />
Böylesine mucizevi bir gıda konusunda uzman olmayan<br />
kişiler tarafından çeşitli söylemlerle yaratılan bilgi<br />
kirliliği ile kafalarda soru işaretleri oluşturulmaktadır.<br />
ASÜD, süt ve süt ürünleri konusundaki bilgi kirliliğini<br />
ortadan kaldırmak için çalışmaktadır. Bu kapsamda<br />
www.suthakkindahersey.com internet sitesinde uzman<br />
akademisyenlerin süt ve süt ürünleri hakkında<br />
bilimsel ve doğru bilgileri paylaştıkları bir platform<br />
oluşturduk.<br />
Bir diğer önemli konu ise bu bilgi kirliliğinden<br />
beslenen sokak sütü satışlarının devam<br />
etmesidir. Uygun koşullar ve prosesler sağlanmadığında<br />
sütte mikroorganizmalar hızla<br />
çoğalmakta, çok kısa bir süre içinde bozulabilmekte<br />
ve sağlığımız için tehlikeli olabilmektedir.<br />
Bu nedenle ambalajsız olarak<br />
tüketime sunulan sokak sütlerinin dayanma<br />
sürelerinin artırılması amacıyla süte karbonat,<br />
soda gibi kimyasal maddeler katılabilmekte,<br />
hatta yağı alınıp yerine su konularak<br />
besin öğelerinde de hile<br />
yapılabilmektedir.<br />
Harun Çallı<br />
Çiğ sütte mevsimsel arz- talep<br />
fiyatları nasıl etkiliyor?<br />
Son yıllarda hayvancılığa verilen desteklerle işletme<br />
büyüklüklerinin artırılması ve mevsimselliğin önüne<br />
Çiğ Sütte mevsimsel Arz, Talep ve Fiyat Değişiklikleri<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
58<br />
59
haber<br />
süt dosyası<br />
İntermak, anahtar teslimi<br />
süt tesisi kurmada ihracata<br />
ağırlık veriyor<br />
Yıldız Doğruer Yemiş<br />
Konya<br />
Süt sağım sistemlerinden başlayarak, her<br />
türlü süt ürünü için anahtar teslim tesisler kuran<br />
İntermak, son yıllarda ihracata ağırlık vererek<br />
yurtdışı satışlarını artırdı.<br />
“İyi gıda için sistem çiftlikten başlamalıdır’’ diyen<br />
İntermak Genel Müdürü Hüsamettin Sönmez, “1990<br />
yılında kurulan İntermak 26 yıldır süt sektörüne hizmet<br />
veriyor. İntermak tecrübe ve Arge birikimiyle,<br />
süt hayvancılığı ve süt işleme sahasında, geliştirdiği<br />
BEST FOOD konseptiyle çiftlikten tabağa kadar üretimin<br />
her aşamasına hayvan sağlığını ve insan ergonomisini<br />
ön plana çıkartarak sektöre işletme ölçeğine<br />
en uygun komple çözümler sunmaktadır. Ürünlerimiz<br />
makine ekipman, hijyen ürünleri ve gıda katkıları şek-<br />
Hüsamettin Sönmez<br />
linde gruplanabilir” dedi.<br />
BEST FOOD konsepti süt sağımdan, çiftlik ekipmanlarına,<br />
süt taşıma ve proses makinalarından hijyen<br />
ürünlerine kadar pek çok ürünü sunuyoruz diye<br />
konuşan Sönmez, “Gıda, kimya ve makina mühendislerimizle<br />
ücretsiz keşif, danışmanlık ve satış sonrası<br />
hizmetler vermekteyiz. BEST FOOD konseptimiz<br />
içerisinde Milkol, İntem, Süper Maya, Provita markalarıyla<br />
ürettiğimiz ürünler yer almaktadır. Bu geniş<br />
ürün yelpazesiyle yeni kurulacak küçük ya da büyük<br />
işletmelerden, halen çalışmakta olan işletmelere pek<br />
çok ürün grubunu sunmaktayız” dedi.<br />
‘‘Süt işleme tesisilerini<br />
anahtar teslimi kuruyoruz’’<br />
‘‘20’den fazla ülkeye yaptığımız ihracatla hizmetlerimizi<br />
yurtdışına da taşıyoruz’’ diyen Sönmez, “Şu<br />
anda üç ana grupta üretim faaliyeti yapıyoruz. Makina<br />
üretim grubu, katkı maddeleri üretim grubu ve hijyen<br />
grubu. Makina üretim grubunda Milkol markasıyla<br />
yine süt sektörü ağırlıklı olmak üzere süt sağım makineleri,<br />
çiftlik ekipmanları, süt soğutma tankları, süt<br />
alım ve işleme tesisleri kuruyoruz. Süt işleme tesislerini<br />
anahtar teslimi kuruyoruz. Yine bunun yanında da<br />
gıda sektörü için şekerleme, çikolata, bal, pekmez,<br />
reçel gibi üretim tesisleri de kuruyoruz. Süt sektöründe<br />
ülkemizde İntermak üretim yelpazesiyle tekdir.<br />
Bu özeliği ve güçlü pazarlama destek elemanları ile<br />
özellikle IPART ve diğer destekler kapsamında yatırım<br />
yapacak işletmelere danışmanlık ve sorunsuz destek<br />
vermekteyiz. Katkı maddelerinde Süper Maya ve<br />
Fermento markalı peynir mayaları başta olmak üzere<br />
Provita markalı katkıları da üretmekteyiz. Peynir mayamız<br />
mikrobiyel olup helal belgelidir. Hijyen grubunda<br />
ise gıda ve çiftlik sektörü için temizleyici kimyasalları<br />
İntem markasıyla üretirken yine her türlü hijyen<br />
ekipmanlarını da üretmekteyiz” şeklinde konuştu.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
60
söyleşi<br />
ufukta tarım<br />
“Her yaşta süt tüketimi şart”<br />
süt dosyası<br />
Özlem Erol<br />
Süt tüketiminin sadece çocukluk çağında gerekli olduğu<br />
algısı yavaş yavaş yıkılıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi her<br />
yaşta gerekli. Süt, kemik güçlendirilmesi ve korunmasında<br />
en önemli rolü oynayan kalsiyum açısından en değerli besin.<br />
Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşegül Bahar dergimiz okuyucuları<br />
için süt hakkında merak edilen soruları yanıtladı.<br />
Sağlıklı bir bireyin süt ve süt ürünleri<br />
tüketimi ne kadar olmalıdır?<br />
Farklı beslenme piramitlerini incelediğimizde, yetişkin bireylerin<br />
süt ve süt ürünleri grubunda yer alan süt, peynir ve<br />
yoğurt gibi besinlerden toplamda her gün 2-3 porsiyon tüketmesi<br />
önerilir. Çocuklar, gençler, gebeler, emziren kadınlar<br />
ve menopoz sonrası kadınların genel öneriye ek olarak +1<br />
porsiyon daha süt ve süt ürünleri tüketmeleri tavsiye edilir. 1<br />
porsiyon süt: 250 ml.,1 porsiyon yoğurt: 200 g.,1 porsiyon<br />
peynir: 40 g. olarak kabul edilir.<br />
Süt tüketemeyen birisi bunun<br />
yerine hangi besinleri koyabilir?<br />
Laktoz intoleransı sebebiyle sütün sindiriminde sorunlar<br />
yaşayan kişiler yoğurt ya da sert peynirleri daha kolaylıkla<br />
sindirebilirler ve bunları günlük önerilen porsiyon miktarına<br />
uygun olarak beslenmelerine ekleyebilirler.<br />
Ayşegül Bahar<br />
Süt ve süt ürünleri günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında<br />
en önemli rolü oynamakla birlikte koyu yeşil yapraklı<br />
sebzeler, bakliyatlar ve yağlı tohumlar da kalsiyum açsından<br />
iyi kaynaklardır. Yetersiz süt ve süt ürünleri tüketiyorsanız kalsiyum<br />
eksikliği ve buna bağlı kemik sorunları yaşamamak<br />
için beslenmenizi dikkatlice planlamalı ve gerekiyorsa kalsiyum<br />
takviyelerinden yararlanmalısınız.<br />
Süt ile birlikte tüketilmesini doğru<br />
bulduğunuz gıdalar hangileri?<br />
Sütte bulunan kalsiyumun en iyi şekilde vücutta emilebilmesi<br />
için D vitaminine gereksinim vardır. Bu sebeple en<br />
iyi D vitamini kaynağı güneşten yararlanmalı, D vitamininden<br />
göreceli olarak zengin olan yumurta, tereyağı, peynir, yağlı<br />
balıklar ve diğer deniz ürünleri beslenmeye eklenmelidir.<br />
Sütün vücudumuza yararı nedir?<br />
Süt, kemik güçlendirilmesi ve korunmasında en önemli<br />
rolü oynayan kalsiyum açısından en değerli besindir. Ancak<br />
kalsiyumun yanı sıra D ve K vitamini ve magnezyum minerali<br />
de kemik sağlığında etkilidir. Bu yüzden beslenmenin çeşitlendirilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Süt kalsiyum dışında protein, B2, B12, D vitamini ve kolin<br />
ile fosfor, potasyum, ve selenyum mineralleri açısından da<br />
iyi bir kaynaktır. Sütün diyette bulundurulması kilo kontrolüne<br />
yardımcıdır. Vücutta serotonin salgısını arttırarak depresyon<br />
belirtilerinin hafifletilmesinde etkilidir. Yapılan çalışmalar sütün<br />
kan basıncını düşürmede etkili olduğunu göstermektedir.<br />
Günde 2-3 bardak süt içenlerde kolon kanseri riskinin azaldığına<br />
dair veriler bulunmaktadır. Gece içilen süt daha rahat<br />
uyumaya yardımcı olur.<br />
Süt sadece çocukluk çağında<br />
tüketilmesi gereken bir içecek<br />
olarak algılanır. Yetişkinler için<br />
sütün önemi nedir?<br />
Çocukların büyüme ve gelişiminde süt tüketiminin katkısı<br />
büyüktür ancak yukarıda belirttiğim süte ilişkin faydalardan<br />
ötürü süt her yaşta tüketilmesi öneririm. Yaşlandıkça vücutta<br />
kalsiyum emilimi azaldığı için özellikle yaşlılıkta içilen süt bu<br />
anlamda daha da değer kazanır.<br />
Hayvansal üretimde sütün yeri<br />
Mehmet Ufuk Peker<br />
Ziraat Teknisyeni Tarım Teknikeri<br />
İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />
İl Müdürlüğü, Organik Tarım Birimi<br />
mehmetufuk.peker@gthb.gov.tr<br />
Daha önce sıkça yazdıklarımı tekrar<br />
etmek istemiyorum. Bugün yaygın<br />
olarak yapılan hayvancılık, birim alana<br />
daha fazla hayvan ve daha fazla girdi,<br />
girdilerin maliyetini düşürmek için kullanılan<br />
katkılar ile en az maliyetle, en yüksek<br />
verimi amaçlayan bir üretim şeklidir.<br />
Konvansiyonel üretimde hayvanlar birer<br />
canlı varlık gibi görülmediğinden dinlenme,<br />
gezinti, egzersiz, otlama gibi doğal<br />
ihtiyaçları karşılanmadığı için üretilen<br />
ürünlerde bir sorun olabileceği ihmal<br />
edilmiştir.<br />
Yoğun hayvancılıkta ortaya çıkan işletme<br />
atıkları hava, su ve toprak kirliliği-<br />
ne neden olur. Doğal denge, çevre ve<br />
tarımsal faaliyetler üzerinde olumsuz etkilerinden<br />
daha önce bahsettik. Son yıllarda<br />
yapılan araştırmalar konvansiyonel<br />
yöntemlerle yapılan hayvansal ürünlerin<br />
insan sağlığına zararlı etkilerini ortaya<br />
koymaktadır. (Ahmet A., 2007)<br />
Bugün hayvan refahı, yem, veterinerlik<br />
hizmetleri ve barınak koşulları üzerine<br />
yapılan yasal düzenlemeler bu sorunların<br />
kısmen çözülmesini sağlamıştır. Ancak<br />
yapılan araştırmalar konvansiyonel<br />
yetiştiriciliğin hayvanlarda birçok sağlık<br />
sorunları görülmesine neden olduğunu<br />
ortaya koymuştur. Yoğun yetiştiricilikte<br />
hayvanlarda mastitis, tırnak hastalıkları,<br />
yağlı karaciğer sendromu ve asidosis<br />
gibi birçok sağlık sorunu görülmektedir.<br />
Hayvanların sıkışık olarak barındırılması,<br />
yeterli hareket alanının olmama-<br />
süt dosyası<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
62<br />
63
ufukta tarım<br />
süt dosyası<br />
sı, egzersiz, otlama, dinlenme gibi ihtiyaçlarını karşılayamaması vb. durumlar<br />
hayvanlarda strese bağlı hormon üretimini arttırmaktadır. Bu hormonlar<br />
bağışıklık sistemini zayıflattığı için hayvanlardaki sağlık sorunlarının çözümü<br />
zorlaşmaktadır. Sağlıksız ve kalıntılı hayvansal ürünlerin tüketimi insanlarda<br />
da çeşitli sağlık sorunlarına ve birikme sonucu zehirlenmelere neden olabilmektedir.<br />
Yavrunun hakkı olan süt<br />
Süt; memeli hayvanların dişilerince yeni doğurdukları yavrularını beslemek<br />
üzere, besin süt bezlerinden salgıladığı, içinde yavrunun gelişmesi ve sağlığı<br />
açısından ihtiyacı olan maddeleri içeren, kendi başına beslenebilecek duruma<br />
gelinceye kadar içmek zorunda olduğu, kendine has tat ve kokusu olan<br />
beyaz renkli sıvı maddedir. (Metin, M., 2003)<br />
Yani hayvanlar sütü yavrularını beslemek için üretir. Bu sütün besin olarak<br />
yararını açıklamaktadır. İnsanlarda boy ortalamasının artması, ortalama<br />
ömrün uzaması gibi olgular kuşkusuz süt, yumurta gibi besinlerin tüketiminin<br />
yaygınlaşması ile bağlantılıdır. Süt, beslenmenin ötesinde bağışıklık sistemini<br />
güçlendiren, sindirimi kolay bir besin olmasıyla sağlık açısından önemli bir<br />
besindir.<br />
Aslında insan, hayvanın yavrusu için ürettiği süte ortak olmaktadır. Ama<br />
aç gözlülükte sınır tanımayan insanın bununla yetinmesi maalesef mümkün<br />
olmaz. Yeni doğan yavru hemen anasından ayırıp öksüz bırakılır. Süt yerine<br />
gıda maddeleri ile kimyasal katkı<br />
maddelerinden<br />
elde edilmiş bir<br />
sıvı verilerek ortak<br />
olduğu sütün hepsine<br />
sahip olunur.<br />
Organik hayvansal<br />
üretim ise<br />
yavrunun hakkını teslim<br />
etmektedir;<br />
‘Yavruların beslenmesi<br />
öncelikle ana sütüyle sağlanır.<br />
Bunun mümkün olmaması halinde<br />
yavrular aynı sürüden elde edilen<br />
sütlerle beslenilir. Türlere bağlı<br />
olarak yavruların süt ile beslenmeleri<br />
gereken asgari süre; büyükbaş hayvanlarda<br />
ve taylarda 90 gün, küçükbaş hayvanlarda 45<br />
gün ve domuzlarda 40 gündür.’ (Anonim1, 2005;<br />
Madde 17, d fıkrası)<br />
Hayvan varlığı ve süt<br />
Aslında süt üretimi teknik olarak büyükbaş ve<br />
küçükbaş hayvanın üretim sürecinde ortaya çıkan<br />
yan üründür. Sütün bütün özellikleri hayvanın yavrusunun<br />
ihtiyaçlarına uygun olarak gelişmiştir. Ve<br />
süt ancak doğumdan sonra salgılanmaya başlar.<br />
Yani süt hayvancılığı yapabilmeniz için, damızlık<br />
(üremeye uygun) dişi hayvanlar kullanmanız gerekir.<br />
Süt üretimi yapan işletmeler damızlık işletmeleridir.<br />
Süt hayvancılığı ile aynı zamanda süt elde<br />
edilen hayvan ırkı da üretilmektedir. Ya da et, kıl,<br />
yapağı gibi ürünlerinden yararlanılan hayvanlar<br />
için ek ürün olarak süt elde edilir. Yeni doğan her<br />
yavru aslında ülkede hayvansal üretim faaliyetinin<br />
bir parçası olacaktır. Böyle bakıldığında süt hayvancılığının<br />
gelişmesi aynı zamanda hayvan varlığı<br />
ve hayvancılığın gelişmesi açısından önemlidir.<br />
Canlıya saygı duymak<br />
Bütün canlılar saygı ve sevgiyi hak ederler. Bir<br />
arada yaşadığımız, ürünlerinden yararlandığımız<br />
hayvanlar da bizim gibi canlıdır. Kendini savunma<br />
olanağından yoksun olmaları, onlara istediğimiz<br />
gibi davranma hakkını bize vermez. Hayvan refahına<br />
ilişkin uygulamalar ahlaki ve vicdani yönden<br />
önemlidir. Tamamen esaret koşullarında yaşamını<br />
sürdüren, yaşamını sonlandırma hakkını kendimizde<br />
görebildiğimiz, yaşamını sürdürmek, üremek<br />
üzere ürettiği ürünlere el koyduğumuz çiftlik<br />
hayvanlarının birkaç ay süre ile içeceği anne sütünü<br />
esirgemeyelim.<br />
Damızlık süt hayvancılığı, ülkenin<br />
hayvansal üretim faaliyetlerinin temelinde<br />
yer alır. Eğer süt hayvancılığını<br />
destekler ve<br />
geliştirirseniz ülkemizde<br />
son dönemde<br />
yaşanan kırmızı et sorunu gibi sorunlar da büyük<br />
oranda çözülecektir. Ancak bunu sağlamak için<br />
çiftçiye ödenen süt fiyatlarının sütün maliyetini<br />
karşılaması ve çiftçinin geçimini sağlayabileceği<br />
oranda bir kar sağlaması gerekir.<br />
İnsanlarda çevre koruma bilinci artmaktadır.<br />
Özellikle gelişmiş ülkelerde hayvan haklarına gösterilen<br />
ilgi nedeniyle hayvan refahı giderek toplumsal<br />
düzeyde önem kazanmaktadır. Hayvan refahı,<br />
hayvanlara doğal davranışlarını yapabileceği,<br />
ekstrem hava koşullarından, stres, yaralanma ve<br />
hastalıklardan korunabileceği bir ortamın sağlanması<br />
ile yeterli beslenme olanaklarının verilmesi<br />
anlamına gelmektedir. Bu amaçla, konvansiyonel<br />
hayvansal üretime bağlı çıkabilecek sağlık sorunlarını<br />
önlemek ve çevre koruma ile hayvan refahını<br />
da dikkate alarak gerçekleştirilen organik hayvansal<br />
üretim giderek önem kazanmaktadır.<br />
