Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ÖDEMİŞ - BEYDAĞ - KİRAZ<br />
ANLATAMADIKLARIMIZA<br />
ve<br />
ANLAMAK iSTEMEYENLERE GELSiN…<br />
ASLINDA AYNIYIZ, FARKIMIZ HAMLEMİZ!<br />
Yaş geçtikçe ve heybenize bir şeyler ekledikçe ve<br />
de bilginin gelişime ve değişimin de yaşama katkılarının<br />
farkındaysanız, artık bilgeliklerinizi başkalarıyla<br />
paylaşmadan duramazsınız.<br />
Bana göre bildiklerini paylaşabilme ruhuna sahip<br />
olan insanlar; aynı şeyi görebilmekten öte, hangi pencereden<br />
bakılması gerektiğinin yolunu açar. Hani hep<br />
derler ya “büyük resim” diye, hah işte o resmi görebilmenin<br />
yoludur, paylaşabilmenin etkisi.<br />
Hoş, tecrübelerimizi de paylaşmadıktan sonra<br />
bizimle toprak olmasına izin vermek de ayrı bir dünya<br />
görüşüdür ki çok da anladığımız bir şey değildir, bu<br />
durum.<br />
Ve işte “Yüzde100Yapım” şirketini kurarak, iştirakleri<br />
olan hem “3tvTR” youtube kanalımızda hem de<br />
“Yüzde100Bülten”imizde ekibimle birlikte yapmaya<br />
çalıştıklarımız; çoğumuzun bildikleri, kimilerinin yapmak<br />
istemedikleri, kimilerinin de farkında olmadıklarıdır.<br />
Peki, bu yeniden bir keşif midir? ASLA! Var olanın<br />
farkındalığıdır.<br />
Biliyoruz ki, yaptığımız programları izledikçe ve<br />
bültenlerimizi okudukça bizleri kendinize daha yakın<br />
hissedecek, bizi ve yapmaya çalıştıklarımızı daha iyi<br />
anlayabileceksiniz.<br />
BİZİ TANISANIZ ÇOK SEVERSİNİZ!<br />
Haberin ve Siyasetin dışında çıktığımız bu yolda; her<br />
zaman gördüğünüz yerlerin detaylarını, konuştuğunuz<br />
insanların derinliklerini, üzerine bastığınız topraktan<br />
gözünüzün gördüğü ve fakat “hiç bilmiyordum” diyeceğiniz,<br />
yani kısaca gördüklerinize farklı, düşüncelerinize<br />
katkı sağlayan bir dünyayı önünüze seriyoruz.<br />
İstedik ki bir kitap ruhu ile okunan bültenlerimizin her<br />
sayfasından okuyucularımıza bir şeyler anımsatıp,<br />
heybelerine katkı sağlayalım.<br />
NEDEN Mİ ÜCRETSİZ?<br />
Elbette ki bizim de desteğe ihtiyacımız var. Elbette ki<br />
bizim de dünya düzeni içinde parayla temasımız var. Şunu<br />
da iyi biliriz ki; kazanmadan yerinden kalkmayanlar, karşılığını<br />
almadan bildiğini paylaşmayanlarla doludur dünya.<br />
Lakin kanalımızın izlenmesi, bültenimizin okunması ve<br />
tavsiye edilmesi inanın bizim için çok daha kıymetlidir.<br />
Gerçek olan tek şey; Doğru, samimi, farklı ve kaliteli<br />
işlerin her daim ve her yönden daha çok kazandırdığıdır.<br />
İnsanlar samimi ve içinde sevgiyle yoğrulan her şeye<br />
hasretler. Bunların hangi birinin parada karşılığı olabilir<br />
ki! Bizler bunun farkındalığını yaşatırken, sizin de bizim<br />
yanımızda olmanız zaten en büyük zenginliğimizdir.<br />
Okumak ve öğrenmekten uzaklaştığımız, tercihlerin ve<br />
desteklenenlerin farklı çarklar içinde olduğu bu yüzyılda<br />
bizler bir avuç insanlar bunların dışındayız.<br />
TEK GAYE;<br />
Elinize kolaylıkla ulaşmalıydık. İçinde size katkı sağlayan<br />
yol gösteren bilgiler olmalıydı. Siyasetin ve günlük<br />
yaşamın keşmekeşliğinden uzaklaşmalıydınız. Ve biraz<br />
da sizden olmalıydı. İşte O yüzden yazanların / yayında<br />
olanların hepsi ya Ödemiş’li ya da Ödemiş’ten su içmişlikleri<br />
vardır.<br />
Özet şu dur ki; Birlikte kazanmak adına KAZAN / KAZAN<br />
düsturu içinde Bu güzel havzanın KIYMETİNİ BİLMEYEN-<br />
LERİN KARŞISINDA, BİLENLERİN YANINDA VAR OLMAYA<br />
TALİBİZ. Bizde görecekleriniz; YENİ YOL HARİTALARI<br />
yanında koca bir havzanın KÜLTÜRÜ, SANATI, KIYMETLİ<br />
İNSANLARI, HASRETLERİ, GÖNÜL KIRGINLIKLARI ve en<br />
çok da GÜZEL OLAN HER NESİ VARSA onlarıdır.<br />
Karınca misali 20 katımızı kaldıramasak da YOLUMUZ<br />
BELLİ, İNANCIMIZ TAMDIR.
