29.07.2016 Views

mayis2016

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Born to find out<br />

Çözüm Ortağınız<br />

Yoğunluk ve Konsantrasyon Ölçer<br />

Reometre | Viskozimetre | Yüksek<br />

Hassasiyette Termometre | Refraktometre<br />

Yüzey Karakterizasyonu | Polarimetre<br />

Nano Yapı Analizi | Mikrodalga ile Numune<br />

Hazırlama ve Sentez Cihazları<br />

Çeşitli Petrol Özellikleri Ölçümü | Tribometre<br />

Sertlik Ölçüm ve Çizik Test Cihazları<br />

Anton Paar ® Ölçüm Aletleri Ticaret Ltd. Şti.<br />

Küçükbakkalköy Mah. Elvan Sk.<br />

Pasific Plaza B Blok, No: 8 Kat: 3<br />

34750 Ataşehir, İstanbul, Türkiye<br />

Tel : +90 216 574 6665, Fax: +90 216 574 1230<br />

info.tr@anton-paar.com | www.anton-paar.com.tr


Laboratuvarınızda yüksek kalite<br />

- Dünya çapında!<br />

Titrasyon, pipetleme ve dagıtma<br />

işlemlerinde Hirschmann, laboratuvar<br />

çalışmalaranızı daha emniyetli, daha<br />

hızlı ve daha net sonuçlara ulaştırır.<br />

Hirschmann – Laboratuvarınızda yüksek kalite.<br />

Fırıncılık sektöründe yeniliklerin takipçisi değil öncüsü<br />

olun! Aromsa olarak fırıncılık sektöründe yenilikçi ve yaratıcı çözümler arayanların lezzet ortağı<br />

olarak hizmet veriyoruz. Makarna, pizza, kraker gibi tuzlu ürünlerde, kek, bisküvi, gofret, kurabiye gibi<br />

şekerli ve pişmeye hazır karışımlarda, ısıya dayanıklı aromalar, soslar ve baharatlar üretiyoruz. Reçete<br />

geliştirmekten, proses oluşturmaya kadar her türlü ihtiyacınızda, deneyimli teknik ekibimizle, yenilenen<br />

üretim hatlarınızla uyumlu, size özel ürün ve çözümlerle hizmetinizdeyiz.<br />

www.aromsa.com.tr<br />

Aromsa Besin Aroma ve Katkı Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.<br />

Gebze Organize Sanayi Bölgesi İhsan Dede Cad. 700. Sk. No: 704 41480 Gebze / Kocaeli T: (262) 326 11 11 F: (262) 751 03 66 E: aromsa@aromsa.com.tr<br />

ZAO Aromsa Chaplygina Str.20, Batiment No:7, 8th Floor, Moscow, Russia T/F: +74 95 544 55 48 T: +74 95 544 55 49 E: moscow.office@int.aromsa.com.tr<br />

Aromsa GmbH Rudolph Diesel Strasse 5, Industriegebiet Ost II D, 46446 Emmerich am Rhein, Germany T: +49 282 268 575 E: aromsa@aromsa.de<br />

OMNILAB Laboratuvar Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi<br />

1201/1 Sk. No:2 Su Plaza K:3/306<br />

TR-35170 Mersinli, Izmir / Türkiye<br />

info@omnilab.com.tr · www.omnilab.com.tr<br />

Ürünler Türkiye stokları ve avantajlı fiyatları ile satışa sunulmaktadır.<br />

HACCP kriterlerine göre tasarlanan üretim hatlarında, ISO 22000:2005 standartlarında üretim yapılması kalitenin güvence altında tutulmasının yanısıra,<br />

ürünüde güvenli kılmaktadır. Gıda güvenilirliğine uygun, dünya standartlarında yüksek kaliteli aromalar üretmek en temel prensibimizdir.


ÖNSÖZ<br />

Ayşe DİNÇER<br />

Mayıs ayı baharın tüm güzellikleriyle geldi. Şehirleşme,<br />

inşaatlar, komunikasyon ağları, fabrikalar, iş-güç, toz<br />

duman hepsi ve daha fazlası doğayı doya doya yaşamamızı<br />

engelliyor. Saatlerce trafikte sıkışıp egzoz kokuları içinde<br />

zehirleniyoruz. Sağlıklı beslenip beslenmediğimiz, ne yiyip ne<br />

içeceğimiz, nasıl yaşayacağımız, iş durumlarımız, eş, dost,<br />

çoluk çocuk sorunlarımız, velhasıl gelecekle ilgili düşüncelerimiz<br />

her vesile ile bizde endişeli haller yaratıyor. Koşturmaktan,<br />

işlere yetişememekten şikayet ediyoruz. Vakit bulup çayırlara<br />

yayılamıyoruz, kuşları böcekleri izleyemiyoruz, gülleri çiçekleri koklayamıyoruz.<br />

Halbuki bahar... Hayat yeniden canlanıyor. Buradan nereye bağlayacağım merak<br />

ediyorsunuz değil mi? Yeni teknolojilere. Beni çok heyecanlandırıyor. M2M,<br />

makineden makineye bağlantılar, dronlar, yeni perakende sistemleri, bankacılık<br />

sistemleri, akıllı sistemlerin tümü. Yakın gelecekte Sanayi 4.0 ve Tarım 3.0 kavramları<br />

hayatımızın bir parçası olacak; internet ve teknolojik ağlar ile birbirine bağlanan aletler<br />

vasıtasıyla fiziksel ve mental olarak bugün yaptığımız birçok işi yapmayacağız. Evde<br />

tuz mu bitti. Hiç dert değil. Stok durumunuzu takip eden akıllı bağlantılar sayesinde<br />

tuzunuzun bittiği zaten çoktan perakende marketinize bildirilmiş ve belki de bir<br />

drone vasıtasıyla kapınıza gelmek üzeredir. Sizin işiniz sadece tuzu alıp dolaba<br />

koymak. Ama bence bunun için de rahatsız olmanıza gerek yok. Evdeki robotunuz<br />

sizin yerinize işlemi tamamlayacaktır. Ödeme mi? Çoktan hesabınızdan ödemesi<br />

alındı bile. Diğer yandan çalıştığınız işyerinde işlerin çoğu robotlar vasıtasıyla<br />

yapılacak. Belki de işleri robotlara ve akıllı sistemlere kaptırınca herkes yarı zamanlı<br />

çalışacacak. İşyeri kavramı ortadan kalkacak. İşyerine gidilmeyecek. Robotik<br />

makinelerle dolu ofisler olacak. Böylece insanlar kendine, çevresine, sağlığına<br />

daha fazla zaman ayıracak. Her mevsimi doya doya yaşayacak. Tatillerini 10-15<br />

güne sıkıştırmak zorunda kalmayacak. Hızlı yemek alışkanlıkları daha yavaş ve<br />

keyifli sofralarda son bulacak. Gerçi her güzelin bir kusuru bulunur derler. Bu kadar<br />

mutlu tabloda bu defa da iş bulma, para kazanma, tüm bu teknolojik gelişmelere<br />

ulaşabilme imkanlarını elde edebilme, uyum sağlama endişeleri gelişecek. Yine de<br />

yaşam dilimimde bu gelişmelerin bir kısmını görebilmeyi ümit ediyorum.<br />

4 Mayıs’ta Taksim Ritz Carlton Otelinde turnayemişi üreticisi Ocean Spray<br />

ile birlikte ‘İdrar Yolu Enfeksiyonları, Antibiyotik Direnci ve Olası Çözümler’ paneli<br />

düzenledik. Panelimize konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Barış Nuhoğlu, Prof. Dr.<br />

Recep Öztürk hocalarımıza, Ocean Spray firmasından Geoffrey Woolford’a, panel<br />

moderatörümüz Sedef İybar Hanım’a, katılımcılara ve panelin organizasyonunda tüm<br />

emeği geçenlere teşekkür ederim.<br />

Bir sonraki sayımızda buluşmak dileğiyle...<br />

Bilimsel Yayın Kurulu<br />

Başkan: Prof. Dr. Artemis KARAALİ<br />

Prof. Dr. Aziz Ekşi<br />

eksi@eng.ankara.edu.tr<br />

Prof. Dr. Candan Varlık<br />

candanvarlik@aydin.edu.tr<br />

Prof. Dr. Nevzat Artık<br />

artik@eng.ankara.edu.tr<br />

Prof. Dr. Beraat Özçelik<br />

ozcelik@itu.edu.tr<br />

Prof. Dr. Semih Ötleş<br />

semih.otles@ege.edu.tr<br />

Prof. Dr. Dursun Eşiyok<br />

dursun.esiyok@ege.edu.tr<br />

Doç. Dr. Gökhan Kavas<br />

gokhan.kavas@ege.edu.tr<br />

Prof. Dr. Ufuk Yücel<br />

ufuk.yucel@ege.edu.tr<br />

Prof. Dr. Osman Erkmen<br />

erkmen@gantep.edu.tr<br />

Prof. Dr. Dilek Heperkan<br />

heperkan@itu.edu.tr<br />

TEKNOLOJIK BEKLENTILER<br />

Prof. Dr. Y. Onur Devres<br />

onur@devres.net<br />

Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu<br />

ogaytancioglu@nku.edu.tr<br />

Prof. Dr. Ö. Utku ÇOPUR<br />

ucopur@uludag.edu.tr<br />

Prof. Dr. Feryal Karadeniz<br />

karadeni@eng.ankara.edu.tr<br />

Prof. Dr. Erdoğan Güneş<br />

egunes@agri.ankara.edu.tr<br />

Prof. Dr. Fatma Arık Çolakoğlu<br />

arik@comu.edu.tr<br />

Prof. Dr. Mustafa Koç<br />

mkoc@ryerson.ca<br />

Prof. Dr. K. Nazan Turhan<br />

nazan.turhan@izmirekonomi.edu.tr<br />

Doç. Dr. Ünal Rıza Yaman<br />

unalrizayaman@gmail.com<br />

Sivil Toplum Kuruluşları<br />

Necdet Buzbaş (Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası) gidaisverenleri@gmail.com<br />

Samim Saner (Gıda Güvenliği Derneği) ggd@ggd.org.tr<br />

Şemsi Kopuz (Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu) semsi.kopuz@kopuz.com<br />

Dünya Gıda Dergisi’nde yayımlanan imzalı yazıların sorumluluğu yazı sahibine aittir<br />

Her hakkı saklıdır, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.<br />

Yıl: 21 Sayı: 2016/5 MAYIS 2016<br />

Kurucusu<br />

NEZİH DEMİRKENT<br />

••<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

DİDEM DEMİRKENT<br />

••<br />

Yazıişleri Müdürü<br />

Kimya Yük. Müh. AYŞE DİNÇER<br />

ayse.dincer@dunya.com<br />

••<br />

Editör<br />

ÖZLEM AS<br />

ozlem.as@dunya.com<br />

••<br />

Haber Merkezi<br />

ÖZLEM EROL<br />

ozlem.erol@dunya.com<br />

••<br />

Reklam Müdürü<br />

SEDA REÇBER<br />

seda.recber@dunya.com<br />

••<br />

Görsel Yönetmen<br />

MEHMET EMRE DURMUŞ<br />

••<br />

Abone ve Dağıtım Müdürü<br />

MECİT YILMAZ<br />

••<br />

Yayın Türü: YAYGIN SÜRELİ<br />

Her ayın 15’inde yayımlanır<br />

DÜNYA SÜPER VEB OFSET A.Ş.<br />

“GLOBUS” DÜNYA BASINEVİ<br />

100. Yıl Mahallesi 34204 Bağcılar - İSTANBUL<br />

Tel: 0 212 440 28 62 - 63 - 64 - 65<br />

Santral Tel: 0 212 440 24 24 Faks: 0 212 355 84 26<br />

web site: www.dunyagida.com.tr<br />

e-posta: dunya.gida@dunya.com<br />

www.twitter.com/DunyaGida<br />

www.facebook.com/DunyaGidaDergi<br />

Ücretsiz Danışma Hattı<br />

0 800 219 20 24 • 0 800 219 20 25<br />

www.dunyastore.com<br />

••<br />

Baskı Yeri<br />

İstanbul Basım Promosyon<br />

Basın Ekspres Yolu Cemal Ulusoy Cad.<br />

No:38/A 34620, Sefaköy-İstanbul<br />

info@istanbulprinting.com<br />

Tel: (0212) 603 26 20<br />

••<br />

Dağıtım<br />

DÜNYA SÜPER VEB OFSET A.Ş.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

9


12<br />

14<br />

44 54 83<br />

İçindekiler<br />

Yıl: 21 Sayı: 2016 / 5 - Mayıs 2016 - ISSN:1301-238X<br />

Gıda işlem-ileri teknolojiler<br />

12 Milli gelirin binde 6’sı ar-ge’ye<br />

14 Gıda sanayi ve dönüşüm<br />

17 Tek tıkla restoran seçimi ve rezervasyonu<br />

20 Nesnelerin interneti: M2M<br />

24 “Tüketici dijitalleşti perakende sektörü<br />

değişime ayak uydurdu”<br />

26 BASF, bitki korumada atak hazırlığında<br />

29 Gıda sektöründe fikirler yarışıyor<br />

30 SosyalMarka100 açıklandı<br />

32 Kromtech, 4 kıtada pazar liderliği hedefliyor<br />

38 Sous Vide tekniği ile pişirmek<br />

40 Hijyenik tasarım nasıl olmalı?<br />

Haber<br />

44 Turna yemişi idrar yolu enfeksiyonlarını azaltıyor<br />

Süt dosyası<br />

54 Su gibi süt içmiyoruz<br />

56 Damızlık süt sığırı yetiştiricilerine kredi kolaylığı<br />

58 Süt sektöründe Çin’e ihracat sevinci<br />

62 “Her yaşta süt tüketimi şart”<br />

63 Hayvansal üretimde sütün yeri<br />

Yaşama dair<br />

68 Kaygı yaşamımızın ayrılmaz parçası mı?<br />

Aktüel<br />

70 Sial World Tour 2016 jürisi dünya eğilimlerini belirledi<br />

Fuar<br />

79 Sial Paris, gıda sektörüne ilham verecek<br />

81 Fi Istanbul, 2017 rotasını ‘İnovasyon’ olarak belirledi<br />

Renklerin mucizesi<br />

83 Ahududu<br />

Bilimsel makale<br />

89 Endüstri 4.0: Gıda sektörü perspektifi<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

10


söyleşi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Milli gelirin binde 6’sı ar-ge’ye<br />

Dr. Banu Sezginer:<br />

Türkiye yılda yaklaşık 1,7<br />

milyar doları ar-ge için<br />

harcamaktadır.<br />

Özlem As<br />

ozlem.as@dunya.com<br />

Ar-ge kapsamında yapılan çalışmaların<br />

yeterli olmadığını belirten İnterfed Yönetim,<br />

Eğitim ve Finansal Danışmanlık Genel Müdürü<br />

Dr. Banu Sezginer, ar-ge tanımının<br />

netleşmesi ve bütün ülkeyi kapsayan bir<br />

inovasyon ve araştırma geliştirme kültürünün<br />

geliştirilmesinin gerekli olduğunu söyledi.<br />

Ülkelerin yıllık milli gelirlerinin yaklaşık<br />

yüzde 3’ünü, Türkiye’nin ise binde 6’sını arge<br />

çalışmalarına ayırdığını ifade eden Sezginer,<br />

“ABD yılda yaklaşık 350 milyar dolar,<br />

Almanya yılda yaklaşık 80 milyar dolar,<br />

İtalya yılda yaklaşık 50 milyar dolar, Türkiye<br />

ise yılda yaklaşık 1,7 milyar dolar ar-ge için<br />

harcamaktadır” diye konuştu.<br />

Dr. Banu Sezginer’le işletmelerin ar-ge<br />

karnesini konuştuk.<br />

Ar-Ge, teknolojik yenilikler<br />

firmalara ne gibi üstünlükler<br />

sağlamaktadır?<br />

Gıda sanayi firmalarının uluslararası<br />

alanda sürdürülebilir rekabet gücüne sahip<br />

olması anlamında ar-ge çalışmaları ön<br />

plana çıkıyor. Gıda sanayi firmalarının sürekli<br />

ve üstün bir rekabette faaliyette bulunabilmesi<br />

için, iç özellikle de dış ticarette<br />

ürünlerini pazarda tanıtabilmesine yönelik<br />

çalışmalar önem kazanmaktadır. Bu anlamda<br />

pazarda yer alacak yeni ürünlerin<br />

arttırılması ar-ge çalışmaları ile mümkün<br />

oluyor. Globalleşen dünyada her geçen<br />

gün ileri teknolojide kaliteli ürün veya hizmetlerin<br />

uygun fiyatlarla pazara sunulması<br />

gerekli. Bunlar sürdürülebilir olarak ancak<br />

ar-ge çalışmaları ile teknoloji üreterek sağlanabilir.<br />

Yurt içinde dahi ister istemez sadece<br />

yerli değil yabancı rakiplerle de rekabet<br />

zorunluluğu var. Geçici olmayan sürekli<br />

başarı ve yüksek ihracat için sadece dinamik<br />

ve yoğun çalışma, başarılı pazarlama<br />

yapabilmek adına yeterli değildir. Kaliteli<br />

ürünler üreterek marka olmak gerekir, bu<br />

da ancak ar-ge ile olanaklıdır.<br />

Türkiye’de ar-ge’ye ilgi ve<br />

kullanımı nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Öncelikle ar-ge tanımının netleşmesi<br />

bu anlamda bütün ülkeyi kapsayan bir inovasyon<br />

ve araştırma geliştirme kültürünün<br />

geliştirilmesi gerekli. Özellikle son yıllarda<br />

ar-ge’ye verilen desteklerden dolayı işletmeler<br />

bu konuda daha bilinçli yol almaya<br />

başlamış durumdalar. Ancak yine de<br />

bu konuda yeterli bilinç yerleşmiş değil.<br />

Bu nedenle de ar-ge kapsamında yapılan<br />

çalışmalar henüz yeterli değil. Bu anlamda<br />

TÜBİTAK gerek üniversite gerekse işletmeler<br />

düzeyinde yapıcı destekleri kullanıma<br />

sunuyor. Ancak teknolojinin bugün<br />

ulaştığı düzey yüzler hatta binlerce kişilik<br />

projelerle ar-ge çalışmaları yapılmasını zorunlu<br />

kılmakta. Bir bütçesi, planlı stratejisi<br />

ve hedefi olan; disiplinli, sürekli kitlesel<br />

çalışma ve faaliyetlerle teknolojik gelişme<br />

sağlanabilir. Bu anlamda ar-ge çalışmaları<br />

çoğu noktada el yordamı ile yapılıyor. Şu anda en çok ar-ge<br />

çalışması teknoloji firmalarında gerçekleşmekle birlikte ülke<br />

ekonomisinin gelişmesi ve rekabet gücünün artması için birçok<br />

alanda ar-ge çalışmasının yapılması gerekmektedir.<br />

Ar-ge’ye ayrılan bütçe ne kadar?<br />

Bazı istatistiki veriler, ileri endüstri ülkeleri ile ülkemiz arasındaki<br />

çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor. Bu ülkeler<br />

yıllık milli gelirlerinin yaklaşık yüzde 3’ünü, Türkiye ise binde<br />

6’sını ar-ge çalışmalarına ayırmaktadır. Buna göre; ABD yılda<br />

yaklaşık 350 milyar dolar, Almanya yılda yaklaşık 80 milyar<br />

dolar, İtalya yılda yaklaşık 50 milyar dolar, Türkiye ise yılda<br />

yaklaşık 1,7 milyar dolar ar-ge için harcamaktadır. Öte yandan<br />

70 milyon nüfuslu Türkiye’nin yaklaşık 65 milyar dolar,<br />

14 milyon nüfuslu İsveç’in 200 milyar dolar, 80 milyon nüfuslu<br />

Almanya’nın 900 milyar dolar ihracat yaptığı, 1950’lerde<br />

kişi başına GSYİH’sı 876 dolar olan Güney Kore’nin 2001 de<br />

19 bin 266 dolara; Yunanistan’ın 1950’lerdeki 1951 dolardan<br />

2001’de 18 bin 890 dolara; Tayland’ın 848 dolardan 6<br />

bin 575 dolara, Türkiye’nin ise aynı sürede 1300 dolardan 4<br />

bin dolara ulaştığını dikkate alırsak, alınacak daha çok yolumuz<br />

olduğu ortaya çıkar.<br />

Ar-Ge’de devletin girişimcilere ve firmalara<br />

verdiği destekler, hibeler nelerdir?<br />

Ar-ge çalışmalarında teşvikler ağırlıklı olarak KOSGEB<br />

ve TÜBİTAK tarafında yararlandırılıyor. Bu anlamda KOS-<br />

GEB kapsamında 300 bin lira hibeden, TÜBİTAK 1501<br />

kapsamında üst sınırı proje kapsamına göre değerlendirilen<br />

projeler olabiliyor. Ar-ge kapsamında alınan destekler daha<br />

sonra projenin genişletilmesi ve ar-ge kapsamındaki ürünün<br />

satışına yönelik olarak başka bir proje ile destek kapsamı genişletilerek<br />

devam edebiliyor. Bu anlamda alınan desteklerde<br />

insan kaynakları, hammadde, makine teçhizat programları,<br />

pazarlama ve tanıtım faaliyetleri gibi yapılan projenin kapsamına<br />

uygun destekler proje içerisinde yapılandırılabiliyor.<br />

Sizce destekler yeterli mi?<br />

Kanımca ar-ge konusundaki destekler rakamsal olarak<br />

yeterli olmakla birlikte alan olarak bu konu ile ilgili<br />

çalışmalar artırılabilir. Özellikle üretim alanında desteklenen<br />

kalemlerde genişlemeler yapılabilir. Proje dahilinde<br />

makine ekipman üretim projelerinde daha çok desteklenebilinir.<br />

Bu anlamda sektörel bir çalışma ile desteklenen<br />

projelerdeki destek kalemleri genişletilebilir.<br />

Hibe kullanımı konusunda<br />

ne gibi sıkıntılarla<br />

karşılaşılıyor?<br />

Öncelikle firmalar hibe kullanma aşamasında bazı<br />

prosedürlerle uğraşmak istemiyorlar. Bürokratik işlemler<br />

güncel hayat akışı içerisindeki süreçlerinde sıkıntı yaratacağını<br />

düşündükleri için başvuru yapmaktan kaçınıyorlar.<br />

Başvuru aşaması sonrasında sistematik ve düzenli çalışma<br />

sistemine uyarak projede yapılandırılan iş-zaman<br />

çizelgesine uymak konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Bu<br />

durum hibelerin onaylanmış olmasına rağmen ödeme<br />

noktasında sıkıntılar yaratıyor. Proje onaylanma süreci<br />

uzadığı takdirde firmalar bu konudaki desteği almaktan<br />

ve projeyi sürdürmekten vazgeçebiliyorlar.<br />

Genç girişimcilere hibe<br />

kullanımı konusunda<br />

neler önerirsiniz?<br />

Özellikle genç girişimcilere bu noktada çok güvendiğimi<br />

ve geleceği onların belirlemesine inancımı belirtmek<br />

isterim. Bu noktada fikirlerini geliştirmekten çekinmemeliler.<br />

Bu noktada üniversitelerin girişimcilik merkezleri ile<br />

devamlı irtibatta olmaları, projelerini geliştirmeleri açısından<br />

çok önemli. Teknolojik olarak yapacakları düşündükleri<br />

proje ile ilgili devamlı teknolojiyi ve yenilikleri takip etmeleri<br />

ve konularında farkındalık yaratmaları çok önemli.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

12<br />

13


gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Gıda sanayi ve dönüşüm<br />

Orta ve büyük ölçekli şirketler özellikle dünya pazarlarında rekabet üstünlüğü kazanmak<br />

ve/veya mevcut üstünlüklerini devam ettirmek adına 4. Sanayi Devrimini benimseyip<br />

yeni döneme uyum sağlamaya çalışacaklardır. Diğerleri için ise bu olasılığın uzun vadeye<br />

yayılacağını varsayıyorum. Ancak büyüklüğü ve üretim ölçeği ne olursa olsun gıda sanayimiz<br />

için ortak fayda Tarım 3.0 olarak adlandırılan dönüşümün başarısı olacaktır. Zira gıda sanayi,<br />

tedarik kaynağı tarım sektörüyle iç içe gelişmektedir.<br />

Necdet Buzbaş<br />

Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası<br />

(TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı<br />

tugis@tugis.org.tr<br />

Dünya Ekonomik Forumu (WEF), iş<br />

dünyasının 2020 yılında nasıl bir görünüme<br />

sahip olacağını belirlemek üzere<br />

yaptığı anket çalışmasına dayalı olarak<br />

hazırladığı raporu Ocak 2016’da<br />

yayımladı.<br />

Raporda, daha önce bağımsız biçimde<br />

ilerleyen yapay zeka, öğrenen<br />

makinalar, robotlar, nanoteknoloji, üç<br />

boyutlu yazıcılar, genetik ve biyoteknoloji<br />

gibi alanlardaki teknolojik ilerlemelerin<br />

artık birbirleriyle bağlantılı hale<br />

gelmekte olduğu ve bunlarla birlikte<br />

dikkate alınan sosyoekonomik, jeopolitik<br />

ve demografik değişimler etkisiyle<br />

4. Sanayi Devriminin (Sanayi 4.) eşiğine<br />

gelindiği vurgulanmaktadır.<br />

Bu yaklaşıma göre dünya tarihinde<br />

1’nci Sanayi Devrimi su ve buhar gücü<br />

ile üretim, 2’nci Sanayi Devrimi elektrik<br />

dönemi, 3’ncü Sanayi Devrimi de bilgisayarlaşma<br />

dönemini ifade ediyordu.<br />

4’ncü Sanayi Devriminden (Sanayi 4.)<br />

anlaşılan ise, fiziksel-dijital ve biyolojik<br />

dünyaların entegrasyonu. Bilimsel ve<br />

teknolojik alandaki gelişmeler ve yenilikler<br />

ile ana aktörü robotlar olan yeni<br />

bir döneme başlanacak.<br />

Yazılarını keyif ile okuduğum yemek<br />

yazarı Refika Bingül, Şubat ayı içindeki<br />

bir yazısında “ 4. Endüstri Devrimi ve<br />

Yemek!” başlığı ile gelecek dönemden<br />

beklentilerini bizimle paylaşıyor. Böyle<br />

iddialı bir konuyu gündemine alma cesareti<br />

nedeniyle kendisini kutluyorum.<br />

Kendisi yeni umutlarını “bu yeni dönemde<br />

tohumdan, kıyafete, dolmadan<br />

yiyeceğimiz tabağa, çatala kadar her<br />

şeyi 3D yazıcılardan basabilir olacağız…<br />

buzdolabı ile konuşan tarif (reçete<br />

düzenleyici) makineler isteklerimize<br />

göre mönüler yapabilecek” şeklinde<br />

özetliyor. Yazar öngördüğü sonuçlardan<br />

çok da emin olamadığından “sürçülisan<br />

edersek de affola” ifadesini ilave<br />

etmekten kaçınmıyor.<br />

Refika Bingül’ün içten beklentileri<br />

bir yana 4. Sanayi Devrimi geleceğin<br />

işlerini derinden etkileyecek temel dinamikler<br />

gündeme getirecektir. Bunları<br />

iki ana kategoride toplamak mümkün<br />

(% ağırlık sırasına göre);<br />

1) Sosyoekonomik açıdan:<br />

z İş niteliğinde değişme, esnek<br />

çalışma<br />

z Yükselen piyasalarda<br />

artan orta sınıf<br />

z İklim değişikliği ve doğal<br />

kaynaklar<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

14<br />

15


söyleşi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

z Jeopolitik Kırılganlık<br />

z Tüketici Etiği ve mahremiyet<br />

z Uzun ömür, yaşlanan toplumlar<br />

z Yükselen piyasalarda genç nüfus<br />

z Kadınların ekonomik gücü<br />

z Hızlı Kentleşme<br />

2) Teknolojik açıdan:<br />

z Mobil İnternet, bulut teknolojisi<br />

z Büyük Veri, İşlem gücü<br />

z Yenilenebilir enerji tür ve<br />

teknolojileri<br />

z Nesnelerin interneti<br />

z İşbirliği ekonomisi<br />

z Robotlar, Otonom Ulaşım<br />

z Yapay Zeka<br />

z Üç boyutlu yazıcılar<br />

z Malzeme bilimi, biyoteknolojileri<br />

Sanayi 4.0 için Türkiye’de ne yapılıyor denilirse;<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının<br />

yapay zeka, robotik teknolojiler, akıllı üretim sistemleri,<br />

nesnelerin interneti, büyükveri ve bulut<br />

bilişim gibi alanlardaki gelişmeleri takip ettiklerini,<br />

TÜSİAD’ın bu konuda çalışma grubu oluşturduğunu<br />

ve bir rapor yayımladığını, EBSO Ege Bölgesi<br />

Sanayi Odasının üyelerine yönelik bilgilendirme,<br />

Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği<br />

(ENOSAD)’nın yine bu konuda çalışmalar yaptığını<br />

biliyoruz.<br />

360 milyon TL’lik bir büyüklüğe sahip gıda<br />

sektöründe Gıda Sanayi 64 bin 166 kurulu işletmeyle<br />

mal ve hizmet üretiyor. Gıda ve içecek<br />

sanayinde 585 bin 304 kişi istihdam ediliyor. Ancak<br />

bu kuruluşların yapısına baktığımızda yüzde<br />

87’si mikrokobi, yüzde 10’u küçük ölçekli kobi<br />

niteliğinde. Yani yüzde 87’sinde 10 kişiden, yüzde<br />

10’unda da 25 kişiden az çalışan var. Geriye<br />

kalan yüzde 3’lük grup ise kurumsallaşmış ve ortalama<br />

250-500 kişi çalıştıran işletmeler.<br />

Orta ve büyük ölçekli şirketler özellikle dünya<br />

pazarlarında rekabet üstünlüğü kazanmak ve/<br />

veya mevcut üstünlüklerini devam ettirmek adına<br />

4. Sanayi Devrimini benimseyip yeni döneme<br />

uyum sağlamaya çalışacaklardır. Diğerleri için ise<br />

bu olasılığın uzun vadeye yayılacağını varsayıyorum.<br />

Ancak büyüklüğü ve üretim ölçeği ne olursa<br />

olsun gıda sanayimiz için ortak fayda Tarım 3.0<br />

olarak adlandırılan dönüşümün başarısı olacaktır.<br />

Zira gıda sanayi, tedarik kaynağı tarım sektörüyle<br />

iç içe gelişmektedir.<br />

İnsan gücüyle başlayan tarımsal üretim faaliyetleri<br />

(Tarım 1.0: geçimlik tarım, ağır el işi ) hayvan<br />

ve traktör gücüne geçişle büyük bir değişim<br />

(Tarım 2.0: Melezleme, mekanizasyon, gübre ve<br />

kimyasallar) geçirdi. Bu değişim son yıllarda bilgi<br />

teknolojilerinin gelişimiyle insana, hayvana, bitkiye<br />

ve çevreye duyarlı, kalite ve verimlilik faktörlerini<br />

ön planda tutan bir üretim dönemine doğru evrilmeye<br />

başladı.<br />

Günümüzde sürdürülen tarım, 2010 yılından<br />

itibaren yeni bir paradigmayla tanıştı. Tarım 3.0<br />

olarak adlandırılan bu yeni dönemle tarımsal üretimi<br />

de farklı bir aşama bekliyor.<br />

Geleceğin tarımı, teknolojinin ve biyolojinin<br />

sunduğu tüm olanaklardan sonuna kadar faydalanan<br />

daha sürdürülebilir ve karlı bir üretim modeli.<br />

Nicelikten çok niteliklerin önemli olduğu toprağın<br />

ve suyun daha etkili kullanılmasını sağlayan<br />

bu metot; doğru girdiler, düşük maliyet ve kaliteli<br />

ürün prensibini benimsiyor.<br />

Üreticiler açısından ise sadece iyi bir üretici<br />

olmak yanında iyi bir işletmeci olmak da söz<br />

konusu.<br />

Tarım 3.0’ün önceliklerinden biri toprağı koruyan,<br />

iklim değişiklerinin etkisini azaltan ve besin<br />

değeri yüksek ürünler üretmek. Temel amaç ise<br />

kontrol, elektronik, bilgisayar veri tabanıyla hesap<br />

bilgisini bir araya getiren sistemlerle etkinliğin<br />

arttırılması sayesinde kaynak israfının önüne geçmek,<br />

ürünün brüt getirisini arttırmak ve üretimden<br />

kaynaklanan çevre kirliliğini en aza indirmek.<br />

Sanayi 4.0 dönüşümü adına Bilim, Sanayi<br />

ve Teknoloji Bakanlığı’nın kendine görev alanı<br />

belirlemesi yanında Gıda, Tarım ve Hayvancılık<br />

Bakanlığı’nın da Tarım 3.0 dönüşümü için bir an<br />

önce harekete geçmesi, yapılanması ve rol alması<br />

fevkalade önem taşımaktadır.<br />

Dünya Pazarlarında Tarım Sektörüyle ilk beşte<br />

olmak, nicelikten çok nitelikte sağlanacak getirilerle<br />

çekici duruma getirilecek, uğraşanlarına refah<br />

sunabilecektir.<br />

Sürdürülebilir, kaliteli ve rekabetçi fiyatlarla ortaya<br />

çıkan hammaddeler gıda sanayinin gelişmesini<br />

besleyecektir.<br />

Özlem Erol<br />

ozlem.erol@dunya.com<br />

Tek tıkla restoran<br />

seçimi ve<br />

rezervasyonu<br />

Günümüzde en büyük rakibimiz zaman. Özellikle büyük<br />

şehrin koşuşturmasında yapılacak işler yetişilecek yerler hiç<br />

bitmiyor. Hal böyle olunca kişilerin kendine ayıracağı zaman<br />

daralıyor. Gideceğimiz yer için araştırma yapmak eşe dosta<br />

sormak, fiyat araştırması yapmak, rezervasyon yaptırmak<br />

daha dışarıya çıkmadan insanı yoruyor. Özellikle arkadaş<br />

gruplarında birinin üzerine yıktığımız bu zahmetli işi artık online<br />

olarak halledebiliyoruz. Gidilecek mekana daha önce<br />

gitmiş müşteri deneyimleri, lokasyon ve yer seçiminde bize<br />

yardımcı oluyor. Restoranların fiyat listelerine kolayca ulaşınca<br />

keyifli bir akşam yemeği ya da boğaza karşı bir sabah<br />

kahvaltısının ne kadara mal olabileceği hakkında evimizde<br />

bilgisayar başında fikir sahibi olmak mümkün. Gideceğimiz<br />

yere karar verdik. Sıra rezervasyonda; masa konumu, restoranın<br />

çalışma saatleri, telefonda başka kişilerle muhatap<br />

olma, oradan oraya aktarılma gibi sıkıntılar olmadan yine<br />

bilgisayarınızın başında bir çok restoran seçeneği arasında<br />

istediğiniz lokasyonda belirlediğiniz restorana kolayca rezervasyon<br />

yaptırabiliyorsunuz.<br />

Bu sayımızda online restoran rezervasyon sistemleri ve<br />

keşif rehberleri hakkında bir haber hazırladık.<br />

“Zomato sayesinde restoranda<br />

kötü sürprizlere son”<br />

Zomato; dışarıda yemek yiyen herkese, hem bütçelerine<br />

hem de damak tadlarına uygun restoranları görmelerini ve<br />

kolayca ulaşmalarını sağlıyor. İnsanların yemek tercihlerinde<br />

yol gösterici oluyor ve yeni tatlar keşfetmeleri için rehberlik<br />

ediyor.<br />

Zomato; Türkiye, Avustralya, Bahamalar, Brezilya, Kanada,<br />

Şili, Çek Cumhuriyeti, Hindistan, Endonezya, İrlanda,<br />

İtalya, Lübnan, Malezya, Yeni Zelanda, Filipinler, Polonya,<br />

Portekiz, Katar, Güney Afrika, İspanya, Sri Lanka, Birleşik<br />

Arap Emirlikleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılan<br />

restoran keşif rehberi.<br />

Zomato Türkiye Ülke Müdürü ve Global Büyümelerden<br />

Sorumlu Başkan Yardımcısı Oytun Çalapöver, Zomato’nun<br />

insanların hiçbir zaman kötü bir yemek deneyimi yaşamamasını<br />

kendine görev edinmiş olan ve 23 ülkede aktif olarak<br />

kullanılan dünyanın en kapsamlı restoran keşif rehberi olduğunu<br />

söylüyor.<br />

Türkiye’deki ana hedeflerini, “İşletmeler tarafındaki penetrasyonumuzu<br />

daha da arttırmak” olarak belirlediklerini<br />

ifade eden Çalapöver, “Bununla beraber yine 2016 senesinde,<br />

İstanbul dışındaki şehirlerin bazılarında operasyonel ve<br />

fiziksel varlığımızı da arttırıyor olacağız “dedi Çalapöver sözlerini<br />

şöyle sürdürdü: “Global açıdan bakıldığında, geçtiğimiz<br />

aylarda Malezya pazarına da girerek, bulunduğumuz ülke<br />

sayısını 23’e çıkarttık. Önümüzdeki yıl bu sayının çok daha<br />

fazla artmasını hedefliyoruz. Odak noktamız ise, çoğunlukla<br />

büyümekte olan pazarlar olacak. Ayrıca yine önümüzdeki<br />

beş ay içerisinde sekiz adet pazarda yerel karlılığa geçmek<br />

de hedeflerimiz arasında.”<br />

Sistem, bulunduğu şehirlerdeki tüm restoranları; adres,<br />

telefon, menü, fiyat bilgisi, iki kişilik ortalama hesap tutarı,<br />

mutfak türü ve en güncel kullanıcı yorumlarıyla beraber liste-<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

