You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Sayı: 15<br />
27 Temmuz - 9 Ağustos 2020<br />
ÖDEMİŞ - BEYDAĞ - KİRAZ<br />
ANNE ve BABALAR<br />
ÇOCUKLARINIZI ÇOK SEVİN ve ONLARI DİNLEYİN.<br />
Nasıl bir toplum olduk böyle? Cebimizden para çıkmadıkça, kendimiz bedel ödemedikçe hayatımızda yer alan<br />
hiçbir şey gerçek değerini bulmuyor. Giderek bencil, vicdansız, Allah korkusuz ve adaletsiz olmaya başladık.<br />
Giderek “Sevmeyi Beceremeyen, Saplantılı, Psikopat Bir Toplum Olduk”<br />
Oysa bütün bunları yaşayanların da yaşatanların da<br />
bir annesi ve bir babası var öyle değil mi?<br />
Sevgili ebeveynler çok sevin ki; kimseye sevgi için<br />
minnet duymasınlar, saçı okşansın, kişiliği değer<br />
bulsun diye değmeyen insanlara boyun eğmesinler.<br />
Sevgili ebeveynler onları dinleyin ki; hata<br />
yapmaktan korkmasınlar, sır saklamasınlar, yol<br />
göstereceğinizden, hatalarını anlayacağınızdan ve<br />
her ne yaşadılarsa da onları yine çok seveceğinizden<br />
emin olsunlar.<br />
Evlatlarınızın kimlerle muhatap olduklarını, nereye<br />
gittiklerini, kaçta dönmeleri gerektiğini, erkek<br />
evlatlarınıza kadına saygının ehemmiyetini, kız<br />
çocuklarınıza da ayakta durması gerekirken hayatına<br />
alacağı erkeğe de saygı duymasının yolunu<br />
anlatınız.<br />
Bu korkunç değersizleşen döneme rağmen sevmenin,<br />
güvenmenin, yalansız ve riyasız yaşamanın<br />
yolunu anlatınız. Neyle? Elbette ki ebeveynlerin söylemlerinin<br />
tavır ve davranışlarıyla da uyuşmasıyla!<br />
Bu fotoğraflar evlatlarımızın sadece bir kaçına ait,<br />
diğer taraftan onlarca da delikanlı evlatlarımızın,<br />
küçük çocuklarımızın, sessiz canlarımızın yok<br />
oluşlarını, yüreğimiz acıyarak öğreniyoruz.<br />
Sevgi her şeyi çözen, aradaki buzları eriten, anlayışı-anlamayı<br />
sağlayan sihirli bir duygudur. Onca<br />
canlı cansız sevgi diliyle ortak yaşam sürdürürken,<br />
Gördüklerinizin,<br />
duyduklarınızın<br />
normal olan ne olabilir<br />
ve<br />
ki!<br />
okuduklarınızın sizdeki<br />
dönüştük?<br />
değişimine hazır olun!<br />
insanların sevmeyi dahi beceremeyişinin bedelini,<br />
ne acıdır ki; hayatlarında onlara en çok kıymet verenler<br />
yaşıyor. Oysa sevginin de parasal bir karşılığı<br />
asla yoktur. Seversin ve onun ya da onların mutluluğu<br />
için çabalarsın. Bazen gitmek de sevginin<br />
yüceliğini gösterir ki; bu da insanlık tabiri ile doğru<br />
orantılıdır. Herkesin de harcı değildir!<br />
Bir kadının bir erkeğe inanması, bir erkeğin bir<br />
kadına vurulması, bir insanın diğerine güvenmesi,<br />
bir küçüğün büyüğüne sığınması kadar yaşamda<br />
Neden bedelini ağır ödemediğimiz şeylerin hayatımızdaki<br />
kıymetleri yok sayılıyor? Neden konuşmaktan<br />
aciz, şiddetten zevk alan aptal bir topluma<br />
Sevmenin ve inanmanın bedeli ÖLMEK olmamalı.<br />
Bunu İstanbul sözleşmesiyle mi? Trabzon kararıyla<br />
YAKINDA FARK EDECEKSİNİZ!<br />
ELEKTRİKKUMANDAPANOLARIİMALATIVESATIŞI<br />
DAMLAMAVEYAĞMURLAMAMALZEMELERİ<br />
MOTORSARIMVEBOBİNAJHİZMETLERİ<br />
SONDAJKUYULARINADENEMEYAPIMI<br />
POMPASÖKÜMTAKIMHİZMETLERİ<br />
DALGIÇPOMPASATIŞVEMONTAJ<br />
JENERATÖRSATIŞVEKİRALAMA<br />
DERİNKUYUVESONDAJYAPIMI<br />
mı? Ödemiş tüzüğüyle mi? Neyle yaparsanız yapın,<br />
yeter ki kadını, erkeği, çocuğu aslında eziyet gören<br />
her canlıyı koruyabilmenin ve zulüm edenin de<br />
şöyle oturaklı<br />
#<br />
bir ceza<br />
EvdeKal<br />
almasının yolunu açın.<br />
Aksi durumda konuşulanlar, her zamanki gibi<br />
söylemden öteye gitmeyecektir.<br />
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” (Lütfen araştırın ve<br />
okuyunuz).
