Kimya Dergisi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
BİLİM’İN KİMYASI<br />
Hazırlayan:Eren Hoşgör<br />
Öğretmen:Yasemin Özalp
LUIGI GALVANI 1737-1798<br />
İtalya’da Bologna’da doğmuş olan Luigi Galvani tıp mesleğine girmeden<br />
edebiyat ve felsefe okumuştu. 1762’de Bolonyalı bir profesörün kızı<br />
Lucia Galleazzi ile evlendikten sonra tıp okudu ve yetişkin hayatının<br />
sonuna kadar Bolonya Üniversitesi’nde anatomi profesörlüğü yaptı.<br />
1780’den sonra statik elektrikle yaptığı deneylerde kurbağaların ve diğer<br />
hayvanların sinir sistemlerinin kasları kasmak için bir tür elektrik sinyali<br />
kullandıklarını belirledi. Onun çalışmaları Alessandro Volta gibi<br />
bilimadamlarını kimya, biyoloji ve elektrik alanındaki bağları incelemeye<br />
yöneltti. Galvani’nin yaşamının son yılları mutlu geçmedi. Karısı 1790’da<br />
öldü, çocukları yoktu, Bologna 1796’da Napolyon ordularınca işgal edildi.<br />
Galvani işgalcilere sadakat yemini etmeyince üniversiteden atıldı ve kısa<br />
bir süre sonra öldü. Elektrik akımlarını bulmak için kullanılan<br />
galvanometre adını ondan almıştır.<br />
Önemli başarıları: Basit elektrik pili, 1780; elektrikle sinir sistemleri<br />
arasındaki bağlantıyı buldu, 1791
JOSEPH PRIESTLY 1733-1804<br />
Bir rahip olan İngiliz Joseph Priestley 1766’da Benjamin Franklin’le<br />
karşılaşana kadar fenne pek ilgi duymamıştı. Ondan esinlenerek ilk<br />
keşfini yaptı: grafit elektriği geçiriyordu. Daha sonra oksijen ve<br />
karbondioksidin de içinde olduğu bazı gazların özelliklerini keşfetti ve<br />
tanımladı. Oksijenin canlı yaşamı için önemini ve bitkilerin güneş altında<br />
oksijen verdiklerini gösterdi. Priestle Fransız Devrimini ve Amerikan<br />
bağımsızlığını destekledi. 1791’de kilisesi «evi yakıldı, 1794’te ABD’ye<br />
göç etti.<br />
Önemli başarısı: Oksijeni buldu, 1774
ROBERT BOYLE 1627-1691<br />
Boyle birinci Cork Kontunun en küçük oğlu olarak ayrıcalıklı bir eğitim<br />
görmüştü. 1649’da Dorset’teki evinde bir laboratuar kurdu ve kısa bir<br />
süre sonra hava pompasını geliştirdi. Deneyleri sayesinde havanın fiziki<br />
özelliklerini ve bunların yanma, soluma ve sesin iletilmesi için nasıl<br />
gerekli olduğunu keşfetti. Gaz basıncı hakkındaki Böyle Yasasını da<br />
bulmuştur.
ANTOINE LAVOISIER 1743-1794<br />
Modern kimyanın kurucusu olarak kabul edilen Fransız Antoine Lavoisier<br />
kimyasallar için yeni bir adlandırma sistemi icat etmiş, daha fazla<br />
ayrışmayacak element sayısını sabitlemiş ve yanma için havadaki<br />
oksijenin gerektiğini bulmuştur. Lavoisier bir yönetici olarak vergi<br />
sisteminde reform yapmaya çalışmış ama Fransız Devrimine ters<br />
düşünce idam edilmiştir.
JOHN DALTON 1766-1844<br />
Kuzeydoğu İngiltere’de bir dokumacının oğlu olan Dalton 12 yaşında bir<br />
Quaker okulunun başına getirilmiş ve yaşamının büyük bir bölümünde<br />
öğretmenlik yapmıştır. Maddenin atom adı verilen küçük parçacıklardan<br />
yapıldığını belirten atom kuramını formüle etmiştir. Dalton bir kimyasal<br />
semboller sistemi kurmuş ve 1803’te bunları rölatif ağırlıklarına göre bir<br />
tabloda düzenlemiştir. Ayrıca tuttuğu ayrıntılı hava günlüğünde<br />
öldüğünde 200.000 kayıt vardı.
