03.04.2017 Views

DERGI_vsmall

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“¡dealinizdeki Kariyer ¡çin...”<br />

1


İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı<br />

ADRES<br />

Mithatpaşa Cad. Süleyman Sırrı cd.<br />

No:2/1-2 Sıhhıye - ANKARA<br />

0 312 433 8380 - 81<br />

dergi@tusag.org.tr<br />

www.tusag.org.tr<br />

GENEL BAŞKAN<br />

Üstüner MİDİLİÇ<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

(SORUMLU)<br />

Ümit TEPE<br />

REKLAM REZERVASYON<br />

Yedimevsim Medya<br />

Kızkulesi Sok. No:32/6<br />

GOP. Çankaya - Ankara<br />

Şeyda KUTLU<br />

0 533 703 41 36<br />

EDİTÖR<br />

İmge ESKİOĞLU<br />

FOTOĞRAF<br />

Mesut KEBAPÇIOĞLU<br />

BASKI HAZIRLIK<br />

Buket YÜKSELEN<br />

YAYIN TÜRÜ<br />

Süreli<br />

BASKI<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı<br />

Genel Başkanı Gazi Üstüner MİDİLİÇ<br />

Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman ERTÜRK<br />

“Şehitlerimiz ve Gazilerimiz İçin Ne Yapsak Az”<br />

ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel BARAN<br />

“Bu Vatanı Bölmek İsteyen Hiç Kimse Bugüne Kadar<br />

Emeline Ulaşamadı, Bundan Sonra Da Ulaşamayacaktır”<br />

Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem KINIK<br />

“Kızılay Olarak İhtiyacı Olanın Yanında Olmak<br />

Adına Gerekirse Tüm Gücümüzü Seferber Ederiz”<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler<br />

Vakfı’nın En Yaşlı Gazisi Osman AKAN<br />

Ünlü Oyuncu Bülent ŞAKRAK İle Keyifli Bir Röportaj<br />

Anadolu’nun Turistik Merkezi<br />

Masalsı Güzelliğiyle Görenleri<br />

Büyüsüne Kaptıran “Nevşehir”<br />

15 Temmuz Demokrasi Zaferi<br />

Türkiye O Gece Yine Kahramanlık Destanı Yazdı<br />

Yeşil Sahaların Ampute Milli Takım<br />

Gazi Kaptanı Nurettin BALKAYA<br />

18 Mart Çanakkale Muharebeleri<br />

Türk Tarihinin En Unutulmaz Destansı<br />

Zaferlerinden Biri<br />

5<br />

12<br />

18<br />

26<br />

30<br />

32<br />

36<br />

44<br />

52<br />

62<br />

2


Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı, vatanımızın<br />

ve milletimizin birlik beraberliği için mücadele<br />

eden başta Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı<br />

mensuplarımız olmak üzere çeşitli kurumlarda<br />

görev yapan ve kutsal görevleri esnasında<br />

yaralanarak veya uzvunu kaybederek Gazilik unvanı<br />

verilen kahramanlarımız ile vazife malulleri<br />

ve şehitlerimizin, milletimize emanet ettiği ailelerine<br />

ekonomik ve sosyal destek vermek amacı<br />

doğrultusunda, eğitim, sağlık ve istihdam hizmetleri<br />

sağlamak için 2016 yılının Mart ayında<br />

Ankara’da kurulmuştur.<br />

Devletin sınırlarını korumak ve güvenliğini sağlamak<br />

için, her türlü terör örgütüne karşı hem yurt<br />

içinde hem de yurt dışında mücadele eden ve bu<br />

kutsal görevi sırasında canlarını, uzuvlarını kaybeden<br />

şehit ve gazilerimizin aziz hatıralarını yaşatmak,<br />

Türk Milleti’nin yerine getirmesi gereken<br />

görevlerinden biridir. Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler<br />

Vakfı bu anlamda gerekli çalışmaları gerçekleştirmeyi<br />

kendine görev edinmiş bir kurumdur.<br />

Vakıf faaliyetlerimiz arasında bulunan “Künyemiz<br />

Türkiye” yayınımız ile birlikte, sizlerle düzenli olarak<br />

bu platformda buluşmak adına yola çıkmış<br />

bulunuyoruz. Yayınımız, şehitlerimizin aziz emanetleri,<br />

gazilerimiz, vakfımızdan haberler ve çeşitli<br />

röportajların yer aldığı bir dergi olmanın yanı<br />

sıra ekonomi, siyaset, sağlık ve kültürel konuların<br />

da yer aldığı aktüel bir dergidir. Siz değerli okuyucularımız<br />

ile Künyemiz Türkiye aracılığı ile buluşmaktan<br />

gurur ve mutluluk duymaktayım.<br />

Ait olduğumuz şehit aileleri, harp ve vazife malulleri<br />

ile malul gazilerin sorun ve çözümlerinde<br />

emeği geçen herkese teşekkürü borç bilir, Künyemiz<br />

Türkiye Dergisi’nin yayın hayatının uzun ve<br />

başarılı olmasını temenni ederim.<br />

TÜRKİYE ŞEHİT<br />

AİLELERİ ve GAZİLER<br />

VAKFI GENEL BAŞKANI<br />

GAZİ<br />

ÜSTÜNER MİDİLİÇ<br />

4 5


VAKIF HABERLERİ<br />

ŞEHİTLER İÇİN SENFONİK KONSER<br />

Cumhurbaşkanlığı 19 Mayıs 2016’da Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı yararına konser düzenledi.<br />

Konserin şefliğini Krasen Ivanov yaparken vokalde Yıldız İbrahimova sahneye çıktı. Klarnette Iva<br />

Papazov, akordeonda Neshko Neshev ve vurmalı sazlarda Salif Ali’nin yer aldığı konserde Balkan<br />

ezgileri seslendirildi.<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı Başkanı Gazi Üstüner Midiliç “Kahramanlarımızın bize emanet<br />

ettiği eşi, çocuğu, annesi ve babası için vakıf olarak elimizden gelenin fazlasını yapacağız. Bunun<br />

sözünü veriyoruz.” dedi.<br />

ŞEHİT VE GAZİ AİLELERİ PİKNİKTE BİR ARAYA GELDİ<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı, şehit aileleri, gazi ve gazi aileleri için moral destek organizasyonu<br />

gerçekleştirdi. TSK Gazi Uyum Evi 19 Eylül Spor Tesisleri’nde düzenlenen etkinliğe, Vakıf<br />

Başkanı Gazi Üstüner Midiliç ile diğer vakıf üyeleri ve çalışanları katıldı.<br />

Katılımın yüksek olduğu organizasyona Türkiye Küçükbaş Hayvanlar Birliği tarafından 7 adet kurban<br />

bağışı yapıldı. Birlikte olmaktan memnun olduklarını dile getiren aileler, çocuklar için kurulan<br />

oyun parkında da zaman geçirdi.<br />

ŞEHİT ÇOCUKLARINA ÇOK ÖZEL DESTEK<br />

TED Ankara Koleji Özel Lisesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Topluluğu olarak Türkiye Şehit Aileleri ve<br />

Gaziler Vakfı’nı ziyaret ettiler. Yaptıkları kurabiye satışlarından elde ettikleri geliri, okulun rehber<br />

öğretmeni Levent Toprak, topluluk başkanları Neva YÜNGÜL ve Beyza AÇIKGÖZ ile diğer dört topluluk<br />

üyesi Alp Kaan KOÇ, Tolga BAĞU, Ece KILINÇ ve Yusuf ÇOLARACIĞI ile birlikte şehit çocuklarının<br />

eğitimlerine ve yaşamlarına destek olmak amacıyla bağışladılar.<br />

GAZİLERİMİZE MORAL…<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı, gazilerimizi Numune Hastanesi’nde ziyaret etti. Düzenlenen<br />

ziyarete katılan Vakıf Başkanı Gazi Üstüner Midiliç, gazilerle sohbet edip, onların sıkıntılarını dinledi.<br />

6 7


ŞEHİT VE GAZİ AİLELERİNE TRİKO DAĞITIMI<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı, oluşturulan<br />

liste çerçevesinde şehit ve gazi ailelerimize<br />

triko dağıtımı gerçekleştirdi.<br />

ŞEHİT EŞLERİ VAKFIMIZI ZİYARETE GELDİ<br />

Şehit eşleri Havva TUFAN, Nurten AYDO-<br />

ĞAN, Gülser AKGÜL, Demet ÖZTÜRK ve<br />

Alev ŞAHİN vakfımızı ziyarete geldiler. Biz<br />

de onlara Reel Tekstil’in bağışladığı trikolardan<br />

hediye verdik.<br />

18 MART ANITKABİR ZİYARETİMİZ<br />

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri<br />

Derneği Genel Sekreteri Murat Bakbak,<br />

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri<br />

Derneği Ankara Şube Başkanı ve Türkiye<br />

Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı Genel Başkanı<br />

Üstüner Midiliç, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve<br />

Şehitleri Anma Günü dolayısıyla Anıtkabir’de<br />

düzenlenen anma programına katıldılar.<br />

TÜRKMEN AİLELERİNE YARDIM<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı Yönetim<br />

Kurulu Üyesi ve Yazı İşleri Müdürü<br />

Ümit Tepe, vakıf adına Türkmen Ailelerine<br />

yardımda bulundu.<br />

TÜRKİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER<br />

VAKFI YÖNETİM KURULU TOPLANTISI<br />

Her ay düzenli olarak yapılan vakfımızın<br />

Yönetim Kurulu Toplantısı, Türkiye Şehit<br />

Aileleri ve Gaziler Vakfı Genel Başkanı Gazi<br />

Üstüner Midiliç eşliğinde, vakıf genel merkezinde<br />

gerçekleştirildi. Katılan vakıf üyeleri<br />

ile birlikte vakfın kalkınmasına yönelik<br />

istişarelerde bulunuldu.<br />

8<br />

9


• Atatürk ilke ve inkılâplarına ve Türk Milliyetçiliğine bağlı kalarak milletimizin ülkesi, devleti, tarihi<br />

ve inançları ile beslenen milli kültürü ile sonsuza dek varlığını koruma çalışmalarına katkı sağlamak.<br />

• Vakıf amaçlarına uygun olarak seminerler, konferanslar, ilmi ve kültürel toplantılar, anma günleri,<br />

organizasyonlar, etkinlikler, davetler, yarışmalar düzenlemek, ödüller vermek, benzer organizasyonlara<br />

ayni ve nakdi yardımda bulunmak.<br />

• Vakıf amaçlarının gerçekleşmesi için Avrupa Birliği projelerinden istifade etmek, yurt içinde ve<br />

yurt dışında çeşitli kurum ve kuruluşların desteklerinden faydalanmak.<br />

• Vakıf amaçlarına uygun olarak her türlü nakdi ve yani yardımları almak, karşılıklı ya da karşılıksız<br />

burslar vermek, sağlık ve sosyal amaçlı yardımlarda bulunmak.<br />

TANER URAN<br />

Onursal başkanlığını yaptığım “Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı’na”, böyle bir derginin<br />

kazandırılmasında emeği geçenlerin tümüne öncelikle teşekkürlerimi sunmak ve bu ülke<br />

uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle anıp kahraman gazilerimize sağlık<br />

ve mutluluk dilemek istiyorum.<br />

• Okul, yurt, kütüphane, kurs, aşevi, huzurevi, sosyal tesis, spor tesisi gibi tesisler kurup işletmek.<br />

• Vakıf amaçları doğrultusunda rapor, araştırma, inceleme, derleme, çeviri, film, müzik ve bilimsel<br />

çalışmalar yapmak, yazılı ve görsel medyada gazete, dergi, kitap gibi süreli ve süresiz yayınlar çıkarmak,<br />

internet ortamlı yayınlar yapmak.<br />

• Yurt içinde ve yurt dışında faaliyette bulunan dernek, vakıf ve kurumlarla işbirliği yapmak, aynı,<br />

nakdi yardım almak.<br />

• Engelli bireyler, kronik hastalar, madde bağımlıları, kimsesizler, yaşlılar, düşkünler ve emekliler<br />

için sağlıklı yaşam evleri, tıp merkezleri, hastaneler, tedavi ve rehabilitasyon üniteleri, sığınma ve bakım<br />

evleri kurmak, kurulu olanlara ortak olmak, işletmek, satın almak, kiralamak, satmak, kiraya vermek.<br />

Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı olarak hedeflerimiz;<br />

• Ülkemizin eğitim düzeyini yükseltmek üzere her seviyede okul, üniversite ve buna gazi akademik<br />

bilimler fakültesi, enstitüler ve araştırma merkezleri kurmak.<br />

• Ülkemizin sağlık konularında seviyesini ve becerilerini yükseltmek, bu amaçla hastaneler kurmak,<br />

Gazilerimizin sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak araştırmalar yapmak.<br />

• Yurt içinde veya yurt dışında savaşa fiilen katılmış olan savaş ilan edilmiş olsun veya olmasın<br />

işgal kuvvetlerine karşı milli mücadeleye katılmış bulunan eski askerlerin savaş ve askerliğe ait anılarını<br />

yaşatmak.<br />

• Şehit ailelerinin, Gazilerimizin ve dul eşlerinin tanışmalarını temin ve Dayanışmalarını güçlendirmek,<br />

sosyal, ekonomik, kültürel ve manevi ihtiyaçların karşılanması ve toplumda hak ettikleri saygı ve<br />

sevginin sağlanması için gerekli çalışmaları yapmak.<br />

• Milletin bütünlüğü ve devletin bölünmezliği ile Cumhuriyetin kurulması ve korunması yolunda<br />

vuku bulan mücadeleleri, dökülen kanları, bu mücadelede Şehit veya Gazi olan kahramanları yeni nesillere<br />

anlatmak, tarihe, milli gelenek ve göreneklere bağlılık, fedakârlık, dayanışma ve yardımlaşma<br />

hasletlerini güçlendirmek ve yüceltmek yolunda faaliyette bulunmak.<br />

• Şehit aileleri ve gazi ve yakınları için tedavi olanakları sağlamak amacıyla medikal ürünler ve her<br />

tür ilaç tasarlamak veya var olan ürünlerin yurt içi veya yurt dışı tedarikini sağlamak veya üretimi için<br />

sanayi kuruluşu kurmak.<br />

• İlgili kuruluşlar ile iş birliği yaparak girişimcilik projeleri gerçekleştirip, şehit ve gazi ailelerine iş<br />

imkânı sağlamak ve diğer sektörlerde aynı amaç doğrultusunda mevcut çalışmaları sürdürmek.<br />

• Vakfın amacıyla ilgili konularda sosyolojik araştırmalar yapmak ve bu konularda görüş beyan<br />

etmek ve bilgilendirme yapmaktır.<br />

• Bir elin nesi var, iki elin sesi var atasözümüz doğrultusunda, el ele verildiğinde Vakfımızın hedeflerini<br />

gerçekleştirmesi kısa sürede olacaktır. Bu maksatla bizimle işbirliği yaparak Vakfımızın gelişmesine<br />

yardımcı olan ve olacak tüm gerçek ve tüzel kişilere, şehit yakınları ile gazilerimiz adına teşekkürlerimi<br />

sunarım.<br />

Saygılarımla…<br />

Taner URAN<br />

Gazi Albay Kurucu Üye ve<br />

Onursal Başkan<br />

10 11<br />

11


Göğsümüzü F-16’lara siper ettik.<br />

Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk, FETÖ tarafından<br />

gerçekleştirilen darbe girişimi sırasında 4’ncü Ana Jet Üs<br />

Komutanlığı’ndan kalkarak sivil halkı, TBMM’yi ve devlet kurumlarını<br />

bombalayanlara karşılık F-16’ları engellemeye çalışırken 9 şehit, 92<br />

gazi veren ilçesinin destansı mücadelesini<br />

KÜNYEMİZ TÜRKİYE DERGİSİ’ne anlattı.<br />

“Kahramankazanlılar burada, üsten kalkarak devletimizin önemli kurumlarını ve sivil halkı bombalayan<br />

F-16 ve helikopterleri engellemeye çalıştı ve piste girerek bomba yüklü uçakların önüne yatıp<br />

göğüslerini F-16’lara siper etti. Kamyonlarını, traktörlerini, iş makinelerini üssün önüne getirerek,<br />

giriş çıkışların yapılmasını engellediler. Yanlarında getirdikleri saman balyalarını, anızlarını ateşe vererek<br />

çıkan dumanla uçakların görüşünü engellemeye çalıştılar. Bazı çiftçilerimiz de tarlalarındaki<br />

“Siz sevgili Künyemiz Türkiye okurlarına, Türkiye Cumhuriyeti’ne kastetmeye çalışan darbeci hainlere<br />

karşı verilen destansı mücadelenin sembolü haline gelen Kahramankazan’dan seslenmekten<br />

büyük onur ve gurur duyuyorum. Kahramankazanlılar, darbe girişiminin yaşandığı gece, Türkiye<br />

Cumhuriyeti tarihinde önemli bir rol üstlenmiştir. Üstlendikleri bu rol, Türkiye Cumhuriyeti’nin<br />

darbeci hainler tarafından ele geçirilmesinin, demokrasimizin geri dönülemeyecek şekilde yara<br />

almasının, ezanlarımızın susturulmasının engellenmesinde oldukça önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız<br />

Recep Tayyip Erdoğan’ın televizyon ekranlarında halkı meydanlara inmeye çağırmasının<br />

ardından, vakit kaybetmeden ilçemizdeki insanlarla birlikte Kazan Meydanı’nda buluşmaya başladık.<br />

Cumhurbaşkanımıza, Başkomutanımıza, liderimize, demokrasimize ve Recep Tayyip Erdoğan’ın<br />

şahsında tüm demokratik kazanımlarımıza sahip çıkmak için sokaklara indik. Yapılan çağrı<br />

doğrultusunda bazılarımız Esenboğa Havalimanı’na, bazılarımız Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne<br />

ve bazılarımız da 4’ncü Ana Jet Üssü’ne yöneldik. Ancak Ankara’yı vuran uçakların, ilçemiz sınırlarındaki<br />

4’ncü Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan kalktığını anladığımız andan itibaren insanları buraya<br />

yönlendirdik. Kısa sürede kadın, çocuk ve yaşlıların da aralarında bulunduğu 10 bine yakın vatandaşımızla<br />

burada toplandık. Tabi bunu yaparken buranın darbenin merkez üssü olduğunu bilmiyorduk.<br />

Daha sonra 4’ncü Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim’i arayarak ne olduğunu<br />

sormak istedim. Ancak tüm aramalarıma karşılık bir cevap alamadım. Daha sonra onun da darbeci<br />

hainlerle birlikte hareket ettiğini anladık. Kendisine insanları öldürmemeleri ve darbeyi durdurmaları<br />

yönünde mesajlar attım, ama yine bir cevap alamadım.”<br />

12 13


mahsüllerini ateşe vererek buna katkı sağladılar. Yine belediye ekiplerimiz ve vatandaşlarımız getirdikleri<br />

traktör ve araç lastiklerini yaktılar. Üssün elektriklerini de keserek darbeci hainleri karanlığa<br />

gömdüler ve biz Kahramankazanlılar oraya gidene kadar üsten 25 uçak kalkarken, biz gittikten<br />

sonra 3 uçak kalkabilmiştir. Bu havalanmasına engel olmaya çalıştığımız uçaklarda savaş halinde<br />

kullanılan tahrip gücü oldukça yüksek bombaların olduğunu sizlere tekrar hatırlatmak isterim.”<br />

“Kahramankazanlıların bu girişimlerine darbeci hainler ağır silahlarla karşılık verdi<br />

ve acımadan üzerimize ateş açtılar. Bu mücadele sonucu 9 kardeşimiz şehadet<br />

mertebesine ulaşırken, 92 kardeşimiz ise gazi oldu. 51 bin 800 nüfuslu bir ilçe<br />

olmamıza karşın, ağır kayıplar verdik. Kahramankazanlılar olarak Çanakkale ve<br />

Kuva-yi Milliye ruhlarını yüz yıl sonra yeniden dirilttik. Tarihe altın harflerle yazılan<br />

bir destan yazdık. Allah’a şükürler olsun ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bu hain girişimi<br />

atlatmasında, Kahramankazanlıların feraset ve basireti önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Kahramankazanlıların verdiği bu şanlı mücadelesi sayesinde, bomba yüklü<br />

uçakların sivil halka daha fazla zarar vermesini engellemiş olduk.”<br />

“16 Temmuz sabahından itibaren Türkiye’ye örnek olacak bir çalışma başlatarak, şehit ailelerimiz ve<br />

gazilerimizle yakından ilgileniyoruz. Bu kapsamda kurduğumuz 110 kişilik ekip, o günden beri gece<br />

gündüz demeden şehit ailelerimiz ve gazilerimizin tüm ihtiyaçları ile ilgileniyor. Bu kapsamda şehit<br />

yakınlarına uzman psikologlar ve din görevlilerince mental destek verilirken, evleri de ekipler tarafından<br />

sürekli olarak temizleniyor. Şehitlerin evlerindeki tüm eksiklikler, ekiplerce vakit kaybedilmeden<br />

gideriliyor. Onların geride bıraktıkları yakınları, artık bizlerin de ailesidir. Tedavi gören ve tedavilerinin<br />

ardından taburcu olan gazilerle de sürekli olarak ilgileniliyor. Yine uzman psikologlar ve din<br />

görevlileri yaralıların içinde bulunduğu durumu aşmaları için destek veriyor. Tedavi gören gaziler için<br />

hastanelerde 24 saat refakatçi de bulundurulurken, sağlık durumları sürekli olarak izleniyor. Taburcu<br />

olan gaziler için ise evde bakım hizmeti uygulanırken, evlere gönderilen tıbbi personel de yaralılarla<br />

ilgileniyor. Taburcu olan gazilerin hastane kontrolleri ve hastaneye nakilleri de sağlanıyor. Ayrıca gazilerin<br />

evleri sürekli olarak temizlenirken, kişisel bakım olmak üzere tüm ihtiyaçlarına cevap veriliyor.<br />

Bu kahraman vatan evlatları için ne yapsak azdır. Ancak elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.”<br />

14 15


“Tarihe altın harflerle geçen bu şanlı ve destansı direnişimiz sonrasında ilçemizin TBMM tarafından,<br />

tüm partilerin oy birliği ile ‘Kahraman’ unvanına layık görüldüğünü sizlere tekrar anımsatmak<br />

isterim. Bu unvanla 7’sinden 70’ine, seçilmişinden atanmışına, memurundan işçisine, gencinden<br />

yaşlısına, kadınından erkeğine müthiş bir direniş gösteren halkımız hak ettiği unvanı almıştır. Bu<br />

sadece Kahramankazanlıların kahramanlığı değil, tüm ülke insanının kahramanlığıdır. ‘Kahramanlık’<br />

unvanı yalnızca bize değil, Kahramankazan’ın şahsında 81 il ve 957 ilçemize verilmiştir. Bu unvanın<br />

verilişinin, 15 Temmuz’un unutulmaması ve unutturulmaması adına ve bundan sonraki kuşaklara<br />

Türk halkının topyekûn yazdığı bu destanın aktarılması adına önemli bir olarak görüyorum.<br />

Tüm Türkiye adına bize layık görülen bu unvanı Kahramankazanlılar olarak sonsuza kadar gurur ve<br />

onurla taşıyacağız. Bu süreçte bizlerden desteklerini esirgemeyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep<br />

Tayyip Erdoğan’a, Meclis Başkanımız Sayın İsmail Kahraman’a, Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’a<br />

ve Mecliste gurubu bulunan tüm partilere ve milletvekillerimize Türk milleti ve Kahramankazan<br />

halkı adına şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz’da gözlerini dahi kırpmadan şehadete yürüyen<br />

kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet, yine canlarını hiçe sayarak mücadele eden gazilerimize<br />

de acil şifalar ve hayırlı ömürler diliyorum.”<br />

16 17


GÜRSEL BARAN<br />

ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran Türkiye Şehit Aileleri ve<br />

