Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Bir<br />
yayını<br />
facebook.com/mediamarktturkiye<br />
AppStore/Mediazine<br />
GooglePlay/Mediazine<br />
®<br />
Teknolojik Yaşam Dergisi<br />
Haziran 2017<br />
MEDIA MARKT TARAFINDAN<br />
SİZİN İÇİN HAZIRLANMIŞTIR<br />
KARNE HEYECANI!<br />
Okullar kapanıyor ve karne heyecanı başlıyor. Önemli<br />
olan çocuklarımızın başarılı değil, mutlu olabilmesi<br />
gerçeğinin altını çizerek bütün yıl çalışan çocuklarımız<br />
için neler yapabiliriz bir göz atalım.<br />
AYRICA<br />
LİZBON<br />
SÜRÜCÜSÜZ OTOMOBILLER<br />
BIREYSEL EĞITIM UYGULAMALARI<br />
KARADENIZ'I FOTOĞRAFLAMAK<br />
VÜCUDUNUZ YAZA HAZIR MI?<br />
RÖPORTAJ: ONUR CAYMAZ
Her zaman büyük<br />
planları olanlar için.<br />
XXL iç hacim: 682 litre<br />
Bosch XXL buzdolapları geniş<br />
iç hacmiyle, çok daha fazla gıdayı<br />
2 kata kadar daha uzun süre taze tutar.<br />
www.bosch-home.com.tr
« ÖNSÖZ<br />
Babalar günü, ramazan coşkusu ve karne heyecanı. Hepsi Haziran ayını<br />
renklendirmeye yetiyor ve artıyor bile. Bu ay Babalar Günü'ne ayrı bir<br />
önem verdik. Babalarımızın değerini sadece bir gün değil her gün bilmek<br />
üzere keyifli okunacak, güzel bir dosya hazırladık.<br />
Ramazan coşkusu bu ay yine Mediazine sayfalarında dolu dolu bir içerikle<br />
sizleri bekliyor. Osmanlı dönemi Ramazan kültürü, bu ay tüketilen<br />
yemekler, Ramazan ayının kendine has gelenekleşen ritüellerini az ilerdeki<br />
sayfalarda bulabilirsiniz.<br />
Karne alan miniklerin heyecanına da ortak olalım istedik. Bütün bir yıl<br />
çalıştılar. Sabahları erkenden kalktılar, akşamları karanlıkta geldiler. Şimdi<br />
çalışan çalışmayan, derslerinde başarılı olan olamayan her çocuk ve gencin<br />
tatili. Üstelik her bitiş yepyeni bir başlangıcın müjdecisi olduğundan<br />
Eylül'le beraber yeni döneme istedikleri gibi hazırlanabilirler.<br />
TATIL MUTLULUĞU<br />
Biraz eğlenmek için Süper Kahramanlara göz atabilirsiniz. Sahi sizin süper<br />
kahramanınız hangisi? Süper güçleriniz olsa hangisi olsun isterdiniz?<br />
Bu ay yazar, editör Onur Caymaz ile söyleşi yaptık. Yazarlığı değil okurluğu<br />
anlattığı atölyesi üzerine konuştuk. Eğlence Dünyası'nda sizleri bekliyor.<br />
Evde çocukla yaşamın detaylarını merak ediyorsanız onlar da tüm ayrıntılarıyla<br />
Haziran Mediazine'de.<br />
Yaza girerken önerilerimizden biri de bu aylarda harika vakit geçirebileceğiniz<br />
yaylalara çıkmanız. Karadeniz yazın tüm ihtişamıyla bekliyor. Bütün<br />
kış aldığı yağış doğayı yeşilin her bir tonuna bölmüş, yaylalar serinlemek<br />
için en ideal yerler. Yaylalara çıkarken yayla yemek kültürünü de unutmadık.<br />
Yükseklerde neler yenir? Yayla yemekleri nelerdir? Okuyunca keyif<br />
alacaksınız.<br />
1971'de atılan ilk elektronik postadan bu yana neler değişti? O gün yalnızca<br />
"1" olan kullanıcı sayısı bugün kaç? Dünya nüfusunun ne kadarı sosyal<br />
medya kullanıyor? Dijital dünyanın rakamları hepinizi çok şaşırtacak.<br />
Uçan otomobillerin belli ki biraz daha zamanı var. Ancak sürücüsüz otomobil<br />
teknolojisi o kadar hızlı ilerliyor ki yakında sokağınıza park etmiş<br />
bir tane görürseniz şaşırmayın. Atlantik Okyanusu'nun kıyısında, Roma<br />
İmparatorluğu’nun şehre bıraktıklarıyla katmanlaşan Endülüs deneyimi<br />
Avrupa hamuruyla yoğrulmuş ve ortaya katman katman el emeği ile<br />
dokunmuş bir halı gibi işlenmiş bu şehir çıkmış: Lizbon. Hepsi Mobil<br />
Hayat sayfalarında...<br />
Yazın başlangıcı özlediğimiz doğayı, yeşili, maviyi bizimle buluşturuyor.<br />
Çalışanlar izin günlerini almak için dört gözle bekliyor. Çocukların önünde<br />
uzanan, basketbol oynanacak, yüzülecek, kumdan kale yapılacak, kitap<br />
okunacak, paten kayılacak, scooter'a binilecek aylarca zaman var. Her<br />
başlangıç yeni bir heyecan, bu heyecana katılıyor ve biz de yaza merhaba<br />
diyoruz.<br />
Keyifli okumalar...<br />
Media Markt Turkey
İÇINDEKILER »<br />
38<br />
« İÇINDEKILER<br />
08<br />
MOBİL HAYAT »<br />
08 Lizbon<br />
13 Sürücüsüz Otomobiller<br />
16 Dijital Dünyanın Rakamları<br />
20 En İyi Eğitim Uygulamaları<br />
MUTFAKTA YAŞAM »<br />
24 Ramazan<br />
28 Mutfak Uygulamaları<br />
30 Yayla Yemekleri<br />
34 Ayın Menüsü<br />
OBJEKTİF »<br />
38 Lomografi<br />
42 Karadeniz'i Fotoğraflamak<br />
EVDE YAŞAM »<br />
48 Evde Bebekle Yaşam<br />
52 Vücudunuz Yaza Hazır mı?<br />
AYIN KONUSU:<br />
56 Karne Heyecanı Başlıyor<br />
58 Babalar Günü Unutulmasın<br />
60 Ramazan Kültürü<br />
SES VE GÖRÜNTÜ »<br />
66 Cyborg Cebimizde mi?<br />
70 Yepyeni Bir VR: Microsoft Hololens<br />
BİLGİSAYAR DÜNYASI »<br />
75 Taşınabilir Oyun Bilgisayarları<br />
80 Bilgisayarınızda Yer Açın<br />
85 Bilgi Çağı<br />
EĞLENCE DÜNYASI »<br />
88 Film Koleksiyonculuğu<br />
92 Sizin Pelerininiz Hangi Renk?<br />
96 Röportaj: Onur Caymaz<br />
60<br />
46<br />
76<br />
27<br />
51<br />
54<br />
KARNE HEYECANI<br />
Okullar kapanıyor ve karne<br />
heyecanı başlıyor. Önemli olan<br />
çocuklarımızın başarılı değil,<br />
mutlu olabilmesi.<br />
36
BSH Grubu, Siemens AG’nin Ticari Marka Lisansı sahiplerindendir.<br />
Siemens XXL Buzdolabı<br />
682 litrelik geniş hacmi, et, balık, meyve ve sebzeleri iki kata kadar<br />
daha uzun süre taze tutan hyperFresh plus özelliği ve dilediğiniz gibi<br />
yerleştirebileceğiniz raflarıyla her şey hayatı büyük büyük yaşamanız için…
Büyük büyük yaşayın.<br />
Siemens’in yeni 682 litrelik XXL buzdolabıyla<br />
mükemmel teknoloji hayatınızı sarsın.<br />
siemens-home.bsh-group.com/tr<br />
444 66 88<br />
/SiemensHomeTurkiye<br />
Siemens. Gelecek evinizde.
MOBIL HAYAT » Lizbon<br />
LIZBON:<br />
SARI TRAMVAYLARIN ŞEHRI<br />
Bazı şehirlerin tadı vardır. Lizbon limonlu pasta.<br />
Bazı şehirlerin kokusu vardır. Lizbon dalından koparılmış çilek.<br />
Bazı şehirler parmak izi gibidir. Lizbon eşsiz.<br />
HEMEN AL!<br />
SAMSUNG Galaxy A3 Akıllı Telefon Pembe<br />
Samsung Türkiye Garantili<br />
Büyük pil kapasitesi çok sayıda cezbedici özelliği daha uzun<br />
süre kullanmanızı sağlar. HD videolar izleyin, oyunlar oynayın<br />
ve daha önce hiç olmadığı kadar yüksek kalitede ses ve<br />
çalışmaları bir dizi verimlilik artırıcı uygulamada yayınlayın.<br />
8 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Lizbon Portekiz’in başkenti ve en büyük şehri. Atlantik Okyanusu’nun<br />
kıyısında, Roma İmparatorluğu’nun şehre bıraktıklarıyla katmanlaşan<br />
Endülüs deneyimi Avrupa hamuruyla yoğurulmuş ve ortaya katman<br />
katman, el emeğiyle dokunmuş bir halı gibi işlenmiş bu şehir çıkmış. Tek kara<br />
komşusu İspanya olan Lizbon’un asıl dostu okyanus. Portekiz’de 156 şehir<br />
var. Bu durum hayli garip görünebilir, zira ülkenin toplam büyüklüğü 92 bin<br />
km 2 . Ancak aslında şehir Portekiz’de bildiğimiz anlamda bir idari bölünme<br />
biçimi değil. 1980'li yıllarda Portekiz'deki nüfus hareketleri nedeniyle birçok<br />
kasaba şehir haline getirildi. Portekiz 1986 yılında Avrupa Birliği’ne katıldı ve<br />
uyum çalışmalarına başladı; büyüme düzeyi yükseldi ve şu an Avrupa’nın refah<br />
seviyesi en yüksek şehirlerinden biri Lizbon.<br />
Lizbon zengin bir başkent. Refahı yüksek olduğu kadar da canlı bir şehir. Dedik<br />
ya Lizbon yemek olsaydı, kesin bir tatlı olurdu, meyveli bir tatlı. Çünkü Lizbon<br />
her yerinden renk, tat, koku fışkıran capcanlı bir şehir. Şehir İstanbul gibi<br />
yedi tepe üstüne kurulmuş ve şehirde her daim karşılaştığınız sarı tramvayları<br />
nedeniye İstanbul’a da benzetiliyor.<br />
Avrupa’nın batı ucu olan Lizbon’a İstanbul’dan karşılıklı seferler düzenleniyor.<br />
Yolculuk ise yaklaşık 5 saat sürüyor. Lizbon küçük bir şehir olduğundan havalanından<br />
şehre ulaşım da oldukça kolay. Hatta Lizbon’da çok kısa bir tatil geçirmeyi<br />
planlamıyorsanız, trene atlayıp komşu şehirlere gitmenizde fayda var. Örneğin<br />
Porto Lizbon’dan 300 km uzaklıkta ve buraya hızlı trenle 1,5 saatte ulaşma<br />
imkânınız var.<br />
Lizbon bölgelere ayrılmış durumda. Bairro Alto bölgesi canlı bir sosyal hayat<br />
görebileceğiniz bölgeyken, alışveriş için Baixa bölgesinden şaşmayın. Alfama<br />
bölgesi eski Lisbon’u görmeniz için ideal. Aslında bize kalırsa Alfama Balat’a<br />
benziyor. Aklınızda canlanabilmesi için bir camdan diğerine asılı çamaşır ipleri,<br />
dar arnavutkaldırımları, yokuş yukarı ayağında terlikle koşturan uzunlu kısalı<br />
çocuklar. Ayrıca Lizbon’da görmeniz gereken yerlerden biri de Belem Kulesi. Kule<br />
Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Aynı şehirdeki Jeronimos Manastırı gibi.<br />
Sao Jorge Kalesi ise şehre kuşbakışı bakabileceğiniz en güzel noktalardan biri.<br />
12. yüzyılda Araplardan ele geçirilen kale, şehrin önemli turistik yerlerinden biri.<br />
Buradan tanışacağınız Lizbon aklınızdan hiç çıkmayacak.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 9
BAIRRO ALTO BÖLGESI<br />
Bu bölge gece ve gündüz arasında gece ve gündüz kadar farklı! Bairro Alto<br />
bohem bir semt. Sanatın, üçüncü dalga kahvecilerin anayurdu. Rua do Norte<br />
Caddesi lüks mağazalar, sonsuz barlar ve restoranlarla dolu. Bairro Alto’da<br />
her yaştan kalabalık sorunsuz bir şekilde kaynaşıyor. Bu bölgenin ziyaretçi<br />
üzerinde benzersiz bir avangart etkisi var.<br />
Camoes Meydanı'nın hemen arkasında yer alan Santa Catarina noktası,<br />
Bairro Alto'yu Principe Real ve Santa Catarina mahallelerinden ayıran<br />
bir kavşak. Bu alan pastel boyalı evlerle, uluslararası ve yerel restoran<br />
ve barlarla dolu. Ancak Santa Catarina çoğunlukla Tagus Nehri'ne bakan<br />
görüntüleme platformu ile ünlü. Platformda gün batımında mutlaka ziyaret<br />
edilmesi gereken bazı kafe ve restoranlar da var.<br />
Bölgede bulunan 1389 yılında kurulmuş ve Gotik bir mimari tarzda inşa<br />
edilmiş, Lizbon'un en büyük kilisesi Carmo Manastırı, bugün 1755 depreminin<br />
yıkıcı sonuçlarını anan ve hatırlatan antik kalıntıların olduğu bir mekân.<br />
Deprem sırasında çatısı çok hasar görmüş ve asla yeniden inşa edilmemiş.<br />
Çünkü eskiyi onarırsanız aslında ona kattığınız hamur yenidir.<br />
Bairro Alto’daki Chiado Çağdaş Sanat Ulusal Müzesi, özellikle 19. ve 20.<br />
yüzyıllarda Portekizli sanatçıların başyapıtlarını sunmaya odaklanıyor. Daimi<br />
koleksiyonsa, romantizm döneminden modernizme kadar değişen ve gelişen<br />
eserlerden oluşuyor. Müze 1911 yılında kurulmuş ve ilk koleksiyonu mevcut<br />
mekânın üç odasına sığabilmiş.<br />
İlk bakışta küçük ve ama dikkate değer olan Bica bölgesi, Calçada do<br />
Combro, Rua do Loreto ve Rua de Sao Paulo'yu birbirine bağlayan Bica<br />
füniküler demiryolunun dünyaca ünlü yeridir. Mahalle, sofistike Principe<br />
Real bölgesinin hemen yanında ve Santa Catarina'nin ünlü izleme platformunun<br />
altında bulunur. Lizbon’un simgesi olan yenilenmiş sarı füniküler,<br />
1992'de yeniden açıldı ve 19. yüzyılın sonlarındaki ulaşım geçmişini koruma<br />
arzusunu sundu. Orijinal sarı füniküler, mühendis Raul Ponsard tarafından<br />
inşa edildi ve 1892'den 20. yüzyılın başına kadar işletildi.<br />
Portekiz denilince, akla balık gelmeli. Konserve balık geleneksel olarak<br />
çok tüketilen bir yiyecek. Bu ürünün satıldığı ilk mağaza olan Loja das<br />
Conservas, Bairro Alto'da kapılarını açtı. Dükkânın iç kısmı, çağdaş sanatçı<br />
Jaime Rydel'in yarattığı konserve endüstrisinin görüntüsü ile süslenmiş.<br />
Dükkânın amacı hem yerel Portekizli ziyaretçilerin hem de git gide daha<br />
popülerleşen gurme Portekiz ürünlerinin peşindeki uluslararası müşterilerin<br />
ilgisini çekmek. Loja das Conservas'da konserve spesiyalitelerin fiyatları<br />
da hayli uygun, bu nedenle boş zamanlarınız varsa bu dükkâna bakmanız<br />
mutlaka tavsiye edilir.<br />
BAIXA BÖLGESI<br />
Baixa ya da şehrin kalbi. Nehir kıyısından Avenida da Liberdade meydanına<br />
uzanan ana alışveriş ve bankacılık bölgesi, esnaf ve sanatçılar tarafından uzun<br />
yıllardır mesken tutulmuş.<br />
Bölgedeki Rossio Meydanı 1755'deki büyük deprem sonrasında<br />
neoklasik binalarla çevrili olarak tamamen yeniden inşa edilmiştir.<br />
Bu, Avrupa’da neoklasik tasarımın ve kentsel planlamanın ilk büyük<br />
örneğiydi ve çağın en iyi Avrupa mimari başarılarından biriydi.<br />
10 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Lizbon « MOBIL HAYAT<br />
Şık meydanlar, trafiğe kapalı sokaklar, kafeler ve mağazalarla heybetli bir<br />
semttir Baixa. Eski tramvaylar, sokak sanatçıları, art deko mağazaları, özenle<br />
dekore edilmiş kafeleri ve çiçeklerden hediyelik eşyaya kadar her şeyi satan<br />
sokak satıcıları bölgeye özel bir cazibe kazandırıyor.<br />
ALFAMA BÖLGESI<br />
Alfama, Lizbon'un en eski ilçesi ve Tejo halicinden yokuş yukarı kaleye uzanan<br />
dar sokaklardan oluşan hoş bir labirent. Bu antik bölge içinde Se Katedrali,<br />
Lizbon Kalesi, Ulusal Panteon ve Aziz Anthony Kilisesi dahil olmak üzere<br />
Lizbon'un en önemli yapılarından bazıları bulunuyor..<br />
13. yüzyıldan önce Alfama, başkentin en fakir sakinlerinin bulunduğu,<br />
surların dışında kalan bölgeydi. Lizbon genişledi ve Alfama’ya rıhtım işçileri<br />
ve denizciler ev sahipliği yaptı ve bu yoksun itibar devam etti.<br />
Bugün Alfama eski halinden silkinerek turistlerin akın ettiği bir bölge haline<br />
geldi, ancak neyse ki bölge kendisine kimlik kazandıran eski cazibesinden<br />
hiçbir şey kaybetmedi.<br />
Kuşkusuz Alfama bölgesinin en keyifli etkinliği, 28 nolu tramvayın<br />
yolculuğu. Tramvay yolu, Graça bölgesini Baixa ile bağlar ve Alfama’nın<br />
sokak ve tepelerinden geçer. Bu dar ve dalgalı tramvay rotası, modern<br />
tramvaylar uygun değil; bu nedenle güzergâhta 1930'lu yıllardan kalma<br />
tarihi Remodelado tramvayları hizmet veriyor.<br />
Alfama bölgesinin en turistik mekânı Lizbon Kalesi’dir. Kalenin uzun yıllar<br />
yıkılmaya terkedilmiş ancak 1940'lı yıllarda restore edilmiş. Siperlerinden,<br />
harika bir Lizbon manzarası var.<br />
BELEM BÖLGESI<br />
Belem, başkentin en önemli turistik mekânlarının çoğunun bulunduğu,<br />
Lizbon'un batısında pitoresk bir ilçedir. Uzun yıllar Belem'in antik limanlarından<br />
gemiler dünyaya açıldı ve 14. yüzyılın "keşif yolculukları"ndan<br />
çoğunun başlangıç noktası bursı oldu. Tarihsel olarak Belem bölgesi,<br />
Lizbon seçkinlerinin yaşadığı yerdi. Şehrin yoksulluğundan ve ahlaksızlıktan<br />
kaçmak için zenginler burada toplanıyordu.<br />
Belem, Baixa bölgesinin batısında ve Lizbon'un merkezine 5 km uzağında.<br />
Belem'e seyahat etmenin en kolay yolu, Praça do Comércio'dan ayrılan 15E<br />
numaralı tramvay. Yaşasın sarı tramvaylar! Yolculuk 15 dakika sürer ve tramvayda<br />
satın alınan tek bilet 2,85 euro tutarında. Ayrıca Lizbon’da 24 saat sınırsız<br />
toplu taşıma bileti 6,00 euro ve herhangi bir metro istasyonundan (tramvayda<br />
değil) satın alınabilir. Belem için tramvay durağı "Belem-Jeronimos" olarak<br />
adlandırılır ve durak geniş Jeronimos Manastırı’nın yanında.<br />
Belem'e tipik bir ziyaret yarım gün sürer, ancak bu süre müzelerin tamamına<br />
veya botanik bahçelerine yürüyerek kolayca uzatılabilir. Ana turistik<br />
mekânlar, yaz sezonu boyunca veya hafta sonları çok kalabalık olur, bu<br />
nedenle önceden bilet almak akıllıca olacaktır. Belem’de çok sayıda kafe ve<br />
restoran var, ancak bir tanesi var ki sanıyoruz dünyanın en güzel pastasını<br />
yapıyor: “Pastéis de Belem”de yenilecek bir “Pastel de Nata” Lizbon’un belki<br />
de en mükemmel aktivitesi olacaktır. Belem'deki en iyi etkinlik, “Pastéis<br />
de Belem”den Torre de Belem'e yürümek olabilir. Bu rota Mosteiro dos<br />
Jeronimos, Discoveries Anıtı’ndan geçer ve görülmesi gereken parklar olan<br />
Jardim da Praça do Império ve Jardim da Torre de Belem boyunca giderek<br />
Tejo Limanı kıyılarını takip eder. Lizbon’da parlak güneşli bir günde, bundan<br />
daha iyi bir yürüyüş rotası yoktur.<br />
LIZBON’DA BU 4 YEMEĞI<br />
MUTLAKA YEMELISINIZ<br />
İşte o “tadılması gerekenler” listesi. Ama ilkini çoktan söyledik bile.<br />
Nata: Pastaların şampiyonu “nata” sıcak sütle servis yapılıyor. Belem pastanesinin<br />
eski dekorlu bar sandalyelerinde bir lezzet şölenine davetlisiniz.<br />
Queijo peynirleri: Portekiz olağanüstü lezzetteki peynirleriyle ünlü. Mutlaka denemenizi<br />
tavsiye ettiğimiz peynir sarı renkteki “quejiro da serra.” Bu peyniri merkezdeki<br />
Manteigaria Silva isimli dükkândan almanızı tavsiye ederiz.<br />
Bacalhau: Geleneksel Portekiz yemeği bir morina balığı. Bu balık hamsi gibi ve onu<br />
hazırlamanın 1001 yolu var; ama en ünlüsü kızarmış olarak servis edileni.<br />
Caldo verde: Morina balığının kızartması olur da çorbası olmaz mı? Bu çorbayı içme<br />
alışkanlıkları bizdeki işkembe çorbasını andırıyor; genellikle barlarda servis ediliyor.<br />
FADOSUZ BIR LIZBON OLAMAZ<br />
“Fado” Portekizce “kader” demek. Bu müzik türünün geçmişinin 1820'lere<br />
dayandığı tahmin ediliyor anacak tam olarak kökenleri bilinmiyor. Bugün fado<br />
belirli bir geleneksel yapıyı takip etmesi gereken basit bir şarkı biçimi olarak kabul<br />
ediliyor. Fado, sıklıkla deniz proleteryasının ya da yoksulların hayatı hakkında<br />
kederli melodiler ve sözler ile karakterize edilen bir müzik biçimi ve melankoli<br />
duygusundan besleniyor. Bu duygu öyle bir duygudur ki müzikten başka yöntemle<br />
anlatılamaz. Çünkü fadonun anlattığı duygu kalıcı, onarılamaz bir kayıp ve bunun<br />
sonucu olarak ömür boyu hasardır. Fado Portekiz’dir, onun tarihidir, bugünüdür. Bir<br />
fado gösterisine gitmeden Lizbon’dan dönerseniz bu şehri anlamadan ayrıldığınız<br />
için Lizbon’u üzersiniz.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 11
Yüksek standart, tek seride.<br />
HT 8 C , MTK8231Quad Core 1.3 GHz<br />
işlemciye sahiptir. Cihazın teknik özellikleri<br />
arasında ayrıca, 7.85’’ 1024x768px<br />
HD ekran, 1GB DDR3L RAM, 16GB dahili<br />
hafıza, microSD kart desteği (64GB’a<br />
kadar), WiFi 802.11b/g/n, 3G sim kart<br />
desteği (2100MHz), 0.3MP ön & 2.0MP<br />
arka kamera, 3500mAh pil gücü, Android<br />
7.0 Nougat, dahili mikrofon ve kulaklık<br />
girişi (3.5mm Jack) bulunmaktadır. Cihazın<br />
boyutları: 137x198x10mm.<br />
HT 10 MT , MTK8231Quad Core 1.3 GHz<br />
işlemciye, 10’’ 1280x800px IPS ekrana ve<br />
2GB DDR3L RAM'e sahiptir. HT 10MT'de<br />
ayrıca 16GB dahili hafıza, microSD kart<br />
desteği (64GB’a kadar), WiFi 802.11b/g/n,<br />
3G sim kart desteği (2100MHz), 2.0MP<br />
ön & 5.0MP arka kamera, 5300mAh pil<br />
kapasitesi, Android 6.0 Marshmallow,<br />
dahili Mikrofon ve kulaklık Girişi (3.5mm<br />
Jack) bulunmaktadır. Silver ve rose gold<br />
arka kapak seçenekleri mevcuttur. Cihazın<br />
boyutlar: 170.5x241.6x10mm.<br />
HT 8 MT , MTK8231 Quad Core 1.3 GHz<br />
işlemciye sahiptir. Cihazın sahip olduğu<br />
özellikler arasında, 8’’ 1280x800px IPS<br />
ekran, 2GB DDR3L RAM', 16GB dahili<br />
hafıza, microSD kart desteği (64GB’a<br />
kadar), WiFi 802.11b/g/n, 3G Sim Kart<br />
Desteği (2100MHz), 0.3MP ön & 2.0MP arka<br />
kamera, 3600mAh Pil Gücü, Android 6.0<br />
Marshmallow, dahili mikrofon ve kulaklık<br />
girişi (3.5mm Jack) bulunmaktadır. Silver ve<br />
rose gold arka kapak seçenekleri mevcuttur.<br />
Cihazın boyutları: 123.8x209.8x9.6mm.<br />
2017 Hometech Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Sürücüsüz Otomobiller « MOBIL HAYAT<br />
HAYALET DEĞIL<br />
SÜRÜCÜSÜZ OTOMOBIL<br />
1980'li yıllarda 2000'ler çok uzak bir gelecek gibiydi. Ve o günlere ulaştığımızda<br />
bizi “Geleceğe Dönüş” filmindeki gibi uçan otomobillerin beklediğini sanırdık.<br />
Ancak yanıldık. Çünkü hayatımıza uçan değil, sürücüsüz otomobiller girdi. Uçan<br />
otomobillerin belli ki biraz daha zamanı var. Ancak sürücüsüz otomobil teknolojisi o<br />
kadar hızlı ilerliyor ki yakında sokağınıza park etmiş bir tane görürseniz şaşırmayın.<br />
Şöyle bir geri dönüp baktığımızda sürücüsüz otomobillerle tanışıklığımızın çocukluğumuzda<br />
hastası olduğumuz -eğer 80 kuşağındansanız tabii- Kara Şimşek'le<br />
başladığını söyleyebiliriz. Yani yakışıklı sahibi Michael Knight, tepesinde kötü<br />
adamlarla mücadele ederken otoyolda son hız ilerleyen şimsiyah spor otomobil KITT<br />
ile. Hoş... Her ne kadar büyük bir heyecanla izlesek de sürücüsüz seyir yapabilen<br />
bir otomobilin gerçekle hiçbir alakasının olmadığının farkındaydık. Zira sürücüsü<br />
olmayan bir otomobilin varlığına ancak bebekler inanırdı(!) Ancak sadece 20 yıl<br />
sonra, aslında ne kadar öngörüsüz olduğumuzu anladık. Çünkü internet yokluğu<br />
sebebiyle o sıralar haberimiz olamasa da, sürücüsüz otomobillerin çalışmalarına<br />
60 yıl önce başlanmıştı bile.<br />
“Otonom araçlar” olarak da anılan sürücüsüz otomobillerin ilk adımlarının atılması<br />
1920'li yıllara denk geliyor. Dönemin radyo ekipman şirketi Houdina, radyo kontrollü<br />
ilk araba olan Linrrican Wonder'ı 1925 yılında New York sokaklarında dolaştırdı.<br />
Aslında bir Chandler marka otomobil olan ve Broadway'den Beşinci Cadde'ye kadar<br />
New York'un en kalabalık caddelerini dolaşan Linrrican Wonder'ın arka koltuklarında<br />
bir verici anten bulunuyordu. Bu anten aracılığıyla da arkadan takip eden otomobil<br />
tarafından yönlendiriliyordu. Her ne kadar günümüzdekilerden çok farklı olsa da, bu<br />
ilginç icadın sürücüsüz otomobil teknolojisinin ilk adımını oluşturduğu bir gerçek.<br />
Sürücüsüz otomobillerle ilgili ikinci önemli gelişme ise hemen takip eden yılda<br />
gerçekleşti. Achen Motor, Houdina'nın icadına Phantom Auto ismini vererek radyo<br />
kontrollü arabayı bu kez Milwaukee sokaklarında dolaştırdı ve büyük ilgi gördü.<br />
1939 yılında radyo kontrollü otomobilin biraz daha gelişmişi olan Futurama,<br />
Dünya Fuarı'nda sergilendi. Bu ilk sürücüsüz otomobiller artık büyük markaların<br />
da dikkatini çekmeye başlamış olacak ki bu gösterinin sponsorluğunu General<br />
Motors üstlenmişti.<br />
1950'li yıllarda sürücüsüz otomobil dünyasında yeni bir adım daha atıldı. Futurama<br />
ile bu dünyaya adım atan General Motors, 1950'li yıllarda bugünkü sürücüsüz otomobillere<br />
daha yakın bir modelini tanıttı. Aslında bu bir model değil, bir seriydi.<br />
Şimdiki sürücüsüz otomobillerde standart paket olarak sunulan “cruce” kontrol<br />
özelliğiyle çalıştırılan Firebirds serisi Chevrolet markasının işbirliğiyle tanıtıldı.<br />
Firebirds'ün, selefleri Chandler ve Futurama'dan bir farklı vardı. Kablolar aracılığıyla<br />
çalışan Chandler ve Futurama'nın aksine Firebirds, kablosuz teknolojiyle<br />
ilerliyordu. Ve bu, sürücüsüz otomobil teknolojisinde çok büyük bir adım olmuştu.<br />
80'li yıllarda sektör ivmelenmeye başladı. Nitekim kendi kendine gidebilen ilk<br />
modeller de bu yıllarda ortaya çıkmaya başladı. İlk modeli 1984 yılında Carnegie<br />
Mellon Üniversitesi ortaya çıkardı. Lidar ve bilgisayar görüş teknolojisi kullanan<br />
ve bir robot tarafından kullanılan bu otomobil saatte 31 kilometre hıza ulaşmıştı.<br />
Bundan üç yıl sonra Mercedes Benz firması, Bundeswehr Üniversitesi'yle<br />
ortaklaşa gerçekleştirdiği Prometheus projesinin tanıtımını yaptı. Bu<br />
sürücüsüz otomobil de saatte 63 kilometre hıza ulaşmayı başardı. Artık<br />
sürücüsüz otomobil teknolojisinin kapıları ardına kadar açılmış, dev<br />
otomotiv markaları bu yolda milyarlarca dolar harcayarak araştırma<br />
geliştirme çalışmalarına başlamıştı. Radyo sinyalleriyle başlayan<br />
sürücüsüz otomobil teknolojisi bugün yapay zekâ, sensörler,<br />
kameralar ve radarlarla akıl almaz bir seviyeye ulaştı. Öyle ki<br />
sürücüsüz otomobillerin, dünyaya hükmeden dev otomotiv<br />
markalarının bir sonraki savaş alanı olduğu belirtiliyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 13
NASIL ÇALIŞIR?<br />
Peki sürücüsüz otomobiller nasıl çalışıyor? Şöyle açıklayalım: Üzerlerinde<br />
bulunan sensörler sayesinde... Konuyu biraz daha açabiliriz. Bu araçların<br />
sürüşü, tekerleklerinde bulunan ultrasonik sensörlerin etrafında bulunan<br />
hareketli ya da park halindeki araçların konumlarını tespit etmesiyle başlıyor.<br />
Bu otomobillerde bunun gibi birçok sensör bulunuyor. Hepsinden gelen<br />
veriler bir merkezde toplanarak analiz ediliyor ve otomobil bu verilere göre<br />
hareket ediyor, fren yapıyor, direksiyonu kontrol ediyor, hızlanıyor. Ve elbette<br />
tüm bunlar saniyeler içerisinde gerçekleşiyor.<br />
Her ne kadar sürücüsüz denilse de birçok markanın ürettiği otonom otomobillerin<br />
sürücü koltuğuna yine de birinin oturması gerekiyor. Yani şu<br />
fantastik filmlerde gördüğümüz sürücü koltuğu boş otomobillere rastlamak<br />
henüz pek mümkün değil. Bunun en önemli sebeplerinden biri de trafik<br />
kurallarının henüz buna göre düzenlenmemiş olması. Zira bir kaza durumunda<br />
suçlunun kim olduğunu belirleyecek kanunlar henüz belirlenmiş ve<br />
yazılmış değil. Risk almak istemeyen otomotiv firmaları da kontrolün hâlâ<br />
sürücüde olması gerektiğinden yana. Ancak Volvo ve Mercedes yarı sürücüsüz<br />
otomobillerini piyasaya sürmüş durumda. “Tam sürücüsüz” otomobillerin<br />
hayatımıza girmesi ise çok uzak değil. Zira “tam sürücüsüz otomobiller”in<br />
(AVs) 2020-2025 yılları arasında pazara büyük bir hızla gireceği belirtiliyor.<br />
Sürücüsüz otomobillerin günlük hayata girmesi haliyle birçok değişikliğe yol<br />
açacak. Örneğin trafik kuralları, şehir sinyalizasyonları, trafik kanunları ve<br />
sigorta kuralları gibi. Ancak otomotiv firmaları fırsatı kaçırmadan pazardan<br />
pay kapmak için çok hızlı davranıyor. Bu yıl Ford ve Volvo'nun ilk sürücüsüz<br />
otomobillerini İngiltere trafiğinde deneyeceği belirtiliyor.<br />
KAFALARA TAKILAN SORULAR<br />
Sürücüsüz otomobiller meselesi konuya başlangıç aşamasındaki birçok<br />
kişinin kafasında soru işaretleri de oluşturmuyor değil. Örneğin sürücüsüz<br />
otomobillerde biz sürücüler artık birer yolcu mu olacağız? Aslında bu tamamen<br />
isteğinize bağlı olacak. Yani eğer son model arabanızla şöyle güzel bir<br />
müzik açıp direksiyonda olmanın keyfini yaşamak istiyorsanız, buyrun koltuk<br />
sizin. Ancak yolculuk süresince birkaç saat sonraki toplantınıza hazırlanmak<br />
istiyorsanız arka koltuğa geçebilirsiniz.<br />
Peki trafik kazaları azalacak mı? 2008 yılında ABD'de yapılan bir araştırma<br />
trafik kazalarının %93'ünün insan kaynaklı olduğunu ortaya koyuyor. Alkollü<br />
araba kullanmak, direksiyondayken cep telefonuyla konuşmak ya da dikkatsizlik<br />
gibi. Dolayısıyla bu sonucu baz alırsak, trafik kazalarının ciddi oranda<br />
azalacağı da öngörülebilir.<br />
Merak edilen noktalardan biri de otonom sistemiyle birlikte tüm otomobillerin<br />
hibrite dönüşüp dönüşmeyeceği. İşin uzmanları uzun bir süre daha bunun<br />
pek mümkün olmayacağını söylüyorlar. Öngörüler 2020 yılında tüm dünyada<br />
-özellikle de Batı Avrupa'da- araçların %15'inin elektrikli olacağı yönünde.<br />
Önemli bir konu da elbette trafik sıkışıklığı problemi. Sürücüsüz otomobillerle<br />
sıkışıklık maalesef sona ermeyecek. Ancak otomobiller robotlar tarafından<br />
kurallara daha uygun ve düzgün şekilde kullanılacağı için trafik akıcı olacak,<br />
yer verimli kullanılacağı için otoyolların kapasitesi daha fazla olacak.<br />
Trafik sıkışıklığının önemli bir sebebinin de kazalar olduğunu, az önce de<br />
söylediğimiz gibi sürücüsüz otomobillerle kaza oranlarının düşeceğini de<br />
düşünürsek, karmaşanın azalacağını söyleyebiliriz.<br />
14 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Sürücüsüz Otomobiller « MOBIL HAYAT<br />
TOMTOM Start 25 Turkey 2<br />
5 inç Navigasyon Cihazı<br />
HEMEN AL!<br />
Daha geniş ekranı ve kolay anlaşılan rehberliği sayesinde aracınızı her<br />
seferinde güvenle sürün. Aşina olduğunuz yollarda da sürüş yapsanız,<br />
yeni yollara da çıksanız farketmez, TomTom sayesinde içiniz rahat.<br />
Atlanmaması gereken çok önemli bir konu daha var ki, o da hacker'lar.<br />
Günümüzde dijital olan her cihazda bir hacker tehlikesi de var malumunuz.<br />
Dolayısıyla sürücüsüz otomobillerde de hacker tehlikesi çok büyük bir risk.<br />
Sistemin hack'lenmesi sonucu otomobil çalışmayı reddebilir, kaza yapabilir<br />
ve hatta sahibinin özel bilgilerine ulaşılabilir. Ancak üreticilerin kökten bir<br />
çözüm için bu konu üzerinde çok sıkı çalıştığını söyleyebiliriz.<br />
Yayaların ve bisikletlilerin sürücüsüz bir otomobili anlayıp anlayamayacağı<br />
da hacker'lar gibi çözümlenmesi için çalışılan bir konu. Örneğin bir bisikletli<br />
karşısına çıkan bir otomobilin sürücülü olup olmadığını nasıl anlayacak? Zira<br />
yayanın hareketlerini ona göre ayarlaması gerekecek, ona göre tepki verecek.<br />
İşte bu sorunun yanıtı henüz belirsiz. Uzmanlar bu konu üzerinde çalıştıklarını,<br />
yanıtı henüz kendilerinin de bilmediğini söylüyorlar. Ancak Singapur'da yapılan<br />
sürücüsüz otomobil deneme sürüşleri, kazaların önemli bir bölümünün<br />
otomobil hatasından değil insan hatasından kaynaklandığını ortaya koymuş.<br />
Yani otomobilin zamanında durup durmayacağını kontrol etmek amacıyla<br />
arabanın önüne atlayan yayalar yüzünden. Dolayısıyla kişilerin otomobillerin<br />
sürücülü ya da sürücüsüz olduğunu anlayabilmeleri çok önemli.<br />
BAŞ DÖNDÜRÜCÜ GELIŞME<br />
Bugün sadece otomotiv firmaları değil, teknoloji devleri de sürücüsüz otomobil<br />
üretimi için cüzdanlarını açmış durumda. Sürücüsüz otomobillerle ilgili her<br />
gün yeni bir haber karşımıza çıkıyor, teknoloji son hızla ilerliyor. Dilerseniz bir<br />
de sürücüsüz otomobil dünyasındaki son gelişmelere bakalım.<br />
Her ne kadar sürücüsüz otomobiller pratik anlamda hayatımıza girmediyse<br />
de otomobil üreten firmaların yanı sıra Uber gibi oto paylaşım platformları<br />
fırsatı kaçırmamak adına şimdiden girişimlere başladı. Otomobil üretim işi<br />
yapmayan Uber geçen yıl sürücüsüz araç teknolojisi üzerine çalışan ABD'li<br />
Otto firmasına, kendi araçlarını üretmesi için 860 milyon dolar ödeme<br />
yapmıştı. Uber ayrıca geçtiğimiz günlerde Mercedes'in şirketi Daimler'le<br />
de bir anlaşma imzaladı. Bu demek oluyor ki bir süre sonra Uber aracılığıyla<br />
sürücüsüz bir otomobil kiralamak mümkün olacak. Sürücüsüz kamyonları da<br />
deneme aşamasında olan Daimler'in bir ilginç çalışması da kendi kendine<br />
gidebilen ticari araç Vision Van. 270 kilometrelik elektrikli menzil sunan Vision<br />
Van, otomatik olarak yüklenen malları drone ile teslim ediyor.<br />
Sürücüsüz otomobil teknolojisinin öncü markalarından Ford ise “tamamen<br />
sürücüsüz” olan modelini 2021 yılında piyasaya sürmeyi planladığını açıkladı.<br />
Sürücüsüz otomobil piyasasında lider olmayı hedefleyen şirketin CEO'su<br />
