27.06.2013 Views

akciğer kitlelerinin görüntülenmesinde düşük doz bilgisayarlı ...

akciğer kitlelerinin görüntülenmesinde düşük doz bilgisayarlı ...

akciğer kitlelerinin görüntülenmesinde düşük doz bilgisayarlı ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ<br />

TIP FAKÜLTESİ<br />

RADYODİAGNOSTİK<br />

ANABİLİM DALI<br />

Tez Yöneticisi<br />

Doç. Dr. Hüseyin ÖZDEMİR<br />

AKCİĞER KİTLELERİNİN GÖRÜNTÜLENMESİNDE<br />

DÜŞÜK DOZ BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİNİN ROLÜ<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

Dr. Derya DEMİR<br />

EDİRNE - 2008


TEŞEKKÜR<br />

Uzmanlık eğitimim süresince, değerli bilgi<br />

ve tecrübeleri ile bana ve çalışma arkadaşlarıma<br />

her zaman yol gösterici olan, yetişmemde büyük<br />

katkı ve emeği geçen değerli hocam Prof. Dr. M.<br />

Kemal DEMİR’e, başta tez yöneticim Doç. Dr.<br />

Hüseyin ÖZDEMİR olmak üzere değerli öğretim<br />

üyeleri Prof. Dr. Bilge ÇAKIR, Doç. Dr. Ercüment<br />

ÜNLÜ, Yrd. Doç. Dr. Nermin TUNÇBİLEK,<br />

Yrd. Doç. Dr. Hakan GENÇHELLAÇ, Yrd. Doç.<br />

Dr. Banu ALICIOĞLU, Yrd. Doç Dr. Osman<br />

TEMİZÖZ’e, tüm çalışma arkadaşlarıma ve sabır<br />

ve desteklerinden dolayı aileme teşekkürlerimi<br />

sunarım.


İÇİNDEKİLER<br />

GİRİŞ VE AMAÇ ........................................................................................................ 1<br />

GENEL BİLGİLER .................................................................................................... 3<br />

EPİDEMİYOLOJİ ................................................................................................ 3<br />

RİSK FAKTÖRLERİ ........................................................................................... 3<br />

PATOLOJİK SINIFLANDIRMA ....................................................................... 5<br />

KLİNİK BELİRTİLER ........................................................................................ 6<br />

TANI YÖNTEMLERİ .......................................................................................... 6<br />

AKCİĞER KİTLELERİNDE DÜŞÜK DOZ BİLGİSAYARLI<br />

TOMOGRAFİ TEKNİĞİ .................................................................................... 11<br />

BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİDE GÖRÜNTÜ KALİTESİNİ<br />

ETKİLEYEN FAKTÖRLER .............................................................................. 11<br />

RADYASYONA BAĞLI RİSKLER ................................................................... 13<br />

GEREÇ VE YÖNTEMLER ..................................................................................... 15<br />

BULGULAR .................................................................................................................. 18<br />

TARTIŞMA ................................................................................................................... 35<br />

SONUÇLAR .................................................................................................................. 42<br />

ÖZET ............................................................................................................................... 44<br />

SUMMARY ..................................................................................................................... 45<br />

KAYNAKLAR .............................................................................................................. 47<br />

EKLER


SİMGE VE KISALTMALAR<br />

BT : Bilgisayarlı tomografi<br />

ÇDBT : Çok detektörlü <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi<br />

DDBT : Düşük <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi<br />

HRCT : High Resolution Computerized Tomography (Yüksek rezolüsyonlu<br />

<strong>bilgisayarlı</strong> tomografi)<br />

HU : Hounsfield Ünitesi<br />

SDBT : Standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi


GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Teknolojik gelişmeler ile birlikte, <strong>bilgisayarlı</strong> tomografinin (BT) tanı, takip veya<br />

araştırma amaçlı kullanım alanı genişlemiştir. Aynı zamanda BT ile lezyonların görüntü<br />

kalitesi ve buna paralel tanısal doğruluk oranı artmıştır. Ancak bu durum yüksek radyasyon<br />

ekspojuru ile sağlanmakta olup, buna bağlı olarak hastaların maruz kaldığı radyasyon <strong>doz</strong>u da<br />

artmaktadır (1,2). Hastaların tanısal görüntüleme modalitelerine bağlı maruz kaldığı total<br />

radyasyon miktarına bakıldığında, tomografik görüntüleme ilk sıralarda bulunmaktadır (3-5).<br />

