21.03.2013 Views

goc-vakfi-2012-yili-cocuk-haklari-izleme-raporu

goc-vakfi-2012-yili-cocuk-haklari-izleme-raporu

goc-vakfi-2012-yili-cocuk-haklari-izleme-raporu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tekrar çocuğun beyanına ihtiyaç duyulmadan bir defada çocuk şube müdürlüklerinde avukat ve<br />

psikolog eşliğinde çocukların ifadeleri alınmasının gerektiğini düşünüyoruz. İfadeyi alan<br />

Savcının, çocuk hakları alanında uzman olması önemli iken ülkemizin genel sorunu olarak<br />

savcıların iş yoğunluğu, ifade esnasında suçlayıcı sorular sorması, ya da ürkütücü sözcüklerle ve<br />

ses tonuyla ifade alması çocuğun rahat ifade vermesini sıkıntıya sokmaktadır.<br />

• Mağdur çocuk ifadelerinin alınması ve bu ifadenin kaydı (kamera ile) CMK 52. madde ve 236.<br />

maddeye göre alınır. Kural olarak soruşturma ve kovuşturma esnasında tanık olarak bir defa<br />

dinlenir. Maddi gerçeği ortaya çıkarmak adına zorunlu hallerde hâkim huzurunda taraf<br />

vekillerine soru sorma imkânı verilmelidir. Uygulamada, mağdurun beyanı birden fazla kez<br />

alınmaktadır ki bu da mağdur çocuğun olayı birden fazla kez anlatarak yaşadığı travmayı<br />

derinleştirebilmektedir. Çocuğun dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim<br />

alanında uzman bir kişi bulundurulmalıdır. Uygulamada çoğu kez söz konusu yeterliliğe ve ilgili<br />

formasyonlara sahip olmayan kişiler görevlendirilmektedir. Dolayısıyla bu kişilerin<br />

hazırlayacağı raporlar eksik ve hatalı olmaya müsaittir. Kovuşturma esnasında, ikinci defa<br />

beyana gerek kalmaması için mağdurun beyanı kamera ile alınmakta, ancak mağdurun şüpheli<br />

ile görüştürülmemesi yönündeki talepler, maalesef kabul edilmemektedir. Belki sanığın ya da<br />

vekilinin birebir soru sorma hakkını gasp etmemesi açısından doğrudur, ancak mağdurun sanığı<br />

görmeyeceği mahkeme düzeninin oluşturulması mümkündür. Bu durum ciddi bir eksikliktir.<br />

• Suça sürüklenen çocuğu yakalama emri verilmesi son çaredir. (ÇHS 38. md., ÇKK md. 4). Bu<br />

hususa uygulamada dikkat edilmemektedir.<br />

• Çocukların kendilerine özgü birimlerde tutulması gerektiğini belirten ilgili maddeye (ÇKK<br />

md.16) soruşturma evresinde uyulsa da, tutuklu çocuklar noktasında bu konuda sıkıntılar<br />

yaşanmaktadır. Bildiğiniz üzere ilimizde Çocuk Islahevleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla<br />

çocukların tutukluluk veya hükümlülük hallerini yetişkin cezaevlerinde bir arada geçirmeleri,<br />

çocuk adaleti noktasında onların çocuk olduğunu bizlere unutturmaktadır.<br />

• Çocuklara kelepçe takılmaması gerektiğini belirten ilgili maddeye (ÇKK 18.madde), son<br />

dönemlerde kolluk tarafından uyulmakla birlikte, bazı meslektaşlarımızdan duyduğumuz, nadir<br />

de olsa mahkemeye götürülme aşamasında çocuklara kelepçe takılarak getirildiğine tanık<br />

oldukları şeklindedir.<br />

• Tutuklama son çare olmalıdır.(ÇHS md.38, ÇKK md.4) Tutuklamadan önce koruyucu ve<br />

destekleyici tedbirler, güvenlik tedbirlerine, adli kontrol gibi başka tedbirlere öncelikle<br />

başvurularak tutuklama son çare olmalıdır. Ancak uygulamada, yetişkinlerde olduğu gibi<br />

çocuklarda da maalesef tutuklama kararı hâkimlerce sık olarak uygulanmaktadır. Bu durum<br />

çocukların cezaevlerinin olumsuz koşullarının etkisiyle, suça itilmeleri noktasında en önemli<br />

etkenler arasındadır.<br />

• Kovuşturma evresinde sanığın 18 yaşından küçük olması halinde duruşma kapalı yapılması<br />

gerekir. Ancak uygulamada bunu görmek mümkün değildir. Hâkimlerin iş yükünün oldukça<br />

fazla olması ve belki de zamanla duyarsızlaşması sonucu ile bu ilke duruşma zabıtlarında yer<br />

alsa bile hemen hemen hiç uygulanmamaktadır.<br />

• Soruşturma evresinde Suça Sürüklenen Çocuğa Yönelik Sosyal İnceleme Raporu (SİR) aldırılması<br />

henüz yasalarımızca da zorunlu olmayıp, kovuşturma esnasında <strong>raporu</strong>n alınması, olayın ilk<br />

anına ilişkin görüşlerden uzak olması anlamına gelir ki; bu durum çocuk hakkında verilecek<br />

koruyucu ve önleyici tedbirlerin önemini yitirmesine neden olmaktadır. SİR <strong>raporu</strong> ile uzman<br />

bilirkişi çocuğun olaya ilişkin, olay esnasında yaşadıkları, ailesi, arkadaş çevresi vb. unsurların<br />

değerlendirilerek suça itilme etkenlerini gösteren, hatta davranışlarının ulaşabileceği sonucu<br />

görebileceği ve algı düzeyini belirleyen ya da fikir verebilen rapordur. Ancak uygulamada,<br />

olaydan aylar sonra kamu davası açılmışsa ve hâkimin en son duruşmada SİR <strong>raporu</strong> eksik<br />

deyip, sırf usulü eksikliği gidermeye çalışmak adına SİR Raporu aldırması çocukların sağlıklı<br />

gelişimine uygun desteklerin oluşturulması gayesinden uzak hareket etmesi demektir.<br />

Dolayısıyla bu durum yasa uygulayıcılarının usulü uygulama dışına çıkamaması anlamına gelir<br />

ki, bizce bu durum oldukça önemli bir hukuki sorundur.<br />

16

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!