Bezci-turkisrail
Bezci-turkisrail
Bezci-turkisrail
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İsrail Türkiye İkili İlişkilerinin Yapısı: Özür<br />
Süreci’ni Anlamak<br />
Egemen B. <strong>Bezci</strong><br />
Giriş<br />
ORTADOĞU ARAŞTIRMALARI ANALİZ SERİSİ<br />
Bilgi Kültür<br />
Merkezi<br />
Türkiye ile İsrail ilişkileri,<br />
Amerika Birleşik Devletleri<br />
Başkanı Barack Obama’nın<br />
İsrail’i ziyareti ve İsrail<br />
Başbakanı Netanyahu’nun<br />
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip<br />
Erdoğan’dan 2010 yılında<br />
gerçekleşen Mavi Marmara<br />
baskını için özür dilemesiyle<br />
birlikte “eskiye” dönüş yolunda<br />
bir adım atmıştır. Fakat gerek<br />
özrün kendisi gerek iki ülkeyi<br />
özre götüren sürece bakıldığında<br />
iki ülke arasındaki ilişkilerin<br />
geleneksel yapısını koruduğu,<br />
fakat var olan bu ilişki biçiminin<br />
Türkiye ile İsrail arasında kalıcı<br />
bir “iyi” ilişki düzleminden<br />
ziyade her an bozulabilecek bir<br />
yapıda olduğu söylenebilir. Bu<br />
doğrultuda, Türkiye ile İsrail<br />
ilişkilerini şekillendiren (1)<br />
bölgesel tehdit algısı, (2) ticari<br />
ilişkiler, (3) pragmatizm ve (4)<br />
asimetri faktörlerini incelemek<br />
ikili ilişkileri anlamak<br />
Özet: Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerin yapısal boyutu,<br />
günümüzde Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler sonucunda<br />
yeniden iki ülke arasındaki işbirliğini gerçekleştirmek gelen<br />
“özrün” ne anlama geldiğini açıklamaya çalışmaktadır. Bu<br />
doğrultuda iki ülke arasındaki ilişkileri şekillendiren dört temel<br />
konu başlığına odaklanmaktadır: bölgesel tehdit algısı, ticari<br />
ilişkiler, pragmatizm ve asimetri.<br />
4/20/2013 No: 3<br />
açısından önemlidir.<br />
Bölgesel Tehdit Algısı<br />
İsrail’in Ortadoğu’daki<br />
mevcudiyeti ve bu<br />
mevcudiyetini sürdürmek için<br />
izlediği politikalar bölgedeki<br />
hem İran, Suriye ve Lübnan<br />
gibi devlet düzeyindeki<br />
aktörleri hem de Hizbullah,<br />
Hamas ve İslami Cihad gibi<br />
devlet dışı aktörleri “tehdit”<br />
olarak algılamak üzerine<br />
Ortadoğu<br />
Enstitüsü, Sakarya<br />
<br />
Yazar Hakkında: Egemen B.<br />
<strong>Bezci</strong> Sakarya Üniversitesi<br />
Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde<br />
araştırma görevlisi olarak<br />
çalışmakta ve İstanbul<br />
Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler<br />
Fakültesi’nde yüksek lisans<br />
yapmaktadır. Din ve Siyaset,<br />
Sivil-asker ilişkileri ve İsrail<br />
siyasi yapısı konular ile<br />
ilgilenmektedir.<br />
Bilgi Kültür Merkezi: 2004<br />
yılından itibaren faaliyet<br />
gösteren Bilgi Kültür Merkezi<br />
Sakarya merkezli bir sivil<br />
toplum kuruluşudur.<br />
http://bilgikultur.org/<br />
Ortadoğu Enstitüsü: Bilgi Kültür<br />
Merkezi altında faaliyet gösteren<br />
bu birimde Ortadoğu’nun siyasi,<br />
kültürel ve ekonomik<br />
gelişmelerini merkeze alan<br />
çalışmalar yapılmaktadır.<br />
Adres: Çark Caddesi Asım<br />
Hamdi Apt. No: 66, Adapazarı,<br />
Türkiye, E-mail:<br />
bilgi.kultur.org@gmail.com<br />
Tel: 0 264 278 16 26<br />
