29.05.2017 Views

mediazine-haziran-promat

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bir<br />

yayını<br />

facebook.com/mediamarktturkiye<br />

AppStore/Mediazine<br />

GooglePlay/Mediazine<br />

®<br />

Teknolojik Yaşam Dergisi<br />

Haziran 2017<br />

MEDIA MARKT TARAFINDAN<br />

SİZİN İÇİN HAZIRLANMIŞTIR<br />

KARNE HEYECANI!<br />

Okullar kapanıyor ve karne heyecanı başlıyor. Önemli<br />

olan çocuklarımızın başarılı değil, mutlu olabilmesi<br />

gerçeğinin altını çizerek bütün yıl çalışan çocuklarımız<br />

için neler yapabiliriz bir göz atalım.<br />

AYRICA<br />

LİZBON<br />

SÜRÜCÜSÜZ OTOMOBILLER<br />

BIREYSEL EĞITIM UYGULAMALARI<br />

KARADENIZ'I FOTOĞRAFLAMAK<br />

VÜCUDUNUZ YAZA HAZIR MI?<br />

RÖPORTAJ: ONUR CAYMAZ


Her zaman büyük<br />

planları olanlar için.<br />

XXL iç hacim: 682 litre<br />

Bosch XXL buzdolapları geniş<br />

iç hacmiyle, çok daha fazla gıdayı<br />

2 kata kadar daha uzun süre taze tutar.<br />

www.bosch-home.com.tr


« ÖNSÖZ<br />

Babalar günü, ramazan coşkusu ve karne heyecanı. Hepsi Haziran ayını<br />

renklendirmeye yetiyor ve artıyor bile. Bu ay Babalar Günü'ne ayrı bir<br />

önem verdik. Babalarımızın değerini sadece bir gün değil her gün bilmek<br />

üzere keyifli okunacak, güzel bir dosya hazırladık.<br />

Ramazan coşkusu bu ay yine Mediazine sayfalarında dolu dolu bir içerikle<br />

sizleri bekliyor. Osmanlı dönemi Ramazan kültürü, bu ay tüketilen<br />

yemekler, Ramazan ayının kendine has gelenekleşen ritüellerini az ilerdeki<br />

sayfalarda bulabilirsiniz.<br />

Karne alan miniklerin heyecanına da ortak olalım istedik. Bütün bir yıl<br />

çalıştılar. Sabahları erkenden kalktılar, akşamları karanlıkta geldiler. Şimdi<br />

çalışan çalışmayan, derslerinde başarılı olan olamayan her çocuk ve gencin<br />

tatili. Üstelik her bitiş yepyeni bir başlangıcın müjdecisi olduğundan<br />

Eylül'le beraber yeni döneme istedikleri gibi hazırlanabilirler.<br />

TATIL MUTLULUĞU<br />

Biraz eğlenmek için Süper Kahramanlara göz atabilirsiniz. Sahi sizin süper<br />

kahramanınız hangisi? Süper güçleriniz olsa hangisi olsun isterdiniz?<br />

Bu ay yazar, editör Onur Caymaz ile söyleşi yaptık. Yazarlığı değil okurluğu<br />

anlattığı atölyesi üzerine konuştuk. Eğlence Dünyası'nda sizleri bekliyor.<br />

Evde çocukla yaşamın detaylarını merak ediyorsanız onlar da tüm ayrıntılarıyla<br />

Haziran Mediazine'de.<br />

Yaza girerken önerilerimizden biri de bu aylarda harika vakit geçirebileceğiniz<br />

yaylalara çıkmanız. Karadeniz yazın tüm ihtişamıyla bekliyor. Bütün<br />

kış aldığı yağış doğayı yeşilin her bir tonuna bölmüş, yaylalar serinlemek<br />

için en ideal yerler. Yaylalara çıkarken yayla yemek kültürünü de unutmadık.<br />

Yükseklerde neler yenir? Yayla yemekleri nelerdir? Okuyunca keyif<br />

alacaksınız.<br />

1971'de atılan ilk elektronik postadan bu yana neler değişti? O gün yalnızca<br />

"1" olan kullanıcı sayısı bugün kaç? Dünya nüfusunun ne kadarı sosyal<br />

medya kullanıyor? Dijital dünyanın rakamları hepinizi çok şaşırtacak.<br />

Uçan otomobillerin belli ki biraz daha zamanı var. Ancak sürücüsüz otomobil<br />

teknolojisi o kadar hızlı ilerliyor ki yakında sokağınıza park etmiş<br />

bir tane görürseniz şaşırmayın. Atlantik Okyanusu'nun kıyısında, Roma<br />

İmparatorluğu’nun şehre bıraktıklarıyla katmanlaşan Endülüs deneyimi<br />

Avrupa hamuruyla yoğrulmuş ve ortaya katman katman el emeği ile<br />

dokunmuş bir halı gibi işlenmiş bu şehir çıkmış: Lizbon. Hepsi Mobil<br />

Hayat sayfalarında...<br />

Yazın başlangıcı özlediğimiz doğayı, yeşili, maviyi bizimle buluşturuyor.<br />

Çalışanlar izin günlerini almak için dört gözle bekliyor. Çocukların önünde<br />

uzanan, basketbol oynanacak, yüzülecek, kumdan kale yapılacak, kitap<br />

okunacak, paten kayılacak, scooter'a binilecek aylarca zaman var. Her<br />

başlangıç yeni bir heyecan, bu heyecana katılıyor ve biz de yaza merhaba<br />

diyoruz.<br />

Keyifli okumalar...<br />

Media Markt Turkey


İÇINDEKILER »<br />

38<br />

« İÇINDEKILER<br />

08<br />

MOBİL HAYAT »<br />

08 Lizbon<br />

13 Sürücüsüz Otomobiller<br />

16 Dijital Dünyanın Rakamları<br />

20 En İyi Eğitim Uygulamaları<br />

MUTFAKTA YAŞAM »<br />

24 Ramazan<br />

28 Mutfak Uygulamaları<br />

30 Yayla Yemekleri<br />

34 Ayın Menüsü<br />

OBJEKTİF »<br />

38 Lomografi<br />

42 Karadeniz'i Fotoğraflamak<br />

EVDE YAŞAM »<br />

48 Evde Bebekle Yaşam<br />

52 Vücudunuz Yaza Hazır mı?<br />

AYIN KONUSU:<br />

56 Karne Heyecanı Başlıyor<br />

58 Babalar Günü Unutulmasın<br />

60 Ramazan Kültürü<br />

SES VE GÖRÜNTÜ »<br />

66 Cyborg Cebimizde mi?<br />

70 Yepyeni Bir VR: Microsoft Hololens<br />

BİLGİSAYAR DÜNYASI »<br />

75 Taşınabilir Oyun Bilgisayarları<br />

80 Bilgisayarınızda Yer Açın<br />

85 Bilgi Çağı<br />

EĞLENCE DÜNYASI »<br />

88 Film Koleksiyonculuğu<br />

92 Sizin Pelerininiz Hangi Renk?<br />

96 Röportaj: Onur Caymaz<br />

60<br />

46<br />

76<br />

27<br />

51<br />

54<br />

KARNE HEYECANI<br />

Okullar kapanıyor ve karne<br />

heyecanı başlıyor. Önemli olan<br />

çocuklarımızın başarılı değil,<br />

mutlu olabilmesi.<br />

36


BSH Grubu, Siemens AG’nin Ticari Marka Lisansı sahiplerindendir.<br />

Siemens XXL Buzdolabı<br />

682 litrelik geniş hacmi, et, balık, meyve ve sebzeleri iki kata kadar<br />

daha uzun süre taze tutan hyperFresh plus özelliği ve dilediğiniz gibi<br />

yerleştirebileceğiniz raflarıyla her şey hayatı büyük büyük yaşamanız için…


Büyük büyük yaşayın.<br />

Siemens’in yeni 682 litrelik XXL buzdolabıyla<br />

mükemmel teknoloji hayatınızı sarsın.<br />

siemens-home.bsh-group.com/tr<br />

444 66 88<br />

/SiemensHomeTurkiye<br />

Siemens. Gelecek evinizde.


MOBIL HAYAT » Lizbon<br />

LIZBON:<br />

SARI TRAMVAYLARIN ŞEHRI<br />

Bazı şehirlerin tadı vardır. Lizbon limonlu pasta.<br />

Bazı şehirlerin kokusu vardır. Lizbon dalından koparılmış çilek.<br />

Bazı şehirler parmak izi gibidir. Lizbon eşsiz.<br />

HEMEN AL!<br />

SAMSUNG Galaxy A3 Akıllı Telefon Pembe<br />

Samsung Türkiye Garantili<br />

Büyük pil kapasitesi çok sayıda cezbedici özelliği daha uzun<br />

süre kullanmanızı sağlar. HD videolar izleyin, oyunlar oynayın<br />

ve daha önce hiç olmadığı kadar yüksek kalitede ses ve<br />

çalışmaları bir dizi verimlilik artırıcı uygulamada yayınlayın.<br />

8 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Lizbon Portekiz’in başkenti ve en büyük şehri. Atlantik Okyanusu’nun<br />

kıyısında, Roma İmparatorluğu’nun şehre bıraktıklarıyla katmanlaşan<br />

Endülüs deneyimi Avrupa hamuruyla yoğurulmuş ve ortaya katman<br />

katman, el emeğiyle dokunmuş bir halı gibi işlenmiş bu şehir çıkmış. Tek kara<br />

komşusu İspanya olan Lizbon’un asıl dostu okyanus. Portekiz’de 156 şehir<br />

var. Bu durum hayli garip görünebilir, zira ülkenin toplam büyüklüğü 92 bin<br />

km 2 . Ancak aslında şehir Portekiz’de bildiğimiz anlamda bir idari bölünme<br />

biçimi değil. 1980'li yıllarda Portekiz'deki nüfus hareketleri nedeniyle birçok<br />

kasaba şehir haline getirildi. Portekiz 1986 yılında Avrupa Birliği’ne katıldı ve<br />

uyum çalışmalarına başladı; büyüme düzeyi yükseldi ve şu an Avrupa’nın refah<br />

seviyesi en yüksek şehirlerinden biri Lizbon.<br />

Lizbon zengin bir başkent. Refahı yüksek olduğu kadar da canlı bir şehir. Dedik<br />

ya Lizbon yemek olsaydı, kesin bir tatlı olurdu, meyveli bir tatlı. Çünkü Lizbon<br />

her yerinden renk, tat, koku fışkıran capcanlı bir şehir. Şehir İstanbul gibi<br />

yedi tepe üstüne kurulmuş ve şehirde her daim karşılaştığınız sarı tramvayları<br />

nedeniye İstanbul’a da benzetiliyor.<br />

Avrupa’nın batı ucu olan Lizbon’a İstanbul’dan karşılıklı seferler düzenleniyor.<br />

Yolculuk ise yaklaşık 5 saat sürüyor. Lizbon küçük bir şehir olduğundan havalanından<br />

şehre ulaşım da oldukça kolay. Hatta Lizbon’da çok kısa bir tatil geçirmeyi<br />

planlamıyorsanız, trene atlayıp komşu şehirlere gitmenizde fayda var. Örneğin<br />

Porto Lizbon’dan 300 km uzaklıkta ve buraya hızlı trenle 1,5 saatte ulaşma<br />

imkânınız var.<br />

Lizbon bölgelere ayrılmış durumda. Bairro Alto bölgesi canlı bir sosyal hayat<br />

görebileceğiniz bölgeyken, alışveriş için Baixa bölgesinden şaşmayın. Alfama<br />

bölgesi eski Lisbon’u görmeniz için ideal. Aslında bize kalırsa Alfama Balat’a<br />

benziyor. Aklınızda canlanabilmesi için bir camdan diğerine asılı çamaşır ipleri,<br />

dar arnavutkaldırımları, yokuş yukarı ayağında terlikle koşturan uzunlu kısalı<br />

çocuklar. Ayrıca Lizbon’da görmeniz gereken yerlerden biri de Belem Kulesi. Kule<br />

Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Aynı şehirdeki Jeronimos Manastırı gibi.<br />

Sao Jorge Kalesi ise şehre kuşbakışı bakabileceğiniz en güzel noktalardan biri.<br />

12. yüzyılda Araplardan ele geçirilen kale, şehrin önemli turistik yerlerinden biri.<br />

Buradan tanışacağınız Lizbon aklınızdan hiç çıkmayacak.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 9


BAIRRO ALTO BÖLGESI<br />

Bu bölge gece ve gündüz arasında gece ve gündüz kadar farklı! Bairro Alto<br />

bohem bir semt. Sanatın, üçüncü dalga kahvecilerin anayurdu. Rua do Norte<br />

Caddesi lüks mağazalar, sonsuz barlar ve restoranlarla dolu. Bairro Alto’da<br />

her yaştan kalabalık sorunsuz bir şekilde kaynaşıyor. Bu bölgenin ziyaretçi<br />

üzerinde benzersiz bir avangart etkisi var.<br />

Camoes Meydanı'nın hemen arkasında yer alan Santa Catarina noktası,<br />

Bairro Alto'yu Principe Real ve Santa Catarina mahallelerinden ayıran<br />

bir kavşak. Bu alan pastel boyalı evlerle, uluslararası ve yerel restoran<br />

ve barlarla dolu. Ancak Santa Catarina çoğunlukla Tagus Nehri'ne bakan<br />

görüntüleme platformu ile ünlü. Platformda gün batımında mutlaka ziyaret<br />

edilmesi gereken bazı kafe ve restoranlar da var.<br />

Bölgede bulunan 1389 yılında kurulmuş ve Gotik bir mimari tarzda inşa<br />

edilmiş, Lizbon'un en büyük kilisesi Carmo Manastırı, bugün 1755 depreminin<br />

yıkıcı sonuçlarını anan ve hatırlatan antik kalıntıların olduğu bir mekân.<br />

Deprem sırasında çatısı çok hasar görmüş ve asla yeniden inşa edilmemiş.<br />

Çünkü eskiyi onarırsanız aslında ona kattığınız hamur yenidir.<br />

Bairro Alto’daki Chiado Çağdaş Sanat Ulusal Müzesi, özellikle 19. ve 20.<br />

yüzyıllarda Portekizli sanatçıların başyapıtlarını sunmaya odaklanıyor. Daimi<br />

koleksiyonsa, romantizm döneminden modernizme kadar değişen ve gelişen<br />

eserlerden oluşuyor. Müze 1911 yılında kurulmuş ve ilk koleksiyonu mevcut<br />

mekânın üç odasına sığabilmiş.<br />

İlk bakışta küçük ve ama dikkate değer olan Bica bölgesi, Calçada do<br />

Combro, Rua do Loreto ve Rua de Sao Paulo'yu birbirine bağlayan Bica<br />

füniküler demiryolunun dünyaca ünlü yeridir. Mahalle, sofistike Principe<br />

Real bölgesinin hemen yanında ve Santa Catarina'nin ünlü izleme platformunun<br />

altında bulunur. Lizbon’un simgesi olan yenilenmiş sarı füniküler,<br />

1992'de yeniden açıldı ve 19. yüzyılın sonlarındaki ulaşım geçmişini koruma<br />

arzusunu sundu. Orijinal sarı füniküler, mühendis Raul Ponsard tarafından<br />

inşa edildi ve 1892'den 20. yüzyılın başına kadar işletildi.<br />

Portekiz denilince, akla balık gelmeli. Konserve balık geleneksel olarak<br />

çok tüketilen bir yiyecek. Bu ürünün satıldığı ilk mağaza olan Loja das<br />

Conservas, Bairro Alto'da kapılarını açtı. Dükkânın iç kısmı, çağdaş sanatçı<br />

Jaime Rydel'in yarattığı konserve endüstrisinin görüntüsü ile süslenmiş.<br />

Dükkânın amacı hem yerel Portekizli ziyaretçilerin hem de git gide daha<br />

popülerleşen gurme Portekiz ürünlerinin peşindeki uluslararası müşterilerin<br />

ilgisini çekmek. Loja das Conservas'da konserve spesiyalitelerin fiyatları<br />

da hayli uygun, bu nedenle boş zamanlarınız varsa bu dükkâna bakmanız<br />

mutlaka tavsiye edilir.<br />

BAIXA BÖLGESI<br />

Baixa ya da şehrin kalbi. Nehir kıyısından Avenida da Liberdade meydanına<br />

uzanan ana alışveriş ve bankacılık bölgesi, esnaf ve sanatçılar tarafından uzun<br />

yıllardır mesken tutulmuş.<br />

Bölgedeki Rossio Meydanı 1755'deki büyük deprem sonrasında<br />

neoklasik binalarla çevrili olarak tamamen yeniden inşa edilmiştir.<br />

Bu, Avrupa’da neoklasik tasarımın ve kentsel planlamanın ilk büyük<br />

örneğiydi ve çağın en iyi Avrupa mimari başarılarından biriydi.<br />

10 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Lizbon « MOBIL HAYAT<br />

Şık meydanlar, trafiğe kapalı sokaklar, kafeler ve mağazalarla heybetli bir<br />

semttir Baixa. Eski tramvaylar, sokak sanatçıları, art deko mağazaları, özenle<br />

dekore edilmiş kafeleri ve çiçeklerden hediyelik eşyaya kadar her şeyi satan<br />

sokak satıcıları bölgeye özel bir cazibe kazandırıyor.<br />

ALFAMA BÖLGESI<br />

Alfama, Lizbon'un en eski ilçesi ve Tejo halicinden yokuş yukarı kaleye uzanan<br />

dar sokaklardan oluşan hoş bir labirent. Bu antik bölge içinde Se Katedrali,<br />

Lizbon Kalesi, Ulusal Panteon ve Aziz Anthony Kilisesi dahil olmak üzere<br />

Lizbon'un en önemli yapılarından bazıları bulunuyor..<br />

13. yüzyıldan önce Alfama, başkentin en fakir sakinlerinin bulunduğu,<br />

surların dışında kalan bölgeydi. Lizbon genişledi ve Alfama’ya rıhtım işçileri<br />

ve denizciler ev sahipliği yaptı ve bu yoksun itibar devam etti.<br />

Bugün Alfama eski halinden silkinerek turistlerin akın ettiği bir bölge haline<br />

geldi, ancak neyse ki bölge kendisine kimlik kazandıran eski cazibesinden<br />

hiçbir şey kaybetmedi.<br />

Kuşkusuz Alfama bölgesinin en keyifli etkinliği, 28 nolu tramvayın<br />

yolculuğu. Tramvay yolu, Graça bölgesini Baixa ile bağlar ve Alfama’nın<br />

sokak ve tepelerinden geçer. Bu dar ve dalgalı tramvay rotası, modern<br />

tramvaylar uygun değil; bu nedenle güzergâhta 1930'lu yıllardan kalma<br />

tarihi Remodelado tramvayları hizmet veriyor.<br />

Alfama bölgesinin en turistik mekânı Lizbon Kalesi’dir. Kalenin uzun yıllar<br />

yıkılmaya terkedilmiş ancak 1940'lı yıllarda restore edilmiş. Siperlerinden,<br />

harika bir Lizbon manzarası var.<br />

BELEM BÖLGESI<br />

Belem, başkentin en önemli turistik mekânlarının çoğunun bulunduğu,<br />

Lizbon'un batısında pitoresk bir ilçedir. Uzun yıllar Belem'in antik limanlarından<br />

gemiler dünyaya açıldı ve 14. yüzyılın "keşif yolculukları"ndan<br />

çoğunun başlangıç noktası bursı oldu. Tarihsel olarak Belem bölgesi,<br />

Lizbon seçkinlerinin yaşadığı yerdi. Şehrin yoksulluğundan ve ahlaksızlıktan<br />

kaçmak için zenginler burada toplanıyordu.<br />

Belem, Baixa bölgesinin batısında ve Lizbon'un merkezine 5 km uzağında.<br />

Belem'e seyahat etmenin en kolay yolu, Praça do Comércio'dan ayrılan 15E<br />

numaralı tramvay. Yaşasın sarı tramvaylar! Yolculuk 15 dakika sürer ve tramvayda<br />

satın alınan tek bilet 2,85 euro tutarında. Ayrıca Lizbon’da 24 saat sınırsız<br />

toplu taşıma bileti 6,00 euro ve herhangi bir metro istasyonundan (tramvayda<br />

değil) satın alınabilir. Belem için tramvay durağı "Belem-Jeronimos" olarak<br />

adlandırılır ve durak geniş Jeronimos Manastırı’nın yanında.<br />

Belem'e tipik bir ziyaret yarım gün sürer, ancak bu süre müzelerin tamamına<br />

veya botanik bahçelerine yürüyerek kolayca uzatılabilir. Ana turistik<br />

mekânlar, yaz sezonu boyunca veya hafta sonları çok kalabalık olur, bu<br />

nedenle önceden bilet almak akıllıca olacaktır. Belem’de çok sayıda kafe ve<br />

restoran var, ancak bir tanesi var ki sanıyoruz dünyanın en güzel pastasını<br />

yapıyor: “Pastéis de Belem”de yenilecek bir “Pastel de Nata” Lizbon’un belki<br />

de en mükemmel aktivitesi olacaktır. Belem'deki en iyi etkinlik, “Pastéis<br />

de Belem”den Torre de Belem'e yürümek olabilir. Bu rota Mosteiro dos<br />

Jeronimos, Discoveries Anıtı’ndan geçer ve görülmesi gereken parklar olan<br />

Jardim da Praça do Império ve Jardim da Torre de Belem boyunca giderek<br />

Tejo Limanı kıyılarını takip eder. Lizbon’da parlak güneşli bir günde, bundan<br />

daha iyi bir yürüyüş rotası yoktur.<br />

LIZBON’DA BU 4 YEMEĞI<br />

MUTLAKA YEMELISINIZ<br />

İşte o “tadılması gerekenler” listesi. Ama ilkini çoktan söyledik bile.<br />

Nata: Pastaların şampiyonu “nata” sıcak sütle servis yapılıyor. Belem pastanesinin<br />

eski dekorlu bar sandalyelerinde bir lezzet şölenine davetlisiniz.<br />

Queijo peynirleri: Portekiz olağanüstü lezzetteki peynirleriyle ünlü. Mutlaka denemenizi<br />

tavsiye ettiğimiz peynir sarı renkteki “quejiro da serra.” Bu peyniri merkezdeki<br />

Manteigaria Silva isimli dükkândan almanızı tavsiye ederiz.<br />

Bacalhau: Geleneksel Portekiz yemeği bir morina balığı. Bu balık hamsi gibi ve onu<br />

hazırlamanın 1001 yolu var; ama en ünlüsü kızarmış olarak servis edileni.<br />

Caldo verde: Morina balığının kızartması olur da çorbası olmaz mı? Bu çorbayı içme<br />

alışkanlıkları bizdeki işkembe çorbasını andırıyor; genellikle barlarda servis ediliyor.<br />

FADOSUZ BIR LIZBON OLAMAZ<br />

“Fado” Portekizce “kader” demek. Bu müzik türünün geçmişinin 1820'lere<br />

dayandığı tahmin ediliyor anacak tam olarak kökenleri bilinmiyor. Bugün fado<br />

belirli bir geleneksel yapıyı takip etmesi gereken basit bir şarkı biçimi olarak kabul<br />

ediliyor. Fado, sıklıkla deniz proleteryasının ya da yoksulların hayatı hakkında<br />

kederli melodiler ve sözler ile karakterize edilen bir müzik biçimi ve melankoli<br />

duygusundan besleniyor. Bu duygu öyle bir duygudur ki müzikten başka yöntemle<br />

anlatılamaz. Çünkü fadonun anlattığı duygu kalıcı, onarılamaz bir kayıp ve bunun<br />

sonucu olarak ömür boyu hasardır. Fado Portekiz’dir, onun tarihidir, bugünüdür. Bir<br />

fado gösterisine gitmeden Lizbon’dan dönerseniz bu şehri anlamadan ayrıldığınız<br />

için Lizbon’u üzersiniz.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 11


Yüksek standart, tek seride.<br />

HT 8 C , MTK8231Quad Core 1.3 GHz<br />

işlemciye sahiptir. Cihazın teknik özellikleri<br />

arasında ayrıca, 7.85’’ 1024x768px<br />

HD ekran, 1GB DDR3L RAM, 16GB dahili<br />

hafıza, microSD kart desteği (64GB’a<br />

kadar), WiFi 802.11b/g/n, 3G sim kart<br />

desteği (2100MHz), 0.3MP ön & 2.0MP<br />

arka kamera, 3500mAh pil gücü, Android<br />

7.0 Nougat, dahili mikrofon ve kulaklık<br />

girişi (3.5mm Jack) bulunmaktadır. Cihazın<br />

boyutları: 137x198x10mm.<br />

HT 10 MT , MTK8231Quad Core 1.3 GHz<br />

işlemciye, 10’’ 1280x800px IPS ekrana ve<br />

2GB DDR3L RAM'e sahiptir. HT 10MT'de<br />

ayrıca 16GB dahili hafıza, microSD kart<br />

desteği (64GB’a kadar), WiFi 802.11b/g/n,<br />

3G sim kart desteği (2100MHz), 2.0MP<br />

ön & 5.0MP arka kamera, 5300mAh pil<br />

kapasitesi, Android 6.0 Marshmallow,<br />

dahili Mikrofon ve kulaklık Girişi (3.5mm<br />

Jack) bulunmaktadır. Silver ve rose gold<br />

arka kapak seçenekleri mevcuttur. Cihazın<br />

boyutlar: 170.5x241.6x10mm.<br />

HT 8 MT , MTK8231 Quad Core 1.3 GHz<br />

işlemciye sahiptir. Cihazın sahip olduğu<br />

özellikler arasında, 8’’ 1280x800px IPS<br />

ekran, 2GB DDR3L RAM', 16GB dahili<br />

hafıza, microSD kart desteği (64GB’a<br />

kadar), WiFi 802.11b/g/n, 3G Sim Kart<br />

Desteği (2100MHz), 0.3MP ön & 2.0MP arka<br />

kamera, 3600mAh Pil Gücü, Android 6.0<br />

Marshmallow, dahili mikrofon ve kulaklık<br />

girişi (3.5mm Jack) bulunmaktadır. Silver ve<br />

rose gold arka kapak seçenekleri mevcuttur.<br />

Cihazın boyutları: 123.8x209.8x9.6mm.<br />

2017 Hometech Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.


Sürücüsüz Otomobiller « MOBIL HAYAT<br />

HAYALET DEĞIL<br />

SÜRÜCÜSÜZ OTOMOBIL<br />

1980'li yıllarda 2000'ler çok uzak bir gelecek gibiydi. Ve o günlere ulaştığımızda<br />

bizi “Geleceğe Dönüş” filmindeki gibi uçan otomobillerin beklediğini sanırdık.<br />

Ancak yanıldık. Çünkü hayatımıza uçan değil, sürücüsüz otomobiller girdi. Uçan<br />

otomobillerin belli ki biraz daha zamanı var. Ancak sürücüsüz otomobil teknolojisi o<br />

kadar hızlı ilerliyor ki yakında sokağınıza park etmiş bir tane görürseniz şaşırmayın.<br />

Şöyle bir geri dönüp baktığımızda sürücüsüz otomobillerle tanışıklığımızın çocukluğumuzda<br />

hastası olduğumuz -eğer 80 kuşağındansanız tabii- Kara Şimşek'le<br />

başladığını söyleyebiliriz. Yani yakışıklı sahibi Michael Knight, tepesinde kötü<br />

adamlarla mücadele ederken otoyolda son hız ilerleyen şimsiyah spor otomobil KITT<br />

ile. Hoş... Her ne kadar büyük bir heyecanla izlesek de sürücüsüz seyir yapabilen<br />

bir otomobilin gerçekle hiçbir alakasının olmadığının farkındaydık. Zira sürücüsü<br />

olmayan bir otomobilin varlığına ancak bebekler inanırdı(!) Ancak sadece 20 yıl<br />

sonra, aslında ne kadar öngörüsüz olduğumuzu anladık. Çünkü internet yokluğu<br />

sebebiyle o sıralar haberimiz olamasa da, sürücüsüz otomobillerin çalışmalarına<br />

60 yıl önce başlanmıştı bile.<br />

“Otonom araçlar” olarak da anılan sürücüsüz otomobillerin ilk adımlarının atılması<br />

1920'li yıllara denk geliyor. Dönemin radyo ekipman şirketi Houdina, radyo kontrollü<br />

ilk araba olan Linrrican Wonder'ı 1925 yılında New York sokaklarında dolaştırdı.<br />

Aslında bir Chandler marka otomobil olan ve Broadway'den Beşinci Cadde'ye kadar<br />

New York'un en kalabalık caddelerini dolaşan Linrrican Wonder'ın arka koltuklarında<br />

bir verici anten bulunuyordu. Bu anten aracılığıyla da arkadan takip eden otomobil<br />

tarafından yönlendiriliyordu. Her ne kadar günümüzdekilerden çok farklı olsa da, bu<br />

ilginç icadın sürücüsüz otomobil teknolojisinin ilk adımını oluşturduğu bir gerçek.<br />

Sürücüsüz otomobillerle ilgili ikinci önemli gelişme ise hemen takip eden yılda<br />

gerçekleşti. Achen Motor, Houdina'nın icadına Phantom Auto ismini vererek radyo<br />

kontrollü arabayı bu kez Milwaukee sokaklarında dolaştırdı ve büyük ilgi gördü.<br />

1939 yılında radyo kontrollü otomobilin biraz daha gelişmişi olan Futurama,<br />

Dünya Fuarı'nda sergilendi. Bu ilk sürücüsüz otomobiller artık büyük markaların<br />

da dikkatini çekmeye başlamış olacak ki bu gösterinin sponsorluğunu General<br />

Motors üstlenmişti.<br />

1950'li yıllarda sürücüsüz otomobil dünyasında yeni bir adım daha atıldı. Futurama<br />

ile bu dünyaya adım atan General Motors, 1950'li yıllarda bugünkü sürücüsüz otomobillere<br />

daha yakın bir modelini tanıttı. Aslında bu bir model değil, bir seriydi.<br />

Şimdiki sürücüsüz otomobillerde standart paket olarak sunulan “cruce” kontrol<br />

özelliğiyle çalıştırılan Firebirds serisi Chevrolet markasının işbirliğiyle tanıtıldı.<br />

Firebirds'ün, selefleri Chandler ve Futurama'dan bir farklı vardı. Kablolar aracılığıyla<br />

çalışan Chandler ve Futurama'nın aksine Firebirds, kablosuz teknolojiyle<br />

ilerliyordu. Ve bu, sürücüsüz otomobil teknolojisinde çok büyük bir adım olmuştu.<br />

80'li yıllarda sektör ivmelenmeye başladı. Nitekim kendi kendine gidebilen ilk<br />

modeller de bu yıllarda ortaya çıkmaya başladı. İlk modeli 1984 yılında Carnegie<br />

Mellon Üniversitesi ortaya çıkardı. Lidar ve bilgisayar görüş teknolojisi kullanan<br />

ve bir robot tarafından kullanılan bu otomobil saatte 31 kilometre hıza ulaşmıştı.<br />

Bundan üç yıl sonra Mercedes Benz firması, Bundeswehr Üniversitesi'yle<br />

ortaklaşa gerçekleştirdiği Prometheus projesinin tanıtımını yaptı. Bu<br />

sürücüsüz otomobil de saatte 63 kilometre hıza ulaşmayı başardı. Artık<br />

sürücüsüz otomobil teknolojisinin kapıları ardına kadar açılmış, dev<br />

otomotiv markaları bu yolda milyarlarca dolar harcayarak araştırma<br />

geliştirme çalışmalarına başlamıştı. Radyo sinyalleriyle başlayan<br />

sürücüsüz otomobil teknolojisi bugün yapay zekâ, sensörler,<br />

kameralar ve radarlarla akıl almaz bir seviyeye ulaştı. Öyle ki<br />

sürücüsüz otomobillerin, dünyaya hükmeden dev otomotiv<br />

markalarının bir sonraki savaş alanı olduğu belirtiliyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 13


NASIL ÇALIŞIR?<br />

Peki sürücüsüz otomobiller nasıl çalışıyor? Şöyle açıklayalım: Üzerlerinde<br />

bulunan sensörler sayesinde... Konuyu biraz daha açabiliriz. Bu araçların<br />

sürüşü, tekerleklerinde bulunan ultrasonik sensörlerin etrafında bulunan<br />

hareketli ya da park halindeki araçların konumlarını tespit etmesiyle başlıyor.<br />

Bu otomobillerde bunun gibi birçok sensör bulunuyor. Hepsinden gelen<br />

veriler bir merkezde toplanarak analiz ediliyor ve otomobil bu verilere göre<br />

hareket ediyor, fren yapıyor, direksiyonu kontrol ediyor, hızlanıyor. Ve elbette<br />

tüm bunlar saniyeler içerisinde gerçekleşiyor.<br />

Her ne kadar sürücüsüz denilse de birçok markanın ürettiği otonom otomobillerin<br />

sürücü koltuğuna yine de birinin oturması gerekiyor. Yani şu<br />

fantastik filmlerde gördüğümüz sürücü koltuğu boş otomobillere rastlamak<br />

henüz pek mümkün değil. Bunun en önemli sebeplerinden biri de trafik<br />

kurallarının henüz buna göre düzenlenmemiş olması. Zira bir kaza durumunda<br />

suçlunun kim olduğunu belirleyecek kanunlar henüz belirlenmiş ve<br />

yazılmış değil. Risk almak istemeyen otomotiv firmaları da kontrolün hâlâ<br />

sürücüde olması gerektiğinden yana. Ancak Volvo ve Mercedes yarı sürücüsüz<br />

otomobillerini piyasaya sürmüş durumda. “Tam sürücüsüz” otomobillerin<br />

hayatımıza girmesi ise çok uzak değil. Zira “tam sürücüsüz otomobiller”in<br />

(AVs) 2020-2025 yılları arasında pazara büyük bir hızla gireceği belirtiliyor.<br />

Sürücüsüz otomobillerin günlük hayata girmesi haliyle birçok değişikliğe yol<br />

açacak. Örneğin trafik kuralları, şehir sinyalizasyonları, trafik kanunları ve<br />

sigorta kuralları gibi. Ancak otomotiv firmaları fırsatı kaçırmadan pazardan<br />

pay kapmak için çok hızlı davranıyor. Bu yıl Ford ve Volvo'nun ilk sürücüsüz<br />

otomobillerini İngiltere trafiğinde deneyeceği belirtiliyor.<br />

KAFALARA TAKILAN SORULAR<br />

Sürücüsüz otomobiller meselesi konuya başlangıç aşamasındaki birçok<br />

kişinin kafasında soru işaretleri de oluşturmuyor değil. Örneğin sürücüsüz<br />

otomobillerde biz sürücüler artık birer yolcu mu olacağız? Aslında bu tamamen<br />

isteğinize bağlı olacak. Yani eğer son model arabanızla şöyle güzel bir<br />

müzik açıp direksiyonda olmanın keyfini yaşamak istiyorsanız, buyrun koltuk<br />

sizin. Ancak yolculuk süresince birkaç saat sonraki toplantınıza hazırlanmak<br />

istiyorsanız arka koltuğa geçebilirsiniz.<br />

Peki trafik kazaları azalacak mı? 2008 yılında ABD'de yapılan bir araştırma<br />

trafik kazalarının %93'ünün insan kaynaklı olduğunu ortaya koyuyor. Alkollü<br />

araba kullanmak, direksiyondayken cep telefonuyla konuşmak ya da dikkatsizlik<br />

gibi. Dolayısıyla bu sonucu baz alırsak, trafik kazalarının ciddi oranda<br />

azalacağı da öngörülebilir.<br />

Merak edilen noktalardan biri de otonom sistemiyle birlikte tüm otomobillerin<br />

hibrite dönüşüp dönüşmeyeceği. İşin uzmanları uzun bir süre daha bunun<br />

pek mümkün olmayacağını söylüyorlar. Öngörüler 2020 yılında tüm dünyada<br />

-özellikle de Batı Avrupa'da- araçların %15'inin elektrikli olacağı yönünde.<br />

Önemli bir konu da elbette trafik sıkışıklığı problemi. Sürücüsüz otomobillerle<br />

sıkışıklık maalesef sona ermeyecek. Ancak otomobiller robotlar tarafından<br />

kurallara daha uygun ve düzgün şekilde kullanılacağı için trafik akıcı olacak,<br />

yer verimli kullanılacağı için otoyolların kapasitesi daha fazla olacak.<br />

Trafik sıkışıklığının önemli bir sebebinin de kazalar olduğunu, az önce de<br />

söylediğimiz gibi sürücüsüz otomobillerle kaza oranlarının düşeceğini de<br />

düşünürsek, karmaşanın azalacağını söyleyebiliriz.<br />

14 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Sürücüsüz Otomobiller « MOBIL HAYAT<br />

TOMTOM Start 25 Turkey 2<br />

5 inç Navigasyon Cihazı<br />

HEMEN AL!<br />

Daha geniş ekranı ve kolay anlaşılan rehberliği sayesinde aracınızı her<br />

seferinde güvenle sürün. Aşina olduğunuz yollarda da sürüş yapsanız,<br />

yeni yollara da çıksanız farketmez, TomTom sayesinde içiniz rahat.<br />

Atlanmaması gereken çok önemli bir konu daha var ki, o da hacker'lar.<br />

Günümüzde dijital olan her cihazda bir hacker tehlikesi de var malumunuz.<br />

Dolayısıyla sürücüsüz otomobillerde de hacker tehlikesi çok büyük bir risk.<br />

Sistemin hack'lenmesi sonucu otomobil çalışmayı reddebilir, kaza yapabilir<br />

ve hatta sahibinin özel bilgilerine ulaşılabilir. Ancak üreticilerin kökten bir<br />

çözüm için bu konu üzerinde çok sıkı çalıştığını söyleyebiliriz.<br />

Yayaların ve bisikletlilerin sürücüsüz bir otomobili anlayıp anlayamayacağı<br />

da hacker'lar gibi çözümlenmesi için çalışılan bir konu. Örneğin bir bisikletli<br />

karşısına çıkan bir otomobilin sürücülü olup olmadığını nasıl anlayacak? Zira<br />

yayanın hareketlerini ona göre ayarlaması gerekecek, ona göre tepki verecek.<br />

İşte bu sorunun yanıtı henüz belirsiz. Uzmanlar bu konu üzerinde çalıştıklarını,<br />

yanıtı henüz kendilerinin de bilmediğini söylüyorlar. Ancak Singapur'da yapılan<br />

sürücüsüz otomobil deneme sürüşleri, kazaların önemli bir bölümünün<br />

otomobil hatasından değil insan hatasından kaynaklandığını ortaya koymuş.<br />

Yani otomobilin zamanında durup durmayacağını kontrol etmek amacıyla<br />

arabanın önüne atlayan yayalar yüzünden. Dolayısıyla kişilerin otomobillerin<br />

sürücülü ya da sürücüsüz olduğunu anlayabilmeleri çok önemli.<br />

BAŞ DÖNDÜRÜCÜ GELIŞME<br />

Bugün sadece otomotiv firmaları değil, teknoloji devleri de sürücüsüz otomobil<br />

üretimi için cüzdanlarını açmış durumda. Sürücüsüz otomobillerle ilgili her<br />

gün yeni bir haber karşımıza çıkıyor, teknoloji son hızla ilerliyor. Dilerseniz bir<br />

de sürücüsüz otomobil dünyasındaki son gelişmelere bakalım.<br />

Her ne kadar sürücüsüz otomobiller pratik anlamda hayatımıza girmediyse<br />

de otomobil üreten firmaların yanı sıra Uber gibi oto paylaşım platformları<br />

fırsatı kaçırmamak adına şimdiden girişimlere başladı. Otomobil üretim işi<br />

yapmayan Uber geçen yıl sürücüsüz araç teknolojisi üzerine çalışan ABD'li<br />

Otto firmasına, kendi araçlarını üretmesi için 860 milyon dolar ödeme<br />

yapmıştı. Uber ayrıca geçtiğimiz günlerde Mercedes'in şirketi Daimler'le<br />

de bir anlaşma imzaladı. Bu demek oluyor ki bir süre sonra Uber aracılığıyla<br />

sürücüsüz bir otomobil kiralamak mümkün olacak. Sürücüsüz kamyonları da<br />

deneme aşamasında olan Daimler'in bir ilginç çalışması da kendi kendine<br />

gidebilen ticari araç Vision Van. 270 kilometrelik elektrikli menzil sunan Vision<br />

Van, otomatik olarak yüklenen malları drone ile teslim ediyor.<br />

Sürücüsüz otomobil teknolojisinin öncü markalarından Ford ise “tamamen<br />

sürücüsüz” olan modelini 2021 yılında piyasaya sürmeyi planladığını açıkladı.<br />

Sürücüsüz otomobil piyasasında lider olmayı hedefleyen şirketin CEO'su<br />

Mark Fields, bu araçlarla insanlara lüks bir seçenek sunmaktan ziyade trafik<br />

kazaları ve çevre kirliliğini azaltmayı amaçladıklarını söyledi.<br />

Volkswagen da geçtiğimiz günlerde yapılan Cenevre Otomobil Fuarı'nda<br />

yeni sürücüsüz otomobil konsepti Sedric'i tanıttı. “Beşinci seviye sürücüsüz<br />

otomobil” olarak tanıtılan Sedric, tamamen sürücüsüz bir otomobil.<br />

Genellikle spor modelde gördüğümüz sürücüsüz otomobiller Sedric'te<br />

bir aile arabasına dönüşmüş. Dört kişilik oturma kapasitesine sahip olan<br />

konsept modelin ön kısmında kokpit ve direksiyon yerine geniş bir ekran<br />

bulunuyor. Konseptin bu alanda çığır açacağı belirtiliyor.<br />

Görünüşe göre sürücüsüz otomobil teknolojisinin gelişiminde bir sınır ya<br />

da son yok. Gelen her yeni haber teknoloji bağımlılarını heyecanlandırıyor.<br />

Kafalarda yarattığı soru işaretleri ise karşı çıkanların bazı görüşlerini destekliyor.<br />

Nitekim bu işin öncüleri de sürücüsüz otomobillerin bir takım sorunları<br />

beraberinde getireceğini kabul ediyor. Ancak sürücüsüz otomobiller sayesinde<br />

trafik kazalarının %90, sıkışıklığın %40, emisyon değerlerinin %80 ve park<br />

yeri sorununun %50 azalacağı öngörüldüğünden, faydalarının yanında<br />

zararlarının çok önemsiz kaldığı savunuluyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 15


