01.03.2017 Views

TEKERLEME

c00b35832b0c53c420f57500c217323f

c00b35832b0c53c420f57500c217323f

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Şimdi tüm bu bilgiler eşliğinde izlerken Merlyn’in Yaşar Kemal<br />

ve edebiyatına olan ilgisini daha iyi anlamlandırabiliyorum.<br />

1996 yılında Sipan-Komitas adlı bir Ermeni korosunun<br />

belgeselini yapar. 1997’de Pera çevresindeki pasajları ve<br />

burada yaşayan azınlıkların yaşamını konu alan Cite de Pera<br />

belgeselini gerçekleştirir. 1998’de Harem: Kadınlar Okulu<br />

adlı belgeseli yapar. 2002’de ise son filmi Boğaz’a Sürgün’ü<br />

gerçekleştirir.<br />

Boğaz’a Sürgün, Hitler’den kaçıp Türkiye’ye gelen ve Manyas<br />

Kuş Cenneti’ni keşfeden zoolog Curt Kosswig’in yaşamını<br />

anlatır.<br />

Merlyn’in belgesellerini mekan, söyleşi yaptığı kişiler,<br />

kullandığı alıntılar ve tarihsel olaylar alt başlığında datasal<br />

parçalara ayırırsak ortaya bir grafik çıkıyor.<br />

Merlyn bu grafiğe baktığında bana şöyle dedi:<br />

‘‘Bu şemaya baktığımda, yaptığım sinema ekseninde hep ‘bir<br />

arada yaşamanın’ olduğunu görüyorum. Nedenler ve özlemler<br />

ise karışık.’’<br />

Bence bu grafiğin bize söylediği en bariz şey; Merlyn’in<br />

azınlıkların hikayesini anlatmayı tercih etmiş olmasıdır.<br />

Azınlıklar ve yaşadıkları tarihsel olaylar; Koro’da Ermeni<br />

Soykırımı, Hayal’de İstanbul’un göç alması ve azınlıkların<br />

ayrılması meselesi, derici olan eski hayal oyuncularının yani<br />

karagöz hacivatcıların Rum kökenli olması, Pera’nın sakinleri<br />

ve 6-7 Eylül Olayları sırasında yaşadıkları, Hitler’den kaçarak<br />

Türkiye’ye gelmiş olan Robert Anhegger'ın eşi olan ve Topkapı<br />

Sarayı’nın Harem Dairesi dahil Anadolu’da önemli eski eserleri<br />

tamir eden Mualla Anhegger-Eyüboğlu, Robert Anhegger ile<br />

benzer kaderi paylaşan zoolog Curt Kosswig.<br />

Bir göç hali; bir dışlanmışlık, ötede kalmışlık, hayata devam<br />

etme çabası ve bu çabanın yarattığı hikayelerin çevresinde<br />

dönmüştür Merlyn. Tekerleme’de değişen sokak isimleri, artık<br />

yeri ve yurdu tanıyamama, bilindik coğrafyalarda kaybolma<br />

hali değil midir?<br />

Tekerleme filminin diyaloglarını kaleme alan şair İzzet Yasar<br />

ile yaptığım söyleşide şöyle diyor:<br />

Bir şey olmuş, bir çok şey değişmiş, sokak adlarına kadar.<br />

Türkiye'ye yıllar sonra gelen kadın eski arkadaşlarının çoğunu<br />

bulamıyor. Nerede oldukları belli değil. Kürklü adamları denize<br />

atan öfkeli solcular kendileri kürk giyer olmuş. Ama beyin<br />

fırtınasında Allah'a bile slogan üretebilen modern kapitalistler<br />

olarak gene de devletle çelişkileri var: reklam kampanyasına<br />

zorluk çıkaran bürokrasiyle mesela. Ve artık içki sofralarında<br />

siyaset konuşulmuyor, üretim tarzı tartışmaları yapılmıyor.<br />

Sokak isimleri üzerinden aklımı kurcalayan resmi tarihin<br />

masal olmasını Gündüz Vassaf ile yaptığım söyleşide Gündüz<br />

Bey şöyle dile getirdi:<br />

Filmde sokakları görürken önce 'Hikaye Sokağı'nı görüyoruz<br />

ardından da 'Sağlam Fikir' sokağını. Bu bize resmi tarih ile<br />

resmi tarihin masal olmasını çok çarpıcı bir şekilde gösteriyor.<br />

Üstelik inanır mısınız, bunlar gerçek sokak isimleri!<br />

Ben tam bu noktada, Gündüz Bey’in söylediklerini aklımızda<br />

tutarken bir parantez açmak ve size 15 saniyelik bir filmi<br />

hatırlatmak istiyorum.<br />

Yer Makedonya, sene 1905. Çekenler Manaki Kardeşler, sonra<br />

bizim Sultanları da çekecekler. Despina nine örüyor, o örmeye<br />

başlarken bizde de sinema tarihi başlıyor. Bizim tarihin, eski<br />

Osmanlının ilk filmi.<br />

Oysa Türkiye’nin resmi tarihi bunu böyle kabul etmiyor.<br />

2014 yılında Türkiye Sineması’nın 100. yılını kutladığımıza<br />

göre, kabul edilen ilk film bir Osmanlı Subayı olan Fuat Bey<br />

tarafından 14 Kasım 1914'te çekilen şimdilerde Yeşilköy olarak<br />

bildiğimiz Ayastefanos yakınlarındaki 93 Harbi'nin anısına<br />

Ruslar tarafından inşa edilen Ayastefanos Rus Abidesi'nin<br />

yıkılışının konu edildiği film.<br />

1953 yılında Nurullah Tilgen tarafından ilk Türk filmi olduğu<br />

ortaya atılmış, filmin hiçbir kopyasının bulunamaması ve<br />

varlığına dair somut bir delilin olmaması nedenleriyle bu<br />

iddiaya karşılık ilk şüphe de 1970 yılında Nijat Özön tarafından<br />

dile getirilmiştir. Günümüzde bu filmin gerçekten var olduğuna<br />

dair tek bir somut kanıt olmamasına rağmen resmi tarih<br />

nedense Despina Nine’yi ve esasen Manaki Kardeşler’i pek<br />

sevmemektedir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!