İsrail Türkiye İkili İlişkilerinin Yapısı - <strong>Bezci</strong> Sayfa 1
kurulmuştur. Bu tehdit algısı ile<br />
paralel bir şekilde İsrailli karar<br />
alıcıların vizyonları hem Golan<br />
tepeleri gibi stratejik öneme<br />
sahip bölgelerdeki askeri<br />
varlığından vazgeçmemek hem<br />
de kendini çevreleyen tehditleri<br />
kırmak temelinde şekillenmiştir.<br />
Üstelik hem tehdit algıları hem<br />
de stratejik vizyon tarihsel bir<br />
sürekliliği de arkasına almış<br />
durumdadır. İsrail’in kurucu<br />
Cumhurbaşkanı Ben-Gurion’un<br />
da belirttiği üzere İsrail<br />
güvenliğini “Çevre İttifakın” şu<br />
üç prensibi üzerine kurmuştu: 1.<br />
komşu Arap ülkeleri tarafından<br />
yalnızlaştırılmayı kırmak, 2.<br />
bölgede yeni bir güç dengesi<br />
oluşturmak ve 3. ABD ile<br />
ilişkileri en üst düzeyde<br />
geliştirmek. (1) İsrail’in bu stratejik<br />
vizyonu içerisinde Türkiye ile<br />
ilişkilerini geliştirmek, daha da<br />
ziyade Ortadoğu’daki güç<br />
dengesinde başat bir aktör olarak<br />
Türkiye ile ortak çalışabilmek<br />
merkezi bir önem arz etmektedir.<br />
Türkiye’nin İsrail’in güvenlik<br />
algılamasında böylesine merkezi<br />
bir konumda bulunmasının bazı<br />
nedenleri vardır. İlk olarak İran<br />
ve Mısır gibi diğer ülkelerin<br />
aksine Türkiye hiçbir zaman<br />
İsrail’in mevcudiyetini<br />
sorgulamamıştır. Bu durumun<br />
sonucunda ise ne İsrailli karar<br />
alıcıların vizyonunda ne de İsrail<br />
kamuoyunda diğer Müslüman<br />
ülkelerin aksine Türkiye İsrail’in<br />
var oluşuna karşı ne söylemsel<br />
olarak ne de pratikte bir tehdit<br />
değildir. İkinci olarak ise İsrail ve<br />
Türkiye’nin bölgesel tehdit<br />
algılamaları belirli ölçüde<br />
paralellik göstermiştir. Örneğin<br />
tarihsel açıdan<br />
değerlendirildiğinde 1958 yılında<br />
Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin<br />
kurulması (BAC), 1990 yılında<br />
yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali<br />
gibi gelişmeler hem Türkiye hem<br />
de İsrail açısından kaygı verici<br />
gelişmeler olarak<br />
değerlendirilmiştir. (2) Bu<br />
nedenledir ki bahsedilen<br />
tarihlerde iki ülke stratejik<br />
düzeyde işbirliğine gitmiştir.<br />
Üçüncü olarak iki ülkenin de<br />
ortak tehditi olan terörizm ve<br />
terör aktörlerinin birbirleri ile<br />
geçişken yapısı Türkiye ile İsrail’i<br />
işbirliğine iten başka bir unsur<br />
olmuştur. Örneğin İsrail’e karşı<br />
mücadele veren FDKC (Filistin<br />
Demokratik Kurtuluş Cephesi)<br />
PKK’nın kuruluş aşamasında<br />
örgüte lojistik, askeri desteğin<br />
yanında eğitim desteği de<br />
sunmuştur. (3) Özellikle 1990’lı<br />
yıllarda terör tehdidi iki ülke<br />
arasındaki askeri işbirliğinde ve<br />
istihbarat paylaşımına önemli bir<br />
yer işgal etmiştir. Özellikle bu<br />
sonuncu gelişme Türkiye siyaseti<br />
bağlamında ordunun dış<br />
politikada da önemli bir yer<br />
kazanmasına ve İsrail ile<br />
yürütülen ilişkilerin sivil siyaset<br />
yerine iki ülke arasındaki askeri<br />
elit tarafından şekillendirilen bir<br />
içeriğe kavuşmasına yol<br />
açmıştır. (4)<br />
Fakat gerek son on yılda yaşanan<br />
Türk siyasetindeki değişim,<br />
gerek bölgesel ve İsrail<br />
