11.12.2016 Views

tez

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ<br />

ANKARA ÜNİVERSİTESİ<br />

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ<br />

TÜRKİYE’DE İLAÇ ŞİRKETLERİNİN KULLANDIKLARI<br />

PAZARLAMA YÖNTEMLERİ<br />

VE<br />

HEKİMLERİN BU KONUDAKİ DEĞERLENDİRMELERİNİN<br />

ETİK AÇIDAN SORGULANMASI<br />

Murat CİVANER<br />

DEONTOLOJİ ve TIP TARİHİ ANABİLİM DALI<br />

DOKTORA TEZİ<br />

DANIŞMAN<br />

Prof.Dr. Berna ARDA<br />

2006 – ANKARA


TÜRKİYE CUMHURİYETİ<br />

ANKARA ÜNİVERSİTESİ<br />

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ<br />

TÜRKİYE’DE İLAÇ ŞİRKETLERİNİN KULLANDIKLARI<br />

PAZARLAMA YÖNTEMLERİ<br />

VE<br />

HEKİMLERİN BU KONUDAKİ DEĞERLENDİRMELERİNİN<br />

ETİK AÇIDAN SORGULANMASI<br />

Murat CİVANER<br />

DEONTOLOJİ ve TIP TARİHİ ANABİLİM DALI<br />

DOKTORA TEZİ<br />

DANIŞMAN<br />

Prof.Dr. Berna ARDA<br />

2006 - ANKARA


ii<br />

KABUL VE ONAY<br />

Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü<br />

Tıp Etiği ve Tarihi Doktora Programı<br />

çerçevesinde yürütülmüş olan bu çalışma, aşağıdaki jüri tarafından<br />

Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.<br />

Tez Savunma Tarihi: 21 / 06 / 2006<br />

Prof.Dr. Berna Arda<br />

Ankara Üniversitesi<br />

Jüri Başkanı<br />

Prof.Dr. Eriş Asil<br />

Ankara Üniversitesi<br />

Prof.Dr. Erdem Aydın<br />

Hacettepe Üniversitesi<br />

Prof.Dr. Yasemin Oğuz<br />

Ankara Üniversitesi<br />

Doç.Dr. Serap Şahinoğlu<br />

Ankara Üniversitesi


iii<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Kabul ve Onay .............................................................................................................ii<br />

İçindekiler ...................................................................................................................iii<br />

Önsöz .......................................................................................................................... vi<br />

Kısaltmalar .................................................................................................................vii<br />

Şekiller ......................................................................................................................viii<br />

Çizelgeler .................................................................................................................... ix<br />

1. GİRİŞ ...................................................................................................................... 1<br />

1.1 İlaç Endüstrisinin Boyutları ................................................................................... 1<br />

1.1.1 Dünyada İlaç Endüstrisi 1<br />

1.1.2 Türkiye’de İlaç Endüstrisi 11<br />

1.2 Pazarlama ve Tutundurma.................................................................................... 16<br />

1.2.1 Pazarlama 16<br />

1.2.2 Tutundurma 17<br />

1.3 İlaç Endüstrisinde Pazarlama ............................................................................... 19<br />

1.4 İlaç Endüstrisinde Tutundurma............................................................................ 26<br />

1.5 İlaç Endüstrisinde Tutundurma Araçları.............................................................. 30<br />

1.5.1 Kişisel Satış 31<br />

1.5.2 Hediyeler 34<br />

1.5.3 Ücretsiz İlaç Örnekleri 35<br />

1.5.4 Eğitim Programları 36<br />

1.5.5 Halkla İlişkiler 39<br />

1.5.6 Diğer 40<br />

1.6 Pazarlama yöntemlerinin reçetelere etkisi ........................................................... 41<br />

1.7 Tez çalışmasının amacı ve yazındaki yeri............................................................ 43<br />

2. GEREÇ ve YÖNTEM.......................................................................................... 45<br />

2.1 Birinci Aşama....................................................................................................... 45<br />

2.2 İkinci Aşama ........................................................................................................ 51<br />

2.2.1 Değişkenler ve anket sorularının hazırlanması 51<br />

2.2.2 Tanım ve ölçütler 53<br />

2.2.3 Araştırmaya katılan hekimlerin belirlenmesi ve veri toplama 53<br />

2.2.4 Araştırmanın kısıtlılıkları 57<br />

2.2.5 Zamanlama çizelgesi 59<br />

3. BULGULAR ......................................................................................................... 60<br />

3.1 Yazında Yer Alan Pazarlama Yöntemleri............................................................ 60<br />

3.2 Niteliksel Araştırmanın Bulguları........................................................................ 62<br />

3.2.1 Pazarlama Yöntemlerine İlişkin Temalar 62<br />

3.2.1.1 Hekimleri Etkilemek .............................................................................. 62<br />

a. Temsilcilerin satış teknikleri konusunda eğitilmesi ile .......................... 62<br />

b. Anımsatmaya yönelik etkinliklerle ........................................................ 66<br />

c. İnsani ilişkileri kullanarak...................................................................... 67<br />

d. Kişisel çıkar sağlayarak ......................................................................... 72


iv<br />

e. Hekim örgütleri ile ilişki kurarak ........................................................... 75<br />

f. Kuruma demirbaş ya da sarf malzemesi alarak ...................................... 75<br />

3.2.1.2 Temsilciye Baskı Uygulamak ................................................................ 80<br />

a. İnsanların sınıfsal dezavantajlarını kullanarak ve ödüllendirerek.......... 80<br />

b. Başarı güdülemesi ile ............................................................................. 81<br />

c. Belli bir sayıda satış yapma zorunluluğu getirerek ................................ 82<br />

3.2.1.3 Rakip İlacı / Şirketi Kötülemek ............................................................. 83<br />

3.2.1.4 Kısıtlayıcı Düzenlemelere Müdahale Etmek ......................................... 83<br />

3.2.1.5 Medyayı Kullanmak............................................................................... 85<br />

3.2.1.6 Bilimsel Bilginin Üretim ve Yayılmasına İlişkin Yöntemler ................ 85<br />

3.2.1.7 Eczaneleri Kullanmak ............................................................................ 93<br />

3.2.1.8 Pazarı Büyütme Çabaları........................................................................ 96<br />

3.2.1.9 Resmi Yetkililerle İlişkiler Kurmak....................................................... 97<br />

3.2.1.10 Hastaları Etkilemek.............................................................................. 98<br />

3.2.2 Diğer Temalar 99<br />

3.3 Niceliksel Araştırmanın Bulguları ..................................................................... 103<br />

3.3.1 Katılımcıların Demografik Özellikleri 103<br />

3.3.2 Katılımcıların Hekim-İlaç Şirketi İlişkileri Üzerine Yargı ve Gerekçeleri 107<br />

3.3.2.1 İlaç Şirketinden Destek Alarak Bilimsel Toplantı Düzenlemek ya da<br />

Katılmak........................................................................................................... 108<br />

3.2.2.2 Şirket Temsilcisine Zaman Ayırmak ve Sunumunu Dinlemek............ 114<br />

3.2.2.3 Şirket Temsilcisinden Hediye Almak .................................................. 117<br />

3.2.2.4 Şirket Temsilcisinin Verdiği Ücretsiz İlaç Örneğini Almak................ 122<br />

3.2.2.5 İlaç Şirketinin Hekimin Kurumuna Demirbaş ya da Sarf Malzemesi<br />

Alması .............................................................................................................. 125<br />

3.2.2.6 İlaç Şirketinin Düzenlediği Bir Tanıtım ya da Eğitim Programına<br />

Katılmak........................................................................................................... 129<br />

3.2.2.7 Bilimsel Araştırmalar İçin İlaç Şirketlerinden Destek Almak ............. 132<br />

3.2.2.8 Yöntemlerin Olası Olumsuz Sonuçlarının Yargılar Üzerindeki Etkisi 136<br />

3.2.2.9 Hekimin Şirketlerden Hediye Alması Kavramına İlişkin<br />

Değerlendirmeler.............................................................................................. 137<br />

4. TARTIŞMA ........................................................................................................ 145<br />

4.1 Pazarlama Yöntemleri Üzerine .......................................................................... 145<br />

4.2 Hekimlerin Yargıları ve Gerekçeleri Üzerine.................................................... 149<br />

4.2.1 Katılımcıların Demografik Özellikleri 149<br />

4.2.2 Yargılar ve Gerekçeleri 150<br />

4.2.2.1 “Olan”, “Olması Gereken” ve Araştırmanın Amacı ............................ 150<br />

4.2.2.2 Çıkarımların Çözümlenme Yöntemi.................................................... 151<br />

4.2.2.3 Çözümlemede Temel Alınacak Değerler............................................. 161<br />

a. Herkesin gereksindiği ilacı edinme hakkı vardır.................................. 161<br />

b. Hekim akılcı ilaç seçimi ölçütlerine uygun reçete yazmalıdır............. 162<br />

c. Toplumsal kaynaklar akılcı biçimde harcanmalıdır. ............................ 163<br />

4.2.2.4 Olumsuz Çıkarımların Çözümlenmesi................................................. 163<br />

4.2.2.5 Olumlu Çıkarımların Çözümlenmesi ................................................... 168


v<br />

5. SONUÇ ve ÖNERİLER..................................................................................... 180<br />

5.1 Sonuçlar ............................................................................................................. 180<br />

5.2 Öneriler .............................................................................................................. 181<br />

5.2.1 Eğitim 182<br />

5.2.2 Yöntemlere İlişkin Bilgi Üretme ve Paylaşarak Farkındalık Yaratma 183<br />

5.2.3 Devlet Düzenlemeleri 184<br />

ÖZET....................................................................................................................... 186<br />

SUMMARY ............................................................................................................ 188<br />

KAYNAKLAR ....................................................................................................... 189<br />

EKLER.................................................................................................................... 202<br />

Ek - 1 Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik ............. 202<br />

Ek - 2 Türk Tabipleri Birliği Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri .................................. 207<br />

Ek - 3 TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu - Temel İlkeler ....................... 209<br />

Ek - 4 Ankara Tabip Odası Etik Komisyonu - Hekim - İlaç Endüstrisi İlişkisinde<br />

Geçerli Olabilecek Etik İlkeler................................................................................. 210<br />

Ek - 5 WHO - Ethical Criteria for Medicinal Drug Promotion................................ 212<br />

Ek - 6 The World Medical Association Statement Concerning The Relationship<br />

Between Physicians and Commercial Enterprises ................................................... 217<br />

Ek - 7 Niceliksel Araştırmada Kullanılan Anket Formu.......................................... 219<br />

ÖZGEÇMİŞ............................................................................................................ 226


vi<br />

ÖNSÖZ<br />

Sağlık çalışanlarıyla şirketlerin ilişkisi her zaman tartışma konusu olmuştur.<br />

Genellikle üç görüş dillendirilir: Kişinin “kendini bilmesi” durumunda bir sorun<br />

yaşanmayacağı, belli ilişkilerin her durumda yasaklanması ve şirketlerle herhangi bir<br />

ilişki kurulmaması. Tezin ana konusunu bu tartışma oluşturuyor. Daha önce yapılmış<br />

araştırmalar, bizim ülkemizdeki hekimlerin de yukarıdaki görüşleri savunduklarını<br />

ortaya koymuştur. Ancak bu görüşlerin, daha doğru bir deyişle yargıların gerekçeleri<br />

araştırılmamıştır. Hekimin mesleğini uygularken ne yapması gerektiğine ilişkin<br />

cümleleri eleştirebilmek için, yargılara dayanak oluşturan gerekçeleri bilmek gerekir.<br />

Aksi taktirde ortak akıl geliştirmek bir yana, tarafların birbirini anlaması bile çok güç<br />

olur. Ortak akıl ancak iyi niyetli iletişim çabalarının söz konusu olduğu ilişkilerde<br />

olasıdır ve kimi düşünürlerin hayal ettiği gibi hiçbir ilişki sıfır/eşitlik noktasından<br />

başlamaz. İlişkiler çeşitli toplumsal koşullarda, tarafların farklı konumlarında,<br />

üstünlük ve zayıflıklarında ve farklı iktidar alanlarında kurulur. Üstelik, taraflar<br />

“gizli gündemli” de olabilir. Yine de, her koşulda, durulacak doğrunun neresi<br />

olduğuna ilişkin savların sağlamlığını göstermek gerekeceğinden, yargılar ve<br />

gerekçelerini değerlendirmek önemlidir. Bu nedenle içinde yaşadığım toplum için,<br />

tıp ahlakı değerleriyle uğraşan bir akademisyen olarak değerli bir çalışma yaptığıma<br />

inanıyorum. Çalışma sonucunda hekim-ilaç şirketi ilişkilerinde hangi çıkarımların<br />

kullanılabileceğini, hangilerinin sağlam olmadıkları için kullanılamayacağını<br />

belirledim. İlaç şirketleriyle kurulan ilişkilerde durulacak doğrunun belirlenmesi için<br />

yol gösterici olacağını umuyorum.<br />

Bu çalışma iki yıllık bir emeğin ürünü. Çok kişiye teşekkür borcum var. Öncelik<br />

kızım, oğlum ve eşimin. Onlardan aldığım zamanı bu çalışmaya dönüştürmeye<br />

uğraştım. Umarım başarılı olmuşumdur; yoksa kaybımız büyük demektir.<br />

Danışmanım Prof. Dr. Berna Arda <strong>tez</strong> çalışmasını yürütebilmem için her zaman bana<br />

destek oldu ve yol gösterdi. Önerileri öğretici ve geliştiriciydi; danışmanlığımı<br />

yaptığı için şanslıyım. Tez izleme kurulunda yer alan Prof. Dr. Yasemin Oğuz ve<br />

Prof. Dr. Erdem Aydın çalışmanın her aşamasında beni yönlendirdiler; katkıları için<br />

içtenlikle teşekkür ederim. Dr. Harun Balcıoğlu anket araştırması için beni<br />

cesaretlendirdi ve araştırmanın biçimlenmesini sağladı; desteği ve katkıları için<br />

kendisine çok teşekkür ediyorum. Türk Tabipleri Birliği’nden Uğur Okman ve Sinan<br />

Solmaz anket araştırmasının yürütülmesini sağladılar ve bitmek bilmeyen sorularımı<br />

sabırla yanıtladılar; harcadıkları emek için minnettarım. Türk Tabipleri Birliği<br />

Başkanı Dr. Füsun Sayek’e, Genel Sekreter Dr. Orhan Odabaşı’na ve Merkez<br />

Konseyi üyelerine teşekkür ediyorum; onların desteği olmadan bu çapta bir araştırma<br />

yürütmem olanaksız olurdu. Son olarak da, katılımcılara teşekkür etmeliyim. İlaç<br />

şirketi çalışanları benimle içtenlikle konuştular ve sırlarını paylaştılar. Hekimler<br />

zaman ayırarak, açık uçlu sorulara kimi zaman bir sayfadan fazla yanıt yazarak,<br />

çalışma için teşekkür ederek, sürekli sonuçları sorarak, en önemlisi de bu konunun ne<br />

kadar önemli, ne kadar güncel, ne kadar sağlığa değen bir konu olduğunu göstererek<br />

beni yüreklendirdiler. Düşüncelerini içtenlikle paylaşan tüm hekimlere teşekkür<br />

ediyorum ve beklentilerini karşılayabilmiş olmayı umuyorum.


vii<br />

KISALTMALAR<br />

ABD Amerika Birleşik Devletleri<br />

CRO Contract Research Organisation<br />

DHB Dünya Hekimler Birliği<br />

DPT Devlet Planlama Teşkilatı<br />

DSÖ Dünya Sağlık Örgütü<br />

İŞT İlaç Şirketi Temsilcisi<br />

KOL Key Opinion Leader<br />

SGS Saygın Görüş Sahibi<br />

TTB Türk Tabipleri Birliği


viii<br />

ŞEKİLLER<br />

Şekil 1.1 ABD’de ilaç harcamalarının yıllara göre dağılımı.................................................... 6<br />

Şekil 1.2 İlaç harcamalarındaki artışın nedenlerine göre dağılımı........................................... 7<br />

Şekil 1.3 1993-2000 yılı için ABD’deki ilaç endüstrisinin kârlılığının diğer endüstrilerle<br />

karşılaştırılması........................................................................................................................ 7<br />

Şekil 1.4 2000 yılı için dünyanın en büyük 500 şirketi içinde ilaç endüstrisinin diğer<br />

endüstrilerle kârlılık bakımından karşılaştırılması................................................................... 8<br />

Şekil 1.5 2000 yılı için ABD’de ilk 11 ilaç şirketinin gelirlerini harcadıkları kalemlerin<br />

karşılaştırılması........................................................................................................................ 8<br />

Şekil 1.6 ABD’de ilaç şirketlerinin tutundurma harcamalarının yıllara göre dağılımı............ 9<br />

Şekil 1.7 2002 yılı için ABD’deki ilaç şirketlerinin tutundurma harcamalarının dağılımı...... 9<br />

Şekil 1.8 2000 yılı için ABD’deki ilaç şirketlerinde çalışanların görevlerine göre dağılımı. 10<br />

Şekil 1.9 İlaç şirketlerinde çalışanların, çalıştıkları bölüme göre dağılımları, 1995-2000 .... 10<br />

Şekil 2.1 Çalışmaya katılım onam formu............................................................................... 47<br />

Şekil 2.2 İlaç şirketi çalışanlarıyla yapılan derinlemesine görüşmelerde kullanılan görüşme<br />

kılavuzu.................................................................................................................................. 48<br />

Şekil 2.3 Hekimlerle yapılan derinlemesine görüşmelerde kullanılan görüşme kılavuzu ..... 49<br />

Şekil 2.4 Anket araştırmasına katılım için çağrı mesajı......................................................... 55<br />

Şekil 2.5 Araştırmaya katılan hekimlerin Türkiye’deki tüm hekimler içindeki yeri ............. 57<br />

Şekil 3.1 Satış temsilcisinin kullandığı bilgi kartı örnekleri.................................................. 63<br />

Şekil 3.2 Temsilcinin kullandığı bilgi kartlarının arka yüzü.................................................. 64<br />

Şekil 3.3 Örnek bir IMS verisi............................................................................................... 78<br />

Şekil 3.4 Örnek bir IMS verisi............................................................................................... 79<br />

Şekil 3.5 Şirket temsilcisine sunulan olanakları gösteren bir gazete ilanı ............................. 81<br />

Şekil 3.6 Katılımcıların çalıştıkları kentlere göre dağılımı.................................................. 105


ix<br />

ÇİZELGELER<br />

Tablo 1.1 Dünyada ilaç satışları, 1998 – 2005..........................................................................2<br />

Tablo 1.2 Dünyada bölgelere göre ilaç satışları, 2005............................................................. 3<br />

Tablo 1.3 Dünyada en çok satan 10 ilaç, 2005 ........................................................................ 3<br />

Tablo 1.4 En çok satan ilaçların yönelik olduğu tedavi grupları, 2005 ................................... 4<br />

Tablo 1.5 Dünyadaki pazar paylarına göre ilaç şirketleri, 2004 .............................................. 5<br />

Tablo 1.6 İlaç ithalat ve ihracatlarına göre ülkelerin dağılımı, 2004 ....................................... 6<br />

Tablo 1.7 İlaç endüstrisinde istihdam, 2003 .......................................................................... 11<br />

Tablo 1.8 Tedavi Gruplarına Göre İlaç Tüketim Oranları - 2005.......................................... 12<br />

Tablo 1.9 Türkiye’de satış rakamlarına göre en çok satan 50 ilaç, 2005............................... 13<br />

Tablo 1.10 Satışları 2005 yılında bir önceki yıla göre %100’ün üzerinde artan ilaçlar......... 14<br />

Tablo 1.11 Türkiye’de kutu sayısına göre en çok satan 50 ilaç, 2005 ................................... 15<br />

Tablo 1.12 İlaç şirketleri için müşterileri nelerin yönlendirdiğine ilişkin örnek tablo .......... 31<br />

Tablo 3.1 Niteliksel araştırmaya katılan hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkisine ilişkin yargı<br />

ve gerekçeleri......................................................................................................................... 99<br />

Tablo 3.2 Araştırmaya katılanların yaş ve cinsiyete göre dağılımı...................................... 103<br />

Tablo 3.3 Katılımcıların çalıştıkları kentlere göre dağılımı................................................. 104<br />

Tablo 3.4 Katılımcıların çalıştıkları kuruma göre dağılımı ................................................. 106<br />

Tablo 3.5 Bir eğitim kurumunda çalışan katılımcıların ünvana göre dağılımı .................... 106<br />

Tablo 3.6 Katılımcıların uzmanlık alanlarına göre dağılımı................................................ 106<br />

Tablo 3.7 Katılımcıların hekimlik mesleğini yaptıkları süreye göre dağılımı ..................... 107<br />

Tablo 3.8 Katılımcıların “Bilimsel bir toplantıya katılırken kayıt, konaklama, yolculuk gibi<br />

giderlerin karşılanması için ya da bilimsel bir toplantı düzenlemek için ilaç şirketlerinden<br />

maddi destek almak” üzerine yargı ve gerekçeleri .............................................................. 108<br />

Tablo 3.9 Katılımcıların “Şirket temsilcisine zaman ayırmak ve sunumunu dinlemek”<br />

üzerine yargı ve gerekçeleri ................................................................................................. 114<br />

Tablo 3.10 Katılımcıların “Şirket temsilcisinin verdiği hediyeleri kabul etmek” üzerine yargı<br />

ve gerekçeleri....................................................................................................................... 118<br />

Tablo 3.11 Katılımcıların “Temsilcinin verdiği ilaç numunesini almak” üzerine yargı ve<br />

gerekçeleri............................................................................................................................ 122<br />

Tablo 3.12 Katılımcıların “İlaç şirketinin hekimin çalıştığı kuruma demirbaş ya da sarf<br />

malzemesi alması” üzerine yargı ve gerekçeleri.................................................................. 126<br />

Tablo 3.13 Katılımcıların “İlaç şirketinin düzenlediği bir ilaç tanıtım toplantısına veya belli<br />

bir konudaki eğitim programına katılmak” üzerine yargı ve gerekçeleri............................. 129<br />

Tablo 3.14 Katılımcıların “Bilimsel araştırmalar için ilaç şirketlerinden destek almak”<br />

üzerine yargı ve gerekçeleri ................................................................................................. 133<br />

Tablo 3.15 Katılımcıların yeni bilgileri göz önüne alarak yaptıkları değerlendirmeler....... 137<br />

Tablo 3.16 Katılımcıların “Hekimin ilaç şirketi temsilcisinden hediye alması ile aşağıdaki<br />

hediye alma biçimleri arasında benzerlik kurulabilir mi?” sorusuna verdikleri yanıtların<br />

dağılımı ................................................................................................................................ 137


1. GİRİŞ<br />

İlaç şirketlerinin tanıtım ve satış artırmaya yönelik çalışmaları, günümüzde giderek<br />

artan biçimde sağlık çalışanlarının ve kamuoyunun gündemine girmeye başlamıştır.<br />

Yasal çerçevelerde tanımlanan tanıtım çalışmalarının neden olabildiği etik sorunlar<br />

çeşitli çevrelerde ciddi bir tartışma konusudur. Yasal tanıtım çalışmalarının yanı sıra,<br />

saygın bilim adamlarına ilaç propagandası karşılığında ücret ödemek, bilimsel<br />

araştırma sonuçlarını yönlendirmek, hekimlere yazdıkları ilaçlar karşılığında pahalı<br />

hediyeler vermek gibi yasal olmayan uygulamalardan da söz edilmeye başlanmış, bu<br />

pazarlama yöntemlerinin olumsuz etkileri yazında sık yer alır olmuştur. Yasal ve<br />

yasal olmayan pazarlama yöntemlerinin etik sorunlara yol açtığı, hasta-hekim<br />

ilişkisini ve mesleği olumsuz etkilediği ve ayrıca maliyetleri artırdığı ileri<br />

sürülmektedir (Abbasi ve Smith, 2003; Baird, 2003; Burton ve Rowell, 2003;<br />

Charatan, 2001; Davis, 2004; Giannakakis ve Ioannidis, 2000; Gibson et al, 2002;<br />

Kjaergard ve ls-Nielsen, 2002; Koch, 2003; Koşar, 2006; Lenzer, 2004b; Lenzer,<br />

2004a; Liberati ve Magrini, 2003; Marlow, 2004; McGuaran, 2002; Mintzes et al,<br />

2002; Mintzes, 2002; Moynihan, 2003a; Moynihan, 2003c; Moynihan, 2004; Mutlu,<br />

2004; Rao ve Cassia, 2002; Sheldon, 2001; Smith, 2003; Somerset et al, 2001;<br />

Tonks, 2002; TTB, 2002; Wise, 2001; Şemin, 1998; s.:42).<br />

Konunun önemini vurgulayabilmek için, öncelikle ilaç endüstrisinin dünyada ve<br />

ülkemizdeki genel boyutlarını, ilaç şirketlerinin pazarlama çalışmalarını ve bu<br />

çalışmaların etkisini ele almak uygun olacaktır.<br />

1.1 İlaç Endüstrisinin Boyutları<br />

1.1.1 Dünyada İlaç Endüstrisi<br />

İlaç endüstrisi, dünyadaki en büyük şirketler arasında yer alan ve satışları, üretim<br />

etkinlikleri, çalışanları ve bağlı şirketlerinin dağılımı bakımından uluslararası niteliğe<br />

sahip şirketler tarafından kontrol edilmektedir (Busfield, 2004).<br />

IMS Health şirketi, dünya çapında 29,000’den fazla veri kaynağı kullanarak 225,000<br />

bölgede ilaç pazarını izlemektedir. Veri kaynakları ilaç üreticileri, toptancılar,<br />

parekendeciler, eczaneler, posta siparişleri, bakım evleri ve hastanelerdir. Şirket her<br />

yıl verileri biraraya getirmekte ve çoğunluğu ilaç şirketlerinden oluşan müşterileri bu<br />

verileri, pazara ilişkin strateji belirlemek ve alandaki satış elemanlarının etkinliğini<br />

denetlemek için satın almaktadır (IMS, 2006a).<br />

Şirket her yıl, çok kabaca da olsa pazarın boyutlarını belirten rakamları<br />

yayımlamakta ve pazarın görünümünü yorumlamaktadır. Son olarak 2005 yılı<br />

verileri, 21 Mart 2006 tarihinde şirketin web sayfasından duyurulmuştur (IMS,<br />

2006b). Buna göre, 2005 yılında dünyadaki ilaç pazarı, bir önceki yıla göre %7<br />

büyüyerek 602 milyar ABD dolarına ulaşmıştır (Tablo 1.1).


2<br />

Tablo 1.1 Dünyada ilaç satışları, 1998 – 2005<br />

1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005<br />

Toplam dünya pazarı* 298 331 356 390 427 497 559 602<br />

Bir önceki yıla göre büyüme %7 %11 %11 %13 %9 %10 %8 %7<br />

* milyar ABD doları<br />

IMS, büyümedeki bölgesel farklılıklara işaret etmekte ve “parlayan yıldızlar”<br />

arasında ülkemizi de saymaktadır (IMS, 2006b):<br />

“En büyük 10 pazarda büyüme, önceki yılda %7.2 olmasına rağmen, 2005’te<br />

%5.7 olmuştur. Bu pazarlar toplam ilaç pazarının %81’ini oluşturmaktadır.<br />

Ancak Çin, Kore, Meksika, Rusya ve Türkiye, tümü de çift haneli büyüme<br />

rakamlarına ulaşarak dünya ortalamasının üzerine çıkmış ve önümüzdeki<br />

dönemde pazarın nerelere kayacağına işaret etmiştir. ... İlaç üreticileri, iş<br />

performanslarını artırmanın bir aracı olarak, bu pazarların sağlık hizmeti<br />

gereksinimlerini karşılamaya çalışmaktadırlar.<br />

Yeni ürünler<br />

Pazar büyümesinin %40’ı, büyük pazarlara verilen 30 yeni molekül sayesinde<br />

sağlanmıştır. ... 2005 yılında, 2,300’den fazla ürün klinik deneme<br />

aşamasındadır. Bu rakam 2004 yılından %9, son 3 yıldan %31 fazladır. 93<br />

kanser ilacı, 51 kardiyovasküler hastalık ilacı, 37 viral enfeksiyon ilacı ve 28<br />

artrit/ağrı ilacı Faz III ya da onay öncesi evrededir. Geliştirilme aşamasındaki<br />

ilaçların tümünün %27’si yapısal olarak biyolojiktir, ki bu tüm zamanların en<br />

yüksek oranıdır. ... Amgen, Roche/Genentech ve Johnson and Johnson’un<br />

önderliğindeki biyolojik ilaçlar sektörü, 2005’te %17 büyüyerek 52.7 milyar<br />

dolarlık satışa ulaşmıştır.<br />

Bölgesel performans<br />

2005 yılında, toplam ilaç satışlarının %47’sinin gerçekleştiği Kuzey Amerika<br />

%5.2 büyüyerek 265.7 milyar dolara çıkarken, Avrupa biraz daha fazla, %7.1<br />

büyümüş, 169.5 milyar dolara ulaşmıştır (Tablo 1.2). Latin Amerika’daki<br />

satışlar %18.5 ile olağanüstü bir artış göstermiş ve 24 milyar dolara çıkmış,<br />

Japonya dışındaki Asya-Pasifik bölgesi ve Afrika %11 büyüyerek 46.4 milyar<br />

dolar olmuştur. Dünyanın ikinci büyük pazarı olan Japonya, tarihsel olarak<br />

yavaş büyüme hızlarına sahipken, 2005’te %6.8 büyüyerek 60.3 milyar dolara<br />

ulaşmıştır. Bu hız 1991’den beri yakalanan en büyük büyüme hızıdır. Bu<br />

performansın gerisinde anjiyotensin II’ler, antihistaminikler ve kanser<br />

ilaçlarına bağlı artışların rolü olduğu gibi, Alzheimer ve Parkinson gibi<br />

yaşlılığa bağlı hastalık ilaçlarının satışında yaşanan anlamlı derecedeki artış<br />

da etkili olmuştur.<br />

Asya-Pasifik bölgesinin parlak noktasını Çin oluşturmaya devam etmektedir.<br />

Sağlıklı bir ekonomi ile artan tanı ve tedavi hızlarının bileşimi, Çin’i<br />

çokuluslu ilaç şirketleri için son derece çekici hale getirmektedir. Şirketlerin


3<br />

çoğu, pazarın sunduğu uzun dönemli iş fırsatlarını görerek Çin’deki<br />

varlıklarını genişletmektedir. 2005 yılında Çin’deki ilaç satışları %20.4<br />

artarak 11.7 milyar dolara ulaşmıştır ve son üç yıldır %20’nin üzerinde bir<br />

büyüme sağlanmaktadır. IMS, Çin’in 2009’da dünyanın yedinci büyük ilaç<br />

pazarı olacağını öngörmektedir.<br />

Tablo 1.2 Dünyada bölgelere göre ilaç satışları, 2005<br />

2005 satışları<br />

(milyar ABD doları)<br />

Toplam satışlar<br />

içindeki payı (%)<br />

Önceki yıla göre<br />

büyüme (%)<br />

Kuzey Amerika 265.7 47.0 5.2<br />

Avrupa 169.5 30.0 7.1<br />

Japonya 60.3 10.7 6.8<br />

Asya, Afrika ve<br />

46.4 8.2 11.0<br />

Avustralya<br />

Latin Amerika 24.0 4.2 18.5<br />

IMS’ce denetlenen 565.9 100 6.9<br />

toplam*<br />

* Denetlenmemiş pazarlar hariç.<br />

Çok-satan 1 ilaçlar için olumlu görünüm<br />

Çok-satan ilaçların sayısı 2000 yılında 36 iken, 2005 yılında 94’e çıkmıştır.<br />

Bu ilaçlardan altısının patent süresi 2006’da dolacak olmasına rağmen, yeni<br />

ürünlerin pazara çıkması ve pazarda olanların giderek artan satışları, gelecek<br />

beş yıl içinde çok-satan ilaç sayısını artıracaktır.<br />

Tablo 1.3 Dünyada en çok satan 10 ilaç, 2005<br />

2005 satışları<br />

(milyar ABD<br />

doları)<br />

Toplam satışlar<br />

içindeki payı<br />

(%)<br />

Önceki yıla<br />

göre büyüme<br />

(%)<br />

1. Lipitor (atorvastatin) 12.9 2.3 6.4<br />

2. Plavix (clopidogrel) 5.9 1.0 16.0<br />

3. Nexium (esomeprazole) 5.7 1.0 16.7<br />

4. Seretide/Advair<br />

5.6 1.0 19.0<br />

(fluticasone+salmeterol)<br />

5. Zocor (simvastatin) 5.3 0.9 -10.7<br />

6. Norvasc (amlodipine) 5.0 0.9 2.5<br />

7. Zyprexa (olanzapine) 4.7 0.8 -6.8<br />

8. Risperdal (risperidone) 4.0 0.7 12.6<br />

9. Ogastro/Prevacid<br />

4.0 0.7 0.9<br />

(lansoprazole)<br />

10. Effexor (venlafaxine) 3.8 0.7 1.2<br />

Toplam 56.9 10.1 5.5<br />

1 Bir yılda 1 milyar doların üzerinde satan ilaçlar, “blockbuster” olarak adlandırılır. Türkçede karşılığı<br />

yoktur; “çok-satan” deyimi anlamını kısmen vermektedir.


4<br />

Tablo 1.4 En çok satan ilaçların yönelik olduğu tedavi grupları, 2005<br />

2005 satışları<br />

(milyar ABD<br />

doları)<br />

Toplam satışlar<br />

içindeki payı (%)<br />

Önceki yıla<br />

göre büyüme<br />

(%)<br />

1. Kolesterol ve Trigliserit<br />

32.4 5.8 6.8<br />

düşürücüler<br />

2. Sitositatikler 28.5 5.1 18.6<br />

3. Antiülseratifler 26.7 4.8 3.8<br />

4. Antidepresanlar ve<br />

19.8 3.5 -3.9<br />

duygudurum düzenleyiciler<br />

5. Antipsikotikler 16.2 2.9 10.7<br />

6. Anjiyotensin-II inhibitörleri 14.2 2.5 18.1<br />

7. Eritropoietin ürünleri 12.3 2.2 6.3<br />

8. Kalsiyum antagonistleri 11.9 2.1 2.2<br />

9. Anti-epileptikler 11.6 2.1 0.9<br />

10. Oral antidiyabetikler 10.7 1.9 6.9<br />

Toplam 184.3 32.9 7.1<br />

Önümüzdeki dönem<br />

Birçok ilaç üreticisi için 2005 yılı, maliyetleri denetleme, düzenlemelerden<br />

kaynaklanan kayıplar ve güvenlik konularıyla uğraşırken bir geçiş yılını<br />

temsil ediyordu. Yine de, yaşlanan nüfusun artan istemleri ile gereksinimin<br />

çok az karşılandığı alanlardaki başarılı yeniliklerin bileşimi, büyümenin<br />

devamını sağlayacaktır.<br />

Hastaların sağlık harcamaları arttıkça ve sosyal güvenlik kuruluşları sağlık<br />

harcamalarını azaltmaya çalıştıkça, jenerik ilaçlar daha önem kazanacaktır.<br />

Bunun sonucu, markalı ilaçların fiyatlarının düşmesidir. Jenerik ilaçların<br />

satışları, en büyük sekiz pazarda (ABD, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya,<br />

İspanya, Britanya ve Japonya) 55 milyar doları aşmıştır ve önümüzdeki beş<br />

yılda çift haneli büyüme rakamlarına ulaşması beklenmektedir.<br />

IMS, gelecek beş yıl içinde dünya ilaç pazarının yıllık %5-8 büyüyeceğini<br />

öngörmektedir. Asya-Pasifik ve Afrika için bu rakamlar %9-12, Latin<br />

Amerika için %7-10 ve Japonya için %3-6 olacaktır.”<br />

Endüstrinin başka bir boyutu olarak ilaç üreticilerine bakıldığında, pazarın yaklaşık<br />

yarısının ilk 10 şirketin elinde olduğu görülmektedir (Tablo 1.5) (ABPI, 2006). En<br />

büyük yirmi şirketin pazar payı, toplamın üçte ikisine eşittir.


5<br />

Tablo 1.5 Dünyadaki pazar paylarına göre ilaç şirketleri, 2004<br />

Ülke<br />

Satışlar Büyüme* Pazar payı**<br />

(milyon £) %<br />

%<br />

Pfizer ABD 26,364 7.6 9.7<br />

GlaxoSmithKline Britanya 17,055 6.3 6.3<br />

Sanofi Aventis Fransa 14,282 8.6 5.3<br />

Johnson & Johnson ABD 12,834 10.9 4.7<br />

Merck & Co ABD 12,437 6.0 4.6<br />

Novartis İsviçre 11,868 12.4 4.4<br />

Astrazeneca Britanya 11,257 12.5 4.2<br />

Roche İsviçre 9,222 15.7 3.4<br />

Bristol-Myers Squibb ABD 8,110 -0.9 3.0<br />

Wyeth ABD 7,407 11.1 2.7<br />

İlk 10 130,836 12.4 46.1<br />

Abbott ABD 7,387 7.0 2.7<br />

Lilly ABD 6,585 8.2 2.4<br />

Amgen ABD 5,543 27.1 2.1<br />

Takeda Japonya 4,582 10.0 1.7<br />

Boehringer Ingelheim Almanya 4,327 20.0 1.6<br />

Schering-Plough ABD 3,526 -9.9 1.3<br />

Bayer Almanya 3,295 4.2 1.2<br />

Schering AG Almanya 2,567 12.4 1.0<br />

Eisai Japonya 2,517 16.3 0.9<br />

Teva İsrail 2,253 0.4 0.8<br />

İkinci 10 42,582 4.7 15.7<br />

Toplam 173,418 61.8<br />

* ABD doları bazında hesaplanmıştır.<br />

** IMS’ce denetlenen pazarlar için<br />

İlk 10 şirketin 5’inin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli olduğu<br />

görülmektedir. ABD aynı zamanda, ilaç tüketiminde birinci sıradadır ve dünyanın en<br />

büyük ilaç pazarı durumundadır. Bu nedenlerle, ilaç pazarının dünya çapındaki<br />

görünümünü gözden geçirdikten sonra, ABD ilaç endüstrisinin özelliklerini ele<br />

almak uygun olacaktır.<br />

ABD’de ilaç harcamaları 2003 yılında, 163.4 milyar dolara ulaşmıştır (Şekil 1.1).


6<br />

İlaç harcamaları (milyar $)<br />

180<br />

160<br />

140<br />

120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

93.4<br />

78.9<br />

69.1<br />

61.1<br />

55.2<br />

50.6<br />

1993<br />

1994<br />

111.1<br />

131.9<br />

154.5<br />

1995<br />

1996<br />

1997<br />

1998<br />

1999<br />

2000<br />

2001<br />

2002<br />

Şekil 1.1 ABD’de ilaç harcamalarının yıllara göre dağılımı (Kaiser Family Foundation,<br />

2006; No Free Lunch, 2006) (2002 yılı verisine ulaşılamamıştır).<br />

Dünyanın en büyük ilaç üreticisi olmasına rağmen, aynı zamanda en büyük ilaç<br />

ithalatçısı olan ABD, özellikle Avrupa Birliği ülkeleri ile olan ticaretinde büyük açık<br />

vermektedir (Tablo 1.6) (ABPI, 2006; European Federation of Pharmaceutical<br />

Industries and Associations, 2006).<br />

Tablo 1.6 İlaç ithalat ve ihracatlarına göre ülkelerin dağılımı, 2004<br />

İhracat<br />

(milyon £)<br />

İthalat<br />

(milyon £)<br />

Fark<br />

(milyon £)<br />

İsviçre 12,052 6,491 5,561<br />

Fransa 12,302 8,012 4,290<br />

Almanya 19,616 15,349 4,267<br />

Britanya 12,354 8,642 3,712<br />

İsveç 4,082 1,503 2,579<br />

Hollanda 6,533 6,094 439<br />

İtalya 6,074 6,690 -616<br />

Avustralya 1,141 2,717 -1,576<br />

İspanya 2,716 4,831 -2,115<br />

Japonya 1,677 3,829 -2,152<br />

Kanada 1,815 4,034 -2,219<br />

ABD 11,989 19,099 -7,109<br />

163.4<br />

ABD’nin ilaç harcamalarındaki artışın nedeni sadece ilaç fiyatlarındaki artış değil,<br />

daha fazla sayıda ilaç reçete edilmesi ve daha pahalı ilaçların seçilmesidir (Şekil 1.2)<br />

2003


7<br />

İlaç<br />

fiyatlarındaki<br />

artış<br />

% 37<br />

Daha fazla<br />

sayıda ilaç<br />

yazılması<br />

% 39<br />

Daha pahalı<br />

ilaçların<br />

yazılması<br />

% 24<br />

Şekil 1.2 İlaç harcamalarındaki artışın nedenlerine göre dağılımı (%) (No Free Lunch, 2006)<br />

İlaç şirketlerinin kâr oranları, diğer şirketlere göre yaklaşık dört kat fazladır ve bu<br />

fark artmaya devam etmektedir (Şekil 1.3). Dünyanın en büyük 500 şirketinin<br />

dikkate alındığı bir incelemede, ilaç şirketlerinin gelire göre, mal varlıklarına göre ve<br />

toplamda diğer şirketlerden çok daha fazla kârlılık elde ettikleri belirlenmiştir (Şekil<br />

1.4).<br />

20<br />

18<br />

16<br />

14<br />

12<br />

%<br />

10<br />

8<br />

6<br />

4<br />

2<br />

0<br />

18.7<br />

1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000<br />

İlaç endüstrisi<br />

Diğer endüstriler<br />

Şekil 1.3 1993-2000 yılı için ABD’deki ilaç endüstrisinin kârlılığının diğer endüstrilerle<br />

karşılaştırılması (%) (No Free Lunch, 2006)<br />

5


8<br />

30%<br />

29<br />

25%<br />

20%<br />

19<br />

18<br />

15.8<br />

%<br />

15%<br />

10%<br />

5%<br />

4.9<br />

3.9<br />

0%<br />

Gelire göre kâr<br />

Mal varlıklarına<br />

göre kâr<br />

Toplama göre kâr<br />

İlaç endüstrisi<br />

Diğer endüstriler<br />

Şekil 1.4 2000 yılı için dünyanın en büyük 500 şirketi içinde ilaç endüstrisinin diğer<br />

endüstrilerle kârlılık bakımından karşılaştırılması (%) (No Free Lunch, 2006)<br />

İlaç şirketlerinin en fazla harcamada bulundukları alan pazarlama ve yönetimdir<br />

(Şekil 1.5)<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

30<br />

20%<br />

10%<br />

12<br />

17<br />

0%<br />

AR-GE Kâr payları Pazarlama ve<br />

yönetim giderleri<br />

Şekil 1.5 2000 yılı için ABD’de ilk 11 ilaç şirketinin gelirlerini harcadıkları kalemlerin<br />

karşılaştırılması (%)(No Free Lunch, 2006)<br />

İlaç şirketleri pazarlama ve yönetim’e, araştırma ve geliştirme çalışmalarının<br />

yaklaşık 2.5 katı para harcamakta, gelirlerinin yaklaşık üçte birini pazarlama ve<br />

yönetim giderlerine ayırmaktadırlar.<br />

2003 yılında ABD ilaç endüstrisi, tutundurma etkinlikleri için 25.3 milyar dolar<br />

harcamıştır (Şekil 1.6).


9<br />

Tanıtım harcamaları (milyar $)<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

9<br />

11<br />

12.5<br />

13.9<br />

25.3<br />

0<br />

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003<br />

Şekil 1.6 ABD’de ilaç şirketlerinin tutundurma harcamalarının yıllara göre dağılımı (%) (No<br />

Free Lunch, 2006; Wazana et al, 2004)<br />

15.7<br />

17.8<br />

Bu harcamanın büyük kısmı, ürünlerin hekimlere tanıtımına ve ücretsiz ilaç<br />

örneklerine ayrılmıştır (Şekil 1.7). Westfall ve ark. tarafından yapılan bir<br />

araştırmada, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının %96’sının geçen bir yılda<br />

kişisel ya da ailelerinin kullanımı için ilaç örneği aldıkları ortaya konulmuştur (No<br />

Free Lunch, 2006).<br />

21<br />

Hastanelere<br />

yönelik<br />

harcamalar<br />

%4.1<br />

Dergi<br />

reklamları<br />

%2<br />

Hekimlere<br />

yönelik<br />

harcamalar<br />

%25.3<br />

Ücretsiz<br />

numuneler<br />

%56.1<br />

Topluma<br />

yönelik<br />

reklamlar<br />

%12.5<br />

Şekil 1.7 2002 yılı için ABD’deki ilaç şirketlerinin tutundurma harcamalarının dağılımı<br />

(%) (No Free Lunch, 2006)<br />

İlaç şirketlerinde çalışanların görev dağılımına bakıldığında, birinci sırada %39’la<br />

pazarlama çalışanlarının yer aldığı görülmektedir (Şekil 1.8).


10<br />

Dağıtım ve diğer<br />

çalışanlar<br />

%2<br />

Yönetim<br />

%11<br />

Üretim, kalite<br />

kontrol<br />

%26<br />

Pazarlama %39<br />

AR-GE %22<br />

Şekil 1.8 2000 yılı için ABD’deki ilaç şirketlerinde çalışanların görevlerine göre dağılımı<br />

(%) (No Free Lunch, 2006)<br />

1995-2000 yılları arasında AR-GE çalışanlarının sayısı %2 azalırken, pazarlama<br />

çalışanlarının sayısı %59 artmıştır (Şekil 1.9). 2000 yılında, ABD’deki 83,000 şirket<br />

temsilcisi, hekimlere 60 milyon ziyarette bulunmuştur (No Free Lunch, 2006).<br />

90.000<br />

87,810<br />

80.000<br />

70.000<br />

60.000<br />

50.000<br />

40.000<br />

30.000<br />

20.000<br />

10.000<br />

0<br />

55,348<br />

49,409<br />

48,527<br />

1995 1996 1997 1998 1999 2000<br />

Pazarlama<br />

AR-GE<br />

Şekil 1.9 İlaç şirketlerinde çalışanların, çalıştıkları bölüme göre dağılımları, 1995-2000<br />

(No Free Lunch, 2006)<br />

Topluma yönelik ilaç reklamının yasal olduğu ABD’de 2000 yılında topluma yönelik<br />

reklam harcamaları 2.5 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun 468 milyon doları dergi<br />

reklamlarına harcanmıştır. Yine 2000 yılı için, topluma yönelik reklamı yapılan 50<br />

ilacın satışlarındaki artış, aynı yıl için ilaç harcamalarındaki artışın yaklaşık<br />

yarısından sorumludur (%47.8) (No Free Lunch, 2006).<br />

Topluma yönelik reklam harcamalarının %40’ı sadece 10 ilaca yöneliktir. Bunların<br />

içinde Viagra, Prilosec, Claritin, Xanax ve Reductil bulunmaktadır. 2000 yılında<br />

Merck şirketinin sadece Vioxx reklamı için harcadığı miktar, 161 milyon dolardır.<br />

Aynı yılda Pepsi şirketi Pepsi için 125 milyon dolar, Anheuser-Busch şirketi


11<br />

Budweiser için 146 milyon dolar harcamıştır. 2000 yılında tek başına Vioxx<br />

satışlarındaki artış, bütün ilaç harcamalarındaki artışın %5.7’sine karşılık<br />

gelmektedir (No Free Lunch, 2006).<br />

1.1.2 Türkiye’de İlaç Endüstrisi<br />

2004 yılında üretici fiyatlarıyla 8.1 milyar YTL (5.7 milyar dolar) olan ilaç pazarı,<br />

2005 yılında yüzde 10 artarak 8.9 milyar YTL olmuş, YTL’nin dolar karşısında<br />

değer kazanması nedeniyle dolar cinsinden artış yüzde 17 düzeyinde gerçekleşmiş,<br />

6.6 milyar dolara ulaşmıştır (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006c).<br />

Türkiye ilaç pazarında, tüm sunuş biçimleriyle (tablet, ampul, şurup v.b.) 5,338 adet<br />

ilaç mevcuttur. Bu ilaçların yüzde 38’ini ithal ilaçlar, yüzde 62’sini Türkiye’de<br />

üretilen ilaçlar oluşturmaktadır. Yerli ilaçların yüzde 71’ini eşdeğer ilaçlar<br />

oluştururken, ithal ilaçların sadece yüzde 32’si eşdeğer, geri kalanı orijinal ilaçlardır<br />

(İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006c). Yerli üretimin payı kutu bazında %85.4<br />

iken, değer bazında %58.2’de kalmaktadır (Erdoğan, 2006).<br />

Endüstride 2005 yılında, ithalat bir önceki yıla göre yüzde 5 artış göstererek 2.85<br />

milyar dolar, ihracat ise yüzde 14 artarak 282 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir<br />

(İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006b). Pek çok tedavi grubundan ilaç ithalatı<br />

olmakla beraber ağırlıklı olarak, çok yeni ve yüksek teknoloji gerektiren preparatlar,<br />

bazı aşılar, kan faktörleri, bazı kontrollü salınım sistemine sahip olan ilaçlar, insülin<br />

ve kanser ilaçları ithal edilmektedir (TÜBİTAK, 2003). İhracatın ithalatı karşılama<br />

oranı yıllar içinde gerilemektedir; 1987’de %37 olan bu oran, 2005 yılı için yaklaşık<br />

%10’dur (Erdoğan, 2006).<br />

Türkiye’deki ilaç endüstrisinde yerli veya yabancı sermayeli 300’ün üzerinde şirket<br />

bulunmaktadır. Yabancı sermayeli 52 şirketin 11’i, ülkemizde ilaç üretim tesisine<br />

sahiptir. Sektördeki firmaların tamamına yakını İstanbul ve çevresinde faaliyet<br />

göstermektedir (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006d). Türkiye ilaç<br />

endüstrisinde 2003 yılı itibariyle toplam 23,175 kişi çalışmaktadır. İleri teknolojiye<br />

uyum sağlayacak yüksek öğrenim görmüş çalışan istihdamı artmakta ve buna bağlı<br />

teknik bilgi düzeyi yükselmektedir. Endüstride yüksek öğrenimli çalışan oranı yüzde<br />

51.3 düzeyindedir (Tablo 1.7) (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006e).<br />

Tablo 1.7 İlaç endüstrisinde istihdam, 2003<br />

Toplam İstihdam 23,175<br />

Yüksek Öğrenimli Personel 11,884<br />

Biyolog 1,113<br />

Kimya Mühendisi 910<br />

Kimyager 853<br />

Eczacı 514<br />

Doktor 374<br />

Diğer 8,120


12<br />

Türkiye’de kişi başına ilaç tüketimi, 92 ABD doları düzeyindedir (İlaç Endüstrisi<br />

İşverenler Sendikası, 2006c). Bu tüketim düzeyi Avrupa Birliği ülkeleri ile<br />

kıyaslandığında düşük görünmektedir (European Federation of Pharmaceutical<br />

Industries and Associations, 2006). Ancak bu rakamın 2002 yılı için 45 ABD doları<br />

olduğu ve üç yıl içinde iki katına çıktığı göz ardı edilmemelidir (Top ve Tarcan,<br />

2006). Ayrıca, Türkiye’deki ilaç tüketiminin toplam sağlık harcamaları içinde sahip<br />

olduğu pay, toplam sağlık harcamalarının %40’ı düzeyindedir ve bu oran OECD<br />

ülkelerinin iki katıdır (Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi, 2004). Sosyal güvenlik<br />

kurumları toplam sağlık harcamalarının yaklaşık yarısını ilaç ürünleri için<br />

kullanmaktadır (Top ve Tarcan, 2006). Yanı sıra, kişi başına ilaç tüketiminin<br />

Meksika'da 70, Arjantin'de 50, Brezilya'da 40 ABD doları olduğu, ulusal gelire göre<br />

oranlandığında Türkiye’nin kişi başına ilaç tüketiminde dünyada birinci sıraya çıktığı<br />

ileri sürülmektedir (Koşar, 2006). İlaç sektörü 2023 yılında kişi başına tüketimin 160<br />

ABD doları olacağını, Devlet Planlama Teşkilatı ise 250 ABD doları olacağını<br />

öngörmektedir (TÜBİTAK, 2003).<br />

Tedavi gruplarına göre ilaç tüketiminde ilk üç sırayı antibiyotikler, romatizma<br />

ilaçları ve ağrı kesiciler almaktadır (Tablo.1.8) (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası,<br />

2006c).<br />

Tablo 1.8 Tedavi Gruplarına Göre İlaç Tüketim Oranları - 2005<br />

Tedavi Grupları<br />

Pazar payı %<br />

1995 2005<br />

Antibiyotik 22.9 17.8<br />

Romatizma ilaçları 7.8 12.4<br />

Ağrı kesici ilaçlar 14.5 9.5<br />

Soğuk algınlığı ve öksürük ilaçları 8.0 8.5<br />

Kalp ve damar hastalıkları ilaçları 3.9 7.3<br />

Vitamin, mineral ve kan yapıcı ilaçlar 7.0 6.1<br />

Sindirim sistemi ilaçları 4.7 5.2<br />

Deri hastalıkları ilaçları 3.5 4.9<br />

Kulak, burun, boğaz ve göz ilaçları 4.1 4.3<br />

Hormonlar 4.1 4.0<br />

Sinir sistemi ilaçları 2.5 3.4<br />

Diğer 15.2 16.7<br />

Son 10 yıllık dönemde antibiyotiklerin ve ağrı kesici ilaçların pazar payının azaldığı,<br />

buna karşılık romatizma ilaçları ile kalp ve damar hastalıkları ilaçlarının pazar<br />

paylarında önemli oranda artış olduğu görülmektedir. 2005 yılı için Türkiye’de en<br />

büyük satış rakamlarına ulaşan ilk 50 ilacın markalarına göre sıralanışı, Tablo 1.9’da<br />

görülmektedir (Erdoğan, 2006).


13<br />

Tablo 1.9 Türkiye’de satış rakamlarına göre en çok satan 50 ilaç, 2005<br />

Sıra İlaç adı 2005 cirosu<br />

(YTL)<br />

2004 cirosu<br />

(YTL)<br />

Değişim<br />

(Yüzde)<br />

1 Etol 91,850,097 43,660,754 110.37<br />

2 Seretide 74,962,824 46,184,073 62.31<br />

3 Tebokan 69,702,908 50,454,019 38.15<br />

4 Zyprexa 65,391,212 37,261,017 75.49<br />

5 Amoklavin 63,221,906 53,427,220 18.33<br />

6 Majezik 59,230,365 30,727,896 92.76<br />

7 Lipitor 58,977,119 39,208,011 50.42<br />

8 Glivec 56,350,480 18,026,443 212.60<br />

9 Ator 55,860,804 36,757,766 51.97<br />

10 Panto 54,619,967 29,975,597 82.21<br />

11 Augmentin 53,535,217 44,006,253 21.65<br />

12 Lustral 53,123,421 40,123,555 32.40<br />

13 Muscoril 52,944,265 35,961,642 47.22<br />

14 Co-Diovan 51,629,858 31,855,501 62.08<br />

15 Spiriva 48,081,541 23,645,032 103.35<br />

16 Singulair 46,850,500 27,300,017 71.61<br />

17 Cefaks 46,516,877 24,000,709 93.81<br />

18 Ketek 45,747,170 27,939,235 63.74<br />

19 Klamoks 45,738,637 28,591,605 59.97<br />

20 Lansor 45,554,007 30,597,118 48.88<br />

21 Symbicort 45,334,453 29,675,624 52.77<br />

22 Tarden 44,412,525 21,019,175 111.30<br />

23 Avandia 42,262,870 24,999,160 69.06<br />

24 Enfexia 42,073,111 15,032,459 179.88<br />

25 Beloc 40,925,617 24,823,856 64.86<br />

26 Taxotere 40,547,884 15,723,679 157.88<br />

27 Seroquel 40,265,311 19,923,346 102.10<br />

28 Fosamax 39,698,645 34,944,506 13.60<br />

29 Plavix 39,682,516 40,459,602 - 1.92<br />

30 Nexium 39,283,032 24,075,856 63.16<br />

31 Tavanic 38,664,955 27,805,438 39.06<br />

32 Atacand Plus 36,349,211 16,006,099 127.10<br />

33 Viagra 35,997,701 31,048,890 15.94<br />

34 Croxilex 35,902,810 22,850,410 57.12<br />

35 Pravachol 35,880,381 20,175,681 77.84<br />

36 Hyzaar 34,942,392 26,143,266 33.66<br />

37 Karvezide 34,534,506 27,319,306 26.41<br />

38 Actonel 34,312,825 26,519,693 29.39<br />

39 Foradil 34,287,400 26,215,824 30.79<br />

40 Efexor 33,082,619 21,460,941 54.15<br />

41 Zinnat 32,387,012 28,224,762 14.75<br />

42 Spectracef 32,357,525 5,313,047 509.02


14<br />

Tablo 1.9 Türkiye’de satış rakamlarına göre en çok satan 50 ilaç, 2005 (devam)<br />

Sıra İlaç adı<br />

2005 cirosu<br />

(YTL)<br />

2004 cirosu<br />

(YTL)<br />

Değişim<br />

(%)<br />

43 Pulcet 32,102,816 19,586,384 63.90<br />

44 Cipralex 31,993,315 24,992,597 28.01<br />

45 Gonal F 31,495,613 22,361,112 40.85<br />

46 Combicid 31,472,381 23,073,247 36.40<br />

47 Aksef 31,444,216 22,223,529 41.49<br />

48 Voltaren 31,222,414 26,292,403 18.75<br />

49 Flomax 30,556,306 16,049,510 90.39<br />

50 Diamicron 30,500,002 26,460,404 15.27<br />

Bu tabloya bakıldığında, ilk 10 sıradaki ilacın aşağıdaki endikasyonlara yönelik<br />

olduğu görülmektedir:<br />

1. Non-streoid antienflamatuvar<br />

2. Bronkodilatasyon<br />

3. Serebral performans bozuklukları ve demans<br />

4. Şizofreni<br />

5. Antibiyotik<br />

6. Non-streoid antienflamatuvar<br />

7. Antihiperlipidemik<br />

8. Antineoplastik<br />

9. Antihiperlipidemik<br />

10. Antiülseratif<br />

Aynı tablodaki ilaçların satışları bir önceki yıla göre karşılaştırıldığında, 9 ilacın<br />

%100’ün üzerinde bir artış sağladığı, ilk sırada bulunan ve bir antibiyotik olan ilacın<br />

artış oranının %509 olduğu görülmektedir (Tablo 1.10).<br />

Tablo 1.10 Satışları 2005 yılında bir önceki yıla göre %100’ün üzerinde artan ilaçlar*<br />

Değişime<br />

göre sıra<br />

İlaç adı Endikasyon 2005 cirosu<br />

(YTL)<br />

2004 cirosu<br />

(YTL)<br />

Değişim<br />

(%)<br />

2005<br />

cirosuna<br />

göre sıra<br />

1 Spectracef Antibiyotik 32,357,525 5,313,047 509.02 42<br />

2 Glivec Antineoplastik 56,350,480 18,026,443 212.60 8<br />

3 Enfexia Antibiyotik 42,073,111 15,032,459 179.88 24<br />

4 Taxotere Antineoplastik 40,547,884 15,723,679 157.88 26<br />

5 Atacand Plus Antihipertansif 36,349,211 16,006,099 127.10 32<br />

6 Tarden Antihiperlipidemik 44,412,525 21,019,175 111.30 22<br />

7 Etol NSAID 91,850,097 43,660,754 110.37 1<br />

8 Spiriva Bronkodilatatör 48,081,541 23,645,032 103.35 15<br />

9 Seroquel Antipsikotik 40,265,311 19,923,346 102.10 27<br />

*Tablo 1.9’dan yararlanılarak hazırlanmıştır.


15<br />

Tablo 1.11, Türkiye’de 2005 yılında kutu bazında en çok satan ilk 50 ilacı<br />

göstermektedir (Erdoğan, 2006). Satılan kutu adedine göre sıralamada, ciroya göre<br />

sıralamadan farklı olarak, ilk sıralarda ağrı kesiciler ve antibiyotikler bulunmaktadır.<br />

Tablo 1.11 Türkiye’de kutu sayısına göre en çok satan 50 ilaç, 2005<br />

İlaç adı<br />

Kutu adet Kutu adet Sıra Sıra<br />

(2005) (2004) (2005) (2004)<br />

Aspirin 15,963,570 15,332,493 1 2<br />

Vermidon 13,464,540 15,235,536 2 3<br />

Novalgin 13,092,219 15,723,978 3 1<br />

Iespor 12,029,681 7,640,236 4 7<br />

Coraspin 11,744,084 8,858,982 5 4<br />

Cefamezin 10,237,168 8,068,199 6 5<br />

Sefazol 10,216,730 4,318,576 7 19<br />

Genta 8,971,689 6,956,701 8 8<br />

Calpol 8,541,774 7,030,850 9 6<br />

Majezik 8,023,834 3,723,382 10 26<br />

Beloc 8,008,112 4,103,322 11 23<br />

Muscoril 7,671,101 4,785,711 12 10<br />

Tylol Hot 6,853,033 5,304,323 13 9<br />

Amoklavin 6,609,315 4,405,691 14 14<br />

Dikloron 6,470,597 3,922,267 15 25<br />

Asist 6,333,786 4,009,449 16 22<br />

Iecilline 6,130,081 4,796,382 17 13<br />

Voltaren 5,684,791 4,335,317 18 21<br />

Minoset 5,637,338 4,313,439 19 20<br />

Apranax 5,612,035 5,157,130 20 12<br />

Dolven 5,449,861 3,076,862 21 27<br />

Etol 5,368,929 2,305,829 22 41<br />

Lincocin 5,235,416 5,220,232 23 11<br />

Bepanthene 5,227,832 4,455,598 24 16<br />

Supradyn 4,956,952 4,652,311 25 18<br />

Klamoks 4,923,033 2,570,336 26 44<br />

Augmentin 4,873,057 2,876,209 27 42<br />

Oksamen L 4,805,775 1,382,925 28 49<br />

Xefo 4,611,675 2,821,791 29 35<br />

Cefozin 4,609,518 4,010,959 30 17<br />

Largopen 4,440,070 3,825,397 31 24<br />

Parol 4,437,076 2,812,144 32 43<br />

Otrivine 4,285,497 2,998,748 33 31<br />

Sekrol 4,257,996 2,674,963 34 34<br />

Croxilex 4,251,996 2,268,450 35 47<br />

Aprol 4,250,867 2,847,432 36 39<br />

Ecopirin 4,246,426 3,023,727 37 30<br />

Talcid 4,230,173 3,120,690 38 28<br />

Dicloflam 4,216,338 2,218,263 39 48<br />

Calcium 4,108,315 3,499,201 40 33<br />

Ferrum 4,081,635 2,864,277 41 40<br />

Lansor 3,900,899 2,256,604 42 45<br />

A Ferin 3,876,736 4,278,793 43 15<br />

Gaviscon 3,847,620 1,845,207 44 50<br />

Tebokan 3,819,735 2,513,300 45 46


16<br />

Tablo 1.11 Türkiye’de kutu sayısına göre en çok satan 50 ilaç, 2005 (devam)<br />

İlaç adı<br />

Kutu adet Kutu adet Sıra Sıra<br />

(2005) (2004) (2005) (2004)<br />

Aspirin Plus C 3,815,054 3,372,381 46 29<br />

Minoset Plus 3,799,971 2,755,631 47 37<br />

Alfasid 3,755,183 2,438,916 48 38<br />

Diamicron 3,733,763 2,595,927 49 36<br />

Peditus 3,715,255 2,931,810 50 32<br />

İlaçlar satılan kutu sayısına göre sıralandığında, Türkiye’de en çok satılan 50 ilacın<br />

35’inin ağrı kesici, anti-enflamatuvar ve antibiyotik sınıfında olduğu görülmektedir.<br />

İlk 10 sırada bu sınıftan ilaçlar bulunmakta, ikinci 10’luk grupta 1 antihipertansif<br />

/ritm düzenleyici ve 1 öksürük şurubu bulunmaktadır. Üçüncü 10’luk grupta bu<br />

listeye 1 multivitamin ve 1 dermatolojik ajan eklenmekte, diğer ilaçlar yine ağrı<br />

kesici, anti-enflamatuvar ve antibiyotik sınıfına girmektedir.<br />

1.2 Pazarlama ve Tutundurma<br />

Giriş bölümünde, pazarlamanın temel kavramlarını ve pazarlama bakışını çok kabaca<br />

da olsa anlayabilmek için, pazarlama disiplininin gözüyle ve diliyle yazılmış<br />

kaynaklar kullanılmış ve “Pazarlama ve Tutundurma”, “İlaç Endüstrisinde<br />

Pazarlama”, “İlaç Endüstrisinde Tutundurma” ve “İlaç Endüstrisinde Tutundurma<br />

Araçları” bölümleri oluşturulmuştur. Pazarlama bakışını anlamak, ilaç şirketlerinin<br />

pazarlama yöntemlerini değerlendirirken içgörü sağlayacaktır.<br />

1.2.1 Pazarlama<br />

Pazarlama, ekonomi yazınında çeşitli biçimlerde tanımlanmaktadır (Ekiyor, 2001;<br />

s.:4):<br />

“1. Temelde insanların ihtiyaç ve isteklerini karşılamaya yönelik bir değişim<br />

işlemidir.<br />

2. Bir firmanın ürünlerine olan istemi belirlemek, uyarmak, doyurmak; ürün<br />

ve hizmetleri en etkin bir şekilde hazır bulundurarak istemi karşılamak ve kâr<br />

elde etmek üzere yapılan firma faaliyetlerinin bütünüdür.<br />

3. Amerikan Pazarlama Birliği’ne göre pazarlama; kişisel ve örgütsel<br />

amaçlara ulaşmayı sağlayacak mübadeleleri gerçekleştirmek üzere, fikirlerin,<br />

malların ve hizmetlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve<br />

dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir, şeklinde<br />

tanımlanmıştır.<br />

4. Değişim (mübadele, alış veriş, değiş tokuş) süreci aracılığıyla istek ve<br />

gereksinimleri tatmin etmeye yönelik insan faaliyetleri bütünüdür. Değişim<br />

süreci ise uğraş gerektirir. Satıcılar (imalatçılar, toptancılar, perakendeciler<br />

vb.) alıcıları arayıp bulmak, gereksinimleri belirlemek, uygun ürünler<br />

tasarımlamak, bunları stoklamak, tutundurmasını yapmak, taşımak, müzakere<br />

ve pazarlıkları sürdürmek gibi çeşitli pazarlama faaliyetlerinde bulunmak<br />

durumundadırlar.


17<br />

Kısaca, pazarlama üretilen ürünlerin, verilen hizmetlerin tüketiciye<br />

tutundurma çabalarıyla ulaştırılmasıdır.”<br />

Pazarlamacılara göre pazarlama yönetimi, (R > STP > MM > I > C) formülüyle<br />

simgelenen beş aşamadan oluşmaktadır (Göktaş, 2003; s.:1):<br />

“Pazarlama yönetim süreci etkin bir pazarlama araştırması (Research) ile<br />

başlar ve değişik gereksinimlere sahip alıcılardan, değişik bölümler<br />

(Segmentation) ortaya çıkarır. Şirketin, yalnızca üstün şekilde tatmin edeceği<br />

bölümleri hedeflemesi (Targeting) daha akıllıca olur. Her hedef bölüm için,<br />

şirketin, hedef müşterilerin kendisinin sunmakta olduğu ürünlerin ve<br />

hizmetlerin rakiplerinkilerden ne kadar farklı olduğunu takdir edebilecekleri<br />

şekilde ürün ve hizmet tekliflerini konuşlandırması (Positioning)<br />

gerekecektir. STP şirketin stratejik planlama anlayışını simgeler. Stratejik<br />

planlamadan sonra sıra, şirketin, ürün, fiyat, yer ve promosyon öğelerinin<br />

karışımını içeren taktik pazarlama karışımının (Marketing Mix)<br />

geliştirilmesindedir. Sonra, şirket pazarlama karmasını yürürlüğe koyar<br />

(Implementation). Ve son olarak, şirket, sonuçları değerlendirmek ve STP<br />

stratejisi ile MM taktiklerini gözden geçirip daha iyi bir hale getirmek için<br />

kontrol (Control) önlemlerini devreye sokar.”<br />

1.2.2 Tutundurma<br />

Promosyon, Türkçesiyle “tutundurma”, klasik sınıflamaya göre pazarlamanın<br />

öğelerinden biridir (Göktaş, 2003; s.:52; Latham, 2004):<br />

“1962'de N.H. Bordon tarafından geliştirilmiş olan pazarlama karması, bir<br />

işletmenin hedef aldığı pazarda istediği tepkiyi alabilmek için bir araya<br />

getirdiği kontrol edilebilir pazarlama değişkenleridir. Pazarlama karmasının;<br />

ürün (Product), yer-dağıtım (Place), fiyat (Price), tutundurma (Promosyon)<br />

olmak üzere dört elemandan oluştuğu konusunda görüş birliğine varılmıştır.”<br />

Tutundurma, “pazarlama yönlü iletişim çabaları” biçiminde tanımlanmakta ve<br />

amacının, reklam, kişisel satış, halkla ilişkiler ve satış geliştirme araçlarını kullanarak<br />

müşteriyi ikna etmek, ürüne karşı istek yaratmak ve rakip ürüne ilgi gösterilmesini<br />

engellemek olduğundan söz edilmektedir (Cengiz, 2002; s.:3-11):<br />

“Bir diğer tanıma göre, bir mamul veya hizmetin, bir kurumun, bir kişinin<br />

veya fikrin kamuya olumlu bir biçimde tanıtılıp benimsetilmesine<br />

“tutundurma” denir. Bunun içinde, hedef pazardaki müşterilerin, tanıtılıp<br />

benimsetilecek mamul, hizmet, kurum, kişi, fikir hakkında bilgilendirilmeleri<br />

ve olumlu yanıt vermeye ikna edilmeleri gerekir ki, bu da etkin bir iletişim<br />

sistemi gereksinimini ortaya çıkarır. ...


18<br />

Tutundurma amaçları<br />

Tutundurma çabalarının temel amacı, işletmelerin kendisi veya pazarlama<br />

karması hakkında fiili ve potansiyel alıcılara:<br />

1. Bilgi vermek,<br />

2. İkna etmek,<br />

3. Hatırlatma yapmaktır.<br />

Bu etkinliklerle yapılmak istenen 1. Alıcıların dikkatini çekmek, 2. İlgi<br />

uyandırmak, 3. Arzu yaratmak, 4. Harekete geçirmektir (AIDA Modeli). ...<br />

Tutundurma amaçlarına bakılacak olduğu zaman, işletmelerin mamullerini<br />

hedef pazarlarına duyurmaları gerekmektedir. Mamulden haberi olmayan<br />

tüketicilerin onu talep etmeleri ve kullanmaları daha çok tesadüflere<br />

bırakılmış olmaktadır. Ayrıca yine bunu takip eden safhada, fiili ve potansiyel<br />

tüketicilere mamulün nitelik ve nicelik bakımından özellikleri anlatılmalı ve<br />

tüketiciler mamul konusunda bilgilendirilmelidir. Daha sonra mamulden<br />

haberdar olan tüketicilerin pazardaki ikame mamuller yerine bu mamulü<br />

kullanması için ikna edilmesi gerekmektedir. Bunun içinde mamulün<br />

tüketiciye sağlayacağı yararların ve getireceği avantajların iyice anlatılarak<br />

tüketici üzerinde mamule karşı olumlu bir tutum oluşturulması<br />

gerekmektedir. Son olarak da mamulün tüketiciye sağladığı faydalar,<br />

tüketicinin mamulden sağladığı tatminin sürekli olarak hatırda kalmasını<br />

sağlayacak çabalara girişmek gerekir ki, bu da en az diğerleri kadar önemli ve<br />

yoğun çaba gerektiren bir uğraştır. Bu sayede tüketicilerin rakip mamullere<br />

ilgi göstermesi engellenmiş olur. ... Tutundurma, pazarlamada fiyat dışında<br />

kullanılan rekabet aracıdır.<br />

Tutundurma araçları<br />

Tutundurma karması da denilen tutundurma araçları, reklam, kişisel satış,<br />

satış geliştirme ve halkla ilişkiler faaliyetlerinden oluşmaktadır. İşletmeler,<br />

tutundurma karmasını oluşturan bu araçlar vasıtasıyla genel pazarlama<br />

amaçlarına ulaşmayı hedeflemektedir. Tutundurma araçlarını kısaca şu<br />

şekilde tanımlamak mümkündür:<br />

• Reklam: Belli bir sponsorun sunduğu fikirler, mallar ya da hizmetlerin bir<br />

ödeme karşılığı ve kişisel olmayan bir biçimde kitlelere sunuluşudur.<br />

• Kişisel Satış: Satış yapmak amacı ile bir ya da daha çok olası alıcı ile<br />

söyleşerek, sözlü tanıtım yapmaktır.<br />

• Satış Geliştirme: Bir malın ya da hizmetin alış ya da satışını artırmak için<br />

kısa dönemli fırsatlar yaratmaktır. (Ücretsiz örnek, kupon, vb.)<br />

• Halkla İlişkiler (Tanıtım): Sağlam bir imaj oluşturarak, tatsız söylentileri,<br />

öyküleri ve olayları engelleyerek, şirketin çeşitli kitleleri ile iyi ilişkiler<br />

kurmasıdır.”


19<br />

1.3 İlaç Endüstrisinde Pazarlama<br />

Pazarlamanın temel boyutları ilaç endüstrisi için genel olarak geçerli olmakla<br />

birlikte, ilacın doğasından ve tıp mesleğinden kaynaklanan özellikler nedeniyle bazı<br />

farklılıklar içermektedir (Göktaş, 2003; s.:99-116):<br />

“İlaç şirketleri de diğer şirketlerde olduğu gibi, zorlu pazar koşullarında<br />

mücadele edebilmek için, yeni pazarların bulunması, dizi genişletmelerinin<br />

geliştirilmesi, hedef pazarlamalarda daha fazla odaklanılması, ürün yararlarının<br />

daha iyi anlatılması, pazarlama harcamalarının en uygun şartlarda yapılması<br />

ihtiyacındadır. İlaç endüstrilerinde kullanılan pazarlama stratejileri, diğer<br />

pazarlarda uygulananlara göre oldukça farklılıklar göstermektedir. Bu farklılığın<br />

ana sebeplerinden biri, reçete ile satılan ilaç pazarının geleneksel satın alma karar<br />

sürecinde bir farklılık bulunmasıdır. İlaç şirketleri gibi karmaşık örgütlerde satış<br />

ve satın alma karmaşık bir süreçtir ve anahtar karar vericilerin tanımlanması güç<br />

olabilir. Satış sunumcuları aşağıdaki birkaç sorunun yanıtlanmasına ihtiyaç<br />

duyarlar.<br />

• Ürünü satın almak için gerçek kararı kim verecek?<br />

• Bu kararı kim etkileyecek?<br />

• Ürün veya hizmetin kullanımından kim sorumlu olacak?<br />

• Satış elemanı kiminle ilişkilerini sürdürmeli?<br />

Bu soruların karşılıkları medikal pazarlamada oldukça karmaşık bir durum<br />

yaratmaktadır. ... İlacın reçete edilmesi tarafında doktor dururken, kullanıcı<br />

olarak hasta karşımıza çıkmaktadır. Karar verici olarak doktoru ikna etme uğraşı<br />

içinde olan satış elemanının satış çabası, eczacıların sahip olduğu “muadil ilaç<br />

verebilme yetkisi” ile sekteye uğrayabilecek, ayrıca, yazılan ilacın satın alınması<br />

ekonomik vb. nedenlerle hastanın elinde olacaktır. Karar verici, ilaç alternatifleri<br />

arasından bir sıralama seçen doktorken, ilacı alan ve doktor tarafından yapılan<br />

seçim için ödemeyi yapan hastadır. Böylesi ilişkilerde müşteriyi tanımlamak<br />

zordur. ... Görüldüğü gibi reçete kararında, açık olarak, ilacın son kullanıcısı olan<br />

hasta ve karar için son sorumluluğa sahip olan doktor anahtar ortaklardır. Bu iki<br />

ortağa ek olarak bu kararla ilgili başka ortaklar da vardır. Örneğin; ilaçlarını en<br />

iyi şekilde pazarlamak için çalışan ilaç şirketleri, yazılan reçetelerin mali yükü ile<br />

yüzleşecek olan ilgili kurumlar, sağlıkla ilgili devlet kurumları, sosyal yardım<br />

kurumları, sosyal hasta ve müşteri grupları gibi.<br />

Tüm şirketlerde olduğu gibi, ilaç şirketlerinde de pazarlama departmanının<br />

amacı, şirket tarafından karşılanabilecek müşteri ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçların<br />

nasıl tatmin edilebileceğini değerlendirmektir. Pazarlama başarısı elde edebilmek<br />

için müşteri satın alma kararını etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi önemlidir.<br />

İlaç şirketlerinde pazarlama çalışmaları, başarılı ilaç giriş evresi ve ürün hayatı<br />

için bir anahtar olarak göz önüne alınır. Bir ilaç şirketinin pazarlama departmanı<br />

doktor ve hastaların bir ilaçta ilgilenebileceği özellikler, ilacın nasıl kullanılacağı,<br />

ne gibi avantajlar sunacağı ve rakip ürünler ve tedaviler ile karşılaştırıldığında ne<br />

durumda olduğu gibi özellikleri gözden geçirir. Müşteri ihtiyaçlarını araştırarak<br />

ve yeni ürün fikirleri için müşteri yanıtını değerlendirerek şirketin ürün geliştirme


20<br />

çabalarına yardımcı olabilir. Pazarlama faaliyetlerinde etkili olabilmek için<br />

müşteri ihtiyaçlarına olan yaklaşım şu konularda odaklanmalıdır:<br />

• Hedefleme: Müşteri ve aday müşterilere promosyon geri dönüşünün en<br />

yüksek olacağı yerde tanıtım yapmak,<br />

• Odaklama: Mesajı her müşteri veya adaya, alıcının bilgi ihtiyaçlarına<br />

uygun seçilmiş bir odak ile dağıtmak,<br />

• Taktik uygulama: Bireysel seviyede optimal bir medya karması<br />

geliştirmek,<br />

• Toplam müşteri tatmini<br />

Doğru mesajın iletilmesi, müşteri davranışını etkileyen bileşenlerden sadece<br />

birisidir. Günümüzde ilaç şirketleri ilaç keşif, klinik testler, tıbbi eğitim, ürün<br />

pazarlama, satış ve pazarlama gruplarından gelen bilgi akışı ile bağlantı<br />

kurmalıdırlar. Bunu yapmak için de ilaç pazarlama operasyonlarını veri yönetimi<br />

yolu ile birleştirmelidirler. Her kanaldan gelen bilgi akışını koordine etmek<br />

anahtar konumdadır. Önemli bir sağlık olayı çevresinde birkaç promosyonel<br />

çabayı birleştirerek, pazarlamacılar ve halkla ilişkiler uzmanları, bölgesel satış<br />

çevresini şirketin tıbbi mümessilleri için zenginleştirebilirler. Önümüzdeki bilgi<br />

çağında ilaç pazarlamacılarına kazançlarını ve satışları artırmak için yeni bir<br />

formül sağlayan bir yönetim sistemi “stratejik dalga”dır. Stratejik bir dalga<br />

tasarımı şu basamakları içerir:<br />

Veri çevresinin değerlendirilmesi: Pazarlamacılar işe karmaşıklığı çözen<br />

araştırmalar ile başlamalı, veri çevresini yeniden kurmalıdırlar. Bu safhada<br />

edinilen bilgiler pazarlamacılar için reçete yazma davranışını etkilemek ve taktik<br />

ayarlamaları çabuk yapmak için kapılar açar. Şirketler modellerini aşağıdaki<br />

hallerde aramalıdırlar:<br />

• Müşterinin ilgisini çekmek için rekabet eden marka ismi içeriğinin<br />

yoğunluğu ve yönetiminde,<br />

• Pazardaki veri oluşturan örgütlerin faaliyetlerinde,<br />

• Yüksek bütünleştiricilik değerleri ile sağlık olaylarında,<br />

• Potansiyel ölçüm temalarında.<br />

Planlama ve uygulama: Pazarlamacılar, reklam ve promosyon, tıbbi eğitim,<br />

halkla ilişkiler planları gibi kanallar arasındaki bilgi akışını organize etmeli ve<br />

senkronizasyonlarını sağlamalıdırlar. Bu fonksiyonel grupların planlamalarının<br />

koordine edilmesi her pazarlama kanalı üzerinde güçlü bir sinerjik etki yaratır.<br />

Performans ölçümlerinin geliştirilmesi: Şirketler; her pazarlama kanalı için<br />

hedefleri tespit etmek, onları duruma göre ayarlamak, nasıl çalıştıklarını teşhis<br />

etmek ve her kanalın ilişkisi ve kazanca katkılanm belirlemek için kalitatif, ön<br />

yargılı olmayan ölçüm yöntemlerine ihtiyaç duyarlar. Endüstri ortalaması ile<br />

karşılaştırılan teknik karma dinamikleri için örnekler aşağıdakiler olabilir:


21<br />

• Toplantı devam oranları<br />

• Doğrudan posta yanıt oranları,<br />

• Sunum için izin verilen zaman uzunluğu,<br />

• Bağlantı oranları,<br />

• Web sitesi ziyaretleri,<br />

Marka ve kategori dinamikleri için ise örnekler şunlar olabilir:<br />

• Marka / kategori oranları için itaat oranları,<br />

• Marka / kategori oranları için reçete etme oranları,<br />

• Marka / kategori oranları için yeniden reçete etme oranları,<br />

• Tavır siklusu (ilgiden eyleme)<br />

İlaç pazarlaması için önerilen stratejiler aşağıdaki şekilde özetlenebilir:<br />

• Tüm önemli hedef gruplara pazarlama yapın. Birçok durumda tek soru,<br />

kesinlikle, varolan kaynakların hangi pay oranları ile bölüneceği<br />

olmalıdır,<br />

• Web siteleri inşaa edin. İnsanlara temel bilgileri sağlamak için motive<br />

edici faktörleri sunun. Güçlü bir politikaya sahip olun ve hayata geçirin,<br />

• Müşteriler ve sağlık profesyonelleri için farklı bölümlere sahip olun,<br />

• Doğrudan posta ve telefon pazarlamacılığını deneyin ve uygulayın,<br />

• Genellikle ulaşılmak istenenler çok meşguldürler ve sıklıkla telefon<br />

görüşmelerini reddederler, önlerinde posta yığınları yükselir. Fakat,<br />

özellikle güçlü olarak sunulmuş iyi bir teklif için ulaşılmaz değildirler.<br />

Posta ve telefonun her ikisini birden kullanın.<br />

Pazarlama planlaması<br />

İlaç şirketlerinde bir ürün müdürünün hazırlaması gereken altı tip pazarlama<br />

planının varlığından söz edilmektedir:<br />

• Marka pazarlama planları: Şirketlerin marka pazarlama planları<br />

geliştirmeleri gerekir. Örneğin bir ilaç şirketinin kalp ilaçları grubunun<br />

yöneticileri, her yıl bir stratejik ve yıllık pazarlama planı hazırlar.<br />

• Ürün kategorisi pazarlama planları: Kalp ilaçları grubu yöneticileri, ayrı ayrı<br />

kendi marka pazarlama planlarını yapmadan önce, kalp ilaçları kategori<br />

yöneticileri bu ayrı ayrı pazarlama planları için itici güç olacak bazı<br />

varsayımlar, geleceğe yönelik tahminler ve hedefler saptarlar. Marka planları<br />

hazırlandıktan ve kabul edildikten sonra, bunlar bir arada toplanarak, toplam<br />

ürün kategori planını oluştururlar.<br />

• Yeni ürün planları: Yeni ürünlerin ve markaların her biri için, ayrıntılı bir<br />

geliştirme ve piyasaya çıkış planı gereklidir. Ürün kavramının tanımlanması,<br />

geliştirilmesi ve daha sonra çıkacak prototiplerle denenmesi gerekir. Piyasaya<br />

çıkış aşamasında, çok ayrıntılı bir dizi faaliyet gerekecektir.


22<br />

• Pazar kesim planları: Eğer ürün ya da marka farklı pazar kesimlerine<br />

satılıyorsa, bu durumda her bir kesim için ayrı bir plan gerekecektir. Kalp<br />

ilaçları grubu yöneticileri kardiyologlara, endokrin ilaçları grubu yöneticileri<br />

de endokrinologlara yönelik ürün ve hizmetlerin planlamasını yaparlar.<br />

• Coğrafî pazar planları: Pazarlama planları, her bir ülke, bölge, şehir ve hatta<br />

mahalle için yapılır.<br />

• Müşteri planları: Ulusal hesap yöneticileri değerli müşterilerin her biri için<br />

ayrı plan hazırlarlar.<br />

Hedef pazarlama<br />

Gerçekçi hedeflerin ortaya koyulmasından sonraki aşama, hedef pazarların<br />

tanımlanması ve sonrasında her birine ürün farklılaştırmasının uygulanmasıdır.<br />

İlaç şirketleri, genellikle, bölümlemeyi, hedef kullanıcıların davranışları ve karar<br />

verme süreçlerini temel alarak yaparlar. Sözgelimi bir diyabet ilacının hedef<br />

pazarını endokrinoglar oluşturabilir. Burada ürün müdürünün kendisine sorması<br />

gereken soru, hedef pazarın niçin ilacı yazması gerektiğidir. İlacı rakiplerinden<br />

farklılaştıran nitelikler nelerdir. Ürün müdürlerinin ihtiyacı olan bilgi,<br />

endokrinologların ilacı rakipleri yerine neden kendilerinden almaları gerektiğidir.<br />

Burada farklılaştırma değişkenleri fiyat, değer, marka ve etkililik, güvenlik ve<br />

tolerans gibi temel özellikler olabilir. İlaç şirketleri, kendilerini rakiplerinden<br />

farklılaştıracak yolları çok dikkatli seçmelidirler. Farklılık önemli sayıda satın<br />

alıcı için yüksek bir değer faydası doğurmalı, rakipler tarafından sunulmayan bir<br />

şey olmalı ya da işletme tarafından daha karakteristik bir yolla sunulmalı, aynı<br />

faydayı veren diğer yollardan üstün olmalı, satın alıcılar için, ifade edilebilir ve<br />

görünür olmalı, rakipler tarafından kolayca kopya edilememeli, satın alıcıların<br />

bütçesine uygun olmalı ve işletme değişikliği kazançlı bulmalıdır. Ancak her<br />

başarılı farklılaştırma, taklitçilere de davetiye çıkaracaktır. Taklitçiler, ürünün<br />

çeşitlerini, hem de çoğu zaman daha düşük fiyatla çıkardıkları zaman, bu yeniliği<br />

ilk yapan üzerinde bir baskı oluşturacaktır. Bu durumda yenilikçinin üç seçeneği<br />

vardır; pazar payını korumak için fiyatı düşürmek ve daha az kâr etmeyi<br />

kabullenmek, fiyatını muhafaza etmek ve bir miktar pazar payı ve kâr<br />

kaybetmek, ürünü farklılaştırmak için yeni bir dayanak bulmak ve mevcut fiyatı<br />

muhafaza etmek. Bu üç seçenek içinde, üçüncüsü kârları uzun vadeli maksimize<br />

etmek için en umut verici olandır. Bu, şirketin, o andaki üstünlüğüne<br />

güvenemeyeceğinin bilincinde olmasını gerektirir. Sürekli olarak, bir sonraki<br />

üstünlük dayanağının arayışında olmalıdır. Aşırı rekabetçi bir pazarda “uzun<br />

vadeli olabilecek ve devamlı sürdürülebilecek bir üstünlük bulma” umudu,<br />

sadece bir hayalden ibarettir.<br />

Hedef pazarların tanımlanmasında kadın-erkek, yaşlı-genç, sigortalı-sigortasız<br />

gibi demografik özellikler de temel alınabilir. Fakat ürün müdürleri<br />

farklılaştırmayı daha etkin uygulayabilmek için basit demografik özelliklerin<br />

ötesinde etnik özellikler, kullanım oranı ve modelleri, marka sadakati gibi daha<br />

etkili temellere ulaşmalıdır. Günümüzde önemli bölümleme kriterleri haline<br />

gelenlerden biri de hayat tarzıdır. ...


23<br />

Tüm bu bölümleme değişkenleri dışında, ürün müdürü, fayda bölümlemesi,<br />

ağırlıklı kullanıcılar ve marka sadakati gibi demografik olmayan diğer güçlü<br />

bölümleme temellerini de öğrenmelidir. Fayda bölümlemesi farklı hedef pazar<br />

gruplarının aradığı özel faydalar için ortaya çıkar. New Jersey’deki “fıtık<br />

merkezi” örnek olabilir. Fıtık cerrahisi ABD’de oldukça yaygın olarak<br />

gerçekleştirilen bir cerrahi işlemdir ve fıtık merkezi bu operasyonu ülkedeki en<br />

düşük fiyata yapar. Bu, kendilerini nasıl pazarladıklarını göstermektedir.<br />

Pazarlama karması<br />

Pazarlama uzmanları geçmiş yıllarda satış üzerindeki vurgudan ziyade pazarlama<br />

üzerindeki vurgunun sürdürülmesinin önemini anlamaya başlamışlardır. Klasik<br />

pazarlama modeli, sıklıkla pazarlamanın 4P’si olarak sunulur. Pazarlamanın<br />

birinci P’si “ürün”dür. Ürünün başarı ihtimali bir şirket hedef pazarını<br />

tanımladığında ve pazarın ihtiyaçlarını yeni bir ürünü pazara sunmadan önce<br />

değerlendirdiğinde artmaktadır. Bu şekilde pazarlama departmanı ürün geliştirme<br />

süreci ile daha erken safhalarda ilgili hale gelmektedir. İlaç sektöründe ise<br />

karmanın belki de en önemli öğesini ürün oluşturmaktadır. Bir ürün olarak ilaç<br />

üretiminden satışına kadar birçok faktörü karşılamalı, güvenilir, gerek üretim<br />

safhaları gerekse üretim teknikleri açısından koşullara uygun üretilmiş, kaliteli ve<br />

tam olmalıdır. Günümüzde birçok firma tarafından muadil olarak ilaç<br />

üretilmektedir. Üretilen bu ilaçların orijinal moleküle biyoeşdeğer olduklarını<br />

kanıtlamaları güvenilir olmak yönünden ilk şarttır. Yukarıda sayılan özellikleri<br />

içermeyen bir ürünün pazara sunumu halk sağlığına zarar verebileceği gibi<br />

pazarlamacılarını da zor duruma düşürecektir.<br />

Pazarlamanın ikinci P’si satıcı ve satın alıcı arasındaki ilişkinin anlamını ifade<br />

eden “yer”dir. Yer dağıtım alanında da ifade edilebilir ve bir ürünün müşterinin<br />

istediği yer ve zamanda bulunabilmesi yüzünden önemlidir. Farmakolojik ürün<br />

pazarlamacıları birçok durumda, müşterileri ürünün son kullanıcıları olan<br />

hastalardan ziyade doktorlar ve eczacılar olduğundan dolayı alışılmadık bir<br />

pozisyondadırlar.<br />

Pazarlamanın üçüncü P’si olan fiyat, pazarlama departmanının birkaç faktörü<br />

analiz etmesini gerektirir.<br />

• İlaç şirketi bir ürünün pazara sunulması ile birleşen araştırma geliştirme<br />

maliyetlerini karşılayabilmelidir,<br />

• Fiyat duyarlılığı doktor ve eczacıların hangi fiyatı almaya gönüllü olacağının<br />

tespit etmek için göz önünde bulundurulması gereken bir diğer faktördür.<br />

Dördüncü P satış şansını arttırmak için tasarımlanan bir faaliyet olan<br />

“promosyon”dur.


24<br />

Yaşam Devri analizi<br />

Farmakolojik ürünlerin hayat devreleri endüstriyel, hizmet ve müşteri ürünleri ile<br />

karşılaştırıldığında nispeten kısadır. Ömürleri on yıllar yerine yıllar ile ölçülür.<br />

Ürün müdürleri yaşam evrelerinin her basamağındaki farklı pazar bölümlerini<br />

göz önüne almalıdırlar. 4P ürünün yaşamı boyunca değişecektir. Fiyatın yüksek<br />

başlayıp, rekabet ilerledikçe aşağı doğru hareketi muhtemeldir. Reklam,<br />

kurumsal ve markasız olarak başlayıp büyüme gerçekleştikçe marka kimliği ve<br />

özelliklerini içeren bir hale dönüşecektir. Diğer ürünler gibi farmakolojik<br />

ürünlerin de beş safhadan ibaret olan bir yaşam devrine sahip oldukları<br />

söylenebilir:<br />

Giriş: Pazarlama koordine edilmeli ve ayrıntılı bir pazarlama kampanyası<br />

başlatılmalıdır. Tüm doktor, eczane ve ilgili kişilere yeni çıkarılan ilacın tanıtımı<br />

yapılmalı, en uzak noktadaki kişilerin bile ilaçtan haberdar olması sağlanmalıdır.<br />

Bu aşamada ürüne ilişkin yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Ancak şirketler<br />

doktor ve hastalardan gelecek şikayetlere karşı duyarlı olmalıdır. Bu dönemde<br />

satışlar, yavaş artan bir seyir izlediğinden ve işletmeye sınırlı kâr getirdiğinden,<br />

tüm çabalar, bu dönemin süresini kısaltmaya ve ürünü ikinci döneme geçirmeye<br />

yöneliktir.<br />

Büyüme: Doktor ve eczacılar ürün değeri için güven göstermeye başlarlar, ilacın<br />

reçetelenmesi, satışı ve rekabet artar. Rakiplerin girmesi ve pay için savaşması<br />

nedeniyle, bu evre esnasında pazar çalkantılıdır.<br />

Olgunluk: Rekabet en üst noktasına ulaşır; pazar payı kapmayı ümit eden tüm<br />

şirketler pazara girmiştir. Doktorlar ürünü mümkün olan tüm endikasyonlar için<br />

kullanmış ve bir çoğu değerli bir tedavi kaynağı olduğunu düşünmüştür. Birçok<br />

potansiyel müşteriye ulaşıldığı için de satışlar yavaş olarak büyür. Olgunluk<br />

döneminde işletmeler, başlıca iki stratejiden birini izleyebilir. Birincisi savunma<br />

stratejisidir ve amacı, rakiplere karşı pazar payının korunmasıdır. İşletme<br />

genellikle üretim maliyetlerini düşürmeye ve zayıf olan ürünleri karmadan<br />

çıkarmaya çalışır. Ambalajların geliştirilmesi ya da reklam mesajlarının<br />

değiştirilmesi gibi pazarlama karmasında bazı değişiklikler yapabilir.<br />

Tüketicilerden çok aracılara yöneltilir. Bu dönemde işletmelerin izleyebileceği<br />

ikinci strateji, yeni pazarlar bulma, yeni pazar bölümlerine girme, yeni kullanım<br />

alanları yaratma ya da daha fazla kullanılmasını sağlama gibi hücuma yönelik<br />

stratejilerdir.<br />

Düşüş: Bu safhada ürün promosyonları azaltılır veya devam ettirilmez. Yeni ve<br />

daha etkili ilaçların geliştirilmesi nedeni ile iletişim çabalarında ya çekirdek<br />

kullanıcı doktorlar amaçlanır ya da hep beraber pazar terk edilir. En uygun düşüş<br />

stratejisi, endüstrinin nisbi çekiciliği ve işletmenin o endüstrideki rekabetsel<br />

gücüne bağlıdır. Örneğin çekici olmayan bir endüstride rekabetsel güce sahip<br />

işletme yatırımını küçültmeyi, çekici bir endüstrideki rekabetsel güce sahip bir<br />

işletme ise yatırımını güçlendirmeyi göz önüne almalıdır.