Mark Fields, bu araçlarla insanlara lüks bir seçenek sunmaktan ziyade trafik<br />
kazaları ve çevre kirliliğini azaltmayı amaçladıklarını söyledi.<br />
Volkswagen da geçtiğimiz günlerde yapılan Cenevre Otomobil Fuarı'nda<br />
yeni sürücüsüz otomobil konsepti Sedric'i tanıttı. “Beşinci seviye sürücüsüz<br />
otomobil” olarak tanıtılan Sedric, tamamen sürücüsüz bir otomobil.<br />
Genellikle spor modelde gördüğümüz sürücüsüz otomobiller Sedric'te<br />
bir aile arabasına dönüşmüş. Dört kişilik oturma kapasitesine sahip olan<br />
konsept modelin ön kısmında kokpit ve direksiyon yerine geniş bir ekran<br />
bulunuyor. Konseptin bu alanda çığır açacağı belirtiliyor.<br />
Görünüşe göre sürücüsüz otomobil teknolojisinin gelişiminde bir sınır ya<br />
da son yok. Gelen her yeni haber teknoloji bağımlılarını heyecanlandırıyor.<br />
Kafalarda yarattığı soru işaretleri ise karşı çıkanların bazı görüşlerini destekliyor.<br />
Nitekim bu işin öncüleri de sürücüsüz otomobillerin bir takım sorunları<br />
beraberinde getireceğini kabul ediyor. Ancak sürücüsüz otomobiller sayesinde<br />
trafik kazalarının %90, sıkışıklığın %40, emisyon değerlerinin %80 ve park<br />
yeri sorununun %50 azalacağı öngörüldüğünden, faydalarının yanında<br />
zararlarının çok önemsiz kaldığı savunuluyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 15
MOBIL HAYAT » Rakamlarla Dijital Dünya<br />
RAKAMLARLA<br />
DİJİTAL DÜNYA<br />
Yıl 1971'i gösterirken, sonralarda "iletişim devrimi"<br />
olarak anılacak devasa bir sistemin temelleri ağır ağır<br />
inşa ediliyordu; bilgisayar mühendisi Ray Tomlinson<br />
"@" işaretini kullandı ve tarihin ilk e-postasını gönderdi.<br />
1976'da ise Kraliçe Elizabeth bu sistemi kullanan ilk üst<br />
düzey devlet yöneticisi olarak tarihe geçti. Bugün<br />
dünya çapında 4 milyara yakın elektronik posta<br />
kullanıcısı var. We Are Social tarafından<br />
hazırlanan, dijital dünya raporlarının<br />
şaşırtıcı rakamlarına gelin<br />
birlikte göz atalım.<br />
@<br />
İletişim teknolojilerinin, pek çok kaynak tarafından milat kabul edilen<br />
Tomlinson'ın ilk elektronik postasından günümüze uzanan gelişim<br />
süreci oldukça etkileyici boyutta. Tarihte internet kullanımının, ilk<br />
geliştiricisinden 50 milyon kullanıcıya ulaşması için geçen süre yalnızca<br />
4 yıl. Televizyon aynı sayıya 13 yılda ulaşabilirken, radyo için bu süre<br />
18 yıla kadar uzuyor.<br />
%GÜNÜMÜZ KULLANICI SAYILARI<br />
Dijital 2017 raporuna göre dünya çapında,<br />
Küresel internet kullanıcısı sayısı 3.77 milyar, dünya nüfusunun %50'si.<br />
Sosyal medya kullanıcısı sayısı 2.80 milyar, dünya nüfusunun %37'si.<br />
Mobil cihaz kullanıcı sayısı 4.92 milyar, dünya nüfusunun %66'sı.<br />
Mobil sosyal medya kullanıcısı sayısı 2.56 milyar, dünya nüfusunun %34'ü.<br />
2016'DA GÖZLENEN DEĞIŞIM<br />
2016 yılında, bir önceki yıla kıyasla internet kullanımında %10'luk bir artış<br />
söz konusu, bu oranın karşılık geldiği kullanıcı sayısı ise 354 milyon. Aktif<br />
sosyal medya kullanımında ise artış oranı %21, yani yaklaşık 482 milyon.<br />
Mobil sosyal medya kullanıcılarının sayısı ise oldukça etkileyici. 581 milyon<br />
yeni kullanıcıyla rakam bir önceki yıla oranla %30 daha fazla!<br />
16 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
SOSYAL MEDYA<br />
Sosyal medya kullanıcılarının, bulundukları ülkelerin nüfuslarına<br />
oranlarına göz atalım. Listenin başında %99 gibi müthiş bir oranla<br />
Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri bulunuyor. Ülke nüfusunun<br />
%80'inden fazlasının sosyal medya kullanıcısı olduğu diğer ülkeler<br />
ise şöyle sıralanıyor: Brunei, Aruba, Maldivler, Güney Kore, Cayman<br />
Adaları ve Tayvan. Sosyal medya kullanımının, nüfusun %1'i ve daha<br />
azı olduğu ülkeler ise Chad, Tacikistan, Eritrea, Türkmenistan ve<br />
Kuzey Kore.<br />
Mobil sosyal medya hesabında ise birincilik nüfusun %88'i ile<br />
Birleşik Arap Emirlikleri'nde. Onları, %83 ile Güney Kore ve %70 ile<br />
Singapur izliyor. Ülkemizde bu oran nüfusun %52'si olarak gözlenirken,<br />
oranın %15'in altında kaldığı iki ülke Nijerya ve Hindistan.<br />
Peki kullanıcılar günün kaç saatini bu sosyal medya platformlarında<br />
geçiriyor? Listenin başındaki ülkeleri internet kullanımı kısmından<br />
da hatırlayacaksınız. 4 saat 17 dakika ile Filipinler ve 3 saat 43 dakika<br />
ile Brezilya. Sıralama, 3 saat 32 dakika ile Arjantin, yine 3 saat 32<br />
dakika ile Meksika, 3 saat 24 dakika ile Birleşik Arap Emirlikleri ve 3<br />
saat 19 dakika ile Malezya olarak devam ediyor. Ülkemiz için ise bu<br />
rakam 3 saat 1 dakika olarak kaydedilmiş.<br />
BÖLGESEL BAKIŞ<br />
Avrupa: Avrupa kıtasında son bir yılda sosyal<br />
medya kullanımı %5, aktif mobil sosyal medya<br />
kullanımı ise %11 oranında arttı. Yeni rakamlar<br />
sosyal medya kullanıcıları için 412 milyon, mobil<br />
sosyal medya kullanıcıları için ise 340 milyon. 839<br />
milyon nüfuslu bölgede, internet kullanıcılarının<br />
sayısı 637 milyon, yani nüfusun %76'sı.<br />
Asya (Pasifik): 4.1 milyar nüfuslu bölgede<br />
internet kullanıcılarının sayısı 1.9 milyar. Bu<br />
rakam, toplam nüfusun %46'sı. Aktif sosyal<br />
medya kullanıcılarının oranı 1.5 milyarken,<br />
aktif mobil sosyal medya kullanıcılarının sayısı<br />
1.4 milyar civarında.<br />
Amerika: 1 milyar nüfuslu Amerika<br />
kıtasında nüfusun %71'i, yani yaklaşık<br />
718 milyon insan internet kullanıcısı.<br />
Bunlar arasında aktif sosyal medya kullananların<br />
sayısı 599, aktif mobil sosyal<br />
medya kullanıcılarınınki ise 535 milyon.<br />
Afrika: Afrika'da internet kullanımı "her üç kişiden biri"<br />
tanımından daha az. 1.2 milyar nüfuslu Afrika kıtasındaki<br />
internet kullanıcılarının sayısı 362 milyon, bu rakam genel<br />
nüfusun %29'u. Aktif sosyal medya kullanıcıları 170 milyon.<br />
Mobil sosyal medya kullanımı ise 2016'da %50 oranında<br />
artmasına rağmen ulaşılan kullanıcı sayısı 150 milyon.<br />
Bu da nüfusun %12'sine karşılık geliyor. Mobil operatör<br />
aboneliği ise 995 milyon kullanıcıya sahip.<br />
Orta Doğu: Orta Doğu'da sosyal medya kullanım oranı son<br />
bir yılda %47 gibi bir oranla benzersiz bir artış gösterdi. Buna<br />
rağmen her iki temel sosyal gösterge de nüfus oranının %40'ını<br />
geçemiyor. Bu nedenle 2017'de daha etkileyici bir büyüme için<br />
yeterli alan mevcut. 246 milyonluk Orta Doğu'da nüfusun %60'ı<br />
internet kullanıcısı. 147 milyona karşılık gelen bu rakam içerisinde<br />
aktif olarak sosyal medya kullananların sayısı 93 milyon. Mobil<br />
sosyal medya kullanıcılarının sayısı ise nüfusun %34'ü, yaklaşık<br />
olarak 83 milyon kişi.<br />
İNTERNET KULLANIMI<br />
Liste başı ülkelerin dizüstü ve masaüstü bilgisayarlar ile mobil cihazlardan bağlanılarak<br />
günün kaç saatini internet kullanımına ayırdıklarına bakalım.<br />
Filipinler, 5 saat 23 dakika bilgisayar ve 3 saat 36 dakika mobil cihaz internet kullanımı,<br />
toplamda 8 saat 59 dakika ile listenin ilk sırasında. Onları, 8 saat 55 dakika ile Brezilya,<br />
8 saat 49 dakika ile Tayland, 8 saat 43 dakika ile Endonezya takip ediyor. Türkiye için<br />
internet kullanım rakamları ise 3 saat 47 dakika bilgisayar ve 2 saat 59 dakika mobil<br />
cihaz şeklinde. Listenin en alt sırasında toplamda 4 saat 6 dakika ile Japonya, 4 saat 42<br />
dakika ile Almanya ve 4 saat 48 dakika ile Fransa yer alıyor.<br />
Mobil cihazlardan erişimin web trafiğindeki paya katkısı geçen yıla oranla %30 artış<br />
gösterdi. Cihaz bazlı istatistiklerde, web trafiği yüzdesi %45 dizüstü/masaüstü bilgisayar,<br />
%50 mobil telefonlar, %5 tablet bilgisayarlar ve %0.1 diğer cihazlar olarak dağılıyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 17
MOBIL HAYAT » Eğitim Uygulamaları<br />
EN IYI EĞITIM<br />
UYGULAMALARI<br />
Akıllı telefon ya da tabletinizi bir şeyler öğrenmek<br />
için kullanmaya ne dersiniz? Her zaman yanınızda<br />
taşıdığınız bu cihazlar sayesinde öğrenmek<br />
istediğiniz her şeyi zaman ve mekân sınırlaması<br />
olmadan öğrenebilirsiniz. Öğrenme ateşinizi<br />
körükleyecek en iyi uygulamaları sizler için derledik!<br />
Dijital devrim öncesinde öğrenme işi okullar ve kütüphanelerle sınırlıydı. İnternetin hızlanması<br />
ve yaygınlaşması, akıllı cihazların milyarlarca kullanıcıya sahip olması gibi yenilikler, öğrenme<br />
yolculuğuna da bambaşka bir rota çizdi. Artık akıllı cihazlar üzerinden yabancı dil öğrenebiliyor,<br />
müzik enstrümanlarında uzmanlaşabiliyor ve ihtiyaç duyduğumuz her bilgiye anında erişebiliyoruz.<br />
Peki belli bir yeteneği sistematik bir şekilde öğrenmeye ne dersiniz? Android ve iOS<br />
kullanıcıları için üretilen ve çok çeşitli konularda sizi planlı bir şekilde eğitime sokan eğitim<br />
uygulamalarını konuşacağız bu yazımızda.<br />
COURSERA<br />
Tanıtmaya başlayacağımız ilk eğitim uygulaması Coursera için bir çeşit online<br />
okul platformu diyebiliriz. Dünyaca ünlü üniversitelerin sunduğu dersleri, bu<br />
derslerin müfredatlarına dokunmadan dijital platforma aktaran bu uygulama<br />
ile özellikle bilgisayar mühendisliği alanındaki en yeni derslere erişebiliyorsunuz.<br />
1000’in üzerinde ücretsiz ders bulunduran Coursera’da, ayrıca ücretli<br />
dersler de bulunuyor. Ücretli ders programlarını bitirdiğinizde ilgili üniversiteden<br />
dijital bir sertifika kazanıyorsunuz. Modern öğrenme sistemlerinin<br />
başarılı örneklerinden Coursera’ya iOS ve Android uygulamalarının yanı sıra,<br />
internet sitesi üzerinden de erişebilmek mümkün.<br />
KHAN ACADEMY<br />
Popüler bir öğrenme merkezi olan Khan Academy, geleneksel temel bilimler<br />
eğitimi için ideal. Matematik, fen bilimleri, fizik, ekonomi gibi alanlarda<br />
oldukça geniş bir yelpazede eğitim imkânı veren Khan Academy’de 10.000’in<br />
üzerinde eğitici video bulunuyor. Tamamen ücretsiz olan uygulama yeni nesil<br />
açık üniversite olarak da tanınıyor. Khan Academy ile Amerika’da yüksek eğitim<br />
görmek için gerekli olan SAT ve GMAT gibi sınavlara da hazırlanabilirsiniz.<br />
LYNDA<br />
Ünlü girişimci Lynda Weinman’ın kurduğu lynda.com, teknoloji ve iş odaklı<br />
bir dijital öğrenme platformu. iOS ve Android uygulamaları üzerinden de<br />
erişilebilen platformda seçtiğiniz ana konunun alt uzmanlık alanları ve bu<br />
alanlardaki dersleri sistematik olarak açıyorsunuz. Örneğin ana konu olarak<br />
müzik seçtiniz. Lynda size müzik besteleme, enstrümanlar, dijital prodüksiyon<br />
gibi alt alanlarda çeşitli uzmanlık dersleri sunuyor. Dijital sanatlar ve iş geliştirme<br />
müfredatı rakiplerinin çok ilerisinde olan Lynda’nın ücretli premium<br />
versiyonunda açıklayıcı videolar ve ekstra materyaller bulunuyor.<br />
20 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
SOLOLEARN<br />
Android kullanıcılarının en çok yüklediği eğitim uygulamalarından biri olan<br />
SoloLearn, bilgisayar programlama üzerinde eğitim almak isteyenlerin tercih<br />
ettiği bir platform. Popüler web yazılım dilleri HTML ve JavaScript’in yanı sıra,<br />
daha karmaşık Java, C++ ve Python gibi dillerde de kapsamlı dersler sunuyor.<br />
Her yazılım dili için ayrı bir uygulama içeren platform tamamen ücretsiz.<br />
PHOTOMATH<br />
Fotoğrafların içerisindeki yazıları algılama teknolojisi OCR üzerine kurulmuş<br />
bir uygulama olan PhotoMath, bir matematik eğitimi programı. El yazısıyla<br />
yazdığınız matematik formüllerini algılayan ve çözüm üreten bu uygulama,<br />
sadece çözümü değil, farklı çözüm yöntemlerini ve ilgili konudaki açıklamaları<br />
da içeriyor. PhotoMath’in ücretli versiyonunda ise çözmekte zorlandığınız<br />
problemlerle ilgili alıştırmalara erişebiliyorsunuz.<br />
TED<br />
TED, çeşitli konulardaki uzmanların konuşmalar yaptığı bir platform. Endüstri<br />
liderlerinin ya da teknolojide devrim yaratan mucitlerin yanı sıra, biliminsanlarının<br />
da sıklıkla misafir olduğu bu organizasyonda çeşitli konularda kısa süreli<br />
konuşmaları izleyebiliyorsunuz. Android ve iOS’un yanı sıra Chromecast ve<br />
Android TV uygulamaları da bulunan TED sayesinde yeni teknolojiler hakkında<br />
bilginizi arttırırken güncel konulara farklı açılardan yaklaşan kişileri takip<br />
edebiliyorsunuz. TED uygulaması üzerinden eriştiğiniz videolar, aralarında<br />
Türkçe’nin de bulunduğu 10 farklı dilde altyazıyla donatılmış durumda.<br />
UDACITY<br />
Bilişim sektöründe en çok aranan yeteneklere yoğunlaşmış dersler hazırlayan<br />
Udacity, bir diğer online eğitim platformu. Bilgisayar programlama, uygulama<br />
geliştirme, yapay zekâ ve otomatik öğrenme gibi konularda üst düzey dersler<br />
içeren platformun ücretli kısmında “nano-derece” adı verilen diplomalar edinebiliyorsunuz.<br />
Dünyanın önde gelen üniversitelerince tanınan bu dereceler<br />
eğer okuduğunuz bölümle ilgiliyse, üniversite diplomanız için doldurmanız<br />
gereken kredi sayısından düşülüyor.<br />
YOUTUBE<br />
Ünlü video platformu YouTube’u çoğunlukla sevimli kedi yavrusu videoları<br />
izlemek için kullanıyor olsak da, bu platform eğitimde devrim yaratan bir<br />
sisteme sahip. “YouTube virtüözü” kavramının doğmasına yol açan bu video<br />
aracıyla, geleneksel eğitim araçları kullanmadan her türlü işte uzmanlaşılabilir.<br />
Otomobilinizin yağını değiştirmekten piyano çalmaya, bilgisayar<br />
tamirinden uygulamalı yemek tarifleri almaya kadar her türlü eğitim videosu<br />
YouTube’da mevcut.<br />
EDX<br />
İnternet devrimiyle birlikte üniversitelerin kendilerini yeniden tanımlamaya<br />
başladığı şu günlerde, öğrencilerine tamamen internet üzerinden erişen yeni<br />
üniversiteler hayatımıza giriyor. EdX bu yeni nesil online üniversitelerden biri.<br />
Akıllı cihazlarınız üzerinden MIT ve McGill gibi saygın eğitim kurumlarına<br />
erişim sağlayan bu online üniversitede, tıpkı bir eğitim kurumunda olduğu<br />
gibi derslere kayıt yaptırıyor, çevrimiçi ve interaktif derslere katılıyor, ödev<br />
hazırlıyor ve ders bitiminde gösterdiğiniz performansa göre not alıyorsunuz.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 21
MOBIL HAYAT » Eğitim Uygulamaları<br />
MENDELEY<br />
Yüksek öğrenimle ilgilenenlere hitap eden Mendeley’i, bir bilimsel makale<br />
havuzu olarak tanımlayabiliriz. İlgilendiğiniz konulardaki en güncel araştırma<br />
sonuçlarını size gösteren ve çalışmalarınızı düzenleyen Mendeley, aynı zamanda<br />
bilimsel bir sosyal ağ olma özelliğini de taşıyor. Bu sayede ilgi alanınızdaki<br />
güncel çalışmaları da takip edebiliyorsunuz. Mendeley üzerinden okuduğunuz<br />
makalelerin altını çizdiğiniz kısımları, ayrı bir dosyada derleniyor. Akıllı<br />
cihazlar, masaüstü ve internet sitesi üzerinden erişebileceğiniz sistemin en<br />
iyi özelliklerinden biriyse, sisteme yüklediğiniz akademik makalelerin künye<br />
bilgilerini otomatik olarak bulup güncellemesi.<br />
MY STUDY LIFE<br />
Eğer halihazırda bir eğitim kurumuna devam ediyorsanız, iş okul ve sosyal<br />
yaşam dengesini kurmakta zorluk çekiyor olmanız muhtemel. My Study Life,<br />
bu sorunu çözmeyi hedefleyen bir günlük planlayıcısı. Eğitim planınızı günlük<br />
ajandanızla eşleştiren, ödev ve sınav tarihlerini size anıtan uygulamada özel<br />
bir de açılış ekranı bulunuyor. Açılış ekranında o gün yapmanız gereken tüm<br />
detayları kartlar halinde görebiliyorsunuz. My Study Life, eğitim odaklı en iyi<br />
ücretsiz planlama uygulamalarından biri.<br />
HOPSCOTCH<br />
Bilgisayar programlamayı eğlenceli bir şekilde öğrenmek istemez miydiniz?<br />
Hopscotch, kod yazma işinin temel algoritmalarını, oyun ve animasyonlarla<br />
kullanıcılarına aktarıyor. Kullanıcılarını bir sosyal medya üzerinde buluşturan<br />
platformda, diğer kullanıcıların ürettiği oyunları oynayabiliyor ve bu oyunların<br />
yazıldığı kod parçalarını istediğiniz gibi değiştirip oyunu tekrar yayınlayabiliyorsunuz.<br />
iPhone ve iPad kullanıcılarının ücretsiz olarak AppStore’dan<br />
edinebildiği Hopscotch’un ücretli versiyonunda programa dışarıdan imaj ve<br />
video yükleyip bu dosyaları yarattığınız oyunlarda kullanabiliyorsunuz.<br />
iTunesU<br />
Apple’ın iTunesU uygulaması, dünyanın en büyük dijital ve ücretsiz eğitim<br />
kataloğuna sahip. Stanford ve Yale gibi prestijli üniversitelerdeki derslerin<br />
ayrılmaz bir parçası olan iTunesU, ödev kontrolü, kaynak dağıtımı ve puanlama<br />
gibi öğretmenlerin işlerini kolaylaştıran araçlarla dolu. Uygulama ile<br />
arkadaşlarınız ve aileniz arasında bilgi paylaşımı gerçekleştirmek için özel<br />
dersler de oluşturabiliyorsunuz. Üniversite öncesi eğitimde de kullanımı<br />
giderek yaygınlaşan iTunesU, şimdilik sadece iOS işletim sistemine sahip<br />
cihazlarla kullanılabiliyor.<br />
C<br />
M<br />
Y<br />
CM<br />
MY<br />
CY<br />
CMY<br />
K<br />
DUOLINGO<br />
Akıllı cihazlar ve internet sitesi üzerinden ulaşılan DuoLingo bir dil öğrenme<br />
uygulaması. 2011 yılında Captcha’nın mucidi Luis Van Ahn tarafından<br />
kurulan plattformda “atıştırmalık” olarak da bilinen mini dil kurslarına<br />
kayıt oluyorsunuz. Her gün sizi belirli saatlerde dil egzersizleri yapmak için<br />
uyaran uygulamada, Türkçe desteği de bulunuyor. Türkçe üzerinden İngilizce,<br />
Almanca ve İspanyolca gibi dilleri öğrenebildiğiniz gibi, İngilizce üzerinden<br />
Japonca, Korece, Çince ve Rusça alıştırmaları yapabiliyorsunuz. Duolingo aynı<br />
zamanda platform üzerindeki arkadaşlarınızın ders çalışarak kazandıkları<br />
puanları sizinle paylaşarak dil öğrenme motivasyonunuzu artırıyor.<br />
STUDIOUS<br />
Üniversite öğrencilerine yönelik bir eğitim uygulaması olan Studious, ödev<br />
hazırlama işini kolaylaştırıyor. Ödev konusunda ihtiyaç duyacağınız kitap ve<br />
makaleleri bulan uygulamanın ajanda kısmı da oldukça kullanışlı. Studious’ı<br />
ders sırasında not tutmak için de kullanabiliyorsunuz. Dahili adres defteri<br />
sayesinde biriktirdiğiniz notları sınıf arkadaşlarınız ya da hocalarla paylaşabiliyorsunuz.<br />
LEARNIST<br />
Öğrenme odaklı bir sosyal medya uygulaması olan Learnist, öğrenmek istediğiniz<br />
konuyla ilgili içerik hazırlayan kişi ve kurumları hızlıca bulmanızı sağlıyor.<br />
Çeşitli konularda kategorilere ayrılmış yüzlerce ders içeren uygulamada David<br />
Lynch’ten film teknikleri dersi alabilir ya da Pablo Picasso’nun hayatı hakkında<br />
belgeseller izleyebilirsiniz.<br />
22 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 23
MUFTAKTA YAŞAM » Ramazan<br />
RAMAZAN<br />
SOFRALARI<br />
Ramazan ayı, bütün Müslümanlar için, sofraların<br />
canlandığı, ailelerin ve dostların yemekle<br />
bir araya geldiği, mutfakta bütün hünerlerin<br />
sergilendiği, herkesin daha yardımsever, daha<br />
sosyal olduğu kutsal bir ay. Ramazan ayının<br />
sofra alışkanlıkları, sofranın zamanı, kurulması,<br />
düzeni, yenilen yiyecekler sofranın kurulduğu<br />
coğrafyanın geleneklerini de yansıtsa da, bütün<br />
Müslüman dünyasında benzer alışkanlıkların<br />
görüldüğü senenin belki de tek dönemi olabilir.<br />
Ramazan ayının bütün haşmetiyle evimize her sene yeniden taşıdığı bu ritüeller,<br />
Ramazan sofraların eşsiz geleneklerini de beraberinde getiriyor. Bütün bir ay boyunca<br />
yediğimiz içtiğimiz her şeyin bu kadar özenerek yapıldığı, en küçük ayrıntının bile düşünüldüğü,<br />
çevresinde saatler boyunca keyifli sohbetlerin sürdüğü sofralar günümüzde<br />
yaşattığımız en önemli geleneklerin de başında geliyor.<br />
Ramazan ayı, yemek kültürü açısından oldukça görkemli bir geçmişe sahip, İslamiyetin<br />
kabul edildiği ilk dönemlerden bu yana, oruç tutmak yemekle olan günlük ilişkinin<br />
de değişmesi anlamına geliyor. Gün doğumundan batışına kadar olan süre içerisinde<br />
aç kalarak ve dünyevi zevklerden arınarak ibadet eden Müslümanlar, yemek için izin<br />
verilen kısıtlı zamanlarda manevi ve maddi olarak yemekle olan ilişkilerini de yeniden<br />
şekillendirmek zorunda kalıyor. Ramazan ayı boyunca kurulan iftar ve sahur sofralarının<br />
kalabalık ve sosyal geleneği, yiyeceklerin de çeşitlenmesi ile yemeği bir aylık kutsal bir<br />
şölene dönüştürüyor.<br />
Ramazan ayının yaklaşması ile birlikte özellikle eski dönemlerde Ramazan hazırlıklarının<br />
da başladığı görülüyor. Fakir zengin ayrımı olmaksızın bütün mahale, köy ya da bölgenin<br />
halkı, bu kutsal ay için, reçel, turşu, erişte, hamur işleri, sucuk, pastırma ya da şekerleme<br />
gibi dayanıklı ürünler hazırlayıp bir aylık yiyeceğini kilerlere istifliyor. Bu hazırlıklar<br />
sadece hane halkı için değil, çevrede yardıma muhtaç kişiler varsa eldekini paylaşmak<br />
ve gelecek misafirleri ağırlamak için de yapılıyor aynı zamanda. Ramazan ayının gelişi,<br />
Hicri ve Miladi takvim değişiminden farklı mevsimlere gelebildiği için yapılan ürünler o<br />
mevsime ve tabi yöreye özgü oluyor. Sadece evlerde değil, dükkanların vitrinlerinde de<br />
Ramazan ayının habercisi ürünler ortaya çıkmaya başlıyor.<br />
Orucu açmak için iftariyelikler, Ramazan ayı haricinde pek rastlanmayan ürünlerle de<br />
zenginleşiyor. Farklı bölgelerden gelen özel iftariyelik ürünler, kalamata zeytin, kaşkaval,<br />
dil, tulum gibi peynirler, şuruplar, güllaç, kadayıf gibi geleneksel tatlılarda kullanılan<br />
ürünler, Kayseri pastırması, sucuk ve lakerda gibi şarküteri ürünleri, özellikle ekabir<br />
halkın beğenisine sunuluyor. Özellikle İstanbul’da ve Saray mutfaklarında Ramazan<br />
ayında havyar gibi pahalı deniz ürünleri de sofralarda bulunabiliyor.<br />
Eski sofralar günümüze kıyasla hem çeşit hem de kullanılan ürünler açısından çok daha<br />
zengin. Kullanılan sofra takımları bile özel olarak yaptırılıyor ya da en kıymetli olanları<br />
bu ay içerisinde davetlerde kullanıyor. Ramazan davetleri hem sosyalleşmek için hem<br />
de ihtiyaç sahiplerine yardım edebilmek için bir bahane aslında, herkes gelirine uygun<br />
olarak ya ihtiyaç sahiplerini de sofralarında ağırlıyor ya da çeşitli yiyecek yardımlarında<br />
bulunuyor. Halen yapılmakta olan Ramazan yardımının kökeni çok eski çağlara kadar<br />
dayanıyor.<br />
24 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
HOMEND 1717 Royal Tea 1800 W Çay Makinesi<br />
Suyun ne zaman hazır olacağını kontrol etmenize gerek yok.<br />
Çünkü çay makineniz, işini bitirdiği zaman, size haber verir.<br />
Hem de kendi sesiyle, konuşarak. Çay makinenizde mama suyu<br />
hazırlamak için bir düğmeye basarsınız. Çay makineniz önce<br />
suyu 100 derecede kaynatır, ardından bu sıcaklığı 40 dereceye<br />
indirir. Böylece suyu mikrop ve bakterilerden arındırır, içinizi<br />
rahat ettirir.<br />
HEMEN AL!
MUFTAKTA YAŞAM » Ramazan<br />
1900'lerin ortalarına kadar olan süreçte, Saray hayatının da etkisi ile<br />
sofralarda şaşaa ve yemek çeşitlerinde aslında biraz da abartının hakim<br />
olduğunu görebiliriz. Dönemin basılı yayınlarında, ev hanımlarına fikir<br />
vermek için şimdikine benzer Ramazan ayı menüleri yayınlanıyor fakat<br />
bu yayınlanan menülerin en kısasının on dört – on beş kalem üründen<br />
oluştuğu görülüyor. Çeşit çeşit iftariyelikler, soğuk yemekler, çorbalar,<br />
ana yemekler, pilavlar ve tatlılar derken öncelikle iftar sofraları donatılıyor,<br />
sahur sofraları ise biraz daha sade olarak karşımıza çıkıyor. Eski sofralarda<br />
günümüzde artık Ramazan ayı haricinde de sofralarda pek yer bulamayan<br />
yemekler de var; uskumru dolması, karides yemekleri, balık çorbaları,<br />
hanımeli şurubu, armut turşusu gibi. Yıllar geçtikçe ve coğrafyanın çehresi<br />
değiştikçe, bu lezzetler artık Ramazan sofrası dendiğinde aklımızdan bile<br />
geçmiyor.<br />
İftar sofralarının günlük sofralardan farklı olması gerekiyor; hem mideyi<br />
yormadan gözü doyurabilmek, hem de misafirleri memnun etmek<br />
kolay değil. Bütün gün oruç tuttuktan sonra hemen yemeğe oturmanın<br />
sakıncaları, eskilerden beri biliniyor. Bu sebeple iftar sofralarının olmazsa<br />
olmazı iftariyelikler. İftariyelikler, esas yemek kısmına geçmeden önce<br />
mideyi alıştırmak için yenilen hafif, tuzlu- tatlı ufak atıştırmalıklar. Hurma,<br />
iftariyelikler arasında en çok aranan, hem de en çok özenilen ürünlerden<br />
biri, birçokları için Ramazan ayı haricinde pek de aranmayan hurma,<br />
ilk iftar sofrasından son güne kadar iftariyelikler arasında yerini alıyor.<br />
Hurmanın kalitesi, sofranın zenginliğinin de bir ölçütü aynı zamanda.<br />
Hurma ile birlikte, zeytin, peynir çeşitleri, kuru yemiş ve kuru meyveler<br />
yemeğe hafif bir geçiş için damak hoşluğu olarak sofradaki yerlerini<br />
alıyorlar. İftar sofrasında yemekler de, mideyi yavaş yavaş doldurmaya<br />
yönelik hazırlanıyor. Şu günlerde sofralarda pek görmediğimiz hoşaf ve<br />
şuruplar Ramazan sofralarının olmazsa olmazı, hem susuz kalan vücudu<br />
canlandırmak hem de kan şekerini düzenlemek için, çeşitli hoşaflar servis<br />
ediliyor. Taze ya da kuru meyvelerden yapılan hoşaflar eski dönemlerde<br />
sadece meyvenin şekeri ile tatlanırken, artık içerisine şeker eklenerek<br />
hazırlanıyor. Erik, vişne gibi meyvelerden yapılan hoşaflar hafif ekşi<br />
lezzetleriyle, hoş bir denge yaratıyor. Hoşaflar taneli yapıları ile genellikle<br />
soğuk yiyecek olarak yemeklerin yanında yer alırken, içecek olarak da dut<br />
şurubu, böğürtlen şurubu, safran şurubu, yasemin şurubu gibi şuruplar<br />
kullanılıyor. Sofralardaki en özel değişikliklerden biri de Ramazan ayına<br />
özel yapılan Ramazan pidesi.<br />
Ramazan ayına özel ekmekler ve pideler geneleksel olarak fırınlarda farklı<br />
yapılıyor. Ramazan ekmekleri, daha doyurucu, daha ağır ve el emeği<br />
olarak da daha özenilen şekillerde karşımıza çıkıyor. Nohut ekmeği, yağlı<br />
ekmek ve Ramazan pidesi bu ayda en çok pişirilen ekmeklerden. Ramazan<br />
pidesinin üzerindeki nakışlar her fırıncı ustasının maharetini gösteriyor.<br />
İftar sofralarında, ana yemeklerin yanında, çorbalar, çeşitli pilavlar<br />
ve börekler de var. İftariyeliklerden sonra yemeğe genellikle çorba ile<br />
başlanıyor, ana yemek ve börekler ile devam ediliyor, pilav ve hoşaf ile<br />
bitiriliyor. Sonrasında ise mutlaka tatlı servis ediliyor. Tatlı servisi iftar<br />
sofralarında önemli bir yer tutuyor çünkü şekerin ulaşılamaz ve pahalı<br />
olduğu dönemlerden beri tatlı Ramazan sofralarının en özellikli yiyeceği.<br />
Şöyle ki günümüzde Ramazan ayı denilince ilk akla gelen güllacın bile<br />
eski dönemlerde pek çok farklı çeşitlemesi var, tava güllacı, güllaç baklavası,<br />
yumurtalı güllaç, güllaç paludesi bunlardan sadece birkaçı. Baklava,<br />
kadayıf gibi şerbetle hazırlanan tatlılar da çeşitlenerek en çok Ramazan<br />
ayında tüketiliyor.<br />
Tatlı ile kapanan iftar sofraları yerini sahur hazırlığına bırakıyor. Ramazan<br />
ayının gece toplantıları ve sohbetleri sonrasında iftar kadar ihtişamlı<br />
olmasa da sahur sofralarının da ayrı bir önemi var, sahur genellikle aile<br />
arasında yeniyor ve daha mütevazi yemekler sofraya çıkıyor. Çorbalar,<br />
börekler ve pilavlar ve hoşaflar sahurda en çok yenilen yemekler arasında,<br />
hem tokluğu uzatacak hem de susuzluğu engellemeye yardımcı olacak bu<br />
yiyecekler bir sonraki iftara kadar mideyi dolduruyor.<br />
Ramazan ayı, lezzetli yemekler ve özenli sofralarla herkesi birleştirirken,<br />
geleneksel yemek kültürünün önemli bir parçasını da yaşatmaya devam<br />
ediyor. Bereket, dostluk ve lezzetle dolu Hayırlı Ramazanlar.<br />
26 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
SÜPÜRGE İLANI - 22 x 30<br />
Yemek yapmanın en kolay yolu:<br />
Bosch AutoCook Pro<br />
Temizlik performansında<br />
ulaştığımız son nokta.<br />
Sadece AutoCook Pro kullanarak, tek bir ürünle, tencere<br />
ve düdüklü tencere yemekleri yapmak, reçel hazırlamak,<br />
yoğurt yapmak, kızartma, güveç ve haşlama yapmak, hatta<br />
buharda pişirme veya en son trend Sous-Vide gibi yöntemlerle<br />
profesyonel yemekleri hazırlamak pratik bir hale<br />
geliyor. Ayrıca AutoCook Pro’ya özel hazırlanan yemek kitabında<br />
sunulan ve mobil uygulamasında sürekli yenilenecek<br />
tariflerle, yerel ve uluslararası mutfaklara özgü birçok lezzeti<br />
kolayca hazırlamak mümkün.<br />
HIZLI VE GÜVENLI<br />
AutoCook Pro’un sahip olduğu indüksiyon teknolojisi, optimum ısı dağılımı ve hassas<br />
sıcaklık ayarı sayesinde lezzetli ve çok hızlı sonuçlar sunuyor. . Böylece yemekler<br />
yanmıyor ya da taşmıyor. Yüksek ve düşük buhar basınçlı alternatifine sahip düdüklü<br />
tencere fonksiyonu ile AutoCook Pro yiyeceklerin vitaminini koruyor ve yemekleri daha<br />
kısa sürede pişiriyor.Tüm hazırlama aşamaları ekranı ve üzerindeki düğmeleriyle kontrol<br />
edilebilen AutoCook Pro, 5 litrelik teflon kaplı yapışmaz,ve bulaşık makinesinde dahi<br />
yıkanabilir bir hazneye sahip. Üstelik “gecikmeli başlatma” özelliğiyle yemeklerin eve<br />
gelmeden ya da ayarlanan saatte hazırlanmasına da imkân veriyor.<br />
MUTFAKLARA ŞEF DOKUNUŞU<br />
AutoCook Pro yalnızca pratik yemekler hazırlamakla kalmayıp, mutfakta uzmanlık<br />
isteyen lezzetleri de kolaylıkla hazırlamaya imkan sunuyor. Çorba, yahni, kızartma gibi<br />
birçok tarifin yanında Sous-Vide yöntemiyle ağızda dağılan tam kıvamında et, balık ve<br />
sebzeler hazırlanabiliyor. AutoCook Pro, tüm bu lezzetlerin sadece üç adımda tek bir tuşa<br />
dokunarak hazırlanmasını sağlıyor. Önce ideal sıcaklık ve pişirme süresini ayarlanıyor,<br />
sonrasına ise “Başla” tuşuna basılarak yemeğin hazırlığı kendi kendine başlıyor. Bu<br />
tercihleri önceden belirlemek, istenen yemeğe uygun olarak hızlıca seçmek ve kişiye<br />
özel yeni tarifler oluşturup kaydetmek de mümkün.<br />
Bosch AutoCook « MUTFAKTA YAŞAM<br />
YEMEK KITABI VE MOBIL UYGULAMAYLA<br />
100’ÜN ÜZERINDE TARIF ELINIZIN ALTINDA<br />
AutoCook Pro mobil uygulamasından ve detaylı hazırlanmış yemek kitabından<br />
ilham alarak adım adım yönlendirmelerle farklı türlerde yemek<br />
hazırlamak mümkün. Yemek tarifleri yerel lezzetlerin yanında uluslararası<br />
tatları da içeriyor. Mobil cihazlara ücretsiz yüklenebilen uygulama düzenli<br />
olarak güncellenecek içeriğiyle kullanıcısına yeni lezzetleri sunmaya<br />
devam edecek. AutoCook Pro uygulaması ayrıca, alışveriş listesi, kalori<br />
hesaplamaları, laktozsuz veya vejeteryan kategori seçimleri ve tarif<br />
videoları gibi pratik ve keyifli fonksiyonlara da sahip.<br />
In’genius ProPer>>form Plus<br />
Halı, sert zemin temizleme, hava<br />
filtreleme ve enerji verimliliğinde<br />
A sınıfı performansı ile her zaman<br />
mükemmel sonuç garanti. Üstelik<br />
çok sessiz; sadece 69 dB.<br />
www.bosch-home.com.tr<br />
Kızartma<br />
Buharda<br />
pişirme<br />
69<br />
dB<br />
Fırınlama Pişirme Sous - Vide<br />
pişirme<br />
ve çok daha<br />
fazlası...