siyasetindeki dönüşümler<br />
taraflar arasındaki ilişkileri başka<br />
bir boyuta itmiştir. Mavi<br />
Marmara krizi ile birlikte zirveye<br />
çıkan gergin ilişkilerin hemen<br />
yanı başında işleyen bir başka<br />
süreç 2013 yılına girildiğinde iki<br />
ülkeyi bir kez daha<br />
yakınlaştırmıştır. Özellikle 2003<br />
yılında ABD’nin Irak işgali<br />
neticesinde günümüz Irak<br />
merkezi hükümetinin İran yanlısı<br />
tutumları ve İran etkisinin Irak<br />
merkezine yayılması hem İsrail’i<br />
hem de Türkiye’yi<br />
endişelendiren gelişmelerdir.<br />
Bunun yanında Suriye’nin<br />
geleceği konusunda her ne kadar<br />
Türkiye ve İsrail ortak bir vizyon<br />
sahibi olmasa da, her iki ülkenin<br />
de endişe duyduğu konu<br />
Suriye’deki kimyasal silahların<br />
devlet dışı aktörlerin (Hizbullah,<br />
PKK, vb.) eline geçme<br />
olasılığıdır. (5) Dolayısıyla son<br />
dönemde tekrar gelişen bu ortak<br />
tehdit algısı iki ülkeyi “Özür”<br />
sürecine getiren en önemli<br />
unsurların başında gelmektedir.<br />
Fakat bu sefer Türkiye<br />
siyasetindeki değişimin bir<br />
sonucu olarak Türkiye ile İsrail<br />
ilişkilerinin güvenlik boyutunu<br />
yöneten unsur askeri karar<br />
alıcıların yerine sivil karar<br />
alıcıların eline geçmiştir.<br />
İlişkilerin bu yeni özelliği ise her<br />
ne kadar iki ülke arasındaki<br />
ilişkiyi daha demokratik<br />
temellere oturtmuş olsa da, aynı<br />
ölçüde kırılgan da yapmaktadır.<br />
Bu kırılganlığın ikili ekonomik<br />
ilişkilere yansımasını anlamak ise<br />
Türkiye ile İsrail arasındaki<br />
ilişkilerin yapısını anlamakta<br />
kritik bir öneme sahiptir.<br />
Ticari İlişkiler<br />
İsrail Türkiye İkili İlişkilerinin Yapısı - <strong>Bezci</strong> Sayfa 2
Güvenlik kaygılarının yanı sıra<br />
Türkiye ile İsrail arasındaki<br />
ilişkileri<br />
belirleyen önemli<br />
bir faktör de<br />
taraflar arasındaki<br />
ticari ilişkilerdir.<br />
Buradaki ticari<br />
ilişkiler iki<br />
boyutlu olarak<br />
ilerlemektedir:<br />
sivil ve askeri<br />
ticaret. 2009’da başlayan kriz<br />
sürecine rağmen Türkiye ile<br />
İsrail arasındaki sivil ticaret<br />
büyük ölçüde süreklilik<br />
göstermiştir. Bu sürekliliğin<br />
nedeni “ticareti geliştirme”<br />
hedefinin iki ülkenin de başat dış<br />
politika ayaklarından biri<br />
olmasıdır. (6) Bunun yanında ise<br />
özellikle İsrail’in bölge<br />
ülkeleriyle kısıtlı imkanlar<br />
dahilinde ticari faaliyetlere<br />
girmesi ve Türkiye’nin özellikle<br />
son on yılda serbest piyasa<br />
ekonomisi kuralları içerisinde<br />
3.000.000.000<br />
2.000.000.000<br />
1.000.000.000<br />
2009-2012 Türkiye-İsrail Ticareti, TÜİK<br />
verileri<br />
0<br />
İsrail'den Türkiye'ye gelen turist sayısı, TÜİK verileri<br />
600000<br />
400000<br />
200000<br />
0<br />
2007 2008 2009 2010 2011 2012<br />
Turist Sayısı 511435 558183 311582 109559 79140 83740<br />
2009 2010 2011 2012<br />
İhracat İthalat<br />
istikrarlı bir yükseliş göstermesi<br />
Türkiye’yi İsrail açısından<br />
önemli bir ticaret partneri haline<br />
getirmiştir. Bu bağlamda ticari<br />
ilişkiler 2009 Davos, 2010 Mavi<br />
Marmara gibi olaylardan kötü<br />