25<br />

Yaşam devri analizine örnek olarak Brown şirketinin antihipertansif ajanı Syslow<br />

verilebilir. Syslow’un pazara sunumu için pazarlama departmanı ayrıntılı bir plan<br />

geliştirmişti. Tüm satış elemanları yeni ilaç için ayrıntılı eğitime tabi tutulmuş,<br />

doktorlara örnekler dağıtılmış, yoğun bir reklam kampanyası uygulanmış ve<br />

konferans ve toplantılarda Syslow hakkında müşterek sunumlar yapılmıştı.<br />

Başlangıçta Syslow kardiyologlar tarafından benimsendi. Bir yıllık yavaş bir<br />

büyümenin ardından geniş bir doktor grubu Syslow’un rakiplerine karşı<br />

avantajlarını görmeye başladı ve reçeteler belirgin bir şekilde arttı. Bu artış ile<br />

birlikte diğer ilaç şirketleri benzer mekanizma ve güvenlik profilindeki yeni<br />

ürünleri pazara sürmeye başladı. Buna karşılık pazarlama departmanı Syslow’un<br />

rakipleri karşısındaki üstünlüklerini göstermek için yeni bir reklam kampanyası<br />

tasarladı. Birkaç yıl sonra bu tip antihipertansif ilaçlar pazarında dört ürün vardı<br />

ve Syslow marka lideri olarak kalmıştı. Syslow’un patent süresi 7 yıl sonra sona<br />

erdi ve jenerik ürünler pazara girmeye başladı, satışlar düştü. Ancak Brown ilaç<br />

araştırmacıları 10 yıldan beri Agadrop’u geliştirmekteydiler ve bu ilaç artık<br />

pazara sunulmaya hazırdı. Syslow’un ürün müdürü Agadrop takımına transfer<br />

edildi. Syslow artık aktif olarak pazarlanmıyordu ve pazar payı Agadrop’un<br />

satışlarındaki artışlar ile karşılanmak üzere düşüşteydi. Bu örneğe bakarak,<br />

başarılı bir ilaç şirketinin bir ürün gerilemekteyken diğer birinin büyümesini<br />

sağlayabilmek için farklı seviyelerde ürün çeşitlerine sahip olması gerektiğini<br />

söyleyebiliriz. Ürün müdürleri ise ilaçlarının içinde bulunduğu safhayı bilmeli ve<br />

bir sonraki safhaya ne zaman geçeceğini tahmin etmelidirler. Bu şekilde<br />

stratejiler, taktikler ve bölümler duruma uygun olarak belirlenebilir.<br />

Markalama<br />

Marka pazarlamanın kalbi ve ruhudur. Kimi reklamcılar markalamayı reklamın<br />

etkinlik, güvenlik, elverişlilik, dozaj, tolerans ve maliyet gibi özelliklerinin<br />

altında sıralamaktadır. Fakat bu ölçülebilir özellikler er geç rakipler tarafından<br />

taklit edilebilir. Güven ve değer gibi fiziksel olmayan değişkenler ise daha zor<br />

konumlandırılır, ancak bir ürünün diğerinden farklılaştırılmasında çok daha etkin<br />

olabilir. İlaç şirketlerinde de yüksek marka varlığı aşağıda yer alan rekabetsel<br />

avantajları sağlayabilir.<br />

• İşletme yüksek seviyede marka farkındalığı ve sadakati nedeniyle pazarlama<br />

maliyetlerini azaltacaktır,<br />

• Hastalar eczacılardan, eczacılar da depolardan markasını bildikleri ilacı<br />

getirmelerini bekledikleri için, işletme, bunlarla olan pazarlıkta daha fazla<br />

ticari avantaj elde edecektir,<br />

• Marka daha fazla kalite algılamasına sahip olduğu için, işletme, rakiplerinden<br />

daha yüksek bir fiyat uygulayabilir,<br />

• Marka ismi yüksek kredibilite taşıdığı için, işletme, marka genişletmelerini<br />

daha kolayca başlatabilir,<br />

• Marka işletmeye şiddetli fiyat rekabeti karşısında bir miktar savunma sunar.<br />

İlaç markalamasında güven yaşamsaldır ve ilaç markalaması ilacın etkililikleri<br />

temel alınarak yapılmalıdır. Belki de ilaç markalaması hakkında başlangıç<br />

noktası, ilaçlar için varolan molekül ismi ve marka ismi ayrımı gerçeğidir.


26<br />

Molekül ismi, geliştirme süreci boyunca gündemdedir, marka ismi sonra gelir.<br />

Bir molekül değişik şirketler tarafından değişik ticari markalar altında piyasaya<br />

sunulabilir. Bunlar muadil ilaçlardır. Molekül isimlerini öğrenerek yetişen ve<br />

mezun olan tıp fakültesi öğrencilerine yönelik aktivasyonlar, mezuniyetten<br />

sonra başlayacak, doktorluk yaşamlarında ilacın ticari adının yerleştirilmesi<br />

açısından önemlidir. İlaç endüstrisindeki pazarlamacılar, aynı markalama<br />

ve pazarlama tekniklerini kullanmalarına rağmen, diğer endüstrilerde<br />

örnekleri olduğu gibi kısa, akılda kalıcı markalar oluşturmakta<br />

zorlanmaktadırlar. Sağlık arenasının doğası markaların akılda kalıcı olmasının<br />

önündeki temel baskılayıcıdır. Bu aşamada şirketlerin tercihi ya jenerik ismi ya<br />

da orijinal molekül ismini çağrıştıran isimler seçilmesidir (Parasetamol ihtiva<br />

eden ilaçların “ol” son eki ile bitmesi gibi). Bu seçim doktorun reçete yazma<br />

eylemi sırasında ilacı hatırlamasını kolaylaştıracak ve dolayısıyla da ilacın<br />

reçetelenmesini artıracaktır. İlaç pazarlamacılarının esas ve değişmez<br />

sıkıntılarından bir diğeri de, ilaçların patent korumalarını kaybetmeden ve<br />

markalanmamış, düşük maliyetteki jenerik ürünlere rekabet izni verilmeden önce<br />

kısa bir zaman periyoduna sahip olmalarıdır. ...<br />

Marka oluşturmak ve geliştirmek, marka imajı oluşturma ve geliştirmenin çok<br />

ötesinde bir çabadır. Müşterinin markayla temas ettiği her noktanın yönetilmesini<br />

gerektirir. Şirketin tüm çalışanları, dağıtımcıları ve bayileri marka deneyimini<br />

etkileyebilecekleri için, markanın başarması gereken, markayla olan tüm<br />

temasların kalitesinin yönetilmesidir. Tüm bu şartlar yüzünden ürün müdürleri,<br />

marka farkındalığı, marka bilgisi, marka tercihi, marka sadakati ve bunların<br />

finansal etkileri hakkında bilgilendirilmelidir.”<br />

1.4 İlaç Endüstrisinde Tutundurma<br />

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tanımına göre ilaç endüstrisinde tutundurma,<br />

“etkisi ilaçların reçetelenme, temin edilme, satın alınma ve/veya kullanımını artırmak<br />

olan tüm bilgilendirici ve ikna etmeye yönelik etkinlikler”dir. (WHO, 1985).<br />

Ülkemizde geçerli olan ve ilaç endüstrisi için tutundurma çalışmalarının çerçevesini<br />

çizen 2003 tarihli “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında<br />

Yönetmelik”te, tutundurma yerine “tanıtım” kavramı kullanılarak benzer bir tanım<br />

yapmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2003):<br />

“Beşeri tıbbi ürünün ruhsat ya da izin sahipleri tarafından ürünün teminini,<br />

satışını, reçetelenmesini ve kullanımını artırmak için gerçekleştirilen bütün<br />

hatırlatma, bilgi verme faaliyetlerini; bu çerçevede firma tıbbi satış<br />

temsilcilerinin etkinliklerini, görsel/ işitsel basına, tıbbi ve mesleki dergilere<br />

verilen ilanları, doğrudan postalama yoluyla veya internet ortamında yapılan<br />

duyuruları, film, slayt, elektronik medya gibi görsel/ işitsel malzemenin<br />

kullanımını, bilimsel ve eğitsel toplantıları, gerçekleştirilen sergileme ve benzeri<br />

etkinlikler ile bedelsiz numune, hatırlatıcı tanıtım ve basılı tanıtım malzemesi<br />

kullanmak suretiyle yapılan faaliyetleri, ... ifade eder.”


27<br />

Yönetmelik’te tanıtım etkinliklerinin kapsamı aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:<br />

“Beşeri tıbbi ürünlerin tanıtım faaliyetleri özellikle;<br />

a) Reçetesiz satılan beşeri tıbbi ürünlerin topluma tanıtımını,<br />

b) Reçete ile satılan beşeri tıbbi ürünlerin sağlık mesleği mensuplarına<br />

tanıtımını,<br />

c) Tıbbi satış temsilcilerinin hekim ve diş hekimine yaptıkları ziyaretleri,<br />

d) Numunelerin dağıtımını,<br />

e) Sağlık mesleği mensuplarının katıldığı promosyon toplantılarının<br />

sponsorluğunu,<br />

f) Sağlık mesleği mensuplarının katıldığı bilimsel kongrelerin sponsorluğu ve<br />

özellikle söz konusu kişilerin bu kongrelerle ilgili seyahat ve konaklama<br />

masraflarının ödenmesini kapsar.”<br />

Son maddeden, sağlık çalışanı olan herkesin bilimsel kongrelere katılım için ulaşım<br />

ve konaklama giderlenrinin karşılanabileceği anlamı çıkabiliyorsa da, Yönetmelik’in<br />

“Bilimsel ve Eğitsel Toplantılar” başlıklı bölümünde yer alan “Ruhsat sahipleri,<br />

bilimsel kongrelerde bildiri, yayın, poster gibi bilimsel çalışma sunumunda<br />

bulunanlar ve toplantılara eğitim amaçlı katılanlar dışındaki kişilerin katılımı<br />

konusunda finansal katkıda bulunamazlar.” maddesiyle uygulama çerçevesine açıklık<br />

kazandırılmaktadır.<br />

Yönetmelik’e göre, kullanılabilecek “tanıtım malzemeleri” şunlardır:<br />

“Beşeri tıbbi ürün hakkında yeterli ve gerekli bilgiyi ihtiva eden kitap, kitapçık,<br />

broşür gibi basılı materyaller, film, slayt, elektronik medya gibi görsel/ işitsel<br />

malzemeler, bedelsiz beşeri tıbbi ürün numuneleri, bloknot, kalem, kalemlik,<br />

takvim, mesleki etkinlikler sırasında kullanılabilecek parasal değeri mütevazi<br />

sınırlar içinde olan malzemeler ve ilgili çevrelerde bilgi/ veri kaynağı olarak<br />

kullanabilecek ulusal, uluslararası yayınlar gibi hatırlatıcı ziyaret malzemeleri.<br />

... Klima, buzdolabı, soğutucu, termos, otomobil aksesuarları, saç kurutma<br />

makinesi, video, televizyon, gibi bu Yönetmelik kapsam, amaç ve esaslarına<br />

uygun olmayan malzeme veya araçlar tanıtım malzemeleri olarak kullanılamaz.”<br />

Yönetmelik’e göre sağlık çalışanlarına yönelik tanıtımın temel özellikleri şöyle<br />

olmalıdır:<br />

“Bir ürünün, sağlık mesleği mensuplarına tanıtımında kullanılacak tüm bilgiler,<br />

sağlık mesleği mensuplarının söz konusu ürünün terapötik değeri hakkında kendi<br />

görüşlerini oluşturabilmesi için doğru, kanıtlanabilir ve yeterli olmalıdır.<br />

Tanıtım dokümantasyonda yer alan her türlü bilgi, alıcının söz konusu tıbbi<br />

ürünün terapötik değeri hakkında kendi görüşünü oluşturabilmesi için doğru,<br />

kanıtlanabilir ve yeterli olmalıdır.<br />

Sunulan dokümantasyonda kullanılmak üzere tıp dergilerinden veya diğer<br />

bilimsel çalışmalardan yapılan alıntılar, tablolar ve diğer görsel materyaller<br />

aslına sadık kalınarak ve kaynakları tam olarak belirtilmek suretiyle kullanılır.


28<br />

Ürünlerin, sağlık mesleği mensuplarına tanıtımı yapılırken, herhangi bir nakdi<br />

veya ayni avantaj sağlanamaz, teklif edilemez ve söz verilemez.<br />

Promosyonel faaliyetlerde konukları ağırlama, her zaman makul bir düzeyde ve<br />

toplantının asıl amacına nazaran ikincil önemde olmalı ve sağlık çalışanları<br />

dışındaki kişileri kapsamamalıdır.<br />

Sağlık mesleği mensuplarına, şans oyunu aracılığı ile herhangi bir tanıtım<br />

yapılamaz ve hizmet sunulamaz.<br />

Sağlık mesleği mensupları, yukarıda belirtilenlerin aksine herhangi bir teşviki<br />

kabul veya talep edemezler.<br />

Sadece sağlık meslek mensuplarına dağıtılanlar hariç olmak üzere, gazete, dergi<br />

ve benzeri yazılı medya araçları ile tanıtım yapılamaz. Bakanlığın izni ile yapılan<br />

ve ürünün pazara arz edildiğini duyuran ilan bu hüküm kapsamı dışındadır.<br />

Ruhsat sahipleri, topluma tanıtımı yasaklanmış ürünleri ile ilgili olarak, yazılı<br />

medya araçlarında yayınlanan tanıtım mahiyetinde haberlerin düzeltilmesi için<br />

gerekli işlemleri yapar ve Bakanlığa bildirir.”<br />

Ülkemizde ilaç şirketlerinin tanıtım faaliyetlerine ayırabilecekleri kaynak miktarı,<br />

4/1/2002 tarihli “İlaç Fiyatları Hakkında Tebliğ”’de “firmanın yıllık net ilaç satış<br />

hasılatının %3'ünü aşamaz” biçiminde sınırlanmıştır (Sağlık Bakanlığı, 2002). Ancak<br />

3/3/2004 tarihinde bu tebliğin yerine yayımlanan “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatları<br />

Hakkında Tebliğ”de tanıtım giderlerine ilişkin herhangi bir sınırlamadan söz<br />

edilmemektedir (Sağlık Bakanlığı, 2004).<br />

Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı Yönetmelik’in dışında, ulusal düzeyde kapsamı<br />

olan düzenlemeler, 2005 yılında Başbakanlıkça yayımlanan “Kamu Görevlileri Etik<br />

Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”, Türk Tabipleri<br />

Birliği’nin “Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri” ve İlaç Endüstrisi İşverenler<br />

Sendikası’nın “Tıbbi İlaç Tanıtım İlkeleri Kılavuzu”dur (TC Başbakanlık, 2005;<br />

Türk Tabipleri Birliği, 1995; İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 1990). DSÖ’nün<br />

tutundurma üzerine düzenlemesinin yanında diğer önemli uluslararası düzenlemeler<br />

ise, Dünya Hekimler Birliği’nin (DHB) 2004 tarihli “Relationship Between<br />

Physicians and Commercial Enterprises” isimli bildirgesi, Avrupa Konseyi’nin 31<br />

Mart 1992 tarihli ve “Advertising of Medicinal Products for Human Use” isimli<br />

yönergesi, Avrupa İlaç Endüstrileri ve Birlikleri Federasyonu’nun 1993 tarihli<br />

“European Code of Practice for the Promotion of Medicines” düzenlemesi ve İlaç<br />

Üreticileri Birlikleri Uluslararası Federasyonu’nun 2000 tarihli “IFPMA Code of<br />

Pharmaceutical Marketing Practices” isimli düzenlemesidir (European Federation of<br />

Pharmaceutical Industries and Associations, 1993; International Federation of<br />

Pharmaceutical Manufacturers Associations, 2000; The Council of the European<br />

Communities, 1992; WMA, 2004).<br />

Tutundurma, serbest pazarın mantığı içinde ilaç endüstrisi için yaşamsaldır. Britanya<br />

İlaç Üreticileri Birliği’nden bir temsilcinin sözleriyle, “Şiddetli rekabetin yaşandığı<br />

endüstride, ... uygun tutundurma yöntemleri ile belli bir ürünün varlığı ve yapısına


29<br />

dikkat çekmek, üretici için zorunludur.” (Melrose, 1987; s.:64). Daha önce,<br />

“Dünyada İlaç Endüstrisi” bölümünde belirtildiği gibi şirketler, gelirlerinin en büyük<br />

kısmını pazarlamaya ayırmakta, pazarlama ve yönetim alanına, araştırma ve<br />

geliştirme çalışmalarının yaklaşık 2.5 katı para harcamaktadır. İlaç şirketlerinde<br />

çalışanların görev dağılımına bakıldığında, birinci sırada pazarlama çalışanlarının yer<br />

aldığı, 1995-2000 yılları arasında AR-GE çalışanlarının sayısı %2 azalırken,<br />

pazarlama çalışanlarının sayısının %59 arttığı görülmektedir.<br />

Keskinel’in Pitt ve Nel’den alıntıladığı gibi, tutundurma çalışmaları çeşitli<br />

gerekçelerle hekimlere yöneliktir (Keskinel, 1997; s.:33):<br />

“Hekimler ilaçların satın alma sürecinde eşsiz ve çok boyutlu bir role sahiptir.<br />

Kullanıcı olabilirler (enjektör ya da diğer araçların kullanımında olduğu gibi),<br />

çevrelerindekiler için öğüt verici olabilirler (annelere bebeklerini beslenmesinde<br />

mama önermeleri gibi), satın almayı etkileyecek bilgilere erişmede ve<br />

denetlemede yetkili olabilirler, ve son olarak, ki ilaç üreticileri için en önemlisi<br />

budur, hastaları için satın alma kararını verir ve karar verici olurlar.”<br />

Bu nedenlerle hekimlere yönelik tutundurma çalışmaları, eğitimlerinin sürdüğü<br />

yıllarda başlamakta, yanı sıra, ilaç şirketleri tutundurma çalışmalarının hem<br />

hekimleri hem de hastaları eğittiğini ileri sürmektedir (Göktaş, 2003; s.:117-119):<br />

“Gelecek için iyi bir yer edinmek isteyen ilaç şirketleri, tanıtım çalışmalarını tıp<br />

fakültesi öğrencilerine de yöneltmekte ve mezuniyetleri sonrası, reçetelerine<br />

girmeye çalışmaktadırlar. Doktorların ilaçlar hakkında bilgilenmesini sağlayan<br />

promosyonel faaliyetler yeni ürünlerin denenmesini teşvik eder, pazar payının ve<br />

marka sadakatinin oluşturulmasını sağlar. Pazarlama ve doktorun seçimi<br />

arasındaki bağlantı hakkında çalışan Harvard Üniversitesi’nden Stephen<br />

Soumerai’ye göe, ilaç şirketleri doktorlar ve hastalara yönlenen mesajın<br />

kontrolünü promosyon yolu ile ellerinde tutarlar. ...<br />

ABD’deki ilaç şirketlerinin pazarlama bütçelerinin %20'sini ilaç temsilcilerinin<br />

eğitimine, %30'unu bilimsel ve diğer medya organlarındaki reklamlara ve<br />

%50'sini de bilimsel toplantılardaki standlara, doktorlar için düzenlenen<br />

kongrelere ve çeşitli yayınlar ve kitapların dağıtımı ve basımı gibi özel<br />

yöntemlere ayrıldığı tahmin edilmektedir. ... İlaç şirketlerinin yaptığı<br />

promosyonel harcamalar, kimileri tarafından, reçetelenen ilaç fiyatlarında<br />

gereksiz artışlara yol açtığı ileri sürülerek eleştirilmektedir. İlaç şirketleri ise<br />

buna karşılık olarak, promosyonel harcamaların pazarda etkin olarak rekabet<br />

edebilmek için gerekli olduğunu ve bunun da araştırma ve geliştirme<br />

faaliyetlerine tahsis edilebilecek ekstra gelir oluşturacağını<br />

söylemektedirler. Farmakolojik reklamcılık literatüründe Leffler, Hunvitz ve<br />

Caves reklamın rekabeti artırarak fiyatları düşürdüğünü söylemekte, reklam<br />

harcamalarının kısıtlanmasının sosyal refahı azaltacağını ifade etmekte ve ilaç<br />

promosyonunun herkes için faydaları olduğunu ileri sürmektedirler.<br />

Pharmaceutical Research and Manufacturers of America temsilcisi Bert Spilker<br />

“doktorların yemeklerde bile bir ilacın hastaları için doğru olup olmadığına karar<br />

vermelerine yardım edebilecek bilgiler edindiğini” söylemektedir. İlaç


30<br />

şirketlerine göre promosyon, doktorlar kadar hastaları da yeni tedavi seçenekleri<br />

hakkında eğiten önemli bir araçtır.”<br />

Tutundurma etkinliklerini düzenlerken hekimlerin yanı sıra, “ilaç pazarını oluşturan<br />

diğer öğeler, hastalar, reçete ve tavsiye potansiyeli taşıyan dişhekimleri,<br />

fizyoterapistler, ayak sağlığı ile ilgili uzmanlar, veteriner hekimler ve hemşirelerden<br />

oluşan diğer sağlık personeli ihmal edilmemeli, hastaya en yakın sağlık personeli<br />

olduğu için önemli bir tavsiye potansiyeli olan eczacılar göz ardı edilmemelidir”<br />

(Bilginer, 2002; s.:52).<br />

1.5 İlaç Endüstrisinde Tutundurma Araçları<br />

Tutundurmanın temel olarak beş aracı olduğu belirtilmektedir (Beğen, 2002; s.:23):<br />

1. Kişisel satış ve ürün numunesi<br />

2. Hediyeler<br />

3. Halkla ilişkiler<br />

4. Reklam ve doğrudan posta<br />

5. Yeni iletişim ortamları (örneğin internet)<br />

Göktaş (2003), pazarlama alanında “duayen” kabul edilen Philip Kotler’in (Bilginer,<br />

2002; s.:6) tutundurma araçlarını aşağıdaki biçimde sınıfladığını belirtmektedir:<br />

• Ayrıntılandırma, satış sunumları,<br />

• Doktorlarla yapılan öğle veya akşam yemeği toplantıları, sempozyumlar,<br />

paneller<br />

• Telekonferanslar,<br />

• Ücretsiz örnekler, doğrudan posta,<br />

• Eğlence programları ve hediyeler,<br />

• Bilimsel yayınlar ve makalelerin basılı metinlerinin dağıtılması, şirket<br />

dergisi,<br />

• Dergilere verilen reklamlar,<br />

• Tıbbi konulu ses ya da video kasetleri,<br />

• Şirkete her zaman erişebilmeyi sağlayan “kırmızı hat telefonu ve bilgisayar<br />

bağlantısı,<br />

• Kuponlar, prim sertifikaları, ismi hatırlatan hediyeler (kalem, takvim, saat<br />

vb),<br />

• Hastalara, doktorlara, toplumda fikir oluşturan kişilere, hükümete, sağlık<br />

işleriyle ilgili gruplara, vb'lerine yönelik olarak halkla ilişkiler faaliyetleri,<br />

• Toplumsal amaçlı yatırımlar.<br />

“İlke olarak, bir ilaç şirketi, yukarıda özetlenmiş olan her bir aracın maliyet-yarar<br />

analizini yapmalı ve hedef doktorların marka olarak reçete yazmaları davranışı<br />

üzerinde maksimum toplam etki gösterecek bileşimi seçmelidir. Uygulamada ise<br />

bunun yapılması bir hayli zordur. Eğer şirketin, müşterileri satın almada nelerin<br />

yönlendirdiği konusunda bir kuramı olursa, pazarlama araçlarının uygun bir<br />

karışımını seçmesi daha kolay olur. Bu durum aşağıda görülen tablodaki örnekle<br />

açıklanabilir. Burada üç tane yönlendirici etken belirlenmiştir. Doktorun, ürünün


31<br />

kendisi, satış elemanı ve üretici şirket hakkındaki kanıları ne kadar olumlu olursa,<br />

ürünü benimseme olasılığı da o kadar yüksek olur. Her bir grupta, sol sütunda,<br />

doktorun değerlendirme yaparken kullandığı kıstaslar, sağ sütunda<br />

ise değerlendirmede kullanılan kıstasları destekleyecek iletileri vermek<br />

için kullanılabilecek uygun iletişim araçları verilmiştir. Sözgelimi, eşantiyon<br />

verme yöntemi, doktorun ilacın etkinliği ve yan etkilerini öğrenebilmesi için bir<br />

yöntemdir. Genel olarak, şirket, etkili bir şekilde seçilip birlikte<br />

kullanılabilmeleri için, farklı tanıtım araçlarının rollerini birbirlerinden iyi ayırt<br />

edebilmelidir.”<br />

Tablo 1.12 İlaç şirketleri için müşterileri nelerin yönlendirdiğine ilişkin örnek tablo<br />

1. Ürün Değerlendirme Ürün Yönetimi<br />

A. Etkinlik Dergiler<br />

B. Doz özellikleri Dergi reklamları ve makaleler<br />

C. Yan etkiler Doğrudan mektup<br />

D. Pazarda ne kadar süredir olduğu Sempozyumlar<br />

2. Satıcı İlişki Yönetimi<br />

A. Bilgi Seçim<br />

B. Karakter Eğitim<br />

C. Cevap / tepki verebilme yeteneği Eğlence programları<br />

D.Beğenilebilirlik/sempatiklik<br />

E. Özel yetenekler<br />

3. Şirket İmaj Yönetimi<br />

Bilimsel düzey, güvenilirlik<br />

Özel makaleler<br />

Yardımcı olabilme<br />

Sponsorluk / mali destekler<br />

İmaj, tanınmış uzmanlar<br />

Toplumsal amaçlı faaliyetler<br />

Örnekler<br />

1.5.1 Kişisel Satış<br />

Satışçılık, “potansiyel alıcı bulma, ona bilgi vererek satın almada yardım etme ve<br />

ikna etme sanatı” biçiminde tanımlanmaktadır (Ekiyor, 2001; s.:29-30):<br />

“Kotler ve Stanton’a göre satışçılar başlıca 7 tipe ayrılabilir:<br />

1. Esas itibariyle mal teslimi yapan satışçı: Meşrubat, benzin ve benzeri malların<br />

dışında teslim işini yapar. Satış yükümlülüğü yoktur; olsa da, ikinci derecede<br />

olup, yeni satış yaratması da pek söz konusu olmaz; ama müşteriye iyi hizmet<br />

ve hoş davranış daha çok satışa yol açar.<br />

2. İşini <strong>tez</strong>gahta yapan satışçı: Tezgah arkasından, çoğu kez neyi alacağına karar<br />

vermiş olan müşteriye istediklerini verir. Asıl görevi sadece istenen malları<br />

vermektir. O, müşterilerin satın aldıkları malların miktarını, yol göstererek<br />

artırabilse de bunun ötesinde etkili olması ve yeni satışlar yaratma olanağı<br />

çok azdır.


32<br />

3. Dışarıda sipariş alan satışçı: Görevi, öncelikle dışarıda, sipariş almak olan,<br />

perakende satış mağazalarıyla ilişki kuran satış elemanıdır. Malı müşteriye<br />

gösterip veren de kendisi olduğundan, iyi hizmet ve davranışlarla müşteri<br />

tarafından benimsenme şansını artırır. Yaratıcı satışçılık yanı yine azdır.<br />

4. Misyoner satışçı: Sipariş almayan, mevcut ve potansiyel alıcılara iyi niyet<br />

ziyareti yaparak bilgi veren satışçıdır. Firmaya karşı olumlu ve iyi duygular<br />

yaratma amacı güder, ilaç fabrikasında “özel görevle” görevlendirilen bir<br />

doktor veya tıbbi satış temsilcileri gibi.<br />

5. Teknik danışman satışçı: Teknik bilginin çok önem kazandığı durumlarda<br />

görülen satışçı tipidir. Satış işi, ürünün karmaşık yapılı ve teknik ağırlıklı<br />

olması nedeniyle teknik eğitim görmüş “satış mühendisi” denilen elemanlarca<br />

yapılır. Bu elemanlar müşterilere, öncelikle, danışmanlık yaparlar.<br />

6. Fiziki mallarda yaratıcı satışçı: Buzdolabı, çamaşır makinesi, ansiklopedi gibi<br />

somut mallarda talebi teşvik ederek, talep yaratarak satış yapan satışçıdır.<br />

7. Hizmet satışı yapan yaratıcı satışçı: Eğitim, sigorta ve reklam hizmetleri gibi<br />

soyut malların satışını yapar. Fiziki mallara göre bu tür malların faydalarını<br />

ortaya koymak güç olduğundan, satışı da çok daha güçtür.”<br />

İlaç şirketi satış temsilcileri, “misyoner satıcı” grubundadır (Ekiyor, 2001; s.:44-5):<br />

“Tıbbi satış temsilcileri, bir sipariş alınmasının beklenmediği ve izin verilmediği,<br />

ancak mevcut ya da muhtemel müşterilere ürün ile ilgili bilgi vermek ve iyi<br />

duygular yaratmanın amaçlandığı durumlarda karşımıza çıkan bir satıcı tipidir.<br />

Bu yüzden de tıbbi satış temsilcilerinin misyoner satıcı olarak adlandırıldığı<br />

görülmektedir. ...<br />

İlaç satıcısı firmaların tıbbi satış temsilcilerinden beklentileri, satışlarını<br />

artırmalarıdır. Bu yüzden satış temsilcisi bütün yeteneklerini göstererek<br />

firmasının satışını artırmaya çalışır. Bu yöndeki başarısı onun geleceğini de<br />

belirleyecektir. En azından işten atılmasını önleyecektir. Çünkü başarısı ulaşacağı<br />

satış hacmine bağlı olacaktır.”<br />

Kişisel satışın, diğerlerine göre en etkin yöntem olduğu, satış temsilcilerinin<br />

görevinin reçete potansiyeli olan sağlık çalışanlarını bilgilendirmek ve kendi<br />

ilaçlarının reçetelenmesi konusunda ikna etmek olduğu belirtilmektedir (Bilginer,<br />

2002; s.:18 ve s.:64):<br />

“Kişisel satış, kişiler arası iletişimin özel bir şeklidir. İşletmenin satış elemanları,<br />

alıcıyla yüz yüze görüşerek malı sözlü olarak tanıtırlar. En önemli üstünlüğü de<br />

alıcı ile doğrudan iletişim kurmaktır. Kişisel satışla sunulan mesaj, reklama göre<br />

daha esnektir. Çünkü, satış elemanı, alıcının her türlü tereddütlerini giderecek<br />

açıklamaları anında yapabilmekte, yüz yüze ilişkilerin yarattığı samimi hava ile<br />

alıcı birçok konuda ikna edilebilmektedir.<br />

Satış elemanları olası alıcıları araştırır ve bulur, müşterilerin istek ve<br />

davranışlarını saptar. Onların malı satın almalarına yardımcı olur, ya da en uygun<br />

en iyi teklifi sunar. Satış elemanları pazarlama eylemlerinde en etkin rolü<br />

oynayan birim haline gelmiştir. Bu nedenle satış elemanlarının çalışmaları


33<br />

üzerinde durmak, onları en iyi şekilde bilgilendirmek, tüm pazarlama<br />

eylemlerinin başarısı açısından çok önem taşımaktadır. ...<br />

İlaç temsilcileri hekim, eczacılar ve diğer reçete potansiyeli olan sağlık<br />

personelini düzenli olarak ziyaret ederler. Hekimleri endikasyonu dahilinde kendi<br />

çalıştıkları ilacı reçetelemeleri için ikna etmeye çalışırlar. Yeni ilaçlar hakkında<br />

bilgi verirler. Bunun için pazarlama ve tutundurma faaliyetlerinin tümünden<br />

yararlanırlar.”<br />

İlaç şirketi satış temsilcileri, şirketin hekimle bağlantı kurmasında önemli bir rol<br />

üstlenir (Beğen, 2002; s.:26-7):<br />

“Hekime bilgi iletmenin en pahalı aracıdır. Temsilciler yeni ürünler ve<br />

yaklaşımlar hakkında bilgilendirmek için ziyaret ederler. İyi uygulandığında,<br />

kişisel satışın en etkin tutundurma yöntemi olduğu kabul edilir. Şirketten şirkete<br />

değişmekle birlikte, şirketler harcamalarını reklam bölümlerinden tutundurma<br />

bölümlerine kaydırmaktadır. Reklam bölümüyle tutundurma bölümünün<br />

sorumlulukları arasındaki farkın en iyi ortaya çıktığı yer, satış mesajını iletmekte<br />

kullandıklar farklı yöntemlerdir. Reklam bölümü birincil olarak yazılı ya da<br />

görsel mesajlar kullanırken, tutundurma bölümü öncelikle kişisel satışa,<br />

temsilcilerin sözlü sunumlarına dayanır. ... Temsilcilerin müşterileri, uzun süren<br />

eğitim ve deneyimleri nedeniyle alanlarında uzmandır. Bu nedenle hekimlerle<br />

aynı jargonu kullanarak iletişim kurmak ve iyi bir tıbbi bilgiye sahip olmak<br />

temsilciler için çok önemlidir. ... Temsilcilik mesleği bağlılık, enerji ve çok<br />

çalışma isteği gerektirir. Edilgen bir kabul ediş değil, etkin bir istemde bulunma<br />

rolüdür. Hekimleri kendi ilaçlarını reçetelemeye ikna etmek için düzenli olarak<br />

ziyaret etmek zorundadırlar. Bu noktada zorlama ile iknayı birbiriyle<br />

karıştırmamak gerekir. İkna, ancak hekim ve temsilci arasında güvene dayalı bir<br />

ilişki kurmakla olasıdır.”<br />

Satış temsilcisi sunumu sırasında yardımcı araçlar kullanır (Göktaş, 2003; s.:122-3):<br />

“Satış elemanının müşteri ile daha yakın bağlantı kurmasını sağlayan ve böylece<br />

onu ikna etmesini kolaylaştıran; ürünün fotoğrafları, ürünün kullanıldığı yerlerin<br />

fotoğrafları, TV, bilgisayar, CD, video, dia, ses kaseti gibi görsel-işitsel araçlar,<br />

broşür, katalog, satış kılavuzu, posterler, büyük veya küçük çeşitli boyutlarda<br />

kağıtlı/kağıtsız sunuş araçları, baskılı reklam malzemeleri, fiyat tabloları, ürün<br />

tanıtım kartları ve sayısız görsel malzeme, yardımcı satış araçları içinde yer alır.<br />

...<br />

Satış yardımcılarını kullanırken dikkat edilmesi gereken noktalardan bazıları<br />

şunlardır:<br />

• Yardımcıların sayısı fazla ise, sadece ilgili olanlar ortaya çıkartılmalıdır,<br />

• Müşterinin yardımcıyı satışçının elinden almasına fırsat verilmemelidir.<br />

Kontrol satışçının elinde olmalıdır. Konuşma bitince yardımcı müşteriye<br />

verilebilir.


34<br />

• Satışçı, mümkünse yardımcıyı müşterisiyle birlikte görebileceği bir yere<br />

oturmalıdır. Yardımcıyı tersinden okuyacak kadar iyi öğrenmelidir. Ancak bu<br />

şekilde, müşteri yazılan düz olarak okuyabilir,<br />

• Yardımcılar, müşteriye ters, eğri veya yanlamasına gelecek bir şekilde<br />

tutulmamalıdır. Okuma uzaklığı ve en iyi görüş açısı düşünülmelidir,<br />

• Müşterinin yardımcı üzerinde görmesi istenilen yer, iyi bir kalemle işaret<br />

edilmelidir. Satışçının bu şekilde, yardımcı üzerinden ilgili noktayı kalemle<br />

işaret ederek göstermesi müşterinin dikkatinin belirli bir konu üzerinde<br />

toplamasına yarar.<br />

• Satış yardımcılarının her zaman önceden hazırlanması gerekir. Satış<br />

yardımcıları çoğunlukla, önceden çantaya konmalıdır.”<br />

Yönetmelik’e göre, tıbbi satış temsilcilerine çalıştıkları firma tarafından temel ve<br />

gerekli hizmet içi eğitimler verilmelidir (Sağlık Bakanlığı, 2003). Tıbbi satış<br />

temsilcileri, tanıtımını yaptıkları tıbbi ürünler hakkında tam ve yeterli bilgi<br />

verebilmek için gerekli bilimsel bilgiye ve veriye sahip olmalıdırlar. Ayrıca tıbbi<br />

satış temsilcileri, tanıtımlarında kullandıkları bilgileri, sağlık mesleği mensuplarına<br />

tanıtım malzemeleri aracılığı ile tam ve doğru olarak iletmelidirler. Dünya Sağlık<br />

Örgütü, tutundurma etkinliklerinin belli bir sınırı geçmemesini sağlamak için,<br />

temsilcilerin gelirinin sattıkları ilaçların miktarına bağlı olmaması gerektiğini ileri<br />

sürmektedir (WHO, 1985).<br />

1.5.2 Hediyeler<br />

İlaç isimleri ile donatılmış kalem, not defteri gibi kırtasiye malzemeleri pazarlama<br />

faaliyetlerinde geniş olarak kullanılır. Hediye yönteminin hatırlatıcı özelliği<br />

diğerlerine göre daha etkilidir (Bilgener, 2002; s.:66). Bu maddeler bir marka ve ürün<br />

hatırlatıcısı olarak hizmet ederler ve pazarlamacıların bakış açısından ucuz ve esnek<br />

olmalıdırlar. Yedi yıl ilaç şirketleri için promosyon faaliyetlerinin geliştirilmesine<br />

çalışmış Cheryl Weinstock, doktorlara verilen tüm hediyelerin amacının şirket ismini<br />

doktorun aklında tutabilmek olduğunu ifade etmektedir (Göktaş, 2003; s.:126).<br />

Araştırmalar hediyelerin hekimin karar verme süreci üzerinde etkili olduğunu<br />

göstermiştir (Beğen, 2002; s.:30).<br />

Türkiye’de “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik”<br />

çerçevesinde verilmesi yasal sayılan hediyeler şunlardır:<br />

• Beşeri tıbbi ürün hakkında yeterli ve gerekli bilgiyi ihtiva eden kitap,<br />

kitapçık, broşür gibi basılı materyaller, film, slayt, elektronik medya gibi<br />

görsel/ işitsel malzemeler,<br />

• Bedelsiz beşeri tıbbi ürün numuneleri,<br />

• Bloknot, kalem, kalemlik, takvim, mesleki etkinlikler sırasında<br />

kullanılabilecek parasal değeri mütevazi sınırlar içinde olan malzemeler<br />

• İlgili çevrelerde bilgi/ veri kaynağı olarak kullanabilecek ulusal, uluslararası<br />

yayınlar gibi hatırlatıcı ziyaret malzemeleri.<br />

Yanı sıra, “Kamu Görevlileri Etik Davranış İkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları<br />

Hakkında Yönetmelik”te, sağlık çalışanı üniversite ve Türk Silahlı Kuvvetleri


35<br />

dışındaki kurumlarda çalışan bir kamu görevlisi ise, ilaç şirketlerinden alacağı<br />

hediyelerle ilgili olarak Yönetmelik maddelerince çelişebilecek düzenlemelere yer<br />

verilmiştir:<br />

“m.15 Hediye alma ve menfaat sağlama yasağı - Kamu görevlisinin<br />

tarafsızlığını, performansını, kararını veya görevini yapmasını etkileyen veya<br />

etkileme ihtimali bulunan, ekonomik değeri olan ya da olmayan, dogrudan ya da<br />

dolaylı olarak kabul edilen her türlü eşya ve menfaat hediye kapsamındadır.<br />

Kamu görevlilerinin hediye almaması, kamu görevlisine hediye verilmemesi ve<br />

görev sebebiyle çıkar sağlanmaması temel ilkedir.<br />

Kamu görevlileri, yürüttükleri görevle ilgili bir iş, hizmet veya menfaat ilişkisi<br />

olan gerçek veya tüzel kişilerden kendileri, yakınları veya üçüncü kisi veya<br />

kuruluşlar için doğrudan doğruya veya aracı eliyle herhangi bir hediye<br />

alamazlar ve menfaat sağlayamazlar. ...<br />

Aşağıda belirtilenler hediye alma yasağı kapsamındadır:<br />

a) Görev yapılan kurumla iş, hizmet veya çıkar ilişkisi içinde bulunanlardan<br />

alınan karşılama,<br />

veda ve kutlama hediyeleri, burs, seyahat, ücretsiz konaklama ve hediye çekleri,<br />

...”<br />

Ancak aynı düzenlemede, Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı Yönetmelik’te yer<br />

almayan bir hediyeye izin verilmektedir:<br />

“ Aşağıda belirtilenler hediye alma yasağı kapsamı dışındadır:<br />

a) Görev yapılan kuruma katkı anlamına gelen, kurum hizmetlerinin hukuka<br />

uygun yürütülmesini etkilemeyecek olan ve kamu hizmetine tahsis edilmek,<br />

kurumun demirbaş listesine kaydedilmek ve kamuoyuna açıklanmak koşuluyla<br />

alınanlar (makam aracı ve belli bir kamu görevlisinin hizmetine tahsis edilmek<br />

üzere alınan diger hediyeler hariç) ile kurum ve kuruluşlara yapılan bağışlar,”<br />

Bu düzenlemeye dayanarak kamu görevlilerine “Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi”<br />

imzalama zorunluluğu getirilmiştir. Bu sözleşme ile kamu görevlisi görevini, “...<br />

görevle ilişkisi bulunan hiçbir gerçek veya tüzel kişiden hediye almadan, maddi ve<br />

manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan, herhangi bir özel<br />

menfaat beklentisi içinde olmadan yerine getirmeye” söz vermektedir.<br />

1.5.3 Ücretsiz İlaç Örnekleri<br />

İlaç şirketi tarafından hekimler için hazırlanmış, içinde azaltılmış dozda ilaç bulunan<br />

örneklerdir (Göktaş, 2003; s.:122-3):<br />

“İlaç pazarlamacıları ücretsiz örneklere, doktorlara bir ilaç ile kendi hasta<br />

grupları içinde ilk elden deneyim edinmelerine izin verdikleri için değer verirler.<br />

Örnekler yeni reçetelere yol açar ve marka geliştirmeye yardım eder. Ücretsiz bir


36<br />

ürün doktor ve hastaları yeni bir ürünle tanıştırır veya hakkında bir şeyler<br />

duymuş oldukları bir ürünün izlenimini güçlendirir.<br />

Doktorlar, yoğun bir iş gününde, reçete yazmak daha kolay olmasına ve ilaçların<br />

nasıl kullanılacaklan konusunda açıklama yapmaları gerekliliğine rağmen<br />

hastalarına, çeşitli sebeplerle, ilaç temsilcilerinin getirmiş olduğu ücretsiz<br />

örneklerden de verirler. Doktorlar ücretsiz örnekleri, yeni çıkan bir ilacı denemek<br />

veya gelir durumu uygun olmayıp, reçete edilen ilacı alamayacak durumdaki<br />

hastalarına yardımcı olmak amaçları ile kullanabilirler. Ücretsiz örnekler,<br />

özellikle pahalı olan ilaçların denenmesi için bir alternatif sunarlar ve doktorlara,<br />

eczanelerin kapalı olduğu geç saatlerde ve acil durumlarda, başlangıç dozu ile de<br />

olsa, hastalarının tedavisine bir an önce başlama imkanı sunarlar. İlaç<br />

tanıtımından sonra bırakılan ücretsiz örnekler, ilacın varlığının uzun dönemli<br />

hatırlatıcısı olarak hareket edebilirler.<br />

Dağıtılan ücretsiz örnekler, bir görüşme, sunum ile birlikte verildikleri ve<br />

kabulerinin, ürünü gelecekte reçetelemek için bir takım taahhütler getirebilmesi<br />

nedeni ile diğer pazarlardakilere göre farklılıklar arz etmektedirler. İlaç örnekleri<br />

tıbbi mümessil doktorun ofisinden çıktıktan sonra görünür hatırlatıcılar olabilir.<br />

Bu şekilde örnekler satış sunumuna somut bir öğe eklediklerinden doktor<br />

üzerinde daha uzun süreli bir etki bırakabilirler. Bu amaçla da bakıldığında en<br />

güçlü promosyon araçları ücretsiz örnekler olabilir. Washington Üniversitesi’nde<br />

doktorların ilaç örneklerini kullanışını araştıran Lisa Chew “Ücretsiz örnekler<br />

çabuk tükenir, bu nedenle hastalar yeni bir reçeteye ihtiyaç duyarlar ve doktorları<br />

başka bir ilaç reçete etmiş olsa bile bu ihtiyaç duyulan ilaç genellikle daha önce<br />

denenmiş olan olacaktır.” demektedir. Ücretsiz örnekler hastaları da “promote”<br />

eder. Hastalar özel bir ilaç ile bir kez tedaviye başladıklarında ve o ilaç ile ilgili,<br />

yan etkileri olmaması gibi iyi deneyimlere sahip olduklarında bu ilacı diğer bir<br />

markalı ilaç veya bir jenerik versiyon ile değiştirmeleri pek mümkün değildir. Bu<br />

sebeple ücretsiz örnekler, uzun süre alınması gereklilikleri ile, kronik<br />

hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar için özellikle önemlidir.”<br />

Beğen’in Strout’tan alıntıladığına göre, yeni ve pahalı ilaç örneklerinin ücretsiz<br />

dağıtılması, hekimlerin ve hastaların bir ürüne bağlılığını sağlayabilmek için en etkin<br />

yol olabilir (Beğen, 2002; s.:29):<br />

“Ücretsiz örnekler yararlı görünür ve herkesi mutlu eder. Hekim, hastalarına<br />

ücretsiz ilaç vererek iyi bir ilişki kurduğu için mutludur. Hasta için ücretsiz ilaç,<br />

harcamalarını azaltma anlamına gelir. Şirket için ise, bir tek ücretsiz ilaç örneği,<br />

uzun süreli ve kârlı bir reçete şansı demektir.”<br />

1.5.4 Eğitim Programları<br />

Göktaş’ın derlediği yazın bilgilerine göre, şirketçe düzenlenen eğitim programları<br />

pazarlamanın önemli bir aracıdır (Göktaş, 2003; s.:123-5):<br />

“Diğer bir tip pazarlama yaklaşımı, doktorlar ve eczacılar arasında marka ve ürün<br />

tanınmışlığını güçlendirmek için kullanılan sürekli eğitim programlarını içerir.


37<br />

İlaç şirketleri böylesi programları organize ederek ya da onlara sponsor olarak<br />

geri bildirim için bir fırsat da kazanabilirler. Günümüzün toplantı satış teknikleri<br />

iki dakikalık bir sunumdan, uygun bir danışma yaklaşımına geçiş sunar.<br />

Toplantılar şirketlere kendilerini farklılaştırma imkanı sağlar ve ilaç temsilcileri<br />

doktorları ile görüşmek için daha fazla olanak yakalarlar. Birçok şirket uygun<br />

olmayan etkilerinden kaçınmak için ilacın ait olduğu kategori üzerinde daha fazla<br />

ve tanıtmak istedikleri özel ürün üzerinde daha az vurgu yapan programlar<br />

sunarlar.<br />

İlaç şirketleri tarafından düzenlenen sürekli eğitim programları; seminerler,<br />

sempozyum ve kongreler, akşam yemeği toplantıları, sürekli tıbbi eğitim kursları,<br />

telefon ve video konferanslar olabilir. Bu tip programlar ilaç şirketlerinin tıp<br />

çevrelerindeki profesyonel gruplarla olan ilişkilerini geliştirmeleri açısından da<br />

önemlidir. En iyi ilaç pazarlamacıları, profesyonel topluluklarla ilişkiler<br />

kurabilen ve müşteri ilişkileri oluşturabilenlerdir. Örnek olarak kolesterol<br />

düşürücü bir ilaç üreten bir şirketin kalple ilgili bir örgütle birlikte yüksek<br />

kolesterolün tehlikeleri konusunda halkı eğitmesi ya da kardiyovasküler ilaçlar<br />

üreten bir şirketin diyabet ve kalp hastalıkları arasındaki bağlantı konulu bir<br />

eğitim programına sponsor olması verilebilir. Bu konuda ilaç şirketlerinin dikkat<br />

etmesi gereken nokta, sadece ilaçlan değil, özellikle, üzerine eğildikleri özel<br />

konuyu tanıtmaları gerekliliğidir. Amerikan Kanser Kurumu için 50 yaş<br />

üzerindeki kişiler tarafından görülmesi önerilen ve erken teşhisin önemini<br />

vurgulayan yazılı reklamları fonlayan bir ilaç şirketi, küçük bir logosunu, açıkça<br />

belli olmayacak şekilde sayfanın en altında kullanmıştır. Burada vurgulanması<br />

gereken “fikrin marka merkezli değil, müşteri merkezli olma” gerekliliğidir.<br />

Sadece ilacın ne yapacağı hakkında konuşmak yerine belli bir durum veya<br />

tedavinin hasta hayatını nasıl etkilediği ve önerilen tedavinin nasıl yardımcı<br />

olabileceği hakkında konuşulmalıdır.<br />

Toplantılar konusunda aşağıdaki öneriler yol gösterici olabilir:<br />

• Hangi doktorların geldiğini ve oturdukları yerleri öğrenin,<br />

• Doktorlarınız hakkında, tıbbi ilgi alanları ve uzmanlıkları, eğitimsel<br />

donanımları gibi bir takım bilgiler elde edin,<br />

• Konuk olarak gelen doktorlarınıza yeni bir şeyler sunun. Bunların<br />

gerçekten yeni, orijinal ve doktorlar için faydalı olduklarına emin olun,<br />

• Her doktorun kendini iyi ve önemli hissetmesini sağlayın. Onları<br />

yöneticileriniz, ürün müdürleriniz ve orada bulunan pazarlama takımı<br />

üyeleri ile tanıştırın,<br />

• Geri bildirim isteyin. Ürününüz ile ilgili uzmanlık alanlarına giren<br />

konular hakkında bilgi isteyin,<br />

• Toplantı uzak bir yerde ise doktorunuzun toplantıya getirdiği ailesi ile de<br />

yakından ilgilenin,<br />

• Aynı alan ile ilgilenen doktorların bir araya getirilmesine ön ayak olun.”<br />

Şirketlerin düzenlediği toplantı türlerinden biri, bilimsel bir kongrenin programında<br />

yer alan “uydu sempozyum”lardır (Keskinel, 1997; s.:38):


38<br />

“Uydu sempozyum, kongreden ayrı bir toplantı olarak düzenlenir. Maddi olarak<br />

tamamen şirket tarafından desteklenir ve sonrasında bir akşam yemeği verilir.<br />

Yapısı genellikle şöyle olur: Maddi olarak ilaç şirketince desteklenen ve<br />

sonuçları ilacı destekleyen bir araştırma, araştırmayı yürüten hekimlerce<br />

sunulur.”<br />

Diğer bir tür, belli bir ürüne özgü düzenlenen sempozyumlardır. Bu tür<br />

sempozyumlara katılacaklar, “saygın görüş sahipleri” 2 (SGS) arasından seçilir.”<br />

Beğen’in derlediği bilgilere göre, 1999 yılında ABD’de düzenlenen bu tür<br />

toplantıların sayısı 280,000’e ulaşmıştır ve bir önceki yıla göre %25 fazladır (Beğen<br />

2002; s.:33-4):<br />

“Bu artışın nedeni, araştırmaların gösterdiği gibi, eğitim programları ve kongre<br />

seyahat giderlerini karşılamanın, tanıtım malzemeleri gibi diğer hediyelere göre<br />

iki kattan fazla etkili olmasıdır. Bu toplantılar tipik olarak çok lüks yerlerde<br />

düzenlenir ve şirketler sürekli olarak daha lüks, çekici, yaratıcı yöntemler ararlar.<br />

Böylece düzenledikleri toplantılara daha çok hekimin katılacağını ve ürünleri<br />

hakkında çok daha kolay tutundurma çalışmaları yapacaklarını düşünürler. Şarap<br />

tatmaktan gösterilere, hayvanat bahçesi gezileririnden aile turlarına çok değişik<br />

biçimlerde olan bu etkinliklerle şirketler, hekimlerin aile yaşamlarına girmeye<br />

çalışır. Kurulan bu iyi “halkla ilişkiler”, hekimleri ve aynı zamanda ailelerini<br />

memnun eder, böylece hekimin yargıları etkilenebilir.”<br />

Buna karşılık DSÖ, bilimsel ve eğitsel etkinliklerin tutundurma amacıyla<br />

kulllanılmaması gerektiğini belirtmektedir (WHO, 1985). DHB de 2004 tarihinde<br />

yayımladığı ve hekimlerle şirketler arasındaki ilişkilere ilişkin bildirgesinde,<br />

hekimlerin ancak temel amacı mesleki ya da bilimsel bilgi değişimi olan toplantılara<br />

katılabileceğini belirtmektedir (WMA, 2004). DHB’ye göre bir toplantı, ancak<br />

aşağıdaki koşulları yerine getirdiğinde sürekli tıp eğitimi etkinliği sayılabilir:<br />

“İlaç şirketleri gibi sponsorlar, toplantının içeriğine, sunuma, eğiticilerin<br />

seçimine ve sonuçların yayımlanmasına herhangi bir etkide bulunmamalıdır.<br />

Ayrıca, toplantıya verilen maddi destek, sadece genel giderler için kabul edilmiş<br />

olmalıdır.”<br />

Türk Tabipleri Birliği 1995’te hazırladığı “Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri” metninde<br />

benzer sınırlar çizmekte, ek olarak sunumların içeriğine ilişkin bir özelliğe vurgu<br />

yapmaktadır (Türk Tabipleri Birliği, 1995):<br />

“Toplantılar sırasındaki sunularda jenerik isim kullanılmalıdır.”<br />

Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı Yönetmelik’te, “Bilimsel ve Eğitsel Faaliyetler”<br />

başlığı altında bu türden toplantıların hangi çerçevede düzenlenebileceği<br />

tanımlanmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2003):<br />

2 “Key Opinion Leader” deyiminin karşılığı olarak kullanılmıştır. İlaç şirketleri, kendi reçetelerinin<br />

yüksek mali değerde olmasının yanı sıra, bulundukları toplumsal, akademik vb. konumlar, bilimsel,<br />

kişisel vb. özellikler nedeniyle başkalarının reçetelerini etkileyen kişileri bu isimle adlandırmaktadır.


39<br />

“İlaç tanıtımı ile ilgili bilimsel ve eğitsel faaliyetler, var olan tıbbi bilgileri<br />

aktarmak veya yeni bilgileri sunmak amacı dışında kullanılamaz.<br />

Ruhsat sahipleri, bilgilerin iletilmesi ve tartışılması için yararlı olan kongre,<br />

seminer, sempozyum, bilimsel, eğitsel toplantı düzenleyebilir veya bu tür<br />

faaliyetlere bilimsel / finansal katkıda bulunabilir.<br />

Ruhsat sahipleri, bilimsel kongrelerde bildiri, yayın, poster gibi bilimsel çalışma<br />

sunumunda bulunanlar ve toplantılara eğitim amaçlı katılanlar dışındaki<br />

kişilerin katılımı konusunda finansal katkıda bulunamazlar. Toplantılara<br />

katılanlar için yapılacak ağırlama / kabul etkinlikleri toplantı amacını ikinci<br />

plana itecek nitelikte olamaz.<br />

Bu gibi toplantılar uygun yer, biçim ve düzeyde olur. Yıl içinde düzenlenecek<br />

veya katkıda bulunulacak kongre, sempozyum, seminer ve benzeri faaliyetler,<br />

önceki yıl içinde ruhsat sahipleri tarafından yıllık program halinde; programda<br />

oluşabilecek değişiklikler toplantı öncesinde Bakanlığa bildirilir. Toplantılara<br />

sağlık meslek mensupları dışındaki kişiler davet edilemez. Bu toplantılara<br />

katılanların listeleri ile katılımcılara sunulan bilgiler ve dokümanların örnekleri<br />

Bakanlığın talebi halinde sunulmak üzere muhafaza edilir.”<br />

Yönetmelik’in toplantıların amacını bilgi değişimi ile sınırlayan cümlesi, İlaç<br />

Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın “Tıbbi İlaç Tanıtım İlkeleri Kılavuzu”nda aynı<br />

biçimde yer almaktadır (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 1990):<br />

“İlaç tanıtımı ile ilgili bilimsel ve eğitsel faaliyetler, var olan tıbbi bilgileri<br />

aktarmak veya yeni bilgileri sunmak amacı dışında kullanılamaz.”<br />

1.5.5 Halkla İlişkiler<br />

Halkla ilişkiler kavramının birçok tanımı olmakla birlikte, bu tanımların temelinde<br />

bulunan ortak görüş, halkla ilişkilerin kuruluş ile onun karşısındaki hedef kitle<br />

arasında karşılıklı çıkara dayalı ve sağlıklı bir diyalog oluşturulması, bunun<br />

sonucunda da kamuoyunun ilgili kesimlerinde kuruluş hakkında olumlu bir imaj ve<br />

destek yaratılmasıdır (Asna, 2006; s.:7). Bilgener’e göre söz konusu olabilecek hedef<br />

kitle, örgüt, müşteriler, tüketiciler, ortaklar, yatırımcılar, firma işgörenleri, hükümet<br />

ve yerel yönetim yetkilileri, köy, kasaba veya geniş anlamda kamu olabilir (Bilgener,<br />

2002; s.:20-1):<br />

“... Daha basit bir tanımla, bir kişi veya örgüte karşı kamuoyunun (hedef kitlenin)<br />

tavrını değerleyip, organizasyonun kamuoyu nezdinde saygınlık ve itibar<br />

kazanabileceği strateji ve politikaların izlenmesidir. Tüm iletişim çabalarını<br />

kullanabilen halkla ilişkiler, değişik gruplar ve genel anlamda kamuoyunun<br />

organizasyona karşı olan tutumlarını olumlu etkileme üzerine kuruludur. Bu tür<br />

etkileme ve olumlu imaj ise gönüllü olarak toplumsal projeleri desteklemeye<br />

dayalı iyi halkla ilişkiler çabaları sonucu elde edilebilir.


40<br />

Duyurum; işletme ürün ya da faaliyetleri hakkında kitle iletişim araçlarıyla hedef<br />

kitlelere ulaştırılan haber biçimine yakın mesajlardır. Bu yönüyle duyurum,<br />

pazarlama hakla ilişkilerinin çok eski formu olarak değerlendirilebilir. Ancak<br />

pazarlama halkla ilişkileri; yeni ürünlerin pazara girişlerine destek olma,<br />

olgunluk dönemini yaşayan bir ürünün yeniden konumlandırılmasına yardımcı<br />

olma, bir ürün grubuna ilgi duyulmasını sağlama, özel pazar bölümlerini<br />

etkileme, kamuoyu gözünde problemli ürünleri savunma ve ürünler yoluyla<br />

işletme imajını güçlendirme gibi önemli roller bakımından duyurumun çok<br />

ötesine geçmiş bulunmaktadır. ...<br />

Doğrudan fazla bir bedel ödenmese de dolaylı olarak yüksek bedellere mal<br />

olabilir. Ancak, tüketici zihninde diğer tutundurma çabalarına göre daha<br />

güvenilebilir imajı oluşturması ve sosyal programlara katkı ölçüsünde tüketicilere<br />

güven verebilmesi pozitif yönleridir.”<br />

Kitle iletişim araçlarının yanı sıra, halkla ilişkiler çalışmalarında kullanılan diğer<br />

araçlar, aşağıdaki gibi sınıflanabilir (Asna, 1998; s.:VI; Bilgener, 2002; s.:21):<br />

• Basılı araçlar (Broşür, el kitabı, bülten, yıllık, mektup, afiş, pankart, el ilanı,<br />

yayınlar, raporlar)<br />

• Sergiler (Sürekli sergi, gezici sergi, pano, özel pavyonlar)<br />

• Yöresel festivallar – Şenlikler<br />

• Yarışmalar<br />

• Bilimsel toplantılar<br />

• Törenler<br />

• Geziler<br />

• Sponsorluk (Sanat ve kültür, spor, çevre, sosyal projeler)<br />

• Karşıt kampanyalar<br />

• Rakip kuruluşlarla ilişkiler<br />

• Yasama organı ile ilişkiler - Lobi faaliyetleri<br />

• Baskı grupları<br />

1.5.6 Diğer<br />

‘Doğrudan posta’ farmakolojik ürünlerin tanıtılmasında oldukça etkili bir yöntem<br />

olabilir ve broşürler veya şirket yayınları gibi diğer iletişim materyallerini içeren bir<br />

mektup zarfı biçiminde olabilir. Tipik olarak doğrudan posta, diğer yazılı reklam<br />

biçimlerinden daha ayrıntılı bilgi taşıyabilir. Bu yöntem ülkemizde de kullanılmakta<br />

olup, doktorlara ve eczacılara, özellikle yeni çıkan ürünler hakkında, içinde ilaç<br />

hakkında tanıtıcı bilgilerin yer aldığı mektuplar, kartlar gönderilmektedir (Göktaş,<br />

2003; s.:122).<br />

Reklam, bir mal ya da hizmetin, bir kurumun, bir kişinin ya da fikrin, kimliği belirli<br />

sorumlusu tarafından, tarifesi önceden belli bir ücret karşılığında, kitle iletişim<br />

araçları vasıtasıyla olumlu bir biçimde tanıtılıp benimsetilmesi çabalarıdır (Bilgener,<br />

2002; s.:16). Ülkemizde ilaçların reklamı yasaklanmış, reçetesiz ilaçların topluma ve<br />

reçeteli ilaçların ise sağlık çalışanlarına belli sınırlar içinde tanıtılması yasal<br />

kılınmıştır.


41<br />

İnternet son yıllarda tüm dünyada yaygınlaşan diğer bir tutundurma kanalıdır<br />

(Göktaş, 2003; s.:128-9):<br />

“1999’da yapılan bir araştırma, internet üzerinden sağlanan sağlığa ilişkin<br />

bilgilerden tatmin olan müşteri oranının %49 olduğunu ortaya çıkarırken, aynı<br />

tatminin TV'de %13, dergilerde %25, gazetelerde %25 olduğunu göstermiştir.<br />

Başka bir araştırmaya göre ise sağlık sitelerini ziyaret eden %70-90 arasındaki<br />

doktor ulaştıklan bilgilerin tıbbi kararlanın etkilediğini ifade etmiş, %13'ü reçete<br />

ettikleri ilaçlar üzerinde büyük etkisi olduğunu söylemiştir. ... İnternet kanalı ile<br />

online yapılan görüşmeler, ilaç şirketleri için, doktorlara ulaşmak için daha etkili,<br />

şirket için önceliği olmayan doktorlara ulaşmak için ise ekonomik bir yol<br />

olmakta, doktorlara ise, ilaç şirketleri ile olan etkileşimlerini kontrol etme imkanı<br />

sunmaktadır. Doktorlar tıbbi mümessiller ile olan kısa bir görüşmeden daha<br />

detaylı bilgiyi kendi rahat ortamlarında alabilmektedirler.”<br />

1.6 Pazarlama yöntemlerinin reçetelere etkisi<br />

İlaç şirketi temsilciliği mesleğinde başarılı olmanın yollarını anlatan bir kitapta,<br />

hediye vermek önemli bir araç olarak tanımlanmaktadır:<br />

“Kural olarak, her zaman kendimi karvizitimle ve genellikle kalem gibi küçük bir<br />

hediye ile tanıtırım. İnsanların kalem almayı bu kadar sevmeleri beni her zaman<br />

şaşırtmıştır. Sanki altın vermek gibi...” (Anderson, 2003; s.:89)<br />

Kalem gibi küçük hediyeler almak yazılan reçeteleri yönlendirebilir mi? Bölüm<br />

1.1’de belirtildiği gibi ilaç şirketlerinin en büyük gider kalemini pazarlama<br />

harcamaları oluşturmakta ve bu harcamalar her yıl önemli oranda artmaktadır. Bu<br />

olgu çeşitli ekonomik değişkenlerin yıldan yıla farklılık göstermesinden ya da<br />

pazarlama yöntemlerinin çeşitlenmesinden kaynaklanıyor olabilir. Yanı sıra, göz ardı<br />

edilemeyecek olası bir etken, bu harcamaların “işe yarıyor” olması, diğer deyişle<br />

şirketlerin satışlarını artırarak kâr sağlıyor olmasıdır. Bu olasılığın gerçekliğini<br />

anlamanın bir yöntemi, şirketlerin yıllar içindeki gelir gider hesaplarını inceleyerek<br />

ekonomik çözümlemeler yapmaktır. Ancak şirketlerden ne bu tür verileri, ne de<br />

çözümleme sonuçlarını elde etmek olası değildir. Pazarlama harcamalarının satışları<br />

artırdığı olasılığının doğruluğunu göstermenin diğer bir yöntemi, pazarlama<br />

yöntemlerinin reçetelere olan etkisini değerlendiren araştırmalar yapmaktır. Bu<br />

bölümde, bilimsel yazında bulunan bu türden araştırmalar özetlenmektedir.<br />

Öncelikle, hekimlerin genel olarak tanıtım etkinliklerinin kendi davranışlarını<br />

etkilemediğine inandıkları belirtilmelidir (Charatan, 2001; Steinman et al, 2001;<br />

WHO, 2006). İlginç olarak, söz konusu meslektaşları olduğunda fikirleri değişmekte,<br />

diğer hekimlerin tanıtım çalışmalarından etkilendiklerini düşünmektedirler (WHO,<br />

2006). Ankara’da 422 hekimin katıldığı bir araştırmada, hekimlerin %67’si hekimilaç<br />

endüstrisi ilişkisinin hekimlerin tedavi yönetiminin ve araçlarının seçiminde<br />

yönlendirici olduğunu belirtmiştir. Bu ilişkinin hekimleri zaman zaman gereksiz ve<br />

pahalı tedavilere seçmeye yönlendirdiğini belirten hekimlerin oranı ise %75’tir<br />

(Ankara Tabip Odası, 2002). Ancak günümüzde, ticari kaynaklı bilgilerin hekimlerin


42<br />

reçete ettikleri ilaçları belirlemede bilimsel kaynaklardan daha etkili oldukları<br />

bilinmektedir (Somerset et al, 2001). Ayrıca, tanıtım çalışmaları genellikle taraflı ve<br />

yanlış bilgi içermekte, hekimlerin hatalı reçete yazmasına neden olabilmektedir<br />

(WHO, 2006).<br />

Hekimler ilaç reklamları ve şirket temsilcilerinin yazdıkları reçetelere çok az etkide<br />

bulunduğuna inansalar da, yapılan araştırmalarda tanıtım çalışmalarının hekimlerin<br />

davranışlarını etkilediği belirlenmiştir. Aşağıda bu türden araştırmaların<br />

sonuçlarından bir derleme bulunmaktadır:<br />

• Hekimlerin çoğu ilaç şirketi kaynaklı bilgilerin tarafsız olmadığını belirtmekte,<br />

ancak yine de, bu bilgilerin yararlı olduğunu düşünmektedir (WHO, 2006).<br />

• 181 hekimin katıldığı bir araştırmada, hekimlerden o anda önlüklerinin cebinde<br />

taşıdıklarını göstermeleri istenmiş, hekimlerin %97’sinin üzerinde bir ilaç<br />

şirketinin logosu olan en az bir adet nesne taşıdığı saptanmıştır (Sigworth et al,<br />

2001).<br />

• Hekimlerin aldıkları tanıtım malzemelerinin sayısı arttıkça, tanıtım etkinliklerinin<br />

kendilerini etkilemediğine ilişkin inançları anlamlı oranda artmaktadır (Hodges,<br />

1995).<br />

• İlaç şirketlerinin düzenledikleri sempozyumlara katılan hekimlerin, sempozyum<br />

sonrasında bu ilaçları anlamlı biçimde daha fazla yazdıkları saptanmıştır<br />

(Wazana, 2000).<br />

• Bir çalışmada, hekimlerin bilgi edinmeleri açısından bilimsel ve ticari<br />

kaynakların etkisi araştırılmıştır. Hekimler bilgilerinin akademik kaynaklı<br />

olduğunu ileri sürmüşlerdir.. Ardından çeşitli tıbbi alanlardaki bilgileri<br />

sorulduğunda;<br />

o<br />

o<br />

o<br />

%71’i azalmış serebral kan akımının demansın temel nedeni olduğunu,<br />

%32’si, serebral vazodilatatörlerin konfü durumdaki yaşlı hastalarda etkili<br />

olduğunu,<br />

%49’u propoxyphene’in aspirinden daha etkin olduğunu belirtmişlerdir.<br />

Bu bilgilerin hiçbiri tıbbi yazın tarafından desteklenmemektedir (No Free Lunch,<br />

2006).<br />

• Hekimlerin serebrovasküler vazodilatatörler hakkındaki düşüncelerinin, ilaç<br />

reklamları tarafından yönlendirildiği gösterilmiştir (Somerset et al, 2001).<br />

• Yeni bir ilaç hakkındaki bilgilerini ilaç temsilcilerinden edinen hekimler, diğer<br />

hekimlere göre;<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Yeni ilacı daha fazla oranda bir “ilerleme” olarak nitelendirmektedir.<br />

Yeni ilacı daha fazla reçete etmektedir.<br />

Yeni ilacı alternatiflerine göre daha fazla tercih etmektedir.


43<br />

İlaç temsilcisi ile haftada bir ya da daha sık görüşen hekimlerin o ilacı reçete<br />

etme oranı artmaktadır (Chren ve Landefeld, 1994; Lurie et al, 1990; No Free<br />

Lunch, 2006; Somerset et al, 2001; Watkins et al, 2003; Watkins ve Kimberly,<br />

Jr., 2004; Wazana, 2000).<br />

• Temsilciyle görüşme, reçete maliyetinin artması ve akılcı olmayan ilaç seçimi ile<br />

ilişkilidir (Caudill et al, 1996; Haayer et al, 1983; Lurie et al, 1990). Hekimlerin,<br />

temsilcilerin verdiği bilgilere güvenme oranı arttıkça, yazdıkları ilaçların maliyeti<br />

de artmaktadır (No Free Lunch, 2006; Somerset et al, 2001; Watkins ve<br />

Kimberly, Jr., 2004).<br />

• Britanya’da 230 hastaneyi kapsayan bir araştırmada, hekimlerin %42’sinin<br />

yazdıkları yeni ilaçlar hakkındaki bilgilerini şirket temsilcilerinden edindikleri<br />

saptanmıştır (McGettigan et al, 2001).<br />

• Hekimlerin temsilcilerle görüşmelerinin, tanıtılan ilaçların çalıştıkları hastaneye<br />

alınmasını istemeleri, yazdıkları reçetelerin maliyetinin artması ve akılcı ilaç<br />

kullanımının azalması ile ilişkili olduğu bulunmuştur (Chren ve Landefeld, 1994;<br />

Lurie et al, 1990; Somerset et al, 2001).<br />

• Ücretsiz ilaç örneği almak hekimlerin yazdıkları reçeteleri anlamlı oranda<br />

etkilemektedir (Chew et al, 2000a). İlaç örneği alan hekimler şirket temsilcisine<br />

daha olumlu yaklaşmakta, o ilacı daha çok seçmekte, daha çabuk reçete<br />

etmektedir (Peay ve Peay, 1988; Thomson et al, 1994).<br />

• Hastalar, hekimlerin ilaç şirketlerinden hediye almalarının hizmet maliyetini ve<br />

hizmetin niteliğini olumsuz etkilediğini düşünmektedirler (No Free Lunch,<br />

2006).<br />

• Hastalar hekimlere göre anlamlı oranda daha fazla olarak, alınan hediyelerin<br />

yazılan reçeteleri etkilediğini düşünmektedirler (Gibbons et al, 1998b).<br />

Bu araştırmalar dikkate alındığında, pazarlama çalışmalarının hekimlerin reçeteye<br />

yazdıkları ilaçları belirlemede etkili oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.<br />

1.7 Tez çalışmasının amacı ve yazındaki yeri<br />

Giriş bölümünde derlenen bilgilerin ışığında, ilaç şirketlerinin ülkemizde kullandığı<br />

pazarlama yöntemleri ve hekimlerin bu konudaki değerlendirmelerine ilişkin bir<br />

durum saptaması yapmak ve konuyu etik açıdan sorgulamak önemli bir gereksinim<br />

olarak ortaya çıkmıştır. Tezin amacı bu gereksinimi karşılamaya yönelik olarak, ilaç<br />

şirketlerinin ülkemizde kullandıkları pazarlama yöntemlerini araştırmak ve<br />

hekimlerin bu yöntemler aracılığıyla ilaç şirketleriyle kurulan ilişkileri nasıl<br />

yargıladıklarını ve yargıların gerekçelerini öğrenmektir. Ayrıca bu gerekçelerin etik<br />

açıdan çözümlenmesi amaçlanmıştır.


Bu konuda yazında bulunan araştırmalar sadece hekimlerin bilgi, düşünce ve<br />

tutumlarını saptamaya ve bağımsız değişkenlerle ilişkisini incelemeye yöneliktir<br />

(Acar et al, 2001; Agrawal et al, 2004; Akıcı et al, 2002; Andaleeb ve Tallman, 1995;<br />

Ankara Tabip Odası, 2002; az Gravalos et al, 2001; Brett et al, 2003; Chren ve<br />

Landefeld, 1994; Düzgün et al, 2001; Galan et al, 2004a; Galan et al, 2004b;<br />

Gibbons et al, 1998; Guldal ve Semin, 2000; Halperin et al, 2004; Hopper et al,<br />

1997; Jones et al, 2001; Keim et al, 1993; Kutlay et al, 1999; Lexchin, 1993;<br />

Lichstein et al, 1992; Madhavan et al, 1997; McCormick et al, 2001; McKinney et al,<br />

1990; Randall et al, 2005; Rutledge et al, 2003; Varley et al, 2005; Watkins et al,<br />

2003; Watkins ve Kimberly, Jr., 2004; Wazana, 2000; Wazana ve Primeau, 2002;<br />

Şemin ve Güldal, 1993; Beğen, 2002; Göktaş, 2003; Keskinel, 1997). Tez<br />

çalışmasında daha önce yapılmış çalışmalardan farklı olarak, şirketlerin kullandıkları<br />

pazarlama yöntemlerini öğrenmeye yönelik bir araştırma yürütülmüştür. Ayrıca, yine<br />

diğer çalışmalardan farklı olarak “neden” sorusu sorulmuş ve hekimlerin yargılarının<br />

gerekçeleri araştırılmıştır. Bu anlamda önemli bir bilgi boşluğunu doldurmaktadır.<br />

Yanı sıra <strong>tez</strong> çalışması, hekimlerin yargı ve gerekçelerinin sağlamlığı da<br />

değerlendirildiğinden özgünlük kazanmaktadır.<br />

44


45<br />

2. GEREÇ ve YÖNTEM<br />

Giriş bölümünde belirtilen amaca ulaşabilmek için, öncelikle pazarlama yöntemlerini<br />

ve hekimlerin ilaç şirketleriyle kurulan ilişkileri meslek ahlakı açısından nasıl<br />

değerlendirdiklerini belirlemek gerekmektedir. İlgili verilerin toplanabilmesi için,<br />

konuyla ilgili yazın taranmasının yanı sıra, iki ayrı araştırma yapılmıştır.<br />

İlk aşamada niteliksel bir araştırma yöntemi kullanılarak, pazarlama yöntemleri<br />

hakkında bilgi edinilmesi ve ikinci aşamada kullanılacak niceliksel araştırmaya temel<br />

oluşturulması amaçlanmıştır. İkinci aşamada ise, derinlemesine görüşmelerden elde<br />

edilen bilgilerin de yardımıyla bir anket formu hazırlanarak niceliksel bir araştırma<br />

yapılmıştır.<br />

2.1 Birinci Aşama<br />

İlk aşamada, ilaç şirketlerinin kullandıkları satış artırıcı yöntemleri saptayabilmek<br />

için yazın taranmıştır. Yazın taramak için öncelikle PubMed’in anahtar sözcük<br />

sınıflama yöntemi olan Medical Subject Headings (MeSH) incelenmiş ve konuyla<br />

ilgili yer alan başlık ve altbaşlıklardan aşağıdaki görülen anahtar sözcükler<br />

seçilmiştir.<br />

• Drug industry (classification /economics /education /ethics /history<br />

/instrumentation legislation and jurisprudence /manpower /methods<br />

/organization and administration standards /statistics and numerical data<br />

/trends)<br />

• Advertising (economics /ethics /legislation and jurisprudence /methods<br />

/standards /statistics and numerical data /trends utilization)<br />

• Commerce (education /ethics /instrumentation /legislation and jurisprudence<br />

/manpower /methods /trends<br />

• Marketing (economics /education /ethics /legislation and jurisprudence<br />

/manpower / methods /organization and administration /standards /statistics<br />

and numerical data /trends)<br />

• Marketing of Health Services (economics /ethics /legislation and<br />

jurisprudence /manpower /methods /organization and administration<br />

/standards /statistics and numerical data /trends /utilization)<br />

Yazının incelenmesinin yanı sıra, ülkemizde uygulanan yöntemleri belirleyebilmek<br />

için niteliksel bir araştırma yöntemi olan derinlemesine görüşme tekniği (in-dept<br />

interview) kullanılarak hekimler ve ilaç şirketi çalışanları ile görüşülmüştür.<br />

Niteliksel araştırmaların öncelikli kaygısı genellenebilecek veri elde etmek değil,<br />

‘derin anlama’ya, insan düşünce ve davranışının karmaşık ve birbiri ile içiçe olan<br />

yanlarına yönelmektir. Niteliksel araştırma duyumsama, ‘dokuyu anlama’ ve küçük<br />

ayrıntılar ekleme anlamında bilgiye zenginlik katmaktadır. Niteliksel araştırmalarda,<br />

ağırlıklı olarak araştırmaya katılan için önemli olan konulara öncelik verilmeye<br />

çalışılır. Derinlemesine görüşme yöntemi ise sıklıkla, kişisel öyküler almak<br />

istendiğinde tercih edilmektedir. Kişilerin duyarlı olabileceği, grup ortamının uygun


46<br />

olmayabileceği konularda derinlemesine görüşmenin uygun bir yöntem olduğu<br />

belirtilmektedir (Sağlık için Sosyal Bilimler Derneği, 2002). Derinlemesine görüşme<br />

yönteminin bu üstünlükleri dikkate alınmış ve ilaç şirketlerinin kullandıkları<br />

pazarlama yöntemleri gibi, özellikle şirket çalışanlarının açık konuşmaya istekli<br />

olmayabileceği bir konu için uygun bir yöntem olduğuna karar verilmiştir.<br />

Görüşmeyi kabul eden kişilerden bir form yardımıyla “çalışmaya katılım onamı”<br />

alınmıştır (Şekil 2.1). Görüşmeyi kabul eden, ancak herhangi bir yazılı belgeye imza<br />

atmak istemeyen kişilerden yazılı onam alınmamış, görüşmeyi kabul etmeleri yeterli<br />

sayılmıştır. Ancak katılımcıları çalışma hakkında bilgilendirmek ve çalışmanın<br />

amacının anlaşılmasını sağlayabilmek amacıyla aşağıdaki onam formu kendilerine<br />

okutulmuş ve soru sorulmasına olanak tanınmıştır.<br />

ÇALIŞMAYA KATILIM ONAMI<br />

Sizden, ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama yöntemleri hakkındaki bir çalışmaya<br />

katılmanızı diliyoruz. Bu çalışma, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim<br />

Dalı’nda doktora öğrenimi yapmakta olan Arş.Gör.Dr.Murat Civaner’in <strong>tez</strong>i kapsamında<br />

düzenlenmektedir.<br />

Bu çalışmanın AMACI, ilaç şirketlerinin ilaçlarını pazarlayabilmek için kullandıkları çeşitli<br />

yöntemleri saptamaya çalışmaktır.<br />

GÖRÜŞMENİN NİTELİĞİ: Bu görüşmeyi kabul ederseniz sizinle ben görüşeceğim ve<br />

meslek yaşamınızda deneyimlediğiniz ya da işittiğiniz bazı konular hakkında sorular<br />

soracağım. Bu soruların bir kısmı çok kişisel olabilir ve duyarlı konulara girmek sizi rahatsız<br />

edebilir. Bu tür sorulara cevap vermeyi reddedebilirsiniz. Bu görüşmede vereceğiniz bilgiler<br />

yalnızca benim tarafımdan görülecek, başka hiçbir kurum ya da kişiye verilmeyecektir. Bu<br />

çalışmanın sonuçları, yalnızca bilimsel dergilerde ve bilimsel toplantılarda sunulacak ve bu<br />

sunumlar sırasında sizinle ya da çalıştığınız şirketle ilgili herhangi bir belirleyici isim<br />

verilmeyecektir (Bilgiler, “Ankara’da bir ilaç şirketinde satış temsilcisi olarak çalışan<br />

A.B’nin belirttiğine göre” ya da “Ankara’daki bir üniversite hastanesinde çalışan Dr.C.D’nin<br />

söylediğine göre” şeklinde kodlanacaktır).<br />

Vereceğiniz bilgiler, ülkemizde ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama yöntemleri<br />

hakkında bir durum saptaması yapabilmeye ve bu yöntemlerin neden olabileceği etik<br />

sorunları ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek için önerilerde bulunulmasına çok değerli<br />

katkılarda bulunacaktır. Çalışmanın amacı, belli bir kurum ya da kişiyi suçlamak için bilgi<br />

toplamak değil, ülkemizde bu alanda yaşanan sorunları genel olarak gündeme<br />

getirebilmektir. Dolayısıyla kimliğinizle ilgili her türlü belirleyici isim ya da işaret<br />

gizlenecektir.<br />

Çalışmaya katılmayı reddedebilir ya da herhangi bir noktada gerekçe göstermek zorunluluğu<br />

olmaksızın katılmaktan vazgeçebilirsiniz. Ya da istemediğiniz sorulara cevap<br />

vermeyebilirsiniz. Ayrıca sonradan, vereceğiniz bilgilerin kullanılmasını engelleyebilirsiniz.<br />

GÖRÜŞMEYİ KABUL EDİYORSANIZ, İMZA ATMAK İSTEMESENİZ DE LÜTFEN<br />

AŞAĞIDAKİ AÇIKLAMAYI KABUL ETTİĞİNİZİ BİR BİÇİMDE BELİRTİNİZ:<br />

Yukarıdaki açıklamayı okudum. Aklıma takılan soruları sordum ve sorularıma doyurucu<br />

yanıtlar aldım. Bu çalışmaya gönüllü olarak katılmaya karar verdim. Ama istediğim an


47<br />

katılmaktan vazgeçebileceğimi de biliyorum. Dr.Murat Civaner ile görüşmeyi kabul<br />

ediyorum.<br />

(Dilerseniz isminizi kodlayabilir ve imzalayabilirsiniz)<br />

İsim:<br />

İmza:<br />

Tarih:<br />

Dr.Murat Civaner – İmza:<br />

Şekil 2.1 Çalışmaya katılım onam formu<br />

Görüşmelerde kullanmak üzere, hekimler ve ilaç şirketi çalışanları için ayrı görüşme<br />

kılavuzları oluşturulmuştur (Şekil 2.2 ve 2.3):<br />

İLAÇ ŞİRKETİ ÇALIŞANLARI İÇİN GÖRÜŞME KILAVUZU s.1<br />

İLAÇ ŞİRKETLERİNİN PAZARLAMA YÖNTEMLERİ<br />

1.AÇILIŞ<br />

Adım, Murat Civaner. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı’nda<br />

araştırma görevlisi olarak çalışıyorum ve Deontoloji doktorası yapıyorum. Doktora <strong>tez</strong>imin<br />

konusu, ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama yöntemleri. Bu konuda sizinle görüşmek<br />

istiyorum.<br />

2. TANIŞMA<br />

• Lütfen meslek hayatınızla ilgili bilgi verir misiniz? (Nerede, ne süreyle öğrenim<br />

gördünüz? Ne zamandan beri bu meslekte çalışıyorsunuz? Nerelerde çalıştınız? Şu anki<br />

işiniz nedir?)<br />

3. GÖRÜŞME KONULARI<br />

• Mesleğiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Bir satış temsilcisi neler yapar, nasıl<br />

çalışır?<br />

• Bir ilacı tanıtmak için hangi yöntemleri uyguluyorsunuz?<br />

• Verdiğiniz bilgiler bilimsel açıdan güvenilir midir? Bu bilgilerin bilimselliği<br />

konusunda eğitim alıyor musunuz? Hekimlere aktarmanız için şirket tarafından<br />

size verilen bilgilerin doğru ve güvenilir olduğuna inanıyor musunuz?<br />

• Tanıtım yöntemleri konusunda şirket içi eğitim aldınız mı? Bu eğitim<br />

programlarının içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz?<br />

• Yasal olmayan yöntemler hakkında ne düşünüyorsunuz? (key opinion leader,<br />

hekimler ve yakınları için geziler düzenlemek, hekimlerin çeşitli giderlerini karşılamak,<br />

büyük hediyeler almak, kliniğe hediyeler almak, şirketlerin bilimsel araştırmalara


48<br />

müdahale etmesi, halkla ilişkiler şirketleri aracılığıyla gizli reklam yapmaları gibi) Bu<br />

yöntemlere başka örnekler verebilir misiniz? Böyle yöntemler uygulandığını<br />

işittiniz mi? Sizce ülkemizde ne kadar yaygın? Yurtdışındaki örnekler hakkında<br />

bilginiz var mı?<br />

• Küçük/anımsatıcı hediyeler, bilimsel makaleler, ürün monografları, tanıtım<br />

numuneleri vermek dışında ilaç satışlarını artırmak için uyguladığınız yöntemler<br />

var mı? Meslekdaşlarınızın uyguladığı başka yöntemler var mı?<br />

4. KAPANIŞ - Benimle görüşmeye zaman ayırdığınız ve katkıda bulunduğunuz için<br />

teşekkür ederim.<br />

İLAÇ ŞİRKETİ ÇALIŞANLARI İÇİN GÖRÜŞME KILAVUZU s.2<br />

Görüşme tarihi<br />

Görüşme yeri<br />

Görüşme süresi<br />

Katılımcının adı<br />

Çalıştığı şirket<br />

Çalıştığı şehir<br />

Yaşı<br />

Cinsiyeti<br />

Mesleği<br />

Çalışma yeri / bölümü<br />

Şekil 2.2 İlaç şirketi çalışanlarıyla yapılan derinlemesine görüşmelerde kullanılan görüşme<br />

kılavuzu<br />

HEKİMLER İÇİN GÖRÜŞME KILAVUZU s.1<br />

İLAÇ ŞİRKETLERİNİN PAZARLAMA YÖNTEMLERİ<br />

1.AÇILIŞ<br />

Adım, Murat Civaner. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı’nda<br />

araştırma görevlisi olarak çalışıyorum ve Deontoloji doktorası yapıyorum. Doktora <strong>tez</strong>imin<br />

konusu, ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama yöntemleri. Bu konuda sizinle görüşmek<br />

istiyorum.<br />

2. TANIŞMA<br />

• Lütfen meslek hayatınızla ilgili bilgi verir misiniz? (Nerede, ne süreyle öğrenim<br />

gördünüz? Ne zamandan beri bu meslekte çalışıyorsunuz? Nerelerde çalıştınız? Şu anki<br />

işiniz nedir?)


49<br />

3. GÖRÜŞME KONULARI<br />

• İlaç şirketi temsilcileri ile ne sıklıkta karşılaşıyorsunuz?<br />

• Bir satış temsilcisi neler yapar, nasıl çalışır? Bir ilacı tanıtmak için hangi<br />

yöntemleri uygular?<br />

• Satış temsilcilerinin verdiği bilgileri bilimsel açıdan güvenilir bulur musunuz?<br />

• Yasal olmayan pazarlama yöntemleri hakkında ne düşünüyorsunuz? (key opinion<br />

leader, hekimler ve yakınları için geziler düzenlemek, hekimlerin çeşitli giderlerini<br />

karşılamak, büyük hediyeler almak, kliniğe hediyeler almak, şirketlerin bilimsel<br />

araştırmalara müdahale etmesi, halkla ilişkiler şirketleri aracılığıyla gizli reklam<br />

yapmaları gibi) Bu yöntemlere başka örnekler verebilir misiniz? Böyle yöntemler<br />

uygulandığını, hekimlerin ilaç şirketleri ile yasal ve/veya ahlaki açıdan uygun<br />

olmayan ilişkilere girdiğini işittiniz mi? Sizce ülkemizde bu tür uygulamalar ne<br />

kadar yaygın? Yurtdışındaki örnekler hakkında bilginiz var mı?<br />

• Küçük/anımsatıcı hediyeler, bilimsel makaleler, ürün monografları, tanıtım<br />

numuneleri vermek dışında ilaç satışlarını artırmak için uygulanan yöntemler var<br />

mı? Siz tanık oldunuz mu ya da işittiniz mi?<br />

4. KAPANIŞ<br />

Benimle görüşmeye zaman ayırdığınız ve katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.<br />

HEKİMLER İÇİN GÖRÜŞME KILAVUZU s.2<br />

Görüşme tarihi<br />

Görüşme yeri<br />

Görüşme süresi<br />

Katılımcının adı<br />

Yaşı<br />

Çalıştığı kurum<br />

Çalıştığı şehir<br />

Cinsiyeti<br />

Mesleği<br />

Çalışma yeri / bölümü<br />

Şekil 2.3 Hekimlerle yapılan derinlemesine görüşmelerde kullanılan görüşme kılavuzu<br />

Hazırlanan yöntem taslağı, Tez İzleme Komitesi’ne sunulmuş, önerilen değişiklikler<br />

uygulanmıştır. Ardından, bir ilaç şirketi temsilcisi ve bir hekim ile birer pilot<br />

görüşme yaparak görüşme kılavuzu ve onam formuna son biçimi verilmiştir.<br />

Araştırmaya katılanlar, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Kocaeli olmak<br />

üzere Türkiye’nin altı kentinden seçilmiştir. Bu kentler, her birisi tıp fakültelerine<br />

sahip büyük kentler olup, ilaç sektörü için önemli pazar niteliği taşımaktadırlar. Tek


50<br />

bir il seçilmemesinin nedeni, farklı illerde ortaya çıkabilecek farklı dinamikleri<br />

yakalayabilmektir. Diğer yandan, araştırma sosyo-ekonomik koşullar açısından<br />

farklılık gösteren diğer kentleri kapsamadığından yukarıda sayılan illerle sınırlı<br />

olarak değerlendirilmiştir.<br />

Görüşülecek kişilerin, hekim-ilaç şirketi ilişkisinin taraflarını kapsaması gerektiği<br />

düşüncesinden yola çıkılarak hekimler ve ilaç şirketi çalışanları olmasına karar<br />

verilmiş, 13 hekim ve 9 ilaç şirketi çalışanı ile görüşülmüştür. Çeşitli kurumları<br />

araştırma kapsamına almak için görüşülecek hekimlerin seçiminde, çalıştıkları<br />

kurumlar da dikkate alınmış; sağlık ocağı, devlet hastanesi, SSK hastanesi ve<br />

üniversitede çalışan hekimlerle görüşülmüştür. Hekimlerin uzmanlık alanları, Göz<br />

Hastalıkları, Çocuk Cerrahisi, Genel Cerrahi, Psikiyatri, Dahiliye, Farmakoloji ve<br />

Çocuk Endokrinolojisi’dir. Görüşülen ilaç şirketi çalışanları ise, belirtilen kentlerde<br />

çalışan ya da çalışmış olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden temsilci, medikal<br />

müdür ve bölge satış sorumlularıdır. Derinlemesine görüşme yönteminde,<br />

görüşülecek kişi sayısı için belli bir sayıya ulaşma zorunluluğu bulunmamaktadır.<br />

Genellikle, alt grupları dikkate alan bir seçimle seçilen 10 ila 20 kişiyle görüşmek<br />

yeterli kabul edilmektedir. Kişi sayısını belirlerken kullanılan bir diğer ölçüt ise,<br />

“yeni birşey elde edemeyinceye kadar / tekrarların sıklaşmasına kadar”<br />

görüşmelerin sürdürülmesidir (Sağlık için Sosyal Bilimler Derneği, 2002).<br />

Görüşülecek kişi sayısı belirlenirken bu ölçütler dikkate alınmıştır.<br />

Görüşmeler mümkün olduğunca katılımcının çalışma ortamının dışında, rahat bir<br />

ortamda yapılmaya çalışılmış, ancak zaman sınırlılığı nedeniyle dört hekim ve bir<br />

ilaç şirketi çalışanıyla çalıştıkları kurumda görüşmek durumunda kalınmıştır.<br />

Görüşmeler 45 dk ile 2 saatlik sürelerde gerçekleştirilmiştir. Görüşme kaydı için izin<br />

verildiğinde teyp kullanılmış, izin verilmediğinde ise not tutulmuştur.<br />

Analiz için öncelikle görüşme kayıtları okunmuş ve kodlanmış (açık kodlama),<br />

temalar başlıklar ve alt başlıklar halinde sınıflanmıştır. Temaların, görüşme<br />

kılavuzundaki temaları içermekle birlikte farklı başlıklara da sahip olduğu<br />

görülmüştür. Görüşme metinleri bu yeni tema listesine göre tekrar okunmuş, yeniden<br />

kodlanmıştır ve gruplanmıştır (aksiyel kodlama). Bu gruplama sırasında yeni kod<br />

başlıkları açma gereksinimi doğmuş, yeni temalara göre görüşme metinlerinin ilk<br />

hali tekrar okunmuş, kodlanmış ve temalar yeniden gruplanmıştır (selektif kodlama).<br />

Ardından, aynı tema ile ilgili olarak birbirini doğrulayan ve farklılaşan ifadeler bir<br />

bütün olarak ele alınmış ve yorumlanmıştır.