14 Mayıs dünya çiftçi günü<br />
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de üyesi olduğu<br />
Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyon’unun<br />
(IFAB) 14 Mayıs 1946 kuruluş tarihidir. Uluslararası<br />
Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kuruluş<br />
günü olan 14 Mayıs yalnız bizde değil kuruluşa<br />
üye bütün ülkelerde Dünya Çiftçiler Günü olarak<br />
kutlanmaktadır. (Haber, 2016)<br />
Kentlerde yaşasak da çiftçilerin ürettiği ürünleri<br />
tüketiyoruz. Tarım ürünleri gıda olarak yeri doldurulamayacak<br />
ürünlerdir. Bitkisel ve hayvansal<br />
ürünlerin taklit edilmesi hem zor ve hem de pahalı.<br />
Tabii giyim, temizlik ve kozmetik ürünlerinde<br />
de tarım ürünleri kullanılıyor. Dolayısı ile hayatımız<br />
tarımsal ürünlere bağlı…<br />
Öte yandan tarımsal üretim dinamik bir gelir<br />
kaynağıdır. Üretimin başlangıcından sofraya gelene<br />
kadar, canlı üretim materyali (tohum, tohumluk,<br />
damızlık, yavru, fide, fidan) tarım alet ve makineleri,<br />
yakıt ve yağar, gübre, zirai mücadele girdileri,<br />
yemler, ahır ve ağıl inşaat ve donatım malzemeleri,<br />
hasat, sağım, kurutma alet ekipmanı, taşıma<br />
ve depolama kapları üreten, pazarlayan işletmeler<br />
ekonomiye katılır. İstihdama katkıda bulunur. Bunun<br />
yanında ürün işleyen, yan ürünleri değerlendiren,<br />
hammadde olarak kullanan ve depolayan,<br />
ambalajlayan, taşıyan, pazarlayan, ihraç eden iş-<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
64<br />
65
ufukta tarım<br />
süt dosyası<br />
letmeler de tarım sayesinde var olabilir.<br />
Tüm bu sektörlerdeki gelişimi sağlayan temel<br />
ekonomik faaliyet aslında tarımdır. Örneğin<br />
Türkiye’de bugün alet makine sektöründeki gelişmenin<br />
temelinde tarım alet makineleri yapan<br />
firmalar vardır. Sanayimizin gelişmesinde gıda,<br />
tekstil, deri vb. tarıma dayalı sanayilerin etkisi<br />
büyüktür. Firmaların ihtiyaçları (katkılar, kimyasal<br />
gazlar, temizlik, alet, makine, nakliye, kap, kacak,<br />
ambalaj ve etiketleme vb.) sanayiye yön vermiştir.<br />
Ulaşım yolları büyük oranda tarımsal üretimin<br />
yüksek olduğu yerlerden geçer. Ülkemizdeki ilk<br />
demiryolunun 23 Eylül 1856 tarihinde yapımına<br />
başlanan 130 kilometrelik İzmir-Aydın Demiryolu<br />
hattı olması tesadüf değildir. Küçük Menderes<br />
havzası ve Aydın ovası tarım açısından önemli<br />
alanları barındırmaktadır. İzmir ise tarihsel olarak<br />
en önemli gıda ticaretinin merkezindedir. (ÇAĞLI-<br />
YAN, A., & YILDIZ, A. B., 2013<br />
Köyden kente göç<br />
Tarım her zaman gelişimin tetikleyicilerinden<br />
olur. Toplumdaki refahı olumlu etkiler. Ancak bu<br />
gelişimden yeterli payı almaz. Çok büyük arazileri<br />
olmayan üreticiler genelde ekonomik olarak tatmin<br />
edici gelir elde edemez. Ülkemizde kooperatifleşme<br />
oranı düşüktür. çiftçi alıcılar karşısında<br />
güçsüz olduğundan ürününü çok düşük fiyata<br />
satmayı kabul eder. Genelde küçük üreticinin kazancı<br />
kendi emeğini karşılamaya ancak yeter.<br />
Ancak köyden kente göçün kökeninde yalnızca<br />
ekonomik sorunlar değil sosyal sorunlar<br />
da önemlidir. Gençler genelde sosyal nedenlerle<br />
köyden göçmektedir. Eğitim talebi, evlilik (eş<br />
adaylarının şart koşması) ve çiftçiliğin sosyal statü<br />
sağlamayan bir uğraş olarak görülmesi genelde<br />
kırsal alanda yaşayan gençlerin göç düşüncesini<br />
geliştirmelerinde sayılan başlıca etkenlerdir. (GÜ-<br />
REŞCİ, E., 2011).<br />
Köyden kente göçün köylerde yürütülen tarımsal<br />
faaliyetleri doğrudan etkilediği bilinmektedir.<br />
Ancak daha önemlisi tarımın kültürel ve sosyal<br />
yönden kesintiye uğramasıdır. Zira tarım kültürü<br />
yerel coğrafi ve iklimsel koşullarla son derece<br />
bağlantılıdır. Sonradan öğrenilemeyecek yaşam<br />
biçimi içerisinde aktarılan bazı değerler, yöntemler,<br />
bilgiler vardır. Yöresel ürünler, tohumlar, yerel<br />
yöntemler, ev yapımı ilaçlar, tedaviler, meteorolojik bilgiler…<br />
vb. bilinmelidir.<br />
Ayrıca köyden kente göç, kent yaşamı açısından da<br />
olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. İşsizlik sorunu büyümekte,<br />
kent yaşamına uyum sağlayamayan ailelerin çocukları<br />
marjinal eğilimler göstermekte ve suç örgütlerinin<br />
hedefi haline gelebilmektedir. (BAHAR, O., & BİNGÖL,<br />
F. K., 2010)<br />
Kendini şehre ait hissedemeyen kırsal kökenli insanlar<br />
kendi sosyal ağlarını oluşturmaktadır. Ortaya çıkan<br />
muhafazakar, hemşerici yapılar tutucu ve dışlayıcı eğilimler<br />
geliştirebilmekte, kent sosyal yapısı parçalanmaktadır.<br />
Kutuplaşma, gerilim giderek şiddet hareketlerine zemin<br />
hazırlamaktadır. (GÜREŞCİ, E., 2011).<br />
Kırsal kalkınma, sosyal gelişme<br />
Kırsal nüfusun azalması, genç nüfusun tarıma yabancılaşması,<br />
tarıma ilişkin atadan kalma bilgi ve yöntemlerin<br />
aktarılması gibi sorunların kadim çiftçilik bilgi<br />
ve görgü birikiminden oluşan çiftçilik mirasının yok<br />
olma tehlikesi ile karşı karşıyayız.<br />
Çiftçilik tarımsal kültürün taşıyıcısı olarak sürekliliğinin<br />
sağlanması gereken bir meslektir. Bu nedenle<br />
genç çiftçilerin köylerde kalması önemlidir. Tarımsal<br />
destekler, projeler önemlidir. Ancak bu yeterli değildir.<br />
Çiftçilik mutlaka meslek olarak disipline edilmeli, çiftçiliğin<br />
değerli bir uğraş olduğu kırsal alanda yaşayanlara<br />
hissettirilmelidir.<br />
Çiftçi doğrudan vergi vermez. Ancak çiftçi aldıkları<br />
için KDV öder, dolaylı olarak vergi öder. Ve üretimi<br />
ile dolaylı olarak vergi akışına hizmet eder. Dolayısı ile<br />
üretici vergi ödemese de vergilendirme sisteminin temelinde<br />
yer alır. Dolayısı ile bu, sistemde çiftçinin aldığı<br />
desteğin ürettiği katma değerin ve ekonomik döngüye<br />
yaptığı katkının karşılığıdır. Doğru olan ürün bazında bu<br />
katma değerin değerlendirilerek destekleme sistemine<br />
yansıtılmasıdır. Ayrıca proje ve desteklemeler üreticiyi<br />
yönlendirmek içinde politika aracı olarak değerlendirilmelidir.<br />
Köylerin turizm potansiyelleri değerlendirilmelidir.<br />
Köy işletme modelleri, kooperatif-birlik türü örgütlenmeler<br />
teşvik edilmelidir. Köylerin büyümesi ve<br />
sosyal alt yapılarının geliştirilmesi köy yaşamındaki<br />
farklı üretimlerde bulunan insanların ortaklaşmasıyla<br />
sağlanabilir.<br />
Köylerin yakınında ilçe ve kasabalarda sosyal alt<br />
yapının ve ekonomik olanakların geliştirilmesi sağlan-<br />
malıdır. Böylece sosyal destek noktası oluşacaktır.<br />
Köyden göçen gençler yakın ilçelerde kalabilir. Bu durum<br />
köydeki akraba için bir sosyal destek noktasının<br />
oluşmasını sağlar. Büyük kentlere göç yavaşlar. İlçeler<br />
ekonomik alt yapıları geliştiğinde büyük kentlerde zorlanacak<br />
memurlar için de bir tutunma noktası haline<br />
gelebilir. Bu da sağlık, eğitim gibi alt yapı olanaklarının<br />
gelişmesini sağlar.<br />
Dünya Çiftçiler Gününü ülkemizin tarım mirasının<br />
korunması dileği ile kutluyorum.<br />
Kaynakça<br />
Anonim1 (2005) Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına<br />
İlişkin Yönetmelik. 10/06/2005 Tarih ve<br />
25841 Sayılı Resmi Gazete, Ankara<br />
Ahmet A. (2007) Avrupa Birliği ve Türkiye’de Hayvan<br />
Refahı Uygulamaları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,<br />
Ankara, 2007<br />
BAHAR, O., & BİNGÖL, F. K. (2010). Türkiye’de<br />
İç göç Hareketlerinin İstihdam ve İşgücü Piyasalarına<br />
Etkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari<br />
Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(2).<br />
ÇAĞLIYAN, A., & YILDIZ, A. B. (2013). TÜRKİYE’DE<br />
DEMİRYOLU GÜZERGÂHLARI JEOMORFOLOJİ İLİŞ-<br />
KİSİ. Marmara Coğrafya Dergisi, (28)<br />
http://e-dergi.marmara.edu.tr/marucog/article/<br />
view/1012000790<br />
Güreşci, E. (2011). Türkiye’de kentten-köye göç olgusu.<br />
Doğuş Üniversitesi Dergisi, 11(1), 77-86.<br />
Haber (2016) Uluslararası Tarım Üreticileri<br />
Federasyonu’nun (IFAP) 37. Dünya Çiftçiler Kongresi<br />
yapıldı, TZOB Haber Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği<br />
(TZOB), Ankara;<br />
Duru M., Şahin A. (2004)Türkiye’de Sağlıklı ve Güvenli<br />
Hayvansal Üretimin Gerekliliği, Hayvansal Üretim<br />
Dergisi 45(1), Sayfa 36-41, İzmir<br />
Metin, M. (2003) Süt teknolojisi: sütün bileşimi ve<br />
işlenmesi. Ege Üniversitesi Yayınları, Bornova/İzmir<br />
Haber (2016) Uluslararası Tarım Üreticileri<br />
Federasyonu’nun (IFAP) 37. Dünya Çiftçiler Kongresi<br />
yapıldı, TZOB Haber Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği<br />
(TZOB), Ankara;<br />
http://www.tzob.org.tr/Bas%C4%B1n-<br />
Odas%C4%B1/Haberler/ArtMID/470/ArticleID/681/<br />
Uluslararas%C4%B1-Tar%C4%B1m-220reticileri-<br />
Federasyonunun-IFAP-37-D252nya-199ift231iler-<br />
Kongresi-yap%C4%B1ld%C4%B1<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
66 67
yaşama dair<br />
nasıl olamayacağına dair bir beklenti var. Olayların nasıl<br />
aksayacağı veya nasıl ters tepeceği üzerine düşünmek<br />
yatar.<br />
Kaygı durumunda sadece geçmişten getirdiğimiz<br />
bir takım yaşanmışlıkların olumsuz etkisi ile geleceğin<br />
gerçekleşmeyecek senaryoları vardır.<br />
Kaygı durumundaki bir zihin şu anın içerisinde<br />
değildir.<br />
“Ya bana ters konuşursa. İstediğim terfiyi alamayacağımı<br />
biliyorum. Sunumumu beğenmezlerse”<br />
gibi gerçekleşmemiş durumlar üzerine yoğunlaşılır.<br />
Tedbirli davranmak ise gelen tehlikeyi görüp ona<br />
uygun stratejik olarak düşünebilmek ve önlem alabilmektir.<br />
Tedbirli davranmak soruna gerçekçi bir yaklaşım<br />
getirerek nasıl olabileceğine odaklanabilmektir. Tedbirli<br />
davranmakta çözüm vardır.<br />
Kaygı yıpratır. Tedbirli davranmak ise yaşamda kalmamızı<br />
ve devam etmemizi sağlar.<br />
Kaygılanmak ne doğaldır ne de içgüdüseldir. Kaygı<br />
öğrenilmiş bir alışkanlıktır.<br />
“Kaygılanırsam neler olabileceğini tahmin edebilir,<br />
böylece olacaklara önlem alırım ve daha az yıpranırım”.<br />
Evet bu da bir düşünce tarzı. Ancak kaygı daha çok kaygıyı<br />
getirir. Ve kaygı hiç bir çözüm getirmez.<br />
Kaygı hiç de sanıldığı gibi iyi bir durum değil aksine<br />
sizi yetişkin birey olma halinden çıkaran yaşam içinde<br />
etkisiz hale getiren zararlı bir alışkanlıktır.<br />
İlk adım olarak kaygı ile düşünmek arasındaki farkı<br />
iyice anlamak gerekiyor.<br />
Senaryolardan, gerçeklere doğru ilerlemek ve aradaki<br />
farkı iyi görebilmek gerekiyor.<br />
Kendinize şu soruyu sorarak başlayabilirsiniz.<br />
Şu anda düşündüğüm bu düşünceler bana hizmet<br />
mi ediyor yoksa zarar mı veriyor? Kendinize bu soruyu<br />
sormayı alışkanlık haline getirdiğinizde göreceksiniz<br />
daha az kaygı duymaya başlayacaksınız.<br />
Daha etkin daha çözümcü daha keyifli bir yaşam için<br />
kaygılanmaktan uzak yaşamak gerekiyor.<br />
Yaşayacaklarımız konusunda kaygılanmadan ancak<br />
tedbirli davranarak daha kaliteli yaşayacağımız<br />
günler diliyorum.<br />
Kaygı yaşamımızın<br />
ayrılmaz parçası mı?<br />
Esra Teoman Bener<br />
KOÇ/ Eğitmen<br />
www.adimkocluk.com<br />
Kaygı ne işe yarıyor?<br />
Ne yazık ki hiçbir işe yaramıyor.<br />
Kaygı yaşamın içinde belki de en zor<br />
baş edebildiğimiz duygu durumudur.<br />
O zaman kaygılanmamayı öğrenmemiz<br />
gerekecek.<br />
Kaygılı yaşamak bizi yaşamda aciz,<br />
güvensiz ve başarısız yapar. Zira yaşamın<br />
içinde ilerlememizin önündeki en<br />
büyük engel kaygıdır.<br />
Kaygı o kadar yaygın ki. Bazen artık<br />
kronik hale gelen kaygı yaşarız. Bir şeyleri<br />
sürekli kafamıza takar adeta zihnimiz<br />
çatlayacak kadar aynı felaket senaryolarını<br />
defalarca düşünür ve yorgun düşeriz.<br />
En sonunda karar verir ve en iyisi eyleme<br />
geçmemek deriz. Bir başka deyişle vaz<br />
geçeriz.<br />
Oysa ki çoğunlukla kaygılandığınız<br />
durumlara baktığımızda yüzlerce durumun<br />
içinden sadece bir veya ikisinin<br />
gerçekleştiğini görürüz.<br />
Mark Twain’in “Binlerce şey için kaygılandım.<br />
Ama hiçbiri gerçekleşmedi”<br />
cümlesi ne kadar doğru değil mi?<br />
Yaşamın bir parçası, ayrılmazı hale<br />
gelmiş kaygılanmak ile nasıl baş edebileceğimizin<br />
yollarını bulmalıyız.<br />
Kaygı duymak bazıları için tedbir anlamını<br />
taşıyabilir. Ancak kaygı ile tedbir arasındaki<br />
farkı iyi görmek gerekir.<br />
Kaygı durumunda sürekli olarak nelerin<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
68<br />
69
haber<br />
aktüel<br />
Sial World Tour 2016 jürisi<br />
dünya eğilimlerini belirledi<br />
Ayşe Dinçer:<br />
Sial World Tour<br />
Yarışması için dünyanın<br />
28 ülkesinden katılan<br />
jüri üyeleri ülkelerindeki<br />
yeni eğilimleri ve<br />
yarışma için seçtikleri<br />
ürünleri tanıttı. Sial<br />
World Tour ödülleri için<br />
aday ürünleri bu yıl da<br />
Dünya Gıda Dergisi<br />
belirledi.<br />
Ayşe Dinçer<br />
ayse.dincer@dunya.com<br />
Sial World Tour-Dünya Turu Yarışması<br />
için jüri, bu yıl Paris’in tarihi Mirador Otelinde<br />
toplandı. Arjantin, Avustralya, Avusturya,<br />
Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, İspanya,<br />
Amerika Birleşik Devletleri, Fransa,<br />
İngiltere, Macaristan, İrlanda, İsrail, İtalya,<br />
Japonya, Norveç, Yeni Zelanda, Hollanda,<br />
Polonya, Portekiz, Rusya, Çek Cumhuriyeti,<br />
Güney Afrika, Güney Kore, Almanya,<br />
Hindistan ve Türkiye’den katılan jüri üyeleri<br />
31 Mart-2 Nisan tarihleri arasında Mirador<br />
Otel’de bir araya geldi.<br />
Sial World Tour için adayları<br />
yine Dünya Gıda belirledi<br />
Sial World Tour ödülleri için aday ürünleri<br />
bu yıl da Dünya Gıda Dergisi belirledi.<br />
2002 yılından bu yana yarışmaya katılacak<br />
ürünler Türkiye’den Dünya Gıda Dergisi tarafından<br />
belirlenerek jüri toplantısında tüm<br />
jüri üyelerine tanıtılıyor. Uzun yıllar Sial d’Or<br />
adı altında düzenlenen yarışma 2014 yılından<br />
bu yana Sial World Tour adı ile organize<br />
ediliyor. Bu yıl, 28 ülkenin en prestijli<br />
dergilerinin editörleri fuar öncesi ülkelerindeki<br />
en önemli 3 trendi belirleyip eğilimleri<br />
en iyi örnekleyen gıda ürünlerini seçerek<br />
yarışmaya taşıdılar. Türkiye’den de 2016<br />
World Tour Awards ödülleri için ürünlerinin<br />
aday olmasını isteyen firmaların müracaatı<br />
sonucunda yarışacak 4 ürün belirlendi.<br />
Seçim yapılırken adayların yarışmaya katılma<br />
isteği ve ürünün yarışma kriterlerini<br />
sağlamış olması göz önüne alındı. Aynı zamanda<br />
ürünlerin Türk geleneklerini ve Türk<br />
damak tadını yansıtması, Türk ve dünya<br />
pazarlarına bir yenilik getirmesi ve yeni bir<br />
tasarım olması gibi kriterler de son kararlar<br />
verilirken yardımcı oldu.<br />
Türk ürünleri<br />
Türkiye’den yarışmaya 4 ürün katıldı:<br />