Bu yüzden, BT protokol ve parametrelerinde, minimum radyasyon <strong>doz</strong>u ile aynı tanısal<br />

bilgiyi sağlayabilecek görüntü kalitesine ulaşmanın önemi ön plana çıkmaktadır.<br />

Görüntüleme yöntemlerinin gerek hastaya, gerekse çevreye olan olası zararlarını<br />

minumuma indirebilmek ve aynı zamanda BT cihazının tüp kullanım ömrünü arttırabilmek<br />

amacıyla çeşitli yöntemler geliştirilmektedir. Bu yöntemlerden bir tanesi de radyolojide <strong>düşük</strong><br />

<strong>doz</strong> BT tekniğidir. Yapılan çalışmalar, <strong>akciğer</strong>in yapısal olarak yüksek doku kontrastı<br />

göstermesinden dolayı, azaltılmış <strong>doz</strong>larda BT ve yüksek rezolusyonlu <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi<br />

(HRCT) ile yeterli görüntü kalitesinin sağlanabildiğini göstermiştir (6-8).<br />

Bir tanısal yöntemin <strong>akciğer</strong> kanseri taramasında yeterli olabilmesi için, erken<br />

tümörleri yakalamada duyarlılığı ve benign nodüllerin biyopsisine gerek olmadan lezyonları<br />

sınıflamada seçiciliğinin yüksek olması gerekir. BT, <strong>akciğer</strong> nodüllerinin tespitinde, <strong>akciğer</strong><br />

grafisinden çok daha duyarlıdır (9). Bununla birlikte BT’nin yüksek radyasyon riskine sahip<br />

olması en önemli dezavantajı olarak gösterilmektedir (10-12). Görüntü kalitesinden ödün<br />

vermeden, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi (DDBT) tekniği ile kanser taramasının<br />

yapılabileceğinin anlaşılması ile birlikte birçok merkezde tarama projeleri başlatılmıştır ve<br />

halen devam eden birçok çalışma bulunmaktadır (13).<br />

1


Akciğer kanseri tanısı ile takip edilen hastalarda, kısa zaman aralığı ile toraks BT<br />

tetkiklerinin tekrarlanması gerekmektedir ve bu durum ciddi oranda yüksek kümülatif <strong>doz</strong>da<br />

radyasyon yüklenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle bu hasta grubunda, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT<br />

tekniği ile radyoloğun önemli klinik bulguları atlamayacağı yeterlilikte görüntü kalitesinde<br />

imajlar elde edebilmesi önem kazanmaktadır (1,8,14).<br />

Biz bu çalışmamızda, primer <strong>akciğer</strong> kanseri veya <strong>akciğer</strong> metastazı bulunan primer<br />

<strong>akciğer</strong> dışı malignite tanısı bulunan hastaların <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> tekniği ile elde edilen<br />

görüntülerini inceledik. Rutin toraks BT tetkiki sırasında gözlenen <strong>akciğer</strong> kitlelerine yönelik,<br />

<strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT tekniği ile aynı kesit düzeyinden, <strong>düşük</strong> miliamper saniye (mAs) değerlerinde<br />

(sırasıyla 60, 80, 100, 130) birer tek kesit aldık. DDBT ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi<br />

(SDBT) tekniği ile elde edilen görüntüleri; lezyon boyutları, perilezyoner konsolidasyon<br />

varlığı, lezyon kontur özellikleri ve mediastinal lenf nodlarının görüntü kalitesinin yeterliliği<br />

açısından değerlendirdik. Her iki teknik arasında, <strong>akciğer</strong> kitlelerinde ve mediastinal lenf<br />

nodlarında görüntü kalitesi ve tanısal yeterlilik açısından farklılık olup olmadığını göstermeyi<br />

amaçladık.<br />

2


EPİDEMİYOLOJİ<br />

GENEL BİLGİLER<br />

Dünya sağlık örgütünün (WHO) 1960 ve 1980 yılları arasında 28 endüstrileşmiş<br />

ülkede <strong>akciğer</strong> kanser mortalitesi ile ilgili yaptığı çalışmada, 20 yılda erkeklerde %76,<br />

kadınlarda %135 artış saptanmıştır (15). Irk, cinsiyet, yaş, coğrafik koşullar ve<br />

sosyoekonomik koşullar gibi faktörler görülme sıklığını etkilemektedir.<br />

Ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi’nin 1997 yılında yayınladığı<br />

raporda <strong>akciğer</strong> kanserleri tüm kanserler içinde, % 17.6 oranıyla birinci sıradadır. Yine Sağlık<br />

Bakanlığı Kanser Kontrol ve Kanser İstatistiği Kurumu’nun verilerine göre, 1999 yılı <strong>akciğer</strong><br />

kanseri insidansı 14,2/100.000’dir (erkeklerde 7,8/100.000, kadınlarda 1,2/100.000). Bu<br />

verilere göre <strong>akciğer</strong> kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türüyken, kadınlarda 6. sırada<br />

yer almaktadır. Ülkemize ait istatistiksel veriler çok sağlıklı olmamakla birlikte, yılda 3-4 bin<br />

arasında <strong>akciğer</strong> kanserine bağlı ölüm olduğu tahmin edilmektedir (16).<br />

RİSK FAKTÖRLERİ<br />

Akciğer kanseri için tespit edilen risk faktörlerini sigara, çevresel ve mesleki risk ile<br />

genetik faktör şeklinde sıralıyabiliriz.<br />

Sigara<br />

Sigara, <strong>akciğer</strong> kanserinin en önemli risk faktörüdür. Sigara ve <strong>akciğer</strong> kanseri<br />

arasındaki ilişki dünya çapındaki epidemiyolojik çalışmalarla da kanıtlanmıştır. Akciğer<br />

kanserinin %80-90’ı sigara içenlerde ortaya çıkmaktadır. Sigara içenlerde <strong>akciğer</strong> kanseri<br />

riski, hiç sigara içmemiş kişilere göre 10-65 kat fazladır. Sigarayı bırakanlarda ise, <strong>akciğer</strong><br />

3


kanseri riskinin 10-15 yılda içmeyenlerin oranına düştüğü bildirilmektedir (16).<br />

Mesleki ve Çevresel Zararlar<br />

Akciğer kanserlerinin yaklaşık %15’inde mesleğe bağlı predispozisyon olduğu<br />

düşünülmektedir. Endüstri ve madencilikte kullanılan bir çok madde [örn. Arsenik, asbest,<br />

bis (klorometil) eter, nikel, polisiklik aromatik hidrokarbonlar vb] karsinojenik faktör olarak<br />

bilinmektedir (17).<br />

Genetik Yatkınlık<br />

Her ne kadar sigara içimi, <strong>akciğer</strong> kanserlerinin yaklaşık % 85-90’ını ile ilişkili<br />

bulunmuş olsa da, sigara içenlerin sadece % 10-15’inde kanser gelişmektedir. Buna ek olarak<br />

<strong>akciğer</strong> kanserinin % 10-15’i sigara ile ilişkisiz olarak gelişmektedir. Daha önceden geçirilmiş<br />

bir <strong>akciğer</strong> kanseri, yeniden <strong>akciğer</strong> kanserine yakalanma riskini arttıracaktır. Bu bulgu,<br />

kişiler arası varyasyona bağlanabilir. Aileler üzerinde yapılan çalışmalar ve moleküler<br />

biyoloji çalışmaları sonucunda bu hastalığın bazı ailelerde toplandığı görülmüştür. Amerika<br />

Birleşik Devletleri’nde yapılan <strong>akciğer</strong> kanseri konsorsiyumu genetik epidemiyolojisi<br />

araştırma sonucuna göre, 6. kromozomunda anormallik olan kişilerde, çok az sigara içseler<br />

dahi <strong>akciğer</strong> kanseri gelişme riski daha fazladır (18).<br />

Geçirilmiş Akciğer Hastalıkları<br />

Tüberküloz, kronik obstrüktif <strong>akciğer</strong> hastalığı, <strong>akciğer</strong> infarktı, diffüz <strong>akciğer</strong><br />

fibrozisi gibi rekürren inflamasyonlara bağlı gelişen skar dokusu zemininde adenokarsinom<br />

gelişme riski artmıştır (18).<br />

4


PATOLOJİK SINIFLANDIRMA<br />

1999 Dünya Sağlık Örgütü/ International Association for the Study of Lung Cancer<br />

Sınıflandırması (19)<br />

1) Epitelyal tümörler:<br />

A. Benign lezyonlar<br />

B. Preinvaziv lezyonlar:<br />

1- Squamöz displazi/karsinoma in situ<br />

2- Atipik adenomatöz hiperplazi<br />

3- Diffüz idiopatik pulmoner nöroendokrin hücre hiperplazisi<br />

C. İnvaziv / Malign:<br />

1- Squamöz hücreli karsinom<br />

2- Küçük hücreli karsinom<br />

3- Adenokarsinom<br />

4- Büyük hücreli karsinom<br />

5- Adenoskuamöz karsinom<br />

6- Pleomorfik, sarkomatoid veya sarkomatöz elemanlar içeren karsinomlar<br />

7- Karsinoid tümör<br />

8- Tükrük bezi karsinomlar<br />

9- Klasifiye edilemeyen karsinom<br />

2) Yumuşak doku tümörleri<br />

3) Mezotelyal tümörler (benign/malign)<br />

4) Çesitli tümörler:<br />

a) Hamartom<br />

b) Sklerozan hemanjiom<br />

c) Şeffaf hücreli tümör<br />

d) Germ hücreli neoplaziler<br />

5) Lenfoproliferatif hastalıklar<br />

6) Sekonder tümörler<br />

7) Klasifiye edilemeyen tümörler<br />

8) Tümör benzeri lezyonlar: Langerhans hücreli histiositozis, bronşial inflamatauar polip vb<br />

5


KLİNİK BELİRTİLER<br />

Akciğer kanserinin belirti ve bulguları öncelikle tümörün tipine, lokalizasyonuna,<br />

büyüklüğüne ve yaygınlığına bağlı olarak değişir. Endobronşial santral tümörlerde öksürük,<br />

nefes darlığı, hemoptizi, periferik olanlarda ise plöretik göğüs ağrısı ve dispneye sık rastlanır<br />

(17). Tüm bu belirtilere ateş, kilo kaybı vb. belirtiler de nonspesifik olarak eşlik eder.<br />

TANI YÖNTEMLERİ<br />

Akciğer kanserinde tanı ve evreleme amacıyla kullanılan birçok invaziv veya<br />

noninvaziv tanı yöntemi mevcuttur. Tanı için kullanılan yöntemler aşağıda belirtilmiştir.<br />

1. Anamnez<br />

2. Fizik Muayene<br />

3. Biokimyasal Tetkikler<br />

4. Radyolojik İncelemeler<br />

a. Postero-anterior (PA) ve lateral <strong>akciğer</strong> grafileri<br />

b. Floroskopi<br />

c. Ultrasonografi<br />

d. Bilgisayarlı tomografi: spiral, konvansiyonel, yüksek rezolüsyonlu<br />

e. Manyetik rezonans görüntüleme<br />

f. Nükleer tıp yöntemleri: Talyum 201, Galyum 67, Teknesyum 99<br />

sintigrafileri, pozitron emisyon tomografisi (PET)<br />

5. Histopatolojik İncelemeler<br />

a. Balgam sitolojisi<br />

b. Transtorasik ince iğne aspirasyonu ve biopsisi<br />

c. Plevral sıvı aspirasyonu ve plevra biopsisi<br />

d. Mediastinoskopi, mediastinotomi<br />

e. Torakoskopi, torakotomi<br />

f. Lenf nodu biopsisi<br />

g. Bronkoskopi: bronş biopsisi, endobronşial iğne aspirasyonu,<br />

transbronşial iğne aspirasyonu, bronş lavajı, fırçalama, transbronşial<br />

biopsi<br />

6


Radyolojik Yöntemler<br />

Konvansiyonel <strong>akciğer</strong> grafisi: Akciğer kanseri tanısında, tarama ve evreleme<br />

amacıyla başvurulan ilk radyolojik inceleme yöntemidir. Primer lezyonun boyutu,<br />

lokalizasyonu, eşlik eden lober veya segmental atelektazi, plevral efüzyon, hilus veya<br />

mediastende lenf nodu tutulumuna ait patolojiler konvansiyonel göğüs radyografisi ile<br />

saptanabilir (20).<br />

Akciğer grafileri içinde en sık postero-anterior kullanılmaktadır. Lateral grafilere, PA<br />

grafide gözlenen bir lezyonun anatomik yerleşimini saptamak amacıyla başvurulur.<br />

Postero-anterior <strong>akciğer</strong> grafisinde, 1 cm’den küçük lezyonlar saptanamadığı için,<br />

<strong>akciğer</strong> kanseri tanısında 1 yıldan fazla gecikmeye neden olabilmektedir. PA <strong>akciğer</strong> grafisi<br />

ile birlikte balgam sitolojisinin kombine edildiği çalışmalarda, tarama çalışmalarında altın<br />

standart olarak kabul edilen mortalitede düşme saptanamamıştır (21).<br />

Ultrasonografi: Plevra ve subplevral alanların incelenmesinde kullanılır. Özellikle<br />

plevral sıvı miktar ve lokalizasyonunu belirlemek, plevra kalınlaşmasını minimal plevral<br />

sıvıdan ayırmak, toraks duvarına 2 cm’den yakın pulmoner parankimal kitlenin lokalizasyonu<br />

ve perkütan iğne biyopsileri alınmasında yararlanılır (17).<br />

Bilgisayarlı tomografi: Cormak tarafından 1963 yılında teorize edilen ve Hounsfield<br />

tarafından 1972 yılında tanı alanına sokulan <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi, X ışınının keşfinden bu<br />

yana, radyolojideki en büyük ilerleme olarak kabul edilmektedir (22). Temeli röntgen<br />

cihazına dayanmakla birlikte, röntgenden farklı olarak X ışını demetinin inceltilerek, vücuda<br />

çizgisel şekilde düşürülmesiyle, iki boyutlu kesitsel görüntüleme sağlayan bir yöntemdir.<br />

Bilgisayarlı tomografide kesit görüntünün alınabilmesi, röntgen tüpü ve görüntü alıcıların<br />

(dedektör) hastanın etrafında döndürülmesi ile sağlanmaktadır. Hastanın etrafında tüp ve<br />

dedektörlerin birbirine bağlı olarak yaptıkları dönme hareketi sırasında, dedektörlerde<br />

toplanan ve aslında üç boyutlu bilgi taşıyan verilerin, dönme hareketinin tüm aşamaları göz<br />

önünde bulundurularak yüksek matematiksel çözünümü ile iki boyutlu kesitsel veriler elde<br />

edilebilmektedir.<br />

Bilgisayarlı Tomografi cihazında 3 temel parça bulunur;<br />

a) Tarama bölümü: Bu bölüm gantri ve hasta masasından oluşur. Gantri, içerisinde<br />

X-ışını tüpü ve dedektörlerin bulunduğu, eni dar, kare şeklinde büyük bir kutudur. Ortasında<br />

gantri açıklığı denilen, hastanın girdiği yuvarlak bir açıklık vardır. Dedektör zinciri bu açıklığı<br />

çepeçevre sarar. Kesit alma sırasında X-ışını tüpü, dedektör zinciri içerisinde X-ışını çıkararak<br />

devamlı dönüş yapar. Hasta masası haraketlidir ve gantri açıklığından geçiş hızı ayarlanabilir.<br />

b) Bilgisayar sistemi: Hastayı geçerek dedektörler üzerine düşen X-ışınlarının<br />

7


ölçülerek gönderildiği çok gelişmiş bir bilgisayar sistemidir. Bilgisayar sistemi, incelenen<br />

kesitin görüntüsüne dönüşecek sayısal değerleri hesaplar.<br />

c) Görüntüleme bölümü: Sayısal değerlerden oluşan görüntünün ortaya çıktığı ve<br />

işlendiği bölümdür. Çözünürlüğü yüksek bir monitor ve kayıt sistemi bulunur. Görüntüler<br />

burada işlenir ve içlerinden seçilenler, film üzerine geçirilir. Bu bölüm, aynı zamanda<br />

sistemin komuta ünitesidir (23).<br />

İlk BT cihazlarında, tek bir kesit oluşturabilmesi için gerekli verilerin toplanması, 5<br />

dakika gibi uzun bir süre gerektirdiğinden, solunum, barsak hareketlerine bağlı artefaktlar gibi<br />

sınırlamalar, BT’nin toraks, batın gibi uygulama alanlarında kullanılmasını engellemiş ve<br />

geciktirmiştir. Bilgisayarlı tomografi cihazlarında, ilk üretildiğinden günümüze kadar geçen<br />

sürede, geliştirilme ve rutinde kullanılma aşamalarında çok büyük değişiklikler yapılmıştır.<br />

İlk tarayıcılar, tek dedektörlü ya da az sayıda dedektörden ibaret iken, yeni geliştirilen<br />

tarayıcılarda çok sayıda ve hatta tek sıra olmayan dedektör dizinleri kullanılmaktadır.<br />

Birinci jenerasyon (nesil) BT cihazlarında, pencil-beam X-ışını karşısında tek detektör<br />

bulunmaktadır. Tüp ve detektör lineer olarak hareket ederek 1 ° ’lik açılar ile dönüş<br />

yapmaktadır (Şekil 1A). İkinci nesil BT cihazlarında, yelpaze (fan-beam) biçiminde X-ışını<br />

ve karşısında birden çok detektör bulunmaktadır. Tüp ve detektörler lineer olarak 10 ° ’lik<br />

açılarla dönüş yapmaktadır (Şekil 1B). Az sayıda dedektörle tarama yapan birinci ve ikinci<br />

nesil BT cihazları günümüzde artık kullanılmamaktadır.<br />

Üçüncü nesil BT cihazlarında, yelpaze biçimindeki X-ışın kaynağı ve karşısında<br />

konveks şekilde dizilim gösteren dedektörler, objenin etrafında 360 ° rotasyon hareketi<br />

yapmaktadır (Şekil 1C). Dördüncü nesil sistemlerinde, gantry açıklığı boyunca dizilmiş sabit<br />

detektörler bulunmakta ve sadece tüp, obje etrafında tam bir tur dönmektedir (Şekil 1D).<br />

Sabit bir kaynaktan çıkan elektron demetinin sistem içerisinde hızlandırılıp ve koiller<br />

yardımıyla saptırılarak, hasta etrafında dönen tungsten anod üzerine düşürülmesiyle görüntü<br />

oluşturan beşinci nesil cihazlarda (elektron beam tomografi), spesifik olarak kalp<br />

görüntülenmesi hedeflenmiştir ve işlemin elektronik olarak gerçekleşmesi nedeniyle kesit<br />

alım süresi saniyenin 1/30 una kadar indirilebilmektedir.<br />

Bilgisayarlı tomografi aygıtlarında bir üst teknoloji olan spiral BT’de (altıncı nesil),<br />

tüp ve dedektör düzeneğinin devamlı aynı yönde dönmesini sağlayan slip ring teknolojisi<br />

sayesinde hasta masası kaydırılırken, kesitler oldukça yüksek bir süratle, kesitler arasında<br />

bekleme süresi olmaksızın alınabilmektedir ve bir rotasyon süresinde kesit alma işlemi 0,5 ile<br />

1 saniye arasında olabilmektedir.<br />

8


A B<br />

C D<br />

Şekil 1. Bilgisayarlı tomografide tüp ve dedektörlerin dizilimi.<br />

A-Birinci nesil, B-İkinci nesil, C-Üçüncü nesil,<br />

D-Dördüncü nesil <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi (22)<br />

Mekanik taramalı BT cihazları içinde, günümüzdeki son teknoloji ürünlerinden olan<br />

çok detektörlü <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi cihazlarında (ÇDBT, yedinci nesil) uygulanan çekim<br />

prensipleri, spiral BT’den farklı değildir ancak birden fazla sayıda bulunan sıralı dedektörler<br />

bir tarama sırasında birden fazla kesitin elde edilmesini olanaklı kılmaktadır. ÇDBT’lerde<br />

gantry rotasyon süresi 0,5 sn düzeyindedir. ÇDBT cihazları ile inceleme süresi ve kesit<br />

kalınlığında azalma ve incelenebilecek alan uzunluğunun artması, sistem performansını<br />

muazzam biçimde arttırmıştır. 1990’lı yılların başında 2 detektörlü, 2000’li yıllarda 8, 12, 16,<br />

24, 32, 64 detektör dizili cihazlar üretilmiştir (22).<br />

Bilgisayarlı tomografi, günümüzde toraks patolojilerinin tanısında yaygın olarak<br />

kullanılmakta ve konvansiyonel radyografiler ile ortaya çıkarılamayan lezyonlar<br />

9


saptanabilmektedir (24). Akciğer kanserinde tanı, evreleme, uygun tedavi şemasının seçimi<br />

ve takibinde BT önemli bir yer tutmaktadır. Prognoz ve uygun tedavi kombinasyonunun<br />

seçimi, primer tümör ve metastazlarının ayrıntılı biçimde ortaya konmasına bağlıdır.<br />

Akciğer kanseri BT kesitlerinde genellikle belirsiz kenarlı, spiküle konturlu, heterojen<br />

iç yapıda ve yumuşak doku yoğunluğunda lezyonlar olarak gözlenir. BT ile lezyonun<br />

boyutları, kenar özellikleri, yoğunluğu ve kalsifikasyon olup olmadığı saptanarak<br />

benign/malign ayırımı yüksek doğrulukta yapılabilir. BT ile direkt grafilerde görülemeyen<br />

multipl pulmoner nodüller, %50-75 sensitiviteyle saptanabilir (24).<br />

Toraks BT tetkikinde, <strong>akciğer</strong> parankiminde hava varlığı nedeniyle parankimal<br />

detayın değerlendirilebilmesi için parankim penceresi kullanılır. Pencereleme için ayrı kesitler<br />

alınması gerekmez. Pencereleme ayarları mevcut kesit üzerinde gerçekleştirilir.<br />

Hastanın aldığı <strong>doz</strong> ÇDBT’de, konvansiyonel BT ve spiral BT’de olduğu gibi<br />

kilovoltaj (kV), miliamper (mA) değerleri ve ekspojur süresine (sn) bağlıdır.<br />

Düşük <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi: Bilgisayarlı tomografi tetkiklerine bağlı hastanın<br />

maruz kaldığı radyasyon <strong>doz</strong>u, BT teknolojilerindeki gelişmeye paralel olarak artış<br />

göstermiştir (25). Son yıllarda yapılan araştırmalarda, görüntüleme yöntemleri yüzünden<br />

hastaların maruz kaldıkları radyasyon <strong>doz</strong>ları, olası zararlı etkileri ve tanısal açıdan yeterli<br />

kalitede görüntüleri daha <strong>düşük</strong> radyasyon <strong>doz</strong>unda elde edebilmek için neler yapılabileceği<br />

üzerinde durulmakta ve bu konu gittikçe önem kazanmaktadır.<br />

Tüp akımı azaltılarak oluşturulan <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> protokolü ile BT ve HRCT tetkiklerinin<br />

uygulanmasına yönelik ilk pilot çalışmalar 1990 yılında başlamıştır (6,7). Düşük <strong>doz</strong> BT<br />

tekniği ile standart protokollere oranla hasta daha <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> radyasyona maruz kalmakta,<br />

klinik endikasyon ve tanısal açıdan kabul edilebilir görüntü kalitesinde imajlar elde<br />

edilebilmektedir (9).<br />

Manyetik rezonans görüntüleme: Radyolojik görüntülemede, kranial, boyun, batın<br />

ve kas-iskelet sisteminde birçok yönteme göre üstünlüğü ispatlanmış olan manyetik rezonans<br />

görüntüleme (MRG), <strong>akciğer</strong> parankimi için iyi bir görüntüleme yöntemi değildir. Bunun<br />

başlıca iki sebebi vardır;<br />

a) MRG’nin çalışma prensibi, sabit manyetik alan içinde dokuya gönderilen radyo<br />

dalgalarının dokudaki hidrojen atomlarını saptırması ve bu sapmanın her doku için farklılık<br />

taşımasına bağlı değişik sinyallerin görüntü haline getirilmesine dayanmaktadır. Hidrojen<br />

atomu su içeren dokularda fazladır, ancak <strong>akciğer</strong> dokusu su açısından çok fakirdir ve görüntü<br />

sinyali oluşturabilecek yeterli hidrojen atomuna sahip değildir.<br />

10


) MRG tetkikinde, her birinin çekimi yaklaşık 2-4 dakika süren, değişik sekanslar<br />

kullanılmaktadır ve çekim boyunca hastanın hareketsiz kalması gerekmektedir. Ancak<br />

solunum ve kardiyovasküler sistem için bu olanaksızdır (9).<br />

Manyetik rezonans görüntüleme ile kas ve yağ dokusu ile tümör dokusu arasındaki<br />

kontrast farkı daha iyi belirlenebildiği için, özellikle pancoast tümörleri, göğüs duvar<br />

invazyonu varlığı, subklavian arter veya brakial pleksus tutulumunun değerlendirilmesinde<br />

yararlanılabilir (17).<br />

AKCİĞER KİTLELERİNDE DÜŞÜK DOZ BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ<br />

TEKNİĞİ<br />

Akciğer içindeki bir lezyonun saptanabilmesi, lezyon ile çevre doku arasında bulunan<br />

kontrast farkına ve görüntüdeki gürültü seviyesine bağlıdır. Akciğer dokusunda havalanma<br />

olmasından dolayı ortalama <strong>akciğer</strong> dansitesi –810 Hounsfield Ünitesi (HU) ile –860 HU<br />

arasında çok az değişir ve yapısal olarak yüksek doku kontrastı göstermektedir. Bu nedenle,<br />

görüntülemede oluşabilecek gürültü, patolojik dansite değişikliklerinin değerlendirilmesini<br />

güçleştirmez (6).<br />

Bilgisayarlı tomografide radyasyon <strong>doz</strong>unu etkileyen parametreler; tüp akımı,<br />

inceleme zamanı, kilovoltaj, pitch, detektör konfigürasyonu (detektör sayısı ve boyutu),<br />

incelenecek bölgenin uzunluğu olarak sıralanabilir (2,26). Düşük <strong>doz</strong> BT uygulamaları en çok<br />

mAs değerinin düşürülmesi ile yapılmaktadır (6,27). Düşük <strong>doz</strong> BT ile yapılan çalışmalarda,<br />

30 ile 200 mAs değerleri arasında nodül saptama açısından fark olmadığı görülmüştür (7,28)<br />

Düşük <strong>doz</strong> BT’nin, <strong>akciğer</strong> parankimi ve paranasal sinüsler gibi, doğal kontrastın<br />

yüksek olduğu organ ve dokularda, özellikle gelişim çağında olan çocuk hastalarda, takip<br />

hastalarında (primer <strong>akciğer</strong> kanseri veya metastatik <strong>akciğer</strong> kitleleri) uygulanması tavsiye<br />

edilmektedir ve bu konuda çalışmalar devam etmektedir.<br />

Ayrıca risk grubunda bulunan sağlıklı kişilerde yapılan <strong>akciğer</strong> kanseri tarama<br />

çalışmalarında, PA <strong>akciğer</strong> grafisinin yetersiz kalması üzerine, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT’ye ilgi artmıştır<br />

(13,29).<br />

BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİDE GÖRÜNTÜ KALİTESİNİ ETKİLEYEN<br />

FAKTÖRLER<br />

Bilgisayarlı tomografi kesitlerinde görüntü kalitesi, uzaysal rezolusyon ve kontrast<br />

rezolusyonuna bağlı olarak değişmektedir.<br />

11


Uzaysal rezolusyon, birbirine komşu iki yapının ayırt edilebilme gücünü gösteren bir<br />

parametredir. Görüntüyü oluşturan piksel boyutları ile yakından ilgilidir. Piksel boyutlarının<br />

küçültülmesi, görüntünün daha fazla sayıda noktadan oluşmasına yol açacağından, daha<br />

küçük oluşumların birbirlerinden ayırımı sağlanacak ve uzaysal rezolusyon artacaktır. BT’de<br />

uzaysal rezolusyon, tüpün fokal spot boyutu, görüntüleme alanı (field of view, FOV) ve kesit<br />

kalınlığı ile ters orantılıdır (22).<br />

Kontrast rezolusyonu, film üzerindeki farklı yoğunlukları ayırt edebilme yeteneği<br />

olarak ifade edilebilir. Başlıca X-ışını intensitesi ve <strong>doz</strong>una bağlıdır. BT cihazında hastaya<br />

uygulanacak X-ışını <strong>doz</strong>u; kilo voltaj (kV) düzeyi, mA değerleri ve ekspojur süresi (sn) ile<br />

ayarlanmaktadır. Miliamper değeri arttırıldıkça daha yüksek oranda X-ışını enerjisi oluşmakta<br />

ve bununla birlikte tüp daha fazla yüklenmektedir. Seçilen kesit kalınlığı arttırıldıkça kontrast<br />

rezolusyonu artar (22). Yüksek intrinsik kontrast düzeylerinden dolayı toraks BT tetkiklerinde<br />

ve sinüs, bronş gibi hava içeren yapıların <strong>görüntülenmesinde</strong> uygulanacak <strong>doz</strong>un düşürülmesi<br />

görüntü kalitesini fazla etkilemez (2).<br />

İmaj gürültü oranı (noise), görüntüyü oluşturan foton miktarı ile ilişkilidir. kV<br />

değerinin, kesit kalınlığının veya tüp akımının arttırılması gürültü oranını düşürür. Gürültüyü<br />

yarıya indirebilmek için X-ışını