2<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
Kuzeyli Nehir’le 3’lü Karma<br />
NEHİR NAGEHAN SAYAL<br />
(S.Ü. Mühendisi / Danışman / Yazar)<br />
Manşete devam edelim yine, olmaz mı?<br />
Sorular soralım kendimize; Cevaplarını sessizce<br />
vereceğimiz sorular, belki biraz daha vicdana geleceğimiz<br />
sorular, belki empati kurabileceğimiz belki<br />
de şefkatin yüreğimizin odacıklarında dolaşacağını<br />
ümit ettiğimiz sorular soralım. Ve hepsinin de cevaplarının<br />
ana fikrinde; İnsanların kızları, evlatları,<br />
bebekleri, erkekleri yok olup giderken, nereye doğru<br />
sürüklendiğimizin cevaplarını utanarak verelim<br />
kendimize olmaz mı!<br />
“Hadi amcalara göster oğlum” dan yaratılan gereksiz<br />
teşhirler. “Elinin kiri”ne, “ben erkeğim”lere<br />
kadar gidince ve yüzyıllardır Türk Filmlerinde<br />
kadını yerden yere vurdukça aynı toprağı, havayı<br />
paylaşan erkek toplumunun kendini şah hissetmesi<br />
çok da garipsenecek durum değildir.<br />
Son yıllarda; Okuyanı, okumayanı, çalışanı,<br />
işsizi her birinin hükmedecek bir dişi peşine<br />
düştüklerinde kuzu, elde ettiklerinde kurda<br />
hatta canavara dönüştüklerine şahitlik ediyoruz.<br />
Bunun tersi de olmuyor mu? Elbette! Erkeği kasa,<br />
kuzeylinehir@gmail.com<br />
OYSA SEVGİ DE BEDAVA Kİ..!<br />
sevgisini acizliği olarak gören,<br />
kendi egosunu tatmin eden<br />
onlarca kadın da yok mudur?<br />
Çok vardır emin olun. Lakin<br />
yüzdeliğe vurursak erkeğin<br />
hükmünün gücüyle kadınınki<br />
arasında dağlar kadar fark<br />
vardır.<br />
Öğretilen neydi? Ataerkillik;<br />
Erkek otoritesine dayanan<br />
bir tür toplumsal örgütlenme<br />
düzeni. Bu düzenin temelini<br />
erkeğin üstünlüğü fikri<br />
oluşturur; soy erkekler tarafından<br />
belirlenir, hâkimiyet<br />
erkeklerindir. Bu toplumlarda<br />
erkeklere kadınlardan daha<br />
çok saygı gösterilir.<br />
Giderek oluşan nedir? Canavarca<br />
hisle, planlayarak, taammüden<br />
(bilinçli bir biçimde,<br />
önceden düşünüp tasarlayarak,<br />
bilerek, isteyerek.)<br />
Ne güzel bir toplum örneği<br />
halindeyiz böyle… Erkeklere üstünlük tanınmış,<br />
tamamdır. Peki, kadınlar her gün kendilerine<br />
artı değerler katarken erkeklerin geçmiş zaman<br />
hikâyelerinde kalmaları, belki de kendilerini geliştirme<br />
ihtiyaci duymamalarının nedeni nedir?<br />
Ve giderek kadının evrilmesine neden acı içinde<br />
tanık oluyoruz. Peki, bunların hepsi, kıskançlık,<br />
terk edilme duygusu, değersizleştirmenin getirdiği<br />
geri dönüşlerin yansıması mıdır?<br />
Duranı, direneni, şiddetini artıranı, canına<br />
okuyanı gördük de, severek gideni çok az gördük.<br />
Neden mi? Çünkü Sevmeyi bile beceremeyen bir<br />
topluluğuz da ondan… Sevmek her şeyine rağmen<br />
yanında duranı “benimdir” modunda hapsetmek<br />
değil, onun değerleri ve düşüncelerinin nezdinde<br />
ona kıymet vermeyi becebilmektir.<br />
Sevmenin inanmanın bedeli ÖLMEK olmamalı…üstelik<br />
TAAMMÜDEN hiç olmamalı. Nasıl<br />
seveceğini planla, ona nasıl sürprizler yapacağını<br />
planla, sevginin yok olduğu ahir zamanda hala<br />
yanında olan kadına/erkeğe şükrünü planla…Taammüden<br />
Bunları Yap Be, İnsanoğlu!<br />
Sevgiler<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
Yüzde100 Yapım Adına<br />
Nagehan SAYAL<br />
Yazarlar<br />
Nehir Nagehan SAYAL<br />
Rıfat ERİŞ<br />
Bekir KESKİN<br />
Mehmet TOP<br />
Mehmet KAMER<br />
Mutahhar AKSARI<br />
Didem OKAY<br />
Salih ÜZDÜRMEZ<br />
www.yuzdeyuzyapim.com<br />
info@yuzdeyuzyapim.com<br />
whatsapp hattı: 0 537 271 42 61<br />
Bültenimizde yayınlanan Köşe yazıları, tamamen yazarın şahsi görüş ve<br />
fikirleri olup; hukuken Yüzde100 Bülteni bağlamaz.<br />
SÜRELİ HAFTALIK YAYIN - ÜCRETSİZDİR<br />
Dağıtım Yerleri : ÖDEMİŞ - BEYDAĞ - KİRAZ<br />
Tasarım - Dizgi<br />
Baskı<br />
BES MEDYA<br />
SES - GÖRÜNTÜ - TASARIM<br />
0544 844 40 09<br />
Akıncılar Mah. Fevzipaşa Cad. No:55/B ÖDEMİŞ
3<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
TİCARETİN İÇİNDEN<br />
RIFAT ERİŞ<br />
(İşletmeci / Ödemiş Ticaret Odası Başkanı)<br />
Anılarımdan 1’i<br />
Eskişehir herkesin gitmesi ve belediyecilik<br />
nasıl yapılır tecrübe etmesi gereken<br />
bir şehir. Çok basit alanlarda bile<br />
turizm pazarlaması yapılarak planlama<br />
yapılmış ve şehir seni gastronomi, tarih,<br />
el sanatları, müze, mimarı, eğlence gibi<br />
her alanda doyuma ulaştırıyor. Büyük<br />
kapasiteli üniversitenin olması da tabii<br />
ki avantaj ancak her istediğini bulmak<br />
da öyle kolay bir iş değildir. Ne diyelim<br />