MOBIL HAYAT » Rakamlarla Dijital Dünya<br />

RAKAMLARLA<br />

DİJİTAL DÜNYA<br />

Yıl 1971'i gösterirken, sonralarda "iletişim devrimi"<br />

olarak anılacak devasa bir sistemin temelleri ağır ağır<br />

inşa ediliyordu; bilgisayar mühendisi Ray Tomlinson<br />

"@" işaretini kullandı ve tarihin ilk e-postasını gönderdi.<br />

1976'da ise Kraliçe Elizabeth bu sistemi kullanan ilk üst<br />

düzey devlet yöneticisi olarak tarihe geçti. Bugün<br />

dünya çapında 4 milyara yakın elektronik posta<br />

kullanıcısı var. We Are Social tarafından<br />

hazırlanan, dijital dünya raporlarının<br />

şaşırtıcı rakamlarına gelin<br />

birlikte göz atalım.<br />

@<br />

İletişim teknolojilerinin, pek çok kaynak tarafından milat kabul edilen<br />

Tomlinson'ın ilk elektronik postasından günümüze uzanan gelişim<br />

süreci oldukça etkileyici boyutta. Tarihte internet kullanımının, ilk<br />

geliştiricisinden 50 milyon kullanıcıya ulaşması için geçen süre yalnızca<br />

4 yıl. Televizyon aynı sayıya 13 yılda ulaşabilirken, radyo için bu süre<br />

18 yıla kadar uzuyor.<br />

%GÜNÜMÜZ KULLANICI SAYILARI<br />

Dijital 2017 raporuna göre dünya çapında,<br />

Küresel internet kullanıcısı sayısı 3.77 milyar, dünya nüfusunun %50'si.<br />

Sosyal medya kullanıcısı sayısı 2.80 milyar, dünya nüfusunun %37'si.<br />

Mobil cihaz kullanıcı sayısı 4.92 milyar, dünya nüfusunun %66'sı.<br />

Mobil sosyal medya kullanıcısı sayısı 2.56 milyar, dünya nüfusunun %34'ü.<br />

2016'DA GÖZLENEN DEĞIŞIM<br />

2016 yılında, bir önceki yıla kıyasla internet kullanımında %10'luk bir artış<br />

söz konusu, bu oranın karşılık geldiği kullanıcı sayısı ise 354 milyon. Aktif<br />

sosyal medya kullanımında ise artış oranı %21, yani yaklaşık 482 milyon.<br />

Mobil sosyal medya kullanıcılarının sayısı ise oldukça etkileyici. 581 milyon<br />

yeni kullanıcıyla rakam bir önceki yıla oranla %30 daha fazla!<br />

16 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


SOSYAL MEDYA<br />

Sosyal medya kullanıcılarının, bulundukları ülkelerin nüfuslarına<br />

oranlarına göz atalım. Listenin başında %99 gibi müthiş bir oranla<br />

Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri bulunuyor. Ülke nüfusunun<br />

%80'inden fazlasının sosyal medya kullanıcısı olduğu diğer ülkeler<br />

ise şöyle sıralanıyor: Brunei, Aruba, Maldivler, Güney Kore, Cayman<br />

Adaları ve Tayvan. Sosyal medya kullanımının, nüfusun %1'i ve daha<br />

azı olduğu ülkeler ise Chad, Tacikistan, Eritrea, Türkmenistan ve<br />

Kuzey Kore.<br />

Mobil sosyal medya hesabında ise birincilik nüfusun %88'i ile<br />

Birleşik Arap Emirlikleri'nde. Onları, %83 ile Güney Kore ve %70 ile<br />

Singapur izliyor. Ülkemizde bu oran nüfusun %52'si olarak gözlenirken,<br />

oranın %15'in altında kaldığı iki ülke Nijerya ve Hindistan.<br />

Peki kullanıcılar günün kaç saatini bu sosyal medya platformlarında<br />

geçiriyor? Listenin başındaki ülkeleri internet kullanımı kısmından<br />

da hatırlayacaksınız. 4 saat 17 dakika ile Filipinler ve 3 saat 43 dakika<br />

ile Brezilya. Sıralama, 3 saat 32 dakika ile Arjantin, yine 3 saat 32<br />

dakika ile Meksika, 3 saat 24 dakika ile Birleşik Arap Emirlikleri ve 3<br />

saat 19 dakika ile Malezya olarak devam ediyor. Ülkemiz için ise bu<br />

rakam 3 saat 1 dakika olarak kaydedilmiş.<br />

BÖLGESEL BAKIŞ<br />

Avrupa: Avrupa kıtasında son bir yılda sosyal<br />

medya kullanımı %5, aktif mobil sosyal medya<br />

kullanımı ise %11 oranında arttı. Yeni rakamlar<br />

sosyal medya kullanıcıları için 412 milyon, mobil<br />

sosyal medya kullanıcıları için ise 340 milyon. 839<br />

milyon nüfuslu bölgede, internet kullanıcılarının<br />

sayısı 637 milyon, yani nüfusun %76'sı.<br />

Asya (Pasifik): 4.1 milyar nüfuslu bölgede<br />

internet kullanıcılarının sayısı 1.9 milyar. Bu<br />

rakam, toplam nüfusun %46'sı. Aktif sosyal<br />

medya kullanıcılarının oranı 1.5 milyarken,<br />

aktif mobil sosyal medya kullanıcılarının sayısı<br />

1.4 milyar civarında.<br />

Amerika: 1 milyar nüfuslu Amerika<br />

kıtasında nüfusun %71'i, yani yaklaşık<br />

718 milyon insan internet kullanıcısı.<br />

Bunlar arasında aktif sosyal medya kullananların<br />

sayısı 599, aktif mobil sosyal<br />

medya kullanıcılarınınki ise 535 milyon.<br />

Afrika: Afrika'da internet kullanımı "her üç kişiden biri"<br />

tanımından daha az. 1.2 milyar nüfuslu Afrika kıtasındaki<br />

internet kullanıcılarının sayısı 362 milyon, bu rakam genel<br />

nüfusun %29'u. Aktif sosyal medya kullanıcıları 170 milyon.<br />

Mobil sosyal medya kullanımı ise 2016'da %50 oranında<br />

artmasına rağmen ulaşılan kullanıcı sayısı 150 milyon.<br />

Bu da nüfusun %12'sine karşılık geliyor. Mobil operatör<br />

aboneliği ise 995 milyon kullanıcıya sahip.<br />

Orta Doğu: Orta Doğu'da sosyal medya kullanım oranı son<br />

bir yılda %47 gibi bir oranla benzersiz bir artış gösterdi. Buna<br />

rağmen her iki temel sosyal gösterge de nüfus oranının %40'ını<br />

geçemiyor. Bu nedenle 2017'de daha etkileyici bir büyüme için<br />

yeterli alan mevcut. 246 milyonluk Orta Doğu'da nüfusun %60'ı<br />

internet kullanıcısı. 147 milyona karşılık gelen bu rakam içerisinde<br />

aktif olarak sosyal medya kullananların sayısı 93 milyon. Mobil<br />

sosyal medya kullanıcılarının sayısı ise nüfusun %34'ü, yaklaşık<br />

olarak 83 milyon kişi.<br />

İNTERNET KULLANIMI<br />

Liste başı ülkelerin dizüstü ve masaüstü bilgisayarlar ile mobil cihazlardan bağlanılarak<br />

günün kaç saatini internet kullanımına ayırdıklarına bakalım.<br />

Filipinler, 5 saat 23 dakika bilgisayar ve 3 saat 36 dakika mobil cihaz internet kullanımı,<br />

toplamda 8 saat 59 dakika ile listenin ilk sırasında. Onları, 8 saat 55 dakika ile Brezilya,<br />

8 saat 49 dakika ile Tayland, 8 saat 43 dakika ile Endonezya takip ediyor. Türkiye için<br />

internet kullanım rakamları ise 3 saat 47 dakika bilgisayar ve 2 saat 59 dakika mobil<br />

cihaz şeklinde. Listenin en alt sırasında toplamda 4 saat 6 dakika ile Japonya, 4 saat 42<br />

dakika ile Almanya ve 4 saat 48 dakika ile Fransa yer alıyor.<br />

Mobil cihazlardan erişimin web trafiğindeki paya katkısı geçen yıla oranla %30 artış<br />

gösterdi. Cihaz bazlı istatistiklerde, web trafiği yüzdesi %45 dizüstü/masaüstü bilgisayar,<br />

%50 mobil telefonlar, %5 tablet bilgisayarlar ve %0.1 diğer cihazlar olarak dağılıyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 17


MOBIL HAYAT » Eğitim Uygulamaları<br />

EN IYI EĞITIM<br />

UYGULAMALARI<br />

Akıllı telefon ya da tabletinizi bir şeyler öğrenmek<br />

için kullanmaya ne dersiniz? Her zaman yanınızda<br />

taşıdığınız bu cihazlar sayesinde öğrenmek<br />

istediğiniz her şeyi zaman ve mekân sınırlaması<br />

olmadan öğrenebilirsiniz. Öğrenme ateşinizi<br />

körükleyecek en iyi uygulamaları sizler için derledik!<br />

Dijital devrim öncesinde öğrenme işi okullar ve kütüphanelerle sınırlıydı. İnternetin hızlanması<br />

ve yaygınlaşması, akıllı cihazların milyarlarca kullanıcıya sahip olması gibi yenilikler, öğrenme<br />

yolculuğuna da bambaşka bir rota çizdi. Artık akıllı cihazlar üzerinden yabancı dil öğrenebiliyor,<br />

müzik enstrümanlarında uzmanlaşabiliyor ve ihtiyaç duyduğumuz her bilgiye anında erişebiliyoruz.<br />

Peki belli bir yeteneği sistematik bir şekilde öğrenmeye ne dersiniz? Android ve iOS<br />

kullanıcıları için üretilen ve çok çeşitli konularda sizi planlı bir şekilde eğitime sokan eğitim<br />

uygulamalarını konuşacağız bu yazımızda.<br />

COURSERA<br />

Tanıtmaya başlayacağımız ilk eğitim uygulaması Coursera için bir çeşit online<br />

okul platformu diyebiliriz. Dünyaca ünlü üniversitelerin sunduğu dersleri, bu<br />

derslerin müfredatlarına dokunmadan dijital platforma aktaran bu uygulama<br />

ile özellikle bilgisayar mühendisliği alanındaki en yeni derslere erişebiliyorsunuz.<br />

1000’in üzerinde ücretsiz ders bulunduran Coursera’da, ayrıca ücretli<br />

dersler de bulunuyor. Ücretli ders programlarını bitirdiğinizde ilgili üniversiteden<br />

dijital bir sertifika kazanıyorsunuz. Modern öğrenme sistemlerinin<br />

başarılı örneklerinden Coursera’ya iOS ve Android uygulamalarının yanı sıra,<br />

internet sitesi üzerinden de erişebilmek mümkün.<br />

KHAN ACADEMY<br />

Popüler bir öğrenme merkezi olan Khan Academy, geleneksel temel bilimler<br />

eğitimi için ideal. Matematik, fen bilimleri, fizik, ekonomi gibi alanlarda<br />

oldukça geniş bir yelpazede eğitim imkânı veren Khan Academy’de 10.000’in<br />

üzerinde eğitici video bulunuyor. Tamamen ücretsiz olan uygulama yeni nesil<br />

açık üniversite olarak da tanınıyor. Khan Academy ile Amerika’da yüksek eğitim<br />

görmek için gerekli olan SAT ve GMAT gibi sınavlara da hazırlanabilirsiniz.<br />

LYNDA<br />

Ünlü girişimci Lynda Weinman’ın kurduğu lynda.com, teknoloji ve iş odaklı<br />

bir dijital öğrenme platformu. iOS ve Android uygulamaları üzerinden de<br />

erişilebilen platformda seçtiğiniz ana konunun alt uzmanlık alanları ve bu<br />

alanlardaki dersleri sistematik olarak açıyorsunuz. Örneğin ana konu olarak<br />

müzik seçtiniz. Lynda size müzik besteleme, enstrümanlar, dijital prodüksiyon<br />

gibi alt alanlarda çeşitli uzmanlık dersleri sunuyor. Dijital sanatlar ve iş geliştirme<br />

müfredatı rakiplerinin çok ilerisinde olan Lynda’nın ücretli premium<br />

versiyonunda açıklayıcı videolar ve ekstra materyaller bulunuyor.<br />

20 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


SOLOLEARN<br />

Android kullanıcılarının en çok yüklediği eğitim uygulamalarından biri olan<br />

SoloLearn, bilgisayar programlama üzerinde eğitim almak isteyenlerin tercih<br />

ettiği bir platform. Popüler web yazılım dilleri HTML ve JavaScript’in yanı sıra,<br />

daha karmaşık Java, C++ ve Python gibi dillerde de kapsamlı dersler sunuyor.<br />

Her yazılım dili için ayrı bir uygulama içeren platform tamamen ücretsiz.<br />

PHOTOMATH<br />

Fotoğrafların içerisindeki yazıları algılama teknolojisi OCR üzerine kurulmuş<br />

bir uygulama olan PhotoMath, bir matematik eğitimi programı. El yazısıyla<br />

yazdığınız matematik formüllerini algılayan ve çözüm üreten bu uygulama,<br />

sadece çözümü değil, farklı çözüm yöntemlerini ve ilgili konudaki açıklamaları<br />

da içeriyor. PhotoMath’in ücretli versiyonunda ise çözmekte zorlandığınız<br />

problemlerle ilgili alıştırmalara erişebiliyorsunuz.<br />

TED<br />

TED, çeşitli konulardaki uzmanların konuşmalar yaptığı bir platform. Endüstri<br />

liderlerinin ya da teknolojide devrim yaratan mucitlerin yanı sıra, biliminsanlarının<br />

da sıklıkla misafir olduğu bu organizasyonda çeşitli konularda kısa süreli<br />

konuşmaları izleyebiliyorsunuz. Android ve iOS’un yanı sıra Chromecast ve<br />

Android TV uygulamaları da bulunan TED sayesinde yeni teknolojiler hakkında<br />

bilginizi arttırırken güncel konulara farklı açılardan yaklaşan kişileri takip<br />

edebiliyorsunuz. TED uygulaması üzerinden eriştiğiniz videolar, aralarında<br />

Türkçe’nin de bulunduğu 10 farklı dilde altyazıyla donatılmış durumda.<br />

UDACITY<br />

Bilişim sektöründe en çok aranan yeteneklere yoğunlaşmış dersler hazırlayan<br />

Udacity, bir diğer online eğitim platformu. Bilgisayar programlama, uygulama<br />

geliştirme, yapay zekâ ve otomatik öğrenme gibi konularda üst düzey dersler<br />

içeren platformun ücretli kısmında “nano-derece” adı verilen diplomalar edinebiliyorsunuz.<br />

Dünyanın önde gelen üniversitelerince tanınan bu dereceler<br />

eğer okuduğunuz bölümle ilgiliyse, üniversite diplomanız için doldurmanız<br />

gereken kredi sayısından düşülüyor.<br />

YOUTUBE<br />

Ünlü video platformu YouTube’u çoğunlukla sevimli kedi yavrusu videoları<br />

izlemek için kullanıyor olsak da, bu platform eğitimde devrim yaratan bir<br />

sisteme sahip. “YouTube virtüözü” kavramının doğmasına yol açan bu video<br />

aracıyla, geleneksel eğitim araçları kullanmadan her türlü işte uzmanlaşılabilir.<br />

Otomobilinizin yağını değiştirmekten piyano çalmaya, bilgisayar<br />

tamirinden uygulamalı yemek tarifleri almaya kadar her türlü eğitim videosu<br />

YouTube’da mevcut.<br />

EDX<br />

İnternet devrimiyle birlikte üniversitelerin kendilerini yeniden tanımlamaya<br />

başladığı şu günlerde, öğrencilerine tamamen internet üzerinden erişen yeni<br />

üniversiteler hayatımıza giriyor. EdX bu yeni nesil online üniversitelerden biri.<br />

Akıllı cihazlarınız üzerinden MIT ve McGill gibi saygın eğitim kurumlarına<br />

erişim sağlayan bu online üniversitede, tıpkı bir eğitim kurumunda olduğu<br />

gibi derslere kayıt yaptırıyor, çevrimiçi ve interaktif derslere katılıyor, ödev<br />

hazırlıyor ve ders bitiminde gösterdiğiniz performansa göre not alıyorsunuz.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 21


MOBIL HAYAT » Eğitim Uygulamaları<br />

MENDELEY<br />

Yüksek öğrenimle ilgilenenlere hitap eden Mendeley’i, bir bilimsel makale<br />

havuzu olarak tanımlayabiliriz. İlgilendiğiniz konulardaki en güncel araştırma<br />

sonuçlarını size gösteren ve çalışmalarınızı düzenleyen Mendeley, aynı zamanda<br />

bilimsel bir sosyal ağ olma özelliğini de taşıyor. Bu sayede ilgi alanınızdaki<br />

güncel çalışmaları da takip edebiliyorsunuz. Mendeley üzerinden okuduğunuz<br />

makalelerin altını çizdiğiniz kısımları, ayrı bir dosyada derleniyor. Akıllı<br />

cihazlar, masaüstü ve internet sitesi üzerinden erişebileceğiniz sistemin en<br />

iyi özelliklerinden biriyse, sisteme yüklediğiniz akademik makalelerin künye<br />

bilgilerini otomatik olarak bulup güncellemesi.<br />

MY STUDY LIFE<br />

Eğer halihazırda bir eğitim kurumuna devam ediyorsanız, iş okul ve sosyal<br />

yaşam dengesini kurmakta zorluk çekiyor olmanız muhtemel. My Study Life,<br />

bu sorunu çözmeyi hedefleyen bir günlük planlayıcısı. Eğitim planınızı günlük<br />

ajandanızla eşleştiren, ödev ve sınav tarihlerini size anıtan uygulamada özel<br />

bir de açılış ekranı bulunuyor. Açılış ekranında o gün yapmanız gereken tüm<br />

detayları kartlar halinde görebiliyorsunuz. My Study Life, eğitim odaklı en iyi<br />

ücretsiz planlama uygulamalarından biri.<br />

HOPSCOTCH<br />

Bilgisayar programlamayı eğlenceli bir şekilde öğrenmek istemez miydiniz?<br />

Hopscotch, kod yazma işinin temel algoritmalarını, oyun ve animasyonlarla<br />

kullanıcılarına aktarıyor. Kullanıcılarını bir sosyal medya üzerinde buluşturan<br />

platformda, diğer kullanıcıların ürettiği oyunları oynayabiliyor ve bu oyunların<br />

yazıldığı kod parçalarını istediğiniz gibi değiştirip oyunu tekrar yayınlayabiliyorsunuz.<br />

iPhone ve iPad kullanıcılarının ücretsiz olarak AppStore’dan<br />

edinebildiği Hopscotch’un ücretli versiyonunda programa dışarıdan imaj ve<br />

video yükleyip bu dosyaları yarattığınız oyunlarda kullanabiliyorsunuz.<br />

iTunesU<br />

Apple’ın iTunesU uygulaması, dünyanın en büyük dijital ve ücretsiz eğitim<br />

kataloğuna sahip. Stanford ve Yale gibi prestijli üniversitelerdeki derslerin<br />

ayrılmaz bir parçası olan iTunesU, ödev kontrolü, kaynak dağıtımı ve puanlama<br />

gibi öğretmenlerin işlerini kolaylaştıran araçlarla dolu. Uygulama ile<br />

arkadaşlarınız ve aileniz arasında bilgi paylaşımı gerçekleştirmek için özel<br />

dersler de oluşturabiliyorsunuz. Üniversite öncesi eğitimde de kullanımı<br />

giderek yaygınlaşan iTunesU, şimdilik sadece iOS işletim sistemine sahip<br />

cihazlarla kullanılabiliyor.<br />

C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

DUOLINGO<br />

Akıllı cihazlar ve internet sitesi üzerinden ulaşılan DuoLingo bir dil öğrenme<br />

uygulaması. 2011 yılında Captcha’nın mucidi Luis Van Ahn tarafından<br />

kurulan plattformda “atıştırmalık” olarak da bilinen mini dil kurslarına<br />

kayıt oluyorsunuz. Her gün sizi belirli saatlerde dil egzersizleri yapmak için<br />

uyaran uygulamada, Türkçe desteği de bulunuyor. Türkçe üzerinden İngilizce,<br />

Almanca ve İspanyolca gibi dilleri öğrenebildiğiniz gibi, İngilizce üzerinden<br />

Japonca, Korece, Çince ve Rusça alıştırmaları yapabiliyorsunuz. Duolingo aynı<br />

zamanda platform üzerindeki arkadaşlarınızın ders çalışarak kazandıkları<br />

puanları sizinle paylaşarak dil öğrenme motivasyonunuzu artırıyor.<br />

STUDIOUS<br />

Üniversite öğrencilerine yönelik bir eğitim uygulaması olan Studious, ödev<br />

hazırlama işini kolaylaştırıyor. Ödev konusunda ihtiyaç duyacağınız kitap ve<br />

makaleleri bulan uygulamanın ajanda kısmı da oldukça kullanışlı. Studious’ı<br />

ders sırasında not tutmak için de kullanabiliyorsunuz. Dahili adres defteri<br />

sayesinde biriktirdiğiniz notları sınıf arkadaşlarınız ya da hocalarla paylaşabiliyorsunuz.<br />

LEARNIST<br />

Öğrenme odaklı bir sosyal medya uygulaması olan Learnist, öğrenmek istediğiniz<br />

konuyla ilgili içerik hazırlayan kişi ve kurumları hızlıca bulmanızı sağlıyor.<br />

Çeşitli konularda kategorilere ayrılmış yüzlerce ders içeren uygulamada David<br />

Lynch’ten film teknikleri dersi alabilir ya da Pablo Picasso’nun hayatı hakkında<br />

belgeseller izleyebilirsiniz.<br />

22 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 23


MUFTAKTA YAŞAM » Ramazan<br />

RAMAZAN<br />

SOFRALARI<br />

Ramazan ayı, bütün Müslümanlar için, sofraların<br />

canlandığı, ailelerin ve dostların yemekle<br />

bir araya geldiği, mutfakta bütün hünerlerin<br />

sergilendiği, herkesin daha yardımsever, daha<br />

sosyal olduğu kutsal bir ay. Ramazan ayının<br />

sofra alışkanlıkları, sofranın zamanı, kurulması,<br />

düzeni, yenilen yiyecekler sofranın kurulduğu<br />

coğrafyanın geleneklerini de yansıtsa da, bütün<br />

Müslüman dünyasında benzer alışkanlıkların<br />

görüldüğü senenin belki de tek dönemi olabilir.<br />

Ramazan ayının bütün haşmetiyle evimize her sene yeniden taşıdığı bu ritüeller,<br />

Ramazan sofraların eşsiz geleneklerini de beraberinde getiriyor. Bütün bir ay boyunca<br />

yediğimiz içtiğimiz her şeyin bu kadar özenerek yapıldığı, en küçük ayrıntının bile düşünüldüğü,<br />

çevresinde saatler boyunca keyifli sohbetlerin sürdüğü sofralar günümüzde<br />

yaşattığımız en önemli geleneklerin de başında geliyor.<br />

Ramazan ayı, yemek kültürü açısından oldukça görkemli bir geçmişe sahip, İslamiyetin<br />

kabul edildiği ilk dönemlerden bu yana, oruç tutmak yemekle olan günlük ilişkinin<br />

de değişmesi anlamına geliyor. Gün doğumundan batışına kadar olan süre içerisinde<br />

aç kalarak ve dünyevi zevklerden arınarak ibadet eden Müslümanlar, yemek için izin<br />

verilen kısıtlı zamanlarda manevi ve maddi olarak yemekle olan ilişkilerini de yeniden<br />

şekillendirmek zorunda kalıyor. Ramazan ayı boyunca kurulan iftar ve sahur sofralarının<br />

kalabalık ve sosyal geleneği, yiyeceklerin de çeşitlenmesi ile yemeği bir aylık kutsal bir<br />

şölene dönüştürüyor.<br />

Ramazan ayının yaklaşması ile birlikte özellikle eski dönemlerde Ramazan hazırlıklarının<br />

da başladığı görülüyor. Fakir zengin ayrımı olmaksızın bütün mahale, köy ya da bölgenin<br />

halkı, bu kutsal ay için, reçel, turşu, erişte, hamur işleri, sucuk, pastırma ya da şekerleme<br />

gibi dayanıklı ürünler hazırlayıp bir aylık yiyeceğini kilerlere istifliyor. Bu hazırlıklar<br />

sadece hane halkı için değil, çevrede yardıma muhtaç kişiler varsa eldekini paylaşmak<br />

ve gelecek misafirleri ağırlamak için de yapılıyor aynı zamanda. Ramazan ayının gelişi,<br />

Hicri ve Miladi takvim değişiminden farklı mevsimlere gelebildiği için yapılan ürünler o<br />

mevsime ve tabi yöreye özgü oluyor. Sadece evlerde değil, dükkanların vitrinlerinde de<br />

Ramazan ayının habercisi ürünler ortaya çıkmaya başlıyor.<br />

Orucu açmak için iftariyelikler, Ramazan ayı haricinde pek rastlanmayan ürünlerle de<br />

zenginleşiyor. Farklı bölgelerden gelen özel iftariyelik ürünler, kalamata zeytin, kaşkaval,<br />

dil, tulum gibi peynirler, şuruplar, güllaç, kadayıf gibi geleneksel tatlılarda kullanılan<br />

ürünler, Kayseri pastırması, sucuk ve lakerda gibi şarküteri ürünleri, özellikle ekabir<br />

halkın beğenisine sunuluyor. Özellikle İstanbul’da ve Saray mutfaklarında Ramazan<br />

ayında havyar gibi pahalı deniz ürünleri de sofralarda bulunabiliyor.<br />

Eski sofralar günümüze kıyasla hem çeşit hem de kullanılan ürünler açısından çok daha<br />

zengin. Kullanılan sofra takımları bile özel olarak yaptırılıyor ya da en kıymetli olanları<br />

bu ay içerisinde davetlerde kullanıyor. Ramazan davetleri hem sosyalleşmek için hem<br />

de ihtiyaç sahiplerine yardım edebilmek için bir bahane aslında, herkes gelirine uygun<br />

olarak ya ihtiyaç sahiplerini de sofralarında ağırlıyor ya da çeşitli yiyecek yardımlarında<br />

bulunuyor. Halen yapılmakta olan Ramazan yardımının kökeni çok eski çağlara kadar<br />

dayanıyor.<br />

24 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


HOMEND 1717 Royal Tea 1800 W Çay Makinesi<br />

Suyun ne zaman hazır olacağını kontrol etmenize gerek yok.<br />

Çünkü çay makineniz, işini bitirdiği zaman, size haber verir.<br />

Hem de kendi sesiyle, konuşarak. Çay makinenizde mama suyu<br />

hazırlamak için bir düğmeye basarsınız. Çay makineniz önce<br />

suyu 100 derecede kaynatır, ardından bu sıcaklığı 40 dereceye<br />

indirir. Böylece suyu mikrop ve bakterilerden arındırır, içinizi<br />

rahat ettirir.<br />

HEMEN AL!


MUFTAKTA YAŞAM » Ramazan<br />

1900'lerin ortalarına kadar olan süreçte, Saray hayatının da etkisi ile<br />

sofralarda şaşaa ve yemek çeşitlerinde aslında biraz da abartının hakim<br />

olduğunu görebiliriz. Dönemin basılı yayınlarında, ev hanımlarına fikir<br />

vermek için şimdikine benzer Ramazan ayı menüleri yayınlanıyor fakat<br />

bu yayınlanan menülerin en kısasının on dört – on beş kalem üründen<br />

oluştuğu görülüyor. Çeşit çeşit iftariyelikler, soğuk yemekler, çorbalar,<br />

ana yemekler, pilavlar ve tatlılar derken öncelikle iftar sofraları donatılıyor,<br />

sahur sofraları ise biraz daha sade olarak karşımıza çıkıyor. Eski sofralarda<br />

günümüzde artık Ramazan ayı haricinde de sofralarda pek yer bulamayan<br />

yemekler de var; uskumru dolması, karides yemekleri, balık çorbaları,<br />

hanımeli şurubu, armut turşusu gibi. Yıllar geçtikçe ve coğrafyanın çehresi<br />

değiştikçe, bu lezzetler artık Ramazan sofrası dendiğinde aklımızdan bile<br />

geçmiyor.<br />

İftar sofralarının günlük sofralardan farklı olması gerekiyor; hem mideyi<br />

yormadan gözü doyurabilmek, hem de misafirleri memnun etmek<br />

kolay değil. Bütün gün oruç tuttuktan sonra hemen yemeğe oturmanın<br />

sakıncaları, eskilerden beri biliniyor. Bu sebeple iftar sofralarının olmazsa<br />

olmazı iftariyelikler. İftariyelikler, esas yemek kısmına geçmeden önce<br />

mideyi alıştırmak için yenilen hafif, tuzlu- tatlı ufak atıştırmalıklar. Hurma,<br />

iftariyelikler arasında en çok aranan, hem de en çok özenilen ürünlerden<br />

biri, birçokları için Ramazan ayı haricinde pek de aranmayan hurma,<br />

ilk iftar sofrasından son güne kadar iftariyelikler arasında yerini alıyor.<br />

Hurmanın kalitesi, sofranın zenginliğinin de bir ölçütü aynı zamanda.<br />

Hurma ile birlikte, zeytin, peynir çeşitleri, kuru yemiş ve kuru meyveler<br />

yemeğe hafif bir geçiş için damak hoşluğu olarak sofradaki yerlerini<br />

alıyorlar. İftar sofrasında yemekler de, mideyi yavaş yavaş doldurmaya<br />

yönelik hazırlanıyor. Şu günlerde sofralarda pek görmediğimiz hoşaf ve<br />

şuruplar Ramazan sofralarının olmazsa olmazı, hem susuz kalan vücudu<br />

canlandırmak hem de kan şekerini düzenlemek için, çeşitli hoşaflar servis<br />

ediliyor. Taze ya da kuru meyvelerden yapılan hoşaflar eski dönemlerde<br />

sadece meyvenin şekeri ile tatlanırken, artık içerisine şeker eklenerek<br />

hazırlanıyor. Erik, vişne gibi meyvelerden yapılan hoşaflar hafif ekşi<br />

lezzetleriyle, hoş bir denge yaratıyor. Hoşaflar taneli yapıları ile genellikle<br />

soğuk yiyecek olarak yemeklerin yanında yer alırken, içecek olarak da dut<br />

şurubu, böğürtlen şurubu, safran şurubu, yasemin şurubu gibi şuruplar<br />

kullanılıyor. Sofralardaki en özel değişikliklerden biri de Ramazan ayına<br />

özel yapılan Ramazan pidesi.<br />

Ramazan ayına özel ekmekler ve pideler geneleksel olarak fırınlarda farklı<br />

yapılıyor. Ramazan ekmekleri, daha doyurucu, daha ağır ve el emeği<br />

olarak da daha özenilen şekillerde karşımıza çıkıyor. Nohut ekmeği, yağlı<br />

ekmek ve Ramazan pidesi bu ayda en çok pişirilen ekmeklerden. Ramazan<br />

pidesinin üzerindeki nakışlar her fırıncı ustasının maharetini gösteriyor.<br />

İftar sofralarında, ana yemeklerin yanında, çorbalar, çeşitli pilavlar<br />

ve börekler de var. İftariyeliklerden sonra yemeğe genellikle çorba ile<br />

başlanıyor, ana yemek ve börekler ile devam ediliyor, pilav ve hoşaf ile<br />

bitiriliyor. Sonrasında ise mutlaka tatlı servis ediliyor. Tatlı servisi iftar<br />

sofralarında önemli bir yer tutuyor çünkü şekerin ulaşılamaz ve pahalı<br />

olduğu dönemlerden beri tatlı Ramazan sofralarının en özellikli yiyeceği.<br />

Şöyle ki günümüzde Ramazan ayı denilince ilk akla gelen güllacın bile<br />

eski dönemlerde pek çok farklı çeşitlemesi var, tava güllacı, güllaç baklavası,<br />

yumurtalı güllaç, güllaç paludesi bunlardan sadece birkaçı. Baklava,<br />

kadayıf gibi şerbetle hazırlanan tatlılar da çeşitlenerek en çok Ramazan<br />

ayında tüketiliyor.<br />

Tatlı ile kapanan iftar sofraları yerini sahur hazırlığına bırakıyor. Ramazan<br />

ayının gece toplantıları ve sohbetleri sonrasında iftar kadar ihtişamlı<br />

olmasa da sahur sofralarının da ayrı bir önemi var, sahur genellikle aile<br />

arasında yeniyor ve daha mütevazi yemekler sofraya çıkıyor. Çorbalar,<br />

börekler ve pilavlar ve hoşaflar sahurda en çok yenilen yemekler arasında,<br />

hem tokluğu uzatacak hem de susuzluğu engellemeye yardımcı olacak bu<br />

yiyecekler bir sonraki iftara kadar mideyi dolduruyor.<br />

Ramazan ayı, lezzetli yemekler ve özenli sofralarla herkesi birleştirirken,<br />

geleneksel yemek kültürünün önemli bir parçasını da yaşatmaya devam<br />

ediyor. Bereket, dostluk ve lezzetle dolu Hayırlı Ramazanlar.<br />

26 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


SÜPÜRGE İLANI - 22 x 30<br />

Yemek yapmanın en kolay yolu:<br />

Bosch AutoCook Pro<br />

Temizlik performansında<br />

ulaştığımız son nokta.<br />

Sadece AutoCook Pro kullanarak, tek bir ürünle, tencere<br />

ve düdüklü tencere yemekleri yapmak, reçel hazırlamak,<br />

yoğurt yapmak, kızartma, güveç ve haşlama yapmak, hatta<br />

buharda pişirme veya en son trend Sous-Vide gibi yöntemlerle<br />

profesyonel yemekleri hazırlamak pratik bir hale<br />

geliyor. Ayrıca AutoCook Pro’ya özel hazırlanan yemek kitabında<br />

sunulan ve mobil uygulamasında sürekli yenilenecek<br />

tariflerle, yerel ve uluslararası mutfaklara özgü birçok lezzeti<br />

kolayca hazırlamak mümkün.<br />

HIZLI VE GÜVENLI<br />

AutoCook Pro’un sahip olduğu indüksiyon teknolojisi, optimum ısı dağılımı ve hassas<br />

sıcaklık ayarı sayesinde lezzetli ve çok hızlı sonuçlar sunuyor. . Böylece yemekler<br />

yanmıyor ya da taşmıyor. Yüksek ve düşük buhar basınçlı alternatifine sahip düdüklü<br />

tencere fonksiyonu ile AutoCook Pro yiyeceklerin vitaminini koruyor ve yemekleri daha<br />

kısa sürede pişiriyor.Tüm hazırlama aşamaları ekranı ve üzerindeki düğmeleriyle kontrol<br />

edilebilen AutoCook Pro, 5 litrelik teflon kaplı yapışmaz,ve bulaşık makinesinde dahi<br />

yıkanabilir bir hazneye sahip. Üstelik “gecikmeli başlatma” özelliğiyle yemeklerin eve<br />

gelmeden ya da ayarlanan saatte hazırlanmasına da imkân veriyor.<br />

MUTFAKLARA ŞEF DOKUNUŞU<br />

AutoCook Pro yalnızca pratik yemekler hazırlamakla kalmayıp, mutfakta uzmanlık<br />

isteyen lezzetleri de kolaylıkla hazırlamaya imkan sunuyor. Çorba, yahni, kızartma gibi<br />

birçok tarifin yanında Sous-Vide yöntemiyle ağızda dağılan tam kıvamında et, balık ve<br />

sebzeler hazırlanabiliyor. AutoCook Pro, tüm bu lezzetlerin sadece üç adımda tek bir tuşa<br />

dokunarak hazırlanmasını sağlıyor. Önce ideal sıcaklık ve pişirme süresini ayarlanıyor,<br />

sonrasına ise “Başla” tuşuna basılarak yemeğin hazırlığı kendi kendine başlıyor. Bu<br />

tercihleri önceden belirlemek, istenen yemeğe uygun olarak hızlıca seçmek ve kişiye<br />

özel yeni tarifler oluşturup kaydetmek de mümkün.<br />

Bosch AutoCook « MUTFAKTA YAŞAM<br />

YEMEK KITABI VE MOBIL UYGULAMAYLA<br />

100’ÜN ÜZERINDE TARIF ELINIZIN ALTINDA<br />

AutoCook Pro mobil uygulamasından ve detaylı hazırlanmış yemek kitabından<br />

ilham alarak adım adım yönlendirmelerle farklı türlerde yemek<br />

hazırlamak mümkün. Yemek tarifleri yerel lezzetlerin yanında uluslararası<br />

tatları da içeriyor. Mobil cihazlara ücretsiz yüklenebilen uygulama düzenli<br />

olarak güncellenecek içeriğiyle kullanıcısına yeni lezzetleri sunmaya<br />

devam edecek. AutoCook Pro uygulaması ayrıca, alışveriş listesi, kalori<br />

hesaplamaları, laktozsuz veya vejeteryan kategori seçimleri ve tarif<br />

videoları gibi pratik ve keyifli fonksiyonlara da sahip.<br />

In’genius ProPer>>form Plus<br />

Halı, sert zemin temizleme, hava<br />

filtreleme ve enerji verimliliğinde<br />

A sınıfı performansı ile her zaman<br />

mükemmel sonuç garanti. Üstelik<br />

çok sessiz; sadece 69 dB.<br />

www.bosch-home.com.tr<br />

Kızartma<br />

Buharda<br />

pişirme<br />

69<br />

dB<br />

Fırınlama Pişirme Sous - Vide<br />

pişirme<br />

ve çok daha<br />

fazlası...