2<br />
1 - 7 HAZİRAN 2020<br />
Kuzeyli Nehir’le 3’lü Karma<br />
NEHİR NAGEHAN SAYAL<br />
(S.Ü. Mühendisi / Danışman / Yazar)<br />
Türkiye’de yılda 11 bin ton, yani yaklaşık<br />
300 milyon kalem pil piyasaya sürülüyor. Bu<br />
piller arasında ömrünü tamamlamış olanların<br />
sadece 260 tonu toplanabiliyor. Yıl içinde<br />
çöpe atılan pil sayısı 7,9 yani yaklaşık 8 milyon<br />
olarak hesaplanıyor.<br />
Pillerin günlük hayatta en basit kullanım<br />
şekli televizyon kumandalarında, saatlerde,<br />
el fenerlerinde, oyuncaklarda, telsiz telefonlar<br />
ve radyolarda görülür. Pillerin yapısında cıva,<br />
kadmiyum, kurşun gibi riskli kimyasal maddeler<br />
bulunur.<br />
İşlev bakımından piller şarj edilebilen, şarj<br />
edilemeyen, düğme piller olmak üzere 3’e ayrılır.<br />
kuzeylinehir@gmail.com<br />
HERKESİN OKUMASI DİLEĞİMDİR…<br />
BU DA UNUTULMAMALI - ATIK PİLLER<br />
ATIK PİLLERİ NEDEN TOPLAMAK GEREKİR?<br />
Temiz su kaynaklarına ve üretim yapılan<br />
topraklarda kadmiyum, cıva, kurşun gibi zehirli<br />
maddelerin karışması, insanların ve hayvanların<br />
zehirlenmesine, cıva<br />
zehirlenmesiyle kalıcı hastalıkların<br />
yaşanmasına kadar<br />
tehlikeli sonuçlar oluşabilir.<br />
Ömrü biten tüm pillerin atık<br />
pil toplama ünitelerine bırakılması<br />
önemlidir.<br />
PİLLERİ ÇÖPE<br />
ATMADAN…<br />
Atık pilleri biriktirmek<br />
için kavanoz, poşet vs. kullanabilirsin.<br />
•Bulunduğunuz ilçede, mahallede<br />
atık pil kutuları olup<br />
olmadığını öğrenin.<br />
Atık pil toplama kutuları,<br />
pil alışverişi yaptığınız marketlerde,<br />
elektrik malzemeleri<br />
satılan mağazalarda,<br />
belediye binası yakınlarındaki<br />
parklarda olabilir.<br />
Günümüzde, pil satan<br />
yerlerin yasal olarak atık pil<br />
toplama kutusu bulundurması<br />
gerekiyor.<br />
Pildeki metaller, geri dönüştürülerek tekrar<br />
kullanılabilen parçalardır.<br />
Pil kullanırken bazı hususlara dikkat edilmesi<br />
gerekir. Eğer çocuklu bir evde yaşıyorsanız,<br />
piller çocukların ulaşamayacağı yerlerde<br />
muhafaza edilmelidir.<br />
ÇOCUKLAR VE PİLLER<br />
Bu konuda en somut örnek ise çocuk<br />
oyuncaklarıdır. Oyuncaklarda kullanılan pillerin<br />
şarj edilebilir ve çevre dostu ürünler olmasına<br />
dikkat edilmelidir. Düğme pilli<br />
oyuncakların ise devamlı kontrol<br />
altında olması gerekir. Piller parlak<br />
olduğu için çocukların ilgisini<br />
çeken ürünlerdir. Ellerine geçen<br />
pilleri ısırabilir ve yutabilirler.<br />
Piller ısırıldığında delinebilir, bu<br />
da zehirli kimyasalların yutulmasına<br />
neden olur.<br />
Cıva doğada kaybolmaz. Pillerin çöpe atılmasıyla<br />
doğadaki cıva izlerinin silinemeyeceği anlaşılabilir.<br />
KURŞUN ZEHİRLENMESİ<br />
Kurşun vücuda yiyecek, içme suları ve solunum<br />
yoluyla girebilir.<br />
Kansızlık, mide ağrısı, işitme bozukluğu,<br />
beyin iltihabı ve kısırlık, kanser kurşun zehirlenmesinin<br />
etkileridir. İleri seviyede kurşun<br />
zehirlenmesi ölümle sonuçlanır.<br />
0-6 yaş arasındaki çocukların kurşundan<br />
etkilenme düzeyi yetişkinlerden 4 kat daha<br />
fazladır.<br />
KADMİYUM ZEHİRLENMESİ<br />
En tehlikeli toksik maddelerden biri de<br />
kadmiyumdur. Çöpe atılan pildeki kadmiyum<br />
suya çok çabuk karışır ve vücuda içme suyu,<br />
yiyecekler yoluyla girer.<br />
Kadmiyum zehirlenmesinde dokuların ve<br />
böbrek üstü bezlerinin tahribi, kansızlık, kanser,<br />
akciğer hastalıkları görülür.<br />
İnsan vücudu kadmiyumu kalsiyum olarak<br />
algılar ancak bu zamanda kalsiyum eksilmesi<br />
yaşanır. Zamanla kemiklerde güçsüzlük, kırılmalar<br />
görülür ve hasta hayatını kaybeder.<br />
Not: Sigara içen kişilerde, sigara içmeyenlere<br />
göre 50 kat daha fazla kadmiyum görülür.<br />
ŞARJLI PİLLER İLE ATIK YOK, ZEHİR YOK<br />
Günümüzde üretilen kaliteli şarj edilebilir piller<br />
1000 kez şarj edilerek kullanılabilir ve böylece<br />
atık pil sorunu da ortadan kalkmış olur. Çevre<br />
dostu üretilen nikel-metal hidrit (paket üzerinde<br />
nickel – metal hydride yazar) şarj edilebilir<br />
piller kurşun, cıva ve diğer toksik maddeleri<br />
içermediği için çocuklu ailelerin mutlaka tercih<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Yüzde100 Yapım Adına<br />
Nagehan SAYAL<br />
Yazarlar<br />
Nehir Nagehan SAYAL<br />
Rıfat ERİŞ<br />
Bekir KESKİN<br />
Mehmet TOP<br />
Mehmet KAMER<br />
Mutahhar AKSARI<br />
Didem OKAY<br />
Salih ÜZDÜRMEZ<br />