16<br />

17


söyleşi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Reztoran.com, anlaşmalı olduğu<br />

restoranlara dair içerisinde detay, görsel,<br />

menü, yorumlar yer alan ve restoleyerek<br />

tüm kullanıcılarına bu bilgileri sunuyor ve kullanıcıların<br />

restoranda beklenmedik kötü bir sürprizle<br />

karşılaşma ihtimalini ortadan kaldırıyor.<br />

Zomato, restoranlar ve kullanıcı arasındaki tarafsız<br />

bir köprü niteliğinde çalışıyor. Kullanıcıların gittikleri<br />

restoranları; lezzet, hizmet kalitesi ve ambiyans gibi<br />

konularda değerlendirmesi ve olumlu ya da olumsuz<br />

yorum yapması sayesinde restoranlar yaptıkları<br />

işi çok daha net bir şekilde değerlendirebilmeye ve<br />

geliştirmeye başladı. Zomato kullanıcılarının yüzde<br />

70’ini 24-35 yaş grubu oluşturuyor.<br />

“Online rezervasyonlarda<br />

konfor ve pratiklik ön planda”<br />

Quandoo, 2012 yılı sonunda kurulmuş bir<br />

online rezervasyon yönetim sistemi. Kuruluşundan<br />

bugüne 22 milyondan fazla rezervasyonlu<br />

müşteri, faaliyet gösterilen 16 ülkedeki<br />

15 bin’i aşkın anlaşmalı restorana yönlendirilmiş.<br />

Quandoo rezervasyon yönetim sistemi,<br />

işletmelerinin kapasite kullanımlarını optimize<br />

etmelerine ve Quandoo platformu üzerindeki<br />

kullanıcıların bu işletmeleri keşfedebilmelerine<br />

olanak sağlıyor. Quandoo, Philipp Magin,<br />

Ronny Lange, Sebastian Moser, Tim-Hendrik<br />

Meyer ve Daniel P. Glasner tarafından Berlin’de<br />

kurulan bu sistem, Mart 2015’te Recruit Holdings<br />

Co. Ltd. tarafından 219 Milyon dolar<br />

karşılığı satın alınmış. Şu anda tüm dünyada<br />

20 adet ofiste 350’yi aşkın çalışanı ile hizmet<br />

veren Quandoo’nun Türkiye ofisi ise 2013 sonunda<br />

açılmış.<br />

Quandoo Türkiye Ülke Müdürü Hazım Bumin,<br />

sistemi şöyle anlatıyor: “Uzun zamandır<br />

hepimiz otel rezervasyonu için online platformları<br />

kullanıyoruz. Quandoo, aynı hizmeti restoran<br />

özelinde veriyor ve kullanıcıları veri tabanındaki<br />

bin 500’ü aşkın restoran ile bir araya<br />

getiriyor. Restoranların boş masalarını doldurarak<br />

kapasite kullanımlarını artırmalarına destek<br />

olurken, kullanıcılar için ise yeni mekanlar keşfetme<br />

ve istedikleri restorana tek tuşla rezervasyon<br />

yapma konforunu sağlıyor. Ek olarak<br />

rezervasyon yaparken puan toplama ya da indirim<br />

kazanma imkanı da bulunuyor. Konfor ve<br />

pratiklik hemen öne çıkıyor. Durup düşündü-<br />

ğünüzde eve yemek siparişi verirken<br />

telefon etmek yerine online çözümlerden<br />

faydalanıyoruz; uçak bileti ya da<br />

otel rezervasyonu için de bir acente<br />

ile en son ne zaman görüştüğümüzü<br />

çoğumuz hatırlamıyoruz bile.<br />

Quandoo, restoranın çalışma saatlerine,<br />

açılmayan telefonlara takılmadan,<br />

restoran yetkililerine kendinizi<br />

anlatmak zorunda kalmadan rezervasyonunuzu<br />

hızlıca gerçekleştirebileceğiniz<br />

bir platform olarak ortaya<br />

çıkıyor. 7 gün 24 saat boyunca tek<br />

tıkla yapabileceğiniz rezervasyon sonucunda<br />

herhangi bir ücret ödemeniz<br />

de gerekmiyor.”<br />

Türkiye’de online rezervasyon kültürünün<br />

henüz oturmadığını söyleyen Bumin,<br />

“Ülkemizin teknolojik yeniliklere ne<br />

kadar hızlı uyum sağladığı akıllı telefon<br />

penetrasyonu ya da sosyal medya kullanım<br />

oranlarında hemen kendini gösteriyor.<br />

Aynı şekilde online yemek siparişi konusundaki<br />

düzeyimizin ne kadar yüksek<br />

olduğunu da biliyoruz. Bu bağlamda 2<br />

yıl içinde rezervasyonların büyük çoğunluğunun<br />

online olarak gerçekleşeceğini<br />

çok net bir şekilde ifade edebiliriz. Bu<br />

sistemin ilk ortaya çıktığı ABD, İngiltere<br />

gibi pazarlardaki durum da bunu gösteriyor.<br />

Artan rezervasyon eğilimi ile şu anda<br />

rezervasyon yapılmayan noktalara da rezervasyon<br />

yapılması gündeme gelecek.<br />

Sistemin yaygınlaşmaya başlaması ile<br />

birlikte restoranlar rezervasyon takibi için<br />

şu anda kullandıkları ajandaları bir kenara<br />

bırakıp bu sistemleri kullanmaya başlayacaklar.<br />

Bu sayede belki de ilk defa sayılı<br />

müdavimleri dışında müşteri datasına sahip<br />

olma ve bununla değer yaratma şansını<br />

yakalayacaklar” diye konuştu.<br />

“Online rezervasyon<br />

alışkanlıkları artıyor”<br />

Irmak Dönmez<br />

Hazım Bumin<br />

Oytun Çalapöver<br />

ranlara sağladığı yazılım altyapısı sayesinde<br />

anlık doluluğu göstererek online<br />

rezervasyon yapılmasına olanak sağlayan<br />

internet sitesi ve mobil uygulaması.<br />

Reztoran.com’un restoranlara sağladığı<br />

yazılım altyapısı sayesinde, rezervasyonların<br />

gerçek zamanlı olması ve<br />

anında onay alınabilmesi konularında<br />

avantajlar sağlıyor.<br />

Reztoran.com Kurucu Ortağı Irmak<br />

Dönmez sistemi; ““Bu akşam<br />

nerede yer var?” sorusuna cevap verebilen<br />

tek firmayız diyebilirim” diyerek<br />

özetliyor. Dönmez, “Sistem sayesinde,<br />

restoranlardaki doluluk konusunda<br />

alternatif filtreleme yapılıyor, müşterinin<br />

dilediği masadan özel isteklerine<br />

kadar hepsi özel bir titizlikle sağlanıyor.<br />

Rezervasyon yapan müşterilerimiz<br />

restoranlarımızda ayrıcalıklı olarak<br />

ağırlanıyor. Anlaşmalı restoran sayımız<br />

bugün itibari ile 450’nin üzerinde, her<br />

geçen gün yeni restoranlarla anlaşmaya<br />

devam ediyoruz. Burada müşterilerimizin<br />

fikirlerini alarak ilerlemeyi<br />

tercih ediyoruz. Üyelerimizin sitemizde<br />

görmek istediği restoranlara öncelik<br />

veriyoruz” diye konuştu.<br />

Günden güne Türkiye’de online<br />

rezervasyon alışkanlıklarının artmaya<br />

devam ettiğini ifade eden Irmak<br />

Dönmez, “Reztoran.com’u ilk kurduğumuzda<br />

ayda 20-30 rezervasyon<br />

alıyorduk. Şu anda ayda 8 binin üzerinde<br />

rezervasyon alıyoruz. Kısacası<br />

insanların hayatını kolaylaştıran, kimseyle<br />

muhatap olmak zorunda bırakmayan<br />

bir hizmet olduğu için, kullanan<br />

kimse vazgeçemiyor. Mayıs ayı itibari<br />

ile İzmir-Çeşme-Bodrum restoranları<br />

sistemimize ekleniyor. Bunun dışında<br />

Bookatable ile iş ortaklığımız sayesinde<br />

Bookatable’ın dünyadaki anlaşmalı<br />

olduğu tüm Avrupa’daki restoranlarına<br />

yine anında onaylı şekilde rezervasyon<br />

alabiliyoruz. Dolayısıyla yurt dışına<br />

seyahat etmek isteyen herkesi de adresliyoruz”<br />

diye konuştu.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

18<br />

19


gıda iletişimi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Nesnelerin interneti: M2M<br />

Derya Nil Budak<br />

deryanilbudak@gmail.com<br />

Akıllı sensörler artık yalnızca buzdolabımızdakilerden<br />

ibaret değil; gıdalarımızın<br />

kendisi de akıllı. Çünkü akıllı sensörler<br />

artık yalnızca enerji tasarrufu için<br />

kullanılmıyor; çevrimiçi sığır yetiştiriciliğinden<br />

arıların korunmasına kadar tarım<br />

ve hayvancılık faaliyetlerindeki üretim<br />

süreçlerinde kullanımı hızla artan bu sistem<br />

aynı zamanda gıdaların korunması<br />

için de oldukça etkili bir teknoloji. Ve<br />

dahası artık dünya hiç olmadığı kadar<br />

birbirine bağlı. İnanmak güç olmasa da<br />

teknoloji her geçen gün bizi biraz daha<br />

şaşırtmaya devam ediyor. Sonunun nereye<br />

varacağını öngördüğümüzü sandığımız<br />

hatta bu uğurda projeksiyonlar<br />

yaptığımız ancak her nasılsa bir türlü<br />

ayak uyduramadığımız veya kestiremediğimiz<br />

türlü gelişmelere sahne olan bu<br />

bilim dalı, rekabetin hem sebebi hem de<br />

sonucu olarak adeta karşımıza dikildi.<br />

Günümüzde teknoloji yalnızca insanoğlunu<br />

birbirine bağlayan, insanlar<br />

arasındaki iletişimi ve etkileşimi azami<br />

düzeyde mümkün kılan bir bilim olmasının<br />

çok daha ötesinde. Makineler<br />

ve aygıtlar da artık teknoloji ile küresel<br />

düzeyde birbirlerine bağlı. Malumunuz,<br />

bugüne kadar hep etkileşim ve iletişimin<br />

sebebi faaliyeti olan insanoğlundan söz<br />

ettik. Ancak içinde bulunduğumuz dijital<br />

çağın son dalgasında artık nesneler<br />

de birbirine bağlı. Nesneler arasındaki<br />

bu iletişim ve etkileşim biçimi ise ismiyle<br />

müsemma; Nesnelerin İnterneti (IoT) ya<br />

da bir diğer bir deyişle makineler arası<br />

iletişim (M2M).<br />

Peki, ama nedir bu nesnelerin<br />

interneti? Makineler arası iletişim<br />

neye yarar? Eviniz, arabanız, buzdolabınız,<br />

saatiniz, kombiniz hatta<br />

kahve makineniz gibi günlük hayatta<br />

kullandığınız etrafınızı saran<br />

yüzlerce fiziki objenin, internete bağlı<br />

olmasını sağlayan bir teknoloji. Böylece<br />

objeler, insanoğlundan bağımsız olarak<br />

internet üzerinden iletişim kurabilir ve<br />

bilgi paylaşabilir. Kısaca özetlemek gerekirse,<br />

akıllı varlıklar yaratan bir dizi teknoloji<br />

olarak da ifade edebiliriz. Bir iletişim<br />

modeli üzerinden anlatmak gerekir<br />

ise gönderici yani sensörler ve diğer<br />

elektronik cihazlar işlevlerine bağlı<br />

olarak hız veya sıcaklık gibi veri toplarlar.<br />

Topladıkları veriyi ise diğer bir<br />

deyişle mesajı alıcıya yani uzaktaki<br />

bir sunucuya/makineye kablosuz<br />

iletirler. Buna karşılık alıcı<br />

durumdaki sunucu/makine<br />

gönderici makineye bir eylemde<br />

bulunması için geribildirim<br />

yani komut gönderirler. İleri<br />

teknolojinin imkânları ile gelişen<br />

makinelerin arasındaki<br />

iletişim yani orijinal adı ile<br />

machine to machine (M2M) olarak<br />

ifade edebileceğimiz, Türkçe karşılığı<br />

“Nesnelerin İnterneti” olarak<br />

çevrilen “Internet of Things” ilk<br />

defa 1999 yılında Kevin Ashton’ın<br />

tüketici ürünleri sektöründeki<br />

dünyaca ünlü bir şirket için hazırladığı<br />

bir sunumun başlığında kullanılmış.<br />

Öne sürdüğü bu kavramın yerli<br />

yersiz çok sık dile getirildiğini belirten<br />

Ashton, isim babası olduğu bu tabiri<br />

RFID Journal’da şu şekilde ifade<br />

etmekte: “Günümüzde bilgisayarlar<br />

ve dolayısıyla internet bilgi için neredeyse<br />

tamamen insanoğluna bağımlı.<br />

İnsanoğlu tarafından oluşturulan veri<br />

internetin geleneksel diyagramlarını,<br />

sunucularını, yönlendiricilerini ve<br />

benzeri şeyleri içerir. Ancak hepsi en<br />

çok sayıdaki ve en önemli yönlendirici<br />

olanı dışarıda bırakır, yani insanoğlunu.<br />

Sorun, insanların zaman, dikkat ve doğruluğunun<br />

sınırları olmasında ve bu da<br />

gerçek dünyadaki şeylerin verilerini toplamak<br />

için hiç de iyi değil. Bizler, fiziksel<br />

bir yapıdayız aynı şekilde çevremiz de<br />

öyle. Hatta ekonomimiz, toplumumuz<br />

ve yaşamın devamı fikirlerden veya bil-<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

20<br />

21


gıda iletişimi<br />

haber<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

gi üzerinden değil, nesne üzerinden mümkündür. İkilleri (bitleri) yiyemezsiniz<br />

ya da onları ısınmak için yakamazsınız. Fikirler ve bilgi önemlidir ancak<br />

nesneler çok daha fazla önemlidir. Ayrıca günümüz bilgi teknolojileri insanoğlu<br />

tarafından sağlanan veriye oldukça bağımlı, bilgisayarlar da nesneler<br />

ile değil fikirler ile ilgili bilgi sahibidir. Eğer bizim, herhangi bir yardımımız<br />

olmadan topladığı veriyi kullanan ve nesneler hakkında her şeyi bilen bir<br />

bilgisayarımız olsaydı her şeyi takip edebilir, hesaplayabilir ve hatta atıkları,<br />

maliyetleri ve kayıpları büyük ölçüde azaltabilirdik. Hatta nesnelerin tamir<br />

edilmesi veya değiştirilmesi gerektiğini bilebilir veya taze, bayat olduğu hatırlatılabilirdi.<br />

Bilgisayarları kendi imkânları ile bilgi toplar hale gelmelerine izin<br />

vermeliyiz böylece dünyayı tüm ihtişamı ile kendileri görüp, duyup, koklayabilirler.<br />

RFID (radyo frekansı tanımlama) ve sensör teknolojisi, bilgisayarlara<br />

herhangi bir sınırlama ve insan odaklı veri girişi olmadan gözlem, tanımlama<br />

ve anlamaya olanak veriyor. İnternetin olduğu gibi ‘Nesnelerin İnterneti’ de<br />

dünyayı değiştirme potansiyeline sahip hatta belki daha da fazla.”<br />

Gündelik hayatın içerisinde belki de hiç fark etmeden deneyimlediğimiz<br />

hayatımızı kolaylaştıran bu makineler arası iletişim teknolojisi, şüphesiz<br />

dünyamız için olduğu kadar sektörler için de daha verimli. Özellikle gıda<br />

sektöründe hali hazırda kullanılan bu akıllı sistemler sayesinde doğal kaynakların<br />

efektif kullanımını sağlayan, hayvan refahını artıran, üretim maliyetlerini<br />

düşüren yazılımlar, donanımlar veya tüketim tercihlerinin bilinmesini<br />

kolaylaştıran algılayıcılar ve tarayıcılar gibi teknikler oldukça dikkat çekici.<br />

Ayrıca bir diğer dikkat çekici nokta, Beecham Research araştırma şirketi<br />

tarafından ortaya konan raporun sonuçlarında<br />

yer verilmiş. Şirket, konuyla ilgili<br />

bir raporunda makineler arası iletişimin<br />

diğer bir deyişle nesnelerin interneti teknolojisinin<br />

kullanımı ile 2050 yılına kadar<br />

gıda üretiminde yüzde 70 oranında artış<br />

sağlanmasının mümkün olduğunu tahmin<br />

ettiklerini belirtmekte.<br />

Velhasıl, Kevin Ashton’un da belirttiği<br />

üzere şüphesiz “Gerçek dünyada, nesneler<br />

fikirlerden daha önemlidir.” Bu bağlamda<br />

Nesnelerin İnternet’inin yükselişi<br />

çalışmaları tüm hızıyla süredursun; teknolojik<br />

gelişmeler karşısında dijital dönüşüm<br />

gerçeğini göz ardı edenler için ortada çok<br />

acı bir gerçek var. Fark yaratmak isteyen<br />

her ileri görüşlü işletme açısından ise makineler<br />

arası iletişimi mümkün kılan, akıllı<br />

varlıkları öne süren, rekabette çağ atlatan,<br />

bilgi ve veriye dayalı tüm önemli sorunları<br />

çözebilen bir teknoloji dijital dönüşümün<br />

esası olacaktır.<br />

Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle.<br />

BENEO yelpazesi Remypure<br />

ile genişliyor<br />

Beneo, Fi Istanbul Gıda Bileşenleri Fuarı’nda bu<br />

yıl, dünya çapında doğal ve temiz etiket statüsüne<br />

layık görülen, yüksek performanslı ilk pirinç nişastası<br />

Remypure’u tanıttı.<br />

Beneo Güney Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölge<br />

Satış Müdürü Miren Iturbe, bir fonksiyonel gıda<br />

bileşeni olan Remypure’nin üreticilerin, artan temiz<br />

etiketli ve doğal ürün taleplerine cevap verebilecek<br />

ürünler yaratmalarına yardımcı olacağını söyledi.<br />

Iturbe, “2013’te BENEO tarafından yapılan<br />

araştırma gösteriyor ki; Avrupa’da tüketicilerin yüzde<br />

71’i doğal ürünlerin daha iyi olduğunu düşünüyor.<br />

Temiz etiket ve doğal beyanlar, gıda ürünlerinin<br />

üretiminden daha önemli hale geliyor. İşte bu yüksek<br />

performanslı pirinç nişastası, dünya genelinde,<br />

özellikle zorlu üretim koşulları gerektiren süreçlerde<br />

doğal ve temiz etiketli içerikler üretmelerini sağlayacak.<br />

Fonksiyonel doğal pirinç nişastası BENEO<br />

Remypure, işlem sırasında yüksek stabilite gösterir<br />

ve kullanımı, düşük pH, yüksek ısı ve yüksek kayma<br />

gibi zorlu üretim koşullarında oldukça verimlidir.<br />

Özellikle, hassas koşullarda üretilen soslar, kavanoz<br />

bebek mamaları, sütlü tatlılar ve meyvelerde<br />

kullanıma uygundur. Remypure’un tamamen doğal<br />

yeni termal üretim süreci sayesinde BENEO’nun<br />

fonksiyonel doğal pirinç nişastası, hiçbir kimyasal<br />

madde kullanmadan, kimyasal değişime uğramış<br />

gıda nişastalarına yakın performans seviyelerine<br />

ulaşabiliyor. Remypure, saf bir tada sahiptir. Ürünlerin<br />

raf ömrü stabilitesini arttırıyor ve doku kalitesini<br />

yükseltiyor. Bu yeni ürün sayesinde, gıda üreticileri,<br />

kıvam artırımında hassas ve zorlu üretim koşullarına<br />

uygun, çok yönlü ve temiz etiketli pirinç nişastasına<br />

ulaşabiliyor” diye konuştu.<br />

Bileşik Büyüme Oranı, sırasıyla yüzde 20 ve yüzde<br />

10 olarak belirtildi. (Euromonitor International<br />

2016) Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kadar Türk<br />

devletinin de, yiyecek ve içecek üreticilerinin, besin<br />

değerine dikkat ederek, daha az şeker, yağ ve<br />

kalorili ürünler kullanmasına teşvik ettiğini söyleyebiliriz.<br />

Bir yandan da tüketiciler ‘iyi karbonhidrat’<br />

adı verilen, diyet lifi, tam tahıl ve yavaş salınımlı<br />

karbonhidratlara yöneliyorlar. Sonuç olarak<br />

üreticiler de, tadı ve dokuyu koruyarak daha iyi<br />

besin profilleri sunan akıllı çözümlere yöneliyor.<br />

Özellikle, sağlıklı çocuk ürünleri pazarında gelecek<br />

yıllarda ciddi bir artış olacağını düşünüyoruz.<br />

Günümüz pazar değerleri, daha şimdiden sağlıklı<br />

gıda ürünleri pazarında olumlu gelişmeler yaşandığını<br />

gösteriyor: Euromonitor International<br />

2016’ya göre, 2013-2015 yılları arasında, sağlıklı<br />

yiyecek ve içecek ürünleri pazarında Yıllık Bileşik<br />

Büyüme Oranı’nda yüzde 11’lik (TRYmn) bir artış<br />

oldu. Daha az şeker, yağ ve yüksek lif oranı gibi<br />

kategoriler daha detaylı olarak incelendiğinde,<br />

yağı azaltılmış yiyeceklerde yüzde 15, şekeri azaltılmış<br />

yiyeceklerde yüzde 8 ve şekeri azaltılmış<br />

içeceklerde yüzde 7.6 gibi oranlar gözlemleniyor.<br />

2013 - 2015 yılları arasında, doğal sağlıklı lifli gıda<br />

ürünlerinde, Yıllık Bileşik Büyüme Oranı’nda yüzde<br />

33 civarında (TRYmn) bir artış gözlemleniyor.”<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Sağlıklı ürün pazarı yüzde 11 büyüdü<br />

Türkiye’de daha sağlıklı ürünlerin geleceğinin<br />

oldukça parlak olduğunu belirten Miren Iturbe<br />

sözlerine şöyle devam etti: “2013-15 yılları arasında,<br />

daha sağlıklı yiyecek ve içecekler için Yıllık<br />

Miren Iturbe<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

22<br />

23


söyleşi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

“Tüketici dijitalleşti<br />

perakende sektörü değişime<br />

ayak uydurdu”<br />

Özlem Erol<br />

Dünya değişiyor, hızımız gitgide artıyor. Hız ön plana çıkınca<br />

alışveriş alışkanlıklarımız da değişti. Perakende sektörü<br />

baş döndüren bir hızla dijital dönüşümün içindeki yerini aldı.<br />

Türkiye’de e-ticaret sektörünün her yıl ortalama yüzde 30<br />

büyüme kaydettiğini belirten Positive A Digital Approach Kurucu<br />

Ortağı Caner Istı, bu büyüme hızının dünya ortalamasının<br />

epey üzerinde olduğunu ancak kat etmemiz gereken<br />

daha çok yol olduğunun altını çiziyor.<br />

Perakende sektörü nasıl bir<br />

dönüşüm içinde?<br />

Giderek dijitalleşen dünyanın etkilediği temel sektörlerden<br />

birisi de kuşkusuz perakende. Ancak perakendedeki di-<br />

Caner Istı<br />

jital dönüşümünün sebebi, diğer sektörlere nazaran, olağan<br />

teknolojik gelişim değil aksine müşteriden gelen talep. Geçmişten<br />

bugüne perakende sektöründeki değişimi tetikleyen,<br />

tüketicilerin ihtiyaç ve beklentileri oldu. Dijitalleşen tüketicinin<br />

beklentilerini karşılamaya çalışan sektör, kaçınılmaz olarak<br />

da dijital dönüşüm sürecine adım attı.<br />

Perakende sektörünün internet üzerinden satış<br />

ciroları ne durumda? En fazla hangi perakende<br />

kanalında dijital kanal üzerinden satış yapılıyor?<br />

Toplam perakende sektörünün 90 milyar TL civarında<br />

ciro yaptığı tahmin ediliyor. Toplam perakendenin yüzde<br />

1,3’ünün internet üzerinden gerçekleştiği ve bunun yıl içerisinde<br />

yüzde 2 seviyesine geleceğinin öngörüldüğünü hesaplarsak,<br />

ortaya 1,17 milyar TL ile 1,80 milyar TL arasında<br />

bir sonuç çıkıyor. Genel perakende sektörüne baktığımızda<br />

açık ara farkla en çok satışı yapan kanal süpermarketler. Ancak<br />

e-ticarette durum değişiyor, en yüksek cirolar son kullanıcı<br />

elektroniği ve moda sektöründe görülüyor. Bu durumun<br />

en büyük sebepleri arasında teknoloji sektörünün çok daha<br />

erken bir zamanda e-ticarete başlamasını, moda sektörünün<br />

de private shopping siteleri aracılığı ile internette kendini<br />

kabul ettirmesini söyleyebiliriz. Ancak madalyonun diğer bir<br />

yüzü de, Türkiye’nin perakende hacminin 42,6 milyar TL’lik<br />

kısmını oluşturan 17 süpermarketin 13’ünün e-ticaret sitesi<br />

bulunmaması. Yeni bir e-ticaret girişiminin en büyük zorluğu<br />

olan operasyon & lojistik yatırımını hali hazırda yapmış olan<br />

süpermarket perakendecilerinin e-ticarette artık yerlerini almaları<br />

gerekiyor.<br />

Kredi kartının internet alışverişinde kullanımı<br />

hala tutucu olunan konular arasında<br />

mı yer alıyor?<br />

Son yıllarda bu konuda tüketici nezdinde bir rahatlama<br />

olduğunu görüyoruz. Çift basamaklı güvenlik önlemleri, sanal<br />

kart uygulamaları, kapıda ödeme seçenekleri gibi alternatifler,<br />

tüketicileri daha güvenli bir şekilde internet üzerinden<br />

alışveriş yapmaya teşvik ediyor. Artık kullanıcıların gözünde<br />

internet üzerinden alışveriş için kredi kartı güvenliği bir engel<br />

olmaktan çıktı diyebiliriz. Burada “güvenlik” gibi teknik bir<br />

engelden öte daha çok “güvenirlikten” yani duygusal engelden<br />

bahsetmek daha doğru olacaktır. Bunun için de çoğu<br />

e-ticaret sitesinin, pozitif kullanıcı deneyimi yaratmaya odaklı<br />

yaklaşım geliştirdiğini, ara yüzlerini ve süreçlerini de buna uygun<br />

olarak yeninden tasarladığını görüyoruz.<br />

Türkiye e-ticaret alanında dünya geneliyle<br />

karşılaştırıldığında hangi konumda?<br />

Türkiye’de e-ticaret sektörü her yıl ortalama yüzde<br />

30 büyüme kaydediyor. Bu büyüme hızı dünya ortalamasının<br />

epey üzerinde. Ancak kat etmemiz gereken<br />

daha çok yol var. Örneğin e-perakendenin genel perakende<br />

sektörü içerisindeki oranı ülkemizde yüzde<br />

1,3 seviyesinde iken, gelişmekte olan ülkelerde bu<br />

oran yüzde 5’e, dünya ortalaması yüzde 7’ye gelmiş<br />

durumda. Örneğin İngiltere’de aynı oran yüzde<br />

11. Türkiye’nin en büyük 100 perakende markasının<br />

35’inin e-ticaret sitesi bile yok. İlk 10’a baktığımızda<br />

ise yarısının e-ticaret sitesi olmadığını görüyoruz. Kayıtlı<br />

kredi kartlarının ise yüzde 60’ının hiç internet üzerinde<br />

kullanılmadığı da bilinen bir gerçek. Bu bakımdan<br />

dünya ortalamasını yakalayamadığımızı söyleyebiliriz.<br />

Türkiye’deki toplam internet kullanıcılarının üçte biri,<br />

yılda dört kere internetten alışveriş yapıyor ve ortalama<br />

sepet tutarları 200 TL olarak belirleniyor. Tüm bu<br />

veriler gösteriyor ki, daha yapılacak çok şey, atılacak<br />

çok adım var. Türkiye çok genç bir nüfus ve yeni neslin<br />

yüksek teknoloji adaptasyonu ile arayı çok hızlı kapatıyoruz.<br />

Özellikle mobil teknolojilerin Türkiye’de revaçta<br />

olması, tüketicinin daha çok dijitalleşme talebi ve<br />

omni-channel’a yöneliş, e-ticaretin en büyük itici güçlerinden<br />

olan perakende sektörünü olumlu anlamda<br />

etkileyecektir. Bu yüzden Türkiye’nin, e-ticaret alanına<br />

dünya genelinde en büyük fırsatları barındıran ülkelerden<br />

biri olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Türkiye perakende sektörünün dijital<br />

dönüşümünün nasıl seyredeceğini<br />

öngörüyorsunuz?<br />

Omni-channel çözümler sayesinde dijital dönüşüm gerçekleşecek.<br />

Eskiden var olan her dijital kanalı ayrı ayrı yönetme<br />

yaklaşımı olan çoklu kanal çözümleri artık terk ediliyor.<br />

Bu dönüşüm de yine tüketici talebi ve beklentileri ile<br />

oluşuyor. Tüketiciler, her ne kanalda olursa olsun, ister cep<br />

telefonu, ister bilgisayar, isterse fiziksel mağaza, aynı şekilde<br />

hizmet almak istiyor ve alışveriş deneyimlerinin farklılık göstermesini<br />

istemiyor. Omni-channel, iyi kurgulandığı için bunu<br />

tam anlamı ile eksiksiz bir şekilde sağlayabiliyor. Bu yaklaşımı<br />

Positive A Digital Approach olarak biz çok önceden beridir<br />

destekliyoruz ve çözümler geliştiriyoruz. Gerekli yatırım<br />

ve düzenlemeler yapıldıktan sonra omni-channel çözümler<br />

hem müşteri memnuniyetini artırıyor, hem de markanın fiziksel<br />

ve dijital dünyalardaki varlığını daha etkili bir şekilde<br />

yönetmesini sağlıyor.<br />

Omni-channel kavramından söz eder misiniz?<br />

Sektörde yoğun olarak konuşulmaya başlanan omnichannel<br />

kavramının aslında çoklu kanal satış (multi-channel)<br />

kavramı ile karıştırıldığını görüyoruz.<br />

Çoklu kanallarda firmalar her bir platformlarının (fiziksel<br />

mağaza, web, e-posta, telefon, mobil vb.) performanslarını<br />

birbirinden bağımsız olarak en üst düzeye çıkartmaya çalışıyorlar.<br />

Firmalar, iş süreçlerini bir olimpik havuzdaki kulvarlar<br />

gibi bölüyor, her birinin kendine ait yapılanması ve ciro hedefleri<br />

oluyor. Çoklu kanal yapılanmanın sonucu ise, kanallar<br />

arasında rekabet doğması. Bahsedilen rekabet bazen iyi sonuçlar<br />

verse de, uzun vadede işletmenin toplam başarısının<br />

önündeki en büyük engel olabiliyor.<br />

Omni-channel, sadece firmanın ciro hedeflerini ve/veya<br />

stok durumunu değil, müşterilerini stratejinin ortasına yerleştiriyor.<br />

Firmalar çoklu kanallarda olduğu gibi müşterilerine<br />

ulaştıkları platformları birbirinden bağımsız yönetmiyor. Tüm<br />

kanallar firmanın stratejisi doğrultusunda birbirine bağlanarak<br />

yönetiliyor. Markanın müşteriye dokunduğu tüm platformlarındaki<br />

deneyimlerini birleştirmek ve onlara kanallar<br />

arasında boşluk olmayan bir alışveriş süreci sunuluyor.<br />

Omni-channel çözümler, perakende firmaları için yeni<br />

pazarlama fırsatları, tasarruf imkanları, dönüşüm artışı ve<br />

müşteri memnuniyeti sağlıyor. Firmalar yeni nesil perakende<br />

çözümü olan Omni-channel’ın sunduğu fırsatları ve getirileri<br />

değerlendirince, yakın zamanda geliştirme planlarının ilk sıralarına<br />

çok etkili bir yatırım olarak yerleştirecekler.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

24<br />

25


söyleşi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

BASF, bitki korumada<br />

atak hazırlığında<br />

Özlem As<br />

BASF Türk Bitki Koruma Ülke Müdürü Bert-Ralf Ottens, Türkiye’de<br />

çiftçilik bölgelere göre değişkenlik gösterse de, genel olarak Türk çiftçisinin<br />

yeniliklere açık ve gelişmeleri takip ettiğini belirterek ürün verimini<br />

artırmak, tarla-bahçe bakımını yapabilmek için bitki koruma ürünleri arasında<br />

kendisi için en faydalı olanları seçtiğini söyledi.<br />

İnovasyonun bugünün tarımında önemli bir bileşen olmaya devam<br />

ettiğini ve verimi artırmak üzere yeni sürdürülebilir ürünlere yatırım yapılması<br />

gerektiğini belirten Ottens, ihtiyaçların sürekli olarak değiştiği ve<br />

yeni zorlukların ortaya çıktığı tarım sektörüne yeni çözümler ve teknolojilerle<br />

bu pazara katkıda bulunduklarını söyledi.<br />

BASF, 2015 yılında bitki koruma alanında 514 milyon Avro Ar-Ge<br />

yatırımı yaptı; 2015 ve 2025 yılları arasında pazara sunulacak olan ürünlerinden<br />

3 milyar Avro satış geliri bekliyor.<br />

Bert-Ralf Ottens ile yeni ürünleri üzerine konuştuk.<br />

BASF’nin 2025 yılına kadar piyasa sunmayı<br />

planladığı ürünleri nelerdir?<br />

BASF, fungisit alanında 2019 yılından itibaren dünya pazarlarına yeni<br />

bir aktif madde sunacak. Bu ürünün hastalık kontrolü alanında önemli<br />

bir araç olması bekleniyor.<br />

Ayrıca yeni geliştirilen dicamba formülasyonu,<br />

herbisit alanında sunulacak<br />

olan bir inovasyon. Bu yeni ürün, 2020<br />

yılının başında pazara sunulmaya başlayacak.<br />

Ayrıca, çeltiğe yönelik yeni bir<br />

herbisit toleranslı sistem olan Provisia<br />

teknolojisinin ise 2017 yılında pazara<br />

sunulması hedefleniyor.<br />

BASF’nin insektisit portföyü de 2019<br />

sonu itibariyle zararlı kontrolü ve direnç<br />

yönetimi alanındaki araç sayısını artıran<br />

yeni aktif madde ile genişliyor. Broflanilide<br />

etken maddesi, tarla bitkileri, sebze<br />

ve meyve grubunda yeni etki mekanizmasıyla<br />

ısırıcı-çiğneyici zararlıların kontrolünde<br />

önemli bir araç olacaktır. BASF’nin<br />

daha sağlıklı bitkiler ve daha yüksek verim<br />

için, Limus ® azot yönetimini 2015<br />

yılında pazara sundu. Fonksiyonel Bitki<br />

Bakımı segmentinin diğer çözümleri şu<br />

an pazara sunum aşamasında.<br />

ürünler sunan portföyünü tamamlıyor.<br />

BASF’nin genişleyen insektisit portföyü de<br />

tarla bitkileri, sebze ve meyve grubunda ısırıcı-çiğneyici<br />

zararlıların kontrolünde çiftçiler<br />

için önemli bir araç olacaktır. Limus® ise bitki<br />

gelişiminin en kritik büyüme aşamalarında bitkilerin<br />

dengeli oranda azot almasına yardımcı<br />

olan patentli bir ürün.<br />

Fungisit alanında sunulacak ürün<br />

hakkında bilgi verir misiniz?<br />

BASF, fungisit alanında 2019 yılından itibaren<br />

dünya pazarlarına yeni bir aktif madde<br />

sunacak. Halen ileri seviye geliştirme aşamasında<br />

olan yeni fungisit, yapılan çalışmalarda<br />

yüksek performans sergiledi ve hastalık kontrolü<br />

alanında önemli bir araç olması bekleniyor.<br />

Bu aktif madde ile yapılan kapsamlı araştırmalar,<br />

mısır, tahıl, soya, sebze ve meyve gibi<br />

pek çok mahsulde pek çok patojene karşı geniş<br />

spektrumlu etki gösteriyor.<br />

Türkiye’de çiftçilerin inovatif<br />

ürünlere yaklaşımı nasıl?<br />

Türkiye’de çiftçilik bölgelere göre değişkenlik<br />

gösterse de, genel olarak Türk çiftçisi<br />

yeniliklere açık ve gelişmeleri takip ediyor.<br />

Ürün verimini artırmak, tarla-bahçe bakımını<br />

yapabilmek için bitki koruma ürünleri arasında<br />

kendisi için en faydalı olanları seçiyor. Türk<br />

çiftçisi için inovatif ürünleri takip etmek çeşitli<br />

nedenlerle zor olsa da, bilgi sahibi olduğu zaman<br />

inovatif ürünü tercih ettiğini söyleyebiliriz.<br />

Sürdürülebilir tarım için<br />

inovasyon nerede duruyor?<br />

Gezegenimizin gelecekte büyümesinin<br />

temeli olarak sağlam bir tarım sektörüne sahip<br />

olmamız gerekiyor. Verimi artırmak üzere<br />

yeni sürdürülebilir ürünlere yatırım yapmaya<br />

devam etmemiz halinde çiftçilerin sağlıklı ve<br />

Çiftçilere ne gibi kolaylıklar<br />

sunması planlanıyor?<br />

Bert-Ralf Ottens<br />

BASF’nin yukarıda bahsettiğim<br />

geliştirme aşamasındaki yeni nesil<br />

fungusit ürününün hastalık kontrolü<br />

alanında çiftçilere büyük kolaylık sunmasını<br />

bekliyoruz.<br />

Herbisitler alanında geliştirdiğimiz<br />

etken maddeler ve yeni formülasyonlar<br />

yabani ot direnci yönetimi teknolojileri<br />

alanında yenilikler içeriyor. BASF, çeşitli<br />

mahsullerde kara çim gibi dirençli yabani<br />

otlarda üstün bir kontrol sergileyen<br />

aktif maddeler geliştiriyor. BASF’nin herbisit<br />

ailesinin bu yeni ürünleri, dünyanın<br />

dört bir yanındaki çiftçilere Kixor ® ve<br />

Clearfield® Üretim Sistemi gibi bilinen<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

26<br />

27


söyleşi<br />

söyleşi<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

ekonomik gıda sunmada başarılı olmasını destekleyebiliriz.<br />

Biz BASF olarak, bunu yapmaya<br />

devam edeceğiz. İnovasyon, bugünün tarımında<br />

önemli bir bileşen olmaya devam ediyor. İhtiyaçların<br />

sürekli olarak değiştiği ve yeni zorlukların ortaya<br />

çıktığı dinamik bir pazar ve yeni çözümler ve<br />

teknolojilerle bu pazara katkıda bulunabildiğimiz<br />

için mutluyuz.<br />

Günümüzde Türkiye’de ve dünyada<br />

tarımda teknoloji kullanımı, yeniliklere<br />

uyum ve tarımdaki teknolojinin<br />

gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Tarım artık teknolojinin gelişimi ile birlikte geleneksel<br />

yöntemlerden farklı bir hal aldı. Ekim aşamasından<br />

başlamak üzere, hava durumundan, sulamaya,<br />

ilaçlamaya, hasata kadar her aşamada teknolojinin<br />

farklı bir özelliği kullanılırken, internete bağlı cihazlar<br />

ile tarlaya gitmeden sulamanın başlatılması, hava durumuna<br />

göre sulamaya uzaktan müdahale edilmesi<br />

gibi pek çok teknolojik yenilik kullanılıyor. Türkiye’de<br />

genel olarak makineleşmenin üst seviyede olduğunu<br />

söyleyebiliriz. Ekim ve hasatta makineleşme ile birlikte<br />

verimin artması Türk çiftçisinin de son 10 yıldır<br />

ekipman teknolojisini yakından takip etmesine neden<br />

oldu. Bununla birlikte dünyayı oldukça yakından takip<br />

eden çiftçilerin de olduğunu söyleyebiliriz. Elbette<br />

Avrupa ve ABD bu konuda öncülük yapıyor. Ancak<br />

Türkiye de uygulama konusunda geride kalmıyor diyebiliriz.<br />

Öte yandan teknolojiye yatırım yapan Türk<br />

çiftçisi, sadece kendi tarlası, bahçesi ile kendisini sınırlandırmıyor,<br />

başka ülkelere de hizmet vererek yatırımını<br />

kısa bir süre içerisinde çıkartabiliyor.<br />

Gıda sektöründe fikirler yarışıyor<br />

Özlem Erol<br />

Ege İhracatçı Birlikleri tarafından Ekonomi Bakanlığı<br />

ve Türkiye İhracatçılar Meclisi desteğiyle düzenlenen 4.<br />

Uluslararası Gıda Ar-Ge Proje Pazarı etkinliğinde bu yıl 5<br />

kategoride 409 proje yarışacak. “Fikirlerin Aşka Gelsin”<br />

sloganıyla gerçekleştirilen organizasyona 156 öğrenci,<br />

253 araştırmacı proje sundu. 24 Mayıs 2016 tarihlerinde<br />

İzmir Swissotel’de düzenlenecek “IV. Uluslararası Gıda<br />

Ar-Ge Proje Pazarı”nda “Sürdürülebilir ve Rekabetçi<br />

Gıda Sektörü İçin İnovasyon” temalı etkinlik hakkında<br />

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ve Ege<br />

İhracatçı Birlikleri Gıda Ar-Ge Yürütme Komitesi Başkanı<br />

Birol Celep’ten bilgi aldık.<br />

Gıda AR-GE Proje Pazarı gibi bir etkinliğe<br />

neden ihtiyaç duyuldu? Etkinliğin amacı<br />

nedir? Etkinlik kimleri bir araya getiriyor?<br />

Bildiğiniz üzere 2023 ihracat Stratejisi kapsamında<br />

konulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmak için<br />

katma değeri ve dolayısıyla birim fiyatı yüksek ürünlerin<br />

ihracatı büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda inovatif<br />

ürünlerin ekonomiye kazandırılması tüm Birliklerin öncelikli<br />

amacı haline gelmiştir. Başta TİM tarafından düzenlenen<br />

İnovasyon Haftaları olmak üzere hemen hemen<br />

tüm birlikler tarafından kendi sektörlerinde Arge proje<br />

pazarları ve tasarım yarışmaları düzenlenerek sektörün<br />

potansiyelini ortaya çıkarmak ve ihracatçıya ışık tutmak<br />

amaçlanmaktadır. Gıda sektörü özelinde ise, ihraç birim<br />

fiyatlarının ortalama 1 dolar seviyelerinde olduğu düşünülürse<br />

ekonomiye kazandırılacak yenilikçi fikirlerin<br />

önemi daha da artmaktadır. Gıda üretim tekniklerinden,<br />

ambalaj sektöründeki yeniliklere; yeni ürün buluşlarından,<br />

gıda işlemesine yönelik yeni trendlere kadar bir çok<br />

alanda gelecek projeler ile girişimci ve sanayicilere ilham<br />

verilerek sektörün bu yöndeki açığını kısmen de olsa doldurulmayı<br />

amaçlıyoruz.<br />

liyat, yağlı tohumlar, fındık, kuru ve kabuklu meyve ve<br />

sebzeler, zeytin, yaş meyve ve sebzeler, baharatlar, tıbbi<br />

ve aromatik bitkiler)<br />

z Gıda İşleme ve Teknolojileri (zeytinyağı, işlenmiş<br />

meyve ve sebzeler, işlenmiş kabuklu ve kuru meyveler<br />

ve mamulleri)<br />

z Paketleme ve Ambalajlama, Pazarlama, Değer Zinciri<br />

Yönetimi konularını kapsayacak.<br />

z Proje özel kategorisi olarak ise “Gıdalarda şeker ve<br />

tuz kullanımının azaltılması” belirlendi.<br />

Yarışma sonucunu kim belirliyor?<br />

Başarılı proje kriteri nedir?<br />

Yarışma sonucu sanayici ve akademisyenler tarafından<br />

oluşan bir değerlendirme kurulu tarafından değerlendirilerek<br />

belirleniyor. Başarılı proje kriteri projelerin<br />

inovatif ve yenilikçi yanları, sanayide uygulanabilirliği,<br />

tahmini bütçe ve süresinin gerçekleştirilebilir olması gibi<br />

kriterlerdir.<br />

Daha önceki etkinlere katılım ne oranda<br />

oldu? Bu sene Proje Pazarına ilgi nasıl,<br />

kaç başvuru var?<br />

İlki 2012 yılında gerçekleşen Gıda Ar-Ge Proje Pazarı<br />

etkinlikleri kapsamında ilk üç etkinlikte binin üzerinde<br />

proje başvurusu olmuştu. Bu yıl 5 kategoride toplam<br />

409 proje başvurusu aldık. Birincil Üretim konusunda<br />

144, Gıda İşleme ve Teknolojilerinde 157, Paketleme<br />

ve Ambalajlamada 41, Pazarlama ve Değer Zinciri<br />

Yönetimi’nde 14 başvuru yer alıyor.<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Proje başvuruları hangi konularda yapıldı?<br />