MUFTAKTA YAŞAM » Mutfak Uygulamaları<br />
MUTFAKTA BIRI MI VAR?<br />
Büyükannenizden kalma yemek kitabını, internette bulacağınız<br />
binlerce tarifi ve deneysel çalışmalarınızı bir kenara bırakın. Bu<br />
uygulamalar sayesinde mutfakta harikalar yaratacaksınız.<br />
Yeryüzündeki cennet denince aklınıza sadece mutfak geliyor, kariyer planlarınızı gastronomi alanında yapmak istiyor,<br />
kendinizi geleceğin şefi olarak görüyorsanız; artık bunun için büyük bütçeler harcayıp kurslara gitmeye, internetteki<br />
yemek siteleri içinde kaybolmaya, eski tarifleri karıştırmaya gerek kalmadı. Bu uygulamaları bir an önce telefonunuza<br />
indirin ve rakiplerinize bundan bahsetmeyin.<br />
THYME: A KITCHEN TIMER FOR YOUR<br />
CULINARY ARTS<br />
Son derece basit bir uygulama olmasına rağmen mutfakta birçok işi aynı<br />
anda yapmaya çalışan şefler için kurtarıcı görevi görebilir. Fırındaki yemeği,<br />
ocaktaki sosu ya da tavadaki tavuğu aynı anda çıkarmanız gerekiyorsa,<br />
zamanla yarışmak her şeyden önce gelecektir. İster bir restoranda çalışıyor<br />
olun, isterseniz de amatör bir yemek blogger’ı, bu uygulama yemeklerin pişme<br />
sürelerini kontrol etme işini sizden alacak ve yeteneklerinizi geliştirebilmeniz<br />
için önemli bir fırsat verecek. Kolay arayüzü sayesinde artık mutfakta dört<br />
dönmeyip sadece hatırlatmaları dinleyerek daha yaratıcı tabaklar hazırlayabilirsiniz.<br />
3,49 TL<br />
TOP CHEF UNIVERSITY TO-GO<br />
İyi bir şef olmak için pratik yapmanız şart. Ancak önünüze çıkan her tarifi de ilk<br />
seferinde kolaylıkla uygulayamayabilirsiniz. Bunun için deneyimli isimlerden<br />
alacağınız küçük tüyolara da ihtiyacınız olacaktır. Gastronomi eğitimi almasınız<br />
bile “Top Chef University” size bu anlamda ciddi bir katkı sağlayacak.<br />
11 ünlü şefin hazırladığı uygulamayı yüklediğiniz anda 28 eğitim videosuyla<br />
karşılaşacaksınız. Ama uygulama bu kadarla sınırlı değil. 20 ayrı kurs programı<br />
ve 200’den fazla kişisel ders videosu da bulunuyor. Hatta dilerseniz sadece tek<br />
bir şefin videolarını takip edebilir ya da kendinize özel bir mutfak seçip sadece<br />
o konuda eğitim alabilirsiniz. Uygulamada aynı zamanda kendinizi sınamanız<br />
için de 20’den fazla test bulunuyor.<br />
Ücretsiz<br />
SEAFOOD WATCH<br />
Özellikle deniz ürünleri konusunda uzmanlaşmak isteyen amatör şefler için<br />
inanılmaz bir uygulamayla karşı karşıyasınız. Zira iddia ediyoruz, böylesine<br />
geniş bir bilgi arşivini bu kadar kompakt bir formatta sunan bir uygulama<br />
daha görmediniz. Yıllarını denizde geçirmiş bir balıkçıdan öğrenecekleriniz<br />
bile bu uygulamanın yanında hafif kalır, çünkü uygulama dünyanın büyük<br />
bir bölümündeki deniz canlılarının haritasını çıkarıyor âdeta. Sekiz ayrı<br />
bölgede bulunabilen bir ahtapotla ilgili detaylı bilgiyi başka nereden alabilirsiniz<br />
ki? Bunları kullanıp kullanmamak sizin seçiminiz. Ancak iyi bir şefin<br />
de özellikle deniz canlıları konusunda ciddi bir bilgi birikimine ihtiyacı olduğu<br />
kesin. Arama yapmak istediğiniz lokasyonu seçip, bu bölgedeki denizlerin<br />
envanterini çıkarabilir ya da bölgede deniz ürünleri satan market, hal ya da<br />
restoranı kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Uygulamanın artısı, deniz ürünlerinin<br />
yanı sıra sushi türleri hakkında da bilgi sahibi olabilmeniz; eksisi ise Türkiye<br />
denizleriyle ilgili henüz bilgi olmaması.<br />
VESTEL BM 501 5 Programlı<br />
A+ Enerji Sınıfı Bulaşık Makinesi<br />
Yıkamanın gerçekleştiği ve suyun yoğun<br />
biçimde temas ettiği tüm yüzeylerde sadece<br />
paslanmaz sac kullanılarak uzun ömürlü ve<br />
hijyenik yıkama sağlanır. İhtiyacınıza göre<br />
bulaşık makinenizi az doldurup daha az<br />
bulaşık yıkama opsiyonu sunar.<br />
Ücretsiz<br />
HEMEN AL!<br />
28 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
HOW TO COOK EVERYTHING<br />
Annenizden kalma bir yemek kitabınız yoksa üzülmeyin. Artık buna gerçekten<br />
ihtiyacınız kalmadı. New York Times yazarı Mark Bittman’ın hazırladığı “How<br />
To Cook Everything,” 2000’den fazla tarifle yeterince zengin bir içerik sunuyor.<br />
“Tarif kısmı kolay, zaten internette tonlarca alternatif bulabiliyoruz,” diyorsanız<br />
yanılıyorsunuz. Bu uygulama içindeki tarifler amatör bir şefin mutlaka bilmesi<br />
gerekenler arasında. Bunun yanı sıra ekipman, teknik ve malzemeler konusunda<br />
tüyo veren 400’den fazla illüstrasyon da yer alıyor. Kullanımı oldukça<br />
basit olan uygulamada esnek arama seçenekleri, uygulamanın en önemli<br />
özelliklerinden biri. Fotoğraf kalitesi sayesinde tarifler oldukça cazip görünüyor.<br />
Bir başka pratik yanı da tariflere uygun alışveriş listelerinin kolaylıkla<br />
hazırlanabiliyor olması. Eğer bu tariflerden kendinize ayrı bir arşiv yapmak<br />
istiyor ya da kendi yemek kitabınıza katmak istiyorsanız ayda 10 tarifi e-posta<br />
olarak gönderme seçeneğiniz bulunuyor.<br />
34,99 TL<br />
RECIPES & FOOD CAMERA SNAPDISH<br />
Uygulamanın şu an iki milyona yakın kullanıcısının olması boşuna değil, çünkü<br />
arşivinde tam tamına 14 milyon enfes tarif bulunuyor. Ancak uygulamanın<br />
listemizde yer alıyor olmasının başka bir nedeni var. “SnapDish”in en önemli<br />
özelliği yemeklerinizi fotoğraflarken daha estetik görüntüler elde etmenizi<br />
sağlaması. Eğer amatör de olsa bir blog ya da yemek kitabı hazırlıyorsanız<br />
bunun için basit bir fotoğraf uygulaması yeterli olmayabiliyor. Zira birçok doğa<br />
fotoğrafını bir küçük dokunuşla yüzlerce beğeni alacak bir kareye dönüştürmek<br />
mümkünken, bir yemek fotoğrafı için işler bu kadar da basit olmuyor.<br />
Eğer yemek kitabınızı daha yeni tasarlamaya başladıysanız, diğer örnekleri<br />
inceleyerek zihninizde yeni bir pencere de açmak mümkün.<br />
KITCHEN STORIES<br />
İnternette her gün binlerce yeni tarif bulabilir, yeni mutfaklar keşfedebilirsiniz.<br />
“Kitchen Stories”i rakiplerinden ayıran en önemli özellik ise her hafta güncellenen<br />
tarif arşivini muhteşem fotoğraflarla çekici hale getirmesi. Ücretsiz<br />
olması, kolay kullanımı, tarifleri detaylı bir şekilde izleyebileceğiniz videoları<br />
da cabası. Milyonlarca kullanıcısının olmasını ise “Herkes yemek yapabilir!”<br />
mottosuna bağlamak mümkün. En zorlu tarifleri bile öylesine yalın ve samimi<br />
bir dille anlatıyor ki “yapamam” deyip es geçmek mümkün değil. Videoları<br />
izlerken mutfakta bir yandan uygulamaya geçeceğinize eminiz. Kullanıcıları<br />
açısından en zevkli yanlarından biri de tematik paketleri. Örneğin sadece<br />
makarna tarifleri üzerine bir arama yapmak istiyor ya da sadece vegan<br />
yemekleri konusunda uzmanlaşmak istiyorsanız, uygulama size bu konuda<br />
muhteşem bir fırsat sunuyor.<br />
Ücretsiz<br />
Ücretsiz<br />
MATTHEW KENNEY’S RAW EXPRESS<br />
Mutfakla ilgilenenler bilirler, son dönemlerin en büyük trendlerinden biri de<br />
“raw food” yani “çiğ beslenme.” İlk insanların ateşi bulmadan önce uyguladıkları<br />
beslenme ve yemek pişirme formülleri şu an birçok tıp uzmanı tarafından<br />
en sağlıklı yöntemler arasında sayılıyor. Çiğ sebze, meyve, kuruyemiş ve yağlı<br />
tohumların tüketimine dayalı olan bu beslenme şeklinde proteinli besinler<br />
ve hayvansal gıdalar tüketilmezken, pişirme şekli olarak da besinlerin en<br />
fazla 40-45 dereceye kadar ısıya maruz kalması öneriliyor. Bu kadar spesifik<br />
kuralları olan bir alanda kendinizi geliştirmek istiyorsanız, işin uzmanından<br />
destek almanızda yarar var. Matthew Kenney, şu sıralar dünyanın en çok satan<br />
çiğ beslenme kitabının yazarı. Haliyle verdiği tüyolarla yepyeni bir dünyaya<br />
kolayca adım atabiliyorsunuz. Renkli fotoğraflarla desteklenen uygulamada<br />
50 özgün ve ödüllü tarif bulabiliyor, videolar sayesinde tekniğinizi geliştirebiliyor<br />
ve sosyal medya platformları arasında geçiş yaparak hazırladıklarınızı<br />
takipçilerinizle paylaşabiliyorsunuz.<br />
9,99 TL<br />
SAUCES<br />
Şu bir gerçek ki içeriği ne kadar iyi olursa olsun, her yemeğin biraz makyaja<br />
ihtiyacı var ve bu anlamda doğru sosları kullanmak önemli. Sadece soslar<br />
üzerine odaklanan bu uygulamada soğuk, sıcak, acı, baharatlı soslar haricinde<br />
farklı baharatlarla hazırlanmış tereyağı, sirke ve bulyon tarifleri bulmak<br />
mümkün. “Hollandaise” gibi birçok amatör şefin başının belası zorlu tarifler<br />
için tüyolar da alabiliyorsunuz. Her tarif yalın bir anlatımla karşınıza çıkarken<br />
zorluk derecesi, hazırlık süresi hakkında da bilgi vermeyi ihmal etmiyor.<br />
Tariflerin uygulamasında her aşama kare kare fotoğraflarla destekleniyor.<br />
Eğer içeriğinden memnun kalırsanız, uygulamanın yaratıcılarının bir diğer<br />
çalışması olan “The Cook’s Encyclopedia”sını da tavsiye ederiz. Zira çorbadan<br />
ekmeğe, deniz ürünlerinden salatalara kadar zengin bir arşivi olduğu kesin.<br />
13,99 TL<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 29
MUTFAKTA YAŞAM » Yayla Yemekleri<br />
HEMEN AL!<br />
SIMFER DD2803 A+ 5 Çekmece<br />
210 lt Brüt Hacim Derin Dondurucu<br />
Simfer Derin Dondurucu hızlı dondurma sağlayan elektronik termostatı<br />
ile yiyeceklerinizin besin değerini korur ve çok daha uzun<br />
süre taze kalmalarını sağlar. Simfer’in tüm derin dondurucuları;<br />
SubNormal, Normal, SubTropikal ve Tropikal iklim sınıflarını tek<br />
bir sınıfta birleştiren SN-T İklim Sınıfı özelliğiyle üretilmektedir.<br />
Bu da 10C-43 arasındaki tüm dış ortam sıcaklıklarında maksimum<br />
performans elde etmeniz anlamına gelmektedir.<br />
YAZIN AŞI YAYLADA<br />
Havalar ısınıp, bunaltmaya başladığında izlenecek en güzel rota<br />
serin yaylalara uzanan yollar.. Türkiye’nin dört bir tarafında sıcakların<br />
bastırmasıyla beraber nisan sonunda başlar yayla yolculuğu; esintili<br />
bu göç özellikle Doğu Karadeniz, Akdeniz, Ege, Güney Doğu ve<br />
Doğu bölgelerinde yaygın olarak yapılır. Kıyı turizmi sıcağa akın akın<br />
gelenleri karşılarken, yerli halk yavaş yavaş yaylara çıkmaya başlar.<br />
Serine kaçış kültürel bir etkinlik olduğu kadar, ekonomik ve zorunlu<br />
da bir etkinliktir; sıcak havalarla beraber hayvanlarını beslemek için<br />
taze ot arayan yerli halkın yeşile doğru yol alması gerekir. Göçebe<br />
genlerimiz de bizi yaylalara doğru çağırır belki de.<br />
30 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Günümüzde yaylacılık köy, kasaba ve şehir gibi yerlerde yaşayanların yaz<br />
mevsiminde hayvanları varsa onları otlattığı, yoksa kışa hazırlıkların<br />
yapıldığı ya da sadece dinlenilen ve eğlenilen etkinlik olarak görülebilir.<br />
Yerli halk için neredeyse yerleşimin başladığı dönemlerden beri yapılan bu<br />
etkinlik deniz, kum, güneş tatilinden sıkılan şehirli için de yeni bir turizm rotası<br />
olarak karşımıza çıkıyor. Yaz aylarını geçirmek için, yüksek irtifanın koruduğu<br />
yeşil doğanın içinde olmaktan güzel ne olabilir?<br />
Yayla kültürünün en güzel taraflarından biri de geleneklerin ve aslında<br />
zorunlulukların harmanladığı farklı bir yemek kültürünü ortaya çıkarmasıdır.<br />
Bol oksijenin iştahı da arttırdığı yüksek yaylalarda yenilen yemeklerle baş<br />
etmek, kıyılar için çok da kolay olmasa gerek.<br />
Yaylalarda yemekler otlatılan hayvanlardan elde edilen süt ve süt ürünleri,<br />
orada yetişen ve yetiştirilen sebzeler, yaylaya gitmeden hazırlanan dayanıklı<br />
gıdalar ve yörenin geleneklerinin birleşiminden oluşur. Yaylada yapılan her<br />
yemeğin bir geçmişi, hikâyesi var ve hikâyeyi anlatmak için sadece orada yetişen<br />
ürünler yeterli. Daha yayla için yola bile çıkmadan hazırlıklarına başlanan<br />
yayla yemekleri, bu kısa göçün her anında değişerek doğaya uyum sağlar. Her<br />
sene üç dört ay süren yayla hayatında, doğanın sundukları yemek kültürünün<br />
içerisine o kadar güzel harmanlanıyor ki, aynı yemeği aynı lezzette şehirde<br />
yapmak maalesef mümkün olmuyor.<br />
Yayla hayatında yemek kültürünün yeri çok büyük, ama bu kültürü yaşatmak<br />
zannedildiği kadar kolay değil; daha yaylaya çıkmadan hazırlıkların bile çok<br />
iyi yapılması gerekiyor, en yakın bakkalın bile çok uzakta kaldığı düşünülürse,<br />
yaylaya çıkış hazırlıkları içerisinde, yaz boyu ihtiyaç duyulacak, yöreye göre<br />
değişen tahıl, baklagil ve un gibi dayanıklı ürünler en büyük yeri ve zamanı<br />
kaplıyor. Çok daha eski dönemlerde hazırlık aşamasında mısır ya da buğdayı<br />
da öğütüp un haline getirmek gerekirken, uzun zamandır böyle bir çabaya<br />
ihtiyaç duyulmuyor, ailenin büyüklüğüne göre un çuvalla ya da kilo ile alınıp,<br />
yaylaya çıkarken götürülüyor. Son dönemlerde çay, kahve, bisküvi, çikolata<br />
vb. ürünler de yayla hazırlığında çantalara ekleniyor. Bu ürünler aynı zamanda<br />
bazı bölgelerde hediye olarak da kullanılıyor, eğer uzun süre orada yaşayan<br />
köylüler varsa, şehirden kısa süreli göçenler, onlara yaylada bulunmayan<br />
mutfak ürünlerini hediye olarak götürebiliyorlar. Kucağında bir sepet üzümle<br />
size hoşgeldiniz demeye gelen komşunuza, çayla teşekkür edebiliyorsunuz<br />
örneğin.<br />
Yaylaya çıkış hazırlıkları tamamlanınca, göç başlıyor. Yaylaya çıkılan ilk günde,<br />
genellikle yemek yapılmıyor, çünkü önceden gelen komşularınız “göç aşı”<br />
olarak da bilinen birbirinden lezzetli yemeklerle kapınızı çalıyorlar. Gelen<br />
yemekler yöreye, iki ailenin yakınlığına ve tabii alım gücüne göre değişebiliyor;<br />
ama genellikle pilav, etli bir yemek, yanında da yoğurt mutlaka oluyor.<br />
Etin hangi hayvandan geldiği de o bölgede hangi tür hayvancılık yapıldığına<br />
göre farklılık gösterebiliyor; koyun, keçi, sığır, manda gibi onların etinden<br />
kavurma ya da haşlama şekilde pişirilen et, pilavla beraber sunuluyor. Örneğin<br />
Alanya bölgesinde yapılan geleneksel göç aşında, oğlağın kuyruğu ve but<br />
kısmı beraber kesildikten sonra haşlanıp, tereyağında kızartılıyor ve pilavın<br />
üzerinde servis ediliyor. Göç aşının yanında bazen sadece yoğurt değil çeşitli<br />
börekler ya da yoğurtlama denilen sebze yemekleri de olabiliyor. Yoğurtlama<br />
neredeyse her bölgede yapılan ve kabak, patlıcan, biber gibi sebzelerin<br />
kızartılarak üzerine sarımsaklı yoğurt, bazen de domatesli ya da salçalı soslar<br />
eklenerek servis edilen bir yayla yemeği. Böylece yaylaya yeni gelen aileler<br />
yemek yapmakla uğraşmadan yayla evine rahatlıkla yerleşebiliyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 31
MUTFAKTA YAŞAM » Yayla Yemekleri<br />
Yaylalarda, hayvancılıkla uğraşan ya da uğraşmayan her ailenin sofrasında<br />
mutlaka bir süt ürünü bulunuyor, kahvaltı sofrasında taze sağılmış sütten<br />
hamur işlerine, çorbalardan yemeklere ve tatlılara kadar yayla kültürünün en<br />
önemli parçasını süt ürünleri oluşturuyor. Hayvancılıkla geçinen aileler kendi<br />
sütlerini işlerken, diğer aileler de yaylada ya da kasabada kurulan pazarlardan<br />
işlenmiş ürünleri alıyor. Aynı zamanda yaylada üretilen bu ürünler şehirdekiler<br />
için de bir bekleyiş, çünkü yaylada yapılan peynirin, tereyağın ya da yoğurdun<br />
tadları şehirdekilere benzemiyor. Hayvanların yemyeşil otları yiyerek<br />
semirmeleri, sütlerini de yağlandırıyor ve yazın başında daha yağsız olan<br />
sütler, çoğunlukla ağustos ayı itibariyle en aromatik ve en lezzetli tereyağını<br />
yapmak için uygun hale geliyor. Senenin ilk tereyağları, yeni açılmış sıcacık<br />
bazlama ya da yufka ekmeği üzerine sürülüp, yanında bal, reçel ya da çökelekle<br />
tüketiliyor. Tereyağı yapımı zorlu bir iş olduğu için, yaylalarda bazı akşamlar<br />
yayık sallama (vurma) adı verilen ve birikmiş kaymaktan tereyağı yapılan bir<br />
aktivite gerçekleştirilir. Yayık sallama zor ve beceri isteyen bir iş olduğundan,<br />
bu iş meydanlarda toplanılıp imece usulüyle yapılıyor. Aynı yayıklarda diğer<br />
zamanlarda da yayık ayranı yapılıyor. Süt tereyağı yapmak için yeterince yağlı<br />
olmadığında bu sütlerden çökelek, peynir, kaymak, yoğurt ve süzme yoğurt<br />
da yapılıyor.<br />
Yapılan kaymak ve çökelek pek tatlı ve tuzlu pek çok hamur işine lezzet verir<br />
ve bunların başında da gözleme ve türevleri geliyor. Sac üzerinde ya da geniş<br />
tavalarda pişirilen hamur işleri yayla sofralarında ayrı ve özel bir yere sahip,<br />
çünkü elektriğin olmadığı ve modern mutfak aletlerinin yayla evlerine girmediği<br />
dönemlerde, evlerin dışında yakılan ateş üzerinde ya da küçük ocaklarda<br />
bütün pişirme işlemleri yapılırmış. Yufka ekmeği, gözleme, çiğleme, pişi gibi<br />
ürünler hep bu basit ocaklarda pişirilmiş. Sonrasında kuzineler kurulmuş yayla<br />
evlerine, günümüzde ise elektrikli fırınlar çoğu yayla evinde bulunuyor, ama<br />
sac ya da tava üzerinde pişirme geleneği halen sürdürülüyor. Bazı bölgelerde<br />
şebit adı da verilen bu gözlemeler yufka ekmeği şeklinde, sadece un, tuz ve<br />
sudan oluşan hamurların, oklavayla incecik açılıp sac ya da tava üzerinde<br />
tereyağında pişirilip arasına çökelek konulup sarılmasıyla elde ediliyor. Farklı<br />
iç harçlar ya da farklı isimlerle her yaylada benzer bir lezzetle karşılaşmak<br />
mümkün, Ege ve Akdeniz bölgelerinde genellikle hamurlar buğday unundan<br />
hazırlanıyor, Karadeniz Bölgesi’nde ise buğday ununa mısır unu da ekleniyor.<br />
Örneğin Karadeniz bölgesinde yapılan lames isimli pide mısır unu ve buğday<br />
unu karışımından yapılan hamurun tavada pişirilmesi ve soğan, taze otlar,<br />
pazı, çökelek bazen de fasulyenin kullanıldığı harç eklendikten sonra üzerine<br />
bir kat daha hamur kapatılıp tavada çevrilerek pişirilmesiyle elde ediliyor.<br />
Kaymak da çökelek ya da peynire benzer şekilde yemeklerde ve hamur<br />
işlerinde kullanılıyor, ve tavada ya da sacda pişirilen ürünlerin en lezzetlilerinden<br />
bazılarının ana malzemesi olarak karşımıza çıkıyor. Çiğleme adı<br />
verilen kaymaklı gözlemeler yaylalarda ve bazı bölgelerde sıklıkla yapılan bir<br />
hamur işi. Maya kullanılmadan, buğday unundan hazırlanan hamurlar incecik<br />
yufka şeklinde açılıp içerisine kaymak eklenip kapatılıyor, tavada kızartılıyor,<br />
sonrasında üzerine bal ya da reçel eklenerek tatlı ya da peynir eklenerek tuzlu<br />
olarak yeniliyor. Taze kaymak, Karadeniz yaylalarında yağlağ adı verilen mısır<br />
unu ve süt kaymağının beraber pişirildiği bir yemeğe de lezzetini veriyor,<br />
mıhlamaya çok benzeyen dokusu ile bu yemek, yayla ekmeği ve yayık ayranı<br />
eşliğinde ortadan hep beraber tüketiliyor.<br />
Siemens XL ve XXL soğutucularla yaz<br />
sıcaklarında yiyecekleriniz 2 kata kadar<br />
daha uzun süre taze kalacak!<br />
Siemens IQ500 serisi soğutucularda bulunan hyperFresh plus tazelik<br />
sistemi, yiyeceklerin kuru hava ile temasını en aza indiriyor ve çekmece<br />
içerisindeki nem oranının ayarlanabilir olması sayesinde de meyve ve<br />
sebzeleri 2 kata kadar daha uzun süre taze tutuyor. Et ve balık için<br />
birbirinden bağımsız, ve daha fazla alana ihtiyaç duyulduğunda çıkarılabilen<br />
iki farklı çekmece ünitesi bulunan IQ500 serisi soğutucular,<br />
böylece esnek iç kullanım imkanı yaratıyor. XXL soğutucularda, birbirinden<br />
ayrı nem kontrol ayarı bulunan 2 adet meyve/sebze çekmecesi<br />
ise geniş ailelere ihtiyaç duyulan alanı sunuyor. Buzdolabının içine ve<br />
dışına yerleştirilen sensörler de sürekli olarak sıcaklık ölçümü yaparak<br />
dalgalanmaları en aza indirip çok daha uzun süre tazeliği garantiliyor.<br />
32 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Yayladaki aromalı sütlerden çeşit çeşit peynir de elde ediliyor; bu peynirler<br />
hem yaylada tüketiliyor hem de pazarlarda satılmak üzere şehre dönerken getiriliyor.<br />
Yaylanın serin iklimi peynirlerin bozulmadan olgunlaşmasına olanak<br />
sağladığı gibi, serbest otlayan hayvanların sütünün lezzeti de peynirleri karşı<br />
konulmaz yapıyor. Yöresine göre keçi, koyun ya da inek sütünden hazırlanan<br />
peynirler, salamura yapılarak ya da oğlak derisinden kılıflarda saklanıp, dönüş<br />
yolunda pazarlarda satılıyor. Otlu peynir, tulum peyniri, yayla peyniri, telli<br />
peynir, mıhlama peyniri olarak da bilinen kolot peyniri genellikle yaylalarda<br />
yapılan peynirlerden bazıları. Daha uzun olgunlaşması istenen peynirler, bazı<br />
yaylalarda “kar deliği” olarak bilinen, yayladan da yüksek rakımdaki mağaralarda<br />
saklanabiliyor. Karın kapattığı bu doğal buzdolapları, bir sonraki seneye<br />
kadar ürünleri rahatlıkla saklayabiliyor, bazen peynirlerin yanında tereyağı ve<br />
yoğurt da bırakılabiliyor.<br />
Yoğurt, tava yoğurdu, torba yoğurdu ya da süzme yoğurt olarak taze sütlerden<br />
hazırlanıp, günlük yemeklerin içerisinde, yanında ya da ayran olarak sofralarda<br />
her zaman yer buluyor. Yoğurt ve çeşitli tahıl ve bakliyatların kullanıldığı çorbalar,<br />
içindekiler değişiklik gösterse de yayla mutfaklarının en önemli başlangıç<br />
yemeği. Kültürün adını da taşıyan yayla çorbası, soğuk darı çorbası, ayran aşı<br />
gibi çorbalar hem ekşimeye başlayan taze yoğurtların değerlendirilmesi için<br />
hem de zengin tadı sebebiyle sofraların vazgeçilmezleri arasında. Yoğurt aynı<br />
zamanda kebaplarda, yoğurtlama adı verilen sebze yemeklerinde ve hamur<br />
işlerinin içerisinde de kullanılıyor. Yayla kebabı gibi her yörede farklı etler ve<br />
sebzelerle yapılan ve kuzine ya da fırınlarda pişirilen kebabın bütün yörelerde<br />
ortak malzemesi yoğurt. Kimi zaman üzerine dökülerek, kimi zamanda yanında<br />
bu geleneksel kebap her zaman yoğurtla birlikte tüketiliyor.<br />
Yaylada çoğunlukla hayvancılıkla ilgilenen aileler, aynı zamanda küçük bahçelerde<br />
sebze meyve de yetiştiriyorlar. Nadiren tahıl üretimi de yapılan yaylalarda,<br />
Karadeniz Bölgesi’nde mısır, diğer bölgelerde buğday ve arpa ekimi<br />
görülebiliyor. Yaz dönemi boyunca olgunlaşan meyve ve sebzelerin bir kısmı<br />
yaylada tüketilirken, bir kısmı köydeki pazarlarda satılıyor ve diğerlerinden<br />
ise turşu, reçel, salça, tarhana, marmelat, pekmez gibi kışlık ürünler yapılıyor.<br />
Fasulye, domates, salatalık, kabak, kırmızı biber, yeşil biber, soğan, kiraz, incir,<br />
üzüm, kayısı, erik, kestane ve fındık yaylalarda sık ekilip kış hazırlıkları için<br />
kullanılıyor. Kış hazırlıkları, özellikle şehirden yaylaya çıkanların ve zaman<br />
içerisinde hayvancılığı terk etmek ya da sürülerini küçültmek zorunda kalmış<br />
köylülerin, günümüzde yaylaya çıkış amaçlarının önemli bir bölümünü de<br />
oluşturuyor. Üzüm varsa salamura yaprak, şıra, pestil, pekmez gibi ürünler,<br />
domates o sene çok ekildiyse salça, taze fasulyeler geçmeden turşu, kalan<br />
sebzelerden tarhana derken kış mevsiminde afiyetle yenecek şehre dönerken<br />
boş kapları dolduruyor.<br />
Kış hazırlıklarının tamamlanması eylül ayının başlarını buluyor ve bütün<br />
lezzetiyle yayla bir sonraki seneye kadar kendini yenilemeye bırakılıyor.<br />
Yayla halkı evlerine dönerken, yanlarında getirdikleriyle şehirde kalanlarla<br />
da muhteşem doğanın verdiklerini paylaşıyor. Yaylaya çıkıp temiz havadan<br />
derin bir nefes çekip, gözlemenizi yerken yayık ayranınızı içemeseniz ya da nar<br />
gibi kızarmış yayla kebabı yiyemeseniz de, güneşte kurutulmuş incir, pekmez,<br />
taze toplanmış meyvelerden yapılan reçeller, yayla tarhanası ve çeşit çeşit<br />
peynirler dönecek olanları hevesle beklemek için yeterli oluyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 33
MUFTAKTA YAŞAM » Ayın Menüsü<br />
1 2<br />
3<br />
4<br />
34 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
1 2<br />
SOĞUK DARI ÇORBASI<br />
(6-8 KİŞİLİK)<br />
MALZEMELER<br />
2 sb. ya da 500 gr yarma darı (önceden ıslatılmış)<br />
2 lt su<br />
2 su bardağı yoğurt<br />
2 su bardağı süzme yoğurt<br />
½ yemek kaşığı tuz<br />
½ çay kaşığı karabiber<br />
7-8 adet pancar yaprağı ya da 3-4 yaprak kara lahana<br />
Üzeri için:<br />
½ demet taze nane<br />
Zeytinyağı<br />
YAPILIŞI<br />
Önceden ıslatılmış darıları, 2 lt ya da üzerini bir parmak<br />
geçecek kadar su ile ocağa alın. Tuz ve karabiberi de<br />
ekleyip, darılar yumuşayana kadar pişirin. Darılar<br />
pişerken pancar yaprağı ya da kara lahanayı ayıklayıp<br />
incecik doğrayın. Darılar piştikten sonra altını kapatıp,<br />
pancar yaprağı ya da kara lahanayı ekleyip soğuması<br />
için bırakın. Tamamen soğuduktan sonra yoğurtları bir<br />
kapta çırpın ve yavaş yavaş çırparak darıların üzerine<br />
ekleyin. Taze nanelerin yarısını doğrayıp çorbaya ekleyin<br />
ve buzdolabında 1-2 saat bekletin. Dolaptan çıkardıktan<br />
sonra kalan naneleri de doğrayıp üzerine serpin ve servis<br />
edin. İsterseniz üzerine zeytinyağı daı gezdirebilirsiniz.<br />
ÇIĞLEME<br />
(6-8 KIŞILIK)<br />
MALZEMELER<br />
Hamuru için:<br />
4 su bardağı ya da 500 gr un<br />
1,5 su bardağı, 300 ml su<br />
½ çay kaşığı tuz<br />
İçi ve üzeri için:<br />
300 gr taze kaymak<br />
YAPILIŞI<br />
Un, tuz ve suyu derin bir kapta iyice yoğurun. Hamur<br />
bir araya gelince un serpilmiş tezgâha alın ve tamamen<br />
pürüzsüz olana kadar yoğurmaya devam edin.<br />
Yoğurduktan sonra hamuru tekrar kaba alıp<br />
üzerini streç filmle kapatın ve buzdolabında 30 dk<br />
dinlendirin. Dinlerdirdiğiniz hamuru yaklaşık 8<br />
parçaya bölerek küçük bezeler haline getirin. Her<br />
bezeyi merdaneyle 25-30 cm çapında yuvarlaklar<br />
halinde açın. Aralarına 1 çorba kaşığı kaymak sürüp<br />
katlayın. Bütün hamurları hazırladıktan sonra geniş<br />
bir teflon tavayı ısıtın. Isıtılmış tavaya az miktarda<br />
zeytinyağı ya da ayçiçek yağı ekleyin ve hamurun iki<br />
yüzünü de kızartın. Kızarttıktan sonra üzerine tekrar<br />
kaymak ekleyin ve yanında bal, ceviz ya da fındık ile<br />
soğumadan servis edin.<br />
LAMESLI PIDE<br />
MALZEMELER<br />
Hamuru için:<br />
2,5 sb. ya da 300 gr mısır unu<br />
2 sb. ya da 250 gr un<br />
2 adet yumurta<br />
½ sb. ya da 100 gr yoğurt<br />
½ sb. ya da 100 ml zeytinyağı<br />
1 çay kaşığı tuz<br />
½ çay kaşığı karabiber<br />
1 pkt kabartma tozu<br />
YAPILIŞI<br />
Harcı (Lames) için:<br />
1 orta boy soğan<br />
2 yemek kaşığı zeytinyağı<br />
1 bağ pazı, ayıklanmış,<br />
kabaca doğranmış<br />
1 sb. haşlanmış barbunya ya<br />
da kuru börülce<br />
1 çay kaşığı tuz<br />
Karabiber<br />
Hamuru: Mısır unu,un, tuz, karabiber ve kabartma tozunu<br />
bir kapta karıştırın. Ayrı bir kapta yumurtaları hafifçe çırpın<br />
ve üzerine yoğurt ve zeytinyağını da ekleyerek homojen bir<br />
görüntü alana kadar çırpmaya devam edin. Yumutalı karışımı<br />
unlarla birleştirin ve hafifçe yoğurun. Buz dolabında 15-20 dk<br />
bekletin. Harcı için: Soğanları küçük küpler şeklinde doğrayın<br />
ve zeytinyağında rengi şeffaflaşıncaya kadar kavurun.<br />
Soğanlar kavrulunca üzerine pazıyı ekleyin ve 2-3 dk daha<br />
kavurun. Pazılardan sonra haşlanmış barbunya ya da börülce<br />
ve tuz, karabiberi ekleyin. 1-2 dk daha pişirip altını kapatın.<br />
Pideyi hazırlarken: Zeytinyağı ile yağladığınız bir fırın tepsisine<br />
hamurun yarısını yayın. Üzerine hazırladığınız bütün<br />
harcı yayın ve son olarak üzerini kalan hamurla kapatın.<br />
Üzerine yumurta sarısı ve süt karışımını sürüp, önceden ısıtılmış<br />
170 C fırında yaklaşık 20 dk pişirin, üzerinin kızarması<br />
ve çıtırlaşması için fırının sıcaklığını 190 dereceye çıkarın ve<br />
10 dk daha pişirin.<br />
3 4<br />
YAYLA KEBABI<br />
(4-6 KIŞILIK)<br />
MALZEMELER<br />
1 kg karışık oğlak ya da kuzu eti ( incik, gerdan, but )<br />
1 büyük soğan<br />
2 adet kırmızı biber<br />
3 adet domates<br />
2 adet patates<br />
1 yemek kaşığı biber salçası<br />
1 yemek kaşığı domates salçası<br />
2 yemek kaşığı tereyağı<br />
1 tatlı kaşığı tuz<br />
Karabiber<br />
Kekik<br />
1 lt su ya da et suyu<br />
YAPILIŞI<br />
Soğanı sekiz parçaya bölün, sebzeleri irice küpler halinde<br />
doğrayın, geniş bir kaba alın. Etler, salça ve baharatları<br />
sebzelere ekleyip iyice karıştırın. Buz dolabında en az 2<br />
saat dinlendirin. Etler dinlendikten sonra bütün malzemeyi<br />
derin bir fırın kabına alın ve üzerine suyu gezdirin.<br />
Önceden 140 C ısıtılmış fırında kapağı kapalı olarak 2,5<br />
saat pişirin. 2,5 saatin sonunda etleri kontrol edin ve<br />
kemikten kolayca ayrılmıyorsa 30 dk kadar pişirmeye<br />
devam edin. Etler istenilen kıvama geldikten sonra fırın<br />
derecesini 200 C’ye getirin ve kapağı açık bir şekilde<br />
pişirmeye devam edin. Etlerin üzeri kızarıp, kebabın<br />
suyu yoğunlaşınca fırından çıkarın. Üzerine taze kekik<br />
ekleyip, yanında yoğurtla servis yapın.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 35
PROFİLO » Leke Uzmanı Çamaşır Makinesi<br />
PROFILO’NUN LEKE UZMANI ÇAMAŞIR MAKINESI<br />
ILE İNATÇI LEKELER ARTIK DERT DEĞIL<br />
Çamaşır yıkamadaki en büyük dert inatçı lekeler<br />
ProfiloLeke Uzmanı Çamaşır Makinesi bu derdi ortadan<br />
kaldırıyor, üstelik leke çıkarıcı hiçbir ön işleme gerek<br />
kalmadan!<br />
Yaz Mevsimi geldi çattı! Yaz tatiline giren çoçuklar da soluğu bahçelerde<br />
aldı… Ama artık t-shirt'lere sinen ter kokusu, kanayan dizden bulaşan kan<br />
lekesi, beş çayında lekelenen masa örtüsü dert olmaktan çıkacak. Çünkü<br />
Profilo’nun Leke Uzmanı çamaşır makinesinin özel leke programı sayesinde kan,<br />
ter, yağ ve çay lekeleri hiçbir ön işleme gerek kalmadan çıkıyor.<br />
KAN, TER, YAĞ VE ÇAY LEKESINE<br />
KESIN ÇÖZÜM PROFILO’DAN<br />
Profilo CMS1400DTR Leke Uzmanı Çamaşır Makinesi sayesinde anneler dokunmatik<br />
LED ekrandan istedikleri programı seçiyor, çamaşırlardaki lekeler tek bir<br />
yıkamayla çıkıyor, üstelik çamaşırlar leke çıkartıcı ön işleme gerek kalmadan<br />
tertemiz oluyor.<br />
36 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
HEM TEKNOLOJIK HEM MUCIZEVI!<br />
Evlerin yeni leke uzmanı Profilo Çamaşır Makinesi son teknolojilerle<br />
de tüketicilerine kolay bir kullanım sunuyor. A+++<br />
ve %30 Enerji sınıfıyla yüksek enerji tasarrufu sağlayan<br />
Profilo Leke Uzmanı, enerji – su tüketim göstergesiyle de bu<br />
oranı tüketiciye gösteriyor. Dalga yapılı tamburu sayesinde<br />
çamaşırı yıpratmadan yıkayan çamaşır makinesinin 9 kg<br />
kapasitesi, yorgan ve perde yıkama programları gibi ekstra<br />
özellikleri ile de tüm ihtiyaçlarınıza cevap veriyor.<br />
SilentPlus MOTOR<br />
Profilo’nun yepyeni çamaşır makinesi, SilentPlus Motor<br />
teknolojisi ile de daha sessiz , daha uzun ömürlü, daha<br />
tasarruflu bir kullanım sunuyor. Evlerin yeni mucizesi Profilo<br />
Leke Uzmanı Çamaşır Makinesi ile anneler hem zamandan<br />
hem de enerjiden tasarruf ediyor, çok daha az yoruluyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 37
OBJEKTIF » Lomografi<br />
FOTOĞRAFTA ÖZGÜR RUH<br />
Amorf sanatın, estetik karşıtlığının daha çok beğeni topladığı günümüzde, “deforme”<br />
kelimesiyle yan yana tutulan lomografi fotoğrafçılığının bir akım haline gelmesine şaşmamak<br />
gerek. Bildiğimiz fotoğrafçılık kurallarını hiçe sayan bu akım, ortaya çıkışından otuz altı yıl<br />
sonra adeta küllerinden doğuyor.<br />
“Ana obje kadrajın ortasına yerleştirilmemeli,” “Bakış açısı fotoğrafa güç<br />
katar,” ya da “Karışık arka planlardan kesinlikle kaçının…” Bunlar hep, bu<br />
maceraya yeni atılanlara aktarılan klasik fotoğrafçılığın genel kuralları. Ancak<br />
tüm bu kuralları bir kenara bırakın ve sadece keyfinize göre “takılın.” Zira özgür<br />
ruhlu lomografi sanatı bunu gerektiriyor.<br />
Lomografi akımının ortaya çıkış süreci kendisi gibi son derece ilginç. Analog<br />
kamera olarak da adlandırılan lomografi fotoğraf makineleri ilk olarak 1981<br />
yılında komünist Rusya'nın (O zamanlar SSCB) Saint Petersburg merkezli<br />
LOMO PLC firması tarafından üretiliyor. Lomografi Türkiye'nin internet<br />
sitesinde (www.lomography.com.tr) efsanenin doğuş ânı şöyle anlatılıyor:<br />
“SSCB Savunma ve Sanayi Bakanı’nın sağ kolu General Igor Petrowitsch<br />
Kornitzky, yoldaşı Michail Panfilowitsch Panfiloff’un masasına, Japon yapımı<br />
Cosina CX-1 adında bir makineyi koydu. Güçlü LOMO Rus Silah ve Optik<br />
Fabrikası’nın Direktörü olan Panfiloff, bu makinenin keskin cam lensini, üstün<br />
ışık hassasiyetini ve kuvvetli kasasını detaylı bir şekilde inceledi Makinedeki<br />
potansiyeli gören iki centilmen, Saint Petersburg, Rusya’da yer alan LOMO<br />
PLC fabrikasına, Cosina CX-1’in daha üstün bir modelini yaratmak için gereken<br />
emri verdi ve LOMO LC-A’nın ilk çalışır durumdaki prototipi bu şekilde doğmuş<br />
oldu!”<br />
Firmanın o günlerde ürettiği 35 milimetrelik Lomo LC-A kompakt makineler<br />
bugünkü akımın da temelini oluşturuyor. LOMO LC-A’nın seri üretimi 1984<br />
yılında 1200 çalışanla başladı. Rusya pazarı için ayda 1100 adet ile başlayan<br />
üretim, kısa süre içinde Polonya, Çekoslovakya ve Küba gibi diğer komünist<br />
ülkelere de yayıldı. Ancak LOMO LC-A'nın ünü, şartlar gereği sadece komünist<br />
ülkelerin kapalı kapıları arkasında kaldı, ta ki Demir Perde'nin yıkıldığı 1991<br />
yılında Avusturyalı bir grup öğrencinin Çek Cumhuriyeti'ne yaptığı seyahate<br />
kadar. Bit pazarında dolaşırken plastik görünümlü bu fotoğraf makinesini<br />
gören ve satın alan Avusturyalı gençler makineyle fotoğraflar çekti. Ülkelerine<br />
dönünce filmleri yıkattıklarından ortaya çıkan sonuç inanılmazdı.<br />
Sonucu gören herkes bu makineden edinmek istedi. Talepler o kadar fazlaydı<br />
ki aynı zamanda lomografi akımının kurucusu olan bu gençler çareyi<br />
işin merkezi olan Rusya'ya gitmekte buldu. Bu seyahatten dönüşle birlikte<br />
dünyada lomografi akımı da resmen başladı. Bu aynı zamanda Doğu Bloku<br />
ülkelerinde parlak ama mecburen bir o kadar mütevazı yaşam süren lomografi<br />
tekniğinin özgürlüğüne kavuşması anlamına geliyordu. Lomografi nihayet<br />
esaretten kurtulmuştu. Aslında son derece kötü görünen, rengârenk ve bazen<br />
flu bu fotoğraflar kısa süre içerisinde o kadar büyük ilgi gördü ki, Avrupa<br />
sınırlarını da aşarak ABD'ye uzandı. New York'ta açılan sergilerle dünyanın<br />