Sayın Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i<br />
tebrik etmek lazım. Eskişehir’e gidenler<br />
mutlaka uğramıştır devrim arabaların<br />
sergilendiği Tülomsaş Müzesini,<br />
tarihimizde ithalat lobisinin kara bir<br />
leke olarak zamanın bürokratlarını<br />
istekleri doğrultusunda etkileyip<br />
yerli ve milli arabalarımızı hiçbir kabul<br />
edilebilir gerekçeleri olmadan projeyi<br />
durdurmalarını üzülerek hatırlarız her<br />
gördüğümüzde.<br />
Çevre ilçelerin oda borsa başkanları<br />
özellikle aradılar tarihi güne tanıklık<br />
edebilmek için birlikte yola çıkalım<br />
aynı araçta hem biraz sohbet<br />
ederiz diye. Gerçekten hepimizin<br />
rfater35@gmail.com<br />
önemsediği bir davetti TOBB ‘nin de<br />
iştirak ettiği kısa adı TOGG olan Türkiye<br />
Otomobil Girişim Grubu’nun yerli<br />
otomobil tanıtım toplantısı. Açıkçası<br />
yolculuk esnasında hepimizin aklında<br />
bazı soru işaretleri de yok değildi. Kalite<br />
ne seviyede olacak? Dolu şarj ile ne<br />
kadar gidilecek? Servis ağı ne şekilde<br />
kurulacak? Prototip İtalya’da yapılmış.<br />
Biz yapamaz mıyız? Fabrika nereye<br />
yapılacak? Sonuçta fabrikası olmayan<br />
aracın tanıtımına gidiyoruz gibi bir çok<br />
sorular vardı. Eğlenceli bir yolculuk oldu<br />
ama aklımızdaki sorularla Gebze’ye<br />
vardık.<br />
27 Aralık 2019 soğuk bir cuma günü ve<br />
baştan beri yerli otomobilin en başta<br />
gelen savunucusu Cumhurbaşkanımız<br />
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı<br />
yerli otomobil tanıtım alanındayız.<br />
Her zamanki gibi yoğun güvenlik<br />
önlemleri altında içeri girdik. Girer<br />
girmez dev ekranlarda tanıtım videoları<br />
insanın havaya girmesine neden oluyor.<br />
Salona geçtiğimizde ise büyük bir salon<br />
salonun 4 tarafında yerli otomobilin<br />
parçaları ve bilgileri similasyonda kullanabilme<br />
imkanı da var ve 100 kadar<br />
mühendis.<br />
Mühendisleri görünce işin ne kadar<br />
profosyonel olduğu ortaya çıkıyor. Dev<br />
ekranlar, geniş alan, yapılan prototipler<br />
hepsi maddi güçle yapılabilir ancak<br />
mühendislerin gözlerine o umudu<br />
ve başarma azmini yansıtamazsınız.<br />
Her biri büyük bir heyecanla salona<br />
girenlere bakıyor. “Bana soru sorun<br />
merak ettiğiniz ne varsa sorun çünkü<br />
ben bu otomobili yapan ekibin içindeyim<br />
ve herşeyi biliyorum” yüzleri işte<br />
bunları söylüyordu katılımcilara. Nasıl<br />
üretilecek? Ne şekilde üretilecek? Gücü<br />
ne kadar? 0 ‘dan 100 e ne kadar sürede<br />
çıkıyor? Bu ve bunun gibi bir sürü<br />
sorunun cevabını alabiliyorsunuz o<br />
mühendislerden. Konuya hakimiyetleri<br />
o kadar fazla ki sanki yıllardır otomobil<br />
fabrikasında çalışıyormuş gibi. İşte o<br />
zaman aklınızdaki tüm sorular kayboluyor<br />
çünkü işin mutfağında doyuma<br />
ulaşıyorsunuz. Yerli otomobili benimsiyorsunuz.<br />
Salonun tam ortasında ise<br />
eskilerden Eskişehir’den bir otomobil,<br />
devrim otomobillerinin beyaz olanı hani<br />
bütün yakıtı koyduktan sonra öylece<br />
kullanılamadan şans dahi bulamadan<br />
duran şimdi bile tasarımındaki detaylarıyla<br />
beğeni kazanan beyaz devrim<br />
arabası. Tarihte içerideki ve dışarıdaki<br />
hain işbirlikçilere inat yerini almış o da<br />
tarihi güne tanıklık ediyordu.<br />
Ana salona geçtiğimizde Cumhurbaşkanı,<br />
Bakanlar, siyasiler, bürokratlar,<br />
bazı ülkelerin elçileri,Tobb Başkanları,<br />
mühendisler ve basından oluşan toplulukla<br />
nihayet tanıtım toplantısı başladı.<br />
Sırasıyla süreci anlatan konuşmaların<br />
ardından Cumhurbaşkanımızın<br />
onayıyla 2 prototip gösterime çıktı. O<br />
an mevki ve makam hiç önemli değil<br />
herkes büyük bir coşku içerisinde<br />
alkışlarla yerli otomobilleri karşıladı.<br />
Milli duyguların tavan yaptığı gerçekten<br />
tarihi bir andı. Zamanında lobilerin<br />
yerli otomobil değil siz kablosunu bile<br />
yapamazsınız diyerek yapımına engel<br />
olduğu devrim arabalarından tamamen<br />
elektrikli çevre dostu güç ve zerafetin<br />
yansıması yerli otomobil karşımızdaydı.<br />
Tanıtım toplantısı bitti tüm katılanlar<br />
bir an önce üretimi başlasa hemen sipariş<br />
verir vaziyette geri döndüler. Yerli<br />
otomobili herkes o kadar benimsedi ki<br />
yolda gördüğümüz lüks otomobilleri bile<br />
küçümser bakışlar atıyorduk. Dönüş<br />
yolunda oda başkanları inşallah fabrika<br />
insaatı açılışında da birlikte gideriz diye<br />
konuşmuştuk. Koronavirüs nedeniyle<br />
maalesef fabrika inşaatı açılışına katılamadık<br />
ama inşallah fabrika üretime<br />
geçtiğimde fabrikanın açılışına katılırız.
