You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
EMPATİ EKSİKLİĞİ • Bunun bir de öteki yüzü var. Tarihi devletin izin verdiği ölçülerde<br />
öğrenebilen Türk tarafı, ‘<strong>Kürtler</strong>in karda yürürken kart kurt sesi çıkardığı için Kürt adını<br />
almış bir Türk boyu’ olmadığını yeni idrak etmeye başladı ama, <strong>Kürtler</strong> arasındaki<br />
farklılıkları, <strong>Kürtler</strong> ile PKK, PKK ile Kürt milliyetçiliği, milliyetçi taleplerle kültürel talepler,<br />
kültürel taleplerle insan hakları gibi olgular, kavramlar arasındaki ilişkileri kurmakta<br />
zorluk çekiyor. Özetle, <strong>Kürtler</strong>in (ve onlara destek veren uluslararası toplumun)<br />
kendilerinden ne istediğini bir türlü anlayamıyor.<br />
Gerçi <strong>Kürtler</strong> bu saptamaya çok kızıyorlar ve “85 yıldır söylüyoruz, duymuyorsunuz,<br />
anlamıyorsunuz, anlamak istemiyorsunuz” diyorlar. Ama Aralık 2004’de International<br />
Herald Tribune’ün Avrupa baskısı ile Le Monde‘a verdikleri 200 imzalı ‘<strong>Kürtler</strong> ne istiyor?’<br />
başlıklı ilandan sonra çıkan tartışmalardan hatırlıyoruz ki, henüz <strong>Kürtler</strong>in kafası da ne<br />
istedikleri konusunda berraklaşmış değil. Federal haklarla esnetilmiş üniter devletten<br />
ekolojik topluma, Kemalizmi referans alan demokratik konfederalizmden bağımsız ulusdevlete<br />
kadar pek çok projenin yandaşı var. Üstelik bazen aynı kişiler, birden fazla projeyi<br />
aynı anda savunuyorlar. Yani her iki taraf da haklı. Ne <strong>Kürtler</strong> taleplerini derli toplu, açık,<br />
net anlatabiliyor, ne Türkler onları anlamak istiyor.<br />
Bunlara ek olarak, her iki taraf da ‘Türkler’ ve ‘<strong>Kürtler</strong>’ gibi ‘yaratılmış’ kategorilerle<br />
konuşmanın mahzurlarını yaşıyorlar. Halbuki ne yekpare bir ‘Türklük’ ne de yekpare bir<br />
‘Kürtlük’ var. Ama en kötüsü, her iki tarafın büyük bir kesiminin, meseleye milliyetçi<br />
paradigma içinden bakması. Çünkü her milliyetçilik gibi, Türk ve Kürt milliyetçiliği de<br />
diğerini ‘ötekileştirerek’ kendini tanımlayabiliyor.<br />
Bu yazı dizisinde, iki halk arasında modern çağlardaki ilişkilerinin tarihçesini, milliyetçi<br />
paradigmalardan haberdar olarak ama onların esiri olmadan özetlemeyi amaçlıyorum.<br />
Çünkü konu, ciltler dolusu kitapla bile anlatılmayacak kadar karmaşık ve derin. Bu<br />
özetten hareket ederek, merak ettiğiniz başlıkları daha derinlemesine inceleyebileceğinizi<br />
umuyorum. Elbette, gerek yer sınırlılığı yüzünden, gerekse benim bilgisizliğim ya da<br />
unutkanlığım yüzünden atlanmış önemli noktaları sizlerin eleştiri ve katkılarıyla ilerde<br />
tamamlarım.<br />
KENDİ VAR, ADI YOK BİR ÜLKE: KÜRDİSTAN • ‘Kürdistan’ terimi ilk kez, son Büyük<br />
Selçuklu Sultanı Sancar Bey’in (ö. 1157) merkezi bugünkü İran’ın Hemedan kentine yakın<br />
Bahar kenti olan ‘Kürdistan Eyaleti’nde kullanılmıştı. Kürdistan adı, coğrafi bir terim<br />
olarak, Kanuni Sultan Süleyman 1525 ve 1553 tarihli fermanlarında da vardı. I. Ahmet<br />
1604 tarihli fermanında ‘Umum Kürdistan’ terimini kullanmıştı. 17. yüzyıl yazarı Evliya<br />
Çelebi ünlü seyahatnamesinde ayrıntılarıyla ‘Kürdistan’ bölgesini ve şehirlerini anlatmıştı.<br />
Sadrazam Mustafa Reşit Paşa 1847 yılında yönetim birimi olan ‘Kürdistan Eyaleti’ni<br />
kurdu. 13 Aralık 1847 tarihli Takvim-i Vekayi‘de yayınlanan düzenlemedeki eyaletin<br />
merkezi Ahlat’tı ve Diyarbakır, Muş, Van, Hakkâri, Cizre, Botan ve Mardin’i kapsıyordu.<br />
Merkez sonra sırasıyla Van’a, Muş’a ve Diyarbakır’a taşındı. 1856’da bu eyaletin sınırları<br />
yeniden düzenlendi, 1864’te ise Diyarbakır ve Van vilayetlerine bölünerek son buldu.<br />
Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey’in Hariciye Nazırı Ferid Paşa’ya gönderdiği 13-14 Nisan<br />
1335/1919 tarihli tezkirede bakılırsa bu tarihte de Kürdistan, Ermenistan, Kürt gibi<br />
terimler hiçbir komplekse kapılmadan kullanılıyordu. Milli Mücadele’nin başlarında,<br />
Mustafa Kemal’in, Kürt aşiret reislerine çektiği telgraflarda, Sovyet Rusya Dışişleri<br />
Komiseri Çiçerin’e yazdığı mektuplarda, bazı Meclis konuşmalarında ‘Kürdistan’ dediğini,<br />
Birinci Meclis’in Doğu’dan gelen üyelerine Kürdistan milletvekili dendiğini biliyoruz. Ama<br />
1923’ten itibaren belgelerde bölgeden Vilayat-ı Şarkıya veya Şarkî Anadolu olarak söz<br />
edilmeye başladı. 1930’larda Şark, 1950’lerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, 1960’larda<br />
Kalkınmada Öncelikli Yöreler, 1984’ten 2002’ye kadar OHAL Bölgesi dendi. Bugün ise<br />
belirgin bir adı yok ama Kürdistan adını telaffuz etmek adeta tabu haline geldi. Öyle ki,<br />
Irak’ta resmi adı ‘Kürdistan Bölge Yönetimi’ olan idari yapı için bile ‘Kuzey Irak’taki<br />
oluşum’ gibi garip bir terminoloji kullanılıyor. İran’daki Kürdistan bölgesinden ise çok az<br />
kimsenin haberi var.<br />
2