Gaziler Vakfı Yararına Çıkan Künyemiz Türkiye Dergisi İçin Konuştu.<br />

Küresel alanda ekonomik, siyasi ve sosyal<br />

sancıların yaşandığı günümüzde, ülkemiz<br />

de kritik bir süreçten geçiyor. PKK,<br />

DAEŞ, FETÖ gibi çeşitli maşa ve kukla terör<br />

örgütleri eliyle ülkemiz üzerinde kirli bir oyun<br />

oynanıyor. Gerek terör saldırıları, gerek darbe,<br />

gerekse ekonomik oyunlarla sürekli önümüz<br />

kesilmeye çalışılıyor, ülkemizin istikrarı ve huzuru<br />

bozulmak isteniyor.<br />

Ekonomik alanda elde ettiğimiz başarıları<br />

sekteye uğratmak, köprüler, tüneller, havalimanları<br />

gibi dev projelerini dünyanın gıpta<br />

ile izlediği Türkiye’yi bu kutlu yürüyüşünden<br />

saptırmak, duraklatmak isteyenler geçmişte<br />

başarılı olamadı, yarın da olamayacaktır.<br />

Yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen ülkemizde<br />

ekonominin çarkları dönüyorsa, bu, bayrağımızı<br />

yere düşürmemek için canını seve seve<br />

veren, şehadet şerbeti içip Peygamber Efendimize<br />

komşu olan kahraman şehitlerimiz ve<br />

gazilerimiz sayesindedir.<br />

Ankara iş dünyası olarak başta PKK, DAEŞ ve FETÖ<br />

olmak üzere her türlü terörü lanetliyoruz. Terörü<br />

destekleyenleri, terörden medet umanları da lanetliyoruz.<br />

Biz bu oyunları çok gördük, hepsini<br />

de bozduk. İnşallah bundan sonra da her türlü<br />

oyunu bozacağız. Bu topraklarda kader birliği<br />

yapmış, ortak geçmişe sahip, ortak bir geleceğe<br />

umutla bakan, kardeşliğe inanmış bizler için, bu<br />

memleket ilelebet vatanımız olarak kalacaktır.<br />

Ankara Ticaret Odası olarak terörle mücadelede<br />

her zaman devletimizin yanında olduk.<br />

15 Temmuz silahlı darbe teşebbüsünde şehit<br />

olan vatandaşlarımızın aileleri ile gazilere<br />

yardım amacıyla Başbakanımız Sayın Binali<br />

Yıldırım tarafından başlatılan 15 Temmuz Dayanışma<br />

Kampanyası’na, 2 milyon TL’lik bağışla<br />

katkıda bulunduk. Meclisimizin aldığı karar<br />

çerçevesinde terörle mücadele sırasında şehit<br />

olan Ankaralı asker ve polislerimizin ailelerine<br />

katkı sağlamak ve terörün yarattığı mağduriyeti<br />

bir nebze gidermek amacıyla, 15’er bin TL<br />

maddi yardım yaptık. Bu yardımlarımız devam<br />

ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığımızın Bayırbucak<br />

Türkmenleri, terör saldırılarında yaşamını<br />

yitiren şehitlerin yakınları ve Güneydoğu’daki<br />

terör mağduru vatandaşlara yönelik başlattığı<br />

“Şimdi Yaraları Sarma Zamanı” kampanyasına<br />

500 bin lira destekte bulunduk. Güneydoğu’da<br />

zor şartlar altında terörle mücadele eden asker<br />

ve polislerimize 27 bin adet çorap ve 9 bin<br />

takım iç giyim ile muhtelif gıda maddesi gönderdik.<br />

Şehit aileleri, şehitlerimizin bize emanetidir.<br />

Onlar için ne yapsak az. ATO olarak her<br />

zaman şehit ailelerinin yanında olacağız.<br />

Kararlılıkla, birliğimize ve beraberliğimize<br />

daha fazla sahip çıkacağız. Teröre karşı tek ses,<br />

tek yürek olacağız. Bizler daha çok çalışacağız,<br />

daha çok üreteceğiz. Büyük Türkiye’yi hep<br />

beraber inşa edeceğiz. Bölgemize huzur ve<br />

güvenin gelmesi için Türkiye güçlü olmalıdır,<br />

olacaktır. Ülkemizin üzerindeki kara bulutlar<br />

dağıldığında Türkiye’nin dünyada yükselen<br />

yıldızlar arasında yer alacağına eminim.<br />

İnanıyorum ki ülkemiz çok kısa süre içinde bu<br />

terör belasından kurtulacaktır. Şer odakları bilmelidir<br />

ki, dün olduğu gibi bugün de aziz milletimiz<br />

bir olarak, diri olarak, tek vücut ve tek<br />

yürek olarak tüm kirli planları ve senaryoları<br />

boşa çıkaracaktır. Bu vatanı bölmek isteyen<br />

hiç kimse bugüne kadar emeline ulaşamadı,<br />

bundan sonra da ulaşamayacaktır.<br />

Terör saldırılarında şehit olan kardeşlerimize<br />

Allah’tan rahmet, şehit ailelerimize sabırlar dilerim.<br />

Rabbim vatanını seven her ferdin kuvvetini<br />

ve sabrını artırsın, birliğimizi daim kılsın.<br />

18 19


MEKTEBİM<br />

OKULLARI<br />

Öğrenci sayınız gün geçtikçe artıyor.<br />

Şu anda bünyenizde kaç adet<br />

okula sahipsiniz ve kaç öğrenciniz<br />

mevcut?<br />

Şu an 51 adet kampüsümüz, 160 adet okulumuz<br />

var. Kampüs sayımızı 2 yılda 111’e çıkarmayı hedefliyoruz.<br />

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Yalova,<br />

Diyarbakır, Yozgat, Balıkesir ve Tekirdağ’da kampüsleri<br />

bulunan Mektebim’in, 2017-2018 Eğitim<br />

Öğretim yılında Samsun, Trabzon, Konya, Afyon,<br />

Bursa, Antalya, İzmir, Ankara ve İstanbul merkezli,<br />

yeni 16 adet kampüsü faaliyete girecek.<br />

Ankara’da Oran, Batıkent, Etimesgut ve İncek<br />

kampüslerinde faaliyete devam eden Mektebim’in,<br />

3 yeni kampüsü Yaşamkent, Mamak ve<br />

Eryaman’da açılacak. Okullarımızda 30 bine yakın<br />

öğrencimiz eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.<br />

6 bine yakın akademik ve idari personel<br />

okullarımızda görev alıyor.<br />

Öncelikle bize Mektebim Okulları’ndan kısaca<br />

bahsedebilir misiniz?<br />

Mektebim, 2011 yılında 150 öğrencisiyle İstanbul Büyükçekmece’de temelleri atılan, eğitim öğretim faaliyetlerini<br />

sürdüren, Türk Eğitim sektörünün en önemli markalarından biridir. Anaokulu, İlkokul, Ortaokul, Anadolu Lisesi,<br />

Anadolu Fen Lisesi ve Anadolu Sağlık Meslek Liseleriyle çağdaş ve modern eğitim ortamlarında en son teknolojileri<br />

kullanarak öğrencilerine dünya standartlarında eğitim imkânları sunuyor.<br />

Eğitim, bir ülkenin geleceği ile alakalı en önemli unsurların başında yer almaktadır ve ülkemiz, gelişen nüfusuyla<br />

eğitim sektörü için çok verimli, avantaj¬ları olan bir ülkedir. Hangi sektöre bakarsanız bakın, kısa vadede başarıya<br />

ulaşmış kişi ya da kurumların farklı bir bakış açısına sahip olduklarını ve odaklandıkları iş kolunda daha farklı<br />

adımlar attıklarını görebilirsiniz. Biz eğitimden kazandığını eğitime yatıran bir kurumuz. Bu sektör dışında başka<br />

hiçbir sektörde faaliyet göstermiyor ve yer almıyoruz. 2006 yılında dershanecilik ile adım attığımız eğitim sektörüne,<br />

2011 yılında kurduğumuz Mektebim ile devam ettik. Mektebim, inovatif ve çağdaş eğitim sistemleriyle<br />

beslenen, yabancı dile önem veren, öğrenci koçluğuyla çocuklarımızın eğitim-öğretim süreçlerine yön veren ve<br />

onların hayatlarını etkileyecek tüm süreçleri gözetim altında tutan bir yapıdadır. Bizler vatanını ve milletini seven,<br />

ahlaki değerlerine sahip çıkan, geleceği ve teknolojiyi yakından takip edebilecek, düşünme ve problem çözme<br />

becerileri gelişmiş bir nesil yetiştirmek için yola çıktık. 2011’den bugüne kadar yaklaşık 100 kat büyüdük. 2015-<br />

2016 eğitim-öğretim yılına ise bir önceki yıla göre 4 kat büyüyerek tamamladık.<br />

20 21


Mektebim Okulları olarak öğrencilerinizi<br />

akademik, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif<br />

açıdan tam donanımlı bir şekilde yetiştirmek<br />

için yaklaşımlarınız nelerdir?<br />

Uygulamış olduğumuz “Bütünsel Eğitim” modeli ile anaokulundan<br />

üniversiteye kadar öğrencilerimize kesintisiz<br />

eğitim imkanı sağlıyoruz. İşbirliği içinde olduğumuz üniversiteler,<br />

kurum ve STK’ları ile öğrencilerimiz birçok uluslararası<br />

projede yer alıyor. Sosyal sorumluluk bilinci gelişmiş,<br />

toplumsal olaylar karşısında duyarlı ve farkındalık yaratan<br />

nesiller olarak hayatlarına devam etmeleri bizim için çok<br />

önemli. Özellikle kariyer planlaması konusunda her eğitim<br />

kademesinde ilgi alanlarına göre destek sağlıyor, lisans ve<br />

lisansüstü eğitimleri için hedefleri doğrultusunda hareket<br />

etmeleri için imkânlar sunuyoruz. Eğitim sistemimize teknolojiyi<br />

entegre ederek öğrencilerimize birçok imkan sağlıyoruz.<br />

Sanatsal, sportif ve bilimsel açıdan gelişebilmeleri<br />

için kampüslerimizde fiziki alt yapısıyla fark yaratan sosyal<br />

alanlar oluşturuyoruz. Çocuklarımızın kendilerini keşfedebilmeleri<br />

için oluşturduğumuz alanlar ile fiziksel, zihinsel ve<br />

ruhsal gelişimlerini destekliyoruz. Kampüslerimizde kapalı<br />

yüzme havuzları, spor salonları, dans ve bale salonları, buz<br />

pisti, cep sineması, konferans salonu, müzik ve güzel sanatlar<br />

atölyesi, 3D laboratuvarları, ve branş laboratuvarları yer<br />

alıyor. Çocuklarımızı “Öğrenci Koçluğu” sistemi ile birebir takibe<br />

alıyoruz. Bunu yaparken velilerle çok yoğun ilişkiler kurarak<br />

onları da eğitim süreçlerimize dâhil ediyoruz. Çünkü<br />

biz şunu çok iyi biliyoruz ki, eğitim önce ailede başlar. Okullarımızda<br />

en az bir yabancı dili, ana dil seviyesinde öğrenen<br />

öğrencilerimiz, ikinci bir yabancı dil eğitimi daha alabiliyor.<br />

Her yıl düzenlediğimiz NASA’ ya ve İsviçre CERN’e gezileriyle<br />

dünyanın kapılarını onlara açıyoruz. Sosyal, kültürel ve tarihi<br />

yerleri gezmelerini, görerek öğrenmelerini sağlıyoruz. Okullarımızda<br />

sınav hazırlık süreçlerine destek vermek amacıyla<br />

ciddi çalışmalar yaptık. TEOG’tan YGS’ye birçok farklı sınav<br />

için yeni içerikler, Mektebim eğitim sistemine dâhil oldu.<br />

Dersler bittikten sonra yapılan etütler ve hafta sonu yapılan<br />

ilave dersler, çocuklarımızın sınavlara hazırlanmasına ciddi<br />

bir katkılar sağlıyor. Özgün eğitim modellerinin ve yabancı<br />

dil eğitiminin devamlılığını arttırmak amacıyla uluslararası<br />

ilişkilere ve işbirliği anlaşmalarına hız verdik. Amerika ve Avrupa’da<br />

birçok üniversiteyle ortak projelere imza atıyoruz.<br />

Mektebim okulları olarak Uluslararası<br />

İşbirliklerinizden bahseder misiniz?<br />

Yürütmekte olduğunuz sosyal sorumluluk<br />

projeleriniz nelerdir?<br />

Uluslararası Eğitim Koordinatörlüğümüz tarafından<br />

yürütülen işbirliği anlaşmalarımız ile öğrencilerimize<br />

dünyanın kapılarını aralıyor, farklı ülkelerde ve branşlarda<br />

eğitim imkânı sağlıyoruz. Bulgaristan’ın Blagoevgrad<br />

şehrinde bulunan American University in Bulgaria,<br />

Amerika’da bulunan State University of New York at<br />

Albany (SUNY), İngiltere’nin en prestijli üniversitelerinden<br />

biri olan Kent Üniversitesi ve Sheffield Üniversitesi<br />

ile eğitim işbirliği anlaşmamız bulunuyor. Yaptığımız<br />

anlaşmalarla öğrencilerimize giriş önceliği, burs ve konaklama<br />

imkânları, lisans sonrası lisansüstü eğitimde<br />

uygun fiyat ve ödeme koşulları sağlıyoruz. Mektebim’in<br />

Liderlik ve Girişimcilik programı olan M-LEAD kapsamında<br />

sosyal sorumluluk projeleri yürüten Mektebim<br />

öğrencileri çalışmalarıyla örnek olmaya devam ediyor.<br />

Anaokulundan liseye kadar tüm kademelerde Mektebim<br />

tarafından üretilen okul kıyafetlerini yaş gruplarına<br />

göre düzenleyen öğrenciler il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde<br />

de destek alarak Türkiye’nin birçok noktasına<br />

yardım ulaştırdı. 21.793 adet okul kıyafetini Türkiye genelinde<br />

ihtiyaç sahibi okullara ileten öğrencilerimiz, Aladağ<br />

faciasından etkilenen kız öğrencileri de unutmadı.<br />

Kızılay Genel Müdürlüğü ile görüşerek işbirliği sağlayan<br />

M-LEAD öğrencileri, aldıkları lojistik destek ile Türkmeneli’nin<br />

Kerkük şehrinde bulunan Yahyava kampındaki<br />

savaştan kaçan göçmen aileler ve çocuklar için kırtasiye<br />

malzemesi, kazak, pantolon, tişört, gömlek, ayakkabı,<br />

bot, mont, kazak, eldiven, şapka, bere, atkı gibi kışlık kıyafet<br />

ve hijyen malzemesi toplayarak bölgeye ulaştırdı.<br />

New York Bilim Akademisi’nin uluslararası bir girişimi<br />

olarak dünyada 50’den fazla ülkede 100’e yakın ortakla<br />

hayata geçen 1000 GIRLS, 1000 FUTURES projesinde<br />

öğrencilerimiz de yer alıyor. Bilimsel alanlarda akademik<br />

ve profesyonel kariyer yapmak isteyen 5 kız öğrenicimiz<br />

proje mentörleriyle çalışmalara devam ediyor. Girişimcilik<br />

ve liderlik konularında da önemli etkinlikler gerçekleştiren<br />

M-Lead, bu kapsamda hazırlanan, Fikrinle Gel<br />

İş Projeleri Yarışması’nı düzenleyerek, her yıl 9, 10 ve 11.<br />

sınıflar arasında iş fikirleri belirliyor.<br />

Eğitimde yabancı dilin yeri ve önemi çok<br />

büyük. Öğrencilerinizin iyi bir yabancı<br />

dil eğitimi almaları için yaptığınız<br />

çalışmalardan bahsedebilir misiniz?<br />

Common European Framework (Avrupa Dil Çerçevesi)<br />

doğrultusunda şekillendirilmiş akademik müfredatla<br />

anaokulundan başlayarak tüm öğrencilerimize<br />

dünya vatandaşı olabilme imkânı sağlayarak, Native<br />

öğretmenler eşliğinde İngilizce başta olmak üzere<br />

Almanca, Fransızca ve İspanyolca dillerinde eğitim<br />

veriyoruz. Öğrencilerimiz en az bir yabancı dili ana<br />

dilleri gibi konuşurken ikici bir yabancı dil eğitimi alarak<br />

farkındalık oluşturuyor.<br />

22<br />

23


Ülke olarak zorlu dönemlerden geçiyoruz.<br />

Şehit çocuklarına sahip çıkıyor olmanız<br />

çok güzel bir davranış. Onlara sağladığınız<br />

burs imkânlarınızla ilgili olarak bizleri<br />

bilgilendirir misiniz?<br />

Darbe girişimi hem devletimize hem de milletimize<br />

karşı yapılmış bir girişimdir. Sadece eğitim dünyası değil<br />

tüm sektörler bu girişime karşı birleşerek ortak bir<br />

ses oluşturdu. Tabi ki eğitim dünyası da ilk andan itibaren<br />

gerekli desteği vererek vatanımıza ve milletimize<br />

karşı yapılan bu girişime karşı bir araya geldi. Okul<br />

seçmek yaşam seçmektir. Okul seçmek edineceğiniz<br />

kültürü seçmektir. Ülkemizde, eğitim kurumlarının<br />

seçimi esnasında hangi görüşte olduğu her zaman aileler<br />

tarafından sorgulanır. Son günlerde yaşadığımız<br />

ve Milli İradeye karşı yapılan darbe girişimi sonrasında<br />

gördük ki, eğitim kurumları hayatımızdaki en önemli<br />

olgulardan biridir. Bir eğitim kurumu, asli görevi olan<br />

eğitim dışında başka amaçlarla kullanılırsa vatanımız<br />

ve milletimiz için çok tehlikeli bir silah haline gelebilir.<br />

Onun için okul seçimi yaparken, bir okulun fiziki ortamları,<br />

akademik başarıları kadar, vatandan ve milletten<br />

yana mı? Milli değerlerimize sahip çıkıyor mu? Akıl<br />

ve bilimden yana mı? Vatanımızı ve milletimizi çağdaş<br />

muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak hedeflere<br />

sahip mi? Gibi soruları sormak elzem bir konu haline<br />

gelmiştir. Anne ve babalar olarak, onları emanet edeceğimiz<br />

eğitim kurumlarını seçerken artık çok daha<br />

dikkatli olmalı ve geleceğimizi doğru ellere emanet<br />

etmeliyiz. Devletimize karşı yapılan darbe girişiminde<br />

kendi vücutlarını siper eden vatandaşlarımızın yaptığı<br />

bu büyük cesarete ve kahramanlığa karşı, onların<br />

çocuklarına Mektebim ailesi olarak Türkiye’de ki bütün<br />

kampüslerimizde eğitim hayatlarının tamamını kapsayacak<br />

şekilde yüzde yüz burs imkânı sağladık. Şu an<br />

bir üniversitemiz yok ama açmayı planladığımız üniversitede<br />

bu çocuklarımıza her türlü imkânı vereceğiz.<br />

O sürece kadar üniversiteye gidecek ya da şu an okuyan<br />

şehit ailelerimizin çocuklarına da maddi destek<br />

veriyoruz. Şehit çocuklarımıza kontenjanlar dâhilinde<br />

burs ve indirim olanaklarımız mevcut. Çocuklarımız<br />

geleceğimizdir, onlara sahip çıkacağız.<br />

Son olarak gelecek hedefleriniz nelerdir?<br />

Mektebim olarak bu yıl 2 bin 500 kişiye istihdam sağlayacağız.<br />

2017-2018 Eğitim Öğretim yılında 16 yeni kampüsümüz<br />

faaliyete giriyor. Sonraki yıla 30, bir sonraki yıla<br />

yine 30 kampüs açarak iki yıl içerisinde 111 kampüse<br />

çıkmayı hedefliyoruz. Bu süreç içerisinde istihdam sayımız<br />

15 bini bulacak. Yurt dışında okul projelerimiz var.<br />

Ulusal ve uluslararası alanda üniversite işbirliklerimiz<br />

devam edecek. Fetö’nün okullarının kapanma süreci<br />

devam ederken Devletimizin bu süreçte hayata geçirdiği<br />

Maarif Vakfı çalışmalarına destek verecek ihtiyaçlar<br />

doğrultusunda yurt dışı yatırımlarını planlayacağız. Türkiye’nin<br />

vatansever okullara ihtiyacı var. Ülkemizin de<br />

yurtdışında imajını zedeleyen Fetö’nün bıraktığı kötü izi<br />

temizleyecek kurumlara ihtiyacı var. Yatırım konusunda<br />

imkânlarımızı Vakfın ihtiyaçlarına göre planlayacağız.<br />

Önümüzdeki yıllarda Doğu ve Güneydoğu Okul Yatırımı<br />

projelerimiz artacak.<br />

24 25


Yardım operasyonunun büyüklüğünü anlayabilmek adına, bölgenin yaşadığı ihtiyaç durumu<br />

hakkında bilgi verir misiniz?<br />

KIZILAY GENEL BAŞKANI<br />

DR. KEREM KINIK İLE RÖPORTAJ<br />

GERÇEKLEŞTİRDİK.<br />

Doğu Afrika ve Yemen’de şu anda açlık,<br />

kıtlık ve özellikle Yemen ve Güney Sudan’da<br />

çatışmalar nedeniyle çok büyük<br />

bir insani kriz yaşanıyor. 17 milyon insan<br />

yeterli beslenemiyor. 14.5 milyon insan<br />

temiz suya erişemiyor. Yaklaşık 9 milyon<br />

insan sağlık hizmeti alamayacak bölgelerde<br />

yaşıyor. Bu ülkelerde devlet sistemi<br />

çok büyük hasar almış durumda. Yemen’de<br />

19 milyon insan yardıma muhtaç durumda,<br />

bunların 10 milyonu acil insani yardıma<br />

muhtaç durumdalar. Doğu Afrika’da<br />

20 milyonu aşkın insan bu anlamda acil<br />

insani yardıma muhtaç durumda. Güney<br />

Sudan’da devam eden çatışmalar nedeniyle<br />

bazı bölgelere ulaşım sağlanamıyor.<br />

Oralara sadece havadan gıda ve insani<br />

yardım ulaştırılabiliyor ve açlıktan ölümler<br />

başladı. Herhangi bir şekilde sağlık hizmeti<br />

alamayan insanlar, ciddi bir sıkıntıyla karşı<br />

karşıyalar. Bu durumun etkileri 2025 yılına<br />

kadar bölgeyi olumsuz şekilde etkileyecek.<br />

Öncelik olarak gıda ve su, sonrasında<br />

sağlık hizmetleri, ilaç ve barınma yardımı<br />

yapmak gerekiyor. Çatışmalar nedeniyle<br />

tarladaki hasat toplanamadı. Bu süreç bir<br />

sıkıntı çemberi oluşturdu. Güney Sudan<br />

açlık nedeniyle ailelerin günde sadece 1<br />

öğün beslenebildiği bir bölge haline geldi.<br />

Maalesef içme suyu ve gıda yoksunluğu<br />

nedeniyle her 10 dakikada 1 Yemenli bebek<br />

hayatını kaybediyor. Eğer biz bu insanlara<br />

yardım etmezsek bu insanlar ölümün<br />

bataklığına çekilecekler.<br />

Dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiğiniz insani yardımlarınızla ülkemizin adından sıkça<br />

söz ettiriyorsunuz. Bu kadar ülkeye yardım ederken Yemen ve Afrika’ya yönelik başlattığınız<br />

yardım kampanyasını başlatma kararını nasıl aldınız?<br />

‘Umudu ol’ sloganıyla yardım seferberliğine çağırdığımız coğrafyada büyük sıkıntılar var. Birisi Yemen,<br />

diğeri de Doğu Afrika. Bu bölgelerdeki insani krizler güçlü bir yardım faaliyeti olmadan aşılamaz.<br />

Afrika’nın yaşadığı felaketin çok sayıda nedeni var. Bizim iklimsel felaket dediğimiz “Elnino”<br />

ve onun sonucu olarak oluşan kuraklık ve kıtlık. Tarımsal üretim bir önceki yıla oranla yarıya düştü.<br />

Bu coğrafyalar en çok sömürülmüş topraklar. Toplamda 30-40 milyon insan çok büyük bir krizle<br />

karşı karşıya. Bu krizin diğer sebebi de silahlı çatışmalar ve uzayan anlaşmazlıklar. İklim felaketiyle<br />

beraber oluşan bu kriz daha da derinleşti. Uluslararası yardımların nitelik ve nicelikleri bu krizlerin<br />

aşılmasında yetersiz kaldı. Dünya Gıda Programı bu bölgeye yardım amaçlı 1 milyar dolar ayırmıştı.<br />

Bu yardımın 700 milyon doları, ulaştırma ve lojistiğe gitti. Gıda yardımı sadece 300 milyon dolarla<br />

sınırlı kaldı. Yemen’de çatışmalardan 21 milyon insan etkilendi. Bu insanların yarısı çok acil insani<br />

yardım bekliyor. Yaşanan bu duruma kayıtsız kalamazdık. Yardımseverlerimizin de desteğiyle Kızılay<br />

olarak ihtiyacı olanın yanında olmak adına gerekirse tüm gücümüzü seferber ederiz.<br />