4<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
MEHMET<br />
TOP<br />
YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ DR. ÖĞRETİM ÜYESİ / YAZAR<br />
SANATTAN iZLER<br />
mtop@yyu.edu.tr<br />
Sonuç olarak tarihsel süreç içerisinde duvar resmi,<br />
insanların yaşadıkları mekânları süsleme, düşünce<br />
duygu ve inançlarını yansıtabildikleri; yapıldıkları<br />
dönemin özelliğini seyirciye sunan bir iletişim aracı<br />
olmuştur. 18. ve 19. yüzyılda Osmanlı sanatında İstanbul<br />
ve Anadolu’da görülen duvar resmi, 19. yüzyılın<br />
ikinci yarısında yağlıboya kullanımı ile birlikte ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
Ödemiş’te yer alan Osmanlı dönemine ait iki cami<br />
mimari ve özellikle duvar bezemeleriyle ön plana çıkmaktadır.<br />
Bu camiler; Osmanlı geç dönemi özelliğinde<br />
Ödemiş’te Bulunan Duvar Resimli Bir Cami<br />
BADEMLİ KILCIZADE MEHMET AĞA CAMİİ-7<br />
yapılmış uygulamalarla son şekillerini<br />
almıştır. Camilerin mimarları hakkında<br />
herhangi bir belgeye ulaşılamamıştır.<br />
İncelediğimiz camilerin harim mekânları,<br />
içeriden düz, ahşap tavanlı, dışarıdan<br />
kırma çatıyla örtülmüştür. Geç döneme<br />
özgü olan “S” ve “C.” kıvrımları, akantus<br />
yaprakları, perde motifleri, natürmort<br />
süslemeler, vazo içerisinde çiçekler, sembolik<br />
motifler Ödemişte oluşan bezeme<br />
anlayışını yansıtmaktadır.<br />
Ödemişte Osmanlı Geç Dönemi camilerinde yer<br />
alan duvar süslemeleri, ahşap başta olmak üzere,<br />
taş, alçı, boyalı nakışlar ve şeklinde duvar yüzeyine<br />
uygulanmıştır. Bu camiler Osmanlı geç dönemine<br />
tarihlenmekte olup, mimari ve bezemesinde batılılaşma<br />
dönemi yansımaları görülmektedir. Günümüzde<br />
halen ayakta olan bu camiler, özgün mimari özellikleriyle<br />
oldukça dikkat çekmektedirler. Ödemiş’te Türk<br />
dönemi dini mimarisinde tespit edilen duvar resimli<br />
iki cami batılılaşma dönemi<br />
bezemelerini yansıtmaları<br />
açısından bezeme programı<br />
içinde önem arz etmektedir.<br />
Camiler sade bir mimari<br />
kuruluma sahip iken, iç ve dış<br />
duvar yüzeyleri yoğun olarak<br />
duvar resimleri ile bezeli oldukları<br />
görülmektedir. Sonuç<br />
olarak incelediğimiz camilerden<br />
Kılcızade Mehmet Ağa Camii, sade mimari yapısı<br />
ve bütün cephelerinde yoğun olarak görülen duvar<br />
süslemeleri açısından dikkat çeken bir yapıdır.<br />
Gerek duvar resimlerinde işlenen konular, gerekse<br />
resimlerin boyutları ve yapı içerisindeki ve konumlandırılışları<br />
Batılılaşma Döneminde Batı Anadolu’da<br />
yaygın olarak görülen duvar resimlerinin 19’uncu<br />
yüzyılda ulaştığı anlayışı sergileyen özgün örnekler<br />
olarak değerlendirilebilirler.<br />
‘Büyükşehir Yasası’apar topar yapılmış bir yasaydı<br />
2012 yılında çıkarılanBüyükşehir Yasası’na bağlı olarak;<br />
belde belediyeleri kaldırıldı, köy muhtarlıkları da<br />
mahalle muhtarlıklarına dönüştürüldü. Bu yasa uygulanarak<br />
yapılan 2014 yerel seçimlerden sonra,yasa<br />
kapsamındaki tüm ilçeler Büyükşehir Belediyesi’ne<br />
bağlanarak, ilçe belediyelerinin sorumluluğunda olan<br />
birçok hizmet Büyükşehir Belediyesi’nin görev alanına<br />
alındı.2014 yılından bu yana uygulanmakta olan<br />
bu sistem, hükümet tarafından da yeterince işlevsel<br />
bulunmadı ve gözlenen birçok aksaklığın giderilmesine<br />
yönelik yeni bir düzenleme için yaygın bir kanaat<br />
oluştu. Hazırlığı yapılan yeni düzenlemeninŞubat ayı<br />
içerisinde TBMM Genel Kurulu gündemine gelmesi<br />
gerekiyordu, ancak korona önlemleri çerçevesinde<br />
yasa taslağının görüşülmesi ertelendi.<br />
Basına yansıyan yeniYerel Yönetimler Yasa<br />
Taslağı’nda; belediyelerin yetkilerinin<br />
dolaylı olarak azaltılmasının<br />
hedeflendiği eleştirilerini bir yana<br />
bırakacak olursak,yeni düzenleme<br />
için belediyelerin daha<br />
işlevsel olmasına yönelik bir-iki<br />
öneri ile katkıda bulunabiliriz.<br />
Bu yazıda, genel örgüt yapısına<br />
ilişkin önerileri sıralayalım. Bütçe,<br />
personel ve hizmet çeşitliliği başka<br />
bir makale konusu olsun…<br />
2014 yılından bu yana, Ödemiş ve<br />
Bergama gibi belde ve köy sayısı fazla olan belediyelerde<br />
halkımızın beklediği oranda etkili ve verimli<br />
hizmet üretilemediği görüldü.Köy ve beldelerin,<br />
şehirlerin mahalleri kapsamında değerlendirilmesi,<br />
köy ve beldelerde birçok hizmeti aksattı. Yeni düzenlemede,<br />
en azından köy ve belde yapılanması tekrar<br />
getirilmeli ve nüfus ile birlikte ekonomik değerlerine<br />
göre bazı köy muhtarlıkları ile bazı beldeler eski yetkilerine<br />
ve tüzel kişiliklerine kavuşturulmalıdır.<br />
Ülke nüfusumuzun yaklaşık yüzde 70’i kentlerde<br />
yaşamaktadır. Günümüzde yerel yönetimlerin temel<br />
amaçlarından birisi olarak, insan yaşamını kolaylaştırmak<br />
ve zenginleştirmek öne çıkarılmalıdır.<br />
Yeni yasa kapsamında; ilçe belediyeleri sınıflandırılmalı<br />
ve nüfusla ilişkilendirilerek yapılandırılmalı, belki<br />
de yeni il merkezleri oluşturulmalıdır.<br />
1897 Yılında inşa edilen ilk Ödemiş Belediye Binası<br />
BEKİR<br />
KESKİN<br />
ELEKTRİK MÜHENDİSİ / ÖDEMİŞ BELEDİYESİ ESKİ BELEDİYE BAŞKANI / YAZAR<br />
Elektrk Mühends / Ödemş Beledyes Esk Beledye Başkanı / Yazar<br />
bekirkeskin@gmail.com<br />
MERAK iYiDiR<br />
Yeni düzenlemede ilçe belediyelerien azından<br />
üç farklı kapsamda değerlendirilebilir.<br />
İlçeler;metropol(anakent belediyeleri), kıyı(deniz kıyısı-turistik)ve<br />
taşra(kırsal-tarımsal ağırlıklı) olarak<br />
sınıflandırılabilir, çünkü bu belediyelerin ihtiyaçları,<br />
imar uygulamaları,bütçeleri vehizmet beklentileri,<br />
sorumluluk alanları birbirinden farklıdır. Hatta, anakentteki<br />
ilçe belediyelerin büyük semt muhtarlıkları<br />
gibi çalışmaya zorlandığını söyleyebiliriz.Örneğin<br />
İzmir/Konak’ın kırsala hizmet beklentisi yokken,<br />
deniz kıyısı/turistik belediyelerin yaz ve kış nüfusları<br />
arasındaki değişime bağlı olarak bütçelerinde farklılık<br />
gözetilmiyor. Kıyı belediyelerin bütçesi de, hizmet ihtiyacı<br />
da sürekli ikamet eden nüfus kayıtları üzerinden<br />
belirleniyor.<br />
Gündemi ve günü kurtaracak veya güncel siyasi tasarım<br />
için yapılacak değişiklikler, bir seçim döneminden<br />
sonra yine tartışmalara neden olacaktır.