www.yuzdeyuzyapim.com<br />
info@yuzdeyuzyapim.com<br />
whatsapp hattı: 0 537 271 42 61<br />
Bültenimizde yayınlanan Köşe yazıları, tamamen yazarın şahsi görüş ve<br />
fikirleri olup; hukuken Yüzde100 Bülteni bağlamaz.<br />
SÜRELİ HAFTALIK YAYIN - ÜCRETSİZDİR<br />
Dağıtım Yerleri : ÖDEMİŞ - BEYDAĞ - KİRAZ<br />
Tasarım - Dizgi<br />
Baskı<br />
BES MEDYA<br />
SES - GÖRÜNTÜ - TASARIM<br />
0544 844 40 09<br />
Akıncılar Mah. Fevzipaşa Cad. No:55/B ÖDEMİŞ<br />
PİLLERİN GERİ DÖNÜŞÜMÜ<br />
Pillerdeki temel zehirli maddeler<br />
cıva, kadmiyum ve kurşundur.<br />
Pildeki cıva, kadmiyum<br />
ve kurşun gibi zehirli maddeler<br />
vücuttan atılamayan maddelerdir ve sağlık<br />
açısından kalıcı hasarlara neden olabilirler. Bu 3<br />
maddenin toprağa ve temiz suya karışması ya<br />
da doğrudan yutulması aşağıdaki etkilere neden<br />
olur:<br />
CIVA ZEHİRLENMESİ<br />
Cıva deri yoluyla ve solunumla vücuda girebilir.<br />
Cıva zehirlenmesi zamanla vücutta ilerler ve<br />
merkezi sinir sistemini bozar. İstemsiz titreme<br />
hali gibi etkiler cıva zehirlenmesinin en belirgin<br />
özelliğidir.<br />
Böbrek ve karaciğerde doku bozuklukları,<br />
kanser ve sakat doğumlar cıvanın önemsenecek<br />
zararlarıdır.<br />
etmesi gereken ürünlerdir.<br />
Uzaktan kumanda, oyuncak, duvar saati,<br />
kamera pillerinizi 1000 kez şarj edilebilen piller<br />
arasından seçerseniz, ev tasarrufuna da fayda<br />
sağlamış olursunuz. Pillerinizi şarj ederken<br />
kullandığınız elektrik, 2 adet kaliteli şarj edilemeyen<br />
pil fiyatından daha düşüktür. Evinizin<br />
tasarrufu, çocuklarınızın sağlığı ve çevre<br />
kirliliğini önlemek için evinizde şarj edilebilir<br />
piller ve toksik maddeler içermeyen pil çeşitlerini<br />
kullanabilirsiniz. Diyerek bu haftaki<br />
yazımızı da burada bitirelim.<br />
Her zaman ki gibi sağlık ve huzurla kalınız.<br />
Sevgiler
3<br />
1 - 7 HAZİRAN 2020<br />
TİCARETİN İÇİNDEN<br />
RIFAT ERİŞ<br />
İşletmeci / Ödemiş Ticaret Odası Başkanı<br />
“Şirketlerin optimum büyüme<br />
yakalaması için iç kaynak ve<br />
dış kaynak oranı 1 e 1 olmalıdır.”<br />
Üniversite yıllarında finansal analiz<br />
ve mali tablolar analizi derslerinden<br />
aklımda kalan o zamanlardan kabullenemediğim<br />
bir düşünce. Halk<br />
diliyle söylemek gerekirse, şirketler<br />
en hızlı büyümeyi sağlayabilmek<br />
kendi sermayeleri kadar dışarıdan<br />
da borçlanmaları gerekir. Bu düşünce<br />
elbette ki akademik hesaplamalar<br />
neticesinde ortaya çıkmıştır.<br />
Kritik nokta bu hesaplamaların<br />
ulusal bazda değil global olarak<br />
yapılmasıdır. Benim de o zamanlardan<br />
doğru bulamamanın temeli<br />
de aslında burada yatıyor. Oturmuş<br />
stabil ekonomilerde faiz oranlarının<br />
çok düşük olması borçlanma riskini<br />
elbette minimize ediyor. Türkiye<br />
‘de ise durum farklı ülke ekonomisi,<br />
döviz kurları siyaset ile direk<br />
ilintili olduğu için, dış kaynak ve<br />
kredi kullanımı çok daha fazla risk<br />
oluşturuyor. Bana göre Türkiye’ye<br />
rfater35@gmail.com<br />
SUÇLU BANKA MI? YOKSA..?<br />
göre bu dersler anlatılsa hatta yaşanmış<br />
örnekleriyle anlatılsa daha<br />
doğru bilgi verilmiş olur.<br />
Dış kaynak dendiğinde şirketin<br />
hisselerini satışa çıkarmak da<br />
düşünülse de genel kanı dışarıdan<br />
borçlanma ve temel bankacılık<br />
faaliyetlerinin pazarlamalarından<br />
faydalanmak akla geliyor. Kısacası<br />
bankadan kredi kullanmakla<br />
yatırım yapmak genelde kullanılan<br />
yaygın yöntem olarak göze çarpıyor.<br />
Bunun yanında leasing, faktoring<br />
gibi finansal kaynak oluşturma<br />
kaynakları da var ama özellikle<br />
üzerinde durmak istediğim konu<br />
banka kredisi kullanarak büyüme<br />
sağlamak.<br />
Reel ticari hayatta yaygın<br />
olarak görülen yanlış bir düşünce<br />
var. İş insanları bankaları maalesef<br />
devlet hizmeti olarak görüyor. Öncelikle<br />
şunu çok iyi anlamak lazım<br />
bankalar ister devlet ister özel olsun<br />
kar amacıyla kurulmuş, marka<br />
ve maddi değeri olan ticari işletmelerdir.<br />
Amaçları belli bir oranda<br />
mevduat toplayıp o mevduat ve<br />
kendi sermayesini teminat göstererek<br />
mevduat oranından daha<br />
yüksek oranda kredi kullandırıp<br />
kar etmektir. Nasıl ki şirketler mal<br />
alıp işleyip satıyor ve bundan kar<br />
elde ediyorsa bankalar da mevduat<br />
alır kredi satar ve bu durumda kar<br />
eder. Şu konu da unutulmamalıdır<br />