Elvan Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş: Today<br />
Croissant Spring; Toller Gıda San. ve Dış<br />
Tic. A.Ş: SoundyCandy ® ; Üzüm Çekirdekli<br />
Makarna: Durum Gıda Sanayii ve Tic. A.Ş.<br />
; Alfarm Midye Dolma: Lerøy Turkey - Su<br />
Ürünleri Grubu. Tüm ürünler jüri heyetinin<br />
dikkatini çekti aralarında seçim yapmakta<br />
zorlandılar. Zira yarışmaya götürülen tüm<br />
ürünlerin dünyada benzeri yoktu.<br />
Jüri’nin Seçimi: Arbella<br />
Üzüm Çekirdekli Makarna<br />
Sial World Tour 2016 yarışmasında<br />
Türkiye’den “Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna”<br />
jüri tarafından Türkiye birincisi seçildi.<br />
Yarışmanın büyük ödülü için aday oldu.<br />
Ödül kazanan ülke ve ürün, Sial Gıda Fuarında<br />
18 Ekim tarihinde açıklanacak.<br />
Arbella Üzüm<br />
Çekirdekli Makarna<br />
Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna,<br />
%100 durum buğdayı irmiği ve üzüm çekirdeği<br />
tozunun karışımı ile üretiliyor. Ürün<br />
üzüm çekirdeğinden gelen doğal antioksidan,<br />
doğal E vitamini, potasyum, kalsiyum,<br />
fosfor, magnezyum ve demir minerallerini<br />
içeriyor ve günlük ihtiyacımız olan<br />
antioksidanı karşılamaya yardımcı olmak<br />
amacı ile tasarlanmış. Üzüm çekirdeğinde<br />
bulunan antioksidanlar, vücudumuzda<br />
anti-aging etki gösterir. Günlük beslenmemizde<br />
antioksidanlara yer açmamız<br />
günümüz koşullarında son derece önemli.<br />
Arbella üzüm çekirdekli makarna en gelişmiş<br />
üretim tesislerinde teknik uzmanlık,<br />
kalite kontrol sistemleri ve üretim öncesi<br />
laboratuvar analizleri, ön paketleme ve<br />
son paketleme aşamalarından geçiyor ve<br />
makarnanın her türlü bireysel tüketim ve<br />
endüstriyel ihtiyacı karşılayabilecek altyapıya,<br />
kapasiteye ve teknik donanımına sahip.<br />
Üretici Durum Gıda, yurtiçi ve yurtdışı<br />
pazarları için önde gelen makarna, irmik<br />
ve gıda ürünleri üretici ve ihracatçısı. Yaklaşık<br />
400 ton günlük üretim kapasitesiyle<br />
Mersin Türkiye’de kurulu dünya standartlarındaki<br />
modern üretim tesislerinden 80<br />
ülkeye ihracat gerçekleştiriliyor.<br />
Finalist ürünler<br />
Yarışma jürisi her ülkeden ülke birincisini<br />
seçmenin yanı sıra ülke finalistlerini de<br />
belirledi. Türkiye’den finalist olan ürünler<br />
şöyle: Today Croissant Spring, SoundyCandy<br />
® ve Alfarm Midye Dolma.<br />
Elvan Today Kruvasan<br />
Today Croissant Spring, sevilen<br />
kruvasan markası Today’in en<br />
yeni üyesi. Kekik ve fesleğen ile<br />
zenginleştirilip, içeriğinde gerçek<br />
zeytinyağı kullanılan bu kruvasan,<br />
alışılagelmiş tatlı ürünlerin aksine<br />
tuzlu ve baharatlı yapısı ile dünyada<br />
benzeri olmayan bir ürün. Bu<br />
inovatif yapısı sayesinde Today<br />
Croissant Spring, yemek yanında<br />
ve kahvaltılarda da tüketilerek,<br />
farklı bir kruvasan deneyimi sunuyor. Üretici<br />
Elvan Gıda’nın temelleri 1952 yılında<br />
İstanbul’da küçük bir şekerci dükkanında<br />
atılmış. Günümüzde çikolatadan gofrete,<br />
şekerden jöleye, kekten kruvasana ve<br />
waffle’dan bisküviye kadar geniş bir yelpazede<br />
üretim yapan ve tüm dünyaya pazarlayan<br />
Elvan, dünyanın önde gelen şekerleme<br />
firmalarını sıralayan Candy Global<br />
100’de 250 milyon dolar ciro büyüklüğü ile<br />
66. sırada bulunuyor. Türkiye ve Mısır’da<br />
kurulu 10 tesiste yaklaşık 2 bin 500 kişi<br />
istihdam eden Elvan, 1 milyar dolar ciro<br />
hedefiyle faaliyetlerine devam ediyor.<br />
SoundyCandy ®<br />
SoundyCandy ödüllü bir ürün. Dünya<br />
üzerinde eşi benzeri bulunmayan, konvansiyonel<br />
akide şekerinin şekline, patlayan<br />
şekerin efektine sahip, tüm duyuları<br />
uyandırıp aktive eden bir füzyon. Soundy<br />
Candy, ağza tek parça olarak konuluyor ve<br />
kişisel yeme hızına bağlı olarak 6-10 dakika<br />
boyunca ağızda aktif bir şekilde kalabiliyor.<br />
Ağza alındığı andan itibaren meydana<br />
gelen ufak patlamalar sayesinde ses çıkartmaya<br />
başlarken aynı zamanda bitene<br />
kadar çoğunlukla şeklini muhafaza ediyor.<br />
Normalde, bir ürün yenilirken ağırlıklı olarak<br />
görme, koklama ve tat alma duyuları kullanılır.<br />
Bu ürün, belirtilen üç duyuya ilaveten<br />
dokunma ve işitme duyularını da stimüle<br />
ediyor ve dünyayı algılamak için sahip<br />
olduğumuz beş duyuyu aynı anda aktive<br />
ederek tüketicilere benzersiz bir deneyim<br />
sunuyor. Her ne kadar yeme konforu<br />
düşük olan granül patlayan şeker bu anlamda<br />
benzer bir ürün gibi görünse de<br />
ağızda kaldığı süre içerisinde duyuların<br />
uyarılmasını yeterince başlatamıyor<br />
ya da başlatmak için ağızda yeterince<br />
uzun kalamıyor (20-25 saniye). Ürünün<br />
başarısı 2014 Uluslararası Cenevre Buluşlar<br />
Fuarında altın madalya ile, 2015<br />
ISM Köln şekerleme fuarında da top<br />
inovasyon ödülü ile tasdiklendi.<br />
Alfarm Midye Dolma -<br />
MAP Ambalajlı<br />
Midye dolma Türkiye’ye has bir lezzet.<br />
Lokantaların yanı sıra sahillerde, meydanlarda<br />
sağlık açısından güvenliği tartışılır<br />
derme çatma tezgahlarda satılıyor. Alfarm<br />
buradan yola çıkarak tüketiciye sağlıklı ve<br />
güvenli midye dolma yedirmek için çalışmalar<br />
yapmış. Midyelerin tedariğinde midyeler<br />
taze ve donmuş olarak 2 ayrı gruba<br />
ayrılıyor. Taze olarak gelen midyeler strofor<br />
veya karton koliler içerisinde temizlenmiş<br />
ve kapalı bir şekilde paketlenmiş olarak<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
70<br />
71
haber<br />
aktüel<br />
geliyor. Ürünlerin iç sıcaklıkları 0, +4 °C olmak zorunda.<br />
Donmuş olarak gelen midyeler ise karton koliler içerisinde<br />
temizlenmiş ve kapalı bir şekilde paketlenmiş olarak gelir.<br />
Ürünlerin iç sıcaklıkları –18 °C olmak zorundadır. Öncelikle<br />
ağzı kapalı olan midyeler yıkanır ve içerisindeki kılcallar tamamen<br />
uzaklaştırılır. Ardından haşlanarak midyelerin ağızlarının<br />
açılması sağlanır. Midyeler ısıl işlem görmüş pirinç,<br />
soğan, sarımsak, kimyon, yenibahar, karabiber, pul biber ve<br />
tuz karışımı ile doldurulur. Son olarak ürünler MAP ambalaj<br />
içerisine koyulup dondurularak pazara dağıtılmaya hazır<br />
hale getirilir. 1899 yılında Norveç’te kurulan ve 2005 yılından<br />
beri Türkiye’deki tüketicilere de lezzetli çözümler sunan Leröy,<br />
dünyanın en büyük ikinci Atlantik somonu üreticisi ve<br />
Norveç’in en büyük su ürünleri ihracatçısı. Her gün dünyanın<br />
70 farklı ülkesinde Leröy tarafından üretilen 3,5 milyon porsiyon<br />
deniz ürünleri tüketiliyor. Leröy’ün Türkiye’de 2005 yılında<br />
kurduğu uluslararası standartlardaki fabrikası, yaklaşık 3<br />
bin m² kapalı alanda yılda 5 bin ton balık işleme kapasitesine<br />
sahip. Bu fabrikada, Leröy’ün Avrupa geneline yayılmış üretim<br />
tesislerinin en doğudaki noktası olarak, Türkiye’nin yanı<br />
sıra Ortadoğu, Körfez ve Afrika ülkeleri ile Türki Cumhuriyetlerini<br />
de içine alan pazar için katma değerli deniz ürünleri<br />
üretiliyor. Leröy Turkey’in Türk pazarında 100’ü aşkın çeşitte<br />
deniz ürünü bulunuyor.<br />
Gıda sanayiinde öne çıkan eğilimler<br />
Türkiye’den yarışmaya sunulan, tüketicinin tercih ettiği<br />
üç ana eğilim şöyle: Sağlıklı ve inovatif ürünlere olan ilgi,<br />
interaktif ve eğlenceli ürünler ve üçüncü olarak da gurme<br />
ürünlere eğilim.<br />
Dünyadaki eğilimler<br />
nata, Belçika’dan paketli gurme hamburger, Brezilya’dan<br />
laktozsuz peynir, İsrail’den hazır şnitzel, Hollanda’dan fırında<br />
pişirilmiş atıştırmalıklar, Yeni Zelanda’dan çikolatalı süt,<br />
Rusya’dan pişirime hazır karışık bakliyat ve kurutulmuş sebze,<br />
Güney Kore’den ballı chips, Amerika’dan yemeye hazır<br />
yıkanmış elma paketleri jürinin dikkatini çeken ürünler oldu.<br />
Benim beğendiğim ürünler ise İspanya’dan çeşitli hastalıkları<br />
bulunanlara özel hazırlanmış ürün serileri, şeker hastaları<br />
için geliştirilmiş içecek, ekmek, bisküvi vs. gibi özel üretimler<br />
oldu. Ayrıca, Fransa’dan kalitesi uygun fakat kalibresi<br />
tutmamış, ambalajı bozuk gibi sebeplerle satış dışı kalmış<br />
fakat gıda güvenliği açısından sorunu bulunmayan ancak<br />
atık olarak kenara ayrılan ürünler bir firma tarafından alınarak<br />
ve tekrar işlenerek atıştırmalıklara dönüştürülüyormuş. Atık<br />
değerlendirmesi açısından önemli bir adım olarak gördüm.<br />
Böylece bir milyon ton atık kurtarılıp değerlendirilebiliyormuş.<br />
Japonya her zamanki gibi teknolojik ürün sergiledi. Göz yaşartmayan<br />
soğan. Bu soğanı geliştirmek için epey çaba<br />
sarfedildiği görülüyor. Gençler artık yemek hazırlarken hiçbir<br />
olumsuzluğa yer vermek istemiyorlar anlaşılan. Jüri toplantısı<br />
sonucunda her ülkeden ödül alan ürünler belirlenirken birincilik<br />
ödülünü kazanan ülke ve ürün 16-20 Ekim 2016 tarihleri<br />
arasında Paris’in Parc des Expositions, Paris Nord Villepinte<br />
fuar alanında yer alacak Sial 2016 Uluslararası Gıda Maddeleri<br />
Fuarı çerçevesinde yapılacak ödül töreninde açıklanacak.<br />
Toplantıda 28 ülkeden gelen jüri üyeleri ülkelerinde öne<br />
çıkan tüketici eğilimlerini jüri üyelerine tanıttı. Bu ülkelerdeki<br />
eğilimlere bakıldığında 3 eğilimin dünya çapında trend oluşturduğu<br />
fark edildi. Bunlar, sağlıklı ürünler; akıllı alışveriş, kolaylık;<br />
değişen tüketim alışkanlıkları ve değişen market alışkanlıkları<br />
olarak belirlendi. Ayrıca, genel olarak dünya eğilimi<br />
sağlıklı, taze ve doğal ürünler yönünde. Başı çeken eğilimler<br />
arasında tüketiciye kolaylık sunan ürünler, fonksiyonel ürünler,<br />
yüksek proteinli ürünler, süper gıdalara olan ilgi yer alıyor.<br />
Diğer eğilimler ise hızla artan gıda atıklarına karşı atıkların değerlendirildiği<br />
yeni ürünler, geleneksele dönüş ve akıllı alışveriş<br />
olarak belirtildi. Jürinin sunduğu ürünler göz önünde bulundurulursa,<br />
gıda sanayii açısından, Türkiye birçok ülkeden<br />
daha ileri. Mesela Arjantin’den jürinin seçimi şişelenmiş limosi<br />
olarak görüyor. 250 bin metrekareye yakın fuar alanı<br />
ile Sial, dünyanın en büyük gıda fuarlarından biri olarak<br />
ilham perinizi bulmanız için 7 bin uluslararası katılımcı,<br />
gösteri ve konferans alanları ile katkılardan ürünlere, sağlıklı<br />
eğilimlere, organik ve egzotik üretimlere ve dijital yiyeceklere<br />
kadar geniş bir yelpazede hizmet verecek” dedi.<br />
Fuarın Etkinlikleri<br />
Sial Fuarında 20 ürün sektörü temsil edilecek ve<br />
5 gıda sektörü ön plana çıkacak: Et, süt, tatlı ve tuzlu<br />
ürünler ve donmuş ürünler. Bu yıl fuarda 5 önemli etkinlik<br />
var. Sial Innovation, World Tour, Sial TV, Wine and Food<br />
Lab ve In Food Centre. Sial Gıda Fuarına katılan firmaların<br />
en inovatif ürünlerinin sergilendiği Sial Innovation’da<br />
yeni ürünler tanıtılacak ve profesyonel jüri tarafından seçilen<br />
ürünler ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Sial<br />
2014’de müracaat eden bin 757 ürünün arasından 800<br />
yeni ürün kabul görmüş ve profesyonel jüri tarafından<br />
seçilen 41 ülkeden 350 inovasyon ürünü sergilenmişti.<br />
Bu bölümde ayrıca yeni tüketici eğilimlerini ve dünya<br />
pazarlarındaki yeni ürünleri görme ve inceleme fırsatı bulunabilir.<br />
World Tour Yarışması, aralarında Türkiye’nin de<br />
bulunduğu 28 ülkenin gıda gıda pazarlarındaki eğilimlerin<br />
ve bu trendlerin en iyi örneklerinin görülebileceği bir alan.<br />
La Cuisine, bu yıl 10. kez düzenleniyor. Sıradışı mutfak<br />
aktiviteleri, kurslar, VIP restoranlar ve ünlü şeflerin gös-<br />
Nicolas Trentesaux: Yeni ürünleri için ilham<br />
arayanlara inanılmaz fırsatlar<br />
Gıda sanayiinin Paris’te buluşma noktası olan Sial Gıda<br />
Fuarı bu yıl 16-20 Ekim tarihleri arasında Paris Nord Villepinte<br />
Fuar Alanında yer alacak. İki yılda bir düzenlenen fuara<br />
bu yıl 105 ülkeden 6 bin 500’ün üstünde firmanın katılması<br />
bekleniyor. 250 bin metrekare üzerinde kurulacak fuarı<br />
tahminen 194 ülkeden 160 bin profesyonel ziyaret edecek.<br />
Katılımcıların yüzde 85’i, ziyaretçilerin ise yüzde 71’i Fransa<br />
dışından gelecek. Fuara katılan firmaların yüzde 78’i yeni<br />
ürün sergileyecek. Ekim 2016’da tüm gözlerin Paris’te olacağını<br />
söyleyen Sial Network Direktörü Nicolas Trentesaux,<br />
fuarla ilgili yaptığı açıklamada “ Yerel kaynaklardan ve dünya<br />
üzerinden 400 binin üzerinde hammadde ve işlenmiş ürünün<br />
sergileneceği Sial Gıda Fuarı, yeni ürünleri için ilham arayanlara<br />
inanılmaz fırsatlar sunacak. Şanghay’dan Jakarta’ya;<br />
Abu Dabi’den Paris’e şefler; yeni aromalar, lezzetler, tekstürler<br />
ve renklerle yaratıcılıklarını geliştirecekler. Günün en<br />
büyük mutluluk saati olan yemeğe oturduklarında tüketiciyi<br />
memnun eden yeni ürünler bu ilamlarla yaratılacak. Bugün<br />
artık tüketiciler restoranları geleceğin tüketici ve gıda sanayii<br />
eğilimlerinin, yarının raflarında yer alacak ürünlerin göstergeterileri<br />
ile göze ve damaklara hitap edecek. Sial TV ise<br />
yuvarlak masa toplantıları, paneller ve yeni gelişmelerin<br />
paylaşıldığı bir TV kanalı. Wine and Food Lab, şarküteri<br />
ve şarap tutkunlarının ve yeni lezzetler arayanların mutlaka<br />
ziyaret etmesi gereken bir bölüm. In Food Centre<br />
da yarı işlenmiş ürünler, hammaddeler, gıda işleme ve<br />
ekipmanları konusunda kongrelerin ve toplantıların yeraldığı<br />
bir bölüm.<br />
Sial Paris 2016:<br />
Dünya Gıda Başkenti<br />
Bu yıl Sial’in açılışı Birleşmiş Milletler’in Dünya Gıda<br />
Günü ile aynı zamana denk geliyor. Bu nedenle Dünya<br />
Gıda Günü olan 16 Ekim tarihinde dünyanın dört yanından<br />
gıda sanayii profesyonelleri Paris’te olacak ve önümüzdeki<br />
30 yılda dünya insanının nasıl doyurulacağı konusunu<br />
tartışarak çözüm arayacak.<br />
Comexposium Group tarafından organize edilen<br />
SIAL Paris, 7 ayrı etkinliğin yer aldığı SIAL Network’ün<br />
bir parçası. Bu etkinlikler şöyle: SIAL Paris, SIAL Canada<br />
in Montreal and Toronto, SIAL China, SIAL Middle East,<br />
SIAL ASEAN, SIAL Manila ve SIAL Interfood Jakarta) Bu<br />
fuarlara toplan 14 bin firma katılırken 194 ülkeden 330<br />
bin profesyonel fuarları geziyor. Sial ile ilgili bilgilere Twitter,<br />
LinkedIn, Youtube ve www.sialparis.com - www.sialgroup.com<br />
adresinden ulaşabilirsiniz.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
72<br />
73
haber<br />
“Arbella, üzüm çekirdeğinin<br />
antioksidan ve anti-aging<br />
özelliğini makarna ile<br />
buluşturdu”<br />
Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna, Sial World Tour<br />
2016 yarışmasında ülke birincisi olarak Sial World Tour<br />
ödülü için Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandı. Arbella<br />
Makarna’nın tüm dünyada makarna severlerin markası<br />