51<br />

2.2 İkinci Aşama<br />

2.2.1 Değişkenler ve anket sorularının hazırlanması<br />

Tez çalışmasının ikinci aşamasında, niceliksel bir araştırma yürütülmüştür.<br />

Araştırmanın amacı, hekimlerin ilaç şirketlerinin kullandığı satış artırıcı yöntemler<br />

ve hekim-ilaç şirketi ilişkisi üzerine değerlendirmelerini öğrenmektir. Bağımlı<br />

değişkenler, hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine yargıları ve gerekçeleri,<br />

bağımsız değişkenler ise yaş, cinsiyet, çalışılan kent, çalışılan kurum, eğitim<br />

kurumunda çalışılıyor ise ünvan, kaç yıldır hekimlik yapıldığı ve uzmanlık alanı<br />

biçiminde belirlenmiştir.<br />

Anket sorularını oluşturabilmek için, yeni anahtar sözcüklerle tekrar yazın taramanın<br />

uygun olacağı düşünülmüş ve aşağıda görülen MeSH başlık ve altbaşlıkları<br />

kullanılarak PubMed taranmıştır.<br />

• Physicians (economics/ ethics/ legislation and jurisprudence/ standards)<br />

• Attitude of Health Personnel (statistics and numerical data)<br />

• Knowledge<br />

• Behaviour (education/ ethics)<br />

• Awareness (ethics)<br />

• Ethics, Professional (education /standards)<br />

• Ethics, Medical (education /standards)<br />

• Physician's Practice Patterns (economics /ethics /legislation and<br />

jurisprudence /standards /statistics and numerical data /trends)<br />

• Professional Autonomy<br />

• Codes of Ethics (legislation and jurisprudence /trends)<br />

• Interprofessional Relations (ethics /history)<br />

• Drug Utilization Review (economics /ethics /history /legislation and<br />

jurisprudence /organization and administration /standards /statistics and<br />

numerical data /trends)<br />

• Education, Medical, Graduate (economics /education /ethics /history<br />

/legislation and jurisprudence /organization and administration /standards<br />

/trends)<br />

• Education, Medical, Undergraduate (economics /education /ethics /history<br />

/legislation and jurisprudence /organization and administration /standards<br />

/trends)<br />

• Education, Medical, Continuing (economics /ethics /history /legislation and<br />

jurisprudence / organization and administration /standards /trends)<br />

• Education, Professional (economics /ethics /legislation and jurisprudence<br />

/organization and administration /standards /trends)<br />

• Education, Medical<br />

• Education, Graduate<br />

• Publication Bias (history /statistics and numerical data /trends)<br />

• Lobbying (legislation and jurisprudence)<br />

• Whistleblowing (ethics /legislation and jurisprudence)<br />

• Prescriptions, Drug (economics /standards /statistics and numerical data<br />

/trends)


52<br />

• Research Support (economics /ethics /history /legislation and jurisprudence<br />

/methods /organization and administration /standards /statistics and numerical<br />

data /trends)<br />

• Public Relations (economics /history /legislation and jurisprudence<br />

/manpower /methods /organization and administration /standards /statistics<br />

and numerical data /trends /utilization)<br />

Kaynaklara erişmek için, PubMed’in yanı sıra, Google arama motorunun bilimsel<br />

yayınları tarayan sayfası, Google Scholar da benzer anahtar sözcüklerle<br />

kullanılmıştır (Google Scholar, 2006). Google Scholar’ın PubMed’e göre avantajları,<br />

biyomedikal alanlar dışındaki akademik alanları ve <strong>tez</strong>ler, bilimsel toplantı bildirileri<br />

ve ticari web sayfaları gibi kaynakları da da taradığı için daha kapsamlı olması, ve<br />

kaynakları diğer sayfaların bağlantı verme sıklığına göre sıralamasıdır (Henderson,<br />

2005). Bu durumda bir çeşit “sitasyon indeksi”ni dikkate almış olmaktadır. Ancak<br />

aynı nedenle, yeni tarihli kaynaklara ulaşmak güçtür, ki bu da eski tarihli kaynaklar<br />

lehine bir taraf tutma’ya yol açmaktadır. Bu özellikleriyle Google Scholar’ın,<br />

PubMed’in yerine geçecek bir araç olarak değil, daha çok bir tamamlayıcı olarak<br />

düşünülmesi gerektiği belirtilmektedir (Al-Ubaydli, 2005).<br />

Yazın tarama sonucunda ulaşılan kaynaklardan hekimlerin ilaç şirketleri ile kurulan<br />

ilişkiler için dile getirdikleri doğru ve yanlışa ilişkin ifadeler ve gerekçeleri<br />

derlenmiştir. Yanı sıra, ilk aşamada yürütülen niteliksel araştırmanın görüşme<br />

kayıtları, yeni bir gözle yeniden çözümlenmiştir. Böylece, görüşmeler sırasında<br />

ayrıntılı biçimde sorgulanmamış olsa dahi, hekimlerin şirketlerin satış artırmaya<br />

yönelik kullandıkları yöntemler karşısındaki tutumları, söylemlerinde yer alan<br />

değersel ifadeler ve eylemlerinin gerekçelerine ilişkin olarak yeni temalar elde<br />

edilmiştir.<br />

Sonuç olarak, satış artırıcı yöntem çeşitleri ile hekimlerin gerekçeli<br />

değerlendirmelerine ilişkin elde edilen bilgiler kümelenerek, ikinci aşamada<br />

yürütülecek olan anket araştırmasının soruları oluşturulmuştur. Anket amacına uygun<br />

olarak, kabul edilebilir bulma ve kabul edilebilir bulmama seçeneklerinin altına<br />

eklenen “Diğer” seçenekleri ile, katılımcıların yargılarının seçeneklerde yer almayan<br />

gerekçelerini de belirtmeleri sağlanmıştır.<br />

İlaç şirketleri ürettikleri ilaçları satmak için çeşitli yöntemler uygulamakta,<br />

hekimlerle çeşitli boyutlarda ilişkiler kurmaktadır. Giriş bölümünde belirtildiği gibi<br />

bu yöntemlerin bazıları yasal çerçevelerde tanımlanmamıştır, bazıları ise yasalara ve<br />

iş ahlakı düzenlemelerine aykırıdır. Ancak <strong>tez</strong> çalışmasının amacı açısından,<br />

varlıklarını ve çeşitlerini belirleyebilmek için, bu tür yöntemlere sadece çalışmanın<br />

birinci aşamasında yoğunlaşılmıştır. Hekimlerin yargı ve gerekçelerini araştıran<br />

ikinci aşamada ise, gerçeği yansıtmayabileceği düşünüldüğünden yasal ve meslek<br />

ahlakı düzenlemelerine aykırı ilişkiler sorgulanmamış, ilk 7 soruda düzenlemeler<br />

çerçevesinde kalan hekim-ilaç şirketi ilişkileri konu edinilmiştir. Bu uygulamanın<br />

dışında kalan bir soru, ilaç şirketinin sağlık kurumuna demirbaş ya da sarf malzemesi<br />

alması üzerinedir. Bu uygulamanın yasal düzenlemeye aykırı olmasına rağmen<br />

araştırma soruları içine alınmasının nedeni, birinci aşamada görüşülen hekim ve ilaç<br />

şirketi çalışanları tarafından, kurumsal bir ilişki kuruluyor olması gerekçesiyle en


53<br />

kabul edilebilir ilişki biçimlerinden biri olarak öne çıkarılmasıdır. Bu durumun<br />

gerçek düşüncelerin yansıtılmasını kolaylaştıracağı düşünülmüştür. Anketin 8. sorusu<br />

pazarlama yöntemlerinin bilimsel araştırmalarca gösterilmiş etkilerinin hekimlerin<br />

yargıları üzerine etkisini değerlendirmek için oluşturulmuştur. 9. soru ise,<br />

katılımcıların, hediye verme olgusu hakkındaki yazında kimi yazarlarca ileri sürülen,<br />

hekimlerin ilaç şirketlerinden hediye almalarının başka ilişkilerde taraflardan birinin<br />

diğerinden hediye alması ile benzerlik gösterdiği savı hakkındaki değerlendirmelerini<br />

öğrenmek üzere sorulmuştur.<br />

Anket soruları, 32 hekimin katıldığı bir öntest ile anlaşılırlık ve uygulanabilirlik<br />

açısından değerlendirilmiş, son biçimi verilmiştir (Ek.7). Öntest sırasında sık<br />

yaşanan sorunlardan biri, katılımcıların ilişkileri hem “kabul edilebilir bulma”<br />

gerekçelerini, hem de “kabul edilemez bulma” gerekçelerini kendilerine yakın bulup<br />

işaretlemeleri olmuştur. Bu sorunu aşmak için, ankete, ağır basan yönde bir seçimde<br />

bulunmasının istendiğine ilişkin bir açıklama eklenmiş, internet sayfasından<br />

doldurulan anketlerde her iki bölümden de seçenek işaretlenmesine izin<br />

verilmemiştir. E-posta yoluyla ulaştırılan anket yanıtlarında her iki bölümünde de<br />

işaret bulunan sorular değerlendirme dışı bırakılmıştır.<br />

2.2.2 Tanım ve ölçütler<br />

• Pazarlama: Tez çalışmasında pazarlama sözcüğü, giriş bölümünde belirtilen<br />

klasik yazından farklı olarak, “satış sağlayıcı ve artırıcı etkinlikler” anlamında<br />

kullanılmaktadır.<br />

• Pazarlama yöntemi: İlaç şirketlerinin satışlarını artırmak için doğrudan ya da<br />

dolaylı olarak uyguladıkları, yasal çerçevelerde tanımlanmış ya da<br />

tanımlanmamış her türlü yöntem anlamında kullanılmaktadır. “Tanıtım” ve<br />

“Tutundurma” (promosyon) sözcükleri, <strong>tez</strong> ismi ve amacını kurgularken, daha<br />

dar kapsamlı olduklarından tercih edilmemiştir.<br />

• Kabul edilebilirlik: Araştırmada katılımcılardan, belli hekim-ilaç şirketi<br />

ilişkilerini “kabul edilebilir” bulup bulmama biçiminde yargılamaları istenmiştir.<br />

Amaçlanan, katılımcıların herhangi bir gerekçe ile sorgulanan ilişkiyi kabul edilir<br />

bulup bulmadıklarını öğrenmektir. Kavramın anlamını belirginleştirmek üzere<br />

“meslek ahlakı açısından kabul edilebilir buluyor musunuz” biçiminde bir ifade<br />

kullanılması düşünülmüş, ancak “ahlak” sözcüğünün, “olması gereken”i<br />

işaretleme refleksini uyandırılabileceği gerekçesiyle vazgeçilmiştir.<br />

2.2.3 Araştırmaya katılan hekimlerin belirlenmesi ve veri toplama<br />

Araştırmanın amacı, ülkemizdeki hekimlerin, ilaç şirketlerinin kullandığı satış artırıcı<br />

yöntemler ve hekim-ilaç şirketi ilişkisi üzerine değerlendirmelerini öğrenmektir.<br />

Araştırma, yazında yer alan diğer ülkelere ilişkin çalışmalarda hekimlerin ileri<br />

sürdükleri değerlendirmelerin yanı sıra, ondan daha ön planda olmak üzere, ülkemize<br />

özel olumlu ve olumsuz yargıları ve gerekçelerini ortaya çıkarmaya yöneliktir. Diğer<br />

deyişle çalışmanın birincil amacı, yargı ve gerekçelerin hekimlerin çeşitli<br />

özelliklerine göre dağılımını saptamak değil, yazın taraması ve birinci aşamada


54<br />

yürütülen niteliksel araştırma ile saptanamayan, ülkemize özgü yargı ve gerekçelerin<br />

varlığını/çeşitlerini yakalamaktır. Dolayısıyla araştırmayı, bir ya da birkaç sağlık<br />

kurumunda çalışan hekimleri temsil edecek bir örnek seçerek yürütmek yerine,<br />

mümkün olduğunca çok sayıda hekime ulaşabilmenin yolları aranmıştır.<br />

Yukarıda tanımlanan anlayış çerçevesinde ve <strong>tez</strong> çalışmasının ismine de uygun<br />

olarak, tüm Türkiye’de çalışan hekimlere ulaşmak hedeflenmiştir. Türkiye’de çalışan<br />

hekim sayısı, Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı ve 2002 yılına ilişkin son verilere<br />

göre 95,110’tir (Hamzaoğlu ve Özcan, 2005; s.:67). Ülkenin tüm kentlerine ve çok<br />

çeşitli kurumlara dağılmış bulunan hekimlere ulaşabilmek için internetin<br />

kullanılmasının uygun olacağına karar verilmiştir. DİE’nin 2005 tarihinde yürüttüğü<br />

“Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması”na göre, meslek gruplarına<br />

göre bilgisayar ve internet kullanım oranları incelenmemiş olmakla birlikte,<br />

yüksekokul ve üzeri eğitim almış olanların %69.85’i bilgisayar, %62.64’ü internet<br />

kullanmaktadır (DİE, 2005). Bu rakamların ışığında bakıldığında, kabaca, hekimlerin<br />

yaklaşık üçte ikisinin bilgisayar ve internet bağlantısına sahip olduğu ve internetin<br />

hekimlere mümkün olduğunca kapsamlı, hızlı, kolay ve düşük maliyetli biçimde<br />

ulaşabilmek için uygun bir araç olduğu görülmektedir.<br />

Veri toplama aşamasında niteliksel araştırma yöntemlerinde kullanılan “kartopu”<br />

yöntemine benzer bir yöntem kullanılmıştır. Bunun için ilk basamakta, hekimlerin<br />

yaklaşık %84’ünün üye olduğu Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) elinde bulunan üye<br />

kayıtlarını kullanmanın uygun olacağı düşünülmüştür. Bu amaçla TTB’den izin<br />

alınmış ve üye kayıtlarının bulunduğu veritabanındaki hekimlerden e-posta adresi<br />

bulunan 15,991 hekimin e-posta adresleri edinilmiştir. Hazırlanan anket formu<br />

TTB’nin teknik olanakları kullanılarak, aşağıdaki çağrı metniyle birlikte 25 Ocak<br />

2006 tarihinde veritabanında adresi bulunan tüm hekimlere gönderilmiştir (Şekil<br />

2.4).<br />

TTB ayrıca anketin yer aldığı bir internet sayfası hazırlayarak Birlik’in ana sayfasına<br />

yerleştirmiş ve anket verileri bir program yardımıyla oluşturulan veritabanına<br />

kaydedilmiştir. Böylece ankete katılımın artırılması ve verilerin çözümlenmesi<br />

anlamında önemli bir katkı sağlanmıştır. Hazırlanan sayfada, katılımcıdan öncelikle<br />

bir e-posta adresi girilmesi istenmiş, anketin istendiğinde birkaç oturumda<br />

yanıtlanabilecek hale gelmesi sağlanmıştır. Sonraki bölümde katılımcı, çalışmanın<br />

amacı hakkında tekrar bilgilendirilmiş ve katılmaya onam verdiğinde soruları<br />

görmesi sağlanmıştır. İzleyen bölümde, demografik veriler alındıktan sonra, katılımcı<br />

soruların niteliğine ilişkin olarak tekrar bilgilendirilmiştir. Ardından katılımcıdan 9<br />

soruyu yanıtlaması istenmiştir.


55<br />

Sayın Dr. ....... ..........,<br />

Ben Dr.Murat Civaner. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı’nda<br />

araştırma görevlisiyim. Doktora <strong>tez</strong>im, hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine. Hekimlerin<br />

bu konudaki yargılarını ve gerekçelerini öğrenmek üzere bir anket araştırması<br />

yürütüyorum. Ülkemiz için çok önemli olduğunu düşündüğüm bu konuda değerli<br />

zamanınızı ayırmanızı diliyorum.<br />

Türk Tabipleri Birliği’nin izni ve yardımıyla yürütülen bu araştırma, hekimlerin yargı ve<br />

gerekçelerini etik açıdan çözümlenmeye yöneliktir. Dolayısıyla hekim-ilaç şirketi<br />

ilişkileri üzerine yargıların ve gerekçelerin varlığını/çeşitlerini yakalamak önemlidir. Bu<br />

nedenle anketin hekim arkadaşlarınızca da yanıtlanması için destek vermenizi diliyorum.<br />

Yanıtlar sadece araştırmacı tarafından ulaşılabilecek bir eritabanında gizli tutulacaktır.<br />

Araştırma sonuçları kimlik belirtici herhangi bir isim ya da işaret içermeyecektir.<br />

Katılmayı kabul ederseniz, sizden e-posta adresinizi girmeniz istenecektir. Bu<br />

uygulamanın amacı hangi hekimin ne yanıt verdiğini izlemek değil, TTB kayıtlarındaki<br />

e-posta adreslerini dikkate alarak yanıt verenlerin hekim olup olmadığını bir dereceye<br />

kadar da olsa anlamaktır. Ayrıca e-posta adresiniz bir tür “kullanıcı adı” yerine<br />

geçtiğinden, anketi bir kaç oturumda yanıtlamanız olanaklıdır. Anketi Word dosyası<br />

olarak edinmek isterseniz lütfen mcivaner@gmail.com adresine mesaj gönderiniz.<br />

Araştırmaya katılmayı kabul ederseniz, lütfen aşağıdaki bağlantıdan ulaşabileceğiniz<br />

soruları yanıtlayınız. Anketi yanıtlamanız, araştırmaya katılım için onam verdiğiniz<br />

biçiminde yorumlanacaktır.<br />

Araştırma sonuçları hekim kamuoyuyla paylaşılacaktır.<br />

Katkınız için şimdiden teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.<br />

Saygılarımla,<br />

Dr.Murat Civaner<br />

Sorulara ulaşmak için: http://www.ttb.org.tr<br />

Adres<br />

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Deontoloji Anabilim Dalı, 06100, Sıhhiye, Ankara<br />

Tel: 312.309 6978 mcivaner@gmail.com<br />

Şekil 2.4 Anket araştırmasına katılım için çağrı mesajı<br />

Veri toplama sürecinin sonraki basamağında, anketi internet ve e-posta yoluyla<br />

yanıtlayanlara, ulaşabildikleri tüm hekimlere ve üye oldukları hekim forumlarına<br />

anket çağrısını iletmeleri konusunda yardımcı olmalarını dileyen bir mesaj<br />

gönderilmiştir. Ayrıca anketi eksik yanıtlayanlara, internet bağlantısındaki olası<br />

sorunlar göz önüne alınarak tekrar katılımlarını sağlamak için bir mesaj<br />

gönderilmiştir. Veri toplama sürecinin birinci ayı tamamlandığında, TTB<br />

veritabanında kayıtlı üyelere çağrı mesajı ikinci kez iletilmiştir. Ayrıca Türkiye’de<br />

bulunan 84 uzmanlık derneğine ve 56 Tabip Odası’na, üyelerine anketin iletilmesi


56<br />

için yardımcı olmalarını dileyen bir mesaj gönderilmiştir. Bu çağrıya Antalya Tabip<br />

Odası (e-posta adresi olan 1,200 üyeye), Kırklareli Tabip Odası (e-posta adresi olan<br />

300 üyeye), Kocaeli Tabip Odası (e-posta adresi olan 350 üyeye), Ankara Tabip<br />

Odası (e-posta adresi olan 4,500 üyeye), İstanbul Tabip Odası (e-posta adresi olan<br />

6,000 üyeye), Bursa Tabip Odası (web sayfasında yer verdi), Denizli Tabip Odası,<br />

Diyarbakır Tabip Odası (e-posta adresi olan 60 üyeye), Adana Tabip Odası (e-posta<br />

adresi olan 350 üyeye), İzmir Tabip Odası (e-posta adresi olan 4,000 üyeye), Halk<br />

Sağlığı Uzmanları Derneği, Türkiye Acil Tıp Derneği, Türk Üroloji Derneği ve Türk<br />

Farmakoloji Derneği yanıt vermiş, anket bu kanalla yaklaşık 17,500 hekime<br />

ulaşmıştır.<br />

Bunun yanı sıra, araştırmacı tarafından izlenebildiği kadarıyla anket, yaklaşık 4,500<br />

hekimin üye olduğu 33 iletişim forumuna iletilmiştir. Anket ayrıca Ankara,<br />

Pamukkale, Karaelmas ve Atatürk Üniversitelerinde çalışan hekimlerin üye oldukları<br />

e-posta forumlarına gönderilmiş, yanı sıra, ankete katılan üç hekim anketi bastırıp<br />

çoğaltarak bölge ve kurumlarındaki hekimlere dağıtmışlar ve bu yolla 98 hekimin<br />

ankete katılması sağlanmıştır.<br />

Yukarıda açıklanan iletişim kanalları kullanılarak anketin yaklaşık 38,000 hekime<br />

ulaştığı ileri sürülebilir. Ancak anketin ulaştığı hekim sayısı öngörülmeye<br />

çalışılırken, bir hekimin hem TTB’den, hem Tabip Odası’ndan, hem uzmanlık<br />

derneğinden, hem de üye olduğu hekim forumlarından anketi almış olabileceği göz<br />

önünde tutulmalıdır. Bu türden duplikasyonların büyüklüğünü hesaplamak olası<br />

olmasa da, ilk çağrı mesajının gönderildiği 15,991 hekimin bağlı oldukları Odalara<br />

göre dağılımları ile Tabip Odalarının anketi ayrıca gönderdiği hekimlerin sayıları<br />

karşılaştırılarak bir fikir edinilebilir. Buna göre, TTB veritabanında e-posta adresi<br />

olan 15,991 hekimin 10,437’si İstanbul, Ankara ve İzmir Tabip Odalarına bağlı iken,<br />

bu Tabip Odalarının kendi veritabanlarında kayıtlı bulunan ve anketi gönderdikleri<br />

hekimlerin sayısı yaklaşık 14,500’dür. Bu durumda, ilk çağrının gönderildiği 15,991<br />

hekime ek olarak yaklaşık 4,000 hekime daha ulaşıldığı ortaya çıkmaktadır. Sonuçta,<br />

anketin en az 20,000 hekime, bir başka deyişle Türkiye’deki hekimlerin yaklaşık<br />

beşte birine ulaştığını söylemek için sağlam nedenler bulunmaktadır.<br />

Anketin ulaştığı hekimlerden 2,301’i anketi yanıtlamıştır. Anketin yaklaşık 20,000<br />

hekime ulaştığı göz önüne alınırsa, yanıtlama oranı %12 olmaktadır. Hekimlerin<br />

katıldığı anket araştırmalarında %20-30 yanıtlama oranı kabul edilebilir<br />

bulunmaktadır (Guadagnoli ve Cunnigham, 1989). Ancak, örnek alınmadığı,<br />

dolayısıyla da sonuçlar genellenmeyeceği için yanıtlama oranını verilerin<br />

güvenilirliği açısından değerlendirmek doğru olmayacaktır.<br />

Araştırmaya katılan hekimlerin, Türkiye’deki tüm hekimler içindeki yeri Şekil 2.5’te<br />

görülmektedir.


57<br />

Şekil 2.5 Araştırmaya katılan hekimlerin Türkiye’deki tüm hekimler içindeki yeri<br />

2.2.4 Araştırmanın kısıtlılıkları<br />

Türkiye’deki hekimlere ulaşmayı amaçlayan araştırmanın birincil kısıtlılığı,<br />

hekimlerin bilgisayar, internet ve e-posta kullanma oranları ile ilgilidir. Hekimlerin<br />

en az üçte birinin bilgisayar ve internet bağlantısına sahip olmaması, internet<br />

aracılığıyla ulaşılabilmelerini olanaksız kılmıştır. Yanı sıra, internet erişimi olan<br />

hekimlerin e-posta adresleri toplu halde bir kaynakta bulunmadığından, öncelikle<br />

TTB veritabanındaki adreslerden başlayarak kartopu yöntemiyle diğer adreslere<br />

ulaşılmaya çalışılmıştır. Anketin 20,000 hekime ulaştığı göz önüne alınırsa, sözü<br />

edilen nedenden ötürü bilgisayar ve internet bağlantısı olan hekimlerin yaklaşık üçte<br />

birine ulaşılabildiği ortaya çıkmaktadır.<br />

Anketin ulaştığı hekimlerin yaklaşık %80’inin hangi nedenlerden dolayı anketi<br />

yanıtlamadığı üzerine çeşitli öngörülerde bulunulabilir. Anketin yer aldığı internet<br />

sayfasına erişim sırasında ortaya çıkan bağlantı sorunları ve bağlantı hızının<br />

yavaşlığı, Türkiye ve ardından Ankara çapında 2 gün süren bir internet arızası, veri<br />

toplama sürecinin ilk 3 günü için geçerli olan ve pratisyen hekimlerin anketin soru<br />

bölümüne geçmelerini engelleyen bir hata ve anketin yer aldığı sunucu bilgisayarda<br />

oluşabilen arızalar gibi teknik sorunlar katılımı düşürmüş olsa gerektir. Başka bir<br />

etmen, anketin TTB sayfasında yer almış olması olabilir. Anketin TTB sayfasında<br />

yer almış olması araştırmanın TTB tarafında yürütüldüğü izlenimini vermiş ve


58<br />

meslek örgütünün etkinliklerini çeşitli gerekçelerle doğru bulmayan hekimler ankete<br />

katılmak istememiş olabilir. Gerçekten de 2 hekim araştırmacıya bu yönde görüş<br />

bildirme gereksinimi duymuş, böylelikle bu etmenin etkili olmuş olma olasılığının<br />

göz ardı edilemeyeceği ortaya çıkmıştır. Diğer bir etmen ise, anketin sadece ilaç<br />

şirketleri ile uzmanlık alanı gereği ilişki kuran hekimlere yönelik olduğu<br />

düşüncesiyle uzmanlık alanları temel tıp bilimlerinde olan hekimlerin ankete<br />

katılmaya gerek görmemeleri olabilir. Kimi hekimler araştırmacıya bu yönde mesaj<br />

göndermişler, bu sorun anket çağrısına eklenen bir açıklama ile aşılmaya<br />

çalışılmıştır.<br />

Araştırmanın diğer kısıtlılıkları, konusundan ve yapısından kaynaklanmaktadır.<br />

Araştırmanın konusu özellikle son zamanlarda çeşitli gerekçelerle gündemde olan<br />

hekim-ilaç şirketi ilişkileri ile ilişkili olduğundan, en azından bazı katılımcılar<br />

tarafından bir çeşit “ahlak-ölçer” olarak algılanmış ve “olan”ı değil, “olması<br />

gereken”i yansıtma refleksi yanıtları etkilemiş olabilir. Ancak araştırmanın birincil<br />

amacı ülkemize özgü yargı ve gerekçeleri saptamak olduğu için, bu türden bir<br />

“yanlış-algılama” sonuçları önemli ölçüde etkilemeyecektir. Araştırmanın yapısından<br />

kaynaklanan kısıtlılık ise, katılımcıların “olması gereken” ile “olan”ı aynı anda<br />

işaretlemek istemeleri, ancak anketin buna izin vermeyecek biçimde yapılandırılmış<br />

olması nedeniyle kimi katılımcıların ankete katılmaktan vazgeçmesi (1 hekim bu<br />

durumu araştırmacıya belirtmiştir), kimi katılımcıların ise hangi yanıtı seçmeleri<br />

gerektiğini belirleyememeleridir. Hekimlerin bu isteği, hekimlik değerlerini pratik<br />

koşullarda yaşama geçirme olanağı bulamamasından kaynaklanmaktadır. Örneğin<br />

kongre katılımı için gerekli desteğin devlet tarafından karşılanması gerektiğini<br />

düşünen hekim, pratikte böyle bir destek olmadığından ilaç şirketinden destek almak<br />

durumunda olduğunu ileri sürmekte, bu durumda ise bu türden bir ilişkiyi kuramsal<br />

olarak kabul edilemez bulduğu halde uygulamada kabul etmektedir. Bu çelişkili<br />

durum kimi katılımcıların ankete katılmalarını ve yanıtlarını etkilemiş olabilir;<br />

araştırmacıya bu yönde uyarılarda bulunulmuştur.<br />

Bu kısıtlılıkların yanı sıra, araştırmanın kavramsal bir sorunundan söz etmek yerinde<br />

olacaktır. Etik felsefenin bir dalı olarak ahlaki değerleri konu edinir. Etik alanındaki<br />

çalışmalar normatif ve meta-etik alanlarda olabileceği gibi, non-normatif biçimde,<br />

toplumun, kişilerin değerlerini anlamaya yönelik olarak da yapılabilir. Tez<br />

çalışmasının amacı temel olarak, hekimlerin meslek ahlakını oluşturan değerleri<br />

anlamaya yöneliktir. Bu anlamda niceliksel bir araştırma doğasından kaynaklanan bir<br />

kısıtlılığa sahiptir. Çünkü niceliksel araştırmalar araştırmaya katılanı verili<br />

seçenekler arasında seçim yapmaya zorlar; katılımcı böyle bir durumda kendisine en<br />

yakın gelen seçeneği işaretler, ancak bu seçenek her zaman katılımcının gerçek<br />

görüşünü yansıtmıyor olabilir. Ayrıca verili seçenekler uygulama kolaylığı sağlaması<br />

için belli bir uzunlukla sınırlı tutulmaya çalışılır; bu sınırlılık karşılıklı olarak yanlış<br />

anlamaları kolaylaştırabilir. Bu kısıtlılıklardan kurtulmak için kullanılan açık uçlu<br />

yanıt seçenekleri ise hem zaman yetersizliği nedeniyle genellikle doldurulmaması,<br />

hem de yanıtların çözümlenmesinin güçlüğü açısından çözüm oluşturmakta yetersiz<br />

kalabilmektedir. Bu nedenlerle, değerleri anlamayı amaçlayan araştırmaların<br />

niteliksel araştırmalar olması daha uygun görünmektedir ve <strong>tez</strong> çalışması kapsamında<br />

yürütülen niceliksel araştırma bu anlamda bir kısıtlılığa sahiptir. Bu sorun, niceliksel


59<br />

araştırmada açık uçlu yanıt seçeneklerinin bulunması ve bu yanıtların çözümlenmesi<br />

ile bir oranda aşılmıştır.<br />

2.2.5 Zamanlama çizelgesi<br />

Temmuz<br />

2004<br />

Ağustos<br />

2004<br />

Eylül<br />

2004<br />

Ekim<br />

2004<br />

Kasım<br />

2004<br />

Aralık<br />

2004<br />

Ocak<br />

2005<br />

Şubat<br />

2005<br />

Mart<br />

2005<br />

Nisan<br />

2005<br />

Mayıs<br />

2005<br />

Haziran<br />

2005<br />

Yazın tarama/okuma<br />

Planlama ve Tez önerisinin<br />

hazırlanması<br />

Tez önerisinin sunumu<br />

Öneriler doğrultusunda çalışmanın<br />

düzeltilmesi<br />

Derinlemesine görüşmeler<br />

Görüşmelerin çözümlenmesi ve<br />

rapor oluşturma<br />

TİK’e ilk 6 aylık çalışmanın<br />

sunumu<br />

Temmuz<br />

2005<br />

Ağustos<br />

2005<br />

Eylül<br />

2005<br />

Ekim<br />

2005<br />

Kasım<br />

2005<br />

Aralık<br />

2005<br />

Ocak<br />

2006<br />

Şubat<br />

2006<br />

Mart<br />

2006<br />

Nisan<br />

2006<br />

Mayıs<br />

2006<br />

Haziran<br />

2006<br />

Yazın tarama/okuma<br />

Görüşmelerin yeniden analizi, yeni<br />

temaların çıkarılması, rapor<br />

oluşturma<br />

TİK’e ikinci 6 aylık çalışmanın<br />

sunumu<br />

Anket formunun oluşturulması<br />

Ön test<br />

Anketin uygulanması<br />

Verilerin analizi<br />

Tezin yazımı<br />

Tezin sunulması


60<br />

Yine de bazı çirkin gerçekler su yüzüne çıkmaktaydı. İlaçların fahiş fiyata satılması,<br />

yasadışı etiket yapıştırılarak fiyat artırılması, devlet ihalelerinde el altından<br />

anlaşmalar, doktorlara yanıltıcı ilanlar, yan etkilerin hafifsenmesi, hatta saklanması,<br />

Gıda ve İlaç Kurumu’ndan yüksek bir yetkilinin bir firmadan toplam 287,000<br />

dolarlık ikramiye kabul etmesi gibi. (Hailey, 1985; s.:87)<br />

3. BULGULAR<br />

3.1 Yazında Yer Alan Pazarlama Yöntemleri<br />

Tez çalışmasının ilk aşamasında, ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama yöntemleri<br />

araştırılmış, bu amaca yönelik olarak öncelikle yazın gözden geçirilmiş ve temel<br />

olarak dört grupta sınıflanabilen yöntemler saptanmıştır:<br />

1. Şirket temsilcileri aracılığıyla uygulanan yöntemler (Agrawal et al, 2004;<br />

Bellin et al, 2004; Moynihan, 2003b; Sheldon, 2001; Varley et al, 2005;<br />

Wager, 2003; Wazana et al, 2004)<br />

o Anımsatıcı malzemeler, bilgilendirici broşürler, ücretsiz ilaç örnekleri<br />

dağıtmak<br />

o Golf turnuvası, go-kart yarışması, kayak yarışması, karides avı gibi<br />

etkinlikler düzenlemek, hekimleri müzikal ve tiyatro gösterisi gibi<br />

etkinliklere götürmek<br />

o Hekim ve yakınlarını tatile götürmek<br />

o Maddi değeri çok yüksek olabilen hediyeler vermek<br />

o Kliniğe malzeme almak<br />

o Yemekli toplantılar düzenlemek<br />

o Reçete karşılığında nakit ücret ödemek<br />

2. Bilimsel bilginin üretilmesi ve yayılması ile ilgili yöntemler (Baird, 2003;<br />

Bellin et al, 2004; Bodenheimer ve Collins, 2006; Burton ve Rowell, 2003;<br />

Davis, 2004; Giannakakis ve Ioannidis, 2000; Kjaergard ve ls-Nielsen, 2002;<br />

Lenzer, 2004a; Lexchin et al, 2003; Liberati ve Magrini, 2003; Marlow,<br />

2004; Marwick, 2002; Melander et al, 2003; Moynihan, 2003b; Rao ve<br />

Cassia, 2002; Singh, 2003; Sismondo, 2004; Smith, 2003; Tonks, 2002;<br />

Wager, 2003)<br />

o Araştırmalara maddi destek vermek<br />

o Araştırmaların amaç, yöntem ve sonuçlarına müdahale etmek<br />

o Klinik denemelerde, hastaları araştırmaya katan hekimlere hasta<br />

başına para ödemek<br />

o Danışmanlık ücreti vermek<br />

o İstenmeyen sonuçların yayımlanmasını engellemek<br />

o Klinik denemelerin yayımlanmasını kolaylaştırmak için profesyonel<br />

yazarlar çalıştırmak - Hayalet yazarlar (Ghostwriters)<br />

o Bilimsel dergiler yayımlamak, yayımlanmasına katkıda bulunmak


61<br />

o Dergilerde “ek”ler yayımlatmak<br />

o Bilimsel dergilere reklam vermek<br />

o Desteklenen ve basılan araştırma makalesinin çok sayıda kopyasını<br />

satın almak<br />

o Bilimsel toplantılarda konuşmacıya ücret vermek<br />

o Saygın görüş sahiplerini (Key opinion leader) kullanmak<br />

o Mesleki uygulama kılavuzlarının yazarlarıyla çeşitli ilişkiler kurmak<br />

o Belli bir ilaç hakkında bilgilendirme toplantıları düzenlemek<br />

o Eğitim gezileri düzenlemek<br />

o Bilimsel toplantılar düzenlemek<br />

o Hekimin bilimsel toplantılara katılım, ulaşım ve konaklama<br />

masraflarını karşılamak<br />

3. Halkla İlişkiler yöntemlerini kullanmak ('t Jong et al, 2004; Abbasi ve Smith,<br />

2003; Burton ve Rowell, 2003; Elliott, 2004; Mintzes, 2002; Singh, 2003;<br />

Wagena ve Knipschild, 2005; Wager, 2003).<br />

o Medyada gizli reklam<br />

o Kampanyalar<br />

o Gazetecilerle anlaşarak büyük kongrelerle ilgili beklenti yaratan<br />

haberler, öyküler yazdırmak<br />

o İlaç şirketlerini bir kriz anında kamuoyu gözünden uzaklaştırmak,<br />

dikkati başka yöne çekmek<br />

o Basında yanlı haberler, bağımsız görünen yazar/bilim adamı görüşleri<br />

yayımlatmak<br />

o Doğrudan topluma yönelik reklam yapmak (ABD ve Yeni Zelanda’da)<br />

4. Hasta/hekim örgütleriyle ilişkiler (Abbasi ve Smith, 2003; Burton ve Rowell,<br />

2003; Gottlieb, 1999; Herxheimer, 2003; Koch, 2003; Mintzes, 2002;<br />

Moynihan et al, 2002; Moynihan, 2003b; Moynihan, 2003c).<br />

o Hasta grupları yaratmak<br />

o Hasta gruplarına maddi destek vermek<br />

o Hasta grupları aracılığıyla kısıtlayıcı yasal düzenlemelere müdahale<br />

etmek<br />

o Uzmanlık dernekleri / hekim örgütleri ile ilişkiler, olumsuz yayınlara<br />

karşı önceden bilgilendirme<br />

o Web sayfaları aracılığıyla hastaları etkilemek<br />

o Fizyolojik durumları hastalık olarak tanımlatmak<br />

o DSÖ hastalık tanımlama çalışmalarına destek vermek<br />

o Kamu yararına etkinliklere maddi destek vererek toplumsal duyarlığı<br />

olan bir iş olarak görünmek


62<br />

3.2 Niteliksel Araştırmanın Bulguları<br />

Kullanılan pazarlama yöntemlerini belirlemeye yönelik olarak yazının gözden<br />

geçirilmesinin yanı sıra, ilaç şirketi çalışanları ve hekimlerle derinlemesine<br />

görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler “Gereç ve Yöntem” bölümünde belirtildiği<br />

biçimde çözümlenmiş ve ilaç şirketlerinin ülkemizde kullandıkları pazarlama<br />

yöntemlerine ilişkin olarak aşağıdaki bilgiler edinilmiştir:<br />

3.2.1 Pazarlama Yöntemlerine İlişkin Temalar<br />

3.2.1.1 Hekimleri Etkilemek<br />

Montayne’i lanse edecek tanıtma programı hızlı bir tempoyla ilerliyordu. Etkili<br />

ilanlar, pahalıya patlayan dört sayfalık renkli reklamlar tıp dergilerinde bol bol<br />

yayımlanıyordu. Ülkenin tüm doktor ve eczacılarına sel gibi mektuplar yollanıyordu.<br />

Tanıtma malzemesi arasında bir de kaset gidiyordu herkese. Bir yanda Brahms’ın<br />

“Wiegen lied”i (Ninni), öbür yanında Montayne’nin klinik tanımı vardı. Bu posta<br />

tanıtımının peşinden şirketin satış elemanları doktorları ziyaret edip onlara binlerce<br />

paket Montayne numunesi dağıtmaktaydılar. Üzerinde “Montayne” yazılı golf<br />

topları ve torbaları da dağıtılıyordu. (Hailey, 1985; s.:328)<br />

a. Temsilcilerin satış teknikleri konusunda eğitilmesi ile<br />

[Rep1-YabŞ] 3 Girdik, yaklaşık 3 aylık bir eğitimden geçtik, Ü-M1’den 4 profesörler<br />

gelip ders verdi, iyi bir eğitimdi, İŞ-Yab1’in 5 bu anlamda gerçekten iyi bir eğitimi<br />

var. ... Eğitimler çok profesyonelce verilir. Ben hiç yerli firmada çalışmadım bugüne<br />

kadar, hep yabancı firmalarda çalıştım. Eğitim sistemi genelde hep yurtdışındaki<br />

sistem Türkçeye çevrilerek Türkiye’de verilir. Şu aralar eğitim daha da ileri safhaya<br />

geçti, tamamiyle bir Amerikan sistemine dönüştü ve artık bu eğitimi veren özel<br />

şirketler kuruldu. Önceden şirketler bünyesinde insan kaynakları bu eğitimi verirdi,<br />

artık dışardan özel şirketler gelip bu eğitimi veriyor. Burda aslında genel eğitim satış<br />

eğitimi. Ama satışın limon ya da ilaç olmasının önemi yok, sonuç itibariyle satış<br />

çözülmüş bir olay. Satışın hedefi nedir, insandır, önemli olan insanı çözebilmek.<br />

A’dan Z’ye insanı anlatıyorlar size. İnsanın hareketleri, insanın tepkisi, insanın<br />

konuşması ve biz bunu daha sonra doktora uyarlıyoruz. İşte doktora geliyorsunuz, siz<br />

pahalı bir ilaç satıyorsunuz, diyorsunuz ki işte ‘hocam, böyle böyle bir ilaç şey<br />

yapıyorum’ falan. Doktor diyor ki ‘kardeşim bu kadar pahalı ilacı ben yazamam’.<br />

Doktor bunu söylediğinde ne söyleyeceğinizi söylüyorlar. Ondan sonra doktor dedi<br />

ki işte ‘ben şu ilacı şu ilacı yazıyorum, bunu yazamam’, onu söylediğinde sizin ne<br />

söyleyeceğinizi söylüyorlar. Yani bütün olasılıkları ele alıp sizin doktorun<br />

karşısında... (Şekil 3.1 ve 3.2)<br />

3 Yabancı ilaç şirketinde çalışan satış temsilcisi<br />

4 Marmara bölgesinde üniversite<br />

5 Yabancı ilaç şirketi


Şekil 3.1 Satış temsilcisinin kullandığı bilgi kartı örnekleri. Her kartta temsilcinin satmaya<br />

çalıştığı ilaç ile pazardaki rakiplerinin özellikleri karşılaştırılmaktadır. Bu kartlar küçük bir<br />

dosya içinde taşınmakta olup, dosya kapağında “Yalnız dahili kullanım içindir, doktorunuza<br />

bırakmayınız!” yazılıdır.<br />

63


Şekil 3.2 Temsilcinin kullandığı bilgi kartlarının arka yüzü. Her kartın arka yüzünde,<br />

hekimin şirketin ilacının zayıflığı ya da rakip ilacın üstünlüğüne ilişkin yorumları karşısında<br />

hangi yanıtların verileceği yazılıdır.<br />

64


65<br />

... Bunların hepsi product manager ve medical manager’ların ortak şeyleridir. Onlar<br />

oturup kendi aralarında, role-play denilen bir olay var, ... İşte çıkarsınız bayaa bir<br />

insanın önünde, birisi hekim olur, ya gerçek hekim çağırırlar, ya da birisi hekim olur,<br />

çıkarsınız, orda siz ilacı o hekime satmaya çalışırsınız, satış sistemlerini kullanarak.<br />

Satışta bir sistem vardır, işte açılış, gelişme ve kapanış diye. İlk önce açarsın, işte<br />

doktorla muhabbet edersin, daha sonra onu nasıl satışa getirirsin, ilaca getirirsin,<br />

ondan sonra ilacını tanıtırsın, daha sonra hekime çeşitli sorular sorarak hekimi sana<br />

çekmeye çalışırsın. Yani hekim işte, ‘ya kardeşim, bütün ilaçlar aynı’ diye bi soru<br />

sordu. Ondan sonra sen hemen ona soruyla karşılık verip, hekimin kafasında soru<br />

işareti uyandırıp, ordan bulup, hekime satışını yapma tekniklerini üretiyorsun. İşte<br />

nedir, şunları şunları söyleyeceksiniz, grafiğin açıklaması, neden İ-AP1 6 kullanmalı<br />

bir hekim veya yaşlılarda neden kullanmalı, migrende neden kullanmalı, diğer<br />

ilaçların artısı eksisi nedir. İşte bir hediyeyi verirken bile söyleyeceğiniz lafların<br />

hepsi yukarısı tarafından belirlenir.”<br />

[Üniv-GenCer] 7 “Temel eğitimi bi kere hepsi veriyolar, insan ilişkileri nasıl olacak,<br />

nasıl oturulacak, nasıl kalkılacak. Ama ondan sonra bunun uygulaması o insan, o<br />

insanın kişiliğinden bağımsız, o gittiği ortamın gereğiyle oluyo. Şimdi, bunu,<br />

şeydeki, üniversitedeki çalışma ortamında, bir üçüncü kata çıkıyo, hastaların<br />

olmadığı bi yerde benim ofisim, bi ofisteyiz biz, yerde halı var, ondan sonra giriyo<br />

duvarlarda hoş resimler asılı, ondan sonra girerken kapıda sekreter ‘günaydın’ diyo,<br />

kilitli bi kapı zil basarak açılıyo falan, böyle bi ortam var. Bi de, bi SSK hastanesine<br />

gidiyo, poliklinikte bi tane koridor var, o koridorun bi yarısında hasta odaları var,<br />

kapısında yüzlerce hasta ve hasta yakını, karşısında bi tane oda var, 30 tane hekim<br />

orda kahvaltı yapıyo, biri dişini fırçalıyo, öbürü donunu değiştiriyo falan filan.<br />

Dolayısıyla bu adamın iki yerde aynı taktikle çalışmasına imkan yok. Öbür tarafa<br />

gittiği zaman oranın havasına uygun davranmak zorunda, bu tarafa geldiği zaman<br />

biraz daha batılı bi tarzı götürmek zorunda, onlar da bunu biliyolar, e adamına göre<br />

muamele yapıyolar”<br />

[Rep2-YabŞ] “Şey çok önemli, kılık kıyafet, diksiyon, konuşma. Bunun<br />

dışında…Şimdi iki üç tane tarz var konuyla ilgili. Hani Amerikan tarzı, İngiliz tarzı<br />

gibi düşün bunu. Üç-beş firma aynı tarzı uygular, aynı eğitim sistemini uygular, aynı<br />

materyalleri, aynı dokümanları şirket içi eğitimlerde. ... bize belirli tipler öğretilir.<br />

Karşındaki, sen, doktor X, işte nedir, bilimsel çalışmalara önem verir, efendim<br />

gençtir... Ondan sonra bizi bu tipi verirler, bu tipe nasıl çalışmanız gerekir, bir, buna<br />

etik olmayan tekliflerde bulunmayın, ima etmeyin, bilimsel yaklaşın. Bu doktor<br />

profili karşısında senin davranış şekillerini öğretirler sana. X doktor Fenerbahçelidir,<br />

işte orta yaşlıdır, işte zengindir, karısı, işte arabası şudur, bilmemnesi, yani bir<br />

tipolojiden bahsederler. İşte arabadan bahsedersin gittiğinde, önceki gün Fenerbahçe<br />

maçının sonuçlarını gündeme getirirsin, yaparsın, bunlar çok önemlidir yani.”<br />

[Rep3-YabŞ] “Eğitim alıyoruz. Kişilik tipleri mesela. İnsanların tarzları, işte otorite<br />

yanlısı, ikili ilişkilere önem veren gibi. Bu tipler için davranış modelleri öğretiliyor.”<br />

6 Antipsikotik ilaç<br />

7 Üniversitede çalışan Genel Cerrahi öğretim üyesi


66<br />

[MM-YerŞ] 8 “... aldıkları medikal eğitimin yanı sıra, bizim hiç haberdar olmadığımız<br />

hekimler olarak, başka eğitimler alıyorlar. Zaten bunlar piyasadaki birçok kitapta var,<br />

işte adam yok ayak ayak üstüne atıp oturursa şöyledir de, şöyle oturursa böyledir<br />

filan tarzında, bunlar için çok ekstra bir çabaya da ihtiyaç yok. Ama neleri alıyorlar,<br />

eğitim teknikleri alıyorlar, sunum teknikleri daha doğrusu. Satış teknikleri alıyorlar.<br />

Bütün şirketler bunu verir. Bu şudur, bizim hiç farkında olmadığımız şeydir, şu<br />

kalem nasıl tutulur. ... Neyi nasıl söylemek lazım, kime ne nasıl söylenir, bu kalemi<br />

herkese aynı şekilde sallayamazsın filan. Öyle baktığında, ben bu firmaya girişimin<br />

birinci yılında fark ettim ve ... Tabip Odası’ndan arkadaşlara dedim ki, ‘çok<br />

çaresizsiniz’. Cidden öyle bi durum var. ... Öyle olunca da zaten baştan olan bir<br />

eşitsizlik, yani zaten satış teknikleri, insan psikolojisi, bunların hepsini öğrenirler, e<br />

hekim bunlara dikkat etmiyorsa, etmez de zaten, yani biz hep söyleriz ya, hastayla<br />

empati kurmak, kaç tane hekim kurar? E hastayla empati kurmayan hekim<br />

mümessille empati kurmak gibi birşeye zaten girmez. Ona girmeyince de çaresiz<br />

aslında. Çünkü karşısında iyi donanmış, profesyonel bir adam var.”<br />

b. Anımsatmaya yönelik etkinliklerle<br />

Ama Noah’ın ve başkalarının hap yutması, o firmalar onları hapa boğduğu için! Bol<br />

bol! O sinsi, kurnaz, sınırsız reklamlar... Doktorların okumak zorunda olduğu tıp<br />

dergilerinde sayfa sayfa ilanlar, sağnak gibi mektuplar, bedava seyahatler,<br />

konukseverlik, partiler... Hepsi doktorlara durmadan bedava numune dağıtıyor,<br />

istedikleri ilaçtan istedikleri kadar verebileceklerini söylüyorlar. Besbedava! Ne bir<br />

sınır var, ne bir soru soruluyor! Sen de biliyorsun bunları Andrew.<br />

(Hailey, 1985; s.:174)<br />

• Tekrarlamak<br />

[Üniv-GenCer] “... hekimlere belli aralıklarla kendilerini göstermek, sadece<br />

‘günaydın’ demek, firmanın adını söylemek, ilacın adını söylemek, daha fazla vakit<br />

bulursa işte içeriye girmek, odasına girmek, ilacı tanıtmak, bazen bunu standart bi<br />

tanıtım formatı üzerinden yapıyolar, aynı şeyi ama devamlı tekrarlamak. Mesela<br />

bana diyelim Pazartesi adam, diyelim A ilacı ile ilgili on tane cümle kuruyo, ertesi<br />

gün yine geliyo, ‘yav’ diyorum ‘daha dün söyledin bunları’. ... görevi bu, görevi bu,<br />

bunlar biliyolar bunu. Yani diyo ki ‘ben bunu aynı şekilde tekrarlamak zorundayım’”<br />

• Anımsatıcı büro malzemeleri, günlük kullanıma yönelik eşyalar, hediyeler<br />

dağıtmak<br />

• Ücretsiz ilaç örneği dağıtmak<br />

[Dev-Psik] 9 “Yani, genellikle şeyle geliyolar, onların bu, kartları, işte çalışmaları, ee,<br />

özetledikleri şeyler oluyo ya, ne denir onlara işte, tanıtım broşürleri, ufak tefek 1-2<br />

sayfalık şeylerle. İşte bi şekilde kendi ilaçlarını öne çıkartan çalışmaları kısa bi<br />

şekilde özetlenmiş, işte broşürlerle geliyolar. Ondan sonra, onu tanıtıyolar. Kimisi<br />

zaten uzun zamandır kullandığımız ilaçların temsilcileri oluyor, ‘İşte zaten<br />

biliyosunuz, işte şunu söylüyorum’, kısaca söylüyor, sadece ilacın adını hatırlatarak<br />

8 Yerli ilaç şirketinde çalışan medikal müdür<br />

9 Devlet hastanesinde çalışan Psikiyatri uzmanı


67<br />

oluyo. Mesela poliklinikte biz varken girip ziyaret etmeleri yasak olduğu için,<br />

poliklinik saati öncesinden gelip kendi broşürlerini bırakabiliyolar. Ya işte bi paket<br />

numunesini bırakıyor, işte numune dağıtılabilen bi ilaçsa, veyahut da işte, ne bileyim<br />

ıslak mendili, bilmemneyi, küçük ufak tefek şeylerle, o masada bulunuyor.”<br />

[SPol-Prat] 10 “Birincisi, A, ilacın içeriğine yönelik bir bilgilendirme kısmı var.<br />

Firmaya göre değişiyor bu ama. Kimi firmalar gerçekten, hani ilacı tanıtma kısmını,<br />

bilimsel kısmını daha uzun tutabilmekte, diğerleri daha çok promosyon malzemeleri<br />

vesaireyle...”<br />

[Üniv-GenCer] “İkincisi, işte ee, bitakım hediyeler vermek. Bu hediyeler çok<br />

alakasız da olabiliyo, saçma sapan şeyler. Ben bi ara şeyi de düşünmüştüm, ‘ya<br />

bunlardan sergi açsam, ne kadar ilginç olur’. Bornoz, deniz havlusu, tornavida,<br />

ondan sonra bardak, tırnak makası, yani akla hayale gelmedik ne kadar Çin’de<br />

üretilen bir sent-iki sentlik şey varsa, onlar geliyo bize armağan olarak dağıtılıyo.<br />

Şimdi bunların çoğu aslında, ben sizin grubunuzdaki ukala doktorlar arasına girmek<br />

istemem ama, yani ben mesela odamda sergilemekten rahatsız olduğum şeyler yani.<br />

Çirkin, plastik, zevksiz, acayip kitsch şeyler. Onlar böyle çok, sanki güzelmiş gibi...<br />

Bi de tabii onun yanında işte, yarayışlı şeyler de var. Mesela ballpoint kalemler.<br />

Mesela ben tükenmez kalemden nefret ederim ama, o şeyler, bu ballpoint kalemleri<br />

de çok severim, işte onlardan geldiğinde de mutlu olurum mesela. Ya da bu, fosforlu<br />

kalemler. Renkli kalemler, kırmızı, yeşil falan. Ee, makas, ataç falan gibi, hani böyle<br />

günlük tüketim şeyleri. Onların üzerindeki reklamlar, ister istemez yani, senin<br />

hayatının etrafının bi parçası haline geliyo ve ilacı sana sürekli hatırlatıyo bunlar.”<br />

• Hekimin cep telefonuna anımsatma mesajı atmak<br />

[SPol-Prat] “Mesela bi tane çocuk var, sürekli bana mesaj atıyo, onun hayatta ilacını<br />

yazmam. Mesaj atıyor mesela, cep mesajı, her nöbetimde. ‘Abi İ-An1 11 . Abi iyi<br />

nöbetler, inşallah rahat geçer. İ-An1, İ-An2, bilmem neyi hatırlatıyorum’ diyo.”<br />

c. İnsani ilişkileri kullanarak<br />

Büyük ilaç firmalarının imal ettiği çok yararlı ilaçlar da yok değildi. Ama o<br />

zorlamacı tutumları, doktorlara öyle yağ çekmeleri, insanı borç altına sokmaları pek<br />

rahatsız ediyordu Andrew’u. (Hailey, 1985; s.:15)<br />

• İkili ilişkinin önemi, manevi bir borç ilişkisi kurmak<br />

[Rep2-YabŞ] “Yani şeydir bu, şimdi, sen doktor olduğunda, ben mümessil<br />

olduğumda, ilk ziyaretimizde, nedir işte ben sana gelirim, ‘doktor bey, şu şu şudur,<br />

şöyle iyidir, böyle kötüdür’ neyse, bunu masana bırakır giderim. Bu senin için birebir<br />

etkili olmayabilir, bu konuda haklısın. Ama bu benim onuncu ziyaretim olduğunda,<br />

süreklilik kazanınca, sen beni bilirsin, kim olduğumu bilirsin, hangi sıklıkla<br />

geleceğimi bilirsin, artık onuncu ziyaretten. Ben seni bilirim, evli mi bekar mı<br />

bilirim, çocuğun mu olduğunu bilirim bu süre içerisinde. Ve artık senin için bu bi<br />

10 Semt polikliniğinde çalışan pratisyen hekim<br />

11 Antibiyotik


68<br />

şekilde kaçınılmazdır. Benim çalıştığım, çok uzun yıllar ben K-M1’de 12 çalıştım,<br />

aynı gün gitmediğim zaman, bu aslında şeydir artık, bu mümessil-doktor değil, orda<br />

birebir isimler, arkadaştır, yani işte sen bugün niye gelmedin diye telefon ederler. İşte<br />

ben sabah giderim, kahvaltı yaparız orda, burdan alırım kahvaltı götürürüm, kahvaltı<br />

yaparız falan filan. Ama şeyi söylerler, bu olmazsa olmaz, ben küserim onlara eğer<br />

benim ilacımı yazmazlarsa, hakkaten küserim, nasıl yazmaz? Yani yazmanız lazım,<br />

iş oraya gelir. ... Ben bilirim, kaç tane yazdıklarına kadar bilirim. ... Öyle bir noktaya<br />

gelir ki ilişkiler, IMS de değildir, işte firma ismi de değildir, orda …… (ismi) ve<br />

doktor Murat vardır, bu kadardır yani, özüne indiğinde bu kalır. Firmalar için, zaten<br />

firmaların asıl hedefi de budur, bu ilişkiyi yakalatmak. ...<br />

İstanbul’da bu Bursa kadar sökmez, Yalova’da bu kadar sökmez, atıyorum, ama ben<br />

şimdi çok iyi bilmemekle beraber, Adana’da çok daha farklı bir profil vardır. Mesela<br />

Afyon’da farklı bir profili vardır, Afyon’da işte bir şekilde benim tanıdığım olan bir<br />

mümessil bu işi yapmaya başlamış. Afyon da daha küçük bi yer, karısı doktor işte<br />

bilmem kimi de eczacı şeklinde düşün. Aa giriyor, bismillah, zaten gitmene bile<br />

gerek yok, ‘bilmem kimin bilmem kimi geldi’. Yani bu da çok önemli, o artık<br />

buzdolabından falan önemlidir o. ...<br />

Diyorum ya, ben küserim, o da yazmak zorunda! Ama, o da borçlu hisseder, yazmak<br />

zorunda hisseder. Ama burda hakkaten onu şey diye, yani, dürüst bi ifade bu, bunu<br />

ben firmacı olduğum için ya da ilaç satılsın diye değil, burda artık birebir …… (ismi)<br />

vardır ve ben atıyorum on keredir sana, hafta hesabıyla yap, üç aydır dört aydır sana<br />

geliyorum, işte sana beş dakika ya da on dakika zaman ayırıyorum, emek veriyorsun,<br />

bunun karşılığını iyi ya da kötü, hani bu artık işin meslekle ilgili kısmı, karşılığını da<br />

almak istersin bi şekilde, bi de böyle arada böyle bi diyalog varsa. ...<br />

Şeyi söylersin, yani, tek başına herşey o kadar kötü mü, ya da ne diyeyim, herşey<br />

parayla mı ilintili, değil, işte her mümessilin atıyorum 300 tane hekimle diyaloğu<br />

varsa, ki bu sayı ortalama 200’le 300 arasıdır, bir mümessilin çalıştığı doktor oranı<br />

budur, ya da gruplara göre değişir, hani antibiyotiklerde rakam daha fazladır, daha<br />

spesifik ilaçlarda doktor sayısı azaldığından dolayı 100’le 200 arasındadır ama, ben<br />

hiçbi zaman 100’ün altında duymadım ya da 150’nin altında duymadım. ... onlardan<br />

en az 20 tanesi senin, 100 taneden bahsedersek, ki 100 taneden fazladır oran, 20<br />

tanesi senin bu şekilde diyalog kurduğun insanlardır, kankandır. Diğer 20 tanesiyle<br />

ekonomik bi ilişkin olmuş olabilir, etti sana 40, hani burda %70 diycem ya. E diğer<br />

bir 20 tanesiyle de bir nezaket ilişkin vardır, ‘ya’ der, ‘çocukcağız çıkmış gelmiş<br />

buraya, iki tane de yazayım bari’. Hakkaten öyledir, kırmiyim, hakkaten öyle<br />

düşünülür. E bakarsın %60 gibi bi rakam çıkmıştır karşına. Diğer %40 doktor da, bi<br />

şekilde %20’si senden hoşlanmıyodur, firmandan hoşlanmıyodur, firmanın imajı<br />

burda çok önemli, firmandan ve senden hoşlanmıyodur, bir hikaye olmuştur, bir<br />

söylenti çıkmıştır, bunlar önemli şeylerdir ya da bi başka firmayla çok daha sıkı<br />

ilişkileri olduğu için sen ikinci planda kalmışsındır. Yani öbür firmanın kankisidir o<br />

doktor, o da senin şansına.”<br />

12 Marmara bölgesinde bir kent


69<br />

Bölgesinde 1,500 doktor olduğunu öğrenmişti. Sonradan bunların arasında reçete<br />

yazma konusunda başta gelen 200 kadarı üzerinde çalışmaya karar verdi.<br />

(Hailey, 1985; s.:39)<br />

[BSM-YabŞ] 13 “Doktorların nefesinden haberimiz var. Ne yazdıklarını takip<br />

ediyoruz. Eczaneden, diğer doktorlardan..... Hobileri dahil...”<br />

[BSY-YabŞ] 14 “O zaman siz de hekimlerinize dönüp biraz sızlanıyorsunuz.”<br />

[Rep1-YabŞ] “Bu genel prensiptir, önce ilk önce doktoru çözmen gerekir, doktoru<br />

çözdükten sonra afinitesine göre istekler ortaya çıkmaya başlar. Zaten belli bir<br />

samimiyetten sonra hekim yüzde yüz birşey ister.”<br />

[Üniv-GenCer] “Tabii ama bunu, gülümsüyo, şaka yapıyo falan filan. Türkiye’de<br />

tabii, ee, insani ilişkiler hala ön planda. Yani benim odama giren ne kadar reprezant<br />

da olsa, reprezantdan önce işte Ahmet, Mehmet ya da gülümsiyen bi insan, esmer<br />

biri, bi insan yani. Dolayısıyla ben hala ona kendi toplumsal değer yargılarımla, hani<br />

bana gelmiş, bişey yapmaya çalışan bi adam, falan gibi şey yapıp dinliyosun, ayıp<br />

olur sanki falan gibi. ... Şimdi adam benim hastanemde görevlenmiş, biliyorum ki<br />

ben bu adamı görecem, istesem de istemesem de. En az bir yıl. Bu bi hanfendi ya da<br />

beyefendi. Bi süre sonra adlarını da öğreniyorum. Yani birisi hergün bana ‘günaydın’<br />

diyo, ‘iyi akşamlar’ diyo, ‘nasılsınız’ diyo, işte ‘haftasonunu nasıl geçirdiniz’ diyo.<br />

Yani bizde Batı’daki gibi böyle randevüyle, sekreterden randevu alacak, belli bi süre,<br />

o süreyi geçmiycek, konuşucak çıkıcak, böyle olmuyo. Yani onlar o ortamın doğal,<br />

sanki bizim hastanede çalışıyolarmış gibi oluyo. E bunların yakınları hastalanıyo,<br />

anasını getiriyo muayene ediyosun, babasını ameliyat ediyosun falan.”<br />

[SSK-Dah] 15 “Sanırım kişiselleştirmeler başladı orda. Yani onun sunumundan<br />

etkilenmeye bağlı. Bu benim kişisel yorumum değil, diğer arkadaşımla da zaman<br />

zaman bunu paylaşmıştık, normalde bizim yazdığımız reçete sayısı daha yüksek o<br />

dönem için, yani kişi başına, onlar iki yazıyosa biz dört-beş yazıyoruz. Böyle bir<br />

yorumda bulunmuştuk, yani gitgide bunun kişiselleştiği, yani kişiye özgü, sunumdan<br />

etkilenmeye, hani...”<br />

[Rep1–YabŞ] “Şu, bilimseldir. Ama, bunları uygulamıyorsunuz. Yani belli bir süre<br />

sonra ben hergün sizi görüyorum, her gün gidip de ben size İ-AP2’yi ne kadar<br />

anlatabilirim? Anlamsız bişey. Her gelişimde be size işte ‘İ-AP2’yi şurda yazın, İ-<br />

AP2’yi burda yazın’. Belli bir süre sonra hekimle bir diyaloğa giriyorsunuz. Zaten<br />

eğer hekimle duygusal anlamda bir birlikteliğiniz olduktan sonra hiçbişey yok,<br />

sadece diyosun ki ‘abi ya, bak, İ-AP2’yi unutma ha’ diyosun, çıkıyosun. Gidiyo yani,<br />

hekimle etiklik bazında o olmuyor. Ha, eğer etik profesörler varsa, onlarla<br />

gidiyorsun, ya üniversite bazında bu daha üst düzeyde, bilimsel bazda şey<br />

yapabiliyorsun, ne bileyim, işte literatür istiyor, bilmem ne istiyor,<br />

tartışabiliyorsunuz, veya sizi hiç konuşturmuyor, ‘bırak’ diyor literatürü ‘çık git’.<br />

13 Yabancı bir ilaç şirketinin bölge satış müdürü<br />

14 Yabancı bir ilaç şirketinin bölge satış yöneticisi<br />

15 SSK Hastanesi’nde çalışan Dahiliye uzmanı


70<br />

Ama eğer siz, duygusal yönden bi ilişkiniz varsa o hekimle veya hocayla, o çok daha<br />

farklı boyutlara geçiyor.”<br />

Bu meslekte kirli yoldan satış yapmaya geek yok, diyordu. Çünkü doktorlar zaten<br />

ilaçları pek tanımıyorlardı. Onlara dürüst davranılırsa, bir kere size güvenmeyi<br />

öğrenirlerse, iş hacminizi istediğiniz kadar artırabilirdiniz ona göre. Hatırlamak<br />

gereken diğer bir şey de, doktorlara Tanrı gibi muamele etmek gerektiğiydi. Bunu<br />

bekliyorlardı karşılarındakinden. (Hailey, 1985; s.:82)<br />

[Rep2-YabŞ] “İkili ilişki kurmak, hedef budur, her zaman budur.”<br />

[Rep2-YabŞ] “İlişkileri, diyalog yoğunluğu, e bi süre sonra birlikte futbol<br />

oynuyorlar, doktorlar ve mümessiller, e atıyorum işte uzun dönemli toplantılara<br />

gidiyolar. Yani yakın ilişkiler gelişiyo, aileleri görüşmeye başlıyo, ha bu tür<br />

diyaloglar da olabilir, normaldir.”<br />

[Dev-Psik] “Orda, o kişisel ilişki bi biçimde, ne biliyim hani, kendisini gebe<br />

bırakmak gibi bişey bu. Yani o, bi şekilde herhalde, psikolojik baskı altında tutuyor.<br />

Her zaman kişisel ilişki kuruyorlar ama, o çok belli yani.”<br />

[Univ-PedEnd] 16 “Sonuçta çünkü, beni düşündüğüm zaman, ee sonuçta, belli bi<br />

etkinliğe sahip olan, örneğin bi, antibiyotik seçeceksin, senin açından şu ya da bu<br />

ilacın seçilmesi o kadar anlamlı değil. O yüzden, bazen o firma elemanı, sana o hafta,<br />

sürekli olarak gelmişse, diyelim ki, ve, sen onunla aslında belli bi şey de kurmuşsan,<br />

bi ikili de ilişki kurmuşsan, senin şeyini etkileyebiliyo. Yani hatırlama anlamında,<br />

tam yazarken, ‘Aa şunu yazayım’ filan diyebiliyosun.”<br />

[MM-YerŞ] “Ne olur bugün X firması gelir seni ikna eder, öbür gün Y firması gelir.<br />

Peki hekimde bilgi nasıl oluşuyor, A, B, C, D, X, Y, Z, hepsinin gelmesiyle oluşuyor,<br />

başka bir kaynak yok. Ve bu sefer mümessilin kişiliği ön plana çıkıyor, firmanın<br />

başka destekleri ön plana çıkmaya başlıyor. Yani ne oluyor, literatür veren bir firma<br />

literatür vermeyen bir firmadan bir adım öne geçiyor, literatür okunuyor anlamında<br />

söylemiyorum.”<br />

[MM-YerŞ] “...taşrada herkes birbirini tanır. Yani şu karşıda bir eczane var, şu<br />

karşıdaki bir eczaneyi bir mümessilin ziyaret etme sıklığı ayda iki olsun, ayda üç<br />

olsun. Halbuki taşrada bu, günde birdir. Şu anlamda, birebir ziyarete ihtiyaç yok,<br />

sokakta yürürken kalfayla mümessil karşılaşırlar, ne var ne yok, sohbetini eder. Yani<br />

birebir gidip çalışma anlamında sayı eşit olabilir, ama karşılaşma olasılıkları hiç yok<br />

burada. Orada akşam iş bittiğinde aynı lokale giderler, maç seyrederler, yani her<br />

zaman bu ilişkinin ‘ben sana vereyim de sen de şunu al’ olması gerekmiyor. Biçok<br />

yerde kişisel ilişkiler geçerlidir.”<br />

[Üniv-Farm] 17 “Adama diyosun ki, ‘Abi ya, uğraşma ya Telsim bilmem Turkcell<br />

falan, biz ödüyoruz. Şunun numarasını ver abi, unut bi daha sen cep telefonunu.<br />

İstediğin kadar konuş’. Bu manen, korkunç bir manevi baskıdır. Laptop’u veriyorsun<br />

16 Üniversitede çalışan Pediatri öğretim üyesi<br />

17 Üniversitede çalışan Farmakoloji öğretim üyesi


71<br />

mesela; laptop’u vermek, ‘Bi kere verdim, ondan sonra sen gene bildiğini yap’<br />

demek değildir. Laptop’u verdikten sonra, verirken şöyle bir karşılıklı konuşuyorsun,<br />

‘1,500 kutu bekliyoruz sizden’ diyorsun.”<br />

[Rep3-YabŞ] “Borç ilişkisi yaratmak önemli.”<br />

[Rep3-YabŞ] “Dr. şunu söylüyor: Siz de gelmezseniz kafayı yiyicem burada, hep<br />

hasta hasta. Hiç olmazsa iki satır muhabbet oluyor...”<br />

• Temsilci niteliklerinin satışta etkili olması<br />

Celia, Peru seyahati sırasında neyin gününün geldiğini de görmüş oldu. Oradaki<br />

Felding-Roth satış ekibi daha çok kadınlardan oluşuyordu. Bunun nedeni kadın<br />

hakları akımının güçlü olması değildi. Satışların bu yolla artırılabilmesiydi. Oranın<br />

görgü kurallarına göre, bir kadını bekletmek ayıp sayılıyordu. Doktorlar kadın satış<br />

elemanlarını çabucak kabul ediyor, erkek satıcıları saatlerce bekletiyorlardı.<br />

(Hailey, 1985; s.:189)<br />

[Univ-PedEnd] “Çünkü sonuçta şeye dikkat ediyolar, yani, eleman seçerken, bu<br />

elemanların, insanlarla pozitif ilişki kurmasına dikkat ediyolar. Sonuçta onlar<br />

aslında, hekimleri, ee, ilaçlarını pazarlarken aslında o elemanlarını da pazarlıyorlar bi<br />

şekilde. Yani pazarlama derken, elemanlarını o pazarlamanın önemli bir imkanı<br />

olarak kullanıyolar tabii sonuçta. ...<br />

Bu firma elemanlarının, esas onların yaşamlarını incelemek lazım. Firma elemanları<br />

büyük ölçüde işte, orta sınıf ahlakına sahip, ama büyük ölçüde şey aynı zamanda,<br />

yani, Makyevelizme yakın insanlar, böyle yetiştirilmiş durumdalar. Öyle olduğu için,<br />

bi kısmı hekimlerle feodal ilişkiler içinde, yani böyle ense-tokat ilişki içinde olan bi<br />

sürü adam var.”<br />

[Üniv-GenCer] “Bu şey de vardır mesela işte, yani bunu reprezantlardan<br />

duymuşundur mesela, ee, bayanların reprezant olarak daha çok tercih edilmesi falan,<br />

işe alınırken...”<br />

• Hekimin kişisel yaşamını izleyip “sevinçlerini paylaşmak”.<br />

[Rep2-YabŞ] “Şeydir, hekimlerin doğumgünlerini, evlilik yıldönümlerini,<br />

çocuklarının gittiği okulları bilmek bir meziyettir, firmalar da bunun böyle olmasını<br />

isterler. Yani işte doğumgününde bi çiçek göndermek, tebrik etmek, pasta almak,<br />

evlilik yıldönümünde keza...”<br />

[Dev-Psik] “İşte bir iki tane firma şey oldu, oğlum doğduğunda çiçek gönderdi, hani<br />

kişisel anlamda özel yaşantımla ilgili olarak... Hamileliğimi biliyolardı zaten. Ondan<br />

sonra işte ‘doğdu mu, doğmadı mı’ falan, muayenehaneye çiçek bırakılmıştı.”


72<br />

• Gezi, piknik, futbol turnuvası gibi toplumsal etkinlikler düzenlemek<br />

[Univ-ÇocCer] “Onun dışında başka ne örnekler verebiliriz; mesela geziler var, o<br />

kadar fütursuzca ki. Biz bir kere liseden arkadaşlarla geziye gitmiştik, İstanbul’da bir<br />

piknik alanıydı ama neresi hatırlamıyorum, çok bilinen bir yerdi. Öbek öbek insanlar<br />

gelip piknik yapıyor. Yan tarafta bir firmanın flamaları asılı, açık alana çevirmişler,<br />

düşünün yani kurumsal bir yapı yok, açık havayı çevirmişler, flamalarını koymuşlar,<br />

doktorlar gelip o firmanın sponsorluğunda orada piknik yapıyorlar.”<br />

[Dev-Psik] “Ha mesela şöyle olmuştu, bi firma, futbol deyince, işte ‘biz şey<br />

düşünüyoruz’, daha çok tabii erkek hekimlere, ‘burdan bi, maç organizasyonu<br />

yapalım, bir böyle arkadaşlık dostluk havası, maksat dostluk gelişsin’. Ondan sonra<br />

işte, ‘piknik düzenleyelim, ailelerle birlikte katılalım. Bu bi çalışma değil, hani<br />

maksat aramızdaki dostluk gelişsin’.”<br />

d. Kişisel çıkar sağlayarak<br />

• Çok yazan hekimi yemeğe götürmek, daha çok hediye vermek<br />

[SPol-Prat] “Çok yazınca götürüyor. Bana mesela İŞ-Yer1 18 firması hediyeleri üçer<br />

beşer veriyor.”<br />

• Reçete başına para ödemek<br />

[Dev-Göz] 19 “Bir de... Reçete başına para veriyorlarmış. ... Genel olarak, işte, ee, ‘Şu<br />

kadar reçete çıkar, sana şu kadar para’ diyorlarmış. İşte atıyorum, ‘bilmem kaç tane<br />

İ-AK1 20 yaz, bin tane İ-AK1 yaz, işte altı ayda, sana, ikibin dolar, üçbin dolar...’,<br />

cash para veriyolarmış.”<br />

[Rep1–YabŞ] “Bazı eczaneler vardır, doktorla anlaşmalıdır, genelde bu doğuda çok<br />

fazlaydı, her doktorun hemen hemen bir eczanesi vardır. Mesela gidersin eczaneye,<br />

‘ya doktoru ayarla, ondan sonra ilacını alalım’. Doktora gidersin, doktor hemen<br />

‘tamam, sen bana şunu al, hallederiz’. Hemen yanında açar, ‘Memet, …geliyor,<br />

bilmem kaç tane İ–An1 al’. Hemen İ–An1 alınır ve doktor habire her reçeteye İ–An1<br />

yazar. Veya eczacı getirir karneyi, bedavadan İ–An1 yazılır.”<br />

[Rep1–YabŞ] “K-A1’de 21 bugün rüşvetsiz hiçbişey yapamazsınız. K-A1’de olaylar<br />

aşılmış durumda ve orda cash çalışılıyor. Hekime gidiyorsunuz, kutu başı para teklif<br />

ediyorsunuz ve bunu hekim istiyor zaten. Mesela diyor ki, ‘kardeşim senin her<br />

reçetene 7 milyon alırım’. Ve gidiyorsun hekime, ‘Abi kaç tane yazdın bu ay’, ‘Şu<br />

kadar’, ‘Al abi’, cash para. Çıkartıyor, hekim de şey tutuyor, secere tutuyor.”<br />

18 Yerli ilaç şirketi<br />

19 Devlet hastanesinde çalışan Göz Hastalıkları uzmanı<br />

20 Ağrı kesici<br />

21 Akdeniz bölgesinde bir kent


73<br />

[Dev-Psik] “İstanbul’dayken ama duymuştum, yani bu tür ilişkilere girenler. Hatta<br />

kutu başına para alanlar...Asistanlık döneminde böyle cevval arkadaşlar vardı<br />

(gülüyor), ... onlarla ilgili duymuştum ama, ciddi kutu başına pazarlıklar<br />

yaptıklarını.”<br />

• Kişisel kullanıma yönelik pahalı hediyeler almak, cep tel faturasını ödemek,<br />

Tabip Odası aidatını ödemek, eşinin nafakasını ödemek, pavyona götürmek,<br />

yemeğe götürmek, tatile götürmek, bilimsel toplantılar için hekimin eşinin de<br />

masraflarını karşılamak<br />

[Rep1–YabŞ] “...insanlar özellikle hekimlerin püf noktalarını bulmaya çalışırlar. İşte<br />

onlara aileden girerler, çocuktan girerler kafa yapısında ne vardır, kompütür vardır<br />

ona girerler, onun afinitesi nedir kadındır ona girerler, onun afinitesi nedir içkidir<br />

içkiden girer.”<br />

[Rep1–YabŞ] “...Muayenehanesinden içeri giremezdiniz hastadan, kaynardı hasta. ...<br />

Haliyle tüm ilaç firmalarının odaklandığı bir adam ve bu adamın yıllık tatilinin<br />

bedavaya geldiğini biliyorum yurtdışında, ondan sonra ultrasonografi alındığını<br />

biliyorum, kompütür sistemi alındığını biliyorum. ... hekimin evine çanak anten<br />

alındı.”<br />

[Rep1–YabŞ] “...ne bileyim ona bilgisayar almıştır, çocuğunun okul taksidini<br />

ödemiştir, arabasının vergisini ödemiştir, onu haftada bir gün Hilton’da yemeğe<br />

götürmüştür veya ne bileyim kongreye götürmüştür, yaz tatilini finanse etmiştir.”<br />

[Rep1–YabŞ] “...bi bayan hekim, ... manyak bir potansiyel bir bayandı, ilaç firmaları<br />

konusunda da çok girişkendi. Ben onu Portekiz’e gönderdim, tabii babamın hayrına<br />

göndermedim sonuçta.”<br />

[Univ-ÇocCer] “... ha bir dönem araba almalar, 1,000 reçete yapılmasına karşılık bir<br />

araba sayılar tutmayabilir ama fotoğraf makinesi, yok o yok bu, yani bireysel<br />

anlamda bir takım hediyelerin verildiğini de çok duyduk.”<br />

[SSK-Dah] “Beyaz eşya, dedikodu bazında, inşaat malzemesi, mesela bi ara şey<br />

duyuyoduk, mesela firmaların, ki mümessili bizzat söylemişti, beyaz eşya çıktısının,<br />

A firması diyelim, beyaz eşya çıktısı o firmanın, kendi üzerine yazıyo ya bunları,<br />

inanılmaz yüksek. Beyaz eşya, buzdolabından televizyona neyse yani...”<br />

[BSM-YabŞ] “Araba, arabaya lastik, akü, resim, saç kurutma makinası, termos, oto<br />

aksesuvarları, klima, buzdolabı, eş sponsorluğu, piknik, kol saati, ev boya-badana...”<br />

[Rep2-YabŞ] “Kırcılar’ın önünden geçiyomuş doktor, öbür başka bir firmanın<br />

mümessili demiş ki, ‘doktor bey beğendiyseniz alalım’, kanki olduğumuz için o da<br />

diyo ki bana, ‘hayır o almasın sen al’ diyo, ‘bak sen almazsan o alacak’ diyo.”<br />

[Rep3-YabŞ] “Nakit para, ev ihtiyacı, muayenehane ihtiyacı, deri mont, cep telefonu,<br />

bilgisayar, lastik, eşiyle sevgilisiyle kongreye götürme gibi şeyleri işittim.”


74<br />

[Dev-Psik] “Yani deniz aşırı yolculuklardan, işte evinin mobilyasının döşenmesine<br />

kadar...”<br />

[MM-YerŞ] “Ev kirası, arabasına benzin...”<br />

[SPol-Prat] “Bi de mesela, hediyeler de olabilir, yani hekimin, hekimlik mesleğiyle<br />

ilgili olmayan bazı ihtiyaçlarının görülmesi. Mesela, Oda aidatının ödenmesi...<br />

Sonuçta yemekli toplantılardan, hekimin eşinin nafakasının ödenmesine, cep<br />

telefonunun ödenmesine, direkt paraya kadar şeyler duyduk.”<br />

[Rep2-YabŞ] “Doktor ilişkileri çok güçlü, özellikle erkek mümessillerde vardır bu,<br />

ikili ilişkilerden kaynaklı. Doktor pavyona gitmek istiyordur, beraber giderler, firma<br />

karşılayabilir. Ama bu şey demek değildir, bunun bir araç olarak firma tarafından<br />

onaylanması demek değildir, bu sadece yollardan bi tanesidir, şeydir hani, mübah<br />

olmayanıdır, ama öyle bir ilişki mevcuttur, vardır. ...<br />

Çok birebir yaşadığım bir örnek anlatayım. Çalıştığım firmada, bir doktor toplantısı<br />

sonrasında, bu resmi bir toplantı, bilimsel bir toplantı sonrasında, işte akşam yemeği,<br />

limitsiz içki olan akşam yemeği sonrasında, üç tane beş tane, bi tanesi de bölge şefi<br />

olmak üzere, doktorlar ayrıldılar, onlar evlerine bırakacaklar, biz evimize gidicez.<br />

Ertesi gün bi kıyamet koptu, işte üç tane ayrılan doktor bizi arıyor, bölge<br />

müdürlüğünü arıyor, işte atıyorum 500 milyon lira bugünkü rakamla, işte ‘bana para<br />

vermeniz gerekiyor’, ‘niye’, işte ‘biz dün pavyona gittik, sizin şefiniz bunu ödiycekti,<br />

yanında nakit parası yoktu, bunu ben ödedim, şimdi bunu sizden alıcam’ dedi. Hani<br />

bu şimdi fıkra gibi, dedik ki ‘gitmeseydin, ödemeseydin’. Bu bizi bağlar mı yani, sen<br />

ertesi gün nasıl istersin, nasıl istersin bunu düşünsene, adam gayet rahat, diyor ki<br />

‘sizin adamın yanında para yoktu, bunu ben ödedim’”<br />

[Dev-Psik] “...benim bi arkadaşım, bi firmada medical manager olarak çalıştı, bi bir<br />

buçuk yıl iki yıl kadar, hatta ben şey diyodum, ‘ya bi firmadan ne istenebilir’, o da<br />

‘çok safsın’ diyodu, ‘neler neler istenebilir büyük firmalardan’”<br />

[MM-YerŞ] “Daha ileride nasıl gelişecek bilmiyorum ama bu iş çok geniş bir iş. Yani<br />

bir tek hekime hediye verilmesi, hekime tanıtım malzemesi verilmesi bile başlıbaşına<br />

bir araştırma konusu olabilir. Tanıtım malzemesi dediğiniz şeyde yapılabilecekleri<br />

gördüğünüzde dudaklarınız uçuklar.”<br />

[Rep1–YabŞ] “Ya aklınıza gelebilecek herşeyi ilaç firması yapar bi hekime.”<br />

[Rep2-YabŞ] “Yasal olmayan yöntemler konusunda aklına ne geliyorsa yazabilirsin.<br />

Hiç kendini sınırlama. Sınırı yok.”


75<br />

e. Hekim örgütleri ile ilişki kurarak<br />

[SPol-Prat] “Ya mesela diyo ki, ‘Sizinle ortak pratisyen hekimlere yönelik bi eğitim<br />

programı yapalım, biz orda stand açalım, yemek verelim’. Bunlardan da, kabul<br />

ettiklerimiz de vardır, mesela bizim EKG kursumuz. Ama şöyle, çay kahve. Hiçbi<br />

yerde bayrakları yoktu, finanse ettiler, işte, çay... EKG CD’si verdiler, üstünde İŞ-<br />

Yab4 vardı, bir de toplantının bitiş kısmında teşekkür ediliyordu. Onun dışında öyle<br />

çok, yaygın... Bu tür talepler geliyo; ‘Dergiye reklam verelim’... Dergiye reklam,<br />

aslında bizden gidiyo, ‘Bizim dergimize reklam verin’, yani adamların Allah için...<br />

Ya, ordan etkilemeye çalışmıyo, o yöntemler artık daha... Bence hekim örgütleri<br />

üzerinden pazarlama stratejilerini, uzmanlık derneklerine kaydırmış durumdalar. ...<br />

Uzmanlık derneklerinden tabii, bütün her şeyini, yayınından şeyine kadar,<br />

toplantıların tamamen organizasyonunun alınmasına kadar, cayır cayır yapıyolar<br />

tabii. Odalara da teklif var ama, Odaların bilimsel toplantı sayısının az olmasından<br />

kaynaklanan yani uzmanlık dernekleri daha etkili bilimsel toplantılarda...”<br />

[Dev-Psik] “Çünkü tanı kategorisi DSM-IV’e göre, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin<br />

DSM sistemine göre yapılıyo ve Amerikan Psikiyatri Birliği de bildiğim kadarıyla<br />

ilaç firmalarının güdümünde olan bi yer. ... Durmadan, o ondan çıkar, bu buna<br />

bağlanır, falan, yani bunda hangi güçler etken oluyo; biz değil...”<br />

f. Kuruma demirbaş ya da sarf malzemesi alarak<br />

[Dev-Göz] “En başta bizim şeye, kliniğe bir sürü şey aldılar, ee, neydi onun adı,<br />

klima mlima aldılar, bilgisayar aldılar, kliniğe.”<br />

[Univ-ÇocCer] 22 “Aslında servise birşeyler aldırmayı çok duydum ve gördüm. Çok<br />

yaygın kullanılan ve bu işin en az sorgulanabilir tarafı olarak görülen. Yani ‘kamuya<br />

hiç olmazsa birşeyler kazandırmış oluyoruz’ bakış açısı. E tabii alınan malzemenin<br />

içeriğinin bir kriteri yok, yani servise Digitürk ve TV de alınabilir, servise hasta<br />

mama sandalyesi de alınabilir, servise laylaylom başka birşey de alınabilir. Bunun bir<br />

kriteri yok. ... Dediğim gibi birşey aldıktan sonra 2 ay süreyle diye sözleşme yapılıp<br />

bilmem ne ilacı yazılacak gibi anlaşmaların yapıldığını biliyoruz ve bunu çok ilginç<br />

mesela hala benim kafam basmıyor bunu nasıl izliyorlar, ama çok değişik<br />

kaynaklardan eczaneye giden reçetelerin dökümleriyle beraber. Bu şunu da<br />

gösteriyor; reprezantların bir işi de eczaneler aracılığıyla takibi yapmak, hangi doktor<br />

ne ilacı yazmış ya da hangi servis ne ilacı yazmış çok iyi biliyorlar. Gelip senin<br />

karşına “ya hocam sizin bu ay sadece 3 reçeteniz var” gibi birşey söylendiğini<br />

biliyorum ben.”<br />

[Rep1–YabŞ] “Ü-GD1’de 23 çalıştığımın ilk günü kapıdan içeriye girdim, pediyatri<br />

anabilim dalı başkanı profesör, “merhaba hocam” dedim, “merhaba nereden” dedi,<br />

“İŞ-Yab1’den” dedim, “ben parenteral formda 2 ay, oral formda 3 ay anlaşma<br />

yaparım” dedi. Daha ilk…Daha ilk kapıdan girdim, dediği laf bu. “Anlamadım”<br />

dedim, ben de daha o zamanlar cikcikim tabii, “parenteral 2, oral 3, kabul ediyorsan<br />

22 Üniversitede çalışan Çocuk Cerrahisi uzmanı<br />

23 Güneydoğu Anadolu bölgesinde üniversite


76<br />

bu bölüme girersin, etmiyorsan hiç çalışmayalım” dedi. Oha dedim. ... İ-An1’di<br />

benim oraya çalıştığım ilaç, diğeri de İ-An2’ydi, şey diyor, ‘İ-An1 için ayrı anlaşma<br />

yaparım, İ-An2 için ayrı’. Aslında isteyeceği şeyler nelerdir? Aslında biraz da<br />

Türkiye’nin şartlarından da kaynaklanıyor, isteyeceği şey nedir, bir kongredir, bir<br />

kitaptır, bölüme malzemedir, benden istediği bir EKG aletiydi ve EKG aleti aldım.<br />

Ama insan düşünüyor, tamam, bakıyorsunuz sonuçta etik... Ama sonucunda siz<br />

birşey bekliyorsanız etiklik bunun neresinde? Medikal anlamda yapılan şeyler etiklik<br />

formuna gidiyor, tamam da o zaman benim kafamda şöyle birşey oluşuyor,<br />

demirbaşını yapıyorsunuz ama demirbaşa o girdiğinde bu devlet tarafından<br />

gönderilmemiş ki. Başka biri tarafından gönderiliyor ve bunun karşısında birşey<br />

bekleniyor, istediğin kadar demirbaşa girsin, bağış yapmıyorsun ki. Demiyorsun ki,<br />

‘kardeşim sen bana ilacımı yazma ama ben sana bunu yapacağım’ demiyorsun. ...<br />

... bölüme kota veriyorsunuz. Mesela bir yılda 1,000 tane İ-An1 satmam gerekiyor.<br />

Siz bir plan yapıyorsunuz, işte büyükleriniz var, bu arada IMS diye bir olay var. Bu<br />

IMS tüm dünyada kullanılan bir sistem, Amerikan menşeili bir sistem. Bu sistem<br />

nerdeyse sokak sokak sizin satışlarınızı gösteriyor. Tüm dünyadaki ilaç firmaları<br />

bunu kullanıyor ve sizin satışınız olduğu gibi bir istatistiki sistemle ortaya çıkıyor.<br />

IMS’e doktorlar yardım ediyor, depolar yardım ediyor, artı eczaneler yardım ediyor.<br />

... kimsenin haberi yok, elemanların haberi yok, onlara özel reçeteler verip altına<br />

geçen, onları ay sonunda toplayıp istatistiki veriler çıkarılıyor, tabii bu herkesten<br />

gizli yapılıyor (Şekil 3.3 ve 3.4).<br />

... sonuçta diyor ki bin tane İ-An1 satacaksın sen 1 yılda, ben de oturuyorum diyorum<br />

ki kardeşim, işte 100 şurda satarım, 100 burda satarım, ondan sonra diyorsun ki<br />

‘hocam benim iki ayda 300 tane İ-An1’e ihtiyacım var’. O da diyor ki, eğer zaten<br />

açgözlü biriyse, ‘sorun değil’ der ve ondan sonra uçana kaçana İ-An1 yazılır, A’dan<br />

Z’ye, hiç farketmez, hatta hayali endikasyonlar bile çıkar.”<br />

[Üniv-GenCer] “O çok rutindir. Yani yıllardır işte bunlar kliniklere televizyon alır,<br />

ondan sonra, ee soğuk su çeşmesi alınır, kahve makinası alırlar, fotokopi kağıdı<br />

alırlar, fotokopi toneri alırlar. Bunlar toner moner almasalar bissürü klinikte epikriz<br />

basılamaz. Yani Türkiye’de devlet şeyi verir fotokopi makinasını, bi kere. Bi daha<br />

toner vermez. Ya cepten alıyosun toneri, ya da firma getirir. Yani buna hiç rüşvet<br />

gibi de bakılmaz ha. Firmanın görevlilik gibi olur o, hani bi senelik toneri A firması<br />

getirir. ... bunu işte bizim kültürümüze uygun bi şekilde yaparlar. Yani onlar da<br />

‘kardeşim bak biz sizin bi yıllık tonerinizi getiriyoruz, siz de şu kadar...’ demezler,<br />

ama bilirler ki hani sen de onları biraz göreceksin yani, o ilacı daha çok tercih<br />

ediceksin. Yani bi feodal kültür içerisinde bu yoğruluyo yani bu durum. Ama bi çok<br />

sürekli tüketim malzemesini firmalar karşılarlar.”<br />

[SSK-Dah] “Terazi alındı o polikliniklere. Teraziyi obezite firmaları aldı.”<br />

[Rep3-YabŞ] “Kliniğe malzeme alma ayniyata geçtiği için daha olumlu<br />

karşılanabilir. Ama şirketin beklentisi var tabii. Hastaneye ilaç alımında önceliği olur<br />

örneğin. Hekim, ‘şu firma şunu aldı, sen de şunu al’ diyebiliyor. Kutu üzerinden<br />

anlaşmadan çok, asistanlara şunu yazın talimatı verebilirler, gücüne bağlı.”


77<br />

[Dev-Psik] “Hmm, EKT cihazı mesela...Ya öyle şeyler oluyo, yani, artık hani, bunu<br />

daha masum buluyorum ben. Bize öyle çok büyük şeyler almadılar. Mesela en son ne<br />

yaptılar, en son saç kurutma makinası aldılar. ...<br />

Öyle olunca yeni bi takım şeyler yapılacak yenilenecek filan, işte durmadan geldiler,<br />

‘biz ne yapabiliriz’, ‘biz bi şey yapmak istiyoruz’. ‘E peki yapın’, işte o zaman<br />

kamera sistemi geldi, ondan sonra polikliniğini düzelttiler, yere lamine filan bişeyler<br />

yapıldı, işte masa filan, azcık eli yüzü düzeltildi.”<br />

[BSY-YabŞ] “Perde yok, çekyat yok gibi kurumsal olabilir.”<br />

[SPol-Prat] “Örneğin bi çok hekim, ee, aslında, o ilacın yazılması için harcama<br />

kalemini kuruma katkı olarak alabiliyo, ki ben böyle hekimlerdenim. Ben mesela<br />

alabiliyorum. Ben sağlık ocağında çalışırken de bütün ocağın ihtiyaçlarını,<br />

televizyon, küçük bi buzdolabı, artı bir de, donanım anlamındaki şeyleri de alabiliyo.<br />

...<br />

Digitürk’ümüz yoktu, soruldu, firmanın biri Digitürk aldı nöbet odasına. Hemen, bi<br />

Digitürk alındı işte, kutusu geldi, bilmem ne.”<br />

[Rep3-YabŞ] “Hastanenin boyanması...”


Şekil 3.3 Örnek bir IMS verisi (Diyabet ilaçlarının belli bir zaman içinde satılan kutu<br />

sayısının bölgelere göre dağılımı)<br />

78


Şekil 3.4 Örnek bir IMS verisi (Antibiyotiklerin belli bir zaman içinde belli bölgelerde satış<br />

payları)<br />

79


80<br />

3.2.1.2 Temsilciye Baskı Uygulamak<br />

a. İnsanların sınıfsal dezavantajlarını kullanarak ve ödüllendirerek<br />

[Rep1–YabŞ] “Bakıyorsunuz, şöyle baktığınızda süper insanlar, grand tuvalet,<br />

altlarında son model arabalar yemekler, ceplerinde şirket kredi kartları, limitsiz<br />

harcamalar, yemekler, siz hayatınızda kaç defa Çırağan’da kalabilirsiniz veya<br />

Conrad’da kalabilirsiniz? Bir hekim olarak imkansız. Veya hayatınızda kaç defa<br />

kendi paranızla dünya turuna çıkabilirsiniz? İşte şirket elemanına veriyor parayı, sen<br />

bu satışı yap, ben seni yaşatacağım diyor. ... yani düşünebiliyor musunuz, bizim yıl<br />

sonu balolarımız Çırağan Sarayı’nda olurdu, smokinler giyerdik. Başarılı elemanları<br />

ödüllendirme ayrı mesele. Ödüllendirme, extra primler falan olurdu. Sonra kota<br />

koyar mesela, der ki kardeşim 3 ayda şunu satın, sizi Miami’ye tatile götüreceğim,<br />

grup olarak…İşte bu yüzden bu sektöre girdiğiniz zaman çıkamıyorsunuz. Çünkü<br />

kendi paranızla yapamayacağınız şeyleri yapıyorsunuz ve ilaç şirketleri bu işi çok iyi<br />

biliyor. Düşünsenize üniversiteden yeni mezunsunuz, ailenizin maddi durumu iyi<br />

değil, hayatınızda 2-3 defa İstanbul’a gitmişsiniz, ilaç şirketi diyor ki, sen çok büyük<br />

bir insansın, bak senin altına ben sıfır araba veriyorum, cebine para koyuyorum, artı<br />

öyle bir eğitim sistemi veriyor ki kendini iş adamı zannediyorsun. Beyniniz resmen<br />

yıkanıyor, bakıyorsunuz Beymen’den giyiniyorsunuz, Vakko’dan giyiniyorsunuz,<br />

özel giyim çekleri veriliyor, bütün elemanlara özel giyim çeki verilir yılda 2 defa.<br />

Sonra kardeşim sen öğlenleri de yemek parası verme, ben veriyorum, yemek parası<br />

ayrı, giyim parası ayrı. Artı, senin bir de özel sağlık sigortan olması lazım diyor, bu<br />

sigortanın içinde Amerikan Hastanesi vs. Türkiye’deki en lüks hastanelerde gidip<br />

istediğin herşeyi yapabiliyorsun. Bir insan ne isteyebilir ki başka? (Şekil 3.5)<br />

Mesela bir şeyi daha anlatayım. Ben İŞ-Yab1’den İŞ-Yab2’ye geçerken kendimi şey<br />

sandım, büyük bi iş adamı sandım. Buradan İstanbul’a business class’da uçtum.<br />

Sonra İstanbul’a indim, pankartla …. …. (ismi) diye karşılandım, diyorum herhalde<br />

bir minibüs gelecek, kapıya bir jip, jiple alındım özel olarak, otele götürüldüm. İşte<br />

kendinizi dev aynasında görüyorsunuz. Şirketler, tüm şirketler ama, A’dan Z’ye<br />

insanı çok iyi çözmüş. ..., şirketler de elemanlarını çok iyi çözmüş durumda.”


81<br />

Şekil 3.5 Şirket temsilcisine sunulan olanakları gösteren bir gazete ilanı<br />

b. Başarı güdülemesi ile<br />

[Rep1–YabŞ] “Yılı dörde bölüp, üç ayda bir, realizasyon, satışların hedefe ulaşıp<br />

ulaşmadığına bakarlar. Ve üç ayda bir toplantıya gidersiniz. Mesela bu bir devre<br />

toplantısının taslağı…İşte, neler var, çalışma programı (bu programı bana verdi), işte<br />

bu çalışma programında neler verilecek, işte İ-AP2 için sana gönderilecek<br />

materyaller (s.1), adedi, genel adedi, sana kaç tane gelecek falan, böyle bir plan<br />

çıkartılır. Bunları product manager’lar yapar. (sayfaları çeviriyor) İnsanı gaza<br />

getirecek laflar…Mesela, devrenin mümessili denmiş. O devrenin birincisi olmuş,<br />

yani iyi rüşvet verip satış yapan insanlar…Ondan sonra ilaç ilaç şey alınıyor, durum<br />

değerlendirmesi. İşte birinci döneme kadar Türkiye, neler yapılmış o anlatılıyor.<br />

Bölge bölge satışlarınızın tutup tutmadığını hazırlamışlar, onları görüyorsunuz.<br />

Bunların hepsi işte IMS’ten alınan raporlar neticesinde çıkıyor. Ondan sonra, başarı<br />

değerlendirmesi yapılmış, işte elemanı gaza getirecek şeyler. Ondan sonra hedefiniz<br />

verilir size, artı, bu dönemde ürünün hangi hedefe odaklanacağı. Mesela ne denmiş,<br />

99 yılı stratejimiz nedir, psikiyatristler, pratisyenler, genel tipte depresyon ve<br />

somatoform bozukluğu şikayetleri ile karşılaşılanlar, yani bu, bu, hedef kitlemiz bu<br />

bizim. Bu yıl için düşündükleri buymuş, bunlara saldırcaz. Ondan sonra işte<br />

materyaller, daha sonra materyali gösterirken hekime neler söyleyeceğin.”


82<br />

c. Belli bir sayıda satış yapma zorunluluğu getirerek<br />

Sen de bilirsin, bazı satış elemanları, hepsi değil ama, pek çoğu, satmaya çalıştıkları<br />

ilacı doktor kullansın diye ne olsa söyler, hatta yalan bile söylerler. İlaç firmaları<br />

resmi olarak böyle birşeyi onaylamadıklarını tekrarlar durur ama, aslında neler olup<br />

bittiğini de bal gibi bilirler. (Hailey, 1985; s.:46)<br />

[Rep2-YabŞ] “Burda şu var ya, yukardan şey yaparlar, mümessile baskı yaparlar, işte<br />

atıyorum ‘……’de satışların çok düşük’, işte işten çıkarılma tehdidi vardır, ihtar alma<br />

tehdidi vardır, vs vs gibi şeyler vardır, ‘bu satışlarını artır’ derler.”<br />

[SPol-Prat] “İlaç firmaları temsilcilerine göstermeleri gereken performans, ki bu<br />

performansın açılımı, çalıştığı bölgedeki kutu sayısının artırılması. Ona belli bi kota<br />

veriliyo ve ‘Bu kotayı tuttur’ deniliyo.”<br />

[BSY-YabŞ] “Kotayı dolduramayan ekstra yöntemlere başvuruyor.”<br />

[Rep1–YabŞ] “Der ki ama, işte senin bir milyon kotan var bunu da sat. Ondan sonra<br />

üst düzey bölge müdürlerini toplar ve bunlar satılacak der ve etiklik çerçeveniz<br />

şudur. Ama nasıl satarsanız satın. Ondan sonra müdür gelir, der ki arkadaşlar bu ilacı<br />

satmamız lazım, bölge birincisi olmamız lazım, Türkiye birincisi olmamız lazım,<br />

yürüyün diye bi gaza getirir. Ondan sonra nasıl satarsanız satın, bak etiklik<br />

politikamız var, ama demokraside çareler tükenmez. ...<br />

Ama tabii siz bu işi normal prosedürle yaparsanız ne yazık ki en fazla 6 ay<br />

çalışırsınız, sonra şutlanırsınız. Çünkü bu normal prosedürle ilacınızın satılması çok<br />

düşük olur. ... Çünkü şirket size belli bir hedef veriyor, bu şirketlerde tamamiyle<br />

Amerikan sistemi uygulanıyor. Yıllık bazda veya üç aylık bazda size kotalar verilir.<br />

Bu kotalar bölge bölge çıkartılır. Der ki işte sen şu bölgede 1,000 tane ilaç<br />

satacaksın. İlaç şirketlerinde şöyle bir zihniyet vardır, eğer sana tüm kapılar<br />

kapandıysa bacadan gireceksin, baca kapandıysa duvarı kıracaksın, çıkarı yoktur<br />

muhakkak o sonuca ulaşacaksın, ulaşmadığın takdirde senin sonuna ulaşılır.”<br />

[Üniv-GenCer] “...mesela kota sistemi vardır, mesela Aralık ayına Kasım’a<br />

gelmişsin, adamın diyelim 5,000 ilaç satması lazım, 4,200 tane satmış 800 tane<br />

kalmış. Gelir sana açık açık söyler, ‘Abi, benim kotaya girdim ben, bu ay içerisinde<br />

800 tane o ilaçtan tüketemezsek, beni yarın işten kovarlar, Allah için şu iki hafta<br />

bana destek atın’ yani, buna döner yani...”<br />

[MM-YerŞ] “Mesela bizde konuştuğumuzda, muazzam bir satış baskısı var<br />

yöneticiler üzerinde, şu kadar satmak zorundasın, şuradaki kadar satmak zorundasın<br />

bilmemne. ... Orada bir, diyelim 100 milyon dolarlık, atıyorum, pazar var, sen üç<br />

milyon dolardasın. Bu ilaç on milyon dolara çıkar mı, evet çıkar, o zaman hedefini<br />

on milyon dolar koyuyorsun, on milyon dolar koyduğunda da herkes şu kadar artı<br />

satmak zorundadır. ... Yani, bu kadar satış baskısı altında satamıyor. Çünkü kimi<br />

zaman da ulaşılmaz hedefler konur, gerçekçi ol imkansızı iste gibi bi mantıkla.