en üst seviye bohem takımı bu akıma sahip çıktı. 1992 yılında Uluslararası<br />
Lomografi Topluluğu kuruldu ve Lomografi'nin 10 Altın Kuralı adıyla akımın<br />
manifestosu yazıldı. Viyana Şehir Konseyi'nin bu gruba bağışladığı bina,<br />
lomografi tutkunlarının da merkezi oldu. İlk lomografi sergisi bu evde açıldı.<br />
Sergi sırasında 700 adet LOMO LC-A satıldı ve lomografinin bir geleneği haline<br />
gelen, dünyanın her yerinden lomografi tutkunlarının çektiği fotoğrafların<br />
sergilendiği ilk lomo duvarı (LomoWall) burada kuruldu.<br />
Lomografi kelimesi aynı zamanda bu makineyi keşfettikten sonra kamera<br />
ve aksesuarlarını üretmeye başlayan Viyanalı Lomographische AG markasını<br />
temsil ediyor. Yani firmanın tescilli markası. Ancak dünya çapında açılan<br />
sergiler sonrası 1995 yılında esas üretici olan Rus LOMO PLC firmasıyla özel<br />
bir anlaşmaya imza attı ve LOMO LC-A kameraların tek dağıtımcısı oldu.<br />
Ancak bir süre sonra Rus üreticiler fotoğraf makinesinin üretimini durdurmaya<br />
karar verdi. Kötü haberi alan Lomografi Topluluğu'nun kurucuları Rusya'daki<br />
fabrikaya gitti, fabrika yöneticileri ve dönemin belediye başkan yardımcısı,<br />
şimdiki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i üretime devam etmeye ikna<br />
etti. Putin fabrikayı vergi muafiyeti kapsamına almıştı. İlk makine olan LOMO<br />
LC-A'nın üretimine uzun bir süre daha devam edildi. 2005 yılında ise onun<br />
yerini bir üst modeli olan LOMO LC-A+ aldı. Ardından Diana F+, Spinner 360<br />
gibi toplam on sekiz model daha üretildi. Marka ayrıca 35 milimetre, 110 ve<br />
120 formatlarında lomografi filmlerini de tutkunlarıyla buluşturuyor.<br />
38 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 39
KAFANA GÖRE TAKIL!<br />
Konseptleri interaktif, canlı, rengârek, flu ve çılgın bir yaşam tarzı olan<br />
Ulusararası Lomografi Topluluğu'nun bugün dünya çapında 500 binden fazla<br />
üyesi var. Dijital fotoğrafçılığın yaygınlaşmasına rağmen lomografi akımının<br />
yükselişi sürüyor. Alexa Chung, Daisy Lowe, Rachel Khoo gibi dünyanın en<br />
çok “like” alan ikonlarının lomografiye olan düşkünlüğü, film fotoğrafçılığının<br />
hâlâ ölmediğini savunan Lomograpy firmasının yöneticilerinin bu düşüncesini<br />
destekliyor. Nitekim moda dünyasının dev markaları da kimi kampanyalarında<br />
lomografinin izinden gidiyor. Lomography yetkilileri 2011 yılında 1.8 milyon<br />
film sattıklarını ve bu rakamın her yıl arttığını vurguluyor. Ve bugün dünyanın<br />
birçok ülkesinde -bunlardan biri de Türkiye- lomografi mağazaları bulunuyor.<br />
Lomografi tutkunlarının buluşma mekânı olan bu mağazalarda atölyeler ve<br />
sergiler düzenleniyor.<br />
En başta da söylediğimiz gibi lomografi, fotoğrafçılığın özgür çocuğu. Felsefesi<br />
ise çok basit: “Düşünme, sadece çek!” Nitekim Lomografi Topluluğu'nun<br />
kurulmasıyla birlikte akımın, bir manifesto niteliğindeki 10 altın kuralı da<br />
yayınlandı. Lomografi Türkiye'nin internet sitesinde kurallar şöyle belirtiliyor:<br />
GITTIĞIN HER YERE FOTOĞRAF<br />
MAKINENI DE GÖTÜR!<br />
Lomografi de tahmin etmek ya da planlamak işin ruhuna aykırı. Tüm çekimler<br />
spontane olmalı. O senin iç sesin gibidir ve aynı zamanda en derin arzularındır.<br />
Asla, bir sonraki mükemmel fotoğrafı ne zaman çekeceğini bilemezsin. En iyi<br />
fotoğraflar, hiç planlamadığın spontan anlardan çıkar!<br />
GECE YA DA GÜNDÜZ, MAKINENI<br />
HER ZAMAN KULLAN<br />
Her saniye özeldir; her dakika değerlidir. Sadece tatillerde, keyifli gün ışığı<br />
altında yaşamıyorsun değil mi? Fotoğrafçılık için de aynı şeyi düşün! Fotoğraf<br />
makinen heyecan ve maceralara aç, hava nasıl olursa olsun, haftanın herhangi<br />
bir günü ya da herhangi bir zamanı olsun, fark etmez. Fotoğraf makineni,<br />
yaşadığın her an kullan!<br />
LOMOGRAFI HAYATINA KARIŞMAZ, ONUN<br />
BIR PARÇASI OLUR<br />
Fotoğraf makinen, senin ve arzularının bir uzantısı. Senin gördüğün gibi<br />
görür, her fotoğraf çektiğinde senin hissettiklerini kaydeder ve her fotoğrafa<br />
ve onunla geçirdiğin her ana taze bir hayat katar. Bir lomografici olarak, sadece<br />
bir fotoğrafçılık ile ilgili bir durumda değilsin, sen bu durumun tam kendisisin.<br />
KALÇADAN ÇEKMEYI DENE<br />
Fotoğraf makinen, hayatı deneyimlemeyi, canlı olmayı ve o “an”ın içinde<br />
olmayı sever. Onu arkanda bırakma; onu saçma düzenlerden kurtar. Vizörden<br />
bakma; gereksiz utangaçlıkları ve güvenlik mesafesini unut. Bir sonraki<br />
çekiminde, fotoğraf makineni diz hizanın altından çekmeye ne dersin? Ya<br />
da kafanın üzerinden tutabildiğin kadar yukarıdan? Sonuçlar çılgın ve hiç<br />
beklemediğin gibi olacak.<br />
HEDEFINE IYICE YAKLAŞ<br />
Lomografik varoluşun en önemli kısmı, iç dünyayı araştırmak. Bu samimiyet<br />
ve çektiğin şey ile arandaki bağlantıyla ilgili. Fotoğraf makinesi ile röntgenci<br />
gibi hissetmekten ve arka planda sinsice dolaşmaktan nefret ediyoruz.<br />
40 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Lomografi « OBJEKTIF<br />
Aksiyonun ortasında olmak ve kelimenin tam anlamıyla şaşırtacak fotoğraflar<br />
çekmek istiyoruz. Objen ile iletişim kur ve ilişkini sağlamlaştır. Yakınlaş, daha<br />
da yakınlaş, korkma!<br />
DÜŞÜNME<br />
Entelektüel sosyalleşmeyi bir kenara bırak, izin ver aklındaki bilgiler, serbestçe,<br />
herhangi bir filtreye takılmadan dolaşarak aksın. Çek, hisset, algıla, eğlen<br />
ve çek; gördüğün her şeyi, seni çeken, şaşırtan, heyecanlandıran her şeyi. En<br />
iyi fotoğrafların, üzerinde düşünüp plan yapmadıkların olacak.<br />
HIZLI OL<br />
Hayat çok hızlı. Her saniye hızla geçiyor ve büyülü çekimini yapmak için hızlı<br />
tepki vermen gerekiyor. O halde parmağınızı deklanşörden ayırmayın, cesur<br />
olun ve ufacık anları yakalamak için hızlı olun.<br />
NE ÇEKTIĞINI ÖNCEDEN<br />
BILMEN GEREKMIYOR<br />
Eğer hepimiz hayatımızın nasıl sonuçlanacağını bilseydik, bunun eğlencesi ve<br />
heyecanı kalır mıydı? Her günün en güzel yanı, onun sana neler getireceğini<br />
bilmemek. İstediğini yapmakta tamamen özgürsün ve bu fotoğrafçılıkta da<br />
geçerli. Biz fotoğraf çekiyoruz, çünkü biz, o anın tutkusunu, heyecanını, belirsizliğini<br />
ve zevkini tekrar yaşamak istiyoruz. O halde, akışına bırak, fotoğraf<br />
çek ve neler çektiğine bir bak!<br />
SONRASINDA DA...<br />
Fotoğrafın basıldığında yanlışlıkla yapılmış çoklu poçlamalar, ışık sızıntısı gibi<br />
hatalar mı gördün? Boşver. Bunlar, lomograflar çekerken sevdiğimiz, mutlu<br />
rastlantılar. Fotoğrafların; ruh halleri, şekilleri, renkleri, bulanıklıkları ve<br />
anormallikleri ile sürekli olarak yaşamını kaydeder. Onları kucakla ve onlardan<br />
keyif al, onları analiz etmeye çalışma!<br />
KURALLARI TAKMA<br />
İşte bu en önemli kural. Hayat kendi doğrularının peşinde olmaktır, kuralların<br />
ve düzenin değil! Şimdi, kendi lomografi tarzını keşfetme ve olman gerektiği<br />
söylenen kişiyi değil, seni ifade eden fotoğraflar çekme zamanı. Kendine inan,<br />
önemli ve önemli olmayan şeylere odaklar, hayatın tüm varyasyonlarından zevk<br />
al, elindeki fotoğraf makinesini unut ve gözlerin parlayana kadar çekim yap!<br />
LOMOGRAFI KAMERA TÜRLERI<br />
Şipşak kamera: Şipşak filmlerle kullanılır ve tahmin edeceğiniz üzere çektiğiniz<br />
fotoğraf birkaç dakika içinde elinizde olur. Şipşak olmayan kameraları şipşak hale<br />
getirmek mümkün. Bunun için instant back'ler kullanılyor. Şipşak kameralara<br />
şipşak film yerleştirilerek kullanılır ve birkaç saniye içinde çektiğiniz fotoğraf<br />
elinizde olur.<br />
Panoramik kamera: Panoramik kameralar ile çekilen her fotoğrafta normalden<br />
daha uzun ve geniş fotoğraflar elde ediliyor. Sprocket Rocket, Spinner 360° ve<br />
Horizon bu tip fotoğrafl makineleri.<br />
İğne Deliği (Pinhole) kamera: Bu kameraların önünde lens bulunmaz. Bunun<br />
yerine ufak bir delik vardır. İğne deliği kameralar fotoğrafa rüya gibi bir görünüm<br />
verir. Diama Multi Pinhole Operatör buna uygun bir kameradır.<br />
Balıkgözü (Fisheye) kamera: Bu kameralar benzersiz dairesel fotoğraflar elde<br />
etmenizi sağlar. 170° geniş açılı lensiyle, insan gözünün görebileceğinden daha<br />
büyük açılarla fotoğraf çekebilir.<br />
Çok lensli kamera: Birden fazla lense sahip bu kameralarda deklanşöre bastığınızda<br />
filmde her bir lensin sağladığı farklı ufak kareler elde ediliyor. Örneğin<br />
Actionsampler ve Supersampler, dört lense sahip makineler ve tek pozda dört tane<br />
ardışık görüntü elde edebilir. Sekiz lensin bulunduğu Oktomomat ise tek bir pozda<br />
sekiz ardışık görüntü oluşturur. Dokuz lense sahip Pop9 ise diğerlerinden farklı<br />
olarak tek bir karede birbirinin aynı dokuz fotoğraf elde eder.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 41
OBJEKTIF » Karadeniz<br />
KARADENIZ'I<br />
FOTOĞRAFLAMAK<br />
Karadeniz bölgesi Türkiye’de herkesin öncelikle doğası<br />
nedeniyle “çok güzel” olarak bildiği ama popüler olmaması,<br />
belki de ve iyi ki de yeterince tanıtılmamasından dolayı<br />
hiçbir zaman turistlerin her zaman ilk tercih ettiği yer olmadı.<br />
Ama kime sorsanız, bu bölgeyi mutlaka bir gün görmek<br />
istediğinden ancak bir türlü fırsat bulamadığından bahseder.<br />
42 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Herkesin listesindedir Karadeniz, ama hep sonraya ertelenendir de aynı<br />
zamanda. Gitmeye karar verenler ise çoğunlukla turları tercih ederler.<br />
Ancak turlar size duyulan, moda olan yerler dışında fazla bir alternatif<br />
sunmaz. Örneğin Trabzon Uzungöl’ü herkes eskiden kartpostallarda, şimdi<br />
ise sosyal medyada paylaşılan fotoğraflardan ya da gezi dergilerinden bilir,<br />
ancak kimse Uzungöl’ün ilerisindeki Balıklı ve Aygır göllerini duymamıştır<br />
bile. Yolu asfalt olmadığından gidilmeye cesaret edilemez ama bu cesaretin<br />
yokluğu inanılmaz bir güzelliğin kaçırılmasına yol açar. Gerçek anlamda<br />
kendinizi, insanın daha yeryüzüne gelmediği çağlarda hissetmek isterseniz<br />
ve yine insanın doğaya, doğala verdiği tahribatın ne boyutta olduğunu onun<br />
müdahale etmediği yerler ile karşılaştırarak anlamak, görmek isterseniz<br />
cesaret edin ve Karadeniz’in pek de bilinmeyen yerlerine sapın arabanızla.<br />
Doğu Karadeniz yolculuğunu gerçekleştirmek için Trabzon Havalimanı’na<br />
gelmeniz ve oradan bir araç kiralamanız yeterli olacaktır. Trabzon’un<br />
şehir merkezinde görülecek pek bir yer yoktur ancak Uzungöl’den önce<br />
Sümela Manastırı’nı görmeniz gerekir. Uzungöl, Balıklı ve Aygır göllerini<br />
gördükten sonra, istikamet Çamlıhemşin olmalı. Ancak sakın ha, Hemşin<br />
ve Çamlıhemşin’i birbirine karıştırmayın. Bu iki yer birbirinden oldukça<br />
farklı. Hemşin çayıyla, özellikle organik çayıyla bilinen ufacık bir beldedir.<br />
Çamlıhemşin de pek ufaktır ama geleni gideni çok.<br />
Uzungöl’ün çevresinde yer alan pek çok yeme içme mekânı var. Ama<br />
Karadeniz’de öncelikle tercih edeceğiniz yemekler et yemekleri olmalı. Köfte,<br />
kavurma, haşlama… Ama tavuk yemeyin, yazık olur buranın yayla etlerini<br />
yemeden gitmek.<br />
Etten sonra karalahana dolması ve kuymak (guymak) mutlaka tadılması gereken<br />
lezzetler ve tümünü Uzungöl’de bulmanız mümkün. Uzungöl kışın, yazın<br />
olduğundan daha sakin ve tadı çıkarılası.<br />
Zira yazın özellikle Arap turistlerin rağbet gösterdiği bir yer olmasından dolayı<br />
Uzungöl, oldukça kalabalık oluyor ve mangal kokularının arasından doğanın<br />
kokusunu duymanız imkânsızlaşıyor. Oysa kışın tek tük insanla karşılaşıyorsunuz.<br />
Restoranlarda soba yanar. Sobanın yanına üşüşürsüzünüz dışarıdaki soğuk<br />
havadan sonra.<br />
Çamlıhemşin’e geldiğinizde buranın küçücük bir çarşısı olduğunu göreceksiniz.<br />
Çarşının bittiği noktada bir yol ayrımı fark edersiniz. Bu yol ayrımından biri Zil Kale,<br />
Çat Köyü, Palovit, Trovit, Aşağı ve Yukarı Kavrun’a giderken, diğeri Ayder Yaylası’na<br />
gider. Zil Kale’nin yolu Fırtına Vadisi olarak da bilinen yoldur ve eşi benzeri yoktur.<br />
Eğer bu yol ayrımına akşamüstü gelmişseniz, size Fırtına Vadisi’nin hemen<br />
yanıbaşına, nehrin kenarına kondurulmuş olan Doğa Otel’de kalmanızı tavsiye<br />
ederim. Doğa Otel adı üstünde bir otel değildir. Bir otel gibi olmasına rağmen,<br />
hiç lüksü olmayan bir mekân, ancak sahibi İdris Amca’yla yapacağınız sohbeti ve<br />
Fırtına Vadisi’nden gelen mis gibi orman kokusunu, nehir sesini ve taflan reçeliyle<br />
kahvaltıyı başka bir yerde bulmanız mümkün değil. Bir gece Doğa Otel’de konakladıktan<br />
sonra arabanızı Zil Kale ve Çat Köyü’ne süreceksiniz. Buralar Karadeniz’e<br />
tepeden bakacağınız ve inanılmaz bir doğa güzelliğine şahitlik edeceğiniz yerler.<br />
Zaten Zil Kale’ye giderken arabanızla birkaç defa durup manzarayı izlemeli ve buz<br />
gibi dağlardan gelen suları tatmalısınız. Zil Kale’ye vardığınızda kaleyi gezmeden<br />
önce karnınız acıkmış olacağından burada var olan tek kafede fırında tereyağlı<br />
patatesi denemelisiniz. Zil Kale’den sonra Çat Köyü’ne sürmenizin nedeni tipik bir<br />
Karadeniz köyü görmek ve inanılmaz bir manzaraya şahitlik etmektir.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 43
Çat’tan sonra yola devam ettiğinizde Palovit, Trovit, Aşağı ve özellikle Yukarı<br />
Kavrun yaylalarını gösteren tabelalar göreceksiniz. Yollar çok iyi olmadığı<br />
için “boş vermek” isteyebilirsiniz ama bizden size tavsiye, saatte 10-20 km ile<br />
gitmek zorunda kalsanız bile mutlaka her birini görün. Yine yolda giderken<br />
karşınıza Palovit Şelalesi yazan bir bir tabela karşınıza çıkacak. Mutlaka gitmeli<br />
ve görmeli. Bu saydığım dört yayladan en görülesi Yukarı Kavrun Yaylası’dır.<br />
Yolun başından itibaren buraya arabanızla gitmek pek mümkün görünmeyebilir.<br />
Özellikle arabanızın tabanının yere değeceğinden endişe edebilirsiniz<br />
ama sakın pes etmeyin çünkü gidilebiliyor. Yukarı Kavrun Yaylası Kaçkarlar’ın<br />
eteklerinde, arabayla gidilebilecek son nokta. Çoğu dağcı belirli bir noktaya<br />
kadar arabayla gelip geri kalan yolu yürüyerek kat eder Yukarı Kavrun’a<br />
ulaşmak için. Arabanızın gideceği en son noktaya geldikten sonra, burada<br />
konaklamak için mekânlar olduğunu göreceksiniz. Bir, Kaçkarlar’a tırmanmak<br />
için gelen dağcıların çadır kurduğu yaylanın merkezi var, bir de üstte yolun<br />
hemen sonunda birkaç müstakil bungalov ve restoranın olduğu bir yer. Burada<br />
kalırsanız, çok sıcak ve konforlu bir gece uykusu uyur ve akşam da güzel bir<br />
yemek yer ve gayda eşliğinde çalınan şarkılara eşlik edersiniz.<br />
Ancak diyelim ki bir düğüne rast geldiniz, işte o zaman gece uyumak biraz<br />
zor. Çünkü eğlencenin ve eğlenmenin bir numaralı aracı olan silah sizi sabaha<br />
kadar uyutmaz. Ama garanti ediyoruz burada bir geceden fazla kalmak<br />
isteyecek, dağa çıkmadan dağın eteklerinde geçirdiğiniz zamanın bitmesini<br />
istemeyeceksiniz. İster çadırınızla camping yapan dağcıların arasına katılın,<br />
ister hemen girişinde tek katlı bungalovlarda kalın yaz kış soğuk olan bu<br />
yaylada uyanmak ve yürüyerek bulutlara değebileceğiniz yerlere rahatlıkla<br />
ulaşabilmek ve yürürken ayağınıza, ya da gözünüze bir ambalajın takılmaması<br />
yine sizi gerçekten kent, kent hayatı ve onun pek çok bileşeninden uzak olmayı<br />
garantiliyor. Yukarı Kavrun’un ötesinde ancak yürüyerek gidebileceğiniz Balıklı<br />
ve Aygır göllerini anımsatan ama kendine has bir güzelliği olan Yukarı Kavrun<br />
Buzul Gölü’nü görmeden gitmemelisiniz. Ancak burada önemli olan göle<br />
ulaşmak değil, ona doğru giderken şahit olduğunuz doğal güzellikler. Çoğu<br />
insan yarı yolda pes edip bırakır ama eğer çadırınızla yürüyorsanız, bir gece<br />
gölün kenarında da konaklayabilirsiniz. Korkmayın yalnız olmayacaksınız,<br />
çünkü geceyi sizin gibi bunu yapan pek çok insanla birlikte geçireceksiniz<br />
gölün kenarında. Yürüyüş yolunda genellikle belirli bir saatten sonra<br />
bulutlar aşağıya inebilir ya da yoğun sisle karşı karşıya kalabilirsiniz. Çünkü<br />
çok yüksek bir mesafede yürüyüş yapıyorsunuz, ama bu sizi engellemesin,<br />
yolunuza devam edin. Yolun neden bir türlü bitmediğini de sorabilirsiniz<br />
kendinize ama bitecek, biraz sabırlı olmalısınız. Mayonuz mutlaka yanınızda<br />
olsun, çünkü hem buz gibi göl suyuna hem de nehre girmek isteyeceksiniz.<br />
Bunun ötesinde bizim burada anlattığımız Doğu Karadeniz gezisine mutlaka<br />
<strong>haziran</strong>dan itibaren çıkmalısınız. Hazirandan önce yaylalarda kar henüz tam<br />
anlamıyla erimiş olmuyor.<br />
HEMEN AL!<br />
LENOVO K6 Gold Akıllı Telefon<br />
Lenovo Türkiye Garantili<br />
Tamamen metalden yapılmış şık gövde içinde 5.0" Full<br />
HD ekranla donatılmış olan Lenovo K6 hem içeriden hem<br />
de dışarıdan oldukça etkileyici özelliklere sahip. Koyu gri,<br />
altı ve gümüş renkleri arasından seçim yapabilirsiniz.<br />
44 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Karadeniz « OBJEKTIF<br />
Kavrun’dan sonra Ayder Yaylası’na gidilmeli. İsterseniz burada konaklayabilirsiniz<br />
ama daha ileride konaklayacak daha sakin yerler bulmak mümkün. Bu<br />
yayla Uzungöl’den sonra bölgenin en bilinen yaylası, bu nedenle de inanılmaz<br />
ve gereksiz kalabalık. Bir sürü otel ve kalabalığın olduğu, doğal atmosferini<br />
yitirmiş bir yayla Ayder Yaylası.<br />
Eğer yine cesaret eder ve Ayder ötesinde ne olduğunu bilmek isterseniz,<br />
çevrenize pek de fazla soru sormadan arabanızı sürmenizi tavsiye ederiz. Elevit<br />
Yaylası (FOTO 13) Ayder’in ötesinde, üstelik turistik bir mekân değil ancak çay<br />
içip sohbet edebileceğiniz bir köy kahvesi var. Karadeniz’in yeşili yazın dahi<br />
kuruyup, solan bir yeşil değil. Karadeniz’in uçsuz bucaksız yeşili Ege ya da<br />
Akdeniz’in yeşiline benzemez. Bu tonu ve bu tonun rahatlatıcılığı başka bir<br />
bölgenin yeşilinde bulunmaz. Bu nedenle mutlaka görülmelidir.<br />
Yukarı Kavrun’dan sonra ya Trabzon’a gidip uçakla evinize dönecek ya da<br />
Artvin ve Gürcistan’ı da bu gezinin içine dahil edeceksiniz. Artvin için 2-3 gün,<br />
Gürcistan için de 1-2 ayırmanız yeterli olacaktır. Biz Kavrun’dan sonra Artvin’e<br />
devam etmedik ve bu kış özellikle donmuş olan Karagöl’de yürüyebilmek ve<br />
tertemiz kar havasını içimize çekebilmek için Artvin’e gitmememe rağmen<br />
planladığımız hiçbir şeyi gerçekleştiremeden dönmek zorunda kaldık.<br />
Bu nedenle Karadeniz’e <strong>haziran</strong>dan önce kesinlikle gelinmemesi gerektiğini<br />
bizzat deneyimlediğimiz için tavsiye etmeliyiz. Şubat ayında Artvin’e gitmek ve<br />
Atabarı Kayak Merkezi’nde kaymak ve ardından Karagöl’e gitme düşüncemizin<br />
hiçbirini gerçekleştiremeden döndük. Çünkü yağan karın yoğunluğu ve arabamızın<br />
bir arazi aracı olmayışı, olsa dahi her yerin donmuş olması planlarımızın<br />
önündeki engellerdi. Hatta Karagöl’de bir otel işleten İdris Bey (Doğa Otel’deki<br />
değil) gerekirse bizim için yolları açabileceğini ancak gidebilsek bile bir gram<br />
su olmadığını bütün suların donduğunu söylemesi kışın Karadeniz fikrinin<br />
geçersizliğinin en büyük kanıtı aslında. Böylece Artvin’de bir gece öğretmen<br />
evinde konakladıktan sonra ve sabah iPhone’larımızdan -18’i görüp hızla eve<br />
döndük. Ancak <strong>haziran</strong>-temmuz arasında planladığımız bir gezi sonrası Arvin’i<br />
detaylı olarak yazabiliriz.<br />
Bu kısacık yazıyla elbette bitmez koskocaman Karadeniz’i anlatmak. Bu yazı<br />
bir başlangıç olarak okunmalı yalnızca. Güzelliklerinin yanında anlatılacak,<br />
detaylı olarak üzerinde durulacak ve tartışılacak pek çok da sorunu barındırıyor<br />
içinde Karadeniz. Bakmaya doyamadığınız bu güzellikler günden güne tahrip<br />
ediliyor. Öyle kısa zaman içinde öyle değişiklikler oldu ki bu bölgede… İş<br />
makineleri girdikçe, daldıkça bu güzelliklerin arasına, kendisi gibi çorak<br />
ve soğuk etti buraları. Binlerce yılda oluşan bu güzellikler rant uğruna yok<br />
ediliyor. Bu da sanırız bir diğer yazının konusu olmalı.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 45
KLIMANIZI AKILLANDIRIN, ELEKTRIK<br />
FATURANIZDA %40’A VARAN TASARRUF EDIN<br />
Hem konfor hem tasarruf etmemizi sağlayan akıllı ev<br />
teknolojilerine bir yenisi daha eklendi; Akıllı klimalar.<br />
Akıllı ev sistemleri ve enerji teknolojileri için yaratıcı çözümler geliştiren Nuvia firması<br />
tarafından tasarlanan COSA Akıllı Klima Paketi ile evinizdeki ya da ofisinizdeki klimaları,<br />
istediğiniz yerden cep telefonunuz ile kontrol edebilir; konumunuza, haftalık rutininize<br />
ve evinizin olmasını istediğiniz sıcaklığa göre yönetebilirsiniz.<br />
Örneğin COSA Akıllı Klima Paketi, sabah evden çıkıp işe gittiğinizi ya da işten çıkıp eve<br />
geldiğinizi, cep telefonunuzun konum özelliği sayesinde algılayarak siz henüz yoldayken<br />
klimanızı kendiliğinden çalıştırır. Böylece sizi serin bir ortam karşılar. Çıkarken açık<br />
bıraktığınız klimaları da kapatarak tasarruf sağlar.<br />
COSA Klima Paketi uzaktan kumandalı tüm klimalara uyumludur.
COSA KLIMA PAKETI NASIL<br />
%40’A KADAR TASARRUF SAĞLAR?<br />
Klimanızı sizin adınıza yönetebilen, programlanabilir modları<br />
sayesinde COSA Klima Paketi, siz evi terk ettiğinizde kendiliğinden<br />
devreden çıkar. Buna benzer olarak uyku zamanı<br />
durumunuza göre klimanızı optimum düzeyde ayarlayabilir.<br />
Önerilen şekilde uyku zamanında klimanızı nem alma moduna<br />
getirmeniz elektrik tasarrufu etmenizi sağlar. Bu kolay ayarlanabilir<br />
yöntemler sayesinde; uyku modunda %10’a, ev modunda<br />
%30’a, dışarı modunda ise açık unutulan klimaları kapatarak<br />
toplamda %40’a kadar tasarruf sağlamak mümkün.<br />
Nuvia Kurucu Ortağı Dr. Emre Erkin İTÜ ARI Teknokent’te geliştirilen<br />
Cosa ve ürünleri hakkında şu bilgileri paylaştı: “Türkiye’de<br />
kombi ve klima kullanımında ciddi yanlışlar yapılıyor. Bu da<br />
elektrik ve doğalgaz tüketiminde aşırılıklara neden oluyor.<br />
Öyle ki ERA tarafından yapılan araştırmaya göre kombilerin<br />
%72'si, klimaların da %85'i yanlış kullanılıyor. Bu gerçekten<br />
hareketle, cep telefonları üzerinden kontrol edilebilen ve<br />
Türkiye'nin ilk akıllı oda termostatı olan Cosa’yı tasarladık.<br />
İlk ürünümüz Cosa Kombi Paketi ile kullanıcılar geçen sene,<br />
Türkiye’de ortalama %31 doğalgaz tasarrufu sağladılar. Cosa<br />
Klima Paketi ürünümüz ise klimaların elektrik tüketiminde<br />
%40’a kadar tasarruf edilebiliyor. Diğer bir deyişle yüzde<br />
yüz yerli Cosa ile kullanıcılar doğalgaz ve elektrikten tasarruf<br />
edebiliyor. Ayrıca Cosa, yaşam alanlarımızdaki nem oranını da<br />
ölçerek hava kalitesinin de kontrol altına alınabilmesi sağlıyor.<br />
Raporlama özelliği sayesinde saatlik, günlük, haftalık ve aylık<br />
bazda evinizin sıcaklığı ve nemi nasıl değişmiş, kombi ya da<br />
klimanız ne zamanlar ne kadar çalışmış kısaca evinizde neler<br />
olup bitmiş görebiliyorsunuz.” dedi.<br />
AKILLI TELEFONLARLA KLIMA<br />
VE KOMBI KONTROLÜ<br />
Cosa’nın akıllı telefonlar üzerinden, kolay kullanıma<br />
sahip bir uygulama ile yönetildiğini belirten Erkin, Cosa<br />
hakkında ayrıca şunları söyledi; “Cosa, kullanıcıların<br />
evlerini kolaylıkla istedikleri sıcaklığa ayarlayabilecekleri<br />
‘Ev’, ‘Uyku’, ‘Dışarı’ gibi seçeneklere sahip. Bunlar<br />
sayesinde istediğiniz zaman yaşam alanınızı ısıtabiliyor<br />
ya da soğutabiliyorsunuz. Cosa ayrıca dış hava koşullarını<br />
da dikkate alıyor ve kullanıcıları bilgilendiriyor. Ayrıca<br />
kullanıcılar her gün sıcaklık ayarlamak yerine, programlama<br />
seçeneği ile haftalık rutinlerine göre bir planlama<br />
yapabiliyor. Cosa buna göre evin istenilen gün, istenilen<br />
saat, istenilen sıcaklıkta olmasını sağlıyor.”<br />
COSA Akıllı Klima Paketi, iOS ve Android ile çalışan tüm<br />
cep telefonlarında kullanılabilir. Ayrıca tarayıcınızdan<br />
kontrol.cosa.com.tr adresine bağlanarak da Cosa’ya<br />
erişim sağlayabilirsiniz. Cosa uygulamasını, Appstore<br />
ve Googleplaystore’da “Cosa Mobil” yazarak indirebilir,<br />
demosunu inceleyebilirsiniz.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 47
EVDE YAŞAM » Evde Bebekle Yaşam<br />
EVDE BEBEKLE YAŞAM<br />
“Yaşasın hamileyim!” demenin üzerinden yaklaşık dokuz ay gibi bir zamanın<br />
geçmesinin ardından minik neşe kaynağı eve gelir. Artık o ev, eski ev değildir.<br />
Bebeğin eve gelişiyle belki de çocukluk döneminin sonuna kadar geçerli olacak<br />
şekilde evde birtakım değişiklikler yapmak zaruri olacaktır. Banyodan mutfağa,<br />
yatak odalarından salona, evin tamamı bu değişikliklerden nasibini alacaktır.<br />
48 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Bu kilitler bebek ve çocukların ulaşamayacağı noktalara asılmalı ve mümkünse<br />
vidalanmalı. Kilitler bebeğin dışarıya çıkmasına engel olacak ama bir yandan<br />
da evin havalanmasına yetecek kadar cam açmaya olanak tanır. Sürgülü<br />
kapılar ya da çekerek açılan her türlü pencere için kilit alternatifleri piyasada<br />
bulunabiliyor.<br />
Evin içinde, oda kapılarında da bazı önlemler almak gerekiyor. Bebek<br />
hareketlenmeye başladıktan sonra kapılarla oynamayı çok sevecek. Aç kapa,<br />
aç kapa oyunu sırasında elini, parmaklarını kapıya sıkıştırmaması için kapı<br />
durduruculardan her kapıya takılabilir.<br />
Tüm evde yapılması gereken diğer güvenlik önlemi de elektrik prizlerini<br />
kapatmak. Herkes bilir ki bebekler, çubukları bir şeyin içine sokmaya bayılırlar.<br />
Kendi oyuncaklarıyla oynamak yerine bir bebeğin, elindeki kalemi elektrik<br />
prizine sokmaya çalıştığına şahit olabilirsiniz. Son derece kötü sonuçlar<br />
doğurabilecek böylesi durumların önüne geçmek için mutlaka her prizi ve<br />
elektrik taşıyan her türlü girintiyi kapatmak gerekir. Piyasada satılan priz<br />
emniyetlerinin takılması ve kullanılması son derece kolay.<br />
GÜVENLI BIR SALON IÇIN<br />
Bir evin salonu genellikle aile için hep birlikte vakit geçirilen bir alan olarak<br />
tasarlanır. Bebekten önce derli toplu tutulmaya çalışılan bu alan birçok evde<br />
bebekten sonra ailece oyun da oynanabilen bir odaya dönüştürülür. Salondaki<br />
eşyalar evden çıkarılmayacağına göre bu eşyalar bebek için güvenli hale<br />
gelmeli. Orta sehpa ve yemek masasının köşeleri, ayaklanmış ve paytak<br />
paytak sağa sola koşturan bir bebek için tehlikeli olabilir. Masaların kenarları<br />
koruyucu bantlarla kaplanmalı ve köşe koruyucular takılarak sivri noktalar<br />
zararsız hale getirilmeli.<br />
Salonda yer alan televizyon, büfe, konsol gibi eşyalar ile çerçeve, ayna gibi<br />
aksesuarlar duvara sabitlenerek olası bir sarsıntıda düşmesi önlenebilir ve<br />
kazaların önüne geçilebilir.<br />
MUTFAĞA AZ, BEBEĞE BOL VAKIT<br />
Mutfak, bir evde bebeğin ilgisini en çok çeken aletlerle doludur. Tahta bir<br />
kaşıktan limon sıkacağına, sarımsak dövücüden nihaleye kadar her türlü<br />
mutfak eşyası bebek için cezbedicidir. Oynarken kendine zarar veremeyeceği<br />
eşyaları kullanmasına izin vermek bebeğin hem fiziksel hem de ruhsal gelişimi<br />
için destekleyici olabilir.<br />
Ancak mutfak, zararsız sayılabilecek bu gibi eşyaların yanı sıra pek çok tehlikeli<br />
alet barındırır. Cam bardaklar, çatal bıçaklar, rendeler, tabak çanaklar gibi.<br />
Bunları dolaplarda kilitli tutmak için çekmece ve dolap kilitlerinden yardım<br />
alınabilir. Böylece tehlikeli aletlere bebeğiniz değil sadece siz ulaşabilirsiniz.<br />
Buzdolabı kapağı kilidi, ocak ve fırın düğmeleri için tasarlanmış kilitler de<br />
mutfakta bebek için alınabilecek diğer önlemler arasında.<br />
Bebeklik döneminde, evdeki yenilemeler daha çok hissedilir. Tehlikenin<br />
farkında olmayan ve bunun üzerine bir de çok çok meraklı olan bebek için<br />
ev keşfedilmesi gereken envaiçeşit eşyayla kaplı bir vaha gibi. Bebeğin bu<br />
merakını ve keşfetme duygusunu çok da köreltmeden evde bazı önlemler<br />
alarak, daha güvenli bir ortam yaratmak en iyisi.<br />
Evde bebekle yaşam sadece güvenlik önlemleri almaktan ibaret değil. Bebekle<br />
yaşamaya başladıkça daha önce eve girmemiş birtakım küçük ev aletleri<br />
almak için kendinizi bir mağazada bulabilirsiniz. Özellikle mutfakta, bebekle<br />
hayatı kolaylaştırmak için üretilmiş birçok mutfak aleti anne babaya zaman<br />
kazandıracaktır. Arta kalan bu zamanı kim bebeğiyle geçirmek istemez?<br />
EVDE GÜVENLIK ÖNLEMLERI<br />
Öncelikle evin genelinde alınması gereken ilk güvenlik önlemi tüm kapı<br />
ve pencerelere kilit takmak. Alçak ya da yüksek katlarda yaşıyor olmak fark<br />
etmeksizin mutlaka dışarıya açılan tüm pencere ve kapılar kilitlenmeli.<br />
Mutfak işlerini daha hızlı yapabilmek, bir ebeveyne bebeğiyle daha çok vakit<br />
geçirme mutluluğunu sağlar. Elektrikli mutfak aletleri bu konuda en büyük<br />
yardımcılar. Kesme, doğrama işlemleri için mutfak robotlarından, yemek<br />
pişirmek için düdüklü tencerelerden faydalanmak yararlı olabilir. Özellikle<br />
altıncı ayın bitiminde ek gıdaya geçilmesiyle çorba çeşitleriyle beslenen<br />
bebekler için çorba yapma makineleri kullanılabilir. Bir bebek için en sağlıklı<br />
gıdalardan olan yoğurdun evde yapılması tüm beslenme uzmanları tarafından<br />
dile getiriliyor. Yoğurt yapma makinesi temin ederek yoğurdum sulu mu oldu<br />
endişesinden kurtulabilirsiniz.<br />
Bebeğin gelişiyle hijyen, evde en çok konuşulan konular arasında girer.<br />
Özellikle emzik emen bir bebekse ve biberon mamalara geçildiyse biberon<br />
ve emziklerin steril tutulması, bebeğin mikroplara karşı açık olmasını<br />
engelleyecektir. Hijyen sağlamak için kaynatmak ve kurutmak yerine bir<br />
sterilizasyon aleti alarak bu iş daha kolay bir hale getirilebilir. Sterilizasyon<br />
aletlerinin mikrodalga için olanları ya da buharlı olarak çalışanları mevcut.<br />
Emzik ve biberon seçimi yaparken BPA içermemesine dikkat edilmeli.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 49
EVDE YAŞAM » Evde Bebekle Yaşam<br />
KAMERALAR SAYESINDE BEBEĞINIZ<br />
HEP YANINIZDA<br />
Çalışmak ya da başka bir nedenle bebeğinden ayrı kalmak zorunda kalan bir<br />
ebeveyn için ne zordur onun güvende olup olmadığını bilmek. Gözünüzden<br />
sakındığınızın, canınızdan çok sevdiğinizin ne yaptığını bilmek, görmek<br />
istersiniz. Bu noktada kameralar ebeveynlerin imdadına yetişiyor. Piyasada<br />
pek çok kamera çeşidi mevcut. Kablolu, şarjlı, bluetooth özellikli gibi. İhtiyaca<br />
uygun bir tane seçip bebek odasına ve gerekirse diğer odalara kurulumunu<br />
yapmak tüm ebeveyn endişesini ve merakını ortadan kaldırabilir. Bu sayede<br />
her zaman bebeğiniz gözünüzün önünde olur.<br />
Kameraya ihtiyaç olmadığı durumlarda ise bir telsiz de yeterli olabilir. Bebek,<br />
odasında uyurken telsizi açıp evin başka bir odasında iş yapabilir, telsizden<br />
gelen uyarı sesiyle bebeğiniz uyanınca hemen onun yanına gidebilirsiniz.<br />
Bebek odasında kullanılabilecek bir diğer ürün de hava nemlendiricisi ve<br />
temizleyicisi. Özellikle sık hastalanan ve burnu tıkanan bebeklerde uykuya<br />
dalmak zor olur. Yatak odasının havasını belirli bir nem ayarında dengelemek<br />
uykuya dalışı kolaylaştıracak ve uyku kalitesini de arttıracaktır.<br />
BANYOYA DIKKAT<br />
Banyo yapmak, özellikle bir yaşına kadar, bebekler için son derece rahatlatıcı.<br />
Mümkün olduğu kadar her akşam, uykuya yatırmadan önce bebeği yıkamak<br />
onu uykuya hazırlayacak bir rutin kazandıracaktır. Bebeği yıkamanın en<br />
kolay yolu onu kendi küvetine yatırıp suyla oynamasına izin vermek. Birkaç<br />
banyo oyuncağı alarak banyo keyfi daha da zevkli bir hale getirilebilir. Banyo<br />
yaptırırken en önemli nokta suyun ve ortamın sıcaklığı. Su sıcaklığını ölçmek<br />
için banyo termometreleri, işi şansa bırakmadan kesin sıcaklığı gösterecektir.<br />
Banyodaki hava yeteri kadar sıcak olmuyorsa fanlı ya da elektrikli ısıtıcılardan<br />
destek alınabilir.<br />
Suyu seven bir bebekle yaşıyorsanız, banyo zamanı çok keyifli geçecek ve<br />
mutlu anılar olarak hafızalarda kalacaktır. Ancak banyolar deterjan ve temizlik<br />
ürünleri gibi sen derece tehlikeli olabilecek kimyasal ürünlerin de saklandığı<br />
alanlar olduğundan bebeğin bu ürünlere erişimi kesinlikle engellenmeli.<br />
Deterjanların yer aldığı dolap ya da çekmeceler mutlaka kilitlenmeli ve bu<br />
kilitleri kapalı tutmak alışkanlık haline getirilmeli.<br />
Suyla oynamayı çok seven pek çok bebek için klozet de bir eğlence kaynağı.<br />
Bebek eline aldığı her şeyi klozete sokmaya çalışacak, hiçbir şey bulamazsa<br />
elini kolunu klozete daldırarak eğlenecektir. Ne kadar temizlerseniz temizleyin<br />
50 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Evde Bebekle Yaşam « EVDE YAŞAM<br />
Siemens ile Evinizi<br />
Wi-Fi Bağlantısı Üzerinden Serinletin<br />
Siemens Ev Aletleri, birbirinden üstün<br />
özelliklere sahip, enerji tasarrufu sağlayan ve<br />
uzaktan Wi-Fi kontrol özellikli A ++ enerji sınıfı<br />
S1ZMA/I09812-12812-18812 model klimaları,<br />
serin bir yaz geçirmeleri için tüketicileri ile<br />
buluşturuyor.<br />
Yenilikçi tasarım ve sürdürülebilir teknolojik özelliklerle donatılmış Siemens,<br />
tasarruflu yeni nesil inverter split klima modellerini kullanıma sundu. Wi-Fi<br />
kontrol özelliği de bulunan yeni nesil klimalar, A++ enerji sınıfı özellikleri ile<br />
de enerji tasarrufu sağlıyor.<br />
Kısa sürede ortamda istenilen iklimi yaratan Siemens klimalar, Wi-Fi bağlantısı özelliği<br />
ile de uzaktan kontrol erişilebiliyor. Bu özellik sayesinde kullanıcının, bulunduğu<br />
yerden klima ayarlarını yönetebilmesiyle cihazın açılıp kapanması, sıcaklık ayarlarının<br />
değiştirilmesi, ısıtma, soğutma, nem ve konum ayarları akıllı cihazlar<br />
üzerinden kontrol edilebiliyor.<br />
Düşük desibel değerleri ile de dikkat çeken klimalar, konforlu<br />
ve serin bir yaz vaat ediyor<br />
Ortam ısısını ideal düzeyde tutan Siemens inverter split klimalar, yazın havayı<br />
soğuturken nem oranını da düşürüyor. Ayrıca kişiye özel ideal iklim ortamı<br />