26 27


Kampanyaya, kurum ve kuruluşların yanı sıra<br />

STK’ların da desteğini alıyorsunuz. Kampanya<br />

sonrası ne tür yardımlarda bulunacaksınız?<br />

Doğu Afrika’ya, özellikle kuraklığın yoğun<br />

yaşandığı Somali, Etiyopya, Cibuti gibi<br />

ülkelerin bulunduğu bölgeye, Güney<br />

Sudan ve Yemen’e yönelik olarak çok<br />

acil bir şekilde çalışmalarımıza başladık.<br />

Yardım uçaklarımız ve gemilerimiz, insani<br />

yardımları burada muhtaç olan insanlara,<br />

en hızlı şekilde taşıyacak. Öncelikli olarak<br />

ilaç ve gıda malzemesi gönderilmesi,<br />

sağlık ekipmanı, su ve hijyen kitleri temin<br />

edilmesi, ihtiyaç duyulan bölgeler için<br />

barınma desteği ve geçimlik malzeme<br />

sağlanması gibi çok boyutlu acil insani<br />

yardım destekleri üzerinde çalışıyoruz.<br />

Bu uzun sürecek bir kriz, dolayısıyla bizim<br />

bu farkındalığı kamuoyunda yüksek seviyede<br />

tutmamız gerekiyor.<br />

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın<br />

kampanyanızı desteklemesini nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Sayın Cumhurbaşkanımız, yine insanlığın ve<br />

dünyanın vicdanının sesi olarak, şu anda çok<br />

büyük bir açlık ve kuraklık krizi ile pençeleşen<br />

Yemen ve Doğu Afrika ile ilgili bir inisiyatif kullanarak,<br />

insanlığı buraya acil yardıma davet<br />

etti. Bu davette de Kızılay’ı aracı kıldı. Kızılay<br />

aracılığı ile bu insanlara, bu yardımların ulaştırılabileceğini<br />

ifade etti.<br />

‘Umudu Ol’ kampanyası da Yemen ve Sudan<br />

başta olmak üzere, savaşlar ve kuraklıklar,<br />

açlıklar ve yoksulluklar nedeniyle artık yaşanamaz<br />

hale gelen bu bölgelere, bir anlamda<br />

dünyadan ve insanlıktan umudunu kesmiş<br />

olan bu insanlara bir mesaj da taşıyor. ‘Umudu<br />

Ol’ kampanyası, dünyayı tekrar insan olmaya,<br />

insan kalmaya davet ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız,<br />

buralardaki insanlara, insanlığın<br />

ölmediğini göstermek için de ‘Umudu Ol’ sloganı<br />

ile bu kampanyayı açtı.<br />

Kızılay olarak biz de bu inisiyatifi, başlatılan<br />

kampanyayı, çok büyük coşku ve büyük bir<br />

seferberlik ile takip ediyoruz. En kısa zaman<br />

içerisinde, bu bölgelere yönelik gemiler<br />

kaldırmayı ve uçak kargo ile de ilaç gibi acil<br />

destekleri ulaştırmayı hedefliyoruz. Bu çerçevede<br />

de vatandaşlarımızı, büyük kurumsal<br />

yapıları, şirketleri, iş organizasyonlarını ve<br />

uluslararası kurumları Cumhurbaşkanımızın<br />

“Umudu Ol” kampanyasına destek olmaya<br />

davet ediyoruz. Biz Kızılay olarak bu yardımların<br />

bu bölgelere ulaştırılması konusunda<br />

hem merkezdeki ekiplerimiz, hem<br />

sahaya yönlendireceğimiz<br />

ekiplerimiz, hem de sahadaki<br />

çözüm ortaklarımız ile<br />

beraber bütün sürecin<br />

takipçisi ve denetçisi<br />

olacağız.<br />

28 29


TÜRKİYE ŞEHİT AİLELERİ VE GAZİLER<br />

VAKFI’NIN EN YAŞLI GAZİSİ OSMAN AKAN<br />

Osman Amca, Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı’nın “En<br />

Yaşlı Gazisi” olma unvanını taşıyor. 1934, Ankara doğumlu<br />

Gazi Akan’ın üç tane evli çocuğu ve torunları var. Gazi<br />

olmasının ardından 60’dan fazla yıl geçmiş. Biz de kendisiyle<br />

kısa bir sohbet gerçekleştirdik ve kendisini daha yakından<br />

tanıma fırsatı edindik.<br />

Babasının kendisini, “Bu hayatta hiç kimseye muhtaç<br />

olma oğlum” diyerek yetiştirdiği gazimiz, eşinin vefatından<br />

sonra bu hayatta yapayalnız kaldığını, Ankara, Ümitköy’de<br />

eşiyle beraber yaşadıkları evde, eşini hatırlattığı<br />

için oturamayıp yeni bir eve taşındığını ifade etti. Şu an<br />

Bağlıca’daki evinde tek başına yaşıyor. Devletin maddi anlamda<br />

desteğini esirgemediğini, ancak manevi anlamda<br />

moral ve desteğe ihtiyaçları olduğunu söylüyor.<br />

Ona nasıl gazi olduğunu sorduğumuzda ise, bu elim<br />

olayın başına nasıl geldiğini bizlere anlattı:<br />

“Manisa’da Er Eğitim Tugayı’nda askerlik görevim için bulunuyordum.<br />

İçimizden Kore’ye gitmek üzere benimle beraber<br />

100 kişi seçtiler. Öncelikle bir ay boyunca Manisa’da<br />

eğitim gördük. Ardından bizi İzmir, Balçova’ya gönderdiler<br />

ve eğitimimize kaldığımız yerden orada devam ettik.<br />

Bir gün tatbikattayken el bombası elimde patladı. Hayatta<br />

kalmayı başardım, ancak birçok sıkıntı çektim. İlk olarak<br />

İzmir’de tedavilerim başladı. Sonrasında Manisa’ya gönderildim<br />

ve orada da tedaviye devam ettik. En son iyileşip<br />

tekrar memleketim Ankara’ya döndüm. Çok şükür iyiyim<br />

ve bu yaşa kadar geldim.”<br />

Eskiden gazilerin parmakla gösterildiğini, ancak şimdi<br />

gaziyim deyince geçmişteki gibi saygı görmediklerini<br />

kaydeden Osman Amca, maddi anlamda hiçbir sıkıntı<br />

çekmediğini, devletin sağladığı olanaklardan memnun<br />

olduğunu, yalnızca halkımızdan ve devletten manevi<br />

destek beklediğini söyledi.<br />

Gazi Akan, Türkiye Şehit Aileleri ve Gaziler Vakfı Başkanı<br />

Gazi Üstüner Midiliç’in maddi ve manevi şehit aileleri, gaziler<br />

ve gazi ailelerinden hiçbir şekilde desteğini esirgemediğini,<br />

her anlamda elinden gelenin fazlasını yapmaya<br />

gayret ettiğini belirtti.<br />

En İyisi İçin...<br />

www.metepanel.com<br />

30 31


RÖPORTAJ<br />

BÜLENT ŞAKRAK<br />

Öncelikle, Bülent Şakrak kimdir? Bize<br />

biraz kendinizden bahseder misiniz?<br />

Oyunculuk sizin için nedir?<br />

1977 İstanbul doğumluyum. Gemlik’te büyüdüm.<br />

1996’da İstanbul’a geri geldim ve 1998<br />

yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nı<br />

kazanıp oyunculuk mesleğine adım attım.<br />

Hala da oyunculuk mesleğini yapmaya çalışan<br />

biriyim.<br />

Öğrencilik hayatınız nasıl geçti? İyi bir<br />

öğrenci miydiniz?<br />

Çok başarılı bir öğrenci miydim onu bilmiyorum<br />

ama her zaman iyi bir çocuktum. Öğrenciliğimde<br />

kimseye bir ayıbım olmadı. Ancak öyle takdirler,<br />

teşekkürler alan birisi de değildim açıkçası. Üniversiteyi<br />

kazandım, üniversite mezunu oldum ve<br />

en azından sevdiğim bir mesleği yapıyorum. Bu<br />

zamanda sevdiği mesleği yapan biri olmak çok<br />

önemli ve mesleğimin okulunu okumuş biriyim.<br />

Yani şanslı olanlardanım diyebiliriz.<br />

Oyuncu olmaya ne zaman karar<br />

verdiniz? Bu sizin için çocukluktan<br />

gelen bir istek miydi?<br />

İlkokulda falan küçük temsil denemelerim olmuştu<br />

ama asıl olarak 16 yaşındayken küçük<br />

teyzemin teşvikiyle başladım. Kurslara gittim ve<br />

kendimi bu alanda yetiştirmeye çalıştım. Ardından<br />

da konservatuar dönemim devreye girdi.<br />

Oyunculuk hayatım böyle başladı.<br />

Öncelikle oyunculuk herkes için bir sanat dalıdır.<br />

Bununla birlikte oyunculuk benim ekmek<br />

paramı kazandığım ve çok sevdiğim mesleğim.<br />

Aynı zamanda oyunculuk, ölçüyü aşmadan<br />

yaşam biçimim!<br />

Rolünüze hazırlanırken neler<br />

yaparsınız?<br />

Aslında bu sorunun çok detaylı ve uzun bir cevabı<br />

var. Ama kısaca şunu diyebilirim ki çalışma<br />

biçimim oynamam gereken karaktere göre<br />

değişiyor. Özellikle uyguladığım bir yöntemim<br />

yok. Role hazırlanma şeklim karakterin toplumsal,<br />

kişisel ve psikolojik durumuna bağlı olarak<br />

değişkenlik gösteriyor.<br />

Birçok film, dizi ve tiyatroda yer<br />

aldınız. Canlandırdığınız karakterleri<br />

düşündüğünüzde kendinizi çok fazla<br />

özdeşleştirdiğiniz bir karakter oldu mu?<br />

Aslında bunu hiç düşünmedim ama sonuç olarak<br />

her oynadığım karakterin içinde biraz benden<br />

de var, olmak zorunda. Dolayısıyla her biri<br />

biraz benim. Oynadığım karakterler ya da tiplerin<br />

hepsi bana ait, benim hamuruma uygun. O<br />

yüzden hepsiyle zaten özdeşim diyebiliriz.<br />

Bugüne kadar yer aldığınız setlerden<br />

hiç unutamadığınız bir anınızı bizimle<br />

paylaşır mısınız?<br />

Aklıma ilk gelen enteresan anılarımdan birini<br />

anlatmak istiyorum. Yılan Hikayesi dizisinde<br />

oynamaya başladığım zaman televizyon ekranlarında<br />

bu kadar çok dizi veya film yoktu. Bu<br />

nedenle diğer oyuncu arkadaşlarımla beraber<br />

çok ciddi bir şöhret yakalamıştık. Bir gün sette<br />

ışık kamyonlarıyla kaçırılmak zorunda kaldık.<br />

Çünkü sette halk tarafından oluşan bir izdiham<br />

olmuştu. Bir sürü insan evlerinden kalkıp bizi<br />

görmeye gelmişti sağ olsunlar. Bizim de orada<br />

ışık kamyonlarının arkasına konulup kaçırıldığımızı<br />

hatırlıyorum.<br />

Türk dizilerinin bölüm süreleriyle ilgili ne<br />

düşünüyorsunuz ve bir izleyici olarak<br />

takip ettiğiniz Türk dizileri var mı?<br />

Kesinlikle çok uzun buluyorum dizi sürelerini.<br />

Buna bağlı olarak çalışma şartları da ağır oluyor.<br />

Gece gündüz çalışmamız gerekiyor. Bu zaten<br />

hepimizin ve sektörün ortak bir kararı. İzlediğim<br />

ve takip edebildiğim bir Türk dizisi de samimi<br />

olmam gerekirse yok. Diğer oyuncu arkadaş-<br />

larım da ben de kendi oynadığımız dizileri bile<br />

seyretmeye vakit bulamıyoruz yoğunluktan.<br />

Ben zaten hem tiyatro, hem televizyon hem de<br />

onun dışındaki sunuculuk gibi ekstra işleri de<br />

yaptığım için, biraz hayatım çalışmakla geçiyor<br />

diyebilirim. Çalışmaktan kalan vakitlerimi de<br />

aileme ayırmaya özen gösteriyorum. O yüzden<br />

bir diziyi başından sonuna kadar takip edebilmemin<br />

mümkün olduğunu söyleyemem.<br />

İçinde bulunduğunuz sektörle ilgili olarak<br />

değiştirmek istediğiniz şeyler var mı?<br />

İçinde bulunduğum sektörde değişmesini istediğim<br />

şey az öncede bahsettiğim gibi tabi<br />

ki dizi sürelerinin kısaltılması, daha insani şartlarda<br />

çalışabilme ve sabahlara kadar yoğun bir<br />

şekilde çalışmama imkanının olması. Bu sadece<br />

kendim için veya kamera önündeki ekip için değil<br />

aynı zamanda kamera arkası için de geçerli.<br />

Biz yoruluyorsak onlar bizim yedi katımız yoruluyor.<br />

Bu sektörün arka planında bizden daha<br />

fazla yorgunluk yaşayan kahramanlar var. Onlar<br />

için de özellikle bir konfor alanının sağlanmasını<br />

ve daha insani şartlarda çalışabilmeleri için dizi<br />

sürelerinin kısaltılmasını isterdim.<br />

32 33


Ne tarz filmler izlemekten hoşlanırsınız?<br />

Sizi en çok etkileyen, en son izlediğiniz<br />

film hangisi?<br />

Daha çok dönem ve animasyon filmlerini izlemeyi<br />

seviyorum. Yerli yabancı nerdeyse bütün<br />

dönem filmlerini izlemiş olabilirim. Son izlediğim<br />

film de “Zootopia” isimli bir animasyon filmi.<br />

Çok komik ve çok iyi bir animasyondu. Her<br />

yerde de öneriyorum bu filmi. Aynı şekilde sizlere<br />

de izlemenizi tavsiye ederim. Özellikle de<br />

animasyon severlere.<br />

Oyuncu olmasaydınız yapacağınız<br />

meslek ne olurdu?<br />

Ben aynı zamanda bir dalış sevdalısıyım ve kendi<br />

adıma iyi bir dalgıç olduğumu düşünüyorum.<br />

Bütün eğitimlerimi tamamlayıp dalış eğitmeni<br />

olma şansım da oldu. Oyunculuk mesleğim dışında<br />

en çok sevdiğim ve profesyonelce ilgilendiğim<br />

şey dalış sporu. Herhalde oyuncu olmasaydım<br />

bir dalış merkezi açardım ve hayatıma<br />

dalgıç olarak devam ederdim. Onun dışında da<br />

başka hiçbir şey düşünmedim bugüne kadar.<br />

Bir gününüz nasıl geçiyor? Bülent<br />

Şakrak’ın dünyası nasıldır?<br />

Çalışarak, çalışarak ve yine çalışarak geçiyor.<br />

Ama çalışmanın dışında tabi ki az da olsa kendime<br />

ait zamanlarım da olmuyor değil. Yurtdışı<br />

seyahatleri yapmayı çok seviyorum. Gezmeyi,<br />

görmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, kültürel aktivitelere<br />

katılmayı, sinemaya ve tiyatroya gitmeyi,<br />

sergi gezmeyi çok seviyorum. En önemlisi ailemle<br />

vakit geçirmeyi çok seviyorum. Bu nedenle<br />

eşimle birlikte sosyal anlamda bir yığın<br />

şey yapıyoruz.<br />

Kendinizi motive etmek için neler<br />

yaparsınız? İlgilendiğiniz hobileriniz var<br />

mı? Boş zamanlarınızı nasıl geçirirsiniz?<br />

Amerikan arabalarına karşı bir hevesim var.<br />

Kendime ait olan eski bir Amerikan arabam var.<br />

Onunla birlikte sıkça tamirhanede vakit geçiriyoruz.<br />

Böyle şeylerle uğraşmak bana çok keyif<br />

veriyor. Bunun dışında evimizin küçük bir köşesinde<br />

eşimle kendimize özel alanlar oluşturduk.<br />

Eşimin ayrı, benim ayrı olmak üzere 2 tane<br />

küçük atölyemiz var. O seramik yapmaktan çok<br />

hoşlanıyor. Benim de küçük bir ahşap atölyem<br />

var. Biraz da ahşapla ilgileniyorum. Ayrıca eşimle<br />

beraber arkadaşlarımızla, dostlarımızla gezmeyi,<br />

dolaşmayı, sohbet etmeyi seven insanlarız.<br />

İşimizden arta kalan vakitlerde sevdiğimiz<br />

insanlarla zaman geçirmeye çalışıyoruz.<br />

Ne tarz müzikler dinlemekten<br />

hoşlanırsınız?<br />

Ben en çok Jazz dinlemeyi seviyorum. Ama bir<br />

taraftan da Türkü aşığıyım. Hem mesleğimin<br />

getirdiği bir alışkanlıkla iyi ezber de yapabiliyorum.<br />

Güzel şarkı söyleyebilirim diyemem belki<br />

ama büyük bir keyifle eşlik edebilirim. Ayrıca<br />

çok ciddi bir Neşet Ertaş hayranı olduğumu<br />

söylemek isterim. Jazz ve Türküler dışında özellikle<br />

de Neşet Baba dışında, kulağa hoş gelen<br />

hemen hemen her şeyi dinleyebilirim. Zaman<br />

zaman rap dinlediğim de oluyor. Bazı Türk popçuları<br />

da çok seviyorum.<br />

TRT 1’ de yayınlanan yarışma programı<br />

Kendi Düşen Ağlamaz’a yılbaşı özel<br />

programında “Hangimiz Sevmedik”<br />

ekibiyle katıldığınız. Üstelik yarışmada<br />

rakibiniz olan yine TRT 1’in en çok<br />

izlenen dizilerinden “Baba Candır”<br />

ekibini mağlup ettiniz. Yarışmadan<br />

kazandığınız parayı bağışladığınızı<br />

biliyoruz. Sosyal sorumluluk<br />

projelerinde yer almaya ne ölçüde<br />

dikkat ediyorsunuz ?<br />

Sosyal sorumluluk projelerinde olmaya özen<br />

gösterilmesi gerektiğini düşünmüyorum. Bu zaten<br />

insanoğlunun gerekliliği olmalı. Dolayısıyla<br />

sosyal sorumluluk projeleri için ayırdığım özel<br />

bir zamanım yok. Yani ne zaman, nerede denk<br />

gelirse, ne kadarına yetişebilirsem ve yetebilirsem<br />

yardımcı olmaya çalışıyorum.<br />

Son olarak büyük bir hayran kitleniz<br />

var. Buradan sizi sevenlere ne demek<br />

istersiniz?<br />

Büyük bir hayran kitlem var mı onu bilmiyorum<br />

açıkçası. Ama beni seven insanlar var ve her birine<br />

beni takip ettiği için teşekkür ediyorum. Bu<br />

durum kesinlikle beni çok mutlu ediyor. Yaptığım<br />

işlerin sevilmesinden, tiyatro seyircisinden,<br />

salonlarımızın dolu dolu olmasından, yaptığım<br />

işleri tercih eden bir kitle olmasından çok mutlu<br />

oluyorum. Hepsini teker teker çok seviyorum.<br />

Hep birlikte okuyalım, kendimizi geliştirelim, el<br />

ele olalım ve birbirimizi çok sevelim. Beni sevenlere<br />

bunları söyleyebilirim. Ama en önemlisi<br />

sevelim, sevelim ve yine sevelim…<br />

34 35


NEVŞEHİR<br />

Nevşehir, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde<br />

bulunur. Önceleri Kırşehir’in bir ilçesi<br />

olan, 20 Temmuz 1954 tarihinde il haline getirilen<br />

Nevşehir’in, toplamda 8 ilçesi bulunmaktadır.<br />

Bunlar; Nevşehir(Merkez İlçe), Acıgöl,<br />

Avanos, Derinkuyu, Gülşehir, Hacıbektaş,<br />

Kozaklı ve Ürgüp’tür. Bu bölgenin tarihi M.Ö<br />

yaşamış olan Hititlere kadar uzanmaktadır. Yapılan<br />

arkeolojik çalışmalara göre de bölgede<br />

Hititlerin, Friglerin, Romalıların ve Genç Romalıların<br />

yaşadığı anlaşılmaktadır. Nevşehir ili<br />

bünyesinde birçok tarihi eser, çok sayıda kilise,<br />

manastır ve konut barındırıyor. Bu tarihi eserlerin<br />

ve yapıların en zengin olduğu bölge, Göreme.<br />

Eğer siz de tarihle iç içe olmayı seviyor<br />

ve muhteşem fotoğraflar çekmek istiyorsanız,<br />

mutlaka merkez ilçenin sınırları içerisinde yer<br />

alan Göreme’yi gidip görmelisiniz.<br />

1718-1726 yılları arasında yapılan Nevşehirli<br />

Damat İbrahim Paşa Külliyesi de şehrin dini<br />

açıdan çok önemli bir yapısını oluşturuyor.<br />

Külliyenin içerisinde cami, medrese, sıbyan<br />

mektebi, hamam ve kitaplık bulunuyor. Caminin<br />

kubbesi kurşunla kaplanmış. Bu nedenle<br />

Kurşunlu Cami diyenler de var. Şehrin tam<br />

merkezinde Damat İbrahim Paşa Anıtı’nı görebilirsiniz.<br />

Bu anıt Cumhuriyet Dönemi’nde yapılmıştır.<br />

Kentin en önemli yapılarından biri de<br />

tabiki konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir<br />

kaya bloku bulunan peri bacalarıdır.<br />

Görüntü ve yapı bakımından oldukça<br />

ilginç ve bir o kadar güzel olan peri<br />

bacaları, Avcılar Köyü’nden Göreme’ye<br />

kadar uzanır. Görkemli peri bacalarını<br />

görebilmek için her yıl kente<br />

çok sayıda yerli<br />

ve yabancı turist gelmektedir.<br />

En yoğun<br />

oldukları yerler,<br />

Ürgüp-Uçhisar-Avanos<br />

arasındaki vadilerdir. Bu görkemli yapılardan<br />

biraz bahsetmek gerekirse, alt tabakanın üst<br />

tabakaya göre daha yumuşak olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Ayrıca peri bacalarının oluşmasında<br />