yönde etkilenmeyerek Türkiye<br />
lehine bir gelişim göstermiştir.<br />
Sivil ticaret içerisinde önemli bir<br />
başlık ise Türkiye ile İsrail<br />
arasındaki turizm faaliyetleridir.<br />
İsrailli turistler açısından yaz<br />
turizmi olduğu kadar İstanbul<br />
gibi tarihsel şehirlere düzenlenen<br />
kültür turizmi de ikili ilişkilerin<br />
sivil boyutunun bir bölümünü<br />
oluşturmaktadır. Bu turizm ve<br />
kültür faaliyetlerinin İsrail’deki<br />
Türkiye algısına katkısı şu anda<br />
faaliyetleri durdurulan Tel Aviv<br />
–Yafo’daki Türk Kültür Merkezi<br />
ve Mavi Marmara’ya kadar Tel<br />
Aviv’de camlarına Türk bayrağı<br />
asan kafe ve restoranları<br />
olmuştur. Fakat iki ülke<br />
arasındaki turizm faaliyetleri salt<br />
ticari<br />
faaliyetlerin<br />
aksine siyasi<br />
ilişkilerden<br />
büyük<br />
ölçüde<br />
etkilenerek<br />
kriz<br />
sürecinde<br />
dalgalanma<br />
göstermiştir.<br />
Bu faktör, salt ticari ilişkilerden<br />
farklı olarak iki ülke arasındaki<br />
karşılıklı toplumsal algının<br />
önemli ölçüde gösterdiği için<br />
önemlidir.<br />
Ticari ilişkilerin stratejik boyutu<br />
ise iki ülke arasında savunma<br />
sanayi alanında yapılan ticaret<br />
olmuştur. Türkiye ordusunun<br />
özellikle 1990’larda<br />
modernizasyonu için<br />
ABD ve Almanya gibi<br />
Batılı müttefiklerinden<br />
alamadığı destek<br />
nedeniyle bir arka kapı<br />
olarak İsraili kullanması<br />
iki ülke arasında<br />
stratejik bir ilişki<br />
sürecini başlatmıştır. Bu<br />
noktada askerin<br />
savunma sanayi gerekçesiyle<br />
sivil hükümetler üzerine baskı<br />
uygulayıp İsrail ile ilişkileri<br />
geliştirmesi de büyük ölçüde bu<br />
stratejik kaygının sonucu<br />
olmuştur. Fakat 2000’li yıllara<br />
gelindiğinde Türkiye’nin<br />
savunma sanayi atılımları<br />
nedeniyle dışarıya bağımlılığını<br />
azaltması, bunun yanında<br />
gereken askeri teçhizatı arka kapı<br />
olarak İsrail’i kullanmak yerine<br />
birinci üreticiden alma çabaları<br />
sonucunda Türkiye’nin İsrail’e<br />
bağımlılığı önemli ölçüde<br />
düşmüştür. Yine 1990’lı yıllarda<br />
Türkiye’nin terörle<br />
mücadelesinde başat aktör olan<br />
TSK’nın yerine 2000’lerde sivil<br />
hükümetin sorumluluğu<br />
üstlenerek terörle mücadele<br />
politikalarına önderlik etmesi de<br />
bu ticareti etkilemiştir.<br />
Türkiye’nin terör sorununun<br />
çözümünde güvenlikçi<br />
yaklaşımın yerine sivil siyaset<br />
içerisinde çözümü ikame<br />
etmesiyle birlikte güvenlikçi<br />
yaklaşımın gereksinim duyduğu<br />
terörle mücadele teçhizatlarının<br />
İsrail’den satın alınması da<br />
azalmıştır. Kısacası Türkiye’nin<br />
1990’lı yıllardan farklı olarak<br />
İsrail’e yönelik askeri bağımlılığı<br />
İsrail Türkiye İkili İlişkilerinin Yapısı - <strong>Bezci</strong> Sayfa 3
Milyon $<br />
Türkiye Savunma Sanayi Alımları, SIPRI verileri<br />
850<br />
800<br />
750<br />
700<br />
650<br />
600<br />
550<br />
500<br />
450<br />
400<br />
350<br />
300<br />
250<br />
200<br />
150<br />
100<br />
50<br />
0<br />
2009 2010 2011 2012<br />
Almanya 172 126 40 54<br />
İsrail 320 69 17 17<br />
İtalya 5 5 8 175<br />
Güney Kore 73 81 106 98<br />