olmak gibi bir hedefi olduğunu belirten Arbella Makarna<br />
Genel Müdürü Abdülkadir Külahçıoğlu, firma hedeflerini ve<br />
yeni dönem stratejilerini Dünya Gıda’ya anlattı.<br />
Sial World Tour 2016 Yarışmasında Jürinin<br />
seçimi Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna’dan<br />
yana oldu. Bu konuda neler söylersiniz? Ekim<br />
ayında açıklanacak olan büyük ödülü kazanma<br />
şansınız var. Nasıl değerlendirirsiniz?<br />
Sial Gıda Fuarı çerçevesinde düzenlenen World Tour<br />
2016 yarışmasına ülkemizi temsilen katılma hakkı kazanan<br />
dört şirketten biri olduk. 31 Mart-2 Nisan tarihlerinde<br />
Paris’te toplanan 28 ülkenin jürisi tarafından yapılan değer-<br />
Abdulkadir Külahçıoğlu<br />
lendirmede Arbella üzüm çekirdekli makarnamız<br />
ile ülkemizi temsil etme hakkı kazandık. 18 Ekim<br />
tarihinde düzenlenecek olan Sial Gıda Fuarı’nda<br />
kazanan ülke ve ürün açıklanacak. Ülkemizi temsilen<br />
yarışmaya katılacak olmaktan büyük bir<br />
gurur duymaktayız. Yıllardır yapılan çalışmaların<br />
boşa gitmediğini görmek ve ülkemizi temsil hakkı<br />
kazanmak bizleri motive etti.<br />
Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna çok<br />
özel inovatif bir ürün. Makarnaya üzüm<br />
çekirdeği katmak nereden aklınıza geldi?<br />
Ürünlerinizi tasarlarken hangi kriterlere<br />
önem veriyorsunuz? Ar-ge çalışmalarınız<br />
nasıl ilerliyor?<br />
Tüm inovasyonların asıl hedefi müşteri için değer<br />
yaratmaktır. Müşteri odaklılık, yani müşterilerle<br />
sürekli etkileşim halinde olmak ve onların gereksinimlerini<br />
anlamak, inovasyon fikirlerinin doğması<br />
ve gerçekleştirilmesi için en etkili yoldur. Arbella<br />
gerek ürün çeşitliliği gerekse ambalaj teknolojileri<br />
ile Türk ve dünya tüketicisinin talep ve ihtiyaçlarına<br />
yönelik çalışmalar yapmaktadır. Arbella,<br />
Türkiye’nin ilk aç- kapa spagettileri ve porsiyonlara<br />
ayrılmış spagettilerini üretmiştir. İki yıllık bir<br />
ar-ge çalışması sonunda da dünyada bir ilk olan<br />
üzüm çekirdekli makarnayı üretmiştir. Bilindiği gibi<br />
makarna tüm dünya ülkeleri tarafından bilinen ve<br />
tüketilen bir üründür. Üzüm çekirdeğinin antioksidan<br />
ve anti-aging özelliğini makarna gibi tüketicilerin<br />
rahatlıkla bulabildiği ve severek tükettiği<br />
bir ürünle buluşturmanın orijinal bir fikir olduğuna<br />
kanaat getirilmiştir.<br />
İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />
2016 Ülke Kazananı logosu kullanabileceksiniz.<br />
Bunun sizin için önemi nedir?<br />
Türkiye dünyanın ikinci büyük makarna ihracatçısı ve<br />
üçüncü büyük üreticisidir. Makarnalık Durum Buğdayının<br />
da anavatanıdır. Bu yarışmada ülkemizi bir makarna ürünü<br />
ile temsil etmek bizler için bir gurur vesilesi olmuştur.<br />
Üzerinde çalışmaların devam ettiği yeni ürün çeşitlerimiz<br />
için de motive edici bir sonuç olmuştur.<br />
Sağlıklı ve inovatif ürünler pazarı hakkında<br />
neler söylemek istersiniz?<br />
Tüm dünyada yaygınlaşan sağlıklı ve doğal ürünlerin<br />
kullanımına yönelik hükumetler ve uzmanlar nezdindeki<br />
çağrı ve çalışmalar olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır.<br />
Ek faydalar sunduğu ve sağlığı korumaya yardımcı olduğu<br />
bilimsel olarak kanıtlanmış ürünlerin tüketimi her yıl<br />
artarak büyümektedir. Tüketiciler, gıda sanayicilerinden<br />
sadece gıda ürünü istememekte; mutlu, sağlıklı ve uzun<br />
ömürlü bir hayat da talep etmektedir. İnsanlar artık yediklerinde<br />
sadece lezzeti değil, yeterli ve dengeli beslenmenin<br />
yanı sıra sağlık konusunda da ek fayda aramaktadır.<br />
Tüketiciler sağlık ve gıda arasındaki bağlantının daha<br />
çok farkında olup artık bir hastalığı iyileştirmektense onu<br />
engellemeyi istemektedirler. İnsanlar hastalıkları önlemek<br />
adına beslenme düzenleri ve alışkanlıklarını değiştirmekteler.<br />
Makarna glisemik endeksi düşük bir ürün olup içeriğinde<br />
A, B1, B2 vitaminleri ile demir, kalsiyum, fosfor,<br />
potasyum vardır ve protein yönünden çok zengin<br />
bir gıdadır. Yağ ve sodyum oranı düşük olan makarna<br />
kompleks karbonhidratlar grubunda yer almakta, metabolizmada<br />
çabucak parçalanarak, enerjiye<br />
dönüşmektedir. Tüm bu özelikleri ile makarna<br />
Akdeniz, Asya, Latin Amerika ve<br />
vejetaryen diyetleri gibi geleneksel beslenme<br />
düzenlerinin en önemli yiyeceklerinden<br />
biridir. Makarnanın bu faydalarına<br />
ek olarak üzüm çekirdeğinin antioksidan<br />
ve anti–aging özelliğini, yüksek E vitamini,<br />
potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum<br />
ve demir içeriğini ürünümüze kattık, sağlığı,<br />
faydayı ve yeniliği bir araya getirdik.<br />
Yapılan araştırmalar küresel sağlıklı ve<br />
fonksiyonel ürünler pazarının her geçen<br />
yıl büyüdüğünü göstermektedir. 2010 yı-<br />
lında yaklaşık 200 milyar dolar seviyesinde olan pazarın<br />
2017 yılına kadar yüzde 25 büyüyeceği tahmin edilmektedir.<br />
Ürününüzün hedef kitleleri kimlerdir? Yurtdışına<br />
ihracat düşünüldüğünde hangi ülkeleri<br />
hedefliyorsunuz?<br />
Arbella Makarna olarak ürünler geliştirilirken dünyadaki<br />
trendler takip edilmektedir. Health Focus’un yaptığı<br />
araştırmaya göre, her 10 tüketiciden 9’unun satın alma<br />
kararını, birinci derecede “sağlık” kriteri etkilemektedir.<br />
Arbella da bu trende uygun olarak ürün geliştirmek üzere<br />
Ar-Ge çalışmalarına büyük bütçeler ayırmaktadır. Özellikle<br />
Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu ülkeleri bu özel ürünler<br />
için ciddi bir pazar oluşturmaktadır. Makarna yediden<br />
yetmişe herkesin severek tükettiği ve tüm dünyada bilinen<br />
bir üründür. Arbella üzüm çekirdekli makarna da gerek<br />
sağlığa ek katkısı gerekse damak tadına uygunluğu<br />
ile büyük bir talep görmektedir. Geliştirilen özel ürünlerin<br />
dünyadaki Türkiye makarnası algısına ve tüketiminin artmasına<br />
da katkı sunacağını düşünmekteyiz.<br />
2016-2017 hedefleriniz nelerdir? Yeni projeleriniz<br />
var mı? Üzüm çekirdekli makarnaya<br />
yeni ve inovatif ürünler eklenecek mi?<br />
İnovasyon; ekonomik ve toplumsal fayda sağlayacak<br />
yeni fikirler, ürünler geliştirmek ve bunları uygulamaktır.<br />
Daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek<br />
amacıyla geliştirilen, insanlara daha faydalı hale getirilen<br />
ürünler inovatif ürünler olarak adlandırılmakta. İnovasyon,<br />
ekonomik büyümenin, artan istihdamın ve yaşam<br />
kalitesinin de anahtarıdır. Arbella bunlara cevap verecek<br />
ve katkı sunacak çalışmalar yapmaktadır.<br />
Arbella Makarna’nın tüm dünyada makarna<br />
severlerin markası olmak gibi bir<br />
hedefi bulunmakta. Bunun için de tüketicisine<br />
dünyadaki yeni ürün çeşitlemelerini<br />
takip edip bulabilecekleri alternatifi<br />
bol, sağlıklı ve doğal ürünler sunmak<br />
için çalışmalar yapmakta, hedefe uygun<br />
olarak ürün ve ambalaj çeşitlerini<br />
geliştirmeye devam etmektedir. Bu<br />
yıl içinde makarna ile özel ürünleri bir<br />
araya getirerek sağlığa katkı sunacak<br />
ve damaklara hitap edecek iki farklı<br />
ürünü tüketici ile buluşturacağız.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
74<br />
75
haber<br />
“Yenilikçi ve inovatif<br />
yatırımlara öncelik veriyoruz”<br />
Elvan Grubu’nun Sial Fuarı’ında aday olan “Today Croissant<br />
Spring’ ürünü Türkiye finalisti oldu. Ürün ve firmanın<br />
Elvan Grubu Pazarlama Müdürü Tarık Muhaffel, firmalarının<br />
yeni dönem hedeflerini Dünya Gıda Dergisiyle paylaştı.<br />
Ürününüz Türkiye finalisti oldu. Öncelikle tebrik<br />
ederiz. Tuzlu ve baharatlı bir kruvasan olan<br />
“Today Croissant Spring’’ dünyada bir ilk. Zeytinyağlı<br />
ve katkısız olması da sağlıklı ürünler trendine<br />
uyuyor. Ürünlerinizin yenilikçi ve tüketici dostu<br />
olması için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?<br />
2012 yılında sektörümüzdeki belgeli ilk Ar-Ge Merkezi’ni<br />
kurduk. Buradan da hareketle yenilikçi<br />
ve inovatif yatırımlara öncelik veriyoruz.<br />
Son yıllarda sektörümüze yeni<br />
pencereler açan yenilikçi ürünlerimiz<br />
bu sürecin çıktıları… Bilim, Sanayi ve<br />
Teknoloji Bakanlığı tarafından düzenlenen<br />
4. Özel Sektör Ar-Ge Merkezleri<br />
Zirvesi’nde Elvan Ar-Ge Merkezi’nin<br />
tüm kriterlerdeki performansıyla gıda<br />
sektörü birincisi seçilerek ödüllendirilmesi doğru yolda olduğumuzu<br />
teyit etti. Ürünlerimizi tasarlarken dikkat ettiğimiz<br />
bazı kriterler şöyle; gerek lezzet, gerekse tasarım açısından<br />
yenilikçi olması, yeni beklentilere uygun olması, insan sağlığı<br />
ve sürdürlebilirlik…<br />
Ürününüzün hedef kitleleri kimlerdir? Türkiye<br />
pazarında bu yeniliklerden ne kadarı uygulanabiliyor?<br />
Today Markasının ana hedef kitlesi 15–34 yaş arası<br />
gençler ve genç yetişkinlerdir. Sade kruvasan ise özellikle<br />
şeker ve kalori hassasiyeti olanlara yönelik bir ürün… Bununla<br />
birlikte ister çocuk olsun isterse yetişkin, içine peynir<br />
gibi ilave bir gıda konularak hemen herkesin özel tercihine<br />
göre tüketebileceği bir seçenek. Global insanın yeni gerçekliğine<br />
ve hassasiyetlerine göre dünyada yeni pazar trendleri<br />
oluşuyor. Mesela günümüz insanın az hareket etmesi ve<br />
az kalori harcaması düşük kalorili ürünlere yönelik bir talep<br />
trendi oluşturuyor. Yine bunun gibi daha küçük porsiyonlara<br />
yöneliş artıyor. Dünyada yaşanan bu gerçekler Türkiye için<br />
de söz konusu olduğu için benzer trendler ülkemizde de geçerli.<br />
Bununla birlikte Türkiye dünyaya da üretim yapıyor ve<br />
dünyadaki trendlere bu açıdan mecburen uyuyor.<br />
İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />
2016 Finalisti logosu kullanabileceksiniz. Bunun<br />
sizin için önemi nedir?<br />
Perakende uzmanlarına göre ortalama bir süpermarket<br />
rafındaki ürün sayısı 45 bini geçmiş durumda... Giremeyenleri<br />
de dikkate aldığımız zaman 100 binlerce ürün söz konusu.<br />
Dolayısıyla 100 binlerce ürün arasından seçilmek, finale<br />
çıkmak gurur verici. Bu durumun dünyanın<br />
en önemli fuarlarından Sial panosunda sergilenmesi<br />
ve kendi mecralarımızda kullanılabilmesi<br />
de marka değerini artıran önemli bir<br />
ayrıcalık diye düşünüyorum.<br />
2016-2017 hedefleriniz nelerdir?<br />
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından<br />
Elvan Ar-Ge Merkezi’nin tüm kriterlerdeki performansıyla<br />
gıda sektörü birincisi olarak ödüllendirilmesi Ar-Ge<br />
ekibimizi daha da motive etti. Bunun üzerine yönetimimiz<br />
ilave yatırım kararı aldı ve kadroya yeni ekip üyeleri dahil<br />
oldu. Mutfakta devam eden diğer yenilikleri olgunlaştıkça<br />
sunacağız. Sektörde ilkleri yapmaya, tüketicimize yeni lezzet<br />
sürprizleri yaşatmaya devam edeceğiz.<br />
Tarık Muhaffel<br />
‘‘Finalist olmak ürünün<br />
prestijine katkı sağlayacak’’<br />
“Alfarm Midye Dolma” Sial World Tour 2016 yarışmasında<br />
Türkiye finalistlerinden birisi oldu. Leröy Türkiye Ege<br />
Bölgesi Pazarlama ve Satış Müdürü Didem Ateşer ve Leröy<br />
Turkey Fabrika Müdürü Mutlu Bilen, Alfarm Midye Dolma ve<br />
Leröy’ün diğer yenilikçi ürünleri ile ilgili dergimize bilgi verdi.<br />
“Alfarm Midye Dolma” keyifli sofralar için hem<br />
sağlıklı hem de güvenilir bir ürün. Taze ve dondurulmuş<br />
çeşitleriyle, midyelerin temiz denizlerden<br />
alınarak Türk damak tadına hitap eden reçeteyle<br />
tüketiciye ulaşması, sağlıklı gurme ürünler trendine<br />
uyuyor. Ürünlerinizin yenilikçi ve tüketici dostu<br />
olması için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?<br />
Biz Leröy olarak deniz ürünlerini halkımızın damak zevkine<br />
uygun versiyonlarda, geleneksel tatlarla sentezleyerek,<br />
yeni ürünlere dönüştürmeyi seviyoruz. Örneğin somon pastırma,<br />
somon döner ürünleriniz bu konseptte tasarlandı. Midye<br />
dolma da aynı düşünceden hareketle geliştirdiğimiz yeni<br />
bir ürün. Tüketici dostu ürünler hijyenik koşullarda, gıda güvenliği<br />
kriterlerine uygun üretilmiş sağlıklı ve lezzetli olmalıdır.<br />
İşte midye dolmada bu düşünceyle geliştirdiğimiz yenilikçi bir<br />
ürün. Midye halk arasında lezzetli bulunmasına rağmen genellikle<br />
ambalajsız ve sokaklarda açık tezgahlarda satılır. Oysa<br />
sağlıklı koşullarda üretilmiş midye kaliteli bir protein, demir ve<br />
B12 kaynağıdır. Midyenin demir ve B12 içeriği kırmızı etten<br />
daha fazladır. İşte bu yararlı üründen<br />
tüketicileri mahrum etmemek için<br />
ambalajlı ve sağlıklı koşullarda üretilmiş<br />
midye dolmayı geliştirdik. Şirket<br />
olarak su ürünleri alanında çevreye<br />
ve topluma duyarlı balık yetiştiriciliği<br />
uygulamalarının uluslararası standardına<br />
özen gösteriyoruz.<br />
Sektörünüzde global<br />
pazardaki trend nedir?<br />
Tüm ürünlerimizde çocuklar ve gençler başta olmak<br />
üzere, sağlıklı beslenmeye özen gösteren her yaş grubundan<br />
tüketici bizim hedef kitlemizi oluşturuyor. Dünyada deniz<br />
ürünleri sektöründe aç-pişir konseptli, ambalajlı ürünlerin po-<br />
Mutlu Bilen<br />
pülerliğini arttırıyor. Bu sektörde gelişmiş ülkelerde neredeyse<br />
ambalajsız satılan ürün yok. Midye dolmada olduğu gibi<br />
işlenmiş deniz ürünlerine ilgi çok fazla. Ülkemizde de artık<br />
tüketici, paketli ve etiketli deniz ürünlerini daha güvenle tüketiyor.<br />
Dünyada ürünlerin paketli satışı yönündeki eğilim giderek<br />
artıyor. Ülkemizde de zincir marketler, balıkta ve diğer<br />
deniz ürünlerinde tümüyle paketli ürüne geçme hazırlıklarını<br />
hızla sürdürüyor. Satışlar gösteriyor ki, balık ve deniz ürünleri<br />
ambalaja girdiği oranda tüketimi artıyor. Balık tüketimi yüksek<br />
olan ülkelerde dahi ambalajlı ürün, tüketimi tetikliyor. Ambalajsız<br />
deniz ürünü satmak işin kolay yolu ancak tüketiciye<br />
paketli, üretim ve son kullanma tarihleri kayıtlı balık ve deniz<br />
ürünlerini sunmak ayrı bir yatırım ve bilgi birikimi gerektiriyor.<br />
İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />
2016 Finalisti logosu kullanabileceksiniz. Sizin için<br />
önemi nedir?<br />
Sial gibi ciddi ve uluslararası bir organizasyondan<br />
bu imkanı kazanmak, global ve lokal pazarda<br />
ürünümüzün prestijine katkı sağlayacaktır. Leröy<br />
dünya arenasında söz sahibi saygın bir şirket olarak,<br />
yine Sial gibi saygın organizasyonlar işbirliği içinde<br />
olmaktan her zaman memnuniyet duyar.<br />
2016-2017 hedefleriniz nelerdir?<br />
Didem Ataşer<br />
Leröy’ün şirket misyonu, “Bütün mutfaklarda Leröy”.<br />
Küresel düşünüp yerel hareket ediyoruz. Dolayısıyla biz<br />
deniz ürünlerini Türk halkının damak tadına uygun formlarda<br />
sunmaya devam edeceğiz. Başta Somon balığı olmak üzere<br />
tüm deniz ürünlerinin her geçen gün daha fazla mutfakta<br />
kullanılmasını sağlamak başlıca hedeflerimizdendir.<br />