HUMPHRY DAVY 1778-1829<br />
İngiltere’de Cornwall’da aoğan Humphry Davy 16 yaşındayken babası<br />
ölünce bir cerrahın yanında çalışmaya başladı. Pek çok gazla çalıştıktan<br />
sonra nitrojenli oksit gazının (gülme gazı) anestetik olarak<br />
kullanılabileceğini buldu. Davy elmasların da karbon oluşumları olduğunu<br />
keşfetmiştir. Royal Institution’da çalışırken Alessandro Volta’da<br />
esinlenerek elektrik pillerini yaptı, elektrolizde öncülük ederek aralarında<br />
sodyum, baryum ve magnezyumun da bulunduğu yeni metaller buldu.<br />
1813’te üç yıllık bir Avrupa gezisine çıktı ve dönüşünde madenciler için<br />
güvenli lambayı icat etti.<br />
Önemli başarısı: Yeni bulmak ilk kez elektriği kullandı, 1807-1808
JULIUS VON MEYER 1830-1895<br />
Alman bilimadamı Julius von Meyer 1854’te doktor oldu. Ancak kimya<br />
alanına geçerek 1864’te önemli bir ders kitabı yayınladı ve dört yıl sonra<br />
Karlsruhe’de kimya profesörü oldu. Meyer 1860’ların ortalarında çeşitli<br />
kimyasal elementlerin özelliklerinin atom ağırlıklarına bağlı olduğunu<br />
görmüştü. Elementlerin bir periyodik tablosunu geliştirdi ama 1870’ye<br />
kadar yayınlamaya cesaret edemedi ki, Mendeleyev ondan bir yıl önce<br />
kendi tablosunu yayınlamıştı. Meyer 1876’da Tubingen Üniversitesi’nde<br />
birinci kimya profesörü oldu.<br />
Önemli başarısı: Elementlerin özelliklerinin bir modeli olduğunu keşfetti,<br />
1868
DMITRI MENDELEYEV 1834 – 1907<br />
14 çocuktan biri olan Mendeleyev eğitimini büyük ölçüde annesine<br />
borçludur. Ana oğul Sibirya’da Tobulsk’tan 1600 km uzakta olan<br />
Moskova’ya oradan da St. Petersburg’a yürüyerek gittiler ve Mendeleyev<br />
orada 16 yaşında üniversiteye kabul edildi. 1869’da bilinen 62 elementi<br />
özelliklerine ve atom ağırlıklarına göre periyodik bir tabloya dizdi. Bazı<br />
elementlerin olması gerektiğine inandığı yerleri boş bıraktı. Tahmin ettiği<br />
elementlerde galyum, germanyum ve skandiyum keşfedilince artık ünü<br />
sağlamlaşmıştı.<br />
Önemli başarısı: Elementlerin periyodik tablosunun mucidi, 1868-1871
JAMES DEWAR 1842-1923<br />
İskoçya doğumlu James Dewar anababasını 15 yaşındayken kaybetti.<br />
Yaşamı boyunca maddelerin çok düşük ısılarda hareketlerini inceledi.<br />
Hidrojen gazını soğutarak sıvıya dönüştüren ilk kişiydi. 1891 ‘de büyük<br />
miktarlarda sıvı oksijen üretebilen bir makine yaptı. 1892’de sıvı oksijeni<br />
taşıyacak vakumlu kabı buldu. 1914’te bu Almanya’da Thermos adıyla<br />
üretilmeye başlandı. Dewar 1905’te soğuk kömürden vakum<br />
üretilebileceğini buldu ki, bu teknik atom fiziğinde deney için çok<br />
önemlidir.<br />
Önemli başarıları: Vakumlu kap mucidi 1892; hidrojeni sıvıya dönüştüren<br />
ilk kişi, 1898
ERNST CHAIN 1906-1979<br />
Rus baba ile Alman annenin oğlu Olan Ernst Chain Almanya’da doğu.<br />
Konser piyanisti olmak istemesine rağmen kimya okuyup 1933’te<br />
İngiltere’ye yerleşti. İngiliz patolog Howard Florey’le (1898-1968)<br />
çalışarak penisilini tecrit edip saflaştırdı ve hastalık yaratan bakterileri<br />
öldürmek için antibiyotik olarak kullandı. Bu çalışmasıyla Nobel Tıp<br />
Ödülünü kazandı. 1948’de karısı kimyager Anne Beloff’la İtalya’ya<br />
yerleşti ve sadece antibiyotik araştırmaları yapılan merkezin başına<br />
geçti.