83<br />

[Univ-PedEnd] “Çünkü ben onların profillerine bakıyorum, genellikle orta halli<br />

ailelerin çocukları, bu ciddi stresli bi iş. Şeyi de biliyorum, çünkü, daha üst düzey<br />

arkadaşlarım var ilaç firmalarında, bunların üzerine bişey kurduklarını, baskı<br />

kurduklarını vesaire filan.”<br />

3.2.1.3 Rakip İlacı / Şirketi Kötülemek<br />

[BSY-YabŞ] “Basın olayları saptırıyor. Haber yazdırıyorlar rakip firmalar...Ama<br />

PR’la değil, kişisel ilişkilerle...”<br />

[Rep1-YabŞ] “Abartılma olayları da oluyor. Şimdi ufacık bir nokta meselesi var,<br />

hani sinek küçüktür ama mide bulandırır meselesi var ya, o ufacık şeyi yukarıdaki<br />

product manager’lar çok çok büyüterek elemanlara yansıtırlar. Ha, onun öyle<br />

olmadığını onlar çok iyi bilir ama, ‘ben eğer bunu elemana yansıtırsam, elemanların<br />

kafasında bi soru işareti olur’. Eleman zaten abartmayı sever, ondan sonra gider bunu<br />

doktora çeşitli yollardan anlatır, bu arada doktorun da kafası şey olur, soru işareti<br />

olur, ondan sonra gider bunu karşıya, rakip firmaya söyler, rakip firmanın elemanı<br />

böyle bişey beklemiyodur zaten, o anda bocaladığı zaman zaten doktorun karşısında,<br />

‘ulan bu eleman da bana ilaç çalışıyor ama bi bilgisi yok” imajı oluşur, ya herşey bi<br />

zincir ve herşey dediğim gibi insan psikolojisi. ...<br />

Hangisiydi ya, İ-PPI1’i 24 biliyor musunuz, zaten geçen sene çıktı. Ben İ-PPI2 diye<br />

bir ppi (proton pompası inhibitörü) en son satıyordum, İŞ-Yab3’deyken. İ-PPI1 de<br />

yeni çıkan bir ppi, İŞ-Yab2’nin. Prospektüs bilgisinde anormal bir prospektüsü<br />

vardır, şu uzunlukta ve orda etiklik olarak her şeyi yazmanız gerekir. N’olmuş, 1<br />

kişide şey görülmüş, hasta şoka girmiş diyelim, 1 hastada görülmüş. Biz onu öyle bir<br />

büyüttük ki, işte ‘bu ilaç hastaları öldürür!’, artı işte birkaç hastada jinekomasti<br />

gözükmüş, gidersin doktora, doktorun kafasını karıştırmanız gerekiyor, ‘Doktor bey,<br />

siz mide sorunuyla gelen bir hastaya ilaç verdiğinizde, o hastanın göğsünden, erkek<br />

bir hastanın göğsünün büyümesi ve neticede ordan süt gelmesi sizce hastanın<br />

psikolojik açıdan nasıl etkiler?’. ‘Allah Allah’ diyor doktor hemen kafasında, ‘var mı<br />

böyle bi ilaç, olamaz ki’ diyor, ‘bi mide ilacı niye bunu yapsın?’. ‘Ama’ diyor, ‘siz<br />

hiç İ-PPI1’in prospektüs bilgisini okudunuz mu?’, ‘Yoo’, ‘Lütfen bi okuyun’ İşte<br />

olay bitti. Ve ondan sonra doktor diyor ki, geliyor İ-PPI1’in elemanı, ‘Sizin ilaç’<br />

diyor, ‘göğüs büyütüyormuş?’ diyor. ‘Ne alaka?’ diyor o da diyor. ‘Valla öyle diyor<br />

bilmemne firması’ diyor. ‘Ver bakim sen şu prospektüsü’ diyor, prospektüsü açıyor<br />

doktor, ‘işte’ diyor, ‘yapıyormuş’ diyor. Ondan sonra ‘olmaz’ diyor falan, ‘bana’<br />

diyor ‘literatür getireceksin’.<br />

3.2.1.4 Kısıtlayıcı Düzenlemelere Müdahale Etmek<br />

• Düzenlemeyi değiştirmeye çalışarak<br />

[Üniv-Farm] “Yani şimdi bakın, şu bugünlerin en önemli konusu, ben aynı zamanda<br />

başhekim yardımcılığı yapıyorum, ilaç işleriyle ilgili başhekim yardımcısıyım,<br />

mesela geçen hafta başımıza şöyle bi olay geldi; eczanemize alınması gereken düşük<br />

24 Proton pompası inhibitörü


84<br />

molekül ağırlıklı heparin preparatları var şu anda piyasada, bu yeni çıktı. Bir-iki<br />

taneydi ama sekiz-on oldu şu anda piyasada, birdenbire, çünkü çok kârlı. Heparinin<br />

kullanıldığı yerde kullanılıyor, ama subkütan kullanılıyor, günde bir ya da iki kere<br />

kullanılabiliyor, dolayısıyla bir kan tahlili filan veya şey gerektirmiyo, fakat fiyatı<br />

çok pahalı. Şimdi, bütün firmalar, “me too drug” deniyor bunlara, ‘ben de yaptım’,<br />

onlar yaptılar. Şimdi ben dedim ki, ‘En ucuz olanını saptayalım, onu alalım’.<br />

Birbirinden bi farkı gözükmüyor, bi farmakolojik yapı olaraktan, yani hepsi aynı işi<br />

yapıyo. Havada karbonun biri sağa bakıyo, öbürü sola bakıyo ama, bunlar hikayeden<br />

işler. Anında, bütün firmaların temsilcileri bunu haber aldılar ve hepsi başhekimliğe<br />

geldiler ve ellerinde dosyalarla. Ve dosyaların hepsinin üstündeki yazı şöyle: ‘Her<br />

düşük ağırlıklı heparin preparatı birbirinin aynı değildir’. Başlık bu... Fakat sanki<br />

bunlar, özel bir merkezden anında haber alıp, aynı başlıkla geldiler. Ve biz böyle çok<br />

şaşırdık. Mesela buranın başhekimi biraz sert bi adam, emekli albay, kızdı yani, ‘Bu<br />

ne ya’ dedi, ‘N’ooluyo dedi’. Çünkü firmalar bu tarz şeylere o kadar duyarlılar ki,<br />

yani böyle bi yerde kendilerinin aleyhine kısıtlıycak şeyler, mesela diyelim ki burda,<br />

en fazla 15-20 milyar ayda zararına olacak diyelim ki, onu kabul etmiyor, sorun para<br />

değil, prestij kaybı ve alan kaybı. Böyle, haritalar var, hangi hastane bizim, hangi<br />

hastane başka firmanın, gibi... Mesela şimdi burdan, bazı hocalarımıza da ulaşmışlar,<br />

ikinci yaptıkları iş, beni tatmin etmeye geliyorlar. Sonunda benim Farmakoloji<br />

profesörü olduğumu duyunca, gelen adamların boyu yetmiyor anlatmaya. Ama<br />

ikincisi, başka bi taktik uyguluyorlar aynı anda. Yani bunlar, merkezden kodlu<br />

taktikler yani. Talep edecek hocaları başhekimliğe yönlendirdiler. Yani o ilaçları<br />

kullanan. Şak diye, mesela Anes<strong>tez</strong>iyoloji profesörü hocamız geldi, ameliyathaneden<br />

sorumlu, en çok kullanılan yer orası, dedi ki, ‘ben şunu istiyorum, çünkü’ dedi...”<br />

• Kısıtlamaları aşacak uygulamalar bularak<br />

[SSK-Dah] “Onun dışında, yöntem olarak farklı bi yöntem dersen, mesela, obesite,<br />

belli ilaç gruplarında farklı çalıştılar. ... SSK ölçeğinde önce uzman hekim imzasıyla<br />

reçete mümkündü. Çok ilginç bişey oldu, obesite tedavisinde bi baktım, uzman<br />

olmayan hekimler daha çok yazıyor, imza yetkileri yok, imzaya da bize<br />

gönderiyorlar, uzmana. O firmalar, bizden önce onlara çalışmışlar. ... Nerden<br />

anlıyorum, bana reçeteler gelmeye başladı. Yalnızca bana değil. ..., daha sonra SSK<br />

bunu farketti, ve dedi ki sadece uzmanlar, ee, heyetle yazabilir. Bu sefer farklı bi<br />

çalışma denediler. Daha sonra da ‘üç doktor imzasıyla, üç Dahiliye uzmanı imzasıyla<br />

heyete sokulabilir’ dendi. Ee, şunu denediler mesela, ... örneğin uzatılmış mesai<br />

başladı SSK’da, uzatılmış mesaide doğal olarak hekimlerin günlük poliklinikleri<br />

arttı, ... bi anda günde 30-40 hasta bakıyor, haftada belki 300 hasta bakan oldu hani<br />

ekstradan. Normalde yazdığının beş-altı katı reçete yazmaya başladı ve uzman<br />

hekimlerle sınırlı olduğu için o dönemde, ... Bir mümessilin o doktorun odasında<br />

oturduğunu, o doktorların, yani uzman olanların, biliyoruz. Muayene ettiği odada<br />

oturduğunu... Kitle indeksi, son SSK kitle indeksini yazma zorunluluğu getirdi, ikinci<br />

reçetede, ikinci aylık heyetleri, yani SSK işi takip diye her obezite tedavisinin her<br />

ayında ayrı heyet zorunluluğu getirdi. ‘Heyetle ancak yazabilirsin dedi’ SSK. SSK’yı<br />

izlersek aslında, kibarca sektörün yapmak istediğini anlarız. Önce uzman onaylı<br />

pratisyen, sonra sadece uzman ama heyetle, sonra üç uzman onayıyla bir aylık heyet,<br />

yani bi kutu için her defasında reçeteye yazıyor, her reçete için heyete giricek, her<br />

ilaç için, iki kutu vermiyor. Sonunda da şuraya geldi en sonunda, ‘endokrinolog


85<br />

olmayan yazamaz’ dedi obesite ilaçlarını. Hani teknik anlamda eleştirebiliriz ama, bu<br />

aslında, yapmak zorunda kaldı, aslında fotoğrafı SSK veriyor.”<br />

3.2.1.5 Medyayı Kullanmak<br />

[Rep3-YabŞ] “Halkla İlişkiler Türkiye’de daha çok kişisel ilişkiler üzerinden<br />

yürüyor. Dizilerde ilaçlar görünüyordu bir ara. ......’da (ünlü bir komedyenin TV<br />

dizisi) hep İŞ-Yab3 ilaçları olurdu mesela.”<br />

[MM-YerŞ] “Bir, farkındalık oluşturmak için Halkla İlişkiler, ki Türkiye’de en sık<br />

kullanılanın ben bu olduğunu düşünüyorum. Nedir mesela, depresyon çok yaygın,<br />

ama bilinmiyor, Alzheimer, çok yaygın, ama bilinmiyor, sigaranın bırakılması lazım,<br />

ama insanlar bunun farkında değil. ... Bilmiyor. Bir bu var, yani ortalıkta hiç ilaç<br />

yok, hiç ilaç firması da yok ve bir kampanya yürütülüyor. Şimdi böyle bir kampanya<br />

parasız olmaz, bu yönden kullanılıyor bi defa Halkla İlişkiler. ...<br />

... biçok yabancı firma, satış dışında başka etkinliklerde de bulunmak zorunda, yani<br />

sosyal etkinliklerde de bulunmak zorunda, yapıları öyle tanımlanmış. ... Biz aynı<br />

zamanda şu derneği de destekliyoruz, karşılık olmaksızın. Türkiye yıllık raporunda,<br />

üstüne yıllık raporu verirken, ‘biz şunlara da şöyle yaptık’ der. (İşYab4 şirketinin<br />

AIDS’li hastalara yönelik yardım kampanyası örneği üzerine) Tabii, yani bu AIDS’te<br />

ilacı olması anlamına da gelmez, hatta kimi zaman gelmemesini de tercih ederler,<br />

yani ilacı olmayan bir alanda, o çünkü daha şeydir, somut bir destektir.”<br />

3.2.1.6 Bilimsel Bilginin Üretim ve Yayılmasına İlişkin Yöntemler<br />

“Ben üniversite bilim adamıyım ve öyle de kalmak istiyorum” diye açıkladı Martin.<br />

“Bunun nedenlerine girmeyeceğim ama, o nedenlerden bir tanesi özgürlük. Yani<br />

istediğim araştırmayı ticari baskılar olmaksızın yapabilme özgürlüğü”<br />

“Bizimle de özgür olursun...” diye başladı Sam. Ama Martin başını iki yana<br />

sallayınca hemen sustu.<br />

“İşin ticari açısını da düşünmek gerekir o zaman. Bana dürüstçe söyleyin...<br />

Gerekmez mi?”<br />

Sam, “Eh, zaman zaman biraz” diye kabullendi. “Ne de olsa şirketiz biz.”<br />

(Hailey, 1985; s.: 222)<br />

• İlaç satışı için araştırma yaptırmak, karşılığında hediye / para vermek<br />

[Univ-ÇocCer] “... Ama zaten araştırmaları yapılmış, makaleleri yayınlanmış, işte<br />

taraflı ya da tarafsız, şu ya da bu şekilde etkinliği kanıtlanmış ilaçlara sırf ilaç<br />

yazılsın diye kullanılsın diye sizinle bir çalışma yapabilir miyiz teklifiyle geliyor.”<br />

[Üniv-Farm] “Mesela, ha bi de şeyi söyleyecektim, ‘seeding’. Bu işte bizim gibi<br />

ülkelerde yaptıkları, yeni ilacı, seeding diye bi terim var, ‘tohumlama’. Bu ilginç bi


86<br />

terim, yasak aslında bu. Fakat bu şu anlama geliyor; mesela ben yeni bir Alzheimer<br />

ilacı çıkarıyorum, bu ülkede sunacam satışa. Gidiyorum Nörologların hepsini<br />

toparlıyorum, bi 50 tane 100 tane kritik Nörolog, onları alıp bi yere götürüyorum, ve,<br />

sanki eğitim amaçlı, ve Barselona olur nedense... Bir saatlik toplantı için uçak dolusu<br />

adam burdan Barselona’ya gidiyor, Barselona üç gün geziliyo, filan, ve sonra diyolar<br />

ki onlara, ‘Bakın siz, size bizim ilacımızı yazın demiyoruz, bu ayıp bişey. Ama,<br />

bizim ilacımızla bir çalışma yapınız’, anladınız mı? ‘Piyasada kullandığınız ilaçla<br />

bizim ilacı, 10 hastaya bunu verin, 10 hastaya onu verin, sonuçlara isminizi de<br />

yazalım’ diyorlar. Şimdi seninki bunu yiyor. Çünkü bu güzel bi çalışma, bilimsel bi<br />

çalışma. Ortada bilimsel bi şey yok, çünkü sen dataları alıp alıp adamlara<br />

gönderiyosun. Adamlar dataların sonuçlarını, her yerden toplandığı için açıklamak<br />

zorunda değil ki. ...<br />

Ya işte, postmarketing surveillance çalışması demek, Brüksel’de yapılırsa, cidden<br />

geribildirimdir, advers reaksiyon miktarının ölçümüdür, filandır. Ama İstanbul’da<br />

yapılırsa bunu adı, şeydir abicim, seeding’tir. Anladın mı, ‘eli alışsın’dır, rüşvettir.<br />

‘Hekimin eli alışsın’dır bunun adı. Anladın mı yani elimiz, mesela biz, niye hep İ-<br />

An4 yazıyoruz kotrimoksazol derken? Çünkü İ-An4 öyle bir giriş yapmıştır ki bu<br />

ülkeye, mümkün değildir İ-An4’ü iptal etmeniz. İsterseniz onda bir fiyatına muadil<br />

satın. Niye İ-NS1 25 yazılıyo bu ülkede, naproxen dendiği zaman? Çünkü İŞ-Yer2<br />

firması öyle bir zeki müdahale yapmıştır ki, insanların aklına naproxen sodyum<br />

yerine İ-NS1 gelir. Çünkü bu seeding sistemidir, sen alışırsın, tanışıklık vardır, elin<br />

tanışıklığı. Beyin ele, ‘İ-An4’ü düzgün yazıyosun, C var arada’ der, ‘İ-NS1’in sonu,<br />

X’le bitiyo’ der. Yani eliniz ona alışmıştır. Ama mesela İ-NS2 yazılırken arada İ mi<br />

var, Y mi var, kafanız karışır, uğraşamazsınız. Hani karizmayı çizdirmemeniz lazım.<br />

Ve bunu firmalar çok iyi bilir.”<br />

[Dev-Psik] “Şöyle şeyler oldu, bi antipsikotik yeni çıktığı dönemde ben asistandım,<br />

ona Faz IV mü demek lazım, zaten piyasaya sürülmüş bir ilaç, ondan sonra, e bu<br />

ilacın çalışması yapılacak... Şimdi bu bana çok aykırı gelmişti. Zaten bi başka ilaçla<br />

kontrol altına aldığımız hastadan, niye ben onun ilacını kesiyim de bi başka ilaca<br />

başliym çalışma için? Onu mesela şöyle yapmışlardı, bu çalışmayı herkes, ne kadar,<br />

10 tane vaka filan alınacak, ondan sonra bilgisayar alınacak gibi bişey. Bu da bi<br />

pazarlık tabii. Ama yapmamıştık, yani çalışma yapılmamıştı ama onların böyle bi<br />

teklifi olmuştu. O zaman da çok aykırı gelmişti bana, söylemiştim de, yani neden,<br />

işte şey, ‘sosyal güvencesi olan hastalara yazalım’, neden yazalım, yani...(gülüyor).<br />

Emekli Sandığı’nı size çalıştıralım... Ben şunu düşünmüştüm, ‘araştırma sekiz<br />

haftalık bir şey, ilaçları biz getiricez’, peki sonrası ne olacak? Bizim hastalarımızın<br />

çoğu, mesela kronik şizofreni, ömür boyu ilaç kullanıcak, sonra ne yapıcaz sekiz<br />

haftadan sonra? E işte ‘sosyal güvencesi olan hastalara yazın’. E ben mesela, 3<br />

milyona kontrol altına almış olduğum bi hastaya 240 milyona neden yapiyim, yani<br />

niye kesiyim onu?<br />

[MM-YerŞ] “... bu paralar genellikle doktorlara ödenmez, o kliniğe vesaireye ödenir.<br />

Nedir mesela hasta başına 50 dolar kliniğe verilir.”<br />

25 Non-streoid anti-enflamatuvar


87<br />

• Bilimsel toplantıların giderlerine katkıda bulunmak<br />

[Univ-ÇocCer] “Ha kongre ortamları da ayrı bir çalışma ortamı olabilir, çünkü<br />

ortada dönen bir sürü dolap döndüğünü biliyorum, defalarca kongre düzenlenmiş biri<br />

olarak. İlaç firmalarıyla olan ilişkiler, otelin üzerinden kazanılan kazançlar<br />

vesaireler, yani kongre düzenlemesi artık bir kazanç kapısı olarak görülüyor. Yani<br />

doktorların bir araya gelip de tartışalım noktasından çıkmıştır. Artık hadi bir kongre<br />

düzenleyelim de para kazanalım noktasına gelmiştir. ... Ama yurtdışındaki<br />

kongrelere baktığım zaman stantlar açısından bizim kongrelerden hiçbir farkı yok.<br />

Yine tüm aktivitelerin yemekler dahil sponsoru bir firmaysa onu da açık ve net<br />

olarak orada görüyoruz.Yani sonuç olarak onlarda da bizden pek fark yok. Ama özet<br />

kitapçıklarında bazı kongrelerde firma ismi göremezsin, teşekkür de göremezsin.<br />

Çünkü onlar çok kurumsallaşmış yani bunlar çok oturmuş kurumlar olduğu için<br />

muhtemelen onlar buna karşı durabiliyorlar. Ama mesela Türkiye’de bir kongre<br />

yapacak bir yapının bunun karşısında durabilecek gücü olduğunu zannetmiyorum.<br />

Yani o firmadan o parayı alabilmek uğruna atılmayacak takla yok.”<br />

• Bir ilacın tanıtımına yönelik toplantı düzenlemek<br />

[Rep3-YabŞ] “Bilgilendirme toplantısı, ben yaptım. Çalıştığım ürünü çok iyi bilmem<br />

beklenir, itirazları soruları karşılamak üzere. Ürün tanıtımı yapılır, sunumlar ürüne<br />

yoğunlaşır, karşılaştırmalar azdır.”<br />

• Dergiye abone yapmak<br />

• Bilimsel toplantılara katılım için destek sağlamak<br />

[BSY-YabŞ] “Broşür, tanıtım malzemeleri, kongre desteği, sunum yapması şart değil.<br />

Bilimsellik adına öne çıkmışsa, örneğin asistan, literatür desteği, dergiye abone<br />

etmek, makale...”<br />

• Yemekli tanıtım toplantısı, tatil beldesinde toplantı, yurtdışına ilaç fabrikası<br />

gezisine götürmek<br />

[Rep1–YabŞ] “Ondan sonra diyor ki yukarısı, ‘kardeşim, İ-AD1 26 n’apıyo orda?<br />

Nasıl oluyo da 10,000 satarken sen 1,000 tane satıyosun? Şunu araştırın bakim’.<br />

Gidiyosun, İ-AD1 ya şey yapmıştır, yemekli bi toplantı yapmıştır, işte Ankara,<br />

İstanbul’dan bir hoca getirip, bir konuşma yapmıştır ve oraya hiç bir doktor, hiçbir<br />

doktor demeyeyim, genelde insanlar yemek yemeye gider o tip toplantılara ve<br />

ilginçtir, gerçekten o toplantıya önem veriyorsa yanında çocuğunu getirmez zaten,<br />

yani orda hoca konuşurken çocuk ağlayabiliyor bir anda. Ondan sonra o tip bir<br />

aktivasyon yapmıştır, satışlar artmıştır veya ne yapmıştır, şu anda, İŞ-Yer3 müydü<br />

sanırsam, İtalya’yla anlaşma yapan İŞ-Yer3 müydü bilmiyorum da, işte bilmem<br />

kaçıncı yıl etkinlikleri neticesinde hemen hemen tüm doktorları, pratisyen bazında,<br />

İtalya’ya fabrikalarını göstermeye götürdü uçakla. Ha, bunu etikliğe uyduruyo işte.<br />

‘Bu benim yüzüncü yıl şeyim, benim böyle bir şeyim var, Türk hekimlerine<br />

26 Antidiyabetik


88<br />

hizmetim olsun, İtalya’da nasıl çalıştığımızı gösterelim’. Kimse oraya fabrika<br />

görmeye gitmiyor yani, İtalya’yı görmeye gidiyor.”<br />

[SSK-Dah] “Ama ertesi gün o firmanın, Antalya’da iki saatlik bi toplantısı vardı.<br />

Hekimler uçakla götürüldü ve getirildi. ... Tabii ondan sonra ne oldu diyeceksin, tabii<br />

arkadaşlarımın hepsi gitmiş oldu. Aslında Antalya’yı görmediler, bi salonda<br />

dinlediler, akşam yemeği yediler ve geldiler.”<br />

• Saygın görüş sahiplerini kullanmak<br />

[Rep3-YabŞ] “KOL ikna toplantılarına katılır, dolaylı propaganda yapar. Ürünle ilgili<br />

çalışmaları kıyaslayabilir. “Biz bunu tercih ediyoruz” der mesela. Sunum sırasında<br />

örnek verebilir. Toplantı başına para alır. Aynı kişi birden fazla şirket için KOL<br />

olabilir. Ne yaptığını gayet iyi biliyor. Ü-M2’de birçok kişi var, hemen hemen tüm<br />

ilaç şirketleriyle bağlantıları var.”<br />

[Dev-Psik] “Bazı firmaların belli hocalar var, her zaman onları desteklerler.<br />

Genellikle üniversiteden olan insanlar, asistan yetiştiren, etki alanı geniş kimseler.<br />

Yani bizzat kendilerinin yazdıklarından ziyade yazılabilecek reçetelerde etki sahibi<br />

kişiler...”<br />

[Üniv-GenCer] “Ya bu key opinion leader da, gene bu ilaç firmalarının, ee, yani<br />

kendi hastanelerinde çalışan, kendi bölgesinde ya da ülke çapında, diğer hekimleri<br />

etkileyebilecek, yani davranışlarıyla, tercihleriyle onlara önderlik olabilecek insan<br />

olarak kodladıkları kişiler bunlar. Diyelim A kliniğinde A hocası sevilen biri, başarılı<br />

bulunuyo, onlar onu hedef kişi olarak seçerler. O kişiyi kendi ilaçlarını kullanmaya<br />

ya da kendi bilmemnelerini kullanmaya ikna ettikleri zaman bilirler ki, o insandan<br />

etkilenecek bisürü de insan vardır.”<br />

[BSM-YabŞ] “KOL hemen hepsinde var firmaların, yerli yabancı... Bilimsel<br />

toplantılara giderler. Bakanlık nezdinde yasal... Kendi araştırmasını firmadan<br />

destekletir. Firmanın kendi molekülü ise destekler, ara bilgiler/sonuçlar verin der.<br />

Firmaya göre KOL tanımı değişir, alana göre de değişir. ...... (bir üniversite rektörü)<br />

bizim KOL’du mesela. ... Kliniğini avucunun elinde tutan adamdır. İlla Anabilim<br />

Dalı başkanı olması gerekmez. Reçetesi takip edilen, hasta potansiyeli olan...”<br />

[Rep2-YabŞ] “... şimdi Ü-M3’te bir adam, bu konumda. Şimdi en iyi ihtimalle<br />

doçent, yardımcı doçent ya da profesör olmak zorunda. Daha alt düzeyde bişey<br />

olamaz. Her iki açıdan da o adamları çok ürkütmemek, korkutmamak gerekiyor ve<br />

adamlar da buna izin vermezler zaten. Asla tek başına bir firmanın adamı olmak<br />

istemez. Bunu iki nedenden dolayı yapmak istemez açıkça. Bir, diğerlerine kapıyı<br />

kapatmış olacaktır, bir de işin o tarafı var. İki sonuçta kendi çevresi içinde<br />

güvenilirliği sıfıra inecektir. Bundan dolayı, işte dönemsel, ne diyeyim çalışmalarda<br />

bulunur, toplantıdan toplantıya. Onun dışında işte reçetesinde beş tane hipertansif<br />

kalemi vardır, doğal olarak vardır, yani hiçbir doktor bir firmayla anlaştığı zaman,<br />

%90’ı onun ilacını yazmaz, bu oran %70 gibidir düşün, hipertansiyonda beş tane<br />

kalem vardır, ilk iki sırayı değiştirir. Bi dönem işte A ilacını öncelikle yazarken onun


89<br />

yine B ve C ve D’si de mutlaka yazılıyodur, ikinci dönem işte B’yi öncelik haline<br />

getirir, sıklığını artırır. ...<br />

(Toplantılarda) İşte ‘ben bunu kullanıyorum’ demek, ‘ben’ değilse de bile ‘biz klinik<br />

olarak bunu tercih ediyoruz’. Ya da işte ‘bunun yan etkilerini en çok şurda gördük’<br />

demek. Yani bi şekilde karşısındaki X rakibi için karşılaştırmalardır, nedir yan etki<br />

karşılaştırması vardır, etkinlik karşılaştırması vardır, hiç bi zaman isim kullanılmaz<br />

ama, atıyorum İ-An5 ile İ-An6 farkı derken, işte ‘şunun yan etkilerini biz klinikte<br />

sıklıkla gördüğümüz için işte şunu tercih ediyoruz’ gibi bi cümledir bu. Hiçbi zaman<br />

şey değildir, ‘a onu yazmayın da bunu yazın’. ...<br />

... Dolar üzerinden. Zannedersem 250 dolar gibi bişey bunun rayici, ya da adamın<br />

işte yerine, kariyerine, şeyine göre. Yani mesela Ankara’daki bi adam için belki bu<br />

1,000 dolardır en az. ...<br />

Yani şey de vardır biliyo musun, yüksek yerlerdeki yüksek adamların ilaç<br />

firmalarıyla sıkı temasları vardır, honoryumun dışında, toplantıların dışında. İşte<br />

benim çalıştığım firmada Ü-İA1 27 Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı’yla yakın<br />

ilişkileri vardı. Bu adamcağız bizim toplantılarımıza gelirdi, yani Antalya’daki<br />

toplantıya bu adamcağız uçakla yerinden alınırdı, toplantıya gelirdi, toplantıda bi<br />

gece konaklatılırdı, ordan tekrar giderdi. Ee, bunun ne gibi bi etkisi var? Çok<br />

bilimsel ya da gayri bilimsel diyemiycem bunu için, yani çünkü bunun direk satışa<br />

yönelik bir etkisi yok, yani burda doktor yok, sadece firma var o toplantılarda. Ama<br />

Türkiye’de yapılan klinik çalışmalarda bu adamlar ön plandadır. Zaten bunların<br />

sayısı 10 tanedir, 20 tane değildir. Saygınlık, imaj, çok önemli bişi. Yabancı firmalar<br />

için çok önemlidir.”<br />

[Üniv-Farm] “Mesela biz burda diyelim ki atıyorum 200 tane öğretim üyesiyiz. Ama<br />

bu öğretim üyelerinin 100 tanesinin ilaçlar üzerinde şeyi yoktur, bir etkisi yoktur<br />

yani. 20 kişidir önemli olan. Şeyi de şöyle bağlarlar, bu 20 kişi de (gülüyor), burda<br />

şöyle bir şey vardır, yani bi, pazarlama teknikleriyle ilgili bir kurslar vardır mesela,<br />

oralarda şöyle yapılır, bu opinion leaderr denen adamlar, mesela diyelim ki bi<br />

bölümün en karizmatik adamı, mesela Ü-M1 Tıp Fakültesi’nin ...... Enstitüsü vardır,<br />

orda 17 tane profesör vardır, ama bi tanesi çok şeydir, kritik adamdır. ...... (ismi).<br />

Profesör ...... oranın altın çocuğudur. Mesela ...... derse ki, ‘Bundan sonra Alzheimer<br />

hastalarına ...... kullanılması gerekir, iyi geliyor’ derse, bütün ordaki doçent, yard<br />

doç, asistan, hepsi ...... yazmaya başlar. Çünkü ...... oranın sorgusuz sualsiz<br />

opinion’udur, opinion leader’ıdır. Kralıdır. Ama mesela, diğer böyle mesela,<br />

karizmatik olmayan ve düz işlere bakan profesör de vardır ama ona çalışmazsınız.<br />

...... diyelim ki, atıyorum Meksika’da bilmemne konferansına biletini gönderirler<br />

......’nin hemen. ...<br />

8-10 tane ilaç var, hepsinin arkasında ciddi adamlar var, bunların CEO’su MEO’su<br />

bilmemnesi var, ve hepsi de inat ediyor, ‘bizimki daha iyi’ diye. Ama ellerinde kanıt<br />

yok. Kanıta dayalı tıp sistemi burada çalışmıyor, daha yok kanıt, yok böyle bişey<br />

çünkü. Ha, ya şimdi mesela burda ne etkili olacak, burda, bu ilacı en çok kullanan<br />

27 İç Anadolu bölgesinde bir üniversite


90<br />

hocanın demeci etkili olacak. Yani o diyecek ki, ‘Ya öbürünü kullanıyordum, ikide<br />

bir tromboemboli oluyor filan, bak bunda olmuyor’ diyecek. Bu bi şeydir, kanıta<br />

dayalı tıpta dört numaralı kanıttır, hiç bi işe yaramaz, kanaattir yani. ...<br />

Burda yaklaşık, 400 kişi bizde çalışıyo, 400 kişi de SSK’da çalışıyo, 800 tane yazan<br />

adam var, reçete eden adam var. Bunların 100 tanesi, 800 kişinin 100 tanesi günlük 1<br />

milyar sınırını aşabilir, yazdığı şeylerle. 800 milyar yapar, günlük. Tabii, şimdi, 100<br />

milyar günlük cirosu vardır. Bak, diğer adamları toplasan 100 tutmaz. Diğer<br />

adamlarla uğraşmam ben. Bunların öğle yemeğini yediririm, gerekirse bunların cep<br />

telefonunun faturasını ben öderim.”<br />

[BSY-YabŞ] “Etkilenen de var. Hekimlerin eğitimleri zayıf. Tıp fakültesinden mezun<br />

olanların farmakoloji eğitimi çok zayıf. Hala...”<br />

[Dev-Göz] “... ne kadar çok kişiyi etkileyebilirse o kadar iyi. Çok daha ucuza<br />

geliyor.”<br />

[MM-YerŞ] “Yurtdışında baktığında yurtdışındaki KOL’lar için bu, ilaç firmasının<br />

ürettiği bilgiye de bir an önce sahip olma şansı. Yani ne oluyor, ben senle<br />

konuşuyorum bişey, sen ilacı tanıttın bi eleman olarak. Sen bu sayede ilaç firmasının<br />

nelerle ilgilendiği konusunda bilgi sahibi oluyorsun. Ne tür bir ilaç üstünde<br />

çalışıyorlar, hangi aşamadalar, bunlar gizli bilgiler, başka kimse bilemez. İlaç<br />

firmasındaki birçok insan bilmez bunu, neler oluyor neler bitiyor. Öyle bir<br />

simbiyotik ilişki de var aslında. Ama ben de senden şu bilgiyi alıyorum: Ne olsa iyi<br />

ne olur? Hasta gereksinimi ne?”<br />

• Pazar stratejisi araştırmalarına katılmaları için hekimlere ücret ödemek<br />

[SPol-Prat] “Sırf ilacın pazarlanması değil, ilacı pazarlama stratejisi araştırmaları<br />

var. Odak grup görüşmesi yöntemiyle pazarlama stratejisi belirliyorlar mesela ve,<br />

ücret ödüyorlar, odak grup görüşmesine katılan kişiye. Anlatmıştım bi kere, kızın biri<br />

geldi, bana anket yaptı, ve bi hediye verdi. Ben dedim ki, ‘Bu hediyeyi istemiyorum’<br />

dedim, ne olduğuna da bakmadım içinde. Kızın bu çok hoşuna gitti, ‘niye?’ dedi,<br />

öğrenciymiş, ‘Ya tamam ben sana yardımcı olayım diye yaptım anketi’ dedim. Kız<br />

gitti, üç gün sonra geldi, ‘Ben sizi’ dedi, ‘çok sevdim’ dedi, ‘Güzel bi şey var’ dedi,<br />

‘Bi toplantı var, diyabetle ilgili, katılırsanız para ödüyorlar’. ... Gittik, ... alkolsüz,<br />

yemekli bir toplantı. Kamera var, baştan böyle bir, bilgilendirme kağıdı var, hukuki<br />

olarak, bunun başka bi yerde kullanılması durumunda sana ödeyeceği tazminatları<br />

filan hepsini anlatıyor. Ondan sonra, istediğin anda yemeği terk edebilirsin orayı<br />

falan... Bi ürün yoktu. Önce şu, pratisyen hekimler, birincisi, diyabetin tanı kriterleri<br />

birinci basamakta. Sordu yani, ‘Tanı koyuyor musunuz, kaç tane geliyor, bilmem ne,<br />

neye göre koyuyorsunuz, laboratuvar olanağınız var mı? Siz ne yapıyorsunuz<br />

diyabetten şüphelendiğinizde, direkt tanı koyuyor musunuz, yoksa gönderip ikini<br />

basamakta mı tanı koyduruyorsunuz?’ İkinci aşamada, ‘Peki, diyelim tanı koydun;<br />

hangi ilaçları yazarsın, hangi diyabet ilaçlarını... İlk seçilecek ilaç birinci basamakta<br />

düzeyinde nedir?’ Şey ismi geçirtmeden, firma... Üçüncüsünde, ‘Şimdi size bazı ilaç,<br />

ee, isimleri söyliycez. Bunların çağrıştırdığı şeyler; örneğin İ-AD2’yi nasıl bir aşçı


91<br />

hazırlamıştır, usta bir aşçı mı, acemi bir aşçı mı?’ falan filan. Beş aşamalı. ... En son<br />

çıkarken de, bi zarfın içinde para verdiler.”<br />

• Araştırma şirketlerinin reçeteleri izlemesi<br />

[Dev-Psik] “Mesela bi araştırma şirketinin elemanı geliyo, sana şeyi soruyo, bugün<br />

mesela, geldi bi kız, ‘bi defter bırakıcam’, ondan sonra, ‘bütün bi hafta boyunca<br />

yazdığınız ilaçları o deftere yazar mısınız?. ‘Tabii ki yazmam’ dedim. Ve bana<br />

‘neden’ diye sordu. Yani, bu tür şeyler geliyo, daha önce de karşılaştığım oldu. ...<br />

Yani ben hangi ilacı, geliyolar işte, ilaçların isimleri, yani jenerik isimleri ama,<br />

ondan sonra, ‘bunları ne kadar reçete ediyorsunuz, kaç şey kullanıyosunuz, şu mu, bu<br />

mu?’ filan. ... E işte, ‘Size bi CD hediyemiz olcaktı’...Ya da telefonla arayanlar<br />

oluyo, ben bunları kabul etmiyorum, yani kendi yazdığım reçeteleri niye ben bi<br />

başkasına veriyim ki? Araştırma şirketleri ama, sanıyorum onları şeyler yapıyo ya,<br />

ilaç firmaları tutuyo onları. Yani bi firma adına yapıyolar bunu. ... Ne amaçla<br />

yaptığını bilmiyorum ama, acayip, bugün de hatta bayaa da kızdım, işte kızın şeyi,<br />

‘neden’ diyo. Bi defter bırakacakmış, bütün bi hafta ben reçetelerimi... Hatta şey<br />

diyo, ‘Bişey yapmanıza gerek yok, reçeteyi üstünde yazın’ diyo...”<br />

• Şirketin düzenlediği toplantıya katılanlara çıkışta hediye dağıtmak<br />

[Üniv-Farm] “Mesela biraz önce birinden bişey duydum, şey vermişler, flash disk<br />

dağıtmışlar, vurucu cümle de şu, ‘İçerdeki konferansı dinlediniz mi?’, ‘Evet’,<br />

‘Hangisi etkili?’, ‘İ-NS3’, ‘Tamam bildiniz, buyrun’. 128 MB, 256 MB, bunun<br />

piyasa değeri 100 milyon şu an. Biraz önce bi abinin elinde vardı, şey dedim, ‘ne<br />

oldu’ dedim, ‘Abi valla, kura çektiler, bana verdiler’. Şimdi zannediyosun ki kura<br />

çekilince böyle ciddi bişey oluyo, hayır, kuralar, hani böyle televizyonda da öyledir,<br />

yasaktır direkt bi hediye vermek, bi soru soruyo, ‘Türkiye’nin en uzun nehri<br />

hangisidir? İpucu veriyorum, baş harfi K’ filan. İşte öyle, yani, bu kongrelerde flash<br />

disk verme olayı, son günlerin popüler işi. Soruya dayalı. Ve soru kendilerinin ilacı.”<br />

• Akademisyenlerin yayın yapma zorunluluğunu kullanmak, çalışmanın<br />

yayımlanmasına yardım etmek, “Hayalet yazarlık” (Ghostwriting)<br />

[Univ-ÇocCer] “Evet tabi, yani sonuçta diyor ki ‘hocam sizinle şöyle bir araştırma<br />

yapalım, bunu da yayınlatırız’. Çünkü senin de yumuşak karnını kullanmaya<br />

çalışıyor, ‘senin yayına ihtiyacın var biliyoruz’. Çünkü sistemin o kadar her<br />

tarafından ilertutar tarafı yok ki; mesela senin doçent olabilmen için konulan tek<br />

kriter var, o da yayın.”<br />

[SSK-Dah] “Ama yayın konusunda şöyle yaptıklarını biliyorum, yani uluslararası<br />

yayın konusunda, onu almak, götürmek, yollamak, hani, sonrasında da nasıl etkisi<br />

oluyor bilmiyorum ama, uluslararası dergilere, özellikle ilaç bazlı ve kemoterapi<br />

ilaçlarında, daha pahalı ilaç gruplarında diyelim. ... Postalaması falan filan... Mesela<br />

şunu biliyorum, ee duydum, A üniversitesinde, ee, <strong>tez</strong>lerinizin, ee, hazır <strong>tez</strong> dönemi<br />

diye başlıyor. Bi de şu var, mesela, şunu çok kullanıcaklar, kullanıyolar diye<br />

hissediyorum, belli bir EPK’dan geçmek için, artık belli kurullarda olmak için<br />

uluslararası yayın falan gerekiyor, uluslararası yayınlarda yeni tarz olarak, bu yayını


92<br />

çıkartma, yani hazır yayınlarda isim vermek ya da yayını kolaylaştırmak, şablon<br />

üzerinde yayın, bu kolaylaştırıcılığı vaadetme gibi bir ilaç pazarlama yönteminin de<br />

olduğunu hissediyorum. Veya biraz biliyorum. İsim bazında değil ama, bizim<br />

üniversitede böyle olmaya başladığını dinledim, <strong>tez</strong>lerin biraz böyle olmaya<br />

başladığını, <strong>tez</strong>in yazımı, vesairesi şuyu buyu, ee, işte istatistiklerinin<br />

yapılması...Yani artık birebir, daha sofistike mi oldu diycez, gitgide öyle oldu.<br />

Özellikle belki büyük kentlerde, eğitim hastanelerinde, üniversitelerde, birebir hani<br />

bir eşya üzerinden değil de hani, yani promosyon üzerinden ziyade, daha şeye kayar<br />

gibi sanki.”<br />

[Üniv-Farm] “Bu dünya çapında bi iş. ... Mesela, şu anda üç tane keyword var, bi<br />

tanesi ghostwriter. Yani sözleşmeli araştırma kurumları, CRO’lar, yayınları<br />

yazıyolar, özellikle randomize-kontrollü trial’ların, sanki, yapılanların sonuçlarını<br />

ayarlıyorlar, sonra gidip saygın hocalara, anabilim dalları başkanlarına, ‘Siz ister<br />

misiniz’, isminizi birinci isim koyuyorlar, ‘Evet’ diyor adam. Okumuyorlar bile veya<br />

okusalar bile çok önemli değil, yayın, ee, olsun. ...<br />

Mesela ‘bizim belimizi kim büküyor’ derler, New York Academy of Science’dan<br />

filanca. Ona gidersin, böyle A grubu bir, kabul edilmiş bir böyle şeyi, hemen şak<br />

kabul edilecek yayını, birinci isim verirsin adam, adam aldığı an zaten oltaya<br />

gelmiştir. Çünkü onun discussion bölümünde şu yazıyodur: ‘Bu ilaç benim<br />

denemelerimde öbür anti-depresanlara beş basar.” Şimdi sen Kaplan’sın mesela,<br />

Psikiyatri alanında Kaplan diye bi meşhur kitap yazarı var, Kaplan böyle bir yayın<br />

yaparsa dünya durur yani. Böyle adamlara gidip ghostwriter statüsüne sokuyorlar.”<br />

• Yanlı bilgi içeren broşür, makale, dergi vermek<br />

Bazı doktorların satış elemanlarını kabul etmek istememeleri bu yüzde işte. Bir yığın<br />

sinir edici satış çançanı dinlemek zorunda kaldıkları bir yana, bazen insana<br />

uygulamada tehlikeli olabilecek yanlış bilgiler de verildiği oluyor. Bazı satıcıları<br />

hiçbir şeyi söylemekten çekinmiyorlar. Doktoru yanıltıyor, ille de kendi ilaçlarını<br />

kullandırmak istiyorlar. (Hailey, 1985; s.:40)<br />

[BSY-YabŞ] “Kendi laboratuvarlarında hazırlayıp yayımladığı yanlı yayınları<br />

hekimlere dağıtıyor...”<br />

[SPol-Prat] “Bazıları araştırmanın bir bölümünü alarak, kendi işine gelen kısmını...”<br />

[Univ-ÇocCer] “Makaleler de bilimsel değil, çünkü bunlar da parasını verip, mesela<br />

bir sayısının parasını karşılayıp sırf bir kalem üzerinde ya da jenerik bir ilaç üzerinde<br />

yapılan araştırmaların basıldığı dergiler var. İsimleri de çok cafcaflı. Çoğu hekim de<br />

bunları mesela mikrobiyolog değilsen bilemezsin ordakinin gerçekte kalitesinin ne<br />

olup olmadığını. Ama senin karşında kapı gibi makale var. Bu makaleyi alıp<br />

okuduğunda da, tabii ki içinde istatistik bilgiler vs. var. Ama ben kendi adıma<br />

biliyorum ki bunların hepsi o araştırmacının bir başka araştırmasının veya o<br />

araştırmanın bir kısmının karşılanması karşılığında yazılmış makalelerdir çoğu.<br />

Yanlıdır dolasıyla.”


93<br />

• İlacın endikasyon dışı etkinliği olduğunu ileri sürmek<br />

[MM-YerŞ] “Ama yani benim gözlemleyebildiğim şu var, gayet net ve etkili de bir<br />

yöntem, ilaçların olmayan bir etkinliğini varmış gibi göstermek. Bunu şirket basıp<br />

adamın eline veriyor. Ama bu çok etkili bir yöntem, yeterince etkili bir yöntem. Yani<br />

şöyle söyleyeyim, bir klasik NSAI’nin morfin kadar etkili olduğunu iddia etmek.<br />

Şimdi, yapılıyor mu, yapılıyor, etkili oluyor mu, hekimlerin büyük bir çoğunluğu,<br />

bunun yanlış bir bilgi olduğunu, ya bu bir textbook bilgisi, bunun için klinik<br />

çalışmaya bilmem neye filan gerek yok, bilmedikleri için ‘bakın benim ilacım morfin<br />

kadar etkili’…”<br />

3.2.1.7 Eczaneleri Kullanmak<br />

• Eczacı, çırak, kalfa ile anlaşmak<br />

[Rep3-YabŞ] “Bizim şirkette öncelikli ağırlık hekim çalışmasında. Bazı şirketler<br />

önceliği eczanelere veriyor.”<br />

[Rep1–YabŞ] “Daha sonra eczaneye gideceksiniz, eczanede ilacınızı tanıtacaksınız<br />

ve orada da satış kısmını yapacaksınız. Yani tanıtım kısmı doktoradır, satış kısmı<br />

eczaneyedir. Eczaneye işte benim reçetem geliyor lütfen ilacıma ağırlık verir<br />

misiniz? ...<br />

Bugün şu anda eğer Türkiye birincisi olmak istiyorsanız, hiçbir zaman doktora<br />

çalışmamanız lazım, eczaneye çalışmanız lazım. Gideceksiniz eczaneye,<br />

diyeceksiniz ki ‘kardeşim, ya benim şu kadar satış yapmam lazım’. Tabii bunu yapan<br />

bazı eczacılar da var, bu işten haberi olmayan etik eczacılar da var. Eczacılıkta da<br />

çok büyük bir etik-etik dışı olayı var. Ufacık bir çırak sizi Türkiye birincisi yapabilir.<br />

Çünkü o çırağın samimi olduğu doktorlar vardır, karne yazdırma olayı... Bir çırağa<br />

siz, nedir afinitesi, alın bir cep telefonu, bir yılda sizin satışınızı yapsın, siz yatın.<br />

Çünkü eczaneye karneler geliyor, o karneyi alıyor, işte direkman, hasta diyor ki ‘ya<br />

ben gidemiyorum, şunu yazdırıverin’. Tabii hastanın ilacı yazılıyor ama en altta da<br />

kendi kalemini yazıyor. Daha sonra o kalemi yazdıktan sonra ne yapıyor, geliyor tak<br />

tak tak kupürü kesiyor, devletten parasını alıyor zaten. Ha yüzdesi, çok da umurunda,<br />

yüzde önemli değil ki, zaten kâr ediyor eczane. Eczanenin kârı manyak bi kâr. O kârı<br />

ediyor, senden alacağı 3-5 kuruşa hiç bakmaz eczane zaten, o formalite icabıdır. Artı<br />

kalfalar…En son işte benim arkadaşım, geçen, 200 kutu İ-AP1 anlaşması yapmış<br />

kalfanın biriyle, 1 milyar karşılığında. Gitmiş 1 milyar vermiş ve o rapor ayarlıyor,<br />

onun da hastane bağlantıları var, işte rapor çıkartıyor, raporlu hastaya İ-AP1. ...<br />

Rapor çıkartmak sorun değil ki, çok basit bir iş. Zaten raporlu bir hasta bulduğun<br />

anda olay bitmiştir, o hasta o ilacı 1 yıl boyunca kullanacak zaten en kötü ihtimalle.<br />

Artı, raporlu olduğu için birkaç kutu da yazdırıyorsun ve 300’lük formunu<br />

yazdırıyorsun ki bugün bir İ-AP1’in 300’lük formu 350 milyon. Ve şu anda<br />

arkadaşım benim yıllık satışını yapmış durumda, yatıyor. Ve Türkiye birincisi...”<br />

[SPol-Prat] “Bunun kadar, bence ilaç tanıtımında, hastane-şey ilişkisinin filan<br />

bundan çok daha etkili olduğunu düşünüyorum. Özellikle büyük hastanelerin<br />

karşısındaki eczanelerle hekimler arasındaki ilişki, en az şey kadar etkili, ilaç


94<br />

firmalarının... Eczanelerde karneler duruyo, o karneler gidip hekime yazdırılıyo.<br />

Mesela, hasta evden alınıyor, kilo problemleri var, tansiyonu ölçülüyo, lipit mipit<br />

herşeyi baktırılıyo, heyet raporu çıkartılıp hastaya ilaç başlatılıyo. Bakıyo, ‘Kilolusun<br />

sen’ diyo, ‘Sen, check-up’tan geçmek ister misin?’. ‘Bağ-Kurun, Emekli Sandığın<br />

var mı’, ‘Var’, iyi, alıyolar arabayla, götürüyolar. Eczanelerde topluyolar böyle, bi<br />

hekimle anlaşıyolar hastaneden, bu çok yaygın kullanılan bi yöntemdir.”<br />

[MM-YerŞ] “Yani söylemek lazım belki, bi kere yerli ilaçlar daha ucuz, işin doğası<br />

gereği böyle. Yabancı bi ilaç firması için bir kalfayı, ‘ya benim ilacım daha pahalı,<br />

ama bak, bilimsel veriler gösteriyor ki, şu çalışmada daha iyi sonuç çıktı’, öyle bişey<br />

yok. O zaman yerli firma için bu çok daha kolay. ‘Benim ilacım daha ucuz, aynı ilaç’<br />

diyor, zaten artık biyoeşdeğerliliğini kanıtlamak zorunda. ‘E bunun karşılığında’<br />

diyor, ‘ben seni yurtdışına göndereyim’ bilmemne, yani bunlar olan şeyler, işte<br />

tatilini ‘Antalya’da geçirtirim’ filan gibi şeyler. Yani oluyor. Biz de çok duyuyoruz<br />

bunları.”<br />

• Kampanya, malzeme karşılığında ilaç alınmasını sağlamak<br />

[Rep1–YabŞ] “Bakmış ki yukarısı, reçetelerde düşüş var, o zaman ne yapalım,<br />

eczaneye ağırlık verelim, eczane kampanyası yapalım. Ne yapar eczaneye, mal<br />

fazlası kampanyası yapar. Mesela gider eczaneye, ‘kardeşim benden 100 tane İ–An1<br />

alırsan, sana 10 tane de bedava vereceğim.” Böylece eczane ne yapar, ‘yav, zaten ben<br />

bundan kâr ediyorum, 10 tane de bedava geliyor’, iyi bir şey yani. Ya da gidersin,<br />

‘abi işte, eğer bunu alırsan, bizim bir kampanyamız var, kampanyamız fotokopi, sana<br />

fotokopi vereceğiz, makine’. Veya işte ‘sen bunu alırsan, şeyine stand yaparız,<br />

eczanene raf yaparız’. Aynı yani, doktordaki sistemi eczaneye de yapıyorsunuz. Ha<br />

burada da dediğim gibi, eczacının haberi olmadan kalfayla da alışveriş yapabilirsiniz.<br />

Çünkü asıl işi kalfa yapıyor, eczacı hiçbirşey yapmaz.”<br />

[Rep2-YabŞ] “Ben aklımdayken şunları söyliyim, es geçmemek gereken yerleri.<br />

Depoları unutmamak gerekiyor. Şimdi yerli firmaların ve yabancı firmaların<br />

depolarla ciddi bağlantıları vardır. Satışlarının bir kısmını depo üzerinden<br />

gerçekleştirirler. Tabii ki tek başına bir mümessilin herşeye yetişmesi mümkün<br />

değildir. Depo yirmi tane firmadan, otuz tane firmadan X sayısınca ilaç alır ve<br />

bunları eczanelere satar. Şimdi burada eczane, depo ve firma ayağı var, satış burdan<br />

geçiyor. Şimdi bu satışlarla ilgili özellikle yerli firmaların yaptığı bişiy, eczanelere<br />

kampanya yapmaktır, eczane kampanyası denir buna. Yüklü sayıda ilaç alırlar, bi<br />

tane iki tane değil, eczaneye atıyorum bin ilaç alması karşılığında X firmasının bin<br />

ilacı karşısında, eczaneye bu sefer buzdolabı, televizyon gider...”<br />

• Nakit para karşılığında ilaç alınmasını sağlamak<br />

[Rep2-YabŞ] “... ya da son dönemlerde çok ciddi bişey bu, ‘fatura altı nakit’ denir<br />

ona, fatura tutarı ne kadardır, atıyorum bir milyardır toplam, faturanın %5’i, %10’u,<br />

%7’si gibi pazarlıklar yapılır. Fatura bir milyarsa, %10’a anlaşılmışsa, mümessil bu<br />

%10’unu cebinden çıkarır, nakit eczacıya verir. Eczacı niye yerli firmanın ilaçlarını<br />

satsın ki? Eczacının bir çıkarı olması gerekiyor burda. Hediye ya da nakit, artık nasıl<br />

anlaşmışlarsa. ... Cebinden de ödeyebilir, firmadan da gelebilir. Burda şu var ya,


95<br />

yukardan şey yaparlar, mümessile baskı yaparlar, işte atıyorum ‘……’de satışların<br />

çok düşük’, işte işten çıkarılma tehdidi vardır, ihtar alma tehdidi vardır, vs vs gibi<br />

şeyler vardır, ‘bu satışlarını artır’ derler. E firma bunu destekleyebilir, satışların<br />

artırılmasında işte diğer kanalları kullanabilirler. Bir de, eğer mümessil çok<br />

sıkışmışsa, bu sonuçta sık yapılan bişey değildir, çünkü hakkaten miktarlar büyük<br />

olduğu için mümessilin bunu cebinden karşılaması biraz da zor. Ya da karşılasa en<br />

fazla bir ya da iki tanedir, hani istatistik olarak anlam taşımaz, sürekli yapamaz bunu.<br />

O yüzden genellikle firmanın bunda şeyi olur, onayı olur. ... Hiçbi zaman firma<br />

doğrudan adama para vermez. Firmalar bu tür şeyleri resmi olarak<br />

muhasebeleştiremedikleri için hiçbi zaman doğrudan para vermezler. Ne yapılır,<br />

bunun karşılığında fatura bulunur, yemek faturası ve kitap faturası gibi. Hiçbi şirket<br />

kayıtlarında, evrağında, biliyosun rüşvetin belgesi olmaz, işte bir yemek faturası,<br />

yemek gideri gösterilir, şirket parayı böyle alır. Belki üst düzeydeki adamların bile<br />

haberi yoktur, bu bölgeleri ilgilendiren bişeydir. Kılıf öyledir yani, ya yemektir, ya<br />

kitaptır, çünkü resmi olarak ilaç firmaları sadece bu giderleri gösterebilirler.”<br />

[Rep1-YabŞ] “...bugün K-A1 küçücük bi yer, ama Türkiye pazarının büyük bir<br />

miktarı K-A1’de satılır ilaçlar. N’apıyor, mesela diyor ki, eczaneye gidiyor anlaşıyor,<br />

diyor ki, ya 1 ayda, 1 ayda, sırf 1 eczane 2,000 kutu ppi nasıl satabilir? 1 ayda 2,000<br />

kutu ppi satıyor eczane. İstanbul’da bile zor. Gidiyorsunuz eczaneye diyorsunuz ki,<br />

‘kardeşim ne kadar istiyosun’, kutu başı fiyat biçer o zaman, ‘benim kutu başı<br />

fiyatım 5 milyon’ diyor. ‘Ver 5 milyon kutu başına, kaç tane istiyorsan alayım’<br />

diyor. Her kutu başına 5 milyon alıyor, artı eczane kupürleri kesiyor zaten, kupürden<br />

de kar ediyor, artı o kupürleri satıyor, tüm Türkiye’ye satıyor. Çünkü bir anda K-A1<br />

piyasasının içinde 2,000 taneyi hangi şeye yazabilirsiniz? Olmayacağı için tüm<br />

Türkiye’ye sahte kupür de yayılıyor böylelikle.”<br />

• Eşdeğerinin verilmesi için anlaşmak<br />

[Rep1–YabŞ] “Bunu işte yerli firmalar, yerli firmalar bunu çok yapıyor. Yani<br />

yabancı firma bunu yapamaz, çünkü yabancı firmanın zaten ilacı pahalı, Bağ-Kur,<br />

Emekli Sandığı sistemine göre de ucuz ilaç yerine pahalıyı veremezsin, ama pahalı<br />

ilacın yerine ucuz ilacı verebilirsin. Bu onların avantajına geliyor. Mesela bugün İŞ-<br />

Yer3, İŞ-Yer3 hekimi görmez bile, gider eczaneye sadece eczane çalışır. N’olcak ki,<br />

niye adam yorulsun ki? Ben istediğim kadar İ-An2 yazdırayım, gider İ-An7 verir,<br />

sınırı yok.”<br />

[Rep2-YabŞ] “Yani her zaman üç aşağı beş yukarı yerli firmalar yabancı firmalardan<br />

daha fazla satarlar, pazarda daha yüksek payları vardır. İşte burada eczane devreye<br />

girer, yabancı firmalar daha çok reçeteyle ilaç sattırır, yerli firmalar da eczane<br />

kanalıyla, işte bi şekilde, tabii tek başına eczaneden satıyorlar demek çok şey olur,<br />

ama o kanalı da kullanırlar. Ve düşük fiyatlı olduğu için de satışları daha iyidir genel<br />

olarak. Belirli kalemler dışında, işte hipertansiyonlularda örneğin, belki yabancı<br />

firma ağırlıklıdır ama, antibiyotiklerde yerli firmaların etkileri çok fazladır. İşte<br />

böyle demir preparatları, vitaminler gibi, daha böyle ‘gayriciddi’ ilaçlar diyim ben<br />

onlara, aslında tam böyle şey, onlardaki ağırlıkları daha fazla.”


96<br />

[BSY-YabŞ] “Eczane kim daha çok vade yapıyorsa onu satıyor, eşdeğer yasasıyla...<br />

Ne yapacaksın, ya daha fazla vade, ya da...”<br />

3.2.1.8 Pazarı Büyütme Çabaları<br />

• Hastalık yaratarak<br />

[Univ-PedEnd] “Ya tabii, şimdi bu ilaç firmalarıyla ilişkili bütün gerçeklere<br />

ulaşmak zor, tamam mı, yani. Yalnız şunu sezebiliyo insan, belli ilaçların çok<br />

kullanılmasını sağlamak konusunda ciddi bi şey ayırdıklarını, pay ayırdıklarını.<br />

Mesela osteoporoz ilaçları.<br />

... Yani, öyle bi çaba içinde oldukları kesin. Yani şunu demek istiyorum, ürünlerin<br />

gerçek yarar ve zararları konusundaki algılanmasını şey yaptıkları, manüple<br />

ettiklerini söylemek daha doğru. ... Zaten çok tartışılan bi konu bu, dünyada. Yani,<br />

‘tıbbın hükümranlığı’ diye onun bunu da konuştuğu bir konu. Bu kadar tıbba<br />

ihtiyacımız var mı, tamam mı, yani, British Medical Journal’da da konuşuldu<br />

geçenlerde. Mesela adam işte, özellikle bu osteoporozla ilgili, dünyada, ben de<br />

yazdım, ciddi bi tartışma söz konusu. Yani, kime şey vericeksin, bifosfonat<br />

vericeksin? İ-OP1 28 vericeksin? Kime vericeksin? E Türkiye gibi ülkelerde şeyler<br />

daha gevşek, sınırlar. İşte herkese, bakıyosun, biraz, kemik dansitesi -2’nin<br />

altındaysa, onun yorumlanmasıyla ilgili standartlarda problemler var. Dansite<br />

merkezleri açılıyo, artı, Dünya Osteoporoz Günü’nde otobüsler dolaşıyo, o,<br />

bifosfonat satan firmanın otobüsleri...”<br />

[Dev-Psik] “Osteoporoz, o feci bişey, yani bizim hastanede bi görsen o şey, hani<br />

bizim branşın dışında ama, hemen herkese şey yapıyo, ee, rapor çıkartılıyo, artık<br />

onların kriterleri belirlendi, belli işte, belli alanlarda çekilen grafilerde, işte o, kemik<br />

erimesi, bilmiyorum ya ben ayrıntısını, bi yüzdenin üsünde olması gerekiyo, eğer<br />

altındaysa risk faktörü deniyor. Mesela çok komik şeyler olmuştu, bunlar hep çeviri<br />

yayınlardan alınıyo ya, beyaz ırk diyo, ya Türkiye’de başka ırk mı var? Hala da<br />

devam ediyor. İşte bakıyosun, obesite ilaçları için...”<br />

[Dev-Psik] “Sosyal fobi, bu, bu bana daha çok kişilik bozukluğu, ya kişilik<br />

bozukluğu demiyelim de, yapı olarak hani normalde halk arasında utangaç, çekingen<br />

insanlar vardır. Bu biraz zorlama bi tanı gibi geliyo, o benim kendi kişisel<br />

düşüncem.”<br />

• Genel olarak ilaca olan istemi artırmaya çalışarak<br />

[Univ-PedEnd] “Sorun orda değil ki, bence artık onlara ihtiyaçları yok, daha çok<br />

şeyle ilgililer şimdi, yani, global talebi artırmaya dönük bi çaba içindeler. Yani, hani,<br />

osteoporoz ilaçlarının, genel olarak kullanılmasıyla ilişkili bir şeyi artırdıkları zaman,<br />

ihtiyacı, ha o hekim yazmış, ha öbür hekim yazmış, ha o bölgede yazılmış, ha... O<br />

yüzden, daha çok şeyle ilişkililer. Yani örneğin bizim insülin firmaları, Türkiye’de,<br />

insülin pazarını büyütmek lazım geldiğini düşünüyorlar, o yüzden, diyelim ki bizim<br />

28 Osteoporoz tedavisinde kullanılan ilaç


97<br />

Doğu ve Güneydoğu bölgesinde yaptığımız diyabet projesini destekliyolar. Çünkü<br />

şu; Türkiye’deki TipII’ler çok geç dönemde insülin kullanıyor. Yani TipII olup da<br />

Türkiye’de insülin kullanma oranı düşük.<br />

3.2.1.9 Resmi Yetkililerle İlişkiler Kurmak<br />

Sanayinin Washington lobisi güçlüydü. Soruşturmadan uzun vadede etkili sonuçlar<br />

çıkması beklenmiyordu. (Hailey, 1985; s.:61)<br />

• İlaç ruhsatıyla ilgili etkide bulunmak<br />

[Rep3-YabŞ] “Ruhsat alma süresi de çok değişebiliyor. Kimi ilaç birkaç ay içinde<br />

alıyor kulis faaliyetleriyle. Ya da farklı prospektüs olabiliyor. ...... (bir farmakoloji<br />

profesörü) saptamıştı, İ-NS4 ABD’de kullanımı belli ağrılarla sınırlıyken TR’de en<br />

basit ağrıları da içeriyordu. Hatta bazı ilaçlar ABD’den önce TR’de piyasaya çıkıyor.<br />

Rakip firmaların birbirlerinin ruhsatlarını geciktirdiklerini de işittim.”<br />

• Sözleşmeli Araştırma Kurumları (CRO) aracılığıyla ruhsat almak<br />

[Üniv-Farm] “Ya şimdi orada şöyle bağlıyolar, o da çok ilginç bişey. CRO denen<br />

kurum, Türkiye’de de açıldı iki tane, biri Ankara’da, biri İstanbul’da, biliyosun belki.<br />

İstanbul’da ...... (şirket ismi), Ankara’da da ...... (şirket ismi) mi ne diye bi şey var.<br />

Mesela onların söylediği kadarıyla şöyle; şimdi ben mesela İşYab6 firmasının top<br />

adamıyım, bi çalışma yapacam, Türkiye de işin içinde. Ya gidecen Türkiye’de hukuk<br />

sistemi bilmem ne, etik kurul, ıvır zıvır. Git lan... CRO’ya diyorum ki, ‘30,000<br />

dolarını al kardeşim, bana 22 tane hasta bul getir, sonuçları bir ayda istiyorum’<br />

diyosun. Veya ‘50,000 doları veriyorum, şunun ruhsatını istiyorum’ diyosun. Yani, o<br />

köyün kurallarını bilen adamlar oldukları için...”<br />

• Resmi kurul üyelerini resmi ya da tatil amaçlı yurtdışına göndermek<br />

[Üniv-Farm] “Ama bizim buralarda kurumlar şöyle diyor; işte orda şöyle bir şey<br />

ortaya çıktı, ‘Kim bu kurullarda çalışıp da yurtdışına gidip geldiyse açıklansın’ dendi<br />

mesela, tamam mı, ve o kurullarda bizim arkadaşlarımız çalışıyo, Bakanlık’ta, ve<br />

bunlar parasız çalışıyor. Mesela işte, bilmem, ...... Kurulu’nda 8-10 profesör, bilmem<br />

ne kurulunda, ...... Kurulu’nda 5-10... Mesela oranın en güvenilir adamlarından biri,<br />

...... Kurulu Başkanı ...... ’dir. Mesela ...... Hoca, çıktı açıklama yaptı, ‘Ben, hayatım<br />

boyunca bi kere gittim’ dedi, ilaç firmasıyla yurtdışına. ‘Onda da’ dedi,<br />

‘Bakanlık’tan izin aldım’. Yani, ‘Bakanlık’a yazı yazdım, beni yurtdışına<br />

göndermeyle ilgili’. Çünkü ...... Kurul adına gönderilecek toplantıya. Onlar da<br />

demişler ki, ‘Bizim finansmanımız yok ama, filanca firma sizi götürsün’ demişler,<br />

yani bilinerek gitmiş. ... Ama mesela, arkadan mesela, orda saygın bir profesörün 5<br />

kere gittiği ortaya çıktı bir yıl içinde. Şimdi 5 kere giden profesörün de açıklaması şu<br />

oldu, tabii soru, isim geçince oranın bi açıklama hakkı doğuyor, o da diyor ki, ‘Ben<br />

hep Batı Avrupa’ya gittim’. Yani ‘ben’ diyor, ‘öbürleri gibi uzakdoğuya gitmedim’.<br />

Uzakdoğuya gidiliyor demek ki. Yani bu şimdi çok kötü yani, seviye düştükçe<br />

anlıyosun ki, bazı profesörler de Tayland’a gidiyor.”


98<br />

3.2.1.10 Hastaları Etkilemek<br />

[SSK-Dah] “Daha çok hastalık bazlı, uzmanlık derneği demek çok doğru değil,<br />

hastalık adıyla hekimlerin de içinde, özellikle akademisyenlerin de içinde yer aldığı<br />

derneklerde, hastalık başlıklı derneklerde, atıyorum, ...... Derneği de var K-E1’de 29 ,<br />

onlarda ilaç şirketi ilişkisinin çok yoğun olduğunu hissetmek mümkün. Yani bi çoğu<br />

için belki...<br />

...ve kalemi ücretsiz veriyorlar mesela SSK’lı hastaya, hekimler bunu doğru buluyor<br />

tabii, çünkü insülin kalemi, hatta bi kısmı, insülün kullananların ilaçların<br />

glukometresini de hediye ediyor hastaya. Hekim de hastası üzerinden bi faydası yok,<br />

firmaların bu tarzını reddetmiyor yani. Sonunda tekelleşme oldu, iki kaldı, ikiden de<br />

bire düştü mesela. Onlar geliyor çok sık, niye geliyorlar, hergün yeni hastadan bir<br />

glükometre veriyorlar, mesela, hekim de çok istiyor, çünkü glükometresi olmayan<br />

hastaya reçete etmek mümkün değil. Hasta glukometer almıyo, SSK vermiyo, firma<br />

hediye ediyo. O oralden geçişi de teşvik etmiş oluyor, hekim bi çok kez hastanın<br />

koşullarına göre geçmiyo, tıbben değil. Hastanın glükometresi yok, bunu<br />

uygulayamaz deyip zorluyo da. Kabul ediyo hekim belki, hastası adına, çünkü öbür<br />

türlü uygulayamayacak, temin eden biri de var...O firmanın gelişini de saymazsak,<br />

hani o firma her gelişinde aslında, bi taraftan da kendine hasta buluyor hekim<br />

üzerinden. Çünkü insülin kalemlerini hekim ve hemşire veriyor her hastaya,<br />

SSK’dan para çıkmamış oluyor, bunlar gerçekten insülin kullanması gereken<br />

hastalar, kurum zarar etmiyor, hastanın kârı var..”<br />

[Rep3-YabŞ] “Hasta gruplarıyla ilişki – insülin çalışan firmalar hasta eğitimi<br />

veriyorlar mesela kalem eğitimi. Hekimin eğitim vermeye zamanı yok, çoğu yerde<br />

personel de eksik.<br />

[Univ-PedEnd] “... kan şekeri ölçme stick’lerini Türkiye sosyal güvenlik kuruluşları<br />

ödemiyor. Ödemiyor. Ben de bununla çok uğraştım, 1995’ten beri. Mesela kan şekeri<br />

ölçme çubuklarının ödenmesi konusunda, bu bi hak aslında, çünkü, bu, bunun,<br />

kamuoyunda güçlü bi şekilde duyurulmasıyla ilişkili çalışmalara, tabii ki bu konuyla<br />

ilgili firmalar destek oldular. Örneğin, açılan davalar konusunda, bi takım hastalara<br />

kendilerinin dava açtırdıklarını falan ben biliyorum, anlatabiliyor muyum? Şirket<br />

avukat buluyor vesaire filan, hastalarla böyle bi ilişkileri var.<br />

[SSK-Dah] “Yöntem olarak, kadınların günlerine katılan firmalar oldu, K-E1’de.<br />

Mesela İŞ-Yab7 firması, İ-O1 30 , onu iyi biliyorum. Kadın günlerine katılıp obez,<br />

biliyosun pasta-börekler nerde, obezlerde olur, kadın günlerine katılıp hasta tesbit<br />

ediyor. Sigortalı olanları bulup, ‘Ben bu reçeteyi senin adına yazdırırım’, daha sonra<br />

da ‘Sana heyet çıkartırım’. ... Birbirini ayarlıyor, bi kadın ayarlıyor, bi kişiyi<br />

ayarlıyor etrafında, bu annesi olabilir, bi tanıdığı, yakını olabilir, ya da para vermiş<br />

olabilir...”<br />

29 Ege bölgesinde bir kent<br />

30 Obesite için kullanılan bir ilaç


99<br />

3.2.2 Diğer Temalar<br />

Görüşmelerde, kullanılan yöntemlere ilişkin temaların yanı sıra konuyla ilgili çeşitli<br />

boyutlar dile getirilmiş ve çözümlenerek temalar halinde sınıflanmıştır. Bu temalar<br />

kısaca;<br />

• Dünyada ve Türkiye’de ilaç pazarı<br />

• İlaç şirketlerinin yapısı ve yaklaşımları<br />

• Şirket temsilcisinin özellikleri, eğitimi, satış taktikleri<br />

• Temsilci-hekim ilişkisi<br />

• Hekimin pazarlama yöntemleri karşısındaki tutumu<br />

• Akademisyen-şirket ilişkisi<br />

• Şirketlerin bilimsel araştırmalardaki etkisi<br />

• Yasadışı olguların özellikleri ve oluşum nedeni<br />

• Diğer<br />

biçiminde özetlenebilir.<br />

Niteliksel araştırmanın öncelikli amacı, ilaç şirketlerinin ülkemizdeki kullandığı<br />

pazarlama yöntemlerine ilişkin bilgi edinerek ikinci aşamada yürütülen niceliksel<br />

araştırmaya temel oluşturmak olduğundan, yukarıdaki temalara ilişkin örnek<br />

ifadelere burada yer verilmemiştir.<br />

Görüşme metinleri ayrıca, katılımcıların hekim-ilaç şirketi ilişkisi üzerine yargı ve<br />

gerekçelerini dikkate alarak yeniden okunmuş ve yeni temalar elde edilmiştir (Tablo<br />

3.1).<br />

Tablo 3.1 Niteliksel araştırmaya katılan hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkisine ilişkin yargı<br />

ve gerekçeleri<br />

İlaç şirketleri ile ilişkilere olumlu bakanlar/haklıçıkaranlar<br />

İlaç Şirketi Temsilcisi’ne (İŞT) karşı olumlu bir tavır takınıyorum; çünkü:<br />

• Bir “teneffüs” arası vermemi sağlıyor.<br />

• Sürekli birlikteyiz. Bir süre sonra samimi olunuyor.<br />

• Emeğine saygı göstermek gerek. Ayıp olur. Zor bir iş yapıyorlar. Emek veriyor<br />

olması en azından dinlenmesi için gerekçe oluşturur.<br />

• Kotalarını doldurmaları gerekiyor. Acıyorum... İyilik yapma hissi.<br />

• İŞT’nin “efendi” olması, “kafa ütülememesi”, hekim tarafından sevilmesi.<br />

• İŞT kaynaklı bilgi bir bilimsel toplantı ya da kitapta yer almış ise güvenilir<br />

bulunuyor. Makalenin orjinalini getirmesi, bilimsel verilerin tamamını sunması<br />

önemli görülüyor


100<br />

Tablo 3.1 Niteliksel araştırmaya katılan hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkisine ilişkin yargı<br />

ve gerekçeleri (devam)<br />

Sürekli tıp eğitimi, bilimsel araştırma ve hizmet için gerekli maddi kaynağı sadece ilaç<br />

şirketleri sağlıyor.<br />

• Sürekli tıp eğitimi gereksinimini ilaç şirketleri dışında karşılayacak bir kaynak<br />

bulmak güç.<br />

• Başka türlü kongreye katılmak olanaksız... Dolayısıyla hekim bir ikilemde<br />

kalır...<br />

• Akademisyenler yayın yapabilmek için şirketlerin araştırma tekliflerini kabul<br />

edebiliyorlar.<br />

• Akademisyenler yayın yapabilmek için şirketlere araştırma teklifinde<br />

bulunabiliyorlar.<br />

• Ancak ilaç şirketi çıkarlarına uygun konularda bilimsel çalışma yaparsan destek<br />

bulabilirsin<br />

• Bilimsel toplantı düzenleyenler maddi kaynak bulabilmek için ilaç şirketine<br />

bağımlılar ve bu nedenle çeşitli tavizler verebiliyorlar<br />

• Bilimsel alandaki 50-60 yıldaki ilerlemeler kapitalizmin başarısıdır. Rekabet<br />

edebilmek için biyoteknolojiye büyük yatırım yapıldı. Bu yatırımlardan<br />

bilimadamlarının yararlanması çok doğal. Biyoteknolojik gelişmeler için çok<br />

büyük yatırımlar gerekiyor; bu paralar ilaç şirketleri tarafından veriliyor.<br />

• Kliniğe malzeme alma karşılığında İŞT’nin kliniğe girmesine izin vermek, o<br />

firmanın ilaçlarını yazmak.<br />

• Devlet tüketim malzemesi vermediği için o boşluğu ilaç şirketi dolduruyor.<br />

Onlar olmasa birçok iş yürümez.<br />

• Kliniğe malzeme alınması işin en az sorgulanabilir tarafı/kuruma katkı olarak<br />

görülüyor. Yine de bir ölçüt koymak güç<br />

• SGS için son/güncel araştırma bilgisine sahip olma şansı yaratıyor bu ilişki.<br />

Ama tabii karşılığında da ilaç şirketi alana ilişkin bilgi alıyor.<br />

• İnsanları motive etmek için paradan daha iyi bir seçenek bulunamadı.<br />

İlaç şirketi ile kurulan ilişkiler hastanın/toplumun yararınadır.<br />

• İlaç şirketinin hasta yararına etkinliklerine katılmakta etik açıdan bir sorun<br />

göremiyorum. Ancak gerekenin üzerinde bir talepleri olursa müdahale ederiz<br />

• Şirket çıkarları ile tıp insanlarının çıkarları örtüşebilir; bundan dolayı kimseyi<br />

suçlayamazsın. Hayat böyle birşey...<br />

• İlaç şirketinden destek alarak kongreye katılmak benim topluma yararımı<br />

artırıyor.<br />

• İlaç şirketinin ücretsiz hastaya insülin kalemi, glükometre vermesi karşılığında<br />

hasta yararına olduğunu düşünerek hekim o firmanın ilacını yazabiliyor.<br />

İlaç şirketi ile ilişki kurmanın olumsuz etki edeceği düşüncesini genelleyemeyiz.<br />

• Şirket desteğinin bilimsel özerkliğe etkisi üzerine genellemeler yapamayız.<br />

• Kapitalizm kendi kendisini denetler. Dolayısıyla tüm şirketlerin manüplasyon<br />

yaptığını düşünmemek gerek.


101<br />

Tablo 3.1 Niteliksel araştırmaya katılan hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkisine ilişkin yargı<br />

ve gerekçeleri (devam)<br />

Diğer<br />

• Maddi destek vermek ilaç şirketinin görevidir.<br />

• Hekim ilaç şirketi toplantılarına merak ettiği için katılabiliyor. Hekim ilaç<br />

şirketinin toplantıya katılım ücreti olarak ödediği parayı vakfa bağışlayarak<br />

kendisini garantiye aldığını düşünüyor/vicdanını rahatlatıyor.<br />

• Şirketin yerli olması daha olumlu yaklaşma nedeni olabiliyor.<br />

• Hekim her türlü maddi gereksinimini karşılaması için ilaç şirketi ile ilişkiye<br />

girebiliyor. Bu ilişkinin karşılıklı güven esasına dayandığını düşünüyor. Sözlü<br />

anlaşmalar yerine getirilmediğinde haksızlığa uğradığını düşünebiliyor ve bu<br />

durumda hakkı olduğunu düşündüğü şeyi elde etmek için çaba gösteriyor.<br />

İlaç şirketi ile ilişkilere olumsuz bakanlar/karşı olanlar<br />

Şirketler kendi çıkarları için ilişki kuruyorlar.<br />

Diğer<br />

• Hekim ilaç şirketinin düzenlediği sosyal etkinliklere katılma/insani ilişkileri<br />

geliştirme çağrısını yapay/samimiyetsiz buluyor.<br />

• Hekim İŞT’den aldığı bilgiye güvenmiyor. Gerekçesi, şirketlerin/sistemin<br />

yapısı.<br />

• Hekim, yeni sunulan bir ilaca, İŞT’nin verdiği bilgilere, geçmiş deneyimlerin<br />

ışığında (benzer ilaçlar toplatıldığı için, ilaca bağlı ölüm dedikodusu olduğu<br />

için) temkinli yaklaştığını, acil hastalar haricinde bekleyip görmenin daha<br />

olumlu olacağını, kullanırken de diğer uzmanlık alanlarından yardım alacağını<br />

belirtiyor.<br />

• Akademisyenlerin para karşılığı bilimsel toplantılarda ilaç tanıtımı/sunumu<br />

yapması “satılmak” biçiminde nitelendiriliyor.<br />

• Kural dışı bir eylemi “hasta yararına” biçiminde rasyonalize etmek, sistemin<br />

çözümsüzlüğünü gizliyor ve kaygan yokuşa sürüklüyor<br />

• İlaç şirketi hekimin talebini karşılamadığında hekim o şirkete olumsuz tavır<br />

takınabiliyor<br />

• İlaç şirketinden destek alarak gidilen ülkenin hangisi olduğu, ilişkinin<br />

değerlendirilmesi için ölçüt sayılabiliyor. Örneğin Tayland Avrupa ülkelerine<br />

göre daha kabul edilemez bulunuyor.


102<br />

Tablo 3.1’de yer alanların yanı sıra, görüşme metinlerinden aşağıda görülen temalar<br />

da elde edilmiş, ancak ileri sürülen değerlendirmelere ilişkin açıklamada<br />

bulunulmadığından değerlendirme dışında tutulmuştur.<br />

• Hekim İŞT ile ikili ilişki geliştirdikten sonra istekte bulunmaya başlıyor.<br />

• Hekimler verilen literatüre, kongre desteği isteyebilmek için bakıyor.<br />

• Hekimin hediyelere karşı tutumu hediyenin işlevine göre değişebiliyor.<br />

• İkili ilişkinin niteliği hekimin tutumunda önem kazanıyor.<br />

• Meslek ahlakına aykırı ilişkilerin ortaya çıkma nedeni daha çok şirketler.<br />

• Hekimin kişisel özellikleri de önemli bir etken...<br />

• Sağlık örgütlenmesinin biçimi yozlaşmada bir etken olabilir.<br />

• İlaç şirketi ile kurulan ilişkilerin biçimi ve içeriği için bir niteleme:<br />

“Fütursuzca”<br />

• SGS para karşılığı bu işi yapıyor; ama tam da profesyonelce sayılmaz.<br />

• SGS tek bir firmanın adamı gibi görünmemeye dikkat ediyor.<br />

• Hekim araştırma sonuçlarının yayımlanmasına sınırlama getirilmesini kabul<br />

edilebilir bulmayabiliyor.<br />

• Hekimler reçete sınırlamalarını haklı bulup tepki vermeyebiliyorlar.<br />

• İlaç şirketi ile ilişkiler hekimlerin davranışlarını etkileyebiliyor.<br />

• Toplu ilaç alımı yapılan kurumlarda meslek ahlakına aykırı uygulamalar daha<br />

fazla olabiliyor.<br />

• Hekim, meslekdaşlarının tutumlarından etkilenebiliyor.<br />

• İlaç şirketi ile kişisel çıkar anlaşmaları yapmak normal karşılanabiliyor.<br />

• Kurumsal uygulamalar hekimlerin meslek ahlakına aykırı davranmalarına<br />

neden olabiliyor.<br />

• İlaç şirketinin önerdiği yeni ilacı doğrudan yazmak yerine o ilaçla çalışma<br />

yapmak daha kabul edilebilir bulunuyor.<br />

• TUS’u kazanamayan hekimler para kazanmak için her yöntemi uygun<br />

bulabiliyor.<br />

• Kliniğe malzeme alınması karşılığında ilaç yazma yaklaşımı etik açıdan<br />

sorunludur.<br />

• Bilimsel araştırma giderlerinin hastaya ya da sosyal güvenlik kurumuna<br />

yansıtılması kabul edilemez bulunuyor.<br />

• Biraz gebelik olmaz.<br />

• Neoliberalizmin vahşi koşulları geçerli ve karşısında duracak kurumsal bir<br />

yapılanma yok.


103<br />

3.3 Niceliksel Araştırmanın Bulguları<br />

Tez çalışmasının ikinci aşamasında, hekimlerin ilaç şirketlerinin kullandığı satış<br />

artırıcı yöntemler ve hekim-ilaç şirketi ilişkisi üzerine değerlendirmelerini<br />

öğrenmeye yönelik niceliksel bir araştırma yürütülmüştür.<br />

3.3.1 Katılımcıların Demografik Özellikleri<br />

İkinci aşamada yürütülen anket araştırmasına 2,301 hekim katılmıştır. Anket<br />

yanıtlarının işaretlenmemiş olması, hem “kabul edilebilir” hem de “kabul edilemez”<br />

seçeneklerinin işaretlenmiş olması ve yanıtların veri çözümleme aşamasından sonra<br />

iletilmesi nedeniyle toplam 474 anket değerlendirme dışında bırakılmış, 1,827<br />

hekimin yanıtları değerlendirilmiştir.<br />

TTB’den elde edilen ve ilk çağrının gönderildiği 15,991 adresin 1,053’ünden geri<br />

dönüş olmuştur (%6.6). Geri kalan 1,248 hekim ise, “Gereç ve Yöntem” bölümünde<br />

açıklanan yollarla ulaşılan ve anketi yanıtlayan hekimlerdir. Diğer deyişle ankete<br />

katılan hekimlerin yaklaşık yarısına, “kartopu” yöntemiyle ulaşılmıştır (%54.2).<br />

Araştırmaya katılanların hekimlerin büyük çoğunluğu 31-50 yaş grubundadır ve üçte<br />

ikisi erkektir (Tablo 3.2).<br />

Tablo 3.2 Araştırmaya katılanların yaş ve cinsiyete göre dağılımı<br />

Yaş<br />

Cinsiyet<br />

%<br />

31-40 45.3<br />

41-50 31.7<br />

30 ve altı 13.8<br />

51-60 7.0<br />

61 ve üstü 2.2<br />

Toplam 100.0<br />

Erkek 66.5<br />

Kadın 33.5<br />

Toplam 100.0<br />

Katılımcıların yarısından fazlası Türkiye’nin üç büyük kentindendir (%58.0) (Tablo<br />

3.3). 10 kentten hiç katılım sağlanamamıştır (Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bingöl, Bitlis,<br />

Iğdır, Kilis, Nevşehir ve Tunceli).


104<br />

Tablo 3.3 Katılımcıların çalıştıkları kentlere göre dağılımı<br />

%<br />

İstanbul 29.1<br />

Ankara 15.3<br />

İzmir 13.6<br />

Bursa 3.9<br />

İçel (Mersin) 2.9<br />

Antalya 2.8<br />

Adana 2.5<br />

Kocaeli (İzmit) 2.0<br />

Samsun 2.0<br />

Balıkesir 1.9<br />

Denizli 1.8<br />

Manisa 1.7<br />

Edirne 1.2<br />

Tekirdağ 1.2<br />

Aydın 1.1<br />

Konya 1.0<br />

Muğla 1.0<br />

Yozgat 1.0<br />

Diyarbakır 0.8<br />

Eskişehir 0.8<br />

Malatya 0.8<br />

Antakya 0.7<br />

Afyon 0.6<br />

Çanakkale 0.6<br />

Gaziantep 0.6<br />

Kayseri 0.6<br />

Şanlıurfa 0.5<br />

Sivas 0.5<br />

Trabzon 0.5<br />

Batman 0.4<br />

Isparta 0.4<br />

Erzurum 0.3<br />

Kırklareli 0.3<br />

Rize 0.3<br />

Uşak 0.3<br />

Aksaray 0.2<br />

Amasya 0.2<br />

Bilecik 0.2<br />

Bolu 0.2<br />

Burdur 0.2<br />

Çankırı 0.2<br />

Düzce 0.2<br />

Erzincan 0.2<br />

Giresun 0.2<br />

Kastamonu 0.2<br />

Kırıkkale 0.2<br />

Kırşehir 0.2<br />

Tokat 0.2


105<br />

Tablo 3.3 Katılımcıların çalıştıkları kentlere göre dağılımı (devam)<br />

%<br />

Van 0.2<br />

Zonguldak 0.2<br />

Adıyaman 0.1<br />

Artvin 0.1<br />

Bartın 0.1<br />

Çorum 0.1<br />

Elazığ 0.1<br />

Gümüşhane 0.1<br />

Hakkari 0.1<br />

Kahramanmaraş 0.1<br />

Karabük 0.1<br />

Karaman 0.1<br />

Kars 0.1<br />

Kütahya 0.1<br />

Mardin 0.1<br />

Muş 0.1<br />

Niğde 0.1<br />

Ordu 0.1<br />

Osmaniye 0.1<br />

Sakarya (Adapazarı) 0.1<br />

Siirt 0.1<br />

Sinop 0.1<br />

Şırnak 0.1<br />

Yalova 0.1<br />

Toplam 100.0<br />

Katılımcıların çalıştıkları kentlerin dağılımı Şekil 3.6’da görülmektedir. Türkiye’nin<br />

orta ve batısında yer alan kentlerden katılım daha yüksektir.<br />

Şekil 3.6 Katılımcıların çalıştıkları kentlere göre dağılımı


106<br />

Araştırmaya katılan hekimlerin üçte biri üniversitede çalışmaktadır (Tablo 3.4).<br />

Tablo 3.4 Katılımcıların çalıştıkları kuruma göre dağılımı<br />

%<br />

Üniversite 31.2<br />

Devlet Hastanesi 26.4<br />

Özel 19.6<br />

Sağlık Ocağı 11.9<br />

Diğer 10.9<br />

Toplam 100.0<br />

843 katılımcı eğitim veren bir kurumda çalışmaktadır (%46.1). Bu hekimlerin<br />

yaklaşık yarısı uzman ve araştırma görevlisidir (Tablo 3.5).<br />

Tablo 3.5 Bir eğitim kurumunda çalışan katılımcıların ünvana göre dağılımı<br />

%<br />

Uzman 25.0<br />

Araştırma Görevlisi 24.4<br />

Profesör 19.3<br />

Doçent 15.1<br />

Yardımcı Doçent 12.0<br />

Öğretim Görevlisi 4.2<br />

Toplam 100.0<br />

Anketi yanıtlayan hekimlerin yaklaşık üçte biri pratisyendir (%37.8). Diğer hekimler<br />

çeşitli uzmanlıklara sahiptir (Tablo 3.6). En sık katılımın Halk Sağlığı, Psikiyatri ve<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlarından olduğu görülmektedir. Askeri Sahra<br />

Hekimliği ile Hava ve Uzay Hekimliği alanında uzman hekimlerden katılım<br />

olmamıştır.<br />

Tablo 3.6 Katılımcıların uzmanlık alanlarına göre dağılımı<br />

%<br />

Halk Sağlığı 9.7<br />

Psikiyatri 8.4<br />

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 8.1<br />

Genel Cerrahi 6.0<br />

İç Hastalıkları 5.3<br />

Aile Hekimliği 5.1<br />

Kadın Hastalıkları ve Doğum 4.4<br />

Üroloji 4.0<br />

Göğüs Hastalıkları 3.3<br />

Nöroloji 3.3<br />

Anes<strong>tez</strong>iyoloji ve Reanimasyon 3.0<br />

Göz Hastalıkları 2.9<br />

Ortopedi ve Travmatoloji 2.6<br />

Radyoloji 2.6<br />

Enfeksiyon Hastalıkları 2.3


107<br />

Tablo 3.6 Katılımcıların uzmanlık alanlarına göre dağılımı (devam)<br />

%<br />

Tıbbi Biyokimya 2.1<br />

Tıbbi Patoloji 1.9<br />

Dermatoloji 1.8<br />

Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları 1.8<br />

Kardiyoloji 1.7<br />

Radyasyon Onkolojisi 1.7<br />

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon 1.6<br />

Beyin ve Sinir Cerrahisi 1.6<br />

Acil Tıp 1.4<br />

Kalp ve Damar Cerrahisi 1.3<br />

Tıbbi Farmakoloji 1.3<br />

Deontoloji ve Tıp Tarihi 1.3<br />

Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi 1.2<br />

Adli Tıp 1.2<br />

Çocuk Cerrahisi 1.1<br />

Fizyoloji 1.0<br />

Göğüs Cerrahisi 0.9<br />

Nükleer Tıp 0.8<br />

Tıbbi Mikrobiyoloji 0.8<br />

Çocuk Psikiyatrisi 0.6<br />

Anatomi 0.6<br />

Tıbbi Genetik 0.4<br />

Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp 0.4<br />

Embriyoloji ve Histoloji 0.4<br />

Spor Hekimliği 0.2<br />

Toplam 100.0<br />

Tablo 3.7’de araştırmaya katılanların hekimlik mesleğini yaptıkları süreye göre<br />

dağılımları görülmektedir. Hekimlerin yaklaşık yarısı 11-20 yıldır mesleklerini<br />

sürdürmektedir.<br />

Tablo 3.7 Katılımcıların hekimlik mesleğini yaptıkları süreye göre dağılımı<br />

%<br />

11-20 46.0<br />

0-10 30.5<br />

21-30 18.8<br />

31 ve üzeri 4.7<br />

Toplam 100.0


108<br />

3.3.2 Katılımcıların Hekim-İlaç Şirketi İlişkileri Üzerine Yargı ve Gerekçeleri<br />

Araştırmaya katılan hekimlerin bir kısmı, sorgulanan tüm ilişkiler hem “kabul<br />

edilebilir”, hem de “kabul edilemez” seçeneklerini işaretlediklerinden değerlendirme<br />

dışında bırakılmış, 1,827 hekimin yanıtları incelenmeye alınmıştır. Ancak bu yanıtlar<br />

içinde de kimi hekimlerin bazı sorularda her iki yargıya ait gerekçeleri işaretlediği<br />

görülmüş, her soru kendi içinde değerlendirilirken bu türden yanıtlar yine<br />

değerlendirme dışında bırakılmıştır. Bu nedenle soruları yanıtlayan hekim sayısı,<br />

1,827’den düşüktür.<br />

3.3.2.1 İlaç Şirketinden Destek Alarak Bilimsel Toplantı Düzenlemek ya da<br />

Katılmak<br />

İlk soruyu yanıtlayan 1,372 hekimin %64.0’ı bilimsel toplantılara katılmak ya da<br />

toplantıyı düzenlemek için ilaç şirketlerinden maddi destek alınmasını çeşitli<br />

gerekçelerle kabul edilebilir bulmuştur. Belirtilen tüm gerekçelerin %60.6’sı, bu<br />

ilişkinin kabul edilebileceği yargısına ilişkindir. Tablo 3.8’de, gerekçelerin temel<br />

oluşturdukları yargılara göre dağılımı görülmektedir.<br />

Tablo 3.8 Katılımcıların “Bilimsel bir toplantıya katılırken kayıt, konaklama, yolculuk gibi<br />

giderlerin karşılanması için ya da bilimsel bir toplantı düzenlemek için ilaç şirketlerinden<br />

maddi destek almak” üzerine yargı ve gerekçeleri<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

Maliyeti çok yüksek olduğu için destek almadan böyle toplantılara katılmak<br />

/düzenlemek olanaksız.<br />

28.3<br />

İlaç şirketleri dışında destek sağlayan bir kaynak yok. 17.3<br />

Bilimsel toplantılara katılmak benim topluma yararımı artırıyor. 15.9<br />

Maliyeti çok yüksek olduğu için geniş katılım ancak böyle sağlanabilir. 13.9<br />

Toplantı içeriğini şirketler belirlemiyor. 8.7<br />

Kaygılanacak birşey yok; sponsorun adını hiç hatırlamam. 5.9<br />

İlaç şirketleri toplum sağlığına katkıda bulunmak için böyle bir destek sağlıyor. 3.9<br />

Destek sağlamak ilaç şirketlerinin görevi. 2.3<br />

Diğer 3.9<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Destek veren şirkete karşı bir biçimde borçlanılmış olur. 22.3<br />

Şirketlerden destek almak bir zorunluluk değildir. Başka kaynaklarla daha düşük<br />

maliyetli toplantılar düzenlenebilir.<br />

20.8<br />

Bu tür destekler satış artırmak için verilir ve bu yönde etki eder. 18.9<br />

İçeriği şirketler belirlemese bile, bağlantılı konuşmacılar, standlar, tanıtım<br />

malzemeleri gibi araçlarla katılımcıları etkiliyorlar.<br />

17.2<br />

Böyle bir destek almak ilaç fiyatlarının artmasına katkıda bulunmak anlamına gelir. 15.6<br />

Diğer 5.2<br />

Toplam 100.0<br />

%


109<br />

Tabloya göre ilaç şirketlerinden destek almak, %59.5 oranında, toplantıya<br />

katılım/düzenleme maliyetinin yüksek olması ve başka kaynak bulunmaması<br />

gerekçeleriyle kabul edilebilir bulunmaktadır. Destek alınmasına karşı çıkan görüşler<br />

ise etkilenme gerekçesinden temel almaktadır (%58.4).<br />

Katılımcıların % 16.8’i “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• Bu destek reçetemi etkilemez.<br />

o Kabul edilebilir bulmak hekimin ilaç şirketleri tarafından kullanıldığı<br />

anlamına gelmez. Hekimin bu konuda bilinçli olması gerekir.<br />

o Hekim ahlakının etik olmayan herhangi bir davranışa engel olacağını<br />

düşünüyorum.<br />

o Bu destek karşılığında herhangi bir taahhütüm yok.<br />

o Hekim olarak bir firmanın bilimsel toplantıya katılımımı sağlaması, o firmaya<br />

davranışlarımda yaklaşımımda ve reçete tercihimde üstünlük sağlamaz<br />

o Sponsorlardan 3 tanesi, karşılığında bir isteklerinin olmadığını söyledi.<br />

o Klinik yöneticisi bir firma ile anlaşıp birkaç kişiyi listeye dahil etmişti, bu<br />

firmanın adını veya ilgi alanını zaten bilmiyorum.<br />

• Zaten harcanacak olan bir paradan neden yararlanmayalım?<br />

o İlaç firmaları belli bir bütçeyi harcamak zorundalar. Bu paranın içeriği onların<br />

dışında belirlenmiş bilimsel toplantılara harcamaları çok daha uygun olur.<br />

o İlaç şirketlerinin belli bir oranda ayırdıkları fonu etik olmak kaydıyle benim<br />

de kullanmamda bir sakınca görmüyorum.<br />

o Bunun ilaç firmaları açısından tanıtım veya reklam gideri olarak<br />

karşılandığını düşünüyorum.<br />

o Çoğu işlevsiz ve gereksiz promosyondan çok daha bilimsel buluyorum.<br />

o Herhangi bir asla bilimsel olmayan ve 20-30 hastayla veri tabanı oluşturup ,en<br />

iyisi bizimki demekten öteye gitmeyen tüm sunumlarından çok daha katkılı ve<br />

çok daha iyi....<br />

o Özellikle yabancı ilaç firmaları kazançlarının belirli bir kısmını yurt içinde<br />

tutmakla yükümlüdür. Bu paranın harcanış şekli özel hediyeler ya da saçma<br />

Çin malı promosyonlarla olacağına, meslek içi eğitim olarak<br />

değerlendirilebilecek “bilimsel” içerikli toplantılara olmasının daha etik<br />

olduğunu düşünüyorum..<br />

o Firmaların ilaç fiyatları ile alakasız olarak ayırdıkları bütçe değerlendirilip<br />

birçok nedenle düşük maaliyetle yapılamayan toplantı ve eğitimler<br />

bilgilerimizi tekrarlamak ve güncellemek için anlamlıdır.<br />

• Şirketler kazandıkları karşılığında böyle bir yardımda bulunmalı.<br />

o İlaç firmalarının hiç olmazsa böyle yardımı olsun. Hep kendilerine olmasın.