haber<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
76 77
Özel bir şeker: “SoundyCandy®”<br />
haber<br />
Toller Gıda Kurucusu Tolga Erden, Sial World Tour<br />
2016’da Türkiye finalistlerinden birisi olan SoundyCandy ®<br />
hakkında dergimize bilgi verdi.<br />
fuar<br />
Sial World Tour 2016 yarışmasına aday olan<br />
ürününüz Türkiye finalisti oldu. Özel bir teknoloji<br />
ile üretilen “SoundyCandy®” interaktif ve insanlara<br />
mutlu anlar yaşatan bir ürün. Ürünlerinizin<br />
yenilikçi ve tüketici dostu olması için nasıl bir çalışma<br />
yürütüyorsunuz?<br />
Belirttiğiniz gibi özel bir teknolojiyle üretilip, türünün tek<br />
örneği olması dolayısıyla ürünümüze daha çok tasarım objesi<br />
gözüyle bakmaktayız.<br />
Her ne kadar “SoundyCandy ® ” dünya sahnesine nihai<br />
ürün olarak çıkmış olsa da, bir çok insanın gözden kaçırdığı<br />
şey, “SoundyCandy ® ”’nin ‘arayüz, olarak anlamlandırılabilecek<br />
bir teknolojiyi temsil etmesidir. Öyle ki şirketimizin ana<br />
hedefi, ürünü konvansiyonel boyutlarda üretmekten çok, bu<br />
yeni teknolojiyi, bulundukları marketlerde etable olmuş, konvansiyonel<br />
üretim altyapısına sahip firmalara üretim haklarını<br />
lisanslayarak, onlara diğer firmalarla yüksek rekabet sağlayabilecekleri<br />
bir ürünü yaratma şansı vermektir. Böylece bu<br />
şirketlerin ürün portfolyolarına gerçek anlamda yenilikçi bir<br />
ürün katılarak, konvansiyonel üretim adaptasyonları sayesinde<br />
tüketici dostu bir ürün de meydana getirilecektir.<br />
Kriterimiz ‘3, 5’ten büyüktür’ olarak tanımlanabilir: Her<br />
ne kadar, her yıl birbirinden farklı tüketici refleksi ve bunlara<br />
adapte olmaya çalışan firma ortaya çıksa da, gıda sektöründe<br />
olan her firmanın başlıca hitap etmesi gereken en<br />
büyük ana başlık duyulardır. Kötü kokulu, lezzetsiz ve çirkin<br />
görünüşlü bir ürünü diğer bütün trend kategorilerine yüzde<br />
100 uyarlasanız bile, sürdürülebilir bir ticaret oluşturamayacağınız<br />
aşikardır. Bu bağlamda ürünün yaratıldığı ilk yıllardan<br />
itibaren görme, koku ve tat alma duyuları sektörün<br />
tam kalbine oturmuş ve yan başlıklarla<br />
çeşitlendirilmektedir. Ürünümüz sayesinde<br />
aslında dokunma ve işitme duyularının<br />
da tüketicilerin aradığı “lezzetler’’ olduğu<br />
fark edilmiştir. Tüketicilerin sahip olduğu<br />
5 duyuyu aynı anda aktive<br />
ettiğinizde ise onlara gerçek<br />
bir deneyim yaşatmış<br />
oluyorsunuz.<br />
Tolga Erden<br />
Ürününüzün hedef kitleleri kimlerdir? Sektörünüzde<br />
global pazardaki trendler nelerdir? Türkiye<br />
pazarında bu yeniliklerden ne kadarı uygulanabiliyor?<br />
7’den 77’ye herkes potansiyel hedef kitlemiz olarak<br />
görülmektedir. Bunun başlıca sebebi de ürünün bir arayüz<br />
olarak kullanılma özelliğidir. Şekerlemeden, ilaç, vitamin ve<br />
tamamlayıcı ürünlere, kozmetikten enerji içeceği sektörüne<br />
kadar birçok farklı segmentte birçok farklı ürün gerçekleştirme<br />
potansiyeli mevcut. Ben şahsen global pazardaki trendleri<br />
takip etmemeye çalışıyorum. Set edilmiş trendleri takip<br />
etmekten ve onlara adapte olmayı hedeflemektense, adapte<br />
olunacak trendler yaratmak beni daha çok heyecanlandırıyor.<br />
Toplantılarımızda bu trendleri bir şekilde yeni mezun arkadaşlarımız<br />
yeterince dillendiriyorlar, zaten isteyen herkesin<br />
de internetten rahatlıkla bulup okuyabileceği başlıklar bunlar.<br />
Türkiye bu anlamda enteresan bir pazar, ama yeni trendler<br />
doğuracak ve bunları yeşertecek bir satış ve tüketici altyapısı<br />
olduğunu düşünmüyorum. Bazı trendlerin hali hazırda<br />
dünyanın bir yerinde uygulanıyor olması şartı arayan bir altyapıya<br />
sahibiz. Bu nedenle şirketlerin cesur ve idealist yenilikler<br />
yapmaları çoğunlukla örseleniyor ve bir zaman sonra<br />
da yenilikçi karakterlerinden uzaklaşıp, takipçi firma karakterine<br />
bürünüyorlar.<br />
İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />
2016 Finalisti logosu kullanabileceksiniz. Bunun<br />
sizin için önemi nedir?<br />
Aldığımız diğer yüksek prestijli ödüllerimize bir de finalistlik<br />
eklenmiş oldu.<br />
Sial Paris, gıda sektörüne<br />
ilham verecek<br />
Özlem Erol<br />
Ekim 2016’da gıda sektörünü bir araya getirecek Sial<br />
Paris’in 92’den fazla ülkeden 160 binin üzerinde katılımcıya<br />
ev sahipliği yapması bekleniyor. Gıda sektörlerine ve coğrafi<br />
bölgelere göre düzenlenen Sial’in planı, ziyaretçilerin, deneyimlerini<br />
kişiselleştirmelerine ve sergiyi, kendi kişisel gereksinimlerine<br />
göre keşfetmelerine izin veriyor. Fuarda Sial innovation,<br />
La Cuisine Sial, World Tour gibi bir çok etkinlikte gıda<br />
sektörüne yön veren trendler katılımcılar ile paylaşılacak.<br />
Glutensiz alan<br />
İki seneden bir düzenlenen fuar, belirli teşhir alanları sunarak,<br />
gelişmekte olan gıda sektörlerini tanıtmaya devam<br />
ediyor. Bu yıl ilk kez, bir “Glutensiz Alan” kurulacak. Böyle<br />
bir alanın kurulmasına neden olarak fuar yetkilileri daha talepkar<br />
ve bilinçli tüketicilerin alışkanlıklarını ve beklentilerini<br />
değiştirdikçe, gıda piyasalarının yeni gereksinimlere ihtiyaç<br />
duymasını gösteriyor.<br />
Fuarda ayrıca, organik ve taze ürün sektörleri, bira ve<br />
sıcak içecekler olmak üzere, içecek marketinin ön planda<br />
olması bekleniyor. Bununla birlikte etkinlikte, Kobi’ler ve çok<br />
küçük işletmelerin en son teknolojilerini ve ekipman ürünlerini<br />
sunmalarına imkan tanıyan bir “tech” alanı da olacak. Sial<br />
Paris, Fransız gıda endüstrisi için ideal bir vitrin olduğu için<br />
“Made in France” tabelaları oluşturulacak.<br />
Bu yıl, Sial Paris, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Günüyle<br />
aynı zamanda gerçekleşecek. Bu nedenle, küresel<br />
gıda endüstrisinin temsilcileri 16 Ekim tarihinde, gelecek<br />
30 yıl için dünyayı beslemeye yönelik gerekli çözümleri<br />
bulmak ve paylaşmak üzere Paris’te olacaklar.<br />
“Katılımcılar, yeni trend ve<br />
iş fırsatlarını keşfedecek”<br />
Nicolas Trentesaux (SIAL Ağı Direktörü) şunları söyledi:<br />
“Tüm gözler, Ekim 2016’da, Paris’e odaklanacak. Gıda endüstrisi,<br />
G20 ülkelerinin çoğunda, en dinamik endüstrilerden<br />
birisidir. Katılımcılar, yeni trend ve iş fırsatlarını keşfederek,<br />
hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duydukları araçları bulabilecekler.<br />
Sial Paris, paydaşlar için, yeni pazarları test etmek,<br />
yeni ürünlerini lanse etmek ve gelecekteki zorluklar üzerinde<br />
tartışmak üzere günümüzün ana aktörleri ile bir araya geldikleri,<br />
benzersiz bir platformdur. Ayrıca, bir tür laboratuvardır<br />
da: Dünyanın her yerinden ar-ge Departmanları, süreç içerisinde,<br />
Sial Paris koridorlarında test etmek üzere ürünlerini<br />
nihai hale getirmektedirler. Bu sene, Sial İnovasyon bölümünde<br />
2 bin 500’den fazla yeni ürün sunulacak ve yiyecek<br />
ve içecek endüstrisine, her zamankinden daha fazla ilham<br />
verecek.”<br />
Sial innovation: Yeni ürün lansmanı<br />
Sial Paris’in İnnovation alanında 2 binden fazla yeni<br />
ürün sergileniyor. Her kategoride gazeteciler ve uzmanlardan<br />
oluşan bir jüri, bin 500 gazeteciye dağıtılan yeni<br />
ürün kılavuzu, ziyaretçilerin 3’te 2’since ziyaret edilen<br />
gözlem evi olma özelliği taşıyor.<br />
Fuarın bir diğer bölümü Sial TV, Canlı yayın için TV sah-<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
78 79
fuar<br />
fuar<br />
nesi ve konferans salonun bulunduğu alanda 16 Ekim Dünya<br />
gıda gününe özel bir etkinlik olacak. 5 gün boyunca gıda<br />
endüstrisine yönelik konular, 2030 yılına kadar dünya gıda<br />
endüstrisini neler bekliyor? Bu alanda yanıt bulacak.<br />
La Cuisine Sial, lezzet dostlarına ilham olacak<br />
La Cuisine Sial, gıda hizmeti profesyonelleri için merkez<br />
olma özelliği taşıyor. Her gün dünya mutfak demoları, Fransa<br />
baş açşısı tarafından organize edilen “Gastronomi umutları”<br />
yarışması ve Etkinlik editörü Joël Robuchon tarafından hazırlanan<br />
Şefler pazarı gastronomi meraklılarını bu alanda bir<br />
araya getirecek.<br />
Ayrıca In Food Centre’da gıda katkı maddeleri, World<br />
Tour’da perakende trendleri hakkında en son bilgiler verilecek.<br />
Gurme gıdalar için tadım alanı Wine Food bölümünde<br />
olacak.<br />
Gıda Pazarı: Yenilikçi sektör<br />
Fuarın tanıtım toplantısında gıda sektörüne yönelik yapılan<br />
global araştırmalardan bilgilere de yer verildi.<br />
z Buna göre 2015 yılında, 2014 yılındaki rakamlarını koruyan<br />
Memnuniyet ekseni değişmeden kaldı. Yenilikçi arzın<br />
yüzde 54.6’sını oluşturan memnuniyet, dünya çapında ortaya<br />
atılan yeniliklerin ikide birine denk gelmektedir. Kötü ekonomik<br />
göstergeler dikkate alındığında, gıda günlük bazda<br />
memnuniyeti sağlamada kolay ve ucuz bir araç olduğundan,<br />
memnuniyet müşteri beklentileri listesinin zirvesinde yer alıyor.<br />
Gıdanın sağladığı bu “küçük memnuniyetlerin” toplamı<br />
memnuniyet odaklı yenilikleri sürekli olarak teşvik ediyor.<br />
2015 yılında önde gelen trenlerd arasında sağlık başı çekiyor.<br />
2014 yılında kayda değer 2.4 puanına ulaşan sağlık<br />
ekseni dikkat çekici büyümesini sürdürüyor bu nedenle gıda<br />
üreticileri bu alanda ürünler geliştirmeye devam ediyor.<br />
z Dünya çapında olduğu gibi, Orta Doğu ve Kuzey<br />
Afrika’da, yenilik esas olarak, memuniyet, sağlık ve kolaylık<br />
üzerinde yoğunlaşıyor.<br />
z Daha geniş bir aralıkta beslenme etkilerini araştırarak<br />
müşteri ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen Birleşik Arap<br />
Emirlikleri ürün yeniliği konusunda en faal ülke.<br />
z Sağlık odaklı ürünler yükselişte. Sağlık ekseni Orta<br />
Doğu ve Kuzey Afrika’daki yeniliklerin yüzde 22.2’sine tekabül<br />
ediyor (2014 yılına göre yüzde 3.9 artış), yeniliklerin<br />
glütensiz, laktozsuz, vitamin bakımından zengin veya temiz<br />
etiketli ürünler sunduğu Tıbbi trendler burada başı çekiyor.<br />
z İthalat piyasada halen önemli bir paya sahipken, yerel<br />
işletmeler giderek artan sayıda yenilik üretiyor.<br />
Fi Istanbul, 2017 rotasını<br />
‘İnovasyon’ olarak belirledi<br />
Gıda ve gıda<br />
bileşenleri<br />
endüstrisinin kalbi,<br />
4-6 Mayıs tarihleri<br />
arasında dördüncü<br />
kez İstanbul<br />
evsahipliğinde<br />
düzenlenen Fi Istanbul<br />
2016 Gıda Bileşenleri<br />
Fuarı’nda attı.<br />
Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Kuzey<br />
Afrika’yı bir araya getiren bölgenin ilk gıda<br />
ve gıda bileşenleri fuarı olan Fi Istanbul<br />
2016, gıda hammaddeleri, bileşenleri, yardımcı<br />
maddeleri, doğal içerikler ile Ar-Ge,<br />
pazarlama, kalite kontrol ve danışmanlık<br />
gibi sektörü yakından ilgilendiren tüm gereksinimleri<br />
ve yenilikleri 3 gün süreyle tek<br />
bir çatı altında buluşturdu.<br />
Fi Istanbul 2016’nın bu yıl özellikle<br />
İran, Tunus, İngiltere, Almanya, Fransa gibi<br />
Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa ülkelerinden<br />
yoğun ziyaretçi çektiğine dikkat<br />
çeken UBM EMEA (Istanbul) Türkiye Ope-<br />
rasyonlarından Sorumlu Başkanı Haluk<br />
Balcı, “Başarılı bir fuarın ardından hiç vakit<br />
kaybetmeden Fi Istanbul 2017’nin hazırlıklarına<br />
başladık. Önümüzdeki yıl 2-4 Mayıs<br />
tarihleri arasında düzenlenecek Fi Istanbul<br />
2017’de ilk kez Eşleştirme Programı başlatacağız.<br />
Program sayesinde, katılımcı ve<br />
ziyaretçilerimizin spesifik iş gereksinimlerini<br />
karşılamaları için birebir tanışma ortamı<br />
sağlayacağız. Yiyeceklerin bozulmasını<br />
önleyerek raf ömrünü uzatan, lezzet katan<br />
gıda bileşenleri endüstrisinin ekonomik büyüklüğünün,<br />
2018 yılında global düzeyde<br />
40 milyar dolara ulaşması bekleniyor. UBM<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
80<br />
81
fuar<br />
EMEA (Istanbul) olarak amacımız; katılımcı ve ziyaretçilerimizin<br />
bu pastadan daha büyük pay almalarına destek<br />
vermek” dedi.<br />
UBM EMEA (Istanbul)’un hem katılımcı hem de ziyaretçi<br />
açısından geniş yelpazede uluslarası katılım sağlanan etkinlikler<br />
düzenlediğine dikkat çeken Haluk Balcı, “Önümüzdeki<br />
yıl Fi Istanbul‘un rotasını ‘inovasyon’ olarak belirledik. Sektörümüz,<br />
gıda ve gıda bileşenlerine dair en son yenilikleri<br />
ve teknolojik gelişmeleri yine Fi Istanbul’da öğrenecek. Bu<br />
kapsamda fuarımızın kapsamını daha da genişletmek ve geliştirmek<br />
adına 2017 yılından sonra Fi Istanbul’u iki yılda bir<br />
düzenleme kararı aldık” dedi.<br />
Fi Istanbul 2016’yı değerlendiren AAK Türkiye, Orta<br />
Doğu ve Afrika’dan Sorumlu Genel Müdürü Tolga Tanrıöver,<br />
”Yılda ortalama 3 milyar dolarlık ciroya sahip global bir marka<br />
olarak Fi Istanbul 2016’ya katıldık. Türkiye’nin en prestijli<br />
gıda bileşenleri fuarı olan Fi İstanbul, Türkiye ve gelişmekte<br />
olan pazarlardan seçkin katılımcı profili ve ulaşmak istediğimiz<br />
hedef kitle ile AAK Türkiye’yi en verimli şekilde bir araya<br />
getirdi” dedi. Sektörün duayen isimlerinden Aromsa’nın kurucusu<br />
ve Genel Müdürü Murat Yasa ise, Aromsa’nın Ar-<br />
Ge faaliyetlerine büyük önem verdiğini belirtti ve Türkiye’de<br />
sektörün gelişmesi için katma değeri yüksek olan ürünlere<br />
yatırım yapılmasının önemine dikkat çekti. Türkiye’nin trendleri<br />
ABD ve Avrupa üzerinden gecikmeli olarak takip ettiğini<br />
belirten Yasa, Fi Istanbul gibi uluslararası nitelikteki fuarların<br />
Türkiye’de düzenlenmesinin sektör için çok önemli olduğunu<br />
söyledi.<br />
Fi Istanbul 2016, Seljel’in Altın<br />
sponsorluğunda düzenlendi<br />
Türkiye’nin ilk jelatin markası Seljel’in Altın sponsorluğunda<br />
düzenlenen Fi Istanbul 2016’nın resmi açılış törenine;<br />
İstanbul İl Gıda, Tarım Hayvancılık Müdürlüğü İl Müdür<br />
Yardımcısı Nazif Koca, GIDA-<br />
KAT Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Dr. Mehmet Çetin Duruk, UBM<br />
EMEA (İstanbul) Operasyonlarından<br />
Sorumlu Başkanı Haluk<br />
Balcı, Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Serkan Tığlıoğlu, Fuarlar Grup<br />
Direktörü Orhan Çağlayan’ın<br />
yanı sıra çok sayıda katılımcı ve<br />
davetli katıldı.<br />
Törende konuşan İstanbul İl<br />
Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlüğü<br />
İl Müdür Yardımcısı Nazif<br />
Koca, dünya nüfusunun arttığı bir dünyada güvenilir gıdaya<br />
ulaşmada gıda bileşenlerinin önemine değinirken, GIDAKAT<br />
Başkanı Dr. Mehmet Çetin Duruk da, GIDAKAT’ın Gıda Bileşenleri<br />
Fuarı Food ingredients (Fi)’in bölgesel bir kolu olan<br />
Fi Istanbul’u çok önemsediğini ve en başından beri desteklediğinin<br />
altını çizdi.<br />
Fi Istanbul’da etkinlikler<br />
Gıda bileşenlerine ilişkin trendlerin ve pazardaki gelişmelerin<br />