yaratan klimalar kışın ise havayı kurutmadan ısıtmak ve ortam havasını temizlemek<br />
gibi temel işlevleri yerine getirmek üzerine tasarlandı.<br />
Almanya merkezli bağımsız test kuruluşu TÜV tarafından test edilerek gerçek<br />
değerleri onaylanan ve “A++” enerji sınıfları için verilen TÜV Sertifikası almaya<br />
hak kazanan Siemens’in yeni klima modellerinde, verimliliğin yanı sıra enerji<br />
tasarrufunu da en üst düzeyde koruyan ve ozon tabakasına zarar vermeyen<br />
R410A gazı kullanılıyor.<br />
birçok mikrop barındıran klozetlerin kapaklarına klozet kilidi takmak önemli<br />
bir güvenlik önlemi.<br />
Bebeğin tuvalet eğitimi başladığında onun için uygun bir oturak alarak banyoda<br />
bir yere yerleştirebilirsiniz. Tuvalet eğitiminde önemli olan nokta, bebeği<br />
zorlamadan, onu strese sokmadan zamana bırakarak bu eğitimi vermek.<br />
DIŞARIDA BEBEKLE YAŞAM<br />
Bebekle evde vakit geçirmek keyifli olduğu kadar dışarı çıkmak da hem<br />
bebek hem de ebeveyn için mutluluk verici. Ancak dışarı çıkmadan önce<br />
gerekli ekipmanlar temin edilmeli. Öncelikle yeni doğan bir bebek için araba<br />
ve puset üzerinde kullanılabilecek bir ana kucağı gerekli. Yaklaşık bir yaşına<br />
kadar kullanılabilen ana kucağından sonra arabada, oto koltuğu kullanılabilir<br />
ve yasal olarak da zorunlu. Oto koltuğu alırken kaç kilograma kadar taşıdığı ve<br />
hangi güvenlik testlerinden geçirildiği sorulmalı.<br />
Puset, çoğu zaman 4-5 yaşına kadar kullanılabildiği için puset seçimi yaparken<br />
çok dikkat edilmeli. Kullanım kolaylığı, katlanma pozisyonu, üç ya da dört<br />
tekerlekli oluşu, servis garantisi sorgulanmalı ve baston, klasik ya da çok<br />
fonksiyonlu pusetlerden ihtiyaca uygun olan alınmalı.<br />
Kendisi küçük ama eşyalarıyla kapladığı alan büyük olan bebeklerle evde<br />
yaşam çok keyifli olabilir. Bebek olan bir evde bulunması muhtemel eşyalar,<br />
malzemeler listesi:<br />
• Alt açma, bebek bezi, ıslak mendil<br />
• Biberon ve biberon fırçası<br />
• Emzik<br />
• Şampuan, kremler<br />
• Ateş ölçer<br />
• Saç fırçası, tırnak makası<br />
• Kulak temizleyici<br />
• Önlük<br />
• Sterilizatör<br />
• Kamera ya da telsiz<br />
• Mutfak robotu, yoğurt makinesi gibi pratik mutfak aletleri<br />
• Ev güvenlik ürünleri<br />
• Bebek küveti, oturak<br />
• Mama sandalyesi<br />
• Mama/biberon ısıtıcı<br />
• Hava nemlendirici, ısı ölçer<br />
• Göğüs pompası<br />
• Bebek çantası<br />
• Body, çorap ve pamuk içerikli bebek giysileri<br />
• Park yatak<br />
• Ev tipi ana kucağı<br />
• Oto koltuğu<br />
• Puset<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 51
EVDE YAŞAM » Vücudunuz Yaza Hazır mı?<br />
52 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
VÜCUDUNUZ<br />
YAZA HAZIR MI?<br />
Güneş, kum, deniz vakti geldi çattı. Doğa kendini<br />
yaza hazırlarken sizin vücudunuz ne durumda?<br />
PHILIPS SC 1997 Lumea Lazer IPL<br />
Epilasyon Cihazı<br />
Philips Lumea, IPL (Yoğunlaştırılmış Işık Teknolojisi)<br />
adı verilen ve profesyonel güzellik salonlarında<br />
kullanılan teknolojiyi temel alan ışık bazlı yenilikçi<br />
bir teknoloji kullanır. Philips bu teknolojiyi evinizin<br />
rahatlığında, güvenli ve etkili biçimde<br />
kullanabilmeniz için tasarladı.<br />
Kışın soğuğu ve karanlığı, yazın güneşine ve ışıltısına yerini bırakırken, pek<br />
çok kişi için vücut bakımı önem kazanıyor. Plaja gidecek olmaktan mütevellit<br />
vücut bakımı, ilkbahar ve yaz aylarında akla düşer. İlk akla gelen kilo olsa<br />
da, epilasyondan saç bakımına, tıraştan selülite, sağlıktan masaja tüm kişisel<br />
bakımı içerir vücut bakımı.<br />
İDEAL KILO IÇIN<br />
İnsanın kendini mutlu ve rahat hissettiği kilo güzeldir. Ancak ideal olan sağlıklı<br />
kiloyu tespit etmek için bir beslenme uzmanına başvurmak faydalı olacaktır.<br />
Her bünye farklı olduğu gibi, her beden için gerekli beslenme düzeni de farklı<br />
olabilir. Genel hatlarıyla uzmanların ortak birkaç görüşü var:<br />
• Az ama sık sık yemek: Öğünler arasında uzun zaman bırakmak kan şekerinin<br />
düşmesine, düşük kan şekeri de yorgunluğa sebep olacaktır. Daha enerjik<br />
hissedebilmek için azar azar ama sık olarak beslenmek önerilmektedir.<br />
Uzmanlar yaklaşık olarak üç saatte bir öğün tavsiye etmektedir.<br />
• Kan şekeri önemli: Kan şekeri ve beslenme arasında çok etkileşimli bir ilişki<br />
vardır. Bazı besinler kan şekerini hızla yükselttiği gibi yine aynı hızla düşürebilir<br />
de. Şeker, çikolata, un içerikli gıdalar kan şekerinde ani iniş çıkışlara neden<br />
olur. Dolayısıyla bu besinlerden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir.<br />
• Meyve ve sebze tüketimi: Vücut için gerekli olan vitamin ve mineraller meyve<br />
ve sebzelerde saklı. Her gün 4-5 porsiyon meyve veya sebze tüketmek vücudun<br />
direncini arttırır. Özellikle yaz aylarında meyve sebzenin çeşidinin bol olması,<br />
lezzet alternatifi sunuyor. Sebzeleri çok pişirmeden, vitaminini öldürmeden<br />
tüketmenin daha faydalı olduğu unutulmamalı.<br />
• Günde 2 litre su: Vücudun en çok suya ihtiyacı vardır. Özellikle yaz aylarında<br />
sıcak ve terleme dolayısıyla vücudun su ihtiyacı daha da artar. Susamayı beklemeden<br />
su içmeyi alışkanlık haline getirerek, günde en az 2 litre su içmek<br />
pek çok hastalığın önünü kesecektir.<br />
• Kızartma ve yağdan uzak durmak: Hazmı kolay olmayan ve vücuda zararı<br />
dokunan yağlı gıdalardan, kızartmalardan ve hamur işlerinden mümkün<br />
olduğunca uzak durmak sağlık için önemli. Böylesi ağır gıdalar vücudu da<br />
ağırlaştırır. Ancak kızartmanın lezzetinden vazgeçilemiyorsa bir yemek<br />
kaşığı ile kızartma tadını yakalayabilen pişiriciler tercih edilerek daha sağlıklı<br />
besinler tüketilebilir.<br />
• Izgara yemekler: Yemekleri yağda yapmak yerine ızgara yaparak hem daha<br />
lezzetli hem de daha sağlıklı sonuçlar yakalayabilirsiniz. Et, tavuk, balık, her<br />
türlü sebzeyi rahatlıkla ev tipi ızgara makinelerinde pişirebilir, besin değerleri<br />
kaybolmadan yiyebilirsiniz.<br />
• Smoothie: Suyun yanı sıra evde sağlıklı içecekler de hazırlanabilir. Smoothie<br />
adı verilen ve daha çok diyet yapanların ya da sporcuların tükettiği bu içecekleri,<br />
evde kendiniz blender’da yapabilir ve ara öğün olarak içebilirsiniz.<br />
• Eve bir baskül: Eğer kilo verme veya alma hedefindeyseniz ilk önce eve<br />
bir tartı almalısınız. Her zaman aynı tartıyla tartılmak kilo ölçümünün doğru<br />
yapılmasını sağlayacaktır. Sadece kilo ölçen basküllerin yanı sıra yağ, kas, su<br />
ölçümü de yapan çok fonksiyonlu basküller de mevcut.<br />
• Bol hareket: Masa başı bir işte çalışıyor bile olsanız mümkün olan her<br />
fırsatı değerlendirerek hareket etmek hem kilo vermeniz hem de sağlığınız<br />
için önemli. Otururken kol, bacak ve boyun hareketlerini yapmak düzenli<br />
hale getirilmeli. Ayrıca yürünebilecek her yere yürüyerek gitmek de vücudun<br />
hareket etmesini sağlayacaktır. Gün içinde kaç adım atıldığnı hesaplamak için<br />
bir adım ölçer alınabilir. Yaz aylarının gelmesiyle bisikletler de saklandıkları<br />
yerden çıkabilir. Bisiklete binmek vücuttaki pek çok kası çalıştırarak enerji<br />
verir.<br />
• Spor: Koşu, tenis, basketbol, pilates, yüzme… Vücudu hareketlendirmek için<br />
birçok spor dalı var. Zevkinize ve vücudunuza uygun bir branşı düzenli olarak<br />
yapmaya başlayabilirsiniz. Pek çok spor aleti sadece dışarıda değil, evin içinde<br />
de spor yapmaya olanak tanıyor. Ev tipi bisikletler, yürüyüş bantları, ağırlıklar<br />
spor için evden çıkamayanların kullanabileceği aletler.<br />
HEMEN AL!<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 53
KADIN BAKIMI<br />
Kişisel vücut bakımı denince kadın için akla ilk olarak epilasyon ve saç bakımı<br />
geliyor.<br />
• Epilasyon: Kadın için vücut bakımını kolaylaştıran aletlerden biri epilasyon<br />
cihazı. İstenmeyen tüylerden kurtulmaya yardımcı olan bu aletler için piyasada<br />
çok çeşitli alternatifler bulunuyor. Elektrik kablolu, şarjlı, ıslak ya da kuru<br />
kullanıma olanak sağlayan gibi. Epilasyon aleti alırken vücut tipinize uygun<br />
olan bir seçim yapmanız önemli. Yanlış bir cihaz vücudunuzda tahriş ve yanma<br />
gibi problemlere yol açabilir. Epilasyon aleti ile tüylerden hızlı, acısız ve ağrısız<br />
bir şekilde 4-5 haftaya kadar kurtulmak mümkün.<br />
• Eskiden sadece güzellik salonlarında uzmanlar tarafından yapılabilen lazer<br />
epilasyonu, günümüz teknolojisiyle evde de yapmak mümkündür. Atım<br />
sayısına göre farklılıklar gösteren lazer epilasyon aletlerinin fiyatları biraz<br />
yüksek gibi görünse de elde edilecek faydayı fazlasıyla karşılıyorlar.<br />
• Saç bakımı: Saç bakımı için öncelikle saçın yapısı bilinmeli ve bu yapıya<br />
uygun bir şampuan ve saç kremi kullanılmalı. Saç kurutma makineleri, saç<br />
şekillendiriciler ve düzleştiriciler saça istenilen görünümü vermeye yardımcı<br />
oluyor. Her zaman bakımlı görünebilmenin püf noktalarından biri saçlara<br />
iyi bakmak. Temiz ve bakımlı bir saç elde etmek için sürekli kuaföre giderek<br />
zaman ve para harcamaya gerek yok. Elektrikli saç bakım aletleri ile ister düz<br />
ister dalgalı saçlar kolaylıkla elde edilebilir.<br />
• Yüz temizleme: Yüz temizliği özellikle makyaj yapan kadınlar için önem<br />
taşıyor. Cilt tipine uygun bir makyaj temizleme ürünü ile makyaj, çok bekletilmeden<br />
temizlenmeli. Yüz temizleme aletleri ile de desteklenen temizlik<br />
sayesinde cilt daha temiz, daha canlı, daha genç bir görüntü yansıtır.<br />
• Manikür ve pedikür: Yaz aylarının gelmesiyle ayaklar da güneşi görüyor.<br />
Ancak hem manikür hem de pedikür, el ayak sağlığı için yaz ve kış aylarında<br />
da yapılmalı. Piyasada bulunan pek çok manikür seti ve ayak törpüsü seçeneklerinden<br />
birini tercih ederek kendi el ayak bakımınızı evde de yapabilirsiniz.<br />
ERKEK BAKIMI<br />
• Çok uzun saçlı değilse, bir erkeğin sık aralıklı olarak berbere gitmesi gerekiyor.<br />
Ancak buna her zaman vakit bulamayan erkeklerin imdadına saç kesme<br />
makineleri yetişiyor. Saç kesme makineleri istenilen uzunlukta kesime imkân<br />
veren farklı başlıklarla piyasada yer alıyor.<br />
• Bir erkeği bakımlı gösteren unsurlardan bir tanesi de düzgün bir sakal<br />
bakımı. Uzun sakal modasına da uyuyor olsanız, her gün tıraş olmanız da<br />
gerekse sakal, günlük olarak bakım gerektiriyor. Tıraş makinesi kullanarak,<br />
HEMEN AL!<br />
SAMSUNG Gear Fit 2 Mavi Akıllı Saat (Large)<br />
Nihayet, telefonunuz evdeyken bir fitnes bandıyla koşabilirsiniz.<br />
Yerleşik GPS koşu rotanızı, mesafenizi ve hızınızı gerçek zamanlı<br />
olarak hassasiyet ve bağlılıkla takip eder, böylece daha uzağa,<br />
daha rahat bir şekilde gidebilirsiniz.<br />
54 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Vücudunuz Yaza Hazır mı? « EVDE YAŞAM<br />
jiletin ya da usturanın ciltte yarattığı tahriş önlenebilir. Günümüz tıraş makineleriyle<br />
sinek kaydı tıraş elde edilebileceği gibi şekillendirme aletleriyle sakalı<br />
düzeltmek de mümkün. Her gün jilet, köpük, su ile uğraşmak yerine cilt tipine<br />
uygun bir makine tercihi yapılarak zaman kazanılır. Üstelik kablolu ya da şarjlı,<br />
suda kullanılabilen alternatifler vardır.<br />
YAZA HAZIRLANIRKEN<br />
SAĞLIĞINIZI UNUTMAYIN<br />
• Vücudunuzu yaza hazırlamak için ağız bakımını da düzenli olarak yaptırmak<br />
gerekiyor. Sadece diş ağrısı çekildiğinde değil, düzenli olarak altı ayda<br />
bir dişlerinizi kontrol ettirmelisiniz. Bazı diş doktorları pilli ya da şarjlı diş<br />
fırçalarının ağız bakımında daha üstün özelliklere sahip olduğunu ve dişleri<br />
çürüklere karşı daha çok koruduğunu belirtiyor. Oynar başlığı sayesinde en<br />
derindeki dişlere bile ulaşabilen diş fırçalarının başlıklarını da düzenli olarak<br />
değiştirmek gerekiyor.<br />
• Yaz aylarında sıcakların bastırmasıyla tansiyon hastaları için de tehlikeli<br />
bir dönem başlıyor. Hastaların, tansiyonlarını kontrol altında tutmaları ilaç<br />
alımları için önemli. Dolayısıyla tansiyon aletiyle evde ölçüm yaparak bir<br />
kâğıda not etmek, hastalığın seyrini takip etmek açısından yararlı olacaktır.<br />
Yine aynı şekilde şeker hastalarının da yiyecek ve içeceklerine dikkat<br />
ederek sağlıklarını korumaları ve şeker ölçüm cihazı ile düzenli ölçüm<br />
yapmaları faydalıdır.<br />
• Masaj, düzenli olarak yapıldığında hem bedensel hem de ruhsal bir<br />
rahatlama sağlar. Kilo veren kişilerde gevşeyen yağ dokularını sıkılaştırarak<br />
sarkmaları önler ve gerginlik sağlar. Masaj yaptıran kişinin kan<br />
dolaşımı artar ve kişi kendini daha enerjik hisseder. Özellikle yoğun<br />
stres altında yaşayanların ya da sürekli yorgunluk çekenlerin baş, boyun,<br />
sırt, ayak masajı yapmaları bu olumsuzlukları azaltacaktır. Masaj aletleri<br />
ve masaj minderleri, evinizden çıkmadan vücudunuzu rahatlatacaktır.<br />
Selülit masaj aleti ise düzenli kullanıldığında kol ve bacaklardaki portakal<br />
kabuğu görünümünü yok etmektedir.<br />
• Her evde, özellikle de çocuklu her evde bulunması gereken bir alettir ateş<br />
ölçer. Yaz aylarında havuzdan ya da soğuk içeceklerden kapılan mikrop<br />
ve enfeksiyonlar ateşe sebep olur. Ateşli hastalıklar tehlikeli olabilir ve<br />
kontrol altında tutulmalıdır. Ateş ölçer ile hastanın ateşi düzenli olarak<br />
ölçülmeli. Alından ya da kulaktan, temaslı, temassız ölçüm yapabilen ateş<br />
ölçerler piyasada bulunmaktadır.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 55
KARNE HEYECANI »<br />
Karne dönemi heyecan dönemi. Bütün sene çalışan, yaşına bakmadan sabah<br />
erkenden servisine binen, aklı oyunda kalsa da ödevini yapmak isteyen<br />
minikler için tatil zamanı geldi. Onlara bol denizli, bol güneşli, mutlulukla<br />
dolu bir tatil diliyoruz. Öncelikle çocuğunuzun karnesi ne olursa olsun içten<br />
bir teşekkürü hak etti. Velilerin çocuklarının karneleri karşısında onları kaygıya<br />
ve korkuya sevkedecek ifadelerden kaçınması gerekiyor.<br />
Çocuğunuza karnesi nasıl olursa olsun, onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi<br />
ifade etmelisiniz. Çocuğunuzun buna inanmasını sağlayın. Bir önemli konu da<br />
çocuğun başarısını ya da başarısızlığını başkalarıyla kıyaslamamak. Karnedeki<br />
notlar ne olursa olsun, bunlar bir övünç ya da yerme nedeni olmamalı.<br />
Karne hediyesi, çocukların okulu sevmesine ve derslerine daha çok motive<br />
olmasına yardımcı oluyor. Bu nedenle çocuğunuz için bütçenize uygun bir<br />
karne hediyesi almayı ihmal etmeyin deriz. Ancak unutmamalı ki çocuk için en<br />
önemli hediye sizlerle geçireceği zaman. Yaz tatilinde beraber geçirebileceğiniz<br />
zaman onun en güzel hediyesi olacaktır. Karne hediyesi seçerken çocuğun<br />
yaşı da önemli tabii. Mesela okul öncesi karne hediyeleri ile lise çağındaki bir<br />
çocuğun karne hediyesi elbette farklı olacaktır. Biz listeyi yapalım, siz kızınıza<br />
ya da oğlunuza uygun olanı seçebilirsiniz.<br />
YAZ IÇIN ANNE-BABALARA ÖNERILER<br />
OKUL ÖNCESI KARNE HEDIYELERI<br />
• Kitap<br />
• Oyuncak mutfak seti, ev eşyası<br />
• Tren seti<br />
• Süper kahramanların kostümleri<br />
• Lego<br />
• İçine çokça ufak hediye konmuş bir çanta<br />
• Akşam yatarken ona okuyacağınız bir minik hikâye:<br />
KARNE<br />
HEYECANI<br />
BAŞLIYOR<br />
Okullar kapanıyor ve karne heyecanı<br />
başlıyor. Önemli olan çocuklarımızın<br />
başarılı değil, mutlu olabilmesi gerçeğinin<br />
altını çizerek bütün yıl çalışan çocuklarımız<br />
için neler yapabiliriz bir göz atalım.<br />
AYŞE’NIN TATILI<br />
Ayşe yaz tatilinde anneannesinin yanına gelmiş. Anneanesi<br />
bir köyde yaşıyormuş. Ayşe ise şehirde yaşadığı için hayvanların<br />
çoğunu tanımıyormuş. Sadece kuşları, kedi ve köpekleri<br />
biliyormuş. Anneannesi Ayşe’yi sevgiyle kucaklamış. Ayşe’ye<br />
kalacağı odayı göstermiş. Ayşe çok yorgun olduğu için<br />
erkenden uyumuş. Ertesi sabah “Ü ürü üüüü” diye bir sesle<br />
uyanmış. Hemen anneannesinin yanına gitmiş. Anneannesi<br />
de elini yüzünü yıkamış gülerek ona bakıyormuş. Ayşe merakla<br />
sormuş:<br />
— Anneannecim, bu ses de ne? Bu hayvan neden böyle<br />
bağırıyor?<br />
Annanesi gülmüş Ayşe’nin sorusuna.<br />
— Bu horoz yavrum. Onun görevi bizi sabahları erkenden<br />
uyandırmak, demiş.<br />
— Çok erken değil mi? Daha güneş bile uyanmamış, demiş<br />
Ayşe.<br />
— Erkenden kalkınca gün daha uzun oluyor, işlerimiz kolayca<br />
bitiyor. Hem erkenden de uykumuz geliyor. Böylece erken<br />
yatıp erken kalkıyoruz, demiş Ayşe’nin anneannesi.<br />
— Ben evde erkenden yatmak istemiyorum anneanne, demiş<br />
Ayşe. Uykum gelmiyor ki!<br />
— Bakalım bu gece erkenden uykun gelecek mi?<br />
Bu sorunun cevabını Ayşe de merak ediyormuş.<br />
Ayşe bütün gün anneannesiyle kümesteki tavuklara yem<br />
vermiş. Yumurtalarını toplamış. Kuzuları sevmiş. Kırlarda<br />
koşmuş. Çiçekler toplamış. Ağaca tırmanmayı öğrenmiş.<br />
Meyveleri dalından koparmış. Bahçeyi süpürmüş.<br />
Kelebeklerin, uğurböceklerinin peşinden koşmuş. İnekleri,<br />
atları tanımış. Akşam olup da güneş batınca, anneannesi bir<br />
güzel sofra hazırlamış. Ayşe o kadar acıkmış ki, hepsinden<br />
bir güzel yemiş.<br />
Az sonra da uykusu gelmiş. Vakit henüz erkenmiş ama uyku<br />
gözlerinden akıyormuş. Yatağına yatmış ve mışıl mışıl uyumuş.<br />
56 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
İLKÖĞRETIME YENI BAŞLAMIŞ<br />
MINIKLERE HEDIYELER<br />
• Scooter ya da paten<br />
• Müzik aletleri<br />
• Kumandalı araba, bot, helikopter<br />
• Sanal gerçeklik gözlüğü<br />
ORTAOKUL ÖĞRENCILERINE HEDIYELER<br />
• Kitap<br />
• Müzik çalar<br />
• Renkli kulaklık<br />
• Spor çantası<br />
• Spor şapka<br />
• Playstation, bilgisayar, tablet<br />
LISE ÖĞRENCILERINE HEDIYELER<br />
• Kitap<br />
• Bisiklet<br />
• Denge scooter<br />
• Kaykay<br />
• Akıllı telefon, tablet ya da laptop<br />
• Bilgisayar oyunları<br />
2017’DE EN ÇOK HANGI KARNE<br />
HEDIYELERI ALINDI?<br />
Bu yılın hediye şampiyonlarına baktık. İlk üçün ikisinin teknolojiyle bağlantısı<br />
elbette bizi şaşırtmadı.<br />
Mutfak seti<br />
Dron<br />
Sanal gerçeklik gözlüğü<br />
YAZ IÇIN ÇOCUKLARA ÖNERILER<br />
“Daha <strong>haziran</strong>dayız ve okulların açılmasına çok uzun zaman var,” diye<br />
düşünme. Her güzel şey çabuk bitiyor maalesef. Yetişkin olmak demek biraz<br />
da bu duruma alışmak demek. Ama şimdi yaz tatili zamanı. Bu yıl yeterince<br />
iyi bir öğrenci olmamış olabilirsin, yine de yaz tatilini hakettin. Hem, tatili<br />
kim haketmez ki?<br />
Bol bol yüz.<br />
Bol bol kitap oku. Kitap okumak seni her kitapta yeni bir insan yapar, unutma.<br />
Belki de fırsat bu fırsat, önem veremediğin derslerine tatilde biraz gözatabilirsin.<br />
Haftalık bir planının küçük bir planını önümüzdeki seneye hazırlık<br />
olarak düşünebilirsin.<br />
Yeni bir dil öğrenmeye ne dersin?<br />
Sahilde yürü, koş, çakıl taşları topla, deniz kabukları topla ve bunları yaparken<br />
güneş kremini sürmeyi ve şapka takmayı unutma.<br />
Bol bol meyve ye, bol bol su iç.<br />
Spor yapmaya bol vakit ayırmanı tavsiye ederiz. Hem kendini zinde hissedersin,<br />
güçlenirsin; hem de spor zihin sağlığına da faydalı<br />
Resim yapmayı ya da hikâye yazmayı mı seviyorsun? Tatilde kendine bunun<br />
için zaman ayırmaya ne dersin?<br />
Şiir yazmaya ne dersin?<br />
Bisiklete, scootera ve kaykaya binmek yazın en büyük eğlencelerinden.<br />
Sevdiklerinle bol bol zaman geçir; kış geldiğinde erkenden kalktığında ailenle<br />
kahvaltı yapma şansı bulamayabilirsin<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 57
BABALAR GÜNÜ »<br />
BABALAR GÜNÜ<br />
GÖLGEDE KALMASIN!<br />
Mayıs ayının ardından, Haziran ayında da “Babalar<br />
Günü” kutlanıyor. Sanki Anneler Gününün<br />
kutlanmasının ardından düşünülen ve öykünen bir<br />
tarih gibi görünüyor. Ancak bu durum kutlanan<br />
günün önemini azaltmaz. Babalarımızın üzeremizde<br />
emekleri büyük. Babasız büyüyenlerin üzerlerindeki<br />
emek ise daha büyük. Çünkü çocuğun üzerinde hem<br />
anne hem babanın emeği var. Birinin yokluğunda bir<br />
diğeri tüm yükü taşımak zorunda kalıyor.<br />
Babalar Günü nasıl kutlanmaya başlandı? Elbette babasının emeğini taçlandırmak isteyen bir<br />
evlat tarafından desteklenerek başlanıldı bu kutlama. Amerikalı savaş gazisinin kızı olan Sonora<br />
Dodd, Anneler Günü gibi kutlanacak bir Babalar Günü olması gerektiğini düşünüyordu. Çünkü<br />
Dodd'un babası, altı çocuğunu tek başına, annesiz büyütmüştü. Babasının doğum günü olan 5<br />
Haziran'ın Babalar Günü olarak kutlanabilmesi için uğraşmış ve bu sebeple Babalar Günü <strong>haziran</strong><br />
ayında kutlanmaya başlanmıştır. Babalar Günü ilk defa 19 Haziran 1910'da Washington'un<br />
Spokane şehrinde kutlanmıştır. 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge<br />
kutlamaları desteklemiş ancak Babalar Gününün resmi hale gelmesi 1966 yılını bulmuştur. O<br />
dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl <strong>haziran</strong> ayının üçüncü pazarının “Babalar Günü” olarak<br />
kutlanacağını açıklamış ve ardından 1972 yılında başkan Richard Nixon'ın imzasıyla Babalar<br />
Günü, Amerika Birleşik Devletleri’nde resmi tatil ilan edilmiştir.<br />
Elbette ebeveynlerimizin emeğini tek bir günle kutlamak yetmez. İnsan maalesef o tornadan<br />
geçmeden ne uykusuz geceleri ne yapılan fedakârlıkları anlayabiliyor. Oysa ki bir çocuğun ebeveyni<br />
olmak oldukça zor, emek isteyen bir iş. Neredeyse hayatları tümden değişen, yapılabilecek<br />
en basit aktivitelerin bile imkânsız hale geldiği küçük çocuklu aileler, çocuklarının büyümesiyle<br />
birlikte yepyeni zorluklarla karşılaşıyorlar. Tüm bu zorluklara karşı soracağınız her anne-baba<br />
çocuğuna sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğunu anlatacaktır size.<br />
Üstelik bugün baktığımızda, ebeveynlik yapısının aile yapısıyla birlikte değiştiğine şahit<br />
oluyoruz. Çekirdek aile çocuğun sorumluluğunu tümden üstlenmeyi zorunlu kılıyor. Büyük<br />
şehirlerde iş-ev arasında gidip gelen hayat çocuklara ayrılan zamanı azaltıyor. Bugünün annebabaları<br />
hayatlarını kendilerini suçlu hissederek geçiriyor.<br />
Dolayısıyla bugünü babalar için en mükemmel hale getirmek bizim görevimiz.<br />
58 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Size karşı dürüst olacağız: Babanıza “Dünyanın En İyi Baba Kupası” nı verin<br />
ama yanında, işine yarayacak başka hediyeler de alın ona. Unutmayın, babanız<br />
en başından beri yanınızdaydı. Yıllardır sizineydi, sizi bugün olduğunuz kişi<br />
haline getirirken yol boyunca elinden geleni yaptı. İlk hayat dersinizi o öğretti,<br />
hatırlamadığınız günlerde sizi sırtında taşıdı. Hele uyduğunuzda. Belki de<br />
kilometrelerce yolu kucağında götürdü, sessizce.<br />
Şimdi babanızın size yaptığı nasihatlere referans vererek biz de size babalar<br />
günü nasihatleri hazırladık. Evet babanıza bir kravat alabilir ve özel günleri<br />
bundan sonra her zaman sizin seçtiğiniz kravatla kutlayacağına dair aforizmalar<br />
yazabilirsiniz. Ama gelin daha yaratıcı hediye seçeneklerine beraber<br />
göz gezdirelim.<br />
KAHVE MAKINESI<br />
Filtre kahve, espresso, Türk kahvesi… Hangisi seviyorsa… Babanıza lezzet<br />
hediye edebilirsiniz. Üstelik onu yeni tanıştıracağınız bir filtre makinesiyle<br />
hem kendine yeni bir hobi edinecek hem kahvenin keyfine varacak.<br />
TIRAŞ MAKINESI<br />
Adamcağızın jiletle imtihanı bitmedi mi artık? Alacağınız bir tıraş makinesi<br />
aslında saçını ve sakalını bıyığını istediği stilde kesebileceğini de gösterecek<br />
ona.<br />
NAVIGASYON ALETI<br />
Sürekli yolunu kaybeden erkeklere ilişkin bir gözlemi aktarıyoruz. Erkekler<br />
nedense yol sormayı sevmiyorlar. Camı açıp “Neredeyiz?” “Şuraya nasıl<br />
gideriz?” gibi soruları sormaktan kaçınıyorlar; dolayısıyla navigasyon aleti<br />
babaları bu dertten kurtaracak.<br />
SAAT<br />
Kadınlara oranla erkeklerin aksesuarları daha az. Bu da bazı aksesuarları az ve<br />
öz hale getiriyor, saatin önemini arttırıyor. Hiç tahmin etmeseniz bile babanız<br />
yeni nesil saatleri çok beğeniyor olabilir.<br />
HOPARLÖR<br />
USB çıkışıyla kolayca şarj edilen, hem dizüstü bilgisayar, hem telefon-tablet<br />
bağlantılı kullanılabilen, taşınabilir hoparlörleri bir defa aldınız mı, o kadar<br />
hızlı gelişen bir sektöre adım atmış oluyorsunuz ki, seneye ne alacağım<br />
derdinden bir anda kurtuluyorsunuz. Yeni bir hoparlör.<br />
BIÇAK SETI<br />
İlkel benliğe geri dönüş. Bıçak setini seven, yeni bir bıçak gördüğünde içi et<br />
pişirme hevesiyle dolan birçok insan var. Yeni bir set, babanız için ömürlük<br />
bir hediye olacaktır.<br />
FOTOĞRAF MAKINESI<br />
Asla eskimeyecek bir hediye. Fotoğraf makinesi ilk yıllarında aile bağlarını<br />
güçlendirmek için bir vesileydi. Zira sadece özel günler ve birliktelikler fotoğraf<br />
çekilmeye gebeydi. Babanıza anıları biriktirecek bir imkân sunarsanız, kendisine<br />
yeni bir macera alanı bulmuş olacak.<br />
DRONE<br />
Teknoloji sever babaların hediyesi. Bir çocuk gibi sevinebilir ve tüm zamanını<br />
yeni drone’larıyla geçirebilirler; tabii keseniz buna müsaitse…<br />
BARBEKÜ SETI<br />
Barbekü yapmak için yepyeni bir sete hiç sıra gelmiyor. Babanız evde hâlâ<br />
eski usül tavasıyla et pişirmeye çalışıyor, üstelik de bundan bile zevk alıyorsa,<br />
işte gün bugündür.<br />
BUZ YAPMA MAKINESI<br />
İşte her evin gerçek eksiği! Hayatı kolaylaştıracak aletler listesinin bir numarası<br />
olmaya aday. Yaza bir çözüm, sıcak havaları dost bellemenize yarayacak bir<br />
buluş. Babanıza alın siz de faydalanın. Herkes mutlu olsun!<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 59
RAMAZAN »<br />
11 AYIN SULTANI RAMAZAN<br />
PROFİLO’LU LEZZETLER İLE KARŞILANIYOR…<br />
Profilo Küçük Ev Aletleri ile hazırlanan ve ankastre<br />
fırında pişen lezzetler iftar sofralarını keyiflendiriyor!<br />
Profilo’nun buharlı pişiricisi aynı anda üç farklı yemeği ustalıkla hazırlıyor.<br />
Sebze ve etler buharda yağsız olarak pişerken, özel haznesinde<br />
de az yağlı buharda pilav yapılabiliyor.<br />
İster iftara ister sahura, Profilo’nun ekmek makinesi ile sıcacık ekmekler<br />
hazırlanıyor. Zamanlayıcı özelliği sayesinde önceden hazırladığınız<br />
malzemeyi istediğiniz saatte hazır eden ekmek makinesi ile iftar ve<br />
sahurda ekmekler hep sıcacık!<br />
Profilo KuruMax meyve sebze kurutucusu, muzdan üzüme, elmadan<br />
eriğe kadar pek çok meyveyive sağlıklı biçimde kurutuyor. İftar sofraları<br />
lezzetlenirken, sahurda mideler rahat ediyor. Kurutulmuş meyvelerle,<br />
damak zevkinize göre, ister yaz çayı isterseniz de komposto hazırlayabilirsiniz.<br />
60 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
RAMAZAN<br />
KÜLTÜRÜ<br />
Eskiler bilir ve anlatır, Ramazan sofralarının tadı<br />
başka olurdu eskiden diye. Aslında yenilen<br />
yemekler değil elbette ağız tadı hatırlanan.<br />
Eskiye dair özlem yaşlandıkça kaçınılmaz olarak<br />
hepimizin başına geliyor. Şairin dediği gibi<br />
“özlediğin, o şehir değil gençliğindir.”<br />
Ramazan ayının olmazsa olmazları vardır. Dini vecibeleri yerine getirmek kadar, gündelik<br />
hayatın içine nüfus etmiş Ramazan geleneklerini yaşatmak da çok önemlidir. Ramazan,<br />
tarih boyunca kültürel ve dinî bakımdan herkesin beklentiyle karşıladığı bir ay olmuş,<br />
mutfak kültürüne büyük zenginlikler kazandırmıştır.<br />
Osmanlı döneminde Ramazan'ın edebiyat, sanat, günlük hayat, mutfak, eğlence hayatını<br />
etkilediği ve bu alanlara damgasını vurduğu bilinen bir gerçek. Osmanlı Ramazan kültürü<br />
o kadar gelişkindir ki, anlamak için Ramazan için oluşmuş ayrı bir külliyata ihtiyaç duyulur.<br />
Ramazan'a özel olarak hazırlanan ekmekler, başta güllâç olmak üzere tatlılar, iftar<br />
sofrasını süsleyen iftariyeler, ziyafetler dillere destandır. Minarelerde mahyalar kurulur,<br />
kandiller yakılır, hattâ bu kandiller uçurulurdu. Gece bekçileri davul çalarak ve mâni<br />
söyleyerek halkı sahura uyandırırdı.<br />
Osmanlı’da Ramazan ayı sarayda coşkuyla kutlanıyordu. Sarayı örnek alan konaklar<br />
benzer âdetleri benimsemiş ve Ramazan coşkusunu tümüyle yaşatmaya çalışmıştır.<br />
Ramazan geldiğinde şehrin caddeleri temizlenirdi. Tüm halka uyarı yapılır herkesin de<br />
evinin önünü temizlemesi istenirdi. Padişah tarafından bir tembihname yayınlanır ve<br />
buna göre herkesin çöplerini atması, kendi çevrelerini teniz tutması istenirdi.<br />
Ramazan ayının ne zaman başlayacağını tayin etme görevi İstanbul kadısının göreviydi.<br />
Onun görevlendirdiği insanlar özellikle minarelerden hilâli gözetlerlerdi; hilâli gördüklerinde<br />
şahitleriyle birlikte kadının huzurunda mahkeme kurulurdu. Hilâli görenler<br />
“Şu saatte gördüm. Bu gece Ramazan’ın başlangıcıdır. Şahadet ederim,’ dedikten<br />
sonra şahitlerin de ifadeleriyle durum kesinleşince Ramazan başlamış olurdu. Osmanlı<br />
döneminde zengin konaklara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk için de sofralar<br />
hazırlanır ve çat kapı gelen misafirler asla geri çevrilmezdi. Misafirler iftarlarını yapıp<br />
gitmeye hazırlandıklarında, konak sahipleri tarafından kadife keseler içinde gümüş<br />
tabaklar, kehribar tesbihler, gümüş yüzükler kendilerine hediye edilirdi. Fakir kişilere<br />
ise konak sahibinin cömertliğine göre altın veya gümüş akçeler kadife keseler içinde<br />
hediye edilirdi. Diş kirası denilen bu hediyenin amacı, davetlilerin o gece zahmet edip<br />
gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olmasıdır.<br />
Ramazan ayında varlıklı kimseler farlı yerlerdeki esnaf dükkânlarına girer ve Zimem<br />
(veresiye) defterini isterlerdi. Defterin baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfalarını<br />
açar ve “Silin borçlarını, Allah kabul etsin,” der ve borçları ödeyip giderlerdi. Ne borcu<br />
ödenen kimin ödediğini bilir, ne de borcu ödeyen kimi borçtan kurtardığını bilirdi. İlk<br />
defa oruç tutacak çocuklara hediyeler verilir ya da çocukların oruçları büyükler tarafından<br />
satın alınarak oruca teşvik edilirdi. Tam gün oruç tutamayacak çocuklara öğle vakti oruçları<br />
açtırılır ve buna “Tekne Orucu” denirdi.<br />
Osmanlı’da Ramazan ayı genel olarak resmi bir festival havasında geçerdi. Gece yaşanır,<br />
gündüz dinlenilirdi. Sahur vaktine kadar Karagöz, meddah, ortaoyunu gibi programlar<br />
yapılır, yetenekli insanlar hünerlerini sergilerdi. Sahura doğru ortaya çıkan davul ve bu<br />
meyanda şekillenen mani geleneği Ramazan boyunca devam ederdi.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 61
RAMAZAN »<br />
Osmanlı devletinin Ramazan aylarında düzenlediği etkinliklerden biri de<br />
huzur dersleriydi. Ramazanın ilk on veya sekiz gününde yapılan bu dersler<br />
şeyhülislam tarafından ulemadan belli sayıda seçilerek günlere paylaştırılır<br />
ve en liyakatli âlimle başlanarak âlim tarafından dersler verilir ve bugünkü<br />
Cuma namazı hutbesine benzer biçimde gerçekleşirdi.<br />
Cerre çıkmak da Ramazan geleneklerinden biriydi. Osmanlı Devleti’nde<br />
medreselerde yaz tatilleri “Üç Aylar”da verilirdi. Bu tatillerde seçilmiş medrese<br />
talebeleri hem kendi bilgilerini pekiştirmek, hem de halkı aydınlatmak için<br />
İmparatorluğun farklı bölgelerine gönderilirlerdi. Bu gönderme olayına<br />
“cerre çıkmak” denirdi. Medrese öğrencileri için cerre çıkmayı, staj olarak<br />
düşünebiliriz belki de.<br />
Osmanlı’da Ramazan ayının yaklaşmasından dolayı gerek ekmek, gerekse<br />
eşya fiyatlarının inip çıkmamasını sağlamak amacıyla, devlet tarafından sabit<br />
fiyatlar belirlenir ve belgelenerek kayda geçerdi. Bu çıkan fiyat belgelerine<br />
“narh defteri” deniliyordu. Bu fiyat belgelerini mahalle imamlarının bakkallara<br />
iletmeleri emrediliyordu. Bu şekilde Ramazan ayından özellikle gıda maddelerinin<br />
fiyatlarının düşük tutulması ve fakir ailelerin de Ramazan’da rahat<br />
alışveriş yapması sağlanırdı.<br />
Günümüzde nasıl ki ihtiyaç sahipleri için iftar çadırları kuruluyorsa Osmanlı<br />
döneminde de yemek dağıtılıyordu. Devlet yalnızca yemek değil, ihtiyaç sahibi<br />
vatandaşlarının birçok maddi ihtiyacını da karşılıyordu.<br />
Ancak törenlerin belki de en büyüğü oruç tutmak olduğundan yemek üzerine<br />
oldukça kafa yoruluyordu. Osmanlı’da oruç açmak büyük bir törendi. Ne yemek<br />
yapılacağı, neyin ne zaman sofraya geleceği ve hangi yiyeceğin ne zaman<br />
sofrada yeneceği belliydi. İftar sofrasında oruç, iftariyeliklerle açılırdı. Çeşit<br />
çeşit peynirler, siyah ve yeşil zeytinler, farklı kaplarda gelen rengârenk mis<br />
kokulu reçeller, pastırma, hurma ve ekmek yerine bir Ramazan klasiği olan<br />
pide, iftariyeliklerin olmazsa olmazlarındandı.<br />
Ramazan öncesi alınan iftariyelikler, börek ve tatlılar için yapılan yufkalar,<br />
kuru yemişler, hoşaflık malzeme, mevsimine göre seçilir, özellikle evdeki<br />
bütün bakır kaplar kalaylanır ve Ramazan böyle beklenirdi.<br />
Ramazan günlerinde her gün iftar ve sahur sofraları olmak üzere iki sofra<br />
kurulurdu. Osmanlı’da iftar sofrası iki aşamalıydı. Birinci aşama “İftariye”<br />
denilen ilk fasıl, ikincisi de ana yemeklerin yendiği ikinci fasıldı. Oruç su<br />
ya da zeytinle açılır, küçük tabaklarda gelen iftariyeliklerle yemeğe devam<br />
edilirdi. Küçük tabaklarda ve sahanlarda reçeller, peynirler, çiğ sucuklar,<br />
yağlı ya da sirkeli zeytinler teker teker alınır, bunların yanında fırınlardan<br />
yeni çıkmış pideler bulunurdu. İftariyelikler bittikten sonra kaldırılır, sonra<br />
akşam namazı kılınırdı. Namaz sonrasında yeniden sofraya dönülür, yemeğe<br />
çorba ve et yemekleri getirilirdi.<br />
Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı’nın saray mutfağının<br />
5250 metrekare olduğunu öğrenince saraydaki yemek kültürünün<br />
önemi konusunda ister istemez bir fikrimiz oluşuyor.<br />
62 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Saray’da mutfak o kadar önemli bir yere sahip ki, mutfak sekiz ayrı bölümden<br />