ki banka şubelerinde hem çalışanlar<br />
hem de şube müdürleri sürekli<br />
şubenin karını arttırmak için<br />
baskı altındadır. Yani daha yüksek<br />
oranda daha fazla kredi satışı<br />
gerçekleştirdikçe onlar iyi personel<br />
oluyorlar. Görevlerini de yerine getirmiş<br />
oluyorlar. Kısaca bankaların<br />
durumu bundan ibarettir. Bankalar<br />
size kredi verdiğinde sizin işlerinizi<br />
büyütmek için yardımcı olmuyorlar<br />
size belli bir maliyet karşılığında<br />
kredi satmış oluyorlar. Onlar kar<br />
etmek için size bu finansmanı<br />
sağlıyorlar. Bunu anlatma nedenim<br />
şirketlerde gördüğüm bankalara<br />
karşı tutum ve kinlerinin yanlış<br />
olduğunu anlatmak için. Şirketler<br />
nasıl mal veya hizmeti satışa çıkarıyor<br />
ve gelen müşterinin ödeme<br />
gücü yeterli görülmezse satış yapmıyorsa<br />
aynı şekilde bankalar da<br />
kredi talebinde bulunanların ödeme<br />
gücünü yeterli görmezse<br />
o krediyi vermemesi<br />
normaldir.<br />
Türkiye ‘de<br />
bankacılık sektörü<br />
özellikle son yıllarda<br />
en çok kazanan<br />
sektörler arasındadır.<br />
Bankaların<br />
da gerçekten güçlü<br />
sermaye yapısı<br />
BDDK ‘nın da yaptığı<br />
denetim ve kanuni<br />
değişikliklerle<br />
oluşturuldu. Tam da<br />
bu noktada özellikle<br />
durumu farklı bir<br />
noktadan bakılması<br />
açısından bir soru sormak istiyorum.<br />
Piyasalar, şirketler daha çok<br />
yatırım yapıp karlılığını arttırmaya<br />
çalışırken ve bunu başaramadığından<br />
sürekli dert yanılırken, nasıl<br />
oluyor da bankaların karlılıkları<br />
sürekli arttırabiliyor.<br />
Bankacılık sektörünün en<br />
fazla büyüyen sektörler arasına<br />
girmesi ne anlama geliyor biliyor<br />
musunuz? Kredi kullanan kişi veya<br />
şirketlerin kazançlarından ödedikleri<br />
geri ödemeler o kadar fazla<br />
ki bankalar bu derece kazançlarını<br />
arttırabiliyor. Şunu unutmamak<br />
gerekiyor kredi kullanırsanız<br />
yaptığınız işe yeni ortak almışsınız<br />
demektir. O ortak hem öyle<br />
bir ortak ki zarar da etsek kar da<br />
etsek başka ödeme de olsa önce<br />
kendi payını alıyor. Önce ona parayı<br />
vermezsek sicilimiz bozulabiliyor<br />
ve kredibilitemiz zarar görüyor.<br />
Reel sektör nakit sıkıntısı, ödeme<br />
zorluğu, mal alımında nakit zayıflığı<br />
yaşarken yatırım ya da kendimiz<br />
için harcayabileceğimiz nakdi<br />
bankalara vererek zahmetimizin<br />
karşılığını alamıyoruz. Son olarak<br />
unutulmaması gerekir ki kredi<br />
aldığımızda borç yükümüz bizim<br />
çalışmadığımız günlerde hatta<br />
uyurken bile büyüyor.
4<br />
1 - 7 HAZİRAN 2020<br />
SANATTAN iZLER<br />
KÖŞK-1<br />
Minberin en son ve en yüksek bölümünü oluşturan köşk<br />
kısmı, doğu ve batı taraftan ikişer dikme ve üstte yanlardaki<br />
korkuluğu da meydana getiren üçer atkı ile desteklenmiştir.<br />
Bu dikmelerin yüzeyi rûmi ve palmet şeritleriyle süslenmiştir.<br />
Üstteki yatay atkıların üzerinde de yazılara yer verilmiştir.<br />
Minberin köşk bölümlerini meydana getiren birimlerin köşk<br />
altı ve köşk kısmında toplandıkları görülmektedir. Birgi Ulu<br />
Cami minberinde köşkün en alt kısmını bir geçit oluşturmaktadır.<br />
Üzerindeki pano ile birlikte buraya geçitli köşk altı<br />
demek uygun düşmektedir. Geçit kemerli olarak yapılmış olup,<br />
kemerin hemen üzerinde boyuna dikdörtgen biçimde köşk<br />
altı panosu yer almaktadır. Burası genel tanımıyla, köşkün<br />
altındaki dikine dikdörtgen şekilli bölümdür. Bu pano yanlardan<br />
rûmi şeritli dikmelerle sınırlandırılmış olup, altta geçit<br />
kemeri üzerinden başlayıp, üstte de korkuluk alt atkısıyla<br />
sonlanmaktadır. Panonun içerisi sonsuzluk prensibine göre<br />
düzenlenmiş on kollu yıldız kompozisyonu ile<br />
doldurulmuştur. Ortada ikisi tam yanlarda yarım<br />
on kollu yıldızları oluşturan parçaların yüzeylerine<br />
bitkisel rûmi kompozisyonları tatbik edilmiştir.<br />
Ayrıca bu yıldız kollarının uçlarına aynı sayıda beş<br />
köşeli yıldızlar dizilmiştir. Bu on kollu yıldızların<br />
merkezlerine birer kabara yerleştirilmiştir. Üstteki<br />
kabara sekiz kollu yıldızın bulunduğu süslemeye<br />
sahiptir. Alttaki kabaranın yüzeyinde yer alan<br />
kompozisyon on kollu yıldız ve uçlarında yer alan<br />
beş köşeli yıldızlarla tamamlanmıştır.<br />
Asıl köşk kısmını dört destek üzerine oturan, üzeri külah<br />
veya kubbeyle örtülü, baldaken kuruluşlu yapı olarak adıyla<br />