konuşulduğu Fi Istanbul 2016’da yer alan konferanslar<br />
ilgiyle karşılandı. Fi Istanbul 2016’nın ilk gününde Innova<br />
Market Insights Pazar Analizi Sorumlusu ve Müdürü Özden<br />
Kılıç, “Innova Market Insights ile 2016’nın İlk 10 Trendi” başlıklı<br />
seminer konuşmasında, küresel gıda pazarını ve özellikle<br />
Türkiye’yi etkileyen trendlere vurgu yaptı. Aynı gün Türk Böbrek<br />
Vakfı Başkanı Timur Erk’in moderatörlüğünde Unilever<br />
Türkiye Beslenme ve Sağlık Müdürü Dr. Berat Nursal Tosun,<br />
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Gıda Enstitüsü Gıda<br />
Mühendisi ve Kıdemli Araştırmacı Bilim Uzmanı Dr. İncinur<br />
Hasbay ve Chr. Hansen Kilit Müşteri Yöneticisi (Kültür ve<br />
Enzim Birimi) Müge Kuyrukluyıldız’ın yeraldığı “Tuzu Azaltma<br />
Yaklaşımları” konulu panel gerçekleşti. Panelde, en fazla tuz<br />
kullanımı yapan ülkeler arasında olduğumuz ifade edildi ve<br />
son 5 yılda Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları sonucunda; ülkemizde<br />
günde 18 gr olan tuz tüketimin 3 gram azaltılarak 15<br />
grama düşürüldüğü belirtildi.<br />
Chr Hansen İşletme Müdürü (Doğal Renkler Birimi) Turgay<br />
Yiğit ve Kilit Müşteri Yöneticisi (Kültür ve Enzim Birimi)<br />
Müge Kuyrukluyıldız’ın “Temiz Etiket” konulu sunumları,<br />
Fi Istanbul’un ikinci gün programının dikkat çekici etkinliği<br />
oldu. Etkinlikte bu yılın en büyük tüketici trendinin temiz etikete<br />
olan talep artışı olduğu belirtildi. FutureBright Research<br />
Kurucusu Akan Abdula’nın, “Dört Nesile Yayılan Tüketim ve<br />
Nörobilim” başlıklı interaktif sunumu da Fi Istanbul’un son<br />
gününde katılımcı ve ziyaretçilerin<br />
yoğun ilgi gösterdiği etkinlikler<br />
arasında yer aldı.<br />
Gıda ve gıda bileşeni firmalarının<br />
yenilikçi ve inovatif<br />
ürünleri Fi Istanbul 2016’da<br />
“Innovation Zone” alanında<br />
sergilendi. Fi Europe 2015 (Paris)<br />
Fuarı’nda inovasyon ödülü<br />
almış ürünlerden bazılarının da<br />
yer aldığı Fi Istanbul 2016 Innovation<br />
Zone sergisi, ziyaretçilerin<br />
ve katılımcıların ilgisini çekti.<br />
Ahududu<br />
Ahududu, DNA hasarını önleyici antioksidan kapasiteye sahip ve düşük kalorili<br />
bir besin olmasından dolayı işlenmiş gıdalara alternatif olarak günlük beslenme<br />
alışkanlığı içerisinde fonksiyonel bir gıda maddesi olarak tüketilmesi gereken<br />
oldukça faydalı bir meyve.<br />
Dr. Cem Toker<br />
T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı<br />
Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü<br />
c.toker@zae.gov.tr<br />
Üzümsü meyveler grubunda yer alan ahududu<br />
(Rubus ideaus) meyvesi geçmişten<br />
günümüze fonksiyonel gıda maddesi olarak<br />
tüketilmektedir. 16. yüzyılın sonlarından itibaren<br />
Avrupa’da kültüre alınan ahududu, saçak<br />
kök yapısında, soğuk ılıman iklimlerde (- 25<br />
ºC’ye kadar dayanıklı), organik maddece<br />
zengin, su tutma kapasitesi yüksek, geçirgen,<br />
pH 6-7 olan topraklarda yetişmekte ve<br />
haziran-ağustos ayları arasında meyve vermektedir.<br />
Meyve rengi çeşide bağlı olarak<br />
sarıdan kırmızıya, mordan siyaha kadar değişmektedir.<br />
Ülkemizin kuzey bölgelerinde<br />
yabani olarak yetişmekte olup 1930 yılından<br />
itibaren Bursa’da kültüre alınarak üretime<br />
başlanmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü 2015<br />
yılı verilerine göre, Türkiye’de toplam 4 bin<br />
320 ton ahududu üretilmiş, üretimin 4 bin<br />
112 tonu Bursa’da yetiştirilmiştir. Ahududu,<br />
taze veya dondurulmuş olarak tüketilmekte,<br />
reçel, marmelat, meyve suyu, dondurma,<br />
meyveli yoğurt ve aroma maddesi üretiminde<br />
kullanılmaktadır (ANONYMOUS, 2016;<br />
BUSHWAY ve PRITTS, 2008).<br />
Ahududu; A, B1, B2, B3, B6, B9, E, C ve K<br />
vitaminlerini, kalsiyum, demir, magnezyum,<br />
fosfor, potasyum, sodyum, çinko, bakır,<br />
mangan ve selenyum minerallerini, lifleri ve<br />
organik asitleri içermektedir (USDA, 2016).<br />
Meyvenin karakteristik aroması, ahududu<br />
ketonu olarak adlandırılan 4-(4-hidroksifenil)<br />
butan-2-one bileşeninden kaynaklanmaktadır<br />
(FERON ve ark., 2007).<br />
renklerin mucizesi<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
82 83
enklerin mucizesi<br />
Meyve, siyanidin (% 50), delfinidin (% 12), pelargonidin (% 12), malvidin<br />
(% 12), petunidin (% 7) ve peonidin (% 7)’den oluşan 6 temel formda antosiyanin<br />
içeriğine sahiptir. Meyvenin antosiyanin içeriği çeşide bağlı olarak<br />
değişiklik göstermekte olup 37.04-687 mg/100 g arasında değişmektedir<br />
(Koponen ve ark., 2007). Meyvenin temel antioksidanları antosiyanin ve ellagitanen<br />
fitokimyasallarıdır (BRADISH ve ark., 2011). Antioksidan kapasite,<br />
insan sağlığı açısından gıdaların içerdiği faydalı bioaktif bileşenlerin varlığının<br />
bir göstergesidir. Ahududu meyvesinin antioksidan kapasitesi (oksijen radikal<br />
absorbans kapasitesi (ORAC) 7.8-33.7 µmol/g arasında değişmektedir<br />
(WANG ve LIN, 2000). Olgunlaşma boyunca meyve içeriğindeki fitokimyasal<br />
bileşenlerin konsantrasyonu değişiklik göstermektedir. Meyve oluşumunun<br />
gözlendiği yeşil renkte tanin miktarı oldukça yüksek olup olgunlaşma<br />
ile azalmaktadır. Olgunlaşma sonrası konsantrasyonu değişmeyen tek<br />
ellagitanin, sanguiin H-6’dır. Antosiyaninlerin konsantrasyonu olgunlaşma<br />
ilerledikçe artmakta, meyvede ilk olarak siyanidin-3-glikozid antosiyanini<br />
görülmekte ve olgunlaşmanın son döneminde pelargonidin glikozid antosiyanini<br />
oluşmaktadır (BEEKWILDER ve ark., 2005).<br />
Şekil 1. Ahududu meyvesinin besin değeri (USDA, 2016)<br />
Besin içeriği<br />
Su<br />
Enerji<br />
Protein<br />
Toplam lipit<br />
Karbonhidrat<br />
Lif<br />
Şeker<br />
Miktar/100 gr<br />
85.75 g<br />
52 kcal<br />
1.20 g<br />
0.65 g<br />
11.94 g<br />
6.5 g<br />
4.42 g<br />
Mineraller<br />
Ca (Kalsiyum)<br />
25 mg<br />
Fe (Demir)<br />
0.69 mg<br />
Mg (Magnezyum)<br />
22 mg<br />
P (Fosfor)<br />
29 mg<br />
K (Potasyum)<br />
151 mg<br />
Na (Sodyum)<br />
1 mg<br />
Zn (Çinko)<br />
0.42 mg<br />
Cu (Bakır) 0.090 µg<br />
Mn (Mangan)<br />
0.670 mg<br />
Se (Selenyum) 0.20 µg<br />
Vitaminler<br />
Vitamin A<br />
33 IU<br />
Vitamin A (Retinol) 2 µg<br />
Vitamin B1 (Tiamin)<br />
0.032 mg<br />
Vitamin B2 (Riboflavin)<br />
0.038 mg<br />
Vitamin B3 (Niasin)<br />
0.598 Mg<br />
Vitamin B6 (Piridoksin)<br />
0.055 mg<br />
Vitamin B9 (Folik asit) 21 µg<br />
Vitamin C<br />
26.2 mg<br />
Vitamin E<br />
0.87 mg<br />
Vitamin K 7.8 µg<br />
Meyve, flavonol, antosiyanin, tanin,<br />
organik asit ve fenolik bileşiklerden oluşan<br />
kompleks ve zengin fitokimyasal<br />
içeriği ile kanser, tip II diyabet, obezite,<br />
yaşlanmaya bağlı maküler dejenerasyon<br />
(santral görmede ciddi görme kaybı<br />
durumu), kardiyovasküler ve nörodejeneratif<br />
hastalıklara karşı koruyucu etki<br />
göstermektedir (GU ve ark., 2014; RAO<br />
ve SNYDER, 2010).<br />
Meyve, antosiyanin içeriğine bağlı<br />
olarak siklooksigenaz-2 (COX-II) ekspresyonu<br />
ve enzim aktivitesi üzerinde<br />
aşağı regülasyon etkisi sağlayarak göğüs,<br />
yemek borusu, serviks, kolon ve<br />
prostat kanserlerine karşı antiproliferatif<br />
(hücre çoğalmasını önleyici) etki göstermektedir.<br />
Yapılan klinik çalışmalar ahududu<br />
ekstraktının tümör metastazında<br />
kritik bir basamak olan anjiyogenez<br />
(mevcut damarlardan filizlenme yolu ile<br />
yeni damarların oluşması) oluşumuna<br />
sebep olan vasküler endotelyal büyüme<br />
faktörünü azaltarak metastazı önleyici<br />
etki gösterdiğini belirtmektedir (ZHANG<br />
ve ark., 2005). Barrett özofagusu (kronik<br />
reflüye bağlı olarak yemek borusu alt<br />
ucunda mide iç yüzeyine benzer epitel<br />
doku gelişimi) hastası erkek ve kadınlar<br />
üzerinde yapılan çalışmada yüzde 5-7<br />
antosiyanin içeren ahududu ekstraktı<br />
6 ay boyunca günlük suda çözülerek<br />
oral yoldan hastalara verilmiş, sonunda<br />
hastaların idrarlarında serbest radikal<br />
kaynaklı oksidatif strese bağlı DNA<br />
hasarının göstergesi olan 8-hidroksi-<br />
2-deoksiguanozin (8-OHdG) ve 8-epiprostaglandin<br />
F2α (8-epi-PGF2α) seviyesinin<br />
azaldığı görülmüştür (KRESTY<br />
ve ark., 2006). Kolon kanseri hastaları<br />
üzerinde yapılan araştırmada, hastalara<br />
9 ay boyunca günlük 3x20g/gün doz<br />
suda çözünür ahududu ekstraktı verilmiş,<br />
bu süreç içerisinde kanserli poliplerin<br />
sayı ve boyutu endoskopik olarak incelenmiş<br />
ve yaklaşık yüzde 50 oranında<br />
azalma görülmüştür (BROWN ve ark.,<br />
2014; WANG ve ark., 2007).<br />
Ahududu aromasından sorumlu<br />
4-(4-hidroksifenil)butan-2-one keton<br />
bileşeni kırmızı biberdeki kapsaisin ve<br />
turunçgillerdeki sinefrin benzeri aktivite<br />
göstermektedir. Günlük diyette düzenli<br />
kullanımı metabolizma hızını artırarak,<br />
serum trigliserit seviyesini düşürerek ve<br />
adipoz doku (yağ doku) miktarını azaltarak<br />
karaciğer yağlanmasını önlemekte<br />
ve obeziteyi engellemektedir (MorImoto<br />
ve ark., 2005). Diyetle alınan indirgen<br />
şekerlerin karbonil grupları ile<br />
proteinler ve nükleik asitlerde bulunan azotlu gruplar arasındaki enzimatik<br />
olmayan reaksiyonlar glikasyon olarak tanımlanmaktadır. Kandaki şeker<br />
miktarının yükselmesi sonucu oluşan ileri glikasyon son ürünlerinin birikimi<br />
yaşlanma, diyabet ve diyabetin kronik komplikasyonları dışında Romatoid<br />
Artrit (romatizma), böbrek yetmezliği ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara<br />
yol açmaktadır. İleri glikasyon son ürünlerinin oluşumu hiperglisemik sevi-<br />
Şekil 2. Ahududu meyvesinin fitokimyasal bileşenleri<br />
(Koponen ve ark., 2007; Maatta-Rııhınen ve ark., 2004;<br />
Mattıla ve ark., 2006; USDA, 2011)<br />
Ahududu Bioaktifleri Toplam içerik (mg/100 g)<br />
Flavan-3-ol monomerler<br />
(+)-kateşin 2.40<br />
(-)-epikateşin 3.52<br />
Proantosiyanidinler 30.2-78.8<br />
(Prosiyanidin, propelargonidin)<br />
Antosiyaninler<br />
Siyanidin-3-glikozid 3.9<br />
Siyanidin-3-rutinozid 2.3<br />
Siyanidin-3-soforozid 25.4<br />
Siyanidin-3-glikozilrutinozid 7.2<br />
Pelargonidin-3-glikozid 0.12<br />
Pelargonidin-3-soforozid 0.06<br />
Pelargonidin-3-glikozilrutinozid 0.10<br />
Pelargonidin-3-rutinozid 0.005<br />
Fenolik asitler<br />
Hidroksibenzoik asitler<br />
p-hidroksibenzoik asit 1.82<br />
Gallik asit 21.5<br />
Hidroksisinnamik asitler<br />
Kafeik asit 0.89<br />
p-kumarik asit 0.80<br />
Ferulik asit 0.85<br />
Sinapik asit 0.27<br />
Vanilik asit 1.04<br />
Sinnamik asit 0.27<br />
Flavonoller<br />
Kamferol 0.66<br />
Kuersetin 1.10<br />
Ellagitaninler<br />
Ellagik asit 0.11<br />
Lambertianin C 31<br />
Sanguiin H-6 76<br />
Lignanlar (sekoizolarisiresinol) 0.02<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
84<br />
85
enklerin mucizesi<br />
yeye göre doğru orantılı olarak değişiklik göstermektedir.<br />
Yapılan klinik çalışmalar ahududu meyvesinin ellagitanin<br />
içeriğinden dolayı antiglikasyon aktivite gösterdiğini ve<br />
ileri glikasyon son ürünlerinin oluşumunu inhibe ettiğini<br />
belirtmektedir. (HARRIS, ve ark., 2014).<br />
Ahududu yapısındaki ellagitanen, antosiyanin ve organik<br />
asitlere bağlı olarak antimikrobiyal aktivite göstermektedir.<br />
Bu fitokimyasallar mikroorganizmaların hücre<br />
duvarı sentezini inhibe ederek mikroorganizmanın gelişimini<br />
engellemektedir. Meyve, Escherichia coli, Bacillus<br />
subtilis ve Staphylococcus aureus bakterilerine karşı<br />
güçlü antimikrobiyal etki göstermektedir (SUN ve ark.,<br />
2012). Helicobacter pylori gastroduodonal ülser için<br />
hastalık nedeni bir faktör olup oldukça yaygın bir patojendir.<br />
Bakteri gastrointestinal sistem içerisine biyolojik<br />
olarak kolay uyum sağlamakta ve devamında kronik enfeksiyona<br />
sebep olmaktadır. Bu durum mide kanseri için<br />
risk faktörü oluşturmaktadır. Meyvenin ellagitanin (1.3 g/<br />
kg) içeriği Helicobacter pylori bakterisinin gastrointestinal<br />
sistem mukozasına yapışmasını engelleyerek ülseri<br />
önlemektedir (GASPEROTTI veark., 2010; Sangıovannı<br />
ve ark., 2013).<br />
Ahududu meyvesindeki lutein ve zeaksantin karotenoidleri<br />
yaşa bağlı makula dejenerasyonu riskini önlemekte<br />
ve görme kalitesini artırmaktadır. Yaşa bağlı<br />
makula dejenerasyonu kalıcı santral görme kaybına yol<br />
açan bir hastalıktır. 50 yaş ve üzerindeki insanlar yaş ve<br />
çevresel faktörlere bağlı olarak daha fazla risk altındadır.<br />
Makulaya rengini veren lutein ve zeaksantin pigmentleridir.<br />
Bu karotenoid pigmentler ultraviyole ve kısa dalga<br />
boylu mavi ışığı (430-490 nm) absorbe ederek oksidatif<br />
hasarı engellemekte ve serbest radikallerin oluşumunu<br />
önlemektedir. Hastalık riskini en düşük seviyeye indirmek<br />
için günlük diyetle 5.8 mg/gün lutein+zeaksantin alınması<br />
gerekmektedir (CARVALHO ve ark., 2013; SEDDON<br />
ve CHEN, 2006).<br />
Ahududu, yüksek lif, potasyum ve fruktoz (> %<br />
50 toplam şeker) içeriği ile sindirim sisteminin çalışma<br />
hızını yavaşlatarak daha uzun süre tokluk hissi<br />
sağlamakta ve kan şekeri seviyesini düzenlemektedir.<br />
Kompleks vitamin ve mineral içeriğine, yüksek konsantrasyonda<br />
siyanidin-3-soforozid, gallik asit ve ellagitanen<br />
fitokimyasallarına bağlı DNA hasarını önleyici<br />
antioksidan kapasiteye sahip ve düşük kalorili bir besin<br />
olmasından dolayı işlenmiş gıdalara alternatif olarak<br />
günlük beslenme alışkanlığı içerisinde fonksiyonel<br />
bir gıda maddesi olarak tüketilmesi gereken oldukça<br />
faydalı bir meyvedir.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
86 87
enklerin mucizesi<br />
Kaynaklar<br />
ANONYMOUS. 2016.Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık<br />
Türkiye İstatistik Kurumu. http://www.tuik.gov.tr. (Erişim<br />
tarihi : 01 Mayıs 2016)<br />
BEEKWILDER, J., JONKER, H., MEESTERS, P.,<br />
HALL, R.D., VAN DER MEER, I.M. and DE VOS, C.H.R.,<br />
2005. Antioxidants in raspberry: on-line analysis links antioxidant<br />
activity to a diversity of individual metabolites. J.<br />
Agric. Food Chem. 2005, 53, 3313–3320.<br />
BRADISH, C.M., PERKINS-VEAZIE, P., FERNANDEZ,<br />
G.E., XIE G. and JIA, W., 2011. Comparison of flavonoid<br />
composition of red raspberries (Rubus idaeus L.) grown<br />
in the Southern United States. Journal of Agricultural and<br />
Food Chemistry, 60: 5779-5786.<br />
BROWN, E.M., LATIMER, C., ALLSOPP, P., TER-<br />
NAN, N.G., MCMULLAN, G., MCDOUGALL, G.J., STE-<br />
WART, D., CROZIER, A., ROWLAND, I. and GILL, C.I.R.,<br />
2014. In Vitro and in Vivo Models of Colorectal Cancer:<br />
Antigenotoxic Activity of Berries. J. Agric. Food Chem.,<br />
62: 3852-3866.<br />
BUSHWAY, L. and PRITTS, M., 2008. Raspberry and<br />