5<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020
6<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
NEREDE YENİR<br />
ADIYAMAN ÇİĞKÖFTE<br />
Anafartalar mahallesi sağlık<br />
caddesi’nde(salı pazarı) bulunan,<br />
çiğköftede işinin ehli olan Adıyaman<br />
Çiğ Köfte; içli köftesi ile de<br />
damaklarda enfes bir tat bırakıyor.<br />
Bununla kalmayıp Aysan marka<br />
turşuların toptan ve perakende<br />
olarak satışının yapıldığı bu işletme,<br />
hijyenik çalışma koşulları, serviste<br />
olan hızları ve Güleryüzü ile<br />
adından söz ettiriyor. İmkân bulduğunuz<br />
takdirde gidip bu muhteşem<br />
ürünlerin tadına bakabilirsiniz.<br />
Önce ekmeğin üzerinden kapak şeklinde kesiyoruz.<br />
İç kısmını elimizle oyarak tamamen boşaltıyoruz.<br />
Diğer tarafta bir tencerede yağı eritiyoruz<br />
ve çok ince kıyılmış soğanları, tuz ilavesiyle<br />
sararıncaya kadar kavuruyoruz. Sonra üzerine<br />
kıymayı ilave edip, suyunu çekene kadar pişiriyoruz.<br />
Bu arada salçayı, pul ve karabiberi de içine<br />
ilave edip, en son çok ince kıyılmış maydanozunu<br />
da ekleyip, ocağın altını kapatıyoruz.<br />
Daha önceden çıkardığınız ekmek içlerini de bu<br />
kıymalı harca karıştırıp, içini boşalttığımız ekmeğin<br />
içine iyice dolduruyoruz. Ekmeğin kapağını da<br />
üzerine kapatıp, eritilmiş tereyağıyla ekmeğin her<br />
tarafını yağlıyoruz. Büyükçe geniş bir tencerenin<br />
içine 7-8 su bardağı su koyup, tencerenin üzerine<br />
de bir süzgeci yerleştirip, ekmeği üzerine oturtuyoruz.<br />
Buharlama yöntemiyle tahminen 30 ila 45<br />
dakika arasında suyu çekene kadar pişiriyoruz.<br />
NE NEREDE NE ZAMAN<br />
NE YENİR<br />
EKMEK DOLMASI<br />
Anafartalar Mahallesi ADIYAMAN ÇİĞKÖFTE<br />
NEREDE YENİR<br />
ZİRVE AİLE RESTORANI<br />
Hem servisi hem de ürünlerinin<br />
hazırlanışı aşamasında tüm Hijyen<br />
kurallarına uyulması, tesisimizin<br />
en belirgin özelliklerindendir.<br />
Her gün TANDIR – MANGAL – GÜ-<br />
VEÇ – KELLE KOKOREÇ yiyebilir,<br />
tadı damağınızda - ortamı hafızanızda<br />
kalacak aile işletmemize<br />
sizleri de bekleriz.<br />
“ ZİRVE PANSİYON HİZMETE GEÇMİŞTİR”<br />
Sipariş Tel: 0232 592 86 92<br />
GSM; 0554 688 28 78<br />
Ovacık Yaylası / BEYDAĞ
7<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
DİDEM<br />
OKAY<br />
KİŞİSEL GELİŞİM EĞİTMENİ<br />
SİHİR SENSİN<br />
Kendi Elimiz Şifa Kaynağı.<br />
İnstagram: Didemokayoffical atölye kün<br />
Elimizdeki akupunktur noktalarına basınç<br />
uygulayarak kendi kendimizi şifâlandırabiliriz.<br />
1 *Baş parmak altı: Bu noktaya basarak tiroit bezinin<br />
fonksiyonunu iyileştirebilir, ayrıca öksürük ve nefes<br />
sorunlarını çözebilirsiniz.<br />
2 - *Baş parmak ucu: Bu nokta depresyon u, heyecan<br />
ve stresi gidermeye yardımcı olur. Ayrıca, baş parmak<br />
ucuna nokta masajı mide, pankreas ve baş ağrılarını<br />
iyileştirir.<br />
3 - *Şehadet (İşaret) parmağı: Eğer böbrek ve idrar<br />
kesesi gibi hastalığınız varsa, bu noktaya etkili masaj<br />
yapılması tavsiye edilir. Bu yöntemle bel ve kas<br />
ağrılarını, mide yanmasını ve diş ağrısını da azaltmak<br />
mümkündür. Heyecandan ve ruhsal gerginlikten<br />
kurtulmaya yardımcı olur.<br />
4 - *Orta parmak: Bu nokta karaciğer ve safra<br />
kesesinin faaliyetlerinin düzenlemesinde yardımcı<br />
olabilir. Eğer kendinizi aciz ve sinirli hissediyorsanız,<br />
bu noktayı kullanarak ruh halinizi düzeltebilirsiniz.<br />
Buradaki noktaya masaj yapmak görme keskinliği ve<br />
kan dolaşımının iyileştirilmesi için faydalıdır, o migreni<br />
ve adet ağrılarını da hafifletebilir.<br />
5 - *Yüzük parmağı: Bu nokta akciğer ve kalın<br />
bağırsağın işlevini uyarır, cilt hastalıkları durumunu<br />
iyileştirir.<br />
6 - *Serçe parmağı: Bu noktaya masaj kalp faaliyetine,<br />
ince bağırsak sorunlarına, boğaz ağrılarına olumlu<br />
etkiliyor. Özellikle panik, endişe ve güvensizlik hissettiğiniz<br />
zaman serçe parmağına masaj önerilir.<br />
7 - *Avuç içi dışı noktası: Bu nokta kan şekerinin seviyesini<br />
düzenlemeye yardımcı olabilir.<br />
8 - *Elin avuç içi merkezi: Elde bu noktaya masaj sindirim<br />
sisteminin çalışmasında ihlalleri ortadan kaldırmaya<br />
yardımcı olur ve karın ağrılarını azaltır.<br />
9 - El avuç içi etli bölümü: Bu nokta endokrin sistemi<br />
ve kalp çalışmasından sorumludur….<br />
Not: bu noktalara basınç ve masaj uygulaması dayanabileceğimiz<br />
şiddette ve 3 - 5 dakika kadar yapılmalı.<br />
Ancak kalbi zorlamamak için noktalardaki masaj 1 er<br />
dakikayı geçmemelidir.