oluşuyordu. Padişah için Kuşhane mutfağında yemek pişirilir; haremlerine,<br />
vezirlere, harem ağlarına, divan vezirlerine hep ayrı aşçılar ayrı mutfaklarda<br />
yemek pişirirlerdi. Fatih Sultan Mehmet en çok karides, tavuk ve balık severdi.<br />
Ona yapılan yemeklerde en çok yumurta kullanılırdı. II. Abdülhamit’in en<br />
sevdiği yemek ise soğanlı yumurta idi. Hatta bu yemeği kim daha iyi yaparsa<br />
o ödüllendiriliyordu. Çünkü bu yemek öyle herkesin yapabileceği bir yemek<br />
değildi. Yemeğin pişme süresi tam 3,5 saat sürerdi. En çok kuzu ve koyun<br />
etinin tercih edildiği saray mutfağında etlere mutlaka tarçın konuluyordu. En<br />
popüler sebze ise patlıcandı. Hatta patlıcan özel olarak Çin’den getirtiliyordu.<br />
Osmanlı zamanında tatlı yapımına büyük bir profesyonellikle bakılır, bu<br />
sebeple helvacıhanede bulunan ustalar özellikle maharetli ve zeki insanlardan<br />
seçilirdi ve yerleri ayrıydı.<br />
Tatlılarda şeker ihtiyacı bal ile karşılanmaktaydı. Ramazan'da hepimizin bildiği<br />
gibi güllaç yapılırdı ve benzer şekilde aşure de özel günler listesindeydi. Bunun<br />
haricinde baklava sarayda daha üst safhalarda beklenirken, o zamanki teknolojik<br />
yetersizlikten ötürü zorluğu olan kadayıfın yeri çok ayrı tutulmaktaydı.<br />
Ayrıca Osmanlı'da ayva tatlısının da yerinin çok ayrı olduğu biliniyor. Reçel<br />
kültürünün çok yaygın olduğu Osmanlı'da karpuz, kavun, günümüzde de<br />
tekrar popülerleşen patlıcan ve hatta cevizin bile reçeli yapılıyordu.<br />
OSMANLI PADIŞAHLARININ<br />
IFTAR MENÜLERI<br />
Osmanlı padişahları iftar menüsünde su yerine hoşaf ve şerbet içiyordu.<br />
Sarayda et ve balık pişirilirken olmazsa olmaz baharat ise tarçındı.<br />
Halk bulgur, saray ise pirinç tüketirdi. Halk şeker yerine bal ve pekmez kullansa<br />
da saray şekerden vazgeçmiyordu. Aynı şekilde ekmek olarak da beyaz mayalı<br />
ekmek tercih ederlerdi. Koyun ve kuzu eti bolca tüketilirdi.<br />
Ekmeğe çok önem verilirdi. “Has beyaz ekmek,” “en has beyaz ekmek,”<br />
“sıradan ekmek” gibi ekmek çeşitleri mevcuttu. En sevilen sebze patlıcandı.<br />
Bamyanın da Osmanlı mutfağında özel bir yeri vardı.<br />
Şimdilerde Ege’de çokça tüketilen ve olgunlaşmamış üzümden yapılan<br />
“koruk suyu”nun saray mutfağının demirbaşıydı ve sadece içecek olarak<br />
değil, tencere yemeklerine de koruk, limon suyu, nar ekşisi, soğan ve çeşitli<br />
baharatlar konurdu.<br />
Domates mutfağa 18. yüzyılın ardından girdi. Yeşilken tüketilirdi. Dolması,<br />
çorbası, zeytinyağlısı yapılırdı. Kırmızıya döndüğünde de çöpe atılırdı. Şiş<br />
kebap bugünkü gibi demir şişte yapılmazdı. Şiş olarak defne dalı ya da<br />
patlıcan sapı kullanılırdı. Bugün bizim bildiğimiz asma yaprağından sarmalar<br />
Osmanlı'da fındık kestanesi yaprağının sürgünlerinden, at kestanesi yaprağından,<br />
ayva yaprağından, fasulye yaprağından yapılırdı.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 63
RAMAZAN »<br />
Peki bu mutfağın has ve bir o kadar da zahmetli<br />
5 yemeğine bir göz atalım mı?<br />
KUBBE SINIYYE<br />
1 kg köftelik bulgur<br />
2-3 adet kuru soğan<br />
500 gr dövülmüş sığır eti<br />
İçi için:<br />
500 gr yağsız kıyma<br />
2 yemek kaşığı sade yağ<br />
50 gr badem<br />
50 gr ceviz içi<br />
50 gr çam fıstığı<br />
yeterince karışık baharat<br />
Kıyma, badem, ceviz içi ve çam fıstığını sade yağ ile kavurun. Kavrulmaya yakın<br />
karışık baharatı (toz kırmızı biber, Halep baharatı) ilave edin. Köfte hamurunu<br />
ikiye bölün.<br />
Tepsiyi katı sade yağ ile yağlayın. Sonra hamurun bir parçasını tepsiye yerleştirip<br />
avuç içiyle bastırarak tepsi yüzeyine iyice yerleşmesini sağlayın. Yağda<br />
kavrulmuş kıyma, çam fıstığı, ceviz ve bademi hamurun üzerine yerleştirin<br />
ve harcın üzerine bastırarak harcın hamura iyice yerleşmesini sağlayın. Geri<br />
kalan hamuru yine avuç içi ile bastırarak harcın üzerine kapatın. Baklava dilimi<br />
şeklinde kesip, hamur üzerine sade yağ sürün ve her bir dilime küçük bir çizik<br />
atın. Fırında 30-40 dakika pişirin.<br />
KAYISILI FISTIKLI<br />
SADABAD PILAVI<br />
2 su bardağı pirinç<br />
2 çorba kaşığı sıvı yağ<br />
1 çorba kaşığı tereyağı<br />
2 çorba kaşığı dolmalık fıstık<br />
15 adet kuru kayısı<br />
1 kahve fincanı kuşüzümü<br />
2 çorba kaşığı iri kıyılmış ceviz içi<br />
Tuz, karabiber<br />
Yeteri kadar sıcak su<br />
Süslemek için: Kuru kayısı, dolmalık fıstık, kuşüzümü, dereotu, fesleğen<br />
Pirinci ılık suda yarım saat bekletin. Sıvı yağ ve tereyağını bir tencereye alıp,<br />
dolmalık fıstıkları rengi dönene dek kavurun. Üzerine süzdüğünüz pirinci ekleyin.<br />
Pirinç beyazlaşana kadar kavurun; sonra da doğranmış kayısı, kuşüzümü,<br />
ceviz, tuz ve karabiber ekleyin. Bir iki kez çevirip, üzerini bir parmak geçecek<br />
kadar sıcak su katın. Kısık ateşte suyunu tamamen çekene kadar pişirin. Ocağı<br />
kapatıp tencerenin üzerine kâğıt havlu koyun. 10 dakika demlendirdikten<br />
sonra kuru kayısı, kuşüzümü, dolmalık fıstık, dereotu ve fesleğenle süsleyerek<br />
servis yapın.<br />
64 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
AYVA AŞI<br />
4 tane orta boy ayva<br />
2 kg kemikli gerdan eti (kemiksiz kullanacaksanız 1 kg yeterli olur)<br />
2 yemek kaşığı tereyağı<br />
3 yemek kaşığı sıvı yağ<br />
5-6 yemek kaşığı pekmez<br />
Yapışmaz tencere ocağa alınır. Sıvı yağ ilave edilir. Kemikli etler tencereye<br />
alınır. Orta ateşte etler mühürlenir (sulandırmadan arkalı önlü kızartılır).<br />
Üzerine su ve tuz eklenir. Kısık ateşte etler iyice yumuşayana kadar pişirilir.<br />
Yıkanan ayvalar kabuklu şekilde 4 eşit parçaya bölünür. Her parça elma dilimi<br />
şeklinde 3 eşit parçaya kesilir. Bir ayvadan toplam 12 dilim çıkacak şekilde<br />
dilimlenir. Tencereye alınır, üzerine yarı basacak şekilde sıcak su eklenir.<br />
Pişmeye bırakılır...<br />
Ayvalar yumuşadı, etler de pişti. Şimdi lezzetleri birleştirme zamanı artık.<br />
Etin suyu kontrol edilir. Tencerede bir su bardağı kadar kalmalı. Fazlaysa bir<br />
kaseye süzülür, suyu azsa ilave edilir. Ayvalar etlerin üzerine alınır. Ayvanın<br />
suyundan da bir su bardağı kadar alınır. Üzerine gezdirilir. En üste de pekmez<br />
gezdirilir. Tuzu kontrol edilir, kapağı kapatılıp pişmeye bırakılır. Lezzetler<br />
tanışıp, anlaşana kadar, yaklaşık 15 dakika kısık ateşte pişirilir. Tereyağı eritilir.<br />
Pişen yemek servis tabağına alındıktan sonra üzerine her tarafına eşit gelecek<br />
şekilde gezdirilir.<br />
DEMIRHINDI ŞERBETI<br />
150 gr demirhindi<br />
2 litre su<br />
300 gr toz şeker<br />
1 çubuk tarçın<br />
Demirhindi ve suyu bir tencereye alıp 20 dakika kaynatın. Süzgeçten geçirip,<br />
şeker ve çubuk tarçını ekleyin ve 10 dakika daha kaynatın. Tencereyi ocaktan<br />
alıp soğumaya bırakın. Şerbeti çok ince delikli süzgeçten tekrar süzerek<br />
sürahiye doldurun. Buzdolabında bir gün bekletip servis yapın.<br />
ARZUM AR 1024 Trendmix<br />
1000 W El Blender Seti Pembe<br />
Arzum AR 1024 Trendmix El Blender Seti<br />
mutfaktaki en iyi yardımcınız olacak. 750 ml<br />
parçalama haznesi, 900 ml ölçü kabı, turbo<br />
fonksiyonu ve çırpma aksesuarlarıyla Arzum<br />
Trendmix ile yemek yapmak büyük bir keyif.<br />
HEMEN AL!<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 65
SES VE GÖRÜNTÜ » Cyborg Cebimizde<br />
CYBORG OLMAYA GİDEN YOL<br />
CEBİMİZDEN Mİ<br />
GEÇİYOR?<br />
“Akıllı telefon” tanımını artık neredeyse<br />
hepimiz kullanıyoruz, fakat bu tanımın<br />
altında yatan anlam üzerine ne kadar<br />
kafa yorduğumuz tartışılır. Cebimizde<br />
taşıdığımız telefonların işlemci gücü<br />
bakımından ne kadar da gelişmiş<br />
olduğu su götürmez bir gerçek<br />
olsa da, sadece işlemci gücünün<br />
artmış olması telefonlarımızı ne<br />
kadar “akıllı” kılıyor? Telefonlarımızın<br />
bizlere sunduğu imkânlar her geçen<br />
gün artsa da, mevcut durumu ile<br />
telefonların gerçekten de akıllı<br />
olduğunu söylemek biraz abartıya<br />
kaçıyor. Fakat telefon üreticileri “akıllı<br />
telefon” tanımındaki bu tutarsızlığı<br />
ortadan kaldırma konusunda oldukça<br />
kararlı gözüküyor. Siri, Cortana ve<br />
Google Assistant gibi sanal asistanlar,<br />
giyilebilir teknoloji ve yapay zekâ<br />
gibi teknolojik gelişmeler sayesinde<br />
gittikçe daha işlevsel ve akıllı bir hale<br />
geliyorlar. Ceplerimizdeki telefonları<br />
gerçekten de akıllı bir cihaz haline<br />
getirebilecek olan dijital asistanların<br />
geleceğini, yükselişe geçen<br />
teknolojiler ışığında inceliyoruz.<br />
66 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
TELEFONLARINIZ NE KADAR AKILLI?<br />
Telefonların gerçekten de “akıllı” bir hale geldiğini bizlere ilk hissettiren<br />
gelişme, ilk kez ortaya çıktığında büyük bir heyecan uyandıran<br />
“Siri” oldu. 2012 yılında ilk kez dünyaya tanıtıldığında Siri, insanların<br />
daha önce sadece bilimkurgu filmlerinde şahit olduğu bir teknolojiyi<br />
hizmetimize sunarak büyük bir heyecan dalgasına sebep oldu.<br />
Sadece konuşarak etkileşime geçebildiğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz<br />
anlarda size yardımcı olabilecek bir telefon fikri ilk kez bir gerçekliğe<br />
dönüşmüştü. Bu fikrin bu kadar hızlı bir şekilde sahiplenilmesinde<br />
ise Siri’nin oldukça insani tavırlarının etkisi hiç kuşkusuz ki oldukça<br />
etkiliydi.<br />
Sizin için mail atabilen, yol tarif eden, sabahları şemsiye almanız için<br />
uyaran, espri yapan ve hatta utanan bir cep telefonu fikri oldukça<br />
etkileyici olsa da, Siri’nin uzun vadede yarattığı etki beklenenin çok<br />
altında kaldı. Doğal diyalogları bile algılayabilen üstün konuşma<br />
tanıma becerisi dönemin teknolojilerine göre oldukça üstün olsa<br />
da, günlük problemlerimizin çeşitliliğiyle kusursuzca mücadele<br />
edebilecek bir dijital asistan üretebilmek bundan çok daha fazla<br />
teknik zorluğu beraberinde getirmekteydi. Bu teknik engellerin<br />
aşılabilmesi o zaman için pek mümkün olmadığından, Siri’ye ilgi<br />
yavaş yavaş dağıldı.<br />
Siri’nin ortaya çıkışından sonra sakin geçen beş yılın ardından, telefonlarımızı<br />
yeni bir döneme taşıyacak dijital asistan fikri tekrardan<br />
alevleniyor. Aradan geçen beş yıl içinde özellikle yapay zekâ ve<br />
giyilebilir teknoloji sektörlerinde yaşanan büyük gelişmeler, dijital<br />
asistanların kendilerini bir sonraki aşamaya taşıyabilmelerinin önünü<br />
açmış bulunuyor. Spesifik amaçlar için geliştirilmiş dijital asistanların<br />
sayısı çığ gibi artarken Google, Microsoft, Amazon ve Facebook gibi<br />
şirket devlerinin de kendi dijital asistanlarını geliştirmeye başlaması,<br />
telefonlarımızın “akıllı” sıfatını gerçekten hakettiği günlerin yakın<br />
olduğunu işaret ediyor. Hayal dünyamızı gerçeğe dönüştürmeyi vaat<br />
eden bu teknolojinin geleceğini daha iyi anlayabilmek için, dijital<br />
asistanların arkasında yatan teknolojiler ve farklı firmaların dijital<br />
asistan fikrine yaklaşımlarını inceleyerek başlayalım.<br />
İDEAL ASISTAN TANIMINA FARKLI<br />
YAKLAŞIMLAR<br />
Kullanıcısına her konuda yardımcı olabilecek bir dijital asistan fikri<br />
konsept olarak kolayca tanımlanabilse de, bu dijital asistanı gerçek<br />
kılacak birçok farklı yaklaşım mevcut. Hangi yöntemlerle etkileşime<br />
geçileceği, kullanıcının özel hayatına ne kadar entegre olacağı,<br />
kullanıcısıyla nasıl etkileşime geçeceği gibi birçok detay, her üreticinin<br />
kendi dijital asistan tanımını yapmasına neden oluyor. Gelin<br />
öncelikle telefon sektörünün devlerinin kendi dijital asistanlarını nasıl<br />
tasarladıklarını inceleyelim.<br />
- Dijital asistan fikrini ilk kez gerçeğe çevirmeyi başaran Apple, artık<br />
bir çoğumuzun aşina olduğu Siri’den de anlaşılabileceği gibi oldukça<br />
insansı bir dijital asistan yaratmanın peşinde. Arka planda sürekli aktif<br />
kalarak günlük rutinlerinizi takip eden ve genel bir profilinizi oluşturarak<br />
ilginizi çeken konular hakkında sizi haberdar eden bir asistanın<br />
aksine, sadece ihtiyaç duyduğunuz anlarda yardımınıza koşacak bir<br />
asistan olarak tasarlanan Siri, sizi gereğinden fazla rahatsız etmemek<br />
gibi bir prensibe sahip. Sizi daha iyi tanımaya çalışarak size özel bir<br />
asistan olmaya çabalamak yerine, ihtiyaç duyduğunuzda yardımınıza<br />
koşan ve kendine has bir karaktere sahip olacak şekilde tasarlanan<br />
Siri, kullanıcısıyla arasında kişisel bir bağ oluşturabilmek için insansı<br />
tavırlarına güveniyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 67
Daha pasif bir yaklaşım tercih edildiği için Siri’yle sadece ses yoluyla etkileşime<br />
girmek mümkün olabiliyor. Telefonunuzun ekranında düzenli olarak yer kaplamayan<br />
Siri bir ses komutu ile aktif hale getiriliyor ve üstün konuşma tanıma<br />
yeteneği sayesinde klavye kullanmanıza hiç gerek bırakmadan her isteğinizi<br />
yerine getirebiliyor. Sesle kontrol edilmesi ve kendine has karakteri sayesinde<br />
oldukça insansı hissettiren Siri, dijital asistanların sempatik ve sosyal yönünü<br />
temsil etmekte.<br />
- 2016 yılında Google Now servisine entegre edilen Google Assistant ise<br />
piyasaya sürülmesiyle büyük heyecan oluşturan bir başka güçlü dijital asistan<br />
olarak karşımıza çıkıyor. Oldukça taze bir ürün olmasına rağmen Google’ın<br />
devasa bilgi havuzunu ve servis çeşitliliğini arkasına alan Google Assistant,<br />
şimdiden kendisine bir hayran kitlesi oluşturmayı başardı. Siri’nin aksine,<br />
gücünü sizi tanımasından alan Google Assistant, sizi olup bitenler hakkında<br />
sürekli olarak bilgilendiren çok daha aktif bir yaklaşımı benimsemekte.<br />
Google’ın halihazırda mevcut bulunan birçok servisinden topladığı bilgiler<br />
sayesinde gün içinde sizi sürekli olarak izleyen Google Assistant, ihtiyacınız<br />
olabilecek bilgileri tahmin ederek sizi önceden bilgilendirmeye yönelik bir<br />
tasarımın ürünü.<br />
Bu yaklaşımın bir sonucu olarak Google Assistant sizi çevrenizdeki trafik<br />
durumu, evinize giden en kısa yol, güncel hava durumu, yaklaşan etkinlikleriniz<br />
ve çevrenizde olan bitenlere dair her konuda bilgilendiren daha görsel<br />
bir arayüze sahip. Her hareketinizden haberdar olan bir dijital asistan fikri ilk<br />
başlarda biraz ürkütücü olsa da, havaalanına yaklaştığınızda uçuş kartınızı<br />
hazırlayan veya yaklaşan bir akşam yemeğine ulaşabilmeniz için en kısa rota<br />
bilgisini daha siz sormadan hazırlayan bir asistan için tüm bu bilgiler oldukça<br />
hayati bir öneme sahip.<br />
- Siri’nin çekingen yapısı ile Google’ın oldukça meraklı doğası arasında<br />
daha dengeli bir dijital yardımcı olmayı hedefleyen Cortana ise, Microsoft<br />
tarafından hem bilgisayarlar hem de mobil platformlar için geliştirilmiş bir<br />
dijital asistan. Microsoft’un bu alanda uzun süredir sürdürdüğü çalışmaların<br />
sonucunda, doğal konuşmaları anlamak konusunda oldukça başarılı olan<br />
Cortana, yazı veya konuşma aracılığıyla aktifleştirilebiliyor. Kullanıcısını daha<br />
iyi tanımaya çalışarak kişisel zevklere göre tavsiyelerde bulunmaya yönelik bir<br />
tasarıma sahip olan Cortana’yı Google Assistant’tan ayıran en büyük nokta ise<br />
bu kişisel bilgileri nasıl elde ettiğinde yatıyor.<br />
Size dair topladığı bütün bilgileri “notebook” adı verilen bir listede tutan<br />
Cortana kullanıcısına notebook üzerinde tam kontrol sunuyor. Kişisel bilgilerinizi<br />
ve Cortana’nın yetkilerini dilediğinizce düzenleyebilmek yetkisi, meraklı<br />
bir doğaya sahip olan asistanlar için duyulan çekinceleri ortadan kaldırıyor.<br />
Kendisine sunduğunuz bilgiler dahilinde tavsiyelerde bulunma konusunda<br />
oldukça başarılı olan Cortana, yardımcı olmak ile rahatsız etmek arasındaki<br />
ince çizgiyi korumak konusunda da oldukça yetenekli.<br />
YAPAY ZEKÂNIN GETIRDIKLERI<br />
Dijital bir asistan yaratma konusunda her firma kendine has bir çizgiyi takip<br />
ediyor olsa da, dijital asistanları kusursuz hale getirmek için kullanılan<br />
teknolojiler tüm örneklerde benzerlik gösteriyor. Dijital asistanların gerçek<br />
anlamda akıllı olmalarını sağlayan şey ise, son zamanlarda büyük sıçramaların<br />
yaşandığı yapay zekâ teknolojisi. Daha iyi hizmet verebilmek için kullanıcısınının<br />
zevklerini ve rutinlerini tanımak zorunda olan dijital asistanlar için kendi<br />
kendine öğrenebilen yazılımların yeri doldurulamaz.<br />
68 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Cyborg Cebimizde « SES VE GÖRÜNTÜ<br />
SAMSUNG Galaxy Tab A6 SM-T280QZWATUR<br />
7 inç 1.5 GB 8 GB Android 5.1 Tablet PC Beyaz<br />
Galaxy Tab A (7.0, 2016) gün boyunca daha az şarj gerektirir ve<br />
büyük depolama alanı sağlar. Artık daha uzun süre içeriğinizin<br />
keyfini sürebilir ve çalışma ve eğlence deneyiminizi en uygun<br />
hale getirebilirsiniz.<br />
HEMEN AL!<br />
Kullanıcısı hakkında topladığı veriler arasında bağlantlar kurabilmek ve bu<br />
bağlantılar sayesinde kişinin rutinleri ve alışkanlıkları hakkında çok değerli<br />
bilgileri açığa çıkarabilmek, kendi kendine öğrenebilen algoritmalar olmadan<br />
gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsız bir olay. Günlük GPS verilerinizi analiz<br />
ederek evinizin nerede olduğunu tahmin eden ve bulunduğunuz noktadan<br />
evinize ulaşmak için kullanabileceğinz navigasyon ve trafik bilgilerini sürekli<br />
olarak ekranınızda hazır bulunduran Google Assistant, öğrenebilen yazılımların<br />
dijital asistanlara sağladığı imkânlara dair oldukça açık bir örnek.<br />
Dijital asistanların daha doğal ve insansı hissettirebilmesi için çok önemli<br />
olan konuşma algılama teknolojileri de her ne kadar ayrı bir disiplin olsa da,<br />
gücünü öğrenebilen yazılımlardan almakta. Biz her ne kadar farkında olmasak<br />
da, binlerce yıllık bir birikimin ürünü olan oldukça kompleks bir iletişim kurma<br />
yöntemine sahibiz. Örneğin gün içinde yüzlerce kez kullandığımız zamirlerle<br />
ne kastettiğimizi anlayabilmek için bir dijital asistanın kurduğumuz diyaloğa<br />
tam olarak hakim olması ve söz konusu zamirle neyi kastettiğimizi tahmin<br />
etmesi gerekiyor. Doğal konuşma dilindeki bu tür detayları yakalayabilmek<br />
için daha çok veri toplamak ve bu veriler arasında bağlantılar kurmak gerekiyor,<br />
ki bu durum bizi yine kendi kendine öğrenebilen algoritmalara çıkarıyor.<br />
Mevcut imkânlarla geliştirilen dijital asistanların yapabildikleri bile oldukça<br />
etkileyici iken, akıl almaz bir hızla gelişen yapay zekânın gelecekte bizlere<br />
ne tür olasılıklar sunacağını düşünmek bile oldukça heyecan verici. Fakat<br />
geleceğe heyecanla bakmamızı gerektirecek tek şey bununla sınırlı değil; eğer<br />
dijital asistanlar bu hızla gelişmeye devam ederlerse yakında bir telefona bile<br />
ihtiyaç duymadığımız günler bizi bekliyor olabilir.<br />
Giyilebilir teknoloji ürünleri günümüzde telefonlar için birer aksesuar niteliği<br />
taşısa da dijital asistanlar ile giyilebilir teknoloji ürünlerinin entegrasyonu bu<br />
durumu tam tersine çevirebilir. Dijital asistanlar daha kusursuz hale geldikçe<br />
telefonlarımızı şu an için işlevsel kılan uygulamaların ne olacağı büyük bir soru.<br />
Dijital asistanların evrimi tahmin edildiği şekilde gerçekleşirse, spesifik amaçlara<br />
hizmet eden Uber, Booking veya Foursquare gibi uygulamaların kendilerini dijital<br />
asistanlara entegre etmek zorunda kalması kaçınılmaz. Bu entegrasyon eğer bir<br />
gün gerçekleşirse, bir arayüz olarak telefona duyulan bütün ihtiyaç ortadan<br />
kalkmış olacak.<br />
Bir örnekle açıklamak gerekirse; konuşarak etkileşime girebildiğiniz oldukça<br />
gelişmiş bir dijital asistan hayal edelim. Bu dijital asistana akşam yemeğiniz<br />
için bir rezervasyon yapmasını söylediğinizde sizi bir rezervasyon uygulamasına<br />
yönlendirmesi oldukça garip bir durum olurdu. Bir dijital asistandan beklenenin<br />
istediğiniz şeyleri sizin için gerçekleştirmesi olduğunu kabul edersek, söz konusu<br />
asistanın ya her ihtiyacınız için kullanabileceği bir servis hizmetine sahip olması<br />
gerekir ya da bu hizmetleri başka uygulamalar üzerinden kullanabilmesi. Her<br />
iki durumda da ortak olan nokta uygulamaların bugün kulandığımız şekilde<br />
kendilerini var edemeyeceği gerçeğidir. Yani uygulamalar ya hizmetlerini söz<br />
konusu dijital asistanın arayüzüne entegre edecek ya da en basit tanımıyla iş<br />
yapamayacaktır.<br />
Telefonunuzdaki bütün hizmetlerin tek bir arayüzden kontrol edilebilir olması,<br />
bugün kullandığımız şekliyle fiziksel telefonların gerekliliğini ortadan kaldırabilir.<br />
Kolunuza taktığınız bir saat dijital asistanın tüm işlemci gücünü yüklenirken,<br />
Google Glass benzeri bir gözlük bu dijital asistanla etkileşime geçebilmek için<br />
yeterli olabilir. Telefonlarımızın tam anamıyla “akıllı” sıfatını kazanabilmek için<br />
girdiği bu yol, telefonun formülden silinerek sadece akıllı bir yardımcıyla başbaşa<br />
kalmamız ile sonuçlanabilir. Cyborglar halen o kadar da uzakta durmuyor değil mi?<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 69
SES VE GÖRÜNTÜ » Microsoft Hololens<br />
MICROSOFT HOLOLENS<br />
HAKKINDA HER ŞEY<br />
Giyilebilir teknoloji ve sanal gerçeklik başlıklarının en yeni üyesi Hololens,<br />
Microsoft’un en önemli projelerinden. Sanal gerçeklik terimini arttırılmış<br />
gerçeklik terimiyle yeniden ele alan ve bilgisayar grafiklerini gerçek hayatla<br />
birleştiren bu yeni teknolojiyi mercek altına alıyoruz.<br />
70 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Hololens’in son kullanıcı fiyatı henüz bilinmiyor. Geliştirici versiyonu 3000<br />
dolar fiyat etiketine sahip ve üreticinin web sitesi üzerinden sipariş edilebiliyor.<br />
Bu fiyata koruyucu kılıf, bağlantı kabloları ve geliştirici forumuna ücretsiz<br />
üyelik de dahil. Hololens’in bir de 5000 dolarlık “commercial suite” adında<br />
şirketler için özel üretilen bir versiyonu bulunuyor. Bu sürümü edinen şirketler,<br />
cihaz için endüstriyel uygulamalar geliştirirlerken Microsoft’tan doğrudan<br />
destek alabiliyorlar.<br />
Hololens, öncelikli olarak oyunlar için geliştirilmemiş olsa da, yakın geçmişte<br />
Microsoft tarafından satın alınan Minecraft’ın Hololens sürümü merakla beklenen<br />
uygulamalar arasında yer alıyor. Yayınlanan dokümantasyon ve videolarda<br />
ağırlıklı olarak iş alanında devrim yaratacak bir araç şeklinde tanıtılan cihazın,<br />
oyun performansı merak konusu. Windows 10 üzerinde çalışan Hololens’te<br />
teknik olarak bilgisayarınızda çalıştırabildiğiniz tüm oyunları oynayabilmeniz<br />
mümkün görünüyor.<br />
Microsoft Hololens’i “holografik bir bilgisayar” olarak tanımlıyor. Hololens,<br />
önümüzdeki yıllarda şirketin çıkaracağı diğer hologram cihazlar ailesinin ilk<br />
ürünü olacak.<br />
HOLOLENS HAKKINDA<br />
HENÜZ BILMEDIKLERIMIZ<br />
Hololens hakkında bilmediğimiz birçok detay var. Bunların başında, az önce<br />
de bahsettiğimiz, gelişimi hâlâ sürmekte olan uygulamalar geliyor. Hololens<br />
uygulamalarının nasıl çalışacağı ve bu uygulamaların nasıl kullanılacağı<br />
henüz bilinmiyor. Klasik Windows uygulamalarının Hololens’te çalışacağını<br />
biliyoruz. Ancak bu uygulamaların Hololens’te nasıl görüneceği ve nasıl<br />
yönetileceği bilinmiyor.<br />
Microsoft’un Windows 10 ile birlikte başlattığı “continuum” politikası,<br />
akıllı telefonlardan tabletlere, ultrabook’lardan masaüstü bilgisayarlara<br />
kadar tüm cihazlarda tek bir işletim sisteminin kullanılmasını<br />
standart haline getirmişti. Bu stratejiyle donanım uyumsuzluklarını ortadan<br />
kaldırmayı planlayan Microsoft, tüm cihaz segmentleriyle uyumlu çalışabilen<br />
bir dizi araç geliştirilmesini de öngörmüştü.<br />
Microsoft Hololens, işte bu politikanın yenilikçi bir ürünü. Windows 10 altyapısı<br />
üzerinde çalışan bir sanal gerçeklik başlığı olan Hololens, rakiplerinin aksine<br />
VR (virtual reality / sanal gerçeklik ) ünvanı yerine, AR, yani (augmented reality<br />
/ arttırılmış gerçeklik) sıfatıyla anılıyor. Cihaz, diğer sanal gerçeklik gözlüklerinin<br />
yoğunlaştığı film ve oyun gibi multimedyalara yoğunlaşmıyor. Bunun<br />
yerine, bulunduğunuz odadaki eşyaları, bilgisayarın kullanabileceği yüzeyler<br />
haline getiriyor ve bu yüzeyler üzerinde grafik ve metinler görüntülüyor. Bu,<br />
bugüne kadar ekranınızdaki masaüstüyle sınırlı olan çalışma alanınızın bütün<br />
görüş alanınıza yayılması anlamına geliyor.<br />
Ünlü teknoloji firmasının ilk sanal gerçeklik denemesi olan Hololens, 2015<br />
yılında ilk kez duyurulmuştu. Uzun süren bir geliştirme sürecinin ardından,<br />
geliştirici sürümü satışa sunulan başlık, bu yıl sonunda yeni özellikler ve çeşitli<br />
uygulamalarla birlikte son kullanıcıların beğenisine sunulacak.<br />
HOLOLENS HAKKINDA BILDIKLERIMIZ<br />
Microsoft’un bu devrim yaratacak cihazının bilinen özellikleriyle devam<br />
edelim. Yazının girşinde de belirttiğimiz gibi Hololens bir AR başlığı.<br />
Gözünüzle gördüğünüz objelerin üzerine cihazın lensleri hareketli ve çeşitli<br />
açılardan yakınlaşıp uzaklaşabildiğiniz gerçekçi grafik objeleri yerleştiriyor. Bu<br />
birleşim, ortaya daha önce denenmemiş bir sanal gerçeklik deneyimi çıkarıyor.<br />
Ortaya çıkan bu farklı deneyimi, Microsoft iki şekilde adlandırıyor: “Karma<br />
gerçeklik” ya da “hologram bilişimi.”<br />
Microsoft CEO’su Satya Nadella’nın açıklamalarına göre 2017’de son kullanıcılarla<br />
buluşacak olan Hololens’in çıkış yapacağı tarih de bilinmezler arasında.<br />
Bu çıkışın gecikmesinin sebebi ise teknolojinin oldukça yeni olması ve son<br />
kullanıcıların kullanımı için yaygın uygulamaların geliştiriliyor olması.<br />
Hololens’in potansiyel kullanım demoları oldukça etkileyici, ancak bu kullanımın<br />
detayları hakkında da bazı bilinmeyen noktalar var. Hololens’in arttırılmış<br />
gerçeklik videolarından görüş açısının ve derinliğinin ne kadar olduğunu<br />
kestirmek oldukça güç. Ayrıca görüş açısı ve önümüzde “canlanan” grafik ve<br />
metinlerin hızlı hareket ettiğimizde nasıl değişim gösterdiklerini bilmiyoruz.<br />
Hololens prototipleri ve geliştirici sürümlerinde, başlıkta görünen hologramlar<br />
görüş alanınızın içinde canlanıyorlar. Ekranda canlanan bu hologramlarla<br />
çalışmak için görüş alanınızı sabit tutmanız bekleniyor. Gözlerinizi hologramın<br />
canlandığı optimum alanın dışına çevirdiğinizde hologram görselleri anlık<br />
olarak kayboluyor. Bu da Hololens’i kullanmaya başlamadan önce belirli bir<br />
öğrenme süresine ihtiyaç duyabileceğimizin bir göstergesi.<br />
KAPUTUN ALTINDAKILER: HOLOLENS’E<br />
HANGI TEKNOLOJILER HAYAT VERIYOR?<br />
Hololens, holografik bilişimin öncüsü bir başlık olmanın yanı sıra aynı<br />
zamanda güçlü bir taşınabilir bilgisayar. 2GB belleğe ve 64GB dahili hafızaya<br />
sahip olan cihaz, HD kalitesinde video da çekebilen bir kamerayla donatılmış.<br />
Cihazın üzerinde dört adet ışık, çevre uzaklık ve hareket yakalama sensörü<br />
bulunuyor. 802.11ac özelliğine sahip kablosuz internet, Bluetooth 4.1 ve<br />
Micro-USB girişleri bulunduran Hololens, iki haftalık bekleme süresine sahip.<br />
Cihazın donanımı fan kullanılmadan pasif olarak soğutuluyor.<br />
Hololens, sadece bir arttırılmış gerçeklik başlığı değil, aynı zamanda başlı<br />
başına kullanılabilen bir “başlık-bilgisayar.” Üzerinde bulunan kamera sayesinde<br />
çevrenizde olup bitenler hakkında fikir sahibi olan, görüş alanınızın üzerine<br />
uyarı ve bildirimler yerleştirebilen, giyilebilen bir bilgisayar.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 71
Cihazda bulunan ekran ya da “vizör” 120x120 derecelik bir görüş alanına ve<br />
2.3 megapiksellik çözünürlüğe sahip. Bu da insan gözünün görüş alanı ile<br />
eş değer olduğunu gösteriyor. Cihazın ekranı, gözlerinizin birkaç santimetre<br />
uzağında konumlanıyor. Bu uzaklık incelikle ayarlanmış: Ekranın konumu<br />
sayesinde ekran üzerinde görüntülenen objeler beyniniz tarafından gerçek<br />
dünyada konumlanmış gibi algılanıyor. Hololens üzerinde gerçekleşen<br />
detaylı grafikler yedi santimetre kare boyutunda yer kaplasa da, yine ekran<br />
konumlanması sayesinde beynimiz tarafından gerçek dünyadaki objelerin<br />
boyutlarında algılanıyor. Daha az detay içeren ve fiziksel olarak yakınlaşıp<br />
“içine girebileceğiniz” grafikler ise başlık ekranının tamamını kaplıyor.<br />
Hololens, gerçek dünyanın üzerine bilgisayar grafiklerinin yerleştirildiği bir<br />
sistem. Bu durum VR (sanal gerçeklik) başlıklarına karşı duyarlılık gösteren<br />
kullanıcılar için iyi haber. Zira Hololens’te sanal gerçeklik başlıklarında olduğu<br />
gibi görüntü ve ses ile çevrelenip gerçek dünyadan ayrılmıyor, aksine dış<br />
dünyadan gelen görüntü ve seslerin üzerine inşa edilmiş görüntü ve sesleri<br />
deneyimliyorsunuz. Bu yeni gerçekliğin inşa edilmesi tamamen Hololens’in<br />
içerisindeki işlemci ve grafik çipi sayesinde gerçekleşiyor.<br />
Bu işlemin anlık olarak gerçekleşmesi için Hololens’te işlemci ve grafik çipinin<br />
yanı sıra bir de holografik işlem ünitesi (HPU) adı verilen bir çip bulunuyor.<br />
HPU, bulunduğunuz ortamdaki objelerin şekillerini çıkarmak ve bu objelere<br />
olan uzaklığınızı ölçmek için kullanılan ekstra bir işlemci.<br />
Hololens’in ekranı yekpare camdan bir gözlüğü andırıyor. Görüş alanınızın tamamını<br />
kaplayan bu yarı saydam ekran-gözlük karması parça, başınızın her iki yanına<br />
kadar uzanıyor. Cihazın üzerinde bir ses sistemi de mevcut. Kulaklarınızın üzerinde<br />
yer alan bu kulaklıklar dışarıdan gelen sesleri engellemiyor. Bunun yerine tıpkı<br />
görüş sisteminde olduğu gibi, ortam seslerinin üzerine sanal eklemeler yapıyor.<br />
Hololens’in rahat ve hafif olmasına da dikkat eden Microsoft, başlığın uzun saatler<br />
boyunca rahatsızlık vermeden kullanılabileceğini söylüyor. Microsoft tarafından<br />
tıpkı klavye ve fare gibi, bilgisayar kullanımının ayrılmaz bir parçası olması beklenen<br />
cihazın görüş sisteminin yüze olan mesafesi, gözlük kullananlar için ayarlanabiliyor.<br />
Cihaz sadece 579 gr ağırlığında.<br />
UYGULAMALAR VE OYUNLAR<br />
Windows 10 ile birlikte çalışan ve tıpkı klasik bir bilgisayarda olduğu gibi işlemci,<br />
bellek ve grafik çipi üçlüsüne sahip olan Hololens’te teorik olarak tüm Windows<br />
Store uygulamalarını çalıştırmak mümkün. Mevcut popüler uygulamaların<br />
Hololens’e uyarlanması ve yeni uygulamaların geliştirilmesi ile birlikte Windows<br />
Store’da Hololens kategorisinin açılması bekleniyor.<br />
Microsoft’un 2.5 milyar dolar ödeyerek satın aldığı Mojang firmasının ünlü oyunu<br />
Minecraft’ın, Hololens kullanıcılarına ücretsiz olarak dağıtılmasına kesin gözle<br />
bakılıyor. Tüm oyun konsollarının en çok satan oyunlarından olan Minecraft’ın,<br />
cihazın satışlarında kilit rol oynaması sürpriz olmaz.<br />
72 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Microsoft Hololens « SES VE GÖRÜNTÜ<br />
Ünlü üreticinin bir diğer önemli projesi Project X Ray’in de Hololens’e entegre<br />
edilmesi bekleniyor. 2015 yılındaki E3 fuarında demosu gösterilen X Ray,<br />
Microsoft’un oyun konsolu Xbox One’a eklenen ve oyuncunun bulunduğu<br />
odayı hologramla doldurarak oyun alanını geliştirmeyi hedefleyen bir konsol<br />
eklentisiydi. Project X Ray’in Hololens’te bir uygulama haline gelerek,<br />
Microsoft Xbox One’a entegre edilmesi ve mevcut oyun kütüphanesinin<br />
holografik başlık aracılığıyla oynanabilir hale gelmesi bekleniyor.<br />
Hololens için duyurusu yapılan HoloStudio uygulaması, özellikle mimari ve<br />
mühendislik alanında çalışanları hedef alıyor. Üç boyutlu modelleme ve baskı<br />
yapan kullanıcıların çalışma sistemlerini tamamen yeniden şekillendirecek<br />
olan uygulama ile tasarımların içinde dolaşmak mümkün hale geliyor. Üç<br />
boyutlu işlerin iki boyutlu ekranlar üzerinde tasarlandığı düşünüldüğünde,<br />
HoloStudio’nun bu tasarım sürecinin temel problemlerine hızlı çözümler<br />
getireceğini ön görebiliriz.<br />
Hololens üzerinde çalışması beklenen ve demosu yapılan bir diğer uygulama<br />
ise Skype. Microsoft’un görüntülü görüşme sisteminin üç boyutlu arayüze<br />
adapte olması ve bu iletişim biçimini yeniden şekillendirmesi bekleniyor.<br />
“Yıldız Savaşları” filmlerinden aşina olduğumuz hologram görüşmeleri<br />
Hololens ve Skype aracılığıyla çok yakında gerçek olabilir!<br />
LENOVO İdeapad 110 AMD<br />
Quad Core A8-7410 2.20 Ghz<br />
4 GB 1 TB R5M430 2 GB Notebook PC<br />
802.11 a/c WiFi bağlanabilirliği ideapad 110'da standart<br />
olarak gelmektedir ve son derece hızlı gözatma,<br />
akış ve karşıdan yükleme için mükemmel olmasını<br />
sağlamaktadır. 802.11 a/c WiFi, 802.11 b/g/n'ye kıyasla<br />
3 kata kadar daha yüksek bağlantı hızı sunar.<br />
HEMEN AL!<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 73
Oyun Bilgisayarları « SES VE GÖRÜNTÜ<br />
TAŞINABILIR<br />
OYUN BILGISAYARLARI<br />
Güçlü donanımları ve renkli tasarımlarıyla dikkat çeken “oyun dizüstü bilgisayarları”<br />
standart dizüstü bilgisayarlardan keskin çizgilerle ayrılıyor. Yüksek işlem gücü gerektiren<br />
Witcher 3: Wild Hunt ve Grand Theft Auto V gibi popüler oyunları akıcı grafiklerle<br />
oynamak ya da sanal gerçeklik gözlüklerini sorunsuzca kullanmak istiyorsanız, tercihiniz<br />
taşınabilir oyun bilgisayarlarından yana olmalı.<br />
Taşınabilir oyun bilgisayarları, tasarım ve donanım olarak, iş ve ultrabook türü<br />
taşınabilir bilgisayarlardan farklılık gösteriyor. Rakiplerine göre daha ağır ve kalın<br />
olan bu bilgisayarlar, bu dezavantajlarını masaüstü bilgisayar performansına<br />
yakın performanslar sunarak kapatıyorlar. Yüksek saat hızına sahip işlemciler,<br />
hızlı sabit diskler ve gelişmiş grafik çiplerine sahip olan bu bilgisayar türünü<br />
almadan önce bilmeniz gereken tüm detayları bu yazımızda sizler için derledik.<br />
TAŞINABILIR OYUN CANAVARLARI<br />
HAKKINDA HIZLI TÜYOLAR<br />