CABİR BİN HAYYAN 721-815<br />
Orta çağ kimyasının en büyük ismi olan Cabir bin Hayyan, Müslüman bir<br />
bilim insanıdır. <strong>Kimya</strong> bilimiyle ilgili ilk deneysel çalışmaları o yapmıştır.<br />
Cabir bin Hayyan ‘kimyanın babası’ olarak bilinir. <strong>Kimya</strong>nın Hipokrat’ıdır.<br />
Razî (864-925), İbn-i Sina (980-1037) gibi İslam bilginleri ondan söz<br />
ederken 'üstatlar üstadı' derler. Fransız şarkiyatçısı Cardonne (1720-<br />
1783), onu dünyanın gelmiş geçmiş 12 dâhisi arasında sayar. Cabir<br />
bunun yolunun da her iki cismi teşkil eden atomların, kontrol altında<br />
parçalanıp değerlerinin değişmesiyle olacağını belirtmektedir ki,<br />
radyoaktivitenin gelişmesiyle, bugünkü ilim de bunu kabul eder.İlk defa<br />
Cabir bin Hayyan’ın elde ettiği birçok kimyevî bileşik ve madde<br />
vardır.Bunlardan bazıları, nişadır (NH4Cl), kezzap (nitrik asit, HNO3),<br />
güherçile (KNO3), sirke asidi (CH3COOH), süblime (HgCl2), kurşun<br />
şekeri [Pb(CH3COO)2], hidroklorikasittir (HCl), sülügen (civa oksit),<br />
arsenik oksit, şap ve saf kükürt tuzlarıdır.
EL-RAZî 864-925<br />
Fizik, felsefe, tıp, kimya alanlarında eserler vermiştir. Razî’nin, “Ben<br />
mütefekkir diye kimya bilene derim.” dediği dönemde Avrupa’da akıl ve<br />
ruh hastalıklarına, hastanın günahı ve şeytana kapılma olarak bakılıyor,<br />
hastalar insanca muamelelerden mahrum bırakılıyor, hücrelere atılıyor,<br />
dövülüyorlardı. Razî, ruh hastalarının tedavisinde de bütün Avrupalı<br />
doktorlara yol gösterdi. Avrupa değil ortaçağda, ancak 18. yüzyılın<br />
ortalarına doğru Razî’nin bulunduğu noktaya ulaşabildi. O devirlerde bu<br />
tip hastalar İslam dünyasında hastanelerde tedavi ediliyordu.<br />
El-Razî, büyük bir doktor olduğu kadar iyi bir kimyagerdi. Her eşyayı<br />
değerli maddelere dönüştürme iddiasında olan kimyacıların saçma<br />
düşünceleriyle mücadele etti. O, sistematik bilgiler içeren deneysel<br />
kimyayı kurdu. <strong>Kimya</strong>yı tıbbın hizmetine soktu. Batı’da ise bu ancak<br />
Paracelsus’la gerçekleşebildi. Ona, Batı’da her ne kadar 'Şarkın<br />
Calinos’u dedilerse de Razî onu dahi çok gerilerde bıraktı. Tricot<br />
Royerondan bahsederken; “İbn-i Sina ile Razî’yi birbirinden<br />
ayıramıyorum.” der.