MUFTAKTA YAŞAM » Mutfak Uygulamaları<br />

MUTFAKTA BIRI MI VAR?<br />

Büyükannenizden kalma yemek kitabını, internette bulacağınız<br />

binlerce tarifi ve deneysel çalışmalarınızı bir kenara bırakın. Bu<br />

uygulamalar sayesinde mutfakta harikalar yaratacaksınız.<br />

Yeryüzündeki cennet denince aklınıza sadece mutfak geliyor, kariyer planlarınızı gastronomi alanında yapmak istiyor,<br />

kendinizi geleceğin şefi olarak görüyorsanız; artık bunun için büyük bütçeler harcayıp kurslara gitmeye, internetteki<br />

yemek siteleri içinde kaybolmaya, eski tarifleri karıştırmaya gerek kalmadı. Bu uygulamaları bir an önce telefonunuza<br />

indirin ve rakiplerinize bundan bahsetmeyin.<br />

THYME: A KITCHEN TIMER FOR YOUR<br />

CULINARY ARTS<br />

Son derece basit bir uygulama olmasına rağmen mutfakta birçok işi aynı<br />

anda yapmaya çalışan şefler için kurtarıcı görevi görebilir. Fırındaki yemeği,<br />

ocaktaki sosu ya da tavadaki tavuğu aynı anda çıkarmanız gerekiyorsa,<br />

zamanla yarışmak her şeyden önce gelecektir. İster bir restoranda çalışıyor<br />

olun, isterseniz de amatör bir yemek blogger’ı, bu uygulama yemeklerin pişme<br />

sürelerini kontrol etme işini sizden alacak ve yeteneklerinizi geliştirebilmeniz<br />

için önemli bir fırsat verecek. Kolay arayüzü sayesinde artık mutfakta dört<br />

dönmeyip sadece hatırlatmaları dinleyerek daha yaratıcı tabaklar hazırlayabilirsiniz.<br />

3,49 TL<br />

TOP CHEF UNIVERSITY TO-GO<br />

İyi bir şef olmak için pratik yapmanız şart. Ancak önünüze çıkan her tarifi de ilk<br />

seferinde kolaylıkla uygulayamayabilirsiniz. Bunun için deneyimli isimlerden<br />

alacağınız küçük tüyolara da ihtiyacınız olacaktır. Gastronomi eğitimi almasınız<br />

bile “Top Chef University” size bu anlamda ciddi bir katkı sağlayacak.<br />

11 ünlü şefin hazırladığı uygulamayı yüklediğiniz anda 28 eğitim videosuyla<br />

karşılaşacaksınız. Ama uygulama bu kadarla sınırlı değil. 20 ayrı kurs programı<br />

ve 200’den fazla kişisel ders videosu da bulunuyor. Hatta dilerseniz sadece tek<br />

bir şefin videolarını takip edebilir ya da kendinize özel bir mutfak seçip sadece<br />

o konuda eğitim alabilirsiniz. Uygulamada aynı zamanda kendinizi sınamanız<br />

için de 20’den fazla test bulunuyor.<br />

Ücretsiz<br />

SEAFOOD WATCH<br />

Özellikle deniz ürünleri konusunda uzmanlaşmak isteyen amatör şefler için<br />

inanılmaz bir uygulamayla karşı karşıyasınız. Zira iddia ediyoruz, böylesine<br />

geniş bir bilgi arşivini bu kadar kompakt bir formatta sunan bir uygulama<br />

daha görmediniz. Yıllarını denizde geçirmiş bir balıkçıdan öğrenecekleriniz<br />

bile bu uygulamanın yanında hafif kalır, çünkü uygulama dünyanın büyük<br />

bir bölümündeki deniz canlılarının haritasını çıkarıyor âdeta. Sekiz ayrı<br />

bölgede bulunabilen bir ahtapotla ilgili detaylı bilgiyi başka nereden alabilirsiniz<br />

ki? Bunları kullanıp kullanmamak sizin seçiminiz. Ancak iyi bir şefin<br />

de özellikle deniz canlıları konusunda ciddi bir bilgi birikimine ihtiyacı olduğu<br />

kesin. Arama yapmak istediğiniz lokasyonu seçip, bu bölgedeki denizlerin<br />

envanterini çıkarabilir ya da bölgede deniz ürünleri satan market, hal ya da<br />

restoranı kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Uygulamanın artısı, deniz ürünlerinin<br />

yanı sıra sushi türleri hakkında da bilgi sahibi olabilmeniz; eksisi ise Türkiye<br />

denizleriyle ilgili henüz bilgi olmaması.<br />

VESTEL BM 501 5 Programlı<br />

A+ Enerji Sınıfı Bulaşık Makinesi<br />

Yıkamanın gerçekleştiği ve suyun yoğun<br />

biçimde temas ettiği tüm yüzeylerde sadece<br />

paslanmaz sac kullanılarak uzun ömürlü ve<br />

hijyenik yıkama sağlanır. İhtiyacınıza göre<br />

bulaşık makinenizi az doldurup daha az<br />

bulaşık yıkama opsiyonu sunar.<br />

Ücretsiz<br />

HEMEN AL!<br />

28 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


HOW TO COOK EVERYTHING<br />

Annenizden kalma bir yemek kitabınız yoksa üzülmeyin. Artık buna gerçekten<br />

ihtiyacınız kalmadı. New York Times yazarı Mark Bittman’ın hazırladığı “How<br />

To Cook Everything,” 2000’den fazla tarifle yeterince zengin bir içerik sunuyor.<br />

“Tarif kısmı kolay, zaten internette tonlarca alternatif bulabiliyoruz,” diyorsanız<br />

yanılıyorsunuz. Bu uygulama içindeki tarifler amatör bir şefin mutlaka bilmesi<br />

gerekenler arasında. Bunun yanı sıra ekipman, teknik ve malzemeler konusunda<br />

tüyo veren 400’den fazla illüstrasyon da yer alıyor. Kullanımı oldukça<br />

basit olan uygulamada esnek arama seçenekleri, uygulamanın en önemli<br />

özelliklerinden biri. Fotoğraf kalitesi sayesinde tarifler oldukça cazip görünüyor.<br />

Bir başka pratik yanı da tariflere uygun alışveriş listelerinin kolaylıkla<br />

hazırlanabiliyor olması. Eğer bu tariflerden kendinize ayrı bir arşiv yapmak<br />

istiyor ya da kendi yemek kitabınıza katmak istiyorsanız ayda 10 tarifi e-posta<br />

olarak gönderme seçeneğiniz bulunuyor.<br />

34,99 TL<br />

RECIPES & FOOD CAMERA SNAPDISH<br />

Uygulamanın şu an iki milyona yakın kullanıcısının olması boşuna değil, çünkü<br />

arşivinde tam tamına 14 milyon enfes tarif bulunuyor. Ancak uygulamanın<br />

listemizde yer alıyor olmasının başka bir nedeni var. “SnapDish”in en önemli<br />

özelliği yemeklerinizi fotoğraflarken daha estetik görüntüler elde etmenizi<br />

sağlaması. Eğer amatör de olsa bir blog ya da yemek kitabı hazırlıyorsanız<br />

bunun için basit bir fotoğraf uygulaması yeterli olmayabiliyor. Zira birçok doğa<br />

fotoğrafını bir küçük dokunuşla yüzlerce beğeni alacak bir kareye dönüştürmek<br />

mümkünken, bir yemek fotoğrafı için işler bu kadar da basit olmuyor.<br />

Eğer yemek kitabınızı daha yeni tasarlamaya başladıysanız, diğer örnekleri<br />

inceleyerek zihninizde yeni bir pencere de açmak mümkün.<br />

KITCHEN STORIES<br />

İnternette her gün binlerce yeni tarif bulabilir, yeni mutfaklar keşfedebilirsiniz.<br />

“Kitchen Stories”i rakiplerinden ayıran en önemli özellik ise her hafta güncellenen<br />

tarif arşivini muhteşem fotoğraflarla çekici hale getirmesi. Ücretsiz<br />

olması, kolay kullanımı, tarifleri detaylı bir şekilde izleyebileceğiniz videoları<br />

da cabası. Milyonlarca kullanıcısının olmasını ise “Herkes yemek yapabilir!”<br />

mottosuna bağlamak mümkün. En zorlu tarifleri bile öylesine yalın ve samimi<br />

bir dille anlatıyor ki “yapamam” deyip es geçmek mümkün değil. Videoları<br />

izlerken mutfakta bir yandan uygulamaya geçeceğinize eminiz. Kullanıcıları<br />

açısından en zevkli yanlarından biri de tematik paketleri. Örneğin sadece<br />

makarna tarifleri üzerine bir arama yapmak istiyor ya da sadece vegan<br />

yemekleri konusunda uzmanlaşmak istiyorsanız, uygulama size bu konuda<br />

muhteşem bir fırsat sunuyor.<br />

Ücretsiz<br />

Ücretsiz<br />

MATTHEW KENNEY’S RAW EXPRESS<br />

Mutfakla ilgilenenler bilirler, son dönemlerin en büyük trendlerinden biri de<br />

“raw food” yani “çiğ beslenme.” İlk insanların ateşi bulmadan önce uyguladıkları<br />

beslenme ve yemek pişirme formülleri şu an birçok tıp uzmanı tarafından<br />

en sağlıklı yöntemler arasında sayılıyor. Çiğ sebze, meyve, kuruyemiş ve yağlı<br />

tohumların tüketimine dayalı olan bu beslenme şeklinde proteinli besinler<br />

ve hayvansal gıdalar tüketilmezken, pişirme şekli olarak da besinlerin en<br />

fazla 40-45 dereceye kadar ısıya maruz kalması öneriliyor. Bu kadar spesifik<br />

kuralları olan bir alanda kendinizi geliştirmek istiyorsanız, işin uzmanından<br />

destek almanızda yarar var. Matthew Kenney, şu sıralar dünyanın en çok satan<br />

çiğ beslenme kitabının yazarı. Haliyle verdiği tüyolarla yepyeni bir dünyaya<br />

kolayca adım atabiliyorsunuz. Renkli fotoğraflarla desteklenen uygulamada<br />

50 özgün ve ödüllü tarif bulabiliyor, videolar sayesinde tekniğinizi geliştirebiliyor<br />

ve sosyal medya platformları arasında geçiş yaparak hazırladıklarınızı<br />

takipçilerinizle paylaşabiliyorsunuz.<br />

9,99 TL<br />

SAUCES<br />

Şu bir gerçek ki içeriği ne kadar iyi olursa olsun, her yemeğin biraz makyaja<br />

ihtiyacı var ve bu anlamda doğru sosları kullanmak önemli. Sadece soslar<br />

üzerine odaklanan bu uygulamada soğuk, sıcak, acı, baharatlı soslar haricinde<br />

farklı baharatlarla hazırlanmış tereyağı, sirke ve bulyon tarifleri bulmak<br />

mümkün. “Hollandaise” gibi birçok amatör şefin başının belası zorlu tarifler<br />

için tüyolar da alabiliyorsunuz. Her tarif yalın bir anlatımla karşınıza çıkarken<br />

zorluk derecesi, hazırlık süresi hakkında da bilgi vermeyi ihmal etmiyor.<br />

Tariflerin uygulamasında her aşama kare kare fotoğraflarla destekleniyor.<br />

Eğer içeriğinden memnun kalırsanız, uygulamanın yaratıcılarının bir diğer<br />

çalışması olan “The Cook’s Encyclopedia”sını da tavsiye ederiz. Zira çorbadan<br />

ekmeğe, deniz ürünlerinden salatalara kadar zengin bir arşivi olduğu kesin.<br />

13,99 TL<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 29


MUTFAKTA YAŞAM » Yayla Yemekleri<br />

HEMEN AL!<br />

SIMFER DD2803 A+ 5 Çekmece<br />

210 lt Brüt Hacim Derin Dondurucu<br />

Simfer Derin Dondurucu hızlı dondurma sağlayan elektronik termostatı<br />

ile yiyeceklerinizin besin değerini korur ve çok daha uzun<br />

süre taze kalmalarını sağlar. Simfer’in tüm derin dondurucuları;<br />

SubNormal, Normal, SubTropikal ve Tropikal iklim sınıflarını tek<br />

bir sınıfta birleştiren SN-T İklim Sınıfı özelliğiyle üretilmektedir.<br />

Bu da 10C-43 arasındaki tüm dış ortam sıcaklıklarında maksimum<br />

performans elde etmeniz anlamına gelmektedir.<br />

YAZIN AŞI YAYLADA<br />

Havalar ısınıp, bunaltmaya başladığında izlenecek en güzel rota<br />

serin yaylalara uzanan yollar.. Türkiye’nin dört bir tarafında sıcakların<br />

bastırmasıyla beraber nisan sonunda başlar yayla yolculuğu; esintili<br />

bu göç özellikle Doğu Karadeniz, Akdeniz, Ege, Güney Doğu ve<br />

Doğu bölgelerinde yaygın olarak yapılır. Kıyı turizmi sıcağa akın akın<br />

gelenleri karşılarken, yerli halk yavaş yavaş yaylara çıkmaya başlar.<br />

Serine kaçış kültürel bir etkinlik olduğu kadar, ekonomik ve zorunlu<br />

da bir etkinliktir; sıcak havalarla beraber hayvanlarını beslemek için<br />

taze ot arayan yerli halkın yeşile doğru yol alması gerekir. Göçebe<br />

genlerimiz de bizi yaylalara doğru çağırır belki de.<br />

30 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Günümüzde yaylacılık köy, kasaba ve şehir gibi yerlerde yaşayanların yaz<br />

mevsiminde hayvanları varsa onları otlattığı, yoksa kışa hazırlıkların<br />

yapıldığı ya da sadece dinlenilen ve eğlenilen etkinlik olarak görülebilir.<br />

Yerli halk için neredeyse yerleşimin başladığı dönemlerden beri yapılan bu<br />

etkinlik deniz, kum, güneş tatilinden sıkılan şehirli için de yeni bir turizm rotası<br />

olarak karşımıza çıkıyor. Yaz aylarını geçirmek için, yüksek irtifanın koruduğu<br />

yeşil doğanın içinde olmaktan güzel ne olabilir?<br />

Yayla kültürünün en güzel taraflarından biri de geleneklerin ve aslında<br />

zorunlulukların harmanladığı farklı bir yemek kültürünü ortaya çıkarmasıdır.<br />

Bol oksijenin iştahı da arttırdığı yüksek yaylalarda yenilen yemeklerle baş<br />

etmek, kıyılar için çok da kolay olmasa gerek.<br />

Yaylalarda yemekler otlatılan hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri,<br />

orada yetişen ve yetiştirilen sebzeler, yaylaya gitmeden hazırlanan dayanıklı<br />

gıdalar ve yörenin geleneklerinin birleşiminden oluşur. Yaylada yapılan her<br />

yemeğin bir geçmişi, hikâyesi var ve hikâyeyi anlatmak için sadece orada yetişen<br />

ürünler yeterli. Daha yayla için yola bile çıkmadan hazırlıklarına başlanan<br />

yayla yemekleri, bu kısa göçün her anında değişerek doğaya uyum sağlar. Her<br />

sene üç dört ay süren yayla hayatında, doğanın sundukları yemek kültürünün<br />

içerisine o kadar güzel harmanlanıyor ki, aynı yemeği aynı lezzette şehirde<br />

yapmak maalesef mümkün olmuyor.<br />

Yayla hayatında yemek kültürünün yeri çok büyük, ama bu kültürü yaşatmak<br />

zannedildiği kadar kolay değil; daha yaylaya çıkmadan hazırlıkların bile çok<br />

iyi yapılması gerekiyor, en yakın bakkalın bile çok uzakta kaldığı düşünülürse,<br />

yaylaya çıkış hazırlıkları içerisinde, yaz boyu ihtiyaç duyulacak, yöreye göre<br />

değişen tahıl, baklagil ve un gibi dayanıklı ürünler en büyük yeri ve zamanı<br />

kaplıyor. Çok daha eski dönemlerde hazırlık aşamasında mısır ya da buğdayı<br />

da öğütüp un haline getirmek gerekirken, uzun zamandır böyle bir çabaya<br />

ihtiyaç duyulmuyor, ailenin büyüklüğüne göre un çuvalla ya da kilo ile alınıp,<br />

yaylaya çıkarken götürülüyor. Son dönemlerde çay, kahve, bisküvi, çikolata<br />

vb. ürünler de yayla hazırlığında çantalara ekleniyor. Bu ürünler aynı zamanda<br />

bazı bölgelerde hediye olarak da kullanılıyor, eğer uzun süre orada yaşayan<br />

köylüler varsa, şehirden kısa süreli göçenler, onlara yaylada bulunmayan<br />

mutfak ürünlerini hediye olarak götürebiliyorlar. Kucağında bir sepet üzümle<br />

size hoşgeldiniz demeye gelen komşunuza, çayla teşekkür edebiliyorsunuz<br />

örneğin.<br />

Yaylaya çıkış hazırlıkları tamamlanınca, göç başlıyor. Yaylaya çıkılan ilk günde,<br />

genellikle yemek yapılmıyor, çünkü önceden gelen komşularınız “göç aşı”<br />

olarak da bilinen birbirinden lezzetli yemeklerle kapınızı çalıyorlar. Gelen<br />

yemekler yöreye, iki ailenin yakınlığına ve tabii alım gücüne göre değişebiliyor;<br />

ama genellikle pilav, etli bir yemek, yanında da yoğurt mutlaka oluyor.<br />

Etin hangi hayvandan geldiği de o bölgede hangi tür hayvancılık yapıldığına<br />

göre farklılık gösterebiliyor; koyun, keçi, sığır, manda gibi onların etinden<br />

kavurma ya da haşlama şekilde pişirilen et, pilavla beraber sunuluyor. Örneğin<br />

Alanya bölgesinde yapılan geleneksel göç aşında, oğlağın kuyruğu ve but<br />

kısmı beraber kesildikten sonra haşlanıp, tereyağında kızartılıyor ve pilavın<br />

üzerinde servis ediliyor. Göç aşının yanında bazen sadece yoğurt değil çeşitli<br />

börekler ya da yoğurtlama denilen sebze yemekleri de olabiliyor. Yoğurtlama<br />

neredeyse her bölgede yapılan ve kabak, patlıcan, biber gibi sebzelerin<br />

kızartılarak üzerine sarımsaklı yoğurt, bazen de domatesli ya da salçalı soslar<br />

eklenerek servis edilen bir yayla yemeği. Böylece yaylaya yeni gelen aileler<br />

yemek yapmakla uğraşmadan yayla evine rahatlıkla yerleşebiliyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 31


MUTFAKTA YAŞAM » Yayla Yemekleri<br />

Yaylalarda, hayvancılıkla uğraşan ya da uğraşmayan her ailenin sofrasında<br />

mutlaka bir süt ürünü bulunuyor, kahvaltı sofrasında taze sağılmış sütten<br />

hamur işlerine, çorbalardan yemeklere ve tatlılara kadar yayla kültürünün en<br />

önemli parçasını süt ürünleri oluşturuyor. Hayvancılıkla geçinen aileler kendi<br />

sütlerini işlerken, diğer aileler de yaylada ya da kasabada kurulan pazarlardan<br />

işlenmiş ürünleri alıyor. Aynı zamanda yaylada üretilen bu ürünler şehirdekiler<br />

için de bir bekleyiş, çünkü yaylada yapılan peynirin, tereyağın ya da yoğurdun<br />

tadları şehirdekilere benzemiyor. Hayvanların yemyeşil otları yiyerek<br />

semirmeleri, sütlerini de yağlandırıyor ve yazın başında daha yağsız olan<br />

sütler, çoğunlukla ağustos ayı itibariyle en aromatik ve en lezzetli tereyağını<br />

yapmak için uygun hale geliyor. Senenin ilk tereyağları, yeni açılmış sıcacık<br />

bazlama ya da yufka ekmeği üzerine sürülüp, yanında bal, reçel ya da çökelekle<br />

tüketiliyor. Tereyağı yapımı zorlu bir iş olduğu için, yaylalarda bazı akşamlar<br />

yayık sallama (vurma) adı verilen ve birikmiş kaymaktan tereyağı yapılan bir<br />

aktivite gerçekleştirilir. Yayık sallama zor ve beceri isteyen bir iş olduğundan,<br />

bu iş meydanlarda toplanılıp imece usulüyle yapılıyor. Aynı yayıklarda diğer<br />

zamanlarda da yayık ayranı yapılıyor. Süt tereyağı yapmak için yeterince yağlı<br />

olmadığında bu sütlerden çökelek, peynir, kaymak, yoğurt ve süzme yoğurt<br />

da yapılıyor.<br />

Yapılan kaymak ve çökelek pek tatlı ve tuzlu pek çok hamur işine lezzet verir<br />

ve bunların başında da gözleme ve türevleri geliyor. Sac üzerinde ya da geniş<br />

tavalarda pişirilen hamur işleri yayla sofralarında ayrı ve özel bir yere sahip,<br />

çünkü elektriğin olmadığı ve modern mutfak aletlerinin yayla evlerine girmediği<br />

dönemlerde, evlerin dışında yakılan ateş üzerinde ya da küçük ocaklarda<br />

bütün pişirme işlemleri yapılırmış. Yufka ekmeği, gözleme, çiğleme, pişi gibi<br />

ürünler hep bu basit ocaklarda pişirilmiş. Sonrasında kuzineler kurulmuş yayla<br />

evlerine, günümüzde ise elektrikli fırınlar çoğu yayla evinde bulunuyor, ama<br />

sac ya da tava üzerinde pişirme geleneği halen sürdürülüyor. Bazı bölgelerde<br />

şebit adı da verilen bu gözlemeler yufka ekmeği şeklinde, sadece un, tuz ve<br />

sudan oluşan hamurların, oklavayla incecik açılıp sac ya da tava üzerinde<br />

tereyağında pişirilip arasına çökelek konulup sarılmasıyla elde ediliyor. Farklı<br />

iç harçlar ya da farklı isimlerle her yaylada benzer bir lezzetle karşılaşmak<br />

mümkün, Ege ve Akdeniz bölgelerinde genellikle hamurlar buğday unundan<br />

hazırlanıyor, Karadeniz Bölgesi’nde ise buğday ununa mısır unu da ekleniyor.<br />

Örneğin Karadeniz bölgesinde yapılan lames isimli pide mısır unu ve buğday<br />

unu karışımından yapılan hamurun tavada pişirilmesi ve soğan, taze otlar,<br />

pazı, çökelek bazen de fasulyenin kullanıldığı harç eklendikten sonra üzerine<br />

bir kat daha hamur kapatılıp tavada çevrilerek pişirilmesiyle elde ediliyor.<br />

Kaymak da çökelek ya da peynire benzer şekilde yemeklerde ve hamur<br />

işlerinde kullanılıyor, ve tavada ya da sacda pişirilen ürünlerin en lezzetlilerinden<br />

bazılarının ana malzemesi olarak karşımıza çıkıyor. Çiğleme adı<br />

verilen kaymaklı gözlemeler yaylalarda ve bazı bölgelerde sıklıkla yapılan bir<br />

hamur işi. Maya kullanılmadan, buğday unundan hazırlanan hamurlar incecik<br />

yufka şeklinde açılıp içerisine kaymak eklenip kapatılıyor, tavada kızartılıyor,<br />

sonrasında üzerine bal ya da reçel eklenerek tatlı ya da peynir eklenerek tuzlu<br />

olarak yeniliyor. Taze kaymak, Karadeniz yaylalarında yağlağ adı verilen mısır<br />

unu ve süt kaymağının beraber pişirildiği bir yemeğe de lezzetini veriyor,<br />

mıhlamaya çok benzeyen dokusu ile bu yemek, yayla ekmeği ve yayık ayranı<br />

eşliğinde ortadan hep beraber tüketiliyor.<br />

Siemens XL ve XXL soğutucularla yaz<br />

sıcaklarında yiyecekleriniz 2 kata kadar<br />

daha uzun süre taze kalacak!<br />

Siemens IQ500 serisi soğutucularda bulunan hyperFresh plus tazelik<br />

sistemi, yiyeceklerin kuru hava ile temasını en aza indiriyor ve çekmece<br />

içerisindeki nem oranının ayarlanabilir olması sayesinde de meyve ve<br />

sebzeleri 2 kata kadar daha uzun süre taze tutuyor. Et ve balık için<br />

birbirinden bağımsız, ve daha fazla alana ihtiyaç duyulduğunda çıkarılabilen<br />

iki farklı çekmece ünitesi bulunan IQ500 serisi soğutucular,<br />

böylece esnek iç kullanım imkanı yaratıyor. XXL soğutucularda, birbirinden<br />

ayrı nem kontrol ayarı bulunan 2 adet meyve/sebze çekmecesi<br />

ise geniş ailelere ihtiyaç duyulan alanı sunuyor. Buzdolabının içine ve<br />

dışına yerleştirilen sensörler de sürekli olarak sıcaklık ölçümü yaparak<br />

dalgalanmaları en aza indirip çok daha uzun süre tazeliği garantiliyor.<br />

32 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Yayladaki aromalı sütlerden çeşit çeşit peynir de elde ediliyor; bu peynirler<br />

hem yaylada tüketiliyor hem de pazarlarda satılmak üzere şehre dönerken getiriliyor.<br />

Yaylanın serin iklimi peynirlerin bozulmadan olgunlaşmasına olanak<br />

sağladığı gibi, serbest otlayan hayvanların sütünün lezzeti de peynirleri karşı<br />

konulmaz yapıyor. Yöresine göre keçi, koyun ya da inek sütünden hazırlanan<br />

peynirler, salamura yapılarak ya da oğlak derisinden kılıflarda saklanıp, dönüş<br />

yolunda pazarlarda satılıyor. Otlu peynir, tulum peyniri, yayla peyniri, telli<br />

peynir, mıhlama peyniri olarak da bilinen kolot peyniri genellikle yaylalarda<br />

yapılan peynirlerden bazıları. Daha uzun olgunlaşması istenen peynirler, bazı<br />

yaylalarda “kar deliği” olarak bilinen, yayladan da yüksek rakımdaki mağaralarda<br />

saklanabiliyor. Karın kapattığı bu doğal buzdolapları, bir sonraki seneye<br />

kadar ürünleri rahatlıkla saklayabiliyor, bazen peynirlerin yanında tereyağı ve<br />

yoğurt da bırakılabiliyor.<br />

Yoğurt, tava yoğurdu, torba yoğurdu ya da süzme yoğurt olarak taze sütlerden<br />

hazırlanıp, günlük yemeklerin içerisinde, yanında ya da ayran olarak sofralarda<br />

her zaman yer buluyor. Yoğurt ve çeşitli tahıl ve bakliyatların kullanıldığı çorbalar,<br />

içindekiler değişiklik gösterse de yayla mutfaklarının en önemli başlangıç<br />

yemeği. Kültürün adını da taşıyan yayla çorbası, soğuk darı çorbası, ayran aşı<br />

gibi çorbalar hem ekşimeye başlayan taze yoğurtların değerlendirilmesi için<br />

hem de zengin tadı sebebiyle sofraların vazgeçilmezleri arasında. Yoğurt aynı<br />

zamanda kebaplarda, yoğurtlama adı verilen sebze yemeklerinde ve hamur<br />

işlerinin içerisinde de kullanılıyor. Yayla kebabı gibi her yörede farklı etler ve<br />

sebzelerle yapılan ve kuzine ya da fırınlarda pişirilen kebabın bütün yörelerde<br />

ortak malzemesi yoğurt. Kimi zaman üzerine dökülerek, kimi zamanda yanında<br />

bu geleneksel kebap her zaman yoğurtla birlikte tüketiliyor.<br />

Yaylada çoğunlukla hayvancılıkla ilgilenen aileler, aynı zamanda küçük bahçelerde<br />

sebze meyve de yetiştiriyorlar. Nadiren tahıl üretimi de yapılan yaylalarda,<br />

Karadeniz Bölgesi’nde mısır, diğer bölgelerde buğday ve arpa ekimi<br />

görülebiliyor. Yaz dönemi boyunca olgunlaşan meyve ve sebzelerin bir kısmı<br />

yaylada tüketilirken, bir kısmı köydeki pazarlarda satılıyor ve diğerlerinden<br />

ise turşu, reçel, salça, tarhana, marmelat, pekmez gibi kışlık ürünler yapılıyor.<br />

Fasulye, domates, salatalık, kabak, kırmızı biber, yeşil biber, soğan, kiraz, incir,<br />

üzüm, kayısı, erik, kestane ve fındık yaylalarda sık ekilip kış hazırlıkları için<br />

kullanılıyor. Kış hazırlıkları, özellikle şehirden yaylaya çıkanların ve zaman<br />

içerisinde hayvancılığı terk etmek ya da sürülerini küçültmek zorunda kalmış<br />

köylülerin, günümüzde yaylaya çıkış amaçlarının önemli bir bölümünü de<br />

oluşturuyor. Üzüm varsa salamura yaprak, şıra, pestil, pekmez gibi ürünler,<br />

domates o sene çok ekildiyse salça, taze fasulyeler geçmeden turşu, kalan<br />

sebzelerden tarhana derken kış mevsiminde afiyetle yenecek şehre dönerken<br />

boş kapları dolduruyor.<br />

Kış hazırlıklarının tamamlanması eylül ayının başlarını buluyor ve bütün<br />

lezzetiyle yayla bir sonraki seneye kadar kendini yenilemeye bırakılıyor.<br />

Yayla halkı evlerine dönerken, yanlarında getirdikleriyle şehirde kalanlarla<br />

da muhteşem doğanın verdiklerini paylaşıyor. Yaylaya çıkıp temiz havadan<br />

derin bir nefes çekip, gözlemenizi yerken yayık ayranınızı içemeseniz ya da nar<br />

gibi kızarmış yayla kebabı yiyemeseniz de, güneşte kurutulmuş incir, pekmez,<br />

taze toplanmış meyvelerden yapılan reçeller, yayla tarhanası ve çeşit çeşit<br />

peynirler dönecek olanları hevesle beklemek için yeterli oluyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 33


MUFTAKTA YAŞAM » Ayın Menüsü<br />

1 2<br />

3<br />

4<br />

34 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


1 2<br />

SOĞUK DARI ÇORBASI<br />

(6-8 KİŞİLİK)<br />

MALZEMELER<br />

2 sb. ya da 500 gr yarma darı (önceden ıslatılmış)<br />

2 lt su<br />

2 su bardağı yoğurt<br />

2 su bardağı süzme yoğurt<br />

½ yemek kaşığı tuz<br />

½ çay kaşığı karabiber<br />

7-8 adet pancar yaprağı ya da 3-4 yaprak kara lahana<br />

Üzeri için:<br />

½ demet taze nane<br />

Zeytinyağı<br />

YAPILIŞI<br />

Önceden ıslatılmış darıları, 2 lt ya da üzerini bir parmak<br />

geçecek kadar su ile ocağa alın. Tuz ve karabiberi de<br />

ekleyip, darılar yumuşayana kadar pişirin. Darılar<br />

pişerken pancar yaprağı ya da kara lahanayı ayıklayıp<br />

incecik doğrayın. Darılar piştikten sonra altını kapatıp,<br />

pancar yaprağı ya da kara lahanayı ekleyip soğuması<br />

için bırakın. Tamamen soğuduktan sonra yoğurtları bir<br />

kapta çırpın ve yavaş yavaş çırparak darıların üzerine<br />

ekleyin. Taze nanelerin yarısını doğrayıp çorbaya ekleyin<br />

ve buzdolabında 1-2 saat bekletin. Dolaptan çıkardıktan<br />

sonra kalan naneleri de doğrayıp üzerine serpin ve servis<br />

edin. İsterseniz üzerine zeytinyağı daı gezdirebilirsiniz.<br />

ÇIĞLEME<br />

(6-8 KIŞILIK)<br />

MALZEMELER<br />

Hamuru için:<br />

4 su bardağı ya da 500 gr un<br />

1,5 su bardağı, 300 ml su<br />

½ çay kaşığı tuz<br />

İçi ve üzeri için:<br />

300 gr taze kaymak<br />

YAPILIŞI<br />

Un, tuz ve suyu derin bir kapta iyice yoğurun. Hamur<br />

bir araya gelince un serpilmiş tezgâha alın ve tamamen<br />

pürüzsüz olana kadar yoğurmaya devam edin.<br />

Yoğurduktan sonra hamuru tekrar kaba alıp<br />

üzerini streç filmle kapatın ve buzdolabında 30 dk<br />

dinlendirin. Dinlerdirdiğiniz hamuru yaklaşık 8<br />

parçaya bölerek küçük bezeler haline getirin. Her<br />

bezeyi merdaneyle 25-30 cm çapında yuvarlaklar<br />

halinde açın. Aralarına 1 çorba kaşığı kaymak sürüp<br />

katlayın. Bütün hamurları hazırladıktan sonra geniş<br />

bir teflon tavayı ısıtın. Isıtılmış tavaya az miktarda<br />

zeytinyağı ya da ayçiçek yağı ekleyin ve hamurun iki<br />

yüzünü de kızartın. Kızarttıktan sonra üzerine tekrar<br />

kaymak ekleyin ve yanında bal, ceviz ya da fındık ile<br />

soğumadan servis edin.<br />

LAMESLI PIDE<br />

MALZEMELER<br />

Hamuru için:<br />

2,5 sb. ya da 300 gr mısır unu<br />

2 sb. ya da 250 gr un<br />

2 adet yumurta<br />

½ sb. ya da 100 gr yoğurt<br />

½ sb. ya da 100 ml zeytinyağı<br />

1 çay kaşığı tuz<br />

½ çay kaşığı karabiber<br />

1 pkt kabartma tozu<br />

YAPILIŞI<br />

Harcı (Lames) için:<br />

1 orta boy soğan<br />

2 yemek kaşığı zeytinyağı<br />

1 bağ pazı, ayıklanmış,<br />

kabaca doğranmış<br />

1 sb. haşlanmış barbunya ya<br />

da kuru börülce<br />

1 çay kaşığı tuz<br />

Karabiber<br />

Hamuru: Mısır unu,un, tuz, karabiber ve kabartma tozunu<br />

bir kapta karıştırın. Ayrı bir kapta yumurtaları hafifçe çırpın<br />

ve üzerine yoğurt ve zeytinyağını da ekleyerek homojen bir<br />

görüntü alana kadar çırpmaya devam edin. Yumutalı karışımı<br />

unlarla birleştirin ve hafifçe yoğurun. Buz dolabında 15-20 dk<br />

bekletin. Harcı için: Soğanları küçük küpler şeklinde doğrayın<br />

ve zeytinyağında rengi şeffaflaşıncaya kadar kavurun.<br />

Soğanlar kavrulunca üzerine pazıyı ekleyin ve 2-3 dk daha<br />

kavurun. Pazılardan sonra haşlanmış barbunya ya da börülce<br />

ve tuz, karabiberi ekleyin. 1-2 dk daha pişirip altını kapatın.<br />

Pideyi hazırlarken: Zeytinyağı ile yağladığınız bir fırın tepsisine<br />

hamurun yarısını yayın. Üzerine hazırladığınız bütün<br />

harcı yayın ve son olarak üzerini kalan hamurla kapatın.<br />

Üzerine yumurta sarısı ve süt karışımını sürüp, önceden ısıtılmış<br />

170 C fırında yaklaşık 20 dk pişirin, üzerinin kızarması<br />

ve çıtırlaşması için fırının sıcaklığını 190 dereceye çıkarın ve<br />

10 dk daha pişirin.<br />

3 4<br />

YAYLA KEBABI<br />

(4-6 KIŞILIK)<br />

MALZEMELER<br />

1 kg karışık oğlak ya da kuzu eti ( incik, gerdan, but )<br />

1 büyük soğan<br />

2 adet kırmızı biber<br />

3 adet domates<br />

2 adet patates<br />

1 yemek kaşığı biber salçası<br />

1 yemek kaşığı domates salçası<br />

2 yemek kaşığı tereyağı<br />

1 tatlı kaşığı tuz<br />

Karabiber<br />

Kekik<br />

1 lt su ya da et suyu<br />

YAPILIŞI<br />

Soğanı sekiz parçaya bölün, sebzeleri irice küpler halinde<br />

doğrayın, geniş bir kaba alın. Etler, salça ve baharatları<br />

sebzelere ekleyip iyice karıştırın. Buz dolabında en az 2<br />

saat dinlendirin. Etler dinlendikten sonra bütün malzemeyi<br />

derin bir fırın kabına alın ve üzerine suyu gezdirin.<br />

Önceden 140 C ısıtılmış fırında kapağı kapalı olarak 2,5<br />

saat pişirin. 2,5 saatin sonunda etleri kontrol edin ve<br />

kemikten kolayca ayrılmıyorsa 30 dk kadar pişirmeye<br />

devam edin. Etler istenilen kıvama geldikten sonra fırın<br />

derecesini 200 C’ye getirin ve kapağı açık bir şekilde<br />

pişirmeye devam edin. Etlerin üzeri kızarıp, kebabın<br />

suyu yoğunlaşınca fırından çıkarın. Üzerine taze kekik<br />

ekleyip, yanında yoğurtla servis yapın.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 35


PROFİLO » Leke Uzmanı Çamaşır Makinesi<br />

PROFILO’NUN LEKE UZMANI ÇAMAŞIR MAKINESI<br />

ILE İNATÇI LEKELER ARTIK DERT DEĞIL<br />

Çamaşır yıkamadaki en büyük dert inatçı lekeler<br />

ProfiloLeke Uzmanı Çamaşır Makinesi bu derdi ortadan<br />

kaldırıyor, üstelik leke çıkarıcı hiçbir ön işleme gerek<br />

kalmadan!<br />

Yaz Mevsimi geldi çattı! Yaz tatiline giren çoçuklar da soluğu bahçelerde<br />

aldı… Ama artık t-shirt'lere sinen ter kokusu, kanayan dizden bulaşan kan<br />

lekesi, beş çayında lekelenen masa örtüsü dert olmaktan çıkacak. Çünkü<br />

Profilo’nun Leke Uzmanı çamaşır makinesinin özel leke programı sayesinde kan,<br />

ter, yağ ve çay lekeleri hiçbir ön işleme gerek kalmadan çıkıyor.<br />

KAN, TER, YAĞ VE ÇAY LEKESINE<br />

KESIN ÇÖZÜM PROFILO’DAN<br />

Profilo CMS1400DTR Leke Uzmanı Çamaşır Makinesi sayesinde anneler dokunmatik<br />

LED ekrandan istedikleri programı seçiyor, çamaşırlardaki lekeler tek bir<br />

yıkamayla çıkıyor, üstelik çamaşırlar leke çıkartıcı ön işleme gerek kalmadan<br />

tertemiz oluyor.<br />

36 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


HEM TEKNOLOJIK HEM MUCIZEVI!<br />

Evlerin yeni leke uzmanı Profilo Çamaşır Makinesi son teknolojilerle<br />

de tüketicilerine kolay bir kullanım sunuyor. A+++<br />

ve %30 Enerji sınıfıyla yüksek enerji tasarrufu sağlayan<br />

Profilo Leke Uzmanı, enerji – su tüketim göstergesiyle de bu<br />

oranı tüketiciye gösteriyor. Dalga yapılı tamburu sayesinde<br />

çamaşırı yıpratmadan yıkayan çamaşır makinesinin 9 kg<br />

kapasitesi, yorgan ve perde yıkama programları gibi ekstra<br />

özellikleri ile de tüm ihtiyaçlarınıza cevap veriyor.<br />

SilentPlus MOTOR<br />

Profilo’nun yepyeni çamaşır makinesi, SilentPlus Motor<br />

teknolojisi ile de daha sessiz , daha uzun ömürlü, daha<br />

tasarruflu bir kullanım sunuyor. Evlerin yeni mucizesi Profilo<br />

Leke Uzmanı Çamaşır Makinesi ile anneler hem zamandan<br />

hem de enerjiden tasarruf ediyor, çok daha az yoruluyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 37


OBJEKTIF » Lomografi<br />

FOTOĞRAFTA ÖZGÜR RUH<br />

Amorf sanatın, estetik karşıtlığının daha çok beğeni topladığı günümüzde, “deforme”<br />

kelimesiyle yan yana tutulan lomografi fotoğrafçılığının bir akım haline gelmesine şaşmamak<br />

gerek. Bildiğimiz fotoğrafçılık kurallarını hiçe sayan bu akım, ortaya çıkışından otuz altı yıl<br />

sonra adeta küllerinden doğuyor.<br />

“Ana obje kadrajın ortasına yerleştirilmemeli,” “Bakış açısı fotoğrafa güç<br />

katar,” ya da “Karışık arka planlardan kesinlikle kaçının…” Bunlar hep, bu<br />

maceraya yeni atılanlara aktarılan klasik fotoğrafçılığın genel kuralları. Ancak<br />

tüm bu kuralları bir kenara bırakın ve sadece keyfinize göre “takılın.” Zira özgür<br />

ruhlu lomografi sanatı bunu gerektiriyor.<br />

Lomografi akımının ortaya çıkış süreci kendisi gibi son derece ilginç. Analog<br />

kamera olarak da adlandırılan lomografi fotoğraf makineleri ilk olarak 1981<br />

yılında komünist Rusya'nın (O zamanlar SSCB) Saint Petersburg merkezli<br />

LOMO PLC firması tarafından üretiliyor. Lomografi Türkiye'nin internet<br />

sitesinde (www.lomography.com.tr) efsanenin doğuş ânı şöyle anlatılıyor:<br />

“SSCB Savunma ve Sanayi Bakanı’nın sağ kolu General Igor Petrowitsch<br />

Kornitzky, yoldaşı Michail Panfilowitsch Panfiloff’un masasına, Japon yapımı<br />

Cosina CX-1 adında bir makineyi koydu. Güçlü LOMO Rus Silah ve Optik<br />

Fabrikası’nın Direktörü olan Panfiloff, bu makinenin keskin cam lensini, üstün<br />

ışık hassasiyetini ve kuvvetli kasasını detaylı bir şekilde inceledi Makinedeki<br />

potansiyeli gören iki centilmen, Saint Petersburg, Rusya’da yer alan LOMO<br />

PLC fabrikasına, Cosina CX-1’in daha üstün bir modelini yaratmak için gereken<br />

emri verdi ve LOMO LC-A’nın ilk çalışır durumdaki prototipi bu şekilde doğmuş<br />

oldu!”<br />

Firmanın o günlerde ürettiği 35 milimetrelik Lomo LC-A kompakt makineler<br />

bugünkü akımın da temelini oluşturuyor. LOMO LC-A’nın seri üretimi 1984<br />

yılında 1200 çalışanla başladı. Rusya pazarı için ayda 1100 adet ile başlayan<br />

üretim, kısa süre içinde Polonya, Çekoslovakya ve Küba gibi diğer komünist<br />

ülkelere de yayıldı. Ancak LOMO LC-A'nın ünü, şartlar gereği sadece komünist<br />

ülkelerin kapalı kapıları arkasında kaldı, ta ki Demir Perde'nin yıkıldığı 1991<br />

yılında Avusturyalı bir grup öğrencinin Çek Cumhuriyeti'ne yaptığı seyahate<br />

kadar. Bit pazarında dolaşırken plastik görünümlü bu fotoğraf makinesini<br />

gören ve satın alan Avusturyalı gençler makineyle fotoğraflar çekti. Ülkelerine<br />

dönünce filmleri yıkattıklarından ortaya çıkan sonuç inanılmazdı.<br />

Sonucu gören herkes bu makineden edinmek istedi. Talepler o kadar fazlaydı<br />

ki aynı zamanda lomografi akımının kurucusu olan bu gençler çareyi<br />

işin merkezi olan Rusya'ya gitmekte buldu. Bu seyahatten dönüşle birlikte<br />

dünyada lomografi akımı da resmen başladı. Bu aynı zamanda Doğu Bloku<br />

ülkelerinde parlak ama mecburen bir o kadar mütevazı yaşam süren lomografi<br />

tekniğinin özgürlüğüne kavuşması anlamına geliyordu. Lomografi nihayet<br />

esaretten kurtulmuştu. Aslında son derece kötü görünen, rengârenk ve bazen<br />

flu bu fotoğraflar kısa süre içerisinde o kadar büyük ilgi gördü ki, Avrupa<br />

sınırlarını da aşarak ABD'ye uzandı. New York'ta açılan sergilerle dünyanın<br />

en üst seviye bohem takımı bu akıma sahip çıktı. 1992 yılında Uluslararası<br />

Lomografi Topluluğu kuruldu ve Lomografi'nin 10 Altın Kuralı adıyla akımın<br />

manifestosu yazıldı. Viyana Şehir Konseyi'nin bu gruba bağışladığı bina,<br />

lomografi tutkunlarının da merkezi oldu. İlk lomografi sergisi bu evde açıldı.<br />

Sergi sırasında 700 adet LOMO LC-A satıldı ve lomografinin bir geleneği haline<br />

gelen, dünyanın her yerinden lomografi tutkunlarının çektiği fotoğrafların<br />

sergilendiği ilk lomo duvarı (LomoWall) burada kuruldu.<br />

Lomografi kelimesi aynı zamanda bu makineyi keşfettikten sonra kamera<br />

ve aksesuarlarını üretmeye başlayan Viyanalı Lomographische AG markasını<br />

temsil ediyor. Yani firmanın tescilli markası. Ancak dünya çapında açılan<br />

sergiler sonrası 1995 yılında esas üretici olan Rus LOMO PLC firmasıyla özel<br />

bir anlaşmaya imza attı ve LOMO LC-A kameraların tek dağıtımcısı oldu.<br />

Ancak bir süre sonra Rus üreticiler fotoğraf makinesinin üretimini durdurmaya<br />

karar verdi. Kötü haberi alan Lomografi Topluluğu'nun kurucuları Rusya'daki<br />

fabrikaya gitti, fabrika yöneticileri ve dönemin belediye başkan yardımcısı,<br />

şimdiki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i üretime devam etmeye ikna<br />

etti. Putin fabrikayı vergi muafiyeti kapsamına almıştı. İlk makine olan LOMO<br />

LC-A'nın üretimine uzun bir süre daha devam edildi. 2005 yılında ise onun<br />

yerini bir üst modeli olan LOMO LC-A+ aldı. Ardından Diana F+, Spinner 360<br />

gibi toplam on sekiz model daha üretildi. Marka ayrıca 35 milimetre, 110 ve<br />

120 formatlarında lomografi filmlerini de tutkunlarıyla buluşturuyor.<br />

38 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 39


KAFANA GÖRE TAKIL!<br />

Konseptleri interaktif, canlı, rengârek, flu ve çılgın bir yaşam tarzı olan<br />

Ulusararası Lomografi Topluluğu'nun bugün dünya çapında 500 binden fazla<br />

üyesi var. Dijital fotoğrafçılığın yaygınlaşmasına rağmen lomografi akımının<br />

yükselişi sürüyor. Alexa Chung, Daisy Lowe, Rachel Khoo gibi dünyanın en<br />

çok “like” alan ikonlarının lomografiye olan düşkünlüğü, film fotoğrafçılığının<br />

hâlâ ölmediğini savunan Lomograpy firmasının yöneticilerinin bu düşüncesini<br />

destekliyor. Nitekim moda dünyasının dev markaları da kimi kampanyalarında<br />

lomografinin izinden gidiyor. Lomography yetkilileri 2011 yılında 1.8 milyon<br />

film sattıklarını ve bu rakamın her yıl arttığını vurguluyor. Ve bugün dünyanın<br />

birçok ülkesinde -bunlardan biri de Türkiye- lomografi mağazaları bulunuyor.<br />

Lomografi tutkunlarının buluşma mekânı olan bu mağazalarda atölyeler ve<br />

sergiler düzenleniyor.<br />

En başta da söylediğimiz gibi lomografi, fotoğrafçılığın özgür çocuğu. Felsefesi<br />

ise çok basit: “Düşünme, sadece çek!” Nitekim Lomografi Topluluğu'nun<br />

kurulmasıyla birlikte akımın, bir manifesto niteliğindeki 10 altın kuralı da<br />

yayınlandı. Lomografi Türkiye'nin internet sitesinde kurallar şöyle belirtiliyor:<br />

GITTIĞIN HER YERE FOTOĞRAF<br />

MAKINENI DE GÖTÜR!<br />

Lomografi de tahmin etmek ya da planlamak işin ruhuna aykırı. Tüm çekimler<br />

spontane olmalı. O senin iç sesin gibidir ve aynı zamanda en derin arzularındır.<br />