Proje başvuru konuları;<br />

z Birincil Üretim: Bitkisel Ürünler, Hayvansal Ürünler,<br />

Su Ürünleri, Doğadan Toplanan Ürünler (hububat, bak-<br />

Birol Celep<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

28<br />

29


haber<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

SosyalMarka100 açıklandı<br />

Diplomacy.Live tarafından geliştirilen ve Türkiye’de ilk<br />

kez uygulanan Dijital Varlık Reytingi, bu kez ülkemizin<br />

en önde gelen şirketlerine ait markaları arasında ilk<br />

100’ü belirledi. Capital500, ISO500 ve popüler sosyal<br />

ağlarda öne çıkan markaların arasından web siteleri,<br />

mobil uygulamalar ve sosyal medya hesapları<br />

dikkate alınarak gerçekleştirilen SosyalMarka100’de<br />

Garanti Bankası ilk sırada yer aldı.<br />

SosyalMarka100 metodolojisi dijital varlık, bu<br />

varlıkların kişiselleştirmesi, güncelliği, etkileşimi,<br />

yarattığı etki ve ortaya koyduğu inovatif araç/projeler<br />

ana başlıklarındaki 158 göstergeden oluşan<br />

parametreler ışığında oluşturuldu.<br />

22 dijital varlık kategorisinde 158 gösterge,<br />

100 markaya ait 146 internet sitesi, 555 sosyal<br />

ağ sayfası/kanalı/hesabı ve iOS, Android, Blackberry<br />

ile Windows tabanlı 146 mobil uygulama<br />

değerlendirildi. 3 ayda bir güncellenecek olan<br />

SosyalMarka100, Türkiye’de özel sektörün dijital<br />

dönüşüm yolculuğunda en önemli ölçüm<br />

araçlarından biri olacak.<br />

Lider Garanti<br />

Uluslararası kabul görmüş<br />

harf sistemiyle sıralanan<br />

SosyalMarka100’ün ilk<br />

sırasında Garanti Bankası 66,29<br />

puan ve BB++ reytingiyle yer<br />

aldı. Türk Hava Yolları, küçük<br />

bir fark ile 66,03 puan<br />

ve BB++ reytingiyle ikinci,<br />

Akbank 62,16 puan ve BB- reytingiyle<br />

üçüncü sırada yer aldı. Ford, Hepsiburada,<br />

TEB, Denizbank, Markafoni, Rixos, Avon ilk 10’u<br />

oluşturan diğer markalar oldu.<br />

Twitter’da Mavi, Facebook’ta<br />

Garanti, Instagram’da Avon,<br />

YouTube’da Ülker…<br />

SosyalMarka100 sonuçlarına göre, Mavi, Pegasus,<br />

Boyner, Ford ve Lenovo markaları Twitter’ı<br />

dijital varlık olarak en doğru kullanan markalar<br />

oldu. Garanti Bankası, TeknoSA, BSH Türkiye<br />

ve BSH Kariyer, LG ve Yapı Kredi en önde gelen<br />

Facebook kullanan markalar olarak dikkat çekiyor.<br />

Avon, Beymen, Mavi, Ramsey, Trendyol ise<br />

Instagram’ı en etkili kullanan marka konumundalar.<br />

YouTube’u en etkin kullanan markalar ise Ülker,<br />

LG, Turkcell, THY ve Coca-Cola.<br />

SosyalMarka100 Dijital Varlık Reytingi, Diplomacy.Live’ın<br />

önceki diğer çalışmaları gibi şeffaf,<br />

bağımsız ve hesap verebilirliğe önem veriyor. Bu<br />

nedenle, en son gerçekleştirdiği 210 ülkeye ait<br />

Dışişleri Bakanlıkları Dijital Varlık Reytingi çalışma-<br />

sındaki gibi değerlendirilen 847 dijital varlığın linkerinin<br />

tümünü “Sosyal Marka Atlası” adı altında<br />

yayınlıyor.<br />

Dijital Araştırmalar Derneği’nin projesi olan<br />

Diplomacy.Live Direktörü Gökhan Yücel, dijital<br />

varlıkların da artık şirket ve markalar için diğer<br />

konvansiyonel varlıkları kadar önemli olduğuna<br />

dikkat çekti. Yücel şöyle devam etti:<br />

“Günümüz dünyasında dijital varlıklar sadece<br />

birer tanıtım ve yayın aracı olmanın çok ötesinde<br />

işleve sahip. Markaların pazarlama, hedef kitle<br />

tespiti, izlenme reytingi, müşteri<br />

talepleri, kullanıcı tecrübesi,<br />

ürün geliştirme süreçlerinde<br />

dijital varlıklar sağladıkları canlı,<br />

anlık veriler sayesinde markaların<br />

gelişimlerine büyük ölçüde katkıda<br />

bulunmakta. Bir bakıma sosyal birer<br />

sensör görevi görmekteler. Bu sadece<br />

dijital girişimler ve projelerde değil,<br />

hayatımızın her alanındaki sağlık, turizm,<br />

kozmetik, otomotiv, parakende gibi temel<br />

alanlarda faaliyet gösteren büyük markalar<br />

için de böyle. Özellikle vurgulamak isterim ki, çalışmamızın<br />

amacı Sanayi 4.0 denen yeni döneme<br />

markalarımızın daha sağlıklı hazırlanmaları için bir<br />

ateşleyici görevi görmektir. Çünkü siber fiziksel<br />

sistemler, dijital varlıkların olgunlaşmasıyla ulaşılabilecek<br />

bir evredir. Sağlam bir dijital zemin olmadan<br />

siber fiziksel sistemlerin yaygınlaşmasını<br />

beklememeliyiz.”<br />

SosyalMarka100 çalışmasında öne çıkan bazı<br />

noktaların altını çizen Yücel şöyle dedi: ”Dijitalleşme<br />

ve dijital dönüşüm sadece dijital pazarlama ve<br />

sosyal medya etkileşimi konusu olmamalı. Markalarımız<br />

genelde böyle bakıyor. Diğer taraftan kamu<br />

ve özel sektör arasındaki farkın da gitgide açıldığını<br />

görmekteyiz. Neredeyse tüm büyük markaların<br />

önemli personel sayısına ulaşan sosyal/dijital/<br />

yeni medya departmanları mevcut. Sadece sosyal<br />

medya postu göndermeyen, birer inhouse ajans<br />

gibi çalışan yenilikçi fikirlere kafa yoran ekipler<br />

bunlar. Özetle, Diplomacy.Live’ın her projesinde<br />

olduğu gibi SosyalMarka100 de Sanayi 4.0 konseptine<br />

dönüşümde dijital varlıkların performansını<br />

ölçerek bu sürecin daha verimli bir şekilde yönetilmesini<br />

amaçlamaktadır. Markalara karşılaştırmalı<br />

bir çerçeve çizmektedir.”<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

30<br />

31


haber<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

İş dünyası<br />

Endüstri 4.0’ı<br />

değerlendirdi<br />

Kromtech, 4 kıtada pazar<br />

liderliği hedefliyor<br />

Anıl Çalışkan<br />

2014 yılında KROMEL Makina A.Ş.<br />

(Türkiye) ve Faraiand Sazan Novin<br />

Co. (İran) ortaklığı neticesinde kurulan<br />

KROMTECH TSS, 2020 yılına kadar<br />

Membran Filtrasyon Sistemleri sektöründe<br />

Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa<br />

kıtalarında pazar lideri olmayı hedefliyor.<br />

Faaliyetleri ile ilgili olarak bilgiler veren<br />

Kromtech TSS Satış Müdürü Anıl<br />

Çalışkan, ürettikleri tüm makine gruplarında<br />

yeşil çevre profili izleyerek dünya<br />

kaynaklarının kullanımını minimuma<br />

indirme çabasında olduklarını söyledi.<br />

Geliştirdikleri membran filtrasyon<br />

sistemleri ile çoğunlukla atık olarak kullanılan<br />

peynir altı suyunu hem güvenli<br />

hem de enerji tasarrufu sağlayarak<br />

yeniden değerlendirme imkanı sunduklarını<br />

da ifade eden Çalışkan, “Aynı<br />

zamanda konsantre süt üretiminde<br />

süt bileşenlerini standardize ederek,<br />

verimliliğini arttırıyor ve üretime her<br />

zaman standart süt girdisi sağlayabiliyoruz.<br />

Membran filtrasyon sistemlerini<br />

Türkiye’de üreten firmamız her geçen<br />

gün gelişen teknoloji ile Türkiye ve<br />

Dünya süt sanayisinde artan süzme<br />

peynir üretimi, Peynir Altı Suyu Demineralizasyon<br />

Sistemi, Peynir Altı Suyu<br />

Konsantrasyon Sistemi, Ultrafiltrasyon<br />

İle Protein Standardizasyonu, Mikropartikülasyon<br />

Sistemi ile Protein Kazanımı<br />

ve Evaporatör Alternatifi Yeni Teknoloji<br />

Ters Osmoz Sistemi’nden oluşan<br />

Membran Filtrasyon teknikleri ile üretim<br />

yapılmasına imkan sağlayan sistemler<br />

üzerine çalışıyor” dedi.<br />

Ürettikleri Membran filtrasyon sistemlerini<br />

Sudan, Ermenistan, Kuveyt,<br />

Cezayir, Hollanda gibi ülkelere ihraç<br />

ettiklerini söyleyen Çalışkan, “Üretime<br />

başladığımız ilk günden bugüne gerçekleştirdiğimiz<br />

projelerle dünya çapında<br />

kendimizden söz ettirmeyi başardık.<br />

Hedefimiz Afrika, Asya, Amerika ve<br />

Avrupa kıtalarında pazar lideri olmak.<br />

Çalışmalarımızı ve planlamalarımızı bu<br />

hedef doğrultusunda şekillendiriyoruz.<br />

Kuzey Afrika pazarına ayrıca önem veriyoruz”<br />

dedi.<br />

“Dijital Dönüşüm ve Endüstri 4.0” konulu İTÜ İş Dünyası Zirvesi’ne<br />

iş dünyasının profesyonellerinden orta ve üst düzey yöneticiler katıldı.<br />

Türkiye’de Dijital Dönüşüm ve Endüstri 4.0 panelinde konuşmacı<br />

olarak yer alan Rockwell Automation Türkiye Genel Müdürü Cenk<br />

Ceylan, Endüstri 4.0’ın bir ürün olmadığını belirterek sözlerine şu şekilde<br />

devam etti: “Endüstri 4.0 bir ürün değil, konsepttir. Dijital dönüşüm<br />

sürecinde öncelikli olarak bunun ayrımını yapmak gerekiyor. Bu<br />

konsept aslında lokasyondan bağımsız tüm üretim süreçlerini üretim<br />

aşamasında görüp izleyebilmenizi, analizini yapabilmenizi ve bu analizin<br />

sonucunda yapabileceğiniz iyileştirmeleri iş emri olarak sahaya belli sistemler<br />

üzerinden otomatik göndermenize yarıyor. Endüstri 4.0, fabrika<br />

verilerini tek bir noktada ve gerçek zamanlı olarak görmenizi ve bu verilerin<br />

işlenerek karar mekanizmalarında değerlendirilmelerini sağlıyor.”<br />

“Sanayi ve tedarikçi tarafında<br />

bütünlüğü sağlamalıyız”<br />

Nesnelerin interneti, akıllı makineler, yeni iş modelleri, Türkiye’nin dijital<br />

dönüşümü ve fırsatlar konularının da konuşulduğu zirvede konuşmacılar<br />

farklı sektörlere göre Endüstri 4.0’ı ele alarak değerlendirdi.<br />

Zirvede, Endüstri 4.0’ın saha tarafında olduğunu ifade eden<br />

Ceylan, “Rockwell Automation olarak üretmiş olduğumuz ürün ve<br />

sistemler 100 yılın üzerinde. Biz global bir markayız ve Amerika’da<br />

da şu an Endüstri 4.0 sürecini global müşterilerimizde yaşıyoruz.<br />

Türkiye’de otomasyon sistemleri dünyaya göre geç bir zamanlamayla<br />

80’li yıllarda kullanılmaya başlandı buna rağmen çok çabuk uyum<br />

sağladık. Türkiye olarak teknolojiye çok kolay adapte oluyoruz” dedi.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

32<br />

33


Gıdaların Anton Paar<br />

reometreleri ile reolojik<br />

karakterizasyonu<br />

Gizem Akay<br />

Yüksek Kimyager<br />

Uygulama Mühendisi<br />

Anton Paar Ölçüm Aletleri Ticaret Ltd. Şti.<br />

Gıda endüstrisinde kaliteden bahsederken;<br />

gıda içeriğinin yanı sıra son<br />

ürünün fiziksel özellikleri de gün geçtikçe<br />

önem kazanmaktadır. Son ürünün<br />

fiziksel özellikleri, çiğneme ve yutma esnasındaki<br />

özelliklerini; buna bağlı olarak<br />

yeme esnasındaki duyularımızı, lezzeti<br />

önemli ölçüde etkilemektedir. Bu fiziksel<br />

ve mekanik özellikleri belirlemede malzeme<br />

karakterizasyonunda önemli bir<br />

yeri olan reolojiden faydanılmaktadır. Sadece<br />

besin maddesi olarak değil; fiziksel<br />

özellikleri nedeniyle görünüm, stabilite<br />

ve tekstür açısından gıda kalitesini arttırmak<br />

amacıyla Anton Paar reometreleri<br />

(Şekil 1) gıdaların reolojik özelliklerinin<br />

incelenmesine olanak tanır. Anton Paar,<br />

bu amaçla; Moduler Kompakt Reometre<br />

(MCR) Serisini sunmaktadır.<br />

MCR serisi reometreler<br />

ile gerçekleştirilebilen<br />

uygulamalar<br />

Toz reolojisi<br />

“Powder Cell”, hem kalite kontrol<br />

hem de araştırma-geliştirme çalışmalarında,<br />

tozların reolojik araştırmalarına<br />

olanak tanır.<br />

Kalite kontrol testleri için, Anton<br />

Paar “Powder Cell”; toz akışının nasıl<br />

gerçekelşeceğini ifade eden kohezyon<br />

gücünün belirlenmesini ve herhangi bir<br />

neden (partikül boyutu ve şekli, kimyasal<br />

yapısı, nem, dizilimi, statik yük, yüzey<br />

morfolojisi, gaz adsorpsiyonu gibi)<br />

ile meydana gelebilecek akıştaki sapmaların,<br />

kolay ve güvenilir bir şekilde<br />

Şekil 2 : Anton Paar nişasta hücresi, “Starch Cell” ve nişasta jelleşme grafiği<br />

belirlenmesini sağlar. MCR Reometreleri<br />

ile birlikte kullanılan “Powder Cell” ,<br />

tanecikli yapıların araştırıldığı Ar-Ge çalışmalarında<br />

da olağanüstü hassasiyet<br />

sağlar. Örneğin bu sistem kullanılarak;<br />

farklı türde modifiye edilmiş nişasta örnekleri<br />

analiz edilebilmektedir.<br />

Nişasta Reolojisi<br />

Gıda endüstrisinde sıklıkla kullanılan<br />

nişastanın jelleşmesinin takibi önem<br />

arz etmektedir. Jelleşme sürecini takip<br />

etmek farklı sıcaklıklarda farklı fazlar<br />

oluşması nedeniyle oldukça zordur.<br />

Bu nedenle jelleşme sürecini izlemek<br />

için özel cihazlar gerekmektedir. Mo-<br />

Şekil 4 : Bilyalı ölçüm sistemi<br />

dular Kompakt Reometre, MCR Serisi<br />

reometrelerin modüler yapısı, nişastanın<br />

jelleşmesinin takibi için özel olarak<br />

tasarlanmış nişasta hücresinin cihaza<br />

takılmasına olanak sağlar. Nişasta hücresini<br />

içeren MCR reometre; Starch Cell<br />

olarak anılmaktadır. Starch Cell, özel<br />

ölçüm geometrisi ve elektriksel sıcaklık<br />

kontrolü sayesinde jelleşme sürecinin<br />

en doğru ve en kolay şekilde takip<br />

edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca yüksek<br />

basınç gerektiren uygulamalarda da basınç<br />

ünitesi sayesinde, farklı basınçlarda<br />

ölçüm alınabilmektedir.<br />

Viskozite grafikleri nişasta tipine<br />

bağlı olarak oldukça farklıdır. Şekil 2’<br />

de modifiye nişastanın jelleşme süreci<br />

Starch Cell yardımı ile izlenmiştir. Nişasta<br />

süspansiyonu ısıtıldığında granüller<br />

şişmeye başlar ve bu nedenle viskozite<br />

artış gösterir. Nişasta tipine bağlı olarak<br />

belli bir sıcaklıkta maksimum viskozite<br />

değerine ulaşılır. Nişasta süspansiyonu<br />

soğutulmaya başladığında ise viskozite<br />

jelleşme nedeniyle artmaktadır.<br />

Hamur Reolojisi<br />

MCR x2<br />

MCR xx2<br />

Şekil 1 : Anton Paar Reometreleri : Moduler Kompakt Reometre (MCR) Serisi<br />

Şekil 3 : Bisküvi ve ekmek hamuruna ait kayma hızı<br />

(shear rate) ile viskozitenin değişim grafiği<br />

Hamur kıvamı, üretim prosesini<br />

ve nihai ürün özelliklerini etkileyen<br />

en önemli faktörlerden biridir. Nihai<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

34 35


Tablo 1 : Bitter, sütlü ve<br />

beyaz çikolataya ait akma<br />

noktası değerleri<br />

Çikolata Türü<br />

Beyaz 24<br />

Sütlü 23<br />

Bitter 17<br />

Akma Noktası / Pa<br />

ürünün özelliklerinin öngörülebilmesi,<br />

kaliteli ürün eldesi için hamur viskozitesinin<br />

ve özelliklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir.<br />

Bisküvi ve ekmek hamurları ile alınmış<br />

ölçümler Şekil 3’te yer almaktadır.<br />

İki hamur türünde de; artan kayma hızı<br />

(shear rate), başka bir ifade ile rotasyon<br />

veya karıştırma hızı arttıkça viskozitenin,<br />

kıvamın azaldığı görülmektedir. Bisküvi<br />

hamurunun viskozitesi, ekmek hamuruna<br />

göre daha yüksektir. Hamurların<br />

karıştırma, pişirme gibi prosesler esnasında<br />

uygun kıvam değerine sahip olup<br />

olmadığının kontrolü ya da elde edilen<br />

kıvam için uygulanan proses koşullarının<br />

optimizasyonu reolojik ölçümler ile;<br />

elde edilen bu veriler dahilinde sağlanabilmektedir.<br />

Bisküvi ve ekmek hamuru<br />

dışında diğer tüm hamur çeşitleri uygun<br />

aparatlar kullanılarak Anton Paar MCR<br />

Serisi reometreler ile ölçülebilmektedir.<br />

Örneğin; maksimum partikül boyutu 8<br />

mm olan meyveli kek hamurlarının viskozite<br />

ölçümleri için bilyalı ölçüm sistemi<br />

MCR xx2 Serisi reometreler ile kullanılabilmektedir.<br />

Çikolata Reolojisi<br />

Üretim hacminin oldukça fazla olmasına<br />

karşın, tutarlı ve yüksek kaliteye<br />

ulaşabilmek için çikolata üretimi esnasında<br />

sürekli kalite kontrol önemli bir<br />

yere sahiptir. Çikolatanın işleme özelliklerini<br />

etkilemeleri nedeniyle akma noktası,<br />

viskozite gibi reolojik özellikler ise üretim<br />

açısından bilhassa önemlidir. Hatta<br />

farklı türdeki çikolataların ağızda bıraktıkları<br />

his de reolojik ölçümler ile tahmin<br />

edilebilmektedir. Örneğin; keklerin veya<br />

bisküvilerin çikolata ile kaplanmasında;<br />

çikolatanın uygun yayılma özelliklerine<br />

sahip olması reolojik ölçümler ile belirlenebilen<br />

akma noktası ile ilişkilendirilebilmektedir.<br />

Şekil 5’te üç farklı çikolata<br />

türüne ait farklı kayma hızlarında (shear<br />

rate) viskozite değerleri ve bu verilerden<br />

elde edilmiş akma noktası değerleri<br />

Tablo 1’de verilmektedir. Akma noktalarındaki<br />

bu farklılıklar proses koşullarında<br />

farklı davranışlar göstermelerine neden<br />

olmaktadır.<br />

Çikolatanın kristalizasyon noktası<br />

da sabit bir kayma hızında (shear rate)<br />

farklı sıcaklıklarda viskozite değerlerinin<br />

ölçümesi, yani sıcaklık taraması ile belirlenebilmektedir.<br />

Bisküvi Analizleri<br />

Bisküviler, nem içeriğinin son ürün<br />

özelliklerini oldukça fazla etkilediği unlu<br />

mamullerdendir. Bisküvilerin, gevreklik<br />

ve sertliği nem içeriğine bağlı olarak<br />

değişen en önemli duyusal özelliklerindendir.<br />

Depolama ve saklama koşullarındaki<br />

sıcaklık ve bağıl nem etkisinin<br />

belirlenmesi için reolojik ölçümlerden<br />

yararlanılabilmektedir. “CTD 180 Humidity<br />

Ready” aksesuarı ile, MCR xx2<br />

reometrelerinde %10 ila 95 bağıl nem<br />

ve 10 ila 120 °C sıcaklık aralığında çalışmalar<br />

yapılabilmektedir. 20 x 10 x 5<br />

mm boyutunda kesilen bisküvi örnekleri<br />

“solid rectangular fixture” ölçüm sistemi<br />

kullanılarak “CTD 180 Humidity Ready”<br />

aksesuarı içerisine yerleştirilmiş ve numuneler<br />

ile ölçüm alınmıştır. 25 °C’de<br />

gerçekleştirilen ölçümlerde bağıl nem<br />

başlangıçta % 30 iken % 80’ e çıkarılmış<br />

ve ardından % 10’a düşürülmüştür.<br />

Şekil 6’ da bisküviye ait Depolama<br />

Modülü, G’ (Storage Modulus) ve Kayıp<br />

Modülünün, G’’(Loss Modulus); bağıl<br />

nem etkisi ile zamana bağlı davranışı<br />

yer almaktadır. Artan bağıl nem ile G’<br />

değerlerinde düşüş gözlemlenmektedir.<br />

Bu durum bisküvinin artan nem ile gevrekliğini<br />

kaybettiğinin göstergesidir. Bağıl<br />

nemin % 10’a düşmesi ile G’ değerleri<br />

tekrar artmaktadır. Bu test ile uygun<br />

depolama koşullarının belirlenebilmekte<br />

ya da nihai ürünün depolama stabilitesi<br />

öngörülebilmektedir.<br />

Kaynaklar:<br />

1- Mezger, Thomas: The Rheology-<br />

Handbook 3rd Revised Edition, Hanover:<br />

Vincentz Network, 2011.<br />

2- Brandstätter, Margot: Measurment<br />

of Dough with the Rotational Rheometer<br />

RheolabQC, Anton Paar Application<br />

Report, 2014.<br />

3- Wollny, Klaus: Yield Point and<br />

Viscosity Measurement of Chocolate<br />

Samples with RheolabQC, Anton Paar<br />

Application Report, 2014.<br />

4- Roohnia, Raha; Arnold, Gunther:<br />

Humidity Dependence of Food Characterized<br />

with the MCR, Anton Paar Application<br />

Report, 2014.<br />

Daha detaylı bilgi için lütfen<br />

Anton Paar Türkiye<br />

ile iletişime geçin :<br />

Tel : +90 216 574 6665<br />

info.tr@anton-paar.com<br />

www.reometre.com.tr<br />

www.world-of-rheology.com<br />

Şekil 5 : Bitter, sütlü ve beyaz çikolataya ait kayma geriliminin<br />

(shear stress) kayma hızı (shear rate) ile değişim grafiği<br />

Şekil 6 : “CTD 180 Humidity Ready” sistemi. Bağıl nem ve zaman ile bisküviye<br />

ait modül (G’, G’’) değerlerinin değişim grafiği<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

36 37


Dilistan’ın günlüğü<br />

gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Sous Vide<br />

tekniği ile<br />

pişirmek<br />

Yrd. Doç. Dr. Dilistan Shipman<br />

Bilgi Üniversitesi<br />

Gastronomi ve Mutfak Sanatları<br />

Bölüm Başkanı<br />

Günümüzde yiyeceklerin besin<br />

değerlerini koruyarak pişirmek üzere<br />

çeşitli yeni teknikler üretilmekte. Bunlarda<br />

birisi de sous vide tekniği olarak<br />

bilinen, yiyecekleri belirli bir ısıda<br />

tutarak suda pişirme tekniği. Aslında<br />

yiecekleri kapalı olarak muhafaza etmek<br />

ve kapalı olarak pişirmek çok eskilere<br />

dayanmaktadır. Mutfak ve yiyecek<br />

tarihine baktığımızda yiyeceklerin<br />

yapraklara sarılarak, tuzla kaplanarak<br />

ya da hayvanların işkembelerine ya<br />

da çömleklere konarak sakladığını<br />

görmekteyiz. İnsanlar eskiden beri yiyeceklerin<br />

çürümesini önlemek ve kurumasını<br />

önlemek için hava ile teması<br />

kesmenin gerekliliğini bilmektedirler.<br />

Fransızca’da sous vide “vakumda”<br />

demek olsa da, sous vide tekniği aslında<br />

ısıyı kontrol altına alarak pişirme<br />

tekniğidir.<br />

Adı oldukça sofistike olmasına ragmen,<br />

sous vide pişirme tekniği son derece<br />

kolaydır. Prensip olarak pişrmek<br />

istediğiniz malzemeyi plastik bir torbaya<br />

ya da cam bir şişeye koyup ağzını<br />

sıkıca kapattıktan sonra bir tencere ya<br />

da kapta bulunan, istenen ısıdaki suya<br />

ya da kombi fırına koyup pişirmek. Pişen<br />

malzemeyi sudan ya da fırından<br />

çıkarıp, bulunduğu plastik torbadan ya da şişeden<br />

çıkarıp dilerseniz bir tavada biraz daha pişirip servis<br />

etmek. Genel olarak işlem bu kadar.<br />

Sous vide tekniğinin inanılmaz sonuçlarına geleneksel<br />

pişirme teknikleri ile ulaşmak adeta imkansızdır.<br />

Örnek vermek gerekirse tavada pişirdiğiniz bir<br />

sığır filetoda, orta kısmı 52 °C olan etin dış kısımlarının,<br />

ki aşağı yukarı bu da etin 40%’ı kadardır, iç<br />

kısmından daha fazla piştiğini göreblirsiniz. Ancak<br />

Sous vide tekniği ile pişen ette tüm et, dışı ve içi aynı<br />

şekilde pişer. Diğer bir örnek ise 58 °C’de 72 saat<br />

kadar pişen dana kaburga ağızda dağılırken hâlâ<br />

rengini ve içindeki etin suyu muhafaza etmektedir.<br />

T-Bone, bonfile, antrekot gibi etleri 52 °C’de etin kalınlığına<br />

göre 1 saatte pişirebilir ve etin yumuşak ve<br />

sulu yapısının keyfine varabilirsiniz.<br />

Sous vide özellikle et ve deniz ürünleri pişirmede<br />

son derece de etkilidir. Örneğin bir balığı tavada<br />

pişirdiğnizde, tavadaki ısının en az 200 °C olması<br />

gerektiğinden balığın kenar kısımlarının istenenden<br />

daha fazla pişmesi normaldir. Ancak sous vide makinası<br />

/ tekniği kullandığınızda, örneğin bir somon<br />

dilimini 50 °C’de 25 dakika pişirerek somon balığının<br />

her yanının eşit şekilde ve suyunu kaybetmeden<br />

pişirmeniz mümkündür.<br />

Tavuk ve diğer kümes hayvanlarını pişirme dereceleri<br />

diğerlerinden farklıdır. Zira bu yiyeceklerin<br />

güvenliği ve içindeki patojenlerin (çeşitli hastalıklara<br />

neden olabilen bakteriler) ölmesi açısından son derece<br />

önemlidir. Hindi, tavuk ve ördek 60 – 65 °C’de<br />

1.5 – 2 saat kadar pişirilmelidir.<br />

Sous vide tekniği yemek yapan kişiyi stressden<br />

kurtaran bir tekniktir. Yemeği yakma ya da fazla ya<br />

da az pişirme endişesi taşımadan gönül rahatlığı ile<br />

yemek yapılmasını sağlar bu teknik. Ayrıca eğer pi-<br />

şirdiğiniz ürünü 1-2 dk fazla bırakırsanız makinada ya<br />

da kullandığınız tencere ya da fırında pişirdiğiniz ürün<br />

asla bozulmaz ve tüm güzelliğini korur ama geleneksel<br />

metotla pişirilen ürünler için bu geçerli değildir.<br />

Bunların yanısıra et, balık gibi ürünleri pişirirken kenarları<br />

çok pişmiş içi az pişmiş bir ürünle karşılaşmassınız<br />

asla. Sou vide tekniğinin en güzel yanı ürünün<br />

tümünün aynı şekilde pişmesidir. Bir torbada piştiği<br />

için, ürün tüm nemini içinde barındırır ve yumuşacık<br />

olarak pişer. Sous vide ürünün rengini değiştirmediği<br />

için torbadan çıkan ürünü isterseniz tavada şöyle bir<br />

döndürüp hafif kızarmış ancak hâlâ yumuşacık olan<br />

eti, tavuğu ya da balığı zevkle yiyebilirsiniz.<br />

Şimdi gelelim kullanılan plastik torbalara... Çoğu<br />

kişi bunların güvenli olup olmadığı konusunda endişe<br />

taşımaktadır haklı olarak. Sous vide için kullanılan torbalar<br />

polyethylene denilen bir maddeden yapılmıştır.<br />

Bu ürünler kimya ve biyoloji labaratuvarlarında test<br />

edilmiş güvenli torbalardır ancak ucuz malzemeden<br />

yapılmış torbaları kullanmaktan kaçınınız.<br />

Makine kullanmadan evde sous vide tekniğini nasıl<br />

uygularsınız? Öncelikle dijital bir termometre sahibi<br />

olun. Şimdi, evde çok para vermeden nasıl sous vide<br />

tekniğini uygularsınız ona bakalım.<br />

Pilav makinası: Eğer bir pilav yapma makinanız<br />

varsa içini suyla doldurun ve su geçirmeyen dijital termometrinizi<br />

içine koyun. İstenen dereceyi ayarlayarak<br />

saati de kurun ve ürününüzü içine koyarak pişirin.<br />

Altı kalın bir tencere: Ateşin üzerine koyduğunuz<br />

bir tencereye suyu ve su geçirmeyen dijital termometreyi<br />

koyun. Tencerenin içne düşmeyecek büyüklükte<br />

bir ızgaraya tutturduğunuz içinde pişireceğiniz ürün<br />

olan vakumlu paketi suya daldırın ve gerekli zaman<br />

kadar pişirin.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

38<br />

39


gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

Hijyenik tasarım nasıl olmalı?<br />

Prof. Dr. Onur Devres<br />

Devres Danismanlik Ltd. Şti<br />

onur@devres.net<br />

Gıda üreticilerinin<br />

ana amacını, gıdanın<br />

besleyici ve organoleptik<br />

özeliklerinin mümkün<br />

olduğunca korunması<br />

ile patojenik mikroorganizmalar,<br />

kimyasal ve<br />

yabancı madde bulaşımı<br />

olmaksızın gıdanın güvenli<br />

ve ekonomik bir şekilde<br />

üretilmesi oluşturur.<br />

Tüm hammaddeler aynı kalitede olmadığı gibi, son<br />

ürün fiyatı da hedeflenen pazara göre belirlenir. Ancak<br />

bu durum fiyatı ucuz olacak diye gıda güvenliğinin sağlanmasının<br />

gerekliliğinin önüne geçemez.<br />

Hijyenik tasarım, fabrikanın cihaz ve tesisat alt yapısı<br />

tasarımını kapsar. Bunun içine bunları kullanacak çalışanlar<br />

da girer. Hijyenik uygulama, tesis ile İyi Üretim<br />

Uygulamaları ve İyi Hijyen Uygulamaları arasında entegrasyonu<br />

sağlar. Proses tasarımı kapsamında güvenli, valide<br />

edilmiş ürün ve işlemlerin tasarımı yapılır. Bu sırada<br />

proses kontrolü yapılarak her bir partideki ürünlerin, ürün<br />

ve proses gereksinimlerinin sürekli bir şekilde sağlanmasını<br />

garanti altına alır.<br />

Hijyenik tasarım, aslında bir anlamda gıda üretimi altyapısı<br />

olup, gıdayı üretmek için gerekli tüm fiziksel gereksinimleri<br />

içerir:<br />

z Fabrika alanı<br />

z Fabrika binası<br />

z Fabrika işleme alanı zonları<br />

z Gıda savunma ve biyoterörizm<br />

z Proses hatları<br />

z Havalandırma ve hava akışı<br />

z Cihazlar<br />

z Aletler<br />

z Destek hizmetleri<br />

z Atık yönetimi<br />

z Personelin tıbbi izlenme<br />

Hijyenik uygulama kapsamında, güvenli ve sağlıklı<br />

gıda üretimi ile ilgili yapılması gereken tüm önlemleri, üretim<br />

alt yapısının hijyenik bir şekilde tutulmasını ve gıdaya<br />

yabancı madde bulaşmasının önüne geçilir:<br />

z Bakım<br />

z Ortalığın düzenli tutulması<br />

z Temizlik ve dezenfeksiyon<br />

z CIP<br />

z Haşere mücadelesi<br />

z Kişisel hijyen<br />

HACCP kapsamında yapılan tehlike analizi ile gıdanın<br />

kalite ve güvenliğini etkileyebilecek tehlikelerin belirlenmesi,<br />

bunların gıdaya bulaşmasının önüne geçebilmek için<br />

her prosessin her aşamasında kontrol atına alınarak bulaşmanın<br />

önlenmesidir:<br />

z Biyolojik (bakteri, küf, maya vb.)<br />

z Kimyasal (temizleme kimyasalları,<br />

yağlama akışkanları vb.)<br />

z Fiziksel (cam, plastik,<br />

haşere ya da parçaları,<br />

metal, toz vb.)<br />

z Fabrika alanı<br />

z Fabrika Binası<br />

z Gruplandırma<br />

z Biyoterörizm<br />

Temel hijyenik gereksinimler<br />

Cihazların yapılması sıasında kullanılan malzemelerin<br />

tümü gıda, çevre, temizleme kimyasalları ve<br />

dezenfektanlar, temizlik ve dezenfeksiyon yöntemleri<br />

ile uyumlu olmalıdır.<br />

Ürün temas yüzeyleri (ürün temas yüzeylerindeki<br />

kaynak birleşimleri de dahil) pürüzsüz yüzeye sahip<br />

olmalı ve kolaylıkla temizlenebilmelidir.<br />

Gıda üretiminde kullanılan cihazlar, hem gıda ile<br />

temas eden hem de etmeyen yüzeylerinde bakteriyel<br />

birikmeyi, yaşamayı, üremeyi engelleyecek şekilde<br />

tasarlanmalıdır. Cihazın tüm ekonomik ömrü boyunca<br />

etkili ve verimli bir temizliğin yapılabilmesine olanaklı<br />

olarak yapılmalıdır.<br />

Proses hatları<br />

Proses hatları oluşturulurken etkin ve verimli bir<br />

gıda üretimini sağlamalı, ürün kalitesi korunmalı ve<br />

çevreden bulaşmalar önlenmelidir. Bakım ve temizlik<br />

için erişilebilir olmalıdır. Hammadde ve üretimde<br />

kullanılacak bileşenler bir uçtan girmeli, diğer uçtan<br />

çıkmalıdır. Kesişme ve geri dönüş olmamalıdır. Proses<br />

akışı yönünde uygun fiziksel bariyerler yapılmalıdır.<br />

Hava akış ve drenaj, temiz alanlardan kirli alanlara<br />

doğru olmalıdır. Dış ambalaj malzemelerinin yolu ambalajsız<br />

içerik maddeleri veya bitmiş ürünle kesişmemelidir.<br />

Personel ya da ziyaretçi girişi kontrol altında<br />

tutulmalıdır. Personel ve araç trafiği ürünlere bulaşma<br />

olmadan yapılmalıdır.<br />

Havalandırma ve hava akışı<br />

Gıda üretim tesislerinde çalışanlar için yeterli taze<br />

hava, doğal ya da mekanik havalandırma ile sağlanmalıdır.<br />

Kişi başı 8 l/h’lik bir debi kabul edilebilir.<br />

Ancak hava kalitesinin gıdayı etkilememesi gerekir.<br />

Gerektiği durumda doğal havalandırma dış ortama<br />

doğrudan açılan yerlerde yapılabilir. Bu amaçla dış<br />

duvar ya da çatı kullanılmalıdır. Mekanik havalandırma<br />

ortam sıcaklık ve neminin kontrol altında tutulması<br />

gerektiğinde kullanılmalıdır. Ortamdan kaynaklanabilecek<br />

her türlü yabancı partikül, duman, buhar,<br />

mikroorganizmalar tutulmalıdır. Mikrobiyal bulaşma<br />

tehlikesi bulunuyorsa üretim ortamı tamamen tecrit<br />

edilmelidir. İç-dış ortam arasında pozitif basınç sağlanmalıdır.<br />

Sistemde kullanılacak filtreler ürün ve prosese<br />

göre seçilir. Hava ürün taşınması amcı ile kullanılacak<br />

ise uygun şekilde filre edilmelidir.<br />

Cihaz<br />

Hijyenik olarak tasarlanmış gıda cihazının üç<br />

avantajı bulunur: gıda kalitesi, azaltılmış işletme masrafı<br />

ve gıda güvenliği. İyi yapılmış bir hijyenik tasarım<br />

ile cihazda gıda kalıntılarının kalması engellenir. Bu<br />

şekilde farklı ürünlere bulaşmanın önüne geçilir. Ayrıca<br />

cihzın temizlenmesi için gerekli zaman da azalır.<br />

Bunun hesabı cihazın tüm ekonomik ömrü boyunca<br />

yapılmalıdır. Bundan dolayı satıl alınma fiyatı başlangıçta<br />

yüksek olsa da tüm ömür boyunca ekonomik<br />

hale gelir. Aynı zamanda temizlik süresinin azaltılması<br />

üretim kapasitesini de artırır. Böylece mikrobiyal,<br />

kimyasal ve fiziksel bulaşma riskleri de en aza indirilmiş<br />

olur.<br />

Cihaz malzemeleri<br />

Gıda ile temasta olan cihazların yapımı sırasında<br />

kullanılan malzemelerin mekanik özeliklerinin yanısıra<br />

son ürüne bağlı olarak seçilen sıcaklık aralığına uygun,<br />

kabul edilebilir ömür, toksik olmayan, gıda ile<br />

alışverişte bulunmayan; korozyon ve kullanım nedeni<br />

ile çatlama, kabarma, ayrılma yapmayan ve kolay<br />

temizlenebilir olmalıdır. Tüm bunları sağlaması bakımından<br />

paslanmaz çelik (304 AISI ve 316 AISI) en<br />

çok tercih edilen malzemedir. Elastomerler ve diğer<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