yağmur sularının önemi çok büyüktür.<br />

Çünkü peri bacalarını oluşturan sert yapıdaki<br />

kayalar sel suları tarafından parçalanır ve taşınır.<br />

Alttaki konik gövdeye göre daha sert yapıda<br />

olan taş bloku bir şapka gibi yapının üst<br />

bölgesinde durmaktadır. Şapkadaki kayanın<br />

direnci göz önüne alındığında peri bacaları<br />

uzun veya kısa ömürlü olabilirler. Yağmur sularının<br />

yardımıyla bu hali alan yapılar genelde<br />

bitki örtüsünün olmadığı ya da çok zayıf olduğu<br />

bölgelerde oluşurlar. Bu durumda Nevşehir<br />

bitki örtüsünün yeterince zayıf olduğu<br />

sonucuna varabiliriz.<br />

Nevşehir’de çok çeşitli böcek ve hayvan türleri<br />

var. Hatta, bu bakımdan Anadolu’nun en zengin<br />

yörelerinden biri. Bölgede 100 civarı gündüz<br />

kelebeği yaşarken 200 civarı gece kelebeği<br />

yaşamaktadır. Bazı kelebek koleksiyoncuları<br />

arasında aranılan bir kelebek türü olan ‘Zygaena<br />

Kapadokia’ Kapadokya Bölgesi’nde yaşamaktadır.<br />

Kelebek koleksiyonuna bir ilginiz<br />

varsa, az bulunan bu kelebek türünü belki Kapadokya’da<br />

bulabilirsiniz. Avrupa’nın ikinci<br />

büyük kertenkelesi olan “Agama<br />

Stellio” tüf kayalarının<br />

arasında yaşar. Yöre<br />

halkı bu kertenkeleye<br />

“kaya kertisi” adını vermiş.<br />

Ayrıca bir çöl hayvanı<br />

olan “Arap Tavşanı”da<br />

bu bölgeye özgü.<br />

Şehrin belli başlı akarsuyu çok<br />

derinden akan ve 1355 km olan<br />

Kızılırmak. Ancak çok derinden akması sebebiyle<br />

sulama için kullanılamıyor. Yeryüzü<br />

şekilleri düşünüldüğünde bölgede büyük<br />

önemi bulunan vadilerden en önemlisi Kızılırmak<br />

vadisiyken; Göreme, Karacaören ve Damsa<br />

vadisi de şehrin diğer vadileridir. Konya<br />

kapalı havzası içerisinde yer alan Derinkuyu<br />

ovası, Nevşehir’in en büyük ovasıdır. Ekonomik<br />

açıdan baktığımızda yer altı kaynakları<br />

büyük önem taşımaktadır. Linyit, perlit, tuz ve<br />

oniks yatakları nitelik bakımından önemli yataklardır.<br />

Anadolu’nun turistik bir bölgesi olan Nevşehir,<br />

birçok turizm türünü de içinde barındırmaktadır.<br />

Bunlardan başlıcaları, sağlık turizmi, kültürel<br />

ve tarihsel turizm, kongre ve fuar turizmi,<br />

spor amaçlı turizm, sosyal turizm, kamp-karavan<br />

turizmi, tarihi ipek yolunun tekrardan<br />

canlandırılmasını amaçlayan ipek yolu projesi<br />

ve Kapadokya turizm gelirinin %14’ünü oluşturan<br />

balon. İlçede çok sayıda kaplıca da var.<br />

Bunlardan en önemlisi ve en büyüğü Kozaklı<br />

Kaplıcaları. Eğer romatizmanız veya ağrılı bir<br />

hastalığınız varsa Kozaklı kaplıcalarının suyu<br />

sizin için tam bir şifa kaynağı. Üstelik isterseniz<br />

konaklamak için de çok uygun. Öte yandan<br />

deri hastalıkları için büyük fayda taşıyan<br />

Gümüşkent İçmesi de çok meşhur.<br />

Kentte kültürel ve tarihsel açıdan çok sayıda<br />

gezilip görülecek yer mevcut. En önemli<br />

turistik mekanlardan biri olan Göreme Açık<br />

Hava Müzesi, Göreme’ de ve şehir merkezine<br />

2 km mesafede bulunuyor. Hacıbektaş ilçesinde<br />

ve Hacıbektaş Külliyesi<br />

içerisinde yer alan<br />

1964 yılında açılmış<br />

Hacıbektaş Veli Müzesi<br />

de sık sık ziyaret edilen<br />

yerler arasında yerini<br />

alıyor. Yüzyıllara meydan<br />

okuyan tarihi yapıların hiç<br />

tahmin etmeyeceğiniz zamanlarda<br />

karşınıza çıkıverdiği<br />

Nevşehir’in en çok merak edilen<br />

yerlerden biri olan Derinkuyu Yeraltı Şehri,<br />

adı üstünde 85 metre derinliğinde ve 8 katlı<br />

olan bir yeraltı şehridir. İlk ziyaret edilen yerler<br />

arasında bulunan bu yeraltı şehri içerisinde,<br />

geçmiş zamanlarda yaşayan insanların ihtiyaçları<br />

için birçok yer bulunmaktadır. Mutfak,<br />

ahır, yemekhane, okul bunlardan bazılarıdır.<br />

36 36 37 37


Hayatınız boyunca hiç yeraltı şehri görmediyseniz<br />

mutlaka gidip görmenizi tavsiye ederim.<br />

Eğer Ürgüp’ün güzelliklerini seyretmek isterseniz,<br />

Temenni Tepesi’ne çıkarak peri bacalarını,<br />

kiliseleri, kaleler ve camiler de dahil olmak<br />

üzere bölgedeki sizi büyüleyen diğer güzellikleri<br />

izleyebilirsiniz.<br />

Masalsı güzelliğiyle görenleri büyüsüne kaptıran<br />

Ihlara Vadisi de Kapadokya’nın en eşsiz<br />

doğal güzelliklerinden birisidir. Vadi içerisinde<br />

bazıları ziyarete açık olan çok sayıda kilise de<br />

bulunuyor. Bu bölgedeki insanların bugüne<br />

kadarki geleneksel yaşayış biçimlerini öğrenmek<br />

istiyorsanız, Kapadokya Kültür Merkezi’ni<br />

de mutlaka ziyaret etmelisiniz.<br />

Kapadokya için önemli gelir kaynaklarından<br />

biri olan balon turizmi, şu anda 25 adet balon<br />

işletmesi ve 180 civarı balon ile ülkemize ve<br />

hatta dünyaya hizmet vermektedir. Sivil Havacılık<br />

Genel Müdürlüğü tarafından kentte kurulan<br />

temsilcilik ile birlikte, yapılan uçuşların<br />

hepsi bu temsilcilik aracılığıyla güvenlik açısından<br />

sıkı denetim altındadır. Yükseklik korkusu<br />

olmayıp kendine bir macera arayan turistler<br />

için hava şartlarının da elverişli olmasına bağlı<br />

olan muhteşem bir aktivitedir. Peki bu balonlar<br />

nasıl uçar? İçine sıvı halde bulunan propan<br />

gazı doldurulur ve ısıtılır. Bu sayede yörenin<br />

simgesi haline gelen balon adındaki bu gezi<br />

aracı havalanmaya başlar. Rüzgarlı havalarda<br />

balon gezisi, isteseniz de yapamazsınız. Zaten<br />

rüzgarın 10 km’yi geçmemesi gerekmektedir.<br />

En fazla 1000 metre yüksekliğe kadar çıkılabilirsiniz.<br />

Balona binerek tur atmanın da belli kuralları<br />

var. Balonlar 2 ile 36 kişi arası kapasiteye<br />

sahip. Balona binebilmek için 6 yaşını geçkin<br />

olmanız gerekiyor. 1.40 santimetrenin altında<br />

olan kişilerle 110 kilonun üstündekiler balona<br />

binemez. 1 saat boyunca ayakta kalabilecek,<br />

herhangi bir fiziksel engeli olmayanlar üstlerinde<br />

rahat bir kıyafetle birlikte, arzu ederlerse<br />

yanlarına fotoğraf makinelerini de alarak balona<br />

binebilirler. Havadayken fotoğraf albümünüz<br />

için çok güzel kareler yakalayabilirsiniz.<br />

Kapadokya için önemli gelir kaynaklarından biri olan<br />

balon turizmi, şu anda 25 adet balon işletmesi ve 180<br />

civarı balon ile ülkemize ve hatta dünyaya hizmet<br />

vermektedir.<br />

Güvenlik sebebiyle hamileler, tekerlekli sandalye<br />

kullananlar ve yakın dönemde ameliyat<br />

geçirmiş olanların balona binmesi pek uygun<br />

karşılanmıyor. Bölgedeki birçok yeri balon<br />

turuyla tepeden görme imkanı olmasının dışında,<br />

çarpıcı bir atmosfere sahip olduğu için<br />

evlilik teklifleri ve bazı özel kutlamalar için de<br />

insanlar balona binmeyi çokça tercih ediyor.<br />

Nevşehir’i anlatırken çömlek yapımından bahsetmemek<br />

de olmaz. Kızılırmak’ın tüflü, killi<br />

toprağı ile yapılan çömlekçiliğin yapıldığı bölge<br />

Nevşehir’e 18 km uzaklıkta bulunan Avanos’tur.<br />

Bu el sanatı babadan oğula geçerek günümüze<br />

gelmiştir. Yoğrularak çamur haline getirilen topraklar<br />

ayakla döndürülen tezgah üzerinde el ile<br />

şekil verilerek istenilen biçimi alır. Gölgede kurutulup<br />

fırında ısıtılan çömlekler birçok yerde kullanılabilir.<br />

Bölgeye yolunuz düşer de giderseniz<br />

eğer, oradan size bir anı olarak kalması için kendi<br />

çömleğinizi yapıp kuruttuktan sonra alma imkanına<br />

da sahipsiniz.<br />

Son olarak da Nevşehir yöresinde bulunan, sadece<br />

Türkiye’nin değil Dünya’nın en tuhaf müzelerinden<br />

biri olan, 1979 yılında dünyaca ünlü<br />

“Chez Galip” lakaplı Galip Körükçü tarafından<br />

açılan, bir mağaranın içinde yer alan ve içinde<br />

16 bin saç örneği barındıran bir saç müzesi bulunmaktadır.<br />

Bu ilginç müze 1998 yılında Guinness<br />

Rekorlar Kitabı’na da girmiştir.<br />

Hem buram buram tarih kokan mekanlara, hem<br />

sağladığı çok sayıda kültürel hizmetlere hem<br />

de eşsiz doğal yapı ve oluşumlara ev sahipliği<br />

yapan Nevşehir, sizleri bambaşka bir dünyaya<br />

davet ediyor. Aynı zamanda eğlence, huzur ve<br />

konforu bir arada yaşamak istiyorsanız Anadolu’nun<br />

turistik şehirlerinden biri olan Nevşehir’i,<br />

tatil planınıza eklemeyi unutmayın.<br />

38 39


NİYAZİ ERCAN<br />

Öncelikle kısaca sizi ve firmayı tanıyabilir miyiz?<br />

Beypazarı Maden Suyu 1957 senesinde, rahmetli babam Hacı Cemil Ercan tarafından Beypazarı’nda kuruldu.<br />

Eğitimlerimi tamamladıktan sonra, ben de babamla birlikte işin içinde yar almaya başladım. Aile şirketi olarak<br />

faaliyetlerine devam eden firmamızda, Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev almaktayım. 3. Kuşak olarak kızım<br />

ve oğlum da işin içindeler. Amacımız %100 yerli sermaye ile kurulan bu aile şirketimizi daha da ileriye taşımak ve<br />

Türk markası olan ürünümüzü, yurt dışında da daha fazla tüketiciye ulaştırmaktır.<br />

İşletmemiz hizmet verdiği süre içerisinde her zaman için kaliteyi ön planda tutmaya çalışmış, sağlıklı olan maden<br />

suyunu doğal haliyle tüketicinin beğenisine sunmaya özen göstermiştir. Saatte 300 bin adet şişe dolum kapasitesine<br />

sahip olan firmamız, bu özelliği ile en yüksek kapasiteli üretim tesislerindendir.<br />

Şu anda doğal ve doğal meyve aromalı maden suyu olarak iki çeşit maden suyumuz bulunmaktadır. Meyve<br />

aromalı doğal maden suyumuzu, limon, elma, vişne, çilek, nar, C plus limon ve mandalina olmak üzere farklı<br />

lezzetlerde piyasaya sunduk. Çok fazla ürün çeşidi yapmadık, aromalarda %100 doğal aroma kullandık ve doğal<br />

maden suyumuzla birleştirdik.<br />

Bizim kalite anlayışımız, doğal olanı doğal haliyle tüketiciye sunmak. Meyveli çeşitlerimizde de tüketicimizden<br />

gelecek olan arz ve taleplere göre, gene doğallıktan ödün vermeden, ürün yelpazemizi genişletmeyi düşünebiliriz.<br />

Doğal maden suyumuzu da 200 cc’lik cam şişelerde piyasaya sunduk. Amacımız tıpkı yurt dışı ülkelerinde olduğu<br />

gibi maden suyunu alışkanlık haline getirmek, su gibi sofra içeceği olarak tüketilmesini sağlamaktır. Çünkü<br />

maden suyu içerisinde bulunan mineraller yönünden oldukça yararlı ve sağlıklı bir içecektir.<br />

Üretim tesisleriniz hakkında bilgi verir<br />

misiniz?<br />

Ankara’nın Beypazarı ilçesinde, 70 bin metrekarelik<br />

kapalı bir alanda kurulu olan tesisimiz<br />

de Simonazzi, Sidel ve KHS markalarından oluşan<br />

dolum hatları ile tam otomasyon sistemle<br />

çalışılmaktadır. Tam otomasyon sistemle çalıştığımız<br />

için insan gücüne minimum seviyede<br />

ihtiyaç oluyor. Doğayla baş başa, yeşillik alan<br />

içerisinde, etrafında yerleşim yeri bulunmayan<br />

tesisimiz de yerin derin katmanlarından<br />

çıkan maden suyu şişelenmektedir. Burada ki<br />

en önemli nokta biz maden suyu üretmiyoruz,<br />

sadece şişeliyoruz. Çünkü maden suyumuz<br />

yerin altından mineralleri ve gazı ile birlikte çıkmaktadır.<br />

Bize düşen görev, ürünün doğallığını<br />

bozmadan sadece bunu şişelemektir.<br />

Kalite ve sağlık ödülleri ile öne çıkan<br />

bir firmasınız ve en son 2016 yılında<br />

Dünya Kalite Ödülü aldınız. Tüketiciye<br />

sunduğunuz tatlarla birlikte ‘Beypazarı’<br />

olarak sizi farklı kılan değerlerden<br />

bahseder misiniz?<br />

1957 senesinden bu yana sektöründe hem<br />

üretim kapasitesi hem de kalitesi ile lider<br />

konumda ilerleyen Beypazarı Maden Suyu<br />

tüketicilerin beğenisi ile birçok ödüle layık<br />

görülmüştür. İşimizde öncelik her zaman<br />

kalite olduğu için tüketicilerin beğenileri<br />

doğrultusunda bu ödülleri aldık. 4 kez Avrupa<br />

Kalite Ödülü ve Dünya Kalite Ödülü’ne<br />

layık görüldük. Sağlık Bakanlığı’nın verdiği<br />

ruhsata göre, zengin mineralli doğal maden<br />

suyu ismi ile ürünlerimizi şişelemekteyiz.<br />

Maden Suyu Sektörü’nde 60. senemizdeyiz.<br />

Ürün kalitemizden dolayı almış olduğumuz<br />

ödüllerle faaliyetlerimize devam etmekteyiz.<br />

Yaklaşık 2 yıllık bir Ar-Ge sürecinden sonra gazozumuzu<br />

piyasaya sunduk. Mevcutta bulunan<br />

ve meyve aromalı ürünlerimizi ürettiğimiz hattımızda<br />

gazoz çeşidimizi de üretiyoruz. Gazozumuz,<br />

tüketicilerin beğenisini kazandı diyebiliriz.<br />

İçimi daha hafif ve daha az şekerli olduğu için<br />

kolaylıkla tüketilebilmektedir.<br />

Kalite ve sağlık ödülleri ile öne çıkan bir<br />

firmasınız ve en son 2016 yılında Dünya<br />

Kalite Ödülü aldınız. Tüketiciye sunduğunuz<br />

tatlarla birlikte ‘Beypazarı’ olarak sizi farklı<br />

kılan değerlerden bahseder misiniz?<br />

Türkiye’nin hemen hemen her bölgesine ulaşmaya<br />

çalışıyoruz ve tüketicinin beğenisi ile yurt içi<br />

pazarından en büyük payı alan firma olmayı başardık.<br />

Yurt dışı pazarına yönelik çalışmalarımızda<br />

mevcut ve şu anda 18 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz.<br />

Başta Kıbrıs olmak üzere, Almaya, Fransa,<br />

Irak, Avusturya, Arabistan gibi ülkelere ürünlerimizi<br />

göndermekteyiz. Maden suyu tüketimi yurt dışında<br />

daha fazla, insanlar su yerine mineralli su dedikleri<br />

maden suyunu tüketiyorlar. Tabi yurt dışında<br />

yeteri kadar maden suyu kaynağı olmadığından<br />

ithal ediyorlar. Türkiye de maden suyu kaynakları<br />

yönünden zengin bir ülke olarak en çok ihracat<br />

gerçekleştiren ülkelerin başında geliyor. Çünkü<br />

Avrupa ülkelerinde maden suyu tüketimi çok yaygındır<br />

ve bu konuda yerleşmiş önemli bir alışkanlık<br />

vardır. Türkiye’de de maden suyunu sofra içeceği<br />

haline getirmek istiyoruz. Sadece ağır yenen yemeklerden<br />

sonra hazmı kolaylaştırmak için değil,<br />

aynı zamanda spordan sonra, hamilelikte, gençlikte,<br />

yaşlılıkta, kısacası yaşanan her anda içilebilen,<br />

sağlıklı bir keyif içeceği olarak insanların tüketmesini<br />

sağlamak istiyoruz.<br />

40 41


Hedefler ve ciro bazında 2016 yılını nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Siyasi ve ekonomik yönden oldukça zorlu bir<br />

yıl olduğu malum. Her sene olduğu gibi 2016<br />

yılı içinde kendimize koyduğumuz hedeflerimize<br />

ulaştık diyebiliriz.<br />

Yürüttüğünüz sosyal sorumluluk projeleri<br />

ve sektöre kazandırdıklarınız hakkında<br />

bilgi alabilir miyiz?<br />

Beypazarı’nda faaliyet gösteren firmamız, ilçenin adını<br />

taşıması yönünden de, tarihi öneme sahip olan<br />

ilçenin tanıtımı yönünden de önem arz etmektedir.<br />

2011 yılında, Eğitime %100 destek projesi kapsamında<br />

24 derslik ve 720 öğrenci kapasiteli Hatice<br />

& Cemil Ercan Sosyal Bilimler Lisesi’ni, Milli Eğitim<br />

Bakanlığı onayı ile Beypazarı ilçesine kazandırdık.<br />

Aynı zamanda yatakhanesi de olan okul, şehir dışından<br />

gelen öğrencilerinin de rahat bir ortamda<br />

okumasına olanak sağlamaktadır. Başarısı ile ilçede<br />

1. sırada yer alan okulun ihtiyaçları firmamız tarafından<br />

karşılanmakta olup ve destek verilmeye<br />

devam edilmektedir.<br />

Tarihi güzellikleri kadar yabani hayvanların doğal<br />

yaşam alanının da Beypazarı çevresinde olmasından<br />

dolayı, doğal hayatı korumak ve farkındalık<br />

yaratmak için Beypazarı çevresinde görülen, nesli<br />

tükenmek üzere olan doğal hayvanların fotoğraflarından<br />

oluşan bir çalışma yaptırarak, bu alanların<br />

korunması, araştırılması, değerlendirilmesi<br />

gereken doğal fauna ve flora yaşam alanlarına ev<br />

sahipliği yaptığına işaret etmeye çalışılmıştır.<br />

Halk arasında maden suyu ve sodayı<br />

hala eş anlamlı olarak kullananlar var. Bu<br />

konuyla ilgili olarak aralarındaki farkı nasıl<br />

yorumluyorsunuz?<br />

Aslında soda ve maden suyu birbirinden çok farklı<br />

iki terimdir. Kısaca soda, herhangi bir suya yapay gaz<br />

basımı ile elde edilen hiçbir mineral değeri olmayan<br />

bir içecektir. Maden suyu ise, yerin derin katmanlarından<br />

mineralleri ve gazı ile birlikte çıkan doğal ve<br />

sağlıklı bir içecektir. Ancak yanlış olsa da, bu iki terim<br />

birbirinin yerine kullanılıyor. Aslında Türkiye, maden<br />

suyu kaynağı yönünden zengin bir ülke ve Türkiye’de<br />

üretilen maden suları doğaldır. Maden suları,<br />

mineral değerleri yönünden de farklılık gösterir. Bu<br />

yüzden Sağlık Bakanlığı, mineral değerlerine göre<br />

maden sularını “düşük mineralli” “orta mineralli ” ve<br />

“zengin mineralli” olarak sınıflandırmıştır. Beypazarı<br />

Maden Suyu içeriğindeki 2767 mg/lt mineral değeri<br />

ile “Zengin Mineralli Maden Suyu” kategorisindedir.<br />

Meyveli maden suyu üretmek, maden<br />

suyu tüketiminin artmasına yardımcı oldu<br />

mu?<br />

Meyveli maden suyunun sektöre girmesi ile maden<br />

suyuna olan ilgi artmıştır. Meyve aromalı maden<br />

suyu üretimine en son giren firma olduğumuzu<br />

söyleyebilirim. Meyve aromalı maden suyumuzda<br />

%100 doğal aroma kullanıyoruz. Ayrıca doğal maden<br />

suyumuzun içeriği ile hiçbir şekilde oynamıyoruz.<br />

Yani damak tadınıza hitap eden meyveli çeşitlerimiz<br />

ile de tüm mineralleri vücudunuza almış<br />

oluyorsunuz. Bana göre her şeyin sadesi güzel. Ancak<br />

damak lezzeti de önem arz ettiğinden her şeyin<br />

içine aroma girdi diyebiliriz. Bazı sularda bile aroma<br />

kullanılıyor mesela. Burada önemli olan sağlığa yararlı<br />

olan maden suyunun içeriğini değiştirmemek.<br />

Biz bunu başardık çok şükür. Ürettiğimiz tüm aromalı<br />

maden sularının lezzetli içimi damağınıza, mineralleri<br />

sağlınıza hitap etmektedir.<br />

Son olarak, bu sektörde lider konumda olan markanızı ön plana çıkarmak için neler yaptınız<br />

ve ne gibi zorluklarla karşılaştınız?<br />

Beypazarı Maden Suyu, %100 yerli sermaye ile 1957 senesinde kurulmuş olan Türk markasıdır. Bu markayı ön plana<br />

çıkarmak büyük gayret ve çaba gerektirdi. Ancak işinizin başındaysanız gerisi geliyor zaten. Her sektörün kendince<br />

zorlukları vardır. Maden Suyu sektöründe yıllardır aşmaya çalıştığımız zorluk ise, maden suyunun yararlarının bilinmemesi<br />

ya da yanlış bilinmesi konusundadır. Maden suyu yönünden zengin kaynaklara sahip olan güzel ülkemiz,<br />

elindeki kaynağın değerini bilsin, daha sağlıklı yaşasın diye elimizden geldiğince, üzerimize düşen görevi yapmaya<br />

çalışıyoruz. Şunu söyleyebilirim ki bu işe verdiğimiz emek, ayırdığımız ve harcadığımız bütçeden daha büyük.<br />

42 43


TÜRK MİLLETİ, O<br />

GECE KAHRAMANLIK<br />

DESTANI YAZDI<br />

Türk Milleti bir kez daha kahramanlık destanı<br />

yazdı. Sokaklara dökülen halk canını ortaya<br />

koyarak, özgürlüğü için savaştı. Ellerinde<br />

bayrak, kalplerinde ülke sevgisiyle muhteşem<br />

bir direniş sergiledi. Böylece FETÖ merkezli<br />

darbe girişimi Cumhurbaşkanı Recep<br />

Tayyip Erdoğan liderliğinde püskürtüldü.<br />

Kendini tankların önüne atan ve demokrasimize<br />

sahip çıkan Türk halkı geçmişte de olduğu<br />

gibi çok kararlıydı. Türk toplumuna ve<br />

devletine saldıran darbeci zihniyeti yendiler.<br />

Darbecilerin başarısız olma nedenleri de Türk<br />

halkının vatanına bağlılığını, ülkesine sahip<br />

çıkmak için canından bile vazgeçebileceğini<br />

bilmemeleri ve cahillikleriydi. 15 Temmuz<br />

gecesinde bu ülkenin bir mensubu olmaktan<br />

hepimiz gurur duymalıyız.<br />

Hurriyet Foto<br />

Demokrasi bir ülke halkının mutlu, huzurlu<br />

ve güvende yaşaması için gerekli<br />

olan en önemli unsurdur. Hangi ülkede<br />

olursa olsun demokrasiye, halkın güvenine ve<br />

özgürlüğüne karşı yapılan her davranış, art niyetli<br />

insanlar tarafından yapılan bir saldırıdır.<br />

Erdemli bir milletin vereceği karşılık da her<br />

durumda ülkesine ve demokrasisine sahip<br />

çıkmaktır. Türk halkı da karakterini 15 Temmuz<br />

2016’da ortaya koydu ve dünyadaki tüm ülkelere<br />

erdemli bir milletin nasıl olması gerektiğinin<br />

dersini verdi. Türk Milleti, 15 Temmuz gecesi<br />

yine tarih yazarken, o gece başlayan şey<br />

aslında bir İSTİKLAL MÜCADELESİ’ydi.<br />

Halk, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları,<br />

siyasetçiler omuz omuzaydı. Partiler, sivil örgütler<br />

ve siyasi iktidarın gösterdiği güçlü demokratik<br />

direnç ile birlikte, Fethullah Gülen<br />

Cemaati’nin karanlık yüzü tamamen ortaya<br />

çıkmış oldu. 15 Temmuz darbe girişimi, bir<br />

halk devrimine dönüştü.<br />

O gece sokağa çıkmasaydık, bir daha çıkamayabilirdik.<br />

Sokağa çıkan halka tüfekle, tankla<br />

saldıran darbeciler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni<br />

ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı bombaladılar.<br />

Jandarma Genel Komutanlığı işgal edip,<br />

Özel Harekat Merkezi ve MİT’i hedeflerine aldılar.<br />

Genel Kurmay Başkanı 2 kuvvet komutanı<br />

ile birlikte darbeciler tarafından esir alındı<br />

ve TRT 1’de darbe metni okutuldu. Ancak hiçbir<br />

şey istedikleri şekilde ilerlemedi. Yüzlerce<br />

insan kendini tankların önüne attı ve tankları<br />

durdurmaya çalıştı. Kurşunların üzerine yürüyerek,<br />

hainleri ele geçirip topyekun mücadele<br />

verdi. Bu cesur yürekli millet, savaş uçaklarından,<br />

ağır silahlı helikopterlerden, zırhlı araçlardan,<br />

kendilerine doğrultulan silahlardan<br />

korkup kaçmadı. Tankları ele geçirenler, Genelkurmay<br />

Binası’nı kurtarmaya gidenler, yolları<br />

kapatan kamyonlar, hava saldırıları altında<br />

toplanan kalabalıklar, direnen gazeteciler Türkiye’yi,<br />

kendine oynanan bu oyundan kurtarmak<br />

ve korumak adına, o gece herkese ders verdi.<br />

Hürriyet Foto<br />

44<br />

45


Mert Gökhan Koç<br />

Mert Gökhan Koç<br />

Hürriyet Foto<br />

46 47


mak istemiş rüyasını. Korkarım diye anlatmamış.<br />

Üstelik 3 ay önce doğum yapan kızım da,<br />

yavrum şehit olmadan birkaç gün önce sürekli<br />

beni aramaya başladı. Abim aradı mı diye. Sürekli<br />

arayıp abisini soruyordu. Metin’le ilgili bir<br />

şey mi duydun diye sordum. Ben de birkaç<br />

gündür çok huzursuz olduğumu söyledim. O<br />

zaman bana bir şey yok anne dedi. Daha sonradan<br />

anlattı ki meğer o da rüyasında abisini<br />

şehit olurken görmüş.<br />

Acısı oldukça derin olan Şehit Annesi Karabıyık,<br />

diğer oğlu Çetin Karabıyık ile otururken<br />

saat 11’e doğru telefonun çaldığını, ve tele-<br />

du kırdı. ’Ben ölseydim abim ölmeseydi’ diye<br />

bağırdı. Herkes bizim eve geldi. Konu komşu<br />

askeriye.. Her yerden geldiler. İşte haber böyle<br />

geldi. Benim gelinim dul kaldığında elinde<br />

daha kınası soğumamıştı. Sonra da acı keder<br />

başladı. Şehidimin töreni oldu Kocatepe Camisi’nde.<br />

Acımızla kederimizle baş başa kaldık.<br />

Allah ordumuza zeval vermesin.<br />

Muazzam bir kalabalıkla Kocatepe Camii’nde<br />

son yolculuğuna uğurlanan şehidin babası<br />

torunlarını göremediklerinden yakındı. Oğullarının<br />

ardından bu sefer de torun mücadelesine<br />

başladıklarını söyleyen Fezair Karabıyık,<br />

ŞEHİT ANNESİ, BABASI...<br />

15 Ekim 1970 doğumlu, 4 Haziran 1998’de Hakkari’deki operasyon esnasında şehadet şerbetini<br />

içen Şehit Uzman Çavuş Metin Karabıyık’ın güzel anne ve babası, Künyemiz Türkiye için<br />

evlerinin kapılarını açtı. Bizi tüm misafirperverlikleriyle karşılayıp, evlerinde ağırladılar.<br />

Evin her köşesinde Şehit Metin Karabıyık’a<br />

ait anılar bulunuyordu. Türkiye Şehit Aileleri<br />

ve Gaziler Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Gazi Ümit Tepe ile gerçekleştirdiğimiz ziyarette,<br />