Blackberry Production Guide: For the Northeast, Midwest,<br />
and Eastern Canada, NRAES-35. Chapter one,<br />
pp. 1-9.<br />
CARVALHO, E., FRASER, P.D. and MARTENS, S.,<br />
2013. Carotenoids and tocopherols in yellow and red<br />
raspberries. Food Chemistry., 139: 744-752.<br />
Feron, G., MauvaIs, G., MartIn, F., Sémon, E. and and-<br />
BlIn-Perrın, C., 2007. Microbial Production of 4-Hydroxy<br />
benzylidene acetone, The direct precursor of raspberry<br />
Ketone. Lett. Appl. Microbiol., 45: 29-35.<br />
GASPEROTTI, M., MASUERO, D., VRHOVSEK, U.,<br />
GUELLA, G. and MATTIVI, F., 2010. Profiling and accurate<br />
quantification of Rubus ellagitannins and ellagic acid<br />
conjugates using direct UPLC-Q-TOF HDMS and HPLC-<br />
DAD analysis. J Agric. Food Chem., 58: 4602-4616.<br />
GU, J., AHN-JARVIS, J.H., RIEDL, K.M., SCHWARTZ,<br />
S.J., CLINTON, S.K. and VODOVOTZ, Y., 2014. Characterization<br />
of Black Raspberry Functional Food Products<br />
for Cancer Prevention Human Clinical Trials. J Agric Food<br />
Chem., 62(18): 3997-4006.<br />
HARRIS, C.S., CUERRIER, A., LAMONT, E., HAD-<br />
DAD, P.S., ARNASON, J.T., BENNETT, S.A. and JOHNS,<br />
T., 2014. Investigating wild berries as a dietary approach<br />
to reducing the formation of advanced glycation endproducts:<br />
chemical correlates of in vitro antiglycation activity.<br />
Plant Foods Hum Nutr., 69(1): 71-77.<br />
Koponen, J.M., Happonen, A.M., MattIla, P.H. and<br />
Torronen, A.R., 2007. Contents of anthocyanins and<br />
ellagitannins in selected foods consumed in Finland. J.<br />
Agric. Food Chem., 55: 1612-1619.<br />
KRESTY, L.A., FRANKEL, W.L., HAMMOND, C.D.,<br />
BAIRD, M.E., MELE, J.M., STONER, G.D. and FROM-<br />
KES, J.J., 2006. Transitioning from preclinical to clinical<br />
chemopreventive assessments of lyophilized black raspberries:<br />
interim results show berries modulate markers<br />
of oxidative stress in Barrett’s esophagus patients. Nutr.<br />
Cancer, 54: 148-156.<br />
Maatta-Rııhınen, K.R., Kamal-Eldın, A. and Tarranen,<br />
A.R., 2004. Identification and quantification of phenolic<br />
compounds in berries of fragaria an drubus species (familyrosaceae)<br />
.J.Agric.Food Chem., 52: 6178-6187.<br />
Mattıla, P., Hellstram, J. and Tarranen, R., 2006. Phenolic<br />
acids in berries, fruits and beverages. J. Agric. Food<br />
Chem., 54: 7193-7199.<br />
MorImoto, C., Satoh, Y., Hara, M., Inoue, S., TsujIta,<br />
T. and OKUDA, H., 2005. Anti-obese action of raspberry<br />
ketone. Life Sciences, 194-204.<br />
RAO, A.V. and SNYDER, D.M., 2010. Raspberries<br />
and human health: A review. J. Agric. Food Chem., 58:<br />
3871-3883.<br />
Affiliation: Department of Food Quality and Nutrition,<br />
Research and Innovation Centre, Fondazione Edmund<br />
Mach (FEM), S. Michele all’Adige (TN), Italy<br />
Affiliation: Department of Pharmacological and Biomolecular<br />
Sciences, Università degli Studi di Milano, Via<br />
Balzaretti, Milano, Italy<br />
Sangıovannı, E., VRHOVSEK, U., ROSSONI, G.,<br />
COLOMBO, E., BRUNELLI, C., BREMBATI, L., TRI-<br />
VULZIO, S., GASPEROTTI, M., MATTIVI, F., BOSISIO,<br />
E. and DELLAGLI, M., 2013. Ellagitannins from Rubus<br />
Berries for the Control of Gastric Inflammation: In Vitro<br />
and In Vivo Studies. http://dx.doi.org/10.1371/journal.<br />
pone.0071762.<br />
SEDDON, J.M. and CHEN, C.A., 2006. Epidemiology<br />
of age-related macular degeneration. Ed. Ryan SJ, In<br />
Retina, 4th Ed., Vol 2, Macular Disease, 58: 1017-1027.<br />
Sun, J., Zhu, H.X., Guo, J. and XIao, D.G., 2012.<br />
Antimicrobial Action Of Purified Raspberry Flavonoid. African<br />
Journal Of Biotechnology, 11(11): 2704-2710.<br />
USDA, 2011. USDA Database for the Flavonoid Content<br />
of Selected Foods, Release 3,<br />
http://www.ars.usda.gov/SP2UserFiles/Place/80400525/Data/Flav/Flav_R03.pdf<br />
USDA, 2016. United States Department of Agriculture<br />
Agricultural Research Service. https://ndb.nal.usda.<br />
gov/ndb/foods/show/2374?manu=&fgcd=<br />
WANG, S.Y. and LIN, H.S., 2000. Antioxidant activity<br />
in fruits and leaves of blackberry, raspberry and strawberry<br />
varies with cultivar and developmental stage. J.<br />
Agric. Food Chem., 48:140.<br />
WANG, L.S., SARDO, C., ROCHA, C.M., MCINT-<br />
YRE, C.M., FRANKEL, W., ARNOLD, M., MARTIN, E.,<br />
LECHNER, J.F. and STONER, G.D., 2007. Effect of freeze-dried<br />
black raspberries on human colorectal cancer<br />
lesions. AACR Special Conference in Cancer Research.<br />
Advances in Colon Cancer Research., B31<br />
ZHANG, Y., VAREED, S.K. and NAIR, M.G., 2005.<br />
Human tumor cell growth inhibition by nontoxic anthocyanidins,<br />
the pigments in fruits and vegetables. Life Sci.,<br />
76: 1465-1472.<br />
Endüstri 4.0:<br />
Gıda sektörü perspektifi<br />
Bilimsel makale<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
88 89
Bilimsel makale<br />
Semih Ötleş<br />
semih.otles@ege.edu.tr<br />
Vasfiye Hazal Özyurt<br />
hazal.ozyurt@gmail.com<br />
Ege Üniversitesi, Gıda Mühendisliği Bölümü<br />
Özet<br />
Son yıllarda hızla gelişen bilişim teknolojisi, endüstriyel<br />
gelişimi de etkilemektedir. Özellikle Avrupa<br />
imalat sanayinde, endüstriyel üretimin bilişimle<br />
entegrasyonunun sağlanmasına önem verilmektedir.<br />
Böylece, Almanya’nın öncülük ettiği “Endüstri<br />
4.0” akımı doğmuştur. Yakın bir zamanda endüstriyel<br />
üretimlerin bilişimle kontrol edilen robotik sistemlerle<br />
yürütüleceği hatta ürünlerin stoklanarak<br />
değil ihtiyaç halinde üretileceği öngörülmektedir.<br />
Hükümetler bunun gelişmesini sağlamak için stratejik<br />
girişimlere başlamışlardır. Şirketlerin finansal<br />
ve endüstriyel desteği ile Almanya harika bir konumdadır,<br />
ama yalnız değildir. Amerika ve Asya<br />
milyar dolarlık yatırımlar yapmaktadır ve Endüstri<br />
4.0 pazarı için savaşlar çoktan başlamıştır.<br />
Anahtar Kelimeler: Endüstri 4.0, gıda, sensör,<br />
simülasyon, bulut<br />
1. Giriş<br />
Teknolojik ilerlemeler, sanayi devrimi<br />
başladığından beri, endüstriyel verimlilikte<br />
büyük artışa neden olan üç<br />
ana aşamanın kat edilmesini mümkün<br />
kılmıştır (Şekil 1). Aşamaları kısaca inceleyecek<br />
olursak, birinci aşama 18.<br />
Yüzyılın sonlarında fabrikalarda buhar<br />
gücüyle çalışan makinaların kullanılmasıyla,<br />
bunu takip eden ikinci aşama ise<br />
20. yüzyılın başlarında elektrik enerjisi<br />
kullanılarak seri üretimin yaygınlaşmasıyla<br />
ve üçüncü aşama 1970’lerden<br />
itibaren elektronik ve bilgi teknolojileri<br />
(BT) ile sanayide otomasyon yaygınlaşmasıyla<br />
başlamıştır. Endüstri 4.0 olarak<br />
da tanımlanan dördüncü aşama ise<br />
Siber-Fiziksel Sistemlerdir (Şekil 1).<br />
Endüstri 4.0’da, kişiselleştirme, görselleştirme,<br />
hibritleştirme ve mükemmellik ön plana<br />
çıkmaktadır. Bu aşama ile, sanayinin bilgisayarla<br />
desteklenmesi ve yüksek teknoloji ile donatılması<br />
ifade edilmektedir. Bu sayede, makineler çevrelerinde<br />
olup biteni anlayacak ve internet aracılığıyla<br />
bağlantı sağlayacaklardır. Bu aşamanın teknolojik<br />
temelleri siber-fiziksel sistemlere ve internet<br />
ağına dayanmaktadır. Standart internet tabanlı<br />
protokoller kullanarak üretim boyunca hataları<br />
öngörmek, parametreler tanımlamak ve değişen<br />
şartlara uyum sağlamak amaçlarıyla verilerin analiz<br />
edilmesi planlanmaktadır. Mevcut sistemlerin<br />
yaygınlaşmasıyla, daha hızlı, esnek ve verimli süreçlerin<br />
oluşması sağlanarak, daha yüksek kalitedeki<br />
malların, daha düşük maliyetle üretilmesi<br />
sağlanacaktır. Yapısal değişikliklerle, üretimde<br />
verimliliğin artması ve sanayinin büyümesinin hızlanması<br />
ve beraberinde nitelikli işgücünün oluşması<br />
beklenmektedir (Şekil 2).<br />
Endüstri 4.0’ üretim zincirindeki bütün makinelerden<br />
verilerin toplanması ve daha iyi iletişim için<br />
veri yönetiminin gelişmesi, veri tarihi fonksiyonları<br />
ve sürekli arşivleme, gerçek-zaman analitikleri, çok<br />
fonksiyonlu alarm yönetimi, internet yayınları ve bütün<br />
değerli zincir boyunca veri geçişi olarak özetlenebilmektedir.<br />
Bu yazının amacı, özellikle gıda ve<br />
içecek üreticilerinin endüstri 4.0’ın uygulamalarından<br />
nasıl faydalanabileceklerini açıklamaktır.<br />
Şekil 1: Sanayi devriminin 4 aşaması<br />
2. Teknolojik ilerlemeler<br />
Endüstri 4.0 için temel oluşturan teknolojideki<br />
9 ilerlemenin çoğu üretimde kullanılmaktadır,<br />
ancak Endüstri 4.0 ile üretime dönüşeceklerdir.<br />
İzole, optimal olan hücreler, tedarikçiler, üreticiler,<br />
müşteriler ve dahası insanlar ve makine arasındaki<br />
geleneksel ilişkiyi değiştirerek etkinliğin artmasına<br />
yol açan tamamen birleşmiş, otomatik<br />
ve optimize edilmiş üretim akışı olarak bir araya<br />
getirilecektir.<br />
Geleceğin sanayi üretimini şekillendirecek teknolojik<br />
ilerlemeler dokuz grup altında toplanmaktadır:<br />
büyük veri analizi, akıllı robotlar, simülasyon,<br />
dikey ve yatay sistem organizasyonu, nesnelerin<br />
interneti, siber güvenlik, bulut, eklemeli üretim ve<br />
zenginleştirilmiş gerçeklik.<br />
Büyük Veri ve Analiz<br />
Üretim sistemleri dışında, kurumsal ve müşteri<br />
bazlı yönetim sistemleri gibi birçok farklı kaynaktan<br />
elde edilen verilerin toplanması ve kapsamlı<br />
biçimde değerlendirilmesi sağlanmaktadır ve gerçek<br />
zamanlı karar verme süreçlerinde standart<br />
hale geleceği planlanmaktadır. Böylece üretimin<br />
kalitesi yükselmekte, enerji tasarrufu sağlanmakta<br />
ve ekipman bakımı kolaylaşmaktadır.<br />
Akıllı Robotlar<br />
Robotlar, çeşitli sektörlerde uzun zamandır<br />
kullanılmaktadır. Gelişen teknolojiyle birlikte, ro-<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
90<br />
91
ilimsel makale<br />
değildir. Şirketlerin yanı sıra, mühendislik tasarım,<br />
üretim ve hizmet fonksiyonları için de aynı durum<br />
geçerlidir. Ancak şirket çapındaki evrensel veri entegrasyon<br />
ağlarının gelişmesiyle, şirketlerin, birimlerin<br />
ve yetkinliklerin birbirleriyle çok daha uyumlu<br />
hale gelmeleri planlanmaktadır.<br />
Nesnelerin İnterneti<br />
Günümüzde sensörlerin ve makinelerin bir<br />
kısmı ağa bağlı şekilde entegre veri işlemede<br />
kullanılmaktadır. Sınırlı yapay zekaya ve otomasyon<br />
kontrol mekanizmalarına sahip sensör ve<br />
saha cihazları, genel üretimin kontrol sistemine<br />
bağlı olarak dikey otomasyon piramitleri şeklinde<br />
kurgulanmış durumdadır. Ancak gelecekte<br />
nesnelerin (daha fazla sayıda cihazın, hatta yarı<br />
mamüllerin) internet sayesinde standart teknolojilerle<br />
nesneler birbirlerine bağlanarak tümleşik<br />
veri oluşturulacaktır. Böylece, kullanılan donanımların<br />
hem birbirleriyle hem de merkezi kontrol<br />
sistemleriyle iletişim kurabilmesi beklenmektedir.<br />
Dahası, analiz ve karar verme süreçlerinin<br />
tek elden yapılma şartı ortadan kalkarak, gerçek<br />
zamanlı karar verme süreçleri mümkün olacaktır.<br />
Eklemeli Üretimi<br />
Şirketler, parçaların prototipini oluşturmak<br />
ve üretimini yapmak için, üç boyutlu baskı gibi<br />
eklemeli üretim tekniklerini benimsemeye başlamışlardır.<br />
Bu yöntem, ilerleyen dönemde, özellikle<br />
karmaşık ve hafif tasarımlar gibi alanlarda,<br />
özel ürünleri az sayıda üretmek amacıyla daha<br />
da yaygın kullanılmaya başlanacaktır. Sonuç<br />
olarak yüksek performanslı ve merkezi olmayan<br />
eklemeli üretim sistemleri, lojistik maliyetlerini ve<br />
stok seviyelerini azaltacağı düşünülmektedir.<br />
Zenginleştirilmiş Gerçeklik<br />
Zenginleştirilmiş gerçeklik, depodan parça<br />
seçimi veya mobil cihazlara tamirat talimatları<br />
göndermek gibi çeşitli hizmetlerdir. Bu sistemler<br />
henüz başlangıç aşamasındadır, ancak gelecekte<br />
şirketlerin karar verme ve operasyon süreçlerini<br />
iyileştirmek ve çalışanlarına gerçek zamanlı<br />
bilgi ulaştırmak amacıyla daha fazla kullanılacağı<br />
düşünülmektedir.<br />
3. Gıda sektörü için endüstri<br />
4.0 Neden önemli?<br />
botlar, hem daha otonom, esnek ve işbirliğine<br />
yatkın hale geliyorlar hem de sahip olma maliyetleri<br />
düşüyor. İlerleyen dönemlerde robotların<br />
birbiriyle etkileşimleri arttırılarak insanlar ile yan<br />
yana daha güvenli bir şekilde çalışmaları ve bir<br />
yandan da öğrenme kabiliyetlerinin geliştirileceği<br />
planlanmaktadır.<br />
Şekil 2: Endüstrinin bugünü ve geleceği<br />
Simülasyon<br />
Tasarım aşamasında ürünlerin, malzemelerin<br />
ve üretim süreçlerinin 3 boyutlu simülasyonundan<br />
günümüzde yararlanılmaktadır, ancak ileride simülasyonların<br />
fabrika operasyonlarında kullanımının<br />
yaygınlaşacağı beklenmektedir. Gerçek zamanlı<br />
veriler kullanılarak hazırlanan bu sanal modellerde,<br />
makineler, ürünler ve insanlarla beraber fiziksel<br />
dünyanın sanal gerçekliği oluşturulmaktadır.<br />
Bu sayede operatörlerin, üretim<br />
hattındaki ürün için makine parametrelerini<br />
gerçekten ayarlamadan önce sanal<br />
olarak test etme fırsatlarının doğması,<br />
makine kurulum süresinin kısalması ve<br />
ürün kalitesinin artması beklenmektedir.<br />
Dikey ve Yatay Sistem<br />
Entegrasyonu<br />
Günümüzde şirketler, tedarikçiler<br />
ve müşteriler nadiren birbirlerine uçtan<br />
uca bağlıdır yani çoğu sistem entegre<br />
Siber güvenlik<br />
Günümüzde, birçok şirket birbirine bağlı<br />
olmayan yönetim ve üretim sistemleri kullanmaktadır.<br />
Bağlanırlığın artmasıyla kritik endüstriyel<br />
sistemleri ve üretim hatlarını siber güvenlik<br />
tehditlerine karşı koruma amacıyla, makinelerin<br />
kimliklerinin belirlenmesi ve makinelere erişimin<br />
yönetilmesi temelli güvenli iletişimin önem kazanması<br />
beklenmektedir.<br />
Bulut<br />
Bazı şirketler kurumsal ve analitik uygulamalar<br />
için bulut tabanlı yazılımlar kullanmaktadır.<br />
Ancak gelecekte, tesisler ve şirketler arasında<br />
ürünlerle ilgili daha fazla verinin paylaşılması<br />
beklenmektedir. Dahası, bulut teknolojilerinin<br />
performansının artmasıyla tepki süresi birkaç<br />
milisaniyeye düşebilecektir. Böylece, bulutta yer<br />
alan makinelere ait veriler ve işlevlerin artmasıyla<br />
üretim sistemlerine veri kullanımına bağlı olarak<br />
daha fazla hizmet sunulacaktır. Hatta süreçleri<br />
takip ve kontrol eden sistemlerin bile buluta taşınması<br />
uzmanların çalışmaları arasındadır.<br />
“Endüstri 4.0” ın yetkinlik alanları, teknoloji<br />
perspektifi, istihdam boyutu, iktisadi büyüklük,<br />
tedarik zinciri içindeki rol gibi unsurlar da dahil<br />
olmak üzere çeşitli sosyo-ekonomik değerlendirmeler<br />
neticesinde altı pilot sektör seçilmiştir.<br />
Bu sektörlerin başında, otomotiv, beyaz eşya,<br />