Asla, bir sonraki mükemmel fotoğrafı ne zaman çekeceğini bilemezsin. En iyi<br />

fotoğraflar, hiç planlamadığın spontan anlardan çıkar!<br />

GECE YA DA GÜNDÜZ, MAKINENI<br />

HER ZAMAN KULLAN<br />

Her saniye özeldir; her dakika değerlidir. Sadece tatillerde, keyifli gün ışığı<br />

altında yaşamıyorsun değil mi? Fotoğrafçılık için de aynı şeyi düşün! Fotoğraf<br />

makinen heyecan ve maceralara aç, hava nasıl olursa olsun, haftanın herhangi<br />

bir günü ya da herhangi bir zamanı olsun, fark etmez. Fotoğraf makineni,<br />

yaşadığın her an kullan!<br />

LOMOGRAFI HAYATINA KARIŞMAZ, ONUN<br />

BIR PARÇASI OLUR<br />

Fotoğraf makinen, senin ve arzularının bir uzantısı. Senin gördüğün gibi<br />

görür, her fotoğraf çektiğinde senin hissettiklerini kaydeder ve her fotoğrafa<br />

ve onunla geçirdiğin her ana taze bir hayat katar. Bir lomografici olarak, sadece<br />

bir fotoğrafçılık ile ilgili bir durumda değilsin, sen bu durumun tam kendisisin.<br />

KALÇADAN ÇEKMEYI DENE<br />

Fotoğraf makinen, hayatı deneyimlemeyi, canlı olmayı ve o “an”ın içinde<br />

olmayı sever. Onu arkanda bırakma; onu saçma düzenlerden kurtar. Vizörden<br />

bakma; gereksiz utangaçlıkları ve güvenlik mesafesini unut. Bir sonraki<br />

çekiminde, fotoğraf makineni diz hizanın altından çekmeye ne dersin? Ya<br />

da kafanın üzerinden tutabildiğin kadar yukarıdan? Sonuçlar çılgın ve hiç<br />

beklemediğin gibi olacak.<br />

HEDEFINE IYICE YAKLAŞ<br />

Lomografik varoluşun en önemli kısmı, iç dünyayı araştırmak. Bu samimiyet<br />

ve çektiğin şey ile arandaki bağlantıyla ilgili. Fotoğraf makinesi ile röntgenci<br />

gibi hissetmekten ve arka planda sinsice dolaşmaktan nefret ediyoruz.<br />

40 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Lomografi « OBJEKTIF<br />

Aksiyonun ortasında olmak ve kelimenin tam anlamıyla şaşırtacak fotoğraflar<br />

çekmek istiyoruz. Objen ile iletişim kur ve ilişkini sağlamlaştır. Yakınlaş, daha<br />

da yakınlaş, korkma!<br />

DÜŞÜNME<br />

Entelektüel sosyalleşmeyi bir kenara bırak, izin ver aklındaki bilgiler, serbestçe,<br />

herhangi bir filtreye takılmadan dolaşarak aksın. Çek, hisset, algıla, eğlen<br />

ve çek; gördüğün her şeyi, seni çeken, şaşırtan, heyecanlandıran her şeyi. En<br />

iyi fotoğrafların, üzerinde düşünüp plan yapmadıkların olacak.<br />

HIZLI OL<br />

Hayat çok hızlı. Her saniye hızla geçiyor ve büyülü çekimini yapmak için hızlı<br />

tepki vermen gerekiyor. O halde parmağınızı deklanşörden ayırmayın, cesur<br />

olun ve ufacık anları yakalamak için hızlı olun.<br />

NE ÇEKTIĞINI ÖNCEDEN<br />

BILMEN GEREKMIYOR<br />

Eğer hepimiz hayatımızın nasıl sonuçlanacağını bilseydik, bunun eğlencesi ve<br />

heyecanı kalır mıydı? Her günün en güzel yanı, onun sana neler getireceğini<br />

bilmemek. İstediğini yapmakta tamamen özgürsün ve bu fotoğrafçılıkta da<br />

geçerli. Biz fotoğraf çekiyoruz, çünkü biz, o anın tutkusunu, heyecanını, belirsizliğini<br />

ve zevkini tekrar yaşamak istiyoruz. O halde, akışına bırak, fotoğraf<br />

çek ve neler çektiğine bir bak!<br />

SONRASINDA DA...<br />

Fotoğrafın basıldığında yanlışlıkla yapılmış çoklu poçlamalar, ışık sızıntısı gibi<br />

hatalar mı gördün? Boşver. Bunlar, lomograflar çekerken sevdiğimiz, mutlu<br />

rastlantılar. Fotoğrafların; ruh halleri, şekilleri, renkleri, bulanıklıkları ve<br />

anormallikleri ile sürekli olarak yaşamını kaydeder. Onları kucakla ve onlardan<br />

keyif al, onları analiz etmeye çalışma!<br />

KURALLARI TAKMA<br />

İşte bu en önemli kural. Hayat kendi doğrularının peşinde olmaktır, kuralların<br />

ve düzenin değil! Şimdi, kendi lomografi tarzını keşfetme ve olman gerektiği<br />

söylenen kişiyi değil, seni ifade eden fotoğraflar çekme zamanı. Kendine inan,<br />

önemli ve önemli olmayan şeylere odaklar, hayatın tüm varyasyonlarından zevk<br />

al, elindeki fotoğraf makinesini unut ve gözlerin parlayana kadar çekim yap!<br />

LOMOGRAFI KAMERA TÜRLERI<br />

Şipşak kamera: Şipşak filmlerle kullanılır ve tahmin edeceğiniz üzere çektiğiniz<br />

fotoğraf birkaç dakika içinde elinizde olur. Şipşak olmayan kameraları şipşak hale<br />

getirmek mümkün. Bunun için instant back'ler kullanılyor. Şipşak kameralara<br />

şipşak film yerleştirilerek kullanılır ve birkaç saniye içinde çektiğiniz fotoğraf<br />

elinizde olur.<br />

Panoramik kamera: Panoramik kameralar ile çekilen her fotoğrafta normalden<br />

daha uzun ve geniş fotoğraflar elde ediliyor. Sprocket Rocket, Spinner 360° ve<br />

Horizon bu tip fotoğrafl makineleri.<br />

İğne Deliği (Pinhole) kamera: Bu kameraların önünde lens bulunmaz. Bunun<br />

yerine ufak bir delik vardır. İğne deliği kameralar fotoğrafa rüya gibi bir görünüm<br />

verir. Diama Multi Pinhole Operatör buna uygun bir kameradır.<br />

Balıkgözü (Fisheye) kamera: Bu kameralar benzersiz dairesel fotoğraflar elde<br />

etmenizi sağlar. 170° geniş açılı lensiyle, insan gözünün görebileceğinden daha<br />

büyük açılarla fotoğraf çekebilir.<br />

Çok lensli kamera: Birden fazla lense sahip bu kameralarda deklanşöre bastığınızda<br />

filmde her bir lensin sağladığı farklı ufak kareler elde ediliyor. Örneğin<br />

Actionsampler ve Supersampler, dört lense sahip makineler ve tek pozda dört tane<br />

ardışık görüntü elde edebilir. Sekiz lensin bulunduğu Oktomomat ise tek bir pozda<br />

sekiz ardışık görüntü oluşturur. Dokuz lense sahip Pop9 ise diğerlerinden farklı<br />

olarak tek bir karede birbirinin aynı dokuz fotoğraf elde eder.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 41


OBJEKTIF » Karadeniz<br />

KARADENIZ'I<br />

FOTOĞRAFLAMAK<br />

Karadeniz bölgesi Türkiye’de herkesin öncelikle doğası<br />

nedeniyle “çok güzel” olarak bildiği ama popüler olmaması,<br />

belki de ve iyi ki de yeterince tanıtılmamasından dolayı<br />

hiçbir zaman turistlerin her zaman ilk tercih ettiği yer olmadı.<br />

Ama kime sorsanız, bu bölgeyi mutlaka bir gün görmek<br />

istediğinden ancak bir türlü fırsat bulamadığından bahseder.<br />

42 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Herkesin listesindedir Karadeniz, ama hep sonraya ertelenendir de aynı<br />

zamanda. Gitmeye karar verenler ise çoğunlukla turları tercih ederler.<br />

Ancak turlar size duyulan, moda olan yerler dışında fazla bir alternatif<br />

sunmaz. Örneğin Trabzon Uzungöl’ü herkes eskiden kartpostallarda, şimdi<br />

ise sosyal medyada paylaşılan fotoğraflardan ya da gezi dergilerinden bilir,<br />

ancak kimse Uzungöl’ün ilerisindeki Balıklı ve Aygır göllerini duymamıştır<br />

bile. Yolu asfalt olmadığından gidilmeye cesaret edilemez ama bu cesaretin<br />

yokluğu inanılmaz bir güzelliğin kaçırılmasına yol açar. Gerçek anlamda<br />

kendinizi, insanın daha yeryüzüne gelmediği çağlarda hissetmek isterseniz<br />

ve yine insanın doğaya, doğala verdiği tahribatın ne boyutta olduğunu onun<br />

müdahale etmediği yerler ile karşılaştırarak anlamak, görmek isterseniz<br />

cesaret edin ve Karadeniz’in pek de bilinmeyen yerlerine sapın arabanızla.<br />

Doğu Karadeniz yolculuğunu gerçekleştirmek için Trabzon Havalimanı’na<br />

gelmeniz ve oradan bir araç kiralamanız yeterli olacaktır. Trabzon’un<br />

şehir merkezinde görülecek pek bir yer yoktur ancak Uzungöl’den önce<br />

Sümela Manastırı’nı görmeniz gerekir. Uzungöl, Balıklı ve Aygır göllerini<br />

gördükten sonra, istikamet Çamlıhemşin olmalı. Ancak sakın ha, Hemşin<br />

ve Çamlıhemşin’i birbirine karıştırmayın. Bu iki yer birbirinden oldukça<br />

farklı. Hemşin çayıyla, özellikle organik çayıyla bilinen ufacık bir beldedir.<br />

Çamlıhemşin de pek ufaktır ama geleni gideni çok.<br />

Uzungöl’ün çevresinde yer alan pek çok yeme içme mekânı var. Ama<br />

Karadeniz’de öncelikle tercih edeceğiniz yemekler et yemekleri olmalı. Köfte,<br />

kavurma, haşlama… Ama tavuk yemeyin, yazık olur buranın yayla etlerini<br />

yemeden gitmek.<br />

Etten sonra karalahana dolması ve kuymak (guymak) mutlaka tadılması gereken<br />

lezzetler ve tümünü Uzungöl’de bulmanız mümkün. Uzungöl kışın, yazın<br />

olduğundan daha sakin ve tadı çıkarılası.<br />

Zira yazın özellikle Arap turistlerin rağbet gösterdiği bir yer olmasından dolayı<br />

Uzungöl, oldukça kalabalık oluyor ve mangal kokularının arasından doğanın<br />

kokusunu duymanız imkânsızlaşıyor. Oysa kışın tek tük insanla karşılaşıyorsunuz.<br />

Restoranlarda soba yanar. Sobanın yanına üşüşürsüzünüz dışarıdaki soğuk<br />

havadan sonra.<br />

Çamlıhemşin’e geldiğinizde buranın küçücük bir çarşısı olduğunu göreceksiniz.<br />

Çarşının bittiği noktada bir yol ayrımı fark edersiniz. Bu yol ayrımından biri Zil Kale,<br />

Çat Köyü, Palovit, Trovit, Aşağı ve Yukarı Kavrun’a giderken, diğeri Ayder Yaylası’na<br />

gider. Zil Kale’nin yolu Fırtına Vadisi olarak da bilinen yoldur ve eşi benzeri yoktur.<br />

Eğer bu yol ayrımına akşamüstü gelmişseniz, size Fırtına Vadisi’nin hemen<br />

yanıbaşına, nehrin kenarına kondurulmuş olan Doğa Otel’de kalmanızı tavsiye<br />

ederim. Doğa Otel adı üstünde bir otel değildir. Bir otel gibi olmasına rağmen,<br />

hiç lüksü olmayan bir mekân, ancak sahibi İdris Amca’yla yapacağınız sohbeti ve<br />

Fırtına Vadisi’nden gelen mis gibi orman kokusunu, nehir sesini ve taflan reçeliyle<br />

kahvaltıyı başka bir yerde bulmanız mümkün değil. Bir gece Doğa Otel’de konakladıktan<br />

sonra arabanızı Zil Kale ve Çat Köyü’ne süreceksiniz. Buralar Karadeniz’e<br />

tepeden bakacağınız ve inanılmaz bir doğa güzelliğine şahitlik edeceğiniz yerler.<br />

Zaten Zil Kale’ye giderken arabanızla birkaç defa durup manzarayı izlemeli ve buz<br />

gibi dağlardan gelen suları tatmalısınız. Zil Kale’ye vardığınızda kaleyi gezmeden<br />

önce karnınız acıkmış olacağından burada var olan tek kafede fırında tereyağlı<br />

patatesi denemelisiniz. Zil Kale’den sonra Çat Köyü’ne sürmenizin nedeni tipik bir<br />

Karadeniz köyü görmek ve inanılmaz bir manzaraya şahitlik etmektir.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 43


Çat’tan sonra yola devam ettiğinizde Palovit, Trovit, Aşağı ve özellikle Yukarı<br />

Kavrun yaylalarını gösteren tabelalar göreceksiniz. Yollar çok iyi olmadığı<br />

için “boş vermek” isteyebilirsiniz ama bizden size tavsiye, saatte 10-20 km ile<br />

gitmek zorunda kalsanız bile mutlaka her birini görün. Yine yolda giderken<br />

karşınıza Palovit Şelalesi yazan bir bir tabela karşınıza çıkacak. Mutlaka gitmeli<br />

ve görmeli. Bu saydığım dört yayladan en görülesi Yukarı Kavrun Yaylası’dır.<br />

Yolun başından itibaren buraya arabanızla gitmek pek mümkün görünmeyebilir.<br />

Özellikle arabanızın tabanının yere değeceğinden endişe edebilirsiniz<br />

ama sakın pes etmeyin çünkü gidilebiliyor. Yukarı Kavrun Yaylası Kaçkarlar’ın<br />

eteklerinde, arabayla gidilebilecek son nokta. Çoğu dağcı belirli bir noktaya<br />

kadar arabayla gelip geri kalan yolu yürüyerek kat eder Yukarı Kavrun’a<br />

ulaşmak için. Arabanızın gideceği en son noktaya geldikten sonra, burada<br />

konaklamak için mekânlar olduğunu göreceksiniz. Bir, Kaçkarlar’a tırmanmak<br />

için gelen dağcıların çadır kurduğu yaylanın merkezi var, bir de üstte yolun<br />

hemen sonunda birkaç müstakil bungalov ve restoranın olduğu bir yer. Burada<br />

kalırsanız, çok sıcak ve konforlu bir gece uykusu uyur ve akşam da güzel bir<br />

yemek yer ve gayda eşliğinde çalınan şarkılara eşlik edersiniz.<br />

Ancak diyelim ki bir düğüne rast geldiniz, işte o zaman gece uyumak biraz<br />

zor. Çünkü eğlencenin ve eğlenmenin bir numaralı aracı olan silah sizi sabaha<br />

kadar uyutmaz. Ama garanti ediyoruz burada bir geceden fazla kalmak<br />

isteyecek, dağa çıkmadan dağın eteklerinde geçirdiğiniz zamanın bitmesini<br />

istemeyeceksiniz. İster çadırınızla camping yapan dağcıların arasına katılın,<br />

ister hemen girişinde tek katlı bungalovlarda kalın yaz kış soğuk olan bu<br />

yaylada uyanmak ve yürüyerek bulutlara değebileceğiniz yerlere rahatlıkla<br />

ulaşabilmek ve yürürken ayağınıza, ya da gözünüze bir ambalajın takılmaması<br />

yine sizi gerçekten kent, kent hayatı ve onun pek çok bileşeninden uzak olmayı<br />

garantiliyor. Yukarı Kavrun’un ötesinde ancak yürüyerek gidebileceğiniz Balıklı<br />

ve Aygır göllerini anımsatan ama kendine has bir güzelliği olan Yukarı Kavrun<br />

Buzul Gölü’nü görmeden gitmemelisiniz. Ancak burada önemli olan göle<br />

ulaşmak değil, ona doğru giderken şahit olduğunuz doğal güzellikler. Çoğu<br />

insan yarı yolda pes edip bırakır ama eğer çadırınızla yürüyorsanız, bir gece<br />

gölün kenarında da konaklayabilirsiniz. Korkmayın yalnız olmayacaksınız,<br />

çünkü geceyi sizin gibi bunu yapan pek çok insanla birlikte geçireceksiniz<br />

gölün kenarında. Yürüyüş yolunda genellikle belirli bir saatten sonra<br />

bulutlar aşağıya inebilir ya da yoğun sisle karşı karşıya kalabilirsiniz. Çünkü<br />

çok yüksek bir mesafede yürüyüş yapıyorsunuz, ama bu sizi engellemesin,<br />

yolunuza devam edin. Yolun neden bir türlü bitmediğini de sorabilirsiniz<br />

kendinize ama bitecek, biraz sabırlı olmalısınız. Mayonuz mutlaka yanınızda<br />

olsun, çünkü hem buz gibi göl suyuna hem de nehre girmek isteyeceksiniz.<br />

Bunun ötesinde bizim burada anlattığımız Doğu Karadeniz gezisine mutlaka<br />

<strong>haziran</strong>dan itibaren çıkmalısınız. Hazirandan önce yaylalarda kar henüz tam<br />

anlamıyla erimiş olmuyor.<br />

HEMEN AL!<br />

LENOVO K6 Gold Akıllı Telefon<br />

Lenovo Türkiye Garantili<br />

Tamamen metalden yapılmış şık gövde içinde 5.0" Full<br />

HD ekranla donatılmış olan Lenovo K6 hem içeriden hem<br />

de dışarıdan oldukça etkileyici özelliklere sahip. Koyu gri,<br />

altı ve gümüş renkleri arasından seçim yapabilirsiniz.<br />

44 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Karadeniz « OBJEKTIF<br />

Kavrun’dan sonra Ayder Yaylası’na gidilmeli. İsterseniz burada konaklayabilirsiniz<br />

ama daha ileride konaklayacak daha sakin yerler bulmak mümkün. Bu<br />

yayla Uzungöl’den sonra bölgenin en bilinen yaylası, bu nedenle de inanılmaz<br />

ve gereksiz kalabalık. Bir sürü otel ve kalabalığın olduğu, doğal atmosferini<br />

yitirmiş bir yayla Ayder Yaylası.<br />

Eğer yine cesaret eder ve Ayder ötesinde ne olduğunu bilmek isterseniz,<br />

çevrenize pek de fazla soru sormadan arabanızı sürmenizi tavsiye ederiz. Elevit<br />

Yaylası (FOTO 13) Ayder’in ötesinde, üstelik turistik bir mekân değil ancak çay<br />

içip sohbet edebileceğiniz bir köy kahvesi var. Karadeniz’in yeşili yazın dahi<br />

kuruyup, solan bir yeşil değil. Karadeniz’in uçsuz bucaksız yeşili Ege ya da<br />

Akdeniz’in yeşiline benzemez. Bu tonu ve bu tonun rahatlatıcılığı başka bir<br />

bölgenin yeşilinde bulunmaz. Bu nedenle mutlaka görülmelidir.<br />

Yukarı Kavrun’dan sonra ya Trabzon’a gidip uçakla evinize dönecek ya da<br />

Artvin ve Gürcistan’ı da bu gezinin içine dahil edeceksiniz. Artvin için 2-3 gün,<br />

Gürcistan için de 1-2 ayırmanız yeterli olacaktır. Biz Kavrun’dan sonra Artvin’e<br />

devam etmedik ve bu kış özellikle donmuş olan Karagöl’de yürüyebilmek ve<br />

tertemiz kar havasını içimize çekebilmek için Artvin’e gitmememe rağmen<br />

planladığımız hiçbir şeyi gerçekleştiremeden dönmek zorunda kaldık.<br />

Bu nedenle Karadeniz’e <strong>haziran</strong>dan önce kesinlikle gelinmemesi gerektiğini<br />

bizzat deneyimlediğimiz için tavsiye etmeliyiz. Şubat ayında Artvin’e gitmek ve<br />

Atabarı Kayak Merkezi’nde kaymak ve ardından Karagöl’e gitme düşüncemizin<br />

hiçbirini gerçekleştiremeden döndük. Çünkü yağan karın yoğunluğu ve arabamızın<br />

bir arazi aracı olmayışı, olsa dahi her yerin donmuş olması planlarımızın<br />

önündeki engellerdi. Hatta Karagöl’de bir otel işleten İdris Bey (Doğa Otel’deki<br />

değil) gerekirse bizim için yolları açabileceğini ancak gidebilsek bile bir gram<br />

su olmadığını bütün suların donduğunu söylemesi kışın Karadeniz fikrinin<br />

geçersizliğinin en büyük kanıtı aslında. Böylece Artvin’de bir gece öğretmen<br />

evinde konakladıktan sonra ve sabah iPhone’larımızdan -18’i görüp hızla eve<br />

döndük. Ancak <strong>haziran</strong>-temmuz arasında planladığımız bir gezi sonrası Arvin’i<br />

detaylı olarak yazabiliriz.<br />

Bu kısacık yazıyla elbette bitmez koskocaman Karadeniz’i anlatmak. Bu yazı<br />

bir başlangıç olarak okunmalı yalnızca. Güzelliklerinin yanında anlatılacak,<br />

detaylı olarak üzerinde durulacak ve tartışılacak pek çok da sorunu barındırıyor<br />

içinde Karadeniz. Bakmaya doyamadığınız bu güzellikler günden güne tahrip<br />

ediliyor. Öyle kısa zaman içinde öyle değişiklikler oldu ki bu bölgede… İş<br />

makineleri girdikçe, daldıkça bu güzelliklerin arasına, kendisi gibi çorak<br />

ve soğuk etti buraları. Binlerce yılda oluşan bu güzellikler rant uğruna yok<br />

ediliyor. Bu da sanırız bir diğer yazının konusu olmalı.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 45


KLIMANIZI AKILLANDIRIN, ELEKTRIK<br />

FATURANIZDA %40’A VARAN TASARRUF EDIN<br />

Hem konfor hem tasarruf etmemizi sağlayan akıllı ev<br />

teknolojilerine bir yenisi daha eklendi; Akıllı klimalar.<br />

Akıllı ev sistemleri ve enerji teknolojileri için yaratıcı çözümler geliştiren Nuvia firması<br />

tarafından tasarlanan COSA Akıllı Klima Paketi ile evinizdeki ya da ofisinizdeki klimaları,<br />

istediğiniz yerden cep telefonunuz ile kontrol edebilir; konumunuza, haftalık rutininize<br />

ve evinizin olmasını istediğiniz sıcaklığa göre yönetebilirsiniz.<br />

Örneğin COSA Akıllı Klima Paketi, sabah evden çıkıp işe gittiğinizi ya da işten çıkıp eve<br />

geldiğinizi, cep telefonunuzun konum özelliği sayesinde algılayarak siz henüz yoldayken<br />

klimanızı kendiliğinden çalıştırır. Böylece sizi serin bir ortam karşılar. Çıkarken açık<br />

bıraktığınız klimaları da kapatarak tasarruf sağlar.<br />

COSA Klima Paketi uzaktan kumandalı tüm klimalara uyumludur.


COSA KLIMA PAKETI NASIL<br />

%40’A KADAR TASARRUF SAĞLAR?<br />

Klimanızı sizin adınıza yönetebilen, programlanabilir modları<br />

sayesinde COSA Klima Paketi, siz evi terk ettiğinizde kendiliğinden<br />

devreden çıkar. Buna benzer olarak uyku zamanı<br />

durumunuza göre klimanızı optimum düzeyde ayarlayabilir.<br />

Önerilen şekilde uyku zamanında klimanızı nem alma moduna<br />

getirmeniz elektrik tasarrufu etmenizi sağlar. Bu kolay ayarlanabilir<br />

yöntemler sayesinde; uyku modunda %10’a, ev modunda<br />

%30’a, dışarı modunda ise açık unutulan klimaları kapatarak<br />

toplamda %40’a kadar tasarruf sağlamak mümkün.<br />

Nuvia Kurucu Ortağı Dr. Emre Erkin İTÜ ARI Teknokent’te geliştirilen<br />

Cosa ve ürünleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Türkiye’de<br />

kombi ve klima kullanımında ciddi yanlışlar yapılıyor. Bu da<br />

elektrik ve doğalgaz tüketiminde aşırılıklara neden oluyor.<br />

Öyle ki ERA tarafından yapılan araştırmaya göre kombilerin<br />

%72'si, klimaların da %85'i yanlış kullanılıyor. Bu gerçekten<br />

hareketle, cep telefonları üzerinden kontrol edilebilen ve<br />

Türkiye'nin ilk akıllı oda termostatı olan Cosa’yı tasarladık.<br />

İlk ürünümüz Cosa Kombi Paketi ile kullanıcılar geçen sene,<br />

Türkiye’de ortalama %31 doğalgaz tasarrufu sağladılar. Cosa<br />

Klima Paketi ürünümüz ise klimaların elektrik tüketiminde<br />

%40’a kadar tasarruf edilebiliyor. Diğer bir deyişle yüzde<br />

yüz yerli Cosa ile kullanıcılar doğalgaz ve elektrikten tasarruf<br />

edebiliyor. Ayrıca Cosa, yaşam alanlarımızdaki nem oranını da<br />

ölçerek hava kalitesinin de kontrol altına alınabilmesi sağlıyor.<br />

Raporlama özelliği sayesinde saatlik, günlük, haftalık ve aylık<br />

bazda evinizin sıcaklığı ve nemi nasıl değişmiş, kombi ya da<br />

klimanız ne zamanlar ne kadar çalışmış kısaca evinizde neler<br />

olup bitmiş görebiliyorsunuz.” dedi.<br />

AKILLI TELEFONLARLA KLIMA<br />

VE KOMBI KONTROLÜ<br />

Cosa’nın akıllı telefonlar üzerinden, kolay kullanıma<br />

sahip bir uygulama ile yönetildiğini belirten Erkin, Cosa<br />

hakkında ayrıca şunları söyledi; “Cosa, kullanıcıların<br />

evlerini kolaylıkla istedikleri sıcaklığa ayarlayabilecekleri<br />

‘Ev’, ‘Uyku’, ‘Dışarı’ gibi seçeneklere sahip. Bunlar<br />

sayesinde istediğiniz zaman yaşam alanınızı ısıtabiliyor<br />

ya da soğutabiliyorsunuz. Cosa ayrıca dış hava koşullarını<br />

da dikkate alıyor ve kullanıcıları bilgilendiriyor. Ayrıca<br />

kullanıcılar her gün sıcaklık ayarlamak yerine, programlama<br />

seçeneği ile haftalık rutinlerine göre bir planlama<br />

yapabiliyor. Cosa buna göre evin istenilen gün, istenilen<br />

saat, istenilen sıcaklıkta olmasını sağlıyor.”<br />

COSA Akıllı Klima Paketi, iOS ve Android ile çalışan tüm<br />

cep telefonlarında kullanılabilir. Ayrıca tarayıcınızdan<br />

kontrol.cosa.com.tr adresine bağlanarak da Cosa’ya<br />

erişim sağlayabilirsiniz. Cosa uygulamasını, Appstore<br />

ve Googleplaystore’da “Cosa Mobil” yazarak indirebilir,<br />

demosunu inceleyebilirsiniz.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 47


EVDE YAŞAM » Evde Bebekle Yaşam<br />

EVDE BEBEKLE YAŞAM<br />

“Yaşasın hamileyim!” demenin üzerinden yaklaşık dokuz ay gibi bir zamanın<br />

geçmesinin ardından minik neşe kaynağı eve gelir. Artık o ev, eski ev değildir.<br />

Bebeğin eve gelişiyle belki de çocukluk döneminin sonuna kadar geçerli olacak<br />

şekilde evde birtakım değişiklikler yapmak zaruri olacaktır. Banyodan mutfağa,<br />

yatak odalarından salona, evin tamamı bu değişikliklerden nasibini alacaktır.<br />

48 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Bu kilitler bebek ve çocukların ulaşamayacağı noktalara asılmalı ve mümkünse<br />

vidalanmalı. Kilitler bebeğin dışarıya çıkmasına engel olacak ama bir yandan<br />

da evin havalanmasına yetecek kadar cam açmaya olanak tanır. Sürgülü<br />

kapılar ya da çekerek açılan her türlü pencere için kilit alternatifleri piyasada<br />

bulunabiliyor.<br />

Evin içinde, oda kapılarında da bazı önlemler almak gerekiyor. Bebek<br />

hareketlenmeye başladıktan sonra kapılarla oynamayı çok sevecek. Aç kapa,<br />

aç kapa oyunu sırasında elini, parmaklarını kapıya sıkıştırmaması için kapı<br />

durduruculardan her kapıya takılabilir.<br />

Tüm evde yapılması gereken diğer güvenlik önlemi de elektrik prizlerini<br />

kapatmak. Herkes bilir ki bebekler, çubukları bir şeyin içine sokmaya bayılırlar.<br />

Kendi oyuncaklarıyla oynamak yerine bir bebeğin, elindeki kalemi elektrik<br />

prizine sokmaya çalıştığına şahit olabilirsiniz. Son derece kötü sonuçlar<br />

doğurabilecek böylesi durumların önüne geçmek için mutlaka her prizi ve<br />

elektrik taşıyan her türlü girintiyi kapatmak gerekir. Piyasada satılan priz<br />

emniyetlerinin takılması ve kullanılması son derece kolay.<br />

GÜVENLI BIR SALON IÇIN<br />

Bir evin salonu genellikle aile için hep birlikte vakit geçirilen bir alan olarak<br />

tasarlanır. Bebekten önce derli toplu tutulmaya çalışılan bu alan birçok evde<br />

bebekten sonra ailece oyun da oynanabilen bir odaya dönüştürülür. Salondaki<br />

eşyalar evden çıkarılmayacağına göre bu eşyalar bebek için güvenli hale<br />

gelmeli. Orta sehpa ve yemek masasının köşeleri, ayaklanmış ve paytak<br />

paytak sağa sola koşturan bir bebek için tehlikeli olabilir. Masaların kenarları<br />

koruyucu bantlarla kaplanmalı ve köşe koruyucular takılarak sivri noktalar<br />

zararsız hale getirilmeli.<br />

Salonda yer alan televizyon, büfe, konsol gibi eşyalar ile çerçeve, ayna gibi<br />

aksesuarlar duvara sabitlenerek olası bir sarsıntıda düşmesi önlenebilir ve<br />

kazaların önüne geçilebilir.<br />

MUTFAĞA AZ, BEBEĞE BOL VAKIT<br />

Mutfak, bir evde bebeğin ilgisini en çok çeken aletlerle doludur. Tahta bir<br />

kaşıktan limon sıkacağına, sarımsak dövücüden nihaleye kadar her türlü<br />

mutfak eşyası bebek için cezbedicidir. Oynarken kendine zarar veremeyeceği<br />

eşyaları kullanmasına izin vermek bebeğin hem fiziksel hem de ruhsal gelişimi<br />

için destekleyici olabilir.<br />

Ancak mutfak, zararsız sayılabilecek bu gibi eşyaların yanı sıra pek çok tehlikeli<br />

alet barındırır. Cam bardaklar, çatal bıçaklar, rendeler, tabak çanaklar gibi.<br />

Bunları dolaplarda kilitli tutmak için çekmece ve dolap kilitlerinden yardım<br />

alınabilir. Böylece tehlikeli aletlere bebeğiniz değil sadece siz ulaşabilirsiniz.<br />

Buzdolabı kapağı kilidi, ocak ve fırın düğmeleri için tasarlanmış kilitler de<br />

mutfakta bebek için alınabilecek diğer önlemler arasında.<br />

Bebeklik döneminde, evdeki yenilemeler daha çok hissedilir. Tehlikenin<br />

farkında olmayan ve bunun üzerine bir de çok çok meraklı olan bebek için<br />

ev keşfedilmesi gereken envaiçeşit eşyayla kaplı bir vaha gibi. Bebeğin bu<br />

merakını ve keşfetme duygusunu çok da köreltmeden evde bazı önlemler<br />

alarak, daha güvenli bir ortam yaratmak en iyisi.<br />

Evde bebekle yaşam sadece güvenlik önlemleri almaktan ibaret değil. Bebekle<br />

yaşamaya başladıkça daha önce eve girmemiş birtakım küçük ev aletleri<br />

almak için kendinizi bir mağazada bulabilirsiniz. Özellikle mutfakta, bebekle<br />

hayatı kolaylaştırmak için üretilmiş birçok mutfak aleti anne babaya zaman<br />

kazandıracaktır. Arta kalan bu zamanı kim bebeğiyle geçirmek istemez?<br />

EVDE GÜVENLIK ÖNLEMLERI<br />

Öncelikle evin genelinde alınması gereken ilk güvenlik önlemi tüm kapı<br />

ve pencerelere kilit takmak. Alçak ya da yüksek katlarda yaşıyor olmak fark<br />

etmeksizin mutlaka dışarıya açılan tüm pencere ve kapılar kilitlenmeli.<br />

Mutfak işlerini daha hızlı yapabilmek, bir ebeveyne bebeğiyle daha çok vakit<br />

geçirme mutluluğunu sağlar. Elektrikli mutfak aletleri bu konuda en büyük<br />

yardımcılar. Kesme, doğrama işlemleri için mutfak robotlarından, yemek<br />

pişirmek için düdüklü tencerelerden faydalanmak yararlı olabilir. Özellikle<br />

altıncı ayın bitiminde ek gıdaya geçilmesiyle çorba çeşitleriyle beslenen<br />

bebekler için çorba yapma makineleri kullanılabilir. Bir bebek için en sağlıklı<br />

gıdalardan olan yoğurdun evde yapılması tüm beslenme uzmanları tarafından<br />

dile getiriliyor. Yoğurt yapma makinesi temin ederek yoğurdum sulu mu oldu<br />

endişesinden kurtulabilirsiniz.<br />

Bebeğin gelişiyle hijyen, evde en çok konuşulan konular arasında girer.<br />

Özellikle emzik emen bir bebekse ve biberon mamalara geçildiyse biberon<br />

ve emziklerin steril tutulması, bebeğin mikroplara karşı açık olmasını<br />

engelleyecektir. Hijyen sağlamak için kaynatmak ve kurutmak yerine bir<br />

sterilizasyon aleti alarak bu iş daha kolay bir hale getirilebilir. Sterilizasyon<br />

aletlerinin mikrodalga için olanları ya da buharlı olarak çalışanları mevcut.<br />

Emzik ve biberon seçimi yaparken BPA içermemesine dikkat edilmeli.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 49


EVDE YAŞAM » Evde Bebekle Yaşam<br />

KAMERALAR SAYESINDE BEBEĞINIZ<br />

HEP YANINIZDA<br />

Çalışmak ya da başka bir nedenle bebeğinden ayrı kalmak zorunda kalan bir<br />

ebeveyn için ne zordur onun güvende olup olmadığını bilmek. Gözünüzden<br />

sakındığınızın, canınızdan çok sevdiğinizin ne yaptığını bilmek, görmek<br />

istersiniz. Bu noktada kameralar ebeveynlerin imdadına yetişiyor. Piyasada<br />

pek çok kamera çeşidi mevcut. Kablolu, şarjlı, bluetooth özellikli gibi. İhtiyaca<br />

uygun bir tane seçip bebek odasına ve gerekirse diğer odalara kurulumunu<br />

yapmak tüm ebeveyn endişesini ve merakını ortadan kaldırabilir. Bu sayede<br />

her zaman bebeğiniz gözünüzün önünde olur.<br />

Kameraya ihtiyaç olmadığı durumlarda ise bir telsiz de yeterli olabilir. Bebek,<br />

odasında uyurken telsizi açıp evin başka bir odasında iş yapabilir, telsizden<br />

gelen uyarı sesiyle bebeğiniz uyanınca hemen onun yanına gidebilirsiniz.<br />

Bebek odasında kullanılabilecek bir diğer ürün de hava nemlendiricisi ve<br />

temizleyicisi. Özellikle sık hastalanan ve burnu tıkanan bebeklerde uykuya<br />

dalmak zor olur. Yatak odasının havasını belirli bir nem ayarında dengelemek<br />

uykuya dalışı kolaylaştıracak ve uyku kalitesini de arttıracaktır.<br />

BANYOYA DIKKAT<br />

Banyo yapmak, özellikle bir yaşına kadar, bebekler için son derece rahatlatıcı.<br />

Mümkün olduğu kadar her akşam, uykuya yatırmadan önce bebeği yıkamak<br />

onu uykuya hazırlayacak bir rutin kazandıracaktır. Bebeği yıkamanın en<br />

kolay yolu onu kendi küvetine yatırıp suyla oynamasına izin vermek. Birkaç<br />

banyo oyuncağı alarak banyo keyfi daha da zevkli bir hale getirilebilir. Banyo<br />

yaptırırken en önemli nokta suyun ve ortamın sıcaklığı. Su sıcaklığını ölçmek<br />

için banyo termometreleri, işi şansa bırakmadan kesin sıcaklığı gösterecektir.<br />

Banyodaki hava yeteri kadar sıcak olmuyorsa fanlı ya da elektrikli ısıtıcılardan<br />

destek alınabilir.<br />

Suyu seven bir bebekle yaşıyorsanız, banyo zamanı çok keyifli geçecek ve<br />

mutlu anılar olarak hafızalarda kalacaktır. Ancak banyolar deterjan ve temizlik<br />

ürünleri gibi sen derece tehlikeli olabilecek kimyasal ürünlerin de saklandığı<br />

alanlar olduğundan bebeğin bu ürünlere erişimi kesinlikle engellenmeli.<br />

Deterjanların yer aldığı dolap ya da çekmeceler mutlaka kilitlenmeli ve bu<br />

kilitleri kapalı tutmak alışkanlık haline getirilmeli.<br />

Suyla oynamayı çok seven pek çok bebek için klozet de bir eğlence kaynağı.<br />

Bebek eline aldığı her şeyi klozete sokmaya çalışacak, hiçbir şey bulamazsa<br />

elini kolunu klozete daldırarak eğlenecektir. Ne kadar temizlerseniz temizleyin<br />

50 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Evde Bebekle Yaşam « EVDE YAŞAM<br />

Siemens ile Evinizi<br />

Wi-Fi Bağlantısı Üzerinden Serinletin<br />

Siemens Ev Aletleri, birbirinden üstün<br />

özelliklere sahip, enerji tasarrufu sağlayan ve<br />

uzaktan Wi-Fi kontrol özellikli A ++ enerji sınıfı<br />

S1ZMA/I09812-12812-18812 model klimaları,<br />

serin bir yaz geçirmeleri için tüketicileri ile<br />

buluşturuyor.<br />

Yenilikçi tasarım ve sürdürülebilir teknolojik özelliklerle donatılmış Siemens,<br />

tasarruflu yeni nesil inverter split klima modellerini kullanıma sundu. Wi-Fi<br />

kontrol özelliği de bulunan yeni nesil klimalar, A++ enerji sınıfı özellikleri ile<br />

de enerji tasarrufu sağlıyor.<br />

Kısa sürede ortamda istenilen iklimi yaratan Siemens klimalar, Wi-Fi bağlantısı özelliği<br />

ile de uzaktan kontrol erişilebiliyor. Bu özellik sayesinde kullanıcının, bulunduğu<br />

yerden klima ayarlarını yönetebilmesiyle cihazın açılıp kapanması, sıcaklık ayarlarının<br />

değiştirilmesi, ısıtma, soğutma, nem ve konum ayarları akıllı cihazlar<br />

üzerinden kontrol edilebiliyor.<br />

Düşük desibel değerleri ile de dikkat çeken klimalar, konforlu<br />

ve serin bir yaz vaat ediyor<br />

Ortam ısısını ideal düzeyde tutan Siemens inverter split klimalar, yazın havayı<br />

soğuturken nem oranını da düşürüyor. Ayrıca kişiye özel ideal iklim ortamı<br />

yaratan klimalar kışın ise havayı kurutmadan ısıtmak ve ortam havasını temizlemek<br />

gibi temel işlevleri yerine getirmek üzerine tasarlandı.<br />

Almanya merkezli bağımsız test kuruluşu TÜV tarafından test edilerek gerçek<br />

değerleri onaylanan ve “A++” enerji sınıfları için verilen TÜV Sertifikası almaya<br />

hak kazanan Siemens’in yeni klima modellerinde, verimliliğin yanı sıra enerji<br />

tasarrufunu da en üst düzeyde koruyan ve ozon tabakasına zarar vermeyen<br />

R410A gazı kullanılıyor.<br />

birçok mikrop barındıran klozetlerin kapaklarına klozet kilidi takmak önemli<br />

bir güvenlik önlemi.<br />

Bebeğin tuvalet eğitimi başladığında onun için uygun bir oturak alarak banyoda<br />

bir yere yerleştirebilirsiniz. Tuvalet eğitiminde önemli olan nokta, bebeği<br />

zorlamadan, onu strese sokmadan zamana bırakarak bu eğitimi vermek.<br />

DIŞARIDA BEBEKLE YAŞAM<br />

Bebekle evde vakit geçirmek keyifli olduğu kadar dışarı çıkmak da hem<br />

bebek hem de ebeveyn için mutluluk verici. Ancak dışarı çıkmadan önce<br />

gerekli ekipmanlar temin edilmeli. Öncelikle yeni doğan bir bebek için araba<br />

ve puset üzerinde kullanılabilecek bir ana kucağı gerekli. Yaklaşık bir yaşına<br />

kadar kullanılabilen ana kucağından sonra arabada, oto koltuğu kullanılabilir<br />

ve yasal olarak da zorunlu. Oto koltuğu alırken kaç kilograma kadar taşıdığı ve<br />

hangi güvenlik testlerinden geçirildiği sorulmalı.<br />

Puset, çoğu zaman 4-5 yaşına kadar kullanılabildiği için puset seçimi yaparken<br />

çok dikkat edilmeli. Kullanım kolaylığı, katlanma pozisyonu, üç ya da dört<br />

tekerlekli oluşu, servis garantisi sorgulanmalı ve baston, klasik ya da çok<br />

fonksiyonlu pusetlerden ihtiyaca uygun olan alınmalı.<br />

Kendisi küçük ama eşyalarıyla kapladığı alan büyük olan bebeklerle evde<br />

yaşam çok keyifli olabilir. Bebek olan bir evde bulunması muhtemel eşyalar,<br />

malzemeler listesi:<br />

• Alt açma, bebek bezi, ıslak mendil<br />

• Biberon ve biberon fırçası<br />

• Emzik<br />

• Şampuan, kremler<br />

• Ateş ölçer<br />

• Saç fırçası, tırnak makası<br />

• Kulak temizleyici<br />

• Önlük<br />

• Sterilizatör<br />

• Kamera ya da telsiz<br />

• Mutfak robotu, yoğurt makinesi gibi pratik mutfak aletleri<br />

• Ev güvenlik ürünleri<br />

• Bebek küveti, oturak<br />

• Mama sandalyesi<br />

• Mama/biberon ısıtıcı<br />

• Hava nemlendirici, ısı ölçer<br />

• Göğüs pompası<br />

• Bebek çantası<br />

• Body, çorap ve pamuk içerikli bebek giysileri<br />

• Park yatak<br />

• Ev tipi ana kucağı<br />

• Oto koltuğu<br />

• Puset<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 51


EVDE YAŞAM » Vücudunuz Yaza Hazır mı?<br />

52 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


VÜCUDUNUZ<br />

YAZA HAZIR MI?<br />

Güneş, kum, deniz vakti geldi çattı. Doğa kendini<br />

yaza hazırlarken sizin vücudunuz ne durumda?<br />

PHILIPS SC 1997 Lumea Lazer IPL<br />

Epilasyon Cihazı<br />

Philips Lumea, IPL (Yoğunlaştırılmış Işık Teknolojisi)<br />

adı verilen ve profesyonel güzellik salonlarında<br />

kullanılan teknolojiyi temel alan ışık bazlı yenilikçi<br />

bir teknoloji kullanır. Philips bu teknolojiyi evinizin<br />

rahatlığında, güvenli ve etkili biçimde<br />

kullanabilmeniz için tasarladı.<br />

Kışın soğuğu ve karanlığı, yazın güneşine ve ışıltısına yerini bırakırken, pek<br />