19 yıldır şehit annesi olmanın gururuyla<br />

ayakta kalan anne Terlan Karabıyık ve baba Fezair<br />

Karabıyık, sorularımızı yanıtladı. Gerçekleştirdiğim<br />

en zor röportajlardan biri olduğu<br />

kesin. Anne ve baba bize oğullarını anlatırken<br />

gözyaşlarını tutamadılar. Bir şehit annesinin<br />

karşısında olayları onun ağzından dinlerken<br />

evin atmosferinin de hissettirdikleriyle bizde<br />

gözyaşlarımıza hakim olamadık..<br />

1970 yılında oğulları Şehit Metin Karabıyık<br />

daha 3 aylıkken Kars’tan Ankara’ya, yanlarında<br />

hiçbir şeyleri olmadan gelmişler ve Yenimahalle’de<br />

kapıcılık yapmaya başlamışlar.<br />

Aradan geçen 19 yılın ardından içlerinde taşıdıkları<br />

acıyı bizimle paylaşan Karabıyık ailesi<br />

evlat kaybetmenin tarifsiz acısını boğazları<br />

düğümlenerek anlattı. Tek tesellisinin oğullarının<br />

şehit olduğunu söyleyen anne Karabıyık,<br />

oğlunun ilk şehit olduğu haberini nasıl aldığını<br />

paylaştı.<br />

T.K: Bir gün önce ben zaten bir anne olarak<br />

anlamıştım. Akşam yatamadım. İçimde bir huzursuzluk<br />

vardı. Hiç anlayamadım neden öyle<br />

olduğunu. Sabah uyandım, çay yapıp kahvaltıyı<br />

hazırladım. Diğer oğlum Çetin’i bekliyordum.<br />

Çetin morali çok bozuk ve canı bir şeye<br />

sıkkın bir şekilde geldi. Meğer o da gece rüyasında<br />

abisinin şehit olduğunu görmüş. Ama<br />

bana söyleyemiyor. Karşılıklı oturduk ama ağzına<br />

hiçbir şey alamadı. Aslında bana anlat-<br />

fondaki kişinin oğluna, anneni uzaklaştır dediğini<br />

söyledi. Bunun üzerine annesini yanından<br />

uzaklaştıran şehidimizin erkek kardeşi acı haberi<br />

öğrenmişti.<br />

Acısını paylaşmaya çalıştığımız Terlan Teyze<br />

anlatmaya devam etti..<br />

T.K: Evimize sanki ateş düştü. Çetin bağırıp<br />

çağırmaya başladı. Üstündeki gömleği paramparça<br />

etti. Ne cam kaldı ne çerçeve. Vur-<br />

“Benim evladım 4 Haziran 1998’de şehit oldu.<br />

O gün bugündür torunumuz Sedef’ten uzak<br />

kaldık. Babası gittiğinde torunumuz daha bir<br />

buçuk yaşındaydı. Şimdi 20 yaşına geldi. Hukuk<br />

Fakültesi’nde okuyor. 4 yıldır da hiç göremiyoruz.”<br />

diye konuştu.<br />

O benim oğlumdan kalan en büyük, en güzel<br />

hatıra diyen Terlan Teyze, gözleri dolarak torununu<br />

ve gelini Fatma’yı çok özlediğini, gelinini<br />

de kızı kadar çok sevdiğini dile getirdi.<br />

48 49


Uzaktan bakınca anlaşılmadığını ancak evli şehit<br />

ailelerinin çok zor durumda olduğunu söyleyen<br />

baba Karabıyık, mağdur durumda olduklarını,<br />

sadece maaşlarında iyileştirme talep ettiklerini<br />

söylediler.<br />

Halkın ve devlet erkanının şehit ailelerine karşı<br />

davranışlarını nasıl yorumladıklarını sorduğumuzda,<br />

anne Karabıyık, “Eskiden şehit annesi<br />

denildiği zaman parmakla gösterirlerdi. Ama<br />

zaman geçtikçe artık unutulduğumuzu düşünüyoruz.<br />

Geçmişte şehit ailelerine Devlet Büyükleri<br />

tarafından yapılan ziyaretler daha sık olurdu.<br />

Ama şimdi belki yoğun çalışmalardan, işten güçten<br />

dolayı bu ziyaret sayıları azaldı. Ama yine de<br />

onların ziyaretlerini daha sık yapmasını istiyoruz.<br />

Asker vurulunca değil, unutulunca ölür. Bizi tek<br />

hatırlayan T.S.K. Özel günlerde, dini bayramlarda,<br />

yılbaşında mutlaka ziyarete gelirler.” dedi.<br />

Bir şehit ailesine daha ne sorabiliriz ki. Acılarını en fazla<br />

ne kadar anlayabilir, ne kadar hissedebiliriz. Röportajı<br />

sonlandırdıktan sonra şehidin odasına geçtik. Karabıyık<br />

ailesi şehit yavrularının odasını kendilerine ait bir müze<br />

gibi donatmış. Odada fotoğraflar çektik, şehidin eşyalarını<br />

inceledik. Anne ve baba hala o odaya adım attığında,<br />

şehit Karabıyık’ın eşyalarına dokunduğunda boğazları<br />

düğümleniyor, gözleri doluyordu. Odada, şehit olduğu<br />

esnada yanında olan cüzdanı, paraları, üstüne giydikleri,<br />

ayakkabısı, resimleri, şehitlik belgesi ve ona ait bir sürü<br />

eşya vardı. Aile bu hatıraları, bu odada tutarak şehitlerini<br />

yaşatmaya devam ediyor.<br />

Son olarak anne Karabıyık, kendi mahallesinde de oğlunun<br />

adının yaşatılmasının onu çok mutlu ettiğini<br />

söyledi. Metin Karabıyık şehit olduktan sonra, evlerinin<br />

hemen önünde bulunan, çocukken arkadaşlarıyla oyun<br />

oynadığı parka adının verilmesi, Terlan Teyzeyi ve Fezair<br />

Amcayı evden dışarı adım attıklarında bile oğullarının<br />

hatıralarıyla karşılaştırıyor.<br />

50 51


RÖPORTAJ<br />

GAZİ NURETTİN BALKAYA<br />

Sayın Nurettin BALKAYA, merhabalar.<br />

Sizi biraz tanıyabilir miyiz?<br />

29 Eylül 1981 Erzincan Kemaliye’de doğdum.<br />

Evliyim ve 2 tane çocuk babasıyım. Kızım Elif 10<br />

yaşında, oğlum Efe 6 yaşında. Şu anda İzmir Büyük<br />

Şehir Belediyesi’nde çalışmaktayım.<br />

Nerede, ne zaman ve nasıl Gazi<br />

oldunuz?<br />

23. İl Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı’nda,<br />

Şırnak’ta askerlik görevimi yaparken operasyonda<br />

mayına basmam sonucu sol diz altından<br />

ayağım koptu.<br />

Tedavi süreciniz nasıl geçti?<br />

İlk müdahale Şırnak Askeri Hastanesi’nde gerçekleşti.<br />

Sol ayağım ampute edildi ve iki gün<br />

orada gözaltında tutuldum. Ardından Diyarbakır<br />

Askeri Hastanesi’ne sevk edildim. Orada da<br />

sağ bacağım ve sol kolumdan yaralandığım için<br />

1 ay tedavi gördüm. Sonra taburcu edildim. En<br />

son Bilkent TSK Rehabilitason Merkezi’nde fizik<br />

ve protez tedavisi için Ankara’ya gittim.<br />

Futbol oynamaya nasıl karar verdiniz?<br />

Tek bacakla futbol oynama fikri sizi hiç<br />

korkutmadı mı?<br />

TSK Rehabilitasyon Merkezi’nde Beden Eğitimi<br />

Ögretmeni Asteğmen Orhan Azboy<br />

bizlere gitar çalardı, şarkılar söylerdi, hep<br />

birlikte eğlenirdik. Bir gün internette gezinirken<br />

ampute futbol diye bir şey olduğunu<br />

fark edip bizlere sohbet esnasında “Hadi<br />

futbol oynayacağız, halı sahaya iniyoruz.”<br />

dedi. Biz de nasıl olacak falan derken sahanın<br />

kenarında bulduk kendimizi. Gelir gelmez<br />

koltuk değneklerimizi ve protezlerimizi<br />

çıkarmamızı söyledi. İlk önce şaka sandık,<br />

birbirimize baktık ama ciddiydi. Biz de protezleri<br />

gülerek çıkardık, aldık ellerimize. O<br />

gün kendimize çok güldük. Gerçekler güldürürdü<br />

bizi… Aslında ağlattı gibi… Bütün<br />

her şey eşitti hayatta bizler gibi olanlar için.<br />

Korkutamadı hiçbir şey bizi. Aslında bizlere<br />

yapamayacağımızı söyleyenler korkmalıydı.<br />

Çünkü çok büyük bir cesaret isterdi. Bir düşünsenize,<br />

20 yaşında dağ gibi asker, mermiye<br />

duvar, düşmana korku salan bir adama<br />

yarım kalmış hayatında güneş olmak zordur.<br />

Cesaret ister. Kolay olmadı ama inandık biz...<br />

Ampute Futbolu bize biraz anlatabilir<br />

misiniz? Normal futboldan farklı<br />

kuralları nelerdir?<br />

Ampute Futbol 6+1 kişi, yani toplam 7 kişiyle<br />

oynanır. Saha ölçüleri 60 metreye 40<br />

metre. Sınırsız oyuncu değişikliği var. 25’er<br />

dakikalık iki yarıdan toplam 50 dakika oynanır.<br />

Oyuncular iki adet Kanedyen kullanırlar.<br />

Oyuncuların Kanadyenleri elin uzantısı sayılır.<br />

Bunlar dışında farklı olan ofsaytın olmayışı<br />

ve tacın ayakla atılmasıdır.<br />

Futbola başladıktan sonra<br />

hayatınızdaki değişiklikler neler oldu?<br />

Futbol benim hayatıma ilk defa girmedi.<br />

Ben askere gitmeden önce de oynardım.<br />

Ceyhan Altınyıldız Spor Kulübü ve amatör<br />

spor kulüplerinde oynadım. Her zaman çok<br />

istemiştim futbolcu olmayı. Bir şekilde profesyonel<br />

ampute futbola başladıktan sonra<br />

hayatım çok değişti, başka bir dünya oldu<br />

sanki. Kendim gibi bir sürü engelli insanla<br />

tanıştım. Çok zordu. Hatta bence anne karnından<br />

engelli olarak doğmak daha da zor olsa<br />

gerek. Ben 20 yaşından sonra engelli oldum. O<br />

güne kadar yürüdüm, koştum, çalıştım, gezdim,<br />

sevdim. Ama şu an zor bir durum tabii ki engelli<br />

olmak. Ama futbolda zaten zor olan güzel değil<br />

midir? Biz hep zor olanı sevdik. Asla pes etmedik.<br />

İnatla ve içimizdeki inançla sımsıkı sarıldık<br />

hayata. Şimdi 10 takımlı süper lig ve 20 takımlı<br />

ikinci ligimiz var. Zordur bazen inanmak ama biz<br />

bu elim olay başımıza geldiğinden beri hiç bir<br />

şeyin boşuna olmadığını anladık. Filmin sahnesinde<br />

oynayan ve yazanı unutmadık. Kader…<br />

52 53


Şu an hangi takımda ve hangi mevkide<br />

oynuyorsunuz?<br />

Bugüne kadar çok takımda oynadım, çok şanslıyım.<br />

Kayseri, Karagücü, Antalya, Altay, İzmir Büyükşehir<br />

Belediyesi ve son olarak da Gaziantep<br />

Şahin Bey Belediyesi. Şimdi oradayım. Mevkim<br />

futbola başlarken forvetti. Şu an ise oynadığım<br />

Gaziantep Şahin Bey Ampute Futbol Takımı’nda<br />

orta sahada oynamaktayım.<br />

Kendi Ampute Futbol Takımı<br />

başarılarınızdan bahseder misiniz?<br />

Ampute Futbol Milli Takım kariyerim başarılarla<br />

geçti. Çok gururluyum. 2007 Dünya Kupası’nda<br />

3. Olduk. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda 2. Olduk.<br />

Sayısızca Dünya üçüncülüğü ve başarılarımız var.<br />

Ligde de çok fazla şampiyonluklar, ikincilikler ve<br />

üçüncülükler yaşadım ve çok mutlu oldum.<br />

Bir Gazi olarak sosyal haklarınızdan<br />

memnun musunuz?<br />

Evet memnunuz. Allah bu devlete, bu millete<br />

zeval vermesin. Maaşlarımızı düzenli veriyorlar.<br />

Emekli olduk, iş verdiler. Hala çalışabiliyoruz.<br />

Özel okullarda çocuklarımızı okutuyoruz. Bizlere<br />

haklarını helal etsinler.<br />

Türk toplumu ve devlet erkanlarından<br />

beklentileriniz nelerdir?<br />

Zaten bu toplumun içindeyiz, yaşıyoruz. Ben<br />

futbol sayesinde çok ülke gezdim. Bu ülkede<br />

olan özgürlük, bolluk, rahatlık hiç bir yerde yok.<br />

Bir olalım, ben değil, sen değil, biz olalım. Her<br />

zaman var olalım ki büyüyelim. Saygıyı, gaziler<br />

olarak hak ettiğimizi düşünüyorum ama bizden<br />

önce şehit anneleri, babaları, eşleri ve çocukları<br />

var. Onlar varken öncelik onların. Bizler de hak<br />

ettiğimiz gururu ve saygınlığı istiyoruz o kadar.<br />

Sizce Gazilerin sıkıntıları nelerdir?<br />

Biz saygınlık istiyoruz. İş yerlerinde, onur<br />

kırıcı işlerde çalıştırılmak istemiyoruz. Hepimiz<br />

vatanımızı seviyoruz. Asker ocağı,<br />

peygamber ocağı dedik gittik. Bizleri ayrıştırmasınlar.<br />

Hepimiz biriz.<br />

Gazi olmuş arkadaşlarınıza bu<br />

konuda örnek olduğunuzu düşünüyor<br />

musunuz? Tavsiyeleriniz neler olur?<br />

Gazi arkadaşlarımın çoğu ilk başta bizlerle<br />

dalga geçiyorlardı. Tek ayağınız var. Onu<br />

da top peşinde kırın da görün diyenler vardı.<br />

Ama onlar da zamanla bizlere katıldılar.<br />

Hatta şimdi kovsanız da gitmiyorlar. Onlara<br />

tavsiyem, hayattayız, yaşıyoruz kabuğumuza<br />

çekilmek için çok genciz. Ben hiç bir zaman<br />

hayat bitti diye düşünmedim. Kader olarak<br />

düşündüm hep. Hala hepimiz potansiyel birer<br />

engelliyiz. Ya hayata küseriz ya da devam<br />

ederiz. Biz devam edenlerden ve etmeyenleri<br />

de devam etmeleri için sürükleyenlerdeniz.<br />

Son olarak Türkiye Şehit Aileleri<br />

ve Gaziler Vakfı’ndan beklediğiniz<br />

hizmetler neler olabilir?<br />

Bizlere ziyaretlerde bulunsunlar. Gelsinler,<br />

yemeğimizi, aşımızı, sevincimizi paylaşsınlar.<br />

Biz varız, bizi unutmasınlar. Kimimiz<br />

kör, kimimiz elsiz, kimimiz kolsuz, kimimiz<br />

felçli, kimimiz ise yok. Ama şehitler ölümsüzdür.<br />

Bizler, eğer unutulursak ölürüz. Ne<br />

mutlu bu bayrağa ve ne mutlu Türküm<br />

diyene. Bu ülke uğrunda şehit olup, gazi<br />

olanlara teşekkürler...<br />

BİR<br />

DÜŞÜNSENİZE,<br />

20 YAŞINDA<br />

DAĞ GİBİ<br />

ASKER,<br />

MERMİYE<br />

DUVAR,<br />

DÜŞMANA<br />

KORKU SALAN<br />

BİR ADAMA<br />

YARIM KALMIŞ<br />

HAYATINDA<br />

GÜNEŞ OLMAK<br />

ZORDUR.<br />

54 55


Yeni̇ Beceri̇ler<br />

Öğrenmek Çok<br />

Daha Kolay<br />

Olacak<br />

Bilim insanları, insan beynine bilgi yüklemenin<br />

yolunu buldu. Henüz çok gelişmemiş<br />

bir yöntem olsa da sonuçlandığında,<br />

insanların birçok beceriyi çok daha hızlı<br />

bir şekilde öğrenip ustalaşması hedefleniyor.<br />

ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan HRL<br />

Laboratuvarı tarafından yürütülen çalışma<br />

bireylerin sahip olduğu kognitif ve motor yetenekleri<br />

geliştirebiliyor. Şimdilik bu sistem<br />

sıfırdan bir yetenek öğrenmemizi sağlamıyor.<br />

Sadece geliştirilen simülasyon sayesinde ustalaşmak<br />

daha kolay oluyor.<br />

HRL’deki çalışmada öncelikle bir pilotun beynindeki<br />

elektrik sinyalleri incelenip, elde edilen<br />

sinyal akışı pilotluk bilgisi olmayan katılımcılara<br />

aktarıldı. Öncelikle katılımcılardan uçuş<br />

simülasyonunun kullanılması istendi ve katılımcıların<br />

başarısı gözlemlendi. Ardından “plasebo”<br />

etkisini de gözlemlemek için katılımcılar<br />

iki gruba ayrıldı. Üzerinde elektrotlar bulunan<br />

başlıklar takılan katılımcılara beyinlerine bilgi<br />

aktarılacağı söylendi. Ancak bilgi aktarımı yalnızca<br />

bir gruba yapıldı. Elde edilen son veriler<br />

beyinlerine bilgi aktarılan grubun, uçak simülasyonunu<br />

kullanma konusunda %33 oranında<br />

daha başarılı olduğunu gösterdi.<br />

Kulağa imkansız gibi gelse de bilim insanları<br />

bu araştırmayı destekleyecek verilere sahip<br />

olunduğunu söylüyor. İnsan beyninin detaylı<br />

haritasının henüz çıkarılmadığını göz önünde<br />

bulundurursak, ilerleyen yıllarda beyni daha<br />

iyi tanıyıp bilgimizin artacağını söyleyen bilim<br />

insanları, araba kullanma veya yeni dil öğrenme<br />

gibi becerilerin insan beynine direkt aktarılabileceğini<br />

vurguluyor.<br />

Yeni şeyler öğrenme sürecinin bazen çok sıkıcı<br />

olduğunu düşünecek olursak, bu araştırmanın<br />

insan hayatını kolaylaştıracağını düşünebiliriz.<br />

Çünkü öğrenme süreci insan hayatının büyük<br />

bir bölümünü kapsıyor. Ancak deşifre edilmiş<br />

geribildirim yöntemi ile oturduğumuz yerden<br />

bile birçok şeyi öğrenebileceğiz. Ayrıca araştırma<br />

sonucunda elde edilen verilerin, çeşitli<br />

engelleri olan insanların rehabilitasyonunda<br />

kullanılması da mümkün.<br />

56 57


siz kalmaya karar verdim. Çatışma devam ediyordu.<br />

Her yer duman altı, barut kokuları burnumdaydı.<br />

Üstünlük bizde olduğu için çatışma<br />

bittiğinde teröristler kaçtı. Bana ilk müdahaleyi<br />

timimdeki arkadaşlar yaptı. 7 saat arazide aracın<br />

gelmesini bekledim. En sonunda araç geldi,<br />

hastaneye götürüldüm ve tedavilerim başladı.<br />

Devletten beklentileriniz nelerdir?<br />

Devletten beklentim, artık ana, baba ocağına<br />

ateş düşmesin. Adalet yerini bulsun. Gazilere ve<br />

Şehit yakınlarına daha çok yardım edilip, gereken<br />

değer verilsin.<br />

Gazi olduktan sonra hayatınızdaki<br />

olumlu ya da olumsuz değişiklikler<br />

neler oldu?<br />

Sizce toplumun Şehit Ailesi ve Gazilere<br />

bakış açısı nedir? Gerekli ilgi ve saygı<br />

gösteriliyor mu?<br />

RÖPORTAJ<br />

GAZİ ENGİN KAYGISIZ<br />

Öncelikle çok geçmiş olsun. Bize<br />

kendinizi kısaca anlatabilir misiniz?<br />

10 Kasım 1992 tarihinde İzmir’de doğdum ve<br />

ailemle birlikte İzmir’de yaşıyorum. Ailemin tek<br />

çocuğuyum. 2015 yılında Jandarma Uzman<br />

Çavuş oldum ve Şırnak’a atamam çıktı. Şırnak<br />

Beytüşşebap Ayvalık Jandarma Komando Taburunda<br />

görev yapmaktayım.<br />

Askerlik vazifesi hakkındaki görüşleriniz<br />

nelerdir?<br />

Askerlik vazifesi kutsal, onurlu bir görevdir. Bizdeki<br />

vatan, millet sevgisi bu onurlu ve şerefli görevi<br />

meslek haline getirmektedir. Bu iş parayla yapılacak<br />

bir iş olamaz. Yürek, emek ve inanç lazım. Bizim<br />

görevimiz her türlü tehdit ve tehlikelere karşı<br />

Türk vatanını korumak ve savunmaktır.<br />

Ne zaman? Nerede? Ve nasıl gazi<br />

oldunuz?<br />

13.10.2016 tarihinde Beytüşşebap Kato Dağı<br />

eteğinde arama tarama faaliyetindeyken bir<br />

dere yatağına inip intikal halindeyken teröristlerin<br />

kaldığı mağaralarını bulduk. O bölgeleri<br />

aramaya başladık. Birçok malzeme ve eşya<br />

bulduk. Oradan çıkıp arama taramaya devam<br />

ederken, teröristler tarafından pusuya düşürüldük.<br />

İlk mermi sağ kalçamın altından girip sol<br />

kalçamdan çıktı ve yere düştüm. Belimin alt<br />

kısmı tamamen kan revan içindeydi. Güvenli<br />

bir kayanın arkasına doğru sürünürken bir terörist<br />

benim ölmediğimi görüp başıma nişan alıp<br />

başımdan vurdu ama başımda kompozit başlık<br />

vardı ve ona isabet etti. Mermi kaskımın içinde<br />

kaldı. O an eğer bir daha hareket edersem tekrar<br />

ateş edeceğini düşündüm. Bu nedenle hareket-<br />

Gaziliğin olumlu tarafı, Atatürk’ün dediği gibi gaziler<br />

yaşayan anıtlardır. Gazilik ve şehitlik herkese<br />

nasip olmaz. Gazi olduğum için gururluyum.<br />

Olumsuz yanı ise, siyatik sinirim yanıp koptuğu<br />

için sol ayağımı hissetmiyorum ve oynatamıyorum.<br />

Bu da demek oluyor ki bir daha hiç koşamayacağım<br />

ve aksayarak yürüyeceğim.<br />

Sizce gazilerin sıkıntıları nelerdir?<br />

Askeri hastanelerin kapatılmasından kaynaklı<br />

olarak gazilerin yaşadığı sıkıntılar çok büyük. Yani<br />

gereken ilgi, alaka çok az. Gazi hastanelerinin tamamen<br />

gazilerin olması gerekiyor.<br />

Sosyal haklarınızdan memnun<br />

musunuz? Sizce yeterli mi?<br />

Sosyal haklarımızdan memnunuz ama Gazi<br />

kartlarımız 15 Temmuz Gazileri ile aynı değil.<br />

Bizde Gazi Seyahat Kartı yazarken, onlarda sadece<br />

Gazi yazıyor.<br />

Benim tedavim devam ettiği için bu sosyal hakkımı<br />

alamadım o yüzden beklemekteyim.<br />

Toplumumuz şehitlerimize üzülürken, gazilerimizin<br />

yaşadığı sıkıntıları bilmeden bizim gereksiz<br />

yere para aldığımızı düşünüyorlar. Oysaki biz gaziler<br />

ölümün ucundan döndük. Hiç kimse yaşadığımız<br />

sıkıntıları bilemez. Bizi ancak bizim gibi<br />

gaziler anlar.<br />

Ailenizin gazi olmanız hakkındaki<br />

düşünceleri nelerdir?<br />

Ailem her şeyden önce yaşadığım için çok mutlular<br />

ama aynı zamanda vatanımızı korumak uğruna<br />

gazi olduğum için de onurlular.<br />

Son olarak okuyucularımıza ve Türk<br />

toplumuna mesajınız nedir?<br />

Vatanımızı korumak için kimilerimiz şehit kimilerimiz<br />

gazi oluyor. Biz bir hiç uğruna savaşmadık.<br />

Hepimizin amacı, Türkiye Cumhuriyeti<br />

niteliklerini iyi bilerek, onu korumak ve geliştirmek<br />

olmalıdır. Cumhuriyeti korumak ve yaşatmak<br />

her yurttaşın ödevidir…<br />

58 59


Sıfırdan başlayıp yükselerek devam eden, Van’dan Ankara’ya<br />

kadar uzanan, herkese örnek olan bir girişim. İşlerini başından beri<br />

kalpleriyle yapan, bu sayede başarının anahtarına sahip olan Vanlı<br />

Kayatürk Ailesi’nin başarı hikayesi.<br />

Maddi durumları iyi olmayan bir aile olarak Van’dan Ankara’ya işportacılık yapmak üzere göç<br />

etmeleriyle başladı hikayeleri. Pazarlarda tezgah açıp, karşılarına çıkan her türlü zorluğa<br />

sabırla göğüs gererek, hayallerinin peşinden koştular ve bu sayede pazarcılıktan elde ettikleri<br />

parayı hayallerine emanet ederek büyümeye devam ettiler. Tüm başarıya ulaşmış insanların<br />

ve Kayatürk Ailesinin de inandığı düşünce; “İşinizi severek, dirençle ve doğru bir şekilde yapıyorsanız,<br />

başarısız olmanız mümkün değildir. Beklediğiniz büyüme ise zamanla gerçekleşecektir.” Öyle<br />

ki yeni tezgahlar alıp, işlerinin bugüne gelmesinde ki büyük etkenlerden biri de budur.<br />