40<br />

41


gıda işlem - ileri teknolojiler<br />

polimerler benzer koşulları sağlamak üzere sızdırmazlık elemanlarında,<br />

bantlarda ve kalıplarda kullanılırlar.<br />

Yüzey kalitesi<br />

Yüzeyin kolayca temizlenebilmesi ve dezenfekte edilebilecek<br />

pürüzlülük değerinde olmalıdır. Bu değer Ra ile ifade<br />

edilir ve sanal bir merkezden yüzey boyunca uzaklaşmaların<br />

matematiksel ortalamasıdır. Genelde CIP uygulamalarının<br />

yapıldığı, sıvı ile temasta olan kapalı cihazlarda yüzey kalitesinin<br />

0.8 μmRa olması tavsiye edilmektedir.<br />

Birleşim yerleri<br />

Kaynaklı ya da sıvama birleşim yerleri düz, sürekli, boşluk/aralık/girinti/çıkıntı<br />

olmaksızın yapılmalıdır. Sökülebilir<br />

bağlantıların ürün tarafında aralık/boşluk olmamalıdır. Flanşlı<br />

bağlantılarda uygun sızdırmazlık elemanı kullanılmalıdır.<br />

Bağlantı elemanları<br />

Ürünle temas yüzeylerinde vida, cıvata, somun kullanımından<br />

kaçınılmalıdır. Gerekiyorsa gömme ve havşa başlı<br />

olmalı ve uygun contalar kullanılmalıdır. Metal-metal teması<br />

olması, girintili/çıkıntılı yapısı birikinti ve sonucunda mikrobiyal<br />

problem yaratmaktadır.<br />

Sıvı tahliye<br />

Tüm boru tesisatı ve ekipmanlarında sıvı birikiminin önüne<br />

geçilmelidir. Her durumda tahliye edilebilir olmalıdır.<br />

İç açı ve köşeler<br />

Keskin köşe kullanılmamalıdır. 90º açılar kullanılmaktan<br />

kaçınılmalıdır.<br />

Ölü hacimler<br />

Tesisatlarda temizlik sıvısının giremediği hacimlerden kaçınılmalıdır.<br />

Rulman ve mil sızdırmazlığı<br />

Mümkün olduğunca ürün ile temasın olmadığı bölümlere<br />

yerleştirilmelidir. Yağlama için gıdaya uygun olanları seçilmelidir.<br />

Mil sızdırmazlığı tasarımı kolay bir şekilde temizlenebilmeye<br />

uygun yapılmalıdır.<br />

Ölçüm cihazları<br />

Hat üzerindeki ölçüm cihazlarının malzemeleri gıdaya<br />

uygun olmalı ve montaj sırasında ölü hacim bırakılmamalıdır.<br />

Kısa T bağlantılar kullanılmalıdır. Tüm bağlantı noktalarına temizleme<br />

sıvısı girebilmelidir.<br />

Kapı, kapak ve contaları<br />

İçeriden ve dışarıdan bulaşmaya izin vermemeli, sızdırmazlığı<br />

sağlanmalı ve dış yüzeyleri eğimli olmalıdır.<br />

Kontrol cihazları<br />

Personel tarafından sürekli olarak ellenen kontrol cihazları<br />

(vana, düğme, şalter vb.) birikim ve bulaşıma izin vermeyecek<br />

şekilde yapılmalı.<br />

Alet teçhizat<br />

Taşıma kapları, tekerlekli arabalar, tepsiler, küçük aletler<br />

de yukarıda sıralan hususları yerine getirmelidir.<br />

Destek hizmetleri<br />

Gıdanın üretilmesi için gerekli her türlü proses destek<br />

hizmetleri içine su, buhar, elektrik, basınçlı hava ve<br />

diğer gazlar girer. İçilebilir kalitede sıcak ve soğuk su<br />

proseste kullanılmalıdır. Suyun depolanması yapılacak<br />

ise tesisata dışarıdan herhangi bir şekilde haşare girmemesi<br />

ve FKB bulaşma olmamasına dikkat edilmelidir.<br />

İçilebilir kalitede olmayan proses suyunun tesisatı<br />

ayrı olmalıdır. Buhar içilebilir kalitede sudan üretilmeli ve<br />

buhar sistemine içten/dıştan bir bulaşma oluşmasının<br />

önüne geçilmelidir.<br />

Elektrik kablolaması dikey veya eğimli kablo kanallarına<br />

tek sıralı olarak yapılmalıdır. Elektrik panoları ve<br />

kontrol cihazları su, toz, haşere girmesine müsaade<br />

etmeyecek şekilde yapılmalıdır. Basınçlı hava ve gaz tesisatı<br />

kuru tutulmalı, mikroorganizmalar, yağlayıcılar ve<br />

partiküller filtreler ile tutulmalıdır.<br />

Destek hizmetleri tesisatı mümkün olduğunca üretim<br />

alanı dışında tutulmalıdır. Bu amaçla tavan üzeri ya da ayrı<br />

bir tesisat koridoru kullanılabilir. Üretim alanı içindeki tesisat,<br />

kir birikimini engellemek için duvardan 25 mm açıkta<br />

monte edilmelidir. Kondens olma durumu söz konusu olacaksa<br />

bu tesisatın açık ürün üzerinden geçmemesi gerekir.<br />

Bu amaçla boru hattı üzerine yalıtım da yapılmalıdır.<br />

Atık yönetimi<br />

Atıkların depolandığı yerlerin, su ve ürün ile temasta olmamasına;<br />

haşeratı toplamasına ve koku yayılımına engel<br />

olacak şekilde inşa edilmesi gerekir. Ana üretim alanından<br />

ayrı olmalıdır. Çöp kamyonuna doğrudan yükleme yapılabilecek<br />

şekilde tasarlanmalıdır. Ortam malzemesi geçirgen<br />

olmayan, zemin eğimli ve drenajı sağlanmış olmalıdır. Kolay<br />

temizlenebilir olmalıdır. Oda içinde sınıflandırılmış (renk, yazı<br />

vb.), geçirgen olmayan, kolay temizlenebilir konteynerlerde<br />

tutulmalıdır. Yükse riskli bölümlerdeki atıklar kısa aralıklarda<br />

çıkartılmalıdır.<br />

Bakım<br />

Gıda işleme cihazlarında ve işleme ortamında etkin hijyenik<br />

bakım yapılmalıdır. Bu amaçla önleyici bakım tercih<br />

edilmelidir. Parçalar ve bileşenler değiştirilmeli veya bakımı<br />

yapılmalıdır. Böylelikle işlevleri bozulmaz, mikrobiyal gelişme<br />

olmaz, ürüne fiziksel tehlike yaratmaz. Bakım ve onarım sırasında<br />

kullanılan tüm malzemeler hedeflenen uygulamaya<br />

uygun değiştirilmelidir. Bunların izlenebilirliği, gıda ürünlerinin<br />

geri toplanması söz konusu olduğunda veri tabanı oluşturabilecek<br />

şekilde yapılmalıdır. Bakım ve onarım çalışmaları işleme<br />

hattından ayrı bir yerde yapılmalıdır. Yapılamıyorsa çalışma<br />

alanı sıkı bir şekilde kontrol edilmelidir. Tüm bu işlemler sırasında<br />

kullanılan alet/teçhizat iş başlangıcında ve bitiminde<br />

sayılmalı aynı zamanda temizlenmelidir. İşleme hattına sonradan<br />

dahil olacak tüm cihazlar, yedek parçalar üretim alanına<br />

girmeden evvel temizlenmelidir. Zonların riskine bağlı olarak<br />

alet çantaları farklı renklerde kullanılmalıdır. Yağlayıcılar gıda<br />

kalitesinde olmalı, mikrobiyal gelişmeye imkan vermeyecek<br />

şekilde saklanmalıdır.<br />

Cam kırılması ya da kuru hacimlere su girişi olduğunda yapılacaklar<br />

ile ilgili prosedürler önceden belirlenmelidir. Gıda işleme<br />

alanında yapılan tüm bakım prosedürleri ile ilgili yazılı devir/<br />

teslim prosedürleri takip edilmelidir. Bakım sonrasında ortamın<br />

alet, teçhizat; bakım ve onarım malzemeleri ve artıklarından ari<br />

olduğu mühendislik personeli tarafından yazılı olarak onaylanmalıdır.<br />

Sanitasyon (temizlik) personeli alanın uygun seviyede<br />

hijyenik olarak temizlendiğini, üretim personeli alanı gıda üretimine<br />

uygun bir şekilde teslim aldığını yazılı bir şekilde teyid<br />

etmelidir. Tüm bu işlemler şirket personeline ve taşeron firma<br />

elemanlarına aynı şekilde uygulanmalıdır.<br />

Fabrika içinde yer alan mekanik atölyeler potansiyel bulaşım<br />

noktaları olarak dikkate alınmalıdır. Sürekli olarak temiz<br />

tutulmalı; çıkışlarına yapışkan mat yerleştirilerek ayakkabılar ile<br />

gıda üretimine ait olmayan parçacıkların çıkışı engellenmelidir.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

42<br />

43


haber<br />

Turna yemişi idrar yolu<br />

enfeksiyonlarını azaltıyor<br />

Sağlık Bakanlığına göre, Türkiye antibiyotik<br />

tüketiminde 40 Avrupa ülkesi arasında<br />

ilk sırada yer alıyor. Bu açıklama, Türkiye’nin<br />

antibiyotik direnci oranının yüzde 46’ya yükseldiğini<br />

belirten Dünya Sağlık Örgütü’nün<br />

2014 yılındaki raporuyla da doğrulanıyor.<br />

İdrar yolu enfeksiyonu gibi sık görülen enfeksiyonlar<br />

direnci tetikleyebiliyor. Dünyada<br />

150 milyon kişiyi etkileyen idrar yolu enfeksiyonları,<br />

Türkiye genelinde en yaygın görülen<br />

üçüncü enfeksiyon. Hastalığın tedavisinde<br />

genelde antibiyotik kullanımı öneriliyor. Ancak<br />

idrar yolu enfeksiyonu gibi sık görülen<br />

hastalıklara yol açan bakteriler antibiyotiğe<br />

karşı yüksek direnç gösteriyor.<br />

Amerikalı turna yemişi üreticileri kooperatifi<br />

Ocean Spray ve Dünya Gıda Dergisi<br />

işbirliğiyle 4 Mayıs tarihinde İstanbul’da düzenlenen<br />

“İdrar Yolu Enfeksiyonları, Antibiyotik<br />

Direnci ve Olası Çözümler” panelinde,<br />

sağlık uzmanları, idrar yolu enfeksiyonu gibi<br />

sık görülen enfeksiyonların tedavisinde aşırı<br />

antibiyotik tüketimini ve alternatif yöntemleri<br />

tartıştı.<br />

Katılımcılar arasında Cerrahpaşa Üniversitesi<br />

Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Recep Öztürk,<br />

Yeni Yüzyıl Üniversitesi Üroloji Profesörü<br />

ve Türk Üroloji Derneği Kuzey Marmara Bölgesi<br />

Şubesi Başkanı Dr. Barış Nuhoğlu, ve<br />

ABD merkezli turna yemişi kooperatifi Ocean<br />

Spray®’in Bilim ve Ruhsatlandırma İşleri Başkan<br />

Yardımcısı Dr. Geoffrey Woolford yer aldı.<br />

Türkiye’nin idrar yolu enfeksiyonu gibi<br />

yaygın enfeksiyonlardan kaynaklanan ve artan<br />

antibiyotik direnci oranının yanı sıra turna<br />

yemişi tüketilmesi gibi bu enfeksiyonları<br />

azaltmaya yardımcı olabilecek alternatif besin<br />

desteği çözümleri de görüşülen önemli konular<br />

arasında yer aldı.<br />

Türkiye, aşırı antibiyotik kullanımı nedeniyle Avrupa ülkeleri arasında en yüksek<br />

antibiyotik direncine sahip ülke konumunda. İdrar yolu enfeksiyonları, aşırı kullanımın<br />

yaygın nedenlerinden bir tanesi. Sağlık uzmanları enfeksiyonların azaltılmasında turna<br />

yemişi gibi besinlerden destek alınabileceğini öneriyor.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

44<br />

45


haber<br />

İdrar yolu enfeksiyonu ekonomik ve<br />

halk sağlığı endişelerini arttırıyor<br />

Prof. Dr. Recep Öztürk, Türkiye’de antibiyotik<br />

kullanımının son derece yüksek olduğunu<br />

ve halk sağlığı açısından da büyük bir risk<br />

teşkil ettiğini söyledi. Öztürk, “Yüzde 20 ila 50<br />

arasında değişen direnç oranları tespit ediyoruz.<br />

Bu oranlar, hastaların vücutlarının verilen<br />

antibiyotiklere yanıt vermemesi nedeniyle,<br />

doktorların idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın<br />

enfeksiyonlar yaşayan hastaları etkin bir şekilde<br />

tedavi edemediği anlamına geliyor” dedi.<br />

Yakın zamanda Ocean Spray tarafından<br />

gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, Türkiye’deki<br />

kadınların yüzde 50’si son bir yıl içinde<br />

idrar yolu enfeksiyonu yaşadı; yüzde 53’ü de<br />

enfeksiyonun günlük yaşamları üzerinde büyük<br />

bir etkiye sahip olduğunu söyledi.<br />

Tedavi edilmeyen idrar yolu enfeksiyonunun,<br />

böbreklerin hasar görmesine yol açan<br />

pyelonefrit gibi kronik böbrek hastalıklarına<br />

ve hatta sepsis gibi ölümcül kan enfeksiyonlarına<br />

yol açabileceğini vurgulayan Prof. Dr.<br />

Barış Nuhoğlu, alternatif tedavi yöntemlerinden<br />

umutlu olduklarını belirterek “Bu ülkede,<br />

antibiyotik direnci oranlarını yavaşlatmaya<br />

yönelik büyük bir fırsat var. Doktorları ve has-<br />

taları idrar yolu enfeksiyonu gibi yaygın enfeksiyonlara<br />

yönelik alternatif tedavi yöntemleri<br />

konusunda eğiterek artan direnç sorunlarını<br />

çözebiliriz” diye konuştu.<br />

“Antibiyotik kullanımını azaltmak<br />

için önemli bir besin desteği”<br />

Dr. Geoffrey Woolford ise yaptığı konuşmada<br />

günde 240 ml turna yemişi suyu<br />

tüketilmesinin idrar yolu enfeksiyonlarını<br />

önleyebileceğini ve tedavide kullanılan antibiyotik<br />

miktarını da azaltabileceğini söyledi.<br />

Turna yemişinin önemli bir besin desteği<br />

olabileceğini belirten Woolford, “50 yılı aşkın<br />

süredir devam eden araştırmalar, turna<br />

yemişini anlamaya adandı. Turna yemişinin<br />

antibakteriyel özellikleri, belirli bakterilerin<br />

yapışarak idrar yolu enfeksiyonlarına neden<br />

olmasını engelliyor; vücudu temizlemeye ve<br />

arındırmaya yardımcı oluyor. Sonuç olarak<br />

araştırmacılar, tekrar eden enfeksiyonlara<br />

sahip kadınlarda turna yemişi tüketimi ve<br />

idrar yolu enfeksiyonlarının azalması arasında<br />

bir korelasyon gördü. Enfeksiyon sayısının<br />

azalması, daha az antibiyotik kullanımı<br />

ve daha düşük antibiyotik direnci geliştirme<br />

riski anlamına geliyor” dedi.<br />

Turna Yemişinin Sağlığa Katkıları Hakkında<br />

Ocean Spray; 85 yılı aşkın bir süredir turna yemişinin<br />

sadece lezzetli olmasıyla deği, aynı zamanda sağlığa<br />

katkıları üzerindeki araştırmalarını aktif bir şekilde<br />

yürütüyor. Tüketicilerin günlük tavsiye edilen meyve<br />

alımını karşılamasının yanı sıra, turna yemişinin tüketilmesi<br />

idrar yolu enfeksiyonlarının azaltılmasına yardımcı olan<br />

besinsel bir yaklaşımdır. Bu enfeksiyonlara neden olan<br />

bakteriler bunların tedavi edilmesinde kullanılan en güçlü<br />

antibiyotiklere karşı giderek daha dirençli bir hal almaya<br />

başladığından bu meyve son derece önemlidir. Dünya<br />

Sağlık Örgütü, antibiyotik direncinin bugünün halk sağlığı<br />

açısından en büyük zorluklardan birisi olduğunu vurguluyor.<br />

Turna yemişi, Kızılderililerin keşfi<br />

Turna yemişi, dünyadaki diğer meyvelerden farklıdır.<br />

Yüzlerce yıl önce Kızılderililer tarafından keşfedilen bu<br />

olağanüstü meyve; canlı kırmızı rengi, çarpıcı, mayhoş<br />

lezzeti ve sağlıklı oluşuyla tercih ediliyor.<br />

Turna yemişi, özellikle ABD, Kanada ve Şili’nin spesifik<br />

bölgelerinde bataklık olarak adlandırılan sulak arazilerde<br />

yetişir. Turna yemişi suda yetişmez. Bazıları yüz yıldan<br />

daha uzun bir süre büyümeye ve meyve vermeye devam<br />

eden alçak asmalarda yetişir.<br />

Her sonbaharda (Kuzey Amerika’da Eylül ayının<br />

ortasından Kasım ayının ortasına kadar) ve Şili’de Mart<br />

ayından Mayıs ayına kadar turna yemişleri, renk ve lezzet<br />

açısından en üst seviyeye ulaşır ve hasada hazır hale gelir.<br />

Yemişler bataklıktan çıktığında; dünyanın dört bir<br />

yanındaki ailelere lezzetli ve besleyici bir ürüne dönüşmüş<br />

şekide ulaşırlar.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

46<br />

47


Symrise ile Madagascar’ın<br />

vanilya tatlarını keşfedin...<br />

Özlem Sağlam<br />

Symrise Türkiye Bölge Satış Müdürü<br />

Vanilya tüm dünyada en popüler tatlardan<br />

biridir. Krema yönü ağır basandan<br />

baharatlısına, tarçınlısından tütsü<br />

notları içeren vanilya aromalarına kadar<br />

çok çeşitli tat profilinde vanilya aromaları<br />

mevcuttur. Symrise siz müşterilerine<br />

yaklaşık 1.000 aromadan oluşan geniş<br />

portfolyosu ile hizmet vermektedir.<br />

Vanilya gıda sektöründe pek çok<br />

alanda kullanılmaktadır. Neredeyse her<br />

bisküvi ve kekte bulunmaktadır. Çikolataya<br />

zengin bir tat katmakta, ketçap ve<br />

kolanın tadını desteklemektedir. Vanilya,<br />

dondurma sektörünün ise en gözde<br />

aromasıdır.<br />

Böyle geniş bir kullanım alanı olan<br />

aromanın arkasında Madagascar’ın sık<br />

Özlem Sağlam<br />

sunda vanilya alanında deneyimli aroma<br />

geliştirme grubu özel projeler yürütmektedir.<br />

Symrise vanilyanın zenginliğinden<br />

her talebe uygun değer yaratmaktadır...<br />

Vanilya piyasası distribütörlerin kontrolü<br />

altında iken 2006 yılında bölgede<br />

lokal olarak yatırım yapan, kooperatifler<br />

ve çiftçiler ile birebir iletişim halinde<br />

olup aracı olmadan çalışmaya başlayan<br />

Symrise bu alanda bir ilki gerçekleştirmiştir.<br />

Bugün Symrise birçok vanilya üreticisi<br />

ile uzun süreli ortaklık anlaşması<br />

imzalamıştır. Symrise vanilya üreticilerine<br />

daha kaliteli ürün yetiştirme ve farklı<br />

tarım metotları ile ilgili eğitimler vermektedir.<br />

Yaklaşık 100 Symrise çalışanı<br />

Madagascar’da yaşamakta ve üretimden<br />

depolamaya, tedarik sürecinden<br />

sürdürülebilirlik faaliyetlerine kadar her<br />

aşamada bölge halkı ile uyumlu bir şekilde<br />

çalışmaktadır.<br />

Symrise için yüksek kalite<br />

standartlarında vanilya üretiminin<br />

devamlılığı çok önemlidir.<br />

Sürdürülebilirliği sağlamak<br />

amacı ile Symrise vanilya üreticilerinin<br />

yaşam standartlarını arttırmayı,<br />

onların eğitim seviyelerini<br />

yükseltmeyi ve gelecek kaygılarını<br />

en aza indirmeyi sorumluluk bilmiş<br />

ormanlarına kadar uzanan büyük ve bir<br />

o kadar karışık tedarik süreci yatmaktadır.<br />

Madagaskar, Afrika kıtasına bağlı bir<br />

ada ülke konumunda olup, kıtanın doğu<br />

kesiminde Hint Okyanusu’nun batı kısmında<br />

yer almaktadır. Dünya vanilya ihtiyacının<br />

yaklaşık %80’i Madagascar’da<br />

yetiştirilen vanilyalardan karşılanır. Adada<br />

binlerce küçük ölçekli çiftçi vanilya<br />

orkideleri yetiştirmektedir. Bu orkideler<br />

el ile tozlaştırılır, son aşamada da olgun<br />

ve yeşil bölümleri hasat edilir.<br />

Madagascar’ın vanilya tohumları ve<br />

ekstraktları son aşamada Holzminden<br />

Almanya’da aroma üretiminde kullanılmaktadır.<br />

Saf ekstraktlara ek olarak<br />

lokal taleplere uygun ve global trendler<br />

izlenerek çok farklı tat yönlerinde vanilya<br />

aromaları geliştirilmektedir. Pazar araştırmaları<br />

ve müşteri talepleri doğrultuve<br />

bu yönde adımlar atmıştır. Bugün<br />

Symrise 7.000’den fazla çiftçiye destek<br />

olmaktadır.<br />

Symrise müşterilerine markalarının<br />

ya da ürünlerinin gerektirdiği şekilde organik<br />

vanilya aromaları, Fairtrade (Adil<br />

Ticaret) onaylı vanilya aromaları, Rainforest<br />

Alliance (Yağmur Ormanları Birliği )<br />

onaylı vanilya aromaları sunmaktadır.<br />

Size her zaman ilham vermek için<br />

buradayız...<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

48 49


söyleşi<br />

“Türkiye’de<br />

öncelik sağlıklı<br />

yaşam değil<br />

kilo verme”<br />

Özlem As<br />

Jacob Linden; İsveçli yaşam koçu, beslenme uzmanı<br />

ve spor antrenörü. Oluşturduğu Linden Yaşam Üçgeni<br />

metoduyla dünya çapında birçok oyuncu, atlet, profesyonel<br />

sporcu ve iş adamına yaşam koçluğu yapıyor.<br />

Yaşam koçluğu yaptığı kişileri hem profesyonel, hem<br />

de kişisel yaşamında en iyi performansa ulaştırmayı ve<br />

özel teknikleri ile kişilerin daha sağlıklı, zinde ve iyi görünmelerini<br />

hedefliyor.<br />

Çağımız modern insanın en büyük sorunlarından olan<br />

stres, karamsarlık karşısında beslenmenin rolünü Jacob<br />

Linden ile konuştuk.<br />

Linden, kaliteli yaşam için beslenme-sporla desteklenen<br />

yaklaşımını anlattı.<br />

Günlük hayatın stresi, yoğunluğu karşısında<br />

kaliteli yaşam için neler yapılmalı?<br />

Öncelikle güne en sevdiğiniz müzikle başlayın. Açık<br />

havada bir yürüyüş yapın, yapacağınız 15 dakikalık yürüyüşün<br />

bile etkisini hissedeceksiniz. İstanbul bu konuda<br />

size avantaj sağlayan çok güzel bir şehir, imkanınız varsa<br />

deniz kenarında yürüyüş yapmayı tercih edin. Sabahları<br />

mutlaka kahvaltı edin. Vaktiniz kısıtlı bile olsa asla kahvaltı<br />

öğününü atlamayın, bu size gün içerisinde ihtiyaç duyduğunuz<br />

enerjiyi sağlayacaktır. Ve ne olursa olsun hayata<br />

pozitif bakın, gülümsemeyi unutmayın. Her negatif düşünce<br />

stres hormonlarını tetikler ve bu hormonlar öyle bir<br />

etkiye sahiptir ki bir anda tüm enerjinizi vakumlar, kendinizi<br />

yorgun hissedersiniz. Bu yüzden hayata her zaman<br />

olumlu ve pozitif bakmayı öncelik edinin ve stresin sizi<br />

yenmesine izin vermeyin. Unutmayın hayata ne kadar güzel<br />

bakarsanız, hayat da size o kadar güzelliklerini sunar.<br />

bir şekilde, besin değeri düşük şeylerle beslenmek<br />

çok yanlış ve ancak kısa vadeli kilo kayıplarına sebep<br />

olabilir. Benim amacım insanların kilo vermek için değil<br />

sağlıklı bir yaşam için çaba göstermeleri ve bunu<br />

uzun vadeli, kendilerini tanıyarak gerçekleştirmeleri.<br />

Yani uzun vadede güçlü bir vücuda sahip olmalarını<br />

sağlıyorum, sağlıklı yaşamla beraber kilo kaybı zaten<br />

gerçekleşiyor ve hayallerindeki vücuda kavuşuyorlar<br />

ama öncelik kesinlikle sağlık olmalı.<br />

Yaşam üçgeni nedir?<br />

Bu üçgen; yaşam tarzı, beslenme ve spor üzerine.<br />

Yani aslında bunların hepsi bir bütün ve birbirini<br />

etkileyen şeyler. Uyku saatleriniz, açık havada geçirdiğiniz<br />

zaman, hayata bakışınız, stres yönetiminiz,<br />

taze ve doğal ürünlerle beslenmeniz, yediklerinizin<br />

içeriği, düzenli sporunuz ve yapacağınız egzersizler...<br />

Bunların hepsi ayrı ayrı çok önemli ve hepsine dikkat<br />

ederek yaşam standardınızı oluşturmalısınız. Ben<br />

danışanlarıma bu üçü arasındaki dengeyi kurmaları<br />

adına yardımcı oluyorum.<br />

Dünyada ve Türkiye’de son dönem siyasi-ekonomik<br />

gelişmelerden kaynaklı olumsuz<br />

ve endişeli bir ruh hali hakim. Bu ruh<br />

halinden, bu olumsuzluktan kaçış için neler<br />

önerirsiniz?<br />

Anı yaşayın. Her ne yaşarsanız yaşayın pozitif düşünceden<br />

vazgeçmeyin. Vücudunuz sizin kalenizdir,<br />

onun için kuvvetli olmasını sağlamalısınız. Spor yapın,<br />

kondisyon çalışın. Unutmayın mutlu bir ruh kuvvetli<br />

bir vücutta yaşar. Spor mutluluk hormonlarının daha<br />

fazla salgılanmasını sağlar ve böylece daha mutlu ve<br />

sakin hissederiz. Mümkün olduğunca stresten uzak<br />

durmaya çalışın, bol bol gülün ve sahip olduğunuz<br />

her şeyi sevin.<br />

Sağlıklı yaşam için beslenme yönünde<br />

sizin için olmazsa olmazlar nelerdir?<br />

İşlenmemiş gıdalar ile beslenin. Doğal ve işlenmemiş<br />

gıdalar ile beslenmek vücudunuza mutluluk<br />

hormonu sağlanmasına yardımcı olur. Aynı zamanda<br />

yağ yakımını hızlandırır. Kesinlikle şeker tüketmemenizi<br />

öneriyorum. Et, balık, sebze, yumurta bunları bol<br />

bol tüketebilirsiniz. Zeytinyağı, avakado, tereyağı,<br />

omega3 ve fındık da vücudumuzun ihtiyaç duyduğu<br />

yağlardır, bunları uygun miktarda tüketmelisiniz.<br />

Yemeğinizi yavaşça pişirin, besin değerlerini kaybetmelerine<br />

sebep olmayın. Meyve ve sebzeleri taze<br />

şekilde tüketin. Bol bol su için ve alkol tüketiminde<br />

aşırıya kaçmayın. Diyetinizi kendi ihtiyaçlarınıza göre<br />

uygulayın. Şunu asla unutmayın; yediğiniz yemek<br />

sizin en güçlü yanınız olabilir yada sizi yavaş yavaş<br />

zehirleyebilir. Bunun seçimini yapacak olan sizsiniz.<br />

Kaliteli ve sağlıklı yaşam konusunda yurtdışında<br />

danışmanlık yapıyorsunuz. Sağlıklı yaşamaya<br />

çalışma ya da bakış konusunda dünya ve<br />

Türkiye insanları arasında ne gibi farklılıklar var?<br />

Ben İsveç Stockholm’da doğdum ve büyüdüm. Orada<br />

sağlıklı yaşam ile ilgili her konu insanların önceliğidir.<br />

Örneğin sağlığını düşünmeyen, buna göre yaşamayan<br />

kişiler ikinci sınıf insan kategorisinde görülür. Türkiye bu<br />

konuda henüz bilinçlenmeye başlamış ama ilgi oldukça<br />

artmış durumda. Ancak dünya ile Türkiye arasındaki<br />

fark maalesef Türkiye’de insanlar sağlıklı yaşamdan çok<br />

diyet ve kilo verme konusuna önem veriyorlar. Sağlıksız<br />

Jacob Linden<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

50<br />

51


Kevser’in mutfağı<br />

Sebze<br />

yemeklerinin<br />

püf noktaları<br />

da sığmayan bir dilim kabak düşünün. Et bıçakla parça parça kesilerek yenebilir<br />

ama karnıyarık gibi özel bir pişirme yöntemi yoksa standart salçalı bir<br />

sebze yemeği bıçak ve çatalla değil kaşıkla yenir ve yenmesini kolaylaştırmanın<br />

en iyi yolu sebzeleri bir kaşığa 2-3 parça sığacak şekilde doğramaktır.<br />

Yapılan 2. büyük yanlış sebzelerin iyi kavrulmuyor oluşu. Türk mutfağında<br />

en sık kullanılan pişirme yöntemleri kavurma ve haşlamadır. Hangisinin<br />

nerede kullanılacağını bilmemek mutfakta facialara yol açabilir.<br />

Haşlanan yiyeceklerin daha iyi piştiği yönünde bir kanaat vardır birçok<br />

insanda. Tavuğu kavurmadan önce haşlama eğiliminde olan çok fazla<br />

kişi var örneğin, ki bu daha ayrıntılı incelenmesi gereken başlı başına bir<br />

yazı konusu. İlerleyen zamanlarda buna da mutlaka değineceğim elbette.<br />

Sebzelerin kavrulmasına dönecek olursak… Bir sebzeyi, istisna durumlar<br />

dışında, en lezzetli şekilde pişirme yöntemi kavurmaktır. Kavurmaktan<br />

kastım yağın içine atıp şöyle bir iki kez sotelemek değil, kısık ateşte ağır<br />

ağır, sık sık karıştırarak önce suyunu salmasını, ardından saldığı suyun tamamen<br />

buharlaşmasını ve bu işlemin sonunda iyice yumuşamasını sağlayana<br />

kadar pişirmek. Bu işlemi yapmadan yemeğin suyunu eklemek<br />

sebzeyi haşlamak olur. Bu da yemeğin lezzetsiz olmasına neden olur.<br />

Sebze yemekleri konusunda yapılan 3. yanlış ise yemeklere çok fazla<br />

su koymaktır. Sebze yemekleri ne kadar az su ile pişerse sebzenin öz tadı<br />

o kadar yoğun şekilde hissedilir yemekte ve yemek bir o kadar lezzetli olur.<br />

Lezzetli bir sebze yemeğinin 3 sırrını şöyle sıralayabiliriz öyleyse; sebzelerin<br />

küçük doğranması, sebzelerin iyi kavrulması, yemeğin olabildiğin-<br />

ce az su ile pişirilmesi.<br />

Tarifini vereceğim bu yemekte en<br />

başta farklı bir pişirme tekniği olan kızartma<br />

yöntemi kullanılıyor olsa da kızartma<br />

sonrası soğan, biber, sarımsak<br />

ve domatesin kavrulma aşaması ve<br />

yemekte sadece domatesin suyundan<br />

faydalanılarak ekstra su ilavesi yapılmaması<br />

noktasında yazımı destekler bir tarif<br />

olduğunu görebilirsiniz.<br />

Afiyetle kalın…<br />

Zeytinyağlı Patlıcan Yemeği<br />

Malzemeler:<br />

z 1 kg patlıcan (5-6 adet),<br />

z 1 adet soğan,<br />

z 2 adet yeşil biber,<br />

z 2 adet orta boy domates,<br />

z 1 silme yemek kaşığı salça,<br />

z 2 diş sarımsak,<br />

z 1 tatlı kaşığı toz biber,<br />

z 3-4 yemek kaşığı sıvı yağ,<br />

z Patlıcanları kızartmak<br />

için sıvı yağ,<br />

z Tuz,<br />

z Kıyılmış maydanoz.<br />

Kevser D. Türkdoğan<br />

kevserinmutfagi.com<br />

info@kevserinmutfagi.com<br />

www.instagram.com/kevserinmutfagi/<br />

Sebzeyle arası iyi olmayanların bile<br />

etle eşdeğer tuttuğu bir sebzedir patlıcan.<br />

Bunun en önemli sebebi Türk mutfağında<br />

genellikle etli pişirilmesi ve et severlerin<br />

damağının etle birlikte yenerek kolayca<br />

alışması sanıyorum. Kabul etmek gerek<br />

ki hakkı verilerek pişirildiğinde çok lezzetli<br />

bir sebzedir patlıcan. Ancak diğer yandan<br />

kabak ve ıspanak için de aynı şey söylenebilecekken<br />

bu iki sebzenin seveni patlıcan<br />

kadar fazla değildir. Kim bilir belki de kabak<br />

ve ıspanak da patlıcan kadar çeşitlendirilse<br />

etli tariflerle çok daha fazla tüketilebilir.<br />

Sebze yemekleriyle ilgili yaptığım bir<br />

gözlem var yıllar içerisinde. Erkekler sebze<br />

yemeklerini çok sevmiyor evet bu bir gerçek.<br />

Ancak kadınlar da sebze yemeklerine<br />

gereken özeni göstermiyor bana göre.<br />

Burada bir ikilem çıkıyor ortaya. Kadınlar<br />

eşleri ya da çocukları sebzeyi zaten sevmediği<br />

için mi özensiz yapıyor sebze yemeklerini<br />

yoksa erkekler eşleri ya da anneleri<br />

sebze yemeklerini özensiz yaptığı için<br />

mi sevmiyor sebze yemeklerini? İkisinin de<br />

payının olması ve yıllar içerisinde birbirini<br />

perçinlemesi yüksek ihtimal elbette.<br />

Kadınları kızdırmadan sebze yemeklerini<br />

özensiz yapmaları konusunu biraz açmak<br />

istiyorum. Öncelikle sebze yemekleri<br />

konusundaki en büyük yanlış sebzelerin<br />

çok büyük doğranması. Ağıza tek lokma-<br />

Hazırlanışı:<br />

z Patlıcanları alaca soyup<br />

iri iri doğrayın,<br />

z Geniş bir tavada bolca sıvı yağ<br />

kızdırıp patlıcanları kızartın,<br />

z Bu sırada soğanı yemeklik<br />

doğrayıp sıvı yağ ile kavurun,<br />

z Yemeklik doğradığınız biberleri<br />

ve sarımsakları da ekleyip<br />

yumuşayana kadar kavurmaya<br />

devam edin,<br />

z Salçayı ekleyip kokusu çıkana<br />

kadar kavurun,<br />

z Toz biberi ekleyip karıştırın,<br />

z Küp küp doğradığınız<br />

domatesleri ekleyip suyunu<br />

salana kadar pişirin (domatesler<br />

susuzsa bir miktar su<br />

ekleyebilirsiniz),<br />

z Tuzunu ekleyip karıştırın,<br />

z En son patlıcanları da ekleyip<br />

harmanlayın,<br />

z Servis sırasında üzerine kıyılmış<br />

maydanoz serpebilirsiniz.<br />

Afiyet olsun...<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

52<br />

53


yeni projeler<br />

süt dosyası<br />

Su gibi süt içmiyoruz<br />

Beslenmemizde önemli bir yere sahip olan süt ve süt ürünlerinin kalsiyum, B2, B12 riboflavin<br />

fosfor ve protein kaynağı olmakla birlikte yüzde 90’ın üzerinde bir sindirim düzeyine sahip süt<br />

proteinlerinin yaklaşık yüzde 80’i vücut proteinine dönüşebiliyor.<br />

Nur Coşkun İstanbulluoğlu<br />

nurcoskun@net-iletisim.com<br />

Taze süt, mahalle sütçüsünden market<br />

raflarına taşınalı yıllar oldu. Ancak<br />

taze sütün açıkta satışı azalmadı. Eskiden<br />

güğümlerle sokak aralarında dolaşan<br />

sütçülerin yerini, süt depolu arabalar aldı.<br />

Ama bu sütler yine litre ile elden ve açıkta<br />

satılıyor. Bugün büyük şehirler de dahil<br />

Anadolu’nun pek çok yerinde açıkta süt<br />

satışı zamana direniyor. İstanbul’un en<br />

merkezi semtlerinde hala açık süt satın<br />

alma alışkanlığında olan tüketicilerin sayısı<br />

da azımsanmayacak kadar fazla. Yani amlam<br />

18,4 milyon ton süt üretilmiş. Dünya genelinde<br />

ise 800 milyon ton civarında.<br />

Süt çocuğu değiliz<br />

Aslına bakılırsa sütü toplum olarak su gibi tüketme<br />

alışkanlığımız pek yaygın değil. Bazı araştırmacılar<br />

süt tüketimine neden az ilgi gösterdiğimizi<br />

araştırmak için antik çağlara kadar uzanan incelemelerde<br />

bulunmuşlar.(1) Ve görmüşler ki, az süt süt<br />

tüketiminin bölgelere göre farklılık gösteren vücut yapısıyla<br />

bir ilişkisi var. Taze sütü rahatlıkla tüketebilen<br />

yetişkinlerin dünyadaki dağılımı incelendiğinde bölgesel<br />

olarak çok büyük farklılıkların olduğu görülüyor.<br />

Orta ve Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika ile Afrika ve<br />