çok kişi için vücut bakımı önem kazanıyor. Plaja gidecek olmaktan mütevellit<br />

vücut bakımı, ilkbahar ve yaz aylarında akla düşer. İlk akla gelen kilo olsa<br />

da, epilasyondan saç bakımına, tıraştan selülite, sağlıktan masaja tüm kişisel<br />

bakımı içerir vücut bakımı.<br />

İDEAL KILO IÇIN<br />

İnsanın kendini mutlu ve rahat hissettiği kilo güzeldir. Ancak ideal olan sağlıklı<br />

kiloyu tespit etmek için bir beslenme uzmanına başvurmak faydalı olacaktır.<br />

Her bünye farklı olduğu gibi, her beden için gerekli beslenme düzeni de farklı<br />

olabilir. Genel hatlarıyla uzmanların ortak birkaç görüşü var:<br />

• Az ama sık sık yemek: Öğünler arasında uzun zaman bırakmak kan şekerinin<br />

düşmesine, düşük kan şekeri de yorgunluğa sebep olacaktır. Daha enerjik<br />

hissedebilmek için azar azar ama sık olarak beslenmek önerilmektedir.<br />

Uzmanlar yaklaşık olarak üç saatte bir öğün tavsiye etmektedir.<br />

• Kan şekeri önemli: Kan şekeri ve beslenme arasında çok etkileşimli bir ilişki<br />

vardır. Bazı besinler kan şekerini hızla yükselttiği gibi yine aynı hızla düşürebilir<br />

de. Şeker, çikolata, un içerikli gıdalar kan şekerinde ani iniş çıkışlara neden<br />

olur. Dolayısıyla bu besinlerden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir.<br />

• Meyve ve sebze tüketimi: Vücut için gerekli olan vitamin ve mineraller meyve<br />

ve sebzelerde saklı. Her gün 4-5 porsiyon meyve veya sebze tüketmek vücudun<br />

direncini arttırır. Özellikle yaz aylarında meyve sebzenin çeşidinin bol olması,<br />

lezzet alternatifi sunuyor. Sebzeleri çok pişirmeden, vitaminini öldürmeden<br />

tüketmenin daha faydalı olduğu unutulmamalı.<br />

• Günde 2 litre su: Vücudun en çok suya ihtiyacı vardır. Özellikle yaz aylarında<br />

sıcak ve terleme dolayısıyla vücudun su ihtiyacı daha da artar. Susamayı beklemeden<br />

su içmeyi alışkanlık haline getirerek, günde en az 2 litre su içmek<br />

pek çok hastalığın önünü kesecektir.<br />

• Kızartma ve yağdan uzak durmak: Hazmı kolay olmayan ve vücuda zararı<br />

dokunan yağlı gıdalardan, kızartmalardan ve hamur işlerinden mümkün<br />

olduğunca uzak durmak sağlık için önemli. Böylesi ağır gıdalar vücudu da<br />

ağırlaştırır. Ancak kızartmanın lezzetinden vazgeçilemiyorsa bir yemek<br />

kaşığı ile kızartma tadını yakalayabilen pişiriciler tercih edilerek daha sağlıklı<br />

besinler tüketilebilir.<br />

• Izgara yemekler: Yemekleri yağda yapmak yerine ızgara yaparak hem daha<br />

lezzetli hem de daha sağlıklı sonuçlar yakalayabilirsiniz. Et, tavuk, balık, her<br />

türlü sebzeyi rahatlıkla ev tipi ızgara makinelerinde pişirebilir, besin değerleri<br />

kaybolmadan yiyebilirsiniz.<br />

• Smoothie: Suyun yanı sıra evde sağlıklı içecekler de hazırlanabilir. Smoothie<br />

adı verilen ve daha çok diyet yapanların ya da sporcuların tükettiği bu içecekleri,<br />

evde kendiniz blender’da yapabilir ve ara öğün olarak içebilirsiniz.<br />

• Eve bir baskül: Eğer kilo verme veya alma hedefindeyseniz ilk önce eve<br />

bir tartı almalısınız. Her zaman aynı tartıyla tartılmak kilo ölçümünün doğru<br />

yapılmasını sağlayacaktır. Sadece kilo ölçen basküllerin yanı sıra yağ, kas, su<br />

ölçümü de yapan çok fonksiyonlu basküller de mevcut.<br />

• Bol hareket: Masa başı bir işte çalışıyor bile olsanız mümkün olan her<br />

fırsatı değerlendirerek hareket etmek hem kilo vermeniz hem de sağlığınız<br />

için önemli. Otururken kol, bacak ve boyun hareketlerini yapmak düzenli<br />

hale getirilmeli. Ayrıca yürünebilecek her yere yürüyerek gitmek de vücudun<br />

hareket etmesini sağlayacaktır. Gün içinde kaç adım atıldığnı hesaplamak için<br />

bir adım ölçer alınabilir. Yaz aylarının gelmesiyle bisikletler de saklandıkları<br />

yerden çıkabilir. Bisiklete binmek vücuttaki pek çok kası çalıştırarak enerji<br />

verir.<br />

• Spor: Koşu, tenis, basketbol, pilates, yüzme… Vücudu hareketlendirmek için<br />

birçok spor dalı var. Zevkinize ve vücudunuza uygun bir branşı düzenli olarak<br />

yapmaya başlayabilirsiniz. Pek çok spor aleti sadece dışarıda değil, evin içinde<br />

de spor yapmaya olanak tanıyor. Ev tipi bisikletler, yürüyüş bantları, ağırlıklar<br />

spor için evden çıkamayanların kullanabileceği aletler.<br />

HEMEN AL!<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 53


KADIN BAKIMI<br />

Kişisel vücut bakımı denince kadın için akla ilk olarak epilasyon ve saç bakımı<br />

geliyor.<br />

• Epilasyon: Kadın için vücut bakımını kolaylaştıran aletlerden biri epilasyon<br />

cihazı. İstenmeyen tüylerden kurtulmaya yardımcı olan bu aletler için piyasada<br />

çok çeşitli alternatifler bulunuyor. Elektrik kablolu, şarjlı, ıslak ya da kuru<br />

kullanıma olanak sağlayan gibi. Epilasyon aleti alırken vücut tipinize uygun<br />

olan bir seçim yapmanız önemli. Yanlış bir cihaz vücudunuzda tahriş ve yanma<br />

gibi problemlere yol açabilir. Epilasyon aleti ile tüylerden hızlı, acısız ve ağrısız<br />

bir şekilde 4-5 haftaya kadar kurtulmak mümkün.<br />

• Eskiden sadece güzellik salonlarında uzmanlar tarafından yapılabilen lazer<br />

epilasyonu, günümüz teknolojisiyle evde de yapmak mümkündür. Atım<br />

sayısına göre farklılıklar gösteren lazer epilasyon aletlerinin fiyatları biraz<br />

yüksek gibi görünse de elde edilecek faydayı fazlasıyla karşılıyorlar.<br />

• Saç bakımı: Saç bakımı için öncelikle saçın yapısı bilinmeli ve bu yapıya<br />

uygun bir şampuan ve saç kremi kullanılmalı. Saç kurutma makineleri, saç<br />

şekillendiriciler ve düzleştiriciler saça istenilen görünümü vermeye yardımcı<br />

oluyor. Her zaman bakımlı görünebilmenin püf noktalarından biri saçlara<br />

iyi bakmak. Temiz ve bakımlı bir saç elde etmek için sürekli kuaföre giderek<br />

zaman ve para harcamaya gerek yok. Elektrikli saç bakım aletleri ile ister düz<br />

ister dalgalı saçlar kolaylıkla elde edilebilir.<br />

• Yüz temizleme: Yüz temizliği özellikle makyaj yapan kadınlar için önem<br />

taşıyor. Cilt tipine uygun bir makyaj temizleme ürünü ile makyaj, çok bekletilmeden<br />

temizlenmeli. Yüz temizleme aletleri ile de desteklenen temizlik<br />

sayesinde cilt daha temiz, daha canlı, daha genç bir görüntü yansıtır.<br />

• Manikür ve pedikür: Yaz aylarının gelmesiyle ayaklar da güneşi görüyor.<br />

Ancak hem manikür hem de pedikür, el ayak sağlığı için yaz ve kış aylarında<br />

da yapılmalı. Piyasada bulunan pek çok manikür seti ve ayak törpüsü seçeneklerinden<br />

birini tercih ederek kendi el ayak bakımınızı evde de yapabilirsiniz.<br />

ERKEK BAKIMI<br />

• Çok uzun saçlı değilse, bir erkeğin sık aralıklı olarak berbere gitmesi gerekiyor.<br />

Ancak buna her zaman vakit bulamayan erkeklerin imdadına saç kesme<br />

makineleri yetişiyor. Saç kesme makineleri istenilen uzunlukta kesime imkân<br />

veren farklı başlıklarla piyasada yer alıyor.<br />

• Bir erkeği bakımlı gösteren unsurlardan bir tanesi de düzgün bir sakal<br />

bakımı. Uzun sakal modasına da uyuyor olsanız, her gün tıraş olmanız da<br />

gerekse sakal, günlük olarak bakım gerektiriyor. Tıraş makinesi kullanarak,<br />

HEMEN AL!<br />

SAMSUNG Gear Fit 2 Mavi Akıllı Saat (Large)<br />

Nihayet, telefonunuz evdeyken bir fitnes bandıyla koşabilirsiniz.<br />

Yerleşik GPS koşu rotanızı, mesafenizi ve hızınızı gerçek zamanlı<br />

olarak hassasiyet ve bağlılıkla takip eder, böylece daha uzağa,<br />

daha rahat bir şekilde gidebilirsiniz.<br />

54 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Vücudunuz Yaza Hazır mı? « EVDE YAŞAM<br />

jiletin ya da usturanın ciltte yarattığı tahriş önlenebilir. Günümüz tıraş makineleriyle<br />

sinek kaydı tıraş elde edilebileceği gibi şekillendirme aletleriyle sakalı<br />

düzeltmek de mümkün. Her gün jilet, köpük, su ile uğraşmak yerine cilt tipine<br />

uygun bir makine tercihi yapılarak zaman kazanılır. Üstelik kablolu ya da şarjlı,<br />

suda kullanılabilen alternatifler vardır.<br />

YAZA HAZIRLANIRKEN<br />

SAĞLIĞINIZI UNUTMAYIN<br />

• Vücudunuzu yaza hazırlamak için ağız bakımını da düzenli olarak yaptırmak<br />

gerekiyor. Sadece diş ağrısı çekildiğinde değil, düzenli olarak altı ayda<br />

bir dişlerinizi kontrol ettirmelisiniz. Bazı diş doktorları pilli ya da şarjlı diş<br />

fırçalarının ağız bakımında daha üstün özelliklere sahip olduğunu ve dişleri<br />

çürüklere karşı daha çok koruduğunu belirtiyor. Oynar başlığı sayesinde en<br />

derindeki dişlere bile ulaşabilen diş fırçalarının başlıklarını da düzenli olarak<br />

değiştirmek gerekiyor.<br />

• Yaz aylarında sıcakların bastırmasıyla tansiyon hastaları için de tehlikeli<br />

bir dönem başlıyor. Hastaların, tansiyonlarını kontrol altında tutmaları ilaç<br />

alımları için önemli. Dolayısıyla tansiyon aletiyle evde ölçüm yaparak bir<br />

kâğıda not etmek, hastalığın seyrini takip etmek açısından yararlı olacaktır.<br />

Yine aynı şekilde şeker hastalarının da yiyecek ve içeceklerine dikkat<br />

ederek sağlıklarını korumaları ve şeker ölçüm cihazı ile düzenli ölçüm<br />

yapmaları faydalıdır.<br />

• Masaj, düzenli olarak yapıldığında hem bedensel hem de ruhsal bir<br />

rahatlama sağlar. Kilo veren kişilerde gevşeyen yağ dokularını sıkılaştırarak<br />

sarkmaları önler ve gerginlik sağlar. Masaj yaptıran kişinin kan<br />

dolaşımı artar ve kişi kendini daha enerjik hisseder. Özellikle yoğun<br />

stres altında yaşayanların ya da sürekli yorgunluk çekenlerin baş, boyun,<br />

sırt, ayak masajı yapmaları bu olumsuzlukları azaltacaktır. Masaj aletleri<br />

ve masaj minderleri, evinizden çıkmadan vücudunuzu rahatlatacaktır.<br />

Selülit masaj aleti ise düzenli kullanıldığında kol ve bacaklardaki portakal<br />

kabuğu görünümünü yok etmektedir.<br />

• Her evde, özellikle de çocuklu her evde bulunması gereken bir alettir ateş<br />

ölçer. Yaz aylarında havuzdan ya da soğuk içeceklerden kapılan mikrop<br />

ve enfeksiyonlar ateşe sebep olur. Ateşli hastalıklar tehlikeli olabilir ve<br />

kontrol altında tutulmalıdır. Ateş ölçer ile hastanın ateşi düzenli olarak<br />

ölçülmeli. Alından ya da kulaktan, temaslı, temassız ölçüm yapabilen ateş<br />

ölçerler piyasada bulunmaktadır.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 55


KARNE HEYECANI »<br />

Karne dönemi heyecan dönemi. Bütün sene çalışan, yaşına bakmadan sabah<br />

erkenden servisine binen, aklı oyunda kalsa da ödevini yapmak isteyen<br />

minikler için tatil zamanı geldi. Onlara bol denizli, bol güneşli, mutlulukla<br />

dolu bir tatil diliyoruz. Öncelikle çocuğunuzun karnesi ne olursa olsun içten<br />

bir teşekkürü hak etti. Velilerin çocuklarının karneleri karşısında onları kaygıya<br />

ve korkuya sevkedecek ifadelerden kaçınması gerekiyor.<br />

Çocuğunuza karnesi nasıl olursa olsun, onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi<br />

ifade etmelisiniz. Çocuğunuzun buna inanmasını sağlayın. Bir önemli konu da<br />

çocuğun başarısını ya da başarısızlığını başkalarıyla kıyaslamamak. Karnedeki<br />

notlar ne olursa olsun, bunlar bir övünç ya da yerme nedeni olmamalı.<br />

Karne hediyesi, çocukların okulu sevmesine ve derslerine daha çok motive<br />

olmasına yardımcı oluyor. Bu nedenle çocuğunuz için bütçenize uygun bir<br />

karne hediyesi almayı ihmal etmeyin deriz. Ancak unutmamalı ki çocuk için en<br />

önemli hediye sizlerle geçireceği zaman. Yaz tatilinde beraber geçirebileceğiniz<br />

zaman onun en güzel hediyesi olacaktır. Karne hediyesi seçerken çocuğun<br />

yaşı da önemli tabii. Mesela okul öncesi karne hediyeleri ile lise çağındaki bir<br />

çocuğun karne hediyesi elbette farklı olacaktır. Biz listeyi yapalım, siz kızınıza<br />

ya da oğlunuza uygun olanı seçebilirsiniz.<br />

YAZ IÇIN ANNE-BABALARA ÖNERILER<br />

OKUL ÖNCESI KARNE HEDIYELERI<br />

• Kitap<br />

• Oyuncak mutfak seti, ev eşyası<br />

• Tren seti<br />

• Süper kahramanların kostümleri<br />

• Lego<br />

• İçine çokça ufak hediye konmuş bir çanta<br />

• Akşam yatarken ona okuyacağınız bir minik hikâye:<br />

KARNE<br />

HEYECANI<br />

BAŞLIYOR<br />

Okullar kapanıyor ve karne heyecanı<br />

başlıyor. Önemli olan çocuklarımızın<br />

başarılı değil, mutlu olabilmesi gerçeğinin<br />

altını çizerek bütün yıl çalışan çocuklarımız<br />

için neler yapabiliriz bir göz atalım.<br />

AYŞE’NIN TATILI<br />

Ayşe yaz tatilinde anneannesinin yanına gelmiş. Anneanesi<br />

bir köyde yaşıyormuş. Ayşe ise şehirde yaşadığı için hayvanların<br />

çoğunu tanımıyormuş. Sadece kuşları, kedi ve köpekleri<br />

biliyormuş. Anneannesi Ayşe’yi sevgiyle kucaklamış. Ayşe’ye<br />

kalacağı odayı göstermiş. Ayşe çok yorgun olduğu için<br />

erkenden uyumuş. Ertesi sabah “Ü ürü üüüü” diye bir sesle<br />

uyanmış. Hemen anneannesinin yanına gitmiş. Anneannesi<br />

de elini yüzünü yıkamış gülerek ona bakıyormuş. Ayşe merakla<br />

sormuş:<br />

— Anneannecim, bu ses de ne? Bu hayvan neden böyle<br />

bağırıyor?<br />

Annanesi gülmüş Ayşe’nin sorusuna.<br />

— Bu horoz yavrum. Onun görevi bizi sabahları erkenden<br />

uyandırmak, demiş.<br />

— Çok erken değil mi? Daha güneş bile uyanmamış, demiş<br />

Ayşe.<br />

— Erkenden kalkınca gün daha uzun oluyor, işlerimiz kolayca<br />

bitiyor. Hem erkenden de uykumuz geliyor. Böylece erken<br />

yatıp erken kalkıyoruz, demiş Ayşe’nin anneannesi.<br />

— Ben evde erkenden yatmak istemiyorum anneanne, demiş<br />

Ayşe. Uykum gelmiyor ki!<br />

— Bakalım bu gece erkenden uykun gelecek mi?<br />

Bu sorunun cevabını Ayşe de merak ediyormuş.<br />

Ayşe bütün gün anneannesiyle kümesteki tavuklara yem<br />

vermiş. Yumurtalarını toplamış. Kuzuları sevmiş. Kırlarda<br />

koşmuş. Çiçekler toplamış. Ağaca tırmanmayı öğrenmiş.<br />

Meyveleri dalından koparmış. Bahçeyi süpürmüş.<br />

Kelebeklerin, uğurböceklerinin peşinden koşmuş. İnekleri,<br />

atları tanımış. Akşam olup da güneş batınca, anneannesi bir<br />

güzel sofra hazırlamış. Ayşe o kadar acıkmış ki, hepsinden<br />

bir güzel yemiş.<br />

Az sonra da uykusu gelmiş. Vakit henüz erkenmiş ama uyku<br />

gözlerinden akıyormuş. Yatağına yatmış ve mışıl mışıl uyumuş.<br />

56 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


İLKÖĞRETIME YENI BAŞLAMIŞ<br />

MINIKLERE HEDIYELER<br />

• Scooter ya da paten<br />

• Müzik aletleri<br />

• Kumandalı araba, bot, helikopter<br />

• Sanal gerçeklik gözlüğü<br />

ORTAOKUL ÖĞRENCILERINE HEDIYELER<br />

• Kitap<br />

• Müzik çalar<br />

• Renkli kulaklık<br />

• Spor çantası<br />

• Spor şapka<br />

• Playstation, bilgisayar, tablet<br />

LISE ÖĞRENCILERINE HEDIYELER<br />

• Kitap<br />

• Bisiklet<br />

• Denge scooter<br />

• Kaykay<br />

• Akıllı telefon, tablet ya da laptop<br />

• Bilgisayar oyunları<br />

2017’DE EN ÇOK HANGI KARNE<br />

HEDIYELERI ALINDI?<br />

Bu yılın hediye şampiyonlarına baktık. İlk üçün ikisinin teknolojiyle bağlantısı<br />

elbette bizi şaşırtmadı.<br />

Mutfak seti<br />

Dron<br />

Sanal gerçeklik gözlüğü<br />

YAZ IÇIN ÇOCUKLARA ÖNERILER<br />

“Daha <strong>haziran</strong>dayız ve okulların açılmasına çok uzun zaman var,” diye<br />

düşünme. Her güzel şey çabuk bitiyor maalesef. Yetişkin olmak demek biraz<br />

da bu duruma alışmak demek. Ama şimdi yaz tatili zamanı. Bu yıl yeterince<br />

iyi bir öğrenci olmamış olabilirsin, yine de yaz tatilini hakettin. Hem, tatili<br />

kim haketmez ki?<br />

Bol bol yüz.<br />

Bol bol kitap oku. Kitap okumak seni her kitapta yeni bir insan yapar, unutma.<br />

Belki de fırsat bu fırsat, önem veremediğin derslerine tatilde biraz gözatabilirsin.<br />

Haftalık bir planının küçük bir planını önümüzdeki seneye hazırlık<br />

olarak düşünebilirsin.<br />

Yeni bir dil öğrenmeye ne dersin?<br />

Sahilde yürü, koş, çakıl taşları topla, deniz kabukları topla ve bunları yaparken<br />

güneş kremini sürmeyi ve şapka takmayı unutma.<br />

Bol bol meyve ye, bol bol su iç.<br />

Spor yapmaya bol vakit ayırmanı tavsiye ederiz. Hem kendini zinde hissedersin,<br />

güçlenirsin; hem de spor zihin sağlığına da faydalı<br />

Resim yapmayı ya da hikâye yazmayı mı seviyorsun? Tatilde kendine bunun<br />

için zaman ayırmaya ne dersin?<br />

Şiir yazmaya ne dersin?<br />

Bisiklete, scootera ve kaykaya binmek yazın en büyük eğlencelerinden.<br />

Sevdiklerinle bol bol zaman geçir; kış geldiğinde erkenden kalktığında ailenle<br />

kahvaltı yapma şansı bulamayabilirsin<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 57


BABALAR GÜNÜ »<br />

BABALAR GÜNÜ<br />

GÖLGEDE KALMASIN!<br />

Mayıs ayının ardından, Haziran ayında da “Babalar<br />

Günü” kutlanıyor. Sanki Anneler Gününün<br />

kutlanmasının ardından düşünülen ve öykünen bir<br />

tarih gibi görünüyor. Ancak bu durum kutlanan<br />

günün önemini azaltmaz. Babalarımızın üzeremizde<br />

emekleri büyük. Babasız büyüyenlerin üzerlerindeki<br />

emek ise daha büyük. Çünkü çocuğun üzerinde hem<br />

anne hem babanın emeği var. Birinin yokluğunda bir<br />

diğeri tüm yükü taşımak zorunda kalıyor.<br />

Babalar Günü nasıl kutlanmaya başlandı? Elbette babasının emeğini taçlandırmak isteyen bir<br />

evlat tarafından desteklenerek başlanıldı bu kutlama. Amerikalı savaş gazisinin kızı olan Sonora<br />

Dodd, Anneler Günü gibi kutlanacak bir Babalar Günü olması gerektiğini düşünüyordu. Çünkü<br />

Dodd'un babası, altı çocuğunu tek başına, annesiz büyütmüştü. Babasının doğum günü olan 5<br />

Haziran'ın Babalar Günü olarak kutlanabilmesi için uğraşmış ve bu sebeple Babalar Günü <strong>haziran</strong><br />

ayında kutlanmaya başlanmıştır. Babalar Günü ilk defa 19 Haziran 1910'da Washington'un<br />

Spokane şehrinde kutlanmıştır. 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge<br />

kutlamaları desteklemiş ancak Babalar Gününün resmi hale gelmesi 1966 yılını bulmuştur. O<br />

dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl <strong>haziran</strong> ayının üçüncü pazarının “Babalar Günü” olarak<br />

kutlanacağını açıklamış ve ardından 1972 yılında başkan Richard Nixon'ın imzasıyla Babalar<br />

Günü, Amerika Birleşik Devletleri’nde resmi tatil ilan edilmiştir.<br />

Elbette ebeveynlerimizin emeğini tek bir günle kutlamak yetmez. İnsan maalesef o tornadan<br />

geçmeden ne uykusuz geceleri ne yapılan fedakârlıkları anlayabiliyor. Oysa ki bir çocuğun ebeveyni<br />

olmak oldukça zor, emek isteyen bir iş. Neredeyse hayatları tümden değişen, yapılabilecek<br />

en basit aktivitelerin bile imkânsız hale geldiği küçük çocuklu aileler, çocuklarının büyümesiyle<br />

birlikte yepyeni zorluklarla karşılaşıyorlar. Tüm bu zorluklara karşı soracağınız her anne-baba<br />

çocuğuna sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğunu anlatacaktır size.<br />

Üstelik bugün baktığımızda, ebeveynlik yapısının aile yapısıyla birlikte değiştiğine şahit<br />

oluyoruz. Çekirdek aile çocuğun sorumluluğunu tümden üstlenmeyi zorunlu kılıyor. Büyük<br />

şehirlerde iş-ev arasında gidip gelen hayat çocuklara ayrılan zamanı azaltıyor. Bugünün annebabaları<br />

hayatlarını kendilerini suçlu hissederek geçiriyor.<br />

Dolayısıyla bugünü babalar için en mükemmel hale getirmek bizim görevimiz.<br />

58 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Size karşı dürüst olacağız: Babanıza “Dünyanın En İyi Baba Kupası” nı verin<br />

ama yanında, işine yarayacak başka hediyeler de alın ona. Unutmayın, babanız<br />

en başından beri yanınızdaydı. Yıllardır sizineydi, sizi bugün olduğunuz kişi<br />

haline getirirken yol boyunca elinden geleni yaptı. İlk hayat dersinizi o öğretti,<br />

hatırlamadığınız günlerde sizi sırtında taşıdı. Hele uyduğunuzda. Belki de<br />

kilometrelerce yolu kucağında götürdü, sessizce.<br />

Şimdi babanızın size yaptığı nasihatlere referans vererek biz de size babalar<br />

günü nasihatleri hazırladık. Evet babanıza bir kravat alabilir ve özel günleri<br />

bundan sonra her zaman sizin seçtiğiniz kravatla kutlayacağına dair aforizmalar<br />

yazabilirsiniz. Ama gelin daha yaratıcı hediye seçeneklerine beraber<br />

göz gezdirelim.<br />

KAHVE MAKINESI<br />

Filtre kahve, espresso, Türk kahvesi… Hangisi seviyorsa… Babanıza lezzet<br />

hediye edebilirsiniz. Üstelik onu yeni tanıştıracağınız bir filtre makinesiyle<br />

hem kendine yeni bir hobi edinecek hem kahvenin keyfine varacak.<br />

TIRAŞ MAKINESI<br />

Adamcağızın jiletle imtihanı bitmedi mi artık? Alacağınız bir tıraş makinesi<br />

aslında saçını ve sakalını bıyığını istediği stilde kesebileceğini de gösterecek<br />

ona.<br />

NAVIGASYON ALETI<br />

Sürekli yolunu kaybeden erkeklere ilişkin bir gözlemi aktarıyoruz. Erkekler<br />

nedense yol sormayı sevmiyorlar. Camı açıp “Neredeyiz?” “Şuraya nasıl<br />

gideriz?” gibi soruları sormaktan kaçınıyorlar; dolayısıyla navigasyon aleti<br />

babaları bu dertten kurtaracak.<br />

SAAT<br />

Kadınlara oranla erkeklerin aksesuarları daha az. Bu da bazı aksesuarları az ve<br />

öz hale getiriyor, saatin önemini arttırıyor. Hiç tahmin etmeseniz bile babanız<br />

yeni nesil saatleri çok beğeniyor olabilir.<br />

HOPARLÖR<br />

USB çıkışıyla kolayca şarj edilen, hem dizüstü bilgisayar, hem telefon-tablet<br />

bağlantılı kullanılabilen, taşınabilir hoparlörleri bir defa aldınız mı, o kadar<br />

hızlı gelişen bir sektöre adım atmış oluyorsunuz ki, seneye ne alacağım<br />

derdinden bir anda kurtuluyorsunuz. Yeni bir hoparlör.<br />

BIÇAK SETI<br />

İlkel benliğe geri dönüş. Bıçak setini seven, yeni bir bıçak gördüğünde içi et<br />

pişirme hevesiyle dolan birçok insan var. Yeni bir set, babanız için ömürlük<br />

bir hediye olacaktır.<br />

FOTOĞRAF MAKINESI<br />

Asla eskimeyecek bir hediye. Fotoğraf makinesi ilk yıllarında aile bağlarını<br />

güçlendirmek için bir vesileydi. Zira sadece özel günler ve birliktelikler fotoğraf<br />

çekilmeye gebeydi. Babanıza anıları biriktirecek bir imkân sunarsanız, kendisine<br />

yeni bir macera alanı bulmuş olacak.<br />

DRONE<br />

Teknoloji sever babaların hediyesi. Bir çocuk gibi sevinebilir ve tüm zamanını<br />

yeni drone’larıyla geçirebilirler; tabii keseniz buna müsaitse…<br />

BARBEKÜ SETI<br />

Barbekü yapmak için yepyeni bir sete hiç sıra gelmiyor. Babanız evde hâlâ<br />

eski usül tavasıyla et pişirmeye çalışıyor, üstelik de bundan bile zevk alıyorsa,<br />

işte gün bugündür.<br />

BUZ YAPMA MAKINESI<br />

İşte her evin gerçek eksiği! Hayatı kolaylaştıracak aletler listesinin bir numarası<br />

olmaya aday. Yaza bir çözüm, sıcak havaları dost bellemenize yarayacak bir<br />

buluş. Babanıza alın siz de faydalanın. Herkes mutlu olsun!<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 59


RAMAZAN »<br />

11 AYIN SULTANI RAMAZAN<br />

PROFİLO’LU LEZZETLER İLE KARŞILANIYOR…<br />

Profilo Küçük Ev Aletleri ile hazırlanan ve ankastre<br />

fırında pişen lezzetler iftar sofralarını keyiflendiriyor!<br />

Profilo’nun buharlı pişiricisi aynı anda üç farklı yemeği ustalıkla hazırlıyor.<br />

Sebze ve etler buharda yağsız olarak pişerken, özel haznesinde<br />

de az yağlı buharda pilav yapılabiliyor.<br />

İster iftara ister sahura, Profilo’nun ekmek makinesi ile sıcacık ekmekler<br />

hazırlanıyor. Zamanlayıcı özelliği sayesinde önceden hazırladığınız<br />

malzemeyi istediğiniz saatte hazır eden ekmek makinesi ile iftar ve<br />

sahurda ekmekler hep sıcacık!<br />

Profilo KuruMax meyve sebze kurutucusu, muzdan üzüme, elmadan<br />

eriğe kadar pek çok meyveyive sağlıklı biçimde kurutuyor. İftar sofraları<br />

lezzetlenirken, sahurda mideler rahat ediyor. Kurutulmuş meyvelerle,<br />

damak zevkinize göre, ister yaz çayı isterseniz de komposto hazırlayabilirsiniz.<br />

60 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


RAMAZAN<br />

KÜLTÜRÜ<br />

Eskiler bilir ve anlatır, Ramazan sofralarının tadı<br />

başka olurdu eskiden diye. Aslında yenilen<br />

yemekler değil elbette ağız tadı hatırlanan.<br />

Eskiye dair özlem yaşlandıkça kaçınılmaz olarak<br />

hepimizin başına geliyor. Şairin dediği gibi<br />

“özlediğin, o şehir değil gençliğindir.”<br />

Ramazan ayının olmazsa olmazları vardır. Dini vecibeleri yerine getirmek kadar, gündelik<br />

hayatın içine nüfus etmiş Ramazan geleneklerini yaşatmak da çok önemlidir. Ramazan,<br />

tarih boyunca kültürel ve dinî bakımdan herkesin beklentiyle karşıladığı bir ay olmuş,<br />

mutfak kültürüne büyük zenginlikler kazandırmıştır.<br />

Osmanlı döneminde Ramazan'ın edebiyat, sanat, günlük hayat, mutfak, eğlence hayatını<br />

etkilediği ve bu alanlara damgasını vurduğu bilinen bir gerçek. Osmanlı Ramazan kültürü<br />

o kadar gelişkindir ki, anlamak için Ramazan için oluşmuş ayrı bir külliyata ihtiyaç duyulur.<br />

Ramazan'a özel olarak hazırlanan ekmekler, başta güllâç olmak üzere tatlılar, iftar<br />

sofrasını süsleyen iftariyeler, ziyafetler dillere destandır. Minarelerde mahyalar kurulur,<br />

kandiller yakılır, hattâ bu kandiller uçurulurdu. Gece bekçileri davul çalarak ve mâni<br />

söyleyerek halkı sahura uyandırırdı.<br />

Osmanlı’da Ramazan ayı sarayda coşkuyla kutlanıyordu. Sarayı örnek alan konaklar<br />

benzer âdetleri benimsemiş ve Ramazan coşkusunu tümüyle yaşatmaya çalışmıştır.<br />

Ramazan geldiğinde şehrin caddeleri temizlenirdi. Tüm halka uyarı yapılır herkesin de<br />

evinin önünü temizlemesi istenirdi. Padişah tarafından bir tembihname yayınlanır ve<br />

buna göre herkesin çöplerini atması, kendi çevrelerini teniz tutması istenirdi.<br />

Ramazan ayının ne zaman başlayacağını tayin etme görevi İstanbul kadısının göreviydi.<br />

Onun görevlendirdiği insanlar özellikle minarelerden hilâli gözetlerlerdi; hilâli gördüklerinde<br />

şahitleriyle birlikte kadının huzurunda mahkeme kurulurdu. Hilâli görenler<br />

“Şu saatte gördüm. Bu gece Ramazan’ın başlangıcıdır. Şahadet ederim,’ dedikten<br />

sonra şahitlerin de ifadeleriyle durum kesinleşince Ramazan başlamış olurdu. Osmanlı<br />

döneminde zengin konaklara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk için de sofralar<br />

hazırlanır ve çat kapı gelen misafirler asla geri çevrilmezdi. Misafirler iftarlarını yapıp<br />

gitmeye hazırlandıklarında, konak sahipleri tarafından kadife keseler içinde gümüş<br />

tabaklar, kehribar tesbihler, gümüş yüzükler kendilerine hediye edilirdi. Fakir kişilere<br />

ise konak sahibinin cömertliğine göre altın veya gümüş akçeler kadife keseler içinde<br />

hediye edilirdi. Diş kirası denilen bu hediyenin amacı, davetlilerin o gece zahmet edip<br />

gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olmasıdır.<br />

Ramazan ayında varlıklı kimseler farlı yerlerdeki esnaf dükkânlarına girer ve Zimem<br />

(veresiye) defterini isterlerdi. Defterin baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfalarını<br />

açar ve “Silin borçlarını, Allah kabul etsin,” der ve borçları ödeyip giderlerdi. Ne borcu<br />

ödenen kimin ödediğini bilir, ne de borcu ödeyen kimi borçtan kurtardığını bilirdi. İlk<br />

defa oruç tutacak çocuklara hediyeler verilir ya da çocukların oruçları büyükler tarafından<br />

satın alınarak oruca teşvik edilirdi. Tam gün oruç tutamayacak çocuklara öğle vakti oruçları<br />

açtırılır ve buna “Tekne Orucu” denirdi.<br />

Osmanlı’da Ramazan ayı genel olarak resmi bir festival havasında geçerdi. Gece yaşanır,<br />

gündüz dinlenilirdi. Sahur vaktine kadar Karagöz, meddah, ortaoyunu gibi programlar<br />

yapılır, yetenekli insanlar hünerlerini sergilerdi. Sahura doğru ortaya çıkan davul ve bu<br />

meyanda şekillenen mani geleneği Ramazan boyunca devam ederdi.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 61


RAMAZAN »<br />

Osmanlı devletinin Ramazan aylarında düzenlediği etkinliklerden biri de<br />

huzur dersleriydi. Ramazanın ilk on veya sekiz gününde yapılan bu dersler<br />

şeyhülislam tarafından ulemadan belli sayıda seçilerek günlere paylaştırılır<br />

ve en liyakatli âlimle başlanarak âlim tarafından dersler verilir ve bugünkü<br />

Cuma namazı hutbesine benzer biçimde gerçekleşirdi.<br />

Cerre çıkmak da Ramazan geleneklerinden biriydi. Osmanlı Devleti’nde<br />

medreselerde yaz tatilleri “Üç Aylar”da verilirdi. Bu tatillerde seçilmiş medrese<br />

talebeleri hem kendi bilgilerini pekiştirmek, hem de halkı aydınlatmak için<br />

İmparatorluğun farklı bölgelerine gönderilirlerdi. Bu gönderme olayına<br />

“cerre çıkmak” denirdi. Medrese öğrencileri için cerre çıkmayı, staj olarak<br />

düşünebiliriz belki de.<br />

Osmanlı’da Ramazan ayının yaklaşmasından dolayı gerek ekmek, gerekse<br />

eşya fiyatlarının inip çıkmamasını sağlamak amacıyla, devlet tarafından sabit<br />

fiyatlar belirlenir ve belgelenerek kayda geçerdi. Bu çıkan fiyat belgelerine<br />

“narh defteri” deniliyordu. Bu fiyat belgelerini mahalle imamlarının bakkallara<br />

iletmeleri emrediliyordu. Bu şekilde Ramazan ayından özellikle gıda maddelerinin<br />

fiyatlarının düşük tutulması ve fakir ailelerin de Ramazan’da rahat<br />

alışveriş yapması sağlanırdı.<br />

Günümüzde nasıl ki ihtiyaç sahipleri için iftar çadırları kuruluyorsa Osmanlı<br />

döneminde de yemek dağıtılıyordu. Devlet yalnızca yemek değil, ihtiyaç sahibi<br />

vatandaşlarının birçok maddi ihtiyacını da karşılıyordu.<br />

Ancak törenlerin belki de en büyüğü oruç tutmak olduğundan yemek üzerine<br />

oldukça kafa yoruluyordu. Osmanlı’da oruç açmak büyük bir törendi. Ne yemek<br />

yapılacağı, neyin ne zaman sofraya geleceği ve hangi yiyeceğin ne zaman<br />

sofrada yeneceği belliydi. İftar sofrasında oruç, iftariyeliklerle açılırdı. Çeşit<br />

çeşit peynirler, siyah ve yeşil zeytinler, farklı kaplarda gelen rengârenk mis<br />

kokulu reçeller, pastırma, hurma ve ekmek yerine bir Ramazan klasiği olan<br />

pide, iftariyeliklerin olmazsa olmazlarındandı.<br />

Ramazan öncesi alınan iftariyelikler, börek ve tatlılar için yapılan yufkalar,<br />

kuru yemişler, hoşaflık malzeme, mevsimine göre seçilir, özellikle evdeki<br />

bütün bakır kaplar kalaylanır ve Ramazan böyle beklenirdi.<br />

Ramazan günlerinde her gün iftar ve sahur sofraları olmak üzere iki sofra<br />

kurulurdu. Osmanlı’da iftar sofrası iki aşamalıydı. Birinci aşama “İftariye”<br />

denilen ilk fasıl, ikincisi de ana yemeklerin yendiği ikinci fasıldı. Oruç su<br />

ya da zeytinle açılır, küçük tabaklarda gelen iftariyeliklerle yemeğe devam<br />

edilirdi. Küçük tabaklarda ve sahanlarda reçeller, peynirler, çiğ sucuklar,<br />

yağlı ya da sirkeli zeytinler teker teker alınır, bunların yanında fırınlardan<br />

yeni çıkmış pideler bulunurdu. İftariyelikler bittikten sonra kaldırılır, sonra<br />

akşam namazı kılınırdı. Namaz sonrasında yeniden sofraya dönülür, yemeğe<br />

çorba ve et yemekleri getirilirdi.<br />

Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı’nın saray mutfağının<br />

5250 metrekare olduğunu öğrenince saraydaki yemek kültürünün<br />

önemi konusunda ister istemez bir fikrimiz oluşuyor.<br />

62 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Saray’da mutfak o kadar önemli bir yere sahip ki, mutfak sekiz ayrı bölümden<br />

oluşuyordu. Padişah için Kuşhane mutfağında yemek pişirilir; haremlerine,<br />

vezirlere, harem ağlarına, divan vezirlerine hep ayrı aşçılar ayrı mutfaklarda<br />

yemek pişirirlerdi. Fatih Sultan Mehmet en çok karides, tavuk ve balık severdi.<br />

Ona yapılan yemeklerde en çok yumurta kullanılırdı. II. Abdülhamit’in en<br />

sevdiği yemek ise soğanlı yumurta idi. Hatta bu yemeği kim daha iyi yaparsa<br />

o ödüllendiriliyordu. Çünkü bu yemek öyle herkesin yapabileceği bir yemek<br />

değildi. Yemeğin pişme süresi tam 3,5 saat sürerdi. En çok kuzu ve koyun<br />

etinin tercih edildiği saray mutfağında etlere mutlaka tarçın konuluyordu. En<br />

popüler sebze ise patlıcandı. Hatta patlıcan özel olarak Çin’den getirtiliyordu.<br />

Osmanlı zamanında tatlı yapımına büyük bir profesyonellikle bakılır, bu<br />

sebeple helvacıhanede bulunan ustalar özellikle maharetli ve zeki insanlardan<br />

seçilirdi ve yerleri ayrıydı.<br />

Tatlılarda şeker ihtiyacı bal ile karşılanmaktaydı. Ramazan'da hepimizin bildiği<br />

gibi güllaç yapılırdı ve benzer şekilde aşure de özel günler listesindeydi. Bunun<br />

haricinde baklava sarayda daha üst safhalarda beklenirken, o zamanki teknolojik<br />

yetersizlikten ötürü zorluğu olan kadayıfın yeri çok ayrı tutulmaktaydı.<br />

Ayrıca Osmanlı'da ayva tatlısının da yerinin çok ayrı olduğu biliniyor. Reçel<br />

kültürünün çok yaygın olduğu Osmanlı'da karpuz, kavun, günümüzde de<br />

tekrar popülerleşen patlıcan ve hatta cevizin bile reçeli yapılıyordu.<br />

OSMANLI PADIŞAHLARININ<br />

IFTAR MENÜLERI<br />

Osmanlı padişahları iftar menüsünde su yerine hoşaf ve şerbet içiyordu.<br />

Sarayda et ve balık pişirilirken olmazsa olmaz baharat ise tarçındı.<br />

Halk bulgur, saray ise pirinç tüketirdi. Halk şeker yerine bal ve pekmez kullansa<br />

da saray şekerden vazgeçmiyordu. Aynı şekilde ekmek olarak da beyaz mayalı<br />

ekmek tercih ederlerdi. Koyun ve kuzu eti bolca tüketilirdi.<br />

Ekmeğe çok önem verilirdi. “Has beyaz ekmek,” “en has beyaz ekmek,”<br />

“sıradan ekmek” gibi ekmek çeşitleri mevcuttu. En sevilen sebze patlıcandı.<br />