110<br />

o Yıllarca sonsuz kâr marjı ile çalıştılar. Hiç olmazsa eğitime katkıda<br />

bulunsunlar.<br />

• Kapitalist bir sistemde bu desteğin verilip alınması doğaldır.<br />

o Kapitalist bir yöntemdir ve kapitalizmi seçmiş bir toplumda yeri vardır.<br />

• İçerikleri bilimseldir / denetlenmektedir.<br />

o Mükemmel olmasa da özellikle kongreler bilimsel bir panayırdır ve gereklidir<br />

o Bilimsel içerikli olmaları kabul edilebilir yapıyor<br />

o İlaç şirketlerinin desteklediği kongre veya bilimsel toplantıların özellikle<br />

hocalarımızdan veya meslek örgütlerimizden oluşan komitelerce yönetildiğini<br />

biliyorum. Kongrelerin Etik kurulları olduğunu da biliyoruz.<br />

• Bu toplantılar sayesinde lüks içinde eğlenebiliyoruz.<br />

o İlgiyi çekmek içinde tatil yörelerinde ve lüks otellerde yapılmak zorunda.<br />

o Olayın sosyal yönü göz ardı edilemez; çünkü hekimler başka türlü birlikte hiç<br />

bir iş yapamıyor.<br />

o Arasıra eğlence boyutu daha fazla olan toplantılara da katılıyoruz. Hayatta<br />

kapısından giremeyeceğimiz 5 yıldızlı otellerin eğlencelerine katılıyoruz.<br />

• Sadece ilaç firmaları bize değerli olduğumuzu hissettiriyor.<br />

• Gelirimiz çok düşük.<br />

o Kaç lira maaş alıyoruz ki!<br />

o Yolsuzluk yapmadan bu ücretlerle geçinmek zor. Bırakın kongre ve<br />

toplantılara gitmek…<br />

o Asistan düzeyinde arkadaşlara yapılan sponsorluğu olumlu karşılıyorum.<br />

• Ben yapmasam başkası yapacak.<br />

o Ben almasam diğer biri alacak<br />

o Ben bu desteği alsam da almasam da hiçbirşey değişmiyor.<br />

o Öğrenilmiş çaresizlik de etkili. Bir bakıma sürü psikolojisi. Herkes bir şekilde<br />

firma desteği alıyorsa “ben neden almayayım” düşüncesi. Ya da “bu güne<br />

kadar almadım ne oldu?”.<br />

• Heryerde böyle yapılır.<br />

o Tüm dünyada olan bir uygulama.<br />

• Kaygılanmaya gerek yok, çünkü zaten o ilacı yazan hekimleri götürüyorlar.<br />

o Çoğu şirket öncelikli olarak kendi ürününü halihazırda kullanmakta olan<br />

hekime yardım ediyor.


111<br />

• Destek ancak belli koşullarda kabul edilebilir.<br />

o Toplantıya katkı sunan firmalar tek tek hekimlere değil, düzenleme kuruluna<br />

katkı sunmalı ve bu da toplantı içerisinde açıklanmalı…<br />

o Bu tür yardımların meslek derneğine bağış olarak verilmesini ve kişiye<br />

yardımların meslek derneğince yapılmasını uygun buluyorum.<br />

o Katkılar büyük şirketlerin sosyal sorumluluk anlayışı içinde olmalıdır.<br />

• Kurumsal uygulama olmayan yerde bireysel insiyatif kullanmak zordur.<br />

o Kabul edilemezliğin kurumsal olarak reddedilmediği, yasaklanmadığı ve<br />

bunların uygulandığının denetlenmediği her durumda “kabul edilemezlik”<br />

şansı azalmakta.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Değerleri olumsuz etkiler.<br />

o Bu tür ilişkiler uzun dönemde değer yargılarınızın, ilkelerinizin ve yaşam<br />

biçiminizin de silikleşmesine yol açar.<br />

o İnsani değer birikimi süreçleri açısından doğru bulmuyorum. Katedilen<br />

süreçte promosyon ve çıkarcı işbirliklerinin olumlu bir katkısı yok.<br />

o Bu tür rasyonalize edilmiş etik olmayan davranışlar, kasıtlı olmayan<br />

insanlarda bile yerleşik davranış kalıplarına dönüşerek -herkes yaptığına göre<br />

normal gibi kabul edilebilir-önemli ahlaki erozyon kaynağı olarak ortaya<br />

çıkabilir.<br />

o Bu tür özendirmeler bilgiye yönelik toplantılar ve öğrenme isteklilerini<br />

çağırmak yerine turistik amaçlı gezi yapmak isteyenleri çağırmakta, bilgi ve<br />

eğitimin içini boşaltmakta, çalışmaya yeni başlamış meslektaşlarımıza<br />

kongrelerin bilgi ve eğitim için değil para, iş bitirebilme yetisi, eğlence ve<br />

dostlar alışverişte görsün düşüncelerini aşılamaktadır.<br />

o Hekimlik mesleğinin onurunu zedeleyen bir olaydır. Bence bir kez kabul<br />

edilirse dozu giderek artacak, alışkanlık yapacak ve hekimlik etiği bundan çok<br />

büyük zarar görecektir.<br />

• Şirketlerin hekimlere ve mesleğe saygısını azaltıyor, ticari beklentiler<br />

oluşturuyor.<br />

o Firmaların çantada keklik gördüğü hekimlere saygısı azalıyor. Total olarak<br />

hekimlik mesleği firmaların güdümünde kendini düşünen hekimlerden<br />

oluşuyor gibi bir tablo yaratıyor.<br />

o Size para harcadık artık ilacımızı yazarsınız havası oluşuyor ve onur kırıcı<br />

buluyorum.<br />

o Firmalar bizleri kendi hizmetlerine amade gibi görmeye başlıyorlar ve<br />

sonrasında da uygunsuz taleplerde bulunabiliyorlar (etik olmayan).<br />

o Bir de sana yatırım yapıyorlarsa istekleri pahalı ilaçları yazman oluyor. 3-5<br />

milyonluk için böyle bir zahmete girmezler.


112<br />

• Hekim kullanılıyor.<br />

o Doktorlar burada sadece vakıfların ve organizator turizm firmalarının<br />

piyonları oluyor.<br />

o Şirketler bu yolla kendi reklam faaliyetlerine meşru kılıflar uyduruyorlar.<br />

Bilimsel gelişmeyi gözetir ve buna destek verir görünüyorlar ancak gerçekte<br />

reklamlarını yapıyorlar. Hekimler bu sürece alet oluyorlar.<br />

• Şirketlerin verdiği destek, temel amaç olan kâr etmeye yöneliktir. Bu nedenle<br />

ticari kaygılar bilimsel kaygıların önüne geçmektedir.<br />

o Tek amacı kâr elde etmek olan ilaç firmalarına gebe kalamam, onurum kırılır.<br />

o Meslek etiği açısından ilaç şirketlerinin mevcudiyetini, patent yasalarını<br />

tartışmak gerekirken ahlaksızlıktır diye düşünüyorum.<br />

o Destek veren firmanın tekelleşmesinde bir aracıdır. Devlet aracılığı ile çok<br />

düşük maliyetle üretilebilecek ilaçların daha fazla küresel tekellerin eline<br />

bırakılmasına katkı sağlayacaktır.<br />

o İlaç sıradan bir ticari meta olarak görülemez. Olağan ticaret kuralları ve<br />

pazarlama taktikleri uygulanamaz.<br />

o Sermaye odaklarının menfaatleri olmadan hekimlere bu tip bir iyilik yapması<br />

anlamsız.<br />

o Düz mantık, bu zamanda kim kime karşılıksız maddi veya çıkar amacı<br />

olmayan bişey verdiği görülmüş. İlaç şirketlerinin ücretlerini karşılayarak<br />

yolladıkları hekimlerden bi menfaatları olmasa ne diye yollasınlar. Sonuçta<br />

onlar ticari kuruluşlar.<br />

o İlaç ve sağlık kamusal alanın işidir. Özel şirketler eliyle bu işlerin yürütülmesi<br />

kamu sağlığını tehdit eder. Özel şirketlerin tek mantığı vardır, o da kâr<br />

etmektir, halkın sağlığını korumak değildir.<br />

o Bilimsel kriterler yerine ticari kaygılar öne geçiyor<br />

• Şirketlerin desteklediği toplantıların bilimselliği kuşkuludur.<br />

o ... bilimin kâr amacından başka amacı olmayan ilaç sermayesi tarafından<br />

denetlenmesi anlamına gelir.<br />

o Kongre destekleri, katılım ücretini artırıyor. Sponsor olmadan katılımı<br />

zorlaştırıyor. Sonuç: yalnızca firmaların desteklediği uzmanlardan oluşan<br />

bilimsel platformlar oluşuyor; diğerleri genel mecranın dışında kalıyor. Bu<br />

bilimsel projeksiyonları karikatürize ediyor. ... Yalnızca, firmaların uğraştığı<br />

alanlarla ilgilenmek bile bilimsel yelpazenin açılımını tahrif eder.<br />

o İlaç endüstrisi doğru bilgiye ulaşmanın önünde engel olabilir.<br />

o İlaç ve tıbbi malzeme şirketleri aslında toplantıların içeriğini de<br />

şekillendiriyorlar. Sunumların oluşturulma aşamasında, daha mutfaktayken<br />

başlıyor yönlendirme. Firma ağzıyla konuşan güya bilimsel sunumculara az<br />

mı tanık olduk bugüne dek. Ben bu doğrultuda yapılan bildirileri de güvenli<br />

bulmuyorum. Ürünü illa kullanma, kullandırma çabasına yönelik yapay<br />

çalışmalar olduğunu düşündüğüm çok sunumlar var gördüğüm. Özellikle<br />

enstrümantasyon girdili cerrahi branşlarda bu daha belirgin.


113<br />

o Yıllar önce, isim de vereceğim ... adı altında bir ilacı (inhibitör) hiç<br />

utanmadan ... Tıp Fak. Kardioloji doçentini Bilecik iline getirip, diğer ilaçlarla<br />

%2 anlamlı olduğunu söyleyen firmaları bulmanızı isterim. Söz konusu ilaç<br />

yasaklandı bilirsiniz.<br />

• Bilginin paylaşılması için günümüzde başka yollar da bulunmaktadır.<br />

o Bilginin yayılımında artık bence konferanslardan ziyade internet önemli. Bir<br />

alandaki bilirkişilerin yuvarlak masa gibi toplantıları belki gerekli, onun için<br />

de başka kaynaklar bulunabilir. Bir de bence hizmet içi ve yeni bilginin<br />

uygulamaya aktarılması önemli bu gibi toplantılar da bence bölgesel olmalı,<br />

dinleyicilerin katılımına olanak veren tartışmalı toplantılar olmalı, yalnızca<br />

birkaç bilim adamını bir yere götürmek de başka kurumlarca üstlenilebilir.<br />

• Çalışma barışını olumsuz etkiliyor.<br />

o Aynı kurum içinde bu tip aktivasyonlara giden ve gidemeyen?! hekimler<br />

arasında tartışma ortamları olabilmekte. Gidemeyenler gidenler hakkında<br />

değişik spekülasyonlar yapıp iç barış bozulabilmekte.<br />

o İlaç firması desteğinden her hekim yararlanamıyor.<br />

• Hekimler başka beklentilerle katılıyor.<br />

o Bu tür etkinliklerin çoğunun turistik gezi amaçlı olduğunu düşünüyorum.<br />

o Bilimsel toplantılarda konfor beklentisi, bana katılımcıların amaçları<br />

konusunda samimi olmadıklarını düşündürüyor.<br />

• Sunulan lüks olanaklar toplantının bilimsel yararını azaltıyor.<br />

o Firma bağlantılarıyla yapılan toplantılardaki lüks, çalışmaların bilimsel<br />

motivasyonunu azaltıyor, toplantıları eğlence havasına sokuyor.<br />

• Hastalara ilaç yazarken tarafsızlığımı bozar.<br />

• Şirketin verdiği destek aslında devletin, yani bizim cebimizden çıkıyor.<br />

o Katılım için ilaç şirketlerinin bizler adına ödediği para aslında vergilerinden<br />

düşülmektedir. Bu ise yine bizim ödememiz demektir. Kabul edilir<br />

bulmuyorum.<br />

o Tabii ki para firmadan çıkmıyor. Devletin kesesi boşaltılıyor.<br />

• Bu kolaycı yol, sorunu daha ahlaki biçimde çözme arayışını güçleştiriyor.<br />

o İlaç şirketleri toplantıları sponsor ederek daha ahlaki yollarla ve daha düşük<br />

maliyetli toplantı düzenleme arayışlarının önünü kapatıyorlar.<br />

o Toplantılara katılımda yaşanan zorluklara doğru olmayan ve sürekliliği<br />

olmayan bir çözüm sunmakta, sorunu belli bir oranda maskelemektedir.


114<br />

3.2.2.2 Şirket Temsilcisine Zaman Ayırmak ve Sunumunu Dinlemek<br />

1,420 hekimin %76.3’ü, şirket temsilcisi ile görüşmeyi çeşitli gerekçelerle kabul<br />

edilebilir bulmuştur. Belirtilen tüm gerekçelerin %66.2’si, bu ilişkinin kabul<br />

edilebileceği yargısına ilişkindir. Tablo 3.9’da, gerekçelerin temel oluşturdukları<br />

yargılara göre dağılımı görülmektedir.<br />

Kabul edilebilir bulma gerekçeleri içinde öne çıkanlar, hekimin kendi yetilerine<br />

duyduğu güven ve temsilcinin niteliğidir. Diğer taraftan, soruyu yanıtlayan<br />

hekimlerin yaklaşık üçte biri, yine etkilenme gerekçesini ileri sürerek temsilci ile<br />

görüşmenin kabul edilemez olduğunu ileri sürmüşlerdir.<br />

Tablo 3.9 Katılımcıların “Şirket temsilcisine zaman ayırmak ve sunumunu dinlemek”<br />

üzerine yargı ve gerekçeleri<br />

%<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

Neyin bilimsel, neyin ticari olduğunu ayırt edebilirim; o yüzden pazarlama<br />

yöntemleri beni etkilemez.<br />

25.5<br />

Temsilcinin emeğine saygı göstermek gerek; görüşmemek ayıp olur. Zor bir iş<br />

yapıyorlar.<br />

21.1<br />

İşyerime gelen temsilcilerden bazıları diğerlerine göre daha bilimsel çalışıyor, daha<br />

güleryüzlü ve anlayışlı. Rahatsız etmiyorlar, çalışmamızı kolaylaştırıyorlar. Onlara 15.6<br />

daha olumlu yaklaşıyorum.<br />

Temsilci güncel ve işime yarayan bilgiler veriyor. Bu nitelikte bilgi alabileceğim<br />

başka bir kaynak yok.<br />

10.4<br />

İlaç şirketlerinin diğer şirketler gibi satışlarını artırmak için çalışmaya hakları var. 8.2<br />

Onlarla görüşmek psikolojik bir rahatlama sağlıyor. Bir tür “teneffüs” oluyor.<br />

Yoğun çalışma temposu içinde insani bir ara verme fırsatı sağlıyor.<br />

5.7<br />

Yerli ilaç şirketlerini desteklemek gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle pazarlama<br />

çalışmalarına daha olumlu yaklaşıyorum.<br />

5.0<br />

Sürekli birlikteyiz. Artık onlarla kişisel ilişkimiz, arkadaşlığımız oluştu. Benim<br />

işyerimde çalışan temsilcilere genellikle güveniyorum.<br />

2.2<br />

Yöntemlerin söylendiği kadar etkili olduğunu sanmıyorum; bu konuda yeterince<br />

bilimsel çalışma yok.<br />

1.9<br />

Kotalarını doldurmaları gerekiyor. Onlar için üzülüyorum. 1.2<br />

Diğer 3.2<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Yaklaşımlarını samimiyetsiz buluyorum. Sonuçta amaçları satışları artırmak. 17.0<br />

Belli bir eğitimden geçiyorlar ve pazarlama taktikleri kullanıyorlar. 15.3<br />

Kullandıkları satış yöntemleri herkes üzerinde bir şekilde etkilidir; yoksa<br />

promosyona bu kadar para harcanmazdı.<br />

14.5<br />

Verdikleri bilgiler yanıltıcı olabiliyor. Bu da sonuçta hastanın zararına... 13.5<br />

Borçluluk hissi yaratarak hekimleri etkiliyorlar. 13.2<br />

Hekimlerin farkında olmadan da etkilendikleri biliniyor. 11.7<br />

Temsilciler tam ara verip nefes alacakken içeri dalıyorlar. Hem işyükümüz artıyor,<br />

10.4<br />

hem de zaman kaybediyoruz.<br />

Diğer 4.4<br />

Toplam 100.0


115<br />

Katılımcıların %8.9’u “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• Üretip sattıkları şeyi en iyi onlar biliyor olmalı.<br />

o İlaç firmalarının üretip sattıkları ilacın prospektüsünü onlardan daha iyi bilen<br />

birilerinin olabileceğini tahmin etmiyorum. Sonuçta onlar sattıkları şeyin ne<br />

olduğunu, ne işe yaradığını, fayda ve zararlarını herkesten daha iyi bilmek<br />

durumundadırlar.<br />

• Böylece zaman yitirmeden bilgi ediniyoruz.<br />

o Bir hekim de eğer kullanmayı düşündüğü bir ilaçsa bu ilacın prospektüsünü<br />

öğrenmek için birçok kaynak araştırıp vakit kaybedeceğine direk imalatçıdan<br />

öğrenmeleri daha iyi olur diye düşünüyorum.<br />

• Güncel bilgiler alınacak kaynaklar yok. Son günlerde yeni yönetmelik<br />

değişiklikleri bile firma ve eczacılar tarafından bildiriliyor.<br />

• Yönlendirmeyi engelleyebilirim.<br />

o Etik ve bilimsel olmayan yaklaşımlarda bulunanları, manüplatif davrananları<br />

engelleyebiliyorum.<br />

• İnsani boyut işin içine girdiğinde ilişki kurmak durumunda kalınıyor.<br />

o İlaç firması bir nesne olarak mesafe koymanın daha kolay oldugu bir ilişki.<br />

Ancak firma temsilcisi dediğinde insani bir boyut işin içine giriyor<br />

görüşüyosun tabi.<br />

o “İnsan”a saygı ne şekilde olursa olsun -etik sınırlarda- onları dinlemeyi<br />

gerektirir.<br />

o Hepimiz insanız.<br />

• Onlar da bu sistemin mağdurlarından, bütün suçu onlara yüklememek gerek.<br />

o Mümessil ile ilişkinin niteliğini belirleme şansım var. Benim ticari<br />

yaklaşmamam onları da rahatlıyor. Bu kirli ortamda doğrusunu görme ve<br />

siyasal bakabilme şansları oluyor. Ve sektörün sömürülen kesimlerinden...<br />

o Ayıp olduğu için değil, sadece dönen bu dönme dolaptan sorumlu gibi kabul<br />

edilip, bireysel olarak zora düşmesini istemem. Bu yüzden anlatımını<br />

yaptıktan sonra herhangi bir hediye, vs. bırakmadan işine dönmesini isterim.


116<br />

• İnsani bir ilişki gereksinimini karşılıyorlar.<br />

o İnanın ben yaklaşık yirmi yılımı köy, kasaba gibi merkezlerin sağlık<br />

ocaklarında geçirdim, beni ziyarete gelen ne bir öğretim görevlisi ne de<br />

denetim dışında gelen bir sağlık bakanlığı görevlisi ne de TTB görevlisine<br />

şahit oldum. Ama bu tanıtım elemanlarından ziyaret aldım.<br />

• İşlerini yapıyorlar.<br />

o Bu sistemin bir ayağını da bu ilaç firmaları ve onların pazarlama teknikleri<br />

oluşturuyor.<br />

o Tüm dünyada belki biçimsel değişikler olsa da bu sistem işliyor.<br />

o Sonuçta bu bir realite.<br />

o Bu bir iş kolu olarak yasal ise, kabul etmemek yasalara aykırı olur.<br />

o İşlerini yapıyorlar ve üniversite-sanayi-sektör işbirliğinde temsilci<br />

konumundalar.<br />

o Mesleksel olarak karşı karşıya kalmak ortak kaderimiz.<br />

• Yan etkileri erken bildirebiliyoruz.<br />

o İlaçlarla ilgili her konuda ana firma ile aramızda bağ kuruyorlar ve yan<br />

etkileri daha erken bildirebiliyoruz.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Bilgilerimizi başka biçimlerde güncelleyebiliriz.<br />

o Ben özellikle son 5 yıldır, yıllardır kullandığım, bildiğim ilaçlara ait<br />

firmaların temsilcilerini kabul etmiyorum. Zaten ilacınızı kullanıyorum,<br />

değişiklikleri de (ambalaj, renk, tad, doz, ölçek şekli, fiyatı) komşu eczanelere<br />

10 günde bir giderek görüyorum diye söylüyorum. Böylece eczane raflarını<br />

buzdolabını da bir yerde denetlemiş oluyorum. Aşılar soğuk zincirde mi?<br />

Expired date'lerini geçmiş mi vs, yeni çıkan ilaçlar var mı?<br />

o Posta ve internet üzerinden tanıtım yapılabilir.<br />

• Bilimsel yetkinlikleri sınırlı<br />

o Sağlık alanında yetişmemiş olan ve pazarlama amacıyla eğitimden geçirilmiş<br />

kişilerin bilimsel anlamda sorularımı yanıtlayacak yetkinlikte olmadıklarını<br />

düşünüyorum.<br />

o Verdikleri bilgiler tatmin edici değil.<br />

o Ezberledikleri metinleri papağan gibi sürekli tekrarlıyorlar. Sonuçta<br />

karşınızda konuşan kişi, bir hekim değil. Konuyla ilgili bir soru sorduğunuzda<br />

yanıtını doğru düzgün veremiyor, zaten vermesi de beklenemez, amaçları<br />

sadece ilacı pazarlamak.


117<br />

• Hasta-hekim ilişkisini olumsuz etkiliyor.<br />

o Hasta-hekim ilişkisi içinde kalması gereken bir konunun, bu ilişkideki<br />

mahremiyeti ortadan kaldırarak ilişkinin doğrudan anlamını yitirmesine,<br />

dolaylı anlamlara bürünerek ticarileşmesine neden oluyor. Özel, yani hastayla<br />

hekim arasındaki karşılaşmaya neden olan olaya, zamana has olan şey başka<br />

bir etki dolayısıyla bozuluyor, tahrip oluyor ve üstelik sıradanlaşıyor.<br />

o Onlar için ayrılan zamanın hastalardan alınmış zaman olduğuna inanıyorum.<br />

• Kaynakların boşa harcanması anlamına geliyor.<br />

o Gereksiz promosyona ayrılan kaynağın heba edildiğine, bu kaynakların<br />

istenirse hem hekimlerimizin, hem de ülkemizin ihtiyacı olan bilimsel<br />

çalışmalara destek olarak aktarılabileceğine inanıyorum.<br />

o Çok yetenekli pırıl pırıl gençlerimiz bu işlerde heba oluyor. Bugünkü durum<br />

kaynak savurganlığının daniskasıdır.<br />

• Yaklaşımları içtenliksiz.<br />

o Ahlaki dejenerasyon ve pazarlama yöntemleri ile kapitalist, bireyci, sahte<br />

bireyler olarak karşımıza çıkıyorlar. Sahte ilgileri ve hekimlerden nefret<br />

ettiklerine eminim.<br />

o Hekim-mümessil ilişkisi bir tiyatrodur bence. Gözünün içine bakarak yalan ya<br />

da abartılan konuları mükemmelmiş gibi sunmaktır. Yani zoraki misafir.<br />

o Mümessiller ürün hakkında samimi değiller.<br />

o Bir mümessil en az haftada 2 kez aynı ilacı tanıtınca ve her gün 4-5 hatta<br />

bazen 5-10 ilaç mümessilini dinlemek ya da dinliyormuş gibi yapmak zorunda<br />

kalınca bu iş çekilmez ve anlamsız bir hal alıyor.<br />

• Hekimleri etkilemek için her yolu deniyorlar. Yaklaşımlarını onur kırıcı<br />

buluyorum.<br />

o Hepsini kapsamasa da azımsanmayacak bir bölümünün etik olmayan<br />

onerilerde bulunduklarına, güvenilir kaynaklardan tanık oluyorum.<br />

o Hekimleri etki altına almak için her yolu deniyorlar. Sorgular ya da<br />

yaltaklanır hallerine dayanamıyorum.<br />

o Bazıları hekimleri kendilerine muhtaçmış gibi davranıyor, 7 yıl okul okuyan<br />

ve sürekli çalışan bir hekim için çok zor kabul edilebilir bir durum.<br />

o Kendimi kullanılmış hissediyorum. Hasta ve ilaç arasında aracı kurum<br />

oluyoruz, ama bir parmak bal ile bizi kandırıyorlar.<br />

3.2.2.3 Şirket Temsilcisinden Hediye Almak<br />

1,451 hekimin %54.9’u, şirket temsilcisinden hediye almayı çeşitli gerekçelerle<br />

kabul edilebilir bulmuştur. Tüm gerekçelerin %58.9’si, bu ilişkinin kabul<br />

edilemeyeceği yargısına ilişkindir. Tablo 3.10’da, gerekçelerin temel oluşturdukları<br />

yargılara göre dağılımı görülmektedir.


118<br />

Tablo 3.10 Katılımcıların “Şirket temsilcisinin verdiği hediyeleri kabul etmek”<br />

üzerine yargı ve gerekçeleri<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

Belli bir değerin altındaki kırtasiye araçları, bardak, havlu gibi günlük kullanıma<br />

yönelik eşyalar, müzik CD’si gibi hediyeler hem hekimin yazacağı ilacı etkilemez, 36.5<br />

hem de hoş bir çalışma ortamı yaratır.<br />

Değeri 400 dolar olan bir kitap, uzmanlık derneği aidatının ödenmesi, bilimsel bir<br />

yabancı dergiye abonelik gibi hekimin bilimsel gelişimine katkıda bulunan 21.3<br />

hediyeler, doğrudan ve dolaylı olarak hastanın aldığı hizmeti iyileştirir.<br />

Üç kuruşluk hediyelerin hekimleri etkilediğini ileri sürmek, onlara hakaret<br />

16.5<br />

etmektir.<br />

Çalışma koşullarına olumlu etki eden hediyeler önemlidir. Örneğin acil servisteki<br />

hekim odası için bir klima ya da 37 ekran bir televizyon hediye edilmesi, hekimin 13.0<br />

çalışma koşullarını iyileştirir ve sonuçta bu da hastaya olumlu yansır.<br />

Temsilciye zaman ayırarak ben de ona bir iyilik yapmış oluyorum. 3.0<br />

Herkes alıyor, benim almamam birşeyi değiştirmez. 1.9<br />

Hediye almak hekime iletişimi, bilgi geçişini kolaylaştırmaktadır, ki bu da hastanın<br />

1.2<br />

yararınadır.<br />

Diğer 6.5<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Hediye alan, kendisini bir biçimde borçlu hisseder ve buna karşılık vermek<br />

gereksinimi duyar.<br />

17.3<br />

Bu tür ilişkiler toplumun gözünde mesleğin değerini yıpratıyor. 17.1<br />

Hediyeler maliyetleri artırdığı için, ilaç fiyatlarının artmasına yol açar. 16.5<br />

Hediyeler hastalar için uygun olmayan ilaçların (yanlış/pahalı/daha fazla yan<br />

etkili...) yazılmasına yol açabilir.<br />

15.0<br />

Hediyeler marka tanınmışlığını ve satışları artırmak için verilir. 12.6<br />

Genellikle işe yaramayan şeyler oluyor ve çöpe atılıyor. 10.5<br />

Hastanın hekime duyduğu güveni azaltabilir. 7.8<br />

Diğer 3.3<br />

Toplam 100.0<br />

Hediye alma eylemini kabul edilebilir bulan yargıların gerekçeleri arasında en sık<br />

rastlanılanları, hekimin etkilenmeyeceğine ilişkin güveni ve hediyenin sağlık<br />

hizmetine olumlu yansıyacağı savıdır. Karşıt yargı ise, daha çok hediyelerin reçeteyi<br />

etkilenmesi, mesleğin değerini azaltması ve ilaç fiyatlarını artırması gerekçelerine<br />

dayanmaktadır.<br />

“Belli bir değerin altındaki kırtasiye araçları, bardak, havlu gibi günlük kullanıma<br />

yönelik eşyalar, müzik CD’si gibi hediyeler hem hekimin yazacağı ilacı etkilemez,<br />

hem de hoş bir çalışma ortamı yaratır” seçeneğini işaretleyen katılımcılardan, bu<br />

değeri Türk Lirası cinsinden belirtmeleri istenmiştir. 86 kişi bu soruyu yanıtlamış,<br />

kabul edilebilecek hediyelerin en yüksek maddi değeri ortalama 20.5 YTL olarak<br />

belirtilmiştir. Belirtilen en düşük değer 1 YTL, en yüksek değer 100 YTL’dir.<br />

%


119<br />

Katılımcıların % 10.8’i “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• Küçük hediyeleri geri çevirmek zor oluyor.<br />

o Kalem, bardak filan gibi küçük bir hediyeyi “ben hediyenizi kabul<br />

etmiyorum” diyerek firma temsilcisini kırmak, üzmek istemiyorum.<br />

o Kırtasiye malzemesi kalem vs gibi red etmek zor oluyor.<br />

o Bu hediyeleri almamamın mümessile hakaret gibi algılanacağından...<br />

o “Almam” demek aykırı kaçar diye ses çıkarmıyorum.<br />

o Zaten aykırı olan tavrım daha da dikkat çekici olmasın diye kalem, bloknot<br />

gibi ürünlere ses çıkarmıyorum.<br />

• Hediyeleri alıp sevinecek birilerine veriyorum.<br />

o Adet yerini bulsun diye alıp birilerine veriyorum.<br />

o Yardımcı sağlık personeli küçük hediyeleri çok seviyor. Kabul edilmezse<br />

üzülüyor. Alıp onlara veriyorum .<br />

o Hediye değil, yatırım sayılabilecek promosyonları kabul edilemez. Küçük<br />

hediyeleri de benden daha fazla sevinecek insanlara vermek üzere kabul<br />

edilebilir buluyorum.<br />

o İhtiyacı olan bir öğrenciye hediye ediyorum, çok seviniyor.<br />

• Hediye vermek, ikramda bulunmak gelenekseldir.<br />

o Geleneksel “ziyaret eden hediye ile ziyarete gider, ziyaret edilen de ikramda<br />

bulunur” yaklaşımına uygun yaklaşımların en doğrusu olduğunu<br />

düşünüyorum.<br />

• Her hekime veriliyorsa kabul ederim.<br />

o Her hekime verilen, maliyeti düşük bir malzemeyi (kalem, kırtasiye<br />

malzemesi gibi) ancak kabul ederim. Sadece bana verilecekse maliyeti ne<br />

olursa olsun hiç bir promosyon kabul etmem.<br />

• İlacın satılmasına yaradığı için küçük hediyeler almak hekimin hakkıdır.<br />

o Bahsettiğiniz pahalı hediyeleri herkese vermezler. Onu DOKTORlara verirler.<br />

Eczanelere daha büyük hediyeler veriyorlar. Bana genellikle tükenmez kalem<br />

veriyorlar. Eh zaten kalem de sadece onların ilacının satılmasına yaradığına<br />

göre şirketin, eczanenin kazandığı bir işte müsaade edin de kalem parasını da<br />

hekim cebinden vermesin.


120<br />

• İnsanın kendisini değerli hissetmesini sağlıyor.<br />

o Çalışma koşulları ağır, insan kendini sıkca bir hiç olarak hissediyor. Hediye<br />

morali yükseltiyor.<br />

• İlaç firmalarının dağıttığı küçük hediyeler hoşuma gidiyor.<br />

• Zaman yitirmemek için alıyorum.<br />

o Almama sebebinin izahı uzun zaman alacağından...<br />

o Bazen verilen hediyeyi kabul etmemek, neden kabul etmediğinizi açıklamanız<br />

ek yükünü getiriyor. Uğraşacağıma hediyeyi bıraksın, ben de çevremdeki<br />

birine (personel, hemşire vs veririm) diye düşünüyorum.<br />

• Bu tür hediyeleri kabul etmeyen hekimler diğer hekim ve sağlık çalışanlarınca<br />

dışlanmaktadırlar.<br />

• Hediyeler ticari bir iş kolunda üretim yapan ilaç şirketlerinin kullandığı<br />

tutundurma araçlarıdır. Bu nedenle hediye vermek/almak doğal karşılanmalıdır.<br />

o Hemen her iş kolunda promosyon uygulaması var. Sağlık artık Hipokrat<br />

dönemindeki gibi değil bir sanayi sektörü.<br />

o Küçük promosyonları benzin aldığınızda bile veriyorlar. Acaba promosyon<br />

uğruna benzincisini değiştiren var mıdır?<br />

o Her ticaret şirketi reklam yapıyor, örneğin TV’deki süt reklamı da maliyetini<br />

artırıyordur. Bu gözle bakınca ilaç şirketlerinin piyasadaki diğer ticari<br />

şirketlerden farkı yok. Her malı seçerken kendi kriterlerimizi kullanıyoruz.<br />

• Yabancı şirketler kârlarının bir bölümünü Türkiye’de harcamak zorundalar.<br />

o Bu paralar zaten dışarı çıkarma yönteminin dışında kalan paralardır (Kârın %<br />

kaçı Türkiye’de kalması gereken kanundan dolayı). Türkiye’de kalan bölümü<br />

harcadıkları miktardır bu paralar zaten harcanacaktır.<br />

• Ziyaretler ve hediyeler fiyat artırmaz.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Mesleğin değerini, saygınlığını, hekimin güvenilirliğini olumsuz etkiler.<br />

o Bu tür hediyelerin hastanın ve şirketlerin gözünde hekimin ve hekimliğin<br />

değerini düşürdüğünü gözlüyorum.<br />

o Hiçbir işe yaramasa bile temsilcilerin”bir şey” verme zorunlulukları varmış<br />

gibi hissettirdiğimizi, bunun da en azından o temsilci nezdinde mesleki değer<br />

kaybına yol açtığını düşünüyorum.<br />

o Hediye verdiğinde temsilci kendinde bir güç hissediyor. Bu duygu hekimtemsilci<br />

arasında olması gereken saygıyı azaltıyor.


121<br />

o Özellikle hasta, hekimin muayenehanesinde gördüğü bir promosyon ürününün<br />

üzerinde yazılı ilaç adını reçetesinde de görürse, hekim ne kadar samimi<br />

olursa olsun, hastada ona karşı bir güvensizlik oluşması, tedaviye kuşkulu<br />

yaklaşması kaçınılmazdır.<br />

• Hekimin mesleğine ilişkin algısını bozar.<br />

o Mesleki sorumluluğun bir hediyeyle ilişkilendirilmesi, mesleki ve belki daha<br />

önemlisi insani değerlerde önemli yıpranmaya neden oluyor: Her şeyin<br />

mutlaka maddi karşılığının bulunması gerektiği algısı.<br />

• Sürekli reklam yapılmasını sağlıyor.<br />

o Hediyenin üzerinde firma adı yazılı olduğu için, onu nereye koyarsanız koyun<br />

reklamda süreklilik anlamına gelir. Ben daha iyi firmayım imajı ortaya çıkar.<br />

Ziyarete gelen firma temsilcisine hediye almayacağımı söyleyince, gücenerek<br />

bana kağıt ve kalemden birşey olmaz dediğinde, üzerinde hiçbir işaret<br />

olmayan kağıt kalem getirin alayım dedim o firma temsilcisi bir daha<br />

gelmedi.<br />

• Hediyenin bilinçaltı etkisi olabilir.<br />

o Bizim toplumda bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Bu bilinç altından<br />

dolayı verilen her hediye maddi değeri sıfır bile olsa hekimde tıbbi<br />

endikasyonda fark yoksa o ilaca yönelmeye farkında olmadan da neden<br />

olabilir.<br />

o Sonuçta gözden kaçırmamak gerekir ki, ilaç tekelleri kâr maksimizasyonu için<br />

bu yollarla hekimin bilinç altını ele geçirmektedir.<br />

• Rüşvet anlamına gelir.<br />

o Her türlü ‘hediye’ benim açımdan bir nevi rüşvet anlamını taşımaktadır.<br />

o Rüşvettir. Kayıt dışı değeri kabul etmek ahlaksızlıktır.<br />

o Bu sadece rüşvet değil, aynı zamanda bir insanlık suçudur!<br />

• Rüşvet almayı kolaylaştırabilir.<br />

o Hediyeler büyüdükçe firma ile hekim arasındaki ilişkilerin niteliğinin<br />

bozulduğunu sıklıkla gözlemleyebiliriz. Küçük hediyeler ile hediye alma<br />

kolaylığı/alışkanlığı yaratılıyor. Hekim bir süre sonra daha büyük hediyeleri<br />

alırken rahatsız hissetmeyebilir.<br />

o Küçük hediyelerle başlayan süreç hızla ilerleyebiliyor.<br />

o Rüşvet almak legal ve doğru hale gelebiliyor.<br />

o Burada yazılmayan, önce reçete arkasından gelen hediyeler şeklinde çok<br />

çirkin boyutlara varabiliyor. Hekimler kendilerini rasyonalize edecek bir yol<br />

buluyorlar.<br />

o Aslında hediyeler doktora bedava verildiği için hiç bir maddi değeri yoktur.<br />

Ama beleş verildiğinden hekimleri avantaya alıştırıp diğer varlıkları ve


122<br />

mesleklerini değersizleştirmelerini sağlıyor. Böylece devlet ve milletini<br />

düşünmeden rahatlıkla her ilacı yazıyor.<br />

• Hediye verme kavramının anlamına zarar verilmiş oluyor.<br />

o Hediye ancak o işte olmasan da veriliyorsa, dostluk varsa olabilecek bir haslet<br />

iken böylece bu değer de linç edilmiş oluyor.<br />

• Hediye almak bana birşey katmaz.<br />

• Bu hediyeler karşılıksız değil.<br />

o Armağan karşılıksız verildiğinde anlam taşır. Burada karşılık beklenmediğini<br />

düşünmüyorum.<br />

• Kaynakların boşa harcanması anlamına gelir.<br />

o Broşürlerde kullanılan kağıt hammaddesinin kaybı bile çok önemli.<br />

3.2.2.4 Şirket Temsilcisinin Verdiği Ücretsiz İlaç Örneğini Almak<br />

1,476 katılımcının %83.1’i, şirket temsilcisinin verdiği ücretsiz ilaç örneğini almayı<br />

çeşitli gerekçelerle kabul edilebilir bulmuştur. Tüm gerekçelerin %77.8’i, bu ilişkinin<br />

kabul edilebileceği yargısına ilişkindir. Tablo 3.11’de, gerekçelerin temel<br />

oluşturdukları yargılara göre dağılımı görülmektedir.<br />

Ücretsiz ilaç örneklerinin günlük yaşamda ve sağlık hizmetinde denk düştükleri<br />

boşluk, kabul edilebilirliği için çok büyük oranda gerekçe oluşturmaktadır (%79.5).<br />

Tablo 3.11 Katılımcıların “Temsilcinin verdiği ilaç numunesini almak” üzerine yargı ve<br />

gerekçeleri<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

Numune ilaçları yoksul hastalara dağıtıyorum. 58.1<br />

Numune ilaçlar evde çok işe yarıyor. 21.4<br />

Bu yerleşik bir tavırdır. 11.8<br />

Diğer 8.7<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Hasta için en uygun ilacın değil de, orada en çok tanıtılan ilacın reçetelenmesi<br />

34.2<br />

olasılığını artırır.<br />

İlaç maliyetlerini ve dolayısıyla fiyatlarını artırmaktadır. 29.7<br />

Numune ilaç verilen hasta er ya da geç o ilacı satın almak zorunda kalacak ve bu<br />

ilaç büyük olasılıkla pahalı bir seçenek olacaktır. Özellikle de kronik hastalar. 28.2<br />

Baştan daha ucuz bir seçenek başlamak daha doğru.<br />

Diğer 7.9<br />

Toplam 100.0<br />

%


123<br />

Katılımcıların %13.1’i “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• İlacın etkinliğini, kullanılabilirliğini anlamak için yararlı.<br />

o Pahalı ilaçları hasta satın almadan numune ile işe yarayıp yaramadığını<br />

deniyorum.<br />

o Çocuk hastalarda kullanacağım ilaçların önceden tadına bakmak yararlı<br />

oluyor.<br />

o Süspansiyonların tatlarını bilmek mesleki açıdan empati yapmayı<br />

kolaylaştırıyor ve ilaç tercihimi etkiliyor.<br />

o Alınan ilacı kendi üzerimde de deneyip gerçek etkinliğini görüyorum.<br />

o Uzun süreli tedavi için kullanılması gereken pahalı bir ilacın numune ile<br />

başlanarak hastanın tolerans ve cevabını görülebilmesi, hastanın devam<br />

edemeyeceği bir ilaç için maddi kayba uğramasını ve ilaç israfını önleyebilir.<br />

• Tedaviye zamanında başlayabilmek için yardımcı oluyor.<br />

o Numune ilaçları başlangıç dozunun gecikmesinin sorun olabileceğini<br />

düşündüğüm hastalarda başlangıç dozu olarak...<br />

o Hastanın resmi sevkini henüz alamadığı dönemde ve bazı acil durumlarda,<br />

tedaviye başlayabiliyoruz.<br />

o Devlet hastanesinde çalışıyorum, acil durumlarda ilaç bulamayabiliyoruz.<br />

o En yakın eczanenin size kilometrelerce uzak olduğu durumlarda bazen hayat<br />

kurtarıcı olabiliyor.<br />

o Evde ve kapımı çalan eş dost da gecenin bir vakti ilaç aranmıyor, ilk dozları<br />

alıp sabaha devamını alabiliyor.<br />

• Hastaya ilacı anlatmayı kolaylaştırıyor.<br />

o İlacın form, ambalaj özelliklerini bilmek hasta ilacını tarif ederken kolaylık<br />

sağlıyor.<br />

o İlaç kutu, renk ve biçimlerinin reçetesini unutan hasta ile iletişimde yararını<br />

görürüm.<br />

o Çünkü hastaların sürekli kırmızı bir haptı, kutusu maviydi, vb. şekillerde<br />

ilacını anlatmaya çalıştığı ülkemizde en azından bu konuda bile numuneden<br />

yararlanıyoruz.<br />

• İlacı anımsamamı kolaylaştırıyor.<br />

o İlaçlar gözümün önünde durursa isimlerini daha kolay hatırlıyorum.<br />

o Reçete yazacağım zaman numunesini bildiğim ilaç daha kolay aklıma geliyor.<br />

o Bu kadar çok ilaç çeşidi içinde bir çeşitten fazla ilacı hatırlamamı<br />

kolaylaştırıyor ve ilaç tekeli oluşmamasını sağlıyor.


124<br />

• Yazacağım ilacı görmek isterim.<br />

o İlacı görmek gerekiyor, hiç görmediğim ilacı yazmak pek istemiyorum<br />

o İlaçları somut olarak tanımış oluyorum. Kutusunu inceliyorum, tablet ise<br />

boyutunu anlıyorum, görmediğim bir ilacı reçete etmek çok saçma olur zaten.<br />

• Vicdanımı rahatlatıyor.<br />

o En azından reçetesini yazıp alamayacağını bildiğim hastanın veya başkasının<br />

üzerine ilaç yazdırmak isteyenlerin ilacını sağlayarak biraz vicdanımı<br />

rahatlatıyorum<br />

• Kabul etmemenin gerekçesi yok.<br />

o Numuneyi kabul etmemek aklıma bile gelmedi. Sonuçta doktorlar için özel<br />

olarak üretilmiş numuneler bunlar. Kabul etmememenin gerekçesi ne olabilir<br />

ki?<br />

• Toplum yararınadır.<br />

o Hekimlerin numune ilaçları kendi kullanımları için biriktirdiğini<br />

düşünmüyorum. Sonuçta bu ilaçlar bir şekilde toplum kullanımına geri<br />

dönüyor.<br />

• Numunesini almak, yazmak için bir kriter değildir.<br />

• Dünyanın her yerinde numune ilaç verilir.<br />

• Kızılay vb. kuruluşlara toplu halde iletip ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabiliyor.<br />

• Kronik hastalıklara yönelik olmayanları alıyorum.<br />

• Birkaç doz ilaç kullanımı yeterli olacak olan hastalarımda kullanıyorum.<br />

• Almayıp kabul etmemek, temsilciye hakaret olur gibi geliyor.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Çoğunlukla işe yaramıyor.<br />

o Bekleyerek miyadı geçiyor.<br />

o İlaçların çoğu çekmecelerde heba oluyor.<br />

o Ne o 5 tane ilaçla bir hasta iyileşir, ne de antihipertansifi ben kullanıp iyi<br />

olurum.


125<br />

• Diğer hediyelerle aynı amaca yöneliktir.<br />

o Diğer hediyelerden farkı yok zihniyet olarak<br />

o Borçluluk hissi yaratabilir.<br />

• Sağlık hizmetlerindeki yoksunlukları gideriyormuş gibi görünerek temel<br />

nedenlerin sorgulanmasını önlemektedir.<br />

o İlaç üretimi özel sektör tarafından yürütüldüğü ve sağlık hizmetleri<br />

özelleştirildiği sürece ilaca ulaşımdaki sorunlar sürecektir. Bunun çözümü ilaç<br />

maliyetlerini ve tekelleşmeyi daha da artırma yolunda hizmet eden promosyon<br />

ve numune ilaçlar değildir. Sorunun süregenleşmesine yol açağı için kabul<br />

edilmemelidir.<br />

o Bazı hekim arkadaşlar sosyal güvencesi olmayanlara dağıtıyoruz diye<br />

numuneleri almaktadır. Bence bu da yanılsamadır. Çünkü insanların neden<br />

ilaç alamadıkları durumunun sorgulanmasını önlemekte durum örtbas<br />

edilmektedir.<br />

• Hastalarda numune ilaç teminine dönük beklenti doğuruyor.<br />

• Amaç ilacı hatırlatmaksa sadece boş kutu verseler de olur.<br />

• Vicdan rahatlatma olarak tanımlamak gerekir.<br />

3.2.2.5 İlaç Şirketinin Hekimin Kurumuna Demirbaş ya da Sarf Malzemesi<br />

Alması<br />

Beşinci soruyu yanıtlayan 1,469 hekimin %50.0’ı, ilaç şirketinin çalıştıkları kuruma<br />

demirbaş ya da sarf malzemesi almasını çeşitli gerekçelerle kabul edilemez<br />

bulmuştur. Belirtilen tüm gerekçelerin %54.2’si, bu ilişkinin kabul edilemeyeceği<br />

yargısına ilişkindir. Tablo 3.12’de, gerekçelerin temel oluşturdukları yargılara göre<br />

dağılımı görülmektedir.<br />

Devletin hizmete yönelik malzeme gereksinimlerini yeterince karşılamaması ve ilaç<br />

şirketinin verdiği malzemenin kayıtlara geçiyor olması, hizmetin daha sağlıklı<br />

sürdürülebilmesi amacına yönelik olarak kabul edilebilir gerekçeler olarak<br />

belirtilmiştir (%72.1). Yanı sıra, bu tür hediyelerin yine de bir borçluluk doğurması<br />

ve kötüye kullanılabilmesi, kabul edilemezliği için gerekçe gösterilmiştir (%68.0).


126<br />

Tablo 3.12 Katılımcıların “İlaç şirketinin hekimin çalıştığı kuruma demirbaş ya da<br />

sarf malzemesi alması” üzerine yargı ve gerekçeleri<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

Fotokopi toneri ya da kliniğe ultrason aygıtı alınması tüm hekim-ilaç şirketi<br />

ilişkileri içinde en az sorgulanabilir olanı. Çünkü destek kişiye değil kuruma 41.1<br />

yapılıyor ve demirbaş kayıtlarına geçiyor.<br />

Devlet bu tür gereksinimlerin çoğunu karşılamıyor. İlaç şirketlerinin desteği olmasa<br />

kırtasiye işleri dahi yürümez.<br />

31.0<br />

İlaç şirketlerinin amacı sağlık hizmetlerine destek sağlamak olduğu için bu tür<br />

katkılarda bulunmaları doğal karşılanmalı.<br />

22.0<br />

Diğer 6.0<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Bu tür destekler bir karşılık beklentisiyle verilir. Yazılı bir anlaşma olmasa da sözel<br />

olarak beklenti ifade edilir ve hekimler bir biçimde bu borcu ödemek yükümlülüğü 49.0<br />

ile karşı karşıya kalır.<br />

Malzeme alımı için ölçüt koymak çoğu kez güç oluyor. Bazen ortak gereksinime<br />

19.0<br />

karşılık gelirken, sıklıkla hekimin odasının döşenmesi gibi kişisel çapta oluyor.<br />

Malzeme alan şirketin temsilcileri klinikte serbestçe dolaşıyor, hediye malzemenin<br />

18.4<br />

diyeti temsilcilerin böyle bir hak kazanması oluyor.<br />

Lüks tüketime yönelik malzemeler hekim ve hasta odaları arasında eşitsizlik<br />

8.9<br />

yaratıyor.<br />

Diğer 4.8<br />

Toplam 100.0<br />

Katılımcıların %9.1’i “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• Bu destek için zaten bir bütçe ayırıyorlar.<br />

o Konuyla ilgili bir bütçeleri zaten var. Kuruma demirbaş almasalar bile ben o<br />

ilacı (gerekli gördüğüm her hasta için) yazacağım. O halde niye bu bütçeyi<br />

kendi kurumum için kullandırmayayım.<br />

• İlaç şirketleri çok fazla kâr ediyor. Bu bağışlarla bir miktar da olsa karşılığını<br />

almış oluyoruz.<br />

o Elimden geldiğince deveden tüy koparmaya çalışıyorum. Zira memleketin<br />

kanını içtiler.<br />

o Belirli bir ilaç zaten sürekli büyük miktarlarda yazılıyorsa, o şirketin daha az<br />

kâr etmesi için bile yapılabilir.<br />

%


127<br />

• Acil gereksinimler için kabul edilebilir.<br />

o Yalnızca acil çözümler için yapılan yardımları, gerçek çözüm olmamakla<br />

birlikte, kabul edilebilir buluyorum. Özellikle köy sağlık ocaklarında.<br />

• Destek bilimsel çalışma içinse kabul edilebilir.<br />

o Bilimsel çalışmaya destek olabilecek bağışların kabul edilebilir olduğunu<br />

düşünüyorum.<br />

o Kırtasiye malzemesi vs değil, kitap, yayın dosyası, çalışılan kurumun<br />

kütüphanesinin bir dergiye üyeliği, bir çalışmanın sponsorluğu gibi direkt<br />

bilimsel katkı sağlayan şeylerin verilmesini talep ediyorum ve bunları kabul<br />

ediyorum. Bunu sağlayan şirketlere de saygı duyuyorum.<br />

• Devletin bürokratik engellerini aşmakla uğraşmak yerine gereksinim şirketlerden<br />

kolayca sağlanabiliyor.<br />

o Bazen hem bizlerin çalışmalarını kolaylaştıracak hem de hastaların daha iyi<br />

ve daha hızlı hizmet almalarını sağlayacak araç-gereçlerin idare tarafından<br />

sağlanması bürokrasi engellerine takılabiliyor. Bu durumda yönetme<br />

basiretsizliği ve beceriksizliği olan idarelerden talepte bulunmak bile angarya<br />

oluyor. Oysa ki kurum için gerekli demirbaş uygun maliyette ise firmalarca<br />

kolayca karşılanabiliyor.<br />

o Zaten kurumlar pek çok şeyi almamak için sürekli yeni prosedürler<br />

uyguluyor.<br />

• Yabancı sermaye kazançlarını bu yönde harcadıkları için olumlu.<br />

• Özel hastanede çalıştığım için yıllardır böyle bir durumla karşılaşmadım.<br />

• En sonuçta ücreti ödeyen de halktır, hizmeti alan da halktır, alınan hediye de halk<br />

için kullanılmaktadır.<br />

• Hekim benzer etkinliğe ve yan etki profiline sahip iki ilaçtan, katkıda bulunanı<br />

seçiyorsa sorun görmüyorum.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Sorumluluğun devlete ait olduğunun unutulmasına neden oluyor.<br />

o Devlete ait sorumluluğun göz ardı edilmesini getiriyor, seçeneksizlik duygusu<br />

yaratıyor.<br />

o Devlete ait olması gereken bir yükümlülüğü kendi kriterleri içinde<br />

karşılayarak, kurumlara yönelik görev-sorumluluk algısını bozuyorlar.<br />

o Devletin sağlık hizmetlerinden sıyrılmasına hizmet ediyor.<br />

o Bana kalırsa, devlet de biraz ilaç firmalarına güvenerek yükümlülüklerini<br />

yeteri kadar yerine getirmemeye başladı. “Nasıl olsa ilaç firmaları karşılar”<br />

zihniyeti her yere fena halde sızmış durumda.


128<br />

o Artık bu yöntem herhangi bir talebimiz olduğunda idareciler tarafından bile<br />

çözüm olarak önerilir oldu. Bu ise sağlık alanında kamusal sorumluluğunciddiyetin<br />

ne kadar yerlerde süründüğünün göstergesi.<br />

• Rüşvettir.<br />

o Ben bu gibi davranışları rüşvet - hak edilmemiş kazanç- olarak<br />

değerlendiriyorum.<br />

• Bu adım meslek ahlakına aykırı uygulamalar için kapı açar.<br />

o Eğer en ufak bir zafiyet gösterirseniz laboratuvarlardan yüzde alarak çalışan<br />

doktorların durumuna düşersiniz.<br />

o Bana göre sapmanın rasyonalize edilmesinde ilk basamaktır ve “Cehennemin<br />

yolu iyi niyetle döşelidir”.<br />

o Küçük desteklerle başlayan süreç bir müddet sonra hizmetin yürümesini ilaç<br />

firmasının inisiyatifine/insafına terketmek anlamına gelebilecektir.<br />

• Haksız rekabete yol açar.<br />

o Burda da zengin firmaların ekmeğine yağ sürülmüş oluyor. Özellikle yerli<br />

firmalar böyle bir rekabete zor girecekleri için, yine zengin olana pay çıkıyor.<br />

• Kurumu zarara uğratıyor.<br />

o İlaç şirketinin karşılığında gereğinden çok ilaç satması sonucunda kurum<br />

zarara uğruyor.<br />

o Kurumda planlama olmaksızın malzeme alımı anlamına geliyor.<br />

• Topluma ait parayı kendi çıkarları için kullanıyorlar.<br />

o Bunlar yanlış işler, kimin parasıyla kim ne yapıyor. Soygunun ortamı<br />

muğlaklıktır ve buna hepimiz dahiliz. Yani hepimiz birbirimizi soymakla<br />

meşguluz. Bu durumdan aramızdaki uyanıklar daha çok yararlanıyor.<br />

• Etik olmayan davranışları kurumsallaştırıyor.<br />

• Alınan malzeme sürekli bir bağımlılığa neden olabiliyor (Şeker ölçüm aleti<br />

hediye edilir, çubuklara bağımlı hale gelinir gibi).<br />

• Maliyete etkisi çok yüksek.<br />

• Bazen klinikler hastalara birebir sarf malzemelerinin pazarlandığı yerlere<br />

dönüşebiliyor.


129<br />

3.2.2.6 İlaç Şirketinin Düzenlediği Bir Tanıtım ya da Eğitim Programına<br />

Katılmak<br />

1,429 hekimin %57.1’i, ilaç şirketinin düzenlediği bir ilaç tanıtım toplantısına veya<br />

belli bir konudaki eğitim programına katılmayı çeşitli gerekçelerle kabul edilebilir<br />

bulmuştur. Belirtilen gerekçelerin %52.8’i, bu ilişkinin kabul edilebileceği yargısına<br />

ilişkindir. Tablo 3.13’de, gerekçelerin temel oluşturdukları yargılara göre dağılımı<br />

görülmektedir.<br />

Tablo 3.13 Katılımcıların “İlaç şirketinin düzenlediği bir ilaç tanıtım toplantısına veya belli<br />

bir konudaki eğitim programına katılmak” üzerine yargı ve gerekçeleri<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

İlaç şirketi destekli tanıtım ve eğitim toplantıları, tıbbi bilgilerin yayılması ve sağlık<br />

hizmetlerinin geliştirilmesine katkıda bulunduğu için topluma bir hizmettir.<br />

27.5<br />

Sunulan bilgiler yansız olmayabilse de, rakip şirketlerin toplantılarına katıldığım<br />

için karşılaştırma yapıp en doğrusunu bulabiliyorum.<br />

24.8<br />

Bu tür toplantılar aracılığı ile yararlı bilgiler ediniyorum ve böylece daha iyi<br />

hekimlik yaptığımı düşünüyorum.<br />

21.3<br />

Belli bir konuda güncel, bilimsel ve ücretsiz bir eğitim almanın başka olanağı yok. 19.8<br />

Bu toplantılara katılım için hekimlere ödenen ücreti vakfa bağışlıyorum. 0.6<br />

Diğer 6.1<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Verilen yemek ve hediyeler olmasa, bu toplantılara katılım oldukça düşerdi.<br />

Hekimler daha çok bu tür beklentilerle katılıyorlar. Aslında ortada karşılıklı bir 32.8<br />

samimiyetsizlik var.<br />

Bu tür toplantılarda verilen bilgilerin yanıltıcı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü<br />

sonuçta şirketlerin amacı satışlarını artırmak. Toplantılar ister istemez hekimleri 27.9<br />

etkiliyor, çünkü çok iyi hazırlanıyor, sunuluyor.<br />

Bilgimizi başka yollarla da güncelleyebiliriz. 21.3<br />

Katılımcılar verilecek ödülü hak etmek durumunda bırakılıyorlar. Bunu onur kırıcı<br />

14.2<br />

buluyorum.<br />

Diğer 3.8<br />

Toplam 100.0<br />

İlaç şirketinin düzenlediği eğitim/tanıtım toplantısına katılmak, hekimin sunduğu<br />

sağlık hizmetini iyileştirdiği ve olası yanlı bilgilendirme denetim altına alınabildiği<br />

gerekçeleriyle kabul edilebilir bulunmuştur (%73.6). Buna karşın, bu toplantılara<br />

katılmayı kabul edilemez bulan hekimler, karşılıklı olarak çıkar beklentisi olmasını<br />

ve toplantıların yanlış yönlendirici olabileceğini ileri sürmüşlerdir (%60.7).<br />

Katılımcıların %9.8’i “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

%


130<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• Verilen bilgiler bilimseldir.<br />

o Bu tür toplantılarda pazarlama teknikleri kullanılsa bile sonuç olarak bunlar<br />

bilimsel toplantılar ve ilaç firmaları da dolandırıcı değil. Verdikleri bilgiler<br />

bilimsel temele dayanmak zorunda.<br />

o Sponsor destekli herhangi bir bilimsel aktivitenin yanlı olabileceğini<br />

düşünmek bu aktiviteyi gerçekleştiren bağımsız hekime en azından haksızlık<br />

olur.<br />

o Cerrahi Derneklerinin aylık bilimsel toplantılarına ilaç firmalarının sponsor<br />

olması, bu toplantıların niteliğini değiştirmez.<br />

• Toplantıya katılarak eleştiri olanağını kullanabiliriz.<br />

o Bu toplantılarda eleştirileri dile getirme veya yanlı sunulan bilgileri yerinde<br />

düzeltme olanağı var.<br />

o Çarpıtmalar varsa o toplantıda bunu dile getirme ve düzeltme olanağı da<br />

vardır.<br />

• Yanlı yönlendirmeleri anlayabiliriz.<br />

o Sunulan bilgilerin içinden işe yarayacakları süzmek ve varsa firma<br />

manüpilasyonlarını ayıklamak olası.<br />

o Hekim dediğin zaten ilaçlar arasından doğru olanı bulabilen demektir. Bu<br />

yüzden bir toplantıya katılmış hekim çocuk değil ki hemen kandırılabilsin.<br />

Toplantı herkese açık olduğundan o esnada karşı fikri olan bir Prof. fikrini<br />

beyan edebilir.<br />

o Paranoyakça davranmayı yanlış buluyorum, doğru ile yanlışı, taraflı ile<br />

tarafsızı ayırt edemiyecek isek niye hekim olduk?<br />

• Bazıları bilimsel ve uygun düzenlenmiş oluyor. Onlara katılabilirim.<br />

• Arkadaşlarımı görüyorum, eğleniyorum.<br />

o Bu toplantılarda arkadaşlarımla görüşme olanağı bulabiliyorum.<br />

o Periferde çalışan sağlık personeline, sosyal ortam yarattığı için, yalnızca bu<br />

nedenle katılımı kabul edilebilir buluyorum.<br />

o Özellikle taşrada bu tür toplantıların hekimlerin bir araya gelmesi için güzel<br />

fırsatlar yaratıyor.<br />

o Gezme ve arkadaşları görme amaçlı katılıyorum.<br />

o Bu toplantılar doktorların birlikte eğlenmesi için ideal.<br />

o Bu toplantılarda dinleniyorum.<br />

o Bekarım, evde de yemek yapamıyorum. Bunu da göz önünde bulundurmalı.<br />

o İçki içiyorum.


131<br />

• Yabancı uzmanları dinleme olanağı yakalıyorum.<br />

o Yeni ilacı en iyi yabancı konuşmacıların da katılımı ile izleyebilirsiniz.<br />

o Özellikle konunun dünya çapındaki uzmanları ile konuşma ve soru sorma<br />

fırsatı yakalıyorum.<br />

• Ben katılmasam da firma o masrafı zaten gözden çıkarmış oluyor.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Konuşmacılar şirketlerle çıkar ilişkisi kurarak yanlı bilgi veriyor.<br />

o İlaç şirketleri toplantıların içeriğini giderek daha belirler hale geldiler. Bazı<br />

profesörler ilaç şirketlerinin onlara sağladığı maddi kaynakla toplantılar<br />

organize edip sonra da o toplantıların içeriğini ilaç şirketlerine gebe bir<br />

şekilde düzenleyebiliyorlar.<br />

o En çok bu tür toplantılarla il il dolaştırılan hocalarıma üzülüyorum. Bunu<br />

bilim için yapmadıklarını biliyoruz. Dikte edilen metinleri araştırmaymış gibi<br />

bize iletiyorlar. Yazık oluyor hekimlik onuruna.<br />

o Çoğu toplantıda ilaç firmalarının konuyla ilgili konuşan ya da yetkin diye<br />

lanse edilen kişileri kendi çıkarları doğrultusunda ve yeni çıkan ilaçları<br />

konusunda yanlı konuşmaları için satın aldıklarını artık bilmeyen yok.<br />

• Toplantıların düzenlendiği gösterişli mekânlar amaca uygun değil.<br />

o Bu tür toplantılar üniversitelerde ve sosyal tesislerde yapılırsa daha sıcak ve<br />

olumlu bakılabilir. Ancak, gösterişli mekanlarda yapılan toplantılar<br />

hekimlerin toplum önündeki saygınlığını ve inandırıcılığını olumsuz yönde<br />

etkiliyor.<br />

o Hiçbir bilimsel toplantı 5 yıldızlı otellerde ve tatil köylerinde<br />

düzenlenmemelidir. Tüm bilimsel toplantılar bilim yuvaları olan<br />

üniversitelerimizin toplantı salonlarında yapılmalıdır. Ayrıca kamuya ait<br />

konferans salonları da bu amaçla kullanılabilir.<br />

o Toplantı sonrası verilen yemek ve eğlence, eğitim amacının önüne çıkmakta.<br />

• Hekimlerin bu tür toplantılardaki davranışları utanç verici.<br />

o Tanıtım toplantılarındaki hekim davranışı (çocuğunu, akrabasını getirmek,<br />

sosyal aktivasyon bölümündeki sabırsızlığı) beni utandırıyor.<br />

o Bu tür toplantılar hekimlerin tavırları nedeniyle hekimlik mesleğine zarar<br />

veriyor.<br />

o Hekimlerin bedava yemek için ne kadar zavallı duruma düştüklerini<br />

görmemek için bu gibi toplantılara katılmıyorum.<br />

o En son 10 sene önce gittiğim açık büfeli toplantıda doktorların üçer beşer<br />

tabak yangından mal kaçırırcasına yemeklere hücum ettiğini gördüğümden<br />

beri böyle yemekli ya da paralı toplantılara gitmiyorum.<br />

o Böyle toplantılara katılmak yüz kızartıcı...


132<br />

o Meslek onurunu ayaklar altına alarak, sanki hekimler hayatında yemeği ilk<br />

kez görüyormuşçasına yemek ve eğlence vaad ediliyor ve hekimlerde siz<br />

bunu hakettiniz hissi yaratılarak toplantı mekanına gelmesi sağlanıyor.<br />

• Yemeğin diyeti talep ediliyor.<br />

o Sonra da borçlandırma sistemi hiç durmaksızın çalışıyor. Beş para etmeyen<br />

bir pazarlamacı aylarca o yemeği evirip çevirip önünüze getiriyor. Ürününe<br />

destek isteyip duruyor. Yemeği yerken az biraz eğlendiyseniz vay halinize.<br />

Laubali oldunuz demektedir. Pazarlamacı utanmadan bizim satışlar düştü<br />

beyim IMS ler iyi gitmiyor diyor.<br />

• Toplumsal bir etkinliğin ticari amaçla kullanılması kültürel değerleri<br />

yoksullaştırıyor.<br />

o Eğlenmek isteyen hekimler kendi paraları ile kendi kültürlerine uygun eğlence<br />

yerlerine gidebilirler. Bu tür eğlencelerle hekimler aynı zamanda kültürel<br />

olarak da AYNILAŞTIRILMAKTA.<br />

• Eğitim sistematik, yansız ve kurumsal olmalı.<br />

o Bilgilerin daha sistematik ve düzenli verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve<br />

bu nedenle de bu işin ilaç firmalarına ve isteğe bırakılamayacak kadar önemli<br />

olduğunu savunuyorum.<br />

o Bilginin dağıtım süreci yansız olmalı.<br />

o Eğitim bizim işimiz, firmaların değil.<br />

• Bu tür toplantıların bilimsel ve etik değerlendirmeden geçmemektedir.<br />

• Kaynaklar daha verimli kullanılabilir.<br />

o Bu toplantılar yerine araştırma - geliştirme, bilimsel çalışmalar yapılmak<br />

üzere kurumun fonuna aktarılmak üzere kurumsal destek verilmesini tercih<br />

ederim.<br />

o Bu toplantılarda verilen bilgilere zaten kimse güvenmiyor. Gereksiz masraf,<br />

israf.<br />

3.2.2.7 Bilimsel Araştırmalar İçin İlaç Şirketlerinden Destek Almak<br />

Bilimsel araştırmalarla ilgili yedinci soruyu yanıtlayan 1,439 hekimin %51.4’ü,<br />

bilimsel araştırmalar için ilaç şirketlerinden destek almayı çeşitli gerekçelerle kabul<br />

edilebilir bulmuştur. Bu orantı, bir üniversitede çalışan hekimler için %74.1, eğitim<br />

veren kurumlarda çalışan hekimler içinse %77.9’dur. Belirtilen gerekçelerin %55.1’i<br />

bu ilişkinin kabul edilemeyeceği yargısına ilişkindir. Tablo 3.14’te, gerekçelerin<br />

temel oluşturdukları yargılara göre dağılımı görülmektedir.<br />

Şirketlerin maddi desteği olmaksızın bilimsel araştırma yapılamayacağı ve maddi<br />

destek vermelerinin araştırma sonuçlarını etkilemeyeceği gerekçeleri, bilimsel


133<br />

araştırmalar için ilaç şirketlerinden destek almayı kabul edileceği savının en sık dile<br />

getirilen dayanaklarıdır (%59.2). Buna karşılık, şirketlerin araştırmalara müdahale<br />

etmeleri ve akademisyenlerin yayın yapmak zorunda olması bu ilişkiyi kabul<br />

edilemez bulma gerekçeleri olarak dile getirilmiştir (%60.0).<br />

Tablo 3.14 Katılımcıların “Bilimsel araştırmalar için ilaç şirketlerinden destek almak”<br />

üzerine yargı ve gerekçeleri<br />

Kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

Şirketler bilimsel araştırmalara destek vermeseler, bugün yürütülen klinik<br />

37.3<br />

araştırmaların çoğu gerçekleştirilemezdi.<br />

İlaç şirketlerinin bilimsel özerkliği olumsuz etkilediği gibi genellemeler<br />

yapamayız. Genellikle bilimsel araştırma sonuçlarına müdahale edilmediğini 21.9<br />

düşünüyorum.<br />

Akademisyenler ile ilaç şirketleri arasındaki sözleşmeler sayesinde hem<br />

akademisyenler ilaç araştırmalarına ilişkin yeni bilgiler ediniyorlar, hem de ilaç<br />

19.5<br />

şirketleri alana ilişkin bilgi alarak yaygın sağlık sorunları için yeni çözümler<br />

üretebiliyorlar.<br />

İlaç şirketi ile araştırmacılar ve hekimler arasındaki bağ sayesinde yeni ilaçların<br />

15.3<br />

güvenilirliği ve etkinliğini ölçmek mümkün oluyor.<br />

Diğer 5.9<br />

Toplam 100.0<br />

Kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

Araştırmacılar ancak ilaç şirketi çıkarlarına uygun konularda çalışma yaparsa<br />

destek bulabilmekte, şirketler destek karşılığında yaptıkları sözleşmelerle 36.4<br />

araştırmacıyı bağlamakta ve araştırma sonuçlarına müdahale edebilmektedir.<br />

Günümüzde akademisyenler büyük bir yayın yapma baskısı altındadırlar. Şirketler<br />

23.6<br />

de bu baskıyı kullanmaktadır.<br />

Hastadan aydınlatılmış onam alınsa bile ilaç araştırmalarına uygun nitelikte hasta<br />

katmak karşılığında hekime ücret ödenmesi kabul edilemez. Çünkü hekimin 22.0<br />

eylemi, maddi çıkarı için hastayı kullanmak anlamına gelmektedir.<br />

Hastaların bu tür araştırmalara ne kadar gönüllü katıldıkları tartışmalıdır. 14.4<br />

Diğer 3.5<br />

Toplam 100.0<br />

Katılımcıların %8.6’sı “Diğer” seçeneğini işaretleyerek açık uçlu yanıtlar vermiştir.<br />

Bu yanıtlar aşağıda özetlenmektedir.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilebilir” bulma gerekçeleri<br />

• Giderlerini sosyal güvenlik kurumları karşılamıyorsa kabul edilebilir.<br />

o Ancak çok merkezli ilaç giderlerinin vatandaşa ve sosyal güvenlik<br />

kuruluşlarına yüklenmediği çalışmalar yapılabilir.<br />

• Araştırmanın bir şirket tarafından desteklendiğinin açıklanması koşulu ile kabul<br />

edilebilir.<br />

%


134<br />

• Uygun biçimde yapılandırılmış, sınırları çizilmiş ise ve denetleniyorsa kabul<br />

edilebilir.<br />

o Araştırmanın ilaç şirketinin isteği doğrultusunda yapılması gibi bir ön koşul,<br />

dayatma veya yönlendirme yoksa, araştırma etiğine uygun davranılmışsa bu<br />

konuda da çekingen davranmamak gerekir.<br />

o Araştırma sonucuna hiç bir müdahaleyi kabul etmeme durumu en başta<br />

yapılan sözleşmeye konulursa sorun olmaz diye düşünüyorum.<br />

o Ancak belli koşullarda olabilir. Bunu önceden belirlemek gerekir. Hiç bir<br />

müdahale ve denetim kabul edilemez.<br />

o Araştırmanın bağımsızlığı ve etik ilkelere uygunluğu güvence altına alındığı<br />

taktirde tüm kurum ve kuruluşlar gibi ilaç şirketleri de bilime destek<br />

olmalıdır.<br />

o Son çare olarak ilaç şirketlerinin desteği alınıyorsa, araştırmanın yöntemi ve<br />

sonuçlarına müdahale olmayacağı güvencesi alınmışsa, bu durumda kabul<br />

edilebilir buluyorum.<br />

o Önemli olan, okuduğu bir çalışmayı metodolojisinden başlayarak sunumuna<br />

dek eleştirel gözle yorumlayabilecek, satır aralarında -varsa- “tuzakları”<br />

sezecek, bilimsellikte ve sorgulayıcı hekimler yetiştirebilmemiz.<br />

o Yapılan çalışmaların etik kurullar, sağlık bakanlığı, ulusal ya da uluslararası<br />

denetleme şirketlerinin (hatta bazı çalışmalarda FDA) gözetiminde olması<br />

kaydıyla...<br />

o Çalışmaların üniversite araştırma ve etik kurulları tarafından veya merkezi<br />

etik kurul tarafından onaylanması ve bütçesindeki tüm kalemlerin ayrıntılı<br />

dökümü yapılmak koşulu ile...<br />

o Deontolojik sınırlar iyi çizilerek...<br />

• Bilimsel ise kabul edilebilir.<br />

o Burada kastedilen amaç bilimsel çalışma adı takılan uygulama çalışması<br />

olmayıp gerçek anlamda bilimsel araştırma ise, ona zaten kimse destek<br />

vermez ve şayet böyle bir destek bulunabilirse nereden geldiği de hiç önemli<br />

değildir.<br />

o Yapılacak araştırmanın bilime ve topluma katkısının olumlu olması koşuluyla<br />

bu yaklaşım yararlı olabilir.<br />

o Bilimsel ise herşey mübahtır.<br />

• Bilimsel doğruluk bir kişisel ahlak sorunudur. Hekim bilimsel doğruluk ile<br />

çalışmaz ise kabul edilemez.<br />

o İdeal olanı araştırmalar için firma dışı kaynak bulmaktır, ama hekim bilimsel<br />

doğruluğundan şaşmayacağını belirterek bir firmadan araştırma desteği<br />

alabilir. Bilimsel doğruluk bir ahlak meselesidir.


135<br />

• Şirketlerin desteğine kuşkuyla bakmak paranoyakçadır ve toplumsallaşma<br />

sürecini zedeler.<br />

o Bir hekimin bu konuda yaptığı çalışmanın sonucunu sponsor şirketin lehine<br />

değiştireceğine prensip olarak inanmıyorum. Bu gibi davranışlar olabilecek<br />

diye bu yöntemin karalanmasına da karşıyım. Bu durumda hiçbir sektör<br />

çalışanına güvenilemeyeceği gibi yaygın bir paranoya fikrine kapılmamız<br />

gerekir ki bu da toplumsallaşma sürecini anlayışını sarsar.<br />

• Hayat renkli çelişkiler içinde geçiyor.<br />

• Klinik çalışmalara katılan hastaların daha uzun yaşadığı ve daha sorunsuz bir<br />

tedavi dönemi geçirdiğine dair bilimsel veriler vardır.<br />

• Çok merkezli ve bağımsız monitörlü çalışmalarda şirketin çalışma sonucunu<br />

etkileme olanağı yoktur.<br />

• Normal yollardan (Araştırma Fonu) yapmış olduğum bir bilimsel araştırma<br />

projesinin ikinci yılını yakında kutlayacağız, ama ne yazık ki projeye hala<br />

başlanamadı!!!<br />

• Şirketlerin işi bu. Yeni bir ilaç bulmasalar neyi satacaklar ve nasıl kâr edecekler?<br />

• Eğer destek veren şirket sadece kendi ürünleriyle ilgili çalışmalara destek<br />

veriyorsa doğru bulmuyorum. Fakat genel araştırmalara destek veriyorlarsa bir<br />

sakıncası yok.<br />

• İlaç değil ama bir firmanın “kit”inin araştırmada kullanılmasını sakıncalı<br />

bulmuyorum. Sonucu etkilemiyor.<br />

• Çalışmanın sonucunu ilaç şirketi belirleyemez.<br />

• Özellikle <strong>tez</strong> çalışmaları için başka ödenekler bulmak çok zor.<br />

Verili gerekçelerin dışında, ek olarak belirtilen “kabul edilemez” bulma gerekçeleri<br />

• Şirketler bilimsel bilgi üretimini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiriyor.<br />

o Bu şekilde yapılan araştırmaların bilimsellikleri son derece şüphelidir.<br />

o Bu tür destekler bilimde bazı alanların hipertrofiye uğramalarına neden<br />

olmaktadır. Bu ise endüstrinin yatırım yaptığı ilaç ya da diagnostik yöntem<br />

alanında olmaktadır (örneğin Astma). Endüstrinin rol almadığı alanlar ise<br />

yeterince gelişememektedir (örneğin Deontoloji). Bilim özgür gelişememekte.<br />

o Tedavi edici değil de koruyucu hekimlik ve özellikle ilaç kullanımını<br />

azaltmaya çalışacak bir çalışmaya herhangi bir ilaç şirketinin samimi desteği<br />

olacağını sanmıyorum. Eğer böyle bir olaya şahit olursanız bana da<br />

bildirmenizi rica ederim.


136<br />

o Firmalar kendi istedikleri sonuçları elde etmek üzere ve üçüncü dünya<br />

devletleri halkı üzerinde araştırma yapmayı ahlaklı görmüyorum.<br />

o Daha çok sosyal pazarlama, el alıştırma çalışmaları destekleniyor.<br />

o Çok merkezli çalışmalarda araştırma sonuçları hekimin denetiminden<br />

çıkmakta.<br />

• Kârlarını artırmak için destekliyorlar.<br />

o İlaç firmaları kurumun AR-GE havuzuna anonim para aktarmayı kabul<br />

etmemektedirler. Bu da doğrudan destekten bilimsel yarar dışında beklentileri<br />

olduğunu göstermektedir.<br />

o O ilacı yazmayı artıcı bir taktik olarak görüyorum.<br />

• Kâr güdüsüyle eylemek bilim ahlakına aykırıdır.<br />

o Ticari kaygının olduğu bir yerde etik kaygının nanometresi bile bulunmaz..<br />

o Bilimsel araştırma özgür ortamda ve toplum sağlığı amacını güderek<br />

yapılmalıdır. Bilim KÂR güdüsünü içeremez.<br />

o Klinikler ihtiyaçlarını karşılamak için veya akademisyenler para kazanmak<br />

için bu işi yapıyorlar, bilim üretiminin motivasyonu para olamaz.<br />

o Aslında mantık bir önceki soruyla aynı, ha konuşmacıyı satın almışlar, ha<br />

bilimsel çalışma adı altında ilaç yazsın diye herhangi bir hekimi, ne fark eder.<br />

• Devlete ait olması gereken bir yükümlülüğü kendi kriterleri içinde karşılayarak,<br />

kurumlara yönelik görev-sorumluluk algısını bozuyorlar.<br />

• Bilimsel araştırmalar ilaç araştırmasına indirgenmiş durumda ve yeni yetişen<br />

hekim adayları ve genç akademisyenler sadece bu tür araştırmalarla kuşatılmış<br />

oldukları için özgür bilimin ne olduğunu görecek bir birikim devralmıyorlar.<br />

• Araştırmacı kendini baskı altında hissedebilir. Genellikle açık bir baskı olmasa da<br />

hissedilir bir beklenti vardır.<br />

3.2.2.8 Yöntemlerin Olası Olumsuz Sonuçlarının Yargılar Üzerindeki Etkisi<br />

Ankette yer verilen bir diğer soru, ilaç şirketlerinin kullandıkları pazarlama<br />

yöntemlerinin olumsuz etkilerine ilişkin yazında yer alan bilgileri katılımcılara<br />

aktarmakta ve bu bilgilerin yargılarını etkileyip etkilemeyeceğini sorgulamaktadır:<br />

“Pazarlama yöntemlerinin ilaç fiyatlarını %10-15 artırdığı, yazılan reçeteleri<br />

etkilediği, hasta için uygun olmayan ilaçların (yanlış, daha pahalı, yan etkisi yüksek)<br />

yazılmasına neden olabildiği, ayrıca toplumun gözünde hekimlik mesleğinin değerini<br />

ve saygınlığını azalttığı bilimsel araştırmalarla gösterilmiş olsaydı, hekim-ilaç şirketi<br />

ilişkileri üzerine yargılarınızda değişiklik olur muydu?”<br />

Soruyu yanıtlayan 1,505 hekimin üçte birinden fazlası, yeni bilgilerin olumlu<br />

yargılarını etkileyebileceğini belirtmiştir (Tablo 3.15). Yargıları olumlu hekimler<br />

arasında ise bu oran, %60.0’dır. Karar vermek için düşünmesi gerektiğini belirtenler


137<br />

de katılırsa, hekimlerin %80.0’ının yeni bilgileri yargılarını etkileyecek derecede<br />

önemli buldukları söylenebilir.<br />

Tablo 3.15 Katılımcıların yeni bilgileri göz önüne alarak yaptıkları değerlendirmeler<br />

%<br />

Evet. Yeni bilgiler olumlu yargılarımı değiştirmeme neden olabilir. 38.9<br />

Düşünmeliyim. 13.0<br />

Hayır. Yine de bazı hekim-ilaç şirketi ilişkilerine olumlu bakarım. 13.0<br />

Hayır. Zaten olumsuz yargılara sahibim. 35.1<br />

Toplam 100.0<br />

3.2.2.9 Hekimin Şirketlerden Hediye Alması Kavramına İlişkin<br />

Değerlendirmeler<br />

Anketin son sorusu, hekimlerin ilaç şirketlerinden hediye alması ile başka ilişkilerde<br />

taraflardan birinin diğerinden hediye alması arasında benzerlik kurulup<br />

kurulamayacağına ilişkin değerlendirmeleri öğrenmek üzere sorulmuştur.<br />

Soruyu yanıtlayan 1,359 hekimin %46.5’i belirtilen hediye verme biçimlerinden en<br />

az biri ile benzerlik kurulabileceğini ileri sürmüştür. Bu hekimlerin %36.0’ı,<br />

karşılaştırma için verilen hediye verme örneklerinin tümüyle benzerlik kurmuş,<br />

%53.7’si ise 1 hediye verme örneğiyle benzer olduğunu belirtmiştir. Tablo 3.16’da<br />

genel olarak yanıtların dağılımı görülmektedir.<br />

Tablo 3.16 Katılımcıların “Hekimin ilaç şirketi temsilcisinden hediye alması ile aşağıdaki<br />

hediye alma biçimleri arasında benzerlik kurulabilir mi?” sorusuna verdikleri yanıtların<br />

dağılımı<br />

%<br />

Evet 46.5<br />

İhale komisyonu üyelerinin müteahhitlerden ihale öncesinde hediye alması 31.2<br />

Milletvekillerinin şirketlerden ilgili bir yasayı çıkarmadan önce hediye alması 26.8<br />

Hakemlerin futbolculardan maç öncesinde hediye alması 21.1<br />

Öğretmenlerin öğrencilerinden sınav öncesinde hediye alması 20.9<br />

Hayır 53.5<br />

Toplam 100.0<br />

Soruyu yanıtlayan hekimlerin %53.5’i soruda yer alan hediye verme biçimleri ile<br />

benzerlik kurulamayacağını belirtmişlerdir. Bu hekimlerin %1.5’i soruyu yanlı<br />

bulmuş, %1’i ise hekimlere hakaret edildiğini ileri sürmüş ve araştırmacıyı kınadığını<br />

belirtmiş, ayrıca böyle bir soruya yer verilmesini “saçma”, “sersemce”, “zırva”,<br />

“çocukça”, “saygısızlık”, “hakaret”, “aşağılayıcı” sıfatlarıyla nitelemiştir. Bu<br />

hekimlerden ikisi yanıtlarını geri çekmiş, ikisi ise daha önceden bilse idi ankete<br />

katılmayacağını belirtmiştir. Bir hekim “tüm doktorlara ahlaksız ve rüşvetçi gözüyle<br />

bakan sizin gibi zihniyetler yüzünden, tüm toplum doktor düşmanı oldu” biçiminde<br />

bir yorumda bulunmuştur. 709 hekim ise (%97.5) duygusal tepkiler yerine gerekçe<br />

belirterek yanıt vermiştir. Bu yanıtları aşağıdaki biçimde özetlemek olasıdır:


138<br />

Hekimlerin büyük çoğunluğu, örneklerde belirtilen hediye alma biçimlerini doğrudan<br />

rüşvet olarak nitelemiştir. Seçeneklerde hediyenin nitelik ve niceliği belirtilmemesine<br />

karşın, bu hediyeler pahalı/büyük hediyeler biçiminde algılanmıştır.<br />

• 9a maddeleri resmen rüşvet.<br />

• Yukarıda sayılanlar “rüşvet” tanımına girer.<br />

• Hakemler kulüp yöneticilerinden, öğretmen özel ders verdiği öğrencilerden, ihale<br />

komisyonu üyeleri ve milletvekillerinden bahsetmeye bile gerek yok. Bunların<br />

hepsi para alıyor. Bunlarla karşılaştırılacaksa doktorun en az otomobil istemesi<br />

gerekir.<br />

• Bireysel olmayan rüşvet olarak kabul edilemez. Yukardakiler rüşvete girer.<br />

• Yukarıdaki örnekler daha doğrudan algılanabilir rüşvet örnekleridir.<br />

• Sınav öncesi alırsa bu rüşvettir.<br />

• Yukarıdaki tüm ilişkiler şikedir.<br />

Bu önkabul sonrasında aşağıdaki yargılar dile getirilmiştir:<br />

a. Hekimlere verilenler, küçük/değersiz hediyelerdir. Bu nedenle yukarıdaki rüşvet<br />

örneklerinden farklıdır.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Siz o ıvırzıvırlara hediye diyorsanız benim diyecek hiçbirşeyim yok.<br />

Yukarıdaki örnekler rüşvet, hekimin aldığı belirlenmiş sınırlar içindeki<br />

hediye promosyondur<br />

Küçük şeyler sadece sevgi saygı belirtisidir.<br />

Ben o hediyeyi onların sunumlarını dinlenmek karşılığı zaman ayırmamın<br />

karşılığı olduğunu düşünüyorum... İlaçlarını yazmak için bir rüşvet olarak<br />

değil.<br />

Bir kalem, bloknot gibi sürekli ihtiyacımız olan eşyalar yukarıdaki<br />

örneklerdeki “rüşvet”lerle benzer degildir.<br />

Hediye olarak verdikleri şeylerin çoğu çok bir maddi değer ifade etmiyor...<br />

Genelde eğlenceli araçlar oluyor...<br />

Bu hediyeler sembolik hediyeler. Değerleri 1-2 YTL. Bu tip hediyeleri<br />

benzinciler bile dağıtıyor.<br />

Bunlara hediye demek bile bence abartılı bir söylem olur. Üç kuruşluk şeyler.<br />

b. Hekimlere verilenler, küçük/değersiz hediyelerin yanı sıra, mesleki gelişimlerine<br />

katkıda bulunacak destekler ve sunulan sağlık hizmetini iyileştirecek kurumsal<br />

malzeme yardımlarıdır. Bu nedenle yukarıdaki rüşvet örneklerinden farklıdır.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Alınan “nesne/destek” kişisel olmadığı, kurumun demirbaşına kaydedildiği<br />

ya da eğitim amacıyla kullanıldığı sürece benzerlik kurulamaz.<br />

Sağlık sektörünün bir bilimsel paylaşımına aracılık eder.<br />

Bilimsel dergi ya da kitap almayı masum buluyorum.<br />

Mesleğe ve hastaya katkı sağlayacak destek kişisel sayılamaz.


139<br />

c. Hekimlere verilenler, yukarıda belirtilenlerin dışında, pahalı, kişisel hediyeler ise<br />

rüşvet kapsamına girer ve dolayısıyla örneklerle benzerlik kurulabilir.<br />

o<br />

o<br />

Örneğin firma yetkilileri hasta potansiyeli çok yüksek olan bir hekimi eşiyle<br />

birlikte tatile götürüyor veya hekime direkt zarf içinde para veriyorsa bu<br />

durum yukarıdakilerle benzerlik teşkil eder.<br />

Tabii ilaç şirketlerinin elemanları ile çok daha ciddi boyutlarda ilişkisi olan<br />

hekimler için bu tehlike arz edebilir ve o koşullarda ancak yukarıda<br />

bahsedilen bir benzerlik kurulabilir.<br />

Bir grup hekim (%2.8), örneklerde belirtilen hediye alma biçimlerini verili haliyle<br />

rüşvet olarak nitelememiştir. Bu değerlendirme sonrasında neyin rüşvet neyin hediye<br />

olduğunu belirlemek için dört ölçüt ileri sürülmüştür:<br />

1. Maddi değer: Gerek örneklerdeki hediye alma biçimleri, gerekse hekimlerin<br />

şirketlerden hediye alması olgusunu nitelemek için kullanılacak ölçüt, o şeyin maddi<br />

değeridir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Kıymetli hediyelerse bu bence doğrudan rüşvete girer ve her meslek grubu<br />

icin aynı sonuçları doğurur.<br />

Bir hakemin futbolcu veya bir takım yöneticisinden bir düdük, futbol topu<br />

alması ile bir otomobil hediye alması nasıl denk tutulabilir? Ya da bir<br />

öğretmenin öğrencisinden bir tükenmez kalem hediye alması ile bir renkli<br />

televizyon alması durumunda, bunların hangisi öğretmenin öğrenciye karşı<br />

görüşünü değiştirir?<br />

Bu, hediyenin türüne göre değişir. Çok büyük hediyelerin kabulü (ör. oda<br />

döşenmesi) hekimi borçlu bıraktığı için yukarıdaki her benzetme geçerli<br />

olabilir.<br />

Hakeme düdük, ögretmene kalem, memura yönetmelik verilmesi tarzında<br />

fonksiyon kolaylaştırıcı, bilgi ve fayda artırıcı hediye verilmesi ne kadar<br />

sakıncalıysa aynı tarz hediye de o kadar sakıncalı olur.<br />

2. Karara etkisi: Alınan şey kararı etkilemiyorsa, hediye olarak nitelenmelidir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Bu konuların hepsinde asıl konu hediyeyi verenin değil alanın, aldıktan sonra<br />

hangi davranış biçimini uygulayacağıdır.<br />

Alınan hediye neticesinde karşı tarafa bir ek fayda sağlanıyorsa aynı şeydir.<br />

Yukarıdakilerin de kamunun menfaatini ön planda tutarak hediye almalarında<br />

sakınca yoktur.<br />

Her takımdan rutin hediye alan bir hakem, hakemliğine halel getirmek<br />

istemiyorsa adil davranmasını bu hediyeler etkilemeyecektir.<br />

Burada önemli olan sağlanan desteğin türü ve hekimin bu desteği ne amaçla<br />

kabul ettiğidir. a şıkkında adı geçen hediye türlerinde de bu ilişkinin varlığı<br />

ya da yokluğu ilişkinin adını koydurtur. Maç öncesi hediye alan her hakemin<br />

bunu rüşvet amaçlı kabul ettiğini iddia edemeyiz.<br />

Tümüne eşit mesafede ve önyargısız ve beklentisiz durabiliyorsak sorun<br />

olmaz.


140<br />

o<br />

İlaç şirketlerinin tümünün temsilcileri ile görüşürüz ve tümüne eşit mesafede<br />

ve önyargısız ve beklentisiz durabiliyorsak sorun olmaz.<br />

3. Kişisel gelişime katkı sağlaması:<br />

o<br />

Hakemin aldığı hediye ne olabilir? Bir takım lehine sonucu değiştirecek bir<br />

hediyeyi elbetteki alamaz, çünkü bu bir hediye değil rüşvettir. Ama o maçın<br />

anısı olarak maç topunu alması, bir starın formasını almasını yadırgamalı<br />

mıyız? Aynı şekilde öğrenciyi haketmeden sınıf geçirmesi için verilen bir şey<br />

hediye değildir. Milletvekili için de benzer şeyler söylenebilir tabiki. Oysa<br />

hediye alan kişinin maddi pozisyonunda bir değişime sebep olmayan, kişinin<br />

bilgi, birikim ve kültürel yapısında gelişmeye sebep olabilecek şeyler<br />

olmalıdır.<br />

4. Kullanım amacı:<br />

o<br />

o<br />

Bu soruya her türlü yanıt verilebilir. Bu sadece hekimin olaya bakışı ve<br />

dürüstlüğü ile ilintilidir. Tamamen rüşvet olarak karşılanabilir, ya da bir<br />

finans kaynağını toplumun yararına dünüştüren bir yaklaşım da olabilir.<br />

Kongreye gidip bir toplantıya bile uğramadan tamamen turistik amaçlı bir<br />

uygulama olabileceği gibi, tüm bilimsel aktiviteleri dönüşünde çalıştığı<br />

kuruma aktaran bir uygulama da olabilir.<br />

Hekimin hediye alma biçimi hediye alma, rüşvet alma, tanıtım numunesi<br />

alma, hastası için yardım alma gibi çok farklı algılarla gerçekleşebilir. Kimi<br />

rüşvet almayı rahatlıkla içine sindirirken, kimi çaresizlikten yapıyor ve<br />

meslek pratiğine yansıtmamak için çabalıyor olabilir.<br />

Bu sınıflamanın yanı sıra, verilen yanıtlar aşağıdaki biçimde özetlenebilir:<br />

• Verilecek kararın etkileyeceği tarafların tümünden hediye alınması, almayı kabul<br />

edilebilir kılar.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Hakem her iki takımdan da birer demet çiçek ya da birer takım formalarını<br />

kabul etse ilaç şirketinin küçük hediyelerini ya da numunelerini kabul eden<br />

hekim gibi olur.<br />

Verilen hediyeler yanlız kişiye özel değil tüm çalıştığı doktorlara<br />

verildiğinden, herhangi bir bağlayıcılığı yok.<br />

Bütün hakemlere, bütün öğretmenlere (öğretmenler gününde birçok öğretmen<br />

gayet güzel hediyeler alıyor), bütün mütahitlerden bütün komisyon üyelerine,<br />

bütün şirketlerden bütün milletvekillerine alırlarsa bir sorun olacağını<br />

zannetmiyorum.<br />

Keşke milletvekilleri yasa çıkarmadan önce bütün ama “bütün” şirketlerden<br />

(herkesin içinde-açıkça) hediye alsa ve çok yeni de olsa her şirket her<br />

milletvekiline ulaşabilse...