kimyasallar vb. gelmektedir. Gıda sanayii de bu<br />
sektörlerden biridir.<br />
Gıda ve içecek üreticileri diğer bir çok endüstriden<br />
daha fazla Endüstri 4.0’dan faydalanabilmektedirler.<br />
Bunun başında, gıda endüstrisindeki<br />
fiyatlardaki sabit baskı inovasyonun<br />
uzun süren tarihine sahip olduğu anlamına gelmektedir.<br />
Bu nedenle, gıda endüstrisi Endüstri<br />
4.0’a çok çabuk ve coşkuyla başlayabilecektir.<br />
Bunun dışında, üretim zinciri boyunca izlenebilirlik<br />
ihtiyacı makinelerin birbirine bağlanması ve<br />
arşivlendirilen verilere dayanmaktadır. Endüstri<br />
4.0 ile bu kolaylaştırılacaktır. Bir diğer neden<br />
ise, ürünün özelliklerini değiştirmeye daha hızlı<br />
uyum sağlayan ve her müşteri için ısmarlama<br />
üretim sağlayacak daha esnek üretim gerçekleştirilecektir.<br />
Son olarak da enerji kullanımı<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
92 93
ilimsel makale<br />
gözlemlenebilecek ve optimize edilebilecektir.<br />
Elde edilen sonuçlar, azalan fiyatlar<br />
ve optimize edilen bakımın makine<br />
performansını geliştirebilecektir.<br />
Bu yeni müşterilerin kazanılmasına ve<br />
mevcut olanın devam etmesine yardım<br />
edecektir. Bu durum aynı zamanda<br />
katma değeri olan gelir sistemlerinin<br />
yaratılmasını sağlayacak ve tedarik<br />
zinciri boyunca kusursuz bağlantının<br />
sağlanmasına izin verecektir. Yani,<br />
Endüstri 4.0 sadece büyük ölçekli<br />
üreticilere yönelik değil, tam aksine<br />
küçük ve orta büyüklükteki gıda üreticileri<br />
için birçok fayda sağlamaktadır.<br />
Gıda sektöründe, üretim sektörü<br />
diğer sektörlerden (otomotiv, beyaz<br />
eşya vb.) daha farklı önceliklere<br />
ve güvenlik gereksinimlerine sahiptir.<br />
Robotlar ve otomasyon birleştikçe<br />
bu durum ortaya çıkmaktadır ve daha<br />
yüksek standartları sağlamak, mekanizmaları<br />
ve prosedürleri gözlemlemek<br />
için önemlidir. Gıda endüstrisi<br />
çoğu açıdan modern otomasyon sistemlerinden<br />
kar sağlayabilmektedir.<br />
Modifiye atmosferde gerçekleştirme,<br />
ürüne yakın sıcaklık ve hijyendeki görevler<br />
ve esnek ve bağımsız ambalajlama<br />
görevlerini içermektedir.<br />
Şekil 3: Sanayi üretimini şekillendirecek teknolojik ilerlemeler<br />
4. Sunduğu fırsatlar<br />
Endüstri 4.0’ın amacı, üretim sırasında<br />
fabrikalarda makinelerin, bilgisayarların<br />
ve diğer tümleşik bilgisayar<br />
sistemlerin internet aracılığıyla bilgi<br />
alışverişinde bulunması, insanlardan<br />
neredeyse tamamen bağımsız olarak<br />
kendi kendilerini koordine etmek ve<br />
üretimi optimize etmektir. Bu dönemin<br />
başlayabilmesi için ilk hedef bilgisayarların<br />
çevreyi algılayabilir hale<br />
gelmesini sağlamak, ikinci hedef ise<br />
akıllı ürünlerin geliştirilmesini sağlamaktır.<br />
Bu hedeflerin gerçekleşmesi<br />
için öncelikle yeterli bilgi ve beceriye<br />
ihtiyaç vardır. Ancak, iş gücü talebinin<br />
azalması anlamına gelen bu dönem,<br />
çalışanları tehdit etmesinin yanında,<br />
harekete ayak uyduramayanların da<br />
ortadan kalkma riskini beraberinde<br />
getirmektedir. Bunun tam aksine, Endistri<br />
4.0 ile özellikle üretim, kalite ve<br />
bakım fonksiyonlarında çalışan düşük<br />
nitelikli çalışanların yerini otomasyona<br />
sahip sistemlerin alması düşünülmektedir.<br />
Böylece, bu dönemin iş gücü talebini<br />
azaltması yerine, üretim hattında<br />
fiziksel olarak zorlanan bir işçiye çeşitli<br />
teknolojik destekler sağlayarak ergonomik<br />
kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.<br />
Endüstri 4.0’ın uygulanmaya başlamasıyla,<br />
küresel rekabet gücünün<br />
artması, küresel değer zincirinden<br />
alınan yüksek katma değerli ürünler<br />
payının artması ve işgücü profilinin<br />
gelişmesi beklenmektedir. Türkiye’deki<br />
üretim sektörü olarak baktığımızda,<br />
verimlilikteki artışın % 4-7 arasında<br />
olması beklenmektedir. Sadece dönüşüm<br />
maliyeti (malzeme maliyetleri<br />
hariç üretim maliyeti) olarak bakılırsa<br />
ise verimlilik artışının % 5-15 arasında<br />
olacağı tahmin edilmektedir. Böylece,<br />
müşteriye özel ürünlere talep artar,<br />
ürünlerin zamanında bulunabilmesi<br />
kolaylaşır, artan küresel entegrasyon<br />
ile global değer zincirinden daha çok<br />
pay alınması bu büyümeyi sağlar. Gelir<br />
artışını ise yaklaşık % 3 kadar artışı<br />
beklenmektedir.<br />
5. Sonuç<br />
Endüstri 4.0, “Bilişim teknolojilerindeki<br />
atılımları, geleneksel endüstriyel<br />
süreçleri tamamen değiştirme amacıyla<br />
kullanma yaklaşımı” olarak tanımlanmaktadır.<br />
Teknolojinin yoğun bir şekilde<br />
kullanıldığı ve/veya kullanılacağı bu<br />
süreçte firmaların mevcut ve/veya yeni<br />
teknolojilere olan ihtiyaçlarının daha da<br />
ön plana çıkacağı düşünülmektedir.<br />
Ancak, onun temelinde yatan teknolojiler<br />
bugün bazı sektörler tarafından<br />
endüstriyel boyutta yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />
Endüstri 4.0’ın yaygın<br />
olarak kullanılmasıyla evrensel uygulamalarda<br />
belirli standartlara uyum<br />
sağlanacaktır. Bilgi, ürünün şekillendirilmesini<br />
kolaylaştıracaktır. Endüstri 4.0<br />
ile, daha önce olmadığından çok daha<br />
fazla başarıyı sağlayacaktır. Uzmanların<br />
açıklamalarına göre, Endüstri 4.0,<br />
10 ile 20 yıl içinde entegrasyonunu<br />
tamamlayarak firmalar tarafından uygulanabilir<br />
hale gelecektir. Gıda üreticilerinin<br />
de entegrasyonu tamamlayan<br />
firmalar arasında ilk sıralarda olması<br />
beklenmektedir.<br />
Kaynaklar<br />
1. Beckström, R. (2008): “ Economics<br />
Of Networks And Cybersecurity,”<br />
nscs, https://www.unibw.de/<br />
infosecur/documents/published_documents/beckstroe<br />
economics<br />
2. Bosch (2013): “Industry 4.0 –<br />
Technology for the Fourth Industrial<br />
Revolution,” http://www.acatech.de/<br />
leadmin/user_upload/ Baumstruktur_nach_Website/Acatech/root/de/<br />
Material_fuer_ Sonderseiten/First_<br />
German-Indian_Workshop/Ferber_<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
94<br />
95
Indo- German_Workshop_2013-03.<br />
pdf<br />
3. Credit Suisse (2012): “Global<br />
Industrial Automation,” https://<br />
doc. research-and analytics.csfb.<br />
com/docView?language=eng&sou<br />
rce=emfromsendlink&format=pdf&<br />
document_ id=994715241&extdoc<br />
id=994715241_1_eng_pdf&serialid=<br />
hDabUewpvOqQcRiLxK7rxiqjzz8tpldr<br />
yhs47S97ooi%3d<br />
4. Cyber-Physical Systems (2014):<br />
http://cyberphysicalsystems.org<br />
5. de Vries, J. (2008): “ Industrious<br />
Revolution: Consumer Behavior<br />
and the Household Economy, 1650 to<br />
the Present,” http://books. google.nl/<br />
books?id=cmhg4Fcru_oC<br />
6. General Electric (2013): “14 New<br />
GE Industrial Internet Technologies<br />
Move Machines Closer to Zero Unplanned<br />
Downtime,” http:// www.gereports.<br />
com/post/74545272057/14-new-geindustrial-<br />
internet-technologies-move<br />
7. General Electric (2014): “Introducing<br />
the Industrial Internet,” https://<br />
www.ge.com/stories/industrial-internet<br />
8. General Electric (2014): “Predictivity:<br />
Powerful Outcomes with Big<br />
Data Analytics,” http://www.gesoftware.com/predictivity<br />
9. German Federal Ministry of Education<br />
and Research (2013): “Project<br />
of the Future: Industry 4.0,” http://<br />
www.bmbf.de/en/19955.php<br />
10. GreenMonk (2014): “Internet<br />
of ings connected Philips Hue<br />
bulbs review,” http://greenmonk.<br />
net/2014/02/20/ internet-thingsconnected-philips-hue-bulbs-review/<br />
11. Harvard Business School<br />
(2014): “Technology and Operations<br />
Management (tom),” http://www.hbs.<br />
edu/faculty/units/tom/ Pages/default.<br />
aspx<br />
12. IndustryWeek (2013): “Dawn<br />
of the Smart Factory,” http://www.<br />
industryweek.com/technology/dawnbilimsel<br />
makale<br />
smart-factory<br />
13. IndustryWeek (2014): “Industrial<br />
ip: Connect the Internet of Things,”<br />
http://www.industryweek.com/rockwell-automation-connected-<br />
industrial-enterprise/industrial-ip-connectinternet-things<br />
14. McKinsey Quarterley (2013)<br />
Internet of things and the future of<br />
manufacturing http://www.mckinsey.<br />
com/insights/ business_technology/<br />
the_internet_of_things_and_the_ future_of_manufacturing<br />
15. McKinsey Quarterly (2010): “<br />
Internet of things,” http:// www.mckinsey.com/insights/high_tech_telecoms_internet/<br />
the_internet_of_things<br />
16. Murphy, R.R. (2000): “Introduction<br />
to AI Robotics,” http:// newplans.net/rdb/Introduction%20to%20<br />
ai%20Robotics%20 %20Murphy%20<br />
R.R.pdf<br />
17. Murphy, R.R. (2000): “Slideset<br />
Introduction to AI Robotics,” http://<br />
www2.hawaii.edu/~nreed/ics606/<br />
lectures/08Broboticsintro.pdf<br />
18. Nanyang Business School<br />
(2014): “Information Technology<br />
& Operations Management,” http://<br />
www.nbs.ntu.edu.sg/Faculty_ Research/Academic_Divisions/it_%20Operations_Management/<br />
Pages/Home.<br />
aspx<br />
19. Sacco, A. (2013): “Cybersecurity<br />
Expert and CIO: Internet of ings is<br />
‘Scary as Hell’ ,” cio Magazine, http://<br />
www.cio.in/feature/ cybersecurityexpert-and-cio-internet-things-scaryhell<br />
20. Siemens (2013): “Industrie<br />
4.0 – e Fourth Industrial Revolution’,<br />
https://www.youtube.com/<br />
watch?v=hprurtornis<br />
21. Sjostrom, A. (2014): “Philips<br />
proves Internet of Things isn’t just<br />
for startups,” http://andreassjostrom.com/philips-proves-<br />
internet-ofthings-isnt-just-for-startups<br />
Kötü beslenerek, hem kendimizi hem dünyayı tüketiyoruz<br />
BCFN Vakfı “Eating Planet”in<br />
ikinci baskısını yayımladı<br />
Dünyada yiyecek ve beslenmeye ilişkin<br />
konuları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla<br />
Gıda ve Beslenme Vakfı’nın (BCFN) dünya kaynaklarının<br />
hızla tükenmekte olduğu günümüzde,<br />
gıda ve beslenme ile ilgili önemli konulara<br />
somut çözüm önerilerinin sunulduğu “Eating<br />
Planet” kitabının güncellenen ikinci baskısı<br />
yayımlandı. Dört yıllık çalışmanın ardından tamamlanan<br />
“Eating Planet, Gıda ve Sürdürülebilirlik:<br />
Geleceğimizi İnşa Ederken” dengeli bir<br />
diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerin<br />
azaltılabileceği, pek çok hastalığın önlenebileceği,<br />
sürdürülebilir bir yaşam tarzının ufak<br />
çabalarla mümkün olduğunu ortaya koyuyor.<br />
Gezegen ve insan sağlığın korunması<br />
için atılacak ilk adımın “Akdeniz Diyeti”ne<br />
geri dönmek olduğunu vurgulayan yayın,<br />
1960 yılından bu yana iklim değişikliğinde<br />
büyük etkiye sahip olan sera gazının ikiye<br />
katlandığını, besin gazlarının 1990’dan<br />
günümüze yüzde 20 arttığını vurguluyor.<br />
Beslenme alışkanlıklarının hayvansal protein<br />
ve yağların ağır bastığı bir tercihe kaydığını<br />
belirten Eating Planet uzmanları; diyabet<br />
(her 5 saniyede yeni bir vaka teşhis ediliyor),<br />
kalp (2015 yılında dünyada 20 milyon gibi bir<br />
rakamla ölümlerin ilk sebebi), kronik rahatsızlıklar<br />
(dünyada ölümlerin yüzde 60’ı) gibi<br />
kötü beslenme ile ilgili hastalıkların gelecekte<br />
artacağını tahmin ediyor.<br />
Yiyecek üretiminin<br />
üçte biri israf ediliyor<br />
Yiyecekten ekonomiye, sağlıktan sürdürülebilirlik<br />
ve geleneklere kadar hayatın tüm<br />
yönlerini etkileyen unsurların kaleme alındığı<br />
Eating Planet’in ikinci baskısında öne çıkan<br />
bulgular ise şöyle;<br />
kitap / yayın<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />
96 97
kitap / yayın<br />
İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör<br />
yüzde 31 ile gıdalar. Bu rakamı yüzde 23.6 ile<br />
ısınma, yüzde 18.5 ile ulaştırma, yüzde 12 ile<br />
et ve yüzde 5 ile süt tüketimi emisyonu izliyor.<br />
Toplam yiyecek üretiminin üçte biri, yani<br />
dünya üzerindeki 795 milyon yetersiz beslenen<br />
insanı beslemek için gerekli miktarın 4<br />
katı israf ediliyor.<br />
FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre,<br />
dünyada toprağın yüzde 25’i ciddi şekilde zarar<br />
gördü. Sadece yüzde 10’u iyileşmeye dair<br />
işaretler veriyor. Son 40 yılda tarım arazilerinin<br />
yüzde 30’u çorak hale geldi.<br />
10 yıldan kısa bir süre içinde, 2025 yılına<br />
gelindiğinde, 3 milyar kişinin içme suyuna erişimi<br />
olmayacak. Bugün kaynak sularının yüzde<br />
70’i ise tarıma ve besin üretimine ayrılıyor.<br />
Bunlar toplam sera gazı emisyonunun yüzde<br />
23’ünden de sorumlu.<br />
2050 yılına kadar dünya nüfusu yaklaşık<br />
9.5 milyara ulaşacak. Bu doğrultuda tarımsal<br />
üretimin yüzde 70 artması gerekecek.<br />
Her gün yemek yerine, hayvansal protein<br />
tüketimini haftada 2 kez ile sınırlandırarak<br />
günlük 2 bin 300 gr CO 2 azaltılabilir. Bu, CO 2<br />
emisyonunda kişi başı yıllık 750 kg. azalma<br />
demek olup; bu miktar ortalama bir otomobil<br />
ile 5 bin 600 km. seyahatin (Ankara – Londra<br />
arası gidiş dönüş) oluşturduğu emisyona eşit.<br />
ABD nüfusunun üçte birinin kronik veya tedavi<br />
edilemeyecek hastalıklara yakalanacağı<br />
tahmin ediliyor. Kronik hastalıklar dünyadaki<br />
ölümlerin en büyük sebebi ve her yıl 35 milyon<br />
ölüme yol açıyorlar (Küresel ölçekte ölümlerin<br />
yüzde 60’ı; bu oranın yüzde 80’i ise düşük ve<br />
orta gelir düzeyindeki ülkelerde görülüyor).<br />
Obezite ve metabolik sendrom, bugün<br />
dünyada 392 milyonu aşkın kişinin çektiği, her<br />
yıl 7 milyondan fazla, her 5 saniyede ise 1 yeni<br />
vakanın teşhis edildiği diyabet hastalığının<br />
belirgin artışının nedeni.<br />
2015 yılında, yaklaşık 20 milyon ölüm,<br />
kalp ve damar hastalıkları ile ilgili olarak<br />
meydana geldi. Sadece Avrupa kıtasında,<br />
kardiyovasküler hastalıklar her yıl 4 milyondan<br />
fazla ölüme ve ekonomik kayıplara (hastane<br />
hizmetleri, ilaçlar, evde bakım, kayıp iş<br />
günleri) yol açmakta. (2009 yılında 196 milyar<br />
Euro; yılık kişi başı 200 Euro’dan fazla).<br />
İtalya’da her gün yüzde 24’ü ev dışında<br />
olmak üzere, yaklaşık 105 milyon öğün yiyecek<br />
tüketiliyor. Dışarıda tüketilen yemeklerin<br />
yüzde 53’ü öğle, yüzde 47’si akşam yemeği.<br />
Hayatın hızı, yemeklere de yansıdı. Ankete<br />
katılanlardan yüzde 9’u öğle yemeklerini<br />
“çok hızlı”, 10 dakikadan az bir sürede yediklerini;<br />
yüzde 14’ü de ayakta yediklerini<br />
belirtti.<br />
Avrupa vatandaşları her ne kadar sağlıklı<br />
bir diyet takip ettiklerini söyleseler de sağlıklı<br />
yemek yemenin zor olduğunu ifade eden<br />
insanların oranı Macaristan’da yüzde 54,<br />
Slovakya’da yüzde 52 ve Polonya’da yüzde<br />
49 olarak belirlendi.<br />
DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />
Mayıs 2016<br />
98