Bamyanın da Osmanlı mutfağında özel bir yeri vardı.<br />

Şimdilerde Ege’de çokça tüketilen ve olgunlaşmamış üzümden yapılan<br />

“koruk suyu”nun saray mutfağının demirbaşıydı ve sadece içecek olarak<br />

değil, tencere yemeklerine de koruk, limon suyu, nar ekşisi, soğan ve çeşitli<br />

baharatlar konurdu.<br />

Domates mutfağa 18. yüzyılın ardından girdi. Yeşilken tüketilirdi. Dolması,<br />

çorbası, zeytinyağlısı yapılırdı. Kırmızıya döndüğünde de çöpe atılırdı. Şiş<br />

kebap bugünkü gibi demir şişte yapılmazdı. Şiş olarak defne dalı ya da<br />

patlıcan sapı kullanılırdı. Bugün bizim bildiğimiz asma yaprağından sarmalar<br />

Osmanlı'da fındık kestanesi yaprağının sürgünlerinden, at kestanesi yaprağından,<br />

ayva yaprağından, fasulye yaprağından yapılırdı.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 63


RAMAZAN »<br />

Peki bu mutfağın has ve bir o kadar da zahmetli<br />

5 yemeğine bir göz atalım mı?<br />

KUBBE SINIYYE<br />

1 kg köftelik bulgur<br />

2-3 adet kuru soğan<br />

500 gr dövülmüş sığır eti<br />

İçi için:<br />

500 gr yağsız kıyma<br />

2 yemek kaşığı sade yağ<br />

50 gr badem<br />

50 gr ceviz içi<br />

50 gr çam fıstığı<br />

yeterince karışık baharat<br />

Kıyma, badem, ceviz içi ve çam fıstığını sade yağ ile kavurun. Kavrulmaya yakın<br />

karışık baharatı (toz kırmızı biber, Halep baharatı) ilave edin. Köfte hamurunu<br />

ikiye bölün.<br />

Tepsiyi katı sade yağ ile yağlayın. Sonra hamurun bir parçasını tepsiye yerleştirip<br />

avuç içiyle bastırarak tepsi yüzeyine iyice yerleşmesini sağlayın. Yağda<br />

kavrulmuş kıyma, çam fıstığı, ceviz ve bademi hamurun üzerine yerleştirin<br />

ve harcın üzerine bastırarak harcın hamura iyice yerleşmesini sağlayın. Geri<br />

kalan hamuru yine avuç içi ile bastırarak harcın üzerine kapatın. Baklava dilimi<br />

şeklinde kesip, hamur üzerine sade yağ sürün ve her bir dilime küçük bir çizik<br />

atın. Fırında 30-40 dakika pişirin.<br />

KAYISILI FISTIKLI<br />

SADABAD PILAVI<br />

2 su bardağı pirinç<br />

2 çorba kaşığı sıvı yağ<br />

1 çorba kaşığı tereyağı<br />

2 çorba kaşığı dolmalık fıstık<br />

15 adet kuru kayısı<br />

1 kahve fincanı kuşüzümü<br />

2 çorba kaşığı iri kıyılmış ceviz içi<br />

Tuz, karabiber<br />

Yeteri kadar sıcak su<br />

Süslemek için: Kuru kayısı, dolmalık fıstık, kuşüzümü, dereotu, fesleğen<br />

Pirinci ılık suda yarım saat bekletin. Sıvı yağ ve tereyağını bir tencereye alıp,<br />

dolmalık fıstıkları rengi dönene dek kavurun. Üzerine süzdüğünüz pirinci ekleyin.<br />

Pirinç beyazlaşana kadar kavurun; sonra da doğranmış kayısı, kuşüzümü,<br />

ceviz, tuz ve karabiber ekleyin. Bir iki kez çevirip, üzerini bir parmak geçecek<br />

kadar sıcak su katın. Kısık ateşte suyunu tamamen çekene kadar pişirin. Ocağı<br />

kapatıp tencerenin üzerine kâğıt havlu koyun. 10 dakika demlendirdikten<br />

sonra kuru kayısı, kuşüzümü, dolmalık fıstık, dereotu ve fesleğenle süsleyerek<br />

servis yapın.<br />

64 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


AYVA AŞI<br />

4 tane orta boy ayva<br />

2 kg kemikli gerdan eti (kemiksiz kullanacaksanız 1 kg yeterli olur)<br />

2 yemek kaşığı tereyağı<br />

3 yemek kaşığı sıvı yağ<br />

5-6 yemek kaşığı pekmez<br />

Yapışmaz tencere ocağa alınır. Sıvı yağ ilave edilir. Kemikli etler tencereye<br />

alınır. Orta ateşte etler mühürlenir (sulandırmadan arkalı önlü kızartılır).<br />

Üzerine su ve tuz eklenir. Kısık ateşte etler iyice yumuşayana kadar pişirilir.<br />

Yıkanan ayvalar kabuklu şekilde 4 eşit parçaya bölünür. Her parça elma dilimi<br />

şeklinde 3 eşit parçaya kesilir. Bir ayvadan toplam 12 dilim çıkacak şekilde<br />

dilimlenir. Tencereye alınır, üzerine yarı basacak şekilde sıcak su eklenir.<br />

Pişmeye bırakılır...<br />

Ayvalar yumuşadı, etler de pişti. Şimdi lezzetleri birleştirme zamanı artık.<br />

Etin suyu kontrol edilir. Tencerede bir su bardağı kadar kalmalı. Fazlaysa bir<br />

kaseye süzülür, suyu azsa ilave edilir. Ayvalar etlerin üzerine alınır. Ayvanın<br />

suyundan da bir su bardağı kadar alınır. Üzerine gezdirilir. En üste de pekmez<br />

gezdirilir. Tuzu kontrol edilir, kapağı kapatılıp pişmeye bırakılır. Lezzetler<br />

tanışıp, anlaşana kadar, yaklaşık 15 dakika kısık ateşte pişirilir. Tereyağı eritilir.<br />

Pişen yemek servis tabağına alındıktan sonra üzerine her tarafına eşit gelecek<br />

şekilde gezdirilir.<br />

DEMIRHINDI ŞERBETI<br />

150 gr demirhindi<br />

2 litre su<br />

300 gr toz şeker<br />

1 çubuk tarçın<br />

Demirhindi ve suyu bir tencereye alıp 20 dakika kaynatın. Süzgeçten geçirip,<br />

şeker ve çubuk tarçını ekleyin ve 10 dakika daha kaynatın. Tencereyi ocaktan<br />

alıp soğumaya bırakın. Şerbeti çok ince delikli süzgeçten tekrar süzerek<br />

sürahiye doldurun. Buzdolabında bir gün bekletip servis yapın.<br />

ARZUM AR 1024 Trendmix<br />

1000 W El Blender Seti Pembe<br />

Arzum AR 1024 Trendmix El Blender Seti<br />

mutfaktaki en iyi yardımcınız olacak. 750 ml<br />

parçalama haznesi, 900 ml ölçü kabı, turbo<br />

fonksiyonu ve çırpma aksesuarlarıyla Arzum<br />

Trendmix ile yemek yapmak büyük bir keyif.<br />

HEMEN AL!<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 65


SES VE GÖRÜNTÜ » Cyborg Cebimizde<br />

CYBORG OLMAYA GİDEN YOL<br />

CEBİMİZDEN Mİ<br />

GEÇİYOR?<br />

“Akıllı telefon” tanımını artık neredeyse<br />

hepimiz kullanıyoruz, fakat bu tanımın<br />

altında yatan anlam üzerine ne kadar<br />

kafa yorduğumuz tartışılır. Cebimizde<br />

taşıdığımız telefonların işlemci gücü<br />

bakımından ne kadar da gelişmiş<br />

olduğu su götürmez bir gerçek<br />

olsa da, sadece işlemci gücünün<br />

artmış olması telefonlarımızı ne<br />

kadar “akıllı” kılıyor? Telefonlarımızın<br />

bizlere sunduğu imkânlar her geçen<br />

gün artsa da, mevcut durumu ile<br />

telefonların gerçekten de akıllı<br />

olduğunu söylemek biraz abartıya<br />

kaçıyor. Fakat telefon üreticileri “akıllı<br />

telefon” tanımındaki bu tutarsızlığı<br />

ortadan kaldırma konusunda oldukça<br />

kararlı gözüküyor. Siri, Cortana ve<br />

Google Assistant gibi sanal asistanlar,<br />

giyilebilir teknoloji ve yapay zekâ<br />

gibi teknolojik gelişmeler sayesinde<br />

gittikçe daha işlevsel ve akıllı bir hale<br />

geliyorlar. Ceplerimizdeki telefonları<br />

gerçekten de akıllı bir cihaz haline<br />

getirebilecek olan dijital asistanların<br />

geleceğini, yükselişe geçen<br />

teknolojiler ışığında inceliyoruz.<br />

66 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


TELEFONLARINIZ NE KADAR AKILLI?<br />

Telefonların gerçekten de “akıllı” bir hale geldiğini bizlere ilk hissettiren<br />

gelişme, ilk kez ortaya çıktığında büyük bir heyecan uyandıran<br />

“Siri” oldu. 2012 yılında ilk kez dünyaya tanıtıldığında Siri, insanların<br />

daha önce sadece bilimkurgu filmlerinde şahit olduğu bir teknolojiyi<br />

hizmetimize sunarak büyük bir heyecan dalgasına sebep oldu.<br />

Sadece konuşarak etkileşime geçebildiğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz<br />

anlarda size yardımcı olabilecek bir telefon fikri ilk kez bir gerçekliğe<br />

dönüşmüştü. Bu fikrin bu kadar hızlı bir şekilde sahiplenilmesinde<br />

ise Siri’nin oldukça insani tavırlarının etkisi hiç kuşkusuz ki oldukça<br />

etkiliydi.<br />

Sizin için mail atabilen, yol tarif eden, sabahları şemsiye almanız için<br />

uyaran, espri yapan ve hatta utanan bir cep telefonu fikri oldukça<br />

etkileyici olsa da, Siri’nin uzun vadede yarattığı etki beklenenin çok<br />

altında kaldı. Doğal diyalogları bile algılayabilen üstün konuşma<br />

tanıma becerisi dönemin teknolojilerine göre oldukça üstün olsa<br />

da, günlük problemlerimizin çeşitliliğiyle kusursuzca mücadele<br />

edebilecek bir dijital asistan üretebilmek bundan çok daha fazla<br />

teknik zorluğu beraberinde getirmekteydi. Bu teknik engellerin<br />

aşılabilmesi o zaman için pek mümkün olmadığından, Siri’ye ilgi<br />

yavaş yavaş dağıldı.<br />

Siri’nin ortaya çıkışından sonra sakin geçen beş yılın ardından, telefonlarımızı<br />

yeni bir döneme taşıyacak dijital asistan fikri tekrardan<br />

alevleniyor. Aradan geçen beş yıl içinde özellikle yapay zekâ ve<br />

giyilebilir teknoloji sektörlerinde yaşanan büyük gelişmeler, dijital<br />

asistanların kendilerini bir sonraki aşamaya taşıyabilmelerinin önünü<br />

açmış bulunuyor. Spesifik amaçlar için geliştirilmiş dijital asistanların<br />

sayısı çığ gibi artarken Google, Microsoft, Amazon ve Facebook gibi<br />

şirket devlerinin de kendi dijital asistanlarını geliştirmeye başlaması,<br />

telefonlarımızın “akıllı” sıfatını gerçekten hakettiği günlerin yakın<br />

olduğunu işaret ediyor. Hayal dünyamızı gerçeğe dönüştürmeyi vaat<br />

eden bu teknolojinin geleceğini daha iyi anlayabilmek için, dijital<br />

asistanların arkasında yatan teknolojiler ve farklı firmaların dijital<br />

asistan fikrine yaklaşımlarını inceleyerek başlayalım.<br />

İDEAL ASISTAN TANIMINA FARKLI<br />

YAKLAŞIMLAR<br />

Kullanıcısına her konuda yardımcı olabilecek bir dijital asistan fikri<br />

konsept olarak kolayca tanımlanabilse de, bu dijital asistanı gerçek<br />

kılacak birçok farklı yaklaşım mevcut. Hangi yöntemlerle etkileşime<br />

geçileceği, kullanıcının özel hayatına ne kadar entegre olacağı,<br />

kullanıcısıyla nasıl etkileşime geçeceği gibi birçok detay, her üreticinin<br />

kendi dijital asistan tanımını yapmasına neden oluyor. Gelin<br />

öncelikle telefon sektörünün devlerinin kendi dijital asistanlarını nasıl<br />

tasarladıklarını inceleyelim.<br />

- Dijital asistan fikrini ilk kez gerçeğe çevirmeyi başaran Apple, artık<br />

bir çoğumuzun aşina olduğu Siri’den de anlaşılabileceği gibi oldukça<br />

insansı bir dijital asistan yaratmanın peşinde. Arka planda sürekli aktif<br />

kalarak günlük rutinlerinizi takip eden ve genel bir profilinizi oluşturarak<br />

ilginizi çeken konular hakkında sizi haberdar eden bir asistanın<br />

aksine, sadece ihtiyaç duyduğunuz anlarda yardımınıza koşacak bir<br />

asistan olarak tasarlanan Siri, sizi gereğinden fazla rahatsız etmemek<br />

gibi bir prensibe sahip. Sizi daha iyi tanımaya çalışarak size özel bir<br />

asistan olmaya çabalamak yerine, ihtiyaç duyduğunuzda yardımınıza<br />

koşan ve kendine has bir karaktere sahip olacak şekilde tasarlanan<br />

Siri, kullanıcısıyla arasında kişisel bir bağ oluşturabilmek için insansı<br />

tavırlarına güveniyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 67


Daha pasif bir yaklaşım tercih edildiği için Siri’yle sadece ses yoluyla etkileşime<br />

girmek mümkün olabiliyor. Telefonunuzun ekranında düzenli olarak yer kaplamayan<br />

Siri bir ses komutu ile aktif hale getiriliyor ve üstün konuşma tanıma<br />

yeteneği sayesinde klavye kullanmanıza hiç gerek bırakmadan her isteğinizi<br />

yerine getirebiliyor. Sesle kontrol edilmesi ve kendine has karakteri sayesinde<br />

oldukça insansı hissettiren Siri, dijital asistanların sempatik ve sosyal yönünü<br />

temsil etmekte.<br />

- 2016 yılında Google Now servisine entegre edilen Google Assistant ise<br />

piyasaya sürülmesiyle büyük heyecan oluşturan bir başka güçlü dijital asistan<br />

olarak karşımıza çıkıyor. Oldukça taze bir ürün olmasına rağmen Google’ın<br />

devasa bilgi havuzunu ve servis çeşitliliğini arkasına alan Google Assistant,<br />

şimdiden kendisine bir hayran kitlesi oluşturmayı başardı. Siri’nin aksine,<br />

gücünü sizi tanımasından alan Google Assistant, sizi olup bitenler hakkında<br />

sürekli olarak bilgilendiren çok daha aktif bir yaklaşımı benimsemekte.<br />

Google’ın halihazırda mevcut bulunan birçok servisinden topladığı bilgiler<br />

sayesinde gün içinde sizi sürekli olarak izleyen Google Assistant, ihtiyacınız<br />

olabilecek bilgileri tahmin ederek sizi önceden bilgilendirmeye yönelik bir<br />

tasarımın ürünü.<br />

Bu yaklaşımın bir sonucu olarak Google Assistant sizi çevrenizdeki trafik<br />

durumu, evinize giden en kısa yol, güncel hava durumu, yaklaşan etkinlikleriniz<br />

ve çevrenizde olan bitenlere dair her konuda bilgilendiren daha görsel<br />

bir arayüze sahip. Her hareketinizden haberdar olan bir dijital asistan fikri ilk<br />

başlarda biraz ürkütücü olsa da, havaalanına yaklaştığınızda uçuş kartınızı<br />

hazırlayan veya yaklaşan bir akşam yemeğine ulaşabilmeniz için en kısa rota<br />

bilgisini daha siz sormadan hazırlayan bir asistan için tüm bu bilgiler oldukça<br />

hayati bir öneme sahip.<br />

- Siri’nin çekingen yapısı ile Google’ın oldukça meraklı doğası arasında<br />

daha dengeli bir dijital yardımcı olmayı hedefleyen Cortana ise, Microsoft<br />

tarafından hem bilgisayarlar hem de mobil platformlar için geliştirilmiş bir<br />

dijital asistan. Microsoft’un bu alanda uzun süredir sürdürdüğü çalışmaların<br />

sonucunda, doğal konuşmaları anlamak konusunda oldukça başarılı olan<br />

Cortana, yazı veya konuşma aracılığıyla aktifleştirilebiliyor. Kullanıcısını daha<br />

iyi tanımaya çalışarak kişisel zevklere göre tavsiyelerde bulunmaya yönelik bir<br />

tasarıma sahip olan Cortana’yı Google Assistant’tan ayıran en büyük nokta ise<br />

bu kişisel bilgileri nasıl elde ettiğinde yatıyor.<br />

Size dair topladığı bütün bilgileri “notebook” adı verilen bir listede tutan<br />

Cortana kullanıcısına notebook üzerinde tam kontrol sunuyor. Kişisel bilgilerinizi<br />

ve Cortana’nın yetkilerini dilediğinizce düzenleyebilmek yetkisi, meraklı<br />

bir doğaya sahip olan asistanlar için duyulan çekinceleri ortadan kaldırıyor.<br />

Kendisine sunduğunuz bilgiler dahilinde tavsiyelerde bulunma konusunda<br />

oldukça başarılı olan Cortana, yardımcı olmak ile rahatsız etmek arasındaki<br />

ince çizgiyi korumak konusunda da oldukça yetenekli.<br />

YAPAY ZEKÂNIN GETIRDIKLERI<br />

Dijital bir asistan yaratma konusunda her firma kendine has bir çizgiyi takip<br />

ediyor olsa da, dijital asistanları kusursuz hale getirmek için kullanılan<br />

teknolojiler tüm örneklerde benzerlik gösteriyor. Dijital asistanların gerçek<br />

anlamda akıllı olmalarını sağlayan şey ise, son zamanlarda büyük sıçramaların<br />

yaşandığı yapay zekâ teknolojisi. Daha iyi hizmet verebilmek için kullanıcısınının<br />

zevklerini ve rutinlerini tanımak zorunda olan dijital asistanlar için kendi<br />

kendine öğrenebilen yazılımların yeri doldurulamaz.<br />

68 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Cyborg Cebimizde « SES VE GÖRÜNTÜ<br />

SAMSUNG Galaxy Tab A6 SM-T280QZWATUR<br />

7 inç 1.5 GB 8 GB Android 5.1 Tablet PC Beyaz<br />

Galaxy Tab A (7.0, 2016) gün boyunca daha az şarj gerektirir ve<br />

büyük depolama alanı sağlar. Artık daha uzun süre içeriğinizin<br />

keyfini sürebilir ve çalışma ve eğlence deneyiminizi en uygun<br />

hale getirebilirsiniz.<br />

HEMEN AL!<br />

Kullanıcısı hakkında topladığı veriler arasında bağlantlar kurabilmek ve bu<br />

bağlantılar sayesinde kişinin rutinleri ve alışkanlıkları hakkında çok değerli<br />

bilgileri açığa çıkarabilmek, kendi kendine öğrenebilen algoritmalar olmadan<br />

gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsız bir olay. Günlük GPS verilerinizi analiz<br />

ederek evinizin nerede olduğunu tahmin eden ve bulunduğunuz noktadan<br />

evinize ulaşmak için kullanabileceğinz navigasyon ve trafik bilgilerini sürekli<br />

olarak ekranınızda hazır bulunduran Google Assistant, öğrenebilen yazılımların<br />

dijital asistanlara sağladığı imkânlara dair oldukça açık bir örnek.<br />

Dijital asistanların daha doğal ve insansı hissettirebilmesi için çok önemli<br />

olan konuşma algılama teknolojileri de her ne kadar ayrı bir disiplin olsa da,<br />

gücünü öğrenebilen yazılımlardan almakta. Biz her ne kadar farkında olmasak<br />

da, binlerce yıllık bir birikimin ürünü olan oldukça kompleks bir iletişim kurma<br />

yöntemine sahibiz. Örneğin gün içinde yüzlerce kez kullandığımız zamirlerle<br />

ne kastettiğimizi anlayabilmek için bir dijital asistanın kurduğumuz diyaloğa<br />

tam olarak hakim olması ve söz konusu zamirle neyi kastettiğimizi tahmin<br />

etmesi gerekiyor. Doğal konuşma dilindeki bu tür detayları yakalayabilmek<br />

için daha çok veri toplamak ve bu veriler arasında bağlantılar kurmak gerekiyor,<br />

ki bu durum bizi yine kendi kendine öğrenebilen algoritmalara çıkarıyor.<br />

Mevcut imkânlarla geliştirilen dijital asistanların yapabildikleri bile oldukça<br />

etkileyici iken, akıl almaz bir hızla gelişen yapay zekânın gelecekte bizlere<br />

ne tür olasılıklar sunacağını düşünmek bile oldukça heyecan verici. Fakat<br />

geleceğe heyecanla bakmamızı gerektirecek tek şey bununla sınırlı değil; eğer<br />

dijital asistanlar bu hızla gelişmeye devam ederlerse yakında bir telefona bile<br />

ihtiyaç duymadığımız günler bizi bekliyor olabilir.<br />

Giyilebilir teknoloji ürünleri günümüzde telefonlar için birer aksesuar niteliği<br />

taşısa da dijital asistanlar ile giyilebilir teknoloji ürünlerinin entegrasyonu bu<br />

durumu tam tersine çevirebilir. Dijital asistanlar daha kusursuz hale geldikçe<br />

telefonlarımızı şu an için işlevsel kılan uygulamaların ne olacağı büyük bir soru.<br />

Dijital asistanların evrimi tahmin edildiği şekilde gerçekleşirse, spesifik amaçlara<br />

hizmet eden Uber, Booking veya Foursquare gibi uygulamaların kendilerini dijital<br />

asistanlara entegre etmek zorunda kalması kaçınılmaz. Bu entegrasyon eğer bir<br />

gün gerçekleşirse, bir arayüz olarak telefona duyulan bütün ihtiyaç ortadan<br />

kalkmış olacak.<br />

Bir örnekle açıklamak gerekirse; konuşarak etkileşime girebildiğiniz oldukça<br />

gelişmiş bir dijital asistan hayal edelim. Bu dijital asistana akşam yemeğiniz<br />

için bir rezervasyon yapmasını söylediğinizde sizi bir rezervasyon uygulamasına<br />

yönlendirmesi oldukça garip bir durum olurdu. Bir dijital asistandan beklenenin<br />

istediğiniz şeyleri sizin için gerçekleştirmesi olduğunu kabul edersek, söz konusu<br />

asistanın ya her ihtiyacınız için kullanabileceği bir servis hizmetine sahip olması<br />

gerekir ya da bu hizmetleri başka uygulamalar üzerinden kullanabilmesi. Her<br />

iki durumda da ortak olan nokta uygulamaların bugün kulandığımız şekilde<br />

kendilerini var edemeyeceği gerçeğidir. Yani uygulamalar ya hizmetlerini söz<br />

konusu dijital asistanın arayüzüne entegre edecek ya da en basit tanımıyla iş<br />

yapamayacaktır.<br />

Telefonunuzdaki bütün hizmetlerin tek bir arayüzden kontrol edilebilir olması,<br />

bugün kullandığımız şekliyle fiziksel telefonların gerekliliğini ortadan kaldırabilir.<br />

Kolunuza taktığınız bir saat dijital asistanın tüm işlemci gücünü yüklenirken,<br />

Google Glass benzeri bir gözlük bu dijital asistanla etkileşime geçebilmek için<br />

yeterli olabilir. Telefonlarımızın tam anamıyla “akıllı” sıfatını kazanabilmek için<br />

girdiği bu yol, telefonun formülden silinerek sadece akıllı bir yardımcıyla başbaşa<br />

kalmamız ile sonuçlanabilir. Cyborglar halen o kadar da uzakta durmuyor değil mi?<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 69


SES VE GÖRÜNTÜ » Microsoft Hololens<br />

MICROSOFT HOLOLENS<br />

HAKKINDA HER ŞEY<br />

Giyilebilir teknoloji ve sanal gerçeklik başlıklarının en yeni üyesi Hololens,<br />

Microsoft’un en önemli projelerinden. Sanal gerçeklik terimini arttırılmış<br />

gerçeklik terimiyle yeniden ele alan ve bilgisayar grafiklerini gerçek hayatla<br />

birleştiren bu yeni teknolojiyi mercek altına alıyoruz.<br />

70 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Hololens’in son kullanıcı fiyatı henüz bilinmiyor. Geliştirici versiyonu 3000<br />

dolar fiyat etiketine sahip ve üreticinin web sitesi üzerinden sipariş edilebiliyor.<br />

Bu fiyata koruyucu kılıf, bağlantı kabloları ve geliştirici forumuna ücretsiz<br />

üyelik de dahil. Hololens’in bir de 5000 dolarlık “commercial suite” adında<br />

şirketler için özel üretilen bir versiyonu bulunuyor. Bu sürümü edinen şirketler,<br />

cihaz için endüstriyel uygulamalar geliştirirlerken Microsoft’tan doğrudan<br />

destek alabiliyorlar.<br />

Hololens, öncelikli olarak oyunlar için geliştirilmemiş olsa da, yakın geçmişte<br />

Microsoft tarafından satın alınan Minecraft’ın Hololens sürümü merakla beklenen<br />

uygulamalar arasında yer alıyor. Yayınlanan dokümantasyon ve videolarda<br />

ağırlıklı olarak iş alanında devrim yaratacak bir araç şeklinde tanıtılan cihazın,<br />

oyun performansı merak konusu. Windows 10 üzerinde çalışan Hololens’te<br />

teknik olarak bilgisayarınızda çalıştırabildiğiniz tüm oyunları oynayabilmeniz<br />

mümkün görünüyor.<br />

Microsoft Hololens’i “holografik bir bilgisayar” olarak tanımlıyor. Hololens,<br />

önümüzdeki yıllarda şirketin çıkaracağı diğer hologram cihazlar ailesinin ilk<br />

ürünü olacak.<br />

HOLOLENS HAKKINDA<br />

HENÜZ BILMEDIKLERIMIZ<br />

Hololens hakkında bilmediğimiz birçok detay var. Bunların başında, az önce<br />

de bahsettiğimiz, gelişimi hâlâ sürmekte olan uygulamalar geliyor. Hololens<br />

uygulamalarının nasıl çalışacağı ve bu uygulamaların nasıl kullanılacağı<br />

henüz bilinmiyor. Klasik Windows uygulamalarının Hololens’te çalışacağını<br />

biliyoruz. Ancak bu uygulamaların Hololens’te nasıl görüneceği ve nasıl<br />

yönetileceği bilinmiyor.<br />

Microsoft’un Windows 10 ile birlikte başlattığı “continuum” politikası,<br />

akıllı telefonlardan tabletlere, ultrabook’lardan masaüstü bilgisayarlara<br />

kadar tüm cihazlarda tek bir işletim sisteminin kullanılmasını<br />

standart haline getirmişti. Bu stratejiyle donanım uyumsuzluklarını ortadan<br />

kaldırmayı planlayan Microsoft, tüm cihaz segmentleriyle uyumlu çalışabilen<br />

bir dizi araç geliştirilmesini de öngörmüştü.<br />

Microsoft Hololens, işte bu politikanın yenilikçi bir ürünü. Windows 10 altyapısı<br />

üzerinde çalışan bir sanal gerçeklik başlığı olan Hololens, rakiplerinin aksine<br />

VR (virtual reality / sanal gerçeklik ) ünvanı yerine, AR, yani (augmented reality<br />

/ arttırılmış gerçeklik) sıfatıyla anılıyor. Cihaz, diğer sanal gerçeklik gözlüklerinin<br />

yoğunlaştığı film ve oyun gibi multimedyalara yoğunlaşmıyor. Bunun<br />

yerine, bulunduğunuz odadaki eşyaları, bilgisayarın kullanabileceği yüzeyler<br />

haline getiriyor ve bu yüzeyler üzerinde grafik ve metinler görüntülüyor. Bu,<br />

bugüne kadar ekranınızdaki masaüstüyle sınırlı olan çalışma alanınızın bütün<br />

görüş alanınıza yayılması anlamına geliyor.<br />

Ünlü teknoloji firmasının ilk sanal gerçeklik denemesi olan Hololens, 2015<br />

yılında ilk kez duyurulmuştu. Uzun süren bir geliştirme sürecinin ardından,<br />

geliştirici sürümü satışa sunulan başlık, bu yıl sonunda yeni özellikler ve çeşitli<br />

uygulamalarla birlikte son kullanıcıların beğenisine sunulacak.<br />

HOLOLENS HAKKINDA BILDIKLERIMIZ<br />

Microsoft’un bu devrim yaratacak cihazının bilinen özellikleriyle devam<br />

edelim. Yazının girşinde de belirttiğimiz gibi Hololens bir AR başlığı.<br />

Gözünüzle gördüğünüz objelerin üzerine cihazın lensleri hareketli ve çeşitli<br />

açılardan yakınlaşıp uzaklaşabildiğiniz gerçekçi grafik objeleri yerleştiriyor. Bu<br />

birleşim, ortaya daha önce denenmemiş bir sanal gerçeklik deneyimi çıkarıyor.<br />

Ortaya çıkan bu farklı deneyimi, Microsoft iki şekilde adlandırıyor: “Karma<br />

gerçeklik” ya da “hologram bilişimi.”<br />

Microsoft CEO’su Satya Nadella’nın açıklamalarına göre 2017’de son kullanıcılarla<br />

buluşacak olan Hololens’in çıkış yapacağı tarih de bilinmezler arasında.<br />

Bu çıkışın gecikmesinin sebebi ise teknolojinin oldukça yeni olması ve son<br />

kullanıcıların kullanımı için yaygın uygulamaların geliştiriliyor olması.<br />

Hololens’in potansiyel kullanım demoları oldukça etkileyici, ancak bu kullanımın<br />

detayları hakkında da bazı bilinmeyen noktalar var. Hololens’in arttırılmış<br />

gerçeklik videolarından görüş açısının ve derinliğinin ne kadar olduğunu<br />

kestirmek oldukça güç. Ayrıca görüş açısı ve önümüzde “canlanan” grafik ve<br />

metinlerin hızlı hareket ettiğimizde nasıl değişim gösterdiklerini bilmiyoruz.<br />

Hololens prototipleri ve geliştirici sürümlerinde, başlıkta görünen hologramlar<br />

görüş alanınızın içinde canlanıyorlar. Ekranda canlanan bu hologramlarla<br />

çalışmak için görüş alanınızı sabit tutmanız bekleniyor. Gözlerinizi hologramın<br />

canlandığı optimum alanın dışına çevirdiğinizde hologram görselleri anlık<br />

olarak kayboluyor. Bu da Hololens’i kullanmaya başlamadan önce belirli bir<br />

öğrenme süresine ihtiyaç duyabileceğimizin bir göstergesi.<br />

KAPUTUN ALTINDAKILER: HOLOLENS’E<br />

HANGI TEKNOLOJILER HAYAT VERIYOR?<br />

Hololens, holografik bilişimin öncüsü bir başlık olmanın yanı sıra aynı<br />

zamanda güçlü bir taşınabilir bilgisayar. 2GB belleğe ve 64GB dahili hafızaya<br />

sahip olan cihaz, HD kalitesinde video da çekebilen bir kamerayla donatılmış.<br />

Cihazın üzerinde dört adet ışık, çevre uzaklık ve hareket yakalama sensörü<br />

bulunuyor. 802.11ac özelliğine sahip kablosuz internet, Bluetooth 4.1 ve<br />

Micro-USB girişleri bulunduran Hololens, iki haftalık bekleme süresine sahip.<br />

Cihazın donanımı fan kullanılmadan pasif olarak soğutuluyor.<br />

Hololens, sadece bir arttırılmış gerçeklik başlığı değil, aynı zamanda başlı<br />

başına kullanılabilen bir “başlık-bilgisayar.” Üzerinde bulunan kamera sayesinde<br />

çevrenizde olup bitenler hakkında fikir sahibi olan, görüş alanınızın üzerine<br />

uyarı ve bildirimler yerleştirebilen, giyilebilen bir bilgisayar.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 71


Cihazda bulunan ekran ya da “vizör” 120x120 derecelik bir görüş alanına ve<br />

2.3 megapiksellik çözünürlüğe sahip. Bu da insan gözünün görüş alanı ile<br />

eş değer olduğunu gösteriyor. Cihazın ekranı, gözlerinizin birkaç santimetre<br />

uzağında konumlanıyor. Bu uzaklık incelikle ayarlanmış: Ekranın konumu<br />

sayesinde ekran üzerinde görüntülenen objeler beyniniz tarafından gerçek<br />

dünyada konumlanmış gibi algılanıyor. Hololens üzerinde gerçekleşen<br />

detaylı grafikler yedi santimetre kare boyutunda yer kaplasa da, yine ekran<br />

konumlanması sayesinde beynimiz tarafından gerçek dünyadaki objelerin<br />

boyutlarında algılanıyor. Daha az detay içeren ve fiziksel olarak yakınlaşıp<br />

“içine girebileceğiniz” grafikler ise başlık ekranının tamamını kaplıyor.<br />

Hololens, gerçek dünyanın üzerine bilgisayar grafiklerinin yerleştirildiği bir<br />

sistem. Bu durum VR (sanal gerçeklik) başlıklarına karşı duyarlılık gösteren<br />

kullanıcılar için iyi haber. Zira Hololens’te sanal gerçeklik başlıklarında olduğu<br />

gibi görüntü ve ses ile çevrelenip gerçek dünyadan ayrılmıyor, aksine dış<br />

dünyadan gelen görüntü ve seslerin üzerine inşa edilmiş görüntü ve sesleri<br />

deneyimliyorsunuz. Bu yeni gerçekliğin inşa edilmesi tamamen Hololens’in<br />

içerisindeki işlemci ve grafik çipi sayesinde gerçekleşiyor.<br />

Bu işlemin anlık olarak gerçekleşmesi için Hololens’te işlemci ve grafik çipinin<br />

yanı sıra bir de holografik işlem ünitesi (HPU) adı verilen bir çip bulunuyor.<br />

HPU, bulunduğunuz ortamdaki objelerin şekillerini çıkarmak ve bu objelere<br />

olan uzaklığınızı ölçmek için kullanılan ekstra bir işlemci.<br />

Hololens’in ekranı yekpare camdan bir gözlüğü andırıyor. Görüş alanınızın tamamını<br />

kaplayan bu yarı saydam ekran-gözlük karması parça, başınızın her iki yanına<br />

kadar uzanıyor. Cihazın üzerinde bir ses sistemi de mevcut. Kulaklarınızın üzerinde<br />

yer alan bu kulaklıklar dışarıdan gelen sesleri engellemiyor. Bunun yerine tıpkı<br />

görüş sisteminde olduğu gibi, ortam seslerinin üzerine sanal eklemeler yapıyor.<br />

Hololens’in rahat ve hafif olmasına da dikkat eden Microsoft, başlığın uzun saatler<br />

boyunca rahatsızlık vermeden kullanılabileceğini söylüyor. Microsoft tarafından<br />

tıpkı klavye ve fare gibi, bilgisayar kullanımının ayrılmaz bir parçası olması beklenen<br />

cihazın görüş sisteminin yüze olan mesafesi, gözlük kullananlar için ayarlanabiliyor.<br />

Cihaz sadece 579 gr ağırlığında.<br />

UYGULAMALAR VE OYUNLAR<br />

Windows 10 ile birlikte çalışan ve tıpkı klasik bir bilgisayarda olduğu gibi işlemci,<br />

bellek ve grafik çipi üçlüsüne sahip olan Hololens’te teorik olarak tüm Windows<br />

Store uygulamalarını çalıştırmak mümkün. Mevcut popüler uygulamaların<br />

Hololens’e uyarlanması ve yeni uygulamaların geliştirilmesi ile birlikte Windows<br />

Store’da Hololens kategorisinin açılması bekleniyor.<br />

Microsoft’un 2.5 milyar dolar ödeyerek satın aldığı Mojang firmasının ünlü oyunu<br />

Minecraft’ın, Hololens kullanıcılarına ücretsiz olarak dağıtılmasına kesin gözle<br />

bakılıyor. Tüm oyun konsollarının en çok satan oyunlarından olan Minecraft’ın,<br />

cihazın satışlarında kilit rol oynaması sürpriz olmaz.<br />

72 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Microsoft Hololens « SES VE GÖRÜNTÜ<br />

Ünlü üreticinin bir diğer önemli projesi Project X Ray’in de Hololens’e entegre<br />

edilmesi bekleniyor. 2015 yılındaki E3 fuarında demosu gösterilen X Ray,<br />

Microsoft’un oyun konsolu Xbox One’a eklenen ve oyuncunun bulunduğu<br />

odayı hologramla doldurarak oyun alanını geliştirmeyi hedefleyen bir konsol<br />

eklentisiydi. Project X Ray’in Hololens’te bir uygulama haline gelerek,<br />

Microsoft Xbox One’a entegre edilmesi ve mevcut oyun kütüphanesinin<br />

holografik başlık aracılığıyla oynanabilir hale gelmesi bekleniyor.<br />

Hololens için duyurusu yapılan HoloStudio uygulaması, özellikle mimari ve<br />

mühendislik alanında çalışanları hedef alıyor. Üç boyutlu modelleme ve baskı<br />

yapan kullanıcıların çalışma sistemlerini tamamen yeniden şekillendirecek<br />

olan uygulama ile tasarımların içinde dolaşmak mümkün hale geliyor. Üç<br />

boyutlu işlerin iki boyutlu ekranlar üzerinde tasarlandığı düşünüldüğünde,<br />

HoloStudio’nun bu tasarım sürecinin temel problemlerine hızlı çözümler<br />

getireceğini ön görebiliriz.<br />

Hololens üzerinde çalışması beklenen ve demosu yapılan bir diğer uygulama<br />

ise Skype. Microsoft’un görüntülü görüşme sisteminin üç boyutlu arayüze<br />

adapte olması ve bu iletişim biçimini yeniden şekillendirmesi bekleniyor.<br />

“Yıldız Savaşları” filmlerinden aşina olduğumuz hologram görüşmeleri<br />

Hololens ve Skype aracılığıyla çok yakında gerçek olabilir!<br />

LENOVO İdeapad 110 AMD<br />

Quad Core A8-7410 2.20 Ghz<br />

4 GB 1 TB R5M430 2 GB Notebook PC<br />

802.11 a/c WiFi bağlanabilirliği ideapad 110'da standart<br />

olarak gelmektedir ve son derece hızlı gözatma,<br />

akış ve karşıdan yükleme için mükemmel olmasını<br />

sağlamaktadır. 802.11 a/c WiFi, 802.11 b/g/n'ye kıyasla<br />

3 kata kadar daha yüksek bağlantı hızı sunar.<br />

HEMEN AL!<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 73


Oyun Bilgisayarları « SES VE GÖRÜNTÜ<br />

TAŞINABILIR<br />

OYUN BILGISAYARLARI<br />

Güçlü donanımları ve renkli tasarımlarıyla dikkat çeken “oyun dizüstü bilgisayarları”<br />

standart dizüstü bilgisayarlardan keskin çizgilerle ayrılıyor. Yüksek işlem gücü gerektiren<br />

Witcher 3: Wild Hunt ve Grand Theft Auto V gibi popüler oyunları akıcı grafiklerle<br />

oynamak ya da sanal gerçeklik gözlüklerini sorunsuzca kullanmak istiyorsanız, tercihiniz<br />

taşınabilir oyun bilgisayarlarından yana olmalı.<br />

Taşınabilir oyun bilgisayarları, tasarım ve donanım olarak, iş ve ultrabook türü<br />

taşınabilir bilgisayarlardan farklılık gösteriyor. Rakiplerine göre daha ağır ve kalın<br />

olan bu bilgisayarlar, bu dezavantajlarını masaüstü bilgisayar performansına<br />

yakın performanslar sunarak kapatıyorlar. Yüksek saat hızına sahip işlemciler,<br />

hızlı sabit diskler ve gelişmiş grafik çiplerine sahip olan bu bilgisayar türünü<br />

almadan önce bilmeniz gereken tüm detayları bu yazımızda sizler için derledik.<br />

TAŞINABILIR OYUN CANAVARLARI<br />

HAKKINDA HIZLI TÜYOLAR<br />

Oyun bilgisayarlarının kullanım amacının ne olduğunu söylememize gerek yok.<br />

Bu durumda satın alacağınız cihazla hangi oyunu ya da programı kullanacağınızı<br />

bilmek işleri kolaylaştıracaktır. Eğer cihazda oynamayı planladığınız oyun, “World<br />

of Warcraft” ya da “Candy Crush Saga” gibi görece eski ve yüksek performans<br />

gerektirmeyen bir oyunsa, oyun dizüstü yerine daha mütevazı bir dizüstü işinizi<br />

görecektir.<br />

17 ve 18 inçlik ekrana sahip olan oyun dizüstü bilgisayarları genellikle yüksek<br />

güce fakat düşük taşınabilirliğe sahiptirler. 13 inçlik oyun dizüstü bilgisayarları<br />

ise yüksek taşınabilirlik ve pil ömrüne, fakat büyük ekranlı akranlarına göre daha<br />

düşük işlem gücüne sahipler. 14 ve 15 inçlik dizüstleri ise ortalama bir taşınabilirlik/performans<br />

oranına sahipler. Taşınabilirlik ve oyun performansını göz önünde<br />

bulundurarak boyut tercihini gerçekleştirebilirsiniz. Bu konuya “oyun dizüstünüzü<br />

ne kadar taşınabilir alırdınız?” bölümünde detaylı olarak tekrar değineceğiz.<br />

Klavye, oyun dizüstlerinin önemli parçalarından. W, A, S, D tuşlarının diğer<br />

tuşlardan belirgin bir şekilde ayrıldığına ve klavyenin alttan aydınlatmaya sahip<br />

olduğuna emin olun. Bazı oyun dizüstü bilgisayarları farklı renk kombinasyonlarıyla<br />

klavye aydınlatması sunabiliyorlar. Klavyenin ve sol elinizin bileğinizi<br />

yasladığınız kısmının boyutu da yine uzun süreli oyun oturumları için önemli<br />

bir ayrıntı. Eğer harici bir monitör kullanmayacaksanız ve güncel oyunları yüksek<br />

çözünürlükle oynamak istiyorsanız, Full HD (1920 x 1080) ekran çözünürlüğünden<br />

daha düşük bir ekrana sahip dizüstünü tercih etmeyin. Bu değerden düşük ekran<br />