A.B.D. 9 150 606 772<br />
önemli ölçüde ortadan<br />
kalkmıştır.<br />
Pragmatizm<br />
Türkiye ve İsrail’in hem tarihsel<br />
süreçte hem de günümüzde<br />
birbirleri ile kurdukları<br />
ilişkilerde en önemli ilkelerden<br />
bir tanesi de pragmatizm<br />
olmuştur. Örnek vermek<br />
gerekirse tarihsel süreçte Kıbrıs<br />
sorununun çözümü için Arap<br />
ülkelerinden daha fazla destek<br />
geleceğini değerlendiren Türk<br />
karar alıcıları 1966 yılında İsrail<br />
ile olan istihbarat paylaşımını<br />
dondurmuşlardır. Yine İsrail’in<br />
enerji politikaları doğrultusunda<br />
Güney Kıbrıs Devleti ile<br />
işbirliğine gitmesi veya<br />
Türkiye’nin 2007-2010 arasında<br />
göreceli olarak İran ve Suriye ile<br />
ilişkileri geliştirmesi de bu<br />
bağlamda değerlendirilebilir.<br />
Türkiye ile İsrail arasındaki<br />
ilişkinin en zayıf noktası da iki<br />
ülkenin birbirlerine karşı<br />
kullandıkları bu pragmatizm<br />
ilkesidir.<br />
İlişkilerin pragmatizm ilkesi<br />
tarafından yönlendirilmesinin en<br />
önemli nedenlerinden biri ise iki<br />
ülkenin uzun yıllardan beri<br />
işbirliği içerisinde bulunmasına<br />
rağmen bir stratejik ortaklık<br />
kültürü geliştirememiş olmasıdır.<br />
Bu stratejik işbirliği kültürünün<br />
eksikliği sürekli bir karşılıklı<br />
güvensizlik ortamı<br />
yaratmaktadır. İkinci önemli<br />
sorunsal ise iki ülkenin Ortadoğu<br />
ve küresel<br />
siyaset<br />
80<br />
60<br />
40<br />
20<br />
İsrail Türkiye İkili İlişkilerinin Yapısı - <strong>Bezci</strong> Sayfa 4<br />
0<br />
Türkiye'deki İsrail Tehdit Algısı, Kadir Has<br />
Üniversitesi Sosyal - Siyasal Eğilimler Araştırması<br />
66,1<br />
69,3<br />
51<br />
2012 2011 2010<br />
vizyonlarında büyük farklılıklar<br />
olmasıdır. Sağlıklı bir işbirliğinin<br />
en önemli kaynaklarından biri<br />
olan “ortaklık” vizyonu Türkiye<br />
ve İsrail açısından sorunların<br />
kaynağını oluşturmaktadır.<br />
Özellikle Filistin sorunundaki<br />
belirgin görüş ayrılıkları sorunun<br />
bu kaynağını sürekli olarak<br />
desteklemektedir. Bu nedenledir<br />
ki ortaklığın önündeki bu engel –<br />
başta Filistin sorununa bakış<br />
olmak üzere – kalkmadıkça<br />
Türkiye ve İsrail arasındaki<br />
ilişkilerin pragmatizmin<br />
kırılganlığından kurtulması<br />
oldukça zordur.<br />
Asimetri<br />
Asimetri iki ülkenin arasındaki<br />
ilişkiler işbirliği düzeyinde dahi<br />
olsa liderlerin söyleminde ve<br />
halkın gözünde aynı etkiyi<br />
bırakmamasını anlatmaktadır.<br />
İsrail’in Türkiye ile ikili<br />
ilişkilerinde aynı zamanda en<br />
güçlü ve zayıf olabilecek nokta<br />
da burasıdır. İki ülke de<br />
demokrasi ile yönetildiğinden ve<br />
karar alıcıların halka hesap<br />
verme zorunluluğu<br />
bulunduğundan iç siyasette iki<br />
ülke arasındaki ilişkiler sürekli<br />
olarak vurgulanan bir konu<br />
Tehdit Algısı
olmuştur. Örneğin Danny<br />
Ayalon’un mimarı olduğu “alçak<br />
koltuk” hadisesi bunun bir<br />
örneğidir. Yine Türk siyasetinde<br />
kullanılan ve artık “one minute”<br />
hadisesi olarak yaygınlaşan<br />
Davos 2009 toplantısında<br />
Başbakan Erdoğan’ın İsrail<br />
Cumhurbaşkanı Peres’e karşı<br />
çıkışı da bu bağlamda<br />