141<br />

• Hekimlerin temsilcilerden hediye alması yerleşik/toplumda kabul edilmiş bir<br />

davranıştır. Ancak verilen örneklerdeki meslekler için, hediye almak<br />

rutin/yerleşik bir uygulama değildir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Tüm ilaç firmaları bu uygulamayı tüm hekimlere yaptığı için bu rutin bir<br />

uygulama haline gelmiştir. Ancak rutin dışı büyük hediyeler, bir hekime<br />

ayrıcalık düzeyinde olursa rüşvet gibi algılanacaktır. Yukarıdaki örneklerin<br />

hepsi belki konunun dışında olduğum için (belki bu camialarda bunlar<br />

rutindir) bana rüşvet izlenimi veriyor.<br />

Yukardaki seçeneklerin hepsi rüşvet, ancak hekimlerin firmalardan hediye<br />

alması artık yerleşik bir davranış olmuştur.<br />

Yukardaki verilen örneklerde toplum içinde yerleşmiş olan rüşvet olgusunun<br />

gizli nükteleri yer almaktadır ve böyle davranışlar tüm toplum tarafından<br />

alenen rüşvet olarak algılanmaktadır.<br />

Hediyeyi verende oluşan beklentinin dozu yukarıdaki örneklerde olduğu gibi<br />

yüksek değildir. Belki bu da bu alanda verilen hediyelerin daha kanıksanmış<br />

olduğu bende bu etkiyi uyandırmış olabilir.<br />

• Küçük hediyeler beni / hekimlerin kararını etkilemez.<br />

o<br />

o<br />

Hediye dediğiniz şeyler kalem defter vs niteliğinde ve bunların hiçbiri reçete<br />

yazmamızı etkileyecek değil.<br />

Bu tür reklam araçları, toplumun TV'ndaki reklam kuşaklarında dakikalarla<br />

izlenen ve bazıları topluma kötü örnek olan reklamlardan etkilenmesinden<br />

fazla bir yarar sağlamaz.<br />

• Onlar işini yapıyor.<br />

o<br />

Bu onların mesleklerinin doğal bir parçasıdır. Kendilerini hatırlatma<br />

biçimidir.<br />

• Bilimsel çalışmalara destek sağlanmasının bu sektörden kâr eden özel sektör<br />

kuruluşlarının görevi olduğunu düşünüyorum.<br />

• Hakem aldığı hediyeyi seyirciyle, öğretmen veliyle vb. paylaşamaz. Bahsettiğim<br />

numuneler tabii ki...<br />

• Hediye almak hekimi bir yükümlülük altına sokmaz, kimse bir hesap soramaz.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Onlar bir sonuç alamaz ise kötü düşünebilir. Çünkü bir kez yapılan iş. Ama<br />

mümessil ile sürekli görüşüldüğü için sizi tanıyor ve böyle bir beklentiye<br />

girmiyor.<br />

Hekim aldığı hediyenin kendisinden herhangi bir beklenti beklenmeksizin<br />

verildiğini düşünmek durumundadır. Kendisinden bir beklenti olması ya da<br />

olmaması hekimi ilgilendirmez.<br />

Yukarıdaki örneklerde verilen hediyeler karşılığında net bir beklenti vardır.<br />

Ancak ilaç şirketleri bu promosyonları yaparken bu kadar net bir beklenti


142<br />

o<br />

içerisinde olamazlar. Hediye dağıtılması sadece bir marketing tarzıdır diye<br />

düşünüyorum.<br />

Yukarıdaki örneklerde bir mecburiyet vardır ve aksi takdirde bir şekilde<br />

hesabı sorulur.<br />

• Burada insan sağlığı söz konusu, hiçbir hediye ya da benzeri şey insan sağlığının<br />

önüne geçemez, böyle bir benzetme de uygun olmaz.<br />

• Hekimlik mesleği ve hekimin hediye alması toplumsal yarar sağlar.<br />

o İhale komisyonu üyeleri müteahhitin inşaatında çalışıp halk için fayda<br />

sağlamazlar, milletvekillerin ne mal olduğunu hepimiz biliyoruz !<br />

o Kalem kağıt tıbbi malzeme gibi hediyeleri zaten kurum içerisinde halka<br />

yönelik kullanıyoruz. Dolayısıyla toplum hizmeti olarak görüyorum.<br />

• Bu tür ufak hediyeler, toplum gözünde doktorun değerli önem verilmesi gereken<br />

bir insan olduğu izlenimi yaratıyor.<br />

• Hekime hediye verenlerin sayısı çok fazladır.<br />

o<br />

Bence birçok hekim normal çalışma sınırları içinde olan hediyelerden<br />

(düşük maliyetli) etkilenmez. Hatta çalışma bitiminde firmayı da, hediyeyi<br />

de, çalışanı da anımsamaz. Hakem günde 60-80 maç yönetse, öğretmen<br />

60-80 sınav yapsa, komisyon üyeleri ve vekillerde aynı tempo ile akşamı<br />

bulsa, bu kadar işin arasında bir de ucuz hediyeleri kovalayamazlar.<br />

• Yasal olarak çerçevesi belirlenmiş tanıtım etkinlikleridir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Çünkü ilaç tanıtımı SB’nın “Beşeri İlaç Tanıtım Yönetmeliği” ile<br />

denetlenmektedir. Hediye bedelinin sınırları da bu yönetmelik ile<br />

belirlenmiştir. Yukarıda bahsedilen hususlarda "tanıtım" söz konusu değildir.<br />

Yapılan ziyaretler kişisel reklam ve verilen hediyeler de kişisel<br />

zenginleşmeye neden olmayan promosyonlardır. Türkiye Cumhuriyetinde<br />

reklam yasak değildir, bilakis ekonominin temel öğelerindendir.<br />

Yukarıdakilerin hukuki dayanağı hiç yoktur. Halbuki beşeri ilaçların tanıtımı<br />

hakkında çıkarılarak resmi gazetede yayımlanmış bir yönetmelik, ilaç<br />

promosyon faaliyetlerinin tanımını ve sınırlamasını yaparak, numune ilaç<br />

dağıtımının, bilimsel toplantı desteklenmesinin, sağlık kurumlarına demirbaş<br />

desteklenmesinin ve tanıtım hediyelerinin hukuksal mevzuatını oluşturmuş<br />

bulunmaktadır.<br />

• Hekimin seçimi genellikle uygulamaya yansımaz.<br />

o<br />

Türkiye genelinde bir başka gerçek de hekimin reçetesinin değil, eczanenin<br />

stoklarının belirleyici olduğudur. Hekim ne yazarsa yazsın, birçok yörede<br />

eczacı elinde hangi muadil varsa onu verir.<br />

• Bizim bu hediyeleri almamızdan kimse zarar görmüyor.


143<br />

• Yukarıdakiler kadar gizli olarak yapılmaz.<br />

• Hekimler yukarıdaki sayılan meslek grupları ile karşılaştırılamaz. IQ seviyeleri 2<br />

misli daha fazladır.<br />

• Çünkü yukarıdakilerin hiçbirisi Hipokrat yemini etmemiştir.<br />

• Yukardaki şıkların hiçbirinde süreklilik yok, oysa hekim ilaç şirketi temsilcileri<br />

arasındaki ilişki kaçınılmaz olarak sürekli.<br />

• Hekimlerin ilaç şirketinden hediye alması olgusu, verilen örneklerden daha<br />

vahimdir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

İlaç endüstrisi gözünde hekimler kârları ve satışları için daimi aracılar<br />

konumundadır. Yukarıdaki bütün ilişkilerden daha kapsamlı, daha uzun süreli<br />

ve daha çirkin bir ilişkiler yumağının yaşanmakta olduğunu düşünüyorum.<br />

Hiç biri insan haklarının en önemli bölümünü oluşturan yaşam hakkı/sağlık<br />

hakkı ile ilgili değil, basit çıkar ilişkileri söz konusu. Ancak hekim ile ilaç<br />

firmaları arasındaki etik dışı ilişki doğrudan insan sağlığıyla yani temel insan<br />

haklarıyla ilişkilidir.<br />

Yukarıda sayılan koşulların sonuçları sağlık üzerinde olabilecek sonuçlardan<br />

çok daha hafif ve herkes tarafından kolaylıkla farkedilebilir ve tepkide<br />

bulunulabilir olacaktır.<br />

Sağlık arz-talep ilişkisi daha farklı olduğu için bu eylemlerin olumsuz<br />

sonuçlarının hasta ve toplum tarafından bu denli kolay değerlendirilmeyeceği<br />

gerçeği böyle bir ilişkiyi diğerlerinden ayırmaktadır.<br />

Sağlık hizmetinde, kişisel veya kurumsal kâr amacı güdülemez, yukarıda<br />

belirtilenlerden çok daha fazla ahlaki sorundur. Bu bir hediye bile olsa anlamı<br />

derindir. Ayrıca ilaç şirketleri ticaret yapar ve kâr amacı vardır. Kârın olduğu<br />

yerde ahlak aranmaz.<br />

Hekimler çok daha küçük rüşvetlerle satın alınabilir durumdalar.<br />

• Hekimler, başka seçenek yoksa, şirketlerden hizmete yönelik hediye alabilirler.<br />

o<br />

Özellikle periferde bir sağlık ocağında sağlık hizmeti verirken, ilaç/kitap vb.<br />

sağlamakta acil çözüm sağlayabileceğiniz başka bir seçeneğiniz yoksa,<br />

yukarıda belirtilen önermelerde olduğu gibi bir “seçme şansına”....sahip<br />

olamayabilirsiniz. Çünkü promosyon kabul etmeme gibi bir seçim, hastanızın<br />

ilaçsız kalması, sağlık ocağının bahçesinden çıkmadan reçetenin yırtılıp<br />

atılmasına tanık olmanızla sonuçlanabilmektedir. Bu gibi durumların dışında<br />

kalan iletişimler için yukarıdaki önermelerin tümüne katılıyorum. Ancak her<br />

durumun kendi içinde değerlendirilip, genelleme yapılmaması gerektiğini<br />

düşünüyorum.<br />

• Hediyenin etkisiyle tanınan öncelik, hizmeti etkilemez.<br />

o<br />

Sonuçta hekim hastasına en yararlı olan ilacı yazacaktır. Bu sempati kanalı<br />

aynı etkiyi oluşturabilecek eşdeğer ilaçlar arasında birine biraz öncelik<br />

tanınması dışında bir fark yaratmaz.


144<br />

• Hekimin aldığı hediye, bilimsel bilgi alış-verişinin bir parçasıdır.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Hekim - ilaç şirketi ilişkisinde bilgi ve deneyim paylaşımı gibi bir yön vardır.<br />

Diğer ilişkilerde bu yön yoktur.<br />

Hekim – ilaç şirketi ilişkisi daha ziyade bilim – endüstri ilişkisi kapsamına<br />

girer (iyi tanımlanmış sınırlarda kaldığı sürece). Yukarıda verilen örnekler ise<br />

tamamen kişisel çıkar pozisyonu doğuran durumlardır.<br />

Saydıklarınızın hangisinin en ufacık bir “bilimsel gelişmelerden uzak kalma”<br />

kaygısı vardır?<br />

• İlaç firmaları hastaya hizmet oluşturmaya çalışan sağlık takımının çok önemli bir<br />

ayağıdır.<br />

• Pazar sisteminin geçerli olduğu bir ülkede, sağlık da pazar kurallarına tabidir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Tamamen tanıtıma ve hatırlatmaya yöneliktir.<br />

Kuaförlerden tutun, kırtasiye, market, aklınıza hangi alan gelirse tüm<br />

alanlarda üretici firmalar ve aracılar arasında ilişki var.<br />

Marka bağımlılığı yaratmaya yönelik satış stratejilerini bir kalemde sildiniz.<br />

Bu durumda siz de dahil böyle düşünenlerin marketlerde bir ürün alana diğeri<br />

%50 indirimli gibi promosyonlar da dahil hiç bir promosyonu kabul<br />

etmemeleri lazım.<br />

Türkiye'nin seçtiği serbest piyasa modelinde ilaçların bir şekilde tanıtılması<br />

gerekli. Tamam “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler”i istemiyoruz. Ama<br />

bu işin oluru olmalı.<br />

Bu bir tanıtım ve pazarlama şeklidir. Eğer serbest piyasa kuralları<br />

uygulanacaksa her yerde uygulanmalı. Sağlığın bir köşesinde farklı uygulama<br />

kabul edilemez. Edilmemeli.<br />

Hayır basit bir pazarlama yöntemidir. Tüm şirketler eşit şartlardadır.<br />

Benzetme belirli bir üründe kotayı aşan bayiler benzeri eczanelerle olmalıdır.<br />

Oysa ilacı asıl yazan yani satan doktor olmasına karşın kaymağını eczaneler<br />

ve şirketler yer. Sizinki gibi bu araştırmalar da doktorlara verilen cüzi<br />

sadakanın kesilmesine yöneliktir.<br />

• Milletvekili ve hakemlerin maddi durumu hekimlerden çok daha iyidir.<br />

o<br />

Maddi imkansızlık içinde çalışan doktorların, kendilerini geliştirme<br />

konusunda (kongre katılımı, kitap-dergi-makale) ilaç firmalarının dışında<br />

sponsorları yok, özellikle de devlet hastanelerinde çalışan doktorların. Maddi<br />

durumu doktorlarla karşılaştırılmayacak milletvekilleri, hakemleri bu ilişki<br />

ile karşılaştırmak mümkün değil. Ayrıca bu mesleklerdeki kişilerin<br />

kendilerini geliştirmeye biz doktorlar kadar ihtiyaç duyduğunu ve bunun için<br />

yetersiz maddi kaynaklara sahip olduklarını düşünmüyorum.


145<br />

4. TARTIŞMA<br />

4.1 Pazarlama Yöntemleri Üzerine<br />

Derinlemesine görüşmelerde belirlenen yöntemler, yazında sözü edilen pazarlama<br />

yöntemleri ile büyük oranda örtüşmektedir. Aşağıda, başka ülkelerde uygulanan,<br />

ancak görüşmeler sonucunda ülkemizde uygulandığına ilişkin bir bilgi bulunamayan<br />

diğer yöntemler görülmektedir:<br />

• Araştırmaların amaç, yöntem ve sonuçlarını belirlemek<br />

• Desteklenen ve basılan araştırma makalesinin çok sayıda kopyasını satın<br />

almak<br />

• Mesleki uygulama kılavuzlarının yazarlarıyla çeşitli ilişkiler kurmak<br />

• Doğrudan topluma yönelik reklam yapmak<br />

• Hasta grupları aracılığıyla kısıtlayıcı yasal düzenlemelere müdahale etmek<br />

• Web sayfaları aracılığıyla hastaları etkilemek<br />

• DSÖ hastalık tanımlama çalışmalarına destek vermek<br />

Hemen dikkat edileceği gibi, bu yöntemler ülkemizde uygulanmayan, yasal olmayan<br />

ya da yaygın olmayan alanlara ilişkindir. Türkiye’de ilaç araştırmaları çok büyük<br />

oranda çok merkezli araştırmaların bir ayağı olarak yürütülmekte, makale kopyaları<br />

ise yabancı şirketlerin merkezlerince satın alınıp Türkiye temsilciliklerine<br />

gönderilmektedir. Ayrıca ülkemizde hasta grupları çok az sayıdadır, internet erişimi<br />

oldukça düşüktür ve doğrudan topluma reklam ve mesleksel uygulama kılavuzu<br />

uygulaması bulunmamaktadır. Bu nedenlerle yukarıdaki yöntemlerin Türkiye’de<br />

uygulanmıyor olması beklenen bir sonuçtur.<br />

Yazında yer almayan, ancak Türkiye’de uygulandığına ilişkin bilgi edinilen<br />

pazarlama yöntemleri ise şunlardır:<br />

• Anımsatmaya yönelik yöntemlerin çeşitlerindeki farklılıklar (Hekimin cep<br />

telefonuna mesaj gönderme gibi)<br />

• Kişisel çıkar sağlamaya yönelik uygulamaların çeşitlerindeki farklılıklar: Bu<br />

uygulamaların çeşitleri hakkında kullanılabilecek tek belirleyici ölçütün, bir<br />

tarafın istekleri ile diğer tarafın beklentileri arasındaki oran olduğu<br />

anlaşılmıştır. 13 Ağustos 2004 tarihinde Roche şirketi ile ilgili iddiaların<br />

gazetelerde yer alması üzerine açılan kamu davası dosyasında yer alan<br />

belgeler, bu saptamayı doğrular niteliktedir. Dava dosyasındaki belgelerde,<br />

şirketin hekimlere yaptığı harcamaların niteliği ve miktarı aşağıdaki biçimde<br />

belirtilmektedir (Farmamedya, 2005):


146<br />

o Dr.A.S’ye Paris’te kurs ücreti: 610 milyon TL<br />

o Hilton Oteli konaklama ve yemek faturası 3.7 milyar TL<br />

o Dr.F.H’ye bir çeyiz mağazasından muayenehane için kanape ve<br />

koltuk bedeli: 826 milyon TL<br />

o İzmir’de doktor bürosu tadilat-tamirat ve boyası – 10.6 milyar TL<br />

o Nokia cep telefonu bedeli: 509 milyon TL<br />

o Dr.T.D’ye konaklama bedeli: 19.8 milyar TL.<br />

o Dr.A.O’ya alınan bilgisayar: 1 milyar TL<br />

o Dr.Ö.Y’nin TUS ücreti: 350 milyon TL<br />

o Numune Hastanesi futbol takımına forma: 250 milyon TL<br />

o Dr.N.A ve E.M’nin İtalya kongresi - yurtdışı çıkış harç pulu ödemesi:<br />

140 milyon YTL<br />

o Hediye dağıtılmak üzere alınan Casio marka saatlerin bedeli: 7.7<br />

milyar TL<br />

o Bursa eczacıları gemi gezdirme ücreti: 4.2 milyar TL<br />

o Prof.Dr.N.T’ye doğumgünü yemeği bedeli: 880 milyon TL<br />

o Prof.Dr.Y.O’nun Tıp Fakültesi’ndeki odasının boya-badana ve<br />

mefruşat gideri: 6.5 milyar TL<br />

o Dr.C.Y’ye ait Venedik’te konaklama bedeli: 3.1 milyar TL<br />

o Firma adına alınan 3,000 adet duvar saati: 64 milyar TL<br />

o Firma adına alınan 220 adet TV<br />

o Dr.E.G’ye Çanakkale çalışmaları için 384 milyon TL<br />

o Doktorlara alınan kar lastiği, yemek, pasta ve hediye saat bedeli<br />

o Sağlık ocağı hekimlerinin tekne gezisi: 690 milyon TL<br />

o SSK Hastanesi doktoru H.T’ye alınan stetoskop bedeli: 190 milyon<br />

TL<br />

• İnsan ilişkisinin önemi, kültürümüze özgü ilişki biçimleri<br />

• Sarf malzemesi almak<br />

• Eczaneleri kullanmak<br />

Anımsatma ve kişisel çıkar sağlamaya yönelik uygulamalardaki yerel farklılıklar<br />

dikkate alınmazsa, temel olarak ülkemize özgü üç satış yöntemi olduğu<br />

görülmektedir: Bunlardan biri hekimle doğrudan ilgilidir; burada şirket<br />

temsilcilerinin hekimlerle kurdukları kişisel / ikili ilişkilerin niteliği önem kazanır.<br />

Temsilcinin hekimle kurduğu yakın ilişki, “ayıp” ve “saygı” kavramlarının<br />

genelgeçer kültürdeki anlamlandırılışı, dostluk ve iş ilişkileri arasındaki çizginin<br />

geçirgenliği ve hekimlerin çalışma koşullarının olumsuzlukları ile birleşince etkili<br />

oluyor gibi görünmektedir.<br />

Ülkemize ve ülkemizdeki sağlık finansman modeline sahip diğer ülkelere özgü bir<br />

yöntem, kuruma sarf malzemesi alınmasıdır. Bir hekimin deyimiyle, “Bunlar toner<br />

moner almasalar bissürü klinikte epikriz basılamaz”. Sağlık hizmeti sunan<br />

kurumlarda temel gereksinimler son yapılan yasal düzenlemelerle devlet tarafından<br />

değil, döner sermaye gelirleri ile sağlanmaya çalışılmakta, “işletme”nin<br />

“döndürülebilmesi” için yöneticiler gelirlerini en maliyet-etkin olandan başlayarak


147<br />

harcamanın yollarını aramaktadır. Bu durumda örneğin bir klinikteki yazıcı için<br />

gerekli olan toner, maliyet-etkinlik hiyerarşisinin altında yer alabildiğinden<br />

sağlanamamakta, bu boşluk şirketlere, kliniğe girmek ve borçluluk yaratmak için<br />

olanak sağlamaktadır.<br />

Yazında yer almayan ve derinlemesine görüşmelerde dile getirilen bir diğer satış<br />

yöntemi, eczanelerle ilişkilidir. Şirket temsilcilerinin satış artırmaya yönelik olarak,<br />

eczacı, çırak ya da kalfa ile anlaşarak karne ve rapora ilaç yazdırmak, kampanya,<br />

malzeme karşılığında ilaç alınmasını sağlamak, nakit para karşılığında ilaç<br />

alınmasını sağlamak ve eşdeğerinin verilmesi için anlaşmak gibi uygulamalarda<br />

bulundukları belirtilmiştir. Bu türden anlaşmalar da karşılıklı olarak kişisel çıkar<br />

sağlamaya yönelik uygulamalar biçiminde değerlendirilebilir.<br />

Yukarıda sözü edilen yöntemlerin dışında, yazında bulunan ve derinlemesine<br />

görüşmelerle saptanan tüm yöntemler birbiriyle örtüşmektedir. Roche şirketi ile ilgili<br />

açılan dava dosyasında yer alan belgeler, bu örtüşmeyi desteklemektedir<br />

(Farmamedya, 2005):<br />

• Bilimsel bilginin üretim ve yayılmasına ilişkin yöntemler<br />

o Dr.H.G’nin ABC uluslararası uzmanlık derneği üyelik bedeli: 230<br />

USD<br />

o Uzman Dr.H.B’ye konferans için ödenen 500 milyon TL<br />

o Prof.Dr.N.Ç’ye konuşma bedeli: 1 milyar TL<br />

o Dr.S.K’ya THY uçak bileti: 372 milyon TL<br />

o Dr.V.A’ya kongre için ödenen: 540 euro<br />

o Doçent Dr.A.F’ye danışmanlık ücreti: 3.5 milyar TL<br />

o Dr.M.L’ye makale bedeli: 280 USD<br />

o Dr.F.S.E’ye 40 adet hepatit hastası kazandırması nedeniyle, (40x340<br />

USD)+KDV: 20 milyar TL<br />

o Prof.Dr.F.K’ya obesite çalışması için: 2.1 milyar TL<br />

o Prof.Dr.F.A’ya hasta temin bedeli: 1.5 milyar TL<br />

o Devlet Hastanesi doktoru E.Ö’nün HCV ile ilgili çalışmasının yayın<br />

ücreti: 1.3 milyar TL<br />

o Monte Carlo’da yapılan toplantı bedeli 15.5 milyar TL<br />

o İzmir eğitim toplantısı: 3.5 milyar TL<br />

• Kuruma demirbaş ya da sarf malzemesi almak<br />

o<br />

o<br />

o<br />

SSK Hastanesi’nin bir bölümünün boya –badanası: 1.5 milyar TL<br />

Numune Hastanesi’ne alınan ultrason cihazı: 8.2 milyar TL<br />

SSK Hastanesi’ne alet alımı: 2.9 milyar TL


148<br />

• Medyayı kullanmak<br />

o<br />

o<br />

TV’lerde Roche için yapılan kampanya faturaları (49, 96 ve 22 milyar<br />

TL’lik faturalar)<br />

Voyager dergisi reklam bedeli: 26.9 milyar TL (Gezi dergisi)<br />

• Toplumsal etkinlikler düzenlemek<br />

o<br />

Müzik organizasyon bedeli (14,000 dolar, 20, 17 ve 3 milyar TL’lik<br />

faturalar)<br />

Yukarıda dile getirilen örtüşmeden üç sonuç çıkarılabilir:<br />

1. İlaç şirketlerinin ülkemizde uyguladığı pazarlama yöntemleri, dünyanın diğer<br />

ülkelerindeki yöntemler ile benzerlik göstermektedir.<br />

2. Yazında sözü edilen yasadışı / iş ahlakına aykırı pazarlama yöntemleri, büyük<br />

oranda ülkemizde de uygulanmaktadır.<br />

3. Yürütülen niteliksel araştırma sonucunda, büyük çoğunluğu niceliksel<br />

araştırmalardan oluşan yazın ile uyumlu bulgular elde edilmiştir. Diğer<br />

deyişle niteliksel araştırmalar için genel olarak dile getirilen ‘elde edilen<br />

sonuçların öznel, sadece katılımcılar için geçerli olması” kaygısı, bu<br />

araştırma özelinde aşılmış görünmektedir.<br />

Yazının gözden geçirilmesi ve derinlemesine görüşmeler ile elde edilen bilgiler,<br />

şirketlerin kullandığı pazarlama yöntemlerinin çok çeşitli olduğunu göstermiştir.<br />

Şirketler satışlarını artırmak için, pazar dinamiklerinde belirleyici olan tüm etkenleri<br />

ayrı ayrı ele almakta, ilacı talep edecek olan hastalara, ilacın satışına aracılık edecek<br />

olan hekimlere, ilacı satacak olan depo ve eczacılara, ilaç satışını artırıp azaltabilecek<br />

yasal düzenlemeleri çıkaran yetkililere ve rakip şirketlere yönelik ayrı ve çok çeşitli<br />

müdahale yöntemleri geliştirmektedir.<br />

Belirlenen yöntemler içinde <strong>tez</strong> çalışmasının ikinci aşamasında yürütülen araştırmaya<br />

kaynaklık edenler, saptanan tüm yöntemler değil, doğrudan hekimlere uygulanan<br />

yöntemlerdir. Çünkü <strong>tez</strong> çalışmasının amacı, hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkisini<br />

nasıl değerlendirdiklerini belirlemektir. Yanı sıra, iki nedenle, doğrudan hekimlere<br />

yönelik yöntemler arasından da bazılarının seçilmesinin uygun olacağı<br />

düşünülmüştür. İlk neden pratiktir; temalar bir araştırmada sorgulamak için çok fazla<br />

sayıdadır. Diğer neden ise kavramsaldır; açık biçimde yasalara aykırı ilişkilerin<br />

meslek ahlakı açısından nasıl değerlendirildiği sorgulandığında, alınacak yanıtlar<br />

büyük olasılıkla olması gerekeni yansıtacaktır. Örneğin, hekimin reçete başına<br />

komisyon aldığı bir senaryo sunup, ardından bu senaryodaki hekim eyleminin meslek<br />

ahlakı açısından nasıl değerlendirildiği sorgulandığında, çeşitli gerekçelerle bu eylem<br />

haklı bulunuyor olsa dahi, yasal olarak suç oluşturduğundan kabul edilemez<br />

bulunduğu söylenebilecektir. Dolayısıyla doğrudan hekimlere yönelik yöntemlerden<br />

/ilişkilerden yasalara aykırı olanlara ikinci aşamadaki araştırmada yer verilmemiştir..


149<br />

4.2 Hekimlerin Yargıları ve Gerekçeleri Üzerine<br />

4.2.1 Katılımcıların Demografik Özellikleri<br />

Pazarlama yöntemleri saptandıktan sonra, <strong>tez</strong> çalışmasının ikinci aşamasında,<br />

hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine yargılarını ve bu yargılara temel<br />

oluşturan gerekçeleri araştıran bir anket araştırması yürütülmüştür. Araştırmaya<br />

katılanlar, çoğunlukla erkek, Türkiye’nin en büyük üç kentinde ve üniversitede<br />

çalışan hekimlerdir. Bu profilin birincil nedeni, araştırmanın internet üzerinden<br />

yürütülmüş olmasıdır. Bu uygulamanın sonucunda, doğal olarak bilgisayar ve<br />

interneti daha fazla kullanan cinsiyetten, internet erişimi daha fazla olan kentlerden<br />

ve kurumlardan katılım daha yüksek olmuştur (DİE, 2005). Araştırmanın internet<br />

üzerinden yürütülmüş olması, katılımcıların diğer özelliklerini de etkilemiş olabilir.<br />

Bir eğitim kurumunda çalışan katılımcılar arasında ünvanlara göre dağılıma<br />

bakıldığında, katılımcıların yarısını uzman ve araştırma görevlilerinin oluşturduğu<br />

görülmektedir. Öğretim üyeleri içinde ise en sık katılım profesör ünvanına sahip<br />

hekimlerdendir. Anket çağrısının daha fazla oranda ulaşmış olması, konuyla daha<br />

ilgili olma ve daha çok zaman bulabilme, bu dağılımın olası nedenleri olarak akla<br />

gelmektedir. Anketi yanıtlayanların üçte biri pratisyendir. Ancak son verilere göre<br />

ülkemizdeki hekimlerin %54’ü pratisyen hekimdir (Hamzaoğlu ve Özcan, 2005;<br />

s.:67). Bu farkın nedenleri, pratisyen hekimlerin internet erişiminin daha az olması,<br />

anket çağrısının daha az ulaşması ya da konuyla daha az ilgilenmeleri olabilir. Akla<br />

daha yakın olan olasılık, pratisyen hekimlerin çalışma koşulları içinde internete<br />

bağlanma ve bir anket dolduracak kadar zaman ayırabilme olanaklarının uzman<br />

hekimlere göre daha düşük olmasıdır.<br />

Uzman hekimler içindeki dağılıma bakıldığında, en fazla katılımın Halk Sağlığı,<br />

Psikiyatri, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Genel Cerrahi, İç Hastalıkları ve Aile<br />

Hekimliği uzmanlarından olduğu görülmektedir. Türkiye’deki 42 uzmanlık dalının<br />

40’ından katılım olması, araştırma sonuçlarının kapsayıcılığı açısından olumlu<br />

sayılabilirse de, uzmanlık dallarının dağılımı bu savı zayıflatmaktadır.<br />

Araştırmacının Halk Sağlığı alanında doktora yapmış, dolayısıyla bu alandaki<br />

uzmanlarla daha kolay ve yakın ilişki kurabilmiş olması, ilk sırada neden Halk<br />

Sağlıkçıların bulunduğunu büyük olasılıkla açıklamaktadır. Diğer bir neden,<br />

çoğunlukla üniversitelerde çalışan Halk Sağlıkçıların bilgisayar ve internet<br />

erişimlerinin daha fazla olması, yanı sıra, internetin çalışma alanının özelliklerine<br />

bağlı olarak yoğun biçimde kullanılıyor olması olabilir. İkinci sıklıkta katılım olan<br />

uzmanlık dalı Psikiyatri’dir. Bu katılımın bir nedeni, araştırmaya katılım çağrısının<br />

psikiyatri uzmanlarının üye olduğu yaklaşık 800 kişilik bir e-posta forumuna<br />

gönderilmiş olmasıdır. Deontoloji ve Tıp Tarihi alanında eğitim almış ya da almakta<br />

olan 15 hekim araştırmaya katılmıştır. Türkiye’de bu alanda eğitim alan ya da<br />

almakta olan 33 hekim olduğu dikkate alındığında bu sayının yüksek bir orana<br />

karşılık geldiği düşünülebilir (Türkiye Biyoetik Derneği, 2006). Diğer bir bakışla,<br />

hekimlerin meslek ahlakını konu edinen bir araştırmaya daha yüksek katılım<br />

olmasının bekleneceği de ileri sürülebilir.


150<br />

4.2.2 Yargılar ve Gerekçeleri<br />

4.2.2.1 “Olan”, “Olması Gereken” ve Araştırmanın Amacı<br />

Araştırmaya katılan hekimlerin ankette sorgulanan yedi ilişki biçimi hakkındaki<br />

yargıları, yüzde olarak ölçüldüğünde olumlu yöndedir:<br />

• Şirket temsilcisinin verdiği ücretsiz ilaç örneğini almak - %83.1<br />

• Şirket temsilcisine zaman ayırmak ve sunumunu dinlemek - %76.3<br />

• Bilimsel toplantılara katılım ya da düzenleme için maddi destek almak - %64.0<br />

• İlaç şirketinin düzenlediği bir tanıtım ya da eğitim programına katılmak - %57.1<br />

• Şirket temsilcisinden hediye almak - %54.9<br />

• Bilimsel araştırmalar için ilaç şirketlerinden destek almak - %51.4<br />

• İlaç şirketinin hekimin kurumuna demirbaş ya da sarf malzemesi alması - %50.0<br />

Ücretsiz ilaç örneği almak büyük oranda kabul edilebilir bulunurken, kuruma<br />

demirbaş ya da sarf malzemesi alınması konusunda hekimler eşit oranda karşıt<br />

görüşe sahiptir. Sorgulanan ilişki biçimlerini iki grupta, şirket temsilcisi ile ilişkiler<br />

ve ilaç şirketinden maddi destek almak biçiminde incelemek mümkündür. Bu gözle<br />

bakıldığında, katılımcıların yasal düzenlemelere aykırı olan ya da gri bölgede kalan<br />

“destek alma” biçimindeki ilişkilere daha olumsuz baktığı görülmektedir. Bu yanıt<br />

kompozisyonunun bir nedeni, katılımcıların yanıtlarını “olması gereken” yönünde<br />

vermiş olmaları olabilir. Bu olasılığı kuvvetlendiren bir bulgu, “demirbaş veya sarf<br />

malzemesi alımı” ile ilgili soruya verilen yanıtlardır. Bu ilişki tarzının yasal<br />

düzenlemelere aykırı olmasına rağmen ankete alınmasının nedeni, “Gereç ve<br />

Yöntem” bölümünde açıklandığı gibi, birinci aşamada görüşülen hekim ve ilaç<br />

şirketi çalışanları tarafından, kurumsal bir ilişki olması gerekçesiyle en kabul<br />

edilebilir ilişki biçimlerinden biri olarak öne çıkarılmış olmasıdır. Bu durumun<br />

gerçek düşüncelerin belirtilmesini kolaylaştıracağı düşünülmüştür. Buna rağmen<br />

“demirbaş veya sarf malzemesi alımı”nın diğer ilişki biçimlerine göre en düşük<br />

oranda kabul edilebilir bulunmuş olması, iki olasılıkla açıklanabilir: Ya niteliksel<br />

araştırmada görüşülen hekim ve ilaç şirketi çalışanlarının bu anlamdaki görüşleri<br />

geneli yansıtmamaktadır, ya da yüzyüze görüşmelerin sağladığı güven çerçevesinde<br />

düşünceler daha açık ifade edilebilmiş, ancak anket araştırmasında, yasal bir yöntem<br />

olmaması nedeniyle hekimler bu yöntemi olumlamaktan kaçınmıştır. Hangi olasılığın<br />

daha doğru olduğuna ilişkin temelli bir savda bulunmak güçtür; ancak derinlemesine<br />

görüşmelerde öne çıkarılan bir ilişkinin, ankette görece en kabul edilemez ilişki<br />

olarak nitelenmesi, anket araştırmalarının genel zayıflığını, özellikle tutum<br />

araştırmalarında “olan” yerine “olması gereken”in belirtilmesi olgusunu akla<br />

getirmektedir.<br />

Bu noktada, anket araştırmasının amacının “olan”ı saptamak olmadığı, temel<br />

kaygısının hekimlerin olumlu ve olumsuz görüşlerinin ardındaki gerekçeleri<br />

yakalayarak meslek ahlakını nereden kurduklarını anlamaya çalışmak olduğu<br />

özellikle vurgulanmalıdır. Araştırmanın bu kaygısı, katılımcılara hem çağrı<br />

metninde, hem de anketin giriş bölümünde mümkün olduğunca uzun ve ayrıntılı<br />

biçimde açıklanmaya çalışılmıştır. Ancak, geri bildirimler ve araştırmacıya sorulan<br />

sorulardan da anlaşıldığı üzere, tüm bu çabalara rağmen, olasılıkla hekim-ilaç şirketi


151<br />

ilişkilerinin meslek yaşamındaki önemli etkileri nedeniyle, araştırma hekimlerin bir<br />

kısmınca meslek ahlakını ölçmeyi amaçlayan, sonuçta da “hekimlerin yüzde şu<br />

kadarı ahlaksızdır” sonucuna ulaşmayı hedefleyen bir “soruşturma” olarak<br />

algılanmıştır. Olumsuzlukların nedeninin tek tek bireyler ya da kurumlar olduğu ve<br />

çözümünün de o birey ya da kurumları parmakla işaret ederek teşhir etmek ve<br />

cezalandırmak olduğuna ilişkin toplumumuzdaki yaygın kanı da bu algının<br />

oluşmasında etkili olmuş olabilir. Sonuçta araştırma, en azından katılımcıların bir<br />

bölümünce bir “ahlak-ölçer” olarak algılanmış ve yanıtlar bu algı ile verilmiştir. Bu<br />

nedenle özgün/yerel gerekçeler kısmen saptanamamış, “destek alma” biçimindeki<br />

ilişkiler daha az olumlanmış olabilir.<br />

Araştırmanın temel kaygısı, hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine yargılarını<br />

belirleyen gerekçeleri saptamaktır. Bu anlamda, yukarıda belirtilen yanlış algının<br />

doğurabileceği beklenti de dikkate alınarak, araştırma bulguları sadece yüzdeler<br />

olarak sunulmuş, istatistiksel olarak farklar arasında anlamlılık ve değişkenler<br />

arasında ilişki aranmamış, sonuçların genellenemeyeceği, sadece katılımcılar için<br />

geçerli olduğu olanak bulundukça vurgulanmaya çalışılmıştır. Bu bağlam<br />

çerçevesinde, yüzdeler arasındaki farka bakarak yorum yapmak anlamlı değildir.<br />

Yine aynı amaçla, “Tartışma” bölümü, sadece <strong>tez</strong> çalışmasının temel amacına<br />

yönelik olarak yapılandırılmıştır.<br />

4.2.2.2 Çıkarımların 31 Çözümlenme Yöntemi<br />

Tez çalışmasının temel amacı, hekimlerin yargı ve gerekçelerinin, diğer deyişle<br />

çıkarımlarının etik açıdan çözümlenmesidir. Çıkarım kavramı ve nasıl<br />

çözümlenebileceği üzerinde durmak, “Tartışma” bölümünde izlenecek yolu<br />

açıklaması açısından yararlı olacaktır. Aşağıda, çıkarım çözümlemesini konu alan bir<br />

yazıdan bu amaçla yapılan alıntı bulunmaktadır (Civaner, 2006):<br />

“Felsefenin bir dalı olan etik alanında öğrenim görenlerin temel felsefi<br />

yaklaşımları öğrenmeleri, yaklaşımları değerlendirebilmeleri ve kendi<br />

yaklaşımlarını belirlemeleri açısından yaşamsal önemdedir. Aslında daha da<br />

önce, akıl yürütme, mantık, eleştirel düşünme gibi araçlar tanınmalı ve bu<br />

araçların kullanımında yetkinleşilmelidir. Çıkarım çözümlemesi bu anlamda<br />

temel araçlardan biridir. Yanı sıra, ahlak felsefesi alanında ileri sürülen<br />

çıkarımları çözümlemenin, tek başına önemli bir etkinlik olduğunu belirtmek<br />

istiyorum:<br />

“Savınızın önemsiz veya saçma olmaması gerekir. ... Ayrıca savınızın<br />

herhangi bir şeyin doğruluğunu göstermek zorunda olmadığına<br />

dikkatinizi çekerim. Savınız, ‘X’in gebeliğin sonlandırılmasına ilişkin<br />

çıkarımının sağlam olmadığı’ da olabilir. Böylesi bir durumda ileri<br />

sürdüğünüz çıkarım, gebeliğin sonlandırılması konusunda ahlaki bir<br />

duruş savunmamasına rağmen, yine de gayet iyi bir çıkarım olacaktır.<br />

Bir düşünürün çıkarımının sağlam olmadığını göstermek asla önemsiz<br />

değildir.”<br />

31 “Argument” sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak kullanılmıştır.


152<br />

Çıkarım nedir?<br />

Çıkarım, birbirine bağlı ifadelerin 32 (öncüller) bir sav’a (sonuç) gerekçe<br />

oluşturduğu bütündür 33 (Dilimizde ‘argument’ sözcüğünü tam olarak karşılayan<br />

bir sözcük bulunmuyor. Felsefe sözlüklerinde ‘argument’ sözcüğünün karşılığı<br />

olarak ‘kanıt’, ‘delil’, ‘ispat’ sözcüklerine ve ‘göstermek’, ‘tanıtlamak’,<br />

‘açıklamak’ anlamlarına yer veriliyor. Ancak bu karşılıklar, kavramın kendisini<br />

değil, kanımca işlevini tanımlıyor. Ayrıca ‘kanıt’, ‘ispat’ gibi sözcükler bilimin<br />

diline ait ve ahlak felsefesinde ancak özgün olaylar bağlamında ve çok özenli<br />

davranmak koşuluyla kullanılabileceğini düşünüyorum. ‘Çıkarım’ ya da<br />

‘çıkarsama’ sözcüğü ise, ‘inference’ sözcüğünün karşılığı olarak şöyle<br />

tanımlanıyor: “Bir önermeden başka önermeler yardımıyla yeni bir önerme<br />

çıkarma.”, “Uslamlama, tümdengelim ya da tümevarım yoluyla belli bir<br />

bilgiden yeni bir bilgi çıkarma.” Bu tanımlar kavramın kendisini değil,<br />

kavramın nasıl ‘işlediğini’ tanımlıyor ve bu anlamda ‘çıkarım’ sözcüğü<br />

‘inference’ sözcüğünü karşılamıyor. Sözlüklerde uslamlama=usavurma=<br />

muhakeme sözcükleri, ‘reasoning’ sözcüğünün karşılığı olarak yer alıyor; yine<br />

işleyişe ilişkin tanımlamalar. Sözlüklerde bulamadım; ama bu terimlere ‘akıl<br />

yürütme’ de eklenebilir sanıyorum. Sözcükleri “kovalarken” giderek mantık<br />

alanının sınırlarından içeri girmeye başladığımı fark ettim ve teknik<br />

bilgisizliğimin kavramsal hata yapmama yol açmasını engellemek için<br />

“arayışıma” son verdim. Sonuç olarak ‘argument’ sözcüğü için, ‘çıkarım’<br />

sözcüğünü kullanmaya karar verdim. Çıkarım sözcüğü kanımca, yerleşik<br />

tanımlamanın tersine, ‘argument’ kavramının neliğini görece en iyi tanımlayan<br />

sözcük).<br />

Çıkarım bize, sonucu kabul etmemiz için gerekçeler verir. Çıkarım oluşturmak,<br />

temel bir felsefi etkinliktir. Bir örnek:<br />

Öncül.1<br />

Öncül.2<br />

Sonuç<br />

Erkekler ve kadınlar eşit haklara sahiptir.<br />

Erkeklere oy verme hakkı yasal olarak tanınmıştır.<br />

Öyleyse, kadınların oy verme hakkı olmalıdır.<br />

Örnekte, bilgi ve değer ifade eden iki öncül, kadınların neden oy verme hakkı<br />

olduğunu bize açıklamaktadır. Bilgi veren öncüller, ampirik ifadelerdir; neyin<br />

gerçek, neyin gerçek dışı olduğundan söz ederler. Yol gösteren ifadeler ise<br />

normatif ifadelerdir; ne yapıp ne yapmamak gerektiğini, neyin iyi ya da kötü,<br />

neyin doğru ya da yanlış olduğunu bildirirler.<br />

Çıkarımın yapısal bir özelliği, öncüller ile sonuç arasındaki bağlantılardır. Bu<br />

noktada mantık devreye girer. Mantığın temel kaygısı, bir ifadenin<br />

doğruluğunun diğer bir ifadenin doğruluğuna nasıl bağlandığıdır. Öncüllerden<br />

sonuca doğru geçiş ya da ilerleyişi sağlayan mantıksal bağ, çıkarımın<br />

dayandığı akıl yürütmedir.<br />

32 ‘Önerme’ yerine ‘ifade’ sözcüğü tercih edilmiştir; çünkü ahlaki çıkarımların öncüllerinin tümü<br />

bilgiden oluşamaz; değer üzerine kurulu cümleler ise önerme değildir.<br />

33 Bu tanımın oluşturulmasında, The Oxford Companion to Philosophy’de yer verilen ‘argument’ ve<br />

‘argument, types of’ maddelerinden yararlanılmıştır.


153<br />

Akıl yürütme dedüktif ya da indüktif biçimde olabilir (‘Deductive’ sözcüğü<br />

için dilimizde yerleşmiş karşılık ‘tümdengelim’, ‘inductive’ için ise<br />

‘tümevarım’dır. Tümdengelim, genelden özele doğru ilerleyerek akıl yürütme<br />

ve bir sonuç cümlesine ulaşma, tümevarım ise tersine, özelden yola çıkarak<br />

genele ilişkin bir sonuca ulaşma anlamında kullanılmaktadır. Ancak ulaşılan<br />

bir kaynak, bu tanımlama yaklaşımının her zaman doğru sınıflama<br />

yapamadığından terk edildiğini belirtmektedir. Örneğin aşağıdaki çıkarım,<br />

özelden genele ilerlediği için tümevarımsal gibi göründüğü halde dedüktiftir;<br />

çünkü öncüllerinin doğruluğu sonucun doğruluğunu zorunlu kılmaktadır:<br />

Demir ailesinin üyeleri Zeynep, Arda ve Murat’tır.<br />

Zeynep gözlük takmaktadır.<br />

Arda gözlük takmaktadır.<br />

Murat gözlük takmaktadır.<br />

Dolayısıyla, Demir ailesinin tüm üyeleri gözlük takmaktadır.<br />

Başka bir örnek, genelden özele ilerlediği için tümdengelimsel gibi görünen,<br />

ancak indüktif bir çıkarıma ilişkindir:<br />

Kayıtlı tarihe göre, Ankara’da her Aralık ayında kar yağmıştır.<br />

Öyleyse, Ankara’da bu Aralık’ta da kar yağacaktır.<br />

Bu nedenle ve dilimizde kavramların yeni anlamlarını tanımlayan sözcükler<br />

bulunmadığı için, ‘deductive’ ve ‘inductive’ sözcüklerinin yerleşik karşılıkları<br />

yerine okunuşlarını kullanmayı seçtim.)<br />

Dedüktif bir çıkarımda, sonuç öncüllerden zorunlu olarak çıkar; öncüller<br />

doğru ise sonuç da kesinlikle doğrudur. Dedüktif çıkarımlar ya mükemmeldir<br />

ya da kötüdür. Dolayısıyla çıkarıma yeni bilgi eklemek, çıkarımın sonucunun<br />

doğruluğunu ya da yanlışlığını etkilemez. İndüktif bir çıkarımda ise, sonuç<br />

öncüllerden olasılıkla çıkar. Öncüller doğru ise, sonuç büyük olasılıkla<br />

doğrudur. İndüktif çıkarımların doğruluğu, dedüktif çıkarımların tersine,<br />

derecelidir. Dolayısıyla çıkarıma yeni bilgi eklemek sonucun doğruluğunu ya<br />

da yanlışlığını etkiler. İki çıkarım arasındaki fark, çıkarımı ileri sürenin,<br />

öncüller ve sonuç arasında ortaya koyduğu ilişkinin türünden kaynaklanır.<br />

Çıkarımı ileri süren, tanımlar, mantıksal zorunluluklar ya da matematiksel<br />

gereklilikler nedeniyle öncüllerin doğruluğunun kesinlikle sonucu da doğru<br />

kıldığını savunuyorsa, o çıkarım dedüktiftir. Öncüllerin doğruluğunun,<br />

sonucun doğruluğuna inanmamız için iyi nedenler sağladığını düşünüyorsa,<br />

çıkarım indüktiftir. Dedüktif çıkarımlar söz konusu olduğunda, eğer çıkarım<br />

‘sağlam’ 34 ise, sonucun doğruluğu, öncüllerin de doğru anlamına gelir;<br />

dolayısıyla öncüllerin doğruluğunu ayrıca araştırmaya gerek kalmaz. Bu<br />

nedenle dedüktif çıkarımlar genellikle tanımlar, matematik ve formel mantık<br />

kurallarına sınırlıdır. Örneğin aşağıdaki çıkarım dedüktiftir:<br />

34 ‘Sound’ sözcüğünün Türkçe karşılığı olarak, Prof.Dr.Yaman Örs’ün önerisiyle ‘sağlam’ sözcüğü<br />

kullanılmıştır. Bir çıkarımın ‘sağlam’ olabilmesi için gerekli koşullar yazının ilerleyen bölümlerinde<br />

belirtilmektedir.


154<br />

Kitaplığın üst rafında 32, alt rafında 12 kitap var.<br />

Kitaplıkta başka raf yok.<br />

Öyleyse, kitaplıkta 44 kitap var.<br />

Öte yandan, indüktif çıkarımlar, sonucun doğruluk olasılığıyla ilişkili olduğu<br />

düşünülen herhangi bir ifadeyi kullanabilir. Bu nedenle indüktif çıkarımlar,<br />

istatistik veriler, geçmiş deneyimlere dayanan genellemeler, işaretler, kanıtlar<br />

ve nedensel ilişkilere dayanan çıkarımlar gibi gibi çok çeşitli biçimler<br />

alabilirler.<br />

Çıkarım çözümlemesi<br />

Ahlaka ilişkin kurduğumuz ‘meli’ kipindeki cümleleri haklıçıkarabilmemiz<br />

için, o cümlelere nasıl ulaştığımızı açıklayabilmemiz gerekir. Elbette bundan<br />

da önce, “meli” kipinde bir cümleye ulaşmak için uygun bir çıkarım<br />

çerçevesinde düşünmüş olmamız gerekir. Aynı biçimde, bir sav hakkında<br />

eleştirel düşünebilmek ve o sava karşı çıkabilmek için o savın ardındaki<br />

gerekçeleri saptamak ve değerlendirmek gerekir. Tüm bu gerekliliklerin<br />

yerine getirilmesi, çıkarımın nasıl çözümleneceği hakkında bilgi sahibi<br />

olmakla olasıdır. Aşağıda, ulaşılabilen kaynaklarda yer verilen bilgiler<br />

ortaklaştırılarak bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.<br />

• Bu bir haklıçıkarım 35 mı, yoksa açıklama ya da akla uydurma mı?<br />

Görüşümüzü haklı çıkarmak, ancak doğru bilgiler ve iyi gerekçeler kullanarak<br />

oluşturacağımız çıkarımlarla olasıdır. İlk bakışta haklıçıkarımmış gibi<br />

görünen ‘açıklama’, bir olgunun/olayın nedenlerini ortaya koyar.<br />

Haklıçıkarımda nedenler, yapılacak doğru şeyin ne olduğunu belirtmek için<br />

sunulur, açıklamada ise böyle bir zorunluluk yoktur. Örneğin insanların<br />

köleleştirilmesi olgusunun nedenlerini açıklayabiliriz ve bu nedenleri anlarız.<br />

Ama açıklama sağlam ahlaki gerekçeler içermediği için köleliği<br />

haklıçıkaramayız.<br />

Haklıçıkarım ile akla uydurmayı da ayırt etmek gerekir. Akla uydurmak,<br />

gerekçelerden sonuca ulaşmak değil, sonucun kabul edilirliğini sağlamak için<br />

gerekçeler ‘bulmak’tır. Bir başka tanım, ‘açıklandığında kabul edilmeyeceği<br />

öngörülen gerekçeler yerine ileri sürülen sav ile daha kabul edilir gerekçeler<br />

arasında bağlantı kurmaya çalışmak’ olabilir. Buradaki kaygı, içimizdeki o<br />

hep haklı olmak/haklı bulunmak isteği de olabilir. Gerekçeler ile ulaşılan<br />

sonuç arasındaki bağ zayıf olacağından akla uydurmak haklıçıkarımdan<br />

farklıdır. ...<br />

35 ‘Justification’ sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır.


155<br />

• Çıkarımın iç-tutarlılığı 36 var mı?<br />

Ulaşılan sonuç o öncüllerden çıkıyorsa, çıkarım iç-tutarlıdır. İç-tutarlılığı olan<br />

bir çıkarımın öncülleri ve/veya sonucu doğru ya da yanlış olabilir. Ancak içtutarlılığı<br />

olan bir çıkarımda, tümü doğru öncüllerden yanlış sonuca<br />

ulaşılamaz. Bunu ölçmenin yolu, “öncüller doğru olsa idi, sonucun yanlış<br />

olma olasılığı var mıydı?” sorusuna yanıt aramaktır. Eğer böyle bir örnek<br />

bulunmaktaysa, çıkarımın iç-tutarlılığı yoktur. Bir örnekle daha iyi<br />

anlaşılabilir:<br />

Ö.1 Tüm kediler sürüngendir.<br />

Ö.2 Sokrates bir kedidir.<br />

S Öyleyse Sokrates bir sürüngendir.<br />

Bu çıkarımda ne öncüller ne de sonuç doğrudur; ancak çıkarımın iç-tutarlığı<br />

vardır 37 . Çünkü öncüller doğru olsaydı, sonuç kesinlikle doğru olurdu. Yanı<br />

sıra, gözden kaçırmamak gerekir ki, hem öncülleri hem sonucu doğru olan bir<br />

çıkarımın iç-tutarlılığı olmayabilir; çünkü ulaşılan sonuç o öncüllerden<br />

çıkmıyor olabilir. Diğer deyişle, öncülleri doğru kabul ettiğimizde mantıksal<br />

olarak sonucu da doğru kabul etmemiz gerekiyorsa, o çıkarım iç-tutarlıdır.<br />

• Çıkarım sağlam mı?<br />

Çıkarım iç-tutarlı ve aynı zamanda öncüllerinin tümü doğru ise, o çıkarım<br />

‘sağlam’ biçiminde nitelenir. Örneğin aşağıdaki çıkarım sağlamdır.<br />

18 yaşından küçüklerin milletvekili seçilme hakkı yoktur.<br />

Bazı atletler 18 yaşın altındadır.<br />

Bazı atletler milletvekili seçilemezler.<br />

Düşünür X’in çıkarımı okunduğunda, ulaştığı sonuca katılınmıyorsa,<br />

çıkarımının sağlam olmadığı gösterilmelidir. Bu durumda ya X’in ulaştığı<br />

sonuç öncüllerinden çıkmıyor ya da öncüllerden en azından biri yanlış<br />

olmalıdır.<br />

İç-tutarlılık ve sağlamlık ölçütleri sadece dedüktif çıkarımlar için geçerli<br />

olabilir. Sağlam çıkarımlarda öncüllerin doğru olması durumunda sonuç da<br />

kesinlikle doğru olmaktadır. Ancak ahlak felsefesinde indüktif çıkarımlar söz<br />

konusu olduğundan bu noktada kavramsal bir sorun ortaya çıkmaktadır.<br />

Ahlaki bir çıkarımda değer ifade eden en az bir öncül bulunmalıdır. Bu<br />

durumda yukarıdaki tanımlamaya göre sağlam bir ahlaki çıkarımdan söz<br />

edebilmek için, o çıkarımın değer ifade eden öncülü dahil tüm öncüllerinin<br />

doğru olduğunu ileri sürebilmek gerekir. Sorun, değersel ifadelerin olgusal<br />

olarak doğru/yanlış olmamalarından kaynaklanmaktadır. Öyleyse, ahlaki<br />

36 ‘Validity’ sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır. Sözcüğün dilimizdeki yerleşik karşılığı<br />

‘geçerlilik’tir. Ancak “iç-tutarlılık” terimi kavramın anlamını çok daha iyi vermektedir.<br />

37 Örneğin bu türden bir çıkarım için ‘geçerli’ sıfatını kullanmak, sözcüğün günlük dildeki kullanımı<br />

göze alınırsa, yanıltıcı olabilir. ‘İç-tutarlı’ terimi bu nedenle de tercih edilmiştir.


156<br />

çıkarımlar sözkonusu olduğunda sağlamlık ölçütünü çıkarımın tüm öncülleri<br />

için değil, çıkarımın sadece bilgi ifade eden öncülleri için değerlendirmenin<br />

doğru olacağını düşünüyorum. Örneğin:<br />

Ö.1 Çocukları dövmek yanlıştır.<br />

Ö.2 Zeynep bir çocuktur.<br />

S Zeynep’i dövmek yanlıştır.<br />

Bu çıkarımın iç-tutarlılığı vardır. Çıkarımın ilk öncülü değer ifade etmektedir<br />

ve bu öncülün olgusal açıdan doğruluğu/yanlışlığı değerlendirilemez.<br />

Çıkarımın ikinci öncülü ise bilgi ifade etmektedir ve bu öncülün doğru<br />

olması, çıkarımın sağlam olması için yeterli olacaktır.<br />

• Çıkarım ikna edici 38 mi?<br />

Diğer bir çözümleme ölçütü, çıkarımın “ikna edici”, diğer deyişle<br />

herkesçe/açıkça akla yatkınlığı kabul edilir türden olup olmadığıdır. Tanım<br />

göze alındığında, bu ölçütü ahlaka ilişkin çıkarımlarda kullanmak ilk bakışta<br />

olası görünmemektedir. Çünkü bu ölçütü sözü edilen tanımıyla<br />

düşündüğümüzde, aşağıdaki ifadeleri doğru kabul etmemiz gerekir:<br />

1. Ahlaka ilişkin bir çıkarımın sonucunun herkesçe kabul edilebilir<br />

olması mümkündür.<br />

2. Değerlerin herkesçe kabul edilebilmesinin koşulu, akla yatkınlık’tır.<br />

3. İlk iki önerme doğru ise, her rasyonel varlıkça doğruluğu kabul<br />

edilecek ahlaki çıkarımlara akıl yoluyla ulaşmak mümkündür.<br />

Bu ifadelerin tümünün doğru olduğu oldukça tartışmalıdır; dolayısıyla bu<br />

ölçüt ancak mantıksal çıkarımlar için geçerli olabilirmiş gibi görünmektedir.<br />

Bu noktada M.Brannigan, ikna edicilik ölçütünden çok iç-tutarlılık ve<br />

sağlamlık ölçütlerine odaklanmanın daha doğru olduğunu, J.Harris ise, ikna<br />

edicilik ölçütünün katı 39 olmadığını, önemli olanın kimsenin itiraz<br />

edemeyeceği çıkarımlar kurgulamak olduğunu belirttiler. Harris, ikna edici<br />

bir çıkarım için aşağıdaki örneği verdi:<br />

“Kimsenin ilke olarak ötanaziye karşı olamayacağını göstermek üzere<br />

kurgulanmış örneği ele alalım. Ötanazi karşıtlığının samimiyetini<br />

ölçmenin yollarından biri, insanların aşağıdaki örnekte, polisin<br />

seçiminin doğası ve kabul edilebilir diğer (eylem) seçeneklerin neler<br />

olabileceği hakkındaki düşüncelerini sorgulamak olabilir.<br />

Polisin ikilemi<br />

38 ‘Persuasive’ sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır.<br />

39 Prof.Harris’in kullandığı ifadenin orjinaline yer vermek, çeviriden kaynaklanabilecek yanlış<br />

anlaşılmaları azaltabilir: “The persuasiveness criterion is not precise.” Buradaki ‘precise’ sözcüğünün<br />

karşılığı olarak ‘kesin’ yerine, tanımın keskinliğine/katılığına daha iyi vurgu yapan ‘katı’ sözcüğü<br />

kullanılmıştır.


157<br />

Bir kamyon sürücüsü kaza geçirir ve yanan kamyonunun içinde<br />

sıkışır. Olay yerine gelen bir polis, sürücüyü kurtarmayı dener, ancak<br />

sürücüyü sıkıştığı yerden kurtarıncaya dek sürücünün yanarak<br />

öleceğini anlar. Polis sürücünün yanarak ölmesine izin verebilir ya da<br />

onu başından vurarak hızlı ve görece acısız bir biçimde ölmesini<br />

sağlayabilir. Sürücü polise, “Lütfen vur beni, diri diri yanmama izin<br />

verme!” demektedir.<br />

Ötanazi karşıtları polisin ikilemi için her koşulda ilk olasılığı seçmeli,<br />

sürücünün yanarak ölmesine destek vermelidirler; ötanazi yandaşları<br />

ise diğer seçeneği seçerler. Bu ikna edici bir çıkarımdır; çünkü hem<br />

(bu çıkarımı) kabul edip hem de halâ ötanaziye karşı çıkmak çok<br />

zordur.”<br />

Bu görüşlerin ışığında, “ikna edicilik” ölçütünün ahlak felsefesinde farklı bir<br />

tanımla/önemle ele alınması gerektiğini anladım. Sonuç olarak bu noktada,<br />

‘iyi gerekçeler’ sunmak önem kazanıyor. Ahlaki çıkarım için ‘iyi gerekçe’<br />

şöyle tanımlanıyor:<br />

“İyi gerekçeler, yadsınması olanaksız olmasa da çok güç olan normatif<br />

ifadeler ile onlarla ilişkili olgusal bilgilerdir. Etikte gerekçeler,<br />

eleştirel sorgulamaya karşı ayakta kalabiliyorlarsa ve etik çatışmaların<br />

çözülmesini olası kılıyorlarsa iyi gerekçelerdir.”<br />

İyi gerekçelerin yanı sıra, kötü gerekçeler de sınıflanarak tanımlanmıştır.<br />

Dworkin’e göre akla uydurma, önyargı, duygu ve ‘papağanlık’ kaçınılması<br />

gereken dört gerekçe biçimidir. Akla uydurmadan daha önce söz edilmişti,<br />

önyargı içeren gerekçelerin yanıltıcı etkisinin ise açık olduğunu sanıyorum.<br />

Başkalarından işitilen gerekçelerin sorgulamadan içselleştirilerek sürekli<br />

tekrarlanması, ‘papağanlık’ olarak tanımlanıyor. Duygusal gerekçeler<br />

üzerinde ise biraz daha ayrıntılı durmak istiyorum. Dworkin duygular ile<br />

ahlaki duruş arasındaki ilişkiyi şöyle açıklıyor:<br />

“Ahlaki duruşu duygusal tepkilerden ayırt ederiz. Sadece ahlaki<br />

duruşun duygudan arınmış olması gerektiği için değil, ahlaki duruş<br />

duyguları haklıçıkardığı halde tersi doğru olmadığı için...”<br />

C.G.Jung’un belirttiği gibi, insan duygularına ilişkin sorun, ‘duygunun bireyin<br />

yaptığı birşey değil, ona olan birşey’ olmasıdır. Birinden nefret etmeyi<br />

isteyemeyiz; bu kendiliğinden olur ve sonrasında bu durumu denetlemeye<br />

çalışırız. Birşeyin iyi hissettirmesi ya da rahatsız etmesi, etik çatışmayı çözme<br />

girişiminde bize pek yardımcı olmaz.


158<br />

• Çıkarımın gücü<br />

Sağlamlık ölçütünü değerlendirirken belirtildiği gibi, ahlaki çıkarımlar<br />

indüktiftir ve bu nedenle esasen dedüktif çıkarımları değerlendirmek için<br />

kullanılan ölçütler indüktif çıkarımlara ancak “yumuşatılarak” uygulanabilir.<br />

Yine daha önce vurgulandığı gibi, indüktif bir çıkarımda, sonuç öncüllerden<br />

olasılıkla çıkar. Öncüller doğru ise, sonuç kesinlikle değil büyük olasılıkla<br />

doğrudur. İndüktif çıkarımların doğruluğu, dedüktif çıkarımların tersine,<br />

derecelidir. Dolayısıyla çıkarıma yeni bilgi eklemek sonucun doğruluğunu ya<br />

da yanlışlığını etkiler. Bu nedenle indüktif çıkarımları çözümlerken çıkarımın<br />

gücünü değerlendirmekten söz edilmektedir.<br />

Çıkarımın gücünü değerlendirmek için iki temel soruya yanıt aramak<br />

gerektiği belirtilmektedir:<br />

1. Gerekçeler/öncüller olgusal olarak doğru mu, ya da en azından akla yatkın<br />

mı 40 ?<br />

Gerekçelerin akla yatkınlığını belirlemek için en güvenilir yöntem, karşıörneklerin<br />

bulunup bulunmadığını araştırmaktır. Örneğin ayrımcılığa yol<br />

açmadığı ileri sürülen bir politikanın geçmişte ayrımcılığa yol açtığını<br />

gösterirsek, o çıkarımın savı zayıflamış olur. Karşı-örneklerin sayısı arttıkça<br />

çıkarımın gücü zayıflar ve çıkarımı yeniden kurgulamak gerekir.<br />

Öncülleri değerlendirmenin bir yolu da, doğruluklarını sorgulayarak<br />

çürütmeye çalışmaktır. Örneğin siyah ırktan insanların kranyumlarının beyaz<br />

ırka göre küçük olması nedeniyle zekâlarının daha geri olduğunu, bu nedenle<br />

de aşağı bir ırk olduklarını ileri süren görüşü ele alalım. Bu çıkarımı, “aşağı”<br />

olmanın zekâ ile bağlantılı olmadığı, kranyum çapı ile zekâ arasında bağlantı<br />

olmadığı ve/veya ırklar arasında kranyum çapının farklılık göstermediği<br />

bilgileri ile çürütebiliriz. (Bu değerlendirme ölçütü, daha önce sözü edilen<br />

sağlamlık ölçütü ile eştir).<br />

2. Gerekçeler ve sonuç arasında ne kadar boşluk var?<br />

İndüktif çıkarımlarda bu boşluk az ya da çok bulunur; bu boşluğun çok az<br />

olması çıkarımı güçlü kılar. “Boşluk”, çıkarımın gerekçeleri ile sonucu<br />

arasında ne kadar “serbest alan” bulunduğu ile ölçülür. Gerekçeler doğru<br />

varsayılır ve sonucun doğru olup olmadığına ilişkin anlamlı bir kuşku olup<br />

olmadığı değerlendirilir. Gerekçeler doğru varsayıldığında, gerekçelerin<br />

sağladığı kanıtlarla tutarlı tek sonuç, çıkarımın vardığı sonuç ise, çıkarım<br />

güçlüdür. Gerekçelerle uyumlu başka sonuçlar da söz konusu ise, çıkarım<br />

güçlü değildir.<br />

40 ‘Plausible’ sözcüğünün sözlükteki karşılıkları, ‘makul/akla yatkın’ ve ‘inandırıcı’dır. İkna edicilik<br />

ölçütünden farklı olduğunu düşünerek ‘akla yatkın’ karşılığını kullandım. Ancak, nasıl<br />

belirlendiklerini göz önüne alınca, ‘persuasive’ ve ‘plausible’ kavramlarının ahlaki çıkarımlarda<br />

hemen hemen aynı şeylere denk geldiğini sanıyorum; bu nedenle aslında farklıymış gibi ele alarak<br />

hata yapıyor olabilirim.


159<br />

Başka bir kaynakta, çıkarımın gücünü değerlendirmek için farklı<br />

yöntemlerden de söz edilmektedir:<br />

3. Genellemelerin değerlendirilmesi: Genellemeler çeşitli özgün olayların<br />

ortak yönlerini tanımlamaya çalışır.<br />

Yırtıcı hayvanları öldürmek doğanın dengesini bozar.<br />

Akarsuları kirletmek ekosisteme zarar verir.<br />

Yapay türleri doğaya karıştırmak, doğal türler üzerinde olumsuz etki<br />

yaratır.<br />

Sözü edilen tüm bu etkiler, istenmeyen etkilerdir.<br />

Dolayısıyla, doğal ekosistemi değiştirmekten mümkün olduğunca<br />

kaçınmalıyız.<br />

Öncelikle genellemelerin yeterince çeşitli örneği dikkate alarak oluşturulup<br />

oluşturulmadığı belirlenmelidir. Çıkarım sonucunun kapsamı genişledikçe,<br />

dikkate alınması gereken örnek çeşitliliği artacaktır. Değerlendirmek gereken<br />

diğer özellik ise, karşı-örneklerin bulunup bulunmadığıdır.<br />

4. Benzetmeye dayalı çıkarımların değerlendirilmesi: Bu türden çıkarımlar<br />

genellikle aşağıdaki biçimdedir:<br />

a, b, c ve d, P ve Q özelliklerine sahiptir.<br />

a, b ve c, R özelliğine sahiptir.<br />

Öyleyse büyük olasılıkla d de R özelliğine sahiptir.<br />

Bu türden bir çıkarım, benzetmenin ilgililiği ve benzetmeyi bozan bir özellik<br />

olup olmadığı ile sorgulanır. Örneğin:<br />

Tavuklar, hindiler, kazlar ve inekler, insanlar tarafından eti yenilen<br />

hayvanlardır.<br />

Tavuklar, hindiler ve kazlar yumurtadan çıkar.<br />

Öyleyse inekler de büyük olasılıkla yumurtadan çıkar.<br />

İnsanların besin tercihleri ile hayvanların nasıl üredikleri arasında bir bağlantı<br />

olduğunu düşünmek için neden yoktur. Diğer deyişle benzetme ilgisizdir.<br />

Ayrıca benzetmeyi bozan bir özellik bulunmaktadır: İnekler memeli, diğerleri<br />

kuştur.<br />

• Çıkarımda hata, öyküsel düşünce, çarpıtma, akla uydurma 41 bulunuyor mu?<br />

Günlük yaşamda ahlak üzerine tartışmalar, yaygın biçimde var olan bazı<br />

hatalar nedeniyle sıklıkla yanlış yönlenir. Bu hataların bazıları kavramları<br />

yanlış anlamış olmaktan, bazısı bilerek çarpıtmaktan, bazısı kendi kendini<br />

doğrulayan akla uydurmalardan kaynaklanır; bazıları ise tümden anlamsızdır.<br />

Aşağıda bu türden yaygın hataların bir listesi bulunuyor. Alıntıladığım<br />

41 Fallacy, myth, distortion, rationalization


160<br />

kaynaklar bu hataları açıklıyor ve örnekliyor. Ancak çok tanıdık olmaları,<br />

yazının gereğinden fazla uzayacak olması ve çoğuna internet üzerinden<br />

erişilebilmesi nedeniyle ayrıntıya yer vermemeyi tercih ettim. Yanı sıra,<br />

anlamları üzerinde düşünmenin de geliştirici olacağını sanıyorum. Bazı hata<br />

tiplerinin yanına paran<strong>tez</strong> içinde Latincelerini ekledim. Bu adlandırmalar,<br />

kimilerini Aristoteles’in tanımladığı hataların ne kadar klasikleşmiş ve yaygın<br />

olduğunu gösteriyor.<br />

o Herkes böyle yapıyor. (Ad populum)<br />

o Bu sos çok sağlıklı olmalı; McDonald’s hep bu sosu kullanıyor...<br />

(Argumentum ad verecundiam / Ipse Dixit)<br />

o Ahmet’in kaç kez yalan söylediğine tanık oldum. Bana ilaç şirketleriyle<br />

ilişkim hakkında ahlak hocalığı taslamasın! (Ad hominem)<br />

o İşte bu İncil’deki açık bir kanıttır. Bu kanıtı reddedenler cehennem<br />

ateşinde yanacaklar! (Argumentum ad metum)<br />

o Bir aspirin içip tek ayak üstünde durdum, başağrım geçti. Demek ki tek<br />

ayak üstünde durmak başağrısına iyi geliyor. (Non causa pro causa)<br />

o ‘Yokedici’ oyunu çıktıktan bir yıl sonra okullarda şiddet oranı üç kat<br />

arttı; bu rastlantı olamaz. (Post hoc, ergo propter hoc)<br />

o Göstericiler gerçekten vatanlarını sevselerdi, hükümeti eleştirmezlerdi<br />

(Non sequitur)<br />

o Binyıllardır böyle yapıyoruz; yanlış olsa çoktan vazgeçilirdi.<br />

(Argumentum ad antiquitatem)<br />

o Okul tam bir zaman kaybı, çünkü yapacak daha iyi şeyler var. (Petitio<br />

principii)<br />

o Aynısını sen de yapıyorsun! (Tu quoque)<br />

o Babam bu yayınevinin reklam gelirlerinin neredeyse yarısını sağlıyor.<br />

Herhalde benim barda karıştığım olayları gazeteye basmazsınız!<br />

(Argumentum ad baculum)<br />

o Evet, yardım kampanyasında topladığımız paraların bir kısmının izini<br />

kaybettik; ama ne kadar çok çocuğa yerdım ettiğimizi düşünsenize!<br />

(Argumentum ad misericordiam)<br />

o Hayvanlarla aynı soydan geldiğimize ve evrime inanmak doğal olarak<br />

bencilliğe, saldırganlığa, ilişkilerimizin hayvan ilişkilerine benzemesine<br />

neden olur. (Argumentum ad consequentiam / Ignoratio Elenchi’nin alt<br />

türü)<br />

o ‘İçki reklamları yasaklanmalı’ savı saçma. İnsanlara içmekten<br />

vazgeçmelerini söyleyemezsiniz! (Straw man - İng./ Ignoratio<br />

Elenchi’nin alt türü)<br />

o Feministler erkeklerden nefret eder. Sen de feminist olduğuna göre ...<br />

(Secundum quid)<br />

o Araba kullanırken kemer takma zorunluluğu Nazi yasaklarına benziyor!<br />

o Patent bürosu ya benim buluşumu onaylar, ya da dünya yenilenebilir<br />

enerji fikrine elveda der.<br />

o Yasalsa ahlaka da uygundur...<br />

o Dişe diş.... (Ama o da bana şunu yaptı)<br />

o Sonuçta kimseye zarar gelmedi ki!<br />

o O bir kraldır (ünlü şairdir, aktördür...), yapabilir.


161<br />

o Ben yapmasam başkası yapacak...<br />

o İyi bir amaç uğruna yaptım...<br />

o Hak ettiğimi vermediler; o yüzden benim de şunu yapmaya hakkım var!<br />

o Benim suçum değil!<br />

o Daha kötüsü de var!”<br />

4.2.2.3 Çözümlemede Temel Alınacak Değerler<br />

Tez bağlamında çıkarımları çözümlerken, temel olarak iki nokta değerlendirilmiştir.<br />

İlki, önceki bölümde açıklanan ölçütler ışığında değerlendirilen, çıkarımın<br />

sağlamlığıdır. İkincisi ise, çıkarımın hangi değeri koruduğuna, hangisini harcadığına<br />

bakmaktır. Daha doğru bir deyişle, çıkarımın, yönelik olduğu alanda korunması<br />

gereken ahlaki değerleri koruyup korumadığı irdelenmiştir. Özetle, bilgisel<br />

öncülünün doğruluğu bilimsel olarak gösterilmiş, değersel öncülü ise korunması<br />

gereken değer(ler)i koruyan çıkarımlar, sağlam ve ikna edici olarak kabul edilmiştir.<br />

Korunması gereken ahlaki değerler, “insanlığın binyıllardır süregelen toplumsal<br />

evrim süreci içinde, çok çeşitli deneyimlerle korumaya karar verdiği değerler”<br />

biçiminde tanımlanabilir. Bu bölümde, hekimlerin araştırma ile saptanan<br />

çıkarımlarını çözümlerken temel alınacak değerler ve bu değerlerin<br />

gerekçelendirilmesine yer verilmiştir.<br />

a. Herkesin gereksindiği ilacı edinme hakkı vardır.<br />

Aşağıda, birbirine bağlı sorular ve çıkarımlar aracılığı ile, herkesin gereksindiği ilacı<br />

edinme hakkı olduğu ve bu hakkın devlet tarafından, vergilerle finanse edilerek<br />

sağlanması gerektiği gerekçelendirilmektedir.<br />

• Sağlık hizmeti bir hak mıdır, yoksa ticari bir meta mıdır?<br />

1.çıkarım<br />

Öncül 1 - İnsanın ayırt ettirici özelliği, varlık olanaklarıdır.<br />

Öncül 2 - İnsanın kendisini gerçekleştirebilmesi, ancak varlık olanaklarını<br />

kullanabilmesi ve bu olanakları geliştirebilmesi ile olasıdır.<br />

Sonuç - Öyleyse, her insanın varlık olanaklarını kullanmaya ve bu olanakları<br />

geliştirmeye eşit biçimde hakkı olmalıdır.<br />

2.çıkarım<br />

Öncül 1 - Sağlıklı olma, insanın varlık olanaklarını kullanma ve bu olanakları<br />

geliştirme hakkını kullanabilmesi için bir önkoşuldur.<br />

Öncül 2 - Sağlığın belirleyenlerinden biri, gereksinilen sağlık hizmetinin alınmasıdır.<br />

Sonuç - Öyleyse, her insanın gereksinimine göre sağlık hizmeti alma hakkı olmalıdır.


162<br />

• Sağlık hizmeti nasıl sunulmalıdır?<br />

Öncül 1 - Gereksinime göre sağlık hizmeti almak, herkesin doğuştan sahip olduğu<br />

kabul edilen bir haktır.<br />

Öncül 2 - Hak olarak tanımlanan her şeyin karşılığında, o hakkın gereklerini<br />

sunmakla yükümlü bir taraf bulunur.<br />

Öncül 3 -<br />

Öncül 3.a - Devletin temel varlık nedeni, sağlık hizmeti gibi toplumsal<br />

hizmetleri toplumdan alınan ödentiler ile sunmaktır.<br />

Öncül 3.b - Herkese gereksinimine göre sağlık hizmeti, sadece devlet<br />

tarafından örgütlenen ve finanse edilen bir sağlık örgütlenmesi ile sunulabilir<br />

(Hornberger, 2000).<br />

Sonuç: Söz konusu sağlık hizmeti alma hakkı olduğunda, hakkın gereklerini<br />

sunmakla yükümlü olan, devlettir.<br />

Öncül 4 - Kişilerin maddi geliri ve birikimi farklı olduğu için, para karşılığında elde<br />

edilebilen şeylere eşit erişim olası değildir.<br />

Sonuç - Gereksinime göre sağlık hizmeti, devlet tarafından, vergilerle finanse<br />

edilerek sunulmalıdır.<br />

• Gereksinilen ilaçlar nasıl elde edilmelidir?<br />

Öncül 1 - Gereksinime göre sağlık hizmeti, devlet tarafından, vergilerle finanse<br />

edilerek sunulmalıdır.<br />

Öncül 2 - İlaç, sağlık hizmetlerinden biridir.<br />

Sonuç - Herkesin, gereksindiği ilacı edinme hakkı vardır ve bu hak devlet tarafından,<br />

vergilerle finanse edilerek sağlanmalıdır.<br />

b. Hekim akılcı ilaç seçimi ölçütlerine uygun reçete yazmalıdır.<br />

Sunulması gereken sağlık hizmeti, özelde de ilaç söz konusu olduğunda korunması<br />

gereken diğer bir değer, DSÖ’nün tanımladığı “akılcı ilaç seçimi” ölçütleri ile<br />

belirlenmektedir. X endikasyonuna yönelik bir ilacın, kullanım amacına göre<br />

koruyucu, geliştirici, tedavi edici veya esenlendirici yönde etki etmesi beklenir;<br />

ilacın kullanılma amacı budur. Bu amaca en iyi hizmet edecek ilaç, varolan ilaçlar<br />

arasında en etkin, en güvenli, en uygun maliyetli ve en kolay uygulanır ilaçtır (WHO,<br />

1994; s.:7). Elbette akılcı ilaç seçimi, tümüyle standardize edilmiş hastalıkların aynı<br />

biçimde tedavisi için salt kuramsal kavramların tartışmasız uygulanması değildir<br />

(DPT, 2001). Klasik deyişle, değerlendirmede daima hastalık değil, hasta ön planda<br />

olacaktır. Burada vurgulanan, belli bir sağlık profiline sahip kişideki X<br />

endikasyonudur.<br />

Yukarıda sayılan özelliklerin tümü bir ilaçta bulunmayabilir. Öyleyse seçim<br />

yapabilmek için, bu özellikler arasında bir öncelik sırası belirlemek gerekir. İlaçların<br />

kullanılma amacı, X endikasyonuna yönelik olarak yaratması beklenen etkiyi en iyi<br />

biçimde yaratması olduğundan, etkinlik ve güvenilirliğin ilk planda gözetilmesi<br />

gerekir. Gözetilmesi gereken sonraki özellik, ilacın uygulanabilirliği, diğer deyişle<br />

belli bir hasta için kullanımının kolay ve kabul edilebilir olmasıdır. Son olarak ilacın<br />

maliyeti dikkate alınmalıdır; çünkü maliyet birinci planda göz önüne alınan bir ölçüt


163<br />

olduğunda, gereksinimin dışında bir ölçüt kullanılmış olur. Halbuki, yukarıdaki<br />

bölümde gerekçelendirilen sağlık hizmeti alma hakkı gereğince, herkes<br />

gereksinimine göre sağlık hizmeti almalıdır. Öyleyse, X endikasyonu için<br />

gereksinilen ilaç, öncelikle, varolan en etkin, güvenli ve kolay uygulanabilen ilaçtır.<br />

X endikasyonu için çeşitli şirketlerce üretilmiş “n” sayıda ilaçtan, kanıta dayalı<br />

bilgiler ışığında sadece bir ya da birkaç tanesi bu sınıfa girer. Bu durumda maliyet<br />

ölçütü dikkate alınır ve X endikasyonu için belli bir sağlık profiline sahip hastalarda<br />

hem en etkin, güvenli ve kolay uygulanabilen, hem de maliyeti en uygun bir A ilacı<br />

belirlenir. Özetle, belli bir sağlık profiline sahip hastalarda X endikasyonu için<br />

gereksinilen ilaç, en etkin, en güvenli, en kolay uygulanabilen ve maliyeti en uygun<br />

olan A ilacıdır. Bu nedenle, belli bir sağlık profiline sahip hastalarda X endikasyonu<br />

için hekim, akılcı ilaç seçimi ölçütlerine uygun olarak A ilacını reçete etmelidir.<br />

c. Toplumsal kaynaklar akılcı biçimde harcanmalıdır.<br />

Yukarıda, a maddesinde, herkesin gereksindiği ilacı edinme hakkı olduğu<br />

gerekçelendirilmişti. Gereksinimlerin karşılanmasının olası en iyi yolu, toplumsal<br />

kaynakların akılcı biçimde harcanmasıdır. Bunun için ise, gereksinimlerin ve<br />

kaynakların tanımlanması ve ardından, kaynakların gereksinim ölçütüne göre<br />

dağıtılması gerekir. Böylece toplumdaki her birey, eldeki kaynaklardan<br />

gereksinimine göre yararlanmış olur. Yanı sıra, gereksinim ve kaynaklar, değişken<br />

oldukları için nicelik ve nitelik açısından sürekli olarak izlenmelidir. Ancak bu<br />

noktadaki sorun, dağılımda eşitlikçi bir yaklaşım sergilenmiş olsa dahi, eldeki<br />

kaynakların gereksinimleri karşılamakta yetersiz kalma olasılığıdır. Bu olasılık<br />

kaynakların gereksinimlere göre az olmasından, ya da kaynakların olası en verimli<br />

biçimde kullanılamamasından ötürü gerçekleşebilir. Öyleyse, kaynakları en akılcı<br />

biçimde yönetebilmek için, bir yandan eldeki kaynakları verimli, diğer deyişle<br />

“gereksinimi en uygun karşılayacak biçimde” kullanmak, diğer yandan ise eldeki<br />

kaynakları artırmaya çalışmak gerekir.<br />

4.2.2.4 Olumsuz Çıkarımların Çözümlenmesi<br />

Çıkarımların nasıl çözümleneceği belirlendikten sonra, bu bölümde, hekimlerin<br />

araştırma ile saptanan çıkarımları ele alınmaktadır.<br />

• Hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine verilen “kabul edilemez” yanıtlar ve<br />

gerekçeleri, diğer deyişle “olumsuz çıkarımlar”, kısmen aşağıdaki biçimde<br />

ortaklaştırılabilir:<br />

Öncül.1 – Hekim akılcı ilaç seçimi ölçütlerini kullanarak ilaç yazmalıdır.<br />

Öncül.2 - İlaç şirketlerinin pazarlama yöntemleri akılcı ilaç seçimini engeller.<br />

Sonuç - Hekim ilaç şirketleriyle, pazarlama yöntemleri aracılığı ile ilişki<br />

kurmamalıdır.<br />

Yukarıdaki çıkarım, akla uydurma ya da açıklama değil, haklı çıkarmadır. Hata,<br />

öyküsel düşünce ve çarpıtma içermemektedir. Öncüllerinden biri bilgisel, diğeri


164<br />

ise değerseldir. Öncüllerin doğru olması halinde, mantıksal olarak sonucu da doğru<br />

kabul etmemiz gerekir; dolayısıyla çıkarımın iç-tutarlılığı vardır. Çıkarımın<br />

bilgisel öncülünün bilimsel olarak doğru olduğu “Giriş” bölümünde gösterilmiştir.<br />

Ek olarak, DSÖ’nün “ilaç promosyonunun giderek artan olumsuz etkilerinden<br />

duyulan kaygı” nedeniyle oluşturduğu “Drug Promotion Database”de yer alan<br />

bilgileri gözden geçirmek uygun olacaktır<br />

o Hekimler, pazarlama yöntemlerinden, düşündüklerinden daha fazla<br />

etkilenmektedir (Avorn et al, 1982; Cardenas ve Isenrich, 1995;<br />

Greenwood, 1989; Ziegler et al, 1995).<br />

o Akılcı ilaç ölçütüne uyan ilaçlar, yeterince pazarlanmadığında reçeteye<br />

yazıl(a)mamaktadır (Suresh et al, 1993).<br />

o Bilimsel araştırmayı ilaç şirketi desteklediğinde, araştırma konusunun<br />

seçimini şirketin belirleme oranı artmakta, sonuçlar anlamlı oranda o şirket<br />

lehine çıkmakta, sonuçların ticari nedenlerle gizlenmesi ya da<br />

yayımlanmaması olasılığı artmaktadır (Azimi ve Welch, 1998; Blumenthal<br />

et al, 1986; Cho ve Bero, 1996; Davidson, 1986; Djulbegovic et al, 2000;<br />

Friedberg et al, 1999; Jadad et al, 2000; Kemmeren et al, 2001;<br />

Mandelkern, 1999; Rochon et al, 1994; Stelfox et al, 1998; Tallon et al,<br />

2000; Vandenbroucke et al, 2000; Wahlbeck ve Adams, 1999).<br />

o Tatil beldelerinde tüm masraflarını ilaç şirketlerinin karşıladığı eğitim<br />

toplantılarından sonra o ilacı yazma oranı anlamlı oranda artıyor (Orlowski<br />

ve Wateska, 1992).<br />

o Temsilciyle görüşme sayısı arttıkça, yeni bir ilacı yazma oranı artmaktadır<br />

(Cleary, 1992; Gonul et al, 2000; Peay ve Peay, 1988).<br />

o Numune ilaç dağıtımı hekimlerin yazdıkları reçeteleri anlamlı oranda<br />

etkilemektedir (Chew et al, 2000b).<br />

Bu bilgilerin yanı sıra, ne kadar küçük olursa olsun, hediye almanın bilinçaltında<br />

bir karşılık verme duygusu uyandırdığı ileri sürülmektedir (Chren et al, 1989;<br />

Dana ve Loewenstein, 2003; Katz et al, 2003). Ayrıca, bilinçaltına seslenen reklam<br />

yöntemleri yıllardır etkili biçimde kullanılmaktadır (Brett et al, 2003; Katz et al,<br />

2003). Bu nedenlerle, yukarıdaki çıkarım sağlamdır. Öncül.1, korumak gereken<br />

değeri ifade etmektedir. Özetle yukarıdaki çıkarım, ikna edicidir ve “kabul<br />

edilemez” yargısını haklı çıkarmaktadır.<br />

• “Kabul edilemez” yargısına ilişkin diğer gerekçelerden biri, ilacın ticari bir meta<br />

olamayacağıdır. Öncelikle, Devlet Planlama Teşkilatı’nın Sekizinci Beş Yıllık<br />

Kalkınma Planı çerçevesinde oluşturduğu “İlaç Sanayii Özel İhtisas Komisyonu<br />

Raporu”nda da belirtildiği gibi, ilacın çeşitli nedenlerle diğer ürünlerden farklı<br />

olduğu dikkate alınmalıdır (DPT, 2001):


165<br />

o İlacın, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen kriterlere uygun olarak tek<br />

bir kalitesi vardır.<br />

o İlacı, tüketici yerine bir başkası, doktor (veya eczacı) seçmektedir.<br />

o İlacın farklı ve önemli diğer bir özelliği de onsuz olunamazlığıdır. Yani,<br />

gerekiyorsa hasta tarafından mutlaka kullanılmalıdır.<br />

o Bu yüzden alınabilir uygun bir fiyatta ve kolayca bulunabilir olmalıdır.<br />

o İlacın özellikle son özelliğinden dolayı, hükümetlerin bu hususları<br />

sağlayacak politikalar izlemesi zorunlu hale gelmektedir. Bu da ilacın<br />

politik yönünü yansıtmaktadır.<br />

Diğer bir deyişle, gereksinim duyan için mutlaka edinilmesi gerektiğinden, ilacı<br />

tüketici değil hekim seçtiğinden ve en önemlisi de ilacın sadece belli niteliklerde<br />

olması kabul edilebileceğinden, ilaca erişim pazar dinamiklerine göre<br />

belirlenemez. Ayrıca daha önce gösterildiği gibi, her bireyin gereksindiği ilacı<br />

edinme hakkı vardır. Dolayısıyla ilacın ticari bir meta, bir kâr aracı olarak<br />

kullanılması ve bu amaçla pazarlanması, gereksinilen sağlık hizmetine erişme<br />

hakkı ile çelişmektedir. Diğer taraftan hekimlik mesleği, gereksinilen sağlık<br />

hizmetlerine erişim hakkına saygı ve özen göstermeyi gerektirir ve bu nedenle<br />

hekim, pazarlama yöntemlerinin nesnesi olmayı reddetmelidir.<br />

• Pazarlama yöntemlerinin kaynakların boşa harcanmasına neden olması, “kabul<br />

edilemez” yargısına dayanak gösterilen savlardan biridir. Korunması gereken<br />

değerlerden biri, toplumsal kaynakların olası en akılcı biçimde harcanması<br />

gerekliliğidir. İlaç şirketlerinin kullandığı pazarlama yöntemleri, aşağıdaki<br />

nedenlerle bu değeri harcamaktadır:<br />

o Pazarlama, “Giriş” bölümünde yer verildiği gibi ilaç şirketlerinin<br />

gelirlerini harcadıkları alanların başında gelmekte, şirketler gelirlerinin<br />

yaklaşık %30’unu pazarlamaya ayırmaktadır. Bu yönüyle pazarlama, ilaç<br />

fiyatlarını belirleyen en önemli etmenlerden biridir. Dolayısıyla hekimler<br />

şirketlerle pazarlama yöntemleri aracılığıyla ilişki kurarak, örneğin<br />

bilimsel bir toplantıya katılım için maddi destek alarak bu harcamaların<br />

gerçekleşmesine ve pazarlama yöntemlerinin satışları artırması nedeniyle<br />

şirketlerin pazarlamaya daha çok harcamada bulunmasına katkıda<br />

bulunmuş olmaktadırlar.<br />

o İlaç şirketlerinin kurumlara demirbaş ve sarf malzemesi almaları, kuruma<br />

gereğinden fazla ilaç ve plansız malzeme alımına neden olarak kurumu<br />

zarara uğratır, dolayısıyla kaynakların akıldışı kullanımına neden olur.<br />

o Bir diğer sorun, ilacı satın alan kişi ya da kurumun ilaç fiyatının içindeki<br />

pazarlama giderini de yükleniyor olmasıdır. Üstelik, şirketler pazarlama<br />

giderlerini devlete ödedikleri vergiden düşmekte, bu da pazarlama<br />

giderlerinin toplum tarafından ödenmesi anlamına gelmektedir. Diğer bir<br />

deyişle toplum, pazarlama giderleri için sonuçta iki kez bedel ödemiş<br />

olmaktadır.


166<br />

Doğal olarak hekimler pazarlama harcamalarının gerçekleşmesi ve artmasının başlıca<br />

sorumlusu değildir. Ya da tersinden, hekimlerin şirketlerin pazarlama amacıyla<br />

kurmak istedikleri ilişkilere girmemeleri, pazarlama giderlerini ve pazarlama<br />

kaynaklı etik sorunları azaltmayabilecektir; çünkü şirketler, doğaları gereği yeni<br />

yöntemler bulmak durumunda olduklarından sınırlayıcı/olumsuz değişikliklere uyum<br />

sağlamanın yollarını arayacaktır. Ancak bu harcamalara bir biçimde katkıda<br />

bulunmak, akılcı ilaç seçimini ve kaynakların gereksinime göre kullanımını bir<br />

biçimde engelleyeceği için, hekimlik mesleğinin ahlaki duruşu şirketlerin pazarlama<br />

amacıyla kurmaya çalıştıkları ilişkileri yadsımayı gerektirir.<br />

• Diğer bir gerekçe, ilaç şirketlerinden destek almanın daha ahlaki çözüm<br />

arayışlarını güçleştirdiği yönündedir. Özetle:<br />

Öncül.1 - Geçici çözümler, sorunun temel nedenine yönelik çözüm arayışını<br />

engelleyici etkide bulunur.<br />

Öncül.2 - İlaç şirketlerinin sağlık hizmeti sunmaya ilişkin maddi destekleri, geçici<br />

çözümlerdir.<br />

Sonuç - Hekimler sağlık hizmeti sunmaya ilişkin sorunları çözmek için ilaç<br />

şirketlerinden maddi destek almamalıdır.<br />

Yukarıdaki çıkarım, akla uydurma ya da açıklama değil, haklı çıkarmadır. Hata,<br />

öyküsel düşünce ve çarpıtma içermemektedir. Öncüllerin kabul edilmesi halinde,<br />

mantıksal olarak sonucu da kabul etmemiz gerekir; dolayısıyla çıkarımın içtutarlılığı<br />

vardır.<br />

Öncül.1, geçici çözümlerin insan davranışı üzerine etkisi üzerinedir. Geçici<br />

çözümler, bir sorunun o anda yaşanan yakıcı etkisini ortadan kaldırarak, yanıltıcı<br />

bir rahatlama duygusu yaratır. Bu rahatlamayla birlikte, sorunun o anda ortaya<br />

çıkardığı rahatsız edici etkiden kurtulma motivasyonu ortadan kalkar. Bu da<br />

sorunun nedenini araştırmak ve nedene yönelik girişimde bulunarak soruna kalıcı<br />

ve ahlaki açıdan kabul edilebilir bir çözüm bulmak için gerekli enerjiyi inhibe<br />

eder. Bu nedenle geçici çözümlerin süreklilik kazanması olumsuz bir uygulamadır.<br />

Öncül.2, şirketlerin hizmet sunumu sırasında oluşan ve hizmeti sunan tarafından<br />

karşılanmayan gereksinimlere yönelik destekte bulunmasının, geçici bir çözüm<br />

olduğunu ileri sürmektedir. Bu savın doğruluğu, şirketlerin doğal yapısında var<br />

olan kâr etme zorunluluğu olgusuna dayanılarak gösterilebilir. Pazarın rekabetçi<br />

koşullarında, kâr etme zorunluluğu içinde bulunan şirketlerin birincil kaygısı,<br />

doğal olarak kendi çıkarları olacaktır.<br />

“Bunun suçlusunun ilaç firmaları olduğunu düşünmek bir çözüm de<br />

getirmiyor, benim bakış açımla. Niye, tamam, ilaç firmaları bunu pompaladı.<br />

Ya ilaç firmaları ticari firmalar, gayet net, tüccar bunlar. Yani halk sağlığı<br />

filan işin hikayesi tabii. Kâr amaçlı bunlar, kâr etmek için de herşeyi<br />

yapacaklar. Ama hekim kâr amaçlı bir kişi değil, olmamalı. E o zaman da


167<br />

tanım gereği ‘ilaç firması halk sağlığına çalışsın’, olmaz, ticari bi kuruluş,<br />

olmaz.” Bir ilaç şirketinin medikal müdürünün anlatımından...<br />

Bu çıkarların olgusal düzlemde toplumsal çıkarlarla örtüşme olasılığı var olsa da,<br />

desteklerin ardındaki temel güdü kâr olduğundan, ilaç şirketlerinin maddi<br />

destekleri, belli bir plan çerçevesinde, toplumun kaynakları ve gereksinimlerini<br />

dikkate alarak ve eşitlikçi bir yaklaşımla verilmez. Dolayısıyla şirket destekleri<br />

ancak şirket çıkarları ile uyumlu olduğu koşullarda, o özgül durumda verilir. Bu<br />

tür bir destek ise, sorunu kalıcı biçimde çözme girişimlerini engelleyici etkide<br />

bulunur.<br />

Sonuç olarak yukarıdaki çıkarım ikna edicidir ve ilaç şirketlerinin hizmet<br />

sunumundaki gereksinimlere yönelik desteklerinin kabul edilemeyeceği yargısını<br />

haklı çıkarmaktadır.<br />

• İlaç şirketleriyle kurulan ilişkilerin kabul edilemez olduğuna ilişkin yargıya<br />

dayanak oluşturan gerekçelerin aşağıda yer verilen bir bölümü, mesleki, bilimsel<br />

ve kültürel değerlerin olumsuz etkileneceğine, pazarlama yöntemlerinin çeşitli<br />

değerlerin yozlaşmasına neden olduğuna ilişkindir:<br />

o Bu tür ilişkiler uzun dönemde değer yargılarınızın, ilkelerinizin ve yaşam<br />

biçiminizin de silikleşmesine yol açar.<br />

o İnsani değer birikimi süreçleri açısından doğru bulmuyorum. Katedilen<br />

süreçte promosyon ve çıkarcı işbirliklerinin olumlu bir katkısı yok.<br />

o Bu tür rasyonalize edilmiş etik olmayan davranışlar, kasıtlı olmayan<br />

insanlarda bile yerleşik davranış kalıplarına dönüşerek -herkes yaptığına<br />

göre normal gibi kabul edilebilir- önemli ahlaki erozyon kaynağı olarak<br />

ortaya çıkabilir.<br />

o Bu tür özendirmeler bilgi ve eğitimin içini boşaltmakta, çalışmaya yeni<br />

başlamış meslektaşlarımıza kongrelerin bilgi ve eğitim için değil para, iş<br />

bitirebilme yetisi, eğlence ve dostlar alışverişte görsün düşüncelerini<br />

aşılamaktadır.<br />

o Bir kez kabul edilirse dozu giderek artacak, alışkanlık yapacak ve hekimlik<br />

etiği bundan çok büyük zarar görecektir.<br />

o Mesleki sorumluluğun bir hediyeyle ilişkilendirilmesi, mesleki ve belki<br />

daha önemlisi insani değerlerde önemli yıpranmaya neden oluyor: Her<br />

şeyin mutlaka maddi karşılığının bulunması gerektiği algısı.<br />

o Şirketlerin hekimlere ve mesleğe saygısını azaltıyor, ticari beklentiler<br />

oluşuyor.<br />

o Hasta-hekim ilişkisinin anlamını yitirmesine, ticarileşmesine,<br />

sıradanlaşmasına neden olur.<br />

o Mesleğin değerini, saygınlığını, hekimin güvenilirliğini olumsuz etkiler.<br />

o Hediyeler hastanın gözünde mesleğin değerini düşürüyor.<br />

o Hediye verdiğinde temsilci kendinde bir güç hissediyor. Bu duygu hekimtemsilci<br />

arasında olması gereken saygıyı azaltıyor.<br />

o Hediye verme kavramının anlamına zarar verilmiş oluyor.<br />

o Hekimlerin bu tür toplantılardaki davranışları utanç verici.