Ortadoğu’nun bazı bölgelerinde yaşayan yetişkinler<br />

hayat boyu hiçbir yan etki görmeden taze sütü tüketebiliyor.<br />

Ancak güneydoğu Asya ve Güney Afrika<br />

topluluklarında yetişkinlerin hemen hemen hiç laktoz<br />

toleransları yok. Bugün dünyada yaşayan yetişkin insanların<br />

yüzde 65’i sütte bulunan laktoz şekerini sindirebilecek<br />

enzime sahip değil. Bu nedenle taze ve<br />

özellikle pastörize süt içtiklerinde hazımsızlık, sancılı<br />

gaz ve ishal gibi rahatsız edici tepkilerle karşılaşıyor.<br />

Ancak fermente edilmiş süt yolu ile üretilen yoğurt,<br />

kefir, peynir gibi ikincil ürünleri kolayca tüketebiliyolar.<br />

Fermentasyon sırasında laktoz şekerleri bakteriler<br />

tarafından hidrolize edildiğinden yetişkinler ikincil süt<br />

ürünlerini hiçbir yan etki hissetmeden tüketebiliyor.<br />

Bu sorunun tespiti süt ürünlerinin üretim, tüketim ve<br />

depolanması aşamalarında kullanılan çanak çömleklerin<br />

gözeneklerinde biriken lipitlerin niteliklerinin belirlenmesi<br />

ile mümkün olmuş.<br />

İşlenmiş süt ürünleri favorimiz<br />

Sütçülük ve mandıracılık bugün de<br />

Marmara Bölgesi kırsalında ekonomik<br />

açıdan önemli bir iş kolu. Bu<br />

geleneğin kökenini günümüzden<br />

8,500 yıl gerilere kadar uzandığı ve<br />

bu topluluğun önemli bir besin kaynağı<br />

olduğunu araştırmacılar tespit etmiş.<br />

İşlenmiş süt ürünlerinin geliştirilmesinde<br />

teknolojinin katkısı yadsınamayacak kadar<br />

balajsız süt müşteri bulmakta zorlanmıyor.<br />

Tersine daha doğal ve sağlıklı olduğunu<br />

düşünenlerin sayısı da az değil. Durum<br />

böyle olunca Türkiye’de toplam süt pazarın<br />

yüzde 53’ünü açık süt pazarı oluşturuyor.<br />

Üretilen çiğ sütün sadece yüzde 47<br />

civarı üretim proseslerinde hijyenik olarak<br />

süt ve süt ürünlerine dönüşüyor. Oysa gelişmiş<br />

ülkelerde bu oran yüzde 98’leri buluyor.<br />

Neredeyse işlenmemiş süt yok gibi<br />

oralarda. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerde süt<br />

üretim teknolojisine yapılan yatırımlar da<br />

aynı oranda yüksek. Üretim miktarlarına<br />

baktığımızda; Türkiye’de 2014 yılında topönemli.<br />

Süt gibi raf ömrü çok kısa olan bir gıdadan<br />

elde edilen ikincil ürünler, en son teknolojik süreçlerle<br />

yepyeni lezzetlere göz kırpıyor.<br />

Beslenmemizde önemli bir yere sahip olan süt ve<br />

süt ürünlerinin kalsiyum, B2, B12 riboflavin fosfor ve<br />

protein kaynağı olmakla birlikte yüzde 90’ın üzerinde<br />

bir sindirim düzeyine sahip süt proteinlerinin yaklaşık<br />

yüzde 80’i vücut proteinine dönüşebiliyor. Sağlıklı<br />

nesillerin temelini oluşturan bu önemli besin kaynağının<br />

kalitesinin muhafaza edilebilmesi için mümkün<br />

olduğunca doğru şekilde işlenmesi dikkatten kaçırılmaması<br />

gereken önemli bir gerçek. İşletmecilerinin<br />

üstün teknoloji ile işlenebilen sütün, işlenme sürecinde<br />

besin değerinin mümkün olduğunca muhafaza<br />

edilmesine özen göstermeli ki, doğru ve sağlıklı<br />

ürünler ortaya çıkarabilsin. Süt işleme teknolojisinde<br />

dünyadaki gelişmelere paralel olarak ülkemizde de<br />

en son teknolojiye uyumlu ekipmanlar göz dolduruyor.<br />

Yeter ki tüketici kaliteli ve besin değerini koruyan<br />

süt ürünlerini tercih edebilme farkındalığında olsun.<br />

Bu farkındalığın yaygınlaşmasında ise gelişmiş teknoloji<br />

ile pazara ürünler sunan kurumların bilinçli sosyal<br />

sorumluluk projelerinin katkısının büyük olacağını<br />

da unutmamak gerekiyor.<br />

Kaynaklar<br />

(1) MÖ 7.Binyılda Barçın Höyük’te Süt Tüketimi<br />

Üzerine Yeni Araştırmalar ( Prof Dr Hadi özbal, Dr<br />

Ayla Türkkekul Bıyık, Dr Laurens Thissen, Dr Turhan<br />

Doğan, Yar.Doç.Dr. Fokke Gerritsen, Yar Doç Dr RanaÖzbal<br />

)<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

54<br />

55


süt dosyası<br />

Damızlık süt sığırı<br />

yetiştiricilerine kredi kolaylığı<br />

Damızlık süt sığırı<br />

yetiştiriciliğinde,<br />

faiz indirimli işletme<br />

ve yatırım kredisi<br />

kullandırılabilmesi<br />

için kolaylık sağlandı.<br />

Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde,<br />

faiz indirimli işletme ve yatırım kredisi<br />

kullandırılabilmesi için üreticilerin işletmelerinde<br />

bulundurmaları gereken manda<br />

veya damızlık süt sığırı sayısı 10 baş<br />

ve üzerinden en az 5 başa düşürüldü.<br />

Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince<br />

tarımsal üretime yönelik<br />

düşük faizli yatırım ve işletme kredisi<br />

kullandırılmasına ilişkin usul ve esaslar<br />

yeniden düzenlendi.<br />

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının,<br />

Ziraat Bankası AŞ ve Tarım Kredi Kooperatiflerince<br />

Tarımsal Üretime Dair Düşük<br />

Faizli Yatırım ve Işletme Kredisi Kullandırılmasına<br />

Ilişkin Uygulama Esasları Tebliğinde<br />

Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği, 1<br />

Ocak 2016’dan itibaren yürürlüğe girmek<br />

üzere Resmi Gazete’de yayımlandı.<br />

Buna göre, damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde,<br />

faiz indirimli işletme ve yatırım<br />

kredisi kullandırılabilmesi için üreticilerin<br />

işletmelerinde bulundurmaları gereken<br />

manda veya damızlık süt sığırı sayısı 10<br />

baş ve üzerinden en az 5 başa düşürüldü.<br />

Damızlık süt sığırı yetiştiricilerinin<br />

karar kapsamında faiz indirimli işletme<br />

ve yatırım kredisi kullanabilmesi için, 5<br />

baş ve üzerinde manda veya damızlık<br />

süt sığırı işletmesi kurmaları veya işletme<br />

kapasitesini 5 baş ve üzerine çıkarmaları<br />

gerekecek. Bu kapsamda uygulamadan<br />

yararlanmak isteyen damızlık etçi ve<br />

kombine sığır yetiştiricilerinde, 5 baş ve<br />

üzerinde damızlık etçi ve kombine sığır<br />

yetiştiriciliği işletmesi kurmaları veya işletme<br />

kapasitesini 5 baş ve üzerine çıkarmış<br />

olma koşulu aranacak.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

56


haber<br />

süt dosyası<br />

Özlem Erol<br />

Türkiye Cumhuriyeti Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />

Bakanlığı ile Çin Halk Cumhuriyeti Kalite Kontrolü,<br />

Denetim ve Karantina Genel İdaresi arasında 14 Kasım<br />

2015 tarihinde Antalya’da imzalanan Türkiye’den<br />

Çin’e İhraç Edilecek Süt Ürünlerinin Veteriner ve Sağlık<br />

Şartları Konusunda Protokolün Onaylanması Hakkında<br />

Bakanlar Kurulu Kararı, 8 Nisan 2016 tarihinde<br />

Resmi Gazete’de yayımlandı. Konuyla ilgili Dünya<br />

Gıda Dergisi’ne açıklama yapan Ambalajlı Süt ve Süt<br />

Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun<br />

Çallı, “Çin’e ihracatın önünün açılabilmesi için Veteriner<br />

Sağlık Sertifikası konusunda iki ülkenin mutabık<br />

kalmaları gerekiyor. Sertifika görüşmeleri devam etmekte<br />

olup, önümüzdeki aylarda imzalanması beklenmektedir”<br />

dedi.<br />

Süt sektöründe<br />

Çin’e ihracat sevinci<br />

Bakanlar Kurulu, Türkiye’den Çin’e süt<br />

ürünleri ihracatının yolunu açan protokolü<br />

onayladı. Bu gelişme süt sektörünü nasıl<br />

etkileyecek?<br />

Çin’e süt ürünleri ihracatının yolunu açan protokolün<br />

onaylanması bir niyet ifadesi. Çin’e ihracatın önünün<br />

açılabilmesi için Veteriner Sağlık Sertifikası konusunda<br />

iki ülkenin mutabık kalmaları gerekmektedir.<br />

Sertifika görüşmeleri devam etmekte olup, önümüzdeki<br />

aylarda imzalanması beklenmektedir.<br />

Gerekli uzlaşma sağlanırsa Çin’e hangi<br />

ürünler gönderilecek?<br />

Çin’e süttozu, peyniraltı suyu tozu, dondurma gibi<br />

ürünler gönderilebilecektir.<br />

Süt fiyatları sektörde her yıl gündeme gelen<br />

konulardan bir tanesi. Süt fiyatlarında kriz<br />

yaşanmaması için ne gibi önlemler alınmalı?<br />

Çiğ süt arzı ve talebi mevsimsel olarak değişmekte olup,<br />

fiyat da buna göre oluşmaktadır. Kanunla kurulmuş olan ve<br />

üretici, sanayici, araştırma kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları<br />

ile kamu kesiminin temsil edildiği Ulusal Süt Konseyi’ne<br />

yönetmelik ile verilmiş görevlerden birisi de, üreticinin çiğ süt<br />

üretim maliyetlerini de gözeterek tavsiye fiyat belirlemektir.<br />

Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu, bu kapsamda referans<br />

alım fiyatını, tavsiye niteliğinde belirlemektedir.<br />

geçilmesi için tedbirler alınmakla birlikte çiğ süt arzının<br />

tepe noktasına geldiği mayıs ayı ve dip noktasına geldiği<br />

Kasım ayı arasında yüzde 25 fark bulunmaktadır. Talep<br />

ise eylül- ekim aylarında artmaktadır. Bu noktada devlet<br />

politikaları çok önemlidir. Çiğ süt arzı daha dengeli hale<br />

getirilmeli, son yıllarda uygulamaya konulan çiğ sütün<br />

fazla olduğu dönemlerde gerek süt tozu teşvikleri ve gerekse<br />

okul sütü gibi projeler istikrarlı bir şekilde devam<br />

ettirilmelidir.<br />

Süt sektörünün sorunlarının çözülmesi için tüm paydaşların<br />

katılımı ile “Süt eylem planı” hazırlanmalı ve uygulamaya<br />

konulmalıdır.<br />

Ülkemizde süt tüketimi son yıllarda eskiye<br />

oranla artış gösterse de istenilen düzeyde<br />

değil. Süt tüketimini artırmak için ne gibi<br />

çalışmalar yapılıyor?<br />

Süt ve süt ürünleri tüketiminin arttırılmasına yönelik<br />

programların başında, bu yıl beşinci kez uygulanan Okul<br />

Sütü Programı gelmektedir.<br />

İlk olarak Haziran 2011’de ASÜD Bilim Kurulu tarafından<br />

hazırlanan “Çocuklara Süt Tüketimi Alışkanlığı Kazandırılması:<br />

Okul Sütü” başlıklı rapor esas alınarak Hükümet<br />

kararıyla uygulamaya konulan Okul Sütü Programı’nın<br />

amacı; ana sınıfı dahil olmak üzere ilkokul öğrencilerine süt<br />

içme alışkanlığı kazandırmak, bu sayede yeterli ve dengeli<br />

beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerini<br />

desteklemektir.<br />

Ülkemizin 7 farklı coğrafi bölgesinde, sosyo-ekonomik<br />

ve kültürel farklılıklardan kaynaklanan yaşam tarzları, bireylerin<br />

beslenme alışkanlıklarını da küçük yaşlardan itibaren<br />

şekillendirmektedir. Bu kapsamda çocuklara küçük yaşlardan<br />

itibaren sağlıklı beslenmeleri ve gelişimleri için süt içme<br />

alışkanlığının kazandırılmasında büyük önem taşıyan Okul<br />

Sütü Programı, 2015-2016 Eğitim-Öğretim yılının ikinci ya-<br />

rısında 5’inci kez uygulanmaktadır. Uygulama kapsamında,<br />

toplamda 250 bin ton süt dağıtılmış olacaktır. Ambalajlı,<br />

güvenilir, UHT kutu sütlerin üretiminden çocuklarımızın sıralarına<br />

konuluncaya kadar olan tüm süreci büyük bir özenle<br />

yürüten süt ve süt ürünleri sanayicisi, 5 yıllık programın başarısında<br />

da büyük pay sahibidir.<br />

Süt, insanlar ve birçok canlı için yaşamın ilk gıdası olduğu<br />

gibi, süt ürünleriyle birlikte, insan yaşamının her evresinde<br />

tüketilmesi gereken “mucizevî” bir gıda maddesidir.<br />

Özellikle kemik sağlığı açısından önemi bilinen süt ve<br />

süt ürünlerinin, çocukluk döneminden itibaren tüketilmeye<br />

başlanması hem sağlıklı nesillerin yetişmesine hem de ileriki<br />

yaşlar için tüketim alışkanlığı kazanılmasına yardımcı<br />

olacaktır. Süt ve süt ürünleri tüketiminin arttırılması ve tüketicilerin<br />

bilinçlendirilmesi, ASÜD’ün en önemli toplumsal<br />

sosyal sorumluluk alanıdır.<br />

Böylesine mucizevi bir gıda konusunda uzman olmayan<br />

kişiler tarafından çeşitli söylemlerle yaratılan bilgi<br />

kirliliği ile kafalarda soru işaretleri oluşturulmaktadır.<br />

ASÜD, süt ve süt ürünleri konusundaki bilgi kirliliğini<br />

ortadan kaldırmak için çalışmaktadır. Bu kapsamda<br />

www.suthakkindahersey.com internet sitesinde uzman<br />

akademisyenlerin süt ve süt ürünleri hakkında<br />

bilimsel ve doğru bilgileri paylaştıkları bir platform<br />

oluşturduk.<br />

Bir diğer önemli konu ise bu bilgi kirliliğinden<br />

beslenen sokak sütü satışlarının devam<br />

etmesidir. Uygun koşullar ve prosesler sağlanmadığında<br />

sütte mikroorganizmalar hızla<br />

çoğalmakta, çok kısa bir süre içinde bozulabilmekte<br />

ve sağlığımız için tehlikeli olabilmektedir.<br />

Bu nedenle ambalajsız olarak<br />

tüketime sunulan sokak sütlerinin dayanma<br />

sürelerinin artırılması amacıyla süte karbonat,<br />

soda gibi kimyasal maddeler katılabilmekte,<br />

hatta yağı alınıp yerine su konularak<br />

besin öğelerinde de hile<br />

yapılabilmektedir.<br />

Harun Çallı<br />

Çiğ sütte mevsimsel arz- talep<br />

fiyatları nasıl etkiliyor?<br />

Son yıllarda hayvancılığa verilen desteklerle işletme<br />

büyüklüklerinin artırılması ve mevsimselliğin önüne<br />

Çiğ Sütte mevsimsel Arz, Talep ve Fiyat Değişiklikleri<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

58<br />

59


haber<br />

süt dosyası<br />

İntermak, anahtar teslimi<br />

süt tesisi kurmada ihracata<br />

ağırlık veriyor<br />

Yıldız Doğruer Yemiş<br />

Konya<br />

Süt sağım sistemlerinden başlayarak, her<br />

türlü süt ürünü için anahtar teslim tesisler kuran<br />

İntermak, son yıllarda ihracata ağırlık vererek<br />

yurtdışı satışlarını artırdı.<br />

“İyi gıda için sistem çiftlikten başlamalıdır’’ diyen<br />

İntermak Genel Müdürü Hüsamettin Sönmez, “1990<br />

yılında kurulan İntermak 26 yıldır süt sektörüne hizmet<br />

veriyor. İntermak tecrübe ve Arge birikimiyle,<br />

süt hayvancılığı ve süt işleme sahasında, geliştirdiği<br />

BEST FOOD konseptiyle çiftlikten tabağa kadar üretimin<br />

her aşamasına hayvan sağlığını ve insan ergonomisini<br />

ön plana çıkartarak sektöre işletme ölçeğine<br />

en uygun komple çözümler sunmaktadır. Ürünlerimiz<br />

makine ekipman, hijyen ürünleri ve gıda katkıları şek-<br />

Hüsamettin Sönmez<br />

linde gruplanabilir” dedi.<br />

BEST FOOD konsepti süt sağımdan, çiftlik ekipmanlarına,<br />

süt taşıma ve proses makinalarından hijyen<br />

ürünlerine kadar pek çok ürünü sunuyoruz diye<br />

konuşan Sönmez, “Gıda, kimya ve makina mühendislerimizle<br />

ücretsiz keşif, danışmanlık ve satış sonrası<br />

hizmetler vermekteyiz. BEST FOOD konseptimiz<br />

içerisinde Milkol, İntem, Süper Maya, Provita markalarıyla<br />

ürettiğimiz ürünler yer almaktadır. Bu geniş<br />

ürün yelpazesiyle yeni kurulacak küçük ya da büyük<br />

işletmelerden, halen çalışmakta olan işletmelere pek<br />

çok ürün grubunu sunmaktayız” dedi.<br />

‘‘Süt işleme tesisilerini<br />

anahtar teslimi kuruyoruz’’<br />

‘‘20’den fazla ülkeye yaptığımız ihracatla hizmetlerimizi<br />

yurtdışına da taşıyoruz’’ diyen Sönmez, “Şu<br />

anda üç ana grupta üretim faaliyeti yapıyoruz. Makina<br />

üretim grubu, katkı maddeleri üretim grubu ve hijyen<br />

grubu. Makina üretim grubunda Milkol markasıyla<br />

yine süt sektörü ağırlıklı olmak üzere süt sağım makineleri,<br />

çiftlik ekipmanları, süt soğutma tankları, süt<br />

alım ve işleme tesisleri kuruyoruz. Süt işleme tesislerini<br />

anahtar teslimi kuruyoruz. Yine bunun yanında da<br />

gıda sektörü için şekerleme, çikolata, bal, pekmez,<br />

reçel gibi üretim tesisleri de kuruyoruz. Süt sektöründe<br />

ülkemizde İntermak üretim yelpazesiyle tekdir.<br />

Bu özeliği ve güçlü pazarlama destek elemanları ile<br />

özellikle IPART ve diğer destekler kapsamında yatırım<br />

yapacak işletmelere danışmanlık ve sorunsuz destek<br />

vermekteyiz. Katkı maddelerinde Süper Maya ve<br />

Fermento markalı peynir mayaları başta olmak üzere<br />

Provita markalı katkıları da üretmekteyiz. Peynir mayamız<br />

mikrobiyel olup helal belgelidir. Hijyen grubunda<br />

ise gıda ve çiftlik sektörü için temizleyici kimyasalları<br />

İntem markasıyla üretirken yine her türlü hijyen<br />

ekipmanlarını da üretmekteyiz” şeklinde konuştu.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

60


söyleşi<br />

ufukta tarım<br />

“Her yaşta süt tüketimi şart”<br />

süt dosyası<br />

Özlem Erol<br />

Süt tüketiminin sadece çocukluk çağında gerekli olduğu<br />

algısı yavaş yavaş yıkılıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimi her<br />

yaşta gerekli. Süt, kemik güçlendirilmesi ve korunmasında<br />

en önemli rolü oynayan kalsiyum açısından en değerli besin.<br />

Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşegül Bahar dergimiz okuyucuları<br />

için süt hakkında merak edilen soruları yanıtladı.<br />

Sağlıklı bir bireyin süt ve süt ürünleri<br />

tüketimi ne kadar olmalıdır?<br />

Farklı beslenme piramitlerini incelediğimizde, yetişkin bireylerin<br />

süt ve süt ürünleri grubunda yer alan süt, peynir ve<br />

yoğurt gibi besinlerden toplamda her gün 2-3 porsiyon tüketmesi<br />

önerilir. Çocuklar, gençler, gebeler, emziren kadınlar<br />

ve menopoz sonrası kadınların genel öneriye ek olarak +1<br />

porsiyon daha süt ve süt ürünleri tüketmeleri tavsiye edilir. 1<br />

porsiyon süt: 250 ml.,1 porsiyon yoğurt: 200 g.,1 porsiyon<br />

peynir: 40 g. olarak kabul edilir.<br />

Süt tüketemeyen birisi bunun<br />

yerine hangi besinleri koyabilir?<br />

Laktoz intoleransı sebebiyle sütün sindiriminde sorunlar<br />

yaşayan kişiler yoğurt ya da sert peynirleri daha kolaylıkla<br />

sindirebilirler ve bunları günlük önerilen porsiyon miktarına<br />

uygun olarak beslenmelerine ekleyebilirler.<br />

Ayşegül Bahar<br />

Süt ve süt ürünleri günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında<br />

en önemli rolü oynamakla birlikte koyu yeşil yapraklı<br />

sebzeler, bakliyatlar ve yağlı tohumlar da kalsiyum açsından<br />

iyi kaynaklardır. Yetersiz süt ve süt ürünleri tüketiyorsanız kalsiyum<br />

eksikliği ve buna bağlı kemik sorunları yaşamamak<br />

için beslenmenizi dikkatlice planlamalı ve gerekiyorsa kalsiyum<br />

takviyelerinden yararlanmalısınız.<br />

Süt ile birlikte tüketilmesini doğru<br />

bulduğunuz gıdalar hangileri?<br />

Sütte bulunan kalsiyumun en iyi şekilde vücutta emilebilmesi<br />

için D vitaminine gereksinim vardır. Bu sebeple en<br />

iyi D vitamini kaynağı güneşten yararlanmalı, D vitamininden<br />

göreceli olarak zengin olan yumurta, tereyağı, peynir, yağlı<br />

balıklar ve diğer deniz ürünleri beslenmeye eklenmelidir.<br />

Sütün vücudumuza yararı nedir?<br />

Süt, kemik güçlendirilmesi ve korunmasında en önemli<br />

rolü oynayan kalsiyum açısından en değerli besindir. Ancak<br />

kalsiyumun yanı sıra D ve K vitamini ve magnezyum minerali<br />

de kemik sağlığında etkilidir. Bu yüzden beslenmenin çeşitlendirilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Süt kalsiyum dışında protein, B2, B12, D vitamini ve kolin<br />

ile fosfor, potasyum, ve selenyum mineralleri açısından da<br />

iyi bir kaynaktır. Sütün diyette bulundurulması kilo kontrolüne<br />

yardımcıdır. Vücutta serotonin salgısını arttırarak depresyon<br />

belirtilerinin hafifletilmesinde etkilidir. Yapılan çalışmalar sütün<br />

kan basıncını düşürmede etkili olduğunu göstermektedir.<br />

Günde 2-3 bardak süt içenlerde kolon kanseri riskinin azaldığına<br />

dair veriler bulunmaktadır. Gece içilen süt daha rahat<br />

uyumaya yardımcı olur.<br />

Süt sadece çocukluk çağında<br />

tüketilmesi gereken bir içecek<br />

olarak algılanır. Yetişkinler için<br />

sütün önemi nedir?<br />

Çocukların büyüme ve gelişiminde süt tüketiminin katkısı<br />

büyüktür ancak yukarıda belirttiğim süte ilişkin faydalardan<br />

ötürü süt her yaşta tüketilmesi öneririm. Yaşlandıkça vücutta<br />

kalsiyum emilimi azaldığı için özellikle yaşlılıkta içilen süt bu<br />

anlamda daha da değer kazanır.<br />

Hayvansal üretimde sütün yeri<br />

Mehmet Ufuk Peker<br />

Ziraat Teknisyeni Tarım Teknikeri<br />

İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />

İl Müdürlüğü, Organik Tarım Birimi<br />

mehmetufuk.peker@gthb.gov.tr<br />

Daha önce sıkça yazdıklarımı tekrar<br />

etmek istemiyorum. Bugün yaygın<br />

olarak yapılan hayvancılık, birim alana<br />

daha fazla hayvan ve daha fazla girdi,<br />

girdilerin maliyetini düşürmek için kullanılan<br />

katkılar ile en az maliyetle, en yüksek<br />

verimi amaçlayan bir üretim şeklidir.<br />

Konvansiyonel üretimde hayvanlar birer<br />

canlı varlık gibi görülmediğinden dinlenme,<br />

gezinti, egzersiz, otlama gibi doğal<br />

ihtiyaçları karşılanmadığı için üretilen<br />

ürünlerde bir sorun olabileceği ihmal<br />

edilmiştir.<br />

Yoğun hayvancılıkta ortaya çıkan işletme<br />

atıkları hava, su ve toprak kirliliği-<br />

ne neden olur. Doğal denge, çevre ve<br />

tarımsal faaliyetler üzerinde olumsuz etkilerinden<br />

daha önce bahsettik. Son yıllarda<br />

yapılan araştırmalar konvansiyonel<br />

yöntemlerle yapılan hayvansal ürünlerin<br />

insan sağlığına zararlı etkilerini ortaya<br />

koymaktadır. (Ahmet A., 2007)<br />

Bugün hayvan refahı, yem, veterinerlik<br />

hizmetleri ve barınak koşulları üzerine<br />

yapılan yasal düzenlemeler bu sorunların<br />

kısmen çözülmesini sağlamıştır. Ancak<br />

yapılan araştırmalar konvansiyonel<br />

yetiştiriciliğin hayvanlarda birçok sağlık<br />

sorunları görülmesine neden olduğunu<br />

ortaya koymuştur. Yoğun yetiştiricilikte<br />

hayvanlarda mastitis, tırnak hastalıkları,<br />

yağlı karaciğer sendromu ve asidosis<br />

gibi birçok sağlık sorunu görülmektedir.<br />

Hayvanların sıkışık olarak barındırılması,<br />

yeterli hareket alanının olmama-<br />

süt dosyası<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

62<br />

63


ufukta tarım<br />

süt dosyası<br />

sı, egzersiz, otlama, dinlenme gibi ihtiyaçlarını karşılayamaması vb. durumlar<br />

hayvanlarda strese bağlı hormon üretimini arttırmaktadır. Bu hormonlar<br />

bağışıklık sistemini zayıflattığı için hayvanlardaki sağlık sorunlarının çözümü<br />

zorlaşmaktadır. Sağlıksız ve kalıntılı hayvansal ürünlerin tüketimi insanlarda<br />

da çeşitli sağlık sorunlarına ve birikme sonucu zehirlenmelere neden olabilmektedir.<br />

Yavrunun hakkı olan süt<br />

Süt; memeli hayvanların dişilerince yeni doğurdukları yavrularını beslemek<br />

üzere, besin süt bezlerinden salgıladığı, içinde yavrunun gelişmesi ve sağlığı<br />

açısından ihtiyacı olan maddeleri içeren, kendi başına beslenebilecek duruma<br />

gelinceye kadar içmek zorunda olduğu, kendine has tat ve kokusu olan<br />

beyaz renkli sıvı maddedir. (Metin, M., 2003)<br />

Yani hayvanlar sütü yavrularını beslemek için üretir. Bu sütün besin olarak<br />

yararını açıklamaktadır. İnsanlarda boy ortalamasının artması, ortalama<br />

ömrün uzaması gibi olgular kuşkusuz süt, yumurta gibi besinlerin tüketiminin<br />

yaygınlaşması ile bağlantılıdır. Süt, beslenmenin ötesinde bağışıklık sistemini<br />

güçlendiren, sindirimi kolay bir besin olmasıyla sağlık açısından önemli bir<br />

besindir.<br />

Aslında insan, hayvanın yavrusu için ürettiği süte ortak olmaktadır. Ama<br />

aç gözlülükte sınır tanımayan insanın bununla yetinmesi maalesef mümkün<br />

olmaz. Yeni doğan yavru hemen anasından ayırıp öksüz bırakılır. Süt yerine<br />

gıda maddeleri ile kimyasal katkı<br />

maddelerinden<br />

elde edilmiş bir<br />

sıvı verilerek ortak<br />

olduğu sütün hepsine<br />

sahip olunur.<br />

Organik hayvansal<br />

üretim ise<br />

yavrunun hakkını teslim<br />

etmektedir;<br />

‘Yavruların beslenmesi<br />

öncelikle ana sütüyle sağlanır.<br />

Bunun mümkün olmaması halinde<br />

yavrular aynı sürüden elde edilen<br />

sütlerle beslenilir. Türlere bağlı<br />

olarak yavruların süt ile beslenmeleri<br />

gereken asgari süre; büyükbaş hayvanlarda<br />

ve taylarda 90 gün, küçükbaş hayvanlarda 45<br />

gün ve domuzlarda 40 gündür.’ (Anonim1, 2005;<br />

Madde 17, d fıkrası)<br />

Hayvan varlığı ve süt<br />

Aslında süt üretimi teknik olarak büyükbaş ve<br />

küçükbaş hayvanın üretim sürecinde ortaya çıkan<br />

yan üründür. Sütün bütün özellikleri hayvanın yavrusunun<br />

ihtiyaçlarına uygun olarak gelişmiştir. Ve<br />

süt ancak doğumdan sonra salgılanmaya başlar.<br />

Yani süt hayvancılığı yapabilmeniz için, damızlık<br />

(üremeye uygun) dişi hayvanlar kullanmanız gerekir.<br />

Süt üretimi yapan işletmeler damızlık işletmeleridir.<br />

Süt hayvancılığı ile aynı zamanda süt elde<br />

edilen hayvan ırkı da üretilmektedir. Ya da et, kıl,<br />

yapağı gibi ürünlerinden yararlanılan hayvanlar<br />

için ek ürün olarak süt elde edilir. Yeni doğan her<br />

yavru aslında ülkede hayvansal üretim faaliyetinin<br />

bir parçası olacaktır. Böyle bakıldığında süt hayvancılığının<br />

gelişmesi aynı zamanda hayvan varlığı<br />

ve hayvancılığın gelişmesi açısından önemlidir.<br />

Canlıya saygı duymak<br />

Bütün canlılar saygı ve sevgiyi hak ederler. Bir<br />

arada yaşadığımız, ürünlerinden yararlandığımız<br />

hayvanlar da bizim gibi canlıdır. Kendini savunma<br />

olanağından yoksun olmaları, onlara istediğimiz<br />

gibi davranma hakkını bize vermez. Hayvan refahına<br />

ilişkin uygulamalar ahlaki ve vicdani yönden<br />

önemlidir. Tamamen esaret koşullarında yaşamını<br />

sürdüren, yaşamını sonlandırma hakkını kendimizde<br />

görebildiğimiz, yaşamını sürdürmek, üremek<br />

üzere ürettiği ürünlere el koyduğumuz çiftlik<br />

hayvanlarının birkaç ay süre ile içeceği anne sütünü<br />

esirgemeyelim.<br />

Damızlık süt hayvancılığı, ülkenin<br />

hayvansal üretim faaliyetlerinin temelinde<br />

yer alır. Eğer süt hayvancılığını<br />

destekler ve<br />

geliştirirseniz ülkemizde<br />

son dönemde<br />

yaşanan kırmızı et sorunu gibi sorunlar da büyük<br />

oranda çözülecektir. Ancak bunu sağlamak için<br />

çiftçiye ödenen süt fiyatlarının sütün maliyetini<br />

karşılaması ve çiftçinin geçimini sağlayabileceği<br />

oranda bir kar sağlaması gerekir.<br />

İnsanlarda çevre koruma bilinci artmaktadır.<br />

Özellikle gelişmiş ülkelerde hayvan haklarına gösterilen<br />

ilgi nedeniyle hayvan refahı giderek toplumsal<br />

düzeyde önem kazanmaktadır. Hayvan refahı,<br />

hayvanlara doğal davranışlarını yapabileceği,<br />

ekstrem hava koşullarından, stres, yaralanma ve<br />

hastalıklardan korunabileceği bir ortamın sağlanması<br />

ile yeterli beslenme olanaklarının verilmesi<br />

anlamına gelmektedir. Bu amaçla, konvansiyonel<br />

hayvansal üretime bağlı çıkabilecek sağlık sorunlarını<br />

önlemek ve çevre koruma ile hayvan refahını<br />

da dikkate alarak gerçekleştirilen organik hayvansal<br />

üretim giderek önem kazanmaktadır.<br />

14 Mayıs dünya çiftçi günü<br />

Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin de üyesi olduğu<br />

Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyon’unun<br />

(IFAB) 14 Mayıs 1946 kuruluş tarihidir. Uluslararası<br />

Tarım Üreticileri Federasyonu’nun kuruluş<br />

günü olan 14 Mayıs yalnız bizde değil kuruluşa<br />

üye bütün ülkelerde Dünya Çiftçiler Günü olarak<br />

kutlanmaktadır. (Haber, 2016)<br />

Kentlerde yaşasak da çiftçilerin ürettiği ürünleri<br />

tüketiyoruz. Tarım ürünleri gıda olarak yeri doldurulamayacak<br />

ürünlerdir. Bitkisel ve hayvansal<br />

ürünlerin taklit edilmesi hem zor ve hem de pahalı.<br />

Tabii giyim, temizlik ve kozmetik ürünlerinde<br />

de tarım ürünleri kullanılıyor. Dolayısı ile hayatımız<br />

tarımsal ürünlere bağlı…<br />

Öte yandan tarımsal üretim dinamik bir gelir<br />

kaynağıdır. Üretimin başlangıcından sofraya gelene<br />

kadar, canlı üretim materyali (tohum, tohumluk,<br />

damızlık, yavru, fide, fidan) tarım alet ve makineleri,<br />

yakıt ve yağar, gübre, zirai mücadele girdileri,<br />

yemler, ahır ve ağıl inşaat ve donatım malzemeleri,<br />

hasat, sağım, kurutma alet ekipmanı, taşıma<br />

ve depolama kapları üreten, pazarlayan işletmeler<br />

ekonomiye katılır. İstihdama katkıda bulunur. Bunun<br />

yanında ürün işleyen, yan ürünleri değerlendiren,<br />

hammadde olarak kullanan ve depolayan,<br />

ambalajlayan, taşıyan, pazarlayan, ihraç eden iş-<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

64<br />

65


ufukta tarım<br />

süt dosyası<br />

letmeler de tarım sayesinde var olabilir.<br />

Tüm bu sektörlerdeki gelişimi sağlayan temel<br />

ekonomik faaliyet aslında tarımdır. Örneğin<br />

Türkiye’de bugün alet makine sektöründeki gelişmenin<br />

temelinde tarım alet makineleri yapan<br />

firmalar vardır. Sanayimizin gelişmesinde gıda,<br />

tekstil, deri vb. tarıma dayalı sanayilerin etkisi<br />

büyüktür. Firmaların ihtiyaçları (katkılar, kimyasal<br />

gazlar, temizlik, alet, makine, nakliye, kap, kacak,<br />

ambalaj ve etiketleme vb.) sanayiye yön vermiştir.<br />

Ulaşım yolları büyük oranda tarımsal üretimin<br />

yüksek olduğu yerlerden geçer. Ülkemizdeki ilk<br />

demiryolunun 23 Eylül 1856 tarihinde yapımına<br />

başlanan 130 kilometrelik İzmir-Aydın Demiryolu<br />

hattı olması tesadüf değildir. Küçük Menderes<br />

havzası ve Aydın ovası tarım açısından önemli<br />

alanları barındırmaktadır. İzmir ise tarihsel olarak<br />

en önemli gıda ticaretinin merkezindedir. (ÇAĞLI-<br />

YAN, A., & YILDIZ, A. B., 2013<br />

Köyden kente göç<br />

Tarım her zaman gelişimin tetikleyicilerinden<br />

olur. Toplumdaki refahı olumlu etkiler. Ancak bu<br />

gelişimden yeterli payı almaz. Çok büyük arazileri<br />

olmayan üreticiler genelde ekonomik olarak tatmin<br />

edici gelir elde edemez. Ülkemizde kooperatifleşme<br />

oranı düşüktür. çiftçi alıcılar karşısında<br />

güçsüz olduğundan ürününü çok düşük fiyata<br />

satmayı kabul eder. Genelde küçük üreticinin kazancı<br />

kendi emeğini karşılamaya ancak yeter.<br />

Ancak köyden kente göçün kökeninde yalnızca<br />

ekonomik sorunlar değil sosyal sorunlar<br />

da önemlidir. Gençler genelde sosyal nedenlerle<br />

köyden göçmektedir. Eğitim talebi, evlilik (eş<br />

adaylarının şart koşması) ve çiftçiliğin sosyal statü<br />

sağlamayan bir uğraş olarak görülmesi genelde<br />

kırsal alanda yaşayan gençlerin göç düşüncesini<br />

geliştirmelerinde sayılan başlıca etkenlerdir. (GÜ-<br />

REŞCİ, E., 2011).<br />

Köyden kente göçün köylerde yürütülen tarımsal<br />

faaliyetleri doğrudan etkilediği bilinmektedir.<br />

Ancak daha önemlisi tarımın kültürel ve sosyal<br />

yönden kesintiye uğramasıdır. Zira tarım kültürü<br />

yerel coğrafi ve iklimsel koşullarla son derece<br />

bağlantılıdır. Sonradan öğrenilemeyecek yaşam<br />

biçimi içerisinde aktarılan bazı değerler, yöntemler,<br />

bilgiler vardır. Yöresel ürünler, tohumlar, yerel<br />

yöntemler, ev yapımı ilaçlar, tedaviler, meteorolojik bilgiler…<br />

vb. bilinmelidir.<br />

Ayrıca köyden kente göç, kent yaşamı açısından da<br />

olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. İşsizlik sorunu büyümekte,<br />

kent yaşamına uyum sağlayamayan ailelerin çocukları<br />

marjinal eğilimler göstermekte ve suç örgütlerinin<br />

hedefi haline gelebilmektedir. (BAHAR, O., & BİNGÖL,<br />

F. K., 2010)<br />

Kendini şehre ait hissedemeyen kırsal kökenli insanlar<br />

kendi sosyal ağlarını oluşturmaktadır. Ortaya çıkan<br />

muhafazakar, hemşerici yapılar tutucu ve dışlayıcı eğilimler<br />

geliştirebilmekte, kent sosyal yapısı parçalanmaktadır.<br />

Kutuplaşma, gerilim giderek şiddet hareketlerine zemin<br />

hazırlamaktadır. (GÜREŞCİ, E., 2011).<br />

Kırsal kalkınma, sosyal gelişme<br />

Kırsal nüfusun azalması, genç nüfusun tarıma yabancılaşması,<br />

tarıma ilişkin atadan kalma bilgi ve yöntemlerin<br />

aktarılması gibi sorunların kadim çiftçilik bilgi<br />

ve görgü birikiminden oluşan çiftçilik mirasının yok<br />

olma tehlikesi ile karşı karşıyayız.<br />

Çiftçilik tarımsal kültürün taşıyıcısı olarak sürekliliğinin<br />

sağlanması gereken bir meslektir. Bu nedenle<br />

genç çiftçilerin köylerde kalması önemlidir. Tarımsal<br />

destekler, projeler önemlidir. Ancak bu yeterli değildir.<br />

Çiftçilik mutlaka meslek olarak disipline edilmeli, çiftçiliğin<br />

değerli bir uğraş olduğu kırsal alanda yaşayanlara<br />

hissettirilmelidir.<br />

Çiftçi doğrudan vergi vermez. Ancak çiftçi aldıkları<br />

için KDV öder, dolaylı olarak vergi öder. Ve üretimi<br />

ile dolaylı olarak vergi akışına hizmet eder. Dolayısı ile<br />

üretici vergi ödemese de vergilendirme sisteminin temelinde<br />

yer alır. Dolayısı ile bu, sistemde çiftçinin aldığı<br />

desteğin ürettiği katma değerin ve ekonomik döngüye<br />

yaptığı katkının karşılığıdır. Doğru olan ürün bazında bu<br />

katma değerin değerlendirilerek destekleme sistemine<br />

yansıtılmasıdır. Ayrıca proje ve desteklemeler üreticiyi<br />

yönlendirmek içinde politika aracı olarak değerlendirilmelidir.<br />

Köylerin turizm potansiyelleri değerlendirilmelidir.<br />

Köy işletme modelleri, kooperatif-birlik türü örgütlenmeler<br />

teşvik edilmelidir. Köylerin büyümesi ve<br />

sosyal alt yapılarının geliştirilmesi köy yaşamındaki<br />

farklı üretimlerde bulunan insanların ortaklaşmasıyla<br />

sağlanabilir.<br />

Köylerin yakınında ilçe ve kasabalarda sosyal alt<br />

yapının ve ekonomik olanakların geliştirilmesi sağlan-<br />

malıdır. Böylece sosyal destek noktası oluşacaktır.<br />

Köyden göçen gençler yakın ilçelerde kalabilir. Bu durum<br />

köydeki akraba için bir sosyal destek noktasının<br />

oluşmasını sağlar. Büyük kentlere göç yavaşlar. İlçeler<br />

ekonomik alt yapıları geliştiğinde büyük kentlerde zorlanacak<br />

memurlar için de bir tutunma noktası haline<br />

gelebilir. Bu da sağlık, eğitim gibi alt yapı olanaklarının<br />

gelişmesini sağlar.<br />

Dünya Çiftçiler Gününü ülkemizin tarım mirasının<br />

korunması dileği ile kutluyorum.<br />

Kaynakça<br />

Anonim1 (2005) Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına<br />

İlişkin Yönetmelik. 10/06/2005 Tarih ve<br />

25841 Sayılı Resmi Gazete, Ankara<br />

Ahmet A. (2007) Avrupa Birliği ve Türkiye’de Hayvan<br />

Refahı Uygulamaları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,<br />

Ankara, 2007<br />

BAHAR, O., & BİNGÖL, F. K. (2010). Türkiye’de<br />

İç göç Hareketlerinin İstihdam ve İşgücü Piyasalarına<br />

Etkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari<br />

Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(2).<br />

ÇAĞLIYAN, A., & YILDIZ, A. B. (2013). TÜRKİYE’DE<br />

DEMİRYOLU GÜZERGÂHLARI JEOMORFOLOJİ İLİŞ-<br />

KİSİ. Marmara Coğrafya Dergisi, (28)<br />

http://e-dergi.marmara.edu.tr/marucog/article/<br />

view/1012000790<br />

Güreşci, E. (2011). Türkiye’de kentten-köye göç olgusu.<br />

Doğuş Üniversitesi Dergisi, 11(1), 77-86.<br />

Haber (2016) Uluslararası Tarım Üreticileri<br />

Federasyonu’nun (IFAP) 37. Dünya Çiftçiler Kongresi<br />

yapıldı, TZOB Haber Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği<br />

(TZOB), Ankara;<br />

Duru M., Şahin A. (2004)Türkiye’de Sağlıklı ve Güvenli<br />

Hayvansal Üretimin Gerekliliği, Hayvansal Üretim<br />

Dergisi 45(1), Sayfa 36-41, İzmir<br />

Metin, M. (2003) Süt teknolojisi: sütün bileşimi ve<br />

işlenmesi. Ege Üniversitesi Yayınları, Bornova/İzmir<br />

Haber (2016) Uluslararası Tarım Üreticileri<br />

Federasyonu’nun (IFAP) 37. Dünya Çiftçiler Kongresi<br />

yapıldı, TZOB Haber Odası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği<br />