9<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
MİSAFİR<br />
YAZAR<br />
MURAT GÖKŞİN<br />
“ Aslında, kadın kılığına giren bir insanın sevilmesi,<br />
makul gibi görünmez. Ama o iş sahnede başlıyor ve<br />
sahnede bitiyor” S.D.<br />
O, 1 Ekim 1932 yılında Trabzon’un Yeni Cuma<br />
Mahallesi’nde doğdu. Kendi tabiriyle, Karadenizli olmanın<br />
kendisine verdiği pratik zekâsı vardı. Geniş bir<br />
aile içinde doğdu.5 veya 6 yaşındayken, İstanbul’a Vefa<br />
semtine geldi. Despot bir babası ve yumuşak başlı bir<br />
annesi olan geniş bir aile içinde büyüdü. Bu geniş ailede,<br />
onun sorumluluğu 12 yaşındaki ablasına verildi.<br />
Sosyal yaşamının en önemli öğesi, ablasıyla sinemaya<br />
gitmekti. Her sinema dönüşü, seyrettiği filmin kahramanını<br />
uydurduğu kostümlerle taklit ederdi. Şimdiki<br />
Boğaziçi Lisesi olan Fevzi Ati’de İlkokulu ve ortaokulu<br />
bitirdi. Daha sonra, lise hayatına Deniz Koleji’nde<br />
devam etti. Askerliği sevmiyordu, isteksizce dört yıl<br />
okudu ve yolunun Harbiye’ye yaklaştığını anlayınca,<br />
kendini bu okuldan attırmayı başardı.<br />
Lise hayatından sonra İngiliz Filolojisi okumaya<br />
başladı. Daha İngiliz Filolojisi’ni bitirmeden askerlik<br />
geldi çattı. Askerlik dönüşü maddi imkânsızlıklar<br />
nedeniyle, para kazanmak zorunda kaldı ve Sosyal<br />
Sigortalar Kurumu’na memur olarak girdi. Aldığı maaş<br />
O İş Sahnede Başlıyor Ve<br />
Sahnede Bitiyor” S.D.<br />
yetmiyordu, bu nedenle akşam mesaiden çıktıktan<br />
sonra ve hafta sonları bir terzide çalışıyordu. SSK’da<br />
çalışırken, mesai arkadaşlarından biri o zamanların<br />
Klüp 12’sini tavsiye etti. Bu aşamada Haldun Dormen<br />
ile tanıştı. Haldun Dormen kendisine, klüp 12’de Marlene<br />
Dietrich kılığında sahneye çıkmasını teklif etti.<br />
Böylece hem para kazanacak hem de DMK nedeniyle<br />
zor duruma düşmeyecekti. Klüp 12’deki ilk gecesinde,<br />
seyirciden yeterli ilgiyi görmedi. Bunu kendine<br />
yediremedi ve Karadenizli olmanın verdiği cüretle,<br />
sahnede peruğunu attı ve seyirciye “Bu Alman karıyla<br />
ne uğraşacağım be! Ben bu geceden sonra Türk Klasik<br />
Müziği’ne yöneleceğim” dedi.<br />
Klüp 12 hayal kırıklığından sonra, Zeki<br />
Müren’i yakından tanıyan arkadaşı,<br />
bu sefer de onu Zeki Müren’e göstermek<br />
istedi. Bir hafta sonra, Zeki<br />
Müren Şile’de onu ve arkadaşını evinde<br />
ağırladı. İşte! Bu geceden sonra, onun<br />
hayatı değişti.<br />
Kazandığı tüm zenginliğini ölmeden<br />
önce ÇYDD’ye bağışladı. Ve ölmeden<br />
önce yaptığı jübilesinde Türk<br />
Toplumu’na şunu söyleyecektir: ”40<br />
Senedir Çalıştık Ve Biz Artık Eski Dost<br />
Olduk. Sizler Gibi Dostum Olduğu İçin<br />
Ne Mutlu Bana” Mekânın cennet olsun,<br />
bize Katina kantosunu sevdiren üstad.<br />
Kısa süre önce kaybettiğimiz kıymetli<br />
sanatçımız Seyfi Dursunoğlu’nu, misafir<br />
yazarımızın kaleminden paylaşmaktan<br />
mutlu olduk.<br />
MUTAHHAR<br />
AKSARI<br />
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ / EĞİTİMCİ / YAZAR<br />
İnglzce Öğretmen / Eğtmc / Yazar<br />
muaksari@yahoo.com<br />
BABiL KULESi<br />
Erken Çocukluk<br />
Bakımı ve Eğitimi(*)<br />
Günümüzde çalışan ya da çalışmayan ailelerin<br />
öncelikli sorunu çocuk bakımı ve eğitimidir. Büyük<br />
kentlerde, aile bütçede epeyce büyük bir oranda<br />
para harcar. Orta ve küçük yerleşimlerde nine-dede,<br />
teyze-hala imdada yetişir. Genelinde çocuğun<br />
yemesi içmesine diğer gelişiminden daha çok önem<br />
verilir. Çocuklar ile aile büyüklerinin arasındaki çağ<br />
farklılığı da göz önüne alınmalıdır. Çağın gereklerine<br />
uygun bir bakım ve eğitim her ailenin özlemi,<br />
beklentisidir.<br />
Aşağıda Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür<br />
Örgütü (UNESCO)’nün sayfasından bu konuyu<br />
ele alan ve Eğitim 2030 gündemine değinen<br />
İngilizce’den çevirdiğim bir metni paylaşıyorum:<br />
“Doğumdan sekiz yaşına kadar geçen dönem,<br />
erken çocukluk dönemi olarak tanımlanır. Bu yaş<br />
aralığında, beyin gelişimiyle dikkat çekici bir büyüme<br />
sürecindedir. Bu aşamada çocuklar, çevreden<br />
ve onları kuşatan/çevreleyen insanlardan büyük<br />
ölçüde etkilenir.<br />
Erken Çocukluk Bakımı ve Eğitimi (EÇBE) ilkokula<br />
hazırlık için daha önemlidir. EÇBE; yaşam boyu<br />
öğrenme ve refah için sağlam ve geniş bir temel<br />
oluşturmak amacıyla çocuğun sosyal, duygusal,<br />
bilişsel ve fiziksel ihtiyaçlarının bütünsel gelişimini<br />
amaçlamaktadır. EÇBE, geleceğin yurttaşlarıyla ilgili<br />
olup, yetenekli ve sorumlu yetiştirme olanağına<br />
sağlar.<br />
Bu şekilde EÇBE, bir ülkenin insan kaynakları<br />
gelişimini, cinsiyet eşitliğini ve sosyal uyumu desteklemek<br />
ve daha sonraki iyileştirici programların<br />