REMZİYE HİSAR 1902-1992<br />
15 Temmuz 1919 tarihinde bu okulun Darülfünun’a hazırlamak üzere<br />
oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun oldu. Sınıfın iyi<br />
öğrencileri arasında yeralan Remziye Hisar, küçük sınıflardaki<br />
öğrencilere geometri ve matematik dersleri verdi. Mezun olmasının<br />
ardından Darülfünun’un kimya bölümüne kaydını yaptırdı. <strong>Kimya</strong>yı<br />
seçme nedenini bir röportajında “Fen derslerinde kanunlarda olsun,<br />
buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen<br />
alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı<br />
olursam giderebilirim sanıyordum” cümleleriyle açıklamıştır. 933 – 1936<br />
yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fiziko kimya doçenti<br />
olarak görev yaptı. 1947 yılında ‘İTÜ Makine ve <strong>Kimya</strong> doçentliği<br />
görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973<br />
yılında emekliye ayrıldı1991 yılında Tübitak Hizmet Ödülünü almıştır.
NEJAT ECZACIBAŞI<br />
Eczacı Süleyman Ferit Eczacıbaşı'nın oğludur. Robert Koleji'ini bitirdikten<br />
sonra 1934'te Almanya'daki Heidelberg University'de kimya öğrenimini<br />
tamamladı. Ertesi yıl ABD'deki University of Chicago'nden yüksek kimya<br />
diploması aldı. Uzmanlık alanı olarak biyokimyayı seçti. Humboldt<br />
University of Berlin <strong>Kimya</strong> Fakültesi'ni bitirerek 1937'de kimya doktoru<br />
oldu. 1939'a kadar Kaiser Wilhelm Enstitüsü'nde (sonradan Max Planck<br />
Enstitüsü) Profesör Adolf Butenandt'ın asistanlığında bulundu.<br />
Hormonlar ve vitaminler üzerine araştırmalar yaptı.<br />
Türkiye'ye döndükten sonra, 1940'ların başında vitamin hapları ve<br />
vitaminli bebek maması üreten küçük bir laboratuvar kurdu. Daha sonra<br />
İstanbul'da kurulan Eczacıbaşı İlaç Fabrikası'nın yönetimini üstlenerek<br />
Türk ilaç sanayisinin gelişiminde önemli rol oynadı. 1940'larda başladığı<br />
seramik eşya imalatının yanı sıra seramik sağlık gereçleri, temizlik<br />
kâğıtları, konserve, kaynak elektrodları, plastik kökenli ambalaj<br />
malzemesi ve sağlık armatürleri gibi alanlarada girdi. 1974'te sermaye<br />
piyasasına girerek halka açık ilk yatırım ortaklığını kuran Eczacıbaşı,<br />
1969'da kurulan Eczacıbaşı Holding'de yönetim kurulu üyeliğini üstlendi.
MEHMET ALİ KAĞITÇI<br />
Mehmet Ali Kağıtçı, Türk kâğıt sanayisinin kurucusudur.1899<br />
Heybeliada’da doğan Mehmet Ali Kαğıtçı, kimyager ve kâğıt<br />
mühendisidir. İlköğrenimini Heybeliada’da, liseyi İstanbul Erkek Lisesi<br />
tamamlayan Mehmet Ali Kâğıtçı Darülfünun’da <strong>Kimya</strong> Bölümü’nü bitirdi<br />
(1922). Sanayi <strong>Kimya</strong> Enstitüsü’nde öğretim görevlisi ve Heybeliada<br />
Bahriye Mektebi’nde kimya öğretmeni olarak görev yaptı. Mehmet Ali<br />
Kâğıtçı, dört yıl Almanya ve Fransa’da selüloz ve kâğıt sanayisi üzerine<br />
araştırmalar yaptıktαn sonra Grenoble Üniversitesi’ ne bağlı Fransız<br />
Kâğıt Mühendisliğini bitirdi ve kâğıt mühendisi oldu. 1927’de Türkiye’ye<br />
döndü.<br />
Mehmet Ali Kâğıtçı belli bir mücadele sonunda kâğıt ve selüloz sanayisinin<br />
kurulması projesini I. Beş Yıllık Sanayi Plαnı’nα (1934-38) aldırmayı<br />
başardı. 14 Ağustos 1934’te temeli atılan fabrikada başlangıcından<br />
bitimine değin kurucu müdür, kâğıt mühendisi ve kimyager olarak çalıştı.<br />
Kâğıt sanayisindeki buluşlarından dolayı yurtiçi ve yurtdışında çeşitli<br />
ödüller aldı. Ayrıca yerli ve yabancı basında çeşitli yazıları yayımlandı.<br />
1982’de İstanbul’da hayatını kaybetti.