tanımlayabiliriz Taht ve şerefe gibi isimlerle de anılan bu bölümün<br />
yanları üç atkı ile sınırlandırılan kitabelik ve korkuluk unsurları<br />
ile oluşturulmuştur. Her iki cephede düzenlemeler aynı<br />
olup, sadece yazı ve kitabelerin içeriği değişmektedir. Burada<br />
kafes oyma tekniğindeki geometrik bir tasarıma sahip korkuluk,<br />
tek merkezli sekiz köşeli yıldız ile meydana getirilmiştir.<br />
Batı yüzdeki en üst korkuluk atkısı yüzeyinde celi sülüs hatla<br />
“Hased, ateşin odunu yediği gibi, bütün iyilikleri yer bitirir”<br />
anlamındaki Hadis-i Şerif yazılmıştır. Korkuluk alt atkısı yüzeyinde<br />
de bir Hadis yer almaktadır. Bu hadis “İnsanları cennete<br />
koyan şey, Allah korkusu ve ahlak güzelliğidir” anlamındadır.<br />
En alttaki atkı yüzeyine ise minberin ustasının ismi yazılmıştır.<br />
Bu isim “Amele Muzafferu’d-dîn bin Abdülvâhid bin Süleyman<br />
el-Arnî” şeklindedir. Alttaki iki atkı arası ise ayrıca bir kitabelik<br />
olarak düzenlenmiştir. Burada da bir Hadis yer almakta olup,<br />
Yerel Tarih Çalışmaları<br />
Ödemişli olmak ile Ödemiş’i bilmek aynı şey değildir.<br />
Yaşanılan kentin geçmişini merak etmek, nerdeyse kendi<br />
aile/sülale geçmişimizi merak etmek kadar heyecan verici<br />
olmalıdır. Doğduğumuz, doyduğumuz kent bizim vefalı bir<br />
dostumuzdur. Bir şehirde yaşanan olaylar, bu olayların<br />
insanlar üzerinde bıraktığı izler; kent belleğini oluşturur. Burada<br />
sözü edilen; etnik ve dini kimliklerinden veya kişilerin<br />
sosyal statü ve kökenlerden öte, bugünümüzü hazırlayanolaylar<br />
birikimidir.İnsanlar kendini nasıl hissediyorsa öyledir<br />
ve hepsi saygındır, hepsi bu toprakların zenginliğidir. Kimlik<br />
kurcalanırsa, toplum parçalanır. Aksi düşünülemez. Yerel<br />
tarih çalışmaları genellikle, amatör olarak ilgilenenlerin çalışma<br />
alanı halinde gelişmiştir. Nedeni de; yerel tarihin bizzat<br />
olayları, gelişmeleri yaşayan ve onlardan etkilenen insanları<br />
Ödemiş Hükümet Konağı - 23 Nisan 1923<br />
BiRGi ULU CAMi MiNBERi ve AHŞAP iŞLEMECiLiĞi<br />
MEHMET<br />
TOP<br />
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ DR. ÖĞRETİM ÜYESİ / YAZAR<br />
mtop@yyu.edu.tr<br />
“Kim, kırk gün ihlâslı olarak sabah<br />
namazını cemaatle kılarsa, hikmet<br />
pınarları, onun kalbinden diline akar”<br />
anlamına gelmektedir. Köşkte, taşıyıcı<br />
görevini yapan sövelerdir; kemerler<br />
sadece dekoratif rol üstlenmişlerdir.<br />
Doğu yüzdeki en üst korkuluk<br />
atkısı yüzeyinde celi sülüs hatla<br />
“Rabbim bana; sözümün bir zikir,<br />
susmamın bir fikir ve bakışımın<br />
bir ibret bakışı olmasını emretti” anlamındaki Hadis-i Şerif<br />
yazılmıştır. Korkuluk alt atkısı yüzeyinde de bir Hadis yer<br />
almaktadır. Bu hadis “Âhiretin ikramını arzulayan, dünyanın<br />
ziynetlerinden vazgeçer” anlamındadır. En alttaki atkı yüzeyine<br />
ise “Kim, âhiret işi ile dünya işini elde etmek isterse, onun<br />
ahrette hiçbir nasibi yoktur” şeklinde hadis yazılmıştır. Alttaki<br />
iki atkı arası ise ayrıca bir kitabelik olarak düzenlenmiştir. Burada<br />
minberin inşa kitabesi yer almakta olup, kitabenin içeriği<br />
“Bu güzel minberin yapımını bilgin, adaletli Emir Mehmed bin<br />
Aydın emretti” şeklindedir. Merdivene açılan köşk sahanlığı,<br />
iki yandan korkuluklarla sınırlandırılmıştır. Sahanlığın dört<br />
köşesine yerleştirilen dikmeler külahın oturtulduğu taşıyıcı<br />
görevi yapan unsurlardır. Bunlar üst kesimde dört yönden tahta<br />
gergilerle birbirine bağlanmıştır. Bunların altına dikmelerin<br />
köşelerine yerleştirilen konsollar dilimli yapılarıyla aralarda<br />
kemer görüntüsü vermektedir. Hem bu konsolların yüzeyleri,<br />
hem de üstteki tahtaların yüzeyi bitkisel rûmi kompozisyonu<br />
ile tezyin edilmiştir. (devam edecek)<br />
BEKİR<br />
KESKİN<br />
ELEKTRİK MÜHENDİSİ / ÖDEMİŞ BELEDİYESİ ESKİ BELEDİYE BAŞKANI / YAZAR<br />
Elektrk Mühends / Ödemş Beledyes Esk Beledye Başkanı / Yazar<br />
bekirkeskin@gmail.com<br />
MERAK iYiDiR<br />
daha çok ilgilendirmesidir. Son yıllarda akademik tarihçiler<br />
tarafından da yerel tarih çalışmaları, önemli bir uğraş haline<br />
geldi. Geleneksel tarih yazımı ülke ve dünya boyutunda<br />
yaşananları, siyasi ya da toplumsal olayları, meşhur kişileri<br />
ortaya koyar. Yerel tarihler yazılmadan, ulusal tarihi doğru<br />
verilere dayandırarak yazmak/anlamak eksik kalır.<br />
Oysa dar bir coğrafya da olsa, kentlerin de geçmişi<br />