değerlendirilebilir. Asimetrinin<br />
bir diğer boyutu ise Türkiye ile<br />
İsrail arasındaki ilişkinin iki<br />
ülkenin halkı düzeyine inememiş<br />
olmasıdır. Türkiye ile Rusya<br />
arasında 2000’li yılların başında<br />
başlayan yakınlaşma sonucunda<br />
özellikle Türk halkının tehdit<br />
algılamasında Rusya bir düşman<br />
olarak görülmezken, İsrail<br />
Türkiye’ye tehdit olan ülkeler<br />
arasında yüksek sıralarda yer<br />
almaktadır. “Rus” imajının iki<br />
ülke arasındaki ilişkiler<br />
yakınlaşırken tekrardan pejoratif<br />
bir ifadeden olumlu bir çağrışıma<br />
dönüşmüş olması, aksine<br />
“İsrailli” ifadesinin bugün için<br />
pejoratif bir algı yaratması da bu<br />
duruma örnek teşkil etmektedir.<br />
Bununla ilgili çalışmalar Türkiye<br />
halkının 2010 yılından bu yana<br />
yarısından fazlasının İsrail’i<br />
tehdit olarak algıladığını<br />
göstermektedir. Türk dış<br />
politikasının Türk toplumu<br />
üzerinde popüler bir karşılığı<br />
bulunduğundan bu algının<br />
yönetilmesi de ilişkilerin<br />
normalleşmesi için önem<br />
taşımaktadır.<br />
Değerlendirme<br />
Türkiye ve İsrail arasındaki<br />
ilişkilerin yapısal boyutu,<br />
günümüzde Ortadoğu’da<br />
yaşanan gelişmeler sonucunda<br />
yeniden iki ülke arasındaki<br />
işbirliğini gerçekleştirmek gelen<br />
“özrün” ne anlama geldiğini<br />
açıklamaya çalışmaktadır. Fakat<br />
bu yeni süreç ve ortak tehdit<br />
algıları iki ülke arasında kısa<br />
süreli bir işbirliği ortamı sağlasa<br />
bile, orta vadede Türkiye ile<br />
İsrail arasındaki ilişkilerin Arap<br />
Baharı ve özellikle Suriye sorunu<br />
çözüme kavuşunca tekrar<br />
pragmatizm ve asimetrinin<br />
kontrolüne geçebilecektir. Bu<br />
pragmatizn ve asimetrinin nasıl<br />
şekilleneceği ise Türkiye’nin ve<br />
İsrail’in merkezi olarak önem<br />
atfettiği Filistin sorununun ne<br />
doğrultuda bir seyir izleyeceği ile<br />
doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla<br />
ilişkilerde kalıcı normalleşme için<br />
kritik öneme sahip olan olgu,<br />
“özür”den ziyade ilişkilerin<br />
yapısal olarak yeniden inşa<br />
edilmesidir.<br />
Notlar<br />
(1) Çevre İttifakı için bakınız.<br />
Baruch Uziel, “The<br />
Peripheral Alliance”, Kasım<br />
1948<br />
(2) Tarihsel düzlem için<br />
bakınız, Ofra Bengio,<br />
Türkiye-İsrail: Hayalet<br />
İttifaktan Stratejik<br />
İşbirliğine (Erguvan<br />
Yayınevi: İstanbul, 2008)<br />
(3) Nihat Ali Özcan, “PKK<br />
Terrorism in Turkey”,<br />
Combating International<br />
Terrorism: Turkey’s Added<br />
Value edited by James Ker-<br />
Lindsay and Alastair<br />
Cameron (RUSI Occasional<br />
Paper: London, October<br />
2009)<br />
(4) Ali Balcı ve Tuncay Kardaş,<br />
“The Changing Dynamics<br />
of Turkey’s Relations with<br />
Israel: An Analysis of<br />
‘Securitization’”, Insight<br />
Turkey, 14.2 (2012): 99-120<br />
(5) Serhan Ünal, “Turkey’s<br />
Concerns on Syrian<br />
WMDs”, e-International<br />
Relations, May 8, 2012<br />
(6) Örneğin bkz. “Babacan<br />
unveils ‘peace campus’”<br />
plans, Today’s Zaman May<br />
3, 2008<br />
İsrail Türkiye İkili İlişkilerinin Yapısı - <strong>Bezci</strong> Sayfa 5