168<br />

o Toplumsal bir etkinliğin ticari amaçla kullanılması kültürel değerleri<br />

yoksullaştırıyor.<br />

o Eğlenmek isteyen hekimler kendi paraları ile kendi kültürlerine uygun<br />

eğlence yerlerine gidebilirler. Bu tür eğlencelerle hekimler aynı zamanda<br />

kültürel olarak da aynılaştırılmakta.<br />

o Yalnızca firmaların uğraştığı alanlarla ilgilenmek bile, bilimsel yelpazenin<br />

açılımını tahrif eder.<br />

o Bilimsel araştırmalar ilaç araştırmasına indirgenmiş durumda ve yeni<br />

yetişen hekim adayları ve genç akademisyenler sadece bu tür<br />

araştırmalarla kuşatılmış oldukları için özgür bilimin ne olduğunu görecek<br />

bir birikim devralmıyorlar.<br />

Değerlerin yozlaşması, korunması gereken değerlerin zaman içinde giderek daha<br />

fazla harcanması, uzun dönemde ise bu değerlerin korunması gerektiği yönündeki<br />

toplumsal uzlaşının ortadan kalkması, daha doğru bir deyişle insanların<br />

belleklerinden silinmesi olarak tanımlanabilir. Değerler insanların etkileşimleri ile,<br />

artan bilgiyle, üretim ilişkilerinin farklılaşmasıyla, değişen gereksinimlerle,<br />

iletişim olanaklarının çeşitlenmesiyle, demografik dönüşümlerle, çalışma<br />

koşullarındaki değişimlerle, teknolojik gelişmelerle, özetle toplumsal dinamiklerin<br />

tümünün etkisiyle yaratılır ve yok olur. Önemli olan, insanlığın zaman içinde,<br />

çeşitli deneyimlerle, daha iyi bir dünya için korunması gerektiğine karar verdiği<br />

değerlerin harcanmasını ve yok olmasını önleyebilmek, bir katılımcının ifadesiyle<br />

değer biriktirmektir. Yukarıda sözü edilenler bu türden değerlerdendir.<br />

Dolayısıyla, pazarlama yöntemlerinin bu değerleri yozlaştırdığına ilişkin kaygı bu<br />

anlamda önemlidir. Bu türden etkilerin varlığı, dolayısıyla da bu gerekçelerin<br />

geçerliliği, değerlerin, değerleri oluşturan ve etkileyen süreçlerin toplumbilim<br />

araştırmalarıyla gösterilmesi yoluyla saptanmaya çalışılmalıdır. Toplumbilimsel<br />

araştırmalar Öncül.2’nin doğruluğunu gösteriyor ise, pazarlama yöntemlerinin<br />

mesleki, bilimsel ve kültürel değerleri olumsuz etkilediğine ilişkin çıkarım sağlam<br />

ve ikna edici olacaktır.<br />

4.2.2.5 Olumlu Çıkarımların Çözümlenmesi<br />

Sorgulanan ilişki biçimlerine verilen “kabul edilebilir” türündeki yanıtlar ve<br />

gerekçeleri, diğer deyişle “olumlu çıkarımlar”, aşağıda incelenmektedir:<br />

• “Pazarlama yöntemleri reçetemi isteğim dışında yönlendiremez, hastam için en<br />

iyi/uygun ilacı seçmemi engelleyemez.”<br />

Öncül.1 - Hekim akılcı ilaç seçimi ölçütlerini kullanarak ilaç yazmalıdır.<br />

Öncül.2 - İlaç şirketlerinin pazarlama yöntemleri akılcı ilaç seçimini engellemez.<br />

Sonuç - Hekimin ilaç şirketleriyle, pazarlama yöntemleri aracılığı ile ilişki<br />

kurmasında sakınca yoktur.<br />

Yukarıdaki çıkarım, akla uydurma ya da açıklama değil, haklı çıkarmadır. Hata,<br />

öyküsel düşünce ve çarpıtma içermemektedir. Öncüllerin doğru olması halinde,


169<br />

mantıksal olarak sonucu da doğru kabul etmemiz gerekir; dolayısıyla çıkarımın içtutarlılığı<br />

vardır. Öncüllerinden biri bilgisel, diğeri ise değerseldir. Değersel öncülü,<br />

korunması gereken bir değeri vurgulamaktadır. Ancak bilimsel bilgi, pazarlama<br />

yöntemlerinin hekimlerin akılcı ilaç seçimi ölçütlerine uygun reçete yazmalarını<br />

engelleyebildiğini gösterdiğinden, Öncül.2 yanlıştır. Bu nedenle yukarıdaki çıkarım<br />

sağlam değildir ve “kabul edilebilir” yargısını haklı çıkarmamaktadır.<br />

• “Sağlık hizmetlerinin ticari bir meta olması haklı çıkarılabilir. Dolayısıyla sağlık<br />

hizmetlerinin satışında pazarlama yöntemleri uygulanabilir.<br />

o Hemen her iş kolunda promosyon uygulaması var. Sağlık artık Hipokrat<br />

dönemindeki gibi değil, bir sanayi sektörü.<br />

o Pazar sisteminin geçerli olduğu bir ülkede, sağlık da pazar kurallarına<br />

tabidir.<br />

o Bu bir tanıtım ve pazarlama şeklidir. Eğer serbest piyasa kuralları<br />

uygulanacaksa her yerde uygulanmalı. Sağlığın bir köşesinde farklı<br />

uygulama kabul edilemez. Edilmemeli.<br />

o Hediyeler ticari bir iş kolunda üretim yapan ilaç şirketlerinin kullandığı<br />

tutundurma araçlarıdır. Bu nedenle hediye vermek/almak doğal<br />

karşılanmalıdır.<br />

o Kuaförlerden tutun, kırtasiye, market, aklınıza hangi alan gelirse tüm<br />

alanlarda üretici firmalar ve aracılar arasında ilişki var.”<br />

Öncül.1 – Sağlık hizmetleri, diğer mal ve hizmetler gibi alınıp satılan, fiyatları<br />

pazar koşulları içinde oluşacak olan ticari bir metadır.<br />

Öncül.2 – Şirketler ürettikleri mal ve hizmetlerin satışını sağlamak için çeşitli<br />

pazarlama yöntemleri uygulama hakkına sahiptir.<br />

Sonuç – İlaç şirketleri ürettikleri ilaçların satışını sağlamak için çeşitli pazarlama<br />

yöntemleri uygulama hakkına sahiptir.<br />

Yukarıdaki çıkarım, akla uydurma ya da açıklama değil, haklı çıkarmadır. Hata,<br />

öyküsel düşünce ve çarpıtma içermemektedir. Öncüllerin doğru olması halinde,<br />

mantıksal olarak sonucu da doğru kabul etmemiz gerekir; dolayısıyla çıkarımın<br />

iç-tutarlılığı vardır. Bunlarla birlikte, Öncül.1 korunması gereken değerleri<br />

korumamaktadır. “Çözümlemede temel alınacak değerler” bölümünde, herkesin<br />

gereksinimine göre sağlık hizmeti alma hakkı olduğu gösterilmişti. Bu nedenden<br />

dolayı, sağlık hizmetlerinin alınıp satılan ticari bir şeye dönüştürülmesi haklı<br />

çıkarılamaz; bu türden çıkarımlar sağlık hizmeti alma hakkı ile çelişecektir.<br />

Dolayısıyla başka iş kollarında pazarlama yöntemlerinin uygulanıyor olması ve o<br />

ülkede pazar sisteminin geçerli olması, söz konusu sağlık hizmetleri olduğunda<br />

pazarlama yöntemlerinin varlığını ve bu yöntemler aracılığıyla kurulan ilişkileri<br />

haklı çıkarmayacaktır.


170<br />

Çeşitli şirketlerin sözcüleri, sağlık hizmetlerinin bir ticaret kolu olduğunu ileri<br />

sürmektedir:<br />

“Toplum gözünde, her nedense tıbbın diğer işlerden farklı olduğuna ilişkin<br />

bir yanlış algılama var. Gerçek şu ki, o da bir iş. Hekimlerin de hasta<br />

gruplarının da kaynağa ihtiyacı var ve bu kaynak ilaç endüstrisinden geliyor.<br />

Toplum, tıbbın da bir iş olduğunu anlamalı...” Ethical Strategies Limited<br />

şirketinden Peter Hansen (Burton ve Rowell, 2003).<br />

“...ben, ilaç endüstrisinden özel çabalar beklenmesini anlamıyorum. Kimse<br />

Renault’dan, sahip olmayan insanlara araba vermesini istemiyor!” AIDS<br />

ilaçları krizi sırasında, Fransa Ulusal İlaç Endüstrisi Birliği Genel<br />

Direktörü’nün sözleri (Ayaz, 2004).<br />

Hekimlerin yukarıdaki alıntılarla benzer söylemler kurması, kendi mesleklerinin<br />

anlamına, insan sağlığı ve sağlık hizmetleriyle ilgili değerlere<br />

yabancılaştıklarının, dünyayı ticaretin gözü/diliyle algılayıp açıkladıklarının bir<br />

göstergesi sayılabilir.<br />

Özetle yukarıdaki çıkarım, ikna edici değildir ve “kabul edilebilir” yargısını haklı<br />

çıkarmamaktadır.<br />

• İlaç şirketleri olmasa, yeni ilaç bulunamazdı. Dolayısıyla ürettiklerini yüksek<br />

kârlarla satmaya ve pazarlama yöntemleri uygulamaya hakları var.<br />

Bu çıkarım, ilaç şirketlerinin web sayfalarında öne çıkan “araştırma ve yenilik”<br />

söylemiyle örtüşmektedir. Gerçekten de, düşünüldüğünde, bugün kullanılan ve<br />

birçok hastalıktan korunmayı ve iyileşmeyi sağlayan ilaçların, ilaç şirketleri<br />

tarafından bulunduğu akla gelmektedir. Şirketler diğer endüstrilere oranla dört kat<br />

daha fazla kâr ediyor olmalarını, insanlığa yaptıkları bu büyük katkı ile haklı<br />

çıkarmaktadır.<br />

Aşağıdaki alıntı, bu söylemin doğruluğu hakkında kuşku uyandırmaktadır (İlaç<br />

Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006a):<br />

“Günümüzde ülkelerin uluslararası standartta Ar-Ge yapabilme kapasiteleri<br />

ekonomik durumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Sosyal ve coğrafi koşullar,<br />

izlenen sosyo ekonomik ve sürdürülebilir politikalar nedeniyle ülkelerin gelir<br />

seviyeleri, teknolojik düzeyleri, innovasyon yetenekleri ve ekonomik<br />

büyümenin sürekliliğini sağlama kapasiteleri birbirlerinden oldukça farklıdır.<br />

Dünyada yeni ürün ve proses patenti alınma hızı ölçü olarak alındığında<br />

başlıca innovatör ülkelerin sayısı azdır. Bunların tamamında da devletin Ar-<br />

Ge çalışmalarında büyük rol oynadığı görülmektedir. İlaç sektöründeki ABD<br />

ve AB kaynaklı birçok önemli buluş, devletin kurduğu enstitülerde yine kamu<br />

kaynaklı fonlarla geliştirilmektedir.”<br />

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, resmi web sayfasında, yeni ilaç bulan<br />

ülkelerin tamamında devletin katkısının büyük olduğunu, ABD ve Avrupa Birliği


171<br />

ülkelerindeki birçok önemli buluşun kamu kaynaklı fonlarla geliştirildiğini<br />

belirtmektedir. Ülkemizdeki yerli ilaç şirketlerinin ortak örgütünce ifade edilmiş<br />

olması bu anlatımın ciddiyetini artırmakta, ilaç alanındaki “araştırma ve<br />

yenilik”lerin ancak ilaç şirketleri sayesinde var olabileceği söylemi üzerinde<br />

düşünmeyi gerektirmektedir. Bu ifadenin, en çok yeni ilaç üreten ABD için doğru<br />

olduğu başka bir kaynakta ayrıntılı biçimde gösterilmektedir:<br />

“Pazara sadece birkaç yeni ilaç verilmekte, bunların da hemen tamamı kamu<br />

tarafından desteklenen araştırmalardan kaynaklanmaktadır. Bu ülkede, (yeni<br />

ilaçların bulunduğu) araştırmaların neredeyse tümü NIH (Ulusal Sağlık<br />

Kurumu) tarafından desteklenmekte ve üniversitelerde, küçük biyoteknoloji<br />

şirketlerinde ya da NIH’in kendi içinde yürütülmektedir. NIH’in desteklediği<br />

araştırmaların %90’ı tıp fakültelerinde ve eğitim hastanelerinde<br />

gerçekleştirilmektedir.” (Angell, 2004; s.:56)<br />

“İlaç şirketleri kendilerini “araştırma-temelli endüstri” olarak tanımlamayı<br />

tercih eder. Ama aslında onlar için en iyi tanım, “düşünceleri lisanslayan, ilaç<br />

üreten, klinik denemeler yapan, patentleyen ve pazarlayan endüstri”dir.”<br />

(Angell, 2004; s.:73)<br />

Öyleyse, yeni ilaçların ancak şirketler sayesinde bulunabileceğine ilişkin düşünce<br />

hatalıdır. Günümüzde yeni ilaçların büyük bölümü, devlet tarafından desteklenen<br />

ve devlet tarafından yürütülen araştırmalarca bulunmaktadır.<br />

Bu noktada, yukarıdaki bilgiyle bağlantılı olarak, üretilen bilginin sahibinin kim<br />

olduğu sorusuna yanıt aramak uygun olacaktır. Günümüzde geçerli olan ve<br />

ülkemizin de imzaladığı TRIPS ve Gümrük Birliği Anlaşmalarına göre, şirketler<br />

keşfettikleri bir ilaç için patent almakta ve 20 yıl boyunca o ilacın üretim hakkını<br />

ellerinde tutmaktadır. Ayrıca, patent süresinin sona erdiği tarihten itibaren 6-10 yıl<br />

boyunca “veri koruma” uygulaması yürürlüğe girmekte, bu süre boyunca benzeri<br />

bir ürünün ruhsatlandırılmasında, o ilaca ilişkin güvenlik ve etkinlik verileri<br />

kullanılamamaktadır. Bu hakların dayanağı olarak, şirketin ilacı keşfetmiş olması<br />

gösterilmekte, pazar mantığına göre kendi içinde tutarlı bir çıkarım olarak<br />

görünmektedir. Ancak durum bundan farklıdır. Çünkü;<br />

o<br />

o<br />

Yukarıda gösterildiği gibi, bilginin üretimi aşamasında büyük oranda<br />

kamu kaynakları kullanılmakta ve araştırmalar devlet kurumlarınca<br />

yürütülmektedir.<br />

Bulunan molekülün etkinliği ve güvenliğinin belirlenmesi için yürütülen<br />

çalışmalarda, ilaç şirketlerinin katkısı maddi destek biçiminde olmakta,<br />

Faz 1, 2, 3 ve 4 denemeleri üniversite ve eğitim hastanelerinin<br />

olanaklarıyla, kamu tarafından kurulmuş kurumlarda eğitim alan ve bu<br />

kurumlarda kamu tarafından araştırma yapması için istihdam edilen bilim<br />

insanlarınca, sağlıklı ve hasta insanların katılımıyla gerçekleşmektedir.<br />

Dolayısıyla ilaç şirketlerinin üretilen bilginin tek sahibi olduğu savı<br />

dayanaksızdır. Eğer, şirketlerin ileri sürdüğü gibi, bilgiye kimin sahip<br />

olduğu bilginin üretimine bulunulan katkı üzerinden ölçülecek ise,<br />

yukarıda gösterildiği gibi ilaç şirketlerinin payı en az düzeyde olmalıdır.


172<br />

o<br />

Çünkü maddi katkı diğerlerine göre, kaynağının ne ya da kim olduğundan<br />

bağımsız ve başka kaynaklardan sağlanması en kolay katkı türüdür.<br />

Patent ve veri koruma uygulamaları ile toplum, üretimine doğrudan ve<br />

dolaylı katkıda bulunduğu bilgiyle üretilen ilaçlara gereksinimine göre<br />

değil sahip olduğu maddi değerin miktarına göre erişebilmektedir. İlaç<br />

fiyatlarının düşmesini ve ulusal eşdeğer ilaç üretimini engelleyerek<br />

toplumsal kaynakların çok uluslu şirketlere aktarılmasına neden olan bu<br />

uygulama, zarar ve yararların eşit dağılımı ilkesi çiğnenmesine yol<br />

açmakta, zararı toplum üstlenirken, yararı ilaç şirketleri edinmektedir.<br />

Bu nedenlerle, şirketlerin üretilen bilgiyi patent ve veri koruma anlaşmaları ile<br />

yaklaşık 30 yıl boyunca kendi tekellerine alması ahlaken haklı çıkarılamaz.<br />

• “Benim yapmamam bir şeyi değiştirmez. Çünkü;<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Şirketler bu parayı yasal olarak harcamak zorunda.<br />

Ben yapmasam başkası yapacak.<br />

Dünyanın her yerinde böyle.<br />

Herkes yapıyor.”<br />

“Çıkarımların çözümlenme yöntemi” bölümünde değinildiği gibi, haklıçıkarım ile<br />

akla uydurmayı birbirinden ayırt etmek gerekir. Akla uydurmak, gerekçelerden<br />

sonuca ulaşmak değil, sonucun kabul edilirliğini sağlamak için gerekçeler<br />

‘bulmak’tır (Curtler, 2004; s.:89). Bu tanım göz önüne alınarak<br />

değerlendirildiğinde, yukarıdaki gerekçelerin birer akla uydurma olduğu<br />

görülmektedir. Bu nedenle yukarıdaki gerekçeler kullanılarak hekimlerin<br />

pazarlama yöntemleri aracılığıyla kurdukları ilişkiler haklı çıkarılamaz.<br />

Ayrıca “şirketler bu parayı yasal olarak harcamak zorunda” savı, öyküsel bir<br />

düşünceyi yansıtmaktadır. 4/1/2002 tarihli “İlaç Fiyatları Hakkında Tebliğ”’de,<br />

şirketlerin tanıtım giderleri için, ““yıllık net ilaç satış hasılatının %3'ünü aşamaz”<br />

biçiminde bir sınırlama getirilmişti (Sağlık Bakanlığı, 2002). Ancak bu tebliğ,<br />

3/3/2004 tarihinde yayımlanan “Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatları Hakkında<br />

Tebliğ” ile yürürlükten kaldırılmıştır ve halen geçerli olan yasal düzenlemeyi<br />

oluşturmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2004). Tebliğ’in içeriğinde şirketlerin<br />

kârlarını nasıl harcayacaklarına ya da tanıtım giderlerini nasıl belirleyeceklerine<br />

ilişkin herhangi bir düzenlememe bulunmamaktadır. Dolayısıyla şirketlerin<br />

kârlarının bir kısmını bilimsel toplantılara, araştırmalara, hekimlerin eğitimine<br />

destek vermek ya da sağlık hizmetlerinin yararına harcamak, yabancı şirketlerin<br />

ise kârlarının bir bölümünü Türkiye’de harcamak gibi yasal bir zorunlulukları<br />

bulunmamaktadır.<br />

Bunun yanı sıra, “Herkes yapıyor” ve “Dünyanın her yerinde böyle” ifadeleri,<br />

Latincesiyle Argumentum ad populum çıkarımını kullanmaktır. Bu çıkarım çok<br />

sayıda insanın aynı biçimde davranmasını gerekçe göstererek sonucun haklı<br />

çıkarılabileceğini ileri sürmektedir. Bu türden çıkarımlardaki hata, “herkes”in<br />

yeterince aydınlanmış veya yansız bir kaynak olup olmadığı konusunda bilgi<br />

vermemesidir (Weston, 2000; s.:74).


173<br />

• “(Hediye almaya, destek almaya) Hakkım var. Çünkü;<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Zaman ayırıyorum.<br />

... sene okudum.<br />

İlacın satılmasını sağlıyorum.”<br />

Yukarıdaki çıkarım, akla uydurma ya da açıklama değil, haklı çıkarmadır. Ancak<br />

kullanılan öncüllerden sonuca ulaşılamadığından, iç-tutarlığı yoktur (Non<br />

sequitur).<br />

Bunun yanı sıra, hekimlik mesleğinin bir çeşit toplumsal sözleşme ile belli<br />

yükümlülüklere, karşılığında da belli haklara sahip olduğu kabul edilir. Hekim<br />

olmayı seçen bir kişi ağır bir eğitim alır, mezun olduğunda ise riskli, yorucu ve<br />

yıpratıcı bir meslek yaşamı sürdürür. Bunun karşılığında ise mesleğinin verdiği<br />

tatmine, toplumdaki diğer kişilere göre daha saygın bir konuma ve daha varsıl<br />

yaşam koşullarına sahip olur:<br />

“Birçok ülkedeki kamuoyu araştırmaları, sürekli olarak hekimliğin en saygı<br />

duyulan ve en güvenilen meslek gruplarından biri olduğunu göstermektedir.<br />

Hekimler genellikle ortalamanın üzerinde (bazı ülkelerde çok üzerinde) bir<br />

kazanç elde ederler. Eskisi kadar olmasa da, hâlâ klinik özerkliğe sahiptirler.<br />

Çoğu hekim araştırmalara katılarak yeni bilgi üretmenin heyecanına ortak<br />

olur. En önemlisi, özellikle en savunmasız olan ve en çok gereksinim duyan<br />

hastalara ve genel olarak topluma değeri ölçülemez hizmetler sunarlar.<br />

Hekimlerin sağladığı, ağrı dindirme, hastalıkları tedavi etme ve ölmekte<br />

olanın rahatını sağlama gibi yararları göze alırsak, çok az meslek tıp kadar<br />

doyum sağlar.” (World Medical Association, 2005; s.:116)<br />

Hekim olmayı seçmek, temel olarak, belli fedakarlıklarda bulunarak sağlık<br />

hizmeti sunmak konusunda topluma bir tür söz vermektir. Toplum da bu söze<br />

karşılık hekime yukarıda sayılan ayrıcalıkları tanır. Öyleyse sözleşmenin sınırları<br />

bellidir ve hekim mesleğinin gereklerini yerine getirdiği için yukarıda<br />

sayılanların dışında bir önceliğe ya da konumsal üstünlüğe sahip olmaz.<br />

“İlaçların satışını sağlamak” hekimlik mesleğinin doğası içinde bulunmadığından<br />

ve mesleğin gerekleri dayanak alınarak tariflenemediğinden, bu savı yukarıdaki<br />

biçimde ayrıntılı incelemek gereksizdir.<br />

• “Reddedersem ayıp olur / garip olur / hakaret olarak algılanır / saygısızlık etmiş<br />

olurum.”<br />

Bu söylemden hekimin, korunması gereken değerlerin bilincinde olup olmadığı<br />

anlaşılamamaktadır. Eğer bilincinde ise, gerek basit nezaket kuralları, gerekse de<br />

çalışan insana duyulan saygı nedeniyle kurulan insan ilişkileri nedeniyle, hekim<br />

için o değerleri korumak zorlaşmaktadır. Diğer deyişle kültürel bir değer,<br />

hekimlik mesleğini uygularken korumak gereken bir değer ile çatışmakta, çatışma<br />

kültürel değer lehine çözümlenerek mesleki değer harcanmaktadır. Buradan<br />

hareketle kabaca, hekimin değer muhasebesini yanlış yaptığını ileri sürmek


174<br />

olasıdır; hekim değer harcamayı bu gerekçe ile haklı çıkaramamaktadır. Eğer<br />

hekim korunması gereken mesleki değerlerin farkında değilse, o zaman bir değer<br />

çatışması yaşadığından ve bu çatışmayı bir yönde çözdüğünden söz edilemez;<br />

böyle bir durumda belli bir değeri korumak amacıyla hareket edildiği<br />

söylenmelidir. Durum bu ise, harcanan değer değişmediği için “ayıp olur” ifadesi<br />

yine iyi bir gerekçe oluşturmayacaktır.<br />

Yanı sıra, yukarıdaki yorumun yeterince özenli olmayabileceği göz önünde<br />

bulundurulmalıdır. Çünkü bu yorum, hem hekimin içinde yetiştiği, yaşadığı ve<br />

çalıştığı toplumun değerlerinin hekimin ahlaki değerlerinin biçimlenmesi üzerine<br />

etkisini, hem de ilaç şirketlerinin insan ilişkilerini pazarlama için kullanma<br />

çabasını dikkate almamak, dolayısıyla da tüm sorumluluğu hekime yüklemek<br />

anlamına gelir. Yabancı bir şirkette çalışan ilaç temsilcisinin vurguladığı gibi,<br />

“İkili ilişki kurmak; hedef budur, her zaman budur.” Bu pazarlama taktikleri ve<br />

meslek ahlakı değerleri konusunda yeterince eğitim almamış, eğitimi boyunca bu<br />

değerleri belli koşullarda nasıl koruyabileceğinin, değer harcamayı nasıl haklı<br />

çıkarabileceğinin yetisini edinmemiş, hatta bu konuda herhangi bir farkındalığı<br />

olmayan bir hekimi bu etik sorundan tek başına sorumlu tutmak doğru<br />

olmayacaktır. Elbette bu etmenler hekimin değer harcaması için bir tür mazeret<br />

değildir; ancak etik sorunların oluşmasının önlenmesi için yol göstericidir.<br />

Nezaket kuralları ve çalışan insana saygı göstermek, toplumdaki olumlu<br />

değerlerdendir ve hekim-ilaç şirketi ilişkilerinde ortaya çıkan etik sorunları<br />

önlemek için hekimden bu değerlerin korumamasını beklemek gerçekçi olmaz.<br />

• “Eğlenceli/hoş olanaklar sunuluyor.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Bu toplantılarda eğleniyorum, sosyalleşiyorum, arkadaşlarımı görüyorum,<br />

katılmak hoşuma gidiyor.<br />

Kendimi değerli hissediyorum.<br />

Temsilciyle görüşürken insani bir ara vermiş oluyorum.”<br />

Hekim kendisini değerli hissetme, eğlenme, arkadaşlarını görme, toplumsal bir<br />

etkinliğe katılma gereksinimlerini gidermek için şirket temsilcileri ile görüşme,<br />

onlardan küçük hediyeler alma, ilaç şirketlerinin düzenlediği tanıtım<br />

toplantılarına katılmanın kabul edilebilir olduğunu ileri sürmektedir. Yukarıdaki<br />

gibi bu söylemden de hekimin korunması gereken değerlerin bilincinde olup<br />

olmadığı anlaşılamamaktadır. Eğer bilincinde ise, hekimin bir gereksinim-değer<br />

çatışmasını gereksinim lehine çözdüğü anlamı çıkacaktır. Böyle bir durumda<br />

değer harcamanın haklı çıkarılabilmesi için, gereksinimin yaşamsallığını<br />

değerlendirmek gerekir. Ancak özellikle toplumsal ve psikolojik gereksinimler<br />

söz konusu olduğunda, gereksinimleri ölçmek çok güçtür:<br />

“Tom “Bir içkiye çok ihtiyacım var”, Dick ise “İçsem de olur içmesem de”<br />

dediğinde, farklı derecede gereksinimi ilk anlamda belirtmektedirler. Eğer<br />

Tom “Susuzluğum on litre bira içmeden geçmeyecek”, Dick ise “Bir iki<br />

bardak benim için yeterli” diyorsa, yine farklı derecede gereksinimi ikinci<br />

anlamda belirtmektedirler. Eğer kendi içkilerini içtikten sonra Dick “Sadece<br />

susuzluğum geçmedi, ayrıca kendimi çok iyi hissediyorum”, Tom ise


175<br />

“Susuzluğum geçti, ama hala berbat hissediyorum” diyorsa, farklı derecede<br />

yararlanmayı dile getiriyorlar anlamına gelir. Son olarak, Tom “Yarın ve<br />

sonraki hergün on litre bira içeceğim”, Dick “Bu iki litre beni bir hafta idare<br />

eder” diyorsa, gereksindikleri miktarın farkını belirtiyorlardır.<br />

Tom’un gereksinimi ilk iki anlamda daha büyük iken, Dick’in yararlanma<br />

kapasitesi son iki anlamda daha fazla olduğundan Dick’in biraya Tom’dan<br />

daha fazla gereksinimi olduğu söylenemez. ‘Daha fazla miktara gereksinim<br />

duyma’nın ‘daha fazla gereksinim’ ile aynı olmaması gibi, ‘yararlanma<br />

kapasitesinin daha fazla olması’ da, ‘gereksinimin daha uzun süre<br />

karşılanması’ da, ‘gereksinimin acilliği, yoğunluğu ya da önemi’ ya da<br />

‘gereksinim duyulan şeyin miktarı’ ölçütlerinden daha iyi değildir. ... Bu<br />

farklılıklar doğaldır ki, barınma ve beslenme gibi herkes için ortak olduğuna<br />

inanılan ‘nesnel’ gereksinimler için de geçerlidir.” (Harris, 2004)<br />

Gereksinimlerin miktarını, acilliğini ya da önemini ölçmek, daha doğru bir<br />

deyişle her kişi için standart bir çizgiler demeti oluşturmak neredeyse olanaksız<br />

görünmektedir. Öyleyse gereksinim karşılamak için değer harcama olgusunu<br />

nasıl değerlendirebiliriz? “Hekim kişisel gereksinimlerini bir tarafa bırakır,<br />

öncelik daima sunması gereken hizmette olmalıdır” türünden bir “izci” yaklaşımı,<br />

yaşamla bağdaşmayan katı bir ahlakçı yaklaşım olurdu. Diğer taraftan, her<br />

gereksinimin değer harcamayı haklı çıkaramayacağı açıktır. Bu olguyu<br />

değerlendirirken kullanılabilecek bir ölçüt, gereksinimi karşılamak için başka bir<br />

olanağın o kişiye açık olup olmadığını göz önüne almak olabilir. Başka bir olanak<br />

yok ise ve kişi özgün koşulları içinde o gereksinimin karşılanması gerektiğini<br />

ileri sürüyorsa, sorulması gereken bir diğer soru, gereksinimin karşılanmaması<br />

durumunda sunulacak olan hizmetin ne derece etkileneceğidir. Gereksinim<br />

karşılanmadığında hizmet işlevini yerine getiremeyecek derecede olumsuz<br />

etkilenecek ise, ya da hizmet sunarken hata yapma riski normal kabul edilen<br />

düzeyin üzerine çıkacak ise, gereksinimi karşılayabilmek için değer harcanabilir.<br />

Hekimin kendisini değerli hissetme, eğlenme, arkadaşlarını görme, toplumsal bir<br />

etkinliğe katılma gereksinimlerini giderememesi, sonuçta sunacağı hizmeti<br />

anlamlı derecede olumsuz etkileyebilir. Ancak bu gereksinimleri gidermenin tek<br />

yolunun, ilaç şirketinin düzenlediği yemekli toplantılar ya da şirket temsilcisi ile<br />

görüşme olmadığı açıktır; dolayısıyla da bu gerekçe ilaç şirketleri ile kurulan<br />

ilişkileri haklı çıkarmamaktadır.<br />

• Belli koşullarda kabul edilebilir.<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Hekime bilimsel bir katkı sağlıyorsa...<br />

Kötüye kullanım olasılıklarına karşı önlem alınabiliyorsa...<br />

Gereksinim acilse ve başka bir kaynak yoksa...<br />

Gereksinim hizmetin sürdürülebilmesine yönelik ise ve başka bir kaynak<br />

yoksa...


176<br />

Yukarıdaki gerekçelerin korumayı amaçladıkları ortak değer, daha önce<br />

korunması gereken değer olarak tanımlanan, herkesin gereksinimine<br />

uygun/nitelikli sağlık hizmeti alma hakkıdır. Bu değeri göz önünde tutarak, ileri<br />

sürülen çıkarımlar aşağıda değerlendirilmektedir:<br />

“İlaç şirketinden alınacak hediye, maddi destek, malzeme ya da eğitim hekime<br />

bilimsel katkı sağlayacak ise ilişki kabul edilebilirdir” çıkarımında, sunulan<br />

sağlık hizmetini iyileştirmeye yönelik olarak hekimin bilimsel bilgisinin artması<br />

gerekliliği öne çıkarılmakta, bu gerekliliği sağlayacak olan desteklerin kabul<br />

edilebilir olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Ancak, bilimsel bilgi aksi yönde<br />

olduğu için, bu çıkarımın bilgisel öncülü yanlıştır. Daha önce vurgulandığı gibi,<br />

ilaç şirketlerinin pazarlama çalışmaları hekimlerin reçetelerini akılcı olmayan<br />

yönde etkilemektedir. Ticari kaynaklı bilgiler hekimlerin reçete ettikleri ilaçları<br />

belirlemede bilimsel kaynaklardan daha etkili olduğu gösterilmiştir (Somerset et<br />

al, 2001). Tanıtım çalışmaları genellikle taraflı ve yanlış bilgi içermekte,<br />

hekimlerin hatalı reçete yazmasına neden olabilmektedir (WHO, 2006).<br />

Dolayısıyla şirket destekleri bilimsel katkı sağlamak bir yana, bilimsel bilginin<br />

gösterdiğine göre, hekimleri bilimsel uygulamaların dışına yöneltebilmektedir.<br />

Bu nedenle, çıkarım iç-tutarlıdır, ancak sağlam değildir.<br />

“Kötüye kullanım olasılıklarına karşı önlem alınabilme” koşulu, uygulama<br />

açısından ve kavramsal olarak problematiktir. Bilimsel araştırmalarda,<br />

araştırmacı kendi araştırmasını yürütüyor ise denetleme bir dereceye kadar olası<br />

görünüyor ise de, ilaç şirketinin doğası gereği, kendi çıkarına uygun araştırmaları<br />

destekliyor olması, “kötüye kullanım olasılığını” denetleme şansını baştan<br />

ortadan kaldırmaktadır:<br />

“Mesela diyelim ki, öğrenmeyle alakalı, kognitif terapi davranış terapileri<br />

bunun üzerine dayalı, öğrenme teorileriyle ilgili bişey. Onda yapabileceğin bi<br />

değişiklik, aslında var öyle çalışmalar da, beynin belli bölgesindeki bilmem<br />

ne transmitteri üzerinde de etki sahibi olabiliyo. Çünkü hakkaten kognitif<br />

terapilerin de depresyonu tedavi etme etkinliği var. Yani, depresyonun<br />

biyolojik bi temeli var, kabul, bunu yadsımıyorum; ama bizim pratik<br />

uygulamamamız sadece ilaçla tedavi, yani biyolojik psikiyatri. Çünkü<br />

kognitif terapilerin, belli bir eğitimden geçilmesi gerekli, buna ait destekler<br />

yok. Mesela firmaların hiçbiri psikanaliz kongrelerini desteklemez. Veya,<br />

kognitif davranışlı terapilere gitmek istersin, hiçbiri, o an bütün programları<br />

yapılmıştır, kımıldayamıyorlardır bi yere, falan, ay keşke önceden haberleri<br />

olsaymış olur falan. Ama şeylerde, işte ne bileyim, ilaç şeylerinin, ee, neydi<br />

şu Avrupa, unuttum adını, bi kongre var, tamamen firmaların kongresidir o,<br />

oraya uçak kaldırırlar yani, öyle bişey. ...<br />

Yani, bir ilaç firmalarının, bir de teknolojik, teknolojinin şeylerinin, işte MR,<br />

PET, bir de öyle bir, o tür şeyler var. Yani glükoz utilizasyonuna bakıyo,<br />

oksijenasyonuna bakıyo, yani şimdi aç bak American Journal of<br />

Physchiatry’i, British Journal’ı, bilmem neyi, hep bu tarz çalışmalar görürsün,<br />

başka bişey yok. Hep böyle biyokimyasal çalışmalar, görüntüleme<br />

yöntemleriyle ilgili olan çalışmalar... Onun dışında, analitik bişey yoktur,


177<br />

yani, bu konuda da çalışan insanlar var, ama ancak onların kendi ayrı<br />

dergileri vardır, onlar sana çok fazla ulaşmaz zaten... Mesela bi <strong>tez</strong> yapmak<br />

istersin, tabii onun bi maliyeti vardır, nerden o finansmanı sağlıycaksın,<br />

cebinden karşılamak gibi bi şansın olmaz, ondan sonra birilerinden destek<br />

aramaya başlarsın. Ancak biyolojik bişey yaptığın zaman birileri sana destek<br />

veriyo.” Devlet hastanesinde çalışan bir psikiyatristin anlatımı...<br />

Yanı sıra, özellikle çok merkezli kurgularda araştırmacının denetim şansının<br />

hemen hiç olmayacağı kolayca öngörülebilir:<br />

“Ya ben, bu geçen yıl, böyle bi klinik araştırmada yer alıyodum. Ee, konuyu<br />

oluşturduk falan, ee, endüstri desteğinde, yani ilacı endüstri sağlayacak, bi<br />

firmanın ilacını hastalarda gönüllü olarak kullanıcaz, iyileştirip<br />

iyileşmediğine bakıcaz. Sözleşme geldi, sözleşmede şu maddeyi görünce ben<br />

çekildim şeyden, çalışmacı olmaktan: Ee, sonuçları firmaya teslim<br />

edeceğimiz yazıyodu şeyde. Firma yetkililerini aradım, dedim ki yani böyle<br />

bişey olmaz, hani biz size vermeyiz sonuçlarımızı, biz bunu kendimiz<br />

yayımlarız. Onlar da dediler ki, ‘Hayır, bu bize, Fransa’dan geliyo bu metin’,<br />

sözleşme metni, bir Fransız firmasıydı bu, ‘bunun orjinali böyle yani, biz o<br />

sözleşmenin dışına çıkamayız’. ‘O zaman’ dedim, ‘ben bu çalışmada yer<br />

almam’, ben çıktım.” Üniversitede çalışan bir genel cerrahın anlatımı...<br />

Ayrıca, ilaç şirketlerinin desteklediği araştırmaların başka kaynakların<br />

desteklediği araştırmalara göre daha az yayımlandığı, ilaç şirketlerinin<br />

desteklediği çalışmalarda, başka kaynaklarca desteklenen çalışmalara göre<br />

sponsor ürünü lehine sonuçların daha fazla olduğu bilinmektedir (Lexchin et al,<br />

2003).<br />

“Kötüye kullanım olasılıklarına karşı önlem alınabilme” koşulu bilimsel<br />

toplantıların organizasyonu için alınacak desteğe ilişkin öne sürülüyorsa,<br />

şirketlerin neden ortak bir havuza katkıda bulunmayı tercih etmedikleri ve neden<br />

destek karşılığında flama, afiş ve stand gibi belli “tanıtım” etkinliklerini talep<br />

ettiklerini sorgulamak gerekir. Buradaki amaç, verilen maddi desteğin satış<br />

artırıcı etkide bulunmasını sağlamaktır. Bağlantılı olarak, “önlem alınırsa kabul<br />

edilebilirdir” savının kavramsal sorunu değerlendirmelidir: Şirketler, doğaları<br />

gereği, kâr getirmeyecek bir etkinlikte bulunmazlar, çünkü aksi türlüsü kârı ve<br />

dolayısıyla şirketin rekabet gücünü azaltır. Ayrıca, örneğin şirkete hiçbir biçimde<br />

dönüşü olmayacak “kimliksiz” yardımları neden yaptıklarını hisse senedi<br />

sahiplerine açıklayamazlar. Dolayısıyla, yeterince önlem alıp şirketlerin herhangi<br />

bir biçimde etkilemeyeceği bir kurgu oluşturulduğunda, şirketler destek<br />

vermeyecektir; çünkü, şirket açısından destek vermenin amacına ulaşmak, bu<br />

koşullarda olanaksız olacaktır.<br />

Bir paran<strong>tez</strong> açarak, şirket desteklerinin ortak bir havuza aktarılması önerisi<br />

üzerinde düşünüldüğünde, şirketlerin bu kimliksiz katkı önerisini kabul<br />

etmemelerinin yanı sıra, önerinin kendisinin de sorunlu olduğu görülmektedir.<br />

Çünkü bu önerinin gerçekleşmesi halinde, şirketler pazarlama giderlerini<br />

vergiden düştükleri için aslında ödemeyi toplum yapmış olacaktır. Havuza


178<br />

aktarılacak bir para, ya da diğer destekler, kimliksiz olsa dahi bu nedenle kabul<br />

edilemez. Bunun nedeni ise, toplumun vergiler yoluyla halihazırda eğitim için<br />

ödemede bulunmuş olmasıdır. Toplum sağlık hizmetlerinin sunumu ve bununla<br />

bağlantılı olarak sağlık hizmeti sunacak olanların eğitimi için vergi vermektedir.<br />

Bilimsel toplantı düzenleme ya da katılım için şirketlerden destek alındığında,<br />

toplum ödediği verginin yanı sıra, ilaç şirketinin bu desteği vergiden düşmesi ve<br />

pazarlama giderlerinin maliyeti oluşturan kalemlerden biri olması nedeniyle ilaç<br />

fiyatına yansıtılması sonucu, aynı şey için toplam üç kez ödemede bulunmuş olur.<br />

İlaç şirketlerinin pazarlama amacıyla verdikleri maddi desteği alarak toplumun bu<br />

biçimde zarara uğratmasına katkıda bulunmak, meslek ahlakı açısından haklı<br />

çıkarılamaz.<br />

İlaç şirketleri ile ilişkilerin belli koşullarda kabul edilebileceğine ilişkin<br />

çıkarımlardan bir diğeri, acil ya da hizmetin sürdürülebilmesine yönelik bir<br />

gereksinimin söz konusu olduğu ve başka bir kaynaktan karşılanamadığı<br />

durumlarda, gereksinimin değer harcamayı haklı çıkaracağına yöneliktir.<br />

Gereksinim-değer çatışmalarında çözüm için yol gösterici olabilecek iki koşuldan<br />

daha önce söz edilmişti. Yakınlarında eczane bulunmayan bir köy sağlık<br />

ocağında çalışan hekimin acil durumlarda kullanmak üzere temsilciden numune<br />

ilaç alması örneğinde bu koşulların her ikisi de karşılanmaktadır. Bu örnekte,<br />

gereksinimin karşılanmaması hizmeti anlamlı derecede olumsuz etkileyecektir ve<br />

gereksinimin karşılanabileceği başka bir kaynak bulunmamaktadır. Öyleyse, acil<br />

gereksinimi karşılamak için başka bir kaynak bulunamayacağı öngörüldüğü<br />

durumlarda şirket temsilcisinden ücretsiz ilaç örneği almak, insan yaşamını<br />

öncelediği için kabul edilebilir görünmektedir. Bir başka örnek ise, hizmet<br />

sunumunu engelleyecek ya da etkinliğini ortadan kaldıracak bir malzeme<br />

eksikliğinin söz konusu olduğu durumlardır. Örneğin otoklavı bulunmayan bir<br />

acil serviste, görünür gelecekte devletin otoklav vereceği de oldukça kuşkulu ise,<br />

bu desteği şirketten alarak hizmete yönelik bir gereksinim karşılanmış, sonuçta<br />

yine sağlık hizmeti alma hakkını sağlamaya yönelik bir uygulamada bulunulmuş<br />

olur (Daha önce açıklandığı gibi, destek alarak bilimsel toplantı düzenlemek veya<br />

katılmak, tanıtım toplantısına katılmak, bilimsel araştırma için destek almak ve<br />

şirket temsilcisi ile görüşmek biçimindeki ilişkiler, bu biçimde haklı çıkarılamaz;<br />

çünkü başka kaynak olmasa da, alınan destek gereksinimi karşılamamakta, yanı<br />

sıra, destek alma amacının aksi yönde etki gösterebilmektedir).<br />

Bununla birlikte, gelinen noktada hekim, gereksinimleri karşılamış, ancak buna<br />

karşılık pazarlama yöntemlerinin akılcı ilaç seçimi üzerine olumsuz etkisini<br />

kabullenmiş ve toplumsal kaynakların olası en akılcı biçimde harcanması<br />

gerekliliğini dikkate almamış olur. Özetle hekim, hastalarının anlık/günlük<br />

gereksinimlerini karşılayabilmek için, korunması gereken değerleri<br />

harcamaktadır. İlaç şirketinden destek alarak ilaç fiyatlarının artmasına katkıda<br />

bulunmuş, ilaç şirketine istemese de borçlanmış, vergiden düşülen bir desteği<br />

kabul ederek şirketin pazarlama giderinin topluma aktarılmasına katkıda<br />

bulunmuştur. Ayrıca, araştırmaya katılanların belirttiği gibi, bu türden<br />

gereksinimlerin ilaç şirketlerince karşılanması devlete ait sorumluluğun göz ardı<br />

edilmesine neden olur, kurumlara yönelik görev-sorumluluk algısını bozar ve bir<br />

süre sonra bu desteğin doğal kabul edilmesine yol açar.


179<br />

Yine de hekimin seçimini ahlaki açıdan yargılamak çok kolay görünmemektedir.<br />

Örneklerde dramatik durumlar söz konusudur. Dramatik durumlar ezberi bozan,<br />

kendi özgün koşullarını dayatan ve ahlakı yeniden kurduran durumlardır.<br />

Kaynakların gereksinimlerden daha az olduğu olağandışı durumlardaki triyaj<br />

uygulaması buna örnek verilebilir. Örneğin çok sayıda yaralının olduğu bir<br />

tarafik kazasına ilk ulaşan hekimseniz ve onbeş dakika içinde sağlık çalışanı ve<br />

malzeme desteği alınamayacaksa, yapmak gereken yaralılar arasında seçim<br />

yapmaktır. Yaralılar hızla gözden geçirilir ve eldeki tedavi yöntemlerinden en<br />

fazla yararlanacaklara uygulanır. Hastanede, normal koşullarda tedavi<br />

edilebilecek kimi hastalar (kırmızı kodlu hastalar) ise, bu koşullarda ölüme terk<br />

edilir. Normal koşullarda kırmızı kodlu hastaları tedaviye almamak meslek ahlakı<br />

açısından haklı çıkarılamaz, ancak olağandışı durumlardaki hekim sorumluluğu<br />

tam da budur. İnsanların ilaç bulamadığı bir köyde ya da otoklavı olmayan bir<br />

acil serviste, hekim sorumluluğu düzeyinde bir ahlaki gereklilik tanımlanamasa<br />

bile, hekimin içinde bulunduğu durumda bir değer muhasebesi yapmak, özellikle<br />

olgusal düzlemde ve acil gereksinimler söz konusu olduğunda çok güçtür.<br />

Neredeyse tanımlanamaz derecede karmaşık ve olağandışı bir durumda, bu kadar<br />

kişisel/olgusal ayrıntılar üstüne genelgeçer bir ahlak tanımlamaya çalışmak,<br />

duyarlı, özenli, anlamaya yönelik ve yapıcı bir yaklaşım olmayacaktır. Çünkü<br />

yanlış olduğu ne kadar vurgulanırsa vurgulansın, gereksinimler sürdükçe haklı ya<br />

da haksız gerekçelerle bu türden çatışmalar daima var olacaktır. Öyleyse<br />

çatışmaları ortadan kaldırmak için, gereksinimlerin karşılanması gerekir.<br />

Gereksinimlerin kim tarafından ve nasıl karşılanması gerektiği ise,<br />

“Çözümlemede temel alınacak değerler” başlığı altında belirlenmişti. Buna göre,<br />

gereksinimine göre sağlık hizmeti almak her insanın sahip olduğu bir haktır ve<br />

sağlık hizmetleri devlet tarafından vergilerle finanse edilerek sunulmalıdır.<br />

Bu noktaya kadar, hekim-ilaç şirketi üzerine dillendirilen olumlu ve olumsuz<br />

çıkarımlar çözümlenmiş, sağlam ve sağlam olmayan çıkarımlar belirlenmiştir.<br />

Özetle, hekim-ilaç şirketi ilişkilerinin kabul edilemeyeceğine ilişkin çıkarımlar<br />

sağlam ve ikna edicidir. Bu ilişkilerin kabul edilebileceğine ilişkin çıkarımlar ise<br />

sağlam veya ikna edici değildir. Diğer deyişle, “kabul edilebilir” yargısına<br />

dayanak olarak ileri sürülen gerekçeler, hekimlerin ilaç şirketleriyle kuracakları<br />

ilişkileri haklı çıkarmak için kullanılamaz.<br />

Bununla birlikte, ilaç şirketleriyle kurulan ilişkilerin belli koşullarda kabul<br />

edilebilir olduğunu ileri süren çıkarım, ilişkileri olumlayan diğer gerekçelerden<br />

farklı olarak, hizmetin sürmesine yönelik ve başka biçimde karşılanamayan<br />

gereksinimlere dayanmaktadır. Bu nedenle, ilişkileri haklı çıkarmak için<br />

kullanılamazsa da, gereksinim sorumlusu tarafından karşılanmadıkça sürecek<br />

çatışmalara işaret etmektedir.


180<br />

5. SONUÇ ve ÖNERİLER<br />

5.1 Sonuçlar<br />

• Bu <strong>tez</strong> çalışmasında, yazındaki bilgiler ve yürütülen nitel ve nicel yapıdaki iki<br />

araştırmanın bulguları dikkate alınarak, hekimlerin hekim-ilaç şirketi ilişkileri<br />

üzerine ileri sürdükleri yargılar ve gerekçeleri etik açıdan çözümlenmiştir.<br />

Çözümleme sonucunda, ilaç şirketleriyle pazarlama yöntemleri aracılığıyla<br />

kurulan ilişkilerin kabul edilebilir olduğuna ilişkin çıkarımların, sağlam<br />

veya ikna edici olmadığı belirlenmiştir.<br />

Bununla birlikte, hekimlerin pazarlama amacıyla kurulan ilişkilere katılmasının<br />

kabul edilebilir olduğunu ileri süren iki çıkarım, etik sorunların oluşumunu<br />

önlemek için yol gösterici olduklarından üzerlerinde durulmayı gerektirmektedir.<br />

Bunlardan biri, ilaç şirketleriyle kurulan ilişkilerin belli koşullarda kabul<br />

edilebilir olduğunu ileri süren çıkarımdır. Bu çıkarım diğerlerinden farklı olarak,<br />

hizmetin sürmesine yönelik ve başka biçimde karşılanamayan gereksinimlere<br />

dayanmaktadır. Bu nedenle, ilişkileri haklı çıkarmak için kullanılamazsa da,<br />

gereksinimler sorumlusu tarafından karşılanmadıkça bu tür çatışmaların<br />

süreceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla bu tür sorunlarda bireysel olarak<br />

hekimleri suçlamak ve çözümü hekimin ahlaklı davranmasında aramak, hem<br />

haksız hem de boşuna bir çaba olacaktır.<br />

Diğer çıkarım, şirket temsilcisi ile görüşmeyi, hediye ve ücretsiz ilaç örneği<br />

almayı reddetmenin, ayıp olacağı, saygısızlık, hatta hakaret olarak algılanacağı<br />

gerekçesine dayanmaktadır. Bu çıkarım da yukarıdaki çıkarım gibi ilişkileri haklı<br />

çıkarmak için kullanılamaz. Bununla birlikte, nezaket kuralları ve çalışan insana<br />

saygı göstermenin toplumdaki olumlu değerler olduğu ve hekim-ilaç şirketi<br />

ilişkilerinde ortaya çıkan etik sorunları önlemek için hekimden bu değerlerin<br />

korumamasını beklemenin gerçekçi olmayacağı gözden kaçırılmamalıdır.<br />

• Çıkarımların çözümlenmesi sonucunda ulaşılan bir diğer sonuç, bu ilişkilerin<br />

haklı çıkarılamayacağını ileri süren dört çıkarımın sağlam ve ikna edici<br />

olduğudur:<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

Pazarlama yöntemleri aracılığıyla kurulan ilişkiler, akılcı ilaç seçimini<br />

engelleyebilir.<br />

İlacın bir kâr aracı olarak kullanılması ve bu amaçla pazarlanması,<br />

gereksinilen sağlık hizmetine erişme hakkı ile çelişmektedir. Diğer<br />

taraftan hekimlik mesleği, gereksinilen sağlık hizmetlerine erişim<br />

hakkına saygı ve özen göstermeyi gerektirir ve bu nedenle hekim,<br />

pazarlama yöntemlerinin nesnesi olmayı reddetmelidir.<br />

Pazarlama yöntemleri kaynakların boşa/akıldışı harcanmasına neden<br />

olmaktadır. Pazarlama giderleri hem ilaç bedellerine yansıdığı, hem<br />

de vergiden düşüldüğü için sonuçta topluma yansımaktadır.<br />

İlaç şirketlerinden destek almak, daha ahlaki çözüm arayışlarını<br />

güçleştirmektedir.


181<br />

• Tez çalışması ile elde edilen başka bir sonuç, yazında sözü edilen pazarlama<br />

taktiklerinin ülkemizde de hemen hemen aynı biçim ve çeşitlerle uygulandığıdır.<br />

Tez’in çeşitli bölümlerinde sözü edilen pazarlama kaynaklı sorunların ülkemizde<br />

de yaşandığı açıktır. Bu sorunlar temel olarak, insanların akılcı ilaç ölçütlerine<br />

göre seçilmiş ilaç kullanamaması ve toplumsal kaynakların boşa harcanmasıdır.<br />

Yukarıdaki saptama ile bağlantılı bir sonuç, DPT’nin “Sekizinci Beş Yıllık<br />

Kalkınma Planı” çerçevesinde, 2001 yılında yayımladığı “İlaç Sanayii Özel<br />

İhtisas Komisyonu Raporu”na ilişkindir. Raporda aşağıdaki saptamalar yer<br />

almaktadır:<br />

“İlaç üreticisinin doğal hak ve yükümlülüğü olan hekim ve eczacılara ürün<br />

tanıtımının, etik ilkelere göre objektif biçimde ve bilimsel kanıtlara dayalı bir<br />

şekilde yapılması altyapı ile ilgili diğer bir noktadır. Bu konuda Sağlık<br />

Bakanlığı’nın yürürlüğe koyduğu yönetmelik ve İEİS’in üyelerine uyguladığı<br />

etik ilkeler kılavuzu rasyonel tedavinin tanıtımla ilgili gereklerini önemli<br />

ölçüde yerine getirmektedir.” (DPT, 2001, s.:91)<br />

“Tanıtımla ilgili yönetmelik sorunlara önemli ölçüde çözüm getirmiş olmakla<br />

birlikte denetimin daha dikkatli ve kesintisiz yapılması gerekmektedir.” (DPT,<br />

2001, s.:102)<br />

Tez çalışmasıyla elde edilen bulgular, DPT’nin ülkemizdeki sağlık<br />

politikalarına yol göstermek amacıyla hazırladığı raporun, yanlış<br />

yönlendirici olduğunu ortaya koymaktadır.<br />

• Hekimler ilaç şirketleri ile, çalışma yaşamı ve ülkedeki sağlık ortamının<br />

olumsuzluklarına ek olarak, devletçe karşılanmayan gereksinimlerin verdiği<br />

çaresizlik, pazarlama taktiklerine karşı yetersiz eğitim ve bilinçsizlik, ticari bakış<br />

ve söylemin egemenliğine kayıtsızlık/duyarsızlık içinde ilişki kurmaktadır. Buna<br />

karşın şirketler satış yapacakları ortamın özelliklerini sürekli izleyen,<br />

değişikliklere çok hızlı uyum sağlayan ve hatta değişikliklere yön veren,<br />

çalışanlarını insan psikolojisi, satış teknikleri, iletişim becerileri gibi konularda<br />

etkin biçimde eğiten ve girişimlerinin etkinliğini sürekli olarak değerlendiren<br />

yapılardır. Bu nedenlerle hekim ilaç şirketiyle kurduğu ilişkide<br />

savunmasızdır, dezavantajlıdır. Böylesi bir konumda, reçeteye yazılacak ilacın<br />

akılcı ölçütler kullanılarak belirlenmesi olasılığı, neredeyse sadece hekimin iyi<br />

niyetine, karakterine, eğitim durumuna ve kişisel özelliklerine bağlı olacaktır. Tıp<br />

mesleğini uygularken korunması gereken değerleri korumak her sağlık<br />

çalışanının mesleki sorumluluğudur. Ancak değerlerin korunması için sadece<br />

kişilerin ahlaki olgunluklarına ve mesleki yeterliklerine güvenilemez; sağlık<br />

hizmetinin kurumsal olarak örgütlendiği, finanse edildiği ve sunulduğu bir yapıda<br />

mesleki değerlerin korunması için kurumsal önlemler alınması gereklidir.


182<br />

5.2 Öneriler<br />

Çalışmanın son bölümünde, yukarıdaki saptamaların çizdiği resme bakarak neler<br />

yapılabileceği, hangi girişimlerde bulunabileceği gözden geçirilmektedir. Dünya<br />

Sağlık Örgütü, konuyla ilgili olarak oluşturduğu ve 2,700’den fazla makalenin<br />

bulunduğu veritabanını taramış ve pazarlama taktiklerinin olumsuz etkilerini<br />

engellemek için bugüne dek uygulanan girişimlerin etkilerini değerlendiren 67 yayını<br />

derleyerek yayımlamıştır (Norris et al, 2005; s.:72). Araştırmaların sonuçlarına göre,<br />

uygulanan girişimler etkili olanlar ve olmayanlar biçiminde incelenebilir:<br />

• Etkisiz girişimler: Aşağıdaki girişimlerin etkin olmadığı araştırmalarla<br />

gösterilmiştir:<br />

o<br />

o<br />

o<br />

o<br />

İlaç endüstrisinin kendisine yönelik iş ahlakı düzenlemeleri<br />

Dergi editörlerinin denetimi<br />

Reklamlar ve satış temsilcilerine yönelik uygulama kılavuzları ve<br />

düzenlemeler<br />

Pazarlama sonrası izlem araştırmalarında devlet denetimi<br />

• Etkili girişimler: Aşağıdaki bilgiler hangi girişimlerin etkin olabileceğine<br />

ilişkindir:<br />

o<br />

o<br />

o<br />

İlaç pazarlama yöntemleri hakkında eğitim vermek, hekimlerin tutumlarını<br />

etkilemekte ve başetme becerilerini geliştirebilmektedir.<br />

Aldatıcı pazarlama yöntemlerinin araştırılarak yayımlanması, bazı<br />

iyileştirmeler sağlayabilmektedir.<br />

Devletin yürürlüğe koyduğu düzenlemeler ilaç endüstrisinin iş ahlakı<br />

düzenlemelerinden daha etkindir.<br />

5.2.1 Eğitim<br />

DSÖ, pazarlama yöntemlerinin olumsuz etkilerini önleyebilecek ya da azaltabilecek<br />

girişimlerden biri olarak, hekimlerin eğitilmesini göstermektedir. Bununla beraber,<br />

eğitimin reçete yazma üzerine etkisinin bilinmediği vurgulanmaktadır (Norris et al,<br />

2005; s.:73). Diğer bir deyişle eğitim, bilgi ve tutumu etkilemekte, ancak davranış<br />

üzerine etkisi henüz bilinmemektedir.<br />

Tez çalışmasının ikinci aşamasında yürütülen araştırmada, “pazarlama yöntemlerinin<br />

olası olumsuz sonuçlarının yargılar üzerindeki etkisi”ni değerlendirmeye yönelik<br />

soruya verilen yanıtlar da eğitim gerekliliğine işaret etmektedir. Hekimlere,<br />

“Pazarlama yöntemlerinin ilaç fiyatlarını %10-15 artırdığı, yazılan reçeteleri<br />

etkilediği, hasta için uygun olmayan ilaçların (yanlış, daha pahalı, yan etkisi yüksek)<br />

yazılmasına neden olabildiği, ayrıca toplumun gözünde hekimlik mesleğinin değerini<br />

ve saygınlığını azalttığı bilimsel araştırmalarla gösterilmiş olsaydı, hekim-ilaç şirketi<br />

ilişkileri üzerine yargılarınızda değişiklik olur muydu?” sorusu yöneltilmiş,<br />

hekimlerin %80’i olumlu yargılarını gözden geçireceklerini belirtmiştir. Soruda<br />

verilen bilgiler bilimsel gerçekler olduğu için, hekimlerin bu bilgilerden haberli<br />

olmadığı ve dolayısıyla eğitimin etkin bir girişim olacağı sonucuna ulaşılabilir.


183<br />

Yanı sıra, eğitimin etkinliğine ilişkin birkaç noktayı göz önünde tutmak gerekir.<br />

Farkındalık yaratmak ve değer çatışmalarında doğru karar verebilme yetisi<br />

kazandırmak için mezuniyet öncesi ve sonrasında eğitim verilebilir; ancak eğitimin<br />

etkisi iki nedenle daima kuşkulu olacaktır. Birincisi, eğitimin içeriği ile ilgilidir.<br />

Şirketler için pazarlama, özellikle şiddetli rekabetin yaşandığı ilaç sektöründe can<br />

alıcı önemdedir. Bu nedenle şirketler en büyük harcamayı bu alana yapmakta ve<br />

çalışanlarının pazarlama konusundaki eğitimine büyük önem vermektedir.<br />

“... role-play denilen bir olay var, ... işte çıkarsınız bayaa bir insanın önünde,<br />

birisi hekim olur, ya gerçek hekim çağırırlar, ya da birisi hekim olur,<br />

çıkarsınız, orda siz ilacı o hekime satmaya çalışırsınız, satış sistemlerini<br />

kullanarak.” Bir ilaç şirketi temsilcisinin anlatımından...<br />

Yukarıdaki alıntıda şirket temsilcisinin belirttiği gibi, temsilci eğitiminde interaktif<br />

eğitim teknikleri kullanılmakta, alandan sürekli bir geri-bildirim sistemiyle<br />

hekimlerin davranışları, alışkanlıkları, tepkileri, pazarın dinamikleri izlenmekte ve<br />

pazarlama uygulamaları bunlara göre sürekli olarak geliştirilip güncellenmektedir.<br />

Bu güncellemeyi uygun biçimde yapmamak bir şirket için satışlarının azalmasına yol<br />

açar; diğer deyişle ölümcüldür. Böylesi bir motivasyonla çalışanlarını eğiten ve<br />

değişen gereksinimlere, beklentilere, istemlere yönelik sürekli olarak pazarlama<br />

yöntemi arayışında olan ilaç şirketleri karşısında hekimin donanımlı olması ve daha<br />

da önemlisi donanımlı kalması olanaklı görünmemektedir. Çünkü pazarlama<br />

yöntemlerine karşı donanımlı olmak zorunluluğu, henüz hekimlik mesleğinin tanımı<br />

içinde görülmemekte, hekimin sahip olması gereken bilgi ve beceri alanları içinde<br />

sayılmamaktadır. Pazarlama yöntemlerinin olumsuz etkileri bir süre sonra eğitim<br />

programlarının yaygınlaşmasına neden olabilir; ancak bu kez de farklı iki tür sorun<br />

yaşanacaktır: Eğitim için gerekli teknik altyapının yaygın biçimde sağlanamaması ve<br />

şirketlerin değişen koşullara diğer kurumların tümünden çok daha hızlı uyum<br />

göstermesi. Hatta kimi zaman diğer kurumlar değişen koşulların farkında olmadığı<br />

evrede şirketler o koşullara uyum sağlamış bulunur. Burada iki farklı motivasyonun,<br />

“toplumsal yarar” motivasyonuyla örgütlenen ve üreten eğitim kurumları ile “kâr”<br />

motivasyonuyla üreten ve ayakta kalabilmesinin tek koşulu daha fazla kâr etmek olan<br />

şirketlerin birbiri ile yarışması söz konusudur. Ancak hekim yetiştiren kurumların<br />

eğitiminin amacı, içeriği ve yöntemi pazarlama ve kâr etmek değil, hekimlik<br />

mesleğinin değerlerini koruyan ve hastasının gereksinimine uygun sağlık hizmetini<br />

sunmayı başarabilen hekimler yetiştirmek olduğundan, böylesi bir yarış baştan eşitsiz<br />

olacaktır. Bir seçenek olarak, eğitim kurumlarının kendi içlerinde ya da merkezi bir<br />

kurum aracılığıyla sürekli olarak şirketleri, pazarı ve pazarlama yöntemlerini<br />

izlemesi ve eğitim programlarının içeriğini günün koşullarına göre güncelleme<br />

önerisi gündeme getirilebilir. Teknik olarak olanaklılığı bir yana, böylesi bir<br />

uygulama, şirketlerin başetmeleri gereken ve uzun dönemde öyle ya da böyle<br />

çözecekleri bir “sorun”dan öteye gidemeyecektir. Çünkü aksi olasılık pazar<br />

sisteminin mantığına terstir; şirketlerin pazar sisteminde şirketlerin çözemeyeceği bu<br />

derecede büyük bir sorun sürekli olarak var olamaz.<br />

Eğitimin etkisini daima kuşkulu kılacak ikinci neden, eğitim alan hekim adayı ve<br />

hekimin içinde eğitildiği, yaşadığı ve çalıştığı ortamın koşullarıdır. Eğitimle<br />

kazandırılması hedeflenen değerler, bilgiler ve beceriler hekim adayına ve hekime


184<br />

kazandırılmış olsa dahi, rol-modellerinin yanlış yönlendirici uygulamaları ve<br />

olumsuz çalışma koşulları edinilen değerleri korumayı güçleştirecektir.<br />

5.2.2 Yöntemlere İlişkin Bilgi Üretme ve Paylaşarak Farkındalık Yaratma<br />

DSÖ, aldatıcı pazarlama yöntemlerinin araştırılarak yayımlanmasının, bazı<br />

iyileştirmeler sağlayabileceğini belirtmektedir. Ayrıca şirketlerin uygulamalarını<br />

denetlemek ve yöntemlerin etkisini azaltacağı saptanan birkaç girişimden biri, yasal<br />

olmayan pazarlama yöntemlerinin medyada duyurulmasıdır (Norris et al, 2005;<br />

s.:73). Yöntemlerin yaygın biçimde biliniyor olması, farkındalık yaratarak bir tür<br />

bağışıklık kazandırabilir. Bununla birlikte, bağışıklığın artmasıyla o yöntemin<br />

maliyet-etkinliği ters orantılı olarak azalacaktır. Daha önce söz edildiği gibi, şirketler<br />

ekonomik açıdan başarılı olabilmek için bu türden eğimleri de izlemek<br />

durumundadır. Hekimlerdeki bağışıklık oranı yöntemin maliyet-etkinliğini sıfır<br />

noktasına getirdiği anda, artık o yöntemi uygulamanın ekonomik bir gerekçesi<br />

kalmayacaktır. Sonuçta o yöntem uygulamadan kaldırılacak, yerini başka bir yöntem<br />

alacaktır. Dolayısıyla şirketlerin çalışma mantığıyla bakıldığında, pazarlama<br />

yöntemlerinin bilimsel yayınlarda ve basında yayımlanmasının, sadece o yöntemlerin<br />

yenileriyle değiştirilmesine neden olacağı ve bu anlamda etkin bir girişim<br />

olmayacağı söylenebilir.<br />

Yanı sıra, yasal olmayan yöntemlerin basında yayımlanması, şirketin güvenilirliğini<br />

ve dolayısıyla da borsa değerini olumsuz etkileyeceği için, şirketlerin medyada bu<br />

biçimde yer almak istemeyecekleri, bu nedenle de medyanın önemli bir denetim<br />

aracı olacağı ileri sürülebilir. Ülkemizdeki yazılı ve görsel basının büyük bölümü, az<br />

sayıdaki şirketler topluluklarına aittir ve basının bağımsızlığı gerek ticari baskılar,<br />

gerekse de çeşitli yasal düzenlemelerle sınırlandırılmıştır. Bu koşullarda basın<br />

şirketlerinin ilaç şirketlerine karşı tutumunun daima toplumu bilgilendirmek yönünde<br />

olacağı kuşkuludur.<br />

Bilimsel çalışmalar, ancak hekimlere ve topluma ulaşabildikleri ölçüde etkili<br />

olabilecektir. Akademinin ilaç şirketleri ile ilişkileri, hekimlerin sürekli tıp eğitimi<br />

programlarına katılabilme ve bilimsel yayınları izleyebilme olanakları, ayrıca<br />

belirleyici olacaktır. Sürekli tıp eğitimi programlarını ve bilimsel yayınları<br />

çoğunlukla ilaç şirketlerinin destekliyor olması ise, farkındalık yaratma önerisinin<br />

başarı şansına ilişkin kuşku yaratan bir diğer gerçekliktir.<br />

5.2.3 Devlet Düzenlemeleri<br />

DSÖ, etkin yöntemlerden bir diğerinin, devletin oluşturduğu düzenlemeler olduğunu<br />

belirtmektedir. Araştırmalar, devletin yürürlüğe koyduğu düzenlemelerin ilaç<br />

endüstrisinin iş ahlakı düzenlemelerinden daha etkin olduğunu ortaya koymuştur.<br />

Ayrıca, “Sonuç” bölümünde belirtilen nedenler ve yukarıda sözü edilen diğer<br />

girişimlerin kuşkulu yanları dikkate alındığında, en etkin yöntemin devletin bu alana<br />

ilişkin düzenlemelerde bulunması olacağı ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde hemen her<br />

türden pazarlama yöntemi uygulanmakta, hekim-ilaç şirketi ilişkileri ahlaken haklı<br />

çıkarılamamakta, hekimler bu ilişkilerde savunmasız konumda bulunmaktadır. Bu<br />

nedenlerle, yapılması gereken, devlet düzenlemeleri ile hekimlerin ilaç şirketlerine


185<br />

“maruziyetini” ortadan kaldırmaktır. Pazarlama kaynaklı sorunların oluşumunu<br />

önleyebilmek için, ilaç şirketlerinin hekimlere herhangi bir biçimde ilaç pazarlaması,<br />

şirket temsilcisi göndermesi, hediye vermesi, ücretsiz ilaç örneği vermesi,<br />

eğitim/bilgilendirme toplantıları düzenlemesi ve bilimsel toplantılara maddi destek<br />

vermesi gibi etkinlikleri önleyici yasal düzenlemeler oluşturulmalıdır. Bu<br />

düzenlemelerin yaşama geçebilmesi için, sağlık sisteminin yapılanmasını bütünlüklü<br />

bir biçimde değerlendirmek gerekir. Bu bakışla yapılması gerekenler, aşağıda<br />

özetlenmektedir:<br />

• Sağlık hizmetleri nüfus temelli, basamaklı, ekip hizmetiyle, toplum katılımıyla,<br />

sağlığa bütüncül yaklaşan bir anlayışla sunulmalı, Dünya Bankası’nın uygun<br />

gördüğü genel sağlık sigortası ve aile hekimliği sistemi yerine, ülkemizin dünya<br />

çapındaki gururu olan sağlık ocağı sistemi yaşama döndürülmeli ve<br />

yaygınlaştırılmalıdır. Böylece ülkemizdeki sağlık sorunları epidemiyolojik olarak<br />

incelenebilir ve hizmet sunumuna ilişkin akılcı bir planlama yapılabilir.<br />

• İnsanlara sağlık hizmeti sunulabilmek için gereken her türlü gereksinim, bu<br />

amaçla toplanan vergilerle ve devlet tarafından karşılanmalıdır. Gereksinimler<br />

temel olarak, sağlık çalışanlarının sürekli eğitimi ve hizmete yönelik araçların<br />

sağlanmasıdır. Ayrıca sağlık çalışanlarının özlük hakları iyileştirilmeli, toplumsal<br />

ve kültürel etkinlikler için olanaklar yaratılmalı, bu tür etkinliklere maddi kaynak<br />

ayırabilmeleri sağlanmalıdır.<br />

• Ülkemizin ulusal bir bilim politikası olmalı, bilimsel araştırmalar toplumsal<br />

gereksinimlere göre planlanmalı ve yürütülmelidir. Bilimsel etkinlikler, yayın ve<br />

atıf tarayan yabancı şirketlerin dikkate aldığı dergilerde yayımlanan makalelerle<br />

değil, ülkenin sorunlarıyla ne derece ilgili olduğu ile değerlendirilmeli, akademik<br />

yükseltilmelerde bu ölçüt dikkate alınarak akademisyenler bu alana<br />

yönlendirilmelidir.<br />

• Ülke çapında bir “akılcı ilaç denetim ve bilgi kurumu” oluşturulmalı ve ilaç<br />

şirketleri ürünlerinin tanıtımını bu kuruma yapmalıdır. Bu kurum üniversitelerin<br />

katılımı ile ve ilaçların etkinliği ve güvenilirliğine ilişkin kanıta dayalı bilgiler<br />

kullanarak ulusal bir ilaç listesi belirlemeli, bu liste belli aralıklarla<br />

güncellenmelidir. Yanı sıra, hekimlerin meslek içi eğitimi bu kurum aracılığıyla<br />

örgütlenmeli, hekimler ulusal ilaç listesindeki ilaçlar konusunda hızlı, ücretsiz ve<br />

etkin biçimde bilgilendirilmelidir.<br />

Yukarıdaki düzenlemeler yapıldığında, “gereksinimleri karşılayabilmek” gerekçesi<br />

ortadan kalkacak, ayrıca hekimler şirket temsilcilerini “ayıp olmasın” gerekçesi ile<br />

dinlemek durumunda kalmayacaklardır.<br />

Sonuç olarak, pazarlama kaynaklı etik sorunların oluşumunu önlemenin en etkin<br />

yolu, hekimlere ilaç pazarlanmasını engellemektir. Hekimlere ilaç pazarlamaya<br />

yönelik girişimler var oldukça, pazarlama kaynaklı etik sorunlar çeşitli biçim ve<br />

içeriklerde oluşmaya devam edecektir.


186<br />

ÖZET<br />

İlaç şirketlerinin pazarlama çalışmaları, günümüzde giderek artan biçimde sağlık<br />

çalışanlarının ve kamuoyunun gündemine girmeye başlamıştır. Yasal çerçevelerde<br />

tanımlanan tanıtım çalışmalarının neden olabildiği etik sorunlar çeşitli çevrelerde<br />

ciddi bir tartışma konusudur. Yasal tanıtım çalışmalarının yanı sıra, saygın bilim<br />

adamlarına ilaç propagandası karşılığında ücret ödemek, bilimsel araştırma<br />

sonuçlarını yönlendirmek, hekimlere yazdıkları ilaçlar karşılığında pahalı hediyeler<br />

vermek gibi yasal olmayan uygulamalardan da söz edilmeye başlanmış, bu<br />

pazarlama yöntemlerinin olumsuz etkileri yazında sık yer alır olmuştur. Yasal ve<br />

yasal olmayan pazarlama yöntemlerinin etik sorunlara yol açtığı, hasta-hekim<br />

ilişkisini ve mesleği olumsuz etkilediği ve ayrıca maliyetleri artırdığı ileri<br />

sürülmektedir. Bu bilgilerin ışığında, ilaç şirketlerinin ülkemizde kullandığı<br />

pazarlama yöntemleri ve hekimlerin bu konudaki değerlendirmelerine ilişkin bir<br />

durum saptaması yapmak ve konuyu etik açıdan sorgulamak önemli bir gereksinim<br />

olarak ortaya çıkmıştır. Tezin amacı bu gereksinimi karşılamaya yönelik olarak, ilaç<br />

şirketlerinin ülkemizde kullandıkları pazarlama yöntemlerini araştırmak ve<br />

hekimlerin bu yöntemler aracılığıyla ilaç şirketleriyle kurulan ilişkileri nasıl<br />

yargıladıklarını ve yargıların gerekçelerini öğrenmektir. Ayrıca bu gerekçelerin etik<br />

açıdan çözümlenmesi amaçlanmıştır.<br />

Yukarıda tanımlanan amaca ulaşmak için, öncelikle 22 ilaç şirketi çalışanı ve hekim<br />

ile derinlemesine görüşmeler yapılmış ve ülkemizde uygulanan pazarlama<br />

yöntemlerinin çeşitleri saptanmıştır. İkinci aşamada ise, 2,300 hekimin katıldığı bir<br />

anket araştırması yürüterek, hekimlerin çeşitli hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine<br />

yargıları ve bu yargılarına dayanak oluşturan gerekçeleri sorgulanmıştır. Son<br />

aşamada ise, bu yargılar ve gerekçeleri, çıkarım çözümlemesi yöntemi kullanılarak<br />

çözümlenmiştir.<br />

Çözümleme sonucunda, hekimlerin ilaç şirketleriyle pazarlama yöntemleri<br />

aracılığıyla kurdukları ilişkileri haklı çıkaran çıkarımların sağlam olmadığı, yanı sıra,<br />

bu ilişkilerin haklı çıkarılamayacağını ileri süren çıkarımların sağlam ve ikna edici<br />

olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, yazında sözü edilen pazarlama yöntemlerinin ve<br />

yöntemlerden kaynaklanan sorunların ülkemizde de hemen hemen aynı biçim ve<br />

çeşitlerle yaşandığı saptanmıştır. Bir başka sonuç ise, hekimlerin çeşitli nedenlerle<br />

ilaç şirketiyle kurduğu ilişkide savunmasız olduğudur.<br />

Sorunların oluşumunu önleyebilmek için, hizmete yönelik gereksinimler devlet<br />

tarafından karşılanmalı, sağlık çalışanlarının özlük hakları iyileştirilmelidir.<br />

Ülkemizin bir bilim politikası olmalı, bilimsel araştırmalar toplumsal gereksinimlere<br />

göre planlanmalı ve yürütülmelidir. Ülke çapında bir “akılcı ilaç denetim ve bilgi<br />

kurumu” oluşturulmalı ve ilaç şirketleri ürünlerinin tanıtımını bu kuruma yapmalıdır.<br />

Bu kurum bir ulusal ilaç listesi belirlemelidir. Hekimlerin meslek içi eğitimi bu<br />

kurum aracılığıyla örgütlenmeli, hekimler ulusal ilaç listesindeki ilaçlar konusunda<br />

hızlı, ücretsiz ve etkin biçimde bilgilendirilmelidir. Bu düzenlemeler yapıldığında,<br />

hekimlerin ilaç şirketleri ile ilişki kurması için akılcı bir gerekçe kalmayacaktır. Bu<br />

nedenle, pazarlama kaynaklı sorunların oluşumunu önleyebilmek için, ilaç<br />

şirketlerinin hekimlere herhangi bir biçimde ilaç pazarlaması, şirket temsilcisi


187<br />

göndermesi, hediye vermesi, ücretsiz ilaç örneği vermesi, eğitim/bilgilendirme<br />

toplantıları düzenlemesi ve bilimsel toplantılara maddi destek vermesi gibi<br />

etkinlikleri önleyici yasal düzenlemeler oluşturulmalıdır.<br />

Anahtar sözcükler: Akılcı ilaç kullanımı, hekim, ilaç endüstrisi, meslek etiği, tıp<br />

etiği


188<br />

SUMMARY<br />

THE MARKETING METHODS of PHARMACEUTICAL COMPANIES in<br />

TURKEY and ETHICAL ANALYSIS of PHYSICIANS’ ARGUMENTS on<br />

THIS SUBJECT<br />

Promotional activities of pharmaceutical companies increasingly become a hot topic<br />

in public and health workers’ agenda. Ethical problems caused by legal marketing<br />

techniques are debated widely. Besides, paying key opinion leaders in order to make<br />

“effective” speeches, interventions to scientific researches sponsored by companies,<br />

giving expensive gifts and holidays to physicians are “another” marketing methods<br />

which are dealt with in literature more frequently. It is argued that legal and illegal<br />

marketing methods lead to ethical problems, effect the patient-physician relationship<br />

and the professsion in a negative way, and increase the costs. Taking into account of<br />

these knowledge, it is clear that the need for an assessment of situation is crucial for<br />

our country. The main aim of this dissertation is to investigate the pharmaceutical<br />

companies’marketing methods that are used in Turkey, and to determine the<br />

physicians’ judgements and reasons behind them about physician- pharmaceutical<br />

company relations. And finally, it is aimed that to analyse those arguments from the<br />

view point of ethics. In order to reach the aim described above, a qualitative research<br />

was carried out with 22 physicians and pharmaceutical company employees who<br />

works in various positions, and marketing methods applied in our country were<br />

determined. At second phase, a questionnaire survey was performed with<br />

participation of 2,300 physicians, physicians’ judgements and reasons behind them<br />

about physician- pharmaceutical company relations were analysed. As a result, it is<br />

revealed that there is no argument which justifies the physician- pharmaceutical<br />

company relations; the “positive” arguments are all invalid or unsound. In addition,<br />

the “negative” arguments which claim that any kind of physician- pharmaceutical<br />

company relations cannot be justified are sound and persuasive. Besides, it is<br />

concluded that nearly every marketing method which is mentioned in the literature is<br />

applied in Turkey, and physicians are at the vulnerable side of this relationship.<br />

Prevention of problems are possible by meeting the health care needs by the state,<br />

and improving the life and working conditions of health workers. Our country must<br />

have a science policy, scientific researches must be planned and carried out based on<br />

society’s needs. A “rational drug use, control and information institute” must be<br />

established, and pharmaceutical companies’ informational, instead of promotional<br />

activities should be directed to that institute. A national drug list must be determined,<br />

and continuous medical education of physicians must be organized by the institute.<br />

Physicians must be informed in a reliable, quick and updated way. When all of these<br />

regulations are made, there would be no rational reason to establish a relationship<br />

with pharmaceutical companies, and for that reason, any kind of marketing methods<br />

to physicians, including represantatives’s visits, gifts, free samples, informative<br />

meetings, and sponsorships for scientific meetings, must be banned with a legal<br />

regulation.<br />

Keywords: Medical ethics, Pharmaceutical Industry, Physician, Professional ethics,<br />

Rational drug use


189<br />

KAYNAKLAR<br />

'T JONG,G.W., STRICKER,B.H., STURKENBOOM,M.C. (2004). Marketing in the<br />

lay media and prescriptions of terbinafine in primary care: Dutch cohort<br />

study. BMJ, 328:931<br />

ABBASI,K., SMITH,R. (2003). No more free lunches. BMJ, 326:1155-1156.<br />

ABPI (2006). A global industry .<br />

Erişim:[http://www.abpi.org.uk/statistics/section.asp?sect=1]. Erişim<br />

tarihi:14/4/2006<br />

ACAR, K., ZENCİR, M., ÖZŞAHİN, A. (2001). Hekimlerin ilaç firması<br />

temsilcileriyle ilişkilerindeki etik sorunlar. İçinde: ERSOY, N. ve<br />

GÜNDOĞMUŞ, Ü. N., 1. Ulusal Tıbbi Etik Kongresi (85-88). Kocaeli:<br />

Kocaeli Üniversitesi.<br />

AGRAWAL,S., SALUJA,I., KACZOROWSKI,J. (2004). A prospective before-andafter<br />

trial of an educational intervention about pharmaceutical marketing.<br />

Acad.Med., 79:1046-1050.<br />

AKICI,A., UĞURLU,M.Ü., GÖNÜLLÜ,N., OKTAY,Ş., KALAÇA,S. (2002).<br />

Pratisyen hekimlerin akılcı ilaç kullanımı konusunda bilgi ve tutumlarının<br />

değerlendirilmesi. Sürekli Tıp Eğitimi, 11:253-256.<br />

AL-UBAYDLI,M. (2005). Using search engines to find online medical information.<br />

PLoS.Med., 2:e228-<br />

ANDALEEB,S.S., TALLMAN,R.F. (1995). Physician attitudes toward<br />

pharmaceutical sales representatives. Health Care Manage.Rev., 20:68-76.<br />

ANDERSON, A. (2003). DrugRep Success. USA:<br />

ANGELL, M. (2004). The Truth About the Drug Companies. New York: Random<br />

House Publishing Group.<br />

ANKARA TABİP ODASI (2002). Ankara Tabip Odası üyelerinin mesleki ve sağlık<br />

alanına yönelik görüş ve tutumları araştırması. Ankara:Ankara Tabip Odası.<br />

ASNA, A. (2006). Public Relations. (2. ed.) İstanbul: Der yayınları.<br />

ATO Etik Komisyonu (1999). Hekim - İlaç Endüstrisi İlişkisinde Geçerli Olabilecek<br />

Etik İlkeler. Erişim:[http://www.ato.org.tr/dergi/1999_1/atoh2.html]. Erişim<br />

tarihi:18/5/2006


190<br />

AVORN,J., CHEN,M., HARTLEY,R. (1982). Scientific versus commercial sources<br />

of influence on the prescribing behavior of physicians. Am.J.Med., 73:4-8.<br />

AYAZ,A. (2004). Kapitalizm ve İlaç. Özgür Üniversite Forumu, 26-27:92-99.<br />

AZ GRAVALOS,G.J., PALMEIRO,F.G., NUNNEZ,M.E., CASADO,G., I. (2001).<br />

[Opinion of primary care physicians from Ourense on various features of the<br />

pharmaceutical prescription]. Rev.Esp.Salud Publica, 75:361-373.<br />

AZIMI,N.A., WELCH,H.G. (1998). The effectiveness of cost-effectiveness analysis<br />

in containing costs. J.Gen.Intern.Med., 13:664-669.<br />

BAIRD,P. (2003). Getting it right: industry sponsorship and medical research.<br />

CMAJ, 168:1267-1269.<br />

BELLIN,M., MCCARTHY,S., DREVLOW,L., PIERACH,C. (2004). Medical<br />

students' exposure to pharmaceutical industry marketing: a survey at one U.S.<br />

medical school. Acad.Med., 79:1041-1045.<br />

BEĞEN, B. (2002). Opinions of Doctors about the Promotional Activities of<br />

Pharmaceutical Companies. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

İşletme Anabilim Dalı İngilizce İşletme Bilim Dalı, yayımlanmamış yüksek<br />

lisans <strong>tez</strong>i, İstanbul.<br />

BİLGİNER, E. (2002). Türk İlaç Sanayii'nde Pazarlamada Tanıtımın Rolü. Ankara<br />

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />

BLUMENTHAL,D., GLUCK,M., LOUIS,K.S., STOTO,M.A., WISE,D. (1986).<br />

University-industry research relationships in biotechnology: implications for<br />

the university. Science, 232:1361-1366.<br />

BODENHEIMER, T., COLLINS, R. (2006). Telling the Truth: What Drug<br />

Companies Don't Want You to Know.<br />

Erişim:[http://www.cspinet.org/integrity/tell_truth.html]. Erişim<br />

tarihi:18/5/2006<br />

BRETT,A.S., BURR,W., MOLOO,J. (2003). Are gifts from pharmaceutical<br />

companies ethically problematic? A survey of physicians. Arch.Intern.Med.,<br />

163:2213-2218.<br />

BURTON,B., ROWELL,A. (2003). Unhealthy spin. BMJ, 326:1205-1207.<br />

BUSFIELD,J. (2004). Küreselleşme ve küreselleşme bağlamında yeniden ele alınan<br />

ilaç endüstrisi. Toplum ve Hekim, 19:324-337.<br />

CARDENAS,E.Z., ISENRICH,L.L. (1995). Prescribing habits of Peruvian<br />

physicians and factors influencing them. Bulletin of PAHO, 29:328-337.


191<br />

CAUDILL,T.S., JOHNSON,M.S., RICH,E.C., MCKINNEY,W.P. (1996).<br />

Physicians, pharmaceutical sales representatives, and the cost of prescribing.<br />

Arch.Fam.Med., 5:201-206.<br />

CHARATAN,F. (2001). Doctors say they are not influenced by drug companies'<br />

promotions. BMJ, 322:1081-<br />

CHEW,L.D., O'YOUNG,T.S., HAZLET,T.K., BRADLEY,K.A., MAYNARD,C.,<br />

LESSLER,D.S. (2000a). A physician survey of the effect of drug sample<br />

availability on physicians' behavior. J.Gen.Intern.Med., 15:478-483.<br />

CHEW,L.D., O'YOUNG,T.S., HAZLET,T.K., BRADLEY,K.A., MAYNARD,C.,<br />

LESSLER,D.S. (2000b). A physician survey of the effect of drug sample<br />

availability on physicians' behavior. J.Gen.Intern.Med., 15:478-483.<br />

CHO,M.K., BERO,L.A. (1996). The quality of drug studies published in symposium<br />

proceedings. Ann.Intern.Med., 124:485-489.<br />

CHREN,M.M., LANDEFELD,C.S. (1994). Physicians' behavior and their<br />

interactions with drug companies. A controlled study of physicians who<br />

requested additions to a hospital drug formulary. JAMA, 271:684-689.<br />

CHREN,M.M., LANDEFELD,C.S., MURRAY,T.H. (1989). Doctors, drug<br />

companies, and gifts. JAMA, 262:3448-3451.<br />

CİVANER,M. (2006). Ahlak felsefesinde çıkarım çözümlemesi. Medikal Etik,<br />

6:119-131.<br />

CLEARY,J.D. (1992). Impact of pharmaceutical sales representatives on physician<br />

antibiotic prescribing. J.Pharm.Technol., 8:27-29.<br />

CURTLER, H. M. (2004). Ethical Argument. New York: Oxford University Press.<br />

DANA,J., LOEWENSTEIN,G. (2003). A social science perspective on gifts to<br />

physicians from industry. JAMA, 290:252-255.<br />

DAVIDSON,R.A. (1986). Source of funding and outcome of clinical trials.<br />

J.Gen.Intern.Med., 1:155-158.<br />

DAVIS,D.A. (2004). CME and the pharmaceutical industry: two worlds, three views,<br />

four steps. CMAJ, 171:149-150.<br />

DİE (16-11-2005). Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanımı Araştırması Sonuçları.<br />

Erişim:[http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/HHBilisim/HHBilisim.ht<br />

ml]. Erişim tarihi:9/4/2006<br />

DJULBEGOVIC,B., LACEVIC,M., CANTOR,A., FIELDS,K.K., BENNETT,C.L.,<br />

ADAMS,J.R., KUDERER,N.M., LYMAN,G.H. (2000). The uncertainty<br />

principle and industry-sponsored research. Lancet, 356:635-638.


192<br />

DPT (2001). Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı İlaç Sanayii Özel İhtisas<br />

Komisyonu Raporu.<br />

Erişim:[http://ekutup.dpt.gov.tr/imalatsa/ilac/oik556.pdf]. Erişim<br />

tarihi:14/4/2006<br />

DÜZGÜN, A. P., MORAN, M., KULAÇOĞLU, H., ÖZMEN, M. M., KÜLAH, B.,<br />

HATİPOĞLU, S., ORUÇ, M. T., ÖZER, M. V., COŞKUN, F. (2001).<br />

Hekimlerin bilimsel toplantılara katılabilme çabalarına firmaların desteği.<br />

İçinde: ARDA, B., AKDUR, R., AYDIN, E., II. Ulusal Tıbbi Etik Kongresi<br />

(116-118). Ankara: Türkiye Biyoetik Derneği.<br />

EKİYOR, A. (2001). İlaç Pazarlamasında Tıbbi Satış Temsilcileri ile Hekimler<br />

Arasında Karşılaşılan Sorunların Tesbitine Yönelik Bir Alan Çalışması. Gazi<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Hastane<br />

İşletmeciliği Bilim Dalı, yayımlanmamış master <strong>tez</strong>i, Ankara.<br />

ELLIOTT,C. (2004). Pharma goes to the laundry: Public relations and the business<br />

of medical education. Hastings Cent.Rep., 34:18-23.<br />

ERDOĞAN, E. 2006. İlaç 50: En çok satan ilaçlar. Turkish Time, 47:58-62.<br />

EUROPEAN FEDERATION of PHARMACEUTICAL INDUSTRIES and<br />

ASSOCIATIONS (1993). European Code of Practice for the Promotion of<br />

Medicines.<br />

Erişim:[http://www.efpia.org/6_publ/codecon/Promomedicin_.PDF]. Erişim<br />

tarihi:18/4/2006<br />

EUROPEAN FEDERATION of PHARMACEUTICAL INDUSTRIES and<br />

ASSOCIATIONS (2006). The Pharmaceutical Industry in Figures.<br />

Erişim:[www.efpia.org/6_publ/infigures2005.pdf]. Erişim tarihi:14/4/2006<br />

FARMAMEDYA (3-5-2005). İlaç Sektörünün Foyaları Açığa Çıkıyor.<br />

Erişim:[http://www.farmamedya.com/index.php?module=haberler&num=f77<br />

0b62bc8f42a0b66751fe636fc6eb0]. Erişim tarihi:5/5/2006<br />

FRIEDBERG,M., SAFFRAN,B., STINSON,T.J., NELSON,W., BENNETT,C.L.<br />

(1999). Evaluation of conflict of interest in economic analyses of new drugs<br />

used in oncology. JAMA, 282:1453-1457.<br />

GALAN,H.S., GADO MARROQUIN,M.T., ALTISENT,T.R. (2004a). [Working out<br />

a questionnaire to study the relationship between doctors and the drug<br />

industry]. Aten.Primaria, 34:87-91.<br />

GALAN,H.S., GADO MARROQUIN,M.T., ALTISENT,T.R. (2004b). [Analysis of<br />

the relationship between primary care doctors and the pharmaceutical<br />

industry]. Aten.Primaria, 34:231-237.<br />

GIANNAKAKIS,I.A., IOANNIDIS,J.P. (2000). Arabian nights-1001 tales of how<br />

pharmaceutical companies cater to the material needs of doctors: case report.<br />

BMJ, 321:1563-1564.


193<br />

GIBBONS,R.V., LANDRY,F.J., BLOUCH,D.L., JONES,D.L., WILLIAMS,F.K.,<br />

LUCEY,C.R., KROENKE,K. (1998b). A comparison of physicians' and<br />

patients' attitudes toward pharmaceutical industry gifts. J.Gen.Intern.Med.,<br />

13:151-154.<br />

GIBSON,E., BAYLIS,F., LEWIS,S. (2002). Dances with the pharmaceutical<br />

industry. CMAJ, 166:448-450.<br />

GÖKTAŞ, G. (2003). İlaç Sektöründe Pazarlama Stratejileri ve Kişisel Satış<br />

Yönteminin İlaç Tanıtımı ve Satışı Üzerine Etkisi. Dokuz Eylül Üniversitesi<br />

Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Hastane ve Sağlık<br />

Kuruluşları Yönetimi, yayımlanmamış yüksek lisans <strong>tez</strong>i, İzmir.<br />

GONUL,F.F., CARTER,F., WIND,J. (2000). What kind of patients and physicians<br />

value direct-to-consumer advertising of prescription drugs. Health Care<br />

Manag.Sci., 3:215-226.<br />

Google Scholar (2006). Erişim:[scholar.google.com]. Erişim tarihi:15/4/2006<br />

GOTTLIEB,S. (1999). Medical societies accused of being beholden to the drugs<br />

industry. BMJ, 319:1321-<br />

GREENWOOD, J. (1989). Pharmaceutical representatives and the prescribing of<br />

drugs by family doctors. Nottingham University.<br />

GUADAGNOLI,E., CUNNIGHAM,S. (1989). The effects of nonresponse and late<br />

response on a survey of physician attitudes. Evaluation and the Health<br />

Professions, 12:318-328.<br />

GULDAL,D., SEMIN,S. (2000). The influences of drug companies' advertising<br />

programs on physicians. Int.J.Health Serv., 30:585-595.<br />

HAAYER,F.M., VAN DER WERF,G.T., WIERINGA,N.F., WESSELING,H.<br />

(1983). Use of cimetidine; parallels and discrepancies between the views of<br />

drug regulatory agencies and practicing physicians. Eur.J.Clin.Pharmacol.,<br />

25:601-607.<br />

HAILEY, A. (1985). Acı Reçete. (1st ed.) İstanbul: Altın Kitaplar.<br />

HALPERIN,E.C., HUTCHISON,P., BARRIER,R.C., JR. (2004). A populationbased<br />

study of the prevalence and influence of gifts to radiation oncologists<br />

from pharmaceutical companies and medical equipment manufacturers.<br />

Int.J.Radiat.Oncol.Biol.Phys., 59:1477-1483.<br />

HAMZAOĞLU, O., ÖZCAN, U. (2005). Türkiye Sağlık İstatistikleri. Ankara: Türk<br />

Tabipleri Birliği.<br />

HARRIS,J. (2004). Mikro-dağılım: Hastalar arasında seçim yapma. Toplum ve<br />

Hekim, 19:147-153.