maliyetlerini azaltmak için yapabileceği en iyi yatırımlardan<br />
biridir. Engelli çocuklar için EÇBE, ailedeki<br />
engelleri gidermede ve eğitimdeki eşitsizliklerle<br />
mücadelede önemli bir rol oynar.<br />
UNESCO’nun yaklaşımı, Eğitim 2030 gündeminde<br />
ve özellikle ‘2030’a kadar tüm kız ve erkek<br />
çocukların kaliteli erken çocukluk gelişimi, bakımı<br />
ve okul öncesi eğitime erişimini sağlamak amacıyla<br />
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 4’ün 2. maddesindeki<br />
hedef güçlendirilmiştir.’ “
10<br />
27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
16 Şubat 1943’da Ödemiş’te doğdu.<br />
1965’de Ankara Gazi Eğitim<br />
Enstitüsü İngilizce Bölümü’nü<br />
bitirdi. 1965-1973 yılları arasında<br />
çeşitli okullarda İngilizce öğretmeni<br />
olarak çalıştı.<br />
1973 Temmuz ayında eşi ve oğlu<br />
ile birlikte Avustralya’ya yerleşti.<br />
Bu ülkede sırasıyla; New<br />
South Wales Eğitim Bakanlığı’na<br />
bağlı devlet okullarında İngilizce<br />
öğretmenliği, NSW Üniversitesi<br />
Yabancı Diller Yüksekokulu’nda<br />
çeviri okutmanlığı ve Çokkültürlü<br />
Eğitim Dairesi’nde Türk Dili<br />
ve Kültürü Danışmanı olarak<br />
çalıştı.<br />
1973-1977 yılları arasında Cumhuriyet<br />
Gazetesi Avustralya muhabirliği<br />
sırasında ilk fotoğrafları<br />
basında yer aldı. 1974-1975<br />
yıllarında Sidney’de arkadaşları<br />
Hikmet Uğurlu, Tamer Önel ve<br />
Rıfat Yaka ile birlikte Anadolu<br />
Gazetesi’ni çıkardılar. Daha<br />
sonra Yeni Asır, Milliyet, Hayat,<br />
Sabah gazete ve dergilerinde<br />
çalıştı. ( 2001’e değin )<br />
Avustralya’da serbest haber<br />
fotoğrafçısı olarak çalıştı.<br />
1984’de öğretmenlikten ayrıldı.<br />
Sidney’de Live Action Fotoğraf<br />
Ajansı’nı kurdu. Fotoğraf ve röportajları<br />
Avustralya ve dünyanın<br />
birçok ülkesinde Live Action<br />
Sipapress yoluyla kullanıldı.<br />
Özellikle olimpiyat sporları<br />
ve diğer sporları Avustralya<br />
ve uluslararası alanda izledi.<br />
Sidney’in olimpiyat kenti seçilmesinde<br />
yayımlanan kitap ve<br />
dergilerde çok sayıda fotoğrafı<br />
kullanıldı. Avustralya’da yayımlanan<br />
spor kitapları için, Live<br />
Action vazgeçilmez bir kaynak<br />
oldu.<br />
Son yıllarda portre çalışmalarına<br />
ağırlık vermektedir.<br />
VEDAT AÇIKALIN<br />
GiZLi KALMIŞ FOTOĞRAFLARI iLE ARTIK BiZLERLE<br />
SAĞLICAKLA KAL...<br />
AŞIRI SICAKLARIN SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ-1<br />
Dr. NET<br />
Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz<br />
kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının<br />
bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının<br />
düşürülememesi ile karakterize bir tablodur.<br />
Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne<br />
çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi<br />
edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç<br />
kaybından önce tedaviye başlanması durumunda<br />
iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39,4°C<br />
üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme<br />
yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz<br />
çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin<br />
bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı<br />
veya kaybı vardır.<br />
İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir<br />
yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya<br />
soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya<br />
çalışılmalı, bilinci kapalıysa kesinlikle içmesi için sıvı<br />
verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.<br />
Gerekli durumlar da hava yolu açılmalı ve suni<br />
solunum yapılmalıdır.<br />
“Sıcak Bitkinliği ve Sıcak Krampları”<br />
Sıcak Bitkinliği: Uzun süre aşırı sıcağa maruz kalma<br />
ve yeterli miktarda sıvı almamaya bağlı su ve mineral<br />
kaybıyla meydana gelir. Daha sıklıkla yaşlılarda,<br />
yüksek tansiyonu olanlarda ve güneş<br />
altında çalışanlarda görülür. Aşırı terleme,<br />
yorgunluk, halsizlik, bayılma hissi, nabız<br />
hızlanması, ateş yükselmesi belirtileriyle<br />
kendini gösterir. Deri soğuk ve nemlidir,<br />
nabız hızlı ve zayıftır, solunum hızlı ve<br />
yüzeysel, şuur açıktır. Güneş çarpmasının<br />
daha hafif şekli olup hayati tehlike yoktur.<br />
İlkyardım; uygun ve zamanında yapılırsa<br />
genel durum hızla düzelir. Serin bir<br />
yerde istirahata alınan hastanın giysileri<br />
gevşetilip, sırt üstü yatırılarak bacakları<br />
yükseltilir. Islak havlu veya bezle serinle-<br />
info@yuzdeyuzyapim.com<br />
tilmeye çalışılır. Bol miktarda sıvı verilir; özellikle de<br />
tuzlu ayran içirilir. Yaklaşık 1 saat içerisinde kişinin<br />
genel durumu düzelmezse mutlaka sağlık kuruluşuna<br />
başvurulması gerekir.