vardır, belleği vardır. Yerel tarihçiliğin temel amaçlarından<br />
biri de, sessiz yığınların tarihe dâhil edilmesini sağlamaktır.<br />
Yerel tarih gerçekten gerekli midir, ihtiyaç mıdır? Kulaktan<br />
dolma bilgileri, derli-toplu ve gerçeklerle çelişmeden<br />
bir araya getirerek aktarmak,geçmişle günümüz arasındaki<br />
ilişkiyi kurmak, halktan sıradan insanları da tarihin parçası<br />
haline getirmek yaşadığı kenti önemsemenin parçasıdır.<br />
Ödemiş Tarihine ilişkin en kapsamlı çalışmalar Halil Dural<br />
ile başlamış, Behiç Galip Yavuz ile devam etmiş, Günver<br />
Güneş’in doktora tezi ile akademik bir boyuta taşınmıştır.<br />
Yerel gazete ve akademik dergilerde Ödemiş’in geçmişini<br />
ortaya koyan/özetleyen çok sayıda çalışma da vardır. Yerel<br />
tarih desteği lisansüstü ve doktora programlarına malzeme<br />
hazırlar, o araştırma konularının zenginleşmesini de<br />
mümkün kılar.<br />
Çok sayıda insanın; yaşadığı şehrin geçmişi ve kültürel<br />
özelliklerine ilişkin yeterli düzeyde bilgi sahibi olmadıkları<br />
yapılan araştırmalarla ortaya konuyor. Kent geçmişini<br />
herkesin akademik düzeyde bilmesi gerekmez. Kahvehane<br />
sohbetleri dahi olsa, sağlıklı kaynaklardan edinilen doğru<br />
bilgiler önemlidir.<br />
Bilgi ve sohbetlerin uçucu olduğu, yazılı metinlerin<br />
yerini görmeye ve işitmeye dayalı internet sayfalarının aldığı<br />
günümüzde;kaybolmaya yüz tutmuş bilgiler kayıt altına<br />
alınarak aşılabilir. Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi (ÖY-<br />
KAM) yerel tarih için bulunmaz fırsattır.<br />
Bence, aile büyüklerimizin yaşadığı ortam, sülalelerimizin<br />
yaşadıklarını öğrenmek, bir aile ve hemşerilik görevidir.<br />
Kente karşı aidiyet duygusu, onu hissedeni ilgilendirir.<br />
(1001 Dergi – 20.5.2020)
5<br />
1-7 HAZİRAN2020<br />
MEHMET<br />
KAMER<br />
İLAHİYATÇI UZMAN / ÖGESAD BAŞKANI / YAZAR<br />
KÜLTÜR VE MEDENİYET<br />
ATLASI<br />
Bu aralar Refik Halit’in Karay’ın(1888/1965)‘Bir<br />
Avuç Saçma’ kitabını okuyorum. Yaşadığımız<br />
pandemi günlerine ışık tutacak kronik denemelerinden<br />
hareketle, tarihi bir vesikanın izini sürelim<br />
istedim. Refik Halit,‘El Verme!’ başlığını taşıyan<br />
denemesinde özetle şöyle diyor. “Pastör’ün keşfinden<br />
sonra medeni dünyanın hala el sıkmak âdetini<br />
terk etmemesi, her türlü terakki ve irfana rağmen<br />
benî beşerin hiçbir zaman tam manasıyla kemale<br />
eremeyeceğine bir delildir. Fakat diyeceksiniz ki<br />
gül tırnaklı, yasemin eller, kadın elleri, hanımeller.<br />
Bizim gözlerimize böyle görünen o eller hakkında<br />
bir de mikroskopun fikrinin kanaatini sorunuz.<br />
Lakin bazı ellere hürmet et. Fırça ve kalem tutan<br />
eller,sanatkâr elleri hürmete layıktır.<br />
Eller vardır ki, gönül yapar, eller vardır ki,<br />
İnglzce Öğretmen / Eğtmc / Yazar<br />
muaksari@yahoo.com<br />
BABiL KULESi<br />
mimkamerr35@gmail.com<br />
MUTAHHAR<br />
AKSARI<br />
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ / EĞİTİMCİ / YAZAR<br />
Bizim toplum olarak eğitime bakışımızda meslek<br />
eğitimi hep küçümsenir!<br />
Bu, değişmez kalıplaşmış bir yargıydı hep.<br />
Meslek liseleri de hep üvey evlât muamelesi görürdü.<br />
Hele meslek lisesi öğrencileri! Onlar hepten haylazdı,<br />
işe yaramazdı, kafası çalışmazdı… Zaten liseye gidemeyen<br />
meslek lisesine yazdırılırdı!!! Bir cezalandırma yöntemiydi!?<br />
*****<br />
Şu salgın süresinde neyi öğrendik?<br />
Bence meslek liselerinin önemini.<br />
Hadi hadi dilimiz varmıyor söylemeye; üretici eğitimin<br />
değerini.<br />
*****<br />
Salgın ve sonrasında maske takmak zorunlu olacak<br />
dağı bağa çevirir. Cana can katar, derde<br />
deva, aça gıda olur. Fakat böyle ellere rast<br />
gelebilmek için galiba ömrü beşer kifayet<br />
etmiyor ve böyle bir talih hepimizenasip<br />
olmuyor. Sen o eli bulursan kirli veya<br />
temiz sade sıkma, sıkmakla iktifa etme<br />
öp! Arkadaş beni dinlersen el verme!”<br />
diye uzayıp giden bir yazı.Refik Halit, 14<br />
Mart 1888’de İstanbul Beylerbeyi’nde<br />
doğdu. Babası maliye baş veznedarı<br />
ve Bank-i Osmânî-yi Şâhâne nâzırı,<br />
Mevlevî tarikatına mensup Mudurnulu<br />
Mehmed Hâlid Bey, annesi Kırım Giray<br />
hanları sülâlesinden gelen Nefise Ruhsar<br />
Hanım’dır. Refik Halit, roman, hikâye, tiyatro,<br />
deneme, fıkra, hiciv gibi edebiyatın<br />
hemen hemen her alanında yazılar kaleme almıştır.<br />
Dikkat ettiyseniz, yukarıdaki yazının bir yerinde<br />