çözünürlüğüne, örneğin HD Ready (1368 x 720) sahip oyun dizüstleri bulmak da<br />

mümkün. Bu durumda oyunlar düşük çözünürlükte ama yüksek akıcılıkta çalışacaktır.<br />

Grafik çıkışı için televizyon ya da sanal gerçeklik başlığı kullanacaksanız,<br />

HDMI 1.3 ya da HDMI 2.0 çıkışının dizüstünde bulunduğuna emin olun.<br />

Oyun dizüstü bilgisayarı alırken dahili depolamada yüksek kapasite yerine yüksek<br />

okuma ve yazma hızlarına sahip SSD sabit diskleri tercih etmelisiniz. Bu sayede<br />

oyunları bilgisayara yükleme ve bölümler arasındaki geçiş süreleriniz azalacaktır.<br />

2.5 inçlik standart SSD’ler çoğu senaryo için iyi performans sunarken, M2 türü<br />

mini SSD’ler en yüksek oyun performansı vadediyor.Oyun dizüstü bilgisayarlarını<br />

diğer türlerden ayıran en önemli detay, harici ekran kartlarıdır. Günlük kullanımda<br />

işlemci üzerindeki dahili grafik çipini kullanan bu dizüstü bilgisayarlar, oyunlarda<br />

otomatik olarak harici grafik çipini devreye sokuyor. Nvidia’nın 10 serisi grafik<br />

işlemcileri (GPU) ile AMD’nin R9 serisi grafik işlemcileri bu grafik çiplerinin en<br />

üst düzey olanlarını barındırıyor. İşlemci (CPU), oyun performansını doğrudan<br />

etkileyen bir diğer donanım. Bu alanda da Intel’in i5 ve i7 işlemcilerinden en az<br />

altıncı nesil olanlarını tercih etmelisiniz.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 75


RAZER Blackwidow Chroma V2 Türkçe<br />

Oyuncu Klavye<br />

Razer Chroma aydınlatma ile güçlendirilen Razer<br />

BlackWidow Chroma V2 size yalnızca etkileyici renk<br />

spektrumu ile değil, kişiselleştirişmiş ışık kontrolleri,<br />

bol ödüllü Razer mekanik tuş anahtarları ve ergonomik<br />

bilek desteği sayesinde kendinizi ifade etmeniz için eşsiz<br />

bir özgürlük sunuyor.<br />

HEMEN AL!<br />

OYUN DIZÜSTÜNÜZÜ NE KADAR<br />

TAŞINABILIR ALIRDINIZ?<br />

Oyun dizüstü bilgisayarların performansları ve taşınabilirlikleri arasında ters<br />

orantı olduğundan bahsetmiştik. Cihazınızı hangi senaryolarda kullanacağınızı<br />

belirlemek, doğru dizüstünü tercih etmede size yardımcı olacaktır.<br />

Oyun dizüstü bilgisayarı yüksek işlem güçleri sayesinde masaüstü bilgisayarlar<br />

gibi de kullanılabiliyorlar. Bu cihazları bilgisayar kasası gibi, monitör,<br />

klavye ve fare üçlüsüne bağlayarak kullanabilirsiniz. Eğer kullanım senaryonuz<br />

buna yakınsa, 17 inç ve üzerindeki monitöre sahip bilgisayarları tercih etmek<br />

daha avantajlı olacaktır. Masaüstü kullanım senaryosu, dizüstünde kullanıma<br />

göre daha iyi havalandırma sağladığından oyun performansınız bir miktar<br />

daha artar. Bu bilgisayarlar, ağır yapıları nedeniyle ev-okul ya da ev-iş arasında<br />

taşınmaya pek uygun değiller. Yine de ev içerisinde odalar arasında kolaylıkla<br />

taşınabilirler.<br />

Ortalama taşınabilirliğe sahip olan 15 inçlik oyun dizüstü bilgisayarları ise,<br />

daha geniş bir kullanım yelpazesine sahip. 2 ile 3.4 kg arasında değişen<br />

ağırlığa sahip olan bu cihazları, her gün olmasa da, ara sıra gezintiye çıkarabilirsiniz.<br />

15 inçlik oyun dizüstleri masaüstü ve dizde kullanıma uygunlar. Bu<br />

segmentteki bilgisayarlar 4 ile 5 saat arasında bir pil performansı vadediyor.<br />

13 ve 14 inçlik oyun dizüstü bilgisayarları ise bu kategorinin en yüksek<br />

taşınabilirliğe sahip olan cihazlarını içeriyor. Eğer sıklıkla yer değiştiriyor ve<br />

güçlü bir dizüstünü yanınızda taşımak istiyorsanız, bu kategorideki cihazlar<br />

size göre. Ağırlıkları 2 kg’dan az olan bu cihazlar aynı zamanda tek bir şarjla 8<br />

saate kadar kullanılabiliyorlar. Bu cihazların daha büyük boyutlu muadillerine<br />

göre daha düşük kapasiteli işlemci ve grafik çipine sahip olmalarının nedeni,<br />

güçlü işlemcilerin ürettiği sıcaklığı dağıtacak kadar soğutma sisteminin bu<br />

küçük kasalara sığdırılamıyor olması.<br />

OYUNLARIN HAMMADDESI GRAFIKLER<br />

GPU olarak da bilinen grafik çipi, oyun bilgisayarlarının en önemli parçası. Bu<br />

çip, işlemciden gelen verileri işleyerek ekranınızda imajlar oluşmasını sağlıyor.<br />

Oyunların yüksek grafiklerinin bu çip üzerinde yarattığı baskı oldukça büyük<br />

olduğu için, grafik çipleri sistemin belleği yerine VRAM adı verilen özel bellek<br />

bloğunu kullanıyorlar. Tercih edeceğiniz grafik çipinin sahip olduğu VRAM<br />

miktarı, iyi ve akıcı grafikler elde etmek için önemli bir detay. Günümüzde<br />

3GB ve üzerindeki VRAM’e sahip mobil grafik çipleri üst sınıf kabul ediliyor.<br />

Grafik çipleri Nvidia ve AMD markalarının farklı modellerine sahip. Nvidia<br />

firmasının GeForce GTX 1060 ve AMD’nin R9 çipleri, DirectX 11 özelliğine<br />

sahip orta sınıf oyun dizüstü bilgisayarı grafik kartları. Bu grafik çipi, “Metro:<br />

Last Light” ve “Witcher 3” gibi popüler oyunlardaki su yansımaları ve saç teli<br />

dalgalanmaları gibi ince ayrıntıları sorunsuzca Full HD çözünürlükte ekranınıza<br />

verebiliyor. Bu çiple harici bir monitörle 4K çözünürlüğünde görseller de elde<br />

edebilirsiniz, ancak bunun için birkaç ince ayar yapmanız gerekebilir. Bu grafik<br />

çipleri sanal gerçeklik gözlükleri kullanımını da destekliyor.<br />

Yüksek grafik performansı için Nvidia GTX 1070 grafik çipine sahip olan dizüstü<br />

bilgisayarları tercih edebilirsiniz. Bu grafik çipi tıpkı 1060 ve R9’daki gibi<br />

76 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Oyun Bilgisayarları « SES VE GÖRÜNTÜ<br />

sanal gerçeklik başlıklarını destekliyor, fakat özellikle 4K çözünürlükte daha<br />

iyi sonuçlar veriyor. “Hitman” gibi üst düzey oyunlarda yüksek FPS değerleri<br />

yakalamak istiyorsanız bu kart ideal bir seçim olacaktır.<br />

Oyunları en yüksek çözünürlük ve FPS değerleriyle oynamak ve sanal gerçeklik<br />

gözlüklerindeki tüm uygulama ve oyunları sorunsuzca değerlendirmek istiyorsanız,<br />

dizüstü bilgisayarınızda bulunması gereken grafik çipi Nvidia GTX<br />

1080. DirectX 12 teknolojisini destekleyen bu GPU, “Tomb Raider” ve “Grand<br />

Theft Auto” gibi oyunların grafiklerini en üst seviyeye çekip yüksek performans<br />

almanızı sağlıyor.<br />

Bazı dizüstü bilgisayar üreticileri, nadiren de olsa SLI konfigürasyonlarına başvuruyorlar.<br />

Bu teknoloji, bir yerine iki fiziksel grafik çipinin kullanılmasına izin<br />

veriyor. SLI birleşimi, 4K monitör çıkışı kullanacak olan kullanıcıların yüksek<br />

yenileme hızlarına ulaşabilmeleri için ideal.<br />

GRAFIKLERIN HAYAT BULDUĞU PARÇA:<br />

EKRANLAR<br />

Yüksek işlemci ve GPU kombinasyonuyla elde ettiğiniz akıcı grafiklerin soluk ve<br />

renksiz bir şekilde görüntülenmesini istemezsiniz değil mi? İşte oyun dizüstü<br />

bilgisayarlarının bir diğer önemli parçası ekranlar tam da bu noktada devreye<br />

giriyor. Oyunların ve videoların en iyi görüntü kalitesiyle yansıtılmasının en<br />

uçtaki parçası ekranlarla ilgili bilmeniz gereken bazı detaylar var.<br />

Çözünürlük bu detayların başında geliyor. Oyun dizüstlerinde seçebileceğiniz<br />

dört türde ekran çözünürlüğü mevcut: HD Ready (1368x768), Full HD<br />

(1920x1080), QHD (2560x1440) ve 4K(3840x2160). En yüksek yenileme hızı<br />

ve FPS HD Ready ekranlarda bulunurken, en yüksek görüş alanı ve detay 4K<br />

monitörlerde bulunuyor. Full HD ve QHD ekranların avantajı ise, oyun dışı<br />

masaüstü uygulamalarının bu çözünürlüklerde daha verimli kullanılabiliyor<br />

olması.<br />

Matlık veya parlaklık ekranlar için bir diğer önemli tercih. Parlak ekranlar daha<br />

canlı renkler sunarken, ekrana düşen ışığı yansıtıyorlar. Bu da birden fazla ışık<br />

kaynağı olan ortamlarda ve açık alanlarda ekranda kendi yansımanızı görmenize<br />

neden oluyor. Mat ekranlar mikroskobik pürüzlü yüzeyleri ile üzerlerine<br />

düşen ışığı soğuruyorlar. Ancak bu tip ekranlardaki renk sıcaklığı aralığı, parlak<br />

ekranlara göre daha düşük oluyor.<br />

OLED ya da LCD tipi aydınlatma bir diğer önemli oyun dizüstü ekran detayı.<br />

OLED ekranlar tekli ve arkadan aydınlatmaya sahip nano boyuttaki organik<br />

aydınlatıcılardan oluşuyor. Bu tip ekranlar yüksek parlaklık, görüş açısı ve<br />

yenileme hızına sahipler. Bu ekranların dezavantajı ise çok fazla enerji harcıyor<br />

olmaları. Görece daha eski bir teknoloji olan LCD yine nano boyuttaki<br />

ampullerden oluşuyor. Işık saçmayan ve ekstra bir aydınlatmaya ihtiyaç duyan<br />

LCD’lerin aydınlatma sistemi ekranların kenar kısımlarındaki aydınlatıcılarla<br />

sağlanıyor. Bu da daha düşük renk ve parlaklık ancak daha az enerji tüketimi<br />

ve batarya ömrü anlamına geliyor.<br />

Oyun dizüstü bilgisayarların ekran detaylarının sonuncusu, yenileme hızı.<br />

G-Sync ve FreeSync adında iki farklı standart yüksek yenileme hızına sahip<br />

monitörleri işaret ediyor. Bu iki standarttan birine sahip olan monitörler<br />

120Hz’lik yenileme hızı sunabiliyorlar.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 77


En çok tercih edilen<br />

mekanik klavye anahtarı:<br />

Romer-G!<br />

Romer-G anahtarlı mekanik klavyeler,<br />

HWA, TSM ve Cloud9 başta olmak üzere<br />

profesyonel takımların tercihi!<br />

%25’e Kadar Daha Hızlı<br />

Yepyeni Logitech Romer-G mekanik anahtar 1,5 mm mesafeden etkinleştirir.<br />

Bu, rakip ürünlerden %25 daha kısa ve hızlı olduğu anlamına gelir. Düşük kuvvetli<br />

45 gramlık etkinleştirme, neredeyse anlık cevap verme özelliği ve uzun oyun sürelerinde<br />

yorgunluk hissini en aza indirir.<br />

Uzun Süre Dayanıklı<br />

70 milyon tuş vuruşuyla test edilen Romer-G mekanik anahtarları, rakip ürünlere kıyasla<br />

%40’a kadar daha dayanıklıdır. İkili temas noktaları, daima istenilen anda tuş<br />

aktivasyonunu gerçekleştirir.<br />

G810 Orion Spectrum<br />

Performans Odaklı<br />

Tasarım<br />

G410 Atlas Spectrum<br />

Ultra Hızlı, Ultra Hafif<br />

G413 Karbon<br />

Uçak Sınıfı<br />

Alüminyum Alaşım<br />

G910 Orion Spark<br />

Arx Control ile<br />

Yüksek Oyun İçi Denetim


BILGISAYAR DÜNYASI » Depolama Çözümleri<br />

BILGISAYARINIZDA YER AÇIN:<br />

TÜM DETAYLARIYLA DEPOLAMA ÇÖZÜMLERI<br />

Bulut depolamanın harika bir buluş olduğunu kabul<br />

ediyoruz. Ama yıllardır aramızda olan güvenilir USB<br />

depolama hâlâ bizimle. Kişisel bilgilerinizi saklamaktan,<br />

yeni bir işletim sistemi kurmaya kadar çeşitli<br />

fonksiyonlarıyla hayatımızda yer almaya devam eden<br />

USB depolama çözümlerini inceliyoruz bu yazımızda.<br />

Hızlı, güvenilir ve sağlam. USB depolama çözümleri yıllardır hayatımızın<br />

önemli bir parçası ve önümüzdeki yıllarda da bu ünvanlarını korumaya<br />

devam edecek gibi görünüyorlar. Bilgisayarlar arası dosya transferlerinin<br />

yılmaz neferleri, işletim sistemi kurucuları ve yüksek kapasiteli yedekleme<br />

araçları olma sıfatlarını taşıyan bu bellekler, kullanıcılara çeşitli boyutlarda<br />

ve teknolojilerde sunuluyor. Yazımızda USB depolama çözümlerini ve çeşitli<br />

kullanım senaryolarını konuşacağız.<br />

TOSHIBA HDTP210EK3AA<br />

Canvio Ready<br />

2.5'' 1TB Siyah USB 3.0<br />

Toshiba'nın Canvio Ready harici sabit sürücüsü,<br />

saniyede 5 GB'a kadar aktarma hızı için USB 3.0<br />

teknolojisini kullanır ve tak ve kullan teknolojisiyle<br />

3 TB'a kadar ortamı kompakt ve taşınabilir bir cihaza<br />

hızla kaydedip güvence altına alabilirsiniz.<br />

HEMEN AL!<br />

AYNI ÖZELLIKLER, FARKLI SONUÇLAR<br />

USB arayüzünü kullanan depolama çözümlerinde iki önemli özellik bulunuyor.<br />

Bunlardan ilki, USB arayüzü numarası. Genellikle 2.0 ya da 3.0 olan bu arayüz<br />

numarası, desteklenen bağlantı teknolojisini ifade ediyor. USB 2.0 bellekler<br />

saniyede yaklaşık 15MB’lık veri aktarımı sağlarken, USB 3.0 değerine sahip<br />

cihazlar saniyede yaklaşık 150MB’a kadar veriyi taşıyabiliyor. Bilgisayarınız<br />

görece eski ve 2.0 standardındaki USB girişleri kullanıyorsa, USB 3.0 cihazlarla<br />

ancak 15MB’lık aktarım hızına ulaşabilirsiniz. USB 2.0 görece eski bir<br />

teknoloji olduğundan, alacağınız depolama çözümünün mutlaka en az USB<br />

3.0 teknolojisini desteklediğinden emin olun.<br />

USB depolama çözümlerinin ikinci önemli özelliği ise kapasite. Çubuk<br />

depolama çözümlerinde GB cinsinden gösterilen bu değer, 2 ile 512 arasında<br />

değişirken, harici disk tipi USB depolama cihazlarında 4096GB’a (4 terabyte)<br />

kadar yükselebiliyor. Eğer küçük dosyalar taşıyacaksanız, çubuk tipi USB<br />

bellekleri, eğer 4K video gibi büyük dosyalar taşıyacaksanız harici disk tipi<br />

USB depolama çözümlerini tercih etmelisiniz.<br />

80 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


USB bellek alırken rafları dolaştığınızda,<br />

aynı firmanın aynı özellik ve aynı kapasiteye<br />

sahip iki farklı ürününün farklı fiyatlandırmaya<br />

sahip olduğunu görebilirsiniz. Bu durum, üreticinin<br />

USB bellekte üretim sırasında kullandığı parçaların<br />

farklılığından kaynaklanıyor. Özellikle “controller” adı<br />

verilen ve cihazda verinin okuma yazma işlemini yöneten<br />

parçanın kalitesi bu fiyatlandırmada etkin rol oynuyor. Zaman<br />

zaman SSD dahili disklerde kullanılan “controller” devreleri kullanan<br />

firmalar, USB 3.0 teknolojisinin sınırlarını zorlayarak, saniyede<br />

200MB veri aktarım hızlarına ulaşabiliyorlar.<br />

DAHA KÜÇÜK VE DAHA INCE DAHA<br />

KALITELI DEMEK DEĞIL<br />

Teknolojinin son yıllarda moda olan “daha ince ve daha küçük olan daha<br />

kalitelidir” mesajı, USB depolama çözümleri için geçerli değil. Özellikle<br />

çubuk tipindeki USB bellekler zaman zaman bağlandıkları portlardan bile<br />

daha küçük bir boyutta sunulabiliyorlar. Bu küçük bellekler, kullanışlı ve<br />

kompakt olsalar da, az önce belirttiğimiz yüksek hızlı “controller” devreleri<br />

içermediklerinden düşük aktarım hızları sunuyorlar.<br />

Eğer yüksek taşınabilirlik ve şıklık kaygınız yoksa, ultra ince ve küçük<br />

çubuklar yerine biraz daha büyük boyutlu bir USB depolama aygıtı tercih<br />

edin. Kaliteli elektronik parçaların biraz daha fazla yer kapladığı düşünülürse,<br />

yüksek aktarım hızları ve dayanıklılık için parmak boyutlarında<br />

ve metal kaplamaya sahip cihazları tercih edebillirsiniz. Bu sayede daha<br />

yüksek kapasiteli bir depolama çözümünü daha sağlam bir kap içerisinde<br />

kullanabilirsiniz.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 81


YENI NESIL MICROUSB VE USB 3.1<br />

DEPOLAMA ÇÖZÜMLERI<br />

Yeni teknoloji USB 3.1 ve MicroUSB girişine sahip depolama çözümleri henüz<br />

yaygınlaşmasa da belirli senaryolar için kullanışlı olabiliyorlar. USB 3.1 çıkışına<br />

sahip depolama cihazları, güncel dizüstü bilgisayarlarda giderek yaygınlaşan<br />

USB3.1 type-c /Thunderbolt girişini kullanıyorlar. Bu giriş sayesinde dosya<br />

aktarım hızları saniyede 1200 MB’a kadar çıkabiliyor. Bu depolama çözümlerinin<br />

dezavantajı ise bu girişin henüz yaygın olmaması. Eğer USB 3.1 type-c<br />

çıkışlı bir aygıt alacaksanız, daha yaygın olan USB 3.0 çıkışından yararlanmak<br />

için çevirici aparatlara ihtiyacınız olacak. Aynı zamanda tıpkı USB 2.0 ve<br />

USB 3.0 arasında yaşanan durum gibi, USB 3.1 cihazlar USB 3.0 girişlerinde<br />

kullanıldığında maksimum dosya aktarım hızları azalıyor.<br />

MicroUSB çıkışlı depolama aygıtlarının kullanım senaryoları ise daha ilginç.<br />

Yeni nesil akıllı telefonlarda bulunan USB OTG teknolojisi sayesinde bu<br />

cihazları akıllı telefonlarınızın şarj girişine cihazlar arası dosya transferi<br />

yapabiliyorsunuz. Akıllı telefon ya da tabletiniz bu teknolojiyi destekliyorsa,<br />

MicroUSB çıkışlı depolama çözümleri ile hızlı bir şekilde büyük boyutlu<br />

dosyaları bilgisayarınıza aktarabilir ya da yedekleyebilirsiniz. Bu cihazların<br />

kullanım alanları, USB 3.1 versiyonlarda olduğu gibi biraz sınırlı.<br />

YÜKSEK GÜVENLIKLI DOSYA DEPOLARI<br />

Dosyalarınızı yüksek güvenlikli bir şekilde depolamak ister miydiniz? Yüksek<br />

güvenlikli depolama araçları bu amaç için üretiliyorlar. Fiziksel hasara ve<br />

elektrik şoklarına karşı dayanıklı bu cihazlar, yanlışlıkla çamaşır makinesine<br />

girseler bile çalışmaya devam ediyorlar. Bu cihazlar aynı zamanda kasaları<br />

açıldığında ve devrelerine müdahale edilmeye çalışıldığında içeriklerini kalıcı<br />

olarak siliyorlar. Yüksek güvenlikli cihazların bazıları, fiziksel şifre girişine<br />

de sahip. Eğer doğru şifreyi tuşlamazsanız, cihazlar bilgisayar tarafından<br />

tanımlanamıyor.<br />

Yüksek güvenlikli dosya depolama sistemleri içindeki dosyaları dijital olarak<br />

da şifreleyebiliyor. Doğru şifreyi girmezseniz, dosya sisemi 256-bit’lik bir<br />

anahtarla kilitleniyor. Günümüz modern bilgisayarları ve işlemcilerinin bu<br />

şifreleri kırılabilmeleri için binlerce yıl çalışmaları gerektiği düşünülürse, bu<br />

sistemlerin oldukça güvenli olduklarını söyleyebiliriz.<br />

KABLOSUZ VE YEREL ARŞIVLER<br />

Ev ya da ofisinizde birden fazla bilgisayarın ve akıllı cihazın erişebileceği,<br />

yüksek hacimli ve güvenli bir depolama alanına ne dersiniz? Üstelik 7 gün<br />

24 saat erişilebilir ve kablosuz erişime açık olsa? Yerel bulut depolama olarak<br />

anılan bu sistemleri kurmak sandığınızdan çok daha kolay.<br />

Bu sistemlerin belkemiğini oluşturan iki parça var. Birincisi USB bağlantıya<br />

sahip bir depolama aracı. Bu araç, yukarıda bahsettiğimiz herhangi türden bir<br />

depolama çubuğu olabileceği gibi, ağır ve büyük boyutlu ama yüksek kapasiteli<br />

bir harici disk de olabilir. Bu cihazı sabit bir noktada tutup taşımayacağınız<br />

için, boyuttan ziyade kapasiteye yoğunlaşabilirsiniz. Sistemi oluşturan ikinci<br />

parça ise yeni nesil bir modem/router. Günümüzde satılan hemen her router,<br />

bir USB girişine sahip. Bu girişe sahip olan router’lar, aynı zamanda medya<br />

merkezi özelliğine de sahip; bağlanan depolama ünitesini otomatik olarak<br />

tanıyıp bu ünitedeki tüm dosyaları yerel ağa kablosuz olarak bağlanan tüm<br />

cihazlarla paylaşıyorlar. Router ya da modeminizin arayüzü üzerinden hangi<br />

dosyaların kiminle paylaşıldığına dair ince ayarlar yapmak da mümkün.<br />

DEPOLAMADA SINIRLARI<br />

KALDIRIN: RAID<br />

Özellikle az önce bahsettiğimiz sabit bir depolama çözümü kuracak olanları<br />

yakından ilgilendirecek bir teknolojiyle yazımızı bitiriyoruz. RAID, iki ya da<br />

82 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


Depolama Çözümleri « BILGISAYAR DÜNYASI<br />

daha fazla depolama çözümünün senkronize bir şekilde çalışıp daha fazla veriyi<br />

saklamaya ve bu verileri daha hızlı yazmaya imkân sağlayan bir teknoloji. Aynı<br />

kapasite ve özellikteki cihazlarla daha yüksek verim sağlayan bu teknolojinin<br />

türlerine ve hangi biçimlerde kullanılabileceklerine bakalım dilerseniz.<br />

RAID 1: En az iki depolama aracı gerektiren bu çözüm, aynı zamanda “mirroring”<br />

yani bire bir kopyalama olarak da biliniyor. Bu senaryoda veriler RAID 1<br />

şeklinde ayarlarnmış tüm disklere aynı anda yazılıyor. Bu teknolojiyle depolama<br />

araçlarından biri arızalansa bile, veri kaybı olmadan ve sistem sekteye<br />

uğratılmadan bozulan ünite değiştirilebiliyor. Veri hassasiyetini, kapasitenin<br />

önünde tutanların tercihi RAID 1 olmalı.<br />

RAID 0: Bu RAID searyosuna bağlı olan depolama çözümleri, sistem tarafından<br />

tek bir birim olarak algılanıyor. Cihazların kapasitesini birleştiren RAID 0,<br />

aynı anda birden fazla cihaza veri yazabildiği için yüksek okuma ve yazma<br />

hızları sunuyor. Bu yüksek veri yazma hızı kazancının dezavantajı ise depolama<br />

cihazlarından birinin arıza yapması halinde tüm sistemin çalışmasının sekteye<br />

uğruyor olması. Bu durumun önüne geçmek için en az dört benzer depolama<br />

sistemiyle RAID 10 sistemi kurmayı düşünebilirsiniz. Bu senaryoyla hem<br />

yüksek kapasite hem de birebir yedekleme aynı anda gerçekleşiyor.<br />

RAID 5: RAID 0 ve RAID 1’in aksine çalışmak için en az üç depolama aracına<br />

ihtiyaç duyan RAID 5 teknolojisinde veri tüm diskler arasında dağıtılıyor.<br />

Ortalama bir veri yazma ve okuma hızı sunan bu senaryoda bir aksilik olduğunda<br />

sadece bozulan cihazdaki verilere erişiminiz kalkıyor. Risk ve getiri<br />

açısından en ortalama senaryo RAID 5.<br />

RAID konfigürasyonlarını işletim sisteminin disk araçları ile yapabilirsiniz<br />

ya da halihazırda çeşitli RAID senaryolarına hazırlanmış olan cihazları satın<br />

alabilirsiniz.<br />

SONY Thunderbolt 6TB Ultra Hızlı USB 3.0<br />

Taşınabilir RAID Depolama Birimi<br />

Yerleşik kola sahip sağlam ve darbeye dayanıklı tasarım<br />

sahada güvenli ve güvenilir depolama sağlar. Bu birim,<br />

PC Windows ve Mac® işlemlerini destekleyen USB 3.0 ve<br />

Thunderbolt 2 bağlantıları sağlar.<br />

HEMEN AL!<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 83


Bilgi Çağı « BILGISAYAR DÜNYASI<br />

HEMEN AL!<br />

APPLE iPhone 6 32 GB Uzay Grisi<br />

Akıllı Telefon Apple Türkiye Garantili<br />

64 bit masaüstü sınıfı mimariyle tasarlanan yeni A8 çip, daha büyük<br />

bir ekranı çalıştırırken bile gücünden bir şey kaybetmez. M8 yardımcı<br />

hareket işlemcisi, gelişmiş sensörlerden ve yeni barometreden etkin<br />

bir şekilde veri toplar. Ve iPhone 6, gelişmiş pil ömrüyle hiç olmadığı<br />

kadar uzun süre boyunca daha fazlasını yapmanızı sağlar.<br />

BİLGİ ÇAĞI:<br />

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ<br />

Bilgiye ulaşmak artık hiç olmadığı kadar kolay bir hale geldi, fakat maruz kaldığımız bu bilgi<br />

bombardımanı, gerçek ile gerçek olmayan arasındaki hayati çizgiyi yok edebilecek tehlikeli bir<br />

silah haline geldi. Farkında olalım veya olmayalım, hepimiz bu bilgi kirliliğinden belirli ölçülerde<br />

etkilenmekteyiz ve bu durum gerçeğin ne olduğu sorusunu her geçen gün daha karmaşık<br />

bir hale getiriyor. Bilgi Çağı’nı gerçek kavramının yok olmaya yüz tuttuğu bir distopya haline<br />

getirmek istemiyorsak hepimizin üzerine düşen bazı sorumluluklar var!<br />

BILGI ÇAĞININ GETIRDIĞI<br />

FELAKET SENARYOLARI<br />

Bankamatiklerde kart şifrenizi tersten girdiğinizde polislere bir uyarı<br />

mesajı gittiğini veya alyansların sol ele takılmasının sebebinin sol elden<br />

geçen damarların doğrudan olarak kalbe gitmesi olduğunu söylesek, bize<br />

inanır mıydınız? Eğer yukarıdaki bilgiler size inandırıcı geldiyse veya daha<br />

önceden bu bilgileri biliyorsanız, üzgünüz ama son günlerin en tartışılan<br />

konularından olan “bilgi kirliliği”nin etkisi altındasınız demektir. Ancak sakın<br />

moraliniz bozulmasın, çünkü bilgi kirliliğinin toplumumuza etkisi tahmin<br />

ettiğinizden çok daha fazla ve neredeyse günlük olarak herkes bu tür yanlış<br />

bilgilendirmelere maruz kalıyor. Ispanağın içinde aslında bol miktarda demir<br />

bulunmadığını (Teşekkürler Temel Reis!) fakat yine de biyoloji camiasının çok<br />

büyük bir kısmının ıspanakta bol miktarda demir bulunduğuna inandığını<br />

söylersek, bu durumun ne kadar yaygın olduğunu ve bu konuda hiç de yalnız<br />

olmadığınızı belki daha iyi anlayabilirsiniz.<br />

Aslına bakarsak, keşke maruz kaldığımız bilgi kirliliğinin etkileri sadece bunun<br />

gibi küçük yanlış bilgilerle sınırlı kalsa. Alyansın sol ele takılmasının aslında<br />

mantıklı bir sebebi olmadığını bilmemenin hayatlarımıza pek fazla bir etkisi<br />

olmasa da, çeşitli ülkelerin istihbarat servisleri birbirlerini bilgi kirliliği yoluyla<br />

seçim sonuçlarını manipüle etmekle suçlamaya başladığında, bilgi kirliliği<br />

madalyonunun tehlikeli arka yüzünü rahatça görebiliyoruz. Gezegenimizde<br />

yaşanan olaylar hakkında doğru bilgiye ulaşma yeteneğimizi kaybetmek,<br />

toplumsal bir güvensizlik dalgasının ortaya çıkmasına ve kişilerin kendi ideoloji<br />

balonları içerisine hapsolmasına sebep olabilir. Bilgi kirliliği konusunun<br />

son günlerde bu kadar popüler hale gelmesinin sebebi, demokrasinin ve<br />

medeniyetimizin uzun vadede tehlike altında olmasından kaynaklanıyor.<br />

Yalan haberler ve dezenformasyona uğramış bilgiler insanlığın çok eski<br />

dönemlerinden beri aramızda, fakat mevcut durumu bu kadar tehlikeli hale<br />

getiren şey bilginin daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yayılma<br />

fırsatını bulmasından kaynaklanıyor. İnternetin neredeyse tüm insanlığa<br />

yayılmasıyla birlikte başlayan bilgi çağı, bu tür hatalı bilgilerin tarihte hiç<br />

olmadığı kadar hızlı yayılması ve insanları etkisi altına alması için oldukça<br />

uygun bir zemin hazırlamış oldu. Bilginin altın çağını başlattığına inandığımız<br />

internet, gerekli tedbirlerin alınmaması sonucunda bilgi kavramının altını<br />

oyan bir araç haline dönüştü.<br />

Bahsettiğimiz şeylerin biraz abartıya kaçtığını düşünüyor olabilirsiniz, fakat<br />

konunun derinliklerine indiğimizde mevcut felaket senaryolarının aslında ne<br />

kadar da olası olduğunu sizler de göreceksiniz. Başta Avrupa Birliği olmak<br />

üzere birçok uluslararası kuruluşun savaş açtığı internetteki bilgi kirliliğine<br />

karşı ne tür önlemler alınabileceğini düşünmeden önce, bütün bu bilgi kirliliğini<br />

ortaya çıkaran sebepleri incelemekte fayda var. Nedir bu bilgi kirliliği,<br />

nasıl ortaya çıkar ve kime hizmet eder merak ediyorsanız, gelin konunun<br />

derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 85


BILGISAYAR DÜNYASI » Bilgi Çağı<br />

KIŞISEL ÇIKARLARA ÇALIŞAN<br />

BIR YALAN ÜRETECI<br />

Bilgi kirliliği oldukça geniş bir kavram ve öncelikle bilgi kirliliği derken ne<br />

tür şeylerden bahsettiğimizi açıklığa kavuşturalım. Bilgi kirliliğinin çeşitlerini<br />

çok basit bir şekilde iki sınıfa ayırmak mümkün. Son zamanlarda Trump’ın en<br />

sevdiği kelime olarak karşımıza çıkan “fake news” yani sahte haberler bu genel<br />

kategorilerin ilkini oluşturuyor. Sahte haber derken kastettiğimiz, haberde<br />

söz edilen olayın hiçbir zaman yaşanmamış olmasında yatıyor. Örneğin Trump<br />

seçildikten hemen sonra internette bolca karşılaştığımız Trump’ın kalp krizi<br />

geçirdiği haberi, tamamıyla gerçek dışı olması sebebiyle bu kategoriye uygun<br />

bir örnek olarak gösterilebilir. Diğer kategorimiz ise yaşanmış olayların çarpıtılarak<br />

sunulmasıyla oluşuyor. Her iki kategorinin ortak noktası ise gerçek<br />

olmayan bir durumun gerçekmiş gibi yansıtılması.<br />

Bilgi kirliliğinin tanımını kolayca yapabilsek de, bu bilgi kirliliğinin neden<br />

oluştuğu ve ne amaçla var olduğu konusu biraz daha karmaşık. Aslında bilgi<br />

kirliliğinin son zamanlarda tavan yapmasının altında yatan başlıca sebep, yazılı<br />

basının ve geleneksel medya kuruluşlarının gün geçtikçe önemini yitirmesiyle<br />

başlıyor. Sizin de fark edebileceğiniz gibi gazete okuyan insanların sayısı gün<br />

geçtikçe azalıyor. İnsanların haber alma alışkanlıklarının merkezine dijital<br />

platformları koymaya başlaması, geleneksel yöntemlerle habercilik yapan<br />

basın kuruluşlarının ekonomik varlığını risk altına alıyor. İnsanların gazete<br />

almaktan yavaş yavaş vazgeçmeye başlaması, reklam gelirleriyle ayakta duran<br />

gazeteler için bir facianın belirtisi.<br />

Hızla gelişen çağa ayak uydurmak zorunda kalan köklü basın kuruluşları çözüm<br />

olarak habercilik yapmaya internet üzerinden devam etme kararı alsalar da,<br />

internetin tıklanma üzerine kurulu reklamcılık anlayışı gazeteleri büyük bir<br />

ikilemin içine sürüklüyor. Maddi olarak ayakta kalmak zorunda olan basın<br />

kuruluşları, internetten elde ettikleri geliri yükseltebilmek için daha çok<br />

tıklanmak zorunda kalıyorlar. Bu durum ise internet üzerinden yayın yapan<br />

gazeteleri insanların ilgisini çekecek haberler üretmeye zorluyor. Daha çok kâr<br />

elde etmek isteyen bazı gazeteler ise çözümü içeriğinden öte başlığıyla dikkat<br />

çeken haberler üretmekte buluyorlar. Haberin içeriğini ve güvenilirliğini ikinci<br />

plana iteleyen bu durum ise bazı basın kuruluşlarının daha çok ilgi çekebilmek<br />

için sahte haberler üretmeye başlamasına yol açıyor.<br />

İsteyen herkesin internet üzerinde bir haber sitesi açabilmesinin ne kadar<br />

kolay olduğunu da göz önünde bulundurursak, bilgi kirliliğini oluşturan<br />

başlıca sebebin ekonomik çıkarlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Fakat<br />

CIA gibi bazı büyük istihbarat kurumlarının bilgi kirliliğini daha kötü emeller<br />

için kullanıldığı yönündeki iddialarını da göz ardı etmemek gerek. Söz konusu<br />

iddiaların gerçek olup olmadığına dair elimizde net bir kanıt bulunmasa da,<br />

olayları çarpıtarak yansıtmanın ne amaçlar için kullanılabileceğini gösteren<br />

güzel bir örneği incelemekte fayda var.<br />

Zaman zaman sosyal mecralarda karşımıza çıkan bir haber bilgi kirliliğinin<br />

nasıl kötü sonuçlar doğurabileceğinin güzel bir kanıtı. Söz konusu haber<br />

gönüllü olarak mültecilere yardımcı olan Maria Ladenburger isimli bir Alman<br />

öğrencinin, yardım ettiği bir mültecinin tecavüzüne uğrayarak öldürülmesiyle<br />

ilgili. 2016 yılında ortaya çıkan bu haber Almanya’da mülteci karşıtı büyük<br />

gösterilerin düzenlenmesine yol açtı. Maria Ladenburger’in 22 yaşındaki<br />

Afgan asıllı Hussein Khavari tarafından öldürüldüğünü iddia eden bu haber<br />

aslında büyük ölçüde doğru. Fakat gerçekten de vuku bulan bazı olayların<br />

küçük detaylar ile nasıl farklı bir anlam kazandığının güzel bir örneği. Maria<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 86


LENOVO Yoga 710 14 inç FHD IPS Dokunmatik<br />

Intel® Core i7-7500U 8 GB 256 GB SSD<br />

GeForce 940MX 2 GB Notebook<br />

14" Yoga 710 ile form ve işlev bir arada. Yenilikçi anten menteşe<br />

çok daha güçlü ve kararlı bir Wi-Fi bağlantısı sunarken, son teknoloji<br />

ürünü işleme ve grafik özellikleri, nefes kesen bir performans<br />

sunar; bu cihaz, piyasaya sunulan en hızlı cihazlardan biridir.<br />

HEMEN AL!<br />

Ladenburger gerçekten de 2016 yılında Hussein Khavari tarafından tecavüze<br />

uğrayarak öldürülmüş bir Alman vatandaşı. Fakat olayın detaylarını incelemeye<br />

başladığımızda görüyoruz ki Maria hiçbir zaman mültecilere yardımcı olan<br />

bir gönüllü olmamış ve Hussein Khavari de uzun süredir Almanya’da yaşayan<br />

azılı bir suçlu. Gördüğünüz gibi ortaya atılan iddia büyük ölçüde gerçek olsa<br />

da küçük bazı manipülasyonlar sonucunda gerçek dışı bir konuma itilmiş,<br />

Almanya’da yaşanan ve Suriyeli mültecileri hedef alan gösteriler ise maalesef<br />

ki su götürmez bir gerçek.<br />

ÇIVI ÇIVIYI SÖKER<br />

Küçük birkaç manipülasyonun nasıl da binlerce insanı sokaklara döken bir<br />

dinamik yarattığını görmek, bizleri internette karşılaştığımız bilgilerin<br />

gerçekliğinden şüphe etmeye yönlendiriyor. Maria Ladenburger örneğinde<br />

de gördüğümüz gibi işin aslına ulaşmak aslında hiç de zor değil. İddia edilen<br />

olay hakkında daha fazla detay elde ettikçe, söz konusu iddianın gerçek olup<br />

olmadığına karar vermek daha kolay bir hale geliyor. İşte bilgi kirliliği ile<br />

savaşın ilk ve en önemli adımı tam olarak burada başlıyor. Karşılaştığımız<br />

haberlerin gerçek olup olmadığına sadece birkaç kişi konuştuğu için değil,<br />

yeteri kadar araştırma yaptıktan sonra mantık filtresinden geçirerek karar<br />

vermek hepimizin bir sorumluluğu.<br />

İnternette karşımıza çıkan bir iddianın doğruluğunu test etmek, tahmin<br />

ettiğinizden çok daha basit. Bu amaçla üretilmiş belli başlı araçlar sayesinde,<br />

okuduklarımızı teste tutmak basit ama etkili bir alışkanlık haline getirilebilir.<br />

İnternette ilginç bulduğumuz bir haber ile karşılaştığımızda yapabileceğimiz<br />

ilk şey, söz konusu iddiayı internette aratarak karşımıza ne tür sonuçların<br />

çıktığını incelemek olacaktır. Sadece bu basit işlem bile söz konusu bilginin<br />

ne kadar gerçek olduğuna dair fikir yürütebileceğimiz çok sayıda bilgi kaynağını<br />

önümüze seriyor. Yapabileceğiniz bir diğer basit işlem ise söz konusu<br />

haberin kaynağına ulaşmak ve bu kaynağın güvenilirliğini sorgulamak olabilir.<br />

Özellikle bu işlem için oluşturulmuş ve bilgi kirliliğine sebep olan haber<br />

ajansları ile internet sitelerini bir araya getiren listeler, söz konusu kaynağın<br />

ne kadar güvenilir olduğunu görebilmek için oldukça faydalılar.<br />

Eğer ilginizi çeken haberin içerisinde olayla ilgili görseller mevcut ise söz<br />

konusu görselleri “reverse search” denilen bir yöntemle internette aratmak, bu<br />

görselin sözü edilen olay ile ilgili olup olmadığını anlamak için muhtemelen<br />

yeterli olacaktır. Eğer kafa karıştırıcı sonuçlar ile karşı karşıya kaldıysanız,<br />

yüklediğiniz fotoğrafları birden fazla yöntemle analiz eden ve fotoğrafın<br />

manipüle edilip edilmediğini gösteren araçlar sayesinde bu kafa karışıklığını<br />

yok edebilirsiniz. Eğer bu işlem de haberin üzerindeki kuşku bulutunu yok<br />

etmek için yeterli olmadıysa, fotoğrafta bulunan dikkat çekici yapıları olayın<br />

geçtiği iddia edilen yerin uydu görüntüleri içinde aramak sizi kesin bir sonuca<br />

ulaştıracaktır.<br />

Sizin de görebildiğiniz üzere internette karşı karşıya kaldığımız bilgilerin<br />

gerçekliğini sınamak, tahmin edilenden çok daha basit bir işlem. İnternet<br />

başımıza bu büyük problemi sardığı gibi aynı zamanda konu hakkında daha<br />

faza bilgiye ulaşarak bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için gerekli imkânları<br />

da bizlere sunuyor. Gerçek kavramının altını oyarak tüm geleceğimizi büyük<br />

bir tehlikeye atan bilgi kirliliğiyle mücadelenin ilk ve en önemli adımı, daha<br />

bilinçli bir internet kullanıcısı olmaktan ve internetin uçsuz bucaksız potansiyelini<br />

iyisi ve kötüsüyle kabullenmekten geçiyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 87


EĞLENCE DÜNYASI » Film Koleksiyonerliği<br />

FILM<br />

KOLEKSIYONERLIĞI<br />

BIR KARTOPU MU?<br />

Filmlere, oyunlara ait oyuncaklar, figürler son dönemde<br />

hayatımıza hızla girdi. Bu oyuncakların koleksiyonerleri var.<br />

Bu çılgınlık büyük bir hızla yayıldı ve sektör film endüstrisinin<br />

kendisi kadar kârlı hale geldi.<br />

PHILIPS SHE4205BK/00 Flite<br />

Kulakiçi Kulaklık Siyah<br />

Gündelik kullanım için ideal ve takması zahmetsiz olan<br />

Hyprlite kulaklık, konforlu tasarımıyla net ses sunar.<br />

Son derece ince ve inanılmaz hafif olan bu kulaklığın<br />

kulaklarınızda olduğunu hissetmeyeceksiniz bile.<br />

HEMEN AL!<br />

88 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


BÜYÜSÜ BOZULMUŞ DÜNYAYI<br />

BÜYÜLEMEK GEREK<br />

Film oyuncakları, sinemayla bağlantı kuruyor olmaları nedeniyle sahipleri<br />

için değerli nesneler. Bu nesneler kostümler, reklam posterleri ve senaryolar<br />

da olabileceği gibi, aslen film karakterlerinin oyuncakları ve figürleri oluyor.<br />

Hayranlar her zaman filmlerin hatıralarına saygılıydı, ancak son zamanlarda,<br />

bir zamanlar bir hobi olan bu durum, milyonlarca doların döndüğü Christie<br />

ve Sotheby gibi üst düzey firmaların elinde tuttuğu açık arttırmalarla büyüyen<br />

dev bir pazar haline geldi. Buna ek olarak, birçok popüler filmin öğeleri film<br />

hatıra dükkânları, web açık artırmaları ve film stüdyosu ve adına “sadaka<br />

etkinlikleri” denilen organizasyonlar aracılığıyla satılıyor.<br />

FILM DÜNYASININ KOLEKSIYONERLIĞI<br />

NE ZAMAN BAŞLADI?<br />

Eski günlerde çoğu insan imza, orijinal fotoğraf ya da poster istiyordu. Zira<br />

hayranlık her zaman bir müessese olarak varlığını sürdürdü. Nerede bir grup<br />

istekli insan varsa, kapitalizmin doğası arzı talebe dönüştürür. Dolayısıyla<br />

kişilerin isteklerine ulaşmaları zor olmadı. Koleksiyonerler uzun yıllar posta<br />

siparişiyle katalogları taradılar ve kataloglarda yazılanların doğruluğuna<br />

güvenmek zorunda kaldılar. Bazı zamanlarda ürünler canlı açık artırmalarla<br />

da satılıyordu, ancak bu iş henüz bir sektör haline dönüşmemişti. Bu ürünleri<br />

satan bayiiler dünyanın farklı yerlerindeydi ve iletişim kurmak da bugünkü<br />

kadar kolay değildi. Film stüdyoları, ellerindeki ürünlerin değerini anlamakta<br />

yavaş davrandılar, çoğunlukla o dönem kullanılan ürünler depolanıyor veya<br />

tekrar kullanılıyordu. Çoğu zaman işçiler, hediyelik eşya olabilecek ürünleri<br />

alabilir ve işverenlerinin pek de umrunda olmadığı için satarlardı. Bu adamların<br />

en ünlüsü Kent Warner’dı. Warner büyük bir özel koleksiyon topladı ve<br />

ilgilenen alıcılara sattı. Arkadaşlarından biri, Warner'ın Humphrey Bogart'ın<br />

“Kazablanka” filminde giydiği trençkotu nasıl kendine sakladığını anlatmıştı.<br />

Dönüm noktası 1970 yılında geldi. Kirk Kerkorian, bir yıl önce MGM'i satın<br />

almış ve James Thomas Aubrey Jr. başkanlığını kurmuştu. Maliyet azaltma<br />

önlemlerinin bir parçası olarak, Aubrey yüz binlerce ürünü açık arttırmaya<br />

sokmaya karar verdi. Bu muazzam olay gerçek bir başarı hikâyesiydi, çünkü<br />

Aubrey yeni bir sektör doğurmuştu.<br />

1970 MGM AÇIK ARTTIRMASI<br />

1970’te düzenlenen bu dev açık arttırmada “Zaman Makinesi” bile 10.000<br />

dolara alıcı bulmuştu. Onu alan kişi zaman makinesine ülke turu attırarak<br />

onu tüm fuarlara götürmeyi planladı, ancak 70’lerin sonuna doğru makinenin<br />

izi kaybedildi, ta ki 1979’da alakasız bir mağazada tekrar ortaya çıkana dek.<br />

Mayıs 1970'te yapılan MGM Stüdyosu açık arttırması, film alanıyla ilgilenen<br />

insanlar için arı kovanına dönüşmüştü. Aslında bu pazar yerinin ana amacı<br />

film maliyetlerinin düşmesi, depolama ihtiyacını en aza indirmekti. Ancak<br />

müzayede sonrası 350.000 ürünün satıldığı fark edildi. Satılan en ünlü ürünler<br />

Zaman Makinesi, Oz Büyücüsü’ndeki aslan kostümü ve Tarzan kostümüydü.<br />

Ürünlerin çoğunu Debbie Reynolds aldı. Ve Reynolds yeni bir açık arttırmaya<br />

hazırlandı.<br />

DEBBIE REYNOLDS KIMDIR?<br />

Debbie Reynolds Amerikalı oyuncu, dansçı ve şarkıcı, iş kadını ve koleksiyoncuydu.<br />

1950 ve 60'lı yıllarda birçok müzikal ve komedide rol aldı. Büyük<br />

çıkışını 1952 yapımı “Singin' in the Rain” müzikalindeki performansıyla<br />

gerçekleştirdi. Titanik gemisinden kurtulan Margaret Brown'ı canlandırdığı<br />

“The Unsinkable Molly Brown” filmindeki rolüyle Oscar ve Altın Küre adayı;<br />

komedi dizisi “Will & Grace”te canlandırdığı rolle Emmy Ödülü'ne aday oldu.<br />

1950'lerde plakları ve şarkılarıyla popüler oldu. Debbie Reynolds belki kendi<br />

kadar, hatta kendinden daha ünlü olan oyuncu, senarist ve roman yazarı Carrie<br />

Fisher'ın yani Prenses Leia’nın annesidir. Kızının geçirdiği kalp krizi sonucu<br />

yaşama veda etmesi üzerine Debbie Reynolds da haberi aldıktan iki gün sonra<br />

yaşama gözlerini yumdu.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 89


EĞLENCE DÜNYASI » Film Koleksiyonerliği<br />

2011 DEBBIE REYNOLDS<br />

AÇIK ARTTIRMASI<br />

Debbie Reynolds'un koleksiyonu, Profiles History'de Haziran ve Aralık 2011'de<br />

iki ihaleyle satıldı. Marilyn Monroe'nun o ünlü eteği, Charlie Chaplin'in siyah<br />

bowling şapkalarından biri, “Oz Büyücüsü”ndeki yakut terlikler, “My Fair<br />

Lady” filminde Audrey Hepburn'ün giydiği Ascot elbisesi ve şapkası, Charlton<br />

Heston'ın tunik ve bornozu, Ben-Hur'ün aksesuarları bu koleksiyona dahildi.<br />

18 Haziran 2011'de Monroe’nun o uçuşan elbisesi 4,6 milyon dolara satıldı<br />

ve bu rakam ön müzayede tahminlerinde 1-2 milyon doları aştı. “Gentlemen<br />

Prefer Blondes” filminde giyilen bir diğer Monroe elbisesi 1.2 milyon dolar<br />

kazandı, oysaki beklenen fiyatı 200.000 dolardan 300.000 dolara çıkmasıydı.<br />

60.000 ila 80.000 dolar arasında tahmin edilen Judy Garland’ın “Oz<br />

Büyücüsü”nde giydiği mavi pamuk elbisesi 910.000 dolara alıcı buldu. Açık<br />

arttırma toplamda 22,8 milyon dolar hasılat elde etti.<br />

İkinci Reynolds açık arTtırmasında, 3 Aralık 2011'de, “Star Wars” filminde<br />

kullanılan ve hâlâ çalışmakta olan bir Panavision PSR 35mm kamera, 625.000<br />

dolarla “Star Wars” hatıraları ve klasik kameraları içinde rekor kırdı.<br />

İNTERNET NASIL ETKILEDI?<br />

İnternetin ilk yıllarında, UseNet haber grupları aracılığıyla birbirleriyle iletişim<br />

kurmaya başlayan koleksiyonerler internet yaygınlaştıkça hiç düşünmedikleri<br />

kadar seri bir iletişim modeline geçtiler. 1995 yılında, popüler çevrimiçi<br />

e-posta grubu MoPo kuruldu ve burası bir merkez haline geldi. Bu grup hem<br />

yeni hem de eski koleksiyonerlere bilgi sağlamaya devam ediyor.<br />

1997'de koleksiyonerlerin hayatı sonsuza dek değişti, çünkü EBay iki yıl sürekli<br />

büyümenin ardından alternatif bir pazar haline geldi. Bugün, film hatıraları<br />

pazarı çoğunlukla istikrara kavuştu. Örneğin nadir bulunan bir film posteri<br />

büyük miktarlara alıcı bulur ve sıklıkla bulunan ürünler daha az fiyatlanır.<br />

HANGI ÜRÜNLER<br />

NE KADARA ALICI BULDU?<br />

“Tiffany’de Kahvaltı” filminde Audrey Hepburn’ün giydiği “küçük siyah elbise”<br />

923.187 dolara satıldı.<br />

“Kazablanka” filmindeki Sam’in piyanosu 1942’de bir Japon şirket tarafından<br />

154.000 dolara satın alınırken, 2014’te New York’a geri dönüşü 3 milyon 413<br />

bin dolara maloldu.<br />

1933 yapımı “Cavalcade” filmine ait Oscar heykelciği 332.000 dolara satıldı,<br />

filmin bütçesi bu meblağın yarısıydı.<br />

Steven Spielberg, Orson Welles’in “Yurttaş Kane” filminde kullanılan bir<br />

“Rosebud” kızağı için 1982’de 60.500 dolar ödedi.<br />

“Yurttaş Kane”in kullanılan boyalı çam “Rosebud” kızağı, 16 Aralık 1996'da<br />

Los Angeles'taki Christie tarafından açık arttırmada 233.500 dolara satıldı.<br />

Yine “Yurttaş Kane” filminden bir kızağı Amerikalı 12 yaşında bir çocuk girdiği<br />

bilgi yarışmasında kazanmıştı. 1942 başlarındaydı, Brooklyn'de 12 yaşında<br />

bir öğrenci ve okulunun film kulübü üyesi olan Bauer, RKO Yapım’ın tanıtım<br />

yarışmasına girdi, kazandı ve ödül olarak Rosebud kızağıseçti. Bauer'in oğlu<br />

CBS televizyonuna olayı şöyle anlatmıştı: “Bir zamanlar kızağı boyamak ve<br />

kullanmak istedim babam ‘Hayır onu dolaba koyun ve saklayın,’ dedi.<br />

Herman Mankiewicz’in Oscar’ı iki kez, 1999’da ve 2012’de tekrar satıldı ve en<br />

son fiyat 588.455 dolar oldu.<br />

Orson Welles’in Oscar heykeli 2011 yılında 861.000 dolara alıcı buldu.<br />

Welles’in çekim senaryosundan önce “Yurttaş Kane”in son gözden geçirilmiş<br />

taslağının kişisel kopyası Aralık 2007’de New York’taki Sotheby’s’te 97.000<br />

dolara satıldı.<br />

Darth Vader kostümü 2010’da 300.000 dolara satıldı.<br />

“Erkekler Sarışın Sever” filminde Marilyn Monroe’nun giydiği kırmızı elbise<br />

2010 yılında 1.2 milyon dolara satıldı.<br />

“Vadim O Kadar Yeşildi ki” filminin Oscar heykeli 2004’te 95.600 dolara ve<br />

2012’de 274.520 dolara satıldı.<br />

“King Kong” filmine ait bir küçük King Kong iskeleti 2009’da 200.000 dolara<br />

satıldı.<br />

“Metropolis” filmine ait orijinal bir poster, 2006'da 690.000 dolara satılarak<br />

rekor kırdı.<br />

Superman’in kostümü 115.000 dolara alıcı buldu.<br />

90 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


EĞLENCE DÜNYASI » Süper Kahramanlar<br />

SIZIN<br />

PELERININIZ<br />

NE RENK?<br />

Sizin süper kahramanınız kim? En çok hangi<br />

yetenekle donanmak istersiniz? Gözlerinizi<br />

kapatın ve kendinizi hangi kostümün içinde<br />

hayal ettiğinizi söyleyin.<br />

Süper kahramanlar ve onların çıkış noktası olan çizgi kitaplar her daim çok<br />

sevildi. Bu sevgi kendisini filmlerde ve oyuncaklarda çokça göstermeye başladı.<br />

Süper kahraman denilince aklımıza ilk gelen bu kahramanların insanüstü<br />

güçleri, zaten tam da bu yüzden süperler. Onları bizden ayıran öykündüğümüz<br />

ve öykünebileceğimiz tüm özellikleri. İnsanoğlu sıklıkla zekasının olağanüstü<br />

kıvraklığıyla yetinmeyerek kendisine fiziksel gücü örnek alıyor. Tabii Batman<br />

hariç. Ancak fiziksel gücün sınırlı oluşu süper kahramanların dünyasını bizim için<br />

bir cennet haline dönüştürüyor. Filmlerin arzuya hizmet eden doğası elbette ki<br />

ortaya başka medyumlarda da çıkıyor. Böylece okuduğumuz ya da seyrettiğimiz<br />

müddetçe kendimizi süper kahramanların yerine koyabiliyor ve kısa bir süre<br />

için bile olsa fiziksel sınırlılıklarımızı unutuyoruz. Bu sürecin adına özdeşleşme<br />

de diyebiliriz.<br />

Özdeşleşme, bir nesnenin davranışı tak¬lit etme eğilimini veya taklit etme sürecini<br />

ifade eder. Aynı zamanda duygusal açıdan yekvücut olma sürecini veya o nesneyle<br />

yekvücut olma halini ifade etmekte de kul¬lanılır. Özdeşleşme dürtüsü bizi çocukluğumuzdan<br />

itibaren etkisi altına alır. Örneğin çocuklar, televizyonda çizgi filmlerde<br />

gördükleri süper kahramanları taklit etmeye ve kendilerini onlarla özdeşleştirmeye<br />

başlarlar. Gerçek dünyanın içinde kendilerini o karakterle özdeşleştirdikleri bir<br />

dünya yaratırlar ve bu dünyayı kurgulamak ve yönetmek onları çok eğlendirir. Hayal<br />

dünyalarında sınır yoktur. Kim olmak istiyorlarsa onu olurlar. Bu durum uzmanlara<br />

göre abartılmadığı sürece faydalıdır bile. Çocuk, bir çizgi film karakterinin yerine<br />

geçer, olaylara ve durumlara onun gözünden bakmaya çalışır. Dolayısıyla süper<br />

kahramanlarla yakın olma çabamız aynı zamanda yitip giden çocukluğumuza dair<br />

bir özlem ve hala çocuk kalabilmeye dair de bir direniştir.<br />

THOR<br />

“Şimşek Tanrı” olarak bilinen Thor şimdiye kadar yapılan en büyük silahlardan biri<br />

olan büyüleyici çekiç Mjolnir'i kullanıyor. Kaslı Thor başkaları için savaşmaktan asla<br />

vazgeçmeyecek bir karakter.<br />

Gerçek Adı: Thor Odinson<br />

Güçler Odin ve Gaea oğlu olarak Thor'un gücü, dayanıklılığı ve yaralanmaya karşı<br />

direnci, insanlığın büyük çoğunluğundan daha fazla. Oldukça uzun ömürlü (yaşlanmaktan<br />

tamamen etkilenmemekle birlikte), konvansiyonel yetenekleri var. Thor<br />

savaş sanatında yetiştirilmiş, son derece yetenekli bir savaşçı; el dövüşü, kılıç çekimi<br />

ve çekiç atma becerisine oldukça usta.<br />

92 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


ÖRÜMCEK ADAM<br />

Lise öğrencisi Peter Parker, radyoaktif bir örümcek tarafından ısırıldı, bir<br />

örümceğin hızını, gücünü ve güçlerini elde etti. “Örümcek Adam” adını<br />

benimseyen Peter, yeni adamını kullanarak kariyerine başladı.<br />

Gerçek Adı: Peter Benjamin Parker<br />

Peter çoğu yüzeye yapışır, aşırı insan gücüne sahip (10 tonu optimal<br />

düzeyde kaldırır) ve normal bir insandan yaklaşık 15 kat daha çevik.<br />

Akrobatik sıçrayışlarının ve web slinging'in birleşimi. Peter başarılı bir<br />

biliminsanı, mucit ve fotoğrafçı.<br />

DEMİR ADAM<br />

Düşmanları tarafından kaçırıldığında bir silah inşa etmek zorunda kalan<br />

milyarder sanayici Tony Stark hayatını kurtarmak ve esaretten kaçmak<br />

için gelişmiş bir zırh giydi. Tony, bu “Demir Adam” zırhıyla dünyayı daha<br />

güvenli, daha iyi bir yer haline getirmek için parasını ve istihbaratını<br />

kullanıyor.<br />

Gerçek Adı: Anthony Edward "Tony" Stark<br />

Güçleri yok; Tony'nin vücudu, değiştirilmiş tekno-organik virüs Extremis<br />

tarafından geliştirildi, ancak şu anda erişilemiyor ve çalışmıyor.<br />

Tony gelişmiş silahlar ve zırh konusunda uzmanlaşmış geniş bir yelpazede<br />

gelişmiş cihazlar icat etmesine olanak tanıyan deha seviyesinde bir zekâya<br />

sahip. Onun keskin iş fikirleri haricinde süper yetenekleri yok.<br />

YEŞİL DEV - HULK<br />

Bruce Banner, bir gencin hayatını kurtarmaya çalışırken bir gama bombası<br />

patlasıyor ve “Hulk” olarak adlandırılan inanılmaz derecede güçlü bir yaratık<br />

haline geliyor.<br />

Gerçek Adı: Robert Bruce<br />

Yeşil Dev inanılmaz derecede insanüstü fiziksel kabiliyete sahiptir. Fiziksel güç<br />

kapasitesi potansiyel olarak sınırsız çünkü Hulk'ın gücü, büyük duygusal stres<br />

düzeyi, özellikle öfke ile orantılı olarak artıyor. Hulk güçlü bacak kaslarını uzak<br />

mesafelere zıplamak için kullanır. Hulk'ın yüzlerce kilometreyi tek bir sıçrayışta<br />

geçtiği biliniyor ve bir zamanlar hemen hemen Dünya’nın yörüngesine<br />

sıçradığı biliniyor. Hulk bacakları sınırsız bir kuvvete sahip olmasına, sınırsız<br />

hızına sahip olmasına ve belirli bir hıza ulaştığında bacaklarının aşırı güçleşmesine<br />

ve yeryüzünü yok etmesine rağmen, süper hızlarda çalışabilmesi için<br />

süperhomik bacak kaslarını kullanabilir. Hulk ellerini bir şok dalgası yaratarak<br />

çarpıtabilir, bu şok dalgası insanları canını sıkabilir, uçan nesneler yollayabilir<br />

ve yangınları söndürebilir. Onun gök gürültüsü patlamaları kasırga ve sonik<br />

patlamayla karşılaştırılıyor. Hulk fiziksel hasarlara karşı yüksek bir direnç<br />

gösterebilir ve ayrıca aşırı ısıya, zihin kontrolüne, nükleer patlamalara, zehirlere<br />

ve tüm hastalıklara karşı direnç gösterir. Ekstremitelerin yenilenmesine,<br />

yaşamsal organlara ve şaşırtıcı bir oranda hasar gören veya yok edilen doku<br />

alanlarına ek olarak Hulk'ın aşırı insani dayanıklılığı var. Hulk'ın vücudunda<br />

ayrıca "oksijenli per florokarbon emülsiyonu" yapan bir bez bulunuyor, bu da<br />

Hulk'un ciğerlerinde baskı yaratıyor ve etkili bir şekilde dekompresyon veya<br />

azot narkozu ile ilgili endişeleri olmadan çeşitli sualtı derinliklerinde nefes<br />

alıp vermesini sağlar.<br />

Yetenekler Dr. Bruce Banner, nükleer fizikte bir deha ve zekâsı bilinen herhangi<br />

bir istihbarat testinde ölçülemez. Banner Hulk olduğunda, bilinci de Hulk'ın<br />

içine gömülür.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 93


WOLVERINE<br />

X-Men karakterleri içinde en çok bilineni, en sevileni Wolverine.<br />

Kemikten keskin pençeleri adamantiyum ile kaplanmış ve bu<br />

sayede daha güçlü olmuştur. Bir mutant olan Wolverine, hayvani<br />

his ve reflekslere ve kendi kendini iyileştirme özelliğine<br />

sahip. Bu sebepledir ki yaraları kendiliğinden iyileşir. Koku<br />

alma yeteneği çok gelişmiştir. Ve sinirlendiğinde Hulk gibi bir<br />

güç efsanesine dönüşür. Pençelerinin kesemediği bilinen tek<br />

nesne ise Kaptan Amerika'nın kalkanıdır.<br />

YEŞIL FENER<br />

Parmağınızın üzerindeki halkanın gaudy mücevherlerinden daha<br />

fazla olmasını hayal edin, bunun yerine, evrenin en güçlü silahını<br />

koyun. Saf enerjiden dilediğini yaratabilir, gücü yalnızca hayal<br />

gücünüz ve iradenizle sınırlıdır.<br />

Tek yakalamak mı? Bu güce hakim olmak ve Yeşil Bir Fener olmanın<br />

korkularını çözmek anlamına geldiğini ve başdanışmalara karşı Hal<br />

Ürdün için yaşamının tümünden kaçındığını söyledi. Yalnızca tek<br />

oğlu Hal, onun en büyük kabusuna tanıklık etti: Pilot babası trajik<br />

bir uçak kazasında ölüyor. Yine de ayaklarını takip etmeye kararlı Hal,<br />

korkularını bastırarak pervasız, kararlı bir test pilotu olarak yetişti.<br />

Ancak ölmekte olan bir yabancı Dünya'ya düştüğünde, sorumsuz<br />

Hal, 3600 üyeyi aşan evrensel bir barış gücü olan Yeşil Fenerler<br />

Birliği'ndeki halefinin seçimi için seçildi.<br />

Galaksiler arası savaşlar. Güçsüz süvarileri. Yeşil Fener gücünü<br />

çalmaya çalışan, irade ile çalışan bir silah olan Green Fener, uçsuz<br />

bucaksız yeşil yumruklardan uzaktaki bir gezegenden çullabilen<br />

zümrüt tüfeklerine kadar her şeyi üreten saf enerjiden imal edip<br />

yaratabilir. Ancak Hal korkularını görmezden gelme eğilimindeyken,<br />

oğlanın gücünü haklı çıkarmanın tek yolunun onlara karşı koymak ve<br />

üstesinden gelmek olduğunu öğreneceğidir.<br />

KAPTAN AMERIKA<br />

Kaptan Amerika insanüstü güçlere sahip değil. Süper hızlı,<br />

güçlü ve dayanıklı. İkinci Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak<br />

orduya katılan Kaptan bir deney sırasında verilen serum<br />

sayesinde süper güçlere sahip olmuş. İdealleri için savaşır.<br />

İntikamcılar grubunun lideridir. Adamantiyum-vibranyum<br />

karışımı maddelerden yapılan bir kalkan kullanır.<br />

94 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


BATMAN<br />

Milyoner Bruce Wayne. Gotham şehrindeki bir soygun sırasında<br />

ebeveynlerinin vurulmasını izlerken sadece bir çocuktu. Suça karşı<br />

dünyanın en büyük silahı olma yolunda kendini adamış olan suç,<br />

hayatını tanımlayacaktı Batman’in.<br />

Batarang'ları, Batmobile'ı veya yüksek teknoloji silahlarıyla dolu<br />

Utility Belt'ini unutun. Batman, herkesin en korkulan süper kahramanıdır,<br />

çünkü kendini insanın mutlak zirvesine itmiştir. Dünyanın<br />

zar zor duyduğu dövüş tekniklerine hakim parlak bir dedektiftir. Her<br />

vesileyle ilgili bir plana sahip olan olimpik kalibre atlet her zaman<br />

düşmanlarının beş adım önünde. Fakat adaletsizliklere karşı yürüttüğü<br />

haçlı seferinde iki soru ortaya çıkıyor: Masumu ne kadar uzakta<br />

koruyacak ve yol boyunca insanlığını feda edecek mi?<br />

SILVER SURFER<br />

(GÜMÜŞ SÖRFÇÜ)<br />

“Silver Surfer” ya da gerçek adıyla Norrin Radd, Zenn-La isimli<br />

gezegenini kurtarmak amacıyla kendini Galactus'un hizmetine<br />

sunan ve onun bitmek bilmeyen açlığını doyurmak için yaşam<br />

enerjisi dolu gezegenler bulan genç bir astronom ve süper<br />

kahramandır.<br />

BLACK BOLT<br />

Ailede önemli iki kişi var: Kral Black Bolt ve Kraliçe Medusa. Black Bolt‘un<br />

en önemli gücü hipersonik sesi; bu sesinin yıkıcı özellikleri var ve kendisi bu<br />

yüzden dövüşmediği sırada çıt bile çıkarmamak için tüm mental kapasitesini<br />

kullanıyor. Black Bolt’un arzularını karşı tarafa genelde eşi Medusa aktarıyor.<br />

Kendisinin en önemli gücü ise saçları. Medusa‘nın saçları uzayabiliyor, kısabiliyor,<br />

dokunaç gibi bir şeyleri yakalayabiliyor ve en önemlisi, saçının her teli<br />

demirden yapılmışçasına güçlü.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 95


EĞLENCE DÜNYASI » Onur Caymaz<br />

IYI OKUR KÖTÜ YAZARDAN IYIDIR<br />

"Büyük yazarları ancak büyük okurların okuyabileceği”<br />

düşüncesiyle yola çıkan Onur Caymaz yazdığı kitaplara paralel<br />

yaptığı "okurluk" atölyesiyle kitapseverlere gerçek okurluğu<br />

deneyimletmeyi amaçlıyor.<br />

Onur Caymaz 1977 İstanbul doğumlu. Roman, şiir ve öykü yazıyor ama okumayı yazmaktan yeğ tutuyor. Yaratıcı<br />

yazarlık kavramına mesafeyle yaklaşan Caymaz asıl okurluğun yaratıcı olabileceğinin altını çiziyor. Yaptığı atölye<br />

ile kitap sevenleri bir araya getiriyor, kitap klüpleri kurulmasına vesile oluyor. Kitap okumanın iyi olduğu fikir<br />

balonuna iğne sokuyor. Ancak daha ilginç olanı sesini sosyal medya aracılığıyla duyuruyor. Sosyal medyada<br />

herkesin sayfalarını kimin oldukları alıntılarla doldurduğu zamanlardayız. Kitaptan daha iyisi varsa o da kitapla<br />

kahvenin fotoğrafı. Onur Caymaz'ın kendine çizdiği yol, sosyal medyanın uçucu ve hercai doğasını temize çıkarır<br />

nitelikte. Zira kendisi gibi düşünenleri yine sosyal medya aracılığıyla tanıyor.<br />

Biraz kendinizi tanıtır mısınız?<br />

1977 yılında İstanbul’da doğdum. Marmara Üniversitesi Elektronik- Bilgisayar<br />

Bölümü’nü bitirdim. Adam Sanat, Adam Öykü, E, Varlık, Öküz, Virgül, Eşik<br />

Cini, Sarnıç, Notos Öykü, Express ve benzeri dergilerde yazdım, bunun<br />

yanı sıra Radikal, Cumhuriyet Kitap, Yurt gazetelerinde ve Birgün gazetesinde<br />

köşe yazılarım yayımlandı. Şiir, öykü, roman kitapları yazıyorum ve<br />

sonunda kitaplardaki yaşa geldim. Şiirlerim İngilizce, Arnavutça, Bulgarca,<br />

Ermenice gibi çeşitli dillere çevrildi, yurtdışında da birçok festivale katıldım.<br />

Öğretmenlik, bilgisayar programcılığı vs. gibi işlerden sonra son sekiz yıldır<br />

editörlük, bağımsız yazarlık ve reklam ajanslarında düzeltmenlik yapıyorum.<br />

Bunun dışında son birkaç yıldır kendi hazırlamış olduğum Yaratıcı Okurluk<br />

atölyesiyle genç-yaşlı birçok okura ulaşıyor ve “iyi okurun kötü yazardan iyi<br />

olduğu" düşüncesini yaygınlaştırmaya çalışıyorum.<br />

Yaratıcı Okurluk fikri nereden geldi size?<br />

Siz her kitap okuyanı "okur" olarak tanımlamıyorsunuz.<br />

Peki okuru nasıl tanımlarsınız?<br />

Okur, okuyan kişi. Geniş zamanda tek kelimelik cümle aslında “okur,” gizli<br />

öznesi de “o.” O, okur… Birinin sürekli okuduğu belirtiliyor. Demek ki okur,<br />

sürekli, geniş zamanda, her zaman okuyan biri. Nasıl okuyor; geniş zamanda,<br />

sürekli; fakat ne okuyor, neleri okuyor; kelime bunu belirtmemiş. Yaşlı biri<br />

bu okur dediğimiz kişi. Bundan altı bin yıl önce ortaya çıkan, bir taşın üzerine<br />

yazılı (çizili diyelim) şeyleri okudu önce, gördü ve anladı. Anlamak! Demek ki<br />

okurluğun en önemli kriteri anlamak. Çözen, anlayan adam okur. Nâzım’ın<br />

“anlamak gideni ve gelmekte olanı” dediğini hatırlamak gerek.<br />

Siz kendinizi nasıl bir okur olarak değerlendirirsiniz,<br />

neler okursunuz?<br />

Maymun iştahlı bir okurum… Cidden... Bazen birkaç kitabı bir arada okuyan,<br />

bazen ilgileri çok farklı yönlere kayabilen ama ne olursa olsun mümkün<br />

olduğunca kitaplar, belgeler, yazılı kâğıtlar, ansiklopediler, şiirler arasında<br />

kalmaya gayret eden biri. Atölyede de söylerim, okur, kendi kültürel gündemini<br />

yaşayan adamdır. Ayşe Kulin’in yeni romanının çıkması ya da “pek ünlü” bir<br />

yazarın kitabının bilmem hangi yabancı dile çevrilmiş olması, onun umurunda<br />

değildir, kendi edebiyatını, kendi kitaplarını, kendi gündemini yaşar o. Ali<br />

Lidar’ın varlığıyla değil, Salâh Birsel ya da Baudelaire’nin artık olmamasıyla;<br />

Murat Menteş’in “harika” romanlarıyla değil, misal Jean Echenoz’un yeni çıkan<br />

kitabıyla ilgilenir.<br />

50. atölyeyi geride bıraktınız, sosyal medyada bilinir biri<br />

haline geldiniz. Bu işlere girerken planladığınız neydi ve<br />

şimdi neredesiniz?<br />

Mark Twain’in bir cümlesi: "İyi kitaplar okumayan biri, hiç kitap okumamış<br />

sayılır." Temel derdim de bu. Geçtiğimiz hafta, aynı zamanda telefon kılıfı<br />

da satan bir kitapçıya (ki kitapçı da sadece kitap satılır, kılıf değil) Sabahattin<br />

Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sını Elif Gibi Sevmek -2’nin altında gördüm,<br />

çıldırdım. Sabahattin Ali, bu tarz bulamaç kitaplarla aynı kategoriye konacak<br />

yazar değil; kaldı ki zaten sadece Kürk Mantolu Madonna da değildir Ali, asıl<br />

96 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr


İçimizdeki Şeytan’ın, Kuyucaklı Yusuf’un yazarıdır o. Bu anlamda okurluk,<br />

arkeolog titizliği gerektiren bir meslektir de. İyi okur, iyi yazarı; iyi yazar<br />

da iyi okuru geliştirip yetiştirir. Bunların ikisi de birbirine ihtiyaç duyar. İyi<br />

okurların olduğu bir edebiyat ortamında, kötü yazar barınamaz. Çünkü iki<br />

tür kitap vardır, iyi yazılmışlar ve kötü yazılmışlar. Susan Sontag bir yazısında<br />

şöyle der: “Bir kitabı iki kez okuma gereği duymuyorsanız, ilk kez de okumayabilirsiniz.”<br />

Bana fuarlarda, seminerlerde falan sık sık sorarlar. İşte bizim<br />

çocuk okumuyor, kitap sevmiyor, ne yapalım diye. Net bir cevabım vardır:<br />

“Siz okuyor musunuz?” Hemen yüzler düşer, “Bizim vaktimiz yok Onur Bey,<br />

iş güç,” derler. Cevap veririm: “Sizin okumaya vaktiniz yoksa, çocuğunuzun<br />

da olmaz… Siz bir alkoliğin hiç vaktim yok, param yok, bu yüzden alkol<br />

alamıyorum dediğini gördünüz mü?” Neden çocuğunuz için önce sizin okur<br />

olmanız gerekir? Çünkü çocuk milleti, ana babasını ne yaparken görürse onu<br />

yapar. Ana babanın yap demesi yetmez, dediklerini önce onların yapması<br />

gerekir. Çocukları kitaplardan uzaklaştırmaya yetecek bir eğitim sistemi var.<br />

Bizim zamanımızda beterdi, şimdi daha da beter. Çocuklara şair diye Ozan<br />

Arif’i tanıtan kitaplar tedavülde. Edebiyat ortamımızın durumu da belli. Hal<br />

böyle olunca genç insanların delice kitaplara koşmasını beklememek gerek.<br />

Bir de son on yılda “soru” değil “şükran” toplumuna dönüştürüldü ülke. Bu da<br />

merak duygusunu yok eden bir dönüşüm. Merakın olmadığı, eleştirel aklın<br />

bulunmadığı, rasyonel bakışın yok edilerek biat kültürünün yeşertildiği yerde<br />

kitap okunmaz. Ya da okunsa bile dediğim gibi Allah De Ötesini Bırak okunur.<br />

Kitap fotoğraflarının sıkça paylaşılmasını<br />

nasıl değerlendirirsiniz?<br />

Bu iyi bir şey bence. Kitabın fetiş nesnesi olarak da önemli olduğunu düşünüyorum.<br />

Tabii ki “insanlar bir şey okusun da ne okursa okusuncu” değilim<br />

fakat çok güzel kitapları, çok güzel fotoğraflayan, alıntı geçen, böylece takipçilerine<br />

yayan insanlar var. Zira iyi kitapların reklamlarını, kitap eklerinde çok<br />

göremezsiniz. Kılıf satan kitapçılarda da sıklıkla bulamazsınız. Bunlar hep bir<br />

tekelin ayaklarıdır. Bu açıdan kitap, yeni bir dolaşım alanı daha buldu sosyal<br />

medyada. Kitap gezinsin de nerede, nasıl olursa olsun, gezinsin. Zararı yok.<br />

Sosyal medyada alıntılanan kitap cümleleri, şiirler de herkesin<br />

dilinde. Hatta çoğunlukla şairler ve şiirler, yazarlar<br />

ve yazılar yanlış eşleşiyor. Bu durumu nasıl<br />

değerlendirirsiniz?<br />

Bu işin en büyük kurbanı Can Yücel! Yakın zamanlarda “Can Yücel’e ait olmayan<br />

şiirler” başlıklı bir liste yayınlandı. İnternette yalan söylemek kolay bir şey,<br />

yazdığı okunsun diye insanlar okura doğru “kusulmuş” her sözün altına<br />

Nâzım Hikmet, Can Yücel, Cemal Süreya yazabiliyor. Bu tuzağa da birçok<br />

insan düşüyor üstelik. İnsanlarımız o tuhaf sözleri bu şairlerin söylediğine de<br />

inanabiliyor, demek ki bu daha vahim. Bence yapılacak en iyi şey, paylaşılmış<br />

her şeyin altında kaynak belirtmek. Artık Google çağında kaynak belirtilmemiş<br />

hiçbir şeye itibar etmemek gerekiyor. Kolaylaşan bilginin ne yazık ki değeri<br />

ve “kalitesi” de düştü.<br />

Kitaplarınız çokça önemli ödül aldı. Siz de "birkaç ödül<br />

daha aldıktan sonra artık ödülleri kabul etmeyeceğim"<br />

diyorsunuz sanırım. Ödüllerle aranız nasıl?<br />

Bu Murathan Mungan’ın bu konudaki çok hoş bir sözü, "Birkaç ödül daha<br />

aldıktan sonra ben de ödüllere itiraz etmeye başlayacağım," diyordu. Ödül<br />

meselesi tuhaf bir mesele. Son on yılda Türkiye’de birçok şey nasıl tavsadıysa<br />

ödüller de bundan payını aldı. Bakıyorsunuz adı X olan yazar, Y isimli yazarın<br />

adına konmuş bir ödüle layık görülüyor. Fakat X’in yazı evreninin Y’nin yazı<br />

evrenini boşver, küçük bir gezegeniyle bile zerre ilgisi yok, sadece Y adına<br />

konmuş ödülün seçici kurulundaki Z’lerle çok yakın. Sonuç olarak şu oluyor:<br />

Ömer Hayyam cebir çalışırken bilinmeyen sayılara Arapça şey adı veriyormuş;<br />

bu sözcük Endülüs’teki İspanyollarca Xey diye yazıldıktan sonra X biçimini<br />

almış derler. X, yani bilinmeyen, yani unutulmuş olan, kayıp. X, istediği kadar<br />

ödül alsın, bu ilişkilerle ödül almış olduğundan kayboluyor. Bir de bir yazının<br />

birilerini rakip sayarak geçtikten sonra finişe ilk ulaşması insana at yarışını<br />

hatırlatabilir, doğrudur. Leylâ Erbil’in tüm kitaplarının başında “Bu kitap hiçbir<br />

ödüle katılmamıştır,” ibaresi vardı. Gel gör ki bunun yanında bunca kalabalık<br />

bir edebiyat ortamında haklı kazanılmış bir ilk ödül, yazarın yazdıklarını<br />

yayımlatma anlamında işlerini biraz kolaylaştırıyor, bu kesin.<br />

Bugüne dair olan bir gerçek, yazmanın okumaktan daha<br />

muktedir göründüğü. Belki sonuç hızlı alınıyor ve herkese<br />

gösterilebiliyor. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu yazma<br />

hevesini?<br />

Tehlikeli bir iş yapıyorlar. Ama şu "Yazmak Cehennemdir," sloganından<br />

bahsetmiyorum bunu söylerken. Eğer senin için öyleyse yazmazsın olur biter.<br />

Kimse elini kolunu bağlamıyor ki yaz diye. Üstelik hangimizin yazdıkları ne<br />

kadar okunuyor. Koca bir ülkeden bahsediyoruz. 70 milyon diyoruz. Kitapların<br />

satış adetleri binlerden yukarı çıkmıyor. Okunayım diye yazmıyorum diyorsan<br />

da kitap bastırmazsın, dergilere göndermezsin olur biter.<br />

Yazmazsın, kurtulursun cehennemden.<br />

Tehlike demem şundan, görüyorsun yazarken. Görmek tehlikedir. İnsanlarla<br />

kurduğun duygu birliği, anladığın acılar, anlayacakların, içinde bir nabız gibi<br />

atan hayat, çocuklar, şarkılar, mevsimler, kadınlar, erkekler, yollar, yolculuklar,<br />

çiçek adları, balık zamanları, rüzgârların yönleri, geçen günler, hepsini<br />

duyuyorsun. Bu tehlikedir. Zaten yazmak bir uğraş olarak yapıldığında çok<br />

da işe yarar bir şey olmuyor. Ben yazdığım romana dönüp bir daha bakmam<br />

diyen kitapları çok satan romancı biliyorum, adam sonuna doğru sıkıldığını<br />

söylüyordu üstelik. Oysa kitabı, aşkıdır insanın. Edebiyat namusudur. Bunu<br />

yaşamak, yaşatmak gerekiyor.<br />

www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 97


MEDIAZINE TEMMUZ: DÜĞÜN ZAMANI<br />

DÜĞÜN MEVSIMI YAKLAŞIYOR, TATLI TELAŞ BAŞLIYOR. MUTLU ÇIFTLER IÇIN HAZIRLADIĞI<br />

BIRBIRINDEN ÖZEL ÖNERILERLE MEDIAZINE, HEYECANA ORTAK OLUYOR.<br />

KÜNYE<br />

YAYINCI Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi, Yeşilce Mah. Eski Büyükdere Cad. No:65 Kağıthane/İstanbul İMTİYAZ SAHİBİ Yenal<br />

Gökyıldırım (Tüzel Kişi Temsilcisi) GENEL YAYIN YÖNETMENİ Ebru Metiner (Sorumlu Müdür) YAPIM VE KONSEPT Digipub İletişim Yayıncılık<br />

Programcılık Bilişim Hizmetleri Gıda Turizm Dış Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, Rasimpaşa Mah. Rıhtım Cad. Arttırdı İş Merkezi No: 40-42 D:2 /<br />

Kadıköy İstanbul www.digipub.com.tr Alper Kotaman (Genel Müdür) Derya Eren (Editör) Aslı Kotaman Avcı (Editör) Maya Alrashi (Grafik Tasarımcı)<br />

KATKIDA BULUNANLAR Gül Güler, Şule Kaya, Tuğrul Ertürk, Hüseyin Erdem Özbay, Zeynep Yayınoğlu, İpek Soran FOTOĞRAF Dollar Photo Club,<br />

iStock photo, Depositphotos YÖNETİM YERİ Yeşilce Mah. Eski Büyükdere Cad. No: 65 TR-34218 Kağıthane / İstanbul BASKI Promat Basım Yayın<br />

Sanayi ve Ticaret A.Ş Orhangazi Mahallesi 1673 Sokak No: 34 / Esenyurt İSTANBUL Tel: 0212 622 63 63, info@<strong>promat</strong>.com.tr, www.<strong>promat</strong>.com.tr<br />

YAYIN TÜRÜ Yerel, Süreli, Aylık ve Ücretsiz İLETİŞİM info@<strong>mediazine</strong>.com.tr<br />

© Mediazine, Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve ilgili sair mevzuata uygun olarak yayımlanmaktadır.<br />

Mediazine dergisinin isim ve yayın hakkı Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi'ne aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan bu yayının hiçbir parçası<br />

yeniden yayınlanamaz ya da baskı, fotokopi, film veya internet kullanılarak veya herhangi başka bir şekilde çoğaltılamaz. Bu yayında belirtilen fiyat ve<br />

bilgilerde meydana gelebilecek değişiklikler ve dizgi hataları nedeniyle herhangi bir hak iddia edilemez. Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi,<br />

üçüncü şahısların bu yayını okumaları veya bu yayın içeriği nedeniyle karşılaşabilecekleri hususlar ve bunların sonuçları bakımından sorumlu tutulamaz.<br />

Bedelsizdir, para ile satılamaz.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!