194<br />

HENDERSON,J. (2005). Google Scholar: A source for clinicians? CMAJ, 172:1549-<br />

1550.<br />

HERXHEIMER,A. (2003). Relationships between the pharmaceutical industry and<br />

patients' organisations. BMJ, 326:1208-1210.<br />

HODGES,B. (1995). Interactions with the pharmaceutical industry: experiences and<br />

attitudes of psychiatry residents, interns and clerks. CMAJ, 153:553-559.<br />

HOPPER,J.A., SPEECE,M.W., MUSIAL,J.L. (1997). Effects of an educational<br />

intervention on residents' knowledge and attitudes toward interactions with<br />

pharmaceutical representatives. J.Gen.Intern.Med., 12:639-642.<br />

HORNBERGER, J. G. (2000). There is no right to health care.<br />

Erişim:[http://www.fff.org/comment/ed1000c.asp]. Erişim tarihi:5/5/2006<br />

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (1990). Tıbbi İlaç Tanıtım İlkeleri<br />

Kılavuzu. Erişim:[www.ieis.org.tr/yeni_site/pdfler/TTK.pdf]. Erişim<br />

tarihi:17/4/2006<br />

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (2006a). Yatırımlar.<br />

Erişim:[http://www.ieis.org.tr/yeni_site/asp_sayfalar/index.asp?sayfa=230&<br />

menuk=12]. Erişim tarihi:12/4/2006a<br />

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (2006b). İlaç pazarı / Dış Ticaret.<br />

Erişim:[http://www.ieis.org.tr/yeni_site/asp_sayfalar/index.asp?sayfa=225&<br />

menuk=12]. Erişim tarihi:13/4/2006b<br />

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (2006c). İlaç Pazarı / Tüketim.<br />

Erişim:[http://www.ieis.org.tr/yeni_site/asp_sayfalar/index.asp?sayfa=220&<br />

menuk=12]. Erişim tarihi:13/4/2006c<br />

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (2006d). İlaç pazarı / Üretim.<br />

Erişim:[http://www.ieis.org.tr/yeni_site/asp_sayfalar/index.asp?sayfa=215&<br />

menuk=12]. Erişim tarihi:13/4/2006d<br />

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (2006e). İlaç pazarı / İstihdam.<br />

Erişim:[http://www.ieis.org.tr/yeni_site/asp_sayfalar/index.asp?sayfa=217&<br />

menuk=12]. Erişim tarihi:13/4/2006e<br />

IMS (2006a). IMS Facts At-a-Glance.<br />

Erişim:[http://www.imshealth.com/ims/portal/front/articleC/0,2777,6025_187<br />

31_40198214,00.html]. Erişim tarihi:12/4/2006a<br />

IMS (2006b). IMS Health Reports Global Pharmaceutical Market Grew 7 Percent in<br />

2005, to $602 Billion.<br />

Erişim:[http://www.imshealth.com/ims/portal/front/articleC/0,2777,6599_366<br />

5_77180090,00.html]. Erişim tarihi:12/4/2006b


195<br />

INTERNATIONAL FEDERATION of PHARMACEUTICAL<br />

MANUFACTURERS ASSOCIATIONS (2000). IFPMA Code of<br />

Pharmaceutical Marketing Practices.<br />

Erişim:[http://www.ifpma.org/site_docs/News/Code_English_2000.pdf].<br />

Erişim tarihi:18/4/2006<br />

JADAD,A.R., MOHER,M., BROWMAN,G.P., BOOKER,L., SIGOUIN,C.,<br />

FUENTES,M., STEVENS,R. (2000). Systematic reviews and meta-analyses<br />

on treatment of asthma: critical evaluation. BMJ, 320:537-540.<br />

JONES,M.I., GREENFIELD,S.M., BRADLEY,C.P. (2001). Prescribing new drugs:<br />

qualitative study of influences on consultants and general practitioners. BMJ,<br />

323:378-381.<br />

KAISER FAMILY FOUNDATION (2006). Retail Prescriptions by State:<br />

Prescriptions per Capita, Average Price, and Retail Prescription Sales, 2003.<br />

Erişim:[http://www.kff.org/insurance/7031/ti2004-1-19.cfm]. Erişim<br />

tarihi:13/4/2006<br />

KATZ,D., CAPLAN,A.L., MERZ,J.F. (2003). All gifts large and small: toward an<br />

understanding of the ethics of pharmaceutical industry gift-giving.<br />

Am.J.Bioeth., 3:39-46.<br />

KEIM,S.M., SANDERS,A.B., WITZKE,D.B., DYNE,P., FULGINITI,J.W. (1993).<br />

Beliefs and practices of emergency medicine faculty and residents regarding<br />

professional interactions with the biomedical industry. Ann.Emerg.Med.,<br />

22:1576-1581.<br />

KEMMEREN,J.M., ALGRA,A., GROBBEE,D.E. (2001). Third generation oral<br />

contraceptives and risk of venous thrombosis: meta-analysis. BMJ, 323:131-<br />

134.<br />

KESKİNEL,T. (1997). Promotional Practices in Pharmaceutical Marketing in<br />

Turkey. Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış<br />

yüksek lisans <strong>tez</strong>i, İstanbul.<br />

KJAERGARD,L.L., LS-NIELSEN,B. (2002). Association between competing<br />

interests and authors' conclusions: epidemiological study of randomised<br />

clinical trials published in the BMJ. BMJ, 325:249-<br />

KOCH,K. (2003). Schering uses German medical association to promote HRT. BMJ,<br />

326:1161-116a.<br />

KOŞAR, F. (20-3-2006). Türkiye ilaç tüketiminde birinci. Cumhuriyet<br />

KUTLAY, N. Ö., BÜKEN, N. Ö., ELHAN, A. H. (1999). İlaç sektörü-hekim<br />

ilişkisindeki etik sorunları sorgulayan bir tutum araştırması. İçinde: Arda, B.,<br />

Tıp Etiği Araştırmaları (67-79). Ankara: Türkiye Biyoetik Derneği.


196<br />

LATHAM,S.R. (2004). Ethics in the marketing of medical services. Mt.Sinai J.Med.,<br />

71:243-250.<br />

LENZER,J. (2004b). FDA's counsel accused of being too close to drug industry.<br />

BMJ, 329:189-<br />

LENZER,J. (2004a). Scandals have eroded US public's confidence in drug industry.<br />

BMJ, 329:247-<br />

LEXCHIN,J. (1993). Interactions between physicians and the pharmaceutical<br />

industry: what does the literature say? CMAJ, 149:1401-1407.<br />

LEXCHIN,J., BERO,L.A., DJULBEGOVIC,B., CLARK,O. (2003). Pharmaceutical<br />

industry sponsorship and research outcome and quality: systematic review.<br />

BMJ, 326:1167-1170.<br />

LIBERATI,A., MAGRINI,N. (2003). Information from drug companies and opinion<br />

leaders. BMJ, 326:1156-1157.<br />

LICHSTEIN,P.R., TURNER,R.C., O'BRIEN,K. (1992). Impact of pharmaceutical<br />

company representatives on internal medicine residency programs. A survey<br />

of residency program directors. Arch.Intern.Med., 152:1009-1013.<br />

LURIE,N., RICH,E.C., SIMPSON,D.E., MEYER,J., SCHIEDERMAYER,D.L.,<br />

GOODMAN,J.L., MCKINNEY,W.P. (1990). Pharmaceutical representatives<br />

in academic medical centers: interaction with faculty and housestaff.<br />

J.Gen.Intern.Med., 5:240-243.<br />

MADHAVAN,S., AMONKAR,M.M., ELLIOTT,D., BURKE,K., GORE,P. (1997).<br />

The gift relationship between pharmaceutical companies and physicians: an<br />

exploratory survey of physicians. J.Clin.Pharm.Ther., 22:207-215.<br />

MANDELKERN,M. (1999). Manufacturer support and outcome. J.Clin.Psychiatry,<br />

60:122-123.<br />

MARLOW,B. (2004). The future sponsorship of CME in Canada: industry,<br />

government, physicians or a blend? CMAJ, 171:150-151.<br />

MARWICK,C. (2002). US tackles drug company gifts to doctors. BMJ, 325:795-<br />

MCCORMICK,B.B., TOMLINSON,G., BRILL-EDWARDS,P., DETSKY,A.S.<br />

(2001). Effect of restricting contact between pharmaceutical company<br />

representatives and internal medicine residents on posttraining attitudes and<br />

behavior. JAMA, 286:1994-1999.<br />

MCGETTIGAN,P., GOLDEN,J., FRYER,J., CHAN,R., FEELY,J. (2001).<br />

Prescribers prefer people: The sources of information used by doctors for<br />

prescribing suggest that the medium is more important than the message.<br />

Br.J.Clin.Pharmacol., 51:184-189.


197<br />

MCGUARAN,A. (2002). Royal college issues new guidelines on gifts from drugs<br />

companies. BMJ, 325:511-<br />

MCKINNEY,W.P., SCHIEDERMAYER,D.L., LURIE,N., SIMPSON,D.E.,<br />

GOODMAN,J.L., RICH,E.C. (1990). Attitudes of internal medicine faculty<br />

and residents toward professional interaction with pharmaceutical sales<br />

representatives. JAMA, 264:1693-1697.<br />

MELANDER,H., HLQVIST-RASTAD,J., MEIJER,G., BEERMANN,B. (2003).<br />

Evidence b(i)ased medicine--selective reporting from studies sponsored by<br />

pharmaceutical industry: review of studies in new drug applications. BMJ,<br />

326:1171-1173.<br />

MELROSE, D. (1987). Bitter Pills. (5th ed.) Oxford: OXFAM.<br />

MINTZES,B., BARER,M.L., KRAVITZ,R.L., KAZANJIAN,A., BASSETT,K.,<br />

LEXCHIN,J., EVANS,R.G., PAN,R., MARION,S.A. (2002a). Influence of<br />

direct to consumer pharmaceutical advertising and patients' requests on<br />

prescribing decisions: two site cross sectional survey. BMJ, 324:278-279.<br />

MINTZES,B. (2002b). For and against: Direct to consumer advertising is<br />

medicalising normal human experience: For. BMJ, 324:908-909.<br />

MOYNIHAN,R., HEATH,I., HENRY,D. (2002). Selling sickness: the<br />

pharmaceutical industry and disease mongering. BMJ, 324:886-891.<br />

MOYNIHAN,R. (2003a). Drug company sponsorship of education could be replaced<br />

at a fraction of its cost. BMJ, 326:1163.<br />

MOYNIHAN,R. (2003b). Who pays for the pizza? Redefining the relationships<br />

between doctors and drug companies. 1: entanglement. BMJ, 326:1189-1192.<br />

MOYNIHAN,R. (2003c). Drug company secretly briefed medical societies on HRT.<br />

BMJ, 326:1161-<br />

MOYNIHAN,R. (2004). MPs launch inquiry into influence of drug industry. BMJ,<br />

329:587.<br />

MUTLU, M. (7-8-2004). İlaçta promosyon adı altındaki saadet çarkı! Vatan<br />

NO FREE LUNCH (2006). The Physician-Pharmaceutical Industry Relationship.<br />

Erişim:[http://www.nofreelunch.org/slide.htm]. Erişim tarihi:13/4/2006<br />

NORRIS, P., HERXHEIMER, A., LEXCHIN, J., and MANSFIELD, P. (2005).<br />

Drug promotion. (1st ed.) Geneva: WHO.<br />

ORLOWSKI,J.P., WATESKA,L. (1992). The effects of pharmaceutical firm<br />

enticements on physician prescribing patterns. There's no such thing as a free<br />

lunch. Chest, 102:270-273.


198<br />

PEAY,M.Y., PEAY,E.R. (1988). The role of commercial sources in the adoption of a<br />

new drug. Soc.Sci.Med., 26:1183-1189.<br />

RANDALL,M.L., ROSENBAUM,J.R., ROHRBAUGH,R.M., ROSENHECK,R.A.<br />

(2005). Attitudes and behaviors of psychiatry residents toward<br />

pharmaceutical representatives before and after an educational intervention.<br />

Acad.Psychiatry, 29:33-39.<br />

RAO,J.N., CASSIA,L.J. (2002). Ethics of undisclosed payments to doctors recruiting<br />

patients in clinical trials. BMJ, 325:36-37.<br />

REFİK SAYDAM HIFZISIHHA MERKEZİ (2004). Turkey Health Report.<br />

Erişim:[URL<br />

http://www.hm.saglik.gov.tr/pdf/kitaplar/turkeyhealthreport.pdf]. Erişim<br />

tarihi:15/4/2006<br />

ROCHON,P.A., GURWITZ,J.H., SIMMS,R.W., FORTIN,P.R., FELSON,D.T.,<br />

MINAKER,K.L., CHALMERS,T.C. (1994). A study of manufacturersupported<br />

trials of nonsteroidal anti-inflammatory drugs in the treatment of<br />

arthritis. Arch.Intern.Med., 154:157-163.<br />

RUTLEDGE,P., CROOKES,D., MCKINSTRY,B., MAXWELL,S.R. (2003). Do<br />

doctors rely on pharmaceutical industry funding to attend conferences and do<br />

they perceive that this creates a bias in their drug selection? Results from a<br />

questionnaire survey. Pharmacoepidemiol.Drug Saf, 12:663-667.<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI (2002). İlaç Fiyatları Hakkında Tebliğ.<br />

Erişim:[http://www.ikev.org/docs/tr/ilacfiyatlarihkteblig4ocak2002.htm].<br />

Erişim tarihi:17/4/2006<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI (2003). Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri<br />

Hakkında Yönetmelik.<br />

Erişim:[http://www.biyoetik.org.tr/mevzuat/Ulusal/IlacTanitim.htm]. Erişim<br />

tarihi:13/4/2006<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI (2004). Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatları Hakkında Tebliğ.<br />

Erişim:[http://www.alomaliye.com/beseri_tibbi_urun_fiyat_teb_030304.htm]<br />

. Erişim tarihi:17/4/2006<br />

SAĞLIK İÇİN SOSYAL BİLİMLER DERNEĞİ. (2002). Sağlık Araştırmalarında<br />

Niteliksel Yöntemler Çalıştayı eğitim notları. İstanbul.<br />

SHELDON,T. (2001). Drug company fined for excessive hospitality. BMJ, 322:382-<br />

SIGWORTH,S.K., NETTLEMAN,M.D., COHEN,G.M. (2001). Pharmaceutical<br />

branding of resident physicians. JAMA, 286:1024-1025.<br />

SINGH,D. (2003). Drug companies advised to publish unfavourable trial results.<br />

BMJ, 326:1163-116a.


199<br />

SISMONDO,S. (2004). Pharmaceutical Maneuvers. Social Studies of Science,<br />

34:149-159.<br />

SMITH,R. (2003). Medical journals and pharmaceutical companies: uneasy<br />

bedfellows. BMJ, 326:1202-1205.<br />

SOMERSET,M., WEISS,M., FAHEY,T. (2001). Dramaturgical study of meetings<br />

between general practitioners and representatives of pharmaceutical<br />

companies; Commentary: dramaturgical model gives valuable insight. BMJ,<br />

323:1481-1484.<br />

STEINMAN,M.A., SHLIPAK,M.G., MCPHEE,S.J. (2001). Of principles and pens:<br />

attitudes and practices of medicine housestaff toward pharmaceutical industry<br />

promotions. Am.J.Med., 110:551-557.<br />

STELFOX,H.T., CHUA,G., O'ROURKE,K., DETSKY,A.S. (1998). Conflict of<br />

interest in the debate over calcium-channel antagonists. N.Engl.J.Med.,<br />

338:101-106.<br />

SURESH,C.G., GREENE,D., COUPE,M.O. (1993). Use of adenosine and<br />

effectiveness of pharmaceutical marketing. Lancet, 341:1539-1540.<br />

ŞEMİN,S., GÜLDAL,D. (1993). Hekimlerin ilaçla ilgili tercihlerinde ilaç<br />

şirketlerinin tanıtım çalışmalarının rolü ve diğer etkenler. Toplum ve Hekim,<br />

73-85.<br />

ŞEMİN, S. (1998). Sosyal ve Ekonomik Yönleriyle İlaç. Ankara: Türk Tabipleri<br />

Birliği.<br />

TALLON,D., CHARD,J., DIEPPE,P. (2000). Relation between agendas of the<br />

research community and the research consumer. Lancet, 355:2037-2040.<br />

TC BAŞBAKANLIK (2005). Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru<br />

Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik.<br />

Erişim:[http://www.turkiye.gov.tr/docs/basbakanlik/birimler/etikkurulu/Kam<br />

uYonetmelik.doc]. Erişim tarihi:18/4/2006<br />

THE COUNCIL of THE EUROPEAN COMMUNITIES (1992). Council Directive<br />

92/28/EEC of 31 March 1992 on the Advertising of Medicinal<br />

Products for Human Use.<br />

Erişim:[http://www.ikev.org/docs/eu/392L0028.pdf]. Erişim tarihi:17/5/6<br />

A.D.<br />

THOMSON,A.N., CRAIG,B.J., BARHAM,P.M. (1994). Attitudes of general<br />

practitioners in New Zealand to pharmaceutical representatives.<br />

Br.J.Gen.Pract., 44:220-223.<br />

TONKS,A. (2002). Authors of guidelines have strong links with drugs industry.<br />

BMJ, 324:383a-


200<br />

TOP,M., TARCAN,M. (2006). Türkiye ilaç ekonomisi ve ilaç harcamaları: 1998-<br />

2003 dönemi değerlendirmesi. Liberal Düşünce, 9:177-200.<br />

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (1995). Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri.<br />

Erişim:[http://www.ttb.org.tr/eweb//ilac/ilke.htm]. Erişim tarihi:17/4/2006<br />

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (2002). Keşifden kullanıma ilaç - Türk Tabipleri<br />

Birliği görüşleri. Erişim:[http://www.ttb.org.tr/eweb//ilac/kesif.htm]. Erişim<br />

tarihi:16/4/2006<br />

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ UZMANLIK DERNEKLERİ EŞGÜDÜM KURULU<br />

(3-2-2006). Temel İlkeler.<br />

Erişim:[http://www.ttb.org.tr/udek/index.php?option=com_content&task=vie<br />

w&id=47&Itemid=51]. Erişim tarihi:18/5/2006<br />

TÜBİTAK (2003). Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi, Sağlık ve İlaç Paneli<br />

Raporu. Erişim:[vizyon2023.tubitak.gov.tr/teknolojiongorusu/<br />

paneller/saglikveilac/raporlar/son/saglikveilac_son_surum.pdf]. Erişim<br />

tarihi:14/4/2006<br />

TÜRKİYE BİYOETİK DERNEĞİ (2006). TBD - Üyeler.<br />

Erişim:[http://www.biyoetik.org.tr/uyeler.htm]. Erişim tarihi:6/4/2006<br />

VANDENBROUCKE,J.P., HELMERHORST,F.M., ROSENDAAL,F.R. (2000).<br />

Competing interests and controversy about third generation oral<br />

contraceptives. BMJ readers should know whose words they read. BMJ,<br />

320:381-382.<br />

VARLEY,C.K., JIBSON,M.D., MCCARTHY,M., BENJAMIN,S. (2005). A survey<br />

of the interactions between psychiatry residency programs and the<br />

pharmaceutical industry. Acad.Psychiatry, 29:40-46.<br />

WAGENA,E.J., KNIPSCHILD,P. (2005). Do drug firms hoodwink medical<br />

journals? Or is something wrong with the contribution and integrity of<br />

declared authors? J.Med.Ethics, 31:307-<br />

WAGER,E. (2003). How to dance with porcupines: rules and guidelines on doctors'<br />

relations with drug companies. BMJ, 326:1196-1198.<br />

WAHLBECK,K., ADAMS,C. (1999). Beyond conflict of interest. Sponsored drug<br />

trials show more-favourable outcomes. BMJ, 318:465-<br />

WATKINS,C., MOORE,L., HARVEY,I., CARTHY,P., ROBINSON,E.,<br />

BRAWN,R. (2003). Characteristics of general practitioners who frequently<br />

see drug industry representatives: national cross sectional study. BMJ,<br />

326:1178-1179.<br />

WATKINS,R.S., KIMBERLY,J., JR. (2004). What residents don't know about<br />

physician-pharmaceutical industry interactions. Acad.Med., 79:432-437.


201<br />

WAZANA,A. (2000). Physicians and the pharmaceutical industry: is a gift ever just<br />

a gift? JAMA, 283:373-380.<br />

WAZANA,A., PRIMEAU,F. (2002). Ethical considerations in the relationship<br />

between physicians and the pharmaceutical industry. Psychiatr.Clin.North<br />

Am., 25:647-63, viii.<br />

WAZANA,A., GRANICH,A., PRIMEAU,F., BHANJI,N.H., JALBERT,M. (2004).<br />

Using the literature in developing McGill's guidelines for interactions<br />

between residents and the pharmaceutical industry. Acad.Med., 79:1033-<br />

1040.<br />

WESTON, A. (2000). A Rulebook for Arguments. (3rd ed.) Indianapolis: Hackett<br />

Publishing Company.<br />

WHO (1985). Criteria for Medicinal Drug Promotion.<br />

Erişim:[http://www.psnc.org.uk/weblogs/uploaded_docs/33_Criteria%20For<br />

%20Drug%20Promotion.pdf]. Erişim tarihi:17/4/2006<br />

WHO (1994). Guide to Good Prescribing. Geneva: WHO.<br />

WHO (2006). Drug promotion database. Erişim:[http://www.drugpromo.info].<br />

Erişim tarihi:13/4/2006<br />

WISE,J. (2001). Pfizer accused of testing new drug without ethical approval. BMJ,<br />

322:194-<br />

WORLD MEDICAL ASSOCIATION (2004). Statement Concerning the<br />

Relationship Between Physicians and Commercial Enterprises.<br />

Erişim:[http://www.wma.net/e/policy/r2.htm]. Erişim tarihi:18/4/2006<br />

WORLD MEDICAL ASSOCIATION (2005). Medical Ethics Manual. UK: World<br />

Medical Association.<br />

ZIEGLER,M.G., LEW,P., SINGER,B.C. (1995). The accuracy of drug information<br />

from pharmaceutical sales representatives. JAMA, 273:1296-1298.


202<br />

EKLER<br />

Ek - 1 Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtım Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik<br />

(Sağlık Bakanlığı, 2003)<br />

Resmi Gazete<br />

Tarih: 23.10.2003; Sayı: 25268<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar<br />

Amaç<br />

Madde 1 - Bu Yönetmeliğin amacı, beşeri tıbbi ürünlerin rasyonel kullanımını temin etmeye<br />

yönelik olarak bu ürünlerin tanıtımında uyulması gerekli kuralları belirlemektir.<br />

Kapsam<br />

Madde 2 - Bu Yönetmelik, beşeri tıbbi ürünlerin tanıtım faaliyetlerini ve bu faaliyetleri<br />

gerçekleştirecek, ruhsat ya da izin sahiplerini kapsar.<br />

Hukuki Dayanak<br />

Madde 3 - Bu Yönetmelik, 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanununa dayanılarak<br />

hazırlanmıştır.<br />

Tanımlar<br />

Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;<br />

a) Bakanlık: Sağlık Bakanlığını,<br />

b) Kanun: 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanununu,<br />

c) Beşeri Tıbbi Ürün/ Ürün: Hastalığı tedavi etmek veya hastalıktan korumak, tıbbi bir teşhis<br />

koymak veya fizyolojik fonksiyonları iyileştirmek, düzeltmek veya değiştirmek üzere insana<br />

uygulanabilen Bakanlıkça ruhsatlandırılmış/izin verilmiş her türlü madde veya maddeler<br />

kombinasyonunu,<br />

d) Tanıtım: Beşeri tıbbi ürünün ruhsat ya da izin sahipleri tarafından ürünün teminini, satışını,<br />

reçetelenmesini ve kullanımını artırmak için gerçekleştirilen bütün hatırlatma, bilgi verme<br />

faaliyetlerini; bu çerçevede firma tıbbi satış temsilcilerinin etkinliklerini, görsel/ işitsel basına, tıbbi ve<br />

mesleki dergilere verilen ilanları, doğrudan postalama yoluyla veya internet ortamında yapılan<br />

duyuruları, film, slayt, elektronik medya gibi görsel/ işitsel malzemenin kullanımını, bilimsel ve<br />

eğitsel toplantıları, gerçekleştirilen sergileme ve benzeri etkinlikler ile bedelsiz numune, hatırlatıcı<br />

tanıtım ve basılı tanıtım malzemesi kullanmak suretiyle yapılan faaliyetleri,<br />

e) Tanıtım Malzemeleri: Beşeri tıbbi ürün hakkında yeterli ve gerekli bilgiyi ihtiva eden kitap,<br />

kitapçık, broşür gibi basılı materyalleri, film, slayt, elektronik medya gibi görsel/ işitsel malzemeleri,<br />

bedelsiz beşeri tıbbi ürün numunelerini, bloknot, kalem, kalemlik, takvim, mesleki etkinlikler<br />

sırasında kullanılabilecek parasal değeri mütevazi sınırlar içinde olan malzemeleri ve ilgili çevrelerde<br />

bilgi/ veri kaynağı olarak kullanabilecek ulusal, uluslararası yayınlar gibi hatırlatıcı ziyaret<br />

malzemelerini,<br />

f) KÜB: Kısa ürün bilgisini,<br />

g) Genel Ad: Uluslararası mülkiyete haiz olmayan isim (INN)<br />

h) Sağlık Mesleği Mensupları: Hekim, eczacı ve diş hekimini,<br />

i) Tıbbi Satış Temsilcisi: Hekim, eczacı ve diş hekimine doğrudan ziyaret yoluyla beşeri tıbbi<br />

ürünün tanıtımını yapan kişiyi,<br />

ifade eder.<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

Tanıtım Faaliyetinin Kapsamı ve Temel Esasları<br />

Tanıtım Faaliyetinin Kapsamı<br />

Madde 5 - Beşeri tıbbi ürünlerin tanıtım faaliyetleri özellikle;


203<br />

a) Reçetesiz satılan beşeri tıbbi ürünlerin topluma tanıtımını,<br />

b) Reçete ile satılan beşeri tıbbi ürünlerin sağlık mesleği mensuplarına tanıtımını,<br />

c) Tıbbi satış temsilcilerinin hekim ve diş hekimine yaptıkları ziyaretleri,<br />

d) Numunelerin dağıtımını,<br />

e) Sağlık mesleği mensuplarının katıldığı promosyon toplantılarının sponsorluğunu,<br />

f) Sağlık mesleği mensuplarının katıldığı bilimsel kongrelerin sponsorluğu ve özellikle söz konusu<br />

kişilerin bu kongrelerle ilgili seyahat ve konaklama masraflarının ödenmesini,<br />

kapsar.<br />

Aşağıdaki hususlar tanıtım kapsamında değildir:<br />

a) Etiket ve beraberindeki prospektüsler,<br />

b) Belli bir tıbbi ürünle ilgili özel bir soruyu yanıtlamak üzere ihtiyaç duyulan ve beraberinde<br />

promosyonu yapılamayacak türde bir materyalin de konulabildiği yazışmalar,<br />

c) Bilgilendirme ilanları ve ambalaj değişiklikleri, ürünle ilgili genel önlemlerin bir bölümü olarak<br />

advers etkilere dair uyarılar, herhangi bir ürün talebi içermemek kaydıyla ticari kataloglar, fiyat<br />

listeleri ve benzerlerini içeren referans materyalleri<br />

d) Dolaylı olsa bile, ürüne ait herhangi bir referans içermemek kaydıyla insan sağlığı veya<br />

hastalıklarına dair açıklamalar.<br />

Temel Esaslar<br />

Madde 6 - İlgili mevzuata göre ruhsatlandırılmamış ya da izin verilmemiş hiç bir tıbbi ürünün<br />

tanıtımı yapılamaz.<br />

Bir tıbbi ürünün tüm kısımlarının tanıtımı güncel KÜB'de sıralanan ayrıntılara uygun olmalıdır.<br />

Bir tıbbi ürünün tanıtımı, ürünün özelliklerini bilgilendirici, bilimsel gerçeklere uygun, güvenilir,<br />

nesnel ve açık olmalıdır.<br />

Tıbbi ürünün tanıtımında, gereksiz kullanıma ve beklenmeyen riskli durumlara neden olabilecek<br />

yanıltıcı, abartılmış, ya da doğruluğu kanıtlanmayan bilgiler kullanılamaz.<br />

Klima, buzdolabı, soğutucu, termos, otomobil aksesuarları, saç kurutma makinesi, video,<br />

televizyon, gibi bu Yönetmelik kapsam, amaç ve esaslarına uygun olmayan malzeme veya araçlar<br />

tanıtım malzemeleri olarak kullanılamaz.<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

Topluma Tanıtım<br />

Topluma Tanıtım<br />

Madde 7 - Terkibi veya amaçları bakımından, bir hekim veya diş hekimi tarafından teşhis<br />

konulmasına, reçete yazılmasına veya tedavinin izlenmesine ihtiyaç olmayan durumlarda, bir<br />

eczacının bilgilendirme ve tavsiyesi ile kullanılabilecek şekilde üretilen Bakanlıkça ruhsat/izin<br />

verilmiş ürünlerin topluma tanıtımı yapılabilir.<br />

Reçete ile satılan ürünler ile 1961 tarihli Uyuşturucu Maddelere Dair Birleşmiş Milletler Tek<br />

Sözleşmesi ve 1971 tarihli Psikotrop Maddeler Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri kapsamında olan<br />

psikotrop ve narkotik maddeleri içeren ürünlerin topluma tanıtımı yapılamaz.<br />

Bakanlık tarafından onaylanan aşılama kampanyalarında kullanılan ürünlere yukarıdaki yasaklar<br />

uygulanmaz.<br />

Tüberküloz, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ciddi enfeksiyon hastalıkları, kanser ve diğer tümör<br />

kaynaklı hastalıklar, kronik uykusuzluk (insomnia), şeker hastalığı ve diğer metabolik hastalıklarda<br />

kullanılan ürünlerin topluma yönelik tanıtımı yapılamaz.<br />

Geri ödemesi yapılan tıbbi ürünlerin halka tanıtımı yapılamaz.<br />

3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 22 nci maddesi<br />

gereğince reçete ile satılan beşeri tıbbi ürünlerin tanıtımı televizyonlar ve radyolar aracılığı ile<br />

yapılamaz.<br />

Hiç bir tıbbi ürün promosyon amacıyla halka doğrudan dağıtılamaz.<br />

Topluma Tanıtımın Temel İlkeleri<br />

Madde 8 - Tıbbi ürünün topluma her türlü tanıtımında; mesajın, bir tanıtım mesajı olduğu açıkça<br />

ifade edilir ve tanıtımı yapılan ürünün bir beşeri tıbbi ürün olduğu açık bir şekilde belirtilir.<br />

Tanıtım malzemeleri, tanıtımı yapılan beşeri tıbbi ürünün ismini, birden fazla aktif madde içermesi<br />

halinde genel adını, tıbbi ürünün doğru kullanımı için gerekli olan bilgiyi, prospektüsündeki veya<br />

duruma göre dış ambalajındaki talimatların okuması için dikkat çeken okunaklı bir uyarıyı içerir.


204<br />

Beşeri tıbbi ürünlerin topluma tanıtımında:<br />

a) Özellikle mektupla bir teşhis veya tedavi önermek suretiyle, bir tıbbi konsültasyon veya cerrahi<br />

operasyonun gereksiz olduğu izlenimini vermek,<br />

b) Ürünü kullanmanın sonuçlarının garantili olduğunu, yan etkiye sahip olmadığını veya bir başka<br />

tedavi ya da tıbbi üründen daha iyi veya ona eşdeğer fayda sağladığını iddia etmek,<br />

c) Kişinin sağlığının ürünü kullanarak düzeleceğini ima etmek,<br />

d) Kişinin ürünü kullanmadığı takdirde sağlığının etkileneceği telkininde bulunmak,<br />

e) Sadece veya özellikle çocuklara yönelik etkinlikte bulunmak,<br />

f) Bilim adamları, sağlık personeli veya bu iki kategoride bulunmamakla birlikte, meşhur<br />

olmalarından dolayı tıbbi ürünlerin tüketimini teşvik edebilecek kişilerce yapılan bir tavsiyeye veya<br />

bu tavsiyeye atıfta bulunmak,<br />

g) Tıbbi ürünün bir yiyecek, kozmetik veya diğer bir tüketim ürünü olduğunu ima etmek,<br />

h) Tıbbi ürünün güvenli ve etkili olmasının doğal olmasından kaynaklandığını ima etmek,<br />

i) Bir vaka hikayesi tanımlanması veya ayrıntılı olarak sunulması yoluyla kullanıcının kendi başına<br />

yanlış bir teşhis koymasına yol açmak,<br />

j) Uygunsuz, panik yaratan ve yanlış yönlendiren ifadelerle iyileştirme iddiasında bulunmak,<br />

k) Hastalığın veya yaranın insan vücudunda sebep olduğu değişiklikleri veya tıbbi ürünün insan<br />

vücudunda veya vücudun bölümlerindeki etkisini uygunsuz, panik yaratan veya yanlış yönlendiren<br />

ifadelerle ya da resimlemelerle anlatmak,<br />

l) Tıbbi ürüne Ruhsat verildiğinden bahsetmek,<br />

m) İlaçların farmakolojik etki gücünü, etkililik anlamında kullanarak yanıltıcı mukayese yapmak,<br />

n) Belirli bir endikasyonda tedavinin toplam maliyetini ya da kronik hastalık tedavisinde olduğu<br />

gibi günlük, aylık veya benzeri bir süredeki tedavi maliyetini gözardı ederek, farklı ilaçların, veya<br />

aynı ilacın farmasötik eşdeğer müstahzarlarının, tek bir farmasötik formu veya kutu bedeli üzerinden<br />

yanıltıcı / yanlış yönlendirici mahiyette fiyat veya maliyet karşılaştırması yapmak,<br />

o) Yeterli bir örneklem büyüklüğüne ve ayrıntılı bir incelemeye dayanmayan, bilimsel sağlamlığı<br />

yetersiz bir çalışma ile kesin hükümlerde bulunmak,<br />

yasaktır.<br />

Basılı malzemeler kullanılarak verilen tanıtım bilgileri tamamen okunaklı, okuyan kişide herhangi<br />

bir tereddüt yaratmayacak nitelikte ve anlaşılır dilde olmalıdır. (d) bendinde belirtilen husus, Bakanlık<br />

tarafından yürütülen aşılama kampanyaları için geçerli değildir.<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

Sağlık Mesleği Mensuplarına Tanıtım<br />

Sağlık Mesleği Mensuplarına Tanıtım<br />

Madde 9 - Beşeri tıbbi ürünlerin, sağlık mesleği mensuplarına tanıtımında;<br />

a) Güncel kısa ürün bilgilerine uygun gerekli bilgiler,<br />

b) Bu bilgilerin hazırlandığı ve son güncellendiği tarih,<br />

c) Tıbbi ürünün sunum sınıfı,<br />

yer alır.<br />

Bakanlık bu tür tanıtımlarda, ürünün ve / veya farklı doz, form ve ambalajlarının satış fiyatları ile<br />

sosyal güvenlik kurumlarının geri ödeme koşullarının bulunmasını isteyebilir.<br />

Hatırlatıcı nitelikte basılı tanıtım malzemeleri üzerinde, herhangi bir iddia içermeden, ürüne<br />

yönelik sadece aşağıdaki bilgiler yer alır :<br />

a) İlacın ticari ismi,<br />

b) Etkin madde veya maddelerin INN ya da onaylanmış jenerik isimleri,<br />

c) Gerektiğinde başvurularak, daha geniş bilginin sağlanabileceği üretici, ithalatçı ya da ruhsat<br />

sahibinin adı ve adresi.<br />

Sağlık Mesleği Mensuplarına Tanıtımın İlke ve Esasları<br />

Madde 10 - Bir ürünün, sağlık mesleği mensuplarına tanıtımında kullanılacak tüm bilgiler, sağlık<br />

mesleği mensuplarının söz konusu ürünün terapötik değeri hakkında kendi görüşlerini oluşturabilmesi<br />

için doğru, kanıtlanabilir ve yeterli olmalıdır.<br />

Tanıtım dokümantasyonda yer alan her türlü bilgi, alıcının söz konusu tıbbi ürünün terapötik değeri<br />

hakkında kendi görüşünü oluşturabilmesi için doğru, kanıtlanabilir ve yeterli olmalıdır.<br />

Sunulan dokümantasyonda kullanılmak üzere tıp dergilerinden veya diğer bilimsel çalışmalardan<br />

yapılan alıntılar, tablolar ve diğer görsel materyaller aslına sadık kalınarak ve kaynakları tam olarak


205<br />

belirtilmek suretiyle kullanılır.<br />

Ürünlerin, sağlık mesleği mensuplarına tanıtımı yapılırken, herhangi bir nakdi veya ayni avantaj<br />

sağlanamaz, teklif edilemez ve söz verilemez.<br />

Promosyonel faaliyetlerde konukları ağırlama, her zaman makul bir düzeyde ve toplantının asıl<br />

amacına nazaran ikincil önemde olmalı ve sağlık çalışanları dışındaki kişileri kapsamamalıdır.<br />

Sağlık mesleği mensuplarına, şans oyunu aracılığı ile herhangi bir tanıtım yapılamaz ve hizmet<br />

sunulamaz.<br />

Sağlık mesleği mensupları, yukarıda belirtilenlerin aksine herhangi bir teşviki kabul veya talep<br />

edemezler.<br />

Sadece sağlık meslek mensuplarına dağıtılanlar hariç olmak üzere, gazete, dergi ve benzeri yazılı<br />

medya araçları ile tanıtım yapılamaz. Bakanlığın izni ile yapılan ve ürünün pazara arz edildiğini<br />

duyuran ilan bu hüküm kapsamı dışındadır. Ruhsat sahipleri, topluma tanıtımı yasaklanmış ürünleri ile<br />

ilgili olarak, yazılı medya araçlarında yayınlanan tanıtım mahiyetinde haberlerin düzeltilmesi için<br />

gerekli işlemleri yapar ve Bakanlığa bildirir.<br />

Bilimsel ve Eğitsel Faaliyetler<br />

Madde 11 - İlaç tanıtımı ile ilgili bilimsel ve eğitsel faaliyetler, var olan tıbbi bilgileri aktarmak<br />

veya yeni bilgileri sunmak amacı dışında kullanılamaz.<br />

Ruhsat sahipleri, bilgilerin iletilmesi ve tartışılması için yararlı olan kongre, seminer, sempozyum,<br />

bilimsel, eğitsel toplantı düzenleyebilir veya bu tür faaliyetlere bilimsel / finansal katkıda bulunabilir.<br />

Ruhsat sahipleri, bilimsel kongrelerde bildiri, yayın, poster gibi bilimsel çalışma sunumunda<br />

bulunanlar ve toplantılara eğitim amaçlı katılanlar dışındaki kişilerin katılımı konusunda finansal<br />

katkıda bulunamazlar. Toplantılara katılanlar için yapılacak ağırlama / kabul etkinlikleri toplantı<br />

amacını ikinci plana itecek nitelikte olamaz.<br />

Bu gibi toplantılar uygun yer, biçim ve düzeyde olur. Yıl içinde düzenlenecek veya katkıda<br />

bulunulacak kongre, sempozyum, seminer ve benzeri faaliyetler, önceki yıl içinde ruhsat sahipleri<br />

tarafından yıllık program halinde; programda oluşabilecek değişiklikler toplantı öncesinde Bakanlığa<br />

bildirilir. Toplantılara sağlık meslek mensupları dışındaki kişiler davet edilemez. Bu toplantılara<br />

katılanların listeleri ile katılımcılara sunulan bilgiler ve dokümanların örnekleri Bakanlığın talebi<br />

halinde sunulmak üzere muhafaza edilir.<br />

Bedelsiz Numune<br />

Madde 12 - Bedelsiz numuneler sadece hekim, eczacı ve diş hekimlerine aşağıdaki koşullarda<br />

sağlanır:<br />

a) Talep edilmesi halinde Bakanlık yetkililerine bildirilmek ve belgelenmek üzere, ruhsat sahibi<br />

firmalar bedelsiz ürün tanıtım numunelerinin imalat, ithalat ve dağıtımına yönelik olarak yeterli bir<br />

kayıt, kontrol sistemini kurar, sorumluları belirler,<br />

b) Her numune pazardaki en küçük sunumundan azaltılmış bir biçimde sunulur. Ancak, farmasötik<br />

şekilleri nedeniyle azaltılamayacak ürünlerin numunelerinde azaltılmış olma özelliği aranmaz.<br />

c) Ambalajları üzerinde "bedelsiz tanıtım numunesidir - satılamaz" ibaresi yer alır,<br />

d) Tanıtım numunesi KÜB özeti ile sunulur,<br />

e) 1961 tarihli Uyuşturucu Maddelerle Dair Birleşmiş Milletler Tek Sözleşmesi ve 1971 tarihli<br />

Psikotrop Maddeler Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri kapsamında olan psikotrop ve narkotik<br />

maddeleri içeren ürünlerin numuneleri verilemez.<br />

Tıbbi Satış Temsilcileri<br />

Madde 13 - Tıbbi satış temsilcilerine çalıştıkları firma tarafından temel ve gerekli hizmet içi<br />

eğitimler verilir. Tıbbi satış temsilcileri, tanıtımını yaptıkları tıbbi ürünler hakkında tam ve yeterli<br />

bilgi verebilmek için gerekli bilimsel bilgiye ve veriye sahip olmalıdırlar.<br />

Tıbbi satış temsilcileri, tanıtımlarında kullandıkları bilgileri, sağlık mesleği mensuplarına tanıtım<br />

malzemeleri aracılığı ile tam ve doğru olarak iletirler.<br />

Tıbbi satış temsilcileri, tanıtımını yaptıkları tıbbi ürünün kullanımı, özellikle ziyaret ettikleri kişiler<br />

tarafından kendilerine rapor edilen advers etkiler ile ilgili bilgileri, 14 üncü maddede belirtilen bilim<br />

servisine iletirler.


206<br />

BEŞİNCİ BÖLÜM<br />

Ruhsat yada İzin Sahibinin Sorumluluğu<br />

Ruhsat ya da İzin Sahibinin Sorumluluğu<br />

Madde 14 - Ruhsat sahibi, kendi kuruluşu bünyesinde aşağıda belirtilen ilkeler doğrultusunda<br />

çalışacak, pazara sunduğu tıbbi ürünler hakkındaki bilgilerden sorumlu bir bilim servisini kurar ve bu<br />

faaliyetlerle ilgili bir sorumlu belirler. Ruhsat sahibi;<br />

a) Ruhsatına sahip oldukları ürünlerin tanıtımının bu Yönetmelikte belirtilen şartlara uygun<br />

olmasını sağlar,<br />

b) Bünyesinde istihdam edilen tıbbi satış temsilcilerinin yeterli eğitimden geçtiklerini ve 13 üncü<br />

maddede belirtilen yükümlülükleri yerine getirdiklerini belgelendirir.<br />

c) Bakanlığın talebi halinde tanıtım faaliyetleri ile ilgili gereken her türlü bilgi, belge sağlar.<br />

d) Bakanlıkça tıbbi ürünlerin tanıtımı konusunda alınan kararların derhal ve tamamen<br />

uygulanmasını sağlar.<br />

Tanıtım faaliyetinin başlatılmasından önce, hedef kitle ve ilk duyuru tarihini belirten başvuru<br />

Bakanlığa sunulur. Kullanılması planlanan tüm tanıtım malzemelerinin birer örneği, talep edilmesi<br />

halinde Bakanlığa sunulmak üzere beş yıl saklanmalıdır.<br />

ALTINCI BÖLÜM<br />

Son Hükümler<br />

Denetim<br />

Madde 15 - Bakanlık, tanıtım faaliyetleri ile bunlarda kullanılan her türlü malzeme ve yöntemi<br />

denetler. Resen veya şikayet üzerine, bu Yönetmelikte belirlenen ilkelere uymayan veya kamu sağlığı<br />

yönünden uygunsuz bulunan tanıtım faaliyetlerinin durdurulmasını, iptalini ya da bu tanıtımla sunulan<br />

bilgilerin düzeltilmesini ruhsat sahibinden talep edebilir. Bakanlığın bu yöndeki talepleri<br />

gecikmeksizin yerine getirilir.<br />

Cezalar<br />

Madde 16 - Bu Yönetmelikte yer alan hükümlere aykırı tanıtım faaliyetinde bulunan ruhsat sahibi<br />

hakkında genel hükümlere göre adli işlem yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda<br />

bulunulur. 765 sayılı Türk Ceza Kanununun, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun,<br />

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların<br />

Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun ve diğer mevzuatın ilgili hükümleri uygulanır.<br />

Homeopatik Tıbbi Ürünler<br />

Madde 17 - Homeopatik tıbbi ürünlere ilişkin düzenleme yapılması durumunda, söz konusu<br />

ürünlerin tanıtım faaliyetleri bu Yönetmelik hükümlerine tabidir.<br />

Uyumlaştırılan Avrupa Birliği Mevzuatı<br />

Madde 18 - Bu Yönetmelik, Avrupa Birliği'nin beşeri tıbbi ürünler ile ilgili mevzuatına uyum<br />

sağlanması amacıyla, 2001/83/EC sayılı beşeri tıbbi ürünler hakkındaki direktifine paralel olarak<br />

hazırlanmıştır.<br />

Yürürlükten Kaldırılan Mevzuat<br />

Madde 19 - 7/9/1990 tarihli ve 20628 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Beşeri İspençiyari ve<br />

Tıbbi Müstahzarların Tıbbi Tanıtım Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.<br />

Yürürlük<br />

Madde 20 - Bu Yönetmelik 1/12/2003 tarihinde yürürlüğe girer.<br />

Yürütme<br />

Madde 21 - Bu Yönetmelik hükümlerini Sağlık Bakanı yürütür.


207<br />

Ek - 2 Türk Tabipleri Birliği Hekim ve İlaç Tanıtım İlkeleri (TTB, 1995)<br />

GİRİŞ:<br />

Ülkemizde ilacın tanıtımı yalnızca hekim ve eczacıya yapılabilmektedir. Bu tanıtım için Sağlık<br />

Bakanlığı’nın yayınladığı bir tanıtım yönetmeliği vardır. Bu yönetmelikte ilaç endüstrisinin uyması<br />

gereken kurallar ayrıntılı biçimde belirlenmiştir. Ayrıca ilaç endüstrisi de bir “Tıbbi İlaç Tanıtım<br />

İlkeleri” yayınlamıştır. Tanıtım olayında bir taraf olan hekimlerin uygulamalarını etik ilkeler<br />

doğrultusunda kolaylaştırmak, otokontrol yapabilmek ve ilişkiyi saydamlaştırmak amacıyla aşağıdaki<br />

hekim/ilaç tanıtım ilkeleri hazırlanmıştır.<br />

İLKELER:<br />

1-Hekimler, farmasötik ürünleri reçetelemelerini etkileyecek biçimde, yüksek materyal değeri<br />

olan armağanı kabul etmemelidirler.<br />

2-Tanıtım materyali eğer gerçekten eğitimsel bir amaç ve içerikte ise hekimler tarafından<br />

kabul edilebilir.<br />

3-Maliyeti düşük bazı tanıtım malzemeleri hekim eğitimine katkıda bulunacaksa, hasta<br />

yararına ise ve hekimin görevi ile ilgili ise kabul edilebilir.<br />

4-Bir bilimsel toplantıda gösterilen konukseverlik ve örnek dağıtımı gibi faaliyetler toplantının<br />

temel hedefi olan bilgilenme amacını gölgeler nitelikte olmamalıdır. Hekimler toplantı düzenlerken bu<br />

konuya özen göstermeli ve toplantılarda çekiliş, piyango gibi etik olmayan olaylara onay vermemeli,<br />

katılmamalıdırlar.<br />

5-Tanıtımın; bilgilendirici, kanıtlanabilir, güvenilir ve anlaşılabilir olma özelliği yoksa hekim<br />

tıbbi temsilci ya da firma ile ilgili başvuruyu Tabip Odasına yapmalı ve bu kanalla İlaç Endüstrisi<br />

İşverenler Sendikası’na başvurulmalıdır.<br />

6-Toplantı için, eğer yapılacaksa destek; Endüstri tarafından doğrudan katılımcıya değil,<br />

toplantı düzenleyicilerine verilmelidir. Konuşmacılara yapılacak Endüstri desteği ise ancak etik<br />

kurallar doğrultusunda (örneğin konuşmada ilaç ismi olmaması gibi koşullarla) olabilir.<br />

7-Tüm etkinliklerin (kongre, toplantı vs.) mali kaynakları açıklanmalı, şeffaf olmalı ve<br />

toplantılardaki uygulamalardan ve endüstri/katılımcı/konuşmacı ilişkilerinin etik yönlerinden<br />

toplantı düzenleyicileri sorumlu olmalıdır.<br />

8-Firmaların satış/pazarlama elemanlarının toplantı düzenlemelerinde görev almaması kuralına<br />

özen gösterilmelidir. Varsa Endüstri’nin desteği toplantı içeriğinden bağımsız olmalı ve firma ile<br />

iletişim firmanın tıbbi ya da bilimsel bölümleri kanalıyla ve mümkünse hekim personeli aracılığıyla<br />

olmalıdır.<br />

9-Toplantılar için konuşmacı seçiminin toplantı düzenleyicileri tarafından yapılması şarttır.<br />

10-Toplantıların eğitim materyalleri endüstri tarafından değil, toplantı düzenleyicileri<br />

tarafından hazırlanmalıdır.<br />

11-Eğitimin yapıldığı alanda tanıtım materyali bulunmamalıdır.<br />

13-Toplantılar sırasındaki sunularda jenerik isim kullanılmalıdır.


208<br />

YAPTIRIM:<br />

Yukarıda sayılan ilkeler zorunlu bir yaptırımdan çok özdenetim yöntemi ile yaşama geçer. Ancak bu<br />

kuralların çiğnendiğinin belirlenmesi durumunda;<br />

1-Tabip Odalarına başvurulabilir<br />

2-Tabip Odalarının araştırması sonrası;<br />

a)İlkelere uymayanlar TTB yayınlarına açıklanabilir<br />

b)Onur Kuruluna sevk olabilir<br />

c)Sağlık Bakanlığı’na bildirim yapılır.


209<br />

Ek - 3 TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu - Temel İlkeler (TTB UDEK,<br />

2006)<br />

Türk Tabipleri Birliği-Uzmanlık Dernekleri Koordinasyon Kurulu çatısı altında toplanmış bulunan<br />

uzmanlık dernekleri, yapacağı endüstri destekli tüm bilimsel etkinliklerde aşağıdaki ilkelere uymayı<br />

kabul ederler: Bu ilkeler tıp uygulamaları ile ilgili bilimsel etkinlik düzenleyen diğer kurum ve<br />

kuruluşlara da önerilmektedir.<br />

1. Endüstri-hekim ilişkilerinde saydamlık, kurumsal ilişki, ve eğitim etkinliğinin amacı dışında bir<br />

destekte bulunulmaması ilkeleri geçerli olmalıdır.<br />

2. Bilimsel toplantıları gerçekleştiren düzenleme kurulları, her etkinlik sonrasında bütçe gelir ve<br />

giderlerini kendi yayın organında yayınlar veya dernek Genel Kurulu toplantısında açıklar.<br />

3. Bu bütçe içerisinde Düzenleme Kurulu’na yapılan kurumsal destekler, katılımcılara verilen<br />

burslar, katılımcıların ve refakatçılarının ne kadarının endüstriden bireysel destekle katıldıkları açıkça<br />

belirtilir.<br />

4. Düzenleme Kurulu, etkinliğin uygun yer, biçim ve düzeyde olmasını sağlar. Sosyal program<br />

toplantıya ilgiyi yoğunlaştırma amacıyla çekiliş, lüks eğlence ya da abartılı dinlenceye yönelik<br />

düzenlemeleri içeremez.<br />

5. Bilimsel toplantıların yapıldığı salon ve mekanlarda endüstri tanıtımına yönelik herhangi bir<br />

araç ya da işaret bulunamaz.<br />

6. Bilimsel toplantıların katılım ücreti her yılın Ocak ayında belirlenen 1.dereceden 4. kademe<br />

uzman hekim net maaşının üçte birini geçemez.<br />

7. Kongre kayıt ücretleri Türk Lirası (TL.) üzerinden belirlenecektir.<br />

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ<br />

UZMANLIK DERNEKLERİ KOORDİNASYON KURULU


210<br />

Ek - 4 Ankara Tabip Odası Etik Komisyonu - Hekim - İlaç Endüstrisi<br />

İlişkisinde Geçerli Olabilecek Etik İlkeler (ATO Etik Komisyonu, 1999)<br />

Hekim-ilaç endüstrisi ilişkisinde, hekime yönelik promosyon çalışmalarının, birtakım ahlaksal<br />

sorunlara ve tehlikelere yol açtığını görmekteyiz. Hekimlerin bu gibi durumlardaki davranışlarını<br />

belirlemelerinde yol gösterici olması açısından meslek örgütümüz tarafından ilkeler saptanması<br />

gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda belirlenmiş ilkelerin bulunması hem hekimler, hem ilaç endüstrisi,<br />

hem de toplum açısından yararlı olacaktır düşüncesindeyiz.<br />

Konuyla ilgili olarak belirlediğimiz mesleki etik ilkelerin, etik duyarlılığı ve etik bilinçlenmeyi<br />

güçlendireceğini ve etik tutumlar için yol gösterici olacağını ümit ediyoruz.<br />

1- Hekimler, ilaç şirketlerinden hediye kabul etmeleri durumunda ortaya çıkabilecek sorunlar<br />

konusunda uyanık olmalıdırlar. Hekimin, ilaç şirketi temsilcisinden hediye kabul etmesi, hekimle ilaç<br />

şirketi arasında “karşılık verme” anlamına gelebilecek bir ilişkinin kurulmasına ve bir yükümlülüğün<br />

doğmasına neden olabilir. Bu nedenle promosyon çalışmaları hekimlerin eğitimine katkı sağlayacak<br />

şekilde olmalı ve doktorun ilaç şirketine ya da şirketin temsilcisine karşı bir yükümlülük duymasına<br />

yol açmayacak biçimde açık olarak yapılmalıdır. Örneğin bu katkılar meslek kuruluşları, uzmanlık<br />

dernekleri ya da ilgili akademik bölümler gibi kar amacı gütmeyen kuruluşlar aracılığıyla<br />

düzenlenebilir. Aracı olarak işlev görecek kuruluşun da etik sorumlulukları önemle vurgulanmalıdır.<br />

2- Ilaç şirketi temsilcileri, hekimleri ne kadar sık ziyaret ederlerse, ilaçları o kadar çok satılır<br />

düşüncesiyle hareket etmektedirler. Bu ziyaretlerin sıklığı ve süresi, hekimin çalıştığı sağlık kuruluşu<br />

tarafından düzenlenebilir. Ilaç şirketi temsilcileri hekimlerin çalışma saatlerini göz önünde<br />

bulundurarak tanıtım yapmalı, hekimler de bu konuda gerekli uyarıları ilaç şirketi temsilcilerine<br />

yapmalıdırlar.<br />

3- Hekimler reçetelerini geçerli bilimsel verileri gözönünde bulundurarak yazmalıdırlar. Hem tıp<br />

eğitimleri, hem de mezuniyet sonrası eğitimleri sırasında, ilaç şirketi temsilcileriyle ilişkilerinde<br />

uymaları gereken etik ilkeler konusunda bilgilendirilmeli ve akılcı ilaç kullanımı konusunda<br />

özendirilmelidir.<br />

4-Ilaç şirketleri tarafından düzenlenen tıbbi eğitim programlarına konuşmacı olarak katılımın,<br />

belirlenen etik ilkelere uygunluğu sağlanmalıdır. Bu tür toplantıların meslek kuruluşu ve uzmanlık<br />

derneklerinin işbirliğiyle düzenlenmesi ve toplantılarda jenerik isimlerin kullanılması<br />

özendirilmelidir. Sadece ilaç şirketleri tarafından düzenlenen eğitim programlarına kredi hakkı<br />

verilmemelidir.<br />

5- Kongre, sempozyum gibi hekim eğitimine yönelik etkinlikler, tatil beldelerinde, beş yıldızlı lüks<br />

otellerde değil; büyük kent merkezlerinde ve kamu kurumlarının ya da akademik kuruluşların<br />

salonlarında düzenlenmelidir. Ayrıca kongre katılım ücretlerinin üst sınırı her yıl TTB tarafından<br />

belirlenmeli ve bu sınırı geçen kongreler kredilendirilmemelidir.<br />

6- Kongrelere katılım sırasında hekimler ve kurumlar arası adalet sağlanmalı, öncelik hakkı, ilgili<br />

alanda çalışması olan kişi ya da kurumlara tanınmalıdır. Bilimsel bir çalışma, yurt içinde ya da yurt<br />

dışında herhangi bir kongreye kabul edildiğinde çalışmayı gerçekleştiren kişi ya da kurumlara uygun<br />

destek sağlanmalıdır.<br />

7- Kongrelerde sıklıkla görülen “yedirilip içirilme”, “çekiliş düzenlenmesi”, “hediye dağıtılması” vb.<br />

uygulamalar, hekimleri ustalıkla kullanma amacına hizmet edebileceğinden ve mesleki onurumuzu<br />

zedeleyebileceğinden bunlara izin verilmemelidir. Bilimsel toplantılar, turistik amaçlara araç haline<br />

getirilmemelidir.<br />

8- Ilaç şirketleri tıbbi eğitime destek sağlamak amacıyla ilgili akademik kuruluşlara ve uzmanlık<br />

derneklerine bağış yapmak ya da öğrencilere karşılıksız burs vermek konusunda özendirilmelidir.


211<br />

9- Klinik ilaç araştırması projelerinde ilaç şirketlerinin araştırmayı desteklemesi durumunda önemle<br />

değerlendirilmesi gereken nokta; söz konusu projenin, ilaçların hasta tedavisinde kullanımıyla ilgili<br />

önemli klinik sorulara yanıt verecek olup olmamasıdır. Hekimleri belli bir ilacın kullanılmasına<br />

alıştırmak ya da bu ilacın hastanede kullanılan ilaçlar listesine eklenmesini teşvik etmek gibi “satış<br />

taktikleri” konusunda hekimler uyanık olmalı ve tavır almalıdırlar.<br />

10- Ülkemizde gerek üniversiteler gerekse diğer eğitim kurumları çok kısıtlı maddi olanakları içinde,<br />

hekimlerin mezuniyet sonrası eğitimleri için gerekli fonları ayıramamaktadırlar. Ister bir kurumda,<br />

ister serbest çalışıyor olsun, hekimlerin gelir düzeyleri, genellikle bilgilerini sürekli olarak tazeleyecek<br />

araçlara kendi olanaklarıyla sahip olabilmelerine, yurt içi ve yurt dışı bilimsel toplantılara kendi<br />

giderlerini karşılayarak katılabilmelerine olanak vermemektedir. Bu nedenle; hizmet ettiğimiz<br />

kitlenin en üst düzey ve kalitede hizmet alması amacıyla bir yandan meslek içi eğitime ağırlık<br />

verilirken, diğer yandan hizmeti sunan biz hekimlerin toplumsal, ekonomik sorunlarıyla çok yakından<br />

ilgilenilmesi gerekmektedir. Hizmet kalitesinin arttırılabilmesi aynı zamanda hizmeti veren hekimlerin<br />

de sosyo-ekonomik düzeylerinin doyurucu olması ile olanaklıdır. Böylece, ilaç firmalarıyla “bireysel<br />

çıkar ilişkileri” kurulmasının önüne geçilebilir. Tabip odamız bu konuda gereken mücadeleye devam<br />

edecektir. ATO Etik Komisyonu olarak uzun süredir üzerinde çalıştığımız “Hekim-Ilaç Endüstrisi<br />

Ilişkisi Projesi” nin bir uzantısı olarak belirlediğimiz bu ilkeler şüphesiz tartışılabilir, değiştirilebilir,<br />

yeni ilkeler eklenebilir. Bu tür mesleki etik ilkeler tanımlama güçlüğü nedeniyle kısırlaşsalar da<br />

gerekli şekilde duyurulduğunda bu ilkelerin etik bilinçlenmeyi güçlendireceğine ve etik tutumlar için<br />

hekimlere yol gösterici olacağına inanıyoruz.


212<br />

Ek - 5 WHO - Ethical Criteria for Medicinal Drug Promotion (WHO, 1985)<br />

Introduction<br />

1. Following the WHO Conference of Experts on the Rational Use of Drugs held in Nairobi in<br />

November 1985, WHO prepared a revised drug strategy which was endorsed by the Thirty-third<br />

World Health Assembly in May 1986 in resolution WHA39.27. This strategy includes, among<br />

other components, the establishment of ethical criteria for drug promotion based on the updating<br />

and extension of the ethical and scientific criteria established in 1968 by the Twenty-first World<br />

Health Assembly in resolution WHA21.41. The criteria that follow have been prepared in<br />

compliance with the above on the basis of a draft elaborated by an international group of experts.<br />

Objective<br />

2. The main objective of ethical criteria for medicinal drug promotion is to support and encourage<br />

the improvement of health care through the rational use of medicinal drugs.<br />

Ethical criteria<br />

3. The interpretation of what is ethical varies in different parts of the world and in different<br />

societies. The issue in all societies is what is proper behaviour. Ethical criteria for drug<br />

promotion should lay the foundation for proper behaviour concerning the promotion of medicinal<br />

drugs, consistent with the search for truthfulness and righteousness. The criteria should thus assist<br />

in judging if promotional practices related to medicinal drugs are in keeping with acceptable<br />

ethical standards.<br />

Applicability and implementation of criteria<br />

4. These criteria constitute general principles for ethical standards which could be adapted by<br />

governments to national circumstances as appropriate to their political, economic, cultural, social,<br />

educational, scientific and technical situation, laws and regulations, disease profile, therapeutic<br />

traditions and the level of development of their health system. They apply to prescription and<br />

non-prescription medicinal drugs ("over-the-counter drugs"). They also apply generally to<br />

traditional medicines as appropriate, and to any other product promoted as a medicine. The<br />

criteria could be used by people in all walks of life; by governments; the pharmaceutical industry<br />

(manufacturers and distributors); the promotion industry (advertising agencies, market research<br />

organizations and the like); health personnel involved in the prescription, dispensing, supply and<br />

distribution of drugs; universities and other teaching institutions; professional associations;<br />

patients' and consumer groups; and the professional and general media (including publishers and<br />

editors of medical journals and related publications). All these are encouraged to use the criteria<br />

as appropriate to their spheres of competence, activity and responsibility. They are also<br />

encouraged to take the criteria into account in developing their own sets of ethical standards in<br />

their own field relating to medicinal drug promotion.<br />

5. The criteria do not constitute legal obligations; governments may adopt legislation or other<br />

measures based on them as they deem fit. Similarly, other groups may adopt self-regulatory<br />

measures based on them. All these bodies should monitor and enforce their standards.<br />

Promotion<br />

6. In this context, "promotion" refers to all informational and persuasive activities by manufacturers<br />

and distributors, the effect of which is to induce the prescription, supply, purchase and/or use of<br />

medicinal drugs.<br />

7. Active promotion within a country should take place only with respect to drugs legally available<br />

in the country. Promotion should be in keeping with national health policies and in compliance<br />

with national regulations, as well as with voluntary standards where they exist. All promotionmaking<br />

claims concerning medicinal drugs should be reliable, accurate, truthful, informative,


213<br />

balanced, up-to-date, capable of substantiation and in good taste. They should not contain<br />

misleading or unverifiable statements or omissions likely to induce medically unjustifiable drug<br />

use or to give rise to undue risks. The word "safe" should only be used if properly qualified.<br />

Comparison of products should be factual, fair and capable of substantiation. Promotional<br />

material should not be designed so as to disguise its real nature.<br />

8. Scientific data in the public domain should be made available to prescribers and any other person<br />

entitled to receive it, on request, as appropriate to their requirements. Promotion in the form of<br />

financial or material benefits should not be offered to or sought by health care practitioners to<br />

influence them in the prescription of drugs.<br />

9. Scientific and educational activities should not be deliberately used for promotional purposes.<br />

Advertising<br />

(a)<br />

Advertisements in all forms to physicians and health-related professionals<br />

10. The wording and illustrations in advertisements to physicians and related health professionals<br />

should be fully consistent with the approved scientific data sheet for the drug concerned or other<br />

source of information with similar content. The text should be fully legible.<br />

11. Some countries require that advertisements should contain full product information, as defined by<br />

the approved scientific data sheet or similar document, for a given period from the date of first<br />

promotion or for the full product life. Advertisements that make a promotional claim should at<br />

least contain summary scientific information.<br />

12. The following list, based on the sample drug information sheet contained in the second report of<br />

the WHO Expert Committee on the Use of Essential Drugs and appended for ease of reference,<br />

can serve as an illustration of the type of information that such advertisements should usually<br />

contain, among others:<br />

• the name(s) of the active ingredient(s) using either international nonproprietary names (INN)<br />

or the approved generic name of the drug;<br />

• the brand name;<br />

• content of active ingredient(s) per dosage form or regimen;<br />

• name of other ingredients known to cause problems;<br />

• approved therapeutic uses;<br />

• dosage form or regimen;<br />

• side-effects and major adverse drug reactions;<br />

• precautions, contra-indications and warnings;<br />

• major interactions;<br />

• name and address of manufacturer or distributor;<br />

• reference to scientific literature as appropriate.<br />

13. Where advertisements are permitted without claims (reminder advertisements), they ought to<br />

include at least the brand name, the international nonproprietary name or approved generic name,<br />

the name of each active ingredient, and the name and address of the manufacturer or distributor<br />

for the purpose of receiving further information.<br />

(b)<br />

Advertisements in all forms to the general public<br />

14. Advertisements to the general public should help people to make rational decisions on the use of<br />

drugs determined to be legally available without a prescription. While they should take account of<br />

people's legitimate desire for information regarding their health, they should not take undue<br />

advantage of people's concern for their health. They should not generally be permitted for<br />

prescription drugs or to promote drugs for certain serious conditions that can be treated only by<br />

qualified health practitioners, for which certain countries have established lists. To fight drug


214<br />

addiction and dependency, scheduled narcotic and psychotropic drugs should not be advertised to<br />

the general public. While health education aimed at children is highly desirable, drug<br />

advertisements should not be directed at children. Advertisements may claim that a drug can<br />

cure, prevent, or relieve an ailment only if this can be substantiated. They should also indicate,<br />

where applicable, appropriate limitations to the use of the drug.<br />

15. When lay language is used, the information should be consistent with the approved scientific data<br />

sheet or other legally determined scientific basis for approval. Language which brings about fear<br />

or distress should not be used.<br />

16. The following list serves as an illustration of the type of information advertisements to the general<br />

public should contain, taking into account the media employed:<br />

• the name(s) of the active ingredients(s) using either international nonproprietary names<br />

(INN) or the approved generic name of the drug;<br />

• the brand name;<br />

• major indication(s) for use;<br />

• major precautions, contra-indications and warnings;<br />

• name and address of manufacturer or distributor.<br />

Information on price to the consumer should be accurately and honestly portrayed.<br />

Medical Representatives<br />

17. Medical representatives should have an appropriate educational background. They should be<br />

adequately trained. They should possess sufficient medical and technical knowledge and integrity<br />

to present information on products and carry out other promotional activities in an accurate and<br />

responsible manner. Employers are responsible for the basic and continuing training of their<br />

representatives. Such training should include instruction regarding appropriate ethical conduct<br />

taking into consideration the WHO criteria. In this context, exposure of medical representatives<br />

and trainees to feed-back from the medical and allied professions and from independent members<br />

of the public, particularly regarding risks, can be salutary.<br />

18. Medical representatives should make available to prescribers and dispensers complete and<br />

unbiased information for each product discussed, such as an approved scientific data sheet or<br />

other source of information with similar content.<br />

19. Employers should be responsible for the statements and activities of their medical representatives.<br />

Medical representatives should not offer inducements to prescribers and dispensers. Prescribers<br />

and dispensers should not solicit such inducements. In order to avoid over-promotion, the main<br />

part of the remuneration of medical representatives should not be directly related to the volume of<br />

sales they generate.<br />

Free samples of prescription drugs for promotional purposes<br />

20. Free samples of legally available prescription drugs may be provided in modest quantities to<br />

prescribers, generally on request.<br />

Free samples of non-prescription drugs to the general public for promotional purposes<br />

21. Countries vary in their practices regarding the provision of free samples of non-prescription drugs<br />

to the general public, some countries permitting it, some not. Also, a distinction has to be made<br />

between provision of free drugs by health agencies for the care of certain groups and the<br />

provision of free samples to the general public for promotional purposes. The provision of free<br />

samples of non-prescription drugs to the general public for promotional purposes is difficult to<br />

justify from a health perspective. If this practice is legally permitted in any country, it should be<br />

handled with great restraint.


215<br />

Symposia and other scientific meetings<br />

22. Symposia are useful for disseminating information. The objective scientific content of such<br />

meetings should be paramount, and presentations by independent scientists and health<br />

professionals are helpful to this end. Their educational value may be enhanced if they are<br />

organized by scientific or professional bodies.<br />

23. The fact of sponsorship by a pharmaceutical manufacturer or distributor should clearly be stated<br />

in advance, at the meeting and in any proceedings. The latter should accurately reflect the<br />

presentations and discussions. Entertainment or other hospitality, and any gifts offered to<br />

members of the medical and allied professions, should be secondary to the main purpose of the<br />

meeting and should be kept to a modest level.<br />

24. Any support to individual health practitioners to participate in any domestic or international<br />

symposia should not be conditional upon any obligation to promote any medicinal product.<br />

Post-marketing scientific studies, surveillance and dissemination of information<br />

25. Post-marketing clinical trials for approved medicinal drugs are important to ensure their rational<br />

use. It is recommended that appropriate national health authorities be made aware of any such<br />

studies and that relevant scientific and ethical committees confirm the validity of the research.<br />

Intercountry and regional cooperation in such studies may be useful. Substantiated information on<br />

such studies should be reported to the appropriate national health authorities and disseminated as<br />

soon as possible.<br />

26. Post-marketing scientific studies and surveillance should not be misused as a disguised form of<br />

promotion.<br />

27. Substantiated information on hazards associated with medicinal drugs should be reported to the<br />

appropriate national health authority as a priority, and should be disseminated internationally as<br />

soon as possible.<br />

Packaging and labelling<br />

28. Appropriate information being important to ensure the rational use of drugs, all packaging and<br />

labelling material should provide information consistent with that approved by the country's drug<br />

regulatory authority. Where one does not exist or is rudimentary, such material should provide<br />

information consistent with that approved by the drug regulatory authority of the country from<br />

which the drug is imported or other reliable sources of information with similar content. Any<br />

wording and illustration on the package and label should conform to the principles of ethical<br />

criteria enunciated in this document.<br />

Information for patients: package inserts, leaflets and booklets<br />

29. Adequate information on the use of medicinal drugs should be made available to patients. Such<br />

information should be provided by physicians or pharmacists whenever possible. When package<br />

inserts or leaflets are required by governments, manufacturers or distributors should ensure that<br />

they reflect only the information that has been approved by the country's drug regulatory<br />

authority. If package inserts or leaflets are used for promotional purposes, they should comply<br />

with the ethical criteria enunciated in this document. The wording of the package inserts or<br />

leaflets, if prepared specifically for patients, should be in lay language on condition that the<br />

medical and scientific content is properly reflected.<br />

30. In addition to approved package inserts and leaflets wherever available, the preparation and<br />

distribution of booklets and other informational material for patients and consumers should be<br />

encouraged as appropriate. Such material should also comply with the ethical criteria enunciated<br />

in this document.


216<br />

Promotion of exported drugs<br />

31. Ethical criteria for the promotion of exported drugs should be identical with those relating to<br />

drugs for domestic use. It is desirable that exporting and importing countries that have not already<br />

done so should use the WHO Certification Scheme on the Quality of Pharmaceutical Products<br />

Moving in International Commerce.<br />

Appendix<br />

Sample Drug Information Sheet<br />

Drug information sheets<br />

Various types of information are needed by prescribers and consumers to ensure the safe and effective<br />

use of drugs. The following list is a sample that should be adjusted to meet the needs and abilities of<br />

the prescriber.<br />

(1) International Nonproprietary Name (INN) of each active substance.<br />

(2) Pharmacological data: a brief description of pharmacological effects and mechanism of<br />

action.<br />

(3) Clinical Information:<br />

(a)<br />

(b)<br />

Indications: whenever appropriate, simple diagnostic criteria should be provided.<br />

Dosage regimen and relevant pharmacokinetic data:<br />

• average and range for adults and children;<br />

• dosing interval;<br />

• average duration of treatment;<br />

• special situations, e.g., renal, hepatic, cardiac, or nutritional insufficiencies that<br />

require either increased or reduced dosage.<br />

(c) Contra-indications.<br />

(d) Precautions and warnings (reference to pregnancy, lactation, etc.).<br />

(e) Adverse effects (quantify by category, if possible).<br />

(f) Drug interactions (include only if clinically relevant; drugs used for self-medication<br />

should be included).<br />

(g) Overdosage:<br />

• brief clinical description of symptoms;<br />

• non-drug treatment and supportive therapy;<br />

• specific antidotes.<br />

(4) Pharmaceutical information:<br />

(a) Dosage forms.<br />

(b) Strength of dosage form.<br />

(c) Excipients.<br />

(d) Storage conditions and shelf-life (expiry date).<br />

(e) Pack sizes.<br />

(f) Description of the product and package.<br />

(g) Legal category (narcotic or other controlled drug, prescription or nonprescription.<br />

(h) Name and address of manufacturer(s) and importer(s).


217<br />

Ek - 6 The World Medical Association Statement Concerning The Relationship<br />

Between Physicians and Commercial Enterprises<br />

Approved by the WMA General Assembly, Tokyo 2004<br />

A. PREAMBLE<br />

1. In the treatment of their patients, physicians use drugs, instruments, diagnostic tools, equipment<br />

and materials developed and produced by commercial enterprises. Industry possesses resources to<br />

finance expensive research and development programmes, for which the knowledge and<br />

experience of physicians are essential. Moreover, industry support enables the furtherance of<br />

medical research, scientific conferences and continuing medical education that can be of benefit<br />

to patients and the entire health care system. The combination of financial resources and product<br />

knowledge contributed by industry and the medical knowledge possessed by physicians enables<br />

the development of new diagnostic procedures, drugs, therapies, and treatments and can lead to<br />

great advances in medicine.<br />

2. However, conflicts of interest between commercial enterprises and physicians occur that can<br />

affect the care of patients and the reputation of the medical profession. The duty of the physician<br />

is to objectively evaluate what is best for the patient, while commercial enterprises are expected<br />

to bring profit to owners by selling their own products and competing for customers. Commercial<br />

considerations can affect the physician's objectivity, especially if the physician is in any way<br />

dependent on the enterprise.<br />

3. Rather than forbidding any relationships between physicians and industry, it is preferable to<br />

establish guidelines for such relationships. These guidelines must incorporate the key principles<br />

of disclosure, avoidance of obvious conflicts of interest and the physician's clinical autonomy to<br />

act in the best interests of patients.<br />

4. These guidelines should serve as the basis for the review of existing guidelines and the<br />

development of any future guidelines.<br />

B. MEDICAL CONFERENCES<br />

5. Physicians may attend medical conferences sponsored in whole or in part by a commercial entity<br />

if these conform to the following principles:<br />

5.1 The main purpose of the conference is the exchange of professional or scientific<br />

information.<br />

5.2 Hospitality during the conference is secondary to the professional exchange of<br />

information and does not exceed what is locally customary and generally acceptable.<br />

5.3 Physicians do not receive payment directly from a commercial entity to cover travelling<br />

expenses, room and board at the conference or compensation for their time unless provided<br />

for by law and/or the policy of their National Medical Association.<br />

5.4 The name of a commercial entity providing financial support is publicly disclosed in<br />

order to allow the medical community and the public to assess the information presented in<br />

light of the source of funding. In addition, conference organizers and lecturers disclose to<br />

conference participants any financial affiliations they may have with manufacturers of<br />

products mentioned at the event or with manufacturers of competing products.<br />

5.5 Presentation of material by a physician is scientifically accurate, gives a balanced review<br />

of possible treatment options, and is not influenced by the sponsoring organization.<br />

5.6 A conference can be recognised for purposes of continuing medical education/ continuing<br />

professional development (CME/CPD) only if it conforms to the following principles:<br />

5.6.1 The commercial entities acting as sponsors, such as pharmaceutical companies, have no<br />

influence on the content, presentation, choice of lecturers, or publication of results.<br />

5.6.2 Funding for the conference is accepted only as a contribution to the general costs of the<br />

meeting.


218<br />

C. GIFTS<br />

6. Physicians may not receive a gift from a commercial entity unless this is permitted by law and/or<br />

by the policy of their National Medical Association and it conforms to the following conditions:<br />

6.1 The gift is only of nominal value.<br />

6.2 The gift is not in cash.<br />

6.3 The gift, even one of nominal value, is not connected to any stipulation that the physician<br />

prescribes a certain medication, uses certain instruments or materials or refers patients to a<br />

certain facility.<br />

D. RESEARCH<br />

7. A physician may carry out research funded by a commercial entity, whether individually or in an<br />

institutional setting, if it conforms to the following principles:<br />

7.1 The physician is subject only to the law, the ethical principles and guidelines of the<br />

Declaration of Helsinki, and clinical judgment in performing research and does not allow<br />

himself or herself to be subject to external pressure regarding the results of his or her<br />

research or their publication.<br />

7.2 If possible, a physician or institution wishing to undertake research approaches more than<br />

one company to request funding for the research.<br />

7.3 Identifiable information about research patients or voluntary participants is not passed to<br />

the sponsoring company without the consent of the individuals concerned.<br />

7.4 A physician's compensation for research is based on his or her time and effort and such<br />

compensation is in no way connected to the results of the research.<br />

7.5 The results of research are made public with the name of the sponsoring entity disclosed,<br />

along with a statement disclosing who requested the research. This applies whether the<br />

sponsorship is direct or indirect, full or partial.<br />

7.6 Commercial entities do not suppress the publication of research results. If results of<br />

research are not made public, especially if they are negative, the research may be repeated<br />

unnecessarily and thereby expose future participants to potential harm.<br />

E. AFFILIATIONS WITH COMMERCIAL ENTITIES<br />

8. A physician may not enter into an affiliation with a commercial entity such as consulting or<br />

membership on an advisory board unless the affiliation conforms to the following principles:<br />

8.1 The affiliation does not compromise the physician's integrity.<br />

8.2 The affiliation does not conflict with the physician's obligations to his or her patients.<br />

8.3 Affiliations and/or other relationships with commercial entities are fully disclosed in all<br />

relevant situations such as lectures, articles and reports.


219<br />

Ek - 7 Niceliksel Araştırmada Kullanılan Anket Formu<br />

Merhaba,<br />

Ben Dr.Murat Civaner. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı’nda araştırma<br />

görevlisiyim. Doktora <strong>tez</strong>im, hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine. Hekimlerin bu konudaki yargılarını<br />

ve gerekçelerini öğrenmek üzere bir anket araştırması yürütüyorum. Ülkemiz için çok önemli<br />

olduğunu düşündüğüm bu konuda değerli zamanınızı ayırmanızı diliyorum.<br />

Türk Tabipleri Birliği’nin izni ve yardımıyla yürütülen bu araştırma, hekimlerin yargı ve gerekçelerini<br />

etik açıdan çözümlemeye yöneliktir. Dolayısıyla hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine yargıların ve<br />

gerekçelerin varlığını/çeşitlerini yakalamak önemlidir. Bu nedenle anketin hekim arkadaşlarınızca da<br />

yanıtlanması için yardımcı olursanız çok sevinirim.<br />

Yanıtlar sadece araştırmacı tarafından ulaşılabilecek bir veritabanında gizli tutulacaktır. Araştırma<br />

sonuçları kimlik belirtici herhangi bir isim ya da işaret içermeyecektir. Katılmayı kabul ederseniz,<br />

sizden e-posta adresinizi girmeniz istenecektir. Bu uygulamanın amacı hangi hekimin ne yanıt<br />

verdiğini izlemek değil, TTB kayıtlarındaki e-posta adreslerini dikkate alarak yanıt verenlerin hekim<br />

olup olmadığını bir dereceye kadar da olsa anlamaktır. Ayrıca e-posta adresiniz bir tür “kullanıcı adı”<br />

yerine geçtiğinden, anketi bir kaç oturumda yanıtlamanız olanaklıdır. Anketi Word dosyası olarak<br />

edinmek isterseniz lütfen mcivaner@gmail.com adresine mesaj gönderiniz.<br />

Araştırmaya katılmayı kabul ederseniz, lütfen aşağıdaki bağlantıdan ulaşabileceğiniz soruları<br />

yanıtlayınız. Anketi yanıtlamanız, araştırmaya katılım için onam verdiğiniz biçiminde<br />

yorumlanacaktır.<br />

Araştırma sonuçları hekim kamuoyuyla paylaşılacaktır.<br />

Katkınız için şimdiden teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.<br />

Saygılarımla,<br />

Dr.Murat Civaner<br />

Adres<br />

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Deontoloji Anabilim Dalı, 06100, Sıhhiye, Ankara<br />

Tel: 312.309 6978<br />

mcivaner@gmail.com


220<br />

BÖLÜM I / Demografik Özellikler<br />

1. Yaş 30 ve altı 31-40 41-50 51-60 61 ve üstü<br />

2. Cinsiyet Erkek Kadın<br />

3. Çalıştığınız kent ................................<br />

4. Çalıştığınız kurum (Birden fazla seçenek işaretlenebilir)<br />

Sağlık Ocağı Devlet Hastanesi Üniversite Özel Diğer: ..........................<br />

5. Eğitim veren kurumlarda çalışıyorsanız ünvanınız:<br />

Arş.Gör. Uzman Öğretim Görevlisi Yardımcı Doçent Doçent<br />

Profesör<br />

6. Uzmanlık alanınız: Pratisyen<br />

Asistan (dalınız): ...............................................................<br />

Uzman (dalınız): ...............................................................<br />

7. Kaç yıldır hekimsiniz: ............<br />

Bu anketteki 9 soru hekim-ilaç şirketi ilişkisinin başlıca örnekleri üzerine yargılarınızı ve<br />

gerekçelerini öğrenmeye yöneliktir. Amaç, hekimleri tek tek yargılamak ya da suçlamak, deyim<br />

yerindeyse hekimlerin “ahlakını ölçmek” değildir. Araştırma, ilaç şirketleri ile ilişkiler söz konusu<br />

olduğunda, hekimlerin neyi doğru neyi yanlış bulduklarını ve buna nasıl karar verdiklerini belirlemeye<br />

yöneliktir. Dolayısıyla yargıların yaygınlığından çok, çeşitliliği araştırılmaktadır.<br />

Anket tüm hekimlere yöneliktir. Uzmanlık alanınız gereği ilaç şirketleri ile ilişki kurmuyor<br />

olabilirsiniz ve “Numune ilaçları yoksul hastalara dağıtıyorum” gibi gerekçeler size yakın<br />

gelmeyebilir. Böyle bir durumda sizden, bu tür gerekçelerin, o ilişkinin kabul edilebilirliği ya da kabul<br />

edilemezliği için geçerli olup olamayacağını değerlendirmenizi diliyorum.<br />

Hem kabul edilebilir bulma gerekçeleri, hem de kabul edilemez bulma gerekçeleri size yakın gelebilir.<br />

Böyle bir durumda sizce sonuçta daha önemli olan/ağır basan yönde karar belirtmeniz<br />

beklenmektedir. Çünkü hepimiz her eylemi değerlendirirken artıları ve eksilerini tartarak karar<br />

vermeye çalışırız. Bu nedenle bir ilişkiyi “kabul edilebilir” bulmanız, o ilişkinin olumsuz etkileri<br />

olabilse de, sonuçta yararının daha fazla olduğunu düşündüğünüz ve bu nedenle o ilişkiyi kurmayı<br />

tercih ettiğiniz anlamına gelecektir. Bir ilişkiyi “kabul edilemez” bulmanız ise, tersine, o ilişkinin bazı<br />

yararlı sonuçları olabilse de, zararlı bulduğunuz sonuçlarının daha fazla olduğunu düşündüğünüzü ve<br />

o ilişkiyi kurmadığınızı gösterecektir.<br />

Kabul edilebilir bulma YA DA bulmama gerekçeleri arasında birden fazla seçenek işaretlenebilir.


221<br />

1. Bilimsel bir toplantıya katılırken kayıt, konaklama, yolculuk gibi giderlerin karşılanması<br />

için ya da bilimsel bir toplantı düzenlemek için ilaç şirketlerinden maddi destek almayı;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 Maliyeti çok yüksek olduğu için destek almadan böyle toplantılara katılmak/düzenlemek<br />

olanaksız.<br />

a.2 İlaç şirketleri toplum sağlığına katkıda bulunmak için böyle bir destek sağlıyor.<br />

a.3 Maliyeti çok yüksek olduğu için geniş katılım ancak böyle sağlanabilir.<br />

a.4 İlaç şirketleri dışında destek sağlayan bir kaynak yok.<br />

a.5 Bilimsel toplantılara katılmak benim topluma yararımı artırıyor.<br />

a.6 Toplantı içeriğini şirketler belirlemiyor.<br />

a.7 Kaygılanacak birşey yok; sponsorun adını hiç hatırlamam.<br />

a.8 Destek sağlamak ilaç şirketlerinin görevi.<br />

a.9 ........................................................<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Bu tür destekler satış artırmak için verilir ve bu yönde etki eder.<br />

b.2 Böyle bir destek almak ilaç fiyatlarının artmasına katkıda bulunmak anlamına gelir.<br />

b.3 Destek veren şirkete karşı bir biçimde borçlanılmış olur.<br />

b.4 Şirketlerden destek almak bir zorunluluk değildir. Başka kaynaklarla daha düşük maliyetli<br />

toplantılar düzenlenebilir.<br />

b.5 İçeriği şirketler belirlemese bile, bağlantılı konuşmacılar, standlar, tanıtım malzemeleri<br />

gibi araçlarla katılımcıları etkiliyorlar.<br />

b.6 ........................................................<br />

2. Şirket temsilcisine zaman ayırmayı ve sunumunu dinlemeyi;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 Temsilci güncel ve işime yarayan bilgiler veriyor. Bu nitelikte bilgi alabileceğim başka bir<br />

kaynak yok.<br />

a.2 Onlarla görüşmek psikolojik bir rahatlama sağlıyor. Bir tür “teneffüs” oluyor. Yoğun<br />

çalışma temposu içinde insani bir ara verme fırsatı sağlıyor.<br />

a.3 Temsilcinin emeğine saygı göstermek gerek; görüşmemek ayıp olur. Zor bir iş yapıyorlar.<br />

a.4 İlaç şirketlerinin diğer şirketler gibi satışlarını artırmak için çalışmaya hakları var.<br />

a.5 Kotalarını doldurmaları gerekiyor. Onlar için üzülüyorum.<br />

a.6 Sürekli birlikteyiz. Artık onlarla kişisel ilişkimiz, arkadaşlığımız oluştu. Benim işyerimde<br />

çalışan temsilcilere genellikle güveniyorum.<br />

a.7 İşyerime gelen temsilcilerden bazıları diğerlerine göre daha bilimsel çalışıyor, daha<br />

güleryüzlü ve anlayışlı. Rahatsız etmiyorlar, çalışmamızı kolaylaştırıyorlar. Onlara daha olumlu<br />

yaklaşıyorum.<br />

a.8 Neyin bilimsel, neyin ticari olduğunu ayırt edebilirim; o yüzden pazarlama yöntemleri<br />

beni etkilemez.<br />

a.9 Yerli ilaç şirketlerini desteklemek gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle pazarlama<br />

çalışmalarına daha olumlu yaklaşıyorum.<br />

a.10 Yöntemlerin söylendiği kadar etkili olduğunu sanmıyorum; bu konuda yeterince bilimsel<br />

çalışma yok.<br />

a.11 ........................................................


222<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Yaklaşımlarını samimiyetsiz buluyorum. Sonuçta amaçları satışları artırmak.<br />

b.2 Belli bir eğitimden geçiyorlar ve pazarlama taktikleri kullanıyorlar.<br />

b.3 Borçluluk hissi yaratarak hekimleri etkiliyorlar.<br />

b.4 Hekimlerin farkında olmadan da etkilendikleri biliniyor.<br />

b.5 Verdikleri bilgiler yanıltıcı olabiliyor. Bu da sonuçta hastanın zararına...<br />

b.6 Temsilciler tam ara verip nefes alacakken içeri dalıyorlar. Hem işyükümüz artıyor, hem de<br />

zaman kaybediyoruz.<br />

b.7 Kullandıkları satış yöntemleri herkes üzerinde bir şekilde etkilidir; yoksa promosyona bu<br />

kadar para harcanmazdı.<br />

b.8 ........................................................<br />

3. Şirket temsilcisinin verdiği hediyeleri kabul etmeyi;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 Belli bir değerin altındaki (...............YTL) kırtasiye araçları, bardak, havlu gibi günlük<br />

kullanıma yönelik eşyalar, müzik CD’si gibi hediyeler hem hekimin yazacağı ilacı etkilemez,<br />

hem de hoş bir çalışma ortamı yaratır.<br />

a.2 Çalışma koşullarına olumlu etki eden hediyeler önemlidir. Örneğin acil servisteki hekim<br />

odası için bir klima ya da 37 ekran bir televizyon hediye edilmesi, hekimin çalışma koşullarını<br />

iyileştirir ve sonuçta bu da hastaya olumlu yansır.<br />

a.3 Değeri 400 dolar olan bir kitap, uzmanlık derneği aidatının ödenmesi, bilimsel bir yabancı<br />

dergiye abonelik gibi hekimin bilimsel gelişimine katkıda bulunan hediyeler, doğrudan ve dolaylı<br />

olarak hastanın aldığı hizmeti iyileştirir.<br />

a.4 Temsilciye zaman ayırarak ben de ona bir iyilik yapmış oluyorum.<br />

a.5 Üç kuruşluk hediyelerin hekimleri etkilediğini ileri sürmek, onlara hakaret etmektir.<br />

a.6 Hediye almak hekime iletişimi, bilgi geçişini kolaylaştırmaktadır, ki bu da hastanın<br />

yararınadır.<br />

a.7 Herkes alıyor, benim almamam birşeyi değiştirmez.<br />

a.8 ........................................................<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Hediyeler marka tanınmışlığını ve satışları artırmak için verilir.<br />

b.2 Hediye alan, kendisini bir biçimde borçlu hisseder ve buna karşılık vermek gereksinimi<br />

duyar.<br />

b.3 Hediyeler hastalar için uygun olmayan ilaçların (yanlış/pahalı/daha fazla yan etkili...)<br />

yazılmasına yol açabilir.<br />

b.4 Hediyeler maliyetleri artırdığı için, ilaç fiyatlarının artmasına yol açar.<br />

b.5 Bu tür ilişkiler toplumun gözünde mesleğin değerini yıpratıyor.<br />

b.6 Hastanın hekime duyduğu güveni azaltabilir.<br />

b.7 Genellikle işe yaramayan şeyler oluyor ve çöpe atılıyor.<br />

b.8 ........................................................<br />

4. Temsilcinin verdiği ilaç numunesini almayı;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 Numune ilaçları yoksul hastalara dağıtıyorum.<br />

a.2 Numune ilaçlar evde çok işe yarıyor.<br />

a.3 Bu yerleşik bir tavırdır.<br />

a.4 ........................................................


223<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Numune ilaç verilen hasta er ya da geç o ilacı satın almak zorunda kalacak ve bu ilaç<br />

büyük olasılıkla pahalı bir seçenek olacaktır. Özellikle de kronik hastalar. Baştan daha ucuz bir<br />

seçenek başlamak daha doğru.<br />

b.2 İlaç maliyetlerini ve dolayısıyla fiyatlarını artırmaktadır.<br />

b.3 Hasta için en uygun ilacın değil de, orada en çok tanıtılan ilacın reçetelenmesi olasılığını<br />

artırır<br />

b.4 ........................................................<br />

5. İlaç şirketinin çalıştığım kuruma demirbaş ya da sarf malzemesi almasını;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 Devlet bu tür gereksinimlerin çoğunu karşılamıyor. İlaç şirketlerinin desteği olmasa<br />

kırtasiye işleri dahi yürümez.<br />

a.2 İlaç şirketlerinin amacı sağlık hizmetlerine destek sağlamak olduğu için bu tür katkılarda<br />

bulunmaları doğal karşılanmalı.<br />

a.3 Fotokopi toneri ya da kliniğe ultrason aygıtı alınması tüm hekim-ilaç şirketi ilişkileri<br />

içinde en az sorgulanabilir olanı. Çünkü destek kişiye değil kuruma yapılıyor ve demirbaş<br />

kayıtlarına geçiyor.<br />

a.4 .......................................................<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Bu tür destekler bir karşılık beklentisiyle verilir. Yazılı bir anlaşma olmasa da sözel olarak<br />

beklenti ifade edilir ve hekimler bir biçimde bu borcu ödemek yükümlülüğü ile karşı karşıya<br />

kalır.<br />

b.2 Malzeme alımı için ölçüt koymak çoğu kez güç oluyor. Bazen ortak gereksinime karşılık<br />

gelirken, sıklıkla hekimin odasının döşenmesi gibi kişisel çapta oluyor.<br />

b.3 Malzeme alan şirketin temsilcileri klinikte serbestçe dolaşıyor, hediye malzemenin diyeti<br />

temsilcilerin böyle bir hak kazanması oluyor.<br />

b.4 Lüks tüketime yönelik malzemeler hekim ve hasta odaları arasında eşitsizlik yaratıyor.<br />

b.5 ........................................................<br />

6. İlaç şirketin düzenlediği bir ilaç tanıtım toplantısına veya belli bir konudaki eğitim<br />

programına katılmayı;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 İlaç şirketi destekli tanıtım ve eğitim toplantıları, tıbbi bilgilerin yayılması ve sağlık<br />

hizmetlerinin geliştirilmesine katkıda bulunduğu için topluma bir hizmettir.<br />

a.2 Belli bir konuda güncel, bilimsel ve ücretsiz bir eğtim almanın başka olanağı yok.<br />

a.3 Bu tür toplantılar aracılığı ile yararlı bilgiler ediniyorum ve böylece daha iyi hekimlik<br />

yaptığımı düşünüyorum.<br />

a.4 Sunulan bilgiler yansız olmayabilse de, rakip şirketlerin toplantılarına katıldığım için<br />

karşılaştırma yapıp en doğrusunu bulabiliyorum.<br />

a.5 Bu toplantılara katılım için hekimlere ödenen ücreti vakfa bağışlıyorum.<br />

a.6 .......................................................


224<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Bu tür toplantılarda verilen bilgilerin yanıltıcı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü sonuçta<br />

şirketlerin amacı satışlarını artırmak. Toplantılar ister istemez hekimleri etkiliyor, çünkü çok iyi<br />

hazırlanıyor, sunuluyor.<br />

b.2 Verilen yemek ve hediyeler olmasa, bu toplantılara katılım oldukça düşerdi. Hekimler<br />

daha çok bu tür beklentilerle katılıyorlar. Aslında ortada karşılıklı bir samimiyetsizlik var.<br />

b.3 Bilgimizi başka yollarla da güncelleyebiliriz.<br />

b.4 Katılımcılar verilecek ödülü hak etmek durumunda bırakılıyorlar. Bunu onur kırıcı<br />

buluyorum.<br />

b.5 ........................................................<br />

7. Bilimsel araştırmalar için ilaç şirketlerinden destek almayı;<br />

a. kabul edilebilir buluyorum. Çünkü;<br />

a.1 Şirketler bilimsel araştırmalara destek vermeseler, bugün yürütülen klinik araştırmaların<br />

çoğu gerçekleştirilemezdi.<br />

a.2 İlaç şirketi ile araştırmacılar ve hekimler arasındaki bağ sayesinde yeni ilaçların<br />

güvenilirliği ve etkinliğini ölçmek mümkün oluyor.<br />

a.3 Akademisyenler ile ilaç şirketleri arasındaki sözleşmeler sayesinde hem akademisyenler<br />

ilaç araştırmalarına ilişkin yeni bilgiler ediniyorlar, hem de ilaç şirketleri alana ilişkin bilgi alarak<br />

yaygın sağlık sorunları için yeni çözümler üretebiliyorlar.<br />

a.4 İlaç şirketlerinin bilimsel özerkliği olumsuz etkilediği gibi genellemeler yapamayız.<br />

Genellikle bilimsel araştırma sonuçlarına müdahale edilmediğini düşünüyorum.<br />

a.5 .......................................................<br />

b. kabul edilebilir bulmuyorum. Çünkü;<br />

b.1 Araştırmacılar ancak ilaç şirketi çıkarlarına uygun konularda çalışma yaparsa destek<br />

bulabilmekte, şirketler destek karşılığında yaptıkları sözleşmelerle araştırmacıyı bağlamakta ve<br />

araştırma sonuçlarına müdahale edebilmektedir.<br />

b.2 Günümüzde akademisyenler büyük bir yayın yapma baskısı altındadırlar. Şirketler de bu<br />

baskıyı kullanmaktadır.<br />

b.3 Hastaların bu tür araştırmalara ne kadar gönüllü katıldıkları tartışmalıdır.<br />

b.4 Hastadan aydınlatılmış onam alınsa bile ilaç araştırmalarına uygun nitelikte hasta katmak<br />

karşılığında hekime ücret ödenmesi kabul edilemez. Çünkü hekimin eylemi, maddi çıkarı için<br />

hastayı kullanmak anlamına gelmektedir.<br />

b.5 .......................................................<br />

8. Pazarlama yöntemlerinin ilaç fiyatlarını %10-15 artırdığı, yazılan reçeteleri etkilediği,<br />

hasta için uygun olmayan ilaçların (yanlış, daha pahalı, yan etkisi yüksek) yazılmasına neden<br />

olabildiği, ayrıca toplumun gözünde hekimlik mesleğinin değerini ve saygınlığını azalttığı<br />

bilimsel araştırmalarla gösterilmiş olsaydı, hekim-ilaç şirketi ilişkileri üzerine<br />

yargılarınızda değişiklik olur muydu?<br />

a. Evet. Yeni bilgiler olumlu yargılarımı değiştirmeme neden olabilir.<br />

b. Düşünmeliyim.<br />

c. Hayır. Yine de bazı hekim-ilaç şirketi ilişkilerine olumlu bakarım.<br />

d. Hayır. Zaten olumsuz yargılara sahibim.


225<br />

9. Hekimin ilaç şirketi temsilcisinden hediye alması ile aşağıdaki hediye alma biçimleri<br />

arasında benzerlik kurulabilir mi?<br />

a. Evet.<br />

a.1 Hakemlerin futbolculardan maç öncesinde hediye alması<br />

a.2 Öğretmenlerin öğrencilerinden sınav öncesinde hediye alması<br />

a.3 İhale komisyonu üyelerinin müteahhitlerden ihale öncesinde hediye alması<br />

a.4 Milletvekillerinin şirketlerden ilgili bir yasayı çıkarmadan önce hediye alması<br />

b. Hayır. Benzerlik kurulamaz. Çünkü:<br />

....................................................................................................................................................................<br />

....................................................................................................................................................................<br />

....................................................................................................................................................................<br />

........................................................


226<br />

ÖZGEÇMİŞ<br />

1969 yılında Ankara'da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Gelibolu Lisesi'nde<br />

tamamladım. 1985-92 yılları arasında Uludağ Üniversitesi'nde tıp öğrenimi aldım.<br />

1999 yılında Dokuz Eylül ÜTF Halk Sağlığı AD'dan "Halk Sağlığı" alanında doktora<br />

derecesi aldım. Tez konum, "Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu Dosyalarına<br />

Yansıyan Olgularda Tıbbi Etik İhlallerinin İncelenmesi" idi.<br />

1999-2002 yılları arasında DEÜTF Tıbbi Etik AD'da öğretim görevlisi olarak<br />

çalıştım. 2002-3 öğretim yılında Ankara ÜTF Deontoloji AD'nda “Tıp Etiği ve<br />

Tarihi” doktora programına katıldım.<br />

Türk Tabipleri Birliği, Türkiye Biyoetik Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği,<br />

Türk Tıp Tarihi Kurumu, Sağlık İçin Sosyal Bilimler Derneği, Tıp Eğitimini<br />

Geliştirme Derneği ve International Association of Bioethics'e üyeyim.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!