En sonunda hayallerindeki mağazayı, “Kayatürkler Giyim” adıyla Ankara, Cebeci’de açtılar ve onlar<br />

için küçük olan bu mağaza, haberleri olmasa da bugünkü başarılarına açılan bir kapıydı. Aynı yıl<br />

içerisinde, Kimlik Mağazası’nı da mağazacılık sektörüne eklemeleri, ticari büyüme hızlarının bir<br />

kanıtı oldu. Eski bir kuruluş olmalarına rağmen, moda ve yenilikçilik kavramlarından uzaklaşmadan,<br />

global mağazacılık anlayışını benimseyip, gelişmeye büyük bir hızda devam ettiler. Bunun<br />

sonucunda ise, 2017 yılı içerisinde bünyelerinde tam olarak 27 “Kimlik Mağazası” bulundurarak,<br />

başarılarını kanıtladılar.<br />

İlk zamanlarında Kimlik Mağazaları’nda satışa<br />

sunulan bir diğer markaları ise KayatürkGroup<br />

bünyesinde kurulan Paulmark’tır. Büyüyüp<br />

gelişmekten ve çalışmaktan hiçbir zaman<br />

vazgeçmeden bir dönüm noktası yaşadıkları<br />

durum, Paulmark ve Paulmark’ın gelişimidir.<br />

İnsanlar, Kimlik kadar Paulmark’ın da zarif ve<br />

evrensel bir tutum içinde olmasını benimseyip,<br />

bunun sonucunda Paulmark’ın bağımsız<br />

bir firma haline gelmesine vesile olarak, Kayatürk<br />

Ailesi’nin başarısına başarı kattı.<br />

Türkiye ile sınırlı kalmayıp<br />

Irak’ta da mağazalar zinciri<br />

oluşturmak, dünyaya hitap<br />

eden bir firma olmak adına<br />

2008 yılında Maximall<br />

Mağazaları ile beraber bu<br />

arzularını yerine getirmiş oldular.<br />

Modaya olan bağlılıkları,<br />

deneyimli satış ekibi ve<br />

müşterilerini önemsemeleriyle,<br />

doğru zaman ve doğru<br />

fiyat ile kendilerini sektörde farklı ve önemli<br />

bir noktaya taşıdılar. Doğru zamanlamanın ve<br />

doğru fiyatlandırmanın öneminin başarıyla<br />

olan ilişkisini böylece bize de gösterdiler. Paulmark<br />

ürünleri Türkiye’de Kimlik Mağazalarında,<br />

Irak’ta ise 28 Maximall şubesinde satılmakla<br />

birlikte, bu başarılı gelişim sonucunda<br />

Türkiye’de 4 adet, Irak’ta ise 2 adet bağımsız<br />

Paulmark Şubesi hizmet vermeye devam etmektedir.<br />

Türkiye ile sınırlı kalmayıp<br />

Irak’ta da mağazalar zinciri<br />

oluşturmak, dünyaya hitap<br />

eden bir firma olmak adına<br />

2008 yılında Maximall<br />

Mağazaları ile beraber bu<br />

arzularını yerine getirmiş<br />

oldular.<br />

www.kayaturkgroup.com<br />

Bünyesinde bulunan mağazalarının yanı sıra,<br />

hedeflerini büyük tutmaktan çekinmeyen Kayatürk<br />

Group, İzmit ve Diyarbakır’da bulunan<br />

NCITY Alışveriş ve Yaşam Merkezi’ni hayata<br />

geçirerek, alışveriş, yaşam, stil ve eğlenceyi<br />

bir araya toplamayı amaçladılar. İzmit’te müşterilerine<br />

sağladığı deniz manzaralı terası, eğlencenin<br />

bir adı olan sinema ve ulusal/uluslararası<br />

markaları aynı çatı altında toplayarak,<br />

müşteri memnuniyetinin önemini tekrardan<br />

bizlere hatırlattılar. Sonucunda ise mağazacılık<br />

alanında gösterdikleri başarıyı, yaşam<br />

ve eğlence alanlarında da göstererek nerden<br />

nereye dediğimiz hayat hikayelerine bir kere<br />

daha hayranlık duymamıza sebep oldular.<br />

Bahsettiğimiz gibi KayatürkGroup, 20 yılı aşkın<br />

bir süredir her zaman doğruluk ve dürüstlükle<br />

hareket ederek hak ettiği başarıya sahip<br />

olmuş ve bu başarıyı elinde<br />

tutmaya devam ederek örnek<br />

gösterilecek bir firma<br />

haline gelmiştir. Daha öncede<br />

söylediğimiz yenilikçi<br />

kişilikleri, global mağazacılık<br />

anlayışlarına göre, 2015<br />

yılı itibarıyla bir Değişim ve<br />

Yenilenme Programı başlatmış<br />

ve hedeflerinden asla<br />

vazgeçmeden büyümeye<br />

devam etmişlerdir.<br />

Kayatürk Ailesi, müşterilerine, çalışanlarına,<br />

rakiplerine, topluma, çalıştıkları şirketlere, Türkiye<br />

Cumhuriyeti Yasaları ve Hukuku’na karşı<br />

tüm sorumluluklarını yerine getirmek için<br />

büyük bir çaba sarf ederek, kalite ve kimliklerinden<br />

ödün vermeden en uygun koşullarda<br />

ve fiyatlarda hizmet vermeye devam etmekte<br />

ve kendi çizgisinden çıkmayarak hayranlık kazanmaktadırlar.<br />

Kısacası işinize tutkuyla sarılıp, inanarak yüksek<br />

bir performansla çalışırsanız hayatınız<br />

nerede ve ne şekilde devam ediyorsa etsin,<br />

Kayatürk Ailesi’nden öğrendiğimiz üzere başarının<br />

anahtarını başka bir yerde aramanıza<br />

gerek kalmayacaktır. İşte hayatları tutkulu ve<br />

planlı bir çalışmayla değişen Kayatürk Ailesi<br />

karşınızdaydı…<br />

60 61


Türk Tarihinin<br />

En<br />

Unutulmaz<br />

Zaferlerinden<br />

Çanakkale Savaşı, 1915’te I. Dünya Savaşı sırasında<br />

Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri<br />

arasında gerçekleşen tarihin en kanlı<br />

savaşlarından biridir. 18 Mart tarihinde Çanakkale<br />

Boğazı’na saldıran İtilaf Devletleri’nin<br />

amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti<br />

İstanbul’u ele geçirmekti. Ancak Türk ordusu<br />

hem deniz hem de kara muhaberelerinde İtilaf<br />

Devletlerinin bu planına karşı büyük bir zafer<br />

kazanmıştır. Bu zaferin mimarı ise şehadet<br />

şerbetini içen 253 bin şerefli Türk askeridir.<br />

Çanakkale, Türk Ordusunun teknik imkansızlıklarını<br />

büyük bedeller ödeyerek kapattığı bir<br />

savaştır. Deniz muhaberesinde, Türk Ordusu<br />

müdafaa yapmak zorunda kalmış, düşman<br />

ordusunun deniz filosuna karadan top atışlarıyla<br />

karşılık vermiştir. Düşman donanması çok<br />

güçlü olmasına ve tüm gücüyle saldırmasına<br />

rağmen deniz savaşlarında başarısız olmuştur.<br />

Eğer ki Osmanlı İmparatorluğu Çanakkale Deniz<br />

Muharebesini kaybetmiş olsaydı, bu aslında<br />

savaşı tümden kaybetmiş olması anlamına<br />

gelecekti. Türk milleti, Çanakkale’nin boğazlardan<br />

geçilemeyeceğini, bu zaferle tüm dünyaya<br />

göstermiştir.<br />

Osmanlı İmparatorluğu kendine olan güvenini<br />

tazeleyerek hızlı bir şekilde kara harekatına<br />

karşı hazırlanmaya başlamıştır. Kara harekatı<br />

sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben<br />

size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum”<br />

ifadesi akıllarda kalan ve Atatürk’ün<br />

düşmanı yenmek için, askerlerin her şeylerini<br />

ortaya koymalarını emreden bir sözüdür. İnsanlığın<br />

belki de bir daha asla göremeyeceği<br />

savaşlara sahne olan Çanakkale Kara Muharebesi,<br />

İtilaf Devletleri’nin küçümsedikleri Türk<br />

Ordusunun zaferiyle sona ermiştir.<br />

Şanlı tarihimizin destansı bir zaferi olan 18<br />

Mart Çanakkale Savaşı’nda her iki taraf da<br />

ciddi kayıplar vermiştir. Eğer Atatürk gibi dahi<br />

bir lideri Türk milletine hediye eden 18 Mart<br />

Zaferi kazanılmasaydı İstanbul, İtilaf Devletleri<br />

tarafından işgal edilecek ve Osmanlı Devlet’i<br />

çökertilebilecekti.<br />

Sıradan bir savaş olmayan Çanakkale Deniz ve<br />

Kara Muhaberelerinde İtilaf Devletleri, uluslararası<br />

ilişkilere yön vermede odak noktası olan<br />

Türk boğazlarını ele geçirmek istemişlerdi. Ancak<br />

düşman, Türk ordusunun manevi gücünü<br />

yok saymış, boğazda ve karada yenilgiye uğrayıp,<br />

çekip gitmek zorunda kalmıştı.<br />

Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden<br />

şanlı Türk askerleri adına 1954’te yapılmaya<br />

başlanan ve 21 Ağustos 1960 günü açılışı<br />

gerçekleştirilen, Gelibolu Yarımadası Morto<br />

Koyu’ndaki Hisarlık Tepe üzerinde yer alan<br />

Çanakkale Şehitler Anıtı, kanlı savaşın büyüklüğünü<br />

anlamamıza yardımcı olan Savaş Eserleri<br />

Müzesini barındıran bir yapıdır. I. Dünya<br />

Savaşı esnasında bu bölgede yaşananların<br />

unutulmaması için inşa edilmiş olan anıtın<br />

yanında ise Mehmetçik Anıtı ve Türk Şehitliği<br />

yer almaktadır. Burada her yıl 18 Mart günü<br />

anma programı düzenlenerek Çanakkale Zaferi<br />

kutlanıp, şehit olan kahramanlarımız saygıyla<br />

anılmaktadır. Bu yıl da, bağımsızlığımızı<br />

ve topraklarımızı korumak için gerçekleştirilen,<br />

kutsal bir olay sayılan Çanakkale Zaferi’nin<br />

102’nci yıl dönümünü, yurt çapında düzenlenen<br />

çeşitli anma programlarıyla kutlayıp şehitlerimizi<br />

şükran ve minnetle anıyoruz.<br />

62 63


TÜRKİYE<br />

ŞEHİT AİLELERİ<br />

ve GAZİLER<br />

VAKFI<br />

ONLAR GÖREVİNİ YAPTI ŞİMDİ SIRA BİZDE<br />

BAĞIŞLARINIZ İÇİN BANKA HESAP NUMARALARIMIZ<br />

ZİRAAT BANKASI<br />

ANKARA ŞUBESİ<br />

(1262)<br />

MİTHATPAŞA<br />

HESAP NO : 77069895-5001<br />

HESAP NO : 77069895-5002<br />

HESAP NO : 77069895-5003<br />

IBAN : TR74 0001 0012 6277 0698 9550 01<br />

IBAN : TR47 0001 0012 6277 0698 9550 02<br />

IBAN : TR20 0001 0012 6277 0698 9550 03<br />

İLETİŞİM BİLGİLERİ :<br />

SAĞLIK MH. SÜLEYMAN SIRRI CD. NURDAN APT.<br />

NO: 2/1 YENİŞEHİR/ÇANKAYA/ANKARA<br />

TEL : 0312 433 83 80 - 81<br />

FAX : 0312 433 83 88<br />

WWW.TUSAG.ORG.TR<br />

64 65


MODERN<br />

YAŞANTIMIZIN<br />

TEMELLERİNİ<br />

OLUŞTURAN<br />

KADIN<br />

MUCİTLER<br />

Mucit deyince aklınıza ilk kim geliyor?<br />

“Bilim adamı” söz öbeğinden ya da kadın olmanın zorluğundan mıdır bilinmez ama mucit denildiği<br />

zaman akla genelde erkek isimleri gelir. Gerçekten de tarih sayfalarında geriye gittiğimizde<br />

kadın mucitlerin sayısının azlığına şahit olsak da yadsınamayacak birçok önemli buluşun altında<br />

kadınların imzasına rastlamak mümkün. Üstelik kadın mucitlerin icatları, modern yaşantımızın temellerini<br />

oluşturmakla birlikte günlük hayatımızı da kolaylaştıran önemli ürünlerden oluşuyor. Biz<br />

de sizlerle kadın mucitleri ve icatlarını paylaşmak istedik. İşte bazıları;<br />

Josephine Cochrone<br />

Bulaşık Makinesi<br />

Villepreux<br />

Mary Anderson<br />

Araba Camı Sileceği<br />

Rachel Zimmerman<br />

Araba camı sileceği, araba icat edildiğinde yoktu.<br />

Peki sürücüler yağmurlu ve karlı havalarda<br />

nasıl önlerini görüp araba kullanabiliyorlardı? O<br />

dönemlerde insanların tek yapabildiği şey, kötü<br />

hava koşullarında arabayı durdurup, camları silip<br />

sonra yola devam etmekti. Bu durum o yıllarda<br />

trafikte çok fazla araba olmadığı için pek sorun<br />

teşkil etmiyordu belki ama günümüzde sileceklerimizin<br />

eskimesine bile tahammül edemiyoruz.<br />

Mary Anderson 1903 yılında cam sileceklerini<br />

icat ederek bu probleme aslında kökten çözüm<br />

bulmuştu. Ancak ona karşı çıkan insanlar vardı.<br />

Karşı çıkan insanların iddiası sürücülerin dikkatini<br />

dağıtabileceği yönündeydi. Anderson bu icadının<br />

patentini aldı ve yaklaşık 10 yıl sonra her<br />

araçta bir cam sileceği bulunuyordu.<br />

Dr. Ellen Ochoa<br />

Josephine’in hizmetçisi bulaşıkları<br />

yıkarken sürekli pahalı ve değerleri<br />

porselen tabakları kırıyordu. Buna<br />

sinirlenen Josephine, yüksek su<br />

basıncıyla çalışan bir bulaşık makinesi<br />

icat etti. Makinenin patentini<br />

1886 yılında alan Cochrone,<br />

evlerin çoğunda bulaşık makinesi<br />

için sıcak su sistemi olmadığından<br />

bu fikri öncelikli olarak restoran ve<br />

otellere sattı. Ardından bulaşık makinesi<br />

yavaş yavaş evlerde de yer<br />

almaya başladı.<br />

Margaret Knight<br />

Bette Graham<br />

Dr. Patricia Bath<br />

66 67


Hedy Lamarr – Gizli Kodlama Sistemi<br />

2. Dünya Savaşı sırasında Nazi sempatizanı bir silah tüccarıyla evlenen Avustralyalı Hedy Lamarr,<br />

kocasının iş toplantılarına sürekli beraber katıldıkları için silahlar konusunda birçok bilgiye sahip<br />

olmuştu. Lamarr aslında kocasının ve Nazilerin fikirlerine karşıydı. Bu nedenle önce Londra’ya, ardından<br />

da ABD’ye kaçtı. Duyduğu büyük nefreti, toplantılarda öğrendiği bilgilerle birleştiren Hedy,<br />

Nazilere karşı 2. Dünya Savaşı’nda kullanılmak üzere radyo dalgalarıyla gönderilen gizli mesajları<br />

koruyan bir kodla dalgaları manipüle eden bir “Mesaj Şifreleme Sistemi” üretti. Hedy’nin 1941 yılında<br />

patentini aldığı bu sistem, yaygın olarak 20 yıl sonra kullanılmaya başladı. Kendisi aynı zamanda<br />

bir film yıldızıdır.<br />

Dr. Maria Telkes Ev<br />

Güneş Enerjisi Sistemi<br />

Macaristan doğumlu Telkes 1925 yılında<br />

Amerika’ya taşınıp “Westinghouse Elektrik”te<br />

mühendislik yapmaya başladı. Burada<br />

yenilenebilir enerji konusunda çalışmalar<br />

yürüten Telkes, evlerde kullanılan<br />

ilk güneş enerjisiyle ısıtma sistemlerini<br />

bulmuş bir biyofizikçi kadın mucit.<br />

Tabitha Babbitt – Yuvarlak Testere<br />

Villepreux-Power – Akvaryum<br />

Margaret Knight – Kese Kağıdı<br />

Rachel Zimmerman – Blyssimbol Yazıcısı<br />

Bette Nesmith Graham – Daksil<br />

Stephanie Kwolek<br />

Kurşungeçirmez Yelek<br />

1963’te Kwolek tarafından icat edilen<br />

“Kevlar” adı verilen sert ve dayanıklı<br />

oluşuyla günümüzde giyilen kurşungeçirmez<br />

yeleklerin yapımında kullanılan<br />

materyal, aynı zamanda asma köprülerin<br />

halatlarında, kask yapımında, kayak ve<br />

kamp malzemelerinde de kullanılıyor.<br />

Dr. Ellen Ochoa – Optik Analiz Sistemleri<br />

Dr. Patricia Bath – Lazer Katarakt Ameliyat Cihazı<br />

Alice H. Parker – Gazlı Fırın<br />

Sarah E. Goode – Katlanabilir Yatak<br />

Martha Coston – Renkli İşaret Fişekleri<br />

68


“İşleriniz iyi gidiyorsa, eğitim bütçesini iki katına çıkarın, kötü gidiyorsa dört katına.” - Tom PETERS<br />

“Liderlik, yapılmasını arzu ettiği şeyi, sanki kendileri arzu ediyormuşçasına başkalarına yaptırabilmektir.”<br />

– Dwight D. EISENHOWER<br />

“İnsanlar eğlenmedikleri zaman nadiren iyi iş üretebilirler. Kaygıları kahkahayla yok edin. Coşkuyu<br />

teşvik edin.” - David OGILVY<br />

“Her şeyi kendisi yapmak isteyen veya bunu yaptığı için bütün takdiri kendisinde toplamak isteyen<br />

hiç kimseden büyük lider olmaz.” - Andrew CARNEIGE<br />

ÖNDERLİK ÜZERİNE<br />

SÖYLENMİŞ SÖZLER<br />

“Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda<br />

milletlerine yol göstermektir.” – Mustafa Kemal ATATÜRK<br />

“Birisine yardımcı olmak istiyorsanız, ona sorumluluk yükleyip güvendiğinizi hissettirmekten başka<br />

çok az şey yapabilirsiniz. “ - Booker T. WASHINGTON<br />

“En iyi liderler, kendilerini izleyen kişilere varlığını hissettirmeyenlerdir. Öyle ki, görev yerine getirildiğinde,<br />

o kişiler ‘Bunu kendi başımıza yaptık’ derler.” - Lao TZU<br />

“İşi doğru yapana yönetici; doğru işi yapana lider denir.” - Warren BENNIS<br />

“Ortalama liderler çıtayı kendileri için yükseltirler; iyi liderler çıtayı başkaları için yükseltirler; büyük<br />

liderler kendi çıtalarını yükseltmeleri için diğerlerine ilham verirler.” - Orrin WOODWARD<br />

“Zeki insanları işe alıp, sonra onlara ne yapacaklarını söylemek bana mantıklı gelmiyor. Biz zeki<br />

insanları işe alırız ki, onlar bize ne yapacağımızı söylesinler. “ - Steve JOBS<br />

“Gelecek yüzyıl güçlü liderlerin değil, güçlendiren liderlerin yüzyılı olacaktır.” - Bill GATES<br />

“Atın üstünde komik göründüğünüzü düşünüyorsanız, süvari hücumuna öncülük etmeniz zordur.”<br />

- Adlai STEVENSON<br />

“Herkesin boynunda asılı görünmez bir levha vardır. Üzerinde ‘Bana kendimi önemli hissettir’ yazar.<br />

İnsanlarla çalışırken bu mesajı asla unutmayın.” - Mary Kay ASH<br />

“Liderliğin ilk koşulu güzel konuşmaktır. Dilinizi doğru konuşamıyorsanız peşinizden kimse gelmez.”<br />

- Sam WALTON<br />

“İyi bir lider, halkına babalık şefkati ile hizmet edendir.” - II. Abdülhamid<br />

“Önderler nazik olurlarsa halkları saygısızlığa cesaret edemez, önderler adil olurlarsa halkları serkeşliğe<br />

cesaret edemez, önderler güvenilir olurlarsa halkları yalancılığa cesaret edemez.” - Confucius<br />

“Yönetici ya da lider olarak geçmişten ders almalı; ama geçmişte yaşamamalısınız. Gelecek için<br />

plan yapmalı; ama gelecekte yaşamamalısınız.” - Ken BLANCHARD<br />

“Emretmeyi bilmek için itaat etmeyi bilmelidir deniliyor. Bana kalırsa kırk yıl itaat eden bir insan,<br />

artık komuta etmeye kabiliyetli değildir.” - Napoleon BONAPARTE<br />

“Başkalarının ardından gitmek, önde gitmekten çok daha kolay, çok daha hoştur. Çizilmiş bir yoldan yürümek<br />

ve yalnız kendi hayatından sorumlu olmak, ruh için büyük bir rahatlıktır.” – Michel de MONTAIGNE<br />

“Liderlerin kalitesini anlamanın en kısa yolu, etrafındaki kişilere bakmaktır.” - Niccolo MACHIAVELLI<br />

“Koç olarak veya liderliğin herhangi bir pozisyonunda uzun vadeli başarı yakalamak için bir şekilde<br />

takıntılı olmalısınız.” - Pat RILEY<br />

“Eğer eylemleriniz diğerlerini daha çok hayal kurmaya, daha çok öğrenmeye, daha fazlasını yapmaya<br />

ve daha fazlası olmaya teşvik ediyorsa, iyi bir lidersinizdir.” - John Quincy ADAMS<br />

“Gerçek liderler, insanların korkuyla değil sevgiyle gönüllü olarak takip ettiği rehberlerdir.” - Brian TRACY<br />

“Kan, zahmet, gözyaşı ve ter vaat eden liderler güvenlik ve güzel zamanlar vaat eden liderlere göre<br />

daha çok takipçi kazanırlar. Sıkışma olduğunda insanlar cesur olur.” - George ORWELL<br />

70 71 71


NASA, Mars’a uzun zamandır ilk insanı göndermeyi<br />

planlıyordu. Bir astronot filosu<br />

gönderme planı yaparken, astronotların<br />

bu yolculuktan nasıl etkileneceğini<br />

araştırmaya başladılar ve buldukları<br />

sonuç çok tehlikeliydi. Radyasyonun<br />

etkilerinin ciddi olduğunu<br />

bilmelerine ve bununla<br />

ilgili çeşitli önlemler alacak<br />

olmalarına rağmen, astronotların<br />

Mars’a ulaşana<br />

kadar uzayda geçirecekleri<br />

vakitte bile büyük<br />

bir kanser riski altında<br />

olacaklarını araştırmalar<br />

sonucu buldular.<br />

KIZIL GEZEGEN’DEN<br />

HABERLER VAR…<br />

Mars’a Gidemiyorum Diye<br />

Üzülmeyin, Çünkü Mars’a Gitmek<br />

Lösemiye Yol Açıyor<br />

Son araştırmalar gösteriyor ki Mars’a yapılan yolculuklar esnasında kan kanserine<br />

yakalanma olasılığı çok yüksek. Araştırmacılar uzayda yapılacak olan 3 yıllık bir yolculuk<br />

sırasında, yüksek derecede radyasyona maruz kalacak olan astronotların bağışıklık<br />