OKTAY SİNANOĞLU 1935-2015<br />
Babası Nüzhet Haşim Sinanoğlu'nun Türkiye Başkonsolosluğunda görev<br />
yapmakta olduğu İtalya'nın Bari şehrinde doğdu. 1939 yılında İtalya'da II.<br />
Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü.<br />
1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi oldu. 1 Temmuz 1963<br />
tarihinde kimya alanında tam profesörlük unvanı alarak, 20. yüzyılda<br />
Yale Üniversitesi'nde "tam profesörlük" unvanını en genç yaşta kazanan<br />
öğretim üyesi olduğu açıklandı.İlerleyen zamanlarda, son yüzyılda tam<br />
profesörlük unvanını alan en genç ikinci öğretim üyesi olduğu ortaya<br />
çıktı. Yale Üniversitesi'nin son 300 yıllık tarihinde tam profesörlük<br />
unvanını alan üçüncü en genç öğretim üyesi olduğuna<br />
inanılmaktadır.1964 senesinde Yale Üniversitesi'nde teorik kimya<br />
bölümünü kurdu. Yale'deki görevi boyunca, "Atom ve Moleküllerin Çok-<br />
Elektron Teorisi" (1961), "Çözgeniter Kuramı" (1964), "<strong>Kimya</strong>sal Tepkime<br />
Mekanizmaları Kuramı" (1974), "Mikrotermodinamik"(1981) ve "Değerlik<br />
Kabuğu Etkileşim Kuramı" (1983) çalışmalarını gerçekleştirdi. 1988<br />
senesinde, laboratuvar ortamında birleştirilecek olan kimyasalların,<br />
birleştirmenin ardından nasıl tepki vereceklerini öngörebilmek amacıyla,<br />
kendi geliştirdiği matematik teorilerine dayanan devrimsel bir yöntem olan<br />
ve "Sinanoğlu İndirgemesi olarak adlandırılan yöntemini yayınladı.
ENGİN UMUT AKKAYA 1961<br />
1961'de İstanbul'da doğdu. Lise Öğrenimini 1980 yılında Kadıköy<br />
Anadolu Lisesi'nde tamamladıktan sonra, lisans<br />
diplomasını ODTÜ <strong>Kimya</strong> bölümünden aldı. Yüksek lisans ve<br />
doktorasını Ohio State Üniversitesi'nde tamamladı. Bilkent<br />
Üniversitesi'nde doçent ve profesör oldu. Akkaya, TÜBA asli üyesidir ve<br />
2009 yılında TÜBİTAK bilim ödülü almıştır. Ayrıca, Parlar Vakfı Teşvik<br />
Ödülü (1995), Scientia Europea Konferansı Üyeliği (1996), TÜBİTAK<br />
Teşvik Ödülü (1999), Parlar Vakfı Bilim Ödülü (2005)'nü almıştır. Kanser<br />
araştırmalarına yönelik çalışmalarıyla tanınmaktadır. Halen Bilkent<br />
Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmaktadır.