(TZOB), Ankara;<br />

http://www.tzob.org.tr/Bas%C4%B1n-<br />

Odas%C4%B1/Haberler/ArtMID/470/ArticleID/681/<br />

Uluslararas%C4%B1-Tar%C4%B1m-220reticileri-<br />

Federasyonunun-IFAP-37-D252nya-199ift231iler-<br />

Kongresi-yap%C4%B1ld%C4%B1<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

66 67


yaşama dair<br />

nasıl olamayacağına dair bir beklenti var. Olayların nasıl<br />

aksayacağı veya nasıl ters tepeceği üzerine düşünmek<br />

yatar.<br />

Kaygı durumunda sadece geçmişten getirdiğimiz<br />

bir takım yaşanmışlıkların olumsuz etkisi ile geleceğin<br />

gerçekleşmeyecek senaryoları vardır.<br />

Kaygı durumundaki bir zihin şu anın içerisinde<br />

değildir.<br />

“Ya bana ters konuşursa. İstediğim terfiyi alamayacağımı<br />

biliyorum. Sunumumu beğenmezlerse”<br />

gibi gerçekleşmemiş durumlar üzerine yoğunlaşılır.<br />

Tedbirli davranmak ise gelen tehlikeyi görüp ona<br />

uygun stratejik olarak düşünebilmek ve önlem alabilmektir.<br />

Tedbirli davranmak soruna gerçekçi bir yaklaşım<br />

getirerek nasıl olabileceğine odaklanabilmektir. Tedbirli<br />

davranmakta çözüm vardır.<br />

Kaygı yıpratır. Tedbirli davranmak ise yaşamda kalmamızı<br />

ve devam etmemizi sağlar.<br />

Kaygılanmak ne doğaldır ne de içgüdüseldir. Kaygı<br />

öğrenilmiş bir alışkanlıktır.<br />

“Kaygılanırsam neler olabileceğini tahmin edebilir,<br />

böylece olacaklara önlem alırım ve daha az yıpranırım”.<br />

Evet bu da bir düşünce tarzı. Ancak kaygı daha çok kaygıyı<br />

getirir. Ve kaygı hiç bir çözüm getirmez.<br />

Kaygı hiç de sanıldığı gibi iyi bir durum değil aksine<br />

sizi yetişkin birey olma halinden çıkaran yaşam içinde<br />

etkisiz hale getiren zararlı bir alışkanlıktır.<br />

İlk adım olarak kaygı ile düşünmek arasındaki farkı<br />

iyice anlamak gerekiyor.<br />

Senaryolardan, gerçeklere doğru ilerlemek ve aradaki<br />

farkı iyi görebilmek gerekiyor.<br />

Kendinize şu soruyu sorarak başlayabilirsiniz.<br />

Şu anda düşündüğüm bu düşünceler bana hizmet<br />

mi ediyor yoksa zarar mı veriyor? Kendinize bu soruyu<br />

sormayı alışkanlık haline getirdiğinizde göreceksiniz<br />

daha az kaygı duymaya başlayacaksınız.<br />

Daha etkin daha çözümcü daha keyifli bir yaşam için<br />

kaygılanmaktan uzak yaşamak gerekiyor.<br />

Yaşayacaklarımız konusunda kaygılanmadan ancak<br />

tedbirli davranarak daha kaliteli yaşayacağımız<br />

günler diliyorum.<br />

Kaygı yaşamımızın<br />

ayrılmaz parçası mı?<br />

Esra Teoman Bener<br />

KOÇ/ Eğitmen<br />

www.adimkocluk.com<br />

Kaygı ne işe yarıyor?<br />

Ne yazık ki hiçbir işe yaramıyor.<br />

Kaygı yaşamın içinde belki de en zor<br />

baş edebildiğimiz duygu durumudur.<br />

O zaman kaygılanmamayı öğrenmemiz<br />

gerekecek.<br />

Kaygılı yaşamak bizi yaşamda aciz,<br />

güvensiz ve başarısız yapar. Zira yaşamın<br />

içinde ilerlememizin önündeki en<br />

büyük engel kaygıdır.<br />

Kaygı o kadar yaygın ki. Bazen artık<br />

kronik hale gelen kaygı yaşarız. Bir şeyleri<br />

sürekli kafamıza takar adeta zihnimiz<br />

çatlayacak kadar aynı felaket senaryolarını<br />

defalarca düşünür ve yorgun düşeriz.<br />

En sonunda karar verir ve en iyisi eyleme<br />

geçmemek deriz. Bir başka deyişle vaz<br />

geçeriz.<br />

Oysa ki çoğunlukla kaygılandığınız<br />

durumlara baktığımızda yüzlerce durumun<br />

içinden sadece bir veya ikisinin<br />

gerçekleştiğini görürüz.<br />

Mark Twain’in “Binlerce şey için kaygılandım.<br />

Ama hiçbiri gerçekleşmedi”<br />

cümlesi ne kadar doğru değil mi?<br />

Yaşamın bir parçası, ayrılmazı hale<br />

gelmiş kaygılanmak ile nasıl baş edebileceğimizin<br />

yollarını bulmalıyız.<br />

Kaygı duymak bazıları için tedbir anlamını<br />

taşıyabilir. Ancak kaygı ile tedbir arasındaki<br />

farkı iyi görmek gerekir.<br />

Kaygı durumunda sürekli olarak nelerin<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

68<br />

69


haber<br />

aktüel<br />

Sial World Tour 2016 jürisi<br />

dünya eğilimlerini belirledi<br />

Ayşe Dinçer:<br />

Sial World Tour<br />

Yarışması için dünyanın<br />

28 ülkesinden katılan<br />

jüri üyeleri ülkelerindeki<br />

yeni eğilimleri ve<br />

yarışma için seçtikleri<br />

ürünleri tanıttı. Sial<br />

World Tour ödülleri için<br />

aday ürünleri bu yıl da<br />

Dünya Gıda Dergisi<br />

belirledi.<br />

Ayşe Dinçer<br />

ayse.dincer@dunya.com<br />

Sial World Tour-Dünya Turu Yarışması<br />

için jüri, bu yıl Paris’in tarihi Mirador Otelinde<br />

toplandı. Arjantin, Avustralya, Avusturya,<br />

Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, İspanya,<br />

Amerika Birleşik Devletleri, Fransa,<br />

İngiltere, Macaristan, İrlanda, İsrail, İtalya,<br />

Japonya, Norveç, Yeni Zelanda, Hollanda,<br />

Polonya, Portekiz, Rusya, Çek Cumhuriyeti,<br />

Güney Afrika, Güney Kore, Almanya,<br />

Hindistan ve Türkiye’den katılan jüri üyeleri<br />

31 Mart-2 Nisan tarihleri arasında Mirador<br />

Otel’de bir araya geldi.<br />

Sial World Tour için adayları<br />

yine Dünya Gıda belirledi<br />

Sial World Tour ödülleri için aday ürünleri<br />

bu yıl da Dünya Gıda Dergisi belirledi.<br />

2002 yılından bu yana yarışmaya katılacak<br />

ürünler Türkiye’den Dünya Gıda Dergisi tarafından<br />

belirlenerek jüri toplantısında tüm<br />

jüri üyelerine tanıtılıyor. Uzun yıllar Sial d’Or<br />

adı altında düzenlenen yarışma 2014 yılından<br />

bu yana Sial World Tour adı ile organize<br />

ediliyor. Bu yıl, 28 ülkenin en prestijli<br />

dergilerinin editörleri fuar öncesi ülkelerindeki<br />

en önemli 3 trendi belirleyip eğilimleri<br />

en iyi örnekleyen gıda ürünlerini seçerek<br />

yarışmaya taşıdılar. Türkiye’den de 2016<br />

World Tour Awards ödülleri için ürünlerinin<br />

aday olmasını isteyen firmaların müracaatı<br />

sonucunda yarışacak 4 ürün belirlendi.<br />

Seçim yapılırken adayların yarışmaya katılma<br />

isteği ve ürünün yarışma kriterlerini<br />

sağlamış olması göz önüne alındı. Aynı zamanda<br />

ürünlerin Türk geleneklerini ve Türk<br />

damak tadını yansıtması, Türk ve dünya<br />

pazarlarına bir yenilik getirmesi ve yeni bir<br />

tasarım olması gibi kriterler de son kararlar<br />

verilirken yardımcı oldu.<br />

Türk ürünleri<br />

Türkiye’den yarışmaya 4 ürün katıldı:<br />

Elvan Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş: Today<br />

Croissant Spring; Toller Gıda San. ve Dış<br />

Tic. A.Ş: SoundyCandy ® ; Üzüm Çekirdekli<br />

Makarna: Durum Gıda Sanayii ve Tic. A.Ş.<br />

; Alfarm Midye Dolma: Lerøy Turkey - Su<br />

Ürünleri Grubu. Tüm ürünler jüri heyetinin<br />

dikkatini çekti aralarında seçim yapmakta<br />

zorlandılar. Zira yarışmaya götürülen tüm<br />

ürünlerin dünyada benzeri yoktu.<br />

Jüri’nin Seçimi: Arbella<br />

Üzüm Çekirdekli Makarna<br />

Sial World Tour 2016 yarışmasında<br />

Türkiye’den “Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna”<br />

jüri tarafından Türkiye birincisi seçildi.<br />

Yarışmanın büyük ödülü için aday oldu.<br />

Ödül kazanan ülke ve ürün, Sial Gıda Fuarında<br />

18 Ekim tarihinde açıklanacak.<br />

Arbella Üzüm<br />

Çekirdekli Makarna<br />

Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna,<br />

%100 durum buğdayı irmiği ve üzüm çekirdeği<br />

tozunun karışımı ile üretiliyor. Ürün<br />

üzüm çekirdeğinden gelen doğal antioksidan,<br />

doğal E vitamini, potasyum, kalsiyum,<br />

fosfor, magnezyum ve demir minerallerini<br />

içeriyor ve günlük ihtiyacımız olan<br />

antioksidanı karşılamaya yardımcı olmak<br />

amacı ile tasarlanmış. Üzüm çekirdeğinde<br />

bulunan antioksidanlar, vücudumuzda<br />

anti-aging etki gösterir. Günlük beslenmemizde<br />

antioksidanlara yer açmamız<br />

günümüz koşullarında son derece önemli.<br />

Arbella üzüm çekirdekli makarna en gelişmiş<br />

üretim tesislerinde teknik uzmanlık,<br />

kalite kontrol sistemleri ve üretim öncesi<br />

laboratuvar analizleri, ön paketleme ve<br />

son paketleme aşamalarından geçiyor ve<br />

makarnanın her türlü bireysel tüketim ve<br />

endüstriyel ihtiyacı karşılayabilecek altyapıya,<br />

kapasiteye ve teknik donanımına sahip.<br />

Üretici Durum Gıda, yurtiçi ve yurtdışı<br />

pazarları için önde gelen makarna, irmik<br />

ve gıda ürünleri üretici ve ihracatçısı. Yaklaşık<br />

400 ton günlük üretim kapasitesiyle<br />

Mersin Türkiye’de kurulu dünya standartlarındaki<br />

modern üretim tesislerinden 80<br />

ülkeye ihracat gerçekleştiriliyor.<br />

Finalist ürünler<br />

Yarışma jürisi her ülkeden ülke birincisini<br />

seçmenin yanı sıra ülke finalistlerini de<br />

belirledi. Türkiye’den finalist olan ürünler<br />

şöyle: Today Croissant Spring, SoundyCandy<br />

® ve Alfarm Midye Dolma.<br />

Elvan Today Kruvasan<br />

Today Croissant Spring, sevilen<br />

kruvasan markası Today’in en<br />

yeni üyesi. Kekik ve fesleğen ile<br />

zenginleştirilip, içeriğinde gerçek<br />

zeytinyağı kullanılan bu kruvasan,<br />

alışılagelmiş tatlı ürünlerin aksine<br />

tuzlu ve baharatlı yapısı ile dünyada<br />

benzeri olmayan bir ürün. Bu<br />

inovatif yapısı sayesinde Today<br />

Croissant Spring, yemek yanında<br />

ve kahvaltılarda da tüketilerek,<br />

farklı bir kruvasan deneyimi sunuyor. Üretici<br />

Elvan Gıda’nın temelleri 1952 yılında<br />

İstanbul’da küçük bir şekerci dükkanında<br />

atılmış. Günümüzde çikolatadan gofrete,<br />

şekerden jöleye, kekten kruvasana ve<br />

waffle’dan bisküviye kadar geniş bir yelpazede<br />

üretim yapan ve tüm dünyaya pazarlayan<br />

Elvan, dünyanın önde gelen şekerleme<br />

firmalarını sıralayan Candy Global<br />

100’de 250 milyon dolar ciro büyüklüğü ile<br />

66. sırada bulunuyor. Türkiye ve Mısır’da<br />

kurulu 10 tesiste yaklaşık 2 bin 500 kişi<br />

istihdam eden Elvan, 1 milyar dolar ciro<br />

hedefiyle faaliyetlerine devam ediyor.<br />

SoundyCandy ®<br />

SoundyCandy ödüllü bir ürün. Dünya<br />

üzerinde eşi benzeri bulunmayan, konvansiyonel<br />

akide şekerinin şekline, patlayan<br />

şekerin efektine sahip, tüm duyuları<br />

uyandırıp aktive eden bir füzyon. Soundy<br />

Candy, ağza tek parça olarak konuluyor ve<br />

kişisel yeme hızına bağlı olarak 6-10 dakika<br />

boyunca ağızda aktif bir şekilde kalabiliyor.<br />

Ağza alındığı andan itibaren meydana<br />

gelen ufak patlamalar sayesinde ses çıkartmaya<br />

başlarken aynı zamanda bitene<br />

kadar çoğunlukla şeklini muhafaza ediyor.<br />

Normalde, bir ürün yenilirken ağırlıklı olarak<br />

görme, koklama ve tat alma duyuları kullanılır.<br />

Bu ürün, belirtilen üç duyuya ilaveten<br />

dokunma ve işitme duyularını da stimüle<br />

ediyor ve dünyayı algılamak için sahip<br />

olduğumuz beş duyuyu aynı anda aktive<br />

ederek tüketicilere benzersiz bir deneyim<br />

sunuyor. Her ne kadar yeme konforu<br />

düşük olan granül patlayan şeker bu anlamda<br />

benzer bir ürün gibi görünse de<br />

ağızda kaldığı süre içerisinde duyuların<br />

uyarılmasını yeterince başlatamıyor<br />

ya da başlatmak için ağızda yeterince<br />

uzun kalamıyor (20-25 saniye). Ürünün<br />

başarısı 2014 Uluslararası Cenevre Buluşlar<br />

Fuarında altın madalya ile, 2015<br />

ISM Köln şekerleme fuarında da top<br />

inovasyon ödülü ile tasdiklendi.<br />

Alfarm Midye Dolma -<br />

MAP Ambalajlı<br />

Midye dolma Türkiye’ye has bir lezzet.<br />

Lokantaların yanı sıra sahillerde, meydanlarda<br />

sağlık açısından güvenliği tartışılır<br />

derme çatma tezgahlarda satılıyor. Alfarm<br />

buradan yola çıkarak tüketiciye sağlıklı ve<br />

güvenli midye dolma yedirmek için çalışmalar<br />

yapmış. Midyelerin tedariğinde midyeler<br />

taze ve donmuş olarak 2 ayrı gruba<br />

ayrılıyor. Taze olarak gelen midyeler strofor<br />

veya karton koliler içerisinde temizlenmiş<br />

ve kapalı bir şekilde paketlenmiş olarak<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

70<br />

71


haber<br />

aktüel<br />

geliyor. Ürünlerin iç sıcaklıkları 0, +4 °C olmak zorunda.<br />

Donmuş olarak gelen midyeler ise karton koliler içerisinde<br />

temizlenmiş ve kapalı bir şekilde paketlenmiş olarak gelir.<br />

Ürünlerin iç sıcaklıkları –18 °C olmak zorundadır. Öncelikle<br />

ağzı kapalı olan midyeler yıkanır ve içerisindeki kılcallar tamamen<br />

uzaklaştırılır. Ardından haşlanarak midyelerin ağızlarının<br />

açılması sağlanır. Midyeler ısıl işlem görmüş pirinç,<br />

soğan, sarımsak, kimyon, yenibahar, karabiber, pul biber ve<br />

tuz karışımı ile doldurulur. Son olarak ürünler MAP ambalaj<br />

içerisine koyulup dondurularak pazara dağıtılmaya hazır<br />

hale getirilir. 1899 yılında Norveç’te kurulan ve 2005 yılından<br />

beri Türkiye’deki tüketicilere de lezzetli çözümler sunan Leröy,<br />

dünyanın en büyük ikinci Atlantik somonu üreticisi ve<br />

Norveç’in en büyük su ürünleri ihracatçısı. Her gün dünyanın<br />

70 farklı ülkesinde Leröy tarafından üretilen 3,5 milyon porsiyon<br />

deniz ürünleri tüketiliyor. Leröy’ün Türkiye’de 2005 yılında<br />

kurduğu uluslararası standartlardaki fabrikası, yaklaşık 3<br />

bin m² kapalı alanda yılda 5 bin ton balık işleme kapasitesine<br />

sahip. Bu fabrikada, Leröy’ün Avrupa geneline yayılmış üretim<br />

tesislerinin en doğudaki noktası olarak, Türkiye’nin yanı<br />

sıra Ortadoğu, Körfez ve Afrika ülkeleri ile Türki Cumhuriyetlerini<br />

de içine alan pazar için katma değerli deniz ürünleri<br />

üretiliyor. Leröy Turkey’in Türk pazarında 100’ü aşkın çeşitte<br />

deniz ürünü bulunuyor.<br />

Gıda sanayiinde öne çıkan eğilimler<br />

Türkiye’den yarışmaya sunulan, tüketicinin tercih ettiği<br />

üç ana eğilim şöyle: Sağlıklı ve inovatif ürünlere olan ilgi,<br />

interaktif ve eğlenceli ürünler ve üçüncü olarak da gurme<br />

ürünlere eğilim.<br />

Dünyadaki eğilimler<br />

nata, Belçika’dan paketli gurme hamburger, Brezilya’dan<br />

laktozsuz peynir, İsrail’den hazır şnitzel, Hollanda’dan fırında<br />

pişirilmiş atıştırmalıklar, Yeni Zelanda’dan çikolatalı süt,<br />

Rusya’dan pişirime hazır karışık bakliyat ve kurutulmuş sebze,<br />

Güney Kore’den ballı chips, Amerika’dan yemeye hazır<br />

yıkanmış elma paketleri jürinin dikkatini çeken ürünler oldu.<br />

Benim beğendiğim ürünler ise İspanya’dan çeşitli hastalıkları<br />

bulunanlara özel hazırlanmış ürün serileri, şeker hastaları<br />

için geliştirilmiş içecek, ekmek, bisküvi vs. gibi özel üretimler<br />

oldu. Ayrıca, Fransa’dan kalitesi uygun fakat kalibresi<br />

tutmamış, ambalajı bozuk gibi sebeplerle satış dışı kalmış<br />

fakat gıda güvenliği açısından sorunu bulunmayan ancak<br />

atık olarak kenara ayrılan ürünler bir firma tarafından alınarak<br />

ve tekrar işlenerek atıştırmalıklara dönüştürülüyormuş. Atık<br />

değerlendirmesi açısından önemli bir adım olarak gördüm.<br />

Böylece bir milyon ton atık kurtarılıp değerlendirilebiliyormuş.<br />

Japonya her zamanki gibi teknolojik ürün sergiledi. Göz yaşartmayan<br />

soğan. Bu soğanı geliştirmek için epey çaba<br />

sarfedildiği görülüyor. Gençler artık yemek hazırlarken hiçbir<br />

olumsuzluğa yer vermek istemiyorlar anlaşılan. Jüri toplantısı<br />

sonucunda her ülkeden ödül alan ürünler belirlenirken birincilik<br />

ödülünü kazanan ülke ve ürün 16-20 Ekim 2016 tarihleri<br />

arasında Paris’in Parc des Expositions, Paris Nord Villepinte<br />

fuar alanında yer alacak Sial 2016 Uluslararası Gıda Maddeleri<br />

Fuarı çerçevesinde yapılacak ödül töreninde açıklanacak.<br />

Toplantıda 28 ülkeden gelen jüri üyeleri ülkelerinde öne<br />

çıkan tüketici eğilimlerini jüri üyelerine tanıttı. Bu ülkelerdeki<br />

eğilimlere bakıldığında 3 eğilimin dünya çapında trend oluşturduğu<br />

fark edildi. Bunlar, sağlıklı ürünler; akıllı alışveriş, kolaylık;<br />

değişen tüketim alışkanlıkları ve değişen market alışkanlıkları<br />

olarak belirlendi. Ayrıca, genel olarak dünya eğilimi<br />

sağlıklı, taze ve doğal ürünler yönünde. Başı çeken eğilimler<br />

arasında tüketiciye kolaylık sunan ürünler, fonksiyonel ürünler,<br />

yüksek proteinli ürünler, süper gıdalara olan ilgi yer alıyor.<br />

Diğer eğilimler ise hızla artan gıda atıklarına karşı atıkların değerlendirildiği<br />

yeni ürünler, geleneksele dönüş ve akıllı alışveriş<br />

olarak belirtildi. Jürinin sunduğu ürünler göz önünde bulundurulursa,<br />

gıda sanayii açısından, Türkiye birçok ülkeden<br />

daha ileri. Mesela Arjantin’den jürinin seçimi şişelenmiş limosi<br />

olarak görüyor. 250 bin metrekareye yakın fuar alanı<br />

ile Sial, dünyanın en büyük gıda fuarlarından biri olarak<br />

ilham perinizi bulmanız için 7 bin uluslararası katılımcı,<br />

gösteri ve konferans alanları ile katkılardan ürünlere, sağlıklı<br />

eğilimlere, organik ve egzotik üretimlere ve dijital yiyeceklere<br />

kadar geniş bir yelpazede hizmet verecek” dedi.<br />

Fuarın Etkinlikleri<br />

Sial Fuarında 20 ürün sektörü temsil edilecek ve<br />

5 gıda sektörü ön plana çıkacak: Et, süt, tatlı ve tuzlu<br />

ürünler ve donmuş ürünler. Bu yıl fuarda 5 önemli etkinlik<br />

var. Sial Innovation, World Tour, Sial TV, Wine and Food<br />

Lab ve In Food Centre. Sial Gıda Fuarına katılan firmaların<br />

en inovatif ürünlerinin sergilendiği Sial Innovation’da<br />

yeni ürünler tanıtılacak ve profesyonel jüri tarafından seçilen<br />

ürünler ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Sial<br />

2014’de müracaat eden bin 757 ürünün arasından 800<br />

yeni ürün kabul görmüş ve profesyonel jüri tarafından<br />

seçilen 41 ülkeden 350 inovasyon ürünü sergilenmişti.<br />

Bu bölümde ayrıca yeni tüketici eğilimlerini ve dünya<br />

pazarlarındaki yeni ürünleri görme ve inceleme fırsatı bulunabilir.<br />

World Tour Yarışması, aralarında Türkiye’nin de<br />

bulunduğu 28 ülkenin gıda gıda pazarlarındaki eğilimlerin<br />

ve bu trendlerin en iyi örneklerinin görülebileceği bir alan.<br />

La Cuisine, bu yıl 10. kez düzenleniyor. Sıradışı mutfak<br />

aktiviteleri, kurslar, VIP restoranlar ve ünlü şeflerin gös-<br />

Nicolas Trentesaux: Yeni ürünleri için ilham<br />

arayanlara inanılmaz fırsatlar<br />

Gıda sanayiinin Paris’te buluşma noktası olan Sial Gıda<br />

Fuarı bu yıl 16-20 Ekim tarihleri arasında Paris Nord Villepinte<br />

Fuar Alanında yer alacak. İki yılda bir düzenlenen fuara<br />

bu yıl 105 ülkeden 6 bin 500’ün üstünde firmanın katılması<br />

bekleniyor. 250 bin metrekare üzerinde kurulacak fuarı<br />

tahminen 194 ülkeden 160 bin profesyonel ziyaret edecek.<br />

Katılımcıların yüzde 85’i, ziyaretçilerin ise yüzde 71’i Fransa<br />

dışından gelecek. Fuara katılan firmaların yüzde 78’i yeni<br />

ürün sergileyecek. Ekim 2016’da tüm gözlerin Paris’te olacağını<br />

söyleyen Sial Network Direktörü Nicolas Trentesaux,<br />

fuarla ilgili yaptığı açıklamada “ Yerel kaynaklardan ve dünya<br />

üzerinden 400 binin üzerinde hammadde ve işlenmiş ürünün<br />

sergileneceği Sial Gıda Fuarı, yeni ürünleri için ilham arayanlara<br />

inanılmaz fırsatlar sunacak. Şanghay’dan Jakarta’ya;<br />

Abu Dabi’den Paris’e şefler; yeni aromalar, lezzetler, tekstürler<br />

ve renklerle yaratıcılıklarını geliştirecekler. Günün en<br />

büyük mutluluk saati olan yemeğe oturduklarında tüketiciyi<br />

memnun eden yeni ürünler bu ilamlarla yaratılacak. Bugün<br />

artık tüketiciler restoranları geleceğin tüketici ve gıda sanayii<br />

eğilimlerinin, yarının raflarında yer alacak ürünlerin göstergeterileri<br />

ile göze ve damaklara hitap edecek. Sial TV ise<br />

yuvarlak masa toplantıları, paneller ve yeni gelişmelerin<br />

paylaşıldığı bir TV kanalı. Wine and Food Lab, şarküteri<br />

ve şarap tutkunlarının ve yeni lezzetler arayanların mutlaka<br />

ziyaret etmesi gereken bir bölüm. In Food Centre<br />

da yarı işlenmiş ürünler, hammaddeler, gıda işleme ve<br />

ekipmanları konusunda kongrelerin ve toplantıların yeraldığı<br />

bir bölüm.<br />

Sial Paris 2016:<br />

Dünya Gıda Başkenti<br />

Bu yıl Sial’in açılışı Birleşmiş Milletler’in Dünya Gıda<br />

Günü ile aynı zamana denk geliyor. Bu nedenle Dünya<br />

Gıda Günü olan 16 Ekim tarihinde dünyanın dört yanından<br />

gıda sanayii profesyonelleri Paris’te olacak ve önümüzdeki<br />

30 yılda dünya insanının nasıl doyurulacağı konusunu<br />

tartışarak çözüm arayacak.<br />

Comexposium Group tarafından organize edilen<br />

SIAL Paris, 7 ayrı etkinliğin yer aldığı SIAL Network’ün<br />

bir parçası. Bu etkinlikler şöyle: SIAL Paris, SIAL Canada<br />

in Montreal and Toronto, SIAL China, SIAL Middle East,<br />

SIAL ASEAN, SIAL Manila ve SIAL Interfood Jakarta) Bu<br />

fuarlara toplan 14 bin firma katılırken 194 ülkeden 330<br />

bin profesyonel fuarları geziyor. Sial ile ilgili bilgilere Twitter,<br />

LinkedIn, Youtube ve www.sialparis.com - www.sialgroup.com<br />

adresinden ulaşabilirsiniz.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

72<br />

73


haber<br />

“Arbella, üzüm çekirdeğinin<br />

antioksidan ve anti-aging<br />

özelliğini makarna ile<br />

buluşturdu”<br />

Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna, Sial World Tour<br />

2016 yarışmasında ülke birincisi olarak Sial World Tour<br />

ödülü için Türkiye’yi temsil etmeye hak kazandı. Arbella<br />

Makarna’nın tüm dünyada makarna severlerin markası<br />

olmak gibi bir hedefi olduğunu belirten Arbella Makarna<br />

Genel Müdürü Abdülkadir Külahçıoğlu, firma hedeflerini ve<br />

yeni dönem stratejilerini Dünya Gıda’ya anlattı.<br />

Sial World Tour 2016 Yarışmasında Jürinin<br />

seçimi Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna’dan<br />

yana oldu. Bu konuda neler söylersiniz? Ekim<br />

ayında açıklanacak olan büyük ödülü kazanma<br />

şansınız var. Nasıl değerlendirirsiniz?<br />

Sial Gıda Fuarı çerçevesinde düzenlenen World Tour<br />

2016 yarışmasına ülkemizi temsilen katılma hakkı kazanan<br />

dört şirketten biri olduk. 31 Mart-2 Nisan tarihlerinde<br />

Paris’te toplanan 28 ülkenin jürisi tarafından yapılan değer-<br />

Abdulkadir Külahçıoğlu<br />

lendirmede Arbella üzüm çekirdekli makarnamız<br />

ile ülkemizi temsil etme hakkı kazandık. 18 Ekim<br />

tarihinde düzenlenecek olan Sial Gıda Fuarı’nda<br />

kazanan ülke ve ürün açıklanacak. Ülkemizi temsilen<br />

yarışmaya katılacak olmaktan büyük bir<br />

gurur duymaktayız. Yıllardır yapılan çalışmaların<br />

boşa gitmediğini görmek ve ülkemizi temsil hakkı<br />

kazanmak bizleri motive etti.<br />

Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna çok<br />

özel inovatif bir ürün. Makarnaya üzüm<br />

çekirdeği katmak nereden aklınıza geldi?<br />

Ürünlerinizi tasarlarken hangi kriterlere<br />

önem veriyorsunuz? Ar-ge çalışmalarınız<br />

nasıl ilerliyor?<br />

Tüm inovasyonların asıl hedefi müşteri için değer<br />

yaratmaktır. Müşteri odaklılık, yani müşterilerle<br />

sürekli etkileşim halinde olmak ve onların gereksinimlerini<br />

anlamak, inovasyon fikirlerinin doğması<br />

ve gerçekleştirilmesi için en etkili yoldur. Arbella<br />

gerek ürün çeşitliliği gerekse ambalaj teknolojileri<br />

ile Türk ve dünya tüketicisinin talep ve ihtiyaçlarına<br />

yönelik çalışmalar yapmaktadır. Arbella,<br />

Türkiye’nin ilk aç- kapa spagettileri ve porsiyonlara<br />

ayrılmış spagettilerini üretmiştir. İki yıllık bir<br />

ar-ge çalışması sonunda da dünyada bir ilk olan<br />

üzüm çekirdekli makarnayı üretmiştir. Bilindiği gibi<br />

makarna tüm dünya ülkeleri tarafından bilinen ve<br />

tüketilen bir üründür. Üzüm çekirdeğinin antioksidan<br />

ve anti-aging özelliğini makarna gibi tüketicilerin<br />

rahatlıkla bulabildiği ve severek tükettiği<br />

bir ürünle buluşturmanın orijinal bir fikir olduğuna<br />

kanaat getirilmiştir.<br />

İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />

2016 Ülke Kazananı logosu kullanabileceksiniz.<br />

Bunun sizin için önemi nedir?<br />

Türkiye dünyanın ikinci büyük makarna ihracatçısı ve<br />

üçüncü büyük üreticisidir. Makarnalık Durum Buğdayının<br />

da anavatanıdır. Bu yarışmada ülkemizi bir makarna ürünü<br />

ile temsil etmek bizler için bir gurur vesilesi olmuştur.<br />

Üzerinde çalışmaların devam ettiği yeni ürün çeşitlerimiz<br />

için de motive edici bir sonuç olmuştur.<br />

Sağlıklı ve inovatif ürünler pazarı hakkında<br />

neler söylemek istersiniz?<br />

Tüm dünyada yaygınlaşan sağlıklı ve doğal ürünlerin<br />

kullanımına yönelik hükumetler ve uzmanlar nezdindeki<br />

çağrı ve çalışmalar olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır.<br />

Ek faydalar sunduğu ve sağlığı korumaya yardımcı olduğu<br />

bilimsel olarak kanıtlanmış ürünlerin tüketimi her yıl<br />

artarak büyümektedir. Tüketiciler, gıda sanayicilerinden<br />

sadece gıda ürünü istememekte; mutlu, sağlıklı ve uzun<br />

ömürlü bir hayat da talep etmektedir. İnsanlar artık yediklerinde<br />

sadece lezzeti değil, yeterli ve dengeli beslenmenin<br />

yanı sıra sağlık konusunda da ek fayda aramaktadır.<br />

Tüketiciler sağlık ve gıda arasındaki bağlantının daha<br />

çok farkında olup artık bir hastalığı iyileştirmektense onu<br />

engellemeyi istemektedirler. İnsanlar hastalıkları önlemek<br />

adına beslenme düzenleri ve alışkanlıklarını değiştirmekteler.<br />

Makarna glisemik endeksi düşük bir ürün olup içeriğinde<br />

A, B1, B2 vitaminleri ile demir, kalsiyum, fosfor,<br />

potasyum vardır ve protein yönünden çok zengin<br />

bir gıdadır. Yağ ve sodyum oranı düşük olan makarna<br />

kompleks karbonhidratlar grubunda yer almakta, metabolizmada<br />

çabucak parçalanarak, enerjiye<br />

dönüşmektedir. Tüm bu özelikleri ile makarna<br />

Akdeniz, Asya, Latin Amerika ve<br />

vejetaryen diyetleri gibi geleneksel beslenme<br />

düzenlerinin en önemli yiyeceklerinden<br />

biridir. Makarnanın bu faydalarına<br />

ek olarak üzüm çekirdeğinin antioksidan<br />

ve anti–aging özelliğini, yüksek E vitamini,<br />

potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum<br />

ve demir içeriğini ürünümüze kattık, sağlığı,<br />

faydayı ve yeniliği bir araya getirdik.<br />

Yapılan araştırmalar küresel sağlıklı ve<br />

fonksiyonel ürünler pazarının her geçen<br />

yıl büyüdüğünü göstermektedir. 2010 yı-<br />

lında yaklaşık 200 milyar dolar seviyesinde olan pazarın<br />

2017 yılına kadar yüzde 25 büyüyeceği tahmin edilmektedir.<br />

Ürününüzün hedef kitleleri kimlerdir? Yurtdışına<br />

ihracat düşünüldüğünde hangi ülkeleri<br />

hedefliyorsunuz?<br />

Arbella Makarna olarak ürünler geliştirilirken dünyadaki<br />

trendler takip edilmektedir. Health Focus’un yaptığı<br />

araştırmaya göre, her 10 tüketiciden 9’unun satın alma<br />

kararını, birinci derecede “sağlık” kriteri etkilemektedir.<br />

Arbella da bu trende uygun olarak ürün geliştirmek üzere<br />

Ar-Ge çalışmalarına büyük bütçeler ayırmaktadır. Özellikle<br />

Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu ülkeleri bu özel ürünler<br />

için ciddi bir pazar oluşturmaktadır. Makarna yediden<br />

yetmişe herkesin severek tükettiği ve tüm dünyada bilinen<br />

bir üründür. Arbella üzüm çekirdekli makarna da gerek<br />

sağlığa ek katkısı gerekse damak tadına uygunluğu<br />

ile büyük bir talep görmektedir. Geliştirilen özel ürünlerin<br />

dünyadaki Türkiye makarnası algısına ve tüketiminin artmasına<br />

da katkı sunacağını düşünmekteyiz.<br />

2016-2017 hedefleriniz nelerdir? Yeni projeleriniz<br />

var mı? Üzüm çekirdekli makarnaya<br />

yeni ve inovatif ürünler eklenecek mi?<br />

İnovasyon; ekonomik ve toplumsal fayda sağlayacak<br />

yeni fikirler, ürünler geliştirmek ve bunları uygulamaktır.<br />

Daha önce karşılanmayan ihtiyaçlara cevap vermek<br />

amacıyla geliştirilen, insanlara daha faydalı hale getirilen<br />

ürünler inovatif ürünler olarak adlandırılmakta. İnovasyon,<br />

ekonomik büyümenin, artan istihdamın ve yaşam<br />

kalitesinin de anahtarıdır. Arbella bunlara cevap verecek<br />

ve katkı sunacak çalışmalar yapmaktadır.<br />

Arbella Makarna’nın tüm dünyada makarna<br />

severlerin markası olmak gibi bir<br />

hedefi bulunmakta. Bunun için de tüketicisine<br />

dünyadaki yeni ürün çeşitlemelerini<br />

takip edip bulabilecekleri alternatifi<br />

bol, sağlıklı ve doğal ürünler sunmak<br />

için çalışmalar yapmakta, hedefe uygun<br />

olarak ürün ve ambalaj çeşitlerini<br />

geliştirmeye devam etmektedir. Bu<br />

yıl içinde makarna ile özel ürünleri bir<br />

araya getirerek sağlığa katkı sunacak<br />

ve damaklara hitap edecek iki farklı<br />

ürünü tüketici ile buluşturacağız.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

74<br />

75


haber<br />

“Yenilikçi ve inovatif<br />

yatırımlara öncelik veriyoruz”<br />

Elvan Grubu’nun Sial Fuarı’ında aday olan “Today Croissant<br />

Spring’ ürünü Türkiye finalisti oldu. Ürün ve firmanın<br />

Elvan Grubu Pazarlama Müdürü Tarık Muhaffel, firmalarının<br />

yeni dönem hedeflerini Dünya Gıda Dergisiyle paylaştı.<br />

Ürününüz Türkiye finalisti oldu. Öncelikle tebrik<br />

ederiz. Tuzlu ve baharatlı bir kruvasan olan<br />

“Today Croissant Spring’’ dünyada bir ilk. Zeytinyağlı<br />

ve katkısız olması da sağlıklı ürünler trendine<br />

uyuyor. Ürünlerinizin yenilikçi ve tüketici dostu<br />

olması için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?<br />

2012 yılında sektörümüzdeki belgeli ilk Ar-Ge Merkezi’ni<br />

kurduk. Buradan da hareketle yenilikçi<br />

ve inovatif yatırımlara öncelik veriyoruz.<br />

Son yıllarda sektörümüze yeni<br />

pencereler açan yenilikçi ürünlerimiz<br />

bu sürecin çıktıları… Bilim, Sanayi ve<br />

Teknoloji Bakanlığı tarafından düzenlenen<br />

4. Özel Sektör Ar-Ge Merkezleri<br />

Zirvesi’nde Elvan Ar-Ge Merkezi’nin<br />

tüm kriterlerdeki performansıyla gıda<br />

sektörü birincisi seçilerek ödüllendirilmesi doğru yolda olduğumuzu<br />

teyit etti. Ürünlerimizi tasarlarken dikkat ettiğimiz<br />

bazı kriterler şöyle; gerek lezzet, gerekse tasarım açısından<br />

yenilikçi olması, yeni beklentilere uygun olması, insan sağlığı<br />

ve sürdürlebilirlik…<br />

Ürününüzün hedef kitleleri kimlerdir? Türkiye<br />

pazarında bu yeniliklerden ne kadarı uygulanabiliyor?<br />

Today Markasının ana hedef kitlesi 15–34 yaş arası<br />

gençler ve genç yetişkinlerdir. Sade kruvasan ise özellikle<br />

şeker ve kalori hassasiyeti olanlara yönelik bir ürün… Bununla<br />

birlikte ister çocuk olsun isterse yetişkin, içine peynir<br />

gibi ilave bir gıda konularak hemen herkesin özel tercihine<br />

göre tüketebileceği bir seçenek. Global insanın yeni gerçekliğine<br />

ve hassasiyetlerine göre dünyada yeni pazar trendleri<br />

oluşuyor. Mesela günümüz insanın az hareket etmesi ve<br />

az kalori harcaması düşük kalorili ürünlere yönelik bir talep<br />

trendi oluşturuyor. Yine bunun gibi daha küçük porsiyonlara<br />

yöneliş artıyor. Dünyada yaşanan bu gerçekler Türkiye için<br />

de söz konusu olduğu için benzer trendler ülkemizde de geçerli.<br />

Bununla birlikte Türkiye dünyaya da üretim yapıyor ve<br />

dünyadaki trendlere bu açıdan mecburen uyuyor.<br />

İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />

2016 Finalisti logosu kullanabileceksiniz. Bunun<br />

sizin için önemi nedir?<br />

Perakende uzmanlarına göre ortalama bir süpermarket<br />

rafındaki ürün sayısı 45 bini geçmiş durumda... Giremeyenleri<br />

de dikkate aldığımız zaman 100 binlerce ürün söz konusu.<br />

Dolayısıyla 100 binlerce ürün arasından seçilmek, finale<br />

çıkmak gurur verici. Bu durumun dünyanın<br />

en önemli fuarlarından Sial panosunda sergilenmesi<br />

ve kendi mecralarımızda kullanılabilmesi<br />

de marka değerini artıran önemli bir<br />

ayrıcalık diye düşünüyorum.<br />

2016-2017 hedefleriniz nelerdir?<br />

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından<br />

Elvan Ar-Ge Merkezi’nin tüm kriterlerdeki performansıyla<br />

gıda sektörü birincisi olarak ödüllendirilmesi Ar-Ge<br />

ekibimizi daha da motive etti. Bunun üzerine yönetimimiz<br />

ilave yatırım kararı aldı ve kadroya yeni ekip üyeleri dahil<br />

oldu. Mutfakta devam eden diğer yenilikleri olgunlaştıkça<br />

sunacağız. Sektörde ilkleri yapmaya, tüketicimize yeni lezzet<br />

sürprizleri yaşatmaya devam edeceğiz.<br />

Tarık Muhaffel<br />

‘‘Finalist olmak ürünün<br />

prestijine katkı sağlayacak’’<br />

“Alfarm Midye Dolma” Sial World Tour 2016 yarışmasında<br />

Türkiye finalistlerinden birisi oldu. Leröy Türkiye Ege<br />

Bölgesi Pazarlama ve Satış Müdürü Didem Ateşer ve Leröy<br />

Turkey Fabrika Müdürü Mutlu Bilen, Alfarm Midye Dolma ve<br />

Leröy’ün diğer yenilikçi ürünleri ile ilgili dergimize bilgi verdi.<br />

“Alfarm Midye Dolma” keyifli sofralar için hem<br />

sağlıklı hem de güvenilir bir ürün. Taze ve dondurulmuş<br />

çeşitleriyle, midyelerin temiz denizlerden<br />

alınarak Türk damak tadına hitap eden reçeteyle<br />

tüketiciye ulaşması, sağlıklı gurme ürünler trendine<br />

uyuyor. Ürünlerinizin yenilikçi ve tüketici dostu<br />

olması için nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?<br />

Biz Leröy olarak deniz ürünlerini halkımızın damak zevkine<br />

uygun versiyonlarda, geleneksel tatlarla sentezleyerek,<br />

yeni ürünlere dönüştürmeyi seviyoruz. Örneğin somon pastırma,<br />

somon döner ürünleriniz bu konseptte tasarlandı. Midye<br />

dolma da aynı düşünceden hareketle geliştirdiğimiz yeni<br />

bir ürün. Tüketici dostu ürünler hijyenik koşullarda, gıda güvenliği<br />

kriterlerine uygun üretilmiş sağlıklı ve lezzetli olmalıdır.<br />

İşte midye dolmada bu düşünceyle geliştirdiğimiz yenilikçi bir<br />

ürün. Midye halk arasında lezzetli bulunmasına rağmen genellikle<br />

ambalajsız ve sokaklarda açık tezgahlarda satılır. Oysa<br />

sağlıklı koşullarda üretilmiş midye kaliteli bir protein, demir ve<br />

B12 kaynağıdır. Midyenin demir ve B12 içeriği kırmızı etten<br />

daha fazladır. İşte bu yararlı üründen<br />

tüketicileri mahrum etmemek için<br />

ambalajlı ve sağlıklı koşullarda üretilmiş<br />

midye dolmayı geliştirdik. Şirket<br />

olarak su ürünleri alanında çevreye<br />

ve topluma duyarlı balık yetiştiriciliği<br />

uygulamalarının uluslararası standardına<br />

özen gösteriyoruz.<br />

Sektörünüzde global<br />

pazardaki trend nedir?<br />

Tüm ürünlerimizde çocuklar ve gençler başta olmak<br />

üzere, sağlıklı beslenmeye özen gösteren her yaş grubundan<br />

tüketici bizim hedef kitlemizi oluşturuyor. Dünyada deniz<br />

ürünleri sektöründe aç-pişir konseptli, ambalajlı ürünlerin po-<br />

Mutlu Bilen<br />

pülerliğini arttırıyor. Bu sektörde gelişmiş ülkelerde neredeyse<br />

ambalajsız satılan ürün yok. Midye dolmada olduğu gibi<br />

işlenmiş deniz ürünlerine ilgi çok fazla. Ülkemizde de artık<br />

tüketici, paketli ve etiketli deniz ürünlerini daha güvenle tüketiyor.<br />

Dünyada ürünlerin paketli satışı yönündeki eğilim giderek<br />

artıyor. Ülkemizde de zincir marketler, balıkta ve diğer<br />

deniz ürünlerinde tümüyle paketli ürüne geçme hazırlıklarını<br />

hızla sürdürüyor. Satışlar gösteriyor ki, balık ve deniz ürünleri<br />

ambalaja girdiği oranda tüketimi artıyor. Balık tüketimi yüksek<br />

olan ülkelerde dahi ambalajlı ürün, tüketimi tetikliyor. Ambalajsız<br />

deniz ürünü satmak işin kolay yolu ancak tüketiciye<br />

paketli, üretim ve son kullanma tarihleri kayıtlı balık ve deniz<br />

ürünlerini sunmak ayrı bir yatırım ve bilgi birikimi gerektiriyor.<br />

İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />

2016 Finalisti logosu kullanabileceksiniz. Sizin için<br />

önemi nedir?<br />

Sial gibi ciddi ve uluslararası bir organizasyondan<br />

bu imkanı kazanmak, global ve lokal pazarda<br />

ürünümüzün prestijine katkı sağlayacaktır. Leröy<br />

dünya arenasında söz sahibi saygın bir şirket olarak,<br />

yine Sial gibi saygın organizasyonlar işbirliği içinde<br />

olmaktan her zaman memnuniyet duyar.<br />

2016-2017 hedefleriniz nelerdir?<br />

Didem Ataşer<br />

Leröy’ün şirket misyonu, “Bütün mutfaklarda Leröy”.<br />

Küresel düşünüp yerel hareket ediyoruz. Dolayısıyla biz<br />

deniz ürünlerini Türk halkının damak tadına uygun formlarda<br />

sunmaya devam edeceğiz. Başta Somon balığı olmak üzere<br />

tüm deniz ürünlerinin her geçen gün daha fazla mutfakta<br />

kullanılmasını sağlamak başlıca hedeflerimizdendir.<br />

haber<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

76 77


Özel bir şeker: “SoundyCandy®”<br />

haber<br />

Toller Gıda Kurucusu Tolga Erden, Sial World Tour<br />

2016’da Türkiye finalistlerinden birisi olan SoundyCandy ®<br />

hakkında dergimize bilgi verdi.<br />

fuar<br />

Sial World Tour 2016 yarışmasına aday olan<br />

ürününüz Türkiye finalisti oldu. Özel bir teknoloji<br />

ile üretilen “SoundyCandy®” interaktif ve insanlara<br />

mutlu anlar yaşatan bir ürün. Ürünlerinizin<br />

yenilikçi ve tüketici dostu olması için nasıl bir çalışma<br />

yürütüyorsunuz?<br />

Belirttiğiniz gibi özel bir teknolojiyle üretilip, türünün tek<br />

örneği olması dolayısıyla ürünümüze daha çok tasarım objesi<br />

gözüyle bakmaktayız.<br />

Her ne kadar “SoundyCandy ® ” dünya sahnesine nihai<br />

ürün olarak çıkmış olsa da, bir çok insanın gözden kaçırdığı<br />

şey, “SoundyCandy ® ”’nin ‘arayüz, olarak anlamlandırılabilecek<br />

bir teknolojiyi temsil etmesidir. Öyle ki şirketimizin ana<br />

hedefi, ürünü konvansiyonel boyutlarda üretmekten çok, bu<br />

yeni teknolojiyi, bulundukları marketlerde etable olmuş, konvansiyonel<br />

üretim altyapısına sahip firmalara üretim haklarını<br />

lisanslayarak, onlara diğer firmalarla yüksek rekabet sağlayabilecekleri<br />

bir ürünü yaratma şansı vermektir. Böylece bu<br />

şirketlerin ürün portfolyolarına gerçek anlamda yenilikçi bir<br />

ürün katılarak, konvansiyonel üretim adaptasyonları sayesinde<br />

tüketici dostu bir ürün de meydana getirilecektir.<br />

Kriterimiz ‘3, 5’ten büyüktür’ olarak tanımlanabilir: Her<br />

ne kadar, her yıl birbirinden farklı tüketici refleksi ve bunlara<br />

adapte olmaya çalışan firma ortaya çıksa da, gıda sektöründe<br />

olan her firmanın başlıca hitap etmesi gereken en<br />

büyük ana başlık duyulardır. Kötü kokulu, lezzetsiz ve çirkin<br />

görünüşlü bir ürünü diğer bütün trend kategorilerine yüzde<br />

100 uyarlasanız bile, sürdürülebilir bir ticaret oluşturamayacağınız<br />

aşikardır. Bu bağlamda ürünün yaratıldığı ilk yıllardan<br />

itibaren görme, koku ve tat alma duyuları sektörün<br />

tam kalbine oturmuş ve yan başlıklarla<br />

çeşitlendirilmektedir. Ürünümüz sayesinde<br />

aslında dokunma ve işitme duyularının<br />

da tüketicilerin aradığı “lezzetler’’ olduğu<br />

fark edilmiştir. Tüketicilerin sahip olduğu<br />

5 duyuyu aynı anda aktive<br />

ettiğinizde ise onlara gerçek<br />

bir deneyim yaşatmış<br />

oluyorsunuz.<br />

Tolga Erden<br />

Ürününüzün hedef kitleleri kimlerdir? Sektörünüzde<br />

global pazardaki trendler nelerdir? Türkiye<br />

pazarında bu yeniliklerden ne kadarı uygulanabiliyor?<br />

7’den 77’ye herkes potansiyel hedef kitlemiz olarak<br />

görülmektedir. Bunun başlıca sebebi de ürünün bir arayüz<br />

olarak kullanılma özelliğidir. Şekerlemeden, ilaç, vitamin ve<br />

tamamlayıcı ürünlere, kozmetikten enerji içeceği sektörüne<br />

kadar birçok farklı segmentte birçok farklı ürün gerçekleştirme<br />

potansiyeli mevcut. Ben şahsen global pazardaki trendleri<br />

takip etmemeye çalışıyorum. Set edilmiş trendleri takip<br />

etmekten ve onlara adapte olmayı hedeflemektense, adapte<br />

olunacak trendler yaratmak beni daha çok heyecanlandırıyor.<br />

Toplantılarımızda bu trendleri bir şekilde yeni mezun arkadaşlarımız<br />

yeterince dillendiriyorlar, zaten isteyen herkesin<br />

de internetten rahatlıkla bulup okuyabileceği başlıklar bunlar.<br />

Türkiye bu anlamda enteresan bir pazar, ama yeni trendler<br />

doğuracak ve bunları yeşertecek bir satış ve tüketici altyapısı<br />

olduğunu düşünmüyorum. Bazı trendlerin hali hazırda<br />

dünyanın bir yerinde uygulanıyor olması şartı arayan bir altyapıya<br />

sahibiz. Bu nedenle şirketlerin cesur ve idealist yenilikler<br />

yapmaları çoğunlukla örseleniyor ve bir zaman sonra<br />

da yenilikçi karakterlerinden uzaklaşıp, takipçi firma karakterine<br />

bürünüyorlar.<br />

İki yıl boyunca ürününüzde Sial World Tour<br />

2016 Finalisti logosu kullanabileceksiniz. Bunun<br />

sizin için önemi nedir?<br />

Aldığımız diğer yüksek prestijli ödüllerimize bir de finalistlik<br />

eklenmiş oldu.<br />

Sial Paris, gıda sektörüne<br />

ilham verecek<br />

Özlem Erol<br />

Ekim 2016’da gıda sektörünü bir araya getirecek Sial<br />

Paris’in 92’den fazla ülkeden 160 binin üzerinde katılımcıya<br />

ev sahipliği yapması bekleniyor. Gıda sektörlerine ve coğrafi<br />

bölgelere göre düzenlenen Sial’in planı, ziyaretçilerin, deneyimlerini<br />

kişiselleştirmelerine ve sergiyi, kendi kişisel gereksinimlerine<br />

göre keşfetmelerine izin veriyor. Fuarda Sial innovation,<br />

La Cuisine Sial, World Tour gibi bir çok etkinlikte gıda<br />

sektörüne yön veren trendler katılımcılar ile paylaşılacak.<br />

Glutensiz alan<br />

İki seneden bir düzenlenen fuar, belirli teşhir alanları sunarak,<br />

gelişmekte olan gıda sektörlerini tanıtmaya devam<br />

ediyor. Bu yıl ilk kez, bir “Glutensiz Alan” kurulacak. Böyle<br />

bir alanın kurulmasına neden olarak fuar yetkilileri daha talepkar<br />

ve bilinçli tüketicilerin alışkanlıklarını ve beklentilerini<br />

değiştirdikçe, gıda piyasalarının yeni gereksinimlere ihtiyaç<br />

duymasını gösteriyor.<br />

Fuarda ayrıca, organik ve taze ürün sektörleri, bira ve<br />

sıcak içecekler olmak üzere, içecek marketinin ön planda<br />

olması bekleniyor. Bununla birlikte etkinlikte, Kobi’ler ve çok<br />

küçük işletmelerin en son teknolojilerini ve ekipman ürünlerini<br />

sunmalarına imkan tanıyan bir “tech” alanı da olacak. Sial<br />

Paris, Fransız gıda endüstrisi için ideal bir vitrin olduğu için<br />

“Made in France” tabelaları oluşturulacak.<br />

Bu yıl, Sial Paris, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Günüyle<br />

aynı zamanda gerçekleşecek. Bu nedenle, küresel<br />

gıda endüstrisinin temsilcileri 16 Ekim tarihinde, gelecek<br />

30 yıl için dünyayı beslemeye yönelik gerekli çözümleri<br />

bulmak ve paylaşmak üzere Paris’te olacaklar.<br />

“Katılımcılar, yeni trend ve<br />

iş fırsatlarını keşfedecek”<br />

Nicolas Trentesaux (SIAL Ağı Direktörü) şunları söyledi:<br />

“Tüm gözler, Ekim 2016’da, Paris’e odaklanacak. Gıda endüstrisi,<br />

G20 ülkelerinin çoğunda, en dinamik endüstrilerden<br />

birisidir. Katılımcılar, yeni trend ve iş fırsatlarını keşfederek,<br />

hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duydukları araçları bulabilecekler.<br />

Sial Paris, paydaşlar için, yeni pazarları test etmek,<br />

yeni ürünlerini lanse etmek ve gelecekteki zorluklar üzerinde<br />

tartışmak üzere günümüzün ana aktörleri ile bir araya geldikleri,<br />

benzersiz bir platformdur. Ayrıca, bir tür laboratuvardır<br />

da: Dünyanın her yerinden ar-ge Departmanları, süreç içerisinde,<br />

Sial Paris koridorlarında test etmek üzere ürünlerini<br />

nihai hale getirmektedirler. Bu sene, Sial İnovasyon bölümünde<br />

2 bin 500’den fazla yeni ürün sunulacak ve yiyecek<br />

ve içecek endüstrisine, her zamankinden daha fazla ilham<br />

verecek.”<br />

Sial innovation: Yeni ürün lansmanı<br />

Sial Paris’in İnnovation alanında 2 binden fazla yeni<br />

ürün sergileniyor. Her kategoride gazeteciler ve uzmanlardan<br />

oluşan bir jüri, bin 500 gazeteciye dağıtılan yeni<br />

ürün kılavuzu, ziyaretçilerin 3’te 2’since ziyaret edilen<br />

gözlem evi olma özelliği taşıyor.<br />

Fuarın bir diğer bölümü Sial TV, Canlı yayın için TV sah-<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

78 79


fuar<br />

fuar<br />

nesi ve konferans salonun bulunduğu alanda 16 Ekim Dünya<br />

gıda gününe özel bir etkinlik olacak. 5 gün boyunca gıda<br />

endüstrisine yönelik konular, 2030 yılına kadar dünya gıda<br />

endüstrisini neler bekliyor? Bu alanda yanıt bulacak.<br />

La Cuisine Sial, lezzet dostlarına ilham olacak<br />

La Cuisine Sial, gıda hizmeti profesyonelleri için merkez<br />

olma özelliği taşıyor. Her gün dünya mutfak demoları, Fransa<br />

baş açşısı tarafından organize edilen “Gastronomi umutları”<br />

yarışması ve Etkinlik editörü Joël Robuchon tarafından hazırlanan<br />

Şefler pazarı gastronomi meraklılarını bu alanda bir<br />

araya getirecek.<br />

Ayrıca In Food Centre’da gıda katkı maddeleri, World<br />

Tour’da perakende trendleri hakkında en son bilgiler verilecek.<br />

Gurme gıdalar için tadım alanı Wine Food bölümünde<br />

olacak.<br />

Gıda Pazarı: Yenilikçi sektör<br />

Fuarın tanıtım toplantısında gıda sektörüne yönelik yapılan<br />

global araştırmalardan bilgilere de yer verildi.<br />

z Buna göre 2015 yılında, 2014 yılındaki rakamlarını koruyan<br />

Memnuniyet ekseni değişmeden kaldı. Yenilikçi arzın<br />

yüzde 54.6’sını oluşturan memnuniyet, dünya çapında ortaya<br />

atılan yeniliklerin ikide birine denk gelmektedir. Kötü ekonomik<br />

göstergeler dikkate alındığında, gıda günlük bazda<br />

memnuniyeti sağlamada kolay ve ucuz bir araç olduğundan,<br />

memnuniyet müşteri beklentileri listesinin zirvesinde yer alıyor.<br />

Gıdanın sağladığı bu “küçük memnuniyetlerin” toplamı<br />

memnuniyet odaklı yenilikleri sürekli olarak teşvik ediyor.<br />

2015 yılında önde gelen trenlerd arasında sağlık başı çekiyor.<br />

2014 yılında kayda değer 2.4 puanına ulaşan sağlık<br />

ekseni dikkat çekici büyümesini sürdürüyor bu nedenle gıda<br />

üreticileri bu alanda ürünler geliştirmeye devam ediyor.<br />

z Dünya çapında olduğu gibi, Orta Doğu ve Kuzey<br />

Afrika’da, yenilik esas olarak, memuniyet, sağlık ve kolaylık<br />

üzerinde yoğunlaşıyor.<br />

z Daha geniş bir aralıkta beslenme etkilerini araştırarak<br />

müşteri ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen Birleşik Arap<br />

Emirlikleri ürün yeniliği konusunda en faal ülke.<br />

z Sağlık odaklı ürünler yükselişte. Sağlık ekseni Orta<br />

Doğu ve Kuzey Afrika’daki yeniliklerin yüzde 22.2’sine tekabül<br />

ediyor (2014 yılına göre yüzde 3.9 artış), yeniliklerin<br />

glütensiz, laktozsuz, vitamin bakımından zengin veya temiz<br />

etiketli ürünler sunduğu Tıbbi trendler burada başı çekiyor.<br />

z İthalat piyasada halen önemli bir paya sahipken, yerel<br />

işletmeler giderek artan sayıda yenilik üretiyor.<br />

Fi Istanbul, 2017 rotasını<br />

‘İnovasyon’ olarak belirledi<br />

Gıda ve gıda<br />

bileşenleri<br />

endüstrisinin kalbi,<br />

4-6 Mayıs tarihleri<br />

arasında dördüncü<br />

kez İstanbul<br />

evsahipliğinde<br />

düzenlenen Fi Istanbul<br />

2016 Gıda Bileşenleri<br />

Fuarı’nda attı.<br />

Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Kuzey<br />

Afrika’yı bir araya getiren bölgenin ilk gıda<br />

ve gıda bileşenleri fuarı olan Fi Istanbul<br />

2016, gıda hammaddeleri, bileşenleri, yardımcı<br />

maddeleri, doğal içerikler ile Ar-Ge,<br />

pazarlama, kalite kontrol ve danışmanlık<br />

gibi sektörü yakından ilgilendiren tüm gereksinimleri<br />

ve yenilikleri 3 gün süreyle tek<br />

bir çatı altında buluşturdu.<br />

Fi Istanbul 2016’nın bu yıl özellikle<br />

İran, Tunus, İngiltere, Almanya, Fransa gibi<br />

Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa ülkelerinden<br />

yoğun ziyaretçi çektiğine dikkat<br />

çeken UBM EMEA (Istanbul) Türkiye Ope-<br />

rasyonlarından Sorumlu Başkanı Haluk<br />

Balcı, “Başarılı bir fuarın ardından hiç vakit<br />

kaybetmeden Fi Istanbul 2017’nin hazırlıklarına<br />

başladık. Önümüzdeki yıl 2-4 Mayıs<br />

tarihleri arasında düzenlenecek Fi Istanbul<br />

2017’de ilk kez Eşleştirme Programı başlatacağız.<br />

Program sayesinde, katılımcı ve<br />

ziyaretçilerimizin spesifik iş gereksinimlerini<br />

karşılamaları için birebir tanışma ortamı<br />

sağlayacağız. Yiyeceklerin bozulmasını<br />

önleyerek raf ömrünü uzatan, lezzet katan<br />

gıda bileşenleri endüstrisinin ekonomik büyüklüğünün,<br />

2018 yılında global düzeyde<br />

40 milyar dolara ulaşması bekleniyor. UBM<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

80<br />

81


fuar<br />

EMEA (Istanbul) olarak amacımız; katılımcı ve ziyaretçilerimizin<br />

bu pastadan daha büyük pay almalarına destek<br />

vermek” dedi.<br />

UBM EMEA (Istanbul)’un hem katılımcı hem de ziyaretçi<br />

açısından geniş yelpazede uluslarası katılım sağlanan etkinlikler<br />

düzenlediğine dikkat çeken Haluk Balcı, “Önümüzdeki<br />

yıl Fi Istanbul‘un rotasını ‘inovasyon’ olarak belirledik. Sektörümüz,<br />

gıda ve gıda bileşenlerine dair en son yenilikleri<br />

ve teknolojik gelişmeleri yine Fi Istanbul’da öğrenecek. Bu<br />

kapsamda fuarımızın kapsamını daha da genişletmek ve geliştirmek<br />

adına 2017 yılından sonra Fi Istanbul’u iki yılda bir<br />

düzenleme kararı aldık” dedi.<br />

Fi Istanbul 2016’yı değerlendiren AAK Türkiye, Orta<br />

Doğu ve Afrika’dan Sorumlu Genel Müdürü Tolga Tanrıöver,<br />

”Yılda ortalama 3 milyar dolarlık ciroya sahip global bir marka<br />

olarak Fi Istanbul 2016’ya katıldık. Türkiye’nin en prestijli<br />

gıda bileşenleri fuarı olan Fi İstanbul, Türkiye ve gelişmekte<br />

olan pazarlardan seçkin katılımcı profili ve ulaşmak istediğimiz<br />

hedef kitle ile AAK Türkiye’yi en verimli şekilde bir araya<br />

getirdi” dedi. Sektörün duayen isimlerinden Aromsa’nın kurucusu<br />

ve Genel Müdürü Murat Yasa ise, Aromsa’nın Ar-<br />

Ge faaliyetlerine büyük önem verdiğini belirtti ve Türkiye’de<br />

sektörün gelişmesi için katma değeri yüksek olan ürünlere<br />

yatırım yapılmasının önemine dikkat çekti. Türkiye’nin trendleri<br />

ABD ve Avrupa üzerinden gecikmeli olarak takip ettiğini<br />

belirten Yasa, Fi Istanbul gibi uluslararası nitelikteki fuarların<br />

Türkiye’de düzenlenmesinin sektör için çok önemli olduğunu<br />

söyledi.<br />

Fi Istanbul 2016, Seljel’in Altın<br />

sponsorluğunda düzenlendi<br />

Türkiye’nin ilk jelatin markası Seljel’in Altın sponsorluğunda<br />

düzenlenen Fi Istanbul 2016’nın resmi açılış törenine;<br />

İstanbul İl Gıda, Tarım Hayvancılık Müdürlüğü İl Müdür<br />

Yardımcısı Nazif Koca, GIDA-<br />

KAT Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Dr. Mehmet Çetin Duruk, UBM<br />

EMEA (İstanbul) Operasyonlarından<br />

Sorumlu Başkanı Haluk<br />

Balcı, Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Serkan Tığlıoğlu, Fuarlar Grup<br />

Direktörü Orhan Çağlayan’ın<br />

yanı sıra çok sayıda katılımcı ve<br />

davetli katıldı.<br />

Törende konuşan İstanbul İl<br />

Gıda Tarım Hayvancılık Müdürlüğü<br />

İl Müdür Yardımcısı Nazif<br />

Koca, dünya nüfusunun arttığı bir dünyada güvenilir gıdaya<br />

ulaşmada gıda bileşenlerinin önemine değinirken, GIDAKAT<br />

Başkanı Dr. Mehmet Çetin Duruk da, GIDAKAT’ın Gıda Bileşenleri<br />

Fuarı Food ingredients (Fi)’in bölgesel bir kolu olan<br />

Fi Istanbul’u çok önemsediğini ve en başından beri desteklediğinin<br />

altını çizdi.<br />

Fi Istanbul’da etkinlikler<br />

Gıda bileşenlerine ilişkin trendlerin ve pazardaki gelişmelerin<br />

konuşulduğu Fi Istanbul 2016’da yer alan konferanslar<br />

ilgiyle karşılandı. Fi Istanbul 2016’nın ilk gününde Innova<br />

Market Insights Pazar Analizi Sorumlusu ve Müdürü Özden<br />

Kılıç, “Innova Market Insights ile 2016’nın İlk 10 Trendi” başlıklı<br />

seminer konuşmasında, küresel gıda pazarını ve özellikle<br />

Türkiye’yi etkileyen trendlere vurgu yaptı. Aynı gün Türk Böbrek<br />

Vakfı Başkanı Timur Erk’in moderatörlüğünde Unilever<br />

Türkiye Beslenme ve Sağlık Müdürü Dr. Berat Nursal Tosun,<br />

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Gıda Enstitüsü Gıda<br />

Mühendisi ve Kıdemli Araştırmacı Bilim Uzmanı Dr. İncinur<br />

Hasbay ve Chr. Hansen Kilit Müşteri Yöneticisi (Kültür ve<br />

Enzim Birimi) Müge Kuyrukluyıldız’ın yeraldığı “Tuzu Azaltma<br />

Yaklaşımları” konulu panel gerçekleşti. Panelde, en fazla tuz<br />

kullanımı yapan ülkeler arasında olduğumuz ifade edildi ve<br />

son 5 yılda Sağlık Bakanlığı’nın çalışmaları sonucunda; ülkemizde<br />

günde 18 gr olan tuz tüketimin 3 gram azaltılarak 15<br />

grama düşürüldüğü belirtildi.<br />

Chr Hansen İşletme Müdürü (Doğal Renkler Birimi) Turgay<br />

Yiğit ve Kilit Müşteri Yöneticisi (Kültür ve Enzim Birimi)<br />

Müge Kuyrukluyıldız’ın “Temiz Etiket” konulu sunumları,<br />

Fi Istanbul’un ikinci gün programının dikkat çekici etkinliği<br />

oldu. Etkinlikte bu yılın en büyük tüketici trendinin temiz etikete<br />

olan talep artışı olduğu belirtildi. FutureBright Research<br />

Kurucusu Akan Abdula’nın, “Dört Nesile Yayılan Tüketim ve<br />

Nörobilim” başlıklı interaktif sunumu da Fi Istanbul’un son<br />

gününde katılımcı ve ziyaretçilerin<br />

yoğun ilgi gösterdiği etkinlikler<br />

arasında yer aldı.<br />

Gıda ve gıda bileşeni firmalarının<br />

yenilikçi ve inovatif<br />

ürünleri Fi Istanbul 2016’da<br />

“Innovation Zone” alanında<br />

sergilendi. Fi Europe 2015 (Paris)<br />

Fuarı’nda inovasyon ödülü<br />

almış ürünlerden bazılarının da<br />

yer aldığı Fi Istanbul 2016 Innovation<br />

Zone sergisi, ziyaretçilerin<br />

ve katılımcıların ilgisini çekti.<br />

Ahududu<br />

Ahududu, DNA hasarını önleyici antioksidan kapasiteye sahip ve düşük kalorili<br />

bir besin olmasından dolayı işlenmiş gıdalara alternatif olarak günlük beslenme<br />

alışkanlığı içerisinde fonksiyonel bir gıda maddesi olarak tüketilmesi gereken<br />

oldukça faydalı bir meyve.<br />

Dr. Cem Toker<br />

T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı<br />

Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü<br />

c.toker@zae.gov.tr<br />

Üzümsü meyveler grubunda yer alan ahududu<br />

(Rubus ideaus) meyvesi geçmişten<br />

günümüze fonksiyonel gıda maddesi olarak<br />

tüketilmektedir. 16. yüzyılın sonlarından itibaren<br />

Avrupa’da kültüre alınan ahududu, saçak<br />

kök yapısında, soğuk ılıman iklimlerde (- 25<br />

ºC’ye kadar dayanıklı), organik maddece<br />

zengin, su tutma kapasitesi yüksek, geçirgen,<br />

pH 6-7 olan topraklarda yetişmekte ve<br />

haziran-ağustos ayları arasında meyve vermektedir.<br />

Meyve rengi çeşide bağlı olarak<br />

sarıdan kırmızıya, mordan siyaha kadar değişmektedir.<br />

Ülkemizin kuzey bölgelerinde<br />

yabani olarak yetişmekte olup 1930 yılından<br />

itibaren Bursa’da kültüre alınarak üretime<br />

başlanmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü 2015<br />

yılı verilerine göre, Türkiye’de toplam 4 bin<br />

320 ton ahududu üretilmiş, üretimin 4 bin<br />

112 tonu Bursa’da yetiştirilmiştir. Ahududu,<br />

taze veya dondurulmuş olarak tüketilmekte,<br />

reçel, marmelat, meyve suyu, dondurma,<br />

meyveli yoğurt ve aroma maddesi üretiminde<br />

kullanılmaktadır (ANONYMOUS, 2016;<br />

BUSHWAY ve PRITTS, 2008).<br />

Ahududu; A, B1, B2, B3, B6, B9, E, C ve K<br />

vitaminlerini, kalsiyum, demir, magnezyum,<br />

fosfor, potasyum, sodyum, çinko, bakır,<br />

mangan ve selenyum minerallerini, lifleri ve<br />

organik asitleri içermektedir (USDA, 2016).<br />

Meyvenin karakteristik aroması, ahududu<br />

ketonu olarak adlandırılan 4-(4-hidroksifenil)<br />

butan-2-one bileşeninden kaynaklanmaktadır<br />

(FERON ve ark., 2007).<br />

renklerin mucizesi<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

82 83


enklerin mucizesi<br />

Meyve, siyanidin (% 50), delfinidin (% 12), pelargonidin (% 12), malvidin<br />

(% 12), petunidin (% 7) ve peonidin (% 7)’den oluşan 6 temel formda antosiyanin<br />

içeriğine sahiptir. Meyvenin antosiyanin içeriği çeşide bağlı olarak<br />

değişiklik göstermekte olup 37.04-687 mg/100 g arasında değişmektedir<br />

(Koponen ve ark., 2007). Meyvenin temel antioksidanları antosiyanin ve ellagitanen<br />

fitokimyasallarıdır (BRADISH ve ark., 2011). Antioksidan kapasite,<br />

insan sağlığı açısından gıdaların içerdiği faydalı bioaktif bileşenlerin varlığının<br />

bir göstergesidir. Ahududu meyvesinin antioksidan kapasitesi (oksijen radikal<br />

absorbans kapasitesi (ORAC) 7.8-33.7 µmol/g arasında değişmektedir<br />

(WANG ve LIN, 2000). Olgunlaşma boyunca meyve içeriğindeki fitokimyasal<br />

bileşenlerin konsantrasyonu değişiklik göstermektedir. Meyve oluşumunun<br />

gözlendiği yeşil renkte tanin miktarı oldukça yüksek olup olgunlaşma<br />

ile azalmaktadır. Olgunlaşma sonrası konsantrasyonu değişmeyen tek<br />

ellagitanin, sanguiin H-6’dır. Antosiyaninlerin konsantrasyonu olgunlaşma<br />

ilerledikçe artmakta, meyvede ilk olarak siyanidin-3-glikozid antosiyanini<br />

görülmekte ve olgunlaşmanın son döneminde pelargonidin glikozid antosiyanini<br />

oluşmaktadır (BEEKWILDER ve ark., 2005).<br />

Şekil 1. Ahududu meyvesinin besin değeri (USDA, 2016)<br />

Besin içeriği<br />

Su<br />

Enerji<br />

Protein<br />

Toplam lipit<br />

Karbonhidrat<br />

Lif<br />

Şeker<br />

Miktar/100 gr<br />

85.75 g<br />

52 kcal<br />

1.20 g<br />

0.65 g<br />

11.94 g<br />

6.5 g<br />

4.42 g<br />

Mineraller<br />

Ca (Kalsiyum)<br />

25 mg<br />

Fe (Demir)<br />

0.69 mg<br />

Mg (Magnezyum)<br />

22 mg<br />

P (Fosfor)<br />

29 mg<br />

K (Potasyum)<br />

151 mg<br />

Na (Sodyum)<br />

1 mg<br />

Zn (Çinko)<br />

0.42 mg<br />

Cu (Bakır) 0.090 µg<br />

Mn (Mangan)<br />

0.670 mg<br />

Se (Selenyum) 0.20 µg<br />

Vitaminler<br />

Vitamin A<br />

33 IU<br />

Vitamin A (Retinol) 2 µg<br />

Vitamin B1 (Tiamin)<br />

0.032 mg<br />

Vitamin B2 (Riboflavin)<br />

0.038 mg<br />

Vitamin B3 (Niasin)<br />

0.598 Mg<br />

Vitamin B6 (Piridoksin)<br />

0.055 mg<br />

Vitamin B9 (Folik asit) 21 µg<br />

Vitamin C<br />

26.2 mg<br />

Vitamin E<br />

0.87 mg<br />

Vitamin K 7.8 µg<br />

Meyve, flavonol, antosiyanin, tanin,<br />

organik asit ve fenolik bileşiklerden oluşan<br />

kompleks ve zengin fitokimyasal<br />

içeriği ile kanser, tip II diyabet, obezite,<br />

yaşlanmaya bağlı maküler dejenerasyon<br />

(santral görmede ciddi görme kaybı<br />

durumu), kardiyovasküler ve nörodejeneratif<br />

hastalıklara karşı koruyucu etki<br />

göstermektedir (GU ve ark., 2014; RAO<br />

ve SNYDER, 2010).<br />

Meyve, antosiyanin içeriğine bağlı<br />

olarak siklooksigenaz-2 (COX-II) ekspresyonu<br />

ve enzim aktivitesi üzerinde<br />

aşağı regülasyon etkisi sağlayarak göğüs,<br />

yemek borusu, serviks, kolon ve<br />

prostat kanserlerine karşı antiproliferatif<br />

(hücre çoğalmasını önleyici) etki göstermektedir.<br />

Yapılan klinik çalışmalar ahududu<br />

ekstraktının tümör metastazında<br />

kritik bir basamak olan anjiyogenez<br />

(mevcut damarlardan filizlenme yolu ile<br />

yeni damarların oluşması) oluşumuna<br />

sebep olan vasküler endotelyal büyüme<br />

faktörünü azaltarak metastazı önleyici<br />

etki gösterdiğini belirtmektedir (ZHANG<br />

ve ark., 2005). Barrett özofagusu (kronik<br />

reflüye bağlı olarak yemek borusu alt<br />

ucunda mide iç yüzeyine benzer epitel<br />

doku gelişimi) hastası erkek ve kadınlar<br />

üzerinde yapılan çalışmada yüzde 5-7<br />

antosiyanin içeren ahududu ekstraktı<br />

6 ay boyunca günlük suda çözülerek<br />

oral yoldan hastalara verilmiş, sonunda<br />

hastaların idrarlarında serbest radikal<br />

kaynaklı oksidatif strese bağlı DNA<br />

hasarının göstergesi olan 8-hidroksi-<br />

2-deoksiguanozin (8-OHdG) ve 8-epiprostaglandin<br />

F2α (8-epi-PGF2α) seviyesinin<br />

azaldığı görülmüştür (KRESTY<br />

ve ark., 2006). Kolon kanseri hastaları<br />

üzerinde yapılan araştırmada, hastalara<br />

9 ay boyunca günlük 3x20g/gün doz<br />

suda çözünür ahududu ekstraktı verilmiş,<br />

bu süreç içerisinde kanserli poliplerin<br />

sayı ve boyutu endoskopik olarak incelenmiş<br />

ve yaklaşık yüzde 50 oranında<br />

azalma görülmüştür (BROWN ve ark.,<br />

2014; WANG ve ark., 2007).<br />

Ahududu aromasından sorumlu<br />

4-(4-hidroksifenil)butan-2-one keton<br />

bileşeni kırmızı biberdeki kapsaisin ve<br />

turunçgillerdeki sinefrin benzeri aktivite<br />

göstermektedir. Günlük diyette düzenli<br />

kullanımı metabolizma hızını artırarak,<br />

serum trigliserit seviyesini düşürerek ve<br />

adipoz doku (yağ doku) miktarını azaltarak<br />

karaciğer yağlanmasını önlemekte<br />

ve obeziteyi engellemektedir (MorImoto<br />

ve ark., 2005). Diyetle alınan indirgen<br />

şekerlerin karbonil grupları ile<br />

proteinler ve nükleik asitlerde bulunan azotlu gruplar arasındaki enzimatik<br />

olmayan reaksiyonlar glikasyon olarak tanımlanmaktadır. Kandaki şeker<br />

miktarının yükselmesi sonucu oluşan ileri glikasyon son ürünlerinin birikimi<br />

yaşlanma, diyabet ve diyabetin kronik komplikasyonları dışında Romatoid<br />

Artrit (romatizma), böbrek yetmezliği ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara<br />

yol açmaktadır. İleri glikasyon son ürünlerinin oluşumu hiperglisemik sevi-<br />

Şekil 2. Ahududu meyvesinin fitokimyasal bileşenleri<br />

(Koponen ve ark., 2007; Maatta-Rııhınen ve ark., 2004;<br />

Mattıla ve ark., 2006; USDA, 2011)<br />

Ahududu Bioaktifleri Toplam içerik (mg/100 g)<br />

Flavan-3-ol monomerler<br />

(+)-kateşin 2.40<br />

(-)-epikateşin 3.52<br />

Proantosiyanidinler 30.2-78.8<br />

(Prosiyanidin, propelargonidin)<br />

Antosiyaninler<br />

Siyanidin-3-glikozid 3.9<br />

Siyanidin-3-rutinozid 2.3<br />

Siyanidin-3-soforozid 25.4<br />

Siyanidin-3-glikozilrutinozid 7.2<br />

Pelargonidin-3-glikozid 0.12<br />

Pelargonidin-3-soforozid 0.06<br />

Pelargonidin-3-glikozilrutinozid 0.10<br />

Pelargonidin-3-rutinozid 0.005<br />

Fenolik asitler<br />

Hidroksibenzoik asitler<br />

p-hidroksibenzoik asit 1.82<br />

Gallik asit 21.5<br />

Hidroksisinnamik asitler<br />

Kafeik asit 0.89<br />

p-kumarik asit 0.80<br />

Ferulik asit 0.85<br />

Sinapik asit 0.27<br />

Vanilik asit 1.04<br />

Sinnamik asit 0.27<br />

Flavonoller<br />

Kamferol 0.66<br />

Kuersetin 1.10<br />

Ellagitaninler<br />

Ellagik asit 0.11<br />

Lambertianin C 31<br />

Sanguiin H-6 76<br />

Lignanlar (sekoizolarisiresinol) 0.02<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

84<br />

85


enklerin mucizesi<br />

yeye göre doğru orantılı olarak değişiklik göstermektedir.<br />

Yapılan klinik çalışmalar ahududu meyvesinin ellagitanin<br />

içeriğinden dolayı antiglikasyon aktivite gösterdiğini ve<br />

ileri glikasyon son ürünlerinin oluşumunu inhibe ettiğini<br />

belirtmektedir. (HARRIS, ve ark., 2014).<br />

Ahududu yapısındaki ellagitanen, antosiyanin ve organik<br />

asitlere bağlı olarak antimikrobiyal aktivite göstermektedir.<br />

Bu fitokimyasallar mikroorganizmaların hücre<br />

duvarı sentezini inhibe ederek mikroorganizmanın gelişimini<br />

engellemektedir. Meyve, Escherichia coli, Bacillus<br />

subtilis ve Staphylococcus aureus bakterilerine karşı<br />

güçlü antimikrobiyal etki göstermektedir (SUN ve ark.,<br />

2012). Helicobacter pylori gastroduodonal ülser için<br />

hastalık nedeni bir faktör olup oldukça yaygın bir patojendir.<br />

Bakteri gastrointestinal sistem içerisine biyolojik<br />

olarak kolay uyum sağlamakta ve devamında kronik enfeksiyona<br />

sebep olmaktadır. Bu durum mide kanseri için<br />

risk faktörü oluşturmaktadır. Meyvenin ellagitanin (1.3 g/<br />

kg) içeriği Helicobacter pylori bakterisinin gastrointestinal<br />

sistem mukozasına yapışmasını engelleyerek ülseri<br />

önlemektedir (GASPEROTTI veark., 2010; Sangıovannı<br />

ve ark., 2013).<br />

Ahududu meyvesindeki lutein ve zeaksantin karotenoidleri<br />

yaşa bağlı makula dejenerasyonu riskini önlemekte<br />

ve görme kalitesini artırmaktadır. Yaşa bağlı<br />

makula dejenerasyonu kalıcı santral görme kaybına yol<br />

açan bir hastalıktır. 50 yaş ve üzerindeki insanlar yaş ve<br />

çevresel faktörlere bağlı olarak daha fazla risk altındadır.<br />

Makulaya rengini veren lutein ve zeaksantin pigmentleridir.<br />

Bu karotenoid pigmentler ultraviyole ve kısa dalga<br />

boylu mavi ışığı (430-490 nm) absorbe ederek oksidatif<br />

hasarı engellemekte ve serbest radikallerin oluşumunu<br />

önlemektedir. Hastalık riskini en düşük seviyeye indirmek<br />

için günlük diyetle 5.8 mg/gün lutein+zeaksantin alınması<br />

gerekmektedir (CARVALHO ve ark., 2013; SEDDON<br />

ve CHEN, 2006).<br />

Ahududu, yüksek lif, potasyum ve fruktoz (> %<br />

50 toplam şeker) içeriği ile sindirim sisteminin çalışma<br />

hızını yavaşlatarak daha uzun süre tokluk hissi<br />

sağlamakta ve kan şekeri seviyesini düzenlemektedir.<br />

Kompleks vitamin ve mineral içeriğine, yüksek konsantrasyonda<br />

siyanidin-3-soforozid, gallik asit ve ellagitanen<br />

fitokimyasallarına bağlı DNA hasarını önleyici<br />

antioksidan kapasiteye sahip ve düşük kalorili bir besin<br />

olmasından dolayı işlenmiş gıdalara alternatif olarak<br />

günlük beslenme alışkanlığı içerisinde fonksiyonel<br />

bir gıda maddesi olarak tüketilmesi gereken oldukça<br />

faydalı bir meyvedir.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

86 87


enklerin mucizesi<br />

Kaynaklar<br />

ANONYMOUS. 2016.Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık<br />

Türkiye İstatistik Kurumu. http://www.tuik.gov.tr. (Erişim<br />

tarihi : 01 Mayıs 2016)<br />

BEEKWILDER, J., JONKER, H., MEESTERS, P.,<br />

HALL, R.D., VAN DER MEER, I.M. and DE VOS, C.H.R.,<br />

2005. Antioxidants in raspberry: on-line analysis links antioxidant<br />

activity to a diversity of individual metabolites. J.<br />

Agric. Food Chem. 2005, 53, 3313–3320.<br />

BRADISH, C.M., PERKINS-VEAZIE, P., FERNANDEZ,<br />

G.E., XIE G. and JIA, W., 2011. Comparison of flavonoid<br />

composition of red raspberries (Rubus idaeus L.) grown<br />

in the Southern United States. Journal of Agricultural and<br />

Food Chemistry, 60: 5779-5786.<br />

BROWN, E.M., LATIMER, C., ALLSOPP, P., TER-<br />

NAN, N.G., MCMULLAN, G., MCDOUGALL, G.J., STE-<br />

WART, D., CROZIER, A., ROWLAND, I. and GILL, C.I.R.,<br />

2014. In Vitro and in Vivo Models of Colorectal Cancer:<br />

Antigenotoxic Activity of Berries. J. Agric. Food Chem.,<br />

62: 3852-3866.<br />

BUSHWAY, L. and PRITTS, M., 2008. Raspberry and<br />

Blackberry Production Guide: For the Northeast, Midwest,<br />

and Eastern Canada, NRAES-35. Chapter one,<br />

pp. 1-9.<br />

CARVALHO, E., FRASER, P.D. and MARTENS, S.,<br />

2013. Carotenoids and tocopherols in yellow and red<br />

raspberries. Food Chemistry., 139: 744-752.<br />

Feron, G., MauvaIs, G., MartIn, F., Sémon, E. and and-<br />

BlIn-Perrın, C., 2007. Microbial Production of 4-Hydroxy<br />

benzylidene acetone, The direct precursor of raspberry<br />

Ketone. Lett. Appl. Microbiol., 45: 29-35.<br />

GASPEROTTI, M., MASUERO, D., VRHOVSEK, U.,<br />

GUELLA, G. and MATTIVI, F., 2010. Profiling and accurate<br />

quantification of Rubus ellagitannins and ellagic acid<br />

conjugates using direct UPLC-Q-TOF HDMS and HPLC-<br />

DAD analysis. J Agric. Food Chem., 58: 4602-4616.<br />

GU, J., AHN-JARVIS, J.H., RIEDL, K.M., SCHWARTZ,<br />

S.J., CLINTON, S.K. and VODOVOTZ, Y., 2014. Characterization<br />

of Black Raspberry Functional Food Products<br />

for Cancer Prevention Human Clinical Trials. J Agric Food<br />

Chem., 62(18): 3997-4006.<br />

HARRIS, C.S., CUERRIER, A., LAMONT, E., HAD-<br />

DAD, P.S., ARNASON, J.T., BENNETT, S.A. and JOHNS,<br />

T., 2014. Investigating wild berries as a dietary approach<br />

to reducing the formation of advanced glycation endproducts:<br />

chemical correlates of in vitro antiglycation activity.<br />

Plant Foods Hum Nutr., 69(1): 71-77.<br />

Koponen, J.M., Happonen, A.M., MattIla, P.H. and<br />

Torronen, A.R., 2007. Contents of anthocyanins and<br />

ellagitannins in selected foods consumed in Finland. J.<br />

Agric. Food Chem., 55: 1612-1619.<br />

KRESTY, L.A., FRANKEL, W.L., HAMMOND, C.D.,<br />

BAIRD, M.E., MELE, J.M., STONER, G.D. and FROM-<br />

KES, J.J., 2006. Transitioning from preclinical to clinical<br />

chemopreventive assessments of lyophilized black raspberries:<br />

interim results show berries modulate markers<br />

of oxidative stress in Barrett’s esophagus patients. Nutr.<br />

Cancer, 54: 148-156.<br />

Maatta-Rııhınen, K.R., Kamal-Eldın, A. and Tarranen,<br />

A.R., 2004. Identification and quantification of phenolic<br />

compounds in berries of fragaria an drubus species (familyrosaceae)<br />

.J.Agric.Food Chem., 52: 6178-6187.<br />

Mattıla, P., Hellstram, J. and Tarranen, R., 2006. Phenolic<br />

acids in berries, fruits and beverages. J. Agric. Food<br />

Chem., 54: 7193-7199.<br />

MorImoto, C., Satoh, Y., Hara, M., Inoue, S., TsujIta,<br />

T. and OKUDA, H., 2005. Anti-obese action of raspberry<br />

ketone. Life Sciences, 194-204.<br />

RAO, A.V. and SNYDER, D.M., 2010. Raspberries<br />

and human health: A review. J. Agric. Food Chem., 58:<br />

3871-3883.<br />

Affiliation: Department of Food Quality and Nutrition,<br />

Research and Innovation Centre, Fondazione Edmund<br />

Mach (FEM), S. Michele all’Adige (TN), Italy<br />

Affiliation: Department of Pharmacological and Biomolecular<br />

Sciences, Università degli Studi di Milano, Via<br />

Balzaretti, Milano, Italy<br />

Sangıovannı, E., VRHOVSEK, U., ROSSONI, G.,<br />

COLOMBO, E., BRUNELLI, C., BREMBATI, L., TRI-<br />

VULZIO, S., GASPEROTTI, M., MATTIVI, F., BOSISIO,<br />

E. and DELLAGLI, M., 2013. Ellagitannins from Rubus<br />

Berries for the Control of Gastric Inflammation: In Vitro<br />

and In Vivo Studies. http://dx.doi.org/10.1371/journal.<br />

pone.0071762.<br />

SEDDON, J.M. and CHEN, C.A., 2006. Epidemiology<br />

of age-related macular degeneration. Ed. Ryan SJ, In<br />

Retina, 4th Ed., Vol 2, Macular Disease, 58: 1017-1027.<br />

Sun, J., Zhu, H.X., Guo, J. and XIao, D.G., 2012.<br />

Antimicrobial Action Of Purified Raspberry Flavonoid. African<br />

Journal Of Biotechnology, 11(11): 2704-2710.<br />

USDA, 2011. USDA Database for the Flavonoid Content<br />

of Selected Foods, Release 3,<br />

http://www.ars.usda.gov/SP2UserFiles/Place/80400525/Data/Flav/Flav_R03.pdf<br />

USDA, 2016. United States Department of Agriculture<br />

Agricultural Research Service. https://ndb.nal.usda.<br />

gov/ndb/foods/show/2374?manu=&fgcd=<br />

WANG, S.Y. and LIN, H.S., 2000. Antioxidant activity<br />

in fruits and leaves of blackberry, raspberry and strawberry<br />

varies with cultivar and developmental stage. J.<br />

Agric. Food Chem., 48:140.<br />

WANG, L.S., SARDO, C., ROCHA, C.M., MCINT-<br />

YRE, C.M., FRANKEL, W., ARNOLD, M., MARTIN, E.,<br />

LECHNER, J.F. and STONER, G.D., 2007. Effect of freeze-dried<br />

black raspberries on human colorectal cancer<br />

lesions. AACR Special Conference in Cancer Research.<br />

Advances in Colon Cancer Research., B31<br />

ZHANG, Y., VAREED, S.K. and NAIR, M.G., 2005.<br />

Human tumor cell growth inhibition by nontoxic anthocyanidins,<br />

the pigments in fruits and vegetables. Life Sci.,<br />

76: 1465-1472.<br />

Endüstri 4.0:<br />

Gıda sektörü perspektifi<br />

Bilimsel makale<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

88 89


Bilimsel makale<br />

Semih Ötleş<br />

semih.otles@ege.edu.tr<br />

Vasfiye Hazal Özyurt<br />

hazal.ozyurt@gmail.com<br />

Ege Üniversitesi, Gıda Mühendisliği Bölümü<br />

Özet<br />

Son yıllarda hızla gelişen bilişim teknolojisi, endüstriyel<br />

gelişimi de etkilemektedir. Özellikle Avrupa<br />

imalat sanayinde, endüstriyel üretimin bilişimle<br />

entegrasyonunun sağlanmasına önem verilmektedir.<br />

Böylece, Almanya’nın öncülük ettiği “Endüstri<br />

4.0” akımı doğmuştur. Yakın bir zamanda endüstriyel<br />

üretimlerin bilişimle kontrol edilen robotik sistemlerle<br />

yürütüleceği hatta ürünlerin stoklanarak<br />

değil ihtiyaç halinde üretileceği öngörülmektedir.<br />

Hükümetler bunun gelişmesini sağlamak için stratejik<br />

girişimlere başlamışlardır. Şirketlerin finansal<br />

ve endüstriyel desteği ile Almanya harika bir konumdadır,<br />

ama yalnız değildir. Amerika ve Asya<br />

milyar dolarlık yatırımlar yapmaktadır ve Endüstri<br />

4.0 pazarı için savaşlar çoktan başlamıştır.<br />

Anahtar Kelimeler: Endüstri 4.0, gıda, sensör,<br />

simülasyon, bulut<br />

1. Giriş<br />

Teknolojik ilerlemeler, sanayi devrimi<br />

başladığından beri, endüstriyel verimlilikte<br />

büyük artışa neden olan üç<br />

ana aşamanın kat edilmesini mümkün<br />

kılmıştır (Şekil 1). Aşamaları kısaca inceleyecek<br />

olursak, birinci aşama 18.<br />

Yüzyılın sonlarında fabrikalarda buhar<br />

gücüyle çalışan makinaların kullanılmasıyla,<br />

bunu takip eden ikinci aşama ise<br />

20. yüzyılın başlarında elektrik enerjisi<br />

kullanılarak seri üretimin yaygınlaşmasıyla<br />

ve üçüncü aşama 1970’lerden<br />

itibaren elektronik ve bilgi teknolojileri<br />

(BT) ile sanayide otomasyon yaygınlaşmasıyla<br />

başlamıştır. Endüstri 4.0 olarak<br />

da tanımlanan dördüncü aşama ise<br />

Siber-Fiziksel Sistemlerdir (Şekil 1).<br />

Endüstri 4.0’da, kişiselleştirme, görselleştirme,<br />

hibritleştirme ve mükemmellik ön plana<br />

çıkmaktadır. Bu aşama ile, sanayinin bilgisayarla<br />

desteklenmesi ve yüksek teknoloji ile donatılması<br />

ifade edilmektedir. Bu sayede, makineler çevrelerinde<br />

olup biteni anlayacak ve internet aracılığıyla<br />

bağlantı sağlayacaklardır. Bu aşamanın teknolojik<br />

temelleri siber-fiziksel sistemlere ve internet<br />

ağına dayanmaktadır. Standart internet tabanlı<br />

protokoller kullanarak üretim boyunca hataları<br />

öngörmek, parametreler tanımlamak ve değişen<br />

şartlara uyum sağlamak amaçlarıyla verilerin analiz<br />

edilmesi planlanmaktadır. Mevcut sistemlerin<br />

yaygınlaşmasıyla, daha hızlı, esnek ve verimli süreçlerin<br />

oluşması sağlanarak, daha yüksek kalitedeki<br />

malların, daha düşük maliyetle üretilmesi<br />

sağlanacaktır. Yapısal değişikliklerle, üretimde<br />

verimliliğin artması ve sanayinin büyümesinin hızlanması<br />

ve beraberinde nitelikli işgücünün oluşması<br />

beklenmektedir (Şekil 2).<br />

Endüstri 4.0’ üretim zincirindeki bütün makinelerden<br />

verilerin toplanması ve daha iyi iletişim için<br />

veri yönetiminin gelişmesi, veri tarihi fonksiyonları<br />

ve sürekli arşivleme, gerçek-zaman analitikleri, çok<br />

fonksiyonlu alarm yönetimi, internet yayınları ve bütün<br />

değerli zincir boyunca veri geçişi olarak özetlenebilmektedir.<br />

Bu yazının amacı, özellikle gıda ve<br />

içecek üreticilerinin endüstri 4.0’ın uygulamalarından<br />

nasıl faydalanabileceklerini açıklamaktır.<br />

Şekil 1: Sanayi devriminin 4 aşaması<br />

2. Teknolojik ilerlemeler<br />

Endüstri 4.0 için temel oluşturan teknolojideki<br />

9 ilerlemenin çoğu üretimde kullanılmaktadır,<br />

ancak Endüstri 4.0 ile üretime dönüşeceklerdir.<br />

İzole, optimal olan hücreler, tedarikçiler, üreticiler,<br />

müşteriler ve dahası insanlar ve makine arasındaki<br />

geleneksel ilişkiyi değiştirerek etkinliğin artmasına<br />

yol açan tamamen birleşmiş, otomatik<br />

ve optimize edilmiş üretim akışı olarak bir araya<br />

getirilecektir.<br />

Geleceğin sanayi üretimini şekillendirecek teknolojik<br />

ilerlemeler dokuz grup altında toplanmaktadır:<br />

büyük veri analizi, akıllı robotlar, simülasyon,<br />

dikey ve yatay sistem organizasyonu, nesnelerin<br />

interneti, siber güvenlik, bulut, eklemeli üretim ve<br />

zenginleştirilmiş gerçeklik.<br />

Büyük Veri ve Analiz<br />

Üretim sistemleri dışında, kurumsal ve müşteri<br />

bazlı yönetim sistemleri gibi birçok farklı kaynaktan<br />

elde edilen verilerin toplanması ve kapsamlı<br />

biçimde değerlendirilmesi sağlanmaktadır ve gerçek<br />

zamanlı karar verme süreçlerinde standart<br />

hale geleceği planlanmaktadır. Böylece üretimin<br />

kalitesi yükselmekte, enerji tasarrufu sağlanmakta<br />

ve ekipman bakımı kolaylaşmaktadır.<br />

Akıllı Robotlar<br />

Robotlar, çeşitli sektörlerde uzun zamandır<br />

kullanılmaktadır. Gelişen teknolojiyle birlikte, ro-<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

90<br />

91


ilimsel makale<br />

değildir. Şirketlerin yanı sıra, mühendislik tasarım,<br />

üretim ve hizmet fonksiyonları için de aynı durum<br />

geçerlidir. Ancak şirket çapındaki evrensel veri entegrasyon<br />

ağlarının gelişmesiyle, şirketlerin, birimlerin<br />

ve yetkinliklerin birbirleriyle çok daha uyumlu<br />

hale gelmeleri planlanmaktadır.<br />

Nesnelerin İnterneti<br />

Günümüzde sensörlerin ve makinelerin bir<br />

kısmı ağa bağlı şekilde entegre veri işlemede<br />

kullanılmaktadır. Sınırlı yapay zekaya ve otomasyon<br />

kontrol mekanizmalarına sahip sensör ve<br />

saha cihazları, genel üretimin kontrol sistemine<br />

bağlı olarak dikey otomasyon piramitleri şeklinde<br />

kurgulanmış durumdadır. Ancak gelecekte<br />

nesnelerin (daha fazla sayıda cihazın, hatta yarı<br />

mamüllerin) internet sayesinde standart teknolojilerle<br />

nesneler birbirlerine bağlanarak tümleşik<br />

veri oluşturulacaktır. Böylece, kullanılan donanımların<br />

hem birbirleriyle hem de merkezi kontrol<br />

sistemleriyle iletişim kurabilmesi beklenmektedir.<br />

Dahası, analiz ve karar verme süreçlerinin<br />

tek elden yapılma şartı ortadan kalkarak, gerçek<br />

zamanlı karar verme süreçleri mümkün olacaktır.<br />

Eklemeli Üretimi<br />

Şirketler, parçaların prototipini oluşturmak<br />

ve üretimini yapmak için, üç boyutlu baskı gibi<br />

eklemeli üretim tekniklerini benimsemeye başlamışlardır.<br />

Bu yöntem, ilerleyen dönemde, özellikle<br />

karmaşık ve hafif tasarımlar gibi alanlarda,<br />

özel ürünleri az sayıda üretmek amacıyla daha<br />

da yaygın kullanılmaya başlanacaktır. Sonuç<br />

olarak yüksek performanslı ve merkezi olmayan<br />

eklemeli üretim sistemleri, lojistik maliyetlerini ve<br />

stok seviyelerini azaltacağı düşünülmektedir.<br />

Zenginleştirilmiş Gerçeklik<br />

Zenginleştirilmiş gerçeklik, depodan parça<br />

seçimi veya mobil cihazlara tamirat talimatları<br />

göndermek gibi çeşitli hizmetlerdir. Bu sistemler<br />

henüz başlangıç aşamasındadır, ancak gelecekte<br />

şirketlerin karar verme ve operasyon süreçlerini<br />

iyileştirmek ve çalışanlarına gerçek zamanlı<br />

bilgi ulaştırmak amacıyla daha fazla kullanılacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

3. Gıda sektörü için endüstri<br />

4.0 Neden önemli?<br />

botlar, hem daha otonom, esnek ve işbirliğine<br />

yatkın hale geliyorlar hem de sahip olma maliyetleri<br />

düşüyor. İlerleyen dönemlerde robotların<br />

birbiriyle etkileşimleri arttırılarak insanlar ile yan<br />

yana daha güvenli bir şekilde çalışmaları ve bir<br />

yandan da öğrenme kabiliyetlerinin geliştirileceği<br />

planlanmaktadır.<br />

Şekil 2: Endüstrinin bugünü ve geleceği<br />

Simülasyon<br />

Tasarım aşamasında ürünlerin, malzemelerin<br />

ve üretim süreçlerinin 3 boyutlu simülasyonundan<br />

günümüzde yararlanılmaktadır, ancak ileride simülasyonların<br />

fabrika operasyonlarında kullanımının<br />

yaygınlaşacağı beklenmektedir. Gerçek zamanlı<br />

veriler kullanılarak hazırlanan bu sanal modellerde,<br />

makineler, ürünler ve insanlarla beraber fiziksel<br />

dünyanın sanal gerçekliği oluşturulmaktadır.<br />

Bu sayede operatörlerin, üretim<br />

hattındaki ürün için makine parametrelerini<br />

gerçekten ayarlamadan önce sanal<br />

olarak test etme fırsatlarının doğması,<br />

makine kurulum süresinin kısalması ve<br />

ürün kalitesinin artması beklenmektedir.<br />

Dikey ve Yatay Sistem<br />

Entegrasyonu<br />

Günümüzde şirketler, tedarikçiler<br />

ve müşteriler nadiren birbirlerine uçtan<br />

uca bağlıdır yani çoğu sistem entegre<br />

Siber güvenlik<br />

Günümüzde, birçok şirket birbirine bağlı<br />

olmayan yönetim ve üretim sistemleri kullanmaktadır.<br />

Bağlanırlığın artmasıyla kritik endüstriyel<br />

sistemleri ve üretim hatlarını siber güvenlik<br />

tehditlerine karşı koruma amacıyla, makinelerin<br />

kimliklerinin belirlenmesi ve makinelere erişimin<br />

yönetilmesi temelli güvenli iletişimin önem kazanması<br />

beklenmektedir.<br />

Bulut<br />

Bazı şirketler kurumsal ve analitik uygulamalar<br />

için bulut tabanlı yazılımlar kullanmaktadır.<br />

Ancak gelecekte, tesisler ve şirketler arasında<br />

ürünlerle ilgili daha fazla verinin paylaşılması<br />

beklenmektedir. Dahası, bulut teknolojilerinin<br />

performansının artmasıyla tepki süresi birkaç<br />

milisaniyeye düşebilecektir. Böylece, bulutta yer<br />

alan makinelere ait veriler ve işlevlerin artmasıyla<br />

üretim sistemlerine veri kullanımına bağlı olarak<br />

daha fazla hizmet sunulacaktır. Hatta süreçleri<br />

takip ve kontrol eden sistemlerin bile buluta taşınması<br />

uzmanların çalışmaları arasındadır.<br />

“Endüstri 4.0” ın yetkinlik alanları, teknoloji<br />

perspektifi, istihdam boyutu, iktisadi büyüklük,<br />

tedarik zinciri içindeki rol gibi unsurlar da dahil<br />

olmak üzere çeşitli sosyo-ekonomik değerlendirmeler<br />

neticesinde altı pilot sektör seçilmiştir.<br />

Bu sektörlerin başında, otomotiv, beyaz eşya,<br />

kimyasallar vb. gelmektedir. Gıda sanayii de bu<br />

sektörlerden biridir.<br />

Gıda ve içecek üreticileri diğer bir çok endüstriden<br />

daha fazla Endüstri 4.0’dan faydalanabilmektedirler.<br />

Bunun başında, gıda endüstrisindeki<br />

fiyatlardaki sabit baskı inovasyonun<br />

uzun süren tarihine sahip olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Bu nedenle, gıda endüstrisi Endüstri<br />

4.0’a çok çabuk ve coşkuyla başlayabilecektir.<br />

Bunun dışında, üretim zinciri boyunca izlenebilirlik<br />

ihtiyacı makinelerin birbirine bağlanması ve<br />

arşivlendirilen verilere dayanmaktadır. Endüstri<br />

4.0 ile bu kolaylaştırılacaktır. Bir diğer neden<br />

ise, ürünün özelliklerini değiştirmeye daha hızlı<br />

uyum sağlayan ve her müşteri için ısmarlama<br />

üretim sağlayacak daha esnek üretim gerçekleştirilecektir.<br />

Son olarak da enerji kullanımı<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

92 93


ilimsel makale<br />

gözlemlenebilecek ve optimize edilebilecektir.<br />

Elde edilen sonuçlar, azalan fiyatlar<br />

ve optimize edilen bakımın makine<br />

performansını geliştirebilecektir.<br />

Bu yeni müşterilerin kazanılmasına ve<br />

mevcut olanın devam etmesine yardım<br />

edecektir. Bu durum aynı zamanda<br />

katma değeri olan gelir sistemlerinin<br />

yaratılmasını sağlayacak ve tedarik<br />

zinciri boyunca kusursuz bağlantının<br />

sağlanmasına izin verecektir. Yani,<br />

Endüstri 4.0 sadece büyük ölçekli<br />

üreticilere yönelik değil, tam aksine<br />

küçük ve orta büyüklükteki gıda üreticileri<br />

için birçok fayda sağlamaktadır.<br />

Gıda sektöründe, üretim sektörü<br />

diğer sektörlerden (otomotiv, beyaz<br />

eşya vb.) daha farklı önceliklere<br />

ve güvenlik gereksinimlerine sahiptir.<br />

Robotlar ve otomasyon birleştikçe<br />

bu durum ortaya çıkmaktadır ve daha<br />

yüksek standartları sağlamak, mekanizmaları<br />

ve prosedürleri gözlemlemek<br />

için önemlidir. Gıda endüstrisi<br />

çoğu açıdan modern otomasyon sistemlerinden<br />

kar sağlayabilmektedir.<br />

Modifiye atmosferde gerçekleştirme,<br />

ürüne yakın sıcaklık ve hijyendeki görevler<br />

ve esnek ve bağımsız ambalajlama<br />

görevlerini içermektedir.<br />

Şekil 3: Sanayi üretimini şekillendirecek teknolojik ilerlemeler<br />

4. Sunduğu fırsatlar<br />

Endüstri 4.0’ın amacı, üretim sırasında<br />

fabrikalarda makinelerin, bilgisayarların<br />

ve diğer tümleşik bilgisayar<br />

sistemlerin internet aracılığıyla bilgi<br />

alışverişinde bulunması, insanlardan<br />

neredeyse tamamen bağımsız olarak<br />

kendi kendilerini koordine etmek ve<br />

üretimi optimize etmektir. Bu dönemin<br />

başlayabilmesi için ilk hedef bilgisayarların<br />

çevreyi algılayabilir hale<br />

gelmesini sağlamak, ikinci hedef ise<br />

akıllı ürünlerin geliştirilmesini sağlamaktır.<br />

Bu hedeflerin gerçekleşmesi<br />

için öncelikle yeterli bilgi ve beceriye<br />

ihtiyaç vardır. Ancak, iş gücü talebinin<br />

azalması anlamına gelen bu dönem,<br />

çalışanları tehdit etmesinin yanında,<br />

harekete ayak uyduramayanların da<br />

ortadan kalkma riskini beraberinde<br />

getirmektedir. Bunun tam aksine, Endistri<br />

4.0 ile özellikle üretim, kalite ve<br />

bakım fonksiyonlarında çalışan düşük<br />

nitelikli çalışanların yerini otomasyona<br />

sahip sistemlerin alması düşünülmektedir.<br />

Böylece, bu dönemin iş gücü talebini<br />

azaltması yerine, üretim hattında<br />

fiziksel olarak zorlanan bir işçiye çeşitli<br />

teknolojik destekler sağlayarak ergonomik<br />

kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.<br />

Endüstri 4.0’ın uygulanmaya başlamasıyla,<br />

küresel rekabet gücünün<br />

artması, küresel değer zincirinden<br />

alınan yüksek katma değerli ürünler<br />

payının artması ve işgücü profilinin<br />

gelişmesi beklenmektedir. Türkiye’deki<br />

üretim sektörü olarak baktığımızda,<br />

verimlilikteki artışın % 4-7 arasında<br />

olması beklenmektedir. Sadece dönüşüm<br />

maliyeti (malzeme maliyetleri<br />

hariç üretim maliyeti) olarak bakılırsa<br />

ise verimlilik artışının % 5-15 arasında<br />

olacağı tahmin edilmektedir. Böylece,<br />

müşteriye özel ürünlere talep artar,<br />

ürünlerin zamanında bulunabilmesi<br />

kolaylaşır, artan küresel entegrasyon<br />

ile global değer zincirinden daha çok<br />

pay alınması bu büyümeyi sağlar. Gelir<br />

artışını ise yaklaşık % 3 kadar artışı<br />

beklenmektedir.<br />

5. Sonuç<br />

Endüstri 4.0, “Bilişim teknolojilerindeki<br />

atılımları, geleneksel endüstriyel<br />

süreçleri tamamen değiştirme amacıyla<br />

kullanma yaklaşımı” olarak tanımlanmaktadır.<br />

Teknolojinin yoğun bir şekilde<br />

kullanıldığı ve/veya kullanılacağı bu<br />

süreçte firmaların mevcut ve/veya yeni<br />

teknolojilere olan ihtiyaçlarının daha da<br />

ön plana çıkacağı düşünülmektedir.<br />

Ancak, onun temelinde yatan teknolojiler<br />

bugün bazı sektörler tarafından<br />

endüstriyel boyutta yaygın olarak kullanılmaktadır.<br />

Endüstri 4.0’ın yaygın<br />

olarak kullanılmasıyla evrensel uygulamalarda<br />

belirli standartlara uyum<br />

sağlanacaktır. Bilgi, ürünün şekillendirilmesini<br />

kolaylaştıracaktır. Endüstri 4.0<br />

ile, daha önce olmadığından çok daha<br />

fazla başarıyı sağlayacaktır. Uzmanların<br />

açıklamalarına göre, Endüstri 4.0,<br />

10 ile 20 yıl içinde entegrasyonunu<br />

tamamlayarak firmalar tarafından uygulanabilir<br />

hale gelecektir. Gıda üreticilerinin<br />

de entegrasyonu tamamlayan<br />

firmalar arasında ilk sıralarda olması<br />

beklenmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

1. Beckström, R. (2008): “ Economics<br />

Of Networks And Cybersecurity,”<br />

nscs, https://www.unibw.de/<br />

infosecur/documents/published_documents/beckstroe<br />

economics<br />

2. Bosch (2013): “Industry 4.0 –<br />

Technology for the Fourth Industrial<br />

Revolution,” http://www.acatech.de/<br />

leadmin/user_upload/ Baumstruktur_nach_Website/Acatech/root/de/<br />

Material_fuer_ Sonderseiten/First_<br />

German-Indian_Workshop/Ferber_<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

94<br />

95


Indo- German_Workshop_2013-03.<br />

pdf<br />

3. Credit Suisse (2012): “Global<br />

Industrial Automation,” https://<br />

doc. research-and analytics.csfb.<br />

com/docView?language=eng&sou<br />

rce=emfromsendlink&format=pdf&<br />

document_ id=994715241&extdoc<br />

id=994715241_1_eng_pdf&serialid=<br />

hDabUewpvOqQcRiLxK7rxiqjzz8tpldr<br />

yhs47S97ooi%3d<br />

4. Cyber-Physical Systems (2014):<br />

http://cyberphysicalsystems.org<br />

5. de Vries, J. (2008): “ Industrious<br />

Revolution: Consumer Behavior<br />

and the Household Economy, 1650 to<br />

the Present,” http://books. google.nl/<br />

books?id=cmhg4Fcru_oC<br />

6. General Electric (2013): “14 New<br />

GE Industrial Internet Technologies<br />

Move Machines Closer to Zero Unplanned<br />

Downtime,” http:// www.gereports.<br />

com/post/74545272057/14-new-geindustrial-<br />

internet-technologies-move<br />

7. General Electric (2014): “Introducing<br />

the Industrial Internet,” https://<br />

www.ge.com/stories/industrial-internet<br />

8. General Electric (2014): “Predictivity:<br />

Powerful Outcomes with Big<br />

Data Analytics,” http://www.gesoftware.com/predictivity<br />

9. German Federal Ministry of Education<br />

and Research (2013): “Project<br />

of the Future: Industry 4.0,” http://<br />

www.bmbf.de/en/19955.php<br />

10. GreenMonk (2014): “Internet<br />

of ings connected Philips Hue<br />

bulbs review,” http://greenmonk.<br />

net/2014/02/20/ internet-thingsconnected-philips-hue-bulbs-review/<br />

11. Harvard Business School<br />

(2014): “Technology and Operations<br />

Management (tom),” http://www.hbs.<br />

edu/faculty/units/tom/ Pages/default.<br />

aspx<br />

12. IndustryWeek (2013): “Dawn<br />

of the Smart Factory,” http://www.<br />

industryweek.com/technology/dawnbilimsel<br />

makale<br />

smart-factory<br />

13. IndustryWeek (2014): “Industrial<br />

ip: Connect the Internet of Things,”<br />

http://www.industryweek.com/rockwell-automation-connected-<br />

industrial-enterprise/industrial-ip-connectinternet-things<br />

14. McKinsey Quarterley (2013)<br />

Internet of things and the future of<br />

manufacturing http://www.mckinsey.<br />

com/insights/ business_technology/<br />

the_internet_of_things_and_the_ future_of_manufacturing<br />

15. McKinsey Quarterly (2010): “<br />

Internet of things,” http:// www.mckinsey.com/insights/high_tech_telecoms_internet/<br />

the_internet_of_things<br />

16. Murphy, R.R. (2000): “Introduction<br />

to AI Robotics,” http:// newplans.net/rdb/Introduction%20to%20<br />

ai%20Robotics%20 %20Murphy%20<br />

R.R.pdf<br />

17. Murphy, R.R. (2000): “Slideset<br />

Introduction to AI Robotics,” http://<br />

www2.hawaii.edu/~nreed/ics606/<br />

lectures/08Broboticsintro.pdf<br />

18. Nanyang Business School<br />

(2014): “Information Technology<br />

& Operations Management,” http://<br />

www.nbs.ntu.edu.sg/Faculty_ Research/Academic_Divisions/it_%20Operations_Management/<br />

Pages/Home.<br />

aspx<br />

19. Sacco, A. (2013): “Cybersecurity<br />

Expert and CIO: Internet of ings is<br />

‘Scary as Hell’ ,” cio Magazine, http://<br />

www.cio.in/feature/ cybersecurityexpert-and-cio-internet-things-scaryhell<br />

20. Siemens (2013): “Industrie<br />

4.0 – e Fourth Industrial Revolution’,<br />

https://www.youtube.com/<br />

watch?v=hprurtornis<br />

21. Sjostrom, A. (2014): “Philips<br />

proves Internet of Things isn’t just<br />

for startups,” http://andreassjostrom.com/philips-proves-<br />

internet-ofthings-isnt-just-for-startups<br />

Kötü beslenerek, hem kendimizi hem dünyayı tüketiyoruz<br />

BCFN Vakfı “Eating Planet”in<br />

ikinci baskısını yayımladı<br />

Dünyada yiyecek ve beslenmeye ilişkin<br />

konuları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla<br />

Gıda ve Beslenme Vakfı’nın (BCFN) dünya kaynaklarının<br />

hızla tükenmekte olduğu günümüzde,<br />

gıda ve beslenme ile ilgili önemli konulara<br />

somut çözüm önerilerinin sunulduğu “Eating<br />

Planet” kitabının güncellenen ikinci baskısı<br />

yayımlandı. Dört yıllık çalışmanın ardından tamamlanan<br />

“Eating Planet, Gıda ve Sürdürülebilirlik:<br />

Geleceğimizi İnşa Ederken” dengeli bir<br />

diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerin<br />

azaltılabileceği, pek çok hastalığın önlenebileceği,<br />

sürdürülebilir bir yaşam tarzının ufak<br />

çabalarla mümkün olduğunu ortaya koyuyor.<br />

Gezegen ve insan sağlığın korunması<br />

için atılacak ilk adımın “Akdeniz Diyeti”ne<br />

geri dönmek olduğunu vurgulayan yayın,<br />

1960 yılından bu yana iklim değişikliğinde<br />

büyük etkiye sahip olan sera gazının ikiye<br />

katlandığını, besin gazlarının 1990’dan<br />

günümüze yüzde 20 arttığını vurguluyor.<br />

Beslenme alışkanlıklarının hayvansal protein<br />

ve yağların ağır bastığı bir tercihe kaydığını<br />

belirten Eating Planet uzmanları; diyabet<br />

(her 5 saniyede yeni bir vaka teşhis ediliyor),<br />

kalp (2015 yılında dünyada 20 milyon gibi bir<br />

rakamla ölümlerin ilk sebebi), kronik rahatsızlıklar<br />

(dünyada ölümlerin yüzde 60’ı) gibi<br />

kötü beslenme ile ilgili hastalıkların gelecekte<br />

artacağını tahmin ediyor.<br />

Yiyecek üretiminin<br />

üçte biri israf ediliyor<br />

Yiyecekten ekonomiye, sağlıktan sürdürülebilirlik<br />

ve geleneklere kadar hayatın tüm<br />

yönlerini etkileyen unsurların kaleme alındığı<br />

Eating Planet’in ikinci baskısında öne çıkan<br />

bulgular ise şöyle;<br />

kitap / yayın<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016 Mayıs 2016<br />

96 97


kitap / yayın<br />

İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör<br />

yüzde 31 ile gıdalar. Bu rakamı yüzde 23.6 ile<br />

ısınma, yüzde 18.5 ile ulaştırma, yüzde 12 ile<br />

et ve yüzde 5 ile süt tüketimi emisyonu izliyor.<br />

Toplam yiyecek üretiminin üçte biri, yani<br />

dünya üzerindeki 795 milyon yetersiz beslenen<br />

insanı beslemek için gerekli miktarın 4<br />

katı israf ediliyor.<br />

FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre,<br />

dünyada toprağın yüzde 25’i ciddi şekilde zarar<br />

gördü. Sadece yüzde 10’u iyileşmeye dair<br />

işaretler veriyor. Son 40 yılda tarım arazilerinin<br />

yüzde 30’u çorak hale geldi.<br />

10 yıldan kısa bir süre içinde, 2025 yılına<br />

gelindiğinde, 3 milyar kişinin içme suyuna erişimi<br />

olmayacak. Bugün kaynak sularının yüzde<br />

70’i ise tarıma ve besin üretimine ayrılıyor.<br />

Bunlar toplam sera gazı emisyonunun yüzde<br />

23’ünden de sorumlu.<br />

2050 yılına kadar dünya nüfusu yaklaşık<br />

9.5 milyara ulaşacak. Bu doğrultuda tarımsal<br />

üretimin yüzde 70 artması gerekecek.<br />

Her gün yemek yerine, hayvansal protein<br />

tüketimini haftada 2 kez ile sınırlandırarak<br />

günlük 2 bin 300 gr CO 2 azaltılabilir. Bu, CO 2<br />

emisyonunda kişi başı yıllık 750 kg. azalma<br />

demek olup; bu miktar ortalama bir otomobil<br />

ile 5 bin 600 km. seyahatin (Ankara – Londra<br />

arası gidiş dönüş) oluşturduğu emisyona eşit.<br />

ABD nüfusunun üçte birinin kronik veya tedavi<br />

edilemeyecek hastalıklara yakalanacağı<br />

tahmin ediliyor. Kronik hastalıklar dünyadaki<br />

ölümlerin en büyük sebebi ve her yıl 35 milyon<br />

ölüme yol açıyorlar (Küresel ölçekte ölümlerin<br />

yüzde 60’ı; bu oranın yüzde 80’i ise düşük ve<br />

orta gelir düzeyindeki ülkelerde görülüyor).<br />

Obezite ve metabolik sendrom, bugün<br />

dünyada 392 milyonu aşkın kişinin çektiği, her<br />

yıl 7 milyondan fazla, her 5 saniyede ise 1 yeni<br />

vakanın teşhis edildiği diyabet hastalığının<br />

belirgin artışının nedeni.<br />

2015 yılında, yaklaşık 20 milyon ölüm,<br />

kalp ve damar hastalıkları ile ilgili olarak<br />

meydana geldi. Sadece Avrupa kıtasında,<br />

kardiyovasküler hastalıklar her yıl 4 milyondan<br />

fazla ölüme ve ekonomik kayıplara (hastane<br />

hizmetleri, ilaçlar, evde bakım, kayıp iş<br />

günleri) yol açmakta. (2009 yılında 196 milyar<br />

Euro; yılık kişi başı 200 Euro’dan fazla).<br />

İtalya’da her gün yüzde 24’ü ev dışında<br />

olmak üzere, yaklaşık 105 milyon öğün yiyecek<br />

tüketiliyor. Dışarıda tüketilen yemeklerin<br />

yüzde 53’ü öğle, yüzde 47’si akşam yemeği.<br />

Hayatın hızı, yemeklere de yansıdı. Ankete<br />

katılanlardan yüzde 9’u öğle yemeklerini<br />

“çok hızlı”, 10 dakikadan az bir sürede yediklerini;<br />

yüzde 14’ü de ayakta yediklerini<br />

belirtti.<br />

Avrupa vatandaşları her ne kadar sağlıklı<br />

bir diyet takip ettiklerini söyleseler de sağlıklı<br />

yemek yemenin zor olduğunu ifade eden<br />

insanların oranı Macaristan’da yüzde 54,<br />

Slovakya’da yüzde 52 ve Polonya’da yüzde<br />

49 olarak belirlendi.<br />

DÜNYA GIDA DERGİSİ<br />

Mayıs 2016<br />

98

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!