sistemlerinin çöküp, kan kanserine yakalanma ihtimalleri olduğunu söyledi<br />

Kızıl Gezegen ile ilgili<br />

bu haber dışında, bir<br />

de iyi haber ortaya<br />

çıktı. Mars’ta patates<br />

üretiminin mümkün<br />

olması…<br />

Besin oranı yüksek<br />

olan patatesin, Mars’ın<br />

koşullarında kolaylıkla<br />

yetiştirilebileceğini<br />

gözler önüne seren araştırmacılar,<br />

astronotların<br />

hayatta kalabilmeleri için<br />

sürekli dondurulmuş yiyecekler<br />

tüketmek yerine besin<br />

değeri yüksek yiyeceklerin orada<br />

yetiştirilmeye başlanmasıyla birlikte<br />

bu tarz sorunların ortadan kalkacağını<br />

belirtti. Devam eden araştırmalar<br />

sonunda Mars’ta bakalım daha ne gibi yiyeceklerin<br />

üretimine başlanabilecek.<br />

72<br />

73


“Buram buram tarih kokan Ayasofya’dan bahsetmek<br />

istiyorum sizlere. Bizans için çok önemli bir kiliseydi<br />

Ayasofya…”<br />

Ayasofya aynı yerde 3 kez yapılmış olup,<br />

ilk inşa edildiğinde Ekklesia(Büyük Kilise),<br />

5. yüzyıl itibariyle de Ayasofya olarak<br />

adlandırılmaya başlandı. Ayasofya, “Kutsal<br />

Bilgelik” ya da “İlahi Bilgelik” manasını taşıyor.<br />

Birinci kilise 360 yılında İmparator Konstantios,<br />

ikinci kilise 415 yılında İmparator II. Theodosios<br />

tarafından yaptırılmış. Üçüncü olan,<br />

yani kilisenin son hali 532-537 yılları arasında<br />

İmparator Justinianos tarafından, o dönemde<br />

yaşamış Miletos’lu İsidoros ve Tralles’li Anthemios<br />

adındaki 2 önemli mimara yaptırılmış.<br />

Osmanlı Dönemi’nde çeşitli ilaveler ve restorasyonlarla,<br />

özellikle Mimar Sinan tarafından<br />

yapılan minarelerle bu görkemli yapı, içerisinde<br />

ibadet edilebilen bir cami olarak kullanılmaya<br />

başlandı. Namaz saatleri haricindeyse<br />

dini bir yapı olarak kullanılmaktan çok bilim<br />

adamlarının eğitim verdiği bir yer halini de alıyordu.<br />

Bunun için ise yapının içerisinde maksure<br />

adında 11 tane alan bulunuyor. Ancak 1<br />

Şubat 1935’te Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği<br />

emir ve verilen Bakanlar Kurulu kararıyla<br />

birlikte Ayasofya Camii, tüm turistlerin ziyaret<br />

edebileceği bir müze haline getirildi. Dolayısıyla,<br />

günümüzde Ayasofya müzesi ibadet yeri<br />

olarak kullanılamıyor.<br />

Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın başyapıtları<br />

arasında yer alan hatta dünyanın 8. harikası<br />

olarak gösterilen Ayasofya, sanat tarihi ve<br />

“<br />

mimari açıdan önemli bir üne sahip. Binanın<br />

dört tarafında 24 payanda bulunuyor. Bu payandaların<br />

bir kısmı Bizans Dönemi’nden kalma,<br />

bir kısmı ise Osmanlı Dönemi’ne ait.<br />

Bazı kaynaklarda<br />

dilek sütununda bulunan<br />

deliğin Roma<br />

Dönemi’nde yaşayan<br />

hastaların iyileşmesi<br />

için kullanıldığı yer<br />

almaktadır.<br />

“<br />

Ayasofya içerisinde birçok büyük hat levhalar<br />

bulunuyor ve bunlar İslam Dünyası’nın en büyük<br />

hat levhaları olarak yerini alıyor. Bu çarpıcı<br />

levhalar ana mekanın duvarlarında asılmış<br />

ve Sultan Abdülmecid(1839-1861) döneminde<br />

yaşayan en ünlü hattat Kadıasker Mustafa<br />

İzzet Efendi’ye yazdırılmış. Ayrıca müzede<br />

bulunan çiniler incelendiğinde<br />

Türk<br />

çini sanatının çok<br />

üst noktalarda olduğunu<br />

görebilirsiniz.<br />

Yine müze içerisindeki<br />

Sultan I. Mahmut<br />

Kütüphanesi’nde<br />

bulunan İznik ve<br />

Kütahya çinileri dönemin<br />

ve günümüzün<br />

başarılı çinileri<br />

arasında yer alıyor. I Mahmut Kütüphanesi,<br />

müzenin en önemli yapılarından biri.<br />

Özellikle çok dikkat çeken, tarih olarak Helenistik<br />

Dönem’de yapılmış olan 2 adet küp<br />

bulunuyor. Bu küpler, Ayasofya’ya Sultan III.<br />

Murat Dönemi’nde Bergama antik şehrinden<br />

getirilmiş.<br />

Türkiye sınırları içerisinde görüp görebileceğiniz<br />

mimari açıdan ilginç bir yapıya sahip<br />

olan ve gelen ziyaretçileri görkemiyle büyüleyen<br />

Ayasofya, İstanbul’da gezilecek yerler<br />

listesinde ilk sırada yer almaktadır. Göz alıcı<br />

desenlerle bezeli olan süslemeleri ve Bizans<br />

mimarisinden izler taşımasıyla içine girdiğiniz<br />

andan itibaren tarihin leziz kokusu burnunuza<br />

geliyor. Zaman içerisinde bazı sebeplerden<br />

ötürü zarar görmüş olmasına rağmen<br />

ihtişamını koruyor. Tarihi ve mimari açıdan<br />

büyük bir öneme sahip olan Ayasofya mirasını<br />

mutlaka keşfetmelisiniz.<br />

Eşsiz süslemeleri, mimarisi, çinileri, mozaikleriyle<br />

İstanbul’a gelen tüm yabancı turistlerin<br />

ilgi odağı olan Ayasofya’da İsa ile Tanrı’nın aynı<br />

olmadığını anlatan bazı motifler bulunuyor.<br />

Bu durum da o zamanın koşulları için büyük<br />

bir reform niteliğinde aslında.<br />

Müze içerisinde yer alan en ilginç yapı da ortası<br />

oyulmuş bronz bir sütun. Dilek sütunu ya<br />

da terleyen sütun adı verilen bu yapı efsaneye<br />

göre tüm dertlere deva olma özelliğini taşıyor.<br />

Bu mermer sütuna tüm ziyaretçiler büyük<br />

ilgi gösteriyor. Yapının kuzeybatı yönünde<br />

bulunan bu taşın alt kısmı bakır metalle kaplı<br />

olmakla birlikte üzerinde bir delik var ve bu<br />

oyuk kısım daima nemli. Bu yüzden halk arasında<br />

terleyen sütun deniliyor. Hatta bir rivayete<br />

göre elleri çok terleyen insanlar parmaklarını<br />

bu deliğin içine sokarlarsa ellerindeki bu<br />

aşırı terlemenin geçtiği düşünülüyor. Bazı kaynaklarda<br />

ise bu deliğin Roma Dönemi’nde yaşayan<br />

hastaların iyileşmesi için kullanıldığı yer<br />

almakta. Eğer<br />

şu an Ayasofya<br />

Müzesi’ni ziyaret<br />

etme imkanı<br />

bulur da giderseniz<br />

o sütunun<br />

“<br />

Ayasofya sadece<br />

Türkiye’nin değil,<br />

dünyanın başyapıtları<br />

arasında yerini alıyor.<br />

önünde uzun<br />

bir kuyruk olduğunu<br />

görebilirsiniz.<br />

Peki insanlar neden bu yapının önünde<br />

kuyruk oluşturuyorlar? Günümüzdeki rivayete<br />

göre de bir kişi mermer sütunda bulunan deliğe<br />

baş parmağını sokup bir tam tur attırırsa ve<br />

o esnada bir dilek dilerse, dileği gerçek oluyor.<br />

Ayasofya tüm güzellikleriyle, en başta tarihin<br />

sonra da İstanbul’un en renkli motiflerinden<br />

biridir. İçine girip de hayran kalmamanın<br />

mümkün olmadığı bu yapının her yerinde sizi<br />

içine çekip geçmişe götürecek izler bulabilirsiniz.<br />

Gizemli yılların yaşanmışlığı ile çeşitli imparatorluklara<br />

yaptığı ev sahipliğiyle sizi uzak<br />

diyarlara götürür sanki oraya aitmişsiniz gibi..<br />

“<br />

74 75


Tasarım ve performansı ile olağanüstü bir araba olan “Porsche 911” diyerek yazımıza başlasak, belki<br />

‘ne alakası var’ diyebilirsiniz. Ama demeyin. Tasarım ve performans odaklı spor otomobiller üreten,<br />

ülkemizde de popüler ve birçok kullanıcı tarafından tercih edilen Porsche, Mobil Dünya Kongresi’nde<br />

yeni arabasıyla değil, aynı tasarım ve performans odaklı bir dizüstü bilgisayar ile tüketicilerin<br />

karşısına çıktı.<br />

Arabadan Sonra Sıra Bilgisayarda!<br />

Porsche Design, Dizüstü Bilgisayar<br />

Tasarımında Son Noktayı Koydu!<br />

Porsche Design Book One, sade bir tasarım ve performansın birleşimi olarakne güzel bir örnek.<br />

Porsche Design’dan şimdiye kadar öğrendiğimiz bir şey varsa o da sadelik. Porsche Design Book<br />

One’ın, markanın genel tasarım algısına ters düşmeyen sade bir tasarımı var. Eğer aradığınız şey<br />

her yerinden ışıklar çıkan ejderha logolu bir oyuncu bilgisayarıysa yanlış yerdesiniz. Porsche Design<br />

iş toplantılarında yanınızda olmasını isteyeceğiniz türden malzeme kalitesi ile etkileyici bir<br />

yapıya sahip. Lenovo’nun Yoga serisinden görmeye alışık olduğumuz ise önemli bir detay. Aslında<br />

cihazın kendisi de HP’nin Spectre serisi bilgisayarlarına çok benziyor. Porsche Design tarafından<br />

tasarlanan saatleri, kulaklıkları, kalemleri, defterleri, cüzdanları ve Huawei Mate 9 Porsche Design<br />

gibi akıllı telefonları daha önce görmüştük. Book One bu tasarımları seven müşteriler için üretilmiş<br />

olsa da “özgün tasarım” iddiasında bu sefer çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz.<br />

Almanya’da tasarlanan ve Tayvan’da Quanta Computer tarafından üretilen Book One, Intel, Quanta<br />

ve Porsche Design’ın bir araya geldiği çalışma. Tasarımının her ayrıntısının, örneğin; ısı dağıtma<br />

ızgaraları, dişli benzeri 360 menteşe ve fırçalanmış alüminyum kaplaması gibi detayların esin kaynağı<br />

Porsche arabalarından geliyor.<br />

Book One, gün içerisinde çantanızda taşırken sizi yormayacak kadar hafif. 15.9mm kalınlığına sahip<br />

bilgisayar, Microsoft’un Surface serisi bilgisayarlarını da hatırlatıyor. Ekranın çözünürlüğü muazzam<br />

olup tam tamına 3200 x 1800 piksel ve IPS parlak ekran kullanıyor. Porsche Book One’ın<br />

ekranı, akıllı telefonlardan da tanıdığımız Gorilla Glass 4 tarafından korunuyor. Skype ve diğer<br />

uygulamalar için 5 MP kameraya sahip olan üründe, “Windows Hello” kimlik doğrulama özelliği<br />

sayesinde şifrenizi girmeden kameraya kendinizi göstererek oturum açabiliyorsunuz. Microsoft<br />

Surface gibi kaleme sahip olan Book One’ın kalemi de alüminyum malzemeden yapılmış. Wacom<br />

işbirliği ile üretilen kalem çok şık.<br />

Porsche Design Book One’ın Teknik Özellikleri<br />

• Intel 7. Nesil Kaby Lake Core i7-7500U işlemci<br />

• 16GB LPDDR3 RAM 1.866 MHz,<br />

• 512GB SSD depolama birimi,<br />

• Intel’in Hd Graphics 620 Ekran Kartı<br />

• Windows 10 Pro işletim sistemi<br />

Book One’ın pil ömrü aynı nesil ve kategoride bulunan diğer dizüstülerden çok da farklı değil. Firmanın<br />

verilerine göre 14 saat kullanım imkanınız var. Rakipleri arasında olan Apple’ın yeni dizüstü<br />

bilgisayarlarından farklı olarak birçok genişleme seçeneği de sunuyor. Klavyede 2 adet USB 3.0 portu,<br />

Ekran kısmında 1 USB Type-C, 1 Thunderbolt 3.1 ve kutunun içinde çıkan adaptör mevcut. Apple’ın<br />

eleştirilen adaptör fiyat politikasını dinleyen Porsche Design bu açıdan takdirimizi kazandı.<br />

Son sözü söylemek gerekirse Book One, herkese hitap eden bir dizüstü bilgisayar değil. Bulunduğu<br />

segment için bile çok pahalı. Rakiplerinde daha ucuz ve benzer kalitede ürünler mevcut. Ancak<br />

fiyat sizin için sorun değilse ve Porsche Design markası sizin için anlam taşıyorsa, ürün gayet güzel.<br />

Yüksek fiyatına rağmen hem tasarımı hem de sunduğu özellikleri bakımından nisan ayından itibaren<br />

dünya genelinde raflardaki yerini alması bekleniyor. Türkiye gelmesi durumunda bu köşede<br />

ayrıntılı bir incelemesini görebilirsiniz.<br />

76 77 77


SOSYAL MEDYADA MARKA<br />

YÖNETİMİ VE PAZARLAMA<br />

STRATEJİLERİ<br />

Sosyal medya, kişilerin birbirleriyle iletişim kurmalarını,<br />

araştırma yapmalarını, kendilerini özgürce<br />

ifade edebilmelerini sağlayan bir platformdur.<br />

Günümüzde sadece kişiler için değil,<br />

markalar ve şirketler için de önem arz etmektedir.<br />

Facebook, Instagram, Twitter, Linkedin,<br />

Youtube gibi birçok sosyal mecrayı satış<br />

odaklı şirketler kendilerini tanıtmak ve pazarlamak<br />

amacıyla kullanmaktadır.<br />

Tüm işletmeler markalarını tüketicilere<br />

çeşitli platformlar aracılığıyla ulaştırmaya<br />

çalışıyor. Son yıllarda bunun en etkili<br />

yöntemi internetteki sosyal mecralar.<br />

İnternet kullanımının giderek arttığı bir<br />

dünyada yaşıyoruz. Her gün milyonlarca<br />

insan sosyal medya platformlarına üye<br />

olup aktif bir şekilde kullanmaya başlıyor.<br />

Firmalarda bu durumu avantaj olarak<br />

kullanmak için en doğru stratejilerle<br />

ürünlerini sosyal medyada pazarlayıp,<br />

daha büyük kitlelere ulaşmaya çalışıyor.<br />

Bunun dışında markaların sayfalarında çeşitli etkinlikler düzenleyip ziyaretçilerin dikkatini<br />

çekmesi, marka bağlılığı yaratmada etkin yöntemlerden biridir. Aynı zamanda<br />

sosyal medya sitelerini daha kurumsal ve güncel hale getirebilmek<br />

için beğenilere dikkat ederek, yapılan yorum ve değerlendirmelere en<br />

kısa sürede cevap verilmesi gerekir.<br />

Sosyal medyanın şirketlere pozitif etkilerinin olduğu gibi negatif<br />

etkileri de olabilir. Eğer sosyal medya paylaşımları akılcı olmadan<br />

ilerliyorsa, güven faktörü yok ise, sayfa düzeni ve içeriği<br />

yeterli değilse ve doğru stratejilerle yönetilen bir sosyal<br />

medya platformu yaratılmamışsa, markaların saygınlıklarını<br />

yitirmeleri kaçınılmazdır. Üstelik kullanıcılar memnun<br />

kalmadıkları durumlarda olumsuz eleştiri yapabilme<br />

özgürlüğüne sahip oldukları için, memnuniyetsizliklerini<br />

internet ortamında birçok kişiye ulaştırabilirler.<br />

Sonuç olarak günümüzde firmaların kar etmesi açısından<br />

sosyal medyada marka bağlılığı yaratmak<br />

önemli ve etkin bir yöntemdir. Dolayısıyla işletmelerin<br />

artan sosyal mecra kullanımını dikkate almaları<br />

ve doğru pazarlama politikaları geliştirerek rekabet<br />

ortamında avantaj sağlamaları gerekir.<br />

Sosyal mecraların pazarlama aracı olarak kullanıldığı<br />

işletmelerde, tüketicilerle olan ilişkilerin<br />

güçlendiği bir gerçek. Bu sayede işletmeler<br />

daha karlı hale gelebiliyor. Tabii ki doğru zamanda,<br />

doğru ürünleri ön plana çıkartmak; doğru aralıklarda,<br />

doğru kişilere ulaşabilmek; tüketicilerle iletişim<br />

halinde olarak onların beklenti ve isteklerini<br />

mümkün olduğunca karşılayabilmek pazarlama stratejinizde<br />

ciddi önem taşır. Sosyal medya sitelerinin<br />

sayfa yapılarının ve içeriklerinin uygun olması, belirli<br />

stratejiler belirleyerek planlı bir şekilde ilerlemek<br />

müşterilere karşı güven kazanılmasını sağlar. Bunlar<br />

küçük detaylar gibi gözükse de aslında çok önemlidir.<br />

Tüketiciler sosyal paylaşım sitelerini düzenli veya<br />

güvenli bulmadıkları markalardan alışveriş yapmak<br />

istemez. Sayfaların görsel ve içerik olarak ziyaretçilere<br />

hitap etmesi gerekir. Çünkü güven faktörü, marka<br />

bağlılığı üzerinde en önemli etkendir.<br />

78 79


Erkeklerin En Büyük<br />

Korkularından Olan Kellikle İlgili<br />

Bilmedikleriniz…<br />

Kimi zaman alay ettiğimiz kimi zaman ise<br />

karizmalarıyla büyülendiğimiz insanlardır keller. Peki<br />

onlar hakkında gerçekten ne biliyoruz?<br />

Kellik, saçlarınız gözle görülür bir biçimde<br />

azalmaya başladığında ortaya çıkan bir durum<br />

değildir. İnsanların büyük çoğunluğu günde<br />

50-100 tel saç kaybeder ve bu saçlar doğal<br />

bir döngü içerisinde yenilenir. Bu saçların yenilenmemeye<br />

başlaması ise zaman içerisinde<br />

kelliğe yol açar ve bu kaybı fark etmek çok<br />

uzun zaman alabilir. Kellik yalnızca genetik<br />

faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaz. Genetik<br />

aktarım dışında kelliğe yol açabilen başka pek<br />

çok sebep vardır; hormon seviyeleri, çeşitli<br />

sağlık problemleri, nem, güneş ışığı, beslenme<br />

alışkanlıkları ve her şeyden önemlisi de<br />

stres, kelliğe yol açan en önemli etmenlerin<br />

başında gelir. Kellik, ergenlik çağının başlangıcından<br />

itibaren ortaya çıkabilen bir durumdur.<br />

Üstelik genç insanlarda kellik, son yıllarda<br />

eskiye göre artış göstermektedir. Kelliğin 21<br />

yaşından önce ortaya çıkması ender rastlanan<br />

bir durumdur. 30’lu yaşların ortalarına gelen<br />

erkeklerin %40’ı saçlarını fark edebilir biçimde<br />

kaybetmektedir. 50’li yaşlara gelindiğinde ise<br />

bu oranın %85’i bulduğu görülüyor. Kır saçların<br />

daha çabuk döküldüğü düşüncesi yanlış bir<br />

genel kanıdır. Kır saç esasen dökülmeye daha<br />

dayanıklıdır. Saç dökülmesi saçlarınızın sağlıklı<br />

görünmesine bağlı olarak değil, saç köklerinin<br />

yok olmaya başlaması ile ortaya çıkar.<br />

50’li yaşlara ulaşan her 10 kadından 3’ü fark<br />

edilebilir ölçüde saç dökülmesi yaşamaktadır.<br />

Kadınlardaki kelliğin daha az fark edilmesinin<br />

sebebi ise, bu durumun erkeklerde olduğu<br />

gibi tamamen dökülme yerine saç tellerinin<br />

incelmesi ve her bölgede seyrekleşmesi şeklinde<br />

gerçekleşmesidir. Erkek tipi saç dökülmesinin<br />

temel sebebi, saç köklerinde bulunan<br />

keratinosit hüclerin testosteron hormonuna<br />

aşırı duyarlı olmasıdır. Bu duyarlılık ise genetik<br />

yapıya bağlı olarak ortaya çıkar. Yüksek testosteron<br />

seviyesi, vücudun diğer bölgelerinde<br />

kıllanmayı arttırırken, saç köklerinde tam tersi<br />

etki göstererek saç dökülmesine sebep olur.<br />

Saç dökülmesi can sıkıcı bir sorundur. Fakat<br />

önlem alınmadığında bu can sıkıntısı artarak<br />

devam eder ve geri dönüşü neredeyse imkansız<br />

olur. İşte bu noktada saç dökülmesini engelleyecek<br />

yollara ihtiyaç duyarız…<br />

İlk adım, utanmayı reddedin ve durumu kabul<br />

edin. Saç dökülmesi utanmanızı gerektiren<br />

bir mesele değil. Seyrelen saçınızın olduğu<br />

bölgeyi kazıtmayı, birkaç gün bu şekilde vakit<br />

geçirerek kendinize alışmayı deneyin. Böylelikle<br />

vücudunuzu daha iyi tanıyacak; belki de<br />

görüntünüzü 10 kat daha da güzelleştirecek<br />

kelliği bir lütuf olarak değerlendireceksiniz.<br />

Tek saçı dökülen kişi siz değilsiniz. Saçlarınızın<br />

seyreliyor olması ve belirli bölgelerden her<br />

geçen gün sizi terk ediyor olması depresyona<br />

girmeniz için bir sebep değil. Unutmayın ki<br />

koca yer küredeki erkeklerin %30’u tamamen<br />

kel. Avrupa’da bu sayı %60’lara ulaşmakta. Şu<br />

an saçını kaybetmekte olan 50 milyon Amerikalı<br />

var. Kendinizi daha iyi hissettirir mi bilemeyiz<br />

ancak bu istatistik, saç dökülmesi problemini<br />

yeni deneyimleyen bir erkeği kuşkusuz<br />

bir nebze rahatlatacaktır.<br />

Erkeklerin baş belası kellik için çözüm yolları<br />

oldukça fazla. Bu adımlara sadık kalınmalı, yaşam<br />

standartları bu adımlara göre belirlenmeli.<br />

Kendinizi analiz edin. Gidin bir aynaya bakın.<br />

Elleriniz yardımıyla saçlarınızı diplerinden<br />

kontrol edin. Başta bir ufak ayna yardımıyla<br />

kafanızın arkasını da incelemeyi unutmayın.<br />

Haydi, ertelemeye gerek yok! Bunu şimdi yapın.<br />

Ne kadar erken fark ederseniz, kelliğin<br />

önüne geçmek o kadar kolay olur. Seyrelen<br />

saçlarınıza en uygun şekli bulun. Gerekirse<br />

kazıtmayı bile deneyebilirsiniz. Saçınızda seyrelmeler<br />

meydana geldiğinde dış görüntünüzü<br />

etkileyecek yeni tarzlara açık olmalısınız.<br />

Uygun bir saç modeli, dikkati çenenize, gözlerinize<br />

ve diğer yüz hatlarınıza çekecektir. Saç<br />

yapınıza uygun bir berber belirleyin. Her berberin<br />

seyrek saçlı bir kafayla nasıl baş edeceğini<br />

bilmediği aşikar. Çevrenizde saç dökülmesi<br />

yaşayan ve iyi görünmeyi başaran insanlar<br />

varsa, kendilerine bu konuda danışmak mantıklı<br />

olacaktır.<br />

Deyim yerindeyse büyük gün gelmeden kendinizle<br />

ilgilenir, kafanızın her bir noktasında düzenli<br />

incelemeler yaparsanız, bunun önüne geçmeniz<br />

ve zararı minimuma indirmeniz mümkün.<br />

80 81 81


ETKİLİ İLETİŞİM VÜCUT<br />

DİLİNİZDE SAKLI<br />

Doğru iletişim kurmak modern hayatın belki de en önemli unsurlarındandır.<br />

Karşımızdaki kişiyle anlaşmak için seçtiğimiz kelimeler, ses tonumuz ve<br />

beden dilimiz doğru kombinasyonda olmalıdır. Bazen beden dilimiz,<br />

sözcüklerle söylemek istemediğimiz şeyleri karşımızdaki kişiye hissettirebilir.<br />

Beden dili iletişim kurmaya çalıştığımız kişinin anlamasını istemediğimiz his<br />