11 27TEMMUZ - 9 AĞUSTOS 2020<br />
Acil durum telefon numaraları<br />
Acil Yardım (Ambulans) :112<br />
•Polis imdat :155<br />
•İtfaiye (Yangın) : 110<br />
•Jandarma İmdat : 156<br />
•Elektrik Arıza : 186<br />
•Doğalgaz Arıza ve Acil Durum: 187<br />
•Su Arıza ve Fatura Sorgulama: 185<br />
•Orman Yangınları İhbar : 177<br />
•Aile İçi Şiddet Yardım : 183<br />
•Beyaz Kod / Hastane Şiddet ve Taciz Yardım: 113<br />
•Sosyal Yardım : 144<br />
•Karayolları : 159<br />
•TCDD Acil Durum İhbar : 131<br />
- Diğer Acil Durum Numaraları…<br />
•122 Afet ve Acil Durum (AFAD)<br />
•140 Terör İhbar<br />
•182 Merkezi Hekim Randevu Sistemi<br />
•188 Ambulans ve Cenaze<br />
•101 Arıza Takip<br />
•102 Arıza İhbar<br />
•121 Telefon Arıza<br />
•150 BİMER<br />
•178 Alo RTÜK Telefonu<br />
•184 Sigara İhbar<br />
•181 Çevre ve Şehircilik (Alo Gürültü<br />
Şikâyet Telefonu)<br />
•119 Posta Kodu Danışma<br />
•171 SABİM<br />
•175 Tüketici Danışma<br />
•182 Ruhsal Bunalım Danışma<br />
•191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve<br />
Destek<br />
TOPRAK & TARIM & HAYVANCILIK ve Gerçekleri<br />
ORGANİK LEVENT<br />
1960’lı yıllar. Üzerinde YAVAN SÜT<br />
TOZU yazan bir kutu. Altında Amerikan<br />
Birleşik Devletinin Halk Tarafından<br />
Bir Hediye yazıyor. Açıkçası Kendi<br />
kendimize yettiği yıllardan bahsediyorum.<br />
Amerika’nın ülkemizin üretimine<br />
karşı çıktığı fakat bunu bir kılıfa<br />
uydurup, bize yardım ediyormuş gibi<br />
görünüp gönderdiği soya yağı, süt tozu<br />
nu parayla sattığı yıllar.<br />
Öyle reklam yapılıyor ki Amerika<br />
için şarkılar bile besteleniyor. Öyle ya<br />
adamlar bize sürekli birşeyler gönderiyor.<br />
Ülkenin altına dinamitleri koyanların<br />
farkında bile değiliz.<br />
Sizlere daha önce Tarhana Osman’dan<br />
bahsetmiştim. O bu oyunun her zaman<br />
farkında olan bir kahramandı. Çok<br />
mücadele etmiş. Bize gönderilen soya<br />
yağının Tereyağı ve zeytinyağı üreticilerin<br />
nasıl zarara uğrattığı konusunda<br />
mücadeleler vermiş. Süt tozunun<br />
içindeki kimyasalların, ileriki zamanlarda<br />
kanser vakalarını artıracağından<br />
bahsetmiş. Margarine karşı savaş<br />
açmış. Zeytinyağı kullanmamız gerektiği<br />
yoksa margarinin insan ömrünü<br />
kısaltıp ölümcül hastalıklara davetiye<br />
çıkaracağını savunmuş. Hikâyenin<br />
sonunu biliyorsunuz. Tarhana Osman,<br />
yani Osman Nuri KOÇTÜRK ömrünün<br />
sonuna kadar kendisine yapılan eziyetlerle<br />
hayat mücadelesi vermiş.<br />
Yazımın başlığı Organik Levent.<br />
Sizlere aynı benzer mücadeleyi veren<br />
birinden bahsetmek istiyorum.Asıl<br />
ismi Levent Korukoğlu. Belki de bir<br />
çoğunun onu tanıyorsunuz. Biraz<br />
heyecanlıdır, konuşkandır en önemlisi<br />
dobradır. Sırtında poşusu bir yerden<br />
bir yere koşuştururken onu görebilirsiniz.<br />
Sabahın erken saatlerinde<br />
tarladadır. Öğleyin bankada, akşam<br />
üstü pazarda,Ertesi gün İstanbul. Hızına<br />
yetişmek mümkün değildir. Onunla<br />
gezecekseniz sabah kahvaltıyı sıkı<br />
yapmanız gerekli.<br />
Düşünsenize Ödemiş’e bakan geliyor,<br />
büyük nimet değil mi? Kimi para<br />
isteyecek, kimi iş ,kimi işini gördürecek.<br />
Tarım bakanı Ödemiş’e geldiğinde<br />
Levent’in koltuğunun altında bir dosya<br />
vardı. Bakanla görüşebilirim<br />
umuduyla fırsat kolladı.<br />
Yaptıklarını anlatacaktı,<br />
ürettiklerinden bahsedecekti.<br />
Bundan güzel bir şey var<br />
mı? Adam üretmek istiyor<br />
var mı ötesi?<br />
Ülkemizde o kadar zorki üretmek. O<br />
belgeleri almak, sertifikaları tamamlamak.<br />
Her ürünü analiz ettirmek. Ve<br />
her seferinde bağımsız organik analiz<br />
raporları veren yabancı şirketlere kucak<br />
dolusu para vermek. Tek başınıza<br />
akıntıya karşı kürek çekmek gibi.<br />
Yaklaşık on yıldır<br />
organik tarımla<br />
mücadele verip<br />
duruyor. Hasat<br />
sırasında işçiler<br />
‘’oğlum niye uğraşıp<br />
duruyorsun ,bir<br />
senin ürüne bak<br />
birde yan tarladakine.<br />
Orda 100 çuval<br />
var,senin tarlada 20<br />
çuval var’’<br />
Levent bu söylenenlere<br />
hiç kulak<br />
SALİH<br />
ÜZDÜRMEZ<br />
salihuzdurmez@gmail.com<br />
asmadı. Mücadelesine hep devam etti.<br />
İlaçsız gübresiz ürün yetiştirebileceğini<br />
ispatladı. Ürününü 5 kat daha fazlaya<br />
satabileceğini insanlara gösterdi.<br />
Yetiştirdiği ürünleri ihraç etti. Ülkemize<br />
döviz kazandırdı, katma değer yarattı.<br />
Daha iyi yerlere geleceğinden hiç kuş-<br />
kum yok. Sağlıcakla..
KREDi KARTSIZ ELDEN TAKSiTLi<br />
ALIŞVERiŞ MERKEZİ<br />
Klima<br />
Magic Motorsiklet<br />
49<br />
Peşinatla<br />
49<br />
Peşinatla<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
bordohome<br />
www.bordohome.com.tr<br />
0850 850 02 73 0541 513 65 93