Pastör geçiyor. Pastör ilk kuduz aşısını bulan Fransız<br />
mikrobiyolog vebilim adamıdır.<br />
Bunun pandemi günleriyle ne ilgisi var diyebilirsiniz.<br />
Pekâlâ, ilgisi var. Anlatayım, bana hak<br />
vereceksiniz. Sultan II. Abdülhamit Hanın aşı çalışmalarının<br />
geliştirilmesinde Pastör’e yardım ettiğini<br />
biliyor muydunuz? Sizi fazla meraklandırmadan<br />
konuya girelim. ‘Sultan II. Abdülhamid, Batı’daki<br />
ilmî gelişmeleri, icatları ve mucitleri büyük bir<br />
Koroname -1<br />
Üretici Eğitimin Önemi!<br />
gibi. Alınan önlemler bunu gösteriyor, dayatıyor. Maske,<br />
başlıca gereksinim duyulan nesne oldu.<br />
Pekiiii, biz bu maskeleri nerede ürettik?<br />
Hangi okulda ürettik?<br />
Anadolu liselerinde mi?<br />
İmam-Hatip liselerinde mi?<br />
Değil…<br />
Elbette meslek liselerinde…<br />
Bakanlık hemen önlem aldı. Yurdumuzun pek çok<br />
bölgesindeki meslek liselerini devreye soktu. Pardon üretime<br />
koştu. Salgın yarasına merhem olmaya yönlendirdi.<br />
Yetmedi. Halk Eğitim merkezlerinin olanaklarını seferber<br />
etti. Merkezler işe koyuldu. Harıl harıl üretime geçtik.<br />
Maske yaptık çeşit çeşit…<br />
Ve başladık pek çok ülkeye maske göndermeye.<br />
Afrika’dan, Avrupa’dan, Asya’dan sıraya girdi pek çok devlet.<br />
Koskoca ABD’ye bile! Hemen iki uçak kaldırdık.<br />
*****<br />
SALGINLA MESLEK EĞİTİMİNİN ÖNEMİNİ, ÜRETİCİ<br />
EĞİTİMİN DEĞERİNİ ANLADIK.<br />
NOKTA….<br />
*****<br />
Şimdi şunu düşünüyorum ve yüksek sesle soruyorum:<br />
ilgi ve merakla yakından takip ediyordu. Devletin<br />
imkânları çerçevesinde eş zamanlı olarak ülkeye<br />
getirir ve uygulamaya çalışırdı. Hatta bu konuda<br />
çağdaşı Batılı mevkidaşlarından bile ileri adımlar<br />
atıyor, bazı icatların ortaya çıkması ve desteklenmesinde<br />
hatırı sayılır roller oynuyordu. Bilindiği<br />
üzere kuduz aşısı ilk kez 1885 yılında Fransız mikrobiyolog<br />
ve kimyageri Louis Pasteur (1822-1895)<br />
tarafından keşfedilmişti. Aşıyı bulduktan sonra<br />
devlet başkanlarına mektup yazan Pasteur, kuracağı<br />
enstitü için yardım talep etmişti.<br />
(DEVAM EDECEK)<br />
Salgın sonrası eğitim politikalarımız nasıl değişecek?<br />
Meslek eğitimine yatırım yapılacak mı?<br />
Meslek eğitimi yaygınlaştırılacak mı?<br />
Programlar hayatın akışıyla örtüşecek mi?<br />
Yeni teknolojilerin eğitimi verilecek mi?<br />
Yurdumuzun bölgesel ihtiyaçlarına cevap verecek<br />
okullar açılacak mı?<br />
….<br />
*****<br />
Bir kez daha tekrar edeyim: SALGINLA MESLEK<br />
EĞİTİMİNİN ÖNEMİNİ, ÜRETİCİ EĞİTİMİN DEĞERİNİ<br />
ANLADIK.<br />
NOKTA….
6<br />
1-7 HAZİRAN2020<br />
DİDEM<br />
OKAY<br />
EĞİTMEN<br />
İnstagram: Didemokayoffical atölye kün<br />
Şems-i Tebrîzî der ki;<br />
Eğer hala kızıyorsan;<br />
Kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.<br />
Eğer hala kırılıyorsan;<br />
Gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.<br />
Eğer hala kınıyorsan;<br />
Af makamına ulaşmamışsın (öfke ve kin seni cayır<br />
cayır yakıyor) demektir.<br />
Eğer hala ”BEN” demekten vazgeçmiyorsan;<br />
Dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete<br />
boyun eğiyorsun demektir.<br />
Eğer hala musibetlere yana yana üzülüyorsan;<br />
Gerçeği bilmiyorsun demektir.<br />
Eğer hala şikâyet ediyorsan;<br />
HAKİKATİ göremiyorsun demektir.<br />
Kullandığınız her sözcükle bir anlaşma imzalıyor<br />
olabilir misiniz?<br />
Kendinizle, karşınızdaki ile hem de tüm evrenle<br />
olabilir mi?<br />
Bir insan gelecekte ne yaşayacağını merak<br />
ediyorsa,<br />
SİHİR SENSİN<br />
SÖZÜN BÜYÜSÜ-1<br />
Tam da bugün ne konuştuğuna baksın. An’ı geçmişten<br />
yarattık geleceği de an’da yaratıyoruz.<br />
Muhtemeldir ki bugün en çok konuştuğunuz şey<br />
yarının deneyimi olacak.<br />
Sadece OLMASINI SEÇTİĞİNİZ şeyleri söyleyin.<br />
“Ben hasta olmak istemiyorum yerine, ben sağlıklıyım.”<br />
Öyle ki beyin negatifi ALGILAMA. Yani bilinçaltının<br />
pozitif, negatif - iyi, kötü - doğru, yanlış ayrımı yoktur<br />
7\24 bızler için çalışan bilinçaltı sürekli kayıtta...<br />
Söylenen her sözü gerçek kabul eder.<br />
Mesela siz, “Unutma” dediğinizde onu “unut” olarak<br />
alır.<br />
Onun yerine “Aklında tut” yada “ hatırlamayı seç”<br />
demek daha doğrudur.<br />
Birisine,<br />
“Panik yapma” dediğinizde daha<br />
fazla panik olacaktır.<br />
Bunun yerine “sakin ol” demek daha<br />
uygundur.<br />
Bu yüzden ne yapmak istemediğimizi<br />
değil ne istiyorsak onu söylemeliyiz!<br />