ve duygularımızı farkında olmadan aktarmamıza sebep olabilir. Bu nedenle<br />

gündelik ve profesyonel hayatta beden dilini doğru kullanmak kişiye hatırı<br />

sayılır bir avantaj sağlar.<br />

İnsanların birbiriyle iletişim kurmaya başladıkları<br />

eski çağları da göz önünde bulundurduğumuzda<br />

beden dilinin önemini daha iyi<br />

kavrayabiliriz. Çünkü insanlar ortak bir sözlü<br />

dil geliştirmeden önce birbirleriyle el, kol hareketleri<br />

veya çıkardıkları ilkel seslerle anlaşmaya<br />

çalışıyorlardı. İletişimin belki de en ilkel<br />

hali olan beden dili günümüzde bilimsel çalışmalara<br />

konu olmaktadır.<br />

Beden dilini kullanırken mutlaka duygu ve<br />

düşünce bütünlüğü içinde olmalıyız. İnsanlarla<br />

her zaman kendimizden emin bir şekilde,<br />

açık bir vücut dili kullanarak konuşmalıyız.<br />

Çünkü açık olmazsak verdiğimiz mesajın karşı<br />

taraf için anlamı olmayacaktır. Duruşumuz ve<br />

gözlerimizdeki anlam doğru imajı yansıtmada<br />

çok önemlidir. Belki sizlerin de fark ettiği<br />

üzere, enerjinizin yüksek olduğu günlerde insanlarla<br />

çok daha iyi iletişim kurarken, negatif<br />

duygularla uyandığınız günlerde hiç kimseyle<br />

anlaşamadığınızı hissedersiniz. Bunun sebebi<br />

pozitif düşünceler ve ruh haline sahip olduğunuzda<br />

daha canlı, akıcı bir iletişim kurmaya<br />

yatkın olmanızdır. Kendinizi iyi hissetmediğiniz<br />

günlerde ise iletişime daha kapalı hale<br />

gelirsiniz. Dolayısıyla hayatınızın insan ilişkilerimizde<br />

kullandığımız en önemli aracı olan<br />

beden dilinizi doğru kullanmak iş yaşamı, aile<br />

ilişkileri ve arkadaşlarla ilişkiler hususunda<br />

doğru temas kurulmasına vesile olacaktır.<br />

Yalan mı söylüyor?<br />

İnsan bazen yalan söylemek zorunda kalabilir.<br />

Genelde inkar edilse bile herkes bazen küçük,<br />

beyaz yalanlara başvurabilir. İyi ya da kötü bir<br />

yalancı olmanın anahtarı da vücut dilinden geçer.<br />

İyi yalan söyleyen biri bile beden dilindeki<br />

küçük bir açığıyla kendini ele verebilir. Çünkü<br />

sözlü iletişimde ağzınızdan çıkan kelimelerle<br />

gözleriniz, elleriniz, kollarınız, duruşunuz,<br />

mimikleriniz bir bütünlük içerisindedir. Ama<br />

yalan söylerken bunlara dikkat etmek güçleştiği<br />

için açık verme ihtimaliniz artar. Özellikle<br />

gözlerinizdeki ifadeyle karşı tarafa verdiğiniz<br />

mesajı yalancı çıkartabilirsiniz. Yalan söyleyen<br />

birini tespit etmenin diğer yolu ise ellerle yapılan<br />

jestlere dikkat etmektir. Yalan söyleyen<br />

insanlar el jestlerini daha az kullanır. Jestler<br />

yerini anlamsız sallamalara bırakır. Çünkü el<br />

jestlerini ifadelerinizi güçlendirmek için kullanırsınız.<br />

Bu nedenle kullanamadığınız elleriniz<br />

karşı tarafa aslında cümlelerin sorumluluğunun<br />

size ait olmadığının mesajını verir.<br />

Peki yalan söyleyen bir insanın beden<br />

dili hareketlerinde neden ekstra bir artış<br />

gözlemliyoruz?<br />

Bunun cevabı aslında çok basit. Yalan söyleyen<br />

insanlar o esnada kendilerini huzursuz<br />

hissettiklerinden ağızlarından çıkan kelimeleri<br />

tutmak için eliyle ağzını kapatma, elini sürekli<br />

yüz bölgesine götürme, sağa sola sallanma,<br />

gözlerini kaçırma ve devamlı pozisyon değiştirme<br />

gibi aşırı davranışlar gösterme eğiliminde<br />

olurlar. Bu hareketlere dikkat ederek yüz<br />

yüze konuştuğunuz kişilerin söylemlerinde<br />

doğruluk payını artık daha rahat ölçebilirsiniz.<br />

Ancak gene de profesyonel yalancıları tespit<br />

etmenin yolunun biraz da tecrübeden geçtiğini<br />

hatırlatmak isteriz.<br />

Gerçekten gülüyor mu?<br />

Bir insanın sizi gerçekten dinleyip, yaptığınız<br />

şakalara içinden gelerek güldüğüne nasıl<br />

emin olabilirsiniz? İnsanların gülerken samimi<br />

olup olmadığını anlamanın en önemli yolu<br />

gözaltında oluşan kırışıklıklardır. Karşınızda<br />

sadece sizi gülümseyen ağızla dinleyen bir<br />

insan yeterli değildir. Çünkü gülümseyen bir<br />

ağız yalan söylüyor olabilir. Ancak gözler kalbin<br />

aynasıdır ve samimi bir gülüşte gözlerin içi<br />

de gülmelidir. Yüzümüz içinde tanımlanabilmiş<br />

3 bin ifade barındırır. Aynı zamanda yüz<br />

kaslarının istemsiz bir şekilde kasılmasıyla göz<br />

çevresi, üst yanak ve kaşların hareketliliği de<br />

göze çarpar.<br />

Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya<br />

göre, sarf ettiğimiz kelimeler karşılıklı<br />

iletişimde sadece %7 oranında yer kaplıyor.<br />

Buna karşılık ses tonumuz %38, vücut dilimiz<br />

ise %55 oranında rol oynuyor. Bu oranlar bile<br />

tek başına vücut dilinin insanoğlu için ne kadar<br />

önemli olduğunu görmemizi sağlayabilir.<br />

Vücut dilini iyi bilmek ve doğru yorumlayabilmek<br />

kolay olsa da insanların hareketlerini<br />

içinde bulundukları duruma göre değerlendirmek<br />

gerekir. Son yıllarda bu konuda bilirkişiler<br />

tarafından ciddi ve kapsamlı konferanslar<br />

veriliyor. Siz de işin uzmanlarından vücut dili<br />

önerileri alırsanız imaj yönetimi ve etkili iletişim<br />

konusunda daha başarılı olabilirsiniz. Artık<br />

güç sizde…<br />

82 83


KUSURSUZ<br />

BİR<br />

OTOMOBİL<br />

KUSURSUZ BİR<br />

OTOMOBİL<br />

2017<br />

VOLVO<br />

XC90<br />

mandalar mevcut. Soğuk bir havada seyahat<br />

ediyorsanız ellerinizin daha fazla üşümeyeceğini<br />

garanti eden Volvo XC90’ın direksiyon<br />

simidi ısıtmalı şekilde tasarlanmış. Yine satın<br />

almak isteyen müşterilere, aracı daha önce<br />

ailenizden veya arkadaşlarınızdan birinin kullanabileceği<br />

ihtimaline karşı geliştirilen, size<br />

kolaylık sağlaması açısından düşünülmüş bir<br />

özellik olan, koltuk ve yan ayna ayarlarını kaydedebilme<br />

kumandası sinir bozucu uğraşlardan<br />

sizi uzaklaştırmak için tasarlanmış. Aracın<br />

iç mekanında yirmi adet hoparlörden oluşan<br />

ses sistemi kulaklarınızın pasını silebilecek<br />

cinsten. Arka bölmede bulunan mini buzdolabı<br />

da özellikle uzun yolculuklarınız için düşünülmüş.<br />

Aracın panoramik cam tavanı ise<br />

daha geniş ve rahat bir yolculuk deneyimi<br />

sunuyor. Eğer arabanızdan indikten sonra panoramik<br />

tavanı kapatmayı unuttuğunuzu fark<br />

ederseniz uzaktan kumanda yardımıyla da kapatabilirsiniz.<br />

Ayrıca aracın içindeki hareketler<br />

geniş bir LCD ekranı sayesinde kontrol<br />

edilebiliyor.<br />

Lüks araç sektöründe bulunan, en iyi SUV<br />

modellerden biri olan XC90, 400 beygir gücüne<br />

sahip ve 640 Nm tork üretebilen 2.0<br />

litrelik T8 twin-hybrid dört silindirli elektrikli<br />

motor ile güçlendirilmiş. Bu sayede 0 - 100<br />

kilometre hıza sadece 5.6 saniyelik bir sürede<br />

ulaşabiliyorsunuz.<br />

XC90 park etme konusunda da sınıfının en iyilerinden.<br />

Araçta bulunan park yardım pilotu,<br />

12 ultrasonik sensörü kullanarak dikey ya da<br />

paralel park etme işlemini yapıyor. Sahip olduğu<br />

360 derece görüş açılı kamerasıyla, aracın<br />

etrafındaki tüm alanı dijital ekranlarınızdan<br />

görmenizi sağlıyor. Bu sayede tüm dar alanlara<br />

daha rahat park etme imkanı sağlıyor.<br />

Geliştirdiği tasarımlarda önceliği, insan hayatını kolaylaştırmaya ve iyileştirmeye ayıran Volvo, ön-<br />

İsveç’te 1927 yılında kurulan ve dünyanın en<br />

bilindik markalarından biri haline gelen Volvo,<br />

o yıllarda ağır vasıta araçlarıyla sektörde<br />

adından söz ettiriyordu. Yavaş yavaş otomobil<br />

dünyasına da adım atmaya başladıktan sonra<br />

logosunu, İsveç çeliğinin dayanıklılığı vurgusuyla<br />

oluşturdu. Marka günümüzde güvenlik<br />

ve dayanıklılık denildiğinde her zaman akla<br />

gelmeyi başarıyor.<br />

İlk sayımızda sizlere Volvo’nun SUV araç modellerinden<br />

biri olarak dikkatleri üzerine toplayan<br />

XC90 modelini tanıtacağız. Stil, emniyet,<br />

sağlamlık ve duyarlılığı eşit derecede harmanlayan<br />

XC90; rahat koltukları, zengin yük hacmi<br />

ve lüks dokunuşlarıyla ferah ve arzulanan bir<br />

sanat harikası olarak tasarlanmış olup SUV severlerin<br />

ilgisini çekiyor.<br />

Mühendisler XC90’ın gücünü daha iyi seviyelere<br />

taşımışlar. Verimlilik ve düşük CO2 emisyonları<br />

sağlanmış. Böylece güç ve üstün sürüş performansından<br />

taviz verilmeden daha dinamik<br />

bir sürüş yakalanmış. Volvo XC90 konseptinin<br />

dış yapısı da sahip olduğu harika tasarımıyla<br />

şaşkınlık yaratacak bir model. Muhteşem performans<br />

özellikleriyle XC90, lüks araç sektöründeki<br />

diğer modellere toz yutturuyor. Zarif<br />

dış görünümü ve lüks iç mekan tasarımlarıyla<br />

tam bir mühendislik harikası.<br />

Volvo XC90, geniş, konforlu ve dünyanın en<br />

kaliteli derisi olarak bilinen Napa derisi ile döşenmiş<br />

koltuklara sahip. Sonsuz ayar imkanı<br />

sunan ısıtmalı koltuklar, arka koltukta oturanlar<br />

için daha fazla bacak alanı imkanı sunuyor.<br />

Öndeki iki koltukta masaj terapisi uygulayan<br />

mekanizmalar mevcut ve ön yolcu koltuğunda<br />

oturanlar için ayaklarını uzatabilecekleri bir<br />

bölme bulunuyor. Uzun yolculuklarda ise ön<br />

koltukları vücudunuza uygun bir şekilde kolaylıkla<br />

ayarlayabilmek için rahat erişimli ku-<br />

84 85


leyici ve koruyucu araç güvenlik sistemleriyle<br />

müşterilerine huzurlu, konforlu ve rahat bir<br />

yolculuk sunmayı amaçlıyor. Lastik basıncı izleme<br />

sistemi, otomatik kararan iç ve dış aynalar,<br />

viraj işlevli sis lambası, acil fren farı, uyarı<br />

üçgeni ve bir opsiyon olarak sunulan tam<br />

LED aktif huzme ile başınıza gelebilecek her<br />

türlü risk önlenmeye çalışılarak, güçlendirilmiş<br />

yolcu bölümü, yan darbe koruma sistemi,<br />

roll-over protection system, rear collision<br />

warning, çarpışmanın etkisini azaltan tutma<br />

teknolojileri, çarpışma sonrası otomatik frenleme,<br />

yoldan çıkma koruması, katlanan direksiyon<br />

kolonu, etkili hava yastıkları, boyun<br />

zedelenmesi koruma sistemi, kemer gergi<br />

sistemine sahip emniyet kemerleri ve bunun<br />

gibi koruyucu güvenlik önlemleriyle bir kaza<br />

durumunda ciddi yaralanmaların önüne geçilmeye<br />

çalışılmış.<br />

Start-stop teknolojisi sayesinde enerji tasarrufu<br />

sağlayan Volvo XC90, bu özelliğiyle aynı<br />

zamanda yakıt tüketimini ve CO2 emisyonlarını<br />

da düşürüyor.<br />

Dış mekan tasarımında kullanılan urban<br />

luxury ve rugged luxury seçenekleri, şık yan<br />

basamaklar, mat siyah renkte elmas kesim22<br />

inç alaşım jantlar ve paslanmaz çelik koruma<br />

levhası tasarım kiti lüks aracınıza zarif ışıltılar<br />

katıyor. XC90’ı daha sert bir görünüme<br />

kavuşturan skid plate ön - arka tamponlar<br />

ve ön dekor çerçevesi, aracı daha sağlam ve<br />

güçlü kılıyor.<br />

XC90 tüm yenilikleri ve sağladığı güçlü performansıyla,<br />

keyifli bir yolculuk imkanı sunuyor.<br />

İnsanları düşünerek, hayatlarını kolaylaştırma<br />

ve iyileştirme amacıyla hareket eden<br />

Volvo mühendisleri, güvenliğinizi ön planda<br />

tutarak hareket etmiş. İki adet lüks tasarım<br />

kiti bulunan ve geniş aksesuar yelpazesine<br />

sahip olan Volvo XC90’ı kendi zevkiniz doğrultusunda,<br />

istediğiniz biçimde oluşturabilirsiniz.<br />

Bir mühendislik harikası olan bu aracı<br />

mutlaka denemenizi tavsiye ederiz.<br />

86 87


ZAMANDA YOLCULUK<br />

FOTOĞRAF<br />

MAKİNESİ<br />

tikçe fotoğraf makinesi daha da gelişerek<br />

en sonunda 1839’da daha keskin<br />

bir görüntü elde edilebilen, uzun zaman<br />

kalıcılığı olan ve renkleri yansıtan<br />

bir hale geldi. Osmanlı’da ise ilk kez 28<br />

Ekim 1939’da Takvim-i Vekayi adlı gazetede<br />

duyuruldu. Osmanlı Dönemi’nde<br />

fotoğrafçılıkla yakından ilgilenen II.<br />

Abdülhamid oldu. Hatta işlerinden arta<br />

kalan zamanın çoğunu saraydaki fotoğraf<br />

atölyesinde geçirmekteydi. Zamanla<br />

gelişen fotoğraf makineleri günümüzdeki<br />

halini aldı. Kolay taşınabilen,<br />

kullanış rahatlığı açısından daha elverişli<br />

olan fotoğraf makineleri şimdi de<br />

çantamızdaki telefonlarımızın içinde<br />

her anımızı bizde saklı tutuyor.<br />

Günümüzde her gün kolaylıkla çektiğimiz fotoğrafların haddi hesabı<br />

yok. Yüzlerce çekebiliyoruz. Beğenmiyoruz, siliyoruz, tekrar çekiyoruz.<br />

Üstelik fotoğraf makinesine ihtiyacımız bile yok. Herkesin en az bir<br />

tane akıllı telefonu ve telefonlarında çok iyi fotoğraf çekebilme<br />

özelliği olan kameraları var. Her anımızı ölümsüzleştirebiliyoruz.<br />

Sizce her yaptığımızı kaydedip geleceğe<br />

aktarma arzusu bugünlerde<br />

mi ortaya çıkmaya başladı?<br />

Tabi ki de hayır. Çok eski yıllardan beri<br />

insanoğlu gelecek nesillere bir şeyler<br />

aktarmak istiyor. Fotoğraf makinesi olmadığı<br />

zamanlarda da duvarlara çeşitli<br />

resimler yaparak bu arzularını gerçekleştirmişlerdir.<br />

Bu istek dolayısıyla fotoğraf<br />

makinesinin tarihi aslında çok<br />

eskilere dayanıyor. Ama bulunan diğer<br />

icatlardan farkı olduğunu da belirtmek<br />

gerekir. Öncelikle fotoğraf makinesini<br />

bulan sadece tek bir kişi yoktur. Yıllar<br />

boyu süren çalışmaların ve tarih boyunca<br />

birçok kişinin deneyimleri sonucu<br />

ortaya çıkmıştır. Ardından da diğer<br />

büyük icatlarda olduğu gibi zamanla<br />

geliştirilmiştir. Eğer mağara duvarlarına<br />

çizilen ve o anı yansıtan resimleri saymazsak,<br />

fotoğraf makinesinin icat edildiği<br />

yılın 1839 olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki<br />

M.Ö. 4. Yüzyılda Aristoteles fotoğraf<br />

makinesinin atası olan “Camera Obscura”nın<br />

temellerini atmıştır. Camera<br />

Obscura, Latince kökenli bir söz öbeği<br />

olup, “karanlık oda” manasını taşıyor.<br />

Biraz da Camera Obscura’nın işleyişinden<br />

bahsetmek istiyorum. Aslında çok<br />

düz mantık bir işleyişi var. Bir karanlık<br />

oda düşünün ve bu karanlık odanın bir<br />

duvarında küçük bir delik bulunmakta.<br />

Bu delikten giren ışık karşısındaki duvarın<br />

yüzeyine dışardaki manzaranın tam<br />

tersi görüntüyü yansıtıyor. Bu nedenle<br />

Camera Obscura aslında çok da pratik<br />

ve portatif bir araç değil. Zaman geç-<br />

4. Yüzyılda Aristoteles fotoğraf<br />

makinesinin atası olan “Camera<br />

Obscura”nın temellerini atmıştır.<br />

88 89 89


ZAMANDA YOLCULUK<br />

TELEFON<br />

İnsanoğlu yemek yemeden, su içmeden yaşayamaz. Soğuktan ve<br />

sıcaktan korunmak için giyinmemiz gerekir. Bu temel ihtiyaçlarımızı<br />

karşılayamazsak yaşantımızı kolay kolay sürdüremeyiz. Peki insan<br />

olarak temel ihtiyaçlarımız sadece bunlarla mı sınırlı?<br />

çektiği için ki zaten başka hiç kimsede<br />

de telefon olmadığından onu<br />

arayan tek kişi sevgilisiydi. Haliyle<br />

telefonu ilk açtığında sevgilisinin<br />

adını söylüyordu. Zaman geçtikçe<br />

telefonu sadece sevgilisinin adının<br />

ve soyadının baş harflerinden oluşan<br />

kısalmış haliyle “Alo” diyerek<br />

açmaya başladı. Mucit Graham Bell<br />

hep telefonla ilgilendiği için sevgilisi<br />

onu terk etmeye karar verdi. Zamanla<br />

telefon tüm kente yayılmaya<br />

başladı. Ancak Graham Bell telefon<br />

çaldığı zaman belki sevgilisi arıyordur<br />

umuduyla başkalarına bile “Alo”<br />

diyerek açmaya devam etti.<br />

Yeryüzündeki insanların da,<br />

hayvanların da hayatlarını devam<br />

ettirebilmeleri için birbirleriyle<br />

iletişim kurmaya ihtiyaçları<br />

vardır. Hayvanların kendi aralarında<br />

çeşitli sesler çıkararak, bazı hareketler<br />

yaparak veya koku yayarak iletişim<br />

kurma şekilleri varken, insanlar<br />

konuşarak ya da beden dillerini kullanarak<br />

birbirleriyle anlaşırlar.<br />

Türkiye’de ilk<br />

otomatik telefon<br />

santrali 1926’da<br />

Ankara’da kuruldu.<br />

Ya iletişim kurmak istediğimiz insan<br />

bizden çok uzaktaysa.. İşte o zaman<br />

da bizleri uzaktayken bile birbirimize<br />

yaklaştıracak<br />

bir araç<br />

icat edilmesi<br />

gerekiyordu.<br />

Yüzyıllar boyu<br />

değişik işaretlerle,<br />

dumanla<br />

ve bunun<br />

gibi yöntemlerle uzak yerlere haber<br />

gönderen insanoğlunun imdadına<br />

1876 yılında Alexander Graham Bell<br />

yetişti ve ilk telefonu icat etti. Telefon<br />

ülkemize 1908 yılında geldi. Ancak<br />

tabi ki şimdiki gibi her birimizin evinde<br />

veya cebinde telefon yoktu. İnsanlar<br />

uzaktaki<br />

yakınlarına Telefon ülkemize<br />

haber göndermek<br />

için<br />

1908 yılında geldi<br />

ve onlardan<br />

haber alabilmek için telefonları bağlansın<br />

diye uzun sıralar bekliyordu.<br />

Türkiye’de ilk otomatik telefon santrali<br />

1926’da Ankara’da kuruldu.<br />

Peki neden biz telefonu açtığımızda<br />

“Alo” diyoruz? Alo, Graham Bell’in<br />

sevgilisi olan Alessandra Lolita<br />

Oswaldo’nun kısaltılmış halidir. Graham<br />

Bell ilk hattı sevgilisinin evine<br />

90 91 91


ZAMANDA YOLCULUK<br />

DAKTİLO<br />

Söz uçar yazı kalır.. İnsanlar öldüklerinde geride bir şeyler bırakmak<br />

ister ve hep kalıcı olmanın peşindedir. Yaşam boyu birçok şey<br />

düşünürüz. Bir sürü tecrübe kazanırız. İletişim kurmak için konuşuruz.<br />

Ağzımızdan çıkan her anlamlı kelime sözdür. Bunlar çok fazladır ve<br />

hepsini hatırlamak mümkün değildir.<br />

Sözleri kağıda aktardığımızda<br />

unutmak gibi bir problemimiz<br />

olmayacaktır. Yazıya geçirilmeyen<br />

sözler zamanla unutulup yok<br />

olur. Bu nedenle<br />

güzel düşüncelerimizi,<br />

önemli<br />

olayları, duygularımızı,<br />

fikirlerimizi<br />

başkalarıyla paylaşmak ve geleceğe<br />

ulaştırmak için yazıya aktarmamız<br />

gerekir.<br />

El yazısını, matbaa usulü harfleri bir<br />

tuş vasıtasıyla kağıda basan makinelere<br />

daktilo denir. Daktilonun dünyada<br />

ilk patentini alan İngiliz Henry<br />

Miller olsa da bu icadı yaşama kazandıramadığı<br />

için daktilonun ilk<br />

icadı 1808’de Pellegrino Turri olarak<br />

kaydedilmiştir. Turri’nin bu makineyi<br />

Daktilonun ilk icadı 1808’de<br />

Pellegrino Turri olarak<br />

kaydedilmiştir<br />

icat etmesinin sebebi görme engelli<br />

arkadaşının kolay yazı yazabilmesi<br />

içindi. Ancak tabi ki ilk daktilolar<br />

günümüzdeki kadar küçük, kolay<br />

kullanılabilir ve<br />

taşınması kolay<br />

değildi. Daktilolar<br />

geliştirildikçe<br />

üretimleri de yapılmaya<br />

başlandı. 1871 yılında Christopher<br />

Latham Sholes günümüzde<br />

kullanılmakta olan ilk Q klavyeli daktiloyu<br />

icat etti. Thomas Edison ise bu<br />

makinenin elektrikle çalışabileceğini<br />

düşündü ve elektrikli daktilo makinesi<br />

yaparak bunun patentini aldı ve<br />

belli çalışmalardan sonra 1930 yılından<br />

itibaren elektrikli daktilolar seri<br />

üretime geçti. Mekanik daktilolar,<br />

elektriksiz olarak çalışırken elektrikli<br />

daktiloların çalışma prensibi mekanik<br />

olanla aynı olup tuşlara basıldığında<br />

harfin kağıda vurma işlemi<br />

elektrikli olarak gerçekleşir. Elektronik<br />

daktilolar ise çalışma sistemi<br />

olarak mekanik ve elektrikli daktilolardan<br />

biraz daha farklıdır. Çok daha<br />

sessiz ve daha fonksiyoneldir. Hatta<br />

yazılan sayfayı hafızaya alıp, düzeltme<br />

yapmaları da mümkündür. Ekranlı<br />

modelleri de vardır. Elektriğe<br />

ihtiyaç duyulmadığı için günümüzde<br />

Latin Amerika, Afrika, Hindistan gibi<br />

ülkelerde mekanik daktilolar yaygın<br />

olarak kullanılıyor. Zaten bu ülkeler<br />

dışında bile hala daktilo tutkunu koleksiyoncular<br />

çokça var. İnsanların<br />

evlerine nostaljik bir eşya olarak giren<br />

daktilolar günümüzde dekoratif<br />

bir eşya olarak bile kullanılmaktadır.<br />

92 93 93


ZAMANDA YOLCULUK<br />

RADYO<br />

Radyo, önceleri telsiz olarak algılanıyordu ve bu amaçla kullanılıyordu.<br />

Daha sonraları bir kitle iletişim aracına dönüştürüldü. Çünkü halka<br />

radyo sinyalleriyle iletiler gönderme fikri çok mantıklı gelmişti. Halkı<br />

radyo aracılığıyla bilgilendirmek için herkesin ya da en azından<br />

çoğunluğun evinde radyo olması gerekiyordu. Bu nedenle insanların<br />

hem bu aleti alım gücünün olması hem de almaları için halk<br />

tarafından ilgi çekebilecek program ve yayınların üretilmesi lazımdı.<br />

Radyonun babası olarak kabul<br />

edilen kaşif İtalyan Guglielmo<br />

Marconi’dir. İlk radyo kullanımı<br />

gemi ile sahil arasında haberleşme<br />

içindi. 1923’ten itibaren deniz aşırı<br />

haberleşme de dahil olmakla birlikte<br />

radyo üretimi<br />

hızla yaygınlaşmaya<br />

başladı.<br />

1947 yılında<br />

sinyali yükselterek<br />

akım ve gerilim<br />

kazancı sağlayan, anahtarlama<br />

elemanı olarak da kullanılabilen yarı<br />

iletken bir devre elemanı olan transistörün<br />

icadı radyo teknolojisi için bir<br />

devrim olmuştur. İlk yayın Amerika’da<br />

“Westinghouse Şirketi” tarafından yapılmıştır.<br />

1923 yılındaysa Amerika’daki<br />

radyo istasyonlarının sayısı ortama<br />

600 civarıdır. Ancak yayınların devam<br />

edebilmesi için gerekli ticari gelirin<br />

elde edilmesi gerekmekteydi. Bunun<br />

için ise yapılması gereken radyo reklamcılığına<br />

başlayarak daha uygun<br />

fiyatlarda tüke-<br />

Radyonun babası olarak kabul<br />

edilen kaşif İtalyan Guglielmo<br />

Marconi’dir. İlk radyo kullanımı gemi<br />

ile sahil arasında haberleşme içindi.<br />

ticinin alabileceği<br />

radyolar<br />

üretmekti. Aslında<br />

radyo yayıncılığının<br />

ticari<br />

sermayeye bırakılmasının dışında,<br />

yayınlar bütünüyle devletlere bağlı<br />

kurumlar tarafından da yapılabiliyordu.<br />

Bu durum Türkiye’de 90’lı yılların<br />

ortalarına kadar devlet tekelindeyken<br />

1994 yılında radyo ve televizyon yayıncılığının<br />

özel kurumlarca yapılması<br />

yasallaşmıştır. Ayrıca Türkiye’de radyo<br />

yayıncılığı ilk olarak 1927 yılında<br />

yapılmıştır ve radyo 70’li yıllarda bile<br />

o dönemin en önemli kitle iletişim<br />

aracıydı. Yine 70’li yıllarda ve 80’lerin<br />

başında radyoda yapılan programlar<br />

insanlar için öğretici, geliştirici ve<br />

dikkat çekiciydi. Radyoda hafta içi her<br />

gün, öğleden sonra okula giden küçük<br />

çocuklar için hazırlanan yayınlardan<br />

tutun da evde herkesin merakla<br />

beklediği tiyatro programlarına kadar<br />

kimsenin kaçırmak istemediği yararlı<br />

ve de keyifli bir akış bulunuyordu.<br />

Tiyatro programında Türk ve Dünya<br />

tiyatrolarından oyunlar radyo sanatçıları<br />

tarafından oynanırdı. Cuma geceleri<br />

de diksiyonu çok iyi olan bir sunucu her<br />

hafta 20-30 sayfa roman okuyarak birkaç<br />

ay içinde okuduğu eseri bitirirdi. O<br />

dönemlerin ardından 1994 yılında özel<br />

radyo ve televizyon yayınlarının yasallaşmasıyla<br />

birlikte ülkemizde yerel ve<br />

ulusal yayın yapan çokça radyo kanalı<br />

ortaya çıkmıştır. Bu radyo istasyonlarını<br />

uzun zamandır Radyo Televizyon Üst<br />

Kurulu denetlemektedir.<br />

94 95 95


TÜRKİYE<br />

ŞEHİT AİLELERİ<br />

ve GAZİLER<br />

VAKFI<br />

ONLAR GÖREVİNİ YAPTI ŞİMDİ SIRA BİZDE<br />

BAĞIŞLARINIZ İÇİN BANKA HESAP NUMARALARIMIZ<br />

ZİRAAT BANKASI<br />

ANKARA ŞUBESİ<br />

(1262)<br />

MİTHATPAŞA<br />

HESAP NO : 77069895-5001<br />

HESAP NO : 77069895-5002<br />

HESAP NO : 77069895-5003<br />

IBAN : TR74 0001 0012 6277 0698 9550 01<br />

IBAN : TR47 0001 0012 6277 0698 9550 02<br />

IBAN : TR20 0001 0012 6277 0698 9550 03<br />

İLETİŞİM BİLGİLERİ :<br />

SAĞLIK MH. SÜLEYMAN SIRRI CD. NURDAN APT.<br />

NO: 2/1 YENİŞEHİR/ÇANKAYA/ANKARA<br />

TEL : 0312 433 83 80 - 81<br />

FAX : 0312 433 83 88<br />

WWW.TUSAG.ORG.TR

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!