-İNSÜLİN'i elde etmek için on bilim adamı üç yıl süreyle durup dinlenmeden<br />
çalışmıştır.Oysa biyokimyacıların belirtiğine göre bu işlem hücrede üç saniyede<br />
gerçekleşmektedir.<br />
- Yerkabuğunun hemen hemen yarısı oksijendir;dörtte biride silisyumdur.Sonra<br />
sırasıyla alüminyum,demir,kalsiyum,sodyum ,potasyum,magnezyum ve<br />
hidrojen gelir.En nadir bulunan element ise astatindir.Tüm yerkabuğunda 69<br />
miligram bulunur.İnsanın yapısında ise yaklaşık 70 element saptanmıştır.<br />
-iNSAN BEYNİNDE yaklaşık 100 milyar nöron vardır.Bu nöronları uç uça eklesek<br />
1000 km uzunluğunda nöron zinciri elde ederiz.Bu da Ankara'dan Van'a kadar<br />
uzanır.<br />
- ARI sokması asidiktir fakat eşek arısı sokması baziktir;öldürücü olabilir.<br />
- YAPAY ELMAS üretebilmek için grafitin(kömür)yüzbin atmosfer basınç ve<br />
üçbin derece sıcaklığa getirilmesi gerekir.Artık elmastan daha sert borazan gibi<br />
yapay maddeler yapılmaktadır.<br />
- KEVLAR adı verilen yapay bir malzeme naylona bezemesine karşın çelikten beş<br />
kat daha dayanıklıdır,estetiktir ve 400C sıcaklığa dayanır.Kurşun geçirmez<br />
giysilerin yapımında ve yangın söndürmede kullanılmaktadır.<br />
- SAF EMİLSİYON AGAR JEL sabun köpüğünün üzerinde bile durabilir.Deniz<br />
yosunundan elde edilen bu madde , biyolojik olarak parçalanabilir ve 10C nin<br />
üzerindeki sıcaklıklarda suda çözünebilir .İleride yalıtım malzemesi yada<br />
plastiğin yerine ambalaj maddesi olarak kullanılabilir.<br />
- ELEKTRONLAR çekirdek etrafında saniyede 1,5 milyar tur atarlar.Bu hız hemen<br />
hemen ışık hızına (saniyede 300,000km)yakındır.<br />
- ATOM futbol sahası kadar büyütülürse ,çekirdeği futbol topu kadar<br />
olur.Atomdaki bu boşluklar olmasaydı,New York'daki Empire Statyumu kütlesi<br />
değişmeden kibrit kutusu haline gelirdi.
- TOPLU İĞNE'nin topuzundaki demir atomu sayısı ;100 yıl yaşayan ve gece<br />
gündüz hiç durmadan sayı sayan bir kişi sayamaz.<br />
-DNA yapı olarak bir alev geciktiricidir.<br />
-Bir yağmur damlasının büyüklüğü, 10 kar tanesinin büyüklüğüne denk gelebilir.<br />
-Çakmak 1816 yılında J.W.Dobereiner tarafından, kibrit 1826 yılında John<br />
Walker tarafından bulunmuştur. Yani aslında çakmak, kibritten önce<br />
keşfedilmiştir.<br />
-Fazla su içerek hastalanmak ve ölmek bilimsel olarak mümkündür.<br />
.-Dinamit içerisinde yer fıstığı içerir.<br />
-Elementlerin % 75’ den fazlası Dünya yer kabuğunda izotopları ile beraber<br />
karışık halde bulunurlar.<br />
-Doğadaki en pahalı element Kaliforniyum’dur. 1 gramının yaklaşık değeri 68<br />
milyon dolardır.<br />
-Radyasyon ve beyin tümörlerin tedavisinde kullanılan Astatin elementi doğada<br />
sadece 28 gram kadar bulunur.<br />
-İlk röntgeni çekilen kişi Bertha Röntgen’dir. Elinin röntgeni çekilen Bertha,<br />
elinin kemiklerini görünce o dönem için kendisine bir kötü kehanet<br />
uğrayacağına inanmaktaydı.<br />
-Sıcak su soğuk sudan daha çabuk donmaktadır.<br />
-Zehirli etkilerinden dolayı Klor elementi, 1.Dünya savaşında kimyasal silah<br />
olarak kullanılmıştır.<br />
-Susuzluk hissettiğimizde vücudumuzdaki yaklaşık %1 lik suyu kaybetmiş oluruz.