Oyun bilgisayarlarının kullanım amacının ne olduğunu söylememize gerek yok.<br />
Bu durumda satın alacağınız cihazla hangi oyunu ya da programı kullanacağınızı<br />
bilmek işleri kolaylaştıracaktır. Eğer cihazda oynamayı planladığınız oyun, “World<br />
of Warcraft” ya da “Candy Crush Saga” gibi görece eski ve yüksek performans<br />
gerektirmeyen bir oyunsa, oyun dizüstü yerine daha mütevazı bir dizüstü işinizi<br />
görecektir.<br />
17 ve 18 inçlik ekrana sahip olan oyun dizüstü bilgisayarları genellikle yüksek<br />
güce fakat düşük taşınabilirliğe sahiptirler. 13 inçlik oyun dizüstü bilgisayarları<br />
ise yüksek taşınabilirlik ve pil ömrüne, fakat büyük ekranlı akranlarına göre daha<br />
düşük işlem gücüne sahipler. 14 ve 15 inçlik dizüstleri ise ortalama bir taşınabilirlik/performans<br />
oranına sahipler. Taşınabilirlik ve oyun performansını göz önünde<br />
bulundurarak boyut tercihini gerçekleştirebilirsiniz. Bu konuya “oyun dizüstünüzü<br />
ne kadar taşınabilir alırdınız?” bölümünde detaylı olarak tekrar değineceğiz.<br />
Klavye, oyun dizüstlerinin önemli parçalarından. W, A, S, D tuşlarının diğer<br />
tuşlardan belirgin bir şekilde ayrıldığına ve klavyenin alttan aydınlatmaya sahip<br />
olduğuna emin olun. Bazı oyun dizüstü bilgisayarları farklı renk kombinasyonlarıyla<br />
klavye aydınlatması sunabiliyorlar. Klavyenin ve sol elinizin bileğinizi<br />
yasladığınız kısmının boyutu da yine uzun süreli oyun oturumları için önemli<br />
bir ayrıntı. Eğer harici bir monitör kullanmayacaksanız ve güncel oyunları yüksek<br />
çözünürlükle oynamak istiyorsanız, Full HD (1920 x 1080) ekran çözünürlüğünden<br />
daha düşük bir ekrana sahip dizüstünü tercih etmeyin. Bu değerden düşük ekran<br />
çözünürlüğüne, örneğin HD Ready (1368 x 720) sahip oyun dizüstleri bulmak da<br />
mümkün. Bu durumda oyunlar düşük çözünürlükte ama yüksek akıcılıkta çalışacaktır.<br />
Grafik çıkışı için televizyon ya da sanal gerçeklik başlığı kullanacaksanız,<br />
HDMI 1.3 ya da HDMI 2.0 çıkışının dizüstünde bulunduğuna emin olun.<br />
Oyun dizüstü bilgisayarı alırken dahili depolamada yüksek kapasite yerine yüksek<br />
okuma ve yazma hızlarına sahip SSD sabit diskleri tercih etmelisiniz. Bu sayede<br />
oyunları bilgisayara yükleme ve bölümler arasındaki geçiş süreleriniz azalacaktır.<br />
2.5 inçlik standart SSD’ler çoğu senaryo için iyi performans sunarken, M2 türü<br />
mini SSD’ler en yüksek oyun performansı vadediyor.Oyun dizüstü bilgisayarlarını<br />
diğer türlerden ayıran en önemli detay, harici ekran kartlarıdır. Günlük kullanımda<br />
işlemci üzerindeki dahili grafik çipini kullanan bu dizüstü bilgisayarlar, oyunlarda<br />
otomatik olarak harici grafik çipini devreye sokuyor. Nvidia’nın 10 serisi grafik<br />
işlemcileri (GPU) ile AMD’nin R9 serisi grafik işlemcileri bu grafik çiplerinin en<br />
üst düzey olanlarını barındırıyor. İşlemci (CPU), oyun performansını doğrudan<br />
etkileyen bir diğer donanım. Bu alanda da Intel’in i5 ve i7 işlemcilerinden en az<br />
altıncı nesil olanlarını tercih etmelisiniz.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 75
RAZER Blackwidow Chroma V2 Türkçe<br />
Oyuncu Klavye<br />
Razer Chroma aydınlatma ile güçlendirilen Razer<br />
BlackWidow Chroma V2 size yalnızca etkileyici renk<br />
spektrumu ile değil, kişiselleştirişmiş ışık kontrolleri,<br />
bol ödüllü Razer mekanik tuş anahtarları ve ergonomik<br />
bilek desteği sayesinde kendinizi ifade etmeniz için eşsiz<br />
bir özgürlük sunuyor.<br />
HEMEN AL!<br />
OYUN DIZÜSTÜNÜZÜ NE KADAR<br />
TAŞINABILIR ALIRDINIZ?<br />
Oyun dizüstü bilgisayarların performansları ve taşınabilirlikleri arasında ters<br />
orantı olduğundan bahsetmiştik. Cihazınızı hangi senaryolarda kullanacağınızı<br />
belirlemek, doğru dizüstünü tercih etmede size yardımcı olacaktır.<br />
Oyun dizüstü bilgisayarı yüksek işlem güçleri sayesinde masaüstü bilgisayarlar<br />
gibi de kullanılabiliyorlar. Bu cihazları bilgisayar kasası gibi, monitör,<br />
klavye ve fare üçlüsüne bağlayarak kullanabilirsiniz. Eğer kullanım senaryonuz<br />
buna yakınsa, 17 inç ve üzerindeki monitöre sahip bilgisayarları tercih etmek<br />
daha avantajlı olacaktır. Masaüstü kullanım senaryosu, dizüstünde kullanıma<br />
göre daha iyi havalandırma sağladığından oyun performansınız bir miktar<br />
daha artar. Bu bilgisayarlar, ağır yapıları nedeniyle ev-okul ya da ev-iş arasında<br />
taşınmaya pek uygun değiller. Yine de ev içerisinde odalar arasında kolaylıkla<br />
taşınabilirler.<br />
Ortalama taşınabilirliğe sahip olan 15 inçlik oyun dizüstü bilgisayarları ise,<br />
daha geniş bir kullanım yelpazesine sahip. 2 ile 3.4 kg arasında değişen<br />
ağırlığa sahip olan bu cihazları, her gün olmasa da, ara sıra gezintiye çıkarabilirsiniz.<br />
15 inçlik oyun dizüstleri masaüstü ve dizde kullanıma uygunlar. Bu<br />
segmentteki bilgisayarlar 4 ile 5 saat arasında bir pil performansı vadediyor.<br />
13 ve 14 inçlik oyun dizüstü bilgisayarları ise bu kategorinin en yüksek<br />
taşınabilirliğe sahip olan cihazlarını içeriyor. Eğer sıklıkla yer değiştiriyor ve<br />
güçlü bir dizüstünü yanınızda taşımak istiyorsanız, bu kategorideki cihazlar<br />
size göre. Ağırlıkları 2 kg’dan az olan bu cihazlar aynı zamanda tek bir şarjla 8<br />
saate kadar kullanılabiliyorlar. Bu cihazların daha büyük boyutlu muadillerine<br />
göre daha düşük kapasiteli işlemci ve grafik çipine sahip olmalarının nedeni,<br />
güçlü işlemcilerin ürettiği sıcaklığı dağıtacak kadar soğutma sisteminin bu<br />
küçük kasalara sığdırılamıyor olması.<br />
OYUNLARIN HAMMADDESI GRAFIKLER<br />
GPU olarak da bilinen grafik çipi, oyun bilgisayarlarının en önemli parçası. Bu<br />
çip, işlemciden gelen verileri işleyerek ekranınızda imajlar oluşmasını sağlıyor.<br />
Oyunların yüksek grafiklerinin bu çip üzerinde yarattığı baskı oldukça büyük<br />
olduğu için, grafik çipleri sistemin belleği yerine VRAM adı verilen özel bellek<br />
bloğunu kullanıyorlar. Tercih edeceğiniz grafik çipinin sahip olduğu VRAM<br />
miktarı, iyi ve akıcı grafikler elde etmek için önemli bir detay. Günümüzde<br />
3GB ve üzerindeki VRAM’e sahip mobil grafik çipleri üst sınıf kabul ediliyor.<br />
Grafik çipleri Nvidia ve AMD markalarının farklı modellerine sahip. Nvidia<br />
firmasının GeForce GTX 1060 ve AMD’nin R9 çipleri, DirectX 11 özelliğine<br />
sahip orta sınıf oyun dizüstü bilgisayarı grafik kartları. Bu grafik çipi, “Metro:<br />
Last Light” ve “Witcher 3” gibi popüler oyunlardaki su yansımaları ve saç teli<br />
dalgalanmaları gibi ince ayrıntıları sorunsuzca Full HD çözünürlükte ekranınıza<br />
verebiliyor. Bu çiple harici bir monitörle 4K çözünürlüğünde görseller de elde<br />
edebilirsiniz, ancak bunun için birkaç ince ayar yapmanız gerekebilir. Bu grafik<br />
çipleri sanal gerçeklik gözlükleri kullanımını da destekliyor.<br />
Yüksek grafik performansı için Nvidia GTX 1070 grafik çipine sahip olan dizüstü<br />
bilgisayarları tercih edebilirsiniz. Bu grafik çipi tıpkı 1060 ve R9’daki gibi<br />
76 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Oyun Bilgisayarları « SES VE GÖRÜNTÜ<br />
sanal gerçeklik başlıklarını destekliyor, fakat özellikle 4K çözünürlükte daha<br />
iyi sonuçlar veriyor. “Hitman” gibi üst düzey oyunlarda yüksek FPS değerleri<br />
yakalamak istiyorsanız bu kart ideal bir seçim olacaktır.<br />
Oyunları en yüksek çözünürlük ve FPS değerleriyle oynamak ve sanal gerçeklik<br />
gözlüklerindeki tüm uygulama ve oyunları sorunsuzca değerlendirmek istiyorsanız,<br />
dizüstü bilgisayarınızda bulunması gereken grafik çipi Nvidia GTX<br />
1080. DirectX 12 teknolojisini destekleyen bu GPU, “Tomb Raider” ve “Grand<br />
Theft Auto” gibi oyunların grafiklerini en üst seviyeye çekip yüksek performans<br />
almanızı sağlıyor.<br />
Bazı dizüstü bilgisayar üreticileri, nadiren de olsa SLI konfigürasyonlarına başvuruyorlar.<br />
Bu teknoloji, bir yerine iki fiziksel grafik çipinin kullanılmasına izin<br />
veriyor. SLI birleşimi, 4K monitör çıkışı kullanacak olan kullanıcıların yüksek<br />
yenileme hızlarına ulaşabilmeleri için ideal.<br />
GRAFIKLERIN HAYAT BULDUĞU PARÇA:<br />
EKRANLAR<br />
Yüksek işlemci ve GPU kombinasyonuyla elde ettiğiniz akıcı grafiklerin soluk ve<br />
renksiz bir şekilde görüntülenmesini istemezsiniz değil mi? İşte oyun dizüstü<br />
bilgisayarlarının bir diğer önemli parçası ekranlar tam da bu noktada devreye<br />
giriyor. Oyunların ve videoların en iyi görüntü kalitesiyle yansıtılmasının en<br />
uçtaki parçası ekranlarla ilgili bilmeniz gereken bazı detaylar var.<br />
Çözünürlük bu detayların başında geliyor. Oyun dizüstlerinde seçebileceğiniz<br />
dört türde ekran çözünürlüğü mevcut: HD Ready (1368x768), Full HD<br />
(1920x1080), QHD (2560x1440) ve 4K(3840x2160). En yüksek yenileme hızı<br />
ve FPS HD Ready ekranlarda bulunurken, en yüksek görüş alanı ve detay 4K<br />
monitörlerde bulunuyor. Full HD ve QHD ekranların avantajı ise, oyun dışı<br />
masaüstü uygulamalarının bu çözünürlüklerde daha verimli kullanılabiliyor<br />
olması.<br />
Matlık veya parlaklık ekranlar için bir diğer önemli tercih. Parlak ekranlar daha<br />
canlı renkler sunarken, ekrana düşen ışığı yansıtıyorlar. Bu da birden fazla ışık<br />
kaynağı olan ortamlarda ve açık alanlarda ekranda kendi yansımanızı görmenize<br />
neden oluyor. Mat ekranlar mikroskobik pürüzlü yüzeyleri ile üzerlerine<br />
düşen ışığı soğuruyorlar. Ancak bu tip ekranlardaki renk sıcaklığı aralığı, parlak<br />
ekranlara göre daha düşük oluyor.<br />
OLED ya da LCD tipi aydınlatma bir diğer önemli oyun dizüstü ekran detayı.<br />
OLED ekranlar tekli ve arkadan aydınlatmaya sahip nano boyuttaki organik<br />
aydınlatıcılardan oluşuyor. Bu tip ekranlar yüksek parlaklık, görüş açısı ve<br />
yenileme hızına sahipler. Bu ekranların dezavantajı ise çok fazla enerji harcıyor<br />
olmaları. Görece daha eski bir teknoloji olan LCD yine nano boyuttaki<br />
ampullerden oluşuyor. Işık saçmayan ve ekstra bir aydınlatmaya ihtiyaç duyan<br />
LCD’lerin aydınlatma sistemi ekranların kenar kısımlarındaki aydınlatıcılarla<br />
sağlanıyor. Bu da daha düşük renk ve parlaklık ancak daha az enerji tüketimi<br />
ve batarya ömrü anlamına geliyor.<br />
Oyun dizüstü bilgisayarların ekran detaylarının sonuncusu, yenileme hızı.<br />
G-Sync ve FreeSync adında iki farklı standart yüksek yenileme hızına sahip<br />
monitörleri işaret ediyor. Bu iki standarttan birine sahip olan monitörler<br />
120Hz’lik yenileme hızı sunabiliyorlar.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 77
En çok tercih edilen<br />
mekanik klavye anahtarı:<br />
Romer-G!<br />
Romer-G anahtarlı mekanik klavyeler,<br />
HWA, TSM ve Cloud9 başta olmak üzere<br />
profesyonel takımların tercihi!<br />
%25’e Kadar Daha Hızlı<br />
Yepyeni Logitech Romer-G mekanik anahtar 1,5 mm mesafeden etkinleştirir.<br />
Bu, rakip ürünlerden %25 daha kısa ve hızlı olduğu anlamına gelir. Düşük kuvvetli<br />
45 gramlık etkinleştirme, neredeyse anlık cevap verme özelliği ve uzun oyun sürelerinde<br />
yorgunluk hissini en aza indirir.<br />
Uzun Süre Dayanıklı<br />
70 milyon tuş vuruşuyla test edilen Romer-G mekanik anahtarları, rakip ürünlere kıyasla<br />
%40’a kadar daha dayanıklıdır. İkili temas noktaları, daima istenilen anda tuş<br />
aktivasyonunu gerçekleştirir.<br />
G810 Orion Spectrum<br />
Performans Odaklı<br />
Tasarım<br />
G410 Atlas Spectrum<br />
Ultra Hızlı, Ultra Hafif<br />
G413 Karbon<br />
Uçak Sınıfı<br />
Alüminyum Alaşım<br />
G910 Orion Spark<br />
Arx Control ile<br />
Yüksek Oyun İçi Denetim
BILGISAYAR DÜNYASI » Depolama Çözümleri<br />
BILGISAYARINIZDA YER AÇIN:<br />
TÜM DETAYLARIYLA DEPOLAMA ÇÖZÜMLERI<br />
Bulut depolamanın harika bir buluş olduğunu kabul<br />
ediyoruz. Ama yıllardır aramızda olan güvenilir USB<br />
depolama hâlâ bizimle. Kişisel bilgilerinizi saklamaktan,<br />
yeni bir işletim sistemi kurmaya kadar çeşitli<br />
fonksiyonlarıyla hayatımızda yer almaya devam eden<br />
USB depolama çözümlerini inceliyoruz bu yazımızda.<br />
Hızlı, güvenilir ve sağlam. USB depolama çözümleri yıllardır hayatımızın<br />
önemli bir parçası ve önümüzdeki yıllarda da bu ünvanlarını korumaya<br />
devam edecek gibi görünüyorlar. Bilgisayarlar arası dosya transferlerinin<br />
yılmaz neferleri, işletim sistemi kurucuları ve yüksek kapasiteli yedekleme<br />
araçları olma sıfatlarını taşıyan bu bellekler, kullanıcılara çeşitli boyutlarda<br />
ve teknolojilerde sunuluyor. Yazımızda USB depolama çözümlerini ve çeşitli<br />
kullanım senaryolarını konuşacağız.<br />
TOSHIBA HDTP210EK3AA<br />
Canvio Ready<br />
2.5'' 1TB Siyah USB 3.0<br />
Toshiba'nın Canvio Ready harici sabit sürücüsü,<br />
saniyede 5 GB'a kadar aktarma hızı için USB 3.0<br />
teknolojisini kullanır ve tak ve kullan teknolojisiyle<br />
3 TB'a kadar ortamı kompakt ve taşınabilir bir cihaza<br />
hızla kaydedip güvence altına alabilirsiniz.<br />
HEMEN AL!<br />
AYNI ÖZELLIKLER, FARKLI SONUÇLAR<br />
USB arayüzünü kullanan depolama çözümlerinde iki önemli özellik bulunuyor.<br />
Bunlardan ilki, USB arayüzü numarası. Genellikle 2.0 ya da 3.0 olan bu arayüz<br />
numarası, desteklenen bağlantı teknolojisini ifade ediyor. USB 2.0 bellekler<br />
saniyede yaklaşık 15MB’lık veri aktarımı sağlarken, USB 3.0 değerine sahip<br />
cihazlar saniyede yaklaşık 150MB’a kadar veriyi taşıyabiliyor. Bilgisayarınız<br />
görece eski ve 2.0 standardındaki USB girişleri kullanıyorsa, USB 3.0 cihazlarla<br />
ancak 15MB’lık aktarım hızına ulaşabilirsiniz. USB 2.0 görece eski bir<br />
teknoloji olduğundan, alacağınız depolama çözümünün mutlaka en az USB<br />
3.0 teknolojisini desteklediğinden emin olun.<br />
USB depolama çözümlerinin ikinci önemli özelliği ise kapasite. Çubuk<br />
depolama çözümlerinde GB cinsinden gösterilen bu değer, 2 ile 512 arasında<br />
değişirken, harici disk tipi USB depolama cihazlarında 4096GB’a (4 terabyte)<br />
kadar yükselebiliyor. Eğer küçük dosyalar taşıyacaksanız, çubuk tipi USB<br />
bellekleri, eğer 4K video gibi büyük dosyalar taşıyacaksanız harici disk tipi<br />
USB depolama çözümlerini tercih etmelisiniz.<br />
80 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
USB bellek alırken rafları dolaştığınızda,<br />
aynı firmanın aynı özellik ve aynı kapasiteye<br />
sahip iki farklı ürününün farklı fiyatlandırmaya<br />
sahip olduğunu görebilirsiniz. Bu durum, üreticinin<br />
USB bellekte üretim sırasında kullandığı parçaların<br />
farklılığından kaynaklanıyor. Özellikle “controller” adı<br />
verilen ve cihazda verinin okuma yazma işlemini yöneten<br />
parçanın kalitesi bu fiyatlandırmada etkin rol oynuyor. Zaman<br />
zaman SSD dahili disklerde kullanılan “controller” devreleri kullanan<br />
firmalar, USB 3.0 teknolojisinin sınırlarını zorlayarak, saniyede<br />
200MB veri aktarım hızlarına ulaşabiliyorlar.<br />
DAHA KÜÇÜK VE DAHA INCE DAHA<br />
KALITELI DEMEK DEĞIL<br />
Teknolojinin son yıllarda moda olan “daha ince ve daha küçük olan daha<br />
kalitelidir” mesajı, USB depolama çözümleri için geçerli değil. Özellikle<br />
çubuk tipindeki USB bellekler zaman zaman bağlandıkları portlardan bile<br />
daha küçük bir boyutta sunulabiliyorlar. Bu küçük bellekler, kullanışlı ve<br />
kompakt olsalar da, az önce belirttiğimiz yüksek hızlı “controller” devreleri<br />
içermediklerinden düşük aktarım hızları sunuyorlar.<br />
Eğer yüksek taşınabilirlik ve şıklık kaygınız yoksa, ultra ince ve küçük<br />
çubuklar yerine biraz daha büyük boyutlu bir USB depolama aygıtı tercih<br />
edin. Kaliteli elektronik parçaların biraz daha fazla yer kapladığı düşünülürse,<br />
yüksek aktarım hızları ve dayanıklılık için parmak boyutlarında<br />
ve metal kaplamaya sahip cihazları tercih edebillirsiniz. Bu sayede daha<br />
yüksek kapasiteli bir depolama çözümünü daha sağlam bir kap içerisinde<br />
kullanabilirsiniz.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 81
YENI NESIL MICROUSB VE USB 3.1<br />
DEPOLAMA ÇÖZÜMLERI<br />
Yeni teknoloji USB 3.1 ve MicroUSB girişine sahip depolama çözümleri henüz<br />
yaygınlaşmasa da belirli senaryolar için kullanışlı olabiliyorlar. USB 3.1 çıkışına<br />
sahip depolama cihazları, güncel dizüstü bilgisayarlarda giderek yaygınlaşan<br />
USB3.1 type-c /Thunderbolt girişini kullanıyorlar. Bu giriş sayesinde dosya<br />
aktarım hızları saniyede 1200 MB’a kadar çıkabiliyor. Bu depolama çözümlerinin<br />
dezavantajı ise bu girişin henüz yaygın olmaması. Eğer USB 3.1 type-c<br />
çıkışlı bir aygıt alacaksanız, daha yaygın olan USB 3.0 çıkışından yararlanmak<br />
için çevirici aparatlara ihtiyacınız olacak. Aynı zamanda tıpkı USB 2.0 ve<br />
USB 3.0 arasında yaşanan durum gibi, USB 3.1 cihazlar USB 3.0 girişlerinde<br />
kullanıldığında maksimum dosya aktarım hızları azalıyor.<br />
MicroUSB çıkışlı depolama aygıtlarının kullanım senaryoları ise daha ilginç.<br />
Yeni nesil akıllı telefonlarda bulunan USB OTG teknolojisi sayesinde bu<br />
cihazları akıllı telefonlarınızın şarj girişine cihazlar arası dosya transferi<br />
yapabiliyorsunuz. Akıllı telefon ya da tabletiniz bu teknolojiyi destekliyorsa,<br />
MicroUSB çıkışlı depolama çözümleri ile hızlı bir şekilde büyük boyutlu<br />
dosyaları bilgisayarınıza aktarabilir ya da yedekleyebilirsiniz. Bu cihazların<br />
kullanım alanları, USB 3.1 versiyonlarda olduğu gibi biraz sınırlı.<br />
YÜKSEK GÜVENLIKLI DOSYA DEPOLARI<br />
Dosyalarınızı yüksek güvenlikli bir şekilde depolamak ister miydiniz? Yüksek<br />
güvenlikli depolama araçları bu amaç için üretiliyorlar. Fiziksel hasara ve<br />
elektrik şoklarına karşı dayanıklı bu cihazlar, yanlışlıkla çamaşır makinesine<br />
girseler bile çalışmaya devam ediyorlar. Bu cihazlar aynı zamanda kasaları<br />
açıldığında ve devrelerine müdahale edilmeye çalışıldığında içeriklerini kalıcı<br />
olarak siliyorlar. Yüksek güvenlikli cihazların bazıları, fiziksel şifre girişine<br />
de sahip. Eğer doğru şifreyi tuşlamazsanız, cihazlar bilgisayar tarafından<br />
tanımlanamıyor.<br />
Yüksek güvenlikli dosya depolama sistemleri içindeki dosyaları dijital olarak<br />
da şifreleyebiliyor. Doğru şifreyi girmezseniz, dosya sisemi 256-bit’lik bir<br />
anahtarla kilitleniyor. Günümüz modern bilgisayarları ve işlemcilerinin bu<br />
şifreleri kırılabilmeleri için binlerce yıl çalışmaları gerektiği düşünülürse, bu<br />
sistemlerin oldukça güvenli olduklarını söyleyebiliriz.<br />
KABLOSUZ VE YEREL ARŞIVLER<br />
Ev ya da ofisinizde birden fazla bilgisayarın ve akıllı cihazın erişebileceği,<br />
yüksek hacimli ve güvenli bir depolama alanına ne dersiniz? Üstelik 7 gün<br />
24 saat erişilebilir ve kablosuz erişime açık olsa? Yerel bulut depolama olarak<br />
anılan bu sistemleri kurmak sandığınızdan çok daha kolay.<br />
Bu sistemlerin belkemiğini oluşturan iki parça var. Birincisi USB bağlantıya<br />
sahip bir depolama aracı. Bu araç, yukarıda bahsettiğimiz herhangi türden bir<br />
depolama çubuğu olabileceği gibi, ağır ve büyük boyutlu ama yüksek kapasiteli<br />
bir harici disk de olabilir. Bu cihazı sabit bir noktada tutup taşımayacağınız<br />
için, boyuttan ziyade kapasiteye yoğunlaşabilirsiniz. Sistemi oluşturan ikinci<br />
parça ise yeni nesil bir modem/router. Günümüzde satılan hemen her router,<br />
bir USB girişine sahip. Bu girişe sahip olan router’lar, aynı zamanda medya<br />
merkezi özelliğine de sahip; bağlanan depolama ünitesini otomatik olarak<br />
tanıyıp bu ünitedeki tüm dosyaları yerel ağa kablosuz olarak bağlanan tüm<br />
cihazlarla paylaşıyorlar. Router ya da modeminizin arayüzü üzerinden hangi<br />
dosyaların kiminle paylaşıldığına dair ince ayarlar yapmak da mümkün.<br />
DEPOLAMADA SINIRLARI<br />
KALDIRIN: RAID<br />
Özellikle az önce bahsettiğimiz sabit bir depolama çözümü kuracak olanları<br />
yakından ilgilendirecek bir teknolojiyle yazımızı bitiriyoruz. RAID, iki ya da<br />
82 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
Depolama Çözümleri « BILGISAYAR DÜNYASI<br />
daha fazla depolama çözümünün senkronize bir şekilde çalışıp daha fazla veriyi<br />
saklamaya ve bu verileri daha hızlı yazmaya imkân sağlayan bir teknoloji. Aynı<br />
kapasite ve özellikteki cihazlarla daha yüksek verim sağlayan bu teknolojinin<br />
türlerine ve hangi biçimlerde kullanılabileceklerine bakalım dilerseniz.<br />
RAID 1: En az iki depolama aracı gerektiren bu çözüm, aynı zamanda “mirroring”<br />
yani bire bir kopyalama olarak da biliniyor. Bu senaryoda veriler RAID 1<br />
şeklinde ayarlarnmış tüm disklere aynı anda yazılıyor. Bu teknolojiyle depolama<br />
araçlarından biri arızalansa bile, veri kaybı olmadan ve sistem sekteye<br />
uğratılmadan bozulan ünite değiştirilebiliyor. Veri hassasiyetini, kapasitenin<br />
önünde tutanların tercihi RAID 1 olmalı.<br />
RAID 0: Bu RAID searyosuna bağlı olan depolama çözümleri, sistem tarafından<br />
tek bir birim olarak algılanıyor. Cihazların kapasitesini birleştiren RAID 0,<br />
aynı anda birden fazla cihaza veri yazabildiği için yüksek okuma ve yazma<br />
hızları sunuyor. Bu yüksek veri yazma hızı kazancının dezavantajı ise depolama<br />
cihazlarından birinin arıza yapması halinde tüm sistemin çalışmasının sekteye<br />
uğruyor olması. Bu durumun önüne geçmek için en az dört benzer depolama<br />
sistemiyle RAID 10 sistemi kurmayı düşünebilirsiniz. Bu senaryoyla hem<br />
yüksek kapasite hem de birebir yedekleme aynı anda gerçekleşiyor.<br />
RAID 5: RAID 0 ve RAID 1’in aksine çalışmak için en az üç depolama aracına<br />
ihtiyaç duyan RAID 5 teknolojisinde veri tüm diskler arasında dağıtılıyor.<br />
Ortalama bir veri yazma ve okuma hızı sunan bu senaryoda bir aksilik olduğunda<br />
sadece bozulan cihazdaki verilere erişiminiz kalkıyor. Risk ve getiri<br />
açısından en ortalama senaryo RAID 5.<br />
RAID konfigürasyonlarını işletim sisteminin disk araçları ile yapabilirsiniz<br />
ya da halihazırda çeşitli RAID senaryolarına hazırlanmış olan cihazları satın<br />
alabilirsiniz.<br />
SONY Thunderbolt 6TB Ultra Hızlı USB 3.0<br />
Taşınabilir RAID Depolama Birimi<br />
Yerleşik kola sahip sağlam ve darbeye dayanıklı tasarım<br />
sahada güvenli ve güvenilir depolama sağlar. Bu birim,<br />
PC Windows ve Mac® işlemlerini destekleyen USB 3.0 ve<br />
Thunderbolt 2 bağlantıları sağlar.<br />
HEMEN AL!<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 83
Bilgi Çağı « BILGISAYAR DÜNYASI<br />
HEMEN AL!<br />
APPLE iPhone 6 32 GB Uzay Grisi<br />
Akıllı Telefon Apple Türkiye Garantili<br />
64 bit masaüstü sınıfı mimariyle tasarlanan yeni A8 çip, daha büyük<br />
bir ekranı çalıştırırken bile gücünden bir şey kaybetmez. M8 yardımcı<br />
hareket işlemcisi, gelişmiş sensörlerden ve yeni barometreden etkin<br />
bir şekilde veri toplar. Ve iPhone 6, gelişmiş pil ömrüyle hiç olmadığı<br />
kadar uzun süre boyunca daha fazlasını yapmanızı sağlar.<br />
BİLGİ ÇAĞI:<br />
MADALYONUN DİĞER YÜZÜ<br />
Bilgiye ulaşmak artık hiç olmadığı kadar kolay bir hale geldi, fakat maruz kaldığımız bu bilgi<br />
bombardımanı, gerçek ile gerçek olmayan arasındaki hayati çizgiyi yok edebilecek tehlikeli bir<br />
silah haline geldi. Farkında olalım veya olmayalım, hepimiz bu bilgi kirliliğinden belirli ölçülerde<br />
etkilenmekteyiz ve bu durum gerçeğin ne olduğu sorusunu her geçen gün daha karmaşık<br />
bir hale getiriyor. Bilgi Çağı’nı gerçek kavramının yok olmaya yüz tuttuğu bir distopya haline<br />
getirmek istemiyorsak hepimizin üzerine düşen bazı sorumluluklar var!<br />
BILGI ÇAĞININ GETIRDIĞI<br />
FELAKET SENARYOLARI<br />
Bankamatiklerde kart şifrenizi tersten girdiğinizde polislere bir uyarı<br />
mesajı gittiğini veya alyansların sol ele takılmasının sebebinin sol elden<br />
geçen damarların doğrudan olarak kalbe gitmesi olduğunu söylesek, bize<br />
inanır mıydınız? Eğer yukarıdaki bilgiler size inandırıcı geldiyse veya daha<br />
önceden bu bilgileri biliyorsanız, üzgünüz ama son günlerin en tartışılan<br />
konularından olan “bilgi kirliliği”nin etkisi altındasınız demektir. Ancak sakın<br />
moraliniz bozulmasın, çünkü bilgi kirliliğinin toplumumuza etkisi tahmin<br />
ettiğinizden çok daha fazla ve neredeyse günlük olarak herkes bu tür yanlış<br />
bilgilendirmelere maruz kalıyor. Ispanağın içinde aslında bol miktarda demir<br />
bulunmadığını (Teşekkürler Temel Reis!) fakat yine de biyoloji camiasının çok<br />
büyük bir kısmının ıspanakta bol miktarda demir bulunduğuna inandığını<br />
söylersek, bu durumun ne kadar yaygın olduğunu ve bu konuda hiç de yalnız<br />
olmadığınızı belki daha iyi anlayabilirsiniz.<br />
Aslına bakarsak, keşke maruz kaldığımız bilgi kirliliğinin etkileri sadece bunun<br />
gibi küçük yanlış bilgilerle sınırlı kalsa. Alyansın sol ele takılmasının aslında<br />
mantıklı bir sebebi olmadığını bilmemenin hayatlarımıza pek fazla bir etkisi<br />
olmasa da, çeşitli ülkelerin istihbarat servisleri birbirlerini bilgi kirliliği yoluyla<br />
seçim sonuçlarını manipüle etmekle suçlamaya başladığında, bilgi kirliliği<br />
madalyonunun tehlikeli arka yüzünü rahatça görebiliyoruz. Gezegenimizde<br />
yaşanan olaylar hakkında doğru bilgiye ulaşma yeteneğimizi kaybetmek,<br />
toplumsal bir güvensizlik dalgasının ortaya çıkmasına ve kişilerin kendi ideoloji<br />
balonları içerisine hapsolmasına sebep olabilir. Bilgi kirliliği konusunun<br />
son günlerde bu kadar popüler hale gelmesinin sebebi, demokrasinin ve<br />
medeniyetimizin uzun vadede tehlike altında olmasından kaynaklanıyor.<br />
Yalan haberler ve dezenformasyona uğramış bilgiler insanlığın çok eski<br />
dönemlerinden beri aramızda, fakat mevcut durumu bu kadar tehlikeli hale<br />
getiren şey bilginin daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yayılma<br />
fırsatını bulmasından kaynaklanıyor. İnternetin neredeyse tüm insanlığa<br />
yayılmasıyla birlikte başlayan bilgi çağı, bu tür hatalı bilgilerin tarihte hiç<br />
olmadığı kadar hızlı yayılması ve insanları etkisi altına alması için oldukça<br />
uygun bir zemin hazırlamış oldu. Bilginin altın çağını başlattığına inandığımız<br />
internet, gerekli tedbirlerin alınmaması sonucunda bilgi kavramının altını<br />
oyan bir araç haline dönüştü.<br />
Bahsettiğimiz şeylerin biraz abartıya kaçtığını düşünüyor olabilirsiniz, fakat<br />
konunun derinliklerine indiğimizde mevcut felaket senaryolarının aslında ne<br />
kadar da olası olduğunu sizler de göreceksiniz. Başta Avrupa Birliği olmak<br />
üzere birçok uluslararası kuruluşun savaş açtığı internetteki bilgi kirliliğine<br />
karşı ne tür önlemler alınabileceğini düşünmeden önce, bütün bu bilgi kirliliğini<br />
ortaya çıkaran sebepleri incelemekte fayda var. Nedir bu bilgi kirliliği,<br />
nasıl ortaya çıkar ve kime hizmet eder merak ediyorsanız, gelin konunun<br />
derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 85
BILGISAYAR DÜNYASI » Bilgi Çağı<br />
KIŞISEL ÇIKARLARA ÇALIŞAN<br />
BIR YALAN ÜRETECI<br />
Bilgi kirliliği oldukça geniş bir kavram ve öncelikle bilgi kirliliği derken ne<br />
tür şeylerden bahsettiğimizi açıklığa kavuşturalım. Bilgi kirliliğinin çeşitlerini<br />
çok basit bir şekilde iki sınıfa ayırmak mümkün. Son zamanlarda Trump’ın en<br />
sevdiği kelime olarak karşımıza çıkan “fake news” yani sahte haberler bu genel<br />
kategorilerin ilkini oluşturuyor. Sahte haber derken kastettiğimiz, haberde<br />
söz edilen olayın hiçbir zaman yaşanmamış olmasında yatıyor. Örneğin Trump<br />
seçildikten hemen sonra internette bolca karşılaştığımız Trump’ın kalp krizi<br />
geçirdiği haberi, tamamıyla gerçek dışı olması sebebiyle bu kategoriye uygun<br />
bir örnek olarak gösterilebilir. Diğer kategorimiz ise yaşanmış olayların çarpıtılarak<br />
sunulmasıyla oluşuyor. Her iki kategorinin ortak noktası ise gerçek<br />
olmayan bir durumun gerçekmiş gibi yansıtılması.<br />
Bilgi kirliliğinin tanımını kolayca yapabilsek de, bu bilgi kirliliğinin neden<br />
oluştuğu ve ne amaçla var olduğu konusu biraz daha karmaşık. Aslında bilgi<br />
kirliliğinin son zamanlarda tavan yapmasının altında yatan başlıca sebep, yazılı<br />
basının ve geleneksel medya kuruluşlarının gün geçtikçe önemini yitirmesiyle<br />
başlıyor. Sizin de fark edebileceğiniz gibi gazete okuyan insanların sayısı gün<br />
geçtikçe azalıyor. İnsanların haber alma alışkanlıklarının merkezine dijital<br />
platformları koymaya başlaması, geleneksel yöntemlerle habercilik yapan<br />
basın kuruluşlarının ekonomik varlığını risk altına alıyor. İnsanların gazete<br />
almaktan yavaş yavaş vazgeçmeye başlaması, reklam gelirleriyle ayakta duran<br />
gazeteler için bir facianın belirtisi.<br />
Hızla gelişen çağa ayak uydurmak zorunda kalan köklü basın kuruluşları çözüm<br />
olarak habercilik yapmaya internet üzerinden devam etme kararı alsalar da,<br />
internetin tıklanma üzerine kurulu reklamcılık anlayışı gazeteleri büyük bir<br />
ikilemin içine sürüklüyor. Maddi olarak ayakta kalmak zorunda olan basın<br />
kuruluşları, internetten elde ettikleri geliri yükseltebilmek için daha çok<br />
tıklanmak zorunda kalıyorlar. Bu durum ise internet üzerinden yayın yapan<br />
gazeteleri insanların ilgisini çekecek haberler üretmeye zorluyor. Daha çok kâr<br />
elde etmek isteyen bazı gazeteler ise çözümü içeriğinden öte başlığıyla dikkat<br />
çeken haberler üretmekte buluyorlar. Haberin içeriğini ve güvenilirliğini ikinci<br />
plana iteleyen bu durum ise bazı basın kuruluşlarının daha çok ilgi çekebilmek<br />
için sahte haberler üretmeye başlamasına yol açıyor.<br />
İsteyen herkesin internet üzerinde bir haber sitesi açabilmesinin ne kadar<br />
kolay olduğunu da göz önünde bulundurursak, bilgi kirliliğini oluşturan<br />
başlıca sebebin ekonomik çıkarlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Fakat<br />
CIA gibi bazı büyük istihbarat kurumlarının bilgi kirliliğini daha kötü emeller<br />
için kullanıldığı yönündeki iddialarını da göz ardı etmemek gerek. Söz konusu<br />
iddiaların gerçek olup olmadığına dair elimizde net bir kanıt bulunmasa da,<br />
olayları çarpıtarak yansıtmanın ne amaçlar için kullanılabileceğini gösteren<br />
güzel bir örneği incelemekte fayda var.<br />
Zaman zaman sosyal mecralarda karşımıza çıkan bir haber bilgi kirliliğinin<br />
nasıl kötü sonuçlar doğurabileceğinin güzel bir kanıtı. Söz konusu haber<br />
gönüllü olarak mültecilere yardımcı olan Maria Ladenburger isimli bir Alman<br />
öğrencinin, yardım ettiği bir mültecinin tecavüzüne uğrayarak öldürülmesiyle<br />
ilgili. 2016 yılında ortaya çıkan bu haber Almanya’da mülteci karşıtı büyük<br />
gösterilerin düzenlenmesine yol açtı. Maria Ladenburger’in 22 yaşındaki<br />
Afgan asıllı Hussein Khavari tarafından öldürüldüğünü iddia eden bu haber<br />
aslında büyük ölçüde doğru. Fakat gerçekten de vuku bulan bazı olayların<br />
küçük detaylar ile nasıl farklı bir anlam kazandığının güzel bir örneği. Maria<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 86
LENOVO Yoga 710 14 inç FHD IPS Dokunmatik<br />
Intel® Core i7-7500U 8 GB 256 GB SSD<br />
GeForce 940MX 2 GB Notebook<br />
14" Yoga 710 ile form ve işlev bir arada. Yenilikçi anten menteşe<br />
çok daha güçlü ve kararlı bir Wi-Fi bağlantısı sunarken, son teknoloji<br />
ürünü işleme ve grafik özellikleri, nefes kesen bir performans<br />
sunar; bu cihaz, piyasaya sunulan en hızlı cihazlardan biridir.<br />
HEMEN AL!<br />
Ladenburger gerçekten de 2016 yılında Hussein Khavari tarafından tecavüze<br />
uğrayarak öldürülmüş bir Alman vatandaşı. Fakat olayın detaylarını incelemeye<br />
başladığımızda görüyoruz ki Maria hiçbir zaman mültecilere yardımcı olan<br />
bir gönüllü olmamış ve Hussein Khavari de uzun süredir Almanya’da yaşayan<br />
azılı bir suçlu. Gördüğünüz gibi ortaya atılan iddia büyük ölçüde gerçek olsa<br />
da küçük bazı manipülasyonlar sonucunda gerçek dışı bir konuma itilmiş,<br />
Almanya’da yaşanan ve Suriyeli mültecileri hedef alan gösteriler ise maalesef<br />
ki su götürmez bir gerçek.<br />
ÇIVI ÇIVIYI SÖKER<br />
Küçük birkaç manipülasyonun nasıl da binlerce insanı sokaklara döken bir<br />
dinamik yarattığını görmek, bizleri internette karşılaştığımız bilgilerin<br />
gerçekliğinden şüphe etmeye yönlendiriyor. Maria Ladenburger örneğinde<br />
de gördüğümüz gibi işin aslına ulaşmak aslında hiç de zor değil. İddia edilen<br />
olay hakkında daha fazla detay elde ettikçe, söz konusu iddianın gerçek olup<br />
olmadığına karar vermek daha kolay bir hale geliyor. İşte bilgi kirliliği ile<br />
savaşın ilk ve en önemli adımı tam olarak burada başlıyor. Karşılaştığımız<br />
haberlerin gerçek olup olmadığına sadece birkaç kişi konuştuğu için değil,<br />
yeteri kadar araştırma yaptıktan sonra mantık filtresinden geçirerek karar<br />
vermek hepimizin bir sorumluluğu.<br />
İnternette karşımıza çıkan bir iddianın doğruluğunu test etmek, tahmin<br />
ettiğinizden çok daha basit. Bu amaçla üretilmiş belli başlı araçlar sayesinde,<br />
okuduklarımızı teste tutmak basit ama etkili bir alışkanlık haline getirilebilir.<br />
İnternette ilginç bulduğumuz bir haber ile karşılaştığımızda yapabileceğimiz<br />
ilk şey, söz konusu iddiayı internette aratarak karşımıza ne tür sonuçların<br />
çıktığını incelemek olacaktır. Sadece bu basit işlem bile söz konusu bilginin<br />
ne kadar gerçek olduğuna dair fikir yürütebileceğimiz çok sayıda bilgi kaynağını<br />
önümüze seriyor. Yapabileceğiniz bir diğer basit işlem ise söz konusu<br />
haberin kaynağına ulaşmak ve bu kaynağın güvenilirliğini sorgulamak olabilir.<br />
Özellikle bu işlem için oluşturulmuş ve bilgi kirliliğine sebep olan haber<br />
ajansları ile internet sitelerini bir araya getiren listeler, söz konusu kaynağın<br />
ne kadar güvenilir olduğunu görebilmek için oldukça faydalılar.<br />
Eğer ilginizi çeken haberin içerisinde olayla ilgili görseller mevcut ise söz<br />
konusu görselleri “reverse search” denilen bir yöntemle internette aratmak, bu<br />
görselin sözü edilen olay ile ilgili olup olmadığını anlamak için muhtemelen<br />
yeterli olacaktır. Eğer kafa karıştırıcı sonuçlar ile karşı karşıya kaldıysanız,<br />
yüklediğiniz fotoğrafları birden fazla yöntemle analiz eden ve fotoğrafın<br />
manipüle edilip edilmediğini gösteren araçlar sayesinde bu kafa karışıklığını<br />
yok edebilirsiniz. Eğer bu işlem de haberin üzerindeki kuşku bulutunu yok<br />
etmek için yeterli olmadıysa, fotoğrafta bulunan dikkat çekici yapıları olayın<br />
geçtiği iddia edilen yerin uydu görüntüleri içinde aramak sizi kesin bir sonuca<br />
ulaştıracaktır.<br />
Sizin de görebildiğiniz üzere internette karşı karşıya kaldığımız bilgilerin<br />
gerçekliğini sınamak, tahmin edilenden çok daha basit bir işlem. İnternet<br />
başımıza bu büyük problemi sardığı gibi aynı zamanda konu hakkında daha<br />
faza bilgiye ulaşarak bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için gerekli imkânları<br />
da bizlere sunuyor. Gerçek kavramının altını oyarak tüm geleceğimizi büyük<br />
bir tehlikeye atan bilgi kirliliğiyle mücadelenin ilk ve en önemli adımı, daha<br />
bilinçli bir internet kullanıcısı olmaktan ve internetin uçsuz bucaksız potansiyelini<br />
iyisi ve kötüsüyle kabullenmekten geçiyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 87
EĞLENCE DÜNYASI » Film Koleksiyonerliği<br />
FILM<br />
KOLEKSIYONERLIĞI<br />
BIR KARTOPU MU?<br />
Filmlere, oyunlara ait oyuncaklar, figürler son dönemde<br />
hayatımıza hızla girdi. Bu oyuncakların koleksiyonerleri var.<br />
Bu çılgınlık büyük bir hızla yayıldı ve sektör film endüstrisinin<br />
kendisi kadar kârlı hale geldi.<br />
PHILIPS SHE4205BK/00 Flite<br />
Kulakiçi Kulaklık Siyah<br />
Gündelik kullanım için ideal ve takması zahmetsiz olan<br />
Hyprlite kulaklık, konforlu tasarımıyla net ses sunar.<br />
Son derece ince ve inanılmaz hafif olan bu kulaklığın<br />
kulaklarınızda olduğunu hissetmeyeceksiniz bile.<br />
HEMEN AL!<br />
88 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
BÜYÜSÜ BOZULMUŞ DÜNYAYI<br />
BÜYÜLEMEK GEREK<br />
Film oyuncakları, sinemayla bağlantı kuruyor olmaları nedeniyle sahipleri<br />
için değerli nesneler. Bu nesneler kostümler, reklam posterleri ve senaryolar<br />
da olabileceği gibi, aslen film karakterlerinin oyuncakları ve figürleri oluyor.<br />
Hayranlar her zaman filmlerin hatıralarına saygılıydı, ancak son zamanlarda,<br />
bir zamanlar bir hobi olan bu durum, milyonlarca doların döndüğü Christie<br />
ve Sotheby gibi üst düzey firmaların elinde tuttuğu açık arttırmalarla büyüyen<br />
dev bir pazar haline geldi. Buna ek olarak, birçok popüler filmin öğeleri film<br />
hatıra dükkânları, web açık artırmaları ve film stüdyosu ve adına “sadaka<br />
etkinlikleri” denilen organizasyonlar aracılığıyla satılıyor.<br />
FILM DÜNYASININ KOLEKSIYONERLIĞI<br />
NE ZAMAN BAŞLADI?<br />
Eski günlerde çoğu insan imza, orijinal fotoğraf ya da poster istiyordu. Zira<br />
hayranlık her zaman bir müessese olarak varlığını sürdürdü. Nerede bir grup<br />
istekli insan varsa, kapitalizmin doğası arzı talebe dönüştürür. Dolayısıyla<br />
kişilerin isteklerine ulaşmaları zor olmadı. Koleksiyonerler uzun yıllar posta<br />
siparişiyle katalogları taradılar ve kataloglarda yazılanların doğruluğuna<br />
güvenmek zorunda kaldılar. Bazı zamanlarda ürünler canlı açık artırmalarla<br />
da satılıyordu, ancak bu iş henüz bir sektör haline dönüşmemişti. Bu ürünleri<br />
satan bayiiler dünyanın farklı yerlerindeydi ve iletişim kurmak da bugünkü<br />
kadar kolay değildi. Film stüdyoları, ellerindeki ürünlerin değerini anlamakta<br />
yavaş davrandılar, çoğunlukla o dönem kullanılan ürünler depolanıyor veya<br />
tekrar kullanılıyordu. Çoğu zaman işçiler, hediyelik eşya olabilecek ürünleri<br />
alabilir ve işverenlerinin pek de umrunda olmadığı için satarlardı. Bu adamların<br />
en ünlüsü Kent Warner’dı. Warner büyük bir özel koleksiyon topladı ve<br />
ilgilenen alıcılara sattı. Arkadaşlarından biri, Warner'ın Humphrey Bogart'ın<br />
“Kazablanka” filminde giydiği trençkotu nasıl kendine sakladığını anlatmıştı.<br />
Dönüm noktası 1970 yılında geldi. Kirk Kerkorian, bir yıl önce MGM'i satın<br />
almış ve James Thomas Aubrey Jr. başkanlığını kurmuştu. Maliyet azaltma<br />
önlemlerinin bir parçası olarak, Aubrey yüz binlerce ürünü açık arttırmaya<br />
sokmaya karar verdi. Bu muazzam olay gerçek bir başarı hikâyesiydi, çünkü<br />
Aubrey yeni bir sektör doğurmuştu.<br />
1970 MGM AÇIK ARTTIRMASI<br />
1970’te düzenlenen bu dev açık arttırmada “Zaman Makinesi” bile 10.000<br />
dolara alıcı bulmuştu. Onu alan kişi zaman makinesine ülke turu attırarak<br />
onu tüm fuarlara götürmeyi planladı, ancak 70’lerin sonuna doğru makinenin<br />
izi kaybedildi, ta ki 1979’da alakasız bir mağazada tekrar ortaya çıkana dek.<br />
Mayıs 1970'te yapılan MGM Stüdyosu açık arttırması, film alanıyla ilgilenen<br />
insanlar için arı kovanına dönüşmüştü. Aslında bu pazar yerinin ana amacı<br />
film maliyetlerinin düşmesi, depolama ihtiyacını en aza indirmekti. Ancak<br />
müzayede sonrası 350.000 ürünün satıldığı fark edildi. Satılan en ünlü ürünler<br />
Zaman Makinesi, Oz Büyücüsü’ndeki aslan kostümü ve Tarzan kostümüydü.<br />
Ürünlerin çoğunu Debbie Reynolds aldı. Ve Reynolds yeni bir açık arttırmaya<br />
hazırlandı.<br />
DEBBIE REYNOLDS KIMDIR?<br />
Debbie Reynolds Amerikalı oyuncu, dansçı ve şarkıcı, iş kadını ve koleksiyoncuydu.<br />
1950 ve 60'lı yıllarda birçok müzikal ve komedide rol aldı. Büyük<br />
çıkışını 1952 yapımı “Singin' in the Rain” müzikalindeki performansıyla<br />
gerçekleştirdi. Titanik gemisinden kurtulan Margaret Brown'ı canlandırdığı<br />
“The Unsinkable Molly Brown” filmindeki rolüyle Oscar ve Altın Küre adayı;<br />
komedi dizisi “Will & Grace”te canlandırdığı rolle Emmy Ödülü'ne aday oldu.<br />
1950'lerde plakları ve şarkılarıyla popüler oldu. Debbie Reynolds belki kendi<br />
kadar, hatta kendinden daha ünlü olan oyuncu, senarist ve roman yazarı Carrie<br />
Fisher'ın yani Prenses Leia’nın annesidir. Kızının geçirdiği kalp krizi sonucu<br />
yaşama veda etmesi üzerine Debbie Reynolds da haberi aldıktan iki gün sonra<br />
yaşama gözlerini yumdu.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 89
EĞLENCE DÜNYASI » Film Koleksiyonerliği<br />
2011 DEBBIE REYNOLDS<br />
AÇIK ARTTIRMASI<br />
Debbie Reynolds'un koleksiyonu, Profiles History'de Haziran ve Aralık 2011'de<br />
iki ihaleyle satıldı. Marilyn Monroe'nun o ünlü eteği, Charlie Chaplin'in siyah<br />
bowling şapkalarından biri, “Oz Büyücüsü”ndeki yakut terlikler, “My Fair<br />
Lady” filminde Audrey Hepburn'ün giydiği Ascot elbisesi ve şapkası, Charlton<br />
Heston'ın tunik ve bornozu, Ben-Hur'ün aksesuarları bu koleksiyona dahildi.<br />
18 Haziran 2011'de Monroe’nun o uçuşan elbisesi 4,6 milyon dolara satıldı<br />
ve bu rakam ön müzayede tahminlerinde 1-2 milyon doları aştı. “Gentlemen<br />
Prefer Blondes” filminde giyilen bir diğer Monroe elbisesi 1.2 milyon dolar<br />
kazandı, oysaki beklenen fiyatı 200.000 dolardan 300.000 dolara çıkmasıydı.<br />
60.000 ila 80.000 dolar arasında tahmin edilen Judy Garland’ın “Oz<br />
Büyücüsü”nde giydiği mavi pamuk elbisesi 910.000 dolara alıcı buldu. Açık<br />
arttırma toplamda 22,8 milyon dolar hasılat elde etti.<br />
İkinci Reynolds açık arTtırmasında, 3 Aralık 2011'de, “Star Wars” filminde<br />
kullanılan ve hâlâ çalışmakta olan bir Panavision PSR 35mm kamera, 625.000<br />
dolarla “Star Wars” hatıraları ve klasik kameraları içinde rekor kırdı.<br />
İNTERNET NASIL ETKILEDI?<br />
İnternetin ilk yıllarında, UseNet haber grupları aracılığıyla birbirleriyle iletişim<br />
kurmaya başlayan koleksiyonerler internet yaygınlaştıkça hiç düşünmedikleri<br />
kadar seri bir iletişim modeline geçtiler. 1995 yılında, popüler çevrimiçi<br />
e-posta grubu MoPo kuruldu ve burası bir merkez haline geldi. Bu grup hem<br />
yeni hem de eski koleksiyonerlere bilgi sağlamaya devam ediyor.<br />
1997'de koleksiyonerlerin hayatı sonsuza dek değişti, çünkü EBay iki yıl sürekli<br />
büyümenin ardından alternatif bir pazar haline geldi. Bugün, film hatıraları<br />
pazarı çoğunlukla istikrara kavuştu. Örneğin nadir bulunan bir film posteri<br />
büyük miktarlara alıcı bulur ve sıklıkla bulunan ürünler daha az fiyatlanır.<br />
HANGI ÜRÜNLER<br />
NE KADARA ALICI BULDU?<br />
“Tiffany’de Kahvaltı” filminde Audrey Hepburn’ün giydiği “küçük siyah elbise”<br />
923.187 dolara satıldı.<br />
“Kazablanka” filmindeki Sam’in piyanosu 1942’de bir Japon şirket tarafından<br />
154.000 dolara satın alınırken, 2014’te New York’a geri dönüşü 3 milyon 413<br />
bin dolara maloldu.<br />
1933 yapımı “Cavalcade” filmine ait Oscar heykelciği 332.000 dolara satıldı,<br />
filmin bütçesi bu meblağın yarısıydı.<br />
Steven Spielberg, Orson Welles’in “Yurttaş Kane” filminde kullanılan bir<br />
“Rosebud” kızağı için 1982’de 60.500 dolar ödedi.<br />
“Yurttaş Kane”in kullanılan boyalı çam “Rosebud” kızağı, 16 Aralık 1996'da<br />
Los Angeles'taki Christie tarafından açık arttırmada 233.500 dolara satıldı.<br />
Yine “Yurttaş Kane” filminden bir kızağı Amerikalı 12 yaşında bir çocuk girdiği<br />
bilgi yarışmasında kazanmıştı. 1942 başlarındaydı, Brooklyn'de 12 yaşında<br />
bir öğrenci ve okulunun film kulübü üyesi olan Bauer, RKO Yapım’ın tanıtım<br />
yarışmasına girdi, kazandı ve ödül olarak Rosebud kızağıseçti. Bauer'in oğlu<br />
CBS televizyonuna olayı şöyle anlatmıştı: “Bir zamanlar kızağı boyamak ve<br />
kullanmak istedim babam ‘Hayır onu dolaba koyun ve saklayın,’ dedi.<br />
Herman Mankiewicz’in Oscar’ı iki kez, 1999’da ve 2012’de tekrar satıldı ve en<br />
son fiyat 588.455 dolar oldu.<br />
Orson Welles’in Oscar heykeli 2011 yılında 861.000 dolara alıcı buldu.<br />
Welles’in çekim senaryosundan önce “Yurttaş Kane”in son gözden geçirilmiş<br />
taslağının kişisel kopyası Aralık 2007’de New York’taki Sotheby’s’te 97.000<br />
dolara satıldı.<br />
Darth Vader kostümü 2010’da 300.000 dolara satıldı.<br />
“Erkekler Sarışın Sever” filminde Marilyn Monroe’nun giydiği kırmızı elbise<br />
2010 yılında 1.2 milyon dolara satıldı.<br />
“Vadim O Kadar Yeşildi ki” filminin Oscar heykeli 2004’te 95.600 dolara ve<br />
2012’de 274.520 dolara satıldı.<br />
“King Kong” filmine ait bir küçük King Kong iskeleti 2009’da 200.000 dolara<br />
satıldı.<br />
“Metropolis” filmine ait orijinal bir poster, 2006'da 690.000 dolara satılarak<br />
rekor kırdı.<br />
Superman’in kostümü 115.000 dolara alıcı buldu.<br />
90 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
EĞLENCE DÜNYASI » Süper Kahramanlar<br />
SIZIN<br />
PELERININIZ<br />
NE RENK?<br />
Sizin süper kahramanınız kim? En çok hangi<br />
yetenekle donanmak istersiniz? Gözlerinizi<br />
kapatın ve kendinizi hangi kostümün içinde<br />
hayal ettiğinizi söyleyin.<br />
Süper kahramanlar ve onların çıkış noktası olan çizgi kitaplar her daim çok<br />
sevildi. Bu sevgi kendisini filmlerde ve oyuncaklarda çokça göstermeye başladı.<br />
Süper kahraman denilince aklımıza ilk gelen bu kahramanların insanüstü<br />
güçleri, zaten tam da bu yüzden süperler. Onları bizden ayıran öykündüğümüz<br />
ve öykünebileceğimiz tüm özellikleri. İnsanoğlu sıklıkla zekasının olağanüstü<br />
kıvraklığıyla yetinmeyerek kendisine fiziksel gücü örnek alıyor. Tabii Batman<br />
hariç. Ancak fiziksel gücün sınırlı oluşu süper kahramanların dünyasını bizim için<br />
bir cennet haline dönüştürüyor. Filmlerin arzuya hizmet eden doğası elbette ki<br />
ortaya başka medyumlarda da çıkıyor. Böylece okuduğumuz ya da seyrettiğimiz<br />
müddetçe kendimizi süper kahramanların yerine koyabiliyor ve kısa bir süre<br />
için bile olsa fiziksel sınırlılıklarımızı unutuyoruz. Bu sürecin adına özdeşleşme<br />
de diyebiliriz.<br />
Özdeşleşme, bir nesnenin davranışı tak¬lit etme eğilimini veya taklit etme sürecini<br />
ifade eder. Aynı zamanda duygusal açıdan yekvücut olma sürecini veya o nesneyle<br />
yekvücut olma halini ifade etmekte de kul¬lanılır. Özdeşleşme dürtüsü bizi çocukluğumuzdan<br />
itibaren etkisi altına alır. Örneğin çocuklar, televizyonda çizgi filmlerde<br />
gördükleri süper kahramanları taklit etmeye ve kendilerini onlarla özdeşleştirmeye<br />
başlarlar. Gerçek dünyanın içinde kendilerini o karakterle özdeşleştirdikleri bir<br />
dünya yaratırlar ve bu dünyayı kurgulamak ve yönetmek onları çok eğlendirir. Hayal<br />
dünyalarında sınır yoktur. Kim olmak istiyorlarsa onu olurlar. Bu durum uzmanlara<br />
göre abartılmadığı sürece faydalıdır bile. Çocuk, bir çizgi film karakterinin yerine<br />
geçer, olaylara ve durumlara onun gözünden bakmaya çalışır. Dolayısıyla süper<br />
kahramanlarla yakın olma çabamız aynı zamanda yitip giden çocukluğumuza dair<br />
bir özlem ve hala çocuk kalabilmeye dair de bir direniştir.<br />
THOR<br />
“Şimşek Tanrı” olarak bilinen Thor şimdiye kadar yapılan en büyük silahlardan biri<br />
olan büyüleyici çekiç Mjolnir'i kullanıyor. Kaslı Thor başkaları için savaşmaktan asla<br />
vazgeçmeyecek bir karakter.<br />
Gerçek Adı: Thor Odinson<br />
Güçler Odin ve Gaea oğlu olarak Thor'un gücü, dayanıklılığı ve yaralanmaya karşı<br />
direnci, insanlığın büyük çoğunluğundan daha fazla. Oldukça uzun ömürlü (yaşlanmaktan<br />
tamamen etkilenmemekle birlikte), konvansiyonel yetenekleri var. Thor<br />
savaş sanatında yetiştirilmiş, son derece yetenekli bir savaşçı; el dövüşü, kılıç çekimi<br />
ve çekiç atma becerisine oldukça usta.<br />
92 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
ÖRÜMCEK ADAM<br />
Lise öğrencisi Peter Parker, radyoaktif bir örümcek tarafından ısırıldı, bir<br />
örümceğin hızını, gücünü ve güçlerini elde etti. “Örümcek Adam” adını<br />
benimseyen Peter, yeni adamını kullanarak kariyerine başladı.<br />
Gerçek Adı: Peter Benjamin Parker<br />
Peter çoğu yüzeye yapışır, aşırı insan gücüne sahip (10 tonu optimal<br />
düzeyde kaldırır) ve normal bir insandan yaklaşık 15 kat daha çevik.<br />
Akrobatik sıçrayışlarının ve web slinging'in birleşimi. Peter başarılı bir<br />
biliminsanı, mucit ve fotoğrafçı.<br />
DEMİR ADAM<br />
Düşmanları tarafından kaçırıldığında bir silah inşa etmek zorunda kalan<br />
milyarder sanayici Tony Stark hayatını kurtarmak ve esaretten kaçmak<br />
için gelişmiş bir zırh giydi. Tony, bu “Demir Adam” zırhıyla dünyayı daha<br />
güvenli, daha iyi bir yer haline getirmek için parasını ve istihbaratını<br />
kullanıyor.<br />
Gerçek Adı: Anthony Edward "Tony" Stark<br />
Güçleri yok; Tony'nin vücudu, değiştirilmiş tekno-organik virüs Extremis<br />
tarafından geliştirildi, ancak şu anda erişilemiyor ve çalışmıyor.<br />
Tony gelişmiş silahlar ve zırh konusunda uzmanlaşmış geniş bir yelpazede<br />
gelişmiş cihazlar icat etmesine olanak tanıyan deha seviyesinde bir zekâya<br />
sahip. Onun keskin iş fikirleri haricinde süper yetenekleri yok.<br />
YEŞİL DEV - HULK<br />
Bruce Banner, bir gencin hayatını kurtarmaya çalışırken bir gama bombası<br />
patlasıyor ve “Hulk” olarak adlandırılan inanılmaz derecede güçlü bir yaratık<br />
haline geliyor.<br />
Gerçek Adı: Robert Bruce<br />
Yeşil Dev inanılmaz derecede insanüstü fiziksel kabiliyete sahiptir. Fiziksel güç<br />
kapasitesi potansiyel olarak sınırsız çünkü Hulk'ın gücü, büyük duygusal stres<br />
düzeyi, özellikle öfke ile orantılı olarak artıyor. Hulk güçlü bacak kaslarını uzak<br />
mesafelere zıplamak için kullanır. Hulk'ın yüzlerce kilometreyi tek bir sıçrayışta<br />
geçtiği biliniyor ve bir zamanlar hemen hemen Dünya’nın yörüngesine<br />
sıçradığı biliniyor. Hulk bacakları sınırsız bir kuvvete sahip olmasına, sınırsız<br />
hızına sahip olmasına ve belirli bir hıza ulaştığında bacaklarının aşırı güçleşmesine<br />
ve yeryüzünü yok etmesine rağmen, süper hızlarda çalışabilmesi için<br />
süperhomik bacak kaslarını kullanabilir. Hulk ellerini bir şok dalgası yaratarak<br />
çarpıtabilir, bu şok dalgası insanları canını sıkabilir, uçan nesneler yollayabilir<br />
ve yangınları söndürebilir. Onun gök gürültüsü patlamaları kasırga ve sonik<br />
patlamayla karşılaştırılıyor. Hulk fiziksel hasarlara karşı yüksek bir direnç<br />
gösterebilir ve ayrıca aşırı ısıya, zihin kontrolüne, nükleer patlamalara, zehirlere<br />
ve tüm hastalıklara karşı direnç gösterir. Ekstremitelerin yenilenmesine,<br />
yaşamsal organlara ve şaşırtıcı bir oranda hasar gören veya yok edilen doku<br />
alanlarına ek olarak Hulk'ın aşırı insani dayanıklılığı var. Hulk'ın vücudunda<br />
ayrıca "oksijenli per florokarbon emülsiyonu" yapan bir bez bulunuyor, bu da<br />
Hulk'un ciğerlerinde baskı yaratıyor ve etkili bir şekilde dekompresyon veya<br />
azot narkozu ile ilgili endişeleri olmadan çeşitli sualtı derinliklerinde nefes<br />
alıp vermesini sağlar.<br />
Yetenekler Dr. Bruce Banner, nükleer fizikte bir deha ve zekâsı bilinen herhangi<br />
bir istihbarat testinde ölçülemez. Banner Hulk olduğunda, bilinci de Hulk'ın<br />
içine gömülür.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 93
WOLVERINE<br />
X-Men karakterleri içinde en çok bilineni, en sevileni Wolverine.<br />
Kemikten keskin pençeleri adamantiyum ile kaplanmış ve bu<br />
sayede daha güçlü olmuştur. Bir mutant olan Wolverine, hayvani<br />
his ve reflekslere ve kendi kendini iyileştirme özelliğine<br />
sahip. Bu sebepledir ki yaraları kendiliğinden iyileşir. Koku<br />
alma yeteneği çok gelişmiştir. Ve sinirlendiğinde Hulk gibi bir<br />
güç efsanesine dönüşür. Pençelerinin kesemediği bilinen tek<br />
nesne ise Kaptan Amerika'nın kalkanıdır.<br />
YEŞIL FENER<br />
Parmağınızın üzerindeki halkanın gaudy mücevherlerinden daha<br />
fazla olmasını hayal edin, bunun yerine, evrenin en güçlü silahını<br />
koyun. Saf enerjiden dilediğini yaratabilir, gücü yalnızca hayal<br />
gücünüz ve iradenizle sınırlıdır.<br />
Tek yakalamak mı? Bu güce hakim olmak ve Yeşil Bir Fener olmanın<br />
korkularını çözmek anlamına geldiğini ve başdanışmalara karşı Hal<br />
Ürdün için yaşamının tümünden kaçındığını söyledi. Yalnızca tek<br />
oğlu Hal, onun en büyük kabusuna tanıklık etti: Pilot babası trajik<br />
bir uçak kazasında ölüyor. Yine de ayaklarını takip etmeye kararlı Hal,<br />
korkularını bastırarak pervasız, kararlı bir test pilotu olarak yetişti.<br />
Ancak ölmekte olan bir yabancı Dünya'ya düştüğünde, sorumsuz<br />
Hal, 3600 üyeyi aşan evrensel bir barış gücü olan Yeşil Fenerler<br />
Birliği'ndeki halefinin seçimi için seçildi.<br />
Galaksiler arası savaşlar. Güçsüz süvarileri. Yeşil Fener gücünü<br />
çalmaya çalışan, irade ile çalışan bir silah olan Green Fener, uçsuz<br />
bucaksız yeşil yumruklardan uzaktaki bir gezegenden çullabilen<br />
zümrüt tüfeklerine kadar her şeyi üreten saf enerjiden imal edip<br />
yaratabilir. Ancak Hal korkularını görmezden gelme eğilimindeyken,<br />
oğlanın gücünü haklı çıkarmanın tek yolunun onlara karşı koymak ve<br />
üstesinden gelmek olduğunu öğreneceğidir.<br />
KAPTAN AMERIKA<br />
Kaptan Amerika insanüstü güçlere sahip değil. Süper hızlı,<br />
güçlü ve dayanıklı. İkinci Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak<br />
orduya katılan Kaptan bir deney sırasında verilen serum<br />
sayesinde süper güçlere sahip olmuş. İdealleri için savaşır.<br />
İntikamcılar grubunun lideridir. Adamantiyum-vibranyum<br />
karışımı maddelerden yapılan bir kalkan kullanır.<br />
94 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
BATMAN<br />
Milyoner Bruce Wayne. Gotham şehrindeki bir soygun sırasında<br />
ebeveynlerinin vurulmasını izlerken sadece bir çocuktu. Suça karşı<br />
dünyanın en büyük silahı olma yolunda kendini adamış olan suç,<br />
hayatını tanımlayacaktı Batman’in.<br />
Batarang'ları, Batmobile'ı veya yüksek teknoloji silahlarıyla dolu<br />
Utility Belt'ini unutun. Batman, herkesin en korkulan süper kahramanıdır,<br />
çünkü kendini insanın mutlak zirvesine itmiştir. Dünyanın<br />
zar zor duyduğu dövüş tekniklerine hakim parlak bir dedektiftir. Her<br />
vesileyle ilgili bir plana sahip olan olimpik kalibre atlet her zaman<br />
düşmanlarının beş adım önünde. Fakat adaletsizliklere karşı yürüttüğü<br />
haçlı seferinde iki soru ortaya çıkıyor: Masumu ne kadar uzakta<br />
koruyacak ve yol boyunca insanlığını feda edecek mi?<br />
SILVER SURFER<br />
(GÜMÜŞ SÖRFÇÜ)<br />
“Silver Surfer” ya da gerçek adıyla Norrin Radd, Zenn-La isimli<br />
gezegenini kurtarmak amacıyla kendini Galactus'un hizmetine<br />
sunan ve onun bitmek bilmeyen açlığını doyurmak için yaşam<br />
enerjisi dolu gezegenler bulan genç bir astronom ve süper<br />
kahramandır.<br />
BLACK BOLT<br />
Ailede önemli iki kişi var: Kral Black Bolt ve Kraliçe Medusa. Black Bolt‘un<br />
en önemli gücü hipersonik sesi; bu sesinin yıkıcı özellikleri var ve kendisi bu<br />
yüzden dövüşmediği sırada çıt bile çıkarmamak için tüm mental kapasitesini<br />
kullanıyor. Black Bolt’un arzularını karşı tarafa genelde eşi Medusa aktarıyor.<br />
Kendisinin en önemli gücü ise saçları. Medusa‘nın saçları uzayabiliyor, kısabiliyor,<br />
dokunaç gibi bir şeyleri yakalayabiliyor ve en önemlisi, saçının her teli<br />
demirden yapılmışçasına güçlü.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 95
EĞLENCE DÜNYASI » Onur Caymaz<br />
IYI OKUR KÖTÜ YAZARDAN IYIDIR<br />
"Büyük yazarları ancak büyük okurların okuyabileceği”<br />
düşüncesiyle yola çıkan Onur Caymaz yazdığı kitaplara paralel<br />
yaptığı "okurluk" atölyesiyle kitapseverlere gerçek okurluğu<br />
deneyimletmeyi amaçlıyor.<br />
Onur Caymaz 1977 İstanbul doğumlu. Roman, şiir ve öykü yazıyor ama okumayı yazmaktan yeğ tutuyor. Yaratıcı<br />
yazarlık kavramına mesafeyle yaklaşan Caymaz asıl okurluğun yaratıcı olabileceğinin altını çiziyor. Yaptığı atölye<br />
ile kitap sevenleri bir araya getiriyor, kitap klüpleri kurulmasına vesile oluyor. Kitap okumanın iyi olduğu fikir<br />
balonuna iğne sokuyor. Ancak daha ilginç olanı sesini sosyal medya aracılığıyla duyuruyor. Sosyal medyada<br />
herkesin sayfalarını kimin oldukları alıntılarla doldurduğu zamanlardayız. Kitaptan daha iyisi varsa o da kitapla<br />
kahvenin fotoğrafı. Onur Caymaz'ın kendine çizdiği yol, sosyal medyanın uçucu ve hercai doğasını temize çıkarır<br />
nitelikte. Zira kendisi gibi düşünenleri yine sosyal medya aracılığıyla tanıyor.<br />
Biraz kendinizi tanıtır mısınız?<br />
1977 yılında İstanbul’da doğdum. Marmara Üniversitesi Elektronik- Bilgisayar<br />
Bölümü’nü bitirdim. Adam Sanat, Adam Öykü, E, Varlık, Öküz, Virgül, Eşik<br />
Cini, Sarnıç, Notos Öykü, Express ve benzeri dergilerde yazdım, bunun<br />
yanı sıra Radikal, Cumhuriyet Kitap, Yurt gazetelerinde ve Birgün gazetesinde<br />
köşe yazılarım yayımlandı. Şiir, öykü, roman kitapları yazıyorum ve<br />
sonunda kitaplardaki yaşa geldim. Şiirlerim İngilizce, Arnavutça, Bulgarca,<br />
Ermenice gibi çeşitli dillere çevrildi, yurtdışında da birçok festivale katıldım.<br />
Öğretmenlik, bilgisayar programcılığı vs. gibi işlerden sonra son sekiz yıldır<br />
editörlük, bağımsız yazarlık ve reklam ajanslarında düzeltmenlik yapıyorum.<br />
Bunun dışında son birkaç yıldır kendi hazırlamış olduğum Yaratıcı Okurluk<br />
atölyesiyle genç-yaşlı birçok okura ulaşıyor ve “iyi okurun kötü yazardan iyi<br />
olduğu" düşüncesini yaygınlaştırmaya çalışıyorum.<br />
Yaratıcı Okurluk fikri nereden geldi size?<br />
Siz her kitap okuyanı "okur" olarak tanımlamıyorsunuz.<br />
Peki okuru nasıl tanımlarsınız?<br />
Okur, okuyan kişi. Geniş zamanda tek kelimelik cümle aslında “okur,” gizli<br />
öznesi de “o.” O, okur… Birinin sürekli okuduğu belirtiliyor. Demek ki okur,<br />
sürekli, geniş zamanda, her zaman okuyan biri. Nasıl okuyor; geniş zamanda,<br />
sürekli; fakat ne okuyor, neleri okuyor; kelime bunu belirtmemiş. Yaşlı biri<br />
bu okur dediğimiz kişi. Bundan altı bin yıl önce ortaya çıkan, bir taşın üzerine<br />
yazılı (çizili diyelim) şeyleri okudu önce, gördü ve anladı. Anlamak! Demek ki<br />
okurluğun en önemli kriteri anlamak. Çözen, anlayan adam okur. Nâzım’ın<br />
“anlamak gideni ve gelmekte olanı” dediğini hatırlamak gerek.<br />
Siz kendinizi nasıl bir okur olarak değerlendirirsiniz,<br />
neler okursunuz?<br />
Maymun iştahlı bir okurum… Cidden... Bazen birkaç kitabı bir arada okuyan,<br />
bazen ilgileri çok farklı yönlere kayabilen ama ne olursa olsun mümkün<br />
olduğunca kitaplar, belgeler, yazılı kâğıtlar, ansiklopediler, şiirler arasında<br />
kalmaya gayret eden biri. Atölyede de söylerim, okur, kendi kültürel gündemini<br />
yaşayan adamdır. Ayşe Kulin’in yeni romanının çıkması ya da “pek ünlü” bir<br />
yazarın kitabının bilmem hangi yabancı dile çevrilmiş olması, onun umurunda<br />
değildir, kendi edebiyatını, kendi kitaplarını, kendi gündemini yaşar o. Ali<br />
Lidar’ın varlığıyla değil, Salâh Birsel ya da Baudelaire’nin artık olmamasıyla;<br />
Murat Menteş’in “harika” romanlarıyla değil, misal Jean Echenoz’un yeni çıkan<br />
kitabıyla ilgilenir.<br />
50. atölyeyi geride bıraktınız, sosyal medyada bilinir biri<br />
haline geldiniz. Bu işlere girerken planladığınız neydi ve<br />
şimdi neredesiniz?<br />
Mark Twain’in bir cümlesi: "İyi kitaplar okumayan biri, hiç kitap okumamış<br />
sayılır." Temel derdim de bu. Geçtiğimiz hafta, aynı zamanda telefon kılıfı<br />
da satan bir kitapçıya (ki kitapçı da sadece kitap satılır, kılıf değil) Sabahattin<br />
Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sını Elif Gibi Sevmek -2’nin altında gördüm,<br />
çıldırdım. Sabahattin Ali, bu tarz bulamaç kitaplarla aynı kategoriye konacak<br />
yazar değil; kaldı ki zaten sadece Kürk Mantolu Madonna da değildir Ali, asıl<br />
96 Haziran 2017 www.mediamarkt.com.tr
İçimizdeki Şeytan’ın, Kuyucaklı Yusuf’un yazarıdır o. Bu anlamda okurluk,<br />
arkeolog titizliği gerektiren bir meslektir de. İyi okur, iyi yazarı; iyi yazar<br />
da iyi okuru geliştirip yetiştirir. Bunların ikisi de birbirine ihtiyaç duyar. İyi<br />
okurların olduğu bir edebiyat ortamında, kötü yazar barınamaz. Çünkü iki<br />
tür kitap vardır, iyi yazılmışlar ve kötü yazılmışlar. Susan Sontag bir yazısında<br />
şöyle der: “Bir kitabı iki kez okuma gereği duymuyorsanız, ilk kez de okumayabilirsiniz.”<br />
Bana fuarlarda, seminerlerde falan sık sık sorarlar. İşte bizim<br />
çocuk okumuyor, kitap sevmiyor, ne yapalım diye. Net bir cevabım vardır:<br />
“Siz okuyor musunuz?” Hemen yüzler düşer, “Bizim vaktimiz yok Onur Bey,<br />
iş güç,” derler. Cevap veririm: “Sizin okumaya vaktiniz yoksa, çocuğunuzun<br />
da olmaz… Siz bir alkoliğin hiç vaktim yok, param yok, bu yüzden alkol<br />
alamıyorum dediğini gördünüz mü?” Neden çocuğunuz için önce sizin okur<br />
olmanız gerekir? Çünkü çocuk milleti, ana babasını ne yaparken görürse onu<br />
yapar. Ana babanın yap demesi yetmez, dediklerini önce onların yapması<br />
gerekir. Çocukları kitaplardan uzaklaştırmaya yetecek bir eğitim sistemi var.<br />
Bizim zamanımızda beterdi, şimdi daha da beter. Çocuklara şair diye Ozan<br />
Arif’i tanıtan kitaplar tedavülde. Edebiyat ortamımızın durumu da belli. Hal<br />
böyle olunca genç insanların delice kitaplara koşmasını beklememek gerek.<br />
Bir de son on yılda “soru” değil “şükran” toplumuna dönüştürüldü ülke. Bu da<br />
merak duygusunu yok eden bir dönüşüm. Merakın olmadığı, eleştirel aklın<br />
bulunmadığı, rasyonel bakışın yok edilerek biat kültürünün yeşertildiği yerde<br />
kitap okunmaz. Ya da okunsa bile dediğim gibi Allah De Ötesini Bırak okunur.<br />
Kitap fotoğraflarının sıkça paylaşılmasını<br />
nasıl değerlendirirsiniz?<br />
Bu iyi bir şey bence. Kitabın fetiş nesnesi olarak da önemli olduğunu düşünüyorum.<br />
Tabii ki “insanlar bir şey okusun da ne okursa okusuncu” değilim<br />
fakat çok güzel kitapları, çok güzel fotoğraflayan, alıntı geçen, böylece takipçilerine<br />
yayan insanlar var. Zira iyi kitapların reklamlarını, kitap eklerinde çok<br />
göremezsiniz. Kılıf satan kitapçılarda da sıklıkla bulamazsınız. Bunlar hep bir<br />
tekelin ayaklarıdır. Bu açıdan kitap, yeni bir dolaşım alanı daha buldu sosyal<br />
medyada. Kitap gezinsin de nerede, nasıl olursa olsun, gezinsin. Zararı yok.<br />
Sosyal medyada alıntılanan kitap cümleleri, şiirler de herkesin<br />
dilinde. Hatta çoğunlukla şairler ve şiirler, yazarlar<br />
ve yazılar yanlış eşleşiyor. Bu durumu nasıl<br />
değerlendirirsiniz?<br />
Bu işin en büyük kurbanı Can Yücel! Yakın zamanlarda “Can Yücel’e ait olmayan<br />
şiirler” başlıklı bir liste yayınlandı. İnternette yalan söylemek kolay bir şey,<br />
yazdığı okunsun diye insanlar okura doğru “kusulmuş” her sözün altına<br />
Nâzım Hikmet, Can Yücel, Cemal Süreya yazabiliyor. Bu tuzağa da birçok<br />
insan düşüyor üstelik. İnsanlarımız o tuhaf sözleri bu şairlerin söylediğine de<br />
inanabiliyor, demek ki bu daha vahim. Bence yapılacak en iyi şey, paylaşılmış<br />
her şeyin altında kaynak belirtmek. Artık Google çağında kaynak belirtilmemiş<br />
hiçbir şeye itibar etmemek gerekiyor. Kolaylaşan bilginin ne yazık ki değeri<br />
ve “kalitesi” de düştü.<br />
Kitaplarınız çokça önemli ödül aldı. Siz de "birkaç ödül<br />
daha aldıktan sonra artık ödülleri kabul etmeyeceğim"<br />
diyorsunuz sanırım. Ödüllerle aranız nasıl?<br />
Bu Murathan Mungan’ın bu konudaki çok hoş bir sözü, "Birkaç ödül daha<br />
aldıktan sonra ben de ödüllere itiraz etmeye başlayacağım," diyordu. Ödül<br />
meselesi tuhaf bir mesele. Son on yılda Türkiye’de birçok şey nasıl tavsadıysa<br />
ödüller de bundan payını aldı. Bakıyorsunuz adı X olan yazar, Y isimli yazarın<br />
adına konmuş bir ödüle layık görülüyor. Fakat X’in yazı evreninin Y’nin yazı<br />
evrenini boşver, küçük bir gezegeniyle bile zerre ilgisi yok, sadece Y adına<br />
konmuş ödülün seçici kurulundaki Z’lerle çok yakın. Sonuç olarak şu oluyor:<br />
Ömer Hayyam cebir çalışırken bilinmeyen sayılara Arapça şey adı veriyormuş;<br />
bu sözcük Endülüs’teki İspanyollarca Xey diye yazıldıktan sonra X biçimini<br />
almış derler. X, yani bilinmeyen, yani unutulmuş olan, kayıp. X, istediği kadar<br />
ödül alsın, bu ilişkilerle ödül almış olduğundan kayboluyor. Bir de bir yazının<br />
birilerini rakip sayarak geçtikten sonra finişe ilk ulaşması insana at yarışını<br />
hatırlatabilir, doğrudur. Leylâ Erbil’in tüm kitaplarının başında “Bu kitap hiçbir<br />
ödüle katılmamıştır,” ibaresi vardı. Gel gör ki bunun yanında bunca kalabalık<br />
bir edebiyat ortamında haklı kazanılmış bir ilk ödül, yazarın yazdıklarını<br />
yayımlatma anlamında işlerini biraz kolaylaştırıyor, bu kesin.<br />
Bugüne dair olan bir gerçek, yazmanın okumaktan daha<br />
muktedir göründüğü. Belki sonuç hızlı alınıyor ve herkese<br />
gösterilebiliyor. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu yazma<br />
hevesini?<br />
Tehlikeli bir iş yapıyorlar. Ama şu "Yazmak Cehennemdir," sloganından<br />
bahsetmiyorum bunu söylerken. Eğer senin için öyleyse yazmazsın olur biter.<br />
Kimse elini kolunu bağlamıyor ki yaz diye. Üstelik hangimizin yazdıkları ne<br />
kadar okunuyor. Koca bir ülkeden bahsediyoruz. 70 milyon diyoruz. Kitapların<br />
satış adetleri binlerden yukarı çıkmıyor. Okunayım diye yazmıyorum diyorsan<br />
da kitap bastırmazsın, dergilere göndermezsin olur biter.<br />
Yazmazsın, kurtulursun cehennemden.<br />
Tehlike demem şundan, görüyorsun yazarken. Görmek tehlikedir. İnsanlarla<br />
kurduğun duygu birliği, anladığın acılar, anlayacakların, içinde bir nabız gibi<br />
atan hayat, çocuklar, şarkılar, mevsimler, kadınlar, erkekler, yollar, yolculuklar,<br />
çiçek adları, balık zamanları, rüzgârların yönleri, geçen günler, hepsini<br />
duyuyorsun. Bu tehlikedir. Zaten yazmak bir uğraş olarak yapıldığında çok<br />
da işe yarar bir şey olmuyor. Ben yazdığım romana dönüp bir daha bakmam<br />
diyen kitapları çok satan romancı biliyorum, adam sonuna doğru sıkıldığını<br />
söylüyordu üstelik. Oysa kitabı, aşkıdır insanın. Edebiyat namusudur. Bunu<br />
yaşamak, yaşatmak gerekiyor.<br />
www.mediamarkt.com.tr Haziran 2017 97
MEDIAZINE TEMMUZ: DÜĞÜN ZAMANI<br />
DÜĞÜN MEVSIMI YAKLAŞIYOR, TATLI TELAŞ BAŞLIYOR. MUTLU ÇIFTLER IÇIN HAZIRLADIĞI<br />
BIRBIRINDEN ÖZEL ÖNERILERLE MEDIAZINE, HEYECANA ORTAK OLUYOR.<br />
KÜNYE<br />
YAYINCI Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi, Yeşilce Mah. Eski Büyükdere Cad. No:65 Kağıthane/İstanbul İMTİYAZ SAHİBİ Yenal<br />
Gökyıldırım (Tüzel Kişi Temsilcisi) GENEL YAYIN YÖNETMENİ Ebru Metiner (Sorumlu Müdür) YAPIM VE KONSEPT Digipub İletişim Yayıncılık<br />
Programcılık Bilişim Hizmetleri Gıda Turizm Dış Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, Rasimpaşa Mah. Rıhtım Cad. Arttırdı İş Merkezi No: 40-42 D:2 /<br />
Kadıköy İstanbul www.digipub.com.tr Alper Kotaman (Genel Müdür) Derya Eren (Editör) Aslı Kotaman Avcı (Editör) Maya Alrashi (Grafik Tasarımcı)<br />
KATKIDA BULUNANLAR Gül Güler, Şule Kaya, Tuğrul Ertürk, Hüseyin Erdem Özbay, Zeynep Yayınoğlu, İpek Soran FOTOĞRAF Dollar Photo Club,<br />
iStock photo, Depositphotos YÖNETİM YERİ Yeşilce Mah. Eski Büyükdere Cad. No: 65 TR-34218 Kağıthane / İstanbul BASKI Promat Basım Yayın<br />
Sanayi ve Ticaret A.Ş Orhangazi Mahallesi 1673 Sokak No: 34 / Esenyurt İSTANBUL Tel: 0212 622 63 63, info@<strong>promat</strong>.com.tr, www.<strong>promat</strong>.com.tr<br />
YAYIN TÜRÜ Yerel, Süreli, Aylık ve Ücretsiz İLETİŞİM info@<strong>mediazine</strong>.com.tr<br />
© Mediazine, Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve ilgili sair mevzuata uygun olarak yayımlanmaktadır.<br />
Mediazine dergisinin isim ve yayın hakkı Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi'ne aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan bu yayının hiçbir parçası<br />
yeniden yayınlanamaz ya da baskı, fotokopi, film veya internet kullanılarak veya herhangi başka bir şekilde çoğaltılamaz. Bu yayında belirtilen fiyat ve<br />
bilgilerde meydana gelebilecek değişiklikler ve dizgi hataları nedeniyle herhangi bir hak iddia edilemez. Media Markt Turkey Ticaret Limited Şirketi,<br />
üçüncü şahısların bu yayını okumaları veya bu yayın içeriği nedeniyle karşılaşabilecekleri hususlar ve bunların sonuçları bakımından sorumlu tutulamaz.<br />
Bedelsizdir, para ile satılamaz.