Yani seçmediklerimize değil ki<br />
seçmediklerimiz genelde negatif<br />
tir seçtiklerimize yani pozitife koymalıyız enerjiyi<br />
Birisi size eğer sizi gördüğünde “hasta gibi görünüyorsun”<br />
dediğinde, eğer siz buna inanır ve onaylarsanız<br />
bu anlaşmayı imzalamış olursunuz ve çok fazla sürmeden<br />
hasta hissedeceğinize dair sizi temin ederim.<br />
(Kanalımızda 3tvTR’ de bu durumun Yanı başkalarının<br />
bakış açısını kendi üzerimize nasıl almayız ile ilgili<br />
video çekimi mi izleyebilirsiniz )<br />
Peki hasta mısın diyenlere ne diyeceksiniz sağlık<br />
değilim yada gayet sağlıklıyım.<br />
Hastalık demişken bazı insanlar var hastalıklarına<br />
sıkı sıkı sahip çıkan...<br />
BENİM..!!! Diyen<br />
“Benim” diyerek siz bu kadar sahip çıkarsanız o<br />
hastalık da sizi bırakmayabilir.<br />
Çünkü “Ben” diye başlayan her cümleyi bilinçaltı<br />
sahiplenir ve emir kabul eder.<br />
Bazen de kişi burada kurbanı oynamayı seçer.<br />
Hatta bazen bundan hoşlanır bile..<br />
Çünkü o hastadır ve çevresinden daha önce görmediği<br />
ilgiyi görüyordur.<br />
Yani hastalığı değerli kılmıştır...<br />
Farkındalığı olan kişi ise o noktada bedeninin kendine<br />
verdiği mesaja bakar. (- devam edecek)<br />
SAĞLICAKLA KAL...<br />
Herkese merhaba, bundan sonra sağlıkta<br />
ve hastalıkta birlikte olacağımız bu köşede ben<br />
yazmaya siz de okumaya alışacağız diye ümit ediyorum.<br />
Adım Dr. Net ve isterseniz ilkyazımızdan<br />
başlayalım.<br />
ORGAN NAKLİ NEDİR?<br />
Organ nakli, kadavradan ve canlıdan yapılan<br />
bir operasyondur. Tedavisi tıbben mümkün<br />
olmayan hastalıklar nedeniyle görev yapamayacak<br />
derecede hasar gören organların yerine, canlı veya<br />
ölüden alınan yeni, sağlam organın konularak hastanın<br />
tedavi edilmesine organ nakli denilmektedir.<br />
Kalp nakli dışında önemli bir kısmı canlıdan canlıya<br />
yapılabilmektedir. Karaciğer, böbrek pankreas,<br />
ince, barsak, kalp nakilleri kadavradan alınarak<br />
hastaya nakledilerek gerçekleştirilebilmektedir.<br />
Canlıdan canlıya ve kadavradan<br />
canlıya yapılan nakiller<br />
Bağışlanan her organ yapılan her nakil aslında<br />
kurtarılan bir hayatı ifade eder. Ancak Türkiye’de<br />
organ bağışının istenilen düzeye ulaşmamasında<br />
ve toplumda yeterli duyarlılığın oluşmamasında<br />
bilgi eksikliği, önyargılar ve yanlış inanışlar önemli<br />
rol oynamaktadır. Organ bağışı ve naklinde doğru<br />
zannedilip inanılan yanlışlar ile yıllarca diyalize<br />
bağlı kalan ya da organ bağışında bulunmayan<br />
birçok insan bulunmaktadır.<br />
Türkiye’de organ nakillerinin%75- 80’i canlıdan<br />
alınan organlarla gerçekleştiriliyor. Bu şekilde<br />
yapılan nakillerde tamamen sağlam olan bir kişi<br />
ameliyat edilip, organının bir kısmı veya yarısı<br />
alınıyor. Bu çok istenmeyen bir durum olmasına<br />
rağmen insanları yaşatmak için yapmak zorunda<br />
kalıyoruz. Yurtdışında ise bu durumun tam tersi<br />
söz konusudur. Canlıdan alınan organlarla yapılan<br />
nakiller % 25 oranında, kadavradan (ölen insanlardan)<br />
yapılan nakiller ise % 75- 80 seviyesindedir.<br />
Türkiye’deki nakil süreciyle Avrupa ve<br />
ABD’deki süreç arasındaki fark budur. Ancak<br />
nakiller iyi ellerde yapıldığı sürece başarı oranı arasında<br />
herhangi bir istatistiksel bir fark yoktur.<br />
Dr. NET<br />
KİMLER DONÖR OLABİLİR<br />
Sağlık Bakanlığının yönetmeliği gereğince 4.<br />
dereceye kadar akrabalar arası nakiller olabilir.<br />
Bölgesel Etik Kurullarından alınan onay ile akraba<br />
dışı organ nakli de söz konusu olabilmektedir.<br />
Organ nakilleri açısından çapraz nakil olarak adlandırılan<br />
donör değişimleri de yine yasal çerçeve<br />
içerisinde gerçekleşebilmektedir.<br />
Sağlıcakla kalın..
7<br />
1-7 HAZİRAN 2020
KREDi KARTSIZ ELDEN TAKSiTLi<br />
KREDi KARTSIZ ELDEN TAKSiTLi<br />
ALIŞVERiŞ MERKEZİ<br />
ALIŞVERiŞ MERKEZİ<br />
Klima<br />
Klima Klima<br />
Klima<br />
Magic Motorsiklet<br />
Magic Magic Motorsiklet<br />
Magic Motorsiklet<br />
49<br />
49<br />
Peşinatla<br />
Peşinatla<br />
Peşinatla<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
49<br />
49<br />
49<br />
www.bordohome.com.tr<br />
www.bordohome.com.tr<br />
www.bordohome.com.tr<br />
Peşinatla<br />
Peşinatla<br />
Peşinatla<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
0850 850 02 73 0541 513 65 93<br />
0850 850 02 73 0541 513 65 93<br />
0850 850 02 73 0541 513 65 93