BĠR ÇĠFT MAVĠ KANAT
Çocuk Romanı
Mahmut Tunaboylu
Meram Evleri 6.sk. No:18
19100 ÇORUM
tel: (364) 224 81 65
1
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
FĠ TARĠHĠNDE BĠR YERDE...
BELKĠ ÇOK UZAK,
BELKĠ DE ÇOK YAKIN BĠR ORMANDA,
BĠR KAPLUMBAĞA AĠLESĠ YAġARDI...
BĠR GÜN,
BAY KAPLUMBAĞA,
BAġLATMAK IÇIN ÇATIġMAYI,
ÖNEMLĠ BĠR KARAR ALDI...
BĠR AY ÖNCE
Bay Kaplumbağa, insanoğlu için küçük, kendisi için büyük bir
tümseğe çıkıp oturdu...
YorulmuĢtu...Alnındaki terleri silerken:
"Ay, of!..Çok yoruldum. YarıĢ yerine gidinceye kadar hiç halim
kalmayacak," dedi.
TavĢanla yarıĢı vardı...
Bilirsiniz hani...
TavĢanla bir kez yarıĢmıĢ ve kazanmıĢtı. ġimdi o yarıĢın rövanĢı
vardı...Doğrusunu isterseniz, kazanacağını hiç ummuyordu. Tümseğe
çıkıncaya kadar canı çıkmıĢtı. Bu haliyle nasıl koĢabilirdi, nasıl yarıĢabilirdi
ki? Hem de hız konusunda rüzgara bile kafa tutan bir tavĢanla?
Birden,
"HiĢt...HiĢt !." diye bir ses duydu...
O da kimdi ?
Sağa sola bakındı, kimseyi göremedi.
"Benim...Yukarı bak!" dedi ses..."Bilge BaykuĢ'um ben."
BaĢını kaldırdı, yukarı baktı...
"Evet, gördüm seni," dedi Bay Kaplumbağa.
Bilge BaykuĢ, yüksekçe bir ağacın dalına tünemiĢti...
"Görüyorum ki, tavĢanla yarıĢmaya gidiyorsun," dedi gözlerini fıldır
fıldır döndürerek ve küçümseyerek.
Bay Kaplumbağa, yutkundu:
"Evet."
"BoĢuna yorulma. Nasıl olsa kazanamazsın."
"Neden? Bir kez kazanmıĢtım...ġimdi neden olmasın?"
2
Bilge BaykuĢ, kafasını salladı iki yana...
"Doğru, kazanmıĢtın. Ama o çok eskilerde kaldı. ġimdi engeller
çoğaldı. Hem yalnız sen değil, hepimiz mavi kanatlar takmazsak, hiçbir
yarıĢı kazanamayız, " dedi...Ve uçup gitti.
Bay Kaplumbağa, Bilge baykuĢ, gökyüzünde, bulutların arasında
kayboluncaya kadar arkasından baktı...
Söylediğinden hiçbir Ģey anlamamıĢtı...
BĠR AY SONRA
Bay ve Bayan Kaplumbağaların yatak odası...
Sabah...
Saatin tik-takları...
Ġkisi de uyuyordu...
Görünürde her Ģey normaldi...
Ama biraz sonra, yani saat çalınca müthiĢ bir macera baĢlayacaktı...
Tik-tak...Tik-tak...Tik-tak...
Ve saat çaldı...
Tam yedi kırk dörttü.
Bay Kaplumbağa, yataktan fırlayıp kalktı.
Aceleyle gömleğini giyindi...Terliklerini aramaya baĢladı.
Yatağın altına girip çıktı...
Terliklerini bulmuĢtu...
"Bayan Kaplumbağa...Bayan Kaplumbağa...Kalk. Saat 7.44," dedi.
Karısı hiç aldırmadı. Uykusu ağırdı.
Bay Kaplumbağa, aceleyle pencereyi açtı...Çok heyecanlıydı.
"Uyansana canım...Hadi," dedi yeniden.
Bayan Kaplumbağa, kafasını yastığın altına soktu.
"Ne var?" dedi homurdanarak.
"Hadi kalk. Kaçıracaksın yoksa manzarayı."
"Öf, uykum var. Rahat bırak beni lütfen."
Bay Kaplumbağa yalvardı:
"Sonra yine uyursun. Hadi güzel karıcığım. Bak, saat 7.44...ĠĢitiyor
musun beni?
Bayan Kaplumbağa, yine homurdandı, yanakları ĢiĢip indi.
Bay Kaplumbağa ısrarlıydı, onu dürtükledi:
"Hadi, kalkıver."
Bayan Kaplumbağa, birden kafasını yastığın altından çıkarıp doğruldu:
3
"Bana ne 7.44'se? Sabah sabah derdin ne senin? Hem bugün pazar. Ne
diye erkenden kalktın? Her gün yaptığın saçmalıktan bugün bari vazgeçsen
olmaz mı?"
Bay Kaplumbağa, karısının hiddeti karĢısında sindi...
"Tamam, tamam. Uyu öyleyse...Öyle heyecanlıyım ki. KeĢke bu
heyecanı benimle paylaĢsan."
Bayan Kaplumbağa, yeniden baĢını yastığa gömdü.
Bay Kaplumbağa, pencereye gitti. Havayı soludu:
"Oh!. Sabah havası gibi yok. Biraz isli, puslu, kumlu ama olsun. ġu
bulutların güzelliğine, göğün eĢsiz maviliğine hiçbir Ģeyi değiĢmem dünyada.
Ah, ne güzel Ģeydir kim bilir gökyüzünün yükseklerine, geceleri yıldızların
parladığı yerlere ulaĢmak!"
Saatine baktı...
Beklediği an gelmiĢti...
"ĠĢte geliyor!" diye bağırdı.
Gelen bir uçaktı ve yaklaĢıp uzaklaĢırken zavallı ev fena halde sarsıldı,
odadaki eĢyalar salandı, sanki her Ģey korkudan tir tir titredi.
Her sabah aynı saatte, yani tam 7.45'te evin üstünden geçerdi. Çünkü;
o 7.45 uçağıydı ve asla rötar yapmazdı.
Bay Kaplumbağa, uçak gürültüyle pencerenin önünden geçerken
sevinçle göbek attı...
Bayan Kaplumbağa, yastığa gömdüğü kafasını kaldırıp onu
seyretmeye baĢlayınca da, utancından kıpkırmızı oldu.
"Kapat Ģu pencereyi!" dedi sertçe Bayan Kaplumbağa...
"Ġyice üĢüttün sen...Yani, üĢüteceksin."
Bay Kaplumbağa, hâlâ rüyada gibiydi...
"Kalkmadın. Göremedin. Ah, öyle güzel süzülüĢü vardı ki," dedi
ağzının suyu akarak.
Bayan Kaplumbağa, aynı düĢüncede değildi:
"Nerden yerleĢtik bu eve sanki?" dedi homurdanarak. Sonra da kalkıp
giyinmeye baĢladı...
"BaĢka oturacak yer yokmuĢ gibi, gelip havaalanının burnunun dibine
yerleĢtik. Belki bin kezdi aynı görüntüyü seyrediyor, aynı gürültüyü
dinliyorsun. Hâlâ bıkmadın. Kusura bakma ama bu yaptığına delilik denir."
"Ne yapayım karıcığım? Elimde değil. Uçmayı seviyorum. KuĢ
olmalıymıĢım ben. Ama kaplumbağa olmuĢum iĢte."
"Hâlâ kapatmayacak mısın Ģu pencereyi? Soğuk geliyor."
"Tamam, tamam."
Gidip pencereyi kapattı Bay Kaplumbağa ve özür diledi:
4
"Biliyorum, yaptığımı delice buluyorsun ama yine de bana
katlanıyorsun. Bak, eğer seni kızdırıyorsam lütfen söyle..."
"Yok canım...Niye kızayım? Biraz sinirlerim bozuluyor o kadar.
Sabahın köründe gürültüyle uyanmanın ne kötülüğü olabilir ki!.."
Birden bağırmaya, dövünmeye baĢladı...
"Delireceğim!..Anlıyor musun? De-li-re-ce-ğim!.."
Bay Kaplumbağa, onun gönlünü almak için dil dökmeye baĢladı:
"Canım kaplumbağacığım...Delice tutkun olduğum iki Ģey var Ģu
dünyada: Sen ve uçmak."
"Uçmak ve sen desen daha doğru olurdu."
"Haksızlık ediyorsun ama...Her zaman önce seni düĢündüğümü
biliyorsun. "
"Yalancı sen de..."
"Ġnan doğru söylüyorum...Yalanım varsa sırtüstü devrileyim de,
kalkamayayım!"
"Bir gün o da olacak, merak etme."
Birlikte mutfağa geçtiler...
Bayan Kaplumbağa, çaydanlığa su koyarken televizyonu da açtı.
Kanalın birinde çılgın bir müzik programı vardı...VJ, bas bas
bağırıyordu:
"Bugün Pazar!. Orman TV tüm orman sakinlerine mutlu sabahlar diler.
Ne sıkıcı bir gün değil mi sevgili seyirciler? Biri çıkıp bir çılgınlık yapsa, ne
iyi olur. Hadi onu birazcık kıĢkırtalım vee Çılgın Çekirgeler Topluluğu'ndan
neĢeli, canlı, fıkır fıkır ve Ģıkır Ģıkır bir clip seyredelim...Bayan Minik Cırıltı
söylüyor; cır-cır da cır-cır..."
Bay Kaplumbağa, oynayarak tuvalete gitti ve bir süre sonra karısı
kahvaltı masasını donatırken içerden sesi duyuldu:
"Karıcığım...Bil bakalım, ne yapıyorum?"
"Tuvalette ne yapılır?"
"Öyle değil canım...Yani düĢünüyorum."
"Neyi?"
"Uçmanın ne kadar güzel bir Ģey olduğunu...Biliyor musun, karar
verdim..."
"Neye?"
Bay Kaplumbağa, yıkadığı ellerini kurulayarak geldi...Çok önemli bir
karar vermiĢ gibi gururla dikildi.
"Kanat bırakacağım!.."
Bayan Kaplumbağa bu sözün üstünde durmadı...Kahvaltı masasını
donatmayı sürdürdü...Ne de olsa titiz biriydi. Çatallar, bıçaklar, kaĢıklar yerli
yerinde durmalıydı...
5
"Kaç kere bıraktın. YakıĢmıyor iĢte," dedi.
Bay Kaplumbağa ĢaĢırdı.
"Ne yakıĢmıyor?"
"Sakal."
"Sakal demedim, kanat dedim. Kanat...Ka-nat!..Demin tuvaletteyken
enine boyuna düĢündüm bunu..."
"Rica ederim baĢlama yine. Sabah sabah hiç havamda değilim."
"Ama ben çok ciddiyim."
"Peki nasıl yapacaksın bunu?"
"Henüz bilmiyorum. Ama baĢaracağıma eminim. MüthiĢ bir Ģey
olacak bu. Göklerde yükselmek, ağaçların üstünde kanat açmak, kuĢların
ardına düĢüp uzaklara, temiz havası, suyu olan ülkelere göç etmek bir
kaplumbağa için ne demektir, bilir misin?"
"Ġyi bir Ģey olalı herhalde."
"Ġyi de söz mü? Olağanüstü bir Ģey bu. Artık uçmanın zamanı geldi."
"Ġyi de, nasıl uçacaksın? Amatör kuĢ kurslarına mı katılacaksın?"
"Yoo...Kendim yapacağım."
Bayan Kaplumbağa ĢaĢırdı. Zaten bu sabah ĢaĢırmaktan yapa Ģansı
epey açıktı.
"Anlamadım?" dedi patlak gözlerle. Bir an kocasının delirdiğini sandı.
Bay Kaplumbağa onun ne düĢündüğünü anladı.
"Çok ciddiyim!."
Bayan Kaplumbağa kekeledi:
"Peki, peki, bıraktın diyelim...Uzaklara uçabilecek misin bakalım?"
"Hem de nasıl. Artık bu ormanın yaĢanacak hali kalmadı. Uzaklara
gitmek gerek. Nefes bile alamıyorum buralarda. Bu iĢi iyice öğrendikten
sonra seni de götüreceğim tabi. Birlikte gideceğiz o yeĢil ülkeye. Hem, bir
amaç uğruna yaĢamalı demez miydin hep? Gelgeç hevesler artık mutlu
etmiyor beni."
"Bırak böyle düĢünceleri canım. Fazla taktın kafana. Ġlle de bir hobi
edinmek istiyorsan kuru yaprak biriktir. Eski sümüklüböcek kabuğu
koleksiyonu yap...Ne bileyim? Onun gibi uğraĢlar bul."
Bay Kaplumbağa kızdı.
"Of!..Anlamıyorsun ki beni."
"Anlıyorum, anlıyorum...Bak bu evden taĢınırsak her Ģey
kendiliğinden düzelecek. ġöyle daha az gürültülü bir yere taĢınırız mesela...
"Daha az gürültülü mü? Öyle bir yer kaldı mı ki? Hem öyle bir yer
bulduk diyelim, kirası ne kadar tutar haberin var mı?"
"Canım bütçemize uygun bir yer buluruz belki."
6
Bay Kaplumbağa, aniden salondaki boy aynasının önüne gidip
gömleğini çıkardı.
Bayan Kaplumbağa ĢaĢkınlıkla peĢinden gitti.
"Seyret Ģimdi..." dedi Bay Kaplumbağa ve bir taburenin üstüne çıktı.
(Bunu nasıl baĢardığını sormayın, bilmiyorum)
Bayan Kaplumbağa, ĢaĢkın ĢaĢkın ona bakarken, o omuzlarını
inceliyordu.
"Bak, bak, bak!..Görüyor musun?"
"Neyi?"
"Kürek kemiğimin üstündeki kemiği?"
"E, ne olmuĢ?"
"ġimdi onu iyice sündüreceğim."
Bay Kaplumbağa, dediğini yaptı ve omuzlarını bir süre
mıncıkladı...Sonra da eĢine gösterip, fikrini sordu:
"Nasıl oldu?"
"Ġyice kızarttın."
"Onu demiyorum...Bak...ġimdilik bir sineğin kanatları kadar. Ne de
olsa henüz ilk çalıĢmam. Bıkmadan, usanmadan bunu tekrarlamam
gerekiyor. BaĢarı öyle kolay elde edilmez değil mi? Ġki mıncıklamayla deri
sünseydii...Bak Ģimdi bir deneme uçuĢu yapacağım. Ġyi bak...Hooop!.." dedi
ve tabureden atlayıverdi...
Sonra mı?
Bir kaplumbağa tabureden atlayınca ne olursa o oldu iĢte. Yüzükoyun
düĢtü.
Bayan Kaplumbağa, çığlık atarak yanına koĢu. Ama Bay Kaplumbağa
hiç bozuntuya vermedi. Hiçbir Ģey olmamıĢ gibi kalktı...
"Dedim ya? Sadece küçük bir denemeydi. "
Fakat birden acı ile bağırdı:
"Of!..Ay!..Bütün kemiklerim kırıldı galiba."
"Oh olsun!..Kırılır tabii," dedi Bayan Kaplumbağa. "Yalnızken bunu
sakın bir daha deneme. Sırtüstü düĢersen, bir daha kalkamazsın...Çattık! Deli
misin, nesin?"
"Delilikle ne ilgisi var bunun? Kanatlarımın taĢıma alanı daha pek
küçük, hepsi bu. Ne sanıyorsun? Kanat çıkarmak kolay mı? Öyle ha deyince
kanat çıksa...Ohooo...Herkes çıkarır."
Birlikte kahvaltı masasına doğru yürüdüler...
Bayan Kaplumbağa, zor günlerin baĢladığını hissetmiĢti.
Çok, ama pek çok zor gün bekliyordu kendisini...
KANAT ÇIKARMA ÇALIġMALARI BAġLIYOR
7
AkĢama doğru kapı zili çaldığında Bayan Kaplumbağa ütü yapıyordu.
Gidip kapıyı açtı ve sırtında koca bir torbayla kapının önünde duran
kocasının kendisine gülümsediğini gördü.
"Ġyi akĢamlar hayatımın anlamı, yaĢama sevincimin kaynağı, Ģirinlik
anıtım," dedi ve abartılı bir selam vererek içeri girdi Bay Kaplumbağa.
Bayan Kaplumbağa, böyle övgülerden hoĢlanmıyordu.
"Ee, uzattın ama," demiĢti Bay Kaplumbağa konuĢurken.
Bay Kaplumbağa, sırtındaki torbayı mutfağa götürdü.
Karısı arkasından giderken onu izliyordu.
"Ne bu?" diye sordu.
Bay Kaplumbağa, torbayı mutfağın orta yerine bıraktı...Kan-ter içinde
kalmıĢtı. Belli ki torba epey ağırdı ve onu taĢımak yorucu olmuĢtu.
"Kanat bırakmama yarayacak ilaçlar aldım, dedi Bay Kaplumbağa.
"Yiyecek almadın mı?" diye sordu Bayan Kaplumbağa.
Öteki bir sandalyeye otururken baĢını salladı iki yana.
"Hayır. Fil diĢi, kurbağa bacağı, gergedan boynuzu...Onun gibi Ģeyler
aldım iĢte."
"Ġyi...AkĢam yemeğinde onları yeriz öyleyse."
"Yemeği düĢünen kim karıcığım? Bunlar kanatlarımı çıkarmam için
yardımcı olacak Ģeyler...ġimdi bana kocaman bir tencere ver bakalım."
Bayan Kaplumbağa, söylenerek kap-kacak dolabını açtı ve büyükçe bir
tencere seçip Bay Kaplumbağa'nın önüne adeta fırlatır gibi koydu.
Bay Kaplumbağa, torbadan çıkardıklarını tencerenin içine
doldurdu...Bayan Kaplumbağa, biraz ĢaĢkın, biraz kızgın onu seyrediyordu.
Bay Kaplumbağa, tencereyi karıĢtırmaya baĢladı...KarıĢtırdı,
karıĢtırdı...
"I-ıh...Olmayacak," dedi umutsuzca..."BaĢka tencere yok mu? ġöyle
daha büyük bir Ģey?"
"Ne yapmak istediğini bilmiyorum ki...Yani tam olarak. Gerçekten
inanıyor musun sen bu kanat çıkarma iĢine?" diye sordu Bayan Kaplumbağa.
"Elbette," dedi Bay Kaplumbağa. Kendinden emin görünüyordu. Bu da
Bayan Kaplumbağa'yı korkutuyordu...
"YaĢlı bir baykuĢtan öğrenmiĢtim bunu. Ormanın en bilge
baykuĢuydu. Bütün bu malzemeleri karıĢtırıp, omuzlarıma süreceğim. Her
gün azar azar."
Bayan Kaplumbağa, biraz meraklandı...
"E, sonra? Dedi.
Bay Kaplumbağa, kollarını iki yana açıp salladı:
"Sonra...Sonra kocaman kanatlarım olacak iĢte."
8
"ġey...DüĢünüyorum da...Bir kaplumbağanın uçan bir kocası olması
nasıl olur acaba...Ġyi olur mu?" diye alay etti Bayan Kaplumbağa.
Bay Kaplumbağa, ona aldırmadı. Yaptığı iĢin bilincindeydi.
"Ah karıcığım!..Ġyi olur mu da ne demek? Harika olacak. Tüm bayan
kaplumbağalar seni kıskanacak, " dedi ve tencereyi alıp banyoya gitti.
Bayan Kaplumbağa da ütü yapmak için ütü masasının baĢına.
Bir süre sessizlik oldu ama sonra korkunç bir çatırtı duyuldu banyoda.
"Heey, ne yapıyorsun orda?" diye seslendi Bayan Kaplumbağa.
Banyodan cevap gelmedi.
Sonra Bay Kaplumbağa göründü...
"ġey...ÇamaĢır makinesi hayatım...Biraz parçalandı da..." dedi süklüm
püklüm.
Tenceredekileri makinenin içine atıp öğütmek istemiĢti.
Bayan Kaplumbağa, çığlığı basıp banyoya koĢtu...Demek güzelim
çamaĢır makinesi mahvolmuĢtu?
Zavallı...KoĢmasın da ne yapsındı?
PARLAK, MAVĠ IġIK
Ertesi sabah, bardaktan boĢanırcasına bir yağmur baĢladı.
Bay Kaplumbağa, iĢyerinde pencereden yağmuru seyrediyordu...
ÇalıĢma arkadaĢlarından Kirpi, masasında oturmuĢ onu gözlüyordu.
"Hey, Bay Kaplumbağa!." diye seslendi.
"Evet?" diye cevapladı Bay Kaplumbağa...Dönmedi, kollarını
kavuĢturmuĢ bir durumda yağmuru seyretmeyi sürdürdü.
"Sabahtan beri pencereden bakıp duruyorsun, neyin var?" diye sordu
Kirpi.
Bay Kaplumbağa, sakin bir sesle:
"Hiiç," dedi. "Yağmur yağıyor da,"
"E, ne var bunda?"
"Bugün deneme yapamayacağım demektir bu."
"Ha, Ģu iĢ...Sahi ne oldu senin kanat çıkarma iĢi?"
"Devam ediyor. Her geçen gün biraz daha büyüyorlar."
Lafa Köstebek de karıĢtı. Kirpi ile Kaplumbağa konuĢurken o da
dinliyordu. Kirpiye göz kırptı. Aklına bir Ģey gelmiĢti...
"Göstersene Ģunları, çok merak ediyoruz," dedi hınzırca.
Kirpi de destekledi bu fikri.
"Hadi göster, göster," dedi tempo tutarak.
Bay Kaplumbağa, dolduruĢa gelmek istemiyordu.
"Biraz sabırlı olun, nasıl olsa yakında uçacağım."
9
Köstebek, küsmüĢ gibi yaptı:
"Ġyi, iyi...Göstermezsen gösterme," diye mızmızlandı.
"Nesini göstereyim?" dedi Bay Kaplumbağa..."Daha küçükler."
Köstebek, Kirpinin kulağına eğildi, fısıldayarak:
"Vah vaah. Gerçekten kafayı bozmuĢ bu. Tüh!" dedi acıyarak.
Tam bu sırada Bay Timsah girdi büroya...
Kirpi ile Köstebek aceleyle iĢlerinin baĢına döndüler ve çalıĢıyormuĢ
gibi yaptılar.
Bay Timsah müdürleriydi ve mesai saatinde dalga geçilmesinden
hoĢlanmazdı.
"Hava amma da berbat ha," dedi Timsah, ıslak yağmurluğunu
çıkartırken..."Nasıl gidiyor iĢler çocuklar? Yeni bir Ģey var mı?" diye sordu.
Aslında bu, her sabah sorduğu bir soruydu.
Kirpi, aceleyle yanıtladı:
"Yok efendim."
"Güzel, güzel," dedi Timsah, 'e'leri uzatarak. Sonra, pencerenin önünde
durmuĢ dıĢarıyı seyreden Bay Kaplumbağa iliĢti gözüne:
"Nasılsın bakalım Bay Kaplumbağa?" diye sordu yüksek sesle.
Bay Kaplumbağa, yavaĢça döndü, saygılı bir tavırla:
"TeĢekkür ederim, iyiyim müdür bey. Siz nasılsınız?" dedi.
"Görüyorsun iĢte. Sudan çıkmıĢ Ģey gibiyim...ġey gibi..."
Ama 'ne gibi' olduğu bir türlü aklına gelmedi...
"Hani ne derler? ġeyy..."
Bay Kaplumbağa, ona yardımcı oldu:
"Timsah!"
Kirpi ile Köstebek gülmemek için kendilerini zor tuttular. Timsah da
bozuldu ama belli etmedi.
"Öyle mi deniyor ona?" dedi, ĢaĢırmıĢ gibi yaparak...Sonra da kendi
bürosuna doğru yürüdü...Yürürken de:
"Seni biraz zayıflamıĢ gördüm...Öyle değil mi çocuklar? Bay
Kaplumbağa biraz kilo vermiĢ," dedi.
Bay Kaplumbağa, onu doğruladı:
"Haklısınız efendim. Kanat çıkarıyorum da..."
Timsah, önce onun ne demek istediğini anlayamadı. Sonra aniden
olduğu yerde durup Bay Kaplumbağa'ya baktı.
Tam bu sırada gürültüyle bir ĢimĢek çaktı ve Bay Kaplumbağa, parlak,
mavi bir ıĢık selinin içinde kalıverdi.
Görüntüsünde tuhaf bir ürkütücülük vardı!
Sanki...
Sanki...
10
Her neyse. Nasıl olsa bunu ilerde öğreneceksiniz...
Yalnız Ģu kadarcığını söyleyeyim, bu tuhaf durum Bay
Kaplumbağa'nın epey baĢını ağrıtacaktı.
DERĠ SÜNDÜRME ÇALIġMALARI
Aynı akĢam...
Bay Kaplumbağa'nın evi...
Bay Kaplumbağa, tavana makaralar asmıĢ, bu makaralardan sarkan
iplerin ucuna da çamaĢır mandalları takmıĢtı.
Bayan Kaplumbağa, her zamanki gibi tedirgin gözlerle onu
seyrediyordu.
"Ne yapıyorsun öyle?"
"Artık iĢin sonuna yaklaĢıyoruz karıcığım. Benim en büyük yardımcım
sen olacaksın. Zaten sen olmazsan böyle bir Ģeyi asla baĢaramam."
Bay Kaplumbağa, gömleğini çıkarıp çamaĢır mandallarını omuzlarına
tutturdu.
"Ayy, acıyor mu?" diye sordu Bayan Kaplumbağa, içi bir tuhaf
olmuĢtu.
"Eh, biraz...Önemli değil. Katlanacağım."
"Böyle derini...Yani kanatlarını sündürecek misin hep?"
"Evet."
"Geceleri de böyle uyuyacaksın, öyle mi?"
"Evet minik kabbuĢum. Sadece bu kadarla yetinmeyeceğim tabi. Ġlerde
kendime ağırlıklar da takacağım. Böylece kanatlarım günden güne
güçlenmiĢ, uçmaya hazır duruma gelmiĢ olacak."
Bir tüpten eline bir miktar krem sıktı, omuzlarına sürdü.
"Balina çubuğu özü...Kanatlara esneklik kazandırmak için," dedi.
DOKTOR
Bayan Kaplumbağa, kocası iĢe gider gitmez soluğu doktorda almıĢtı.
Pos bıyıklı doktor, duyduklarına inanamayıp uzun uzun miyavladı.
"Demek kocanız uçma meraklısı?" dedi hayretle...
"Evet doktor."
"Güzeel!...Güzeel!"
"Ġlk günler öyle fazla üstünde durmadım bu merakının, her zamanki
tuhaf Ģakalarından sanıyordum. Ama dün geceki davranıĢları beni size
gelmeye zorladı."
"Harika!..Harika!.."
11
"Kocamın durumu kötü mü doktor?"
"Ġlginç!..Ġlginç!.."
"Onu ben de biliyorum. Yani ne olacak kocamın durumu?"
"Uygun bir Ģey yaparız canım, merak etmeyin...Tuhaf!..Ayrıca
ilginç...Hatta ĢaĢırtıcı da diyebilirim. Kendisini uçak sanan bir sürü hastaya
rastladım ama böyle kendisi uçmak isteyen bir kaplumbağaya ilk kez
rastlıyorum. Harika bir Ģey bu!.."
"Demek durumu çok kötü? Ne yapacağım Ģimdi ben? "
"TelaĢlanmayın lütfen...Önce neden böyle bir istek duyduğunu
araĢtıracağız. Yani olayın kökenine ineceğiz. Onunla ilgili her Ģeyi
bilmeliyiz. Doğumu nasıl olmuĢ mesela? Ebe ile arasında neler geçmiĢ? Ġlk
ciyaklaması, ciyaklarken sesinin tınısı, tonu nasılmıĢ? Annesi sever miymiĢ?
Çocukluğu mutlu mu, mutsuz mu geçmiĢ? Bütün bunları bilmem gerek. Tabi
bu da zaman ister, para ister..."
"Siz parayı düĢünmeyin. Yeter ki eĢim sağlığına kavuĢsun."
"Öyleyse anlaĢtık...ġimdi gelelim size...Onu kızdıracak, incitecek en
küçük bir davranıĢta bulunmanızı istemiyorum. Yaptıklarını normal
karĢılayın. Bırakın yapsın...Ne çıkaracaksa çıkarsın. Aksi bir davranıĢ onu
Ģoke edebilir. En önemlisi de, onun bana gelmesini sağlayın. Böyle yemek
tarifi verir gibi tedavi olmaz, değil mi?"
"Haklısınız...Haklısınız da, bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Ona,
hadi doktora gidelim demek çok zor."
"Niye zor olsun? Ciğerlerini üĢütünce nasıl doktora gidiyorsa, kafayı
üĢütünce de doktora gidilebilir. Unutmayın, bu çok önemli. Her gün
yaptıkları hakkında düzenli olarak not tutun ve bana bildirin. Bir fırsatını
bulur bulmaz da kanadından tuttuğunuz gibi -yani kolundan demek istedimhemen
bana getirin."
"Peki. Dediğinizi yapacağım."
"Korkmayın. Be neler gördüm, neler. Bu bıyıkları sıcak Ģömine
karĢısında uyuklayarak ağartmadık. Merak etmeyin, eĢinizi iyileĢtireceğiz!.."
Doktor kalktı...Bayan Kaplumbağa'yı kapıya kadar geçirdi.
"Ha aklıma geldi...Geçirdiği çocukluk günleri çok önemli. Çocuklukta
yaĢananlar bütün bir hayatı etkiler," dedi kapı önünde.
Bayan Kaplumbağa, çıkarken elini uzattı:
"Anladım, hoĢça kalın," dedi ve Doktor elini sıkarken patisinin ne
kadar yumuĢak olduğunun farkına vardı...
Ama bu aldatıcı bir durumdu tabi...Bütün kediler gibi doktorun da
patileri yumuĢacıktı. Ancak, içinde sivri ve müthiĢ keskin tırnaklar gizliydi!
"Güle güle" dedi Doktor, en Ģefkatli mırıldanmasıyla...
12
Ve Bayan Kaplumbağa çıkar çıkmaz kapıyı sıkıca kapatıp masasının
altından üç tekerlekli bir bisiklet çıkardı.
Sonra da üstüne binip:
"Vort...vort...ınn...ın...düüüt..." diye bağırarak odanın içinde
gezinmeye baĢladı!..
Zavallı doktor!
Bu ĢaĢırtıcı durumu onun gibi değerlendirirsek, acaba çocukluğunu
doğru dürüst yaĢayamamıĢ mıydı? Üç tekerlekli bir bisikleti bile olmamıĢ
mıydı?
KANAT ÇIKARMAK ZOR ĠġTĠR...ÜSTELĠK KĠMSE SĠZE
ĠNANMAZ
Bay Kaplumbağa'nın kanat çıkardığını duymayan kalmamıĢtı
iĢyerinde...
Sadece biri dıĢında; Müdür Timsah. Henüz o bundan habersizdi.
Kirpi ile Köstebek bu durum eğlence haline gelmiĢti.
Her gün, "Nasıl gidiyor kanat çıkarma iĢi?" diye alay ediyorlardı.
Bay Kaplumbağa da her zaman:
"Ġyi gidiyor. Az kaldı, diye cevap veriyordu onlara.
Bu sabah da öyle olmuĢtu iĢte.
Köstebek, uçup uçmadığını öğrenmek istiyordu onun.
"Henüz değil," dedi Bay Kaplumbağa.
Müdür Timsah gelmeseydi, alaylarını sürdüreceklerdi bir süre daha.
"Günaydın," dedi Timsah, gülümseyerek ve testere gibi diĢlerini
göstererek...
Bay Kaplumbağa, saygıyla selamladı onu:
"Hayırlı sabahlar, hoĢ geldiniz," dedi.
"HoĢ bulduk. Bayan Kaplumbağa nasıl bakalım, ha?"
"TeĢekkür ederim efendim. Karım çok iyi. Çoktandır evinizi ziyaret
edemiyoruz. Bayan Timsah kusurumuza bakmaz umarım?"
"Yok canım, ne kusuru? Nasıl olsa bir gün gelirsiniz."
"ġey efendim...Bir süredir...Yani epey bir süredir evden çıkamaz
olduk. ġu kanat çıkarma yüzünden. Tabi benim yüzümden karım da eve
kapanıp kaldı mecburen..."
Timsah'ın kulağına bazı Ģeyler gelmiĢti ama üstünde durmamıĢtı
bunun.
ġimdi böyle açıkça Bay Kaplumbağa tarafından dillendirilince, iyice
meraklandı. Neyin nesiydi bu kanat çıkarma iĢi?
13
"Ya? Anlıyorum, anlıyorum," dedi düĢünceli bir tavır takınarak ve
ekledi: " Seninle Ģu kanat çıkarma iĢini bir konuĢsak diyorum...Hani ne
derler? Ġnsanlar konuĢa konuĢa da, hayvanlar Ģey ede ede...?"
"KoklaĢa koklaĢa..."
"Evet...ĠĢini bitirince odama gel."
"Emredersiniz."
Timsah, odasına geçer geçmez telefon çaldı. Arayan Bayan
Kaplumbağa'ydı.
"Ġyi günler Bay Timsah. Ben Bayan kaplumbağa. KonuĢmamızdan
eĢimin haberi olmasın lütfen," diyordu.
"Anladım," dedi Timsah..."Bir Ģey mi vardı?
"Son günlerde kocam tuhaf Ģeyler yapıyor Bay Timsah. Beli siz de
farkındasınız bunun. Çok korkuyorum. Lütfen bunu kendisine hissettirmeyin.
Bunu doktoru istiyor. Durumu büsbütün kötüleĢebilirmiĢ."
"Yaa?"
"Yaa...Sizi rahatsız ettim. ġirkete gelme isterdim ama kocam
kuĢkulanır iye korktum."
"Anlıyorum, anlıyorum. Merak etmeyin siz."
"Bayan Timsah'a saygılar."
"Ġletirim. Güle güle..."
Timsah telefonu kapattığında kapıda Bay Kaplumbağa göründü.
"Önemli bir Ģey mi efendim?"
Timsah ĢaĢkınlığını belli etmemeye çalıĢıyordu.
"Yok canım. Öyle, sıradan, adi, zavallı bir telefon iĢte. Ne yaptığını
bilmiyor...Hem, telefon da telefon olsa...Öhö!..Neyse, biz iĢimize bakalım.
Ne istemiĢtiniz?"
"Aman efendim, beni çağıran sizdiniz."
"Ya, öyle mi? Evet...Neyse...Sonra konuĢuruz."
Bay Kaplumbağa, saygıyla eğilerek geri döndü ve odadan çıktı.
Müdürünün kafasının ne kadar karıĢık olduğunu düĢünüyordu...Ee, müdür
olmak kolay değildi tabii...
Timsah ise oldukça tedirgindi. O da Bay Kaplumbağa'nın hastalığının -
belki de bu sanıldığından da ciddi bir hastalıktı- bulaĢıcı olup olmadığını
düĢünüyordu.
Zaten titiz, devamlı kendini dinleyen, hastalık hastası birisiydi...ġimdi
bir de bu çıkmıĢtı!
"Ooof...Of" tu!.
Bay Kaplumbağa'nın odaya girmesiyle çıkması bir olmuĢ, bu da
Köstebek ile Kirpi'nin dikkatini çekmiĢti.
"Aa, ne çabuk konuĢtunuz?" diye hayret etti Kirpi.
14
"Ne yazık ki konuĢmadık. Doğrusunu isterseniz ne konuĢacağımız
konusunda da en ufak bir fikrim yoktu. Niye böyle davrandığını anlamıĢ
değilim yani..."
"Canım anlasana...Bizim gibi o da merak ediyor senin uçma iĢini."
Köstebek de karıĢtı lafa:
"Onunla konuĢmadınız, bari bize anlat Ģunu. Ne zaman baĢladın? Bu
istek ne zaman uyandı sende?"
"Uzun hikaye."
"Televizyon dizileri gibi mi? Ġki yüz elli bölüm sürmez herhalde? "
"O kadar da değil."
"Anlat öyleyse. Nasıl olsa zamanımız bol."
Bay Kaplumbağa, bu kadar ısrar karĢısında dayanamayıp pes etti...
"Peki..Peki," dedi ve anlatmaya baĢladı..."Bir gün bizim zıp-zıp
tavĢanla bahse tutuĢtuk..."
"Yine mi?"
"Hayır. Bu baĢka yarıĢtı. Kazanamadım.
"Olur Ģey değil."
"Evet, kazanamadım. Ama önemli olan bu değil."
"Nasıl değil? Bu hayvanlar aleminin en ünlü yarıĢıydı. Yani ilk yarıĢ.
Nice hikayelere, Ģiirlere, çizgi filmlere konu olmuĢtu. Okullarda sık sık
öğretmenler tarafından anlatılırdı..."
"Dedim ya? Bu ikinci yarıĢtı ve kazanamadım. Madem anlatmamı
istiyorsunuz, dinleyin. ĠĢte o gün yarıĢ için sözleĢmiĢtik. TavĢanı bilirsiniz.
Rüzgar gibi koĢar. Bense sırtımdaki bu kabukla oflaya puflaya yürürüm. Kan
ter içinde kalırım. YarıĢ yerine gitmek için evden çıktığımda, bir de ne
göreyim?
"Ne gördün?"
"Yollar çeĢitli engellerle dolu."
"Demek engelli yarıĢ bu?"
"Hayır. Engeller yarıĢ için konulmamıĢ. Kendiliğinden olmuĢ. Yani
öyle olmalı. Her yan pislik içinde...Çukurlar, çöpler...berbat bir hava. Bütün
bunlar yürümemi bile zorlaĢtıran engellerdi. Bir süre burnumu tutarak
yürüdüm. Sonra da azıcık dinlenmek için bir ağacın altındaki tümseğe çıkıp
oturdum. Tam terimi kuruluyordum ki, bir ses duydum ağaçtan. Baktım,
yaĢlı bir BaykuĢ. Ağaca tünemiĢ bana bakıyor."
"Ne dedi sana? YarıĢ için baĢarı mı diledi?"
"Hayır. Önce derinden bir 'uuu' çekti. Arkasından, 'BoĢuna kendini
yorma kaplumbağa. Hepimiz birer mavi kanat takmazsak hiçbir yarıĢı
kazanamayız,' dedi."
"E, sonra?"
15
"Hepsi bu."
"Gerçekten uzun bir hikayeymiĢ," diye alay etti Kirpi.
"Evet. Bir dakikada bitti," dedi gülerek Köstebek.
"Sizin için zaman kısa olabilir ama bir kaplumbağa için zaman geçmek
bilmez." Diye konuĢtu Kaplumbağa, ciddi bir tonlamayla.
"Uzun yaĢıyorsunuz iĢte, fena mı?" diye atıldı Köstebek.
Geçekten de kaplumbağalar en uzun yaĢayan canlılar sınıfına
girmekteydi...
"Evet, uzun yaĢamasına uzun yaĢıyoruz," dedi Bay Kaplumbağa iç
çekerek..." Tabi buna yaĢamak denirse!"
Belli ki, uzun ve çileli hayatını düĢünüyordu.
Köstebek araya girdi:
"Neyse, neyse...Konuyu dağıtmayalım. Sen de o gün yarıĢı
kaybettikten sonra mavi bir kanat akmaya karar verdin öyle mi?"
"Öyle de denebilir."
"Ġyi hoĢ da, sen bir kaplumbağasın...Hiçbir zaman uçamazsın. Yani bir
kuĢ gibi demek istiyorum. Gerçekten bunu baĢarabileceğine inanıyor
musun?" diye sordu Kirpi.
Bay Kaplumbağa kızdı.
"Size kaç kere söyledim, baĢaracağım!..Göreceksiniz!.."
Kirpi ile Köstebek telaĢlandı.
"Ne kızıyorsun canım? Biz arkadaĢız seninle..." dedi Köstebek. " BoĢ
hayallere kapılıp üzülmeni istemeyiz değil mi?"
"Bu boĢ bir hayal değil. Bunu size önümüzdeki günlerde
kanıtlayacağım. Bakalım o zaman ne diyeceksiniz!.." dedi Bay Kaplumbağa
ve hırsla masasına geçip oturdu.
Kirpi ile Köstebek birbirlerine baktılar...
BEKLENEN GÜN
Sabah...
7.45 uçağı yaklaĢtı ve geçti.
Yine her Ģey sarsılıp, sallandı.
Bay Kaplumbağa, pencere önündeki yerini erkenden almıĢtı.
Bayan Kaplumbağa ise her zamanki gibi uyuyordu.
"Geliyorum peĢinden insan yapısı...Geliyorum. hem de bir kuĢ gibi
takılacağım arkana. Kolla kendini!." diye bağırdı pencereden Bay
Kaplumbağa...Sesi uçağın gürültüsüne karıĢmıĢtı.
Sonra da telefonunun tuĢlarını tıklattı...Ġlk deneme uçuĢunu
gerçekleĢtirmeden önce hava durumunu öğrenmekti niyeti.
16
"Alo?"
"Alo, buyurun?"
"Meteoroloji mi?"
"Hayır. Uzay üssü Alfa. Nereyi arıyorsunuz kardeĢim?"
"Özür dilerim. Ben hava durumunu öğrenmek istiyordum. Uçacağım
da..."
"Telsiziniz, elektronik donanımınız yok mu? Niye telefonla
soruyorsunuz?"
"Elektronik donanıma ihtiyacım yok ki benim."
"Peki nasıl uçacaksınız öyleyse?"
"Canım orası beni ilgilendirir. Sizden sadece hava durumunu
öğrenmek istemiĢtim. Biliyorsanız söyleyin!"
"Ne kızıyorsunuz canım? Pencereden gördüğüm kadarıyla hava gayet
güzel. Bol güneĢli ve güneĢ gözlüklü günler dilerim...Ayrıca bir sipariĢiniz
varsa, hemen alabilirim."
"Ne sipariĢi?"
"Ne sipariĢi olacak? Markette ne olursa iĢte. Burası Öz Gıda
Market...Bendeniz de kasiyer Ardıç KuĢu..."
Bay Kaplumbağa, kızgınlıkla telefonu kapadı ama fazla da üstünde
durmadı bunun. Hava güzel görünüyordu. UçuĢ da iyi geçecekti demek ki.
Bayan Kaplumbağa uyanmıĢtı...
"Ne mırıldanıyorsun? Biriyle mi konuĢuyorsun?"
"Hava durumunu öğrenmek için aramıĢtım, market çıktı. Bugün ilk
deneme uçuĢumu gerçekleĢtireceğim de."
Bayan Kaplumbağa, birden yatakta fırlayıp oturdu.
"Nee?"
Bay Kaplumbağa, kasılarak olmayan kanatlarını çırptı:
"Bak...Çıktılar iĢte. Gördün mü? Artık bir çift mavi kanadım var.
Biliyorum, senin için sürpriz oldu. O yüzden ĢaĢkınsın böyle. Hadi kalk da
bana yol için yiyecek hazırla."
"Yani...ġimdi...Geçekten çıktı mı kanatların?"
"Elbette...Bak."
Ortada kanat diye bir Ģey görünmüyordu ama Bay kaplumbağa kanat
diye kollarını aĢağı yukarı sallayıp duruyordu.
"Yeter salladığın, nezle olacağım. Cereyan yapıyor," dedi Bayan
Kaplumbağa...Besbelli endiĢeliydi. "ġey...Bugün uçmasan olmaz mı?"
"Olmaz. Tam sırası."
"Yani, bu kanatlar yeterli olur mu uçmak için?"
17
"Tabi...Süpürge otu mu sandın bunları? Kanat bunlar, ka-nat! Hem bir
Ģeye karar verdi mi yapmalı. Caymak olmaz. Ancak, yine de küçük bir pürüz
var..."
"Pürüz mü?"
"Evet. Kanatları katlamam sorun olabilir. Bu halimle sokağa da
çıkamam. Dikkat çekerim. Pardösümü getirir misin?"
"Ne yapacaksın pardösüyü bu sıcakta?"
"Söyledim ya? Giyeceğim. Kanatlarım görünmesin diye. Hadi."
Bayan Kaplumbağa, gardıroptan pardösüyü alırken kocasının artık
iyice tozuttuğuna bir kez daha inandı.
Kocası ise oturma odasında Ģarkı söylüyordu Ģimdi:
"Kanadımda gül oya...Uçmadım doya doya...Lay lay lom..."
Pardösü ve sandviçler hazırdı.
Bay Kaplumbağa, çabucak giyinip, sandviç paketini cebine koydu.
Sonra da göğsünü yumrukladı.
"ĠĢte sonunda tarihi an geldi. Ben hazırım!"
"Hemen mi gidiyorsun?"
"Hemen."
"Yani ciddi ciddi gidiyorsun öyle mi?"
"Hayatım boyunca hiç olmadığım kadar ciddiyim ve bütün
ciddiyetimle ciddi ciddi gidiyorum... Sevgili bayan, siz hâlâ Ģaka yaptığımı
mı sanıyorsunuz? Birazdan ormanın en yüksek ağacına çıkıp kendimi
gökyüzünün geniĢ maviliklerine bırakacağım. Sonra da, ver elini yeĢil ülke,
Samanyolu, Kuyruklu ve kuyruksuz yıldızlar!.."
"Eyvah!..ġey...Bilirsin, yükseklerde hava soğuk olur. ÜĢütmezsin değil
mi? Sonra, göktaĢlarına da dikkat etmelisin. Çarpıverirsin filan...Daha ilk
uçuĢunda sakatlanmak istemezsin değil mi?"
"Ederim, merak etme. VedalaĢma zamanı geldi. Hadi hoĢça kal.
KabbuĢum, minik kaplumbağam benim. ġans dile bana. Ġhtiyacım olacak
yukarda."
VedalaĢma sahnesi gerçekten hüzün vericiydi. Birbirlerinden zor
ayrıldılar. Sonra Bay Kaplumbağa, pencereden pır diye uçacağı yerde,
kapıdan çıkıp gitti. Hem de kanatlarını çırparak!
Bayan Kaplumbağa, bir süre öyle kıpırtısız kocasının arkasından baka
kaldı.
Doktoru aramayı akıl etmese, belki de çok uzun bir zaman öyle heykel
gibi duracaktı.
"Alo? Alo?"
"Miyavvv...Yani buyurun"
"Doktor...Doktor, kocam uçmaya gitti!"
18
"Ne? Fareler ortalığı talan mı etti?"
"Hayır canım...Ben...ben Ģu kocası uçma meraklısı olan
kaplumbağayım. Hani size gelmiĢtim de..."
"Ha, evet. Ne oldu?"
"Kocam uçmak için gitti."
"Ġlginç...Güzeeel...Anlamadım? Nasıl yani?"
"Gitti iĢte...Basbayağı gitti."
"Harika!..Harika!.."
"Söyleyin, ne yapacağım Ģimdi?"
"E...Ģey...Peki, nereye gitti? Nerde uçacakmıĢ?"
"Ormanın en yüksek ağacı nerdeyse, orda."
"Harika!..Harika!..Bakkala gofret almaya gider gibi uçmaya giden bir
kaplumbağa...Bravo doğrusu. Ben cesaret diye buna derim. Böyle cesur
öncüler sayesinde bugünlere geldik. Helal olsun!..Ha, bayan? Bu aĢamada
benim bir Ģey yapmam söz konusu değil. Siz önce itfaiyeyi arasanız daha
yararlı olursunuz kocanıza. Ben Ģimdi ormanın en yüksek ağacının
bulunduğu yere gidiyorum...Kaçırır mıyım hiç böyle müthiĢ bir olayı...HoĢça
kalın bayan...Kocanız için dua edin...Miyaav!."
Telefon kapandı.
Bayan Kaplumbağa, baĢka bir numara tuĢladı...Aradığı müdür
Timsah'tı.
"Aloo?"
"Alo, buyurun?"
"Müdür bey, ben Bayan kaplumbağa..."
"Günaydın Sayın bayan. Eminizdeyim"
"ġey...Kocam Ģey oldu..."
"Ne oldu? Hastalandı mı? ĠĢe gelemeyecek mi?"
"ġey...Kanat çıkardı ve uçmaya gitti."
"Ne çıkardı?"
"Kanat...Yani çıkardığını sanıyor. Uçmaya gitti."
"Yok canıım...Ġyi çocuktur bizim kaplumbağa. Öyle bir Ģey
yapmaz...Nee? Uçmaya mı gitti? Nereye?"
"Ormanın en yüksek yerine çıkıp aĢağı atlayacakmıĢ."
"Vay baĢıma gelenleeer...Deli mi bu kaplumbağa? Büroda onca iĢ
dururken, sen kalk uçmaya git. Olacak Ģey değil!..ĠĢ ahlâkı da kalmadı. Pes
doğrusu!."
"Yardıma geleceksiniz değil mi? Belki onu caydırabiliriz."
"Tabi, tabi...Hemen yola çıkıyorum. Nehirden yüzerek gidersem daha
çabuk varırım oraya. Ne de olsa o bir kaplumbağa. Anca gider. Umarım
nehirde Tarzan'a rastlamam. Benimle boğuĢmayı çok sever de..."
19
Telefon kapandı...
Bayan Kaplumbağa, daha sonra itfaiyeyi, polisi, cankurtaranı, Bay
Kaplumbağa'yı tanıyan herkesi tek tek arayıp yardım istedi.
ġimdi ormanın en yüksek ağacına doğru bir hareket baĢlamıĢtı...
BĠR KAPLUMBAĞA BEDENĠYLE MĠ, YOKSA RUHUYLA MI
UÇMALI?
Bay Kaplumbağa, yorulmuĢtu.
Bir kütüğün üstüne oturmuĢ dinleniyordu ki, bir ses duydu...
"Hop...Hop!.."
Etkileyici, davudi bir sesti bu...Derinden geliyordu ve Bay
Kaplumbağa'yı korkutmuĢtu.
"Hii...O da kim?"
"Ġçindeki ses..."
"Nerdesin? Göremiyorum seni..."
"Göremezsin tabi. Ses görülmez, duyulur. Söyle bakalım, ruhunla mı
uçacaksın, bedeninle mi?"
"Bedenimle tabi..."
"Cık...cık...cık. Beceremezsin!"
"O zaman ben de ruhumla uçarım."
"O da olmaz."
"O olmaz, bu olmaz. Peki nasıl olur?"
"Hem bedenin, hem ruhunla, hem de mavi kanatlar açarak uçacaksın."
"ĠĢte açtım mavi kanatlarımı?"
"Ay, bunlar mı mavi kanat? Güleyim bari. Kah...kih..."
Bay Kaplumbağa kızdı:
"Bana bak...Ġçimdeki ses misin, dıĢımdaki ses mi, ileri gidiyorsun.
Beni yolumdan döndüreceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Hiç boĢuna çeneni
yorma."
"Aferin, aferin. ĠĢte ben de bunu bekliyordum. Böyle kararlı olman bu
iĢi gerçekten baĢaracağını gösteriyor. Hadi bakalım, yolun açık olsun.
Selametle...(Ses yankılanarak eridi) Selametle...metle...le..."
Bay Kaplumbağa, kendisiyle bir iç çatıĢmaya girmiĢ, kararlılığı
artmıĢtı.
Kalkıp yoluna devam etti.
Uzaklardan itfaiye sirenleri duyuluyordu...
Kalabalık bir grup, ormandaki yüksek ağaca doğru gidiyordu.
Karadan, havadan, nehirden her yol ormandaki o en yüksek ağaca
çıkıyordu bugün.
20
MI?
UÇTU UÇTU KAPLUMBAĞA UÇTU...KAPLUMBAĞA UÇAR
Evet...
Herkes...herkes ordaydı.
Medya, itfaiyeciler, güvenlik güçleri...olayı kim duymuĢsa iĢte...
Herkes ormandaki en yüksek ağacın altındaydı.
"ĠĢte orda!" diye bağırdı ve ağacın tepesindeki eĢini gösterdi Bayan
Kaplumbağa...(Oraya nasıl çıktığını bilmiyorum. Daha doğrusu, biliyorum da
Ģimdilik söylemiyorum. Biraz meraklanın bakalım)
Timsah, üstü baĢı paramparça gelmiĢti olay yerine.
Belli ki, nehirde baĢına tuhaf Ģeyler gelmiĢti.
Durumuna açıklık getirmek için:
"Ah Tarzan!..Yaktın beni. Sırası mıydı nehirde güreĢ tutmanın?
Giysilerim berbat oldu. Ah, of!.."
Herkes meraklı bir bekleyiĢ içindeydi.
Ama, ağacın tepesindeki Bay Kaplumbağa, aĢağıdaki bu kalabalığa bir
anlam veremiyordu.
Bir ara aĢağıya baktı ve:
"Neler oluyor böyle? Yangın mı var acaba?" diye mırıldandı.
Bayan Kaplumbağa, o aĢağı bakarken el sallayıp bağırdı:
"Canım...Lütfen vazgeç!"
"Seni duyamıyorum, bağır biraz," dedi Bay Kaplumbağa. Bulunduğu
yer oldukça yüksekti ve hafif bir rüzgar vardı.
"Lütfen in o kütükten," diye yalvardı Bayan Kaplumbağa...
Bay Kaplumbağa, kararlılığını sürdürüyordu...
"BaĢaracağım tatlım. Göreceksin kabbuĢum..." (Kanat çırptı)
Köstebek burun kıvırdı:
"Hani ormanın en yüksek ağacına çıkacağını söylemiĢtiniz? Çıka çıka
bu kütüğün üstüne mi çıkmıĢ? Hıh!"
Kirpi, itiraz etti:
"Bir kaplumbağa için epey yüksek sayılır yine de," dedi ve seslendi
"Heey Bay Kaplumbağa!..Ġn aĢağıya!.."
Doktor Kedi, miyavlayıp duruyordu:
"Harika...harika.."
Çekirgelerden oluĢan itfaiye, gerekli önlemi almıĢ, bir atlamaya karĢı
branda bezini hazır tutuyordu.
"Çabuk olun, atlamadan yakalayalım," dedi Ģefleri.
21
Ġtfaiyecilerden bazıları Bay Kaplumbağaya doğru yavaĢça ilerledi. Bay
Kaplumbağa, sertçe durdurdu onları:
"Durun!..Sakın yaklaĢmayın!"
Herkes 'zınk' diye durdu.
Bay Kaplumbağa, derin bir nefes aldı ve gülümsedi.
"Baylar, bayanlar...Ben hazırım," dedi ve pardösüsünü çıkarıp, kendini
'hoop' diye boĢluğa bırakıverdi.
"Uçuyor, uçuyor!" diye bağırdı kalabalık.
"Gözlerime inanamıyorum biri beni çimdiklesin," dedi Timsah.
"Beni de, beni de," dedi Kirpi.
Kedi:
"Harika, harika!" diye miyavladı, diliyle bıyıklarını yalayarak.
TV'ler olay yerinden canlı yayın yapıyordu.
Sunucu:
"Vay canına sayın seyirciler...ĢaĢılacak Ģey! Ġnanılmaz ama gerçek. Bir
kaplumbağa göklerde uçuyor...Tıpkı bir kuĢ gibi. Evet, evet. Kaplumbağalar
tarihinde henüz böyle bir Ģeye tanık olunmadı. Yüzlerce, binlerce ĢaĢkın göz,
uçan kaplumbağayı izliyor...ĠĢte!..Ağacın çevresinde dönüyor. ġimdi de bir
ok gibi güvercin sürüsünün arasına dalıyor. Derken bir daire, bir üçgen,
altıgen çizerek pike yapıyor. Bir pike daha!...Pike üstüne pike sayın
seyirciler. Her pikede aĢağıda onu izleyenler korkudan yerlere yatıyor!" diye
bağırıyordu ekrandan.
Sonra küçük bir reklam arası erdiler.
Reklamlar da hayli ilginçti...
Mesela biri Ģöyleydi:
"Fıs fıs spor ayakkabılarıyla siz de zıp zıp zıplayabilir, hatta
uçabilirsiniz. Zıp-zıp! Spor ayakkabısında bir numara. TavĢan gibi koĢar,
kaplumbağa gibi uçar!"
Reklamlardan sonra canlı yayın devam etti...
Sunucunun dediği gibi, yüzlerce, binlerce meraklı göz Bay
Kaplumbağa'yı seyrediyordu.
Bay Kaplumbağa ise durmadan pike yapıyor, aĢağıdakilerin yüreğini
ağzına getiriyor, sonra yine aniden yükseliĢe geçerek, bulutlarla sarmaĢ dolaĢ
oluyordu...Ġnanılmaz bir manzaraydı!
Ancak, yine de tuhaf bir durum vardı...
AnlaĢılmayan, açıklanması zor, tuhaf bir durum...
Az önce...
Yani Bay Kaplumbağa, ormanın en yüksek ağacının üzerinden
uçmadan (kütükten aĢağı atlamadan) önce...
Hani, çekirgelerden oluĢan itfaiye erleri üzerine doğru gelirken?
22
ĠĢte o an çok tuhaf bir Ģey olmuĢ, Bay Kaplumbağa'nın baĢının üstünde
rengarenk ıĢıklar yanıp sönmüĢtü.
Doğrusunu isterseniz, biraz da baĢ ağrısına neden olmuĢtu bu durum...
Her neyse iĢte...
ġimdilik bunun üstünde durmaya gerek yok...
O Ģimdi gökyüzünde kuĢlarla yarıĢıyordu ya, önemli olan bu.
Sunucu avazı çıktığı kadar bağırıyordu beyaz camdan:
"Eyvah...DüĢüyor galiba...Hayır Hayır. Yeni bir dalıĢ denemesiydi bu.
Yine yükseliyor iĢte. Birkaç karmaĢık ve inanılmaz takladan sonra tek bir
kanat vuruĢuĢuyla uzayın bilinmeyen karanlıklarına doğru gidiyor...Helal
olsun! Olağanüstü! ġaĢılacak Ģey!"
UÇAN BĠR KAPLUMBAĞA OLMAK KOLAY DEĞĠL...
HER AN BAġINIZ DERDE GĠREBĠLĠR!
Bayan Kaplumbağa, evindeki koltuğunda oturmuĢ, olanları
düĢünüyordu...
Hâlâ Ģoktaydı.
Bütün bunlar inanılacak Ģey miydi?
"Gözlerime inanamadım. Doğru söyleyin lütfen. Gerçekten oldu mu
bu? Siz de gördünüz mü uçtuğunu?" dedi hayretle açılmıĢ gözlerle.
Konukları da onun gibi Ģoktaydı.
Müdür Timsah, Kirpi, Köstebek, olaydan sonra Bayan Kaplumbağa'yı
yalnız bırakmamıĢ, birlikte eve gelmiĢlerdi.
"Elbette gördük...Yalnız biz mi? Herkes gördü. TV'ler, radyolar naklen
yayınladı," dedi Kirpi.
"Gördük görmesine de, böyle bir Ģey nasıl olur anlamıyorum," diye
hayret etti Köstebek.
Timsah, Bay Kaplumbağa'ya hayrandı ve olaya değiĢik bir açıdan
yaklaĢıyordu:
"Hayvanlar alemi daha neler görecek beyefendi...Neler...Henüz
beynimizi bile tam anlamıyla kullanamıyoruz. Kim bilir ne yeteneklerimiz
var da farkında değiliz."
"ġimdi aya filan gitmesin?" diye sordu Kirpi.
"Benim bildiğim Bay Kaplumbağa, Mars'a bile gider," diye kesin
konuĢtu Köstebek. ArkadaĢıyla gurur duyuyordu. "ArkadaĢ dediğin böyle
olur!"
"Peki, Ģimdi ne olacak? Be ne yapacağım yalnız? Ya geri dönmezse?"
diye duyduğu endiĢeyi dile getirdi Bayan Kaplumbağa.
Timsah, onu teselli etti:
23
"Döner, döner...Merak etmeyin. Ben bir keresinde Asya'ya gitmiĢtim
de..."
Kirpi atıldı:
"Asya'nın sözü mü olur efendim? Aya gitti, aya!"
Köstebek, olaya değiĢik bir yorum getirdi:
"Ne reklam olacak ama!..Ünlü oldu artık. ġimdi TV'ciler, filmciler,
gazeteciler, hepsi bizim kaplumbağanın peĢine düĢecek. Çizgi filmlerde bile
oynar artık. Vallahi iĢiniz kötü Bayan Kaplumbağa. Eve zor sığar artık
kocanız. Yüzünü bile göremezsiniz. Çünkü o artık kamuoyuna maloldu. Özel
hayatı biti. O paparazziler yok muu! Bir dakika rahat vermezler artık."
Doktor araya girdi:
"Baylar, baylar! Böyle sıkıntı verici cümleler kurmayın lütfen.
Aaa!..Görüyorsunuz Sayın Bayan çok üzgün. Açılın da hava alsın canım."
Timsah kalktı:
"Haklısınız. En iyisi evlerimize gitmek. Bırakalım da Bayan
Kaplumbağa kendini toparlasın. HoĢça kalın bayan."
Ötekiler de kalkıp vedalaĢtılar...Kapıdan çıkarken:
"Bize de öğretir mi acaba uçmasını?" dedi Kirpi.
"Belki öğretir. ArkadaĢ değil miyiz? Ama ben bir köstebek olarak
yerin altını, yerin üstüne yeğlerim doğrusu. Fakat yine de ara sıra uçmak
ilginç olabilir," dedi Köstebek.
Konuklar çıktıktan sonra Bayan Kaplumbağa kapıyı kilitledi.
Ġçine fenalıklar gelmiĢti ve baĢka konuk istemiyordu artık.
BeĢ dakika sonra pencerenin arkasından "Cik, cik," diye bir ses
duyuldu.
Bayan Kaplumbağa, sesin sahibini bir serçe sandı önce...
Ama dikkatlice bakınca yanıldığını anladı. Gelen kocasıydı ve
pencerenin dıĢında 'cik'leyip duruyordu.
"Hii!.. Sen miydin?" dedi küçük bir çığlık atarak...Sonra da koĢarak
gidip pencereyi açtı.
"Elbette...ĠĢte sapasağlam karĢındayım minik kabbuĢum. Sevindin mi
beni gördüğüne?" dedi Bay Kaplumbağa içeri girerken.
"Sevinmez olur muyum hiç?"
"Gel seni bir kanatlayayım..."
KucaklaĢtılar.
"Bütün bunlar gerçek miydi?"
"Gözler asla yalan söylemez sevgili bayan."
"Haklısın...Anlat bakalım, uçmak nasıl bir duygu?"
Oturdular...
"MuhteĢem!..Hiç bu kadar mutlu olmamıĢtım."
24
"Belli oluyor. Gözlerin pırıl pırıl...Tam iki saattir yoktun."
"Tam tamına iki saat, kırk beĢ dakika, elli iki saniye...Ġlk uçuĢ için hiç
de fena sayılmaz. Ayrıca, kendimi kıyaslayabileceğim ikinci bir uçan
kaplumbağa da yok. Türümün tek örneğiyim ben. Kendi rekorumu ancak
kendim kırabilirim."
Birden, bir Ģey hatırladı:
"Eyvah!"
"Ne oldu?"
"Pardösümü ağaçta unuttum. ġimdi bir uçuĢ alı gelirim."
"Ne önemi var canım? Artık saklayacak bir Ģeyi yok ki. kanatlı
olduğunu herkes öğrendi...Hem, daha doğru dürüst konuĢamadık bile. Karnın
da açtır. Otur, yemini ye...ġey, özür dilerim, bir an kuĢ sandım seni."
Bay Kaplumbağa hapĢırdı:
" HapĢuuu!..ġey...Yukarısı biraz serin de," dedi.
Bayan Kaplumbağa, ona kağıt mendil verdi.
"Biliyor musun canım, artık ünlü biri oldun. Herkes peĢindedir Ģimdi.
Gazeteciler, televizyoncular...Bu çok korkutuyor beni."
"Uçmamdan onlara ne ki? Ben sadece özel bir amaç için uçtum. Tek
isteğim mavi kanatlar takmaktı. Onu da gerçekleĢtirdim. Ben baĢkalarının ne
yaptığına karıĢıyor muyum? Onların da bana karıĢmaya hakkı yok."
"Umarım karıĢmazlar. Ama hiç sanmıyorum. Sanki çok kötü Ģeyler
olacakmıĢ gibi bir duygu var içimde."
"Ne gibi?"
"Ne bileyim? Sanki her an birileri çıkıp gelecekmiĢ de, tuhaf Ģeyler
olacakmıĢ gibi."
Tam bu sırada kapı zili çaldı.
"Demedim mi?"
Bay Kaplumbağa telaĢlandı:
"Bana bak, eğer gazeteci filansa sav gitsin. Evde yokum!"
"Peki."
Bayan Kaplumbağa, kapıyı açmak için giderken, Bay Kaplumbağa da
içerdeki odalardan birine gidip saklandı.
Gelenler üniformalı iki kaplumbağaydı.
Uzun boylu olan biraz otoriter ve sertçe bir sesle:
"Bay Kaplumbağa burda mı oturuyor?" diye sordu.
"Evet. Ben eĢiyim. Ne istemiĢtiniz?"
Kısa boylu olan uzunun aksine kibarca:
"BağıĢlayın bayan, biz kocanızı görmek istiyoruz," dedi nazikçe
eğilerek.
"Gazeteci misiniz?"
25
"Gazeteci mi? Yo, hayır..."
Bay Kaplumbağa, gelenlerin gazeteci olmadığını öğrenince rahatlayıp,
saklandığı odadan çıktı.
"Buyurun, buyurun..."
"Bay Kaplumbağa siz misiniz?" diye sordu dik dik uzun olanı.
"Evet?"
"Hani Ģu uçan kaplumbağa?"
"Evet. O benim iĢte. Bir Ģey mi istemiĢtiniz?"
"Hava taĢıtı ehliyetiniz var mı?"
Bay Kaplumbağa'nın baĢından aĢağı kaynar sular döküldü birden.
"Anlamadım? Ne var mı?"
"Anlamazlıktan gelmeyin lütfen. ArkadaĢım gayet anlaĢılır bir dille
hava taĢıtı ehliyetiniz olup olmadığını sordu," dedi kısa olan.
"Hava taĢıtı kullanmıyorum ki ben?"
Bayan Kaplumbağa, havayı yumuĢatmak için üniformalı konuklara bir
Ģey içip, içmeyeceklerini sordu.
Konuklar görev baĢındaydı ve yiyip içmeleri kurallara aykırıydı.
Yani pek de ciddi Ģeylerdi...
Bay Kaplumbağa, yutkundu:
"Doğrusu bunun için ehliyet gerekli olduğunu bilmiyordum. Kurallara
uyulmasından yana bir yurttaĢım ben. Yalnızca Ģöyle bir uçup geldim, hepsi
bu. Eğlenmek için yani. Benim gibi masa baĢında pinekleyen küçük bir
muhasebecinin, böyle küçük, günahsız bir özlemini çok görmezsiniz
umarım."
Kısa boylu olan gülümsedi:
"Günahsız özlem mi?"
"Evet. AnlayıĢlı olun lütfen."
"Biz buraya sizi anlamaya gelmedik bayım."
"Neye geldiniz peki?"
"Ehliyetinizi görmeye, numarasını almaya, ruhsatınıza bakmaya..."
"Çattık!..Söyledim ya? Ehliyet, mehliyet yok!"
"TaĢıt verginizi de ödememiĢsinizdir tabi?"
"Ne vergisi?"
"TaĢıt vergisi...Bakın bayım, uluslararası anlaĢmalara göre, hava
taĢıtlarını izinsiz kullanmak suçtur! Eminim Uluslar arası Havayolları
AnlaĢması Ceza Hükümlerinin 8-B fıkrasından haberiniz de yoktur sizin."
Uzun boylu olanı cebinden bir kağıt çıkarıp uzattı:
"ĠĢte mahkemeye çağrı kağıdı. Eğer gününde mahkemede olmazsanız,
tutuklanıp götürülürsünüz!"
"ġaka yapıyorsunuz değil mi? Gizli kameralarınız nerde?"
26
"Bizde Ģaka yapacak göz var mı?"
"Yok mu?"
Üniformalı kaplumbağalar, ciddi pozlar takınarak baktılar...
Bay Kaplumbağa, bunun Ģaka olmadığını nihayet anladı. ġaĢkınlıktan
kekelemeye baĢlamıĢtı...Sinirlerini kontrol edemediğinde hep böyle olurdu.
Önce kızarır, sonra da kekelerdi...Ne yapsın? Elinde değildi ki.
"Bakın, ben...ben araç filan kullanmadım...Doğru...UçuĢ iznim yok.
Sadece Ģöyle bir eğlenmek istedim..."
Kısa boylu olan ayağa kalktı:
"Eğlence anlayıĢınıza saygı duyuyoruz tabi ama bu bizi ilgilendirmez.
Biz hava trafiği Ģubesinden geliyoruz ve görevimizi yapıyoruz. Yönetmelik
hükümleri gayet açıkken ıĢıksız uçtunuz. DönüĢlerde de iĢaret vermediniz."
"Ne ıĢığı? IĢık donanımım yok ki?"
Uzun boylu olan da kalktı:
"Daha kötü ya!.Demek ki taĢıt yetersiz donatılmıĢ. Bu yüzden de
trafiğe çıkamaz. Böyle bir taĢıtı kullananlar, diğer taĢıtlardaki can ve mal
kaybından sorumlu tutulurlar...Sigortanız da yoktur sizin, değil mi?"
"Ne sigortası?"
"TaĢıt sigortası tabi..."
"Ha, o mu? Henüz yaptırmaya fırsat olmadı."
"Bakın bayım, yaptığınız olağanüstü bir Ģey. Bunu inkar etmiyoruz,
ama yasa yasadır."
"Yasalara karĢı boynum ince. Bir kaplumbağa uçmasını bilse de öteki
kaplumbağalarla yasalar önünde eĢit olmalı."
"Tamam. Çok doğru. Aynen öyle. Biz de bunu anlatmak istiyoruz
zaten."
Uzun boylu olanı, cebinden baĢka bir kağıt çıkardı. Aceleyle bir Ģeyler
yazıp , Bay Kaplumbağa'nın önüne koydu.
"ġu tutanağı imzalayın lütfen."
"Peki"
Bay Kaplumbağa, kağıdı imzalayıp geri verdi.
"Bitti mi?"
"Daha bu bir Ģey değil," dedi uzun boylu olan üniformalı kaplumbağa
ve kağıdı alıp cebine koydu.
"Dahası da mı var?"
"Elbette...Sizi ses duvarını aĢmakla suçlayabilirler."
"ġaka yapıyorsunuz...Sahi sizde o göz yoktu...BaĢka?"
"BaĢka...BaĢka bir ormanın hava sahasını ihlal edip etmediğinizi
bilmiyoruz. Hayvanlararası siyasi bir krize neden olabilirsiniz. Sizin
yüzünüzden kaplumbağalar ile kuĢlar arasında bir savaĢ bile çıkabilir."
27
"Yok daha neler..."
"Yasalar bayım, yasalar...Hiçbir hayvan öyle 'ha' deyince uçamaz. Tabi
kanatlılar dıĢında. Onlar, yani kuĢlar, kanatlı böcekler ve yarasalar zaten bu
hakka doğuĢtan sahipler. Bunu bilmeniz gerekir. ġimdi gitmemiz gerek.
Yığınla iĢ bizi bekliyor. Bilirsiniz, leyleklerin göç zamanı...her an bir hava
kazası olabilir. Bu iĢi karadan biz yönetiyoruz da..."
Kısa boylu olanı elini uzattı Bay Kaplumbağaya ve hayranlıkla sıktı.
"Sizi kutluyorum bayım. Biz kaplumbağalar yaptıklarınızla gurur
duyuyoruz. Olağanüstü, ĢaĢılacak bir Ģey gerçekleĢtirdiniz. Adınız
kaplumbağa tarihine altın harflerle yazılacak."
Ġki görevli de saygıyla selam verip çıktılar.
Bay ve Bayan Kaplumbağa bir süre sessiz oturdular. Sessizliği bozan
Bayan Kaplumbağa oldu...
"Görüyor musun baĢımıza gelenleri? Ne yapmayı düĢünüyorsun
Ģimdi?"
Bay Kaplumbağa, baĢını iki elinin arasına aldı. Oldukça çaresiz
görünüyordu.
"Bilmiyorum...Bilmiyorum."
"Artık bu evde kalamazsın. Yani en azından bir süre için. Olanlar
unutuluncaya kadar."
"Nereye gidebilirim ki?"
"Annemlere gidelim. Yok...Orayı da bulurlar. Öyle bir yere
gizlenmelisin ki kimse bulamasın. "
"Korkunç bir Ģey bu. Artık uçmak hayal oldu. Yasalara karĢı gelmek
istemem. ġu iĢe bakın...Yere bile tükürmedim bugüne kadar. ġimdi bir sürü
acayip suçtan mahkemelik oldum...Of, of!."
"Üzülme bu kadar. Nasıl olsa unutulup gider. Birkaç gün ortalıkta
görünmezsin, olur biter."
"Bu öyle unutuluverecek bir Ģey değil. Hapı yuttum ben. Ben yaptığım
iĢin bilinmesini, alkıĢlanmasını istemedim ki. Sadece mavi kanatlar açıp
gökyüzünün maviliklerinde dolaĢmak, engelleri kaldırma istedim, o kadar.
Bir hayvana böyle küçük bir romantizmi bile çok görüyorlar...Ne yazık ki biz
kaplumbağalara uçma yetkisi tanımamıĢ minik kabbuĢum. Elveda..."
Bay Kaplumbağa, üzüntüyle elini uzattı...Bayan Kaplumbağa, uzatılan
eli sıkıca tutup salladı...
"Güle güle. Her gün telefon et. Meraktan öldürme kabbuĢunu," dedi
ağlayarak.
HER YERDE BĠR KURNAZ TĠLKĠ VARDIR
28
Kocaman takma bir burun...
Pala bıyık...
Büyük çerçeveli bir güneĢ gözlüğü...
Ve yakaları kalkık bir pardösü...
Kılık değiĢtirmek için buların yeterli olabileceğini düĢündü Bay
Kaplumbağa.
Artık onu kimse tanıyamazdı.
ġimdi kalabalık bir sokakta yürüyor ve çevresine tedirgin gözlerle
bakıyordu.
Gözlüğü ve takma burnu az önce bir oyuncakçıdan almıĢtı.
Oyuncakçının yanında bir gazete bayii vardı ve gazetelere Ģöyle bir
göz atmak için durmuĢtu. ĠĢte o zaman görmüĢtü fotoğraflarını. Gazeteler
ağız birliği etmiĢ, ondan söz ediyordu...
Sadece bu kadarla kalsa iyi, otuz kupona dev boyutlu bir posterini
vereceklerini duyuruyorlardı.
Ne kadar dostu, tanıdığı olduğuna ĢaĢıp kalmıĢtı...Gazetelerde,
televizyonlarda hiç tanımadığı kiĢiler çıkıyor, kendisi ile geçirdikleri anıları
anlatıyorlardı.
Piyangodan büyük ikramiyeyi kazansa bu kadar olmazdı...
Kızgınlıktan kıpkırmızı olmuĢtu.
En çok da kızdığı Ģey de artık uçamayacak olmasıydı.
Çünkü taĢıt yetersiz donatılmıĢtı.
IĢık donanımı yoktu.
BaĢka bir ormanın hava sahasını ihlal etmiĢ olabilir, bu yüzden de
savaĢ çıkabilirdi.
Öte yandan, kuĢlar da kendisine diĢ (yani gaga) biliyor, ateĢ
püskürüyordu.
Öf ki, öftü!..Bütün bunlar ne kadar saçmaydı!
Sabahtan beri bunları düĢünüp duruyordu. Karnı iyice acıkmıĢtı. Daha
fazla dayanamayıp yol üstündeki ilk lokantaya daldı.
Gidip en kuytu köĢedeki bir masaya geçip oturdu...ġöyle ağız tadıyla
bir salata yemek istiyordu. Bir kase de sıcak çorba.
Garson koĢarak geldi "Buyuruun," diyerek...
"Hangi çorbalarınız var?"
"Size lokantamızın özel çorbasından verelim efendim. Harikadır."
"Nedir o?"
"Kaplumbağa çorbası. Dumanı üstünde."
Bay Kaplumbağa, kıpkırmızı oldu ama belli etmedi. Tanınmaması
gerektiğini hatırladı.
29
"Ben sebze çorbası istiyorum. Vejetaryenim. Yani et yemem.
Anlıyorsunuz ya?"
Garson burun kıvırdı ve bir kaĢını kaldırarak:
"Hıh!..Ağzının tadını bilmeyene ben ne yapayım? Madem sebze
çorbası istiyorsunuz, öyle olsun..."
Garson uzaklaĢırken arkasından seslendi Bay Kaplumbağa:
"Salata da istiyorum ha!.."
Sonra da çevresine bakındı. AnlaĢılan burası bir Çin lokantasıydı.
Çin mutfağının en ünlü yemeklerinden biri de kaplumbağa çorbasıydı
tabi.
Garson surat asarak sebze çorbası getirdi ama ne getiriĢ...
Sanki tabağı masaya fırlatmıĢtı.
Giderken de aynı suratsız tavırla:
"Afiyet filan olmasın...Hıh!.." dedi.
Bay Kaplumbağa, kızsın mıydı, gülsün müydü? Karar veremedi. En
iyisi sabretmek diye düĢündü. Öyle de yaptı. Artık sabırlı olmayı
öğrenmeliydi. Çünkü buna her zaman ihtiyacı olacaktı. Gerçi kaplumbağalar
oldum olası sabırlı hayvanlardı. Kimseye kızıp, olay çıkarmazlardı...
Bunları düĢünüp, çorbasını yudumlarken, siyah gözlük takmıĢ,
kocaman bir Ģapka giymiĢ, acayip görünüĢlü bir tilki oturdu masaya.
YılıĢık yılıĢık güldü ve "Tavuk çorbası mı? Bayılırım," dedi.
Bay Kaplumbağa, itiraz etti: Hayır efendim, ne kaplumbağa çorbası,
ne de tavuk çorbası. Halis sebze çorbası bu."
"Sebze mi? Hıh! Ağzıma sürmem," dedi beriki.
"Ġzin verirseniz ben süreceğim! Aman, yiyeceğim."
Tilki iyice yılıĢtı:
"Efkarlı mıyız abisi?"
"Anlamadım? Ne miyiz?"
"Efkarlısın diyorum... Efkar...Yani çok fikir...Bir sürü düĢünce. Bu da
sizi sinirli yapmıĢ...Üzüntü...Dert...Yaa...Haline bakan hemen anlar bunu."
"Çatık..."
"Çatma kaĢlarını abisi...Oturabilir miyim?"
"Hoppalaa!..Çoktan oturdun ya?"
"Kızma. Soralım dedik. Bu iĢler izinsiz olmaz değil mi ya? Birinin
yanına oturmadan önce izin almak gerekir."
"Haklısınız. Oturmadan önce yapmalı bunu. On dakika oturduktan
sonra değil."
"Geç olsun da, güç olmasın. Yaa? Ee? Ne var, ne yok bakalım?
Enflasyon, menflasyon? Aran iyi mi?"
"Kiminle?"
30
"Muhasebecinle. Bizimki hesabı ĢaĢırıyor da. Bütçeyi bir türlü
denkleĢtiremiyoruz. Harcamalar fazla çıkıyor hep...Neyse, sevdim seni.
Rahatına bak. Ġç çorbanı. Oh, afiyet olsun."
"Git baĢımdan. Bela mısın, nesin? Canımı sıkıyorsun."
"Haa, anladııım. Kendimizi tanıtmadık. O yüzden kızıyorsun. O
yüzden durum parçalı bulutlu, görüntü karlı...Öyleyse, hemen kanal
değiĢtirelim abi...Bendeniz Ģeyim abi..."
Eliyle 'çalma' iĢareti yaptı...Ama Bay kaplumbağa anlamadı bunu.
"Elektrikçi misin? Ampul mü takıyorsun böyle?"
"Cık!"
"Kasap mısın?"
"I-ıh.."
"Ay deli olacağım!.Neysen doğru dürüst söylesene."
Tilki, sağa sola baktı. Gizli bir Ģey söyleyecekmiĢ gibi:
"Profesyonel," diye fısıldadı.
Bay Kaplumbağa, anladığını sandı.
"Desene Ģunu...Futbolcusun yani."
"Hayır," diye itiraz etti Tilki ve pis pis güldü. "Anladın da
anlamazlıktan geliyorsun değil mi? Beni deniyorsun. Çok uyanıksın. ġıp diye
anladın. Tabi senin gibi kimsenin beceremediği bir Ģeyi baĢarmıĢ biri için
bunu bilmek çok kolay. Çok temiz iĢ yaparım ben abi...Sessiz...temiz..."
"Aferin. Kutlarım seni. Demek temizlikçisin. Kuru temizleme mi?"
"Çok Ģakacısın. Ben de seni kutlarım. DehĢet bir kaplumbağasın.
Süperkap'sın...Süperkap!.Hemen tanıdım seni...Bana sorarsan baĢına çorap
ördün abi sen."
"Ne demek istiyorsun?"
"Ne bileyim? Bi çok tatsızlıkla karĢılaĢabilirsin. Birkaç yıl hapis bile
yersin.
Bay Kaplumbağa, iyice meraklanmıĢtı.
"Niye?"
"Bilirsin seen. Ġnan bana, hapishane otel değildir. Nasıl olsa gireceksin
içeri. Bari doğru dürüst bir suç iĢle de öyle gir. ġurda, ormanın kıyısında
harika bir tavuk çiftliği var. Ben tavuk çiftliklerine bayılırım. Ziyaret etmek
istiyorum ama çevresi sık ve yüksek çitlerle çevrili."
"E, sen de kapıdan gir."
"Kapıdan mı? Dalga mı geçiyorsun? Kapıda iri bir köpek nöbet
tutuyor."
"Peki benden ne istiyorsun?"
"Çok basit bir Ģey...Nasıl olsa uçuyorsun eğil mi? Çiti kolayca
geçebilirsin yani. Sonra da yakaladığın tavukları bana getirirsin."
31
"Sonra?"
"Sonrasını tahmin edersin. Zengin oluruz, zengin. Tavuk hırsızlığında
üstüme yoktur."
Bay Kaplumbağa, hızla yerinden fırladı. Daha fazla dayanamamıĢtı bu
konuĢmaya. Sabrın da bir sonu vardı.
"Defol!...Çabuk defol yanımdan!" diye bağırdı. "Beni de mi hırsız
yapacaksın?"
Tilki pıstı...Sonra da yalvarmaya baĢladı:
"Aman aman, gözünü seveyim bağırma abi. Yerin kulağı vardır."
"Bak hâlâ duruyor. Çabuk kaybol!.."
"Tamam, tamam gidiyoruz. Ama Ģunu bil ki bundan sonra yüksek
çitlerin arkasında ne kaybolsa senden bileceklerdir!"
Tilki, çarçabuk lokantadan kaybolmuĢtu ama bu son söz Bay
Kaplumbağa'yı epey tedirgin etmiĢ, adeta oturduğu yere çivilemiĢti!
EH, ÜNLÜ OLMAK KOLAY DEĞĠL
Bay Kaplumbağa'nın evi ana-baba günüydü...
Kalabalık bir medya ordusu evi doldurmuĢtu...
Aslında buna düpedüz istila da denebilirdi.
Bayan Kaplumbağa, ortada, kendine doğru uzatılmıĢ mikrofonların
arasında çaresiz, ĢaĢkındı.
Zavallı Bayan kaplumbağa!
Ünlü birinin eĢi olmak ne zordu.
ĠĢte Ģimdi bu beklenmeyen bedeli ödüyordu.
Her kafadan bir ses çıkıyordu salonda.
Sorular...itiĢ-kakıĢ...
- Kocanız nerde Bayan kaplumbağa?
- Ne zaman dönecek?
- Uçmak için özel bir formülü var mı?
- Neleri karıĢtırıyor?
- Ayakkabı numarası kaç?
- Lütfen ayağınızı kuyruğumun üstünden çeker misiniz? Aaa!..
- Siz de mikrofonu burnuma soktunuz ama?
- Lütfen kocanıza sorar mısınız, uçmak nasıl bir Ģey?
- Yükseklik korkusu olanlar için ne öneriyor?
- Lütfen teybinizi dan-dun boynuzlarıma çarpmayın!
- Hangi takımı tutuyor?
- En sevdiği yemek?
- Çizgi filmde oynamak için teklif almıĢ, bu doğru mu?
32
- Yıldızlarla arası nasıldı? Astrolojiye merakı var mıydı?
- Geçen gün onu kırda görmüĢler, aslı var mı?
- Kanat çıkarmaya ne zaman karar verdi?
- TavĢanla yarıĢtığı zaman o yarıĢta kaybettiği için uçmaya karar
verdiği doğru mu?
- KuĢlarla akrabalığı olmuĢ mu? Yani genetik bir karıĢıklık mı söz
konusu?
- Niye kanatları lacivert değil de mavi?
- Sesi nasıl? Terbiyeli mi? Terbiyesiz mi? Sahneye çıksa 'gak' diyebilir
mi?
- Nota biliyor mu? Yoksa ciğerden mi okuyor?
- Kanatlı bir muhasebeci olarak, maliyecileri atlatmakta güçlük
çekmiyordur. Vergi kaçıranlara, fiĢ alıp vermeyenlere ne gibi önerileri var?
- Biri ona 'Hepimiz mavi kanatlar açmazsak, engelleri aĢamayız' demiĢ
mi, dememiĢ mi?
- DemiĢse kim demiĢ?
- DememiĢse kim dememiĢ?
- Hayır, hiç de aptalca bir soru değil.
- (...)
Bayan Kaplumbağa bu soru bombardımanına daha fazla dayanamayıp,
çığlığı bastı!
"Yeter artık!..Lütfen yeter...Bıktım!..Bıktım bu budalaca sorulardan."
Ama ona aldırıĢ eden yoktu...
"Budalaca mı?"
"Bir kaplumbağanın uçması çok mu normal sanki bayan?"
ĠĢte bu hengame içinde telefon çaldı.
Salondaki medya ordusu aniden çok sayıda cepheye bölündü ve
telefonu kapmak için aralarında küçük bir savaĢ yaĢandı.
Cırıl cırıl öten zavallı telefon, sert darbelere maruz kalarak elden ele
geziyordu.
"Lütfen yapmayın. Verin bana Ģunu. Buna hakkınız yok. Burası benim
evim. Telefon da bana ait!.." diye bağırdı Bayan Kaplumbağa ama kimse onu
dinlemedi.
Medya savaĢı bir süre daha devam etti.
Derken, sonunda nasıl olduysa oldu -belki bir Ģans- telefon Bayan
Kaplumbağa'nın eline geçti.
"Aloo?"
"Benim canım," dedi öteki uçtan Bay Kaplumbağa. Bir telefon
kulübesinden aramıĢtı. "Nasılsın, iyi misin?"
"Ġyim, iyiyim. Para durumun nasıl? Bir sıkının var mı?"
33
"Yok. Ġdare ediyorum. "
" Sık diĢini biraz. Her Ģey düzelecek...ġey...Arayan soran var mı
beni?"
"ġaka mı yapıyorsun? Arayıp sormayan yok asıl. ġu anda minik
evimiz tıklım tıklım. Her gün akın akın yüzlerce kiĢi geliyor. Zavallı postacı,
sana mektup getirmekten bel fıtığı olmuĢ. ġimdi hastanede fizik tedavi
görüyormuĢ."
"Vah, vaah!..Bunları hiç hesaba katmamıĢtık...Peki ne yazıyor o
mektuplarda?"
"Bazıları seni sahtekarlıkla suçluyor. Senin gerçekten uçmayıp, uçuyor
gibi yaptığını iddia ediyorlar. Bazıları da seni bilim adına incelemek
istiyormuĢ."
"Neyimi inceleyeceklermiĢ?"
"Kanatlarını tabi ki..."
"Hayır. Buna asla izin vermem!..Of, of!"
"Üzülme hayatım. Az önce dediğin gibi ikimiz de diĢimizi sıkacağız
ve zamanla her Ģey yoluna girecek."
"Az önce öyle düĢünüyordum ama olanları duyunca...Artık sabrım
kalmadı. Uçup gideceğim uzaklara...Ama seni bırakamam ki..."
"Moralini bozma lütfen...Sık sık ara beni."
"Ararım. HoĢça kal."
"Güle güle..."
Bayan Kaplumbağa, telefonu kapattı.
Tabi ev yine gürültüye boğuldu.
Sorular...sorular...
- Bayan, kocanız kanatlarıyla hayvanlararası bir sorun
yaratabileceğinin bilincinde mi acaba?
- ġimdi nerdeymiĢ tam olarak?
- Ne zaman yeniden uçmayı düĢünüyor?
- Uçan kuĢa borcumuz var deyimi hakkında ne üĢünüyor? KuĢlara
neden borçluyuz?
- Kocanız yıldız savaĢlarında kullanılmak üzere geliĢtirilmiĢ bir
biyonik kaplumbağa mı?
- Nükleer baĢlık takıyor mu?
Bayan Kaplumbağa, "Yeter artık!.." diye bağırarak olduğu yere
yığıldı...
MEDYATĠK KAPLUMBAĞA
34
Bir tv sunucusu sokak röportajı yapıyor, önüne gelene mikrofon
uzatıyordu...
Tahmin edebileceğiniz gibi, günün konusu her zaman olduğu gibi yine
Süper Kaplumbağa'ydı...
"Sevgili seyirciler, uçan kaplumbağa efsanesi bütün canlılığıyla
sürüyor. Kaplumbağanın gerçekten uçup uçmadığı, kanat bırakıp
bırakmadığı günlerdir kamuoyunu meĢgul ediyor. Yoksa her Ģey bir kamera
Ģakası mı? ġimdi kameralarımızı ve mikrofonlarımızı halkın arasında
gezdiriyoruz vee ilk sorumuzu patlatıyoruz..."
Mikrofonu uzattığı bir tavuskuĢuydu.
"Evet bayan tavuskuĢu, siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz?"
"TeĢekkür ederim. Öncelikle belirtmeliyim ki, bir kaplumbağanın bu
iĢi yapabileceğine inanmıyorum. Bana göre, bu büyük bir yalan. Madem
uçuyor, hani nerde? Ben kuĢ olduğum halde doğru dürüst uçamıyorum. O
nasıl uçacakmıĢ? Hıh!..Güleyim bari."
"TeĢekkür ederiz..." dedi sunucu ve bu kez mikrofonu bir kanaryaya
uzattı.
"Siz ne söyleyeceksiniz Bay Kanarya?"
"Efendim, Bay Kaplumbağa'nın bu davranıĢını saygıyla karĢılıyorum.
Biliyorsunuz, ben romantik bir kuĢum, sesim de güzeldir. Eğer sahneye
çıkmak isterse kendisine yardımcı olabilirim. Yalnız dikkat etsin, yaramaz
avcılar onu yakalayıp, kaplumbağa çorbası yapabilirler."
"TeĢekkürler Bay kanarya."
"Bir Ģey değil efendim."
"ġimdi de bir baĢka yurttaĢla konuĢuyoruz," dedi sunucu ama,
mikrofonu uzattığı kiĢinin kim olduğunu çıkaramadı.
KarĢısında tuhaf bir yaratık duruyordu...
"Affedersiniz, ne tür bir hayvan olduğunuzu çıkaramadım da...Bize
kendinizi tanıtır mısınız?" diye sordu.
Yaratıktan tuhaf bir ses çıktı...Bir robot gibi konuĢuyordu...
"Ben X Gezegeninden geliyorum. Bana kısaca Yaratık diyebilirsiniz."
Sunucu dehĢetle irkildi :
"Anneee!"
"Korkmayın canım. Sizi yemem," dedi Yaratık. "Bana soracak
olursanız, kaplumbağa bu iĢte çok geç bile kalmıĢ. Bizim gezegende
uçamayan kalmadı gibi. Ama siz dünyalılar bunu anlamıyorsunuz. Bir çok
Ģeyi anlamayıp, bilmediğiniz gibi. Eskiden dünyanın yuvarlak olduğunu da
bilmiyordunuz. Bizim gezegenden bakıp bakıp gülüyorduk size. Ordan
yuvarlak olduğu görünür de...Neyse, neden kaplumbağa da uçmasın
35
akalım? Ben buraya onu gezegenimize davet etmek için geldim. Ona
rastlarsanız bu isteğimi iletin lütfen."
"Peki, peki...Ġletiriz. TeĢekkürler."
"ġey, affedersiniz, bu yakınlarda Ģöyle büyük bir çöplük ya da hurdacı
var mı acaba?"
"Ne yapacaksınız?"
"Karnım acıktı da...Ben eski tenekelere, paslı demirlere, konserve
kutularına bayılırım...E, Ģey...Ġzin verirseniz Ģu mikrofonu canım çekti,
tadına bakmak istiyorum. Çok lezzetli görünüyor."
Sunucu, mikrofonu arkasına sakladı.
"Yoo, mikrofon bana lazım. Siz en iyisi hurdacıya gidin."
"Siz dünyalılar hiç de konuksever değilsiniz. Bizim gezegene gelin de
görün. Dilediğiniz kadar paslı teneke, modası geçmiĢ eski mikrofon
yiyebilirsiniz. Hem de hiçbir ücret ödemeden. Hıh!"
Yaratık surat asıp uzaklaĢtı.
"Aman ucuz kurtardık mikrofonu," dedi sunucu ve röportaj yapacak
birini aradı.
Bu kez bir tavĢanı kestirdi gözüne...
"ġimdi de bir tavĢanla birlikteyiz sayın seyirciler. Sayın tavĢanı
hepiniz tanırsınız. Kendisi yıllardır çizgi filmlerde baĢrol oynar. Ayrıca,
kaplumbağa ile yaptığı yarıĢla da tanınır...Evet, Bay TavĢan, siz ne
diyorsunuz bu konuda? Kaplumbağa size inat uçmuĢ."
"Bay Kaplumbağa, benim yüzümden uçmuĢ olamaz daha doğrusu
uçtuğuna inanamıyorum. Evet, benimle yarıĢmaya kalktı ama daha yarıĢ
baĢlamadan ben çoktan bitiĢ çizgisine varmıĢtım bile. Yalnız o gün biraz
düĢünceli görünüyordu. YarıĢa konsantre olamadığı belliydi."
"Nasıl yani?"
"Ne bileyim...EndiĢeli gibiydi. Bu kadar."
"Biraz daha anlatsaydınız..."
"BaĢka diyeceğim yok. Hepsi bu. Hem yeni bir çizgi filme baĢlıyorum,
çok geciktim. Hadi bay, bay..."
TavĢan zıp zıp zıplayarak uzaklaĢtı.
Sunucu teĢekkür etti ve karĢıdan kükreyerek gelmekte olan Aslan'a
sokuldu...
"ġimdi de ormanlar kralı aslanla birlikteyiz," dedi.
Komik bir kükreyiĢi vardı aslanın.
"Özür dilerim, diĢlerim takma da...Ancak bu kadar kükreyebiliyorum,"
diye söylendi utanarak..."Demin beni ormanlar kralı olarak tanıttınız. Bunu
için size teĢekkür ederim ama biliyorsunuz artık yalnızca adım kral.
Demokrasiye geçeli kimse krallığa aldırmaz oldu. Of, of!..Neydi o eski
36
günler? Bana sorarsanız bu kaplumbağanın uçması çok kötü oldu. KuĢlar bu
iĢe karĢı çıkacaktır. Ayrıca, bizim gibi uçamayan hayvanlara da kötü örnek
oldu Ģimdi herkes uçmaya kalkarsa ne olacak? DüĢüp bir yerlerini kıracaklar.
Bence hemen bu boĢ iĢlerden vazgeçmeli. Eğer geçmezse kanatlarını
kesmeli...Vaaavvv!"
"Efendim, anlayamadım?"
"Vaaav, yani kükrüyorum."
"Vah, vah...Yani Ģimdi bu kükreme miydi?"
"Terbiyesiz sen de! " dedi ve uzaklaĢtı Aslan.
Sunucu arkasından söylendi:
"Ne dedim Ģimdi ben? Amaan. Hâlâ kral sanıyor kendini...Evet sayın
seyirciler, canlı yayınımız devam ediyor ama hâlâ kaplumbağanın neden
uçmak istediğini öğrenemedik. Acaba ona ilham veren Bilge BaykuĢ muydu?
'Hepimiz mavi kanatlar açmazsak, hiçbir yarıĢı kazanamayız' demekle neyi
anlatmak istemiĢ olabilir?"
Bu sırada, peĢinde küçük bir gazeteci ordusuyla Akbaba göründü...
Sunucu hemen ona doğru koĢtu...
AnlaĢılan bir basın toplantısı yapacaktı Akbaba.
Evet, öyle de oldu.
Bir iki yutkunup sesini akort ettikten sonra konuĢtu:
"Sayın basın mensupları...Kanatlılar alemi olarak konuya hassasiyet
gösteriyoruz. Yani oldukça duyarlı davranıyoruz. Güvenlik güçlerimiz her
yerde Bay Kaplumbağa'yı aramakla meĢgul. En kısa sürede onu
yakalayacağız ve bu kâbus bitecek."
Bu 'kâbus ' sözcüğü en çok Bay Kaplumbağayı ürkütmüĢtü.
Çünkü o da oradaydı ve kalabalığın arasında, belli etmeden akbabayı
dinliyordu.
"Bay Akbaba, uçan kaplumbağanın hayvanlararası bir kriz
yaratabileceği söyleniyor, bu konuda ne düĢünüyorsunuz?" diye sordu bir
gazeteci...
"Yok öyle bir Ģey. Kuyruklu yıldız olsa, kuyruğu kadar yer yakar."
"Sizce bu kaplumbağa bir savaĢa neden olabilir mi?"
"Niyetinin ne olduğunu onu ele geçirdiğimiz zaman anlayacağız.
ġimdilik söyleyeceklerimiz bu kadar."
"Efendim, bir soru daha..."
"Kısa olsun."
"Çok kısa. Uçan kaplumbağa bütün hayvanlara, daha doğrusu
kanatsızlara kanat çıkarmayı öğretecekmiĢ. Siz kanatlıların buna tepkisi ne
olacak?"
37
"Buna kesinlikle izin vermeyiz. Bu doğaya aykırı bir Ģey. Eğer
kaplumbağaların kanatlı olması istenseydi, baĢtan öyle yaratılırlardı."
"Peki, Bilge BaykuĢ'un sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?"
"KimmiĢ bu Bilge BaykuĢ? Bir Bilge BaykuĢ sözüdür gidiyor. Ama
kim olduğu beli değil. Biz kanatlılar arasından böyle kafa karıĢtırıcı birisi
çıkmaz."
"Evet ama, rivayete göre, Bilge BaykuĢ kaplumbağanın aklını çelmiĢ.
Ona kanat bırakmasını o önermiĢ ve hatta, 'Hepimiz mavi kanatlar
takmazsak, hiçbir yarıĢı kazanamayız' demiĢ."
"Bunlar boĢ sözler. Anlamsız, saçma!..Ne demek mavi kanatlar
takmak? Niye ille de mavi? Niye mor ya da sarı değil?"
"Affedersiniz ama, soruyu ben sordum..."
"Ben de cevap veriyorum iĢte...Ayrıca, biz kanatlılar olarak,
kaplumbağayı gören, bilen, tanıyan, yerini söyleyenlere ödül vereceğimizi de
hemen açıklayayım. Niyetimiz onu mahkum etmek ya da cezalandırmak
değil. Neyin ne olduğunu anlamaya çalıĢıyoruz. YaĢanan kargaĢayı sona
erdirmek istiyoruz. Bu kadar!"
Akbaba, basın toplantısını tamamlar tamamlamaz uçup gitti.
Sunucu, yine orman halkının arasına daldı.
Ne raslantı!
Bu kez mikrofonu Bay Kaplumbağa'ya uzatmıĢtı.
Bay Kaplumbağa, hemen sıvıĢmak istedi ama sunucu onu ensesinden
yakalayıverdi.
"Siz bayım...Bir kaplumbağa olarak uçan kaplumbağa hakkında ne
düĢünüyorsunuz?"
Bay Kaplumbağa, eliyle yüzünü gizledi.
"ġey...ben...Ne diyeceğimi bilmiyorum. Bilsem de diyemiyorum.
Bütün bunlar bana çok saçma geliyor. Uçan kaplumbağanın bu söylenenlerle
hiçbir ilgisi yok. O kötü biri değildir," dedi kekeleyerek.
Sunucu bu yüzü hatırlar gibiydi.
"Ya? Nerden biliyorsunuz kötü biri olmadığını?" diye sordu.
"ġey, tahmin ediyorum"
"Peki, Ģimdi size birkaç soru daha soracağım ama evet veya hayır
demeyeceksiniz. Kafanızı emme basma tulumba gibi sallamayacaksınız.
Söyleyin bakalım, uçan kaplumbağa siz misiniz?"
Bay Kaplumbağa, birden boĢ bulundu:
"Evet!"
Sunucu zafer kazanmıĢ gibi zıpladı ve bağırdı:
"Ev-vett dediniz ve kaybettiniz...Herkes yakalıyor!..Yakalayın!
Yakalayın!.."
38
Bay Kaplumbağa, ne yapacağını ĢaĢırdı.
Kaçmak istedi ama baĢaramadı.
Sonra da direnmekten vazgeçti ve kendini güvenlik görevlisi kargalara
teslim etti.
Onlar da, Bay Kaplumbağa'yı karga tulumba götürdü.
-birinci bölümün sonu-
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
BAY KAPLUMBAĞA, ĠNCELEMEYE ALINIYOR
Bay Kaplumbağa, kıskıvrak bağlanmıĢ ve bir tabureye oturtulmuĢtu.
Ġki yaĢlı kobay, onu incelemeye almıĢtı.
Ġkisi de konunun uzmanıydı.
Ne de olsa yıllarca insanlar tarafından kobay olarak kullanılmıĢlar ve
epey deneyim kazanmıĢlardı.
Bayan TavuskuĢu, kobaylara asistanlık yapıyordu.
Kobaylardan beyaz bıyıklı olanı, Bay Kaplumbağa'nın kanatlarını
inceliyordu.
"Ġlginç!..Olağanüstü...Kanatları olan bir kaplumbağa," dedi.
Öteki:
"Hım...Nefis kanatlar, etli butlar, diye mırıldandı ve Bay
kaplumbağa'ya dokundu.
Bay Kaplumbağa, bundan hiç hoĢlanmadı ve hemen tepki gösterdi:
"Bana bak, dede...Dokunma öyle," dedi.
Beyaz bıyıklı kobay gülümsedi:
"Korkma evladım, sadece küçük bir inceleme yapıyoruz."
Öteki:
"Bizden sana bir zarar gelmez."
Sonra iki kobay bakıĢtılar:
"Üstadım, kessek nasıl olur?" diye sordu beyaz bıyıklı.
"Otopsi mi yapalım yani?"
"Evet."
"Olmaz. Bize canlı incelememiz söylendi."
39
"Madem öyle, biz de canlı inceleriz mecburen."
"Tabi ya... Bu tuhaf yaratıkla ilgili ile düĢüncen nedir?"
"Valla bilemiyorum...Bunca yıllık kobayım, nice deneylerde kullandı
insalar beni, neler gördüm neler. Ama böyle bir Ģeyi ilk kez
görüyorum...Söyle bakalım evlat, nasıl becerdin bu iĢi?"
"Söylemeyeceğim iĢte."
Kobay tepindi...
"Aaa, mızıkçılık etme...Mızıkçılık etme. Hadi söyle. Eğer söylersen
sana muhallebiciden güllaç alırım."
Öteki kobay bu söze güldü:
"Oho, hangi devirde yaĢıyoruz Hocam? Ne muhallebici kaldı, ne de
güllaç."
"O zaman ben de horoz Ģekeri alırım. O da mı kalmadı?"
"Maalesef. ġimdi ne olduğu belirsiz yiyecekler satılıyor. Güzel
ambalajlar yapıp, içine bir takım maddeler koyuyorlar. Sonra da çoluk
çocuğa satıyorlar."
"Vah, vaah!. Eskiden öyle bilinmeyen Ģeyleri biz kobaylara verirlerdi
önce. Demek Ģimdi insanoğlu kendi üstünde deniyor...Söyle bakalım evlat,
kanatlarını uzatmak için ne kullandın?"
Bay Kaplumbağa kızdı:
"Bana acayip bir yaratıkmıĢım gibi davranmayın. Bu koĢullar altında
biçbir Ģey söylemem. Önce ellerimi çözün."
"Yaa...PıĢııık!..Çözelim de pırrrdanak uçuver."
Beyaz bıyıklı kobay, Bay Kaplumbağa'yı iknaya çalıĢtı:
"Bak evlat...Uçmanı göze alamayız. Binbir emekle yakalandın. Hadi
söyle, nasıl uzattın bunları?"
"Size son kez söylüyorum, bu koĢullar altında konuĢmam."
"Of...Peki Ģimdi biz ne yazacağız rapora? Rapor bekliyorlar bizden
kanatlılar."
Öteki araya girdi yine:
"Ben birĢeyler düĢündüm ama..."
"Ne gibi Ģeyler?"
"ġöyle..." Bayan TavuskuĢu'na döndü: "Yaz kızım...Elimizdeki canlı,
en iri, en güçlü kanatlı hayvanlardan olup, aynı zamanda iyi uçuculuğuyla da
tanınıyor."
Bayan TavuskuĢu, söylenenleri hızla yazdı. Kobay, Bay
Kaplumbağa'nın ağzını açtı:
"Aaa, de bakayım..."
Bay Kaplumbağa, Kobay'ın parmağını ısırdı...Canı yanan Kobay
küçük bir çığlık attı:
40
"Ayy, münasebetsiz seni!..Parmağımı yiyecektin az daha...Yaz
kızım!..Yırtıcı bir kuĢ. Otuz iki diĢi var. Pençeleri güçlü. Etobur."
Bay Kaplumbağa, bu tanıma hiç uymuyordu. Güldü. Zaten gülmekten
baĢka bir Ģey de elinden gelmezdi.
Kobay sordu:
"Nerde oturuyorsun?"
"Taburede"
"Onu sormuyorum. Yani nerde ikamet ediyorsun?"
"Evimde..."
"Eveet...Demek ki yuvanı sarp, kayalık yamaçlarda yapıyorsun...Neyle
beslenirsin?"
"Öteki kaplumbağalar neyle besleniyorsa, ben de öyle beslenirim.
Yani, ot yerim."
"Hünkarbeğendi yer misin?"
"O da ne?"
"Görüyosunuz değil mi hocam? Bunun beslenmeyle uzaktan yakından
ilgisi yok...Yaz kızım!..Genellikle et yiyor. Etobur. Özellikle de parmak
kemirmeye bayılıyor."
"Daha neler? Ağzıma koymam!"
"Sus, sus!..Evet...Küçük kuĢlar, böcekler, ne bulursa yiyor."
Bay Kaplumbağa, dik dik baktı. Kobay, raporu yazdırmayı sürdürdü:
"BakıĢları sert. Gözleri yuvarlak. Boynu kısa. Kenarları keskin olan
gagasının ucu aĢağıya doğru kıvrık. Bacakları uzun, pençeleri güçlü... Bunu
söylemiĢtik, sil kızım."
Bayan TavuskuĢu itiraz etti:
"Amaan, ikide bir yazıp silemem. Doğru dürüst yazdırın Ģunu.
Kollarım koptu not tutmaktan. Parmaklarımda nasır çıkacak."
"Vah, vah..." dedi beyaz bıyıklı Kobay ve Bay Kaplumbağa'ya döndü:
"Görüyor musun evladım, çevreye de zararın dokunuyor senin."
Öteki kobay devam etti:
"Yaz kızım...Çorap ve pantolon giyiyor...Bunu da yazma kızım, sil.
Kanatlılar pantolon giymez...Ver bakayım. Bu kadar yeter."
Bayan TavuskuĢu kağıdı uzattı. Kobay alıp imzaladı. Sonra da öteki
kobaya uzattı imzalaması için. O da imzaladı.
Rapor harika olmuĢtu!
Bundan iyisi can sağlığıydı.
Tam kanatlıların beğeneceği gibiydi.
Özellikle de akbabaların.
Ġmzalama iĢi biter bitmez, içeri bir akbaba girdi.
"Merhaba," dedi gülümseyerek.
41
Kobaylar ĢaĢırıp kaldı...Ġzinsiz laboratuvara girilmezdi.
"Siz de kimsiniz, buraya nasıl girdiniz?" diye sordu beyaz bıyıklı
kobay.
"Bana Bay Akbaba diyebilirsiniz, canımı yiyebilirsiniz...Tabi
dediklerimi yaparsanız, " dedi Akbaba. Güzel bir espiri yaptığını sanarak
sırıttı, sonra da kimliğini gösterdi. Kobaylar kimliğe dikkatle baktılar ve
okuyor gibi yaptılar.
Zavallı kobaylar!..Aslında küçük yazıları okumakta epey zorluk
çekiyorlardı. Çünkü, insanlar tarafından bir göz damlası deneyinde
kullanılmıĢlardı ve o günden sonra pek iyi göremiyorlardı.
Akbaba, raporu alıp okudu ve sinirlenip kağıdı buruĢturdu.
"Bu ne? Ne biçim rapor hazırlamıĢsınız? Kaplumbağayı kuĢ yapıp
çıkmıĢsınız."
Beyaz bıyıklı Kobay itiraz etti:
"Ama kanatları var!"
"Ne olmuĢ varsa? Yarasanın da kanatları var ama kuĢ değil. "
"Evet, haklısınız. O memeli bir hayvan."
"ġimdi yeni bir rapor yazacaksınız ve kanatlardan hiç söz
etmeyeceksiniz."
"Ama bilimsel gerçekler var..."
"Ne bilimsel gerçeği? Kendinizi ne sanıyorsunuz siz? Alt tarafı
laboratuvarda deney hayvanı olarak kullanılan birer deneksiniz, o kadar.
Belki insanlardan birĢeyler öğenmiĢsinizdir diye size bu görevi verdik.
Görüyorum da hiçbir Ģey öğrenemiĢsiniz. Dediğim gibi, yeni bir rapor
hazırlayacaksınız ve o raporda kanatlardan söz edilmeyecek."
"Yani yalan söyleyeceğiz öyle mi?"
"Pek sayılmaz. Yani bazan elimizde olmayan nedenlerden dolayı
küçük yalanlar söyleriz. Eğer bu yalanlar büyük bir çoğunluğun yararına ise
niye sakıncalı olsun?"
"Be anladım galiba ne demek istediğinizi. Siz kaplumbağanın kanatlı
olmasını istemiyorsunuz."
"Ha Ģunu bileydin. Evet. Istemiyoruz. Kesip atamayacağımıza
göre...Belki ilerde o da olur. Tabi kanatlı olmakta inat ederse...Biz
kanatlılarla kanatsızlar arasındaki engeyi korumaya çalıĢıyoruz. ġimdi öteki
kanatsızlar da kanat çıkarıp havalanırsa ne olacak? Hava trafiğinin halini
düĢünebiliyor musunuz? Zaten biz kuĢlar ancak sığıyoruz gökyüzüne. Bir de
yarasalar, sinekler, kanatlı böcekler...ġimdi buna bir de kaplumbağalar mı
eklensin? Geçen gün küçük bir serçe koskoca bir uçağın düĢmesine nede
oldu. Uçak ormana çakılıp alev aldı ve koskoca orman içindeki canlılarla
birlikte yanıp, kül oldu. Uçmasını beceremeyen acemi kaplumbağaların
42
havada neler yapacağını, ne gibi felaketlere sebep olabileceklerini düĢünmek
bile istemiyorum. Kaldı ki, bu kanat çıkarma iĢi hiç de iyi bir Ģey değil. Daha
amacının ne olduğunu bile bilmiyoruz. Sadece uçmak için kanat çıkarmıĢ
olamaz."
Bay Kaplumbağa, itiraz etti:
"Amacım filan yok. Sadece gökyüzünün maviliklerinde dolaĢmak
istedim, hepsi bu."
"Ġyi ya iĢte, dolaĢacağın kadar dolaĢtın. Kes Ģu kanatlarını, her Ģeyi
inkar et, olsun bitsin."
"Yapamam. Bunu istemeyin benden."
"Gördün mü bak? Ġstemediğine göre, gizli bir amacın olmalı. Belki de
biz kuĢlara hayat hakkı tanımayacaksın ilerde...Mesela, hızla uçan bir
kaplumbağa, bir kuĢ sürüsünün arasına dalıyor ve kuĢlar büyük bir hızla
kaplumbağanın sırtındaki kabuğa toslayıp, düĢüyor!..Ne kadar tehlikeli..."
Bay Kaplumbağa, oturduğu tabureden fırladı:
"Bıktım artık bu saçmalıklardan!.Beni öyle tutmaya hakkınız yok.
Hayvan hakları diye bir Ģey var. Evime, karıma gitmek istiyorum."
Akbaba, sinirli sinirli güldü:
"Bir de utanmadan karısına dönmek istediğini söylüyor...Hakkında
gazetelerin yazdıklarından sonra bunu nasıl düĢünebiliyorsun?"
"Ne yazmıĢ gazeteler?"
"BilmemiĢ gibi soruyor musun bir de? Nasıl bir hırsız olduğunu herkes
öğrendi artık. Yüksek çitlerin üzerinden uçup tavuk çiftliklerine
dalıyormuĢsun. Tavuk kardeĢlerimiz çok kızgın."
"Yalan!..Bütün bunlar tilkinin uydurması."
Kobaylar birbirine baktı.
Beyaz bıyıklı olan ĢaĢkındı...
"Bakı ben bunları ilk kez duyuyorum. Demek kötü bir
kaplumbağaymıĢ bu...Hırsızlık da yapıyormuĢ?" diye mırıldandı.
Öteki:
"Bakalım daha neler duyacağız hocam," dedi.
"Böyle inat ederse, yakında tek dostu kalmayacak herkes ondan yüz
çevirecek," dedi Akbaba..."Karısı Bayan Kaplumbağa
bile...Zavallı...KomĢularının yüzüne bile bakamaz olmuĢ zaten," diye de
ekledi.
Bay Kalumbağa, duyduklarına inanamıyordu.
Ne biçim bir kâbustu bu?
"Yalan!..Yalan!..Karım beni iyi tanır. Nasıl biri olduğumu bilir. Bana
güvenir!" diye bağırdı.
43
"Ama komĢuların bilmez," dedi Akbaba ve güldü. "Onlar gazetelerin ,
televizyonların ne dediğine inanırlar. Gel inat etme de Ģu kanat iĢinden
vazgeç. Kestiriver gitsin!"
Bay Kaplumbağa kararlıydı...Vazgeçmeyecekti. BaĢını dik tuttu ve :
"Pençelerinizi yalayın siz...Asla vazgeçmeyeceğim!.." dedi.
Akbaba, bu söze çok kızdı.
"Eh, madem öyle sen bilirsin. Hücreye atılınca aklın baĢına
gelir...Nöbetçiler!..Nöbetçiler!"
Ġki nöbetçi karga geldi...
"Götürün bunu hücreye!." Diye emretti Akbaba.
Kargalardan biri güneĢ gözlüğü takmıĢtı.
"Karga tulumba mı?" diye sordu.
"Evet," dedi Akbaba..."Karga tulumba."
Kargalar Bay Kaplumbağa'yı tutup, karga tulumba hücreye
götürdüler...
HÜCRE
Bay Kaplumbağa, elleri bağlı, sorguya çekiliyordu.
Yine bir taburenin üstüne oturtulmuĢtu.
Kargalardan güneĢ gözlüklü olanı tabureyi döndürdü...
"Uçtu uçtu, Bay Kaplumbağa uçtu," dedi...
Öteki:
"Kaplumbağa uçmaz, sen çık, " dedi ve o da tabureyi döndürdü.
Sonra da teker teker sormaya baĢladılar...
Her soruda tabure bir kez döndürülüyordu.
"Söyle bakalım, uçmaktaki amacın ne?"
"BaĢka kanat çıkaran kaplumbağa var mı?"
"Sana uçmanı kim söyledi?"
"Kanatlarını yolalım da gör."
"Uçtu uçtu, kim uçtu?"
"Kaplumbağa uçtu."
"Kaplumbağa uçmaz, sen çık."
GüneĢ gözlüklü olan karga, kaplumbağanın kanadından bir parça
kopardı.
Bay Kaplumbağa'nın canı yanmıĢtı.
"Tamam, tamam, söyleyeceğim...Bana Bilge BaykuĢ söyledi kanat
çıkarmamı," dedi acıyla.
"Onu biliyoruz," dedi gözlüksüz karga.
"Nerde Ģimdi bu Bilge BaykuĢ?" diye sordu öteki.
44
"Bilmiyorum. Bana, 'Hepimiz mavi kanatlar takmazsak, hiçbir yarıĢı
kazanamayız' dedi."
"Bunun anlamı ne?"
"Bilmiyorum. O kadar söyledi iĢte. Ben de kanat bırakmak için uğraĢıp
didindim. Sonunda da baĢardım."
"Yalan söylüyorsun. Böyle saçma sapan sözler için kanat çıkarılmaz."
Öteki karga sertçe döndürdü tabureyi.
"Niye mavi kanat? Siyah değil de mesela?"
"Bilmiyorum."
Tabure yine döndü...
"Kanatlarından vazgeçinceye kadar bu böyle sürüp gidecek!"
Bu böyle sürüp gitti.
Günler günleri kovaladı...
Herkes Bay Kaplumbağa'nın uçmaktaki amacının ne olduğunu
öğrenmeye çalıĢıyordu.
Her kafadan bir ses çıkıyordu.
Dedikodu öyle yaygınlaĢtı ki, insanların bile kulağına gitti.
Onlar da tartıĢmaya baĢladılar Bilge BaykuĢ'un gizemli sözlerini.
Sonunda Ģöyle bir karara varıldı:
Bay Kaplumbağa, ormanın tam ortasında, büyükçe bir meydanda,
hayvanların ve insanların sorularını cevaplayacak, onu kanat bırakmaya iten
sebepler ve bu gizemli sözlerin anlamı araĢtırılacaktı.
ORMANDAKĠ BÜYÜK MEYDAN
Hayvanlar, akın akın ormandaki büyük meydana toplanıyordu.
Sunucu, gelenleri karĢılıyor, yer gösteriyordu.
Ġlk gelenlerden biri Timsahtı.
Üstü baĢı pislik içindeydi.
Oflayıp, pufluyordu...
"Aman Bay Timsah, hoĢ geldiniz," dedi Sunucu.
Timsah itiraz etti:
"HoĢ, moĢ gelmedim!"
"Aa, neden?"
"Hiç sormayın...Kestirmeden geleyim diye nehir yoluyla geldim."
"Ve her zamanki gibi Tarzan'a rastlayıp güreĢe tutuĢtunuz?"
"Hayır...Tarzan çoktan taĢınmıĢ buralardan."
"Öyleyse bu haliniz nedir?"
Timsah oturdu, terini kurulayarak ve pisliklerini temizleyerek
anlatmaya baĢladı:
45
"Anlatıyorum ya iĢte...Derken efendim, nehir öyle bir hale gelmiĢ ki,
yüzmek mümkün değil. Ġki kulaçta bir batağa saplanıyorsunuz. Balçıktan
kurtulabilirseniz aĢk olsun. Sonra, o ne koku öyle...Ne koku? Affedersiniz,
lağım gibi kokuyor. Rengi de değiĢmiĢ. Eskiden yemyeĢil akardı. Su pırıl
pırıldı. ġimdi pas renginde. Balıklar da göç etmiĢler. ġu anda hiçbir canlı
yaĢamıyor nehirde."
Sunucu çok ĢaĢırdı bu iĢe.
"Yaa, neden acaba?"
"Valla orasını bilemem...Toplantı ne tarafta?"
"Ġlerde, ormanın tam ortasında. Buyurun, bu taraftan..."
"TeĢekkür ederim."
Timsah kalktı, yeniden oflaya puflaya ormanın ortasındaki meydana
doğru yürüdü, daha doğrusu süründü. Çünkü, ayakları olmasına rağmen o bir
sürüngendi.
O öyle ağır aksak gidedursun, Bay TavĢan, her zamanki canlılığıyla
zıp-zıp zıplayarak geldi.
Elinde acayip bir havuç vardı.
Sunucu, ona da 'HoĢ geldin' deyip, buyur etti. Sonra da elindeki tuhaf
'Ģey' dikkatini çekince sordu:
"Bu tuhaf Ģey de ne?"
"Bilmem. Havuç niyetine yiyorum ama sizin de fark ettiğiniz gibi, pek
havuca benzemiyor."
"Evet, benzemiyor. Peki bunun havuç olduğunu kim söyledi size?"
"Manav...Bu sabah alıĢveriĢe çıkmıĢtım. Manava uğradım. Havuç
isteyince bana bunu verdi. Sadece bu değil, bütün sebzeler-meyveler bir
tuhaf olmuĢ. Domatesler, lahanalar, üzümler, elmalar, patlıcanlar...Çok
ĢaĢırdığınıza göre, epeydir manavın önünden geçmiyorsunuz galiba?"
"Evet. Maalesef uğrayamıyorum. AlıĢveriĢi hanım yapıyor da. Ama
bundan sonra uğrarım."
TavĢan karĢı çıktı:
"Sakın ha!"
Sunucu ĢaĢırdı:
"Yani uğramayayım mı?"
"Eğer böyle tatsız tuzsuz, eğri büğrü bir Ģey satın almak istiyorsanız
uğrayın. Yok sağlıklı beslenmek istiyorsanız, hiç uğramayın."
"Ġyi ama sağlıklı beslenmek için bol sebze, meyve yemek gerekmez
mi?"
"Evet, öyle ama dikkat edin. Sağlıklı beslenmek için sebze-meyve
gerekli elbet. Sağlıksız beslenmek için değil...Anladınız mı?"
"I-ıh...Anlamadım."
46
"Neyse, geç kalıyorum. Sonra konuĢuruz bunları. Bir an önce eki
dostum Bay Kaplumbağa'yı görmek istiyorum. Bana sorarsanız, kanat
çıkardığına inanmıyorum. Eğer böyle bir Ģey yaptıysa, iĢim zor. Beni yarıĢta
geçebilir. Gerçi benim de eski gücüm yok ya..."
"Neden, n'oldu?"
"Bu acayip havuç ve buna benzeyen öteki Ģeyler yüzünden."
"Ama zıp-zıp zıplıyorsunuz, sağlıklı görünüyorsunuz?"
"YaratılıĢım bu. Siz bakmayın öyle zıpladığıma, görünüĢü kurtarmak
için. Huylu huyundan vazgeçer mi? Yoksa ayakta duracak halim yok."
Sunucu acıdı:
"Vah, vah!"
TavĢan içini çekti:
"Vah ki vah!..Ne olacak bu iĢin sonu bilmiyorum. Hadi hoĢça kal."
TavĢan, söylene söylene ormanın ortasındaki meydanda yerini aldı.
ġimdi karĢılanma sırası Köstebek ile Kirpi'deydi.
Ġkisi de yorgun düĢmüĢtü.
"Of, ayaklarıma kara sular indi," dedi Köstebek.
Ġki adımda bir plastik ĢiĢeye rastlamıĢlardı. Toprağın altı da üstü de
bunlarla doluydu. Kirpi bunlardan birine toslamıĢ, sivri burnu yamyassı
olmuĢtu.
"Sıkıysa yürü bakalım," diye söylendi Köstebek.
Sunucu onları karĢıladı...
"Buyurun, buyurun," dedi ve yer gösterdi: "Bugün bütün yollar
ormandaki meydana çıkıyor."
Kirpi, itiraz etti:
"Sen öyle san. Bütün yollar çöplüğe çıkıyor artık!" dedi.
Sunucu ĢaĢkın ĢaĢkın baktı ona.
Her gelen bir Ģeyden Ģikayetçiydi.
Kirpi ve Köstebek'ten sonra gelenler de benzeri Ģikayetlerde bulunarak
ormandaki yerlerini aldılar.
Ġki dakika sonra 'dan-dun' silah sesleri duyuldu.
Avcı geliyordu!
Hayvanlar silah seslerini duyunca paniğe kapılıp, kaçacak delik
aradılar.
Sunucunun da korkudan ödü patlamıĢtı.
"Amanıın, savaĢ mı çıktı?" diye bağırdı ve bir kütüğün arkasına zor
attı kendini.
Avcı da avcıydı hani...
Bir yandan ateĢ ederek, bir yandan da kükreyerek geldi.
47
"Heyt! Bana derler Avcı Dayı. Attığımı vururum, vurduğumu
deviririm. Devirdiğimi piĢirir, afiyetle yerim. Ġlle de yemek Ģart değildir
bazen. Maksat spor olsun, hayvancıklar vurulsun...Daha geçen gün bu
ormanda iki ayı yavrusunu temizledim...Heyt!.Var mı benden yiğit avcı?"
diyerek meydan okudu.
Sunucu tir tir titriyordu. Ama yine de saklandığı kütüğün arkasından
çıkıp, zoraki gülümsedi. Ne de olsa o bir medya mensubuydu ve her koĢulda
görevini yapmalıydı. Yoksa kamuoyunun hiçbir Ģeyden haberi olmazdı.
"Aman kimin haddine düĢmüĢ sizinle yarıĢmak, boy ölçüĢmek? Sizden
büyük yine siz varsınız Sayın Avcı!" dedi.
Bu övücü sözler Avcının çok hoĢuna gitmiĢti. Kasım kasım kasıldı.
"Aferin, sevdim seni. Dürüst bir medya mensubusun. Beğendiğini
gizlemiyorsun. Gerçi ben kuru övgüden, boĢ lakırdıdan hoĢlanmam ama,
biraz pofpoflanmak kimin hoĢuna gitmez ki canım? Değil mi ya? Nerde Ģu
toplantı yeri?"
Sunucu, meydanı gösterdi.
"ĠĢte Ģurası."
Meydan bomboĢtu. Ġn-cin top oynuyordu!
"Niye kimse yok?"
"Size saygılarından olacak. Kimse ayak altında dolaĢıp sizi rahatsız
etmek istemiyor herhalde. Yani, öyle olmalı. ġey...Eğer kimsenin canını
yakmayacağınıza söz verirseniz, çıkarlar.
"Can yakmak mı? Niye can yakayım? Hadi herkes çıksın ortaya. Ben
buraya avlanmaya değil, ne olup bittiğini öğrenmeye geldim. Yeni bir kanatlı
türü varmıĢ, bakalım avlanmaya uygun mu, onu merak ettiğim için
uğradım...Hadi çıkın, çıkın!"
TavĢan, uzaktaki bir çalılığın arkasından bağırdı:
"Önce ateĢ etmeyeceğine söz ver Avcı Dayı!."
Avcı, sesi tanımıĢtı. Bu, üzerine en çok ateĢ ettiği hayvanın sesiydi.
Keyifli bir kahkaha attı:
"Söz, söz!"
Ama tavĢan ikna olmadı.
"Söz demekle olmaz...Orman baĢıma yıkılsın ki ateĢ etmeyeceğim,
de."
"Peki, peki...Orman baĢıma yıkılsın ki kimsenin kılına, tüyüne,
teleğine zarar vermeyeceğim...Avcı sözü!"
TavĢan yine ikna olmadı.
"Olmaz!"
"Niye?"
"Avcı sözü istemiyoruz. Ġnsan sözü ver!"
48
"Ġnsan sözü mü? Eh, peki. Madem öyle istiyorsunuz, insan sözü olsun.
O da neyse?"
"Haklısın...Ġnsan sözünden, insanlıkta ne anlarsın sen!"
"Ne dedin? Anlayamadım?"
"Yok bir Ģey...ĠĢte çıkıyoruz..."
Hayvanlar korkarak çıktılar.
Avcının ağzı sulandı. Tetik çeken parmağı kaĢındı.
"Gözlerime inanamıyorum...Hepsi bir arada" dedi ve tüfeğini
doğrulttu.
Hayvanlar korkuyla kaçıĢtılar.
"Anneee!.."
Avcı güldü. Koca göbeği hop hop hopladı.
"Kaçmayın canım, Ģaka yaptım. Avcı Ģakası."
TavĢan mırıldandı:
"EĢek Ģakası diyeceğim ama, onunki seninkinin yanında çok masum
kalır."
"Canım uzun etmeyin iĢte. ġaka dedim ya. Çıkın hadi. Ne biçim
konukseverlik bu?" diye huysuzlandı Avcı.
"Tüfeğini yere bırak, ondan sonra," dedi TavĢan.
Avcı tüfeğini isteksizce yere bıraktı.
Sonra da hayvanlar tekrar meydana çıktılar. Ama bir gözleri
tüfekteydi. E, kolay değildi. Can düĢmanları orda duruyordu...
"Ee, görüĢmeyeli nasılsınız bakalım?" dedi Avcı. Sesi alaycıydı.
Hayvanlardan bir uğultu yükseldi.
Besbelli avcı ile karĢılaĢmadıkları süre içinde çok mutlu olmuĢlardı.
Ama Ģimdi keyifleri kaçmıĢtı.
"Ġyi, iyi...KonuĢmazsanız konuĢmayın. Ben de konuĢmam öyleyse,"
dedi Avcı ve küstü. "Hem benden niye o kadar korkuyorsunuz ki. Az sonra
buraya biri gelecek, asıl ondan korkun siz."
Sunucu, gelecek olanın kim olduğunu merak etti:
"KimmiĢ o?"
"Gelince görürsünüz. Bakın, iĢte geliyor!"
Avcının parmağıyla gösterdiği taraftan biri geliyordu.
Kapkara, pis bir Ģeydi bu.
Geçtiği her yeri berbat ediyordu.
Burnunu karıĢtırıyor, tükürüyor, yediği Ģeyin yarısını fırlatıp atıyor,
attığı her adımda kapkara bir iz bırakıyordu.
Dayanılmaz bir koku yayıldı her yana...
Gelen Bay Kirli'ydi!
49
"ĠĢte geldim," dedi arsız arsız gülerek...Sapsarı diĢleri vardı. Belli ki
onları hiç fırçalamamıĢtı
Sunucu, burnunu tıkadı:
"Öff, bu ne koku. Burnumun direği kırıldı," diye sızlandı.
Hayvanlar paniğe kapılmıĢtı.
"Öğğ...amanıın...pöff!" diye kaçıĢtılar.
Bay Kirli, Sunucu'nun önüne gelip durdu. Kameraya bakarak konuĢtu:
"Misle gibi kokular yayarım. Bana derler Bay kirli. Severim kirliliği.
Toprağı, suyu ve havayı kirletenler yarattı beni. Sevmez görünürsünüz ama
gizli gizli seversiniz. Yıllardır içinizde yaĢarım. Öyle alıĢkınsınız ki bana.
Küçükken fark etmediniz, Ģimdi de farkımda değilsiniz. Beni görmeniz için
ille de gözünüze mi batmam gerek? Teessüf ederim. Varsa, kaldıysa temiz
bir yer, emredin, hemen kirleteyim!. Nerde o uçan kaplumbağa? Duydum ki
zararlı düĢünceleri varmıĢ. Mavi kanat takıp havalanmıĢ. Kendini ne sanıyor?
Benimle uğraĢmak kolay mı? Bunca sevenim varken üstelik... ġimdi söyleyin
bana, nereye oturacağım?"
Sunucu yer gösterdi...
Gösterdiği çimenlik epey temizdi.
Bu, Bay Kirli'nin hoĢuna gitti. Hem oturup dinlenir, em de bir güzel
kirletirdi.
Sunucu, kameraya döndü:
"Sevgili seyirciler, bu iĢi de hallettikten sonra, son konuğumuzu da
bekleyebiliriz. Kendisi çok uzaklardan geldiği için biraz geç kaldı. Kolay
değil. Zaman tünelinden, yılların ötesinden geliyor. Toplantıyı o yönetecek.
Kendisini tanıyorsunuz...Evet, huzurlarınızda Karagöz!.."
Karagöz, kendine özgü müziğiyle gelirken müthiĢ bir alkıĢ koptu.
"Öhöö!..Üzerinize afiyet, yatsı taamında biraz fazla kaçırmıĢım kayısı
hoĢafını, cırcır olmuĢum. Karnım Köse Hamdi'nin değirmeni gibi çalıĢıyor.
Cır. Cır, cır...Abdesthaneden çıkamadım," dedi.
Sunucu, Karagöz'ün elini öptü.
"Biz de sizi bekliyorduk efendim. HoĢ geldiniz, safa getirdiniz."
"Maalesef getiremedim."
"Neyi?"
"Sopayı. Getirseydim kafana vururdum. Bre köftehor! Bu ne gürültü?
Bu ne patırtı? Sonracığıma, amanın bu ne koku? Hacivat çelebi söylemiĢti de
inanmamıĢtım. Meğer haklıymıĢ. Bana yola çıkmadan önce, 'Aman
Karagöz'üm oraya gitmesen daha iyi. Zaman eski zaman değil. Dünya eski
dünya hiç değil,' demiĢti...Ben de gelmeyecektim amma Ģu kanatlı
kaplumbağayı merak ettim. Hani nerde o? Getirin Ģu keratayı!"
Bay Kaplumbağa, elleri bağlı olarak iki karga tarafından getirildi.
50
Bayan TavuskuĢu, elinde bir daktilo ile arkalarından gelmiĢti.
Karagöz, yüksekçe bir tümseğe oturdu.
Bay Kaplumbağa, tam karĢısında duruyordu. Ve bağlandığı için
kızgındı.
"Niye bağlı tutuluyorum, anlamıyorum. Çözün kanatlarımı!" dedi.
Karagöz kızdı:
"Sus münasebetsiz, edepsiz, utanmaz, arlanmaz, yola gelmez, söze
gitmez, izzet ikram bilmez, cenubu Ģimali görmez, yol yordam bilmez,
hınzır, düzenbaz, alavereci, dalavereci, madrabaz, hilebaz, çenebaz,
iĢvebaz..."
Bayan TavuskuĢu, her söyleneni yazıyordu...
"ĠĢvebaz olmadı oğlum. Onu sil..." dedi ve tıkırtıları dinledi. Ne
olduğunu anlamaya çalıĢtı. "Bu tıkırtı ne?"
Sunucu:
"Biz bir Ģey duymuyoruz," dedi.
Karagöz, ĢaĢırdı.
"Allah Allah...Neyse, devam et oğlum. BaĢka ne kaldı
söylemediğimiz?"
Bay Kaplumbağa, aynı Karagöz gibi devam etti:
"Ayvaz mayvaz, saymaz, toplamaz, çıkarmaz, bölmez, çarpmaz,
kızmaz, süzmez, yüzmez, uçmaz, konmaz..."
Karagöz, elini kaldırıp susturmasaydı, daha da sürdürecekti bu oyunu.
"Kes!." Dedi Karagöz, sertçe. Sonra Bayan TavuskuĢu'na döndü:
"Sil oğlum bunları."
Herkes katıla katıla güldü.
Bay Kaplumbağa da gülmüĢtü.
Karagöz ona çıkıĢtı:
"Bre köftehor, Karagöz mü oynuyor burda, ne gülüyorsun? Söyle
bakalım, adın?"
"Bay Kaplumbağa."
"Pederinin adı?"
"Efendim?"
"Babanın adı, babanın adı?"
" Onun da adı Bay Kaplumbağa...Yani, kaplumbağa oğlu
kaplumbağayım ben."
"Nerde iskan-ı beyt edersin?"
"Evimde bitlenirim."
"Demek, yerin yurdun yok? Demek, hane berduĢsun? Peki, ne iĢle
iĢtigal?"
"Bir yeri iĢgal etmem."
51
Karagöz, Sunucu'ya döndü:
"Ne diyor bu be?"
"Sizi hiddetlendirmeye, yani kızdırmaya uğraĢıyor Karagöz efendi."
Karagöz, baĢını salladı.
"Hımm...Hiddetlenirsem görürsün gününü...Peke, mürekkep yaladın
mı?"
"Hayır, dondurma yaladım."
"Elif yuttun mu?"
"Hayır, bir keresinde erik yutmuĢtum, çekirdeği boğazımda kalmıĢtı."
"Tövbe...tövbe...KalemkeĢ misin evladım?"
"Hayır. BilgisayarkeĢim."
Karagöz yine anlamadı:
"Ne diyorsun sen be?"
Sunucu cevapladı:
"Bilgisayar, diyor Karagöz efendi...Bilgisayar kullanmayı bilirim,
diyor."
"Haa...Bilgi soyar öyle mii? Vay köftehoor...Demek hırsızlığın da var
senin?"
Bay Kaplumbağa:
"Daha neler?"
"Tuh tuh!..Kabahat sende değil, ebeveynindedir. Eğer ebeveynin
vaktiyle tahsiline sarfı himmet etmiĢ olsalardı böyle olmazdın..."
Sunucu, bu kez de Bay Kaplumbağa için açıklama yapma gereği
duydu.
"Yani suç sende değil, aile büyüklerindedir demek istiyor. Eğer ailen
seni okutsaymıĢ böyle olmazmıĢsın..."
Bay Kaplumbağa karĢı çıktı:
"Ailem benim için elinden geleni yaptı. Ġyi bir öğrenim gördüm.
Okumayı da severim. Öyle boĢ kaldıkça değil, hemen her fırsatta okurum."
Karagöz atıldı:
"Eh, madem öyle, dur seni bir imtihana çekeyim. Bakalım mürekkep
yalamıĢ mısın, yoksam dedikleri gibi kafadan çatlak mısın? De bakalım,
musikiĢinas mısın?"
"Eh, ara sıra mum sıkarım."
"Usul, bend bilir misin?"
"Hayır, musibet değilim."
"Düm tek...Kaplumbağaca leyli?"
"MüĢteri bekar da, arabacı evli."
"Musikiden kaldın. Otur, sıfır!..Yaz oğlum, ikmale kaldı...Pek ey,
biraz da edebiyattan imtihan edelim seni. Mani bilir misin?"
52
"Engel bilirim."
"Öyle değil köftehor. ġiir bilir misin?"
"Eh, biraz."
"Pek ey, Ģimdi sana bir mani söyleyeceğim, sen de buna hemen bir
maniyle karĢılık vereceksin. Verdin verdin, veremedin kanadının biri gitti.
Hazır mısın?"
"Hazırım."
"Ġyi dinle...BaĢta sarık büküm büküm...Sırtımda cübbemdir yüküm.
Benim aptal evladım, hele selamün-aleyküm...Hadi bakalım, ver cevabını!"
Hayvanlar dikkat kesilmiĢ, Bay Kaplumbağa'nın ne cevap vereceğini
merak ediyordu.
Bay Kaplumbağa, fazla beklemedi.
"Yeni cami direk ister. Söylemeye yürek ister. Benim aklım çoktur
ama, Karagöz amca ayıp eder."
Cevap Karagöz'ün hoĢuna gitmiĢti. Sakalını sıvazlayıp, bıyık altından
güldü.
"Aferin, aferin...Peki, bir de Ģunu dinle bakalım. Havaya attım fiĢeği,
döndü dolaĢtı köĢeyi...Kaplumbağa efendiyi sorarsanız, paçacının kör
eĢeği...Buyur bakalım!"
"Kağıttan fener yaparım. Daracık sokaklara saparım. Karagöz efendi
ayı olmuĢ, burnuna halka takarım!"
Karagöz kızdı:
"Kes!..Yaz oğlum katip. Bana hakaret etti. ĠĢte Ģimdi hapı yuttun
Kaplumbağa efendi...Kanatların gitti!" dedi ve aniden karnı burulmaya
baĢlayınca "Anmanıın!..Cırcırım geldiii!.." diyerek, koĢar adım tuvalete
yollandı.
Avcı, Karagöz tuvalete koĢarken Sunucu'ya çıkıĢtı:
"Ne biçim toplantı bu böyle? Hani Bay Kaplumbağa hesap verecekti?"
Sunucu da Karagöz'ün sorgulama tekniğini beğenmemiĢti zaten.
"Evet, tekniği biraz eski moda. Ben olsaydım Ģimdiye çoktaan..." dedi.
TavĢan onu tamamladı:
"Kanatları kesilmiĢti!"
Avcı ayağa fırladı:
"Kanat kesme de neymiĢ? Vuralım gitsin!." dedi ve tüfeğine davrandı.
O öyle yapınca da tabi yine herkes korkuyla yerlere yattı.
"Canım ne korkuyorsunuz? Lafın geliĢi öyle söyledim. Valla insanın
adı çıkacağına canı çıksın daha iyi. Ne yapsak kabahat!"
Hayvanlar birer birer doğruldu. Ama Avcı'ya epey kızmıĢlardı. Her
kafadan bir ses çıkıyordu:
- Ġkide bir silaha sarılmasa olmaz sanki!
53
- Ay ödüm koptu!
- Bu Avcı'nın sağı solu hiç belli olmuyor.
- Haklısın. Neme lazım, dikkatli olmalı.
- BaĢımıza ne geldiyse, bu kaplumbağanın yüzünden geldi.
- Valla yaĢanacak hal kalmadı.
- Kanat bırakmasaydı, bunlar olmazdı.
- Ne yiyecekler yiyeceğe...
- Ne içecekler içeceğe...
- Ne de hava havaya benzer oldu.
- Hep kaplumbağanın yüzünden.
- Keselim kanatlarını...
- Keselim ki, her Ģey yoluna girsin.
- Kesemezsek korkutalım.
- Korkutalım ki bir daha uçmasın.
- Korku topuklarına kanat takar canlının.
- Onu öyle bir korkutalım ki...
- Kanat bıraktığına da....
- Bırakacağına da piĢman olsun.
- Hatta, kanat sözünden bile iğrensin.
- Öyleyse, haydi yürüyün!
- Yürüyün!..
Hayvanlar Bay Kaplumbağa'ya doğru yürürken Karagöz geldi.
Onun geliĢini gören hayvanlar, tekrar yerlerine geçip oturdu.
"Bre köftehorlar, bu ne gürültü?" dedi Karagöz. Arkamı döner dönmez
baĢladınız vırvıra...Sakin olun bakalım."
Oturdu.
"Eveet...Nerde kalmıĢtık?"
Sunucu mani yarıĢmasını hatırlattı.
"Ha, evet," dedi Karagöz ve Bay Kaplumbağa'ya döndü: "Mani
atıĢmasında beni yendin. Amma kendi ağzınla tuzağa düĢtün tosbağa efendi.
ġimdi sana yakıĢtıracak hiçbir suç bulamazsak, bana hakaretten içeri
tıkacağız...Bana bak, aklını baĢına devĢir. Uslu bir kaplumbağa olup, vazgeç
Ģu kanatlardan. Cümle aleme de bunu duyur. Böyle aykırı davranıĢlarda
bulunmak iyi değildir. Bak neredeyse bütün hayvanat senin yüzünden savaĢa
girecek. Bir yanda senden yana olanlar, diğer yanda karĢı çıkanlar...HoĢ,
senden yana olana da rastlamadık daha ya...Hadi bakalım, vazgeçtiğini
söyle."
Bay Kaplumbağa, inadını sürdürdü:
"Yapamam."
54
"YapamazmıĢ!..öyle bir yaparsın kii...Sen Hazerfen Ahmet Çelebi'yi
tanır mısın?"
"Tanırım. Bir kitapta okumuĢtum. Yaman biriymiĢ."
"Hem de ne yaman. Ġstanbul'da, Galata Kulesi'nden uçmuĢtu amma
velakin, boyunun ölçüsünü de almıĢtı. PadiĢah Dördüncü Murat onu zindana
attırdı aklı baĢına gelsin diye. Fakat o yine de akıllanmadı. Zindandan da
uçmaya kalktı köftehor. Zaten o yüzden de sonu çok acıklı oldu."
Karagöz hüzünlenmiĢti. Hazerfen Ahmet Çelebi'yi takdir ediyor ama
baĢına gelenlere de üzülüyordu. Aynı Ģeyin kaplumbağanın baĢına gelmesini
istemiyordu.
"Sen de aynı sona uğramak istemiyorsan, ayağını denk al. Bak kuĢlar
istemiyor uçmanı," dedi ve yine tıkırtılar duyup, kulak kabarttı. "Bu tıkırtılar
da neyin nesi? Fareler mi bastı yosa meydanı?"
"Biz bir Ģey duymuyoruz Karagöz efendi," dedi yine sunucu.
Karagöz kızdı:
"Ben duyuyorum. Buralardan bir yerden geliyor tıkırtı. Lakin nerden
geldiğini tesbit edemedim. Mutlaka fare olmalı."
"Fare mare yok efendim."
"Niye? Ormanda fare olmaz mı?"
"Var tabi, var da o kadar değil. Ketlere göç etti çoğu. Çöplüklerde
yaĢıyorlar."
Bay Kirli, araya girdi:
"Doğru. Ben çok iyi tanırım fareleri. Dostlarımdır benim."
Karagöz, Bay Kirli'yi ilk kez görüyordu:
"Sen de kimsin be?"
"Bay Kirli."
"Pöff!..Belli, belli."
Karagöz, Bay Kirli'yi tepeden tırnağa Ģöyle bir süzüp suratını
buruĢturduktan sonra yeniden Sunucu'ya döndü:
"Önce Ģu tıkırtı iĢini halledelim. Madem fare yok, bu tıkırtılar nereden
geliyor öyleyse? Mutlaka bu gürültüyü çıkaran biri var." TavuskuĢu'na
"Katip efendi oğlum, bakıver sağına soluna."
Bayan TavuskuĢu, kırıtarak meydanda dolaĢtı. Karagöz merakla onu
izliyordu.
"Bir Ģey yok efendim," dedi Bayan TavuskuĢu.
"Ġyice baktın mı oğlum?" diye sordu Karagöz.
"Baktım efendim, yok."
Karagöz, Bayan TavuskuĢu'ndan kuĢkulanmıĢtı.
"YaklaĢ bakayım yanıma...YaklaĢ," dedi.
Bayan TavuskuĢu, Karagöz'e iyice yaklaĢtı.
55
"Yahu bu tüyler ne böyle? Tüy mü uzatıyorsun ? Sarığın nerde?"
"Ne sarığı?"
"Sarık sarığı köftehor!.Bir de soruyor. Yahu senin sesin de ince.
Yoksa, yoksa sen? Erkek değil misin?"
"Erkek mi? Teessüf ederim Karagöz efendi. Ben Bayan
TavuskuĢuyum."
"Nee? Amanııın!."
Karagöz, baĢını yumruklamaya baĢladı...
"Bir hatundan nasıl katip olur? Aman Yarabbi!"
Sunucu araya girdi:
"Oho...Hangi devirde yaĢıyorsunuz siz Karagöz efendi? ġimdi
bayanlar her Ģey oluyor."
"Kadı bile mi?"
"Tabi ya...Kadı da oluyorlar, yargıç da, kaymakam da , vali de."
Karagöz'ün ĢaĢkınlığı arttı. Bayan TavuskuĢu'na sordu:
"Peki, seni kim katip yaptı oğlum? ġey, aman kızım?"
"Romanın yazarı..."
"Doğru ya. O yapmıĢtır. BaĢka kim yapacak? Bize de bu romanda yer
verip, hayvanlarla konuĢturuyor baksana...Neyse, sonra ona sorarım. ġimdi
iĢimize bakalım." Daktiloyu gördü: "Bu ne peki?"
"Hangisi?"
"O iĢte. Önündeki?"
"Daktilo."
"Ne iĢe yarıyor o?"
"Yazı yazmaya."
" Demek, divit yok...Hokka yok... Enteresan...Yaz da görelim
bakalım."
"Ay, deminden beri yazıyorum ya?"
Bayan TavuskuĢu, daktiloya boĢ bir kağıt takıp, geliĢigüzel yazmaya
baĢladı...Tık...tık...tık!
Karagöz, tıkırtının nerden geldiğini anlamıĢtı:
"Tamam, Ģimdi buldum tıkırtının sebebini. Meğer bu acayip Ģeyden
çıkıyormuĢ ses. Ben de deminden beri seni, düm teka, düm tek tempo
tutuyorsun sanıyordum...Âlâ...Pek sevdim bu makineyi," dedi.
Sunucu, konuya açıklık getirdi:
"Bu ne ki Karagöz efendi. ġimdi bilgisayar devri."
"Bilge soyan devri mi?
"Hayır. Bilgisayar."
Tamam, tamam anladım. Sarımsak, soğan devri."
Karagöz'ün bu sözüne herkes güldü.
56
"Gülün bakalım, gülün. Ne yapayım, ben sizin dilinizden
anlamıyorum. Siz de benim dilimden anlamıyorsunuz. Bir bir berabereyiz,"
dedi ve TavuskuĢu'na döndü: "Söyle bakalım TavuskuĢu oğlum, aman
kızım...Musikide anlar mısın?"
"Ay tabi anlarım, sesim değil ama görüntüm güzeldir."
"Orası belli...Peki, oynamasını bilir misin?"
"Eh iĢte..."
"Sunucu oğlum, vur öyleyse bir oyuncu havası!"
Oyun havası çalındı. Karagöz ile Bayan TavuskuĢu karĢılıklı göbek
atmaya baĢladı.
Karagöz'ün bu boĢvermiĢliği, meydandakileri kızdırdı.
Tepinmeye, sinirli sinirli dolanmaya baĢladılar.
Gerçi Karagöz'dü bu...Bir yerde Karagöz olur da, oyun havası olmaz
mıydı?
Ama Ģimdi sırası mıydı?
Sunucu geldi, Karagöz'e çıkıĢtı:
"Aman Karagöz'üm, Ģu iĢi bitirelim. Herkes bize bakıyor. Rezil
olacağız. Seyirciler ne düĢünür?"
"Zaten yeterince rezil olmuĢsunuz siz...ġunun haline bakın!"
Bay Kirli'i göstermiĢti.
Bay Kirli, onun bu sözünü övgü kabul etti.
"TeĢekkür ederim," dedi sırıtarak ve ağzından salyalar saçarak.
Karagöz oturdu. Ciddi bir tavır takındı.
"Peki öyleyse. Birinci Ģahit gelsin!" diye bağırdı.
Sunucu, düzelterek seslendi:
"Birinci tanık gelsiin!"
Timsah, oturduğu yerden kalkıp, Karagöz'ün önüne geldi.
"Sen bu kaplumbağanın neyisin efendi?"
"Müdürüyüm efendim."
"Anlat bakalım. Bunun kötü iĢler yaptığını ne zaman anladın?"
"Efendim, öncelikle bana bu fırsatı tanıdığınız için zatınıza sonsuz
teĢekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, ıĢıkçı, yönetmen, kameraman ve tüm
yayın ekibine de teĢekkür etmeyi bir borç biliyorum...Programıma
baĢlamadan önce..."
Karagöz kesti:
"Höst! Ne diyor bu be?"
Sunucu:
"Kendini tanıtıyor efendim. ġimdi böyle. Maalesef televizyona
çıkanların çoğu aynı Ģeyi yapıyor. Soruya cevap verecekleri yerde, gereksiz
bir sürü laf edip zaman harcıyorlar."
57
"Demek ki, TV mi her neyse iĢte, ona çıkınca abuk subuk konuĢmak
Ģart ki böyle yapılıyor!.." Timsah'a çıkıĢtı: "Sadede gel efendi...Sadede!"
"Geliyorum efendim. Geliyorum...ġey...Bir gün bardaktan
boĢanırcasına gökten yağmur yağıyordu..."
"Of, deli olacağım! Rahmet baĢka nerden yağar a akılsız? Teferruatı,
yani ayrıntıyı bırak da konuya gel."
"Peki efendim...Emredersiniz efendim. Zat-ı alileriniz daha iyi bilirler
efendim. Estek efendim, köstek efendim..."
"Ey Hacivat!..Kulakların çınlasın e mi?"
"Çınlasın efendim!..ĠĢte yağmur yağıyordu. O sırada yeni gelmiĢtim
Ģirkete. Her zamanki gibi hatırını sordum. Memurlarımla yakından
ilgilenirim de...Bana, kanat çıkardığını, kanat çıkarmanın zor olduğunu
söyledi. Çok ĢaĢırmıĢtım. Birden o anda çok tuhaf bir Ģey oldu...Dudağım
uçukladı!"
"Merhem sürseydin."
"Öyle demek istemedim. Yani gördüğüm Ģey karĢısında dehĢete
düĢmüĢtüm."
"Niye?"
"Önünde durduğu pencere ardına kadar açıldı ve ĢimĢekler çaktı. Bay
Kaplumbağa, birden masmavi ıĢıklar içinde kalıverdi."
Karagöz koktu.
"Amanın!..Ġyi saatte olsunlar!..Sonra?"
"Sonra bir Ģey olmadı."
"Hepsi bu kadarsa geç otur yerine. " Timsah yerine oturdu. "Sırada
kim var?"
Sunucu, bayan Kaplumbağa'yı çağırdı.
Zaten o da fazla olmamıĢtı ormandaki büyük meydana geleli...Karagöz
onun yorgun halini fark etti ve oturmasını iĢaret etti.
Bay ve Bayan Kaplumbağa uzun süre sonra ilk kez yan yanaydı Ģimdi.
Bay Kaplumbağa, eĢine sevgiyle bakıyordu ama sanki Bayan
kaplumbağa küskün gibiydi.
Tam bu sırada Karagöz yerinden fırladı ve "Amanin, cırcırım geldi!"
diyerek tuvalete koĢtu.
Belki de amacı, karı-koca kaplumbağaları yalnız bırakmaktı.
Ne de olsa tecrübeli bir insandı. Bay ve Bayan Kaplumbağanın hasret
gidermek isteyeceğini biliyordu.
Bay Kaplumbağa, yutkundu:
"Seni gördüğüme öyle sevindim ki. Bir an gelmeyeceksin diye
korktum," dedi. Sonra da Ģirinlik osun diye 'Cik-cik' cikledi.
Bayan Kaplumbağa kızdı. Sertçe:
58
"Bakıyorum da cik cik edebiliyorsun ama uçamıyorsun artık!" dedi
imalı imalı.
Bay Kaplumbağa, buz gibi oldu. Böyle tuhaf bir karĢılık
beklemiyordu.
Ama yine de alttan aldı. Bunca yıllık evlilik tecrübesi, ona alttan
alması gerektiğini hatırlatmıĢtı. Karı -koca arasında böyle tatsızlıklar,
tartıĢmalar her zaman olurdu. Önemli olan, bunu uzatmayıp, kavgaya
dönüĢtürmemekti. Bu da ancak bir tarafın alttan alması ile mümkündü.
"Doğru. Bir süredir uçamıyorum. Ama bu saçmalık bugün bitecek.
Yarın yine bulutların arasında dolaĢabileceğim. Ah! Ne güzel Ģeydir
uçmak!..Kanatlı olduğunun bilincine varmak..."
"Peki ya hırsız olmak?"
Ortalık yine buz gibi oldu. Bay Kaplumbağa, karısının dedikodulara
inanacağını sanmıyordu. Bu sadece kadınca bir sitemdi iĢte.
"Demek Tilki seni de kandırdı?" dedi, sevgiyle bakarak.
Fakat bu küçük bir sitem değildi. Bayan Kaplumbağa, adeta kükredi:
"Nasıl kanmam? Nasıl inanmam? Yazık. Çok yazık. Uçmadan önce
namusluydun. Ekmeğini taĢtan çıkarırdın. Nasıl da yanlıĢ tanımıĢım seni,"
dedi.
Bay Kaplumbağa, Akbabanın söylediklerini düĢündü...Demek doğru
söylemiĢti. Gerçekten de karısı epey zor günler yaĢamıĢ olmalıydı. Hassas bir
kaplumbağaydı o. Çabucak kırılırdı.
"Ben eski eĢimi istiyorum. Terliklerini, pijamasını bulamayan,
pencereyi açıp 7.45 uçağını bekleyen eĢimi istiyorum," dedi Bayan
Kaplumbağa.
Bu sözler Bay Kaplumbağa'yı sevindirdi. Bayan Kaplumbağa, her ne
kadar kendine kızsa da , yine bir açık kapı bırakmıĢtı.
"Çok yakında bu dediklerin olacak," dedi.
Bayan Kaplumbağa, gözyaĢlarını sildi.
"Artık hiçbir Ģeye inancım kalmadı, " dedi burnunu çekerek.
Bay Kaplumbağa, iyice yüreklendi:
"Niye? Hakkımda karalama kampanyası var diye mi?"
"Evet. Öyle bir kampanya ki, bütün ipliklerin pazara çıkıyor."
"Lütfen böyle Ģeyler söyleme. Senden bunları duymak çok acı. "
"Öyleyse kurtul Ģu kanatlarından. Yeniden mutlu olalım. Ġnkar et
gitsin. Bak eğer vazgeçmezsen bir daha beni göremezsin, haberin olsun."
Bu son cümle Bay Kaplumbağa'yı yıkmıĢtı. Oturduğu taburede
omuzları çöktü. BaĢı sırtındaki kabuğun içine doğru büzüldü.
"Demek sonunda bu da olacaktı?" diye mırıldandı: " Bir zamanlar
kaplumbağanın birini çocuklar taĢlamaya baĢlamıĢlar. Zavallı kaplumbağa!
59
Ġnsanoğluyla baĢ etmesi mümkün mü? Üstelik, çocuklar onu kabuğunun
üstüne yatırmıĢlar. Tepetaklak olduğu için dönemiyormuĢ. Çırpınıp
duruyormuĢ. Çocuklar tepesinde katıla katıla gülüp, eğleniyormuĢ. Ama o ne
yapmıĢ? Yalvaracağı, af dileyeceği yerde, 'Atın, atın!..Bir taĢ daha atın,' diye
bağırmıĢ. O gururlu bir kaplumbağaymıĢ...Bu masalı bana babam anlatmıĢtı.
Belli ki benim de öyle olmamı istemiĢti. Zorluklar karĢısında pes etmemem
gerektiğini istiyordu. Ne demek istediğini, bu masalı niye anlattığını Ģimdi
çok daha iyi anlıyorum. Görüyorum...Herkes taĢlıyor beni. Bir taĢ da sen
atmıĢsın çok mu? At bakalım. Kendi kendini taĢladığını öğreninceye kadar
taĢla beni."
Bayan Kaplumbağa, acır gibi oldu.
"Aklını iyice bozmuĢsun uçmayla. Canından olacaksın bu gidiĢle.
Hayat en değerli varlığımız değil mi? " dedi yalvaran bakıĢlarla.
Bay Kaplumbağa, yeniden baĢını dik tuttu:
"Evet. Doğru. Ama senin gibilerin anlamadığı bir Ģey var. Hayat otlar
için de çok değerlidir. Ama bizlerin ottan çok farklı yanlarımız var. Hayatta
bir amacımız olmalı. Kendimiz için yaĢayamayız hep. BaĢkalarını da
düĢünmek zorundayız."
"Bak ne güzel söylüyorsun. Beni de düĢün biraz. Dostlarını,
arkadaĢlarını, kuĢları, kaplumbağaları düĢün..."
"Off!...Anlamıyorsun ki beni. "
Bay Kaplumbağa, derdini anlatmakta çaresizdi. Daha doğrusu, o
elinden geldiğince anlatıyordu bunu , ama kimse anlamak istemiyordu. Çoğu
insan gibi, hayvanların da farklı olana, farklı düĢünene tahammülü
yoktu...Oysa, hayatın kendisi zıtlıklar, farklılıklardan oluĢuyordu. Artı varsa
eksi de olacaktı. Ġyinin karĢısında kötü vardı. Sıcak-soğuk, büyük-küçük,
acı-tatlı...Her Ģey karĢıtını yaratıyordu. KarĢıtlardan oluĢuyordu...Üstelik
bütün bunlar, müthiĢ bir düzensizlik içinde bulunup, hayatın düzenliliğini
sağlıyordu. BaĢlangıçta her Ģey güzel, temiz ve iyiydi. Ama sonra güzelin
karĢısına çirkin, iyinin karĢısına kötü, temizin karĢısına kirli
çıkmıĢtı...Hayatın düzenini sağlamak için dengelerin korunması gerekiyordu.
Kötülükler, çirkinlikler artmıĢsa, tehlike var demekti. Bu yaĢamın sonu
olabilirdi. Bay Kaplumbağa, kafasından bunları geçirirken müzik eĢliğinde
oynayarak Karagöz geldi. ġarkı söylüyordu:
"Kaplumbağayı düz ovada avlarlar...
Kanadını, kanadını yolarlar..."
Sonra tümsekteki yerini aldı ve karĢısındaki Bay Kaplumbağa'ya
sordu:
" Eveet...Durum ne merkezde yaramaz evladım?" dedi.
Bay Kaplumbağa, cevap vermedi.
60
Sunucu, araya girdi:
"Vala ne merkezde olduğunu bilmiyoruz. Sizi bekliyoruz iĢte," dedi.
Akbaba, meydanın üstünde bir tur atıp kanatlarını çırparak, ortalığı
toza dumana boğarak geldi ve Karagöz'ün önünde durdu.
"Karagöz efendi, biz bir itirafname hazırladık. Eğer uygun
görürseniz...Gerçi görmezseniz de bu iĢ olacak ya!.." dedi ve bir kağıt uzattı.
" Sen de kimsin be?" diye çıkıĢtı Karagöz.
" Bay Akbaba. Kanatlıları temsil ediyorum," dedi yılıĢarak.
"Ha...! Anladım," dedi Karagöz ve kağıdı okumaya baĢladı.
"Hım...hım...Ben bu yeni yazıyı sökemedim. Sen oku kızım. Aman
oğlum...Yani kızım..."
Bayan TavuskuĢu, Karagöz'ün uzattığı itirafnameyi aldı ve okumaya
baĢladı:
"AĢağıda adım ve imzam bulunan ben, kaplumbağa oğlu kaplumbağa,
bazılarının sandığı gibi kanat filan çıkarmadım. Bütün bunlar tarihi bir göz
yanılgısı nedeniyle meydana gelmiĢ, öyle algılanmıĢtır. Ben ormana, orman
kanunlarına saygılı bir kaplumbağayım. Kanat çıkarıp uçmak gibi aykırı
düĢüncelere kökünden karĢıyım. ĠĢ bu itirafnameyi aklım baĢımda ve hiçbir
baskıya uğramadan imzalıyorum...Bay Kaplumbağa...Bu kadar."
Bay Kaplumbağa, kendisi için yazılan itirafnameyi çok komik buldu.
Acı acı gülümsedi.
Karagöz ise çok beğendi:
" Ġyi olmuĢ...Hadi evladım imzala Ģunu," dedi ve Bay Kaplumbağa'ya
kağıdı uzattı.
"Ġmzalamayacağım!" dedi Kaplumbağa.
Akbaba kızdı...Kafasından birkaç tüy kopardı hırsla:
" Aaa, yeter be!..Çabuk imzala!.." diye bağırdı.
Baya Kaplumbağa yalvardı:
"Hadi ne olur imzala," dedi yaĢlı gözlerle.
Bay Kaplumbağa, imzalamamakta kararlıydı...Ne olursa olsun, böyle
saçma bir itirafnameyi imzalamayacaktı.
Meydanda bir uğultu koptu:
- Ġmzala!..Ġmzala...
Gürültü öyle artmıĢtı ki, ağaçlardaki yapraklar dökülmeye baĢladı.
Avcı, dayanamayıp tüfeğini kaptı ve ateĢ etti.
"Gümm!.."
Hayvanlar, panik içinde sağa-sola kaçıĢtı.
"Kesin, kesin Ģu gürültüyü!..Madem siz halledemiyorsunuz, ben
yapayım Ģu iĢi...Yani avcı usulü," dedi Avcı ve gülümseyerek Bay
Kaplumbağa'ya yanaĢtı.
61
"Sen Nasrettin Hoca'nın 'Leylek' fıkrasını bilir misin Kaplumbağa
kardeĢ?"
"Hayır. "
"Bak anlatayım o zaman...Hoca bir gün, bir leyleğe
rastlamıĢ...Hayvanı bir türlü bir Ģeye benzetememiĢ...Deve dese, deve
değil...KuĢ dese, kuĢ değil. Cebinden bir makas çıkarıp..." Avcı, bir makas
çıkardı cebinden. "Aynen böyle bir makas...Ve kesivermiĢ gagası ile
bacaklarını. Kestikten sonra da, ' ĠĢte Ģimdi kuĢa benzedin' demiĢ...Nasıl,
beğendin mi?"
Bay Kaplumbağa, bir makasa, bir de tuhaf tuhaf gülümseyen Avcı'ya
bakıp korktu. Niyetini anlamıĢtı.
"Durun, yapmayın!..Yapamazsınız bunu..."
Avcı, bir kahkaha patlattı:
"Huaaaa!...Öyle bir yaparım ki...Elim alıĢkındır bu iĢe..."
Bay Kirli, koĢarak gelip Avcı'yı destekledi.
"YaĢa Avcı bey!..YaĢa!..Kes de, kurtulsun kirli denizlerim, pis
ırmaklarım, zehirli atıklarım, puslu havam...Kesmezsen hepsi temiz kalacak
ben yokolacağım!..Kes!..Kes!"
TavĢan, kulak kabarttı...Bay kirlinin ne deme istediğini anlamamıĢtı:
"Ne diyor bu be?" dedi Timsah'a.
Timsah, anlamadı:
" Kim ne diyor?"
TavĢan, Bay Kirli'yi gösterdi...
"ĠĢte Ģu pasaklı..."
"Ne diyor?"
"Kaplumbağanın kanaları kesilirse her Ģey kirli kalırmıĢ. Bu da onu
iĢine gelirmiĢ."
" Kaplumbağa'nın kesilmesiyle onun ne ilgisi varmıĢ?"
Köstebek de katıldı konuĢmaya:
"Ben de öyle anladım..." dedi ve Bay Kirli'ye sordu: " Baksana buraya,
pasaklı Ģey...Ne ilgisi var kaplumbağanın kanatlarıyla söylediklerinin?"
Bay kirli sırıttı:
"Ne ilgisi mi var? Hıh!..KuĢ kadar kafanızla bunu anlamıyorsunuz."
Akbaba'nın farkına vardı...Kırdığı potu düzeltmek istedi, "
Affedersiniz! Sizi kastetmedim." dedi ama Akbaba kızmıĢtı bir kez...
"Gösteririm ben sana kuĢ kafalıyı! Ne demek istedin, açık söyle," dedi
sertçe.
Bay Kirli, hayvanların sert ve sorgulayıcı bakıĢları karĢısında paniğe
kapıldı. Her Ģeyi bir kez daha anlatması gerektiğini anladı.
62
"Peki, peki kızmayın...Efendim, aslında Bay Kaplumbağa çok kötü
Ģeyler düĢünerek bu kanatları çıkarmıĢ. Biliyorum bunu. Geçi o bunun
farkında değil. Nasıl olsa kanatları kesileceğine göre, öğrenmese de olur."
Akbaba, bu sözlerden yine bir Ģey anlamadı.
"Hiçbir Ģey anlamadım." Kalabalığa döndü: "Siz anladınız mı?" diye
sordu.
"Bilmece gibi konuĢuyor," dedi TavĢan. "Zehirli atık da ne demek?
Denizlerin kirlenmesiyle onun ne ilgisi var?"
Karagöz, bir süreden beri hayvanların konuĢmasını sabırla dinliyordu.
Öksürdü ve ciddi bir ses tonuyla:
"Galiba ben anladım," dedi. Hayvanlar onun çevresine toplandı.
Anlatacakları çok önemli olmalıydı.
Karagöz anlatmaya baĢladı:
"Yazık. Çok yazık. Aklınız varsa kaplumbağanın kanatlarını
kestirmezsiniz. Hatta, kendiniz birer kanat takarsınız. Bir çift mavi kanat.
Yoksa mahvolacak güzelim dünya. Hadi, sahip çıkın ona. Böyle bir oyuna
alet olduğum için kendimden utanıyorum. E yazık ki, ben artık çok çok
eskilerde kaldım. Yardımcı olamam size. Hadi, koruyun kaplumbağayı.
Koruyun mavilikleri..."
Avcı araya girdi:
"Yağma yok Karagöz efendi. Yağma yok. Daha nesli tüketilecek çok
hayvan var!"
Bay Kirli aldı sözü:
"Kirletilecek temizlikler...Pisletilecek güzellikler...Ayy, ağzım
sulanıyor!"
Avcı ile Bay Kirli; kaplumbağanın üzerine yürürken, hayvanlar
ĢaĢkınlıkla birbirlerine baktılar...
Artık her Ģeyi anlamıĢlardı.
Akbaba atıldı:
"Çabuk kurtaralım kaplumbağayı!"
TavĢan fırladı:
Kanatlarını çözelim!"
Bayan Kaplumbağa, Köstebek ve Timsah, Avcı ile Bay Kirli'yi
engellemeye çalıĢtılar...
Avcı, silahını doğrulttu ve ateĢ etti!
"Durun, yoksa bu sefer üzerinize ateĢ ederim!" diye gürledi.
Bay Kirli, Avcı'dan yüz bularak:
"Ben de hepinizi kirletirim," dedi ağzından pislikler saçarak...
Hayvanlar korkup bir adım geriledi...
Avcı, elindeki makası Bay Kirli'ye uzattı.
63
"Al Ģu makası. Çabuk kes kanatları!"
"Zevkle," dedi ve birden Bay Kaplumbağa'nın üzerine atıldı Bay
Kirli...
Kocaman, keskin makas gün ıĢığında parıldadı.
Bay Kaplumbağa, dehĢetle bağırdı:
"Dur, yapma!"
Bay Kirli'nin makas tutan eli bu yakarıĢa aldırmadı. Doyumsuz bir
iĢtahla ve hızla kaplumbağanın kanatlarına uzandı...
ġak...Ģak...Ģak! diye sesler çıktı makastan.
ĠĢte tam bu sırada tüm hayvanlar, büyük bir cesaret ve hızla Bay
Kirli'nin üzerine atıldı...
Avcı, tüfeğini doğrulttu ama bu kez ateĢ etmeye fırsat bulamadı...
MüthiĢ bir boğuĢma baĢladı...
Eller, kollar, ayaklar, kanatlar...Hepsi birbirine karıĢtı.
Meydan toz içinde kalmıĢtı.
Bay Kaplumbağa, boğuĢma sırasında kafasına bir cismin çarptığını
hissetti...
Sert bir cisim olmalıydı bu...
Kaya gibi, taĢ gibi bir Ģey...
Gözleri karardı, baĢı döndü...
Her Ģey dönüyor, dönüyordu...
Sonra, hiçbir Ģey göremez, duyamaz oldu.
Sanki yaĢam bitmiĢ, kanatları kesilmiĢti.
ġimdi sadece kollarında bir hafiflik, baĢında ise dayanılmaz bir ağrı
duyuyordu...
Sonra o da kayboldu...
Masmavi ıĢıklar saçan bir tünele doğru sürüklendi...
Sessizce, fırıl fırıl dönerek, tünelin ucuna hızla uçtu...
Bu onun son uçuĢu olacaktı.
Hem de kanatları olmaksızın!
Ama yine de çok güzel bir duyguydu bu...
Anlatılamaz...muhteĢem bir duygu...
Tek kelimeyle, inanılmazdı!
Demek ki, kanasız biri de isterse uçabilirdi.
Bunun için gerekli olan bir çift kanat değil, sadece istemek, arzu
etmekti.
Fakat bu güzel duygu uzun sürmedi...
Yeniden baĢı ağrımaya baĢladı...
Tünelin ucundaki mavi ıĢık da söndü...
ġimdi her yan simsiyahtı ve kulağında müthiĢ bir uğultu duyuyordu...
64
Gözlerini açtı.
Kalabalık acıyan gözlerle ona bakıyordu...
BaĢındaki ağrı dayanılmazdı...
Kollarını kaldırdı...Salladı...
Kanatları yerinde yoktu...
DehĢete kapılıp, müthiĢ bir çığlık attı:
"Kanatlarım!..Kanatlarım!.."
GÖKYÜZÜ MAVĠ KALMALI
Bay Kaplumbağa, baĢında sargılarla yatağında yatıyordu.
BaĢucunda Bayan kaplumbağa, Kirpi, Köstebek ve Doktor Kedi vardı.
"Bırakın beni...Kıymayın kanatlarıma," diye sayıklıyordu.
Bayan kaplumbağa, onun kötü bir kabus gördüğünü sanıyordu.
Kirpi, üzüntüyle bakıyordu arkadaĢına...
Doktor, kalabalığı hastanın baĢından uzaklaĢtırmak istiyor, "Açılın,
açılın biraz," diyordu.
Bay Kaplumbağa, bir süre sonra uyandı.
Ġlk sözü:
"Nerdeyim ben?" diye sormak oldu.
Bayan Kaplumbağa'nın sevinçten gözleri yaĢardı.
"Canım...Kurtuldun...Kurtuldun," diye mırıldandı.
Bay Kaplumbağa, önce çevresine Ģöyle bir bakındı, sonra:
"Neler oluyor? Bay Kirli nerde?" diye sordu.
Odadakiler ĢaĢkınlıkla birbirlerine baktı. Bay Kirli de kimdi?
"Peki kanatlarım," dedi Bay Kaplumbağa.
Onlar da yoktu!
Doktor:
"Ne kanadı? Az daha kütüğün üstünden düĢüp ölecektin," dedi.
"Yaa...Yüreğimizi ağzımıza getirdin, " diye onayladı Kirpi.
Köstebek, gülümseyerek baktı:
"Çok korkuttun bizi canım. Hava alacak baĢka bir yer bulamadın mı?"
dedi. "Ġtfaiyeciler olmasaydı, yaralanabilirdin. Onlar kurtardı seni," dedi
Bayan Kaplumbağa.
Bay Kaplumbağa'nın kafası karıĢmıĢtı. Söylenenlerden hiçbir Ģey
anlamıyordu...
Ne olmuĢtu? Kimden kurtulmuĢtu? Niye herkes baĢına üĢüĢmüĢtü?
Uçmak için en yükse ağaca çıktığını hatırlıyordu en son...
Sonra...Sonra...
BaĢına bir sürü olay gelmiĢti...
65
Peki ya Ģimdi?
"Uçacağım, deyip evden çıktın," dedi Bayan Kaplumbağa..."Sanki
kanatların varmıĢ gibi..."
Bay Kaplumbağa ĢaĢırdı...
"Yok muydu?" diye mırıldandı korkarak...
"Yoktu tabi," dedi karısı. "Kaplumbağanın kanadı mı olurmuĢ?"
Galiba Ģimdi her Ģeyi anlıyordu...
Demek her Ģey bir rüyaydı...
Uçmak için bir kütüğe tırmanmıĢ, sonra da düĢüp, kafasını bir yere
çarparak bayılmıĢtı.
Ġnanmak zordu ama, gerçek buydu iĢte!
Ama rüyada da olsa, mavi kanatlara sahip olduğu için seviniyordu...
Bir çift mavi kanat...
Ne kadar güzeldi...
Böyle tuhaf bir rüya gördüğü için bir an utandı...
Sonra, düĢününce bunun hiç de utanılacak bir Ģey olmadığını anladı.
Aksine, bu rüyayı herkese anlatmalı, bir çift mavi kanat sahibi olmanın
ne kadar güzel bir Ģey olduğuna inandırmalıydı dostlarını.
Bunları düĢünürken, Timsah girdi odaya...
Yanında Bilge BaykuĢ vardı...
Bay Kaplumbağa, Bilge BaykuĢ'u görünce yatağında doğruldu.
Çünkü o saygı duyulacak biriydi.
"Duyar duymaz geldim.," dedi Bilge BaykuĢ.
Oldukça yaĢlıydı ve eskisi gibi uçamıyordu.
"Sizi gördüğüme sevindim," dedi Bay Kaplumbağa.
Yüzü al al olmuĢtu.
"Ben de çok sevindim," dedi Bilge BaykuĢ...
Yatağın kenarına oturdu ve Bay Kaplumbağa'nın elini tuttu.
"Anladığım kadarıyla, o günkü konuĢmamızı yanlıĢ yorumlayıp kanat
çıkarmaya uğraĢmıĢsın. Ben sana, 'hepimiz mavi kanat takmazsak, hiçbir
yarıĢı kazanamayız demekle kanat çıkarıp kendini ağacın tepesinden at
demedim," dedi gülümseyerek.
Bay Kaplumbağa, büsbütün kızardı:
"Ne demek istediğinizi az önce anladım," diye mırıldandı.
"Asıl insan oğlu anlamalı bunu," dedi Bilge BaykuĢ.
Sesinde ciddi bir ton vardı.
Ġnsanları çok iyi tanırdı...
Ġnsanları ve dünyaya yaptıklarını...
"Ġnsanoğlu mavinin, kanatlı olmanın bilincine varmalı artık. Yoksa,
dünya dünya olmaktan çıkacak, " dedi üzüntüyle.
66
Odadakiler can kulağıyla onu dinliyorlardı.
Söyledikleri çok önemliydi çünkü.
Herkesin kulağına küpe olması gereken Ģeyler...
"Biz hayvanlar olarak elimizden geleni yapıyoruz," dedi Bilge BaykuĢ.
"Asıl insanoğlu gayret etmeli. Onlar düĢünmeli bunu. Doğanın dengesi
durmadan bozuluyor. Su suya, hava havaya, toprak toprağa benzemez oldu.
Ormanları cayır cayır yakıp kül ediyorlar. Hayvanlara hiç acımıyorlar.
DüĢüncesizce talan ediyorlar her yanı. Artık bu kötü gidiĢ durmalı."
Tam bu sırada gürültüyle bir uçak geçti.
Herkes, her Ģey sarsıldı.
Bay kaplumbağa, pencereye gitti,uçağın arkasından el salladı...
"Ġnsan asıl düĢüncede kanatlı olmalı,"diye mırıldandı...
Bayan kaplumbağa, yanına yaklaĢtı...
"Ne dedin canım?"diye sordu...
"Bir Ģey demedim canım,"dedi Bay Kaplumbağa...
"Ġnsanoğlu için küçük bir öneride bulundum sadece..."
Ötekiler de pencereye yaklaĢtı...
DıĢarıda müthiĢ bir gürültü, Ġsli, sisli, puslu bir hava vardı....
Simsiyah bir renk hakimdi her yana...
Gökyüzünde kara bulutlar dolaĢıyordu...
Manzara ürkütücü, dehĢet vericiydi...
Ama bir an çok tuhaf bir Ģey oldu:
GüneĢ, kara bulutların arkasından Ģöyle bir görünüp, keskin ıĢıklarını
dünyanın üzerine gönderdiğinde, bir çift mavi kanat parıldadı gökyüzünde...
Bu umudun mavi kanatları olmalıydı...
Çünkü, her ne olursa olsun, o hep vardı ve olmaya da devam edecekti.
Yeter ki, dünyanın her hangi bir köĢesinde, küçücük bir yürek, onu
içinde duyumsasın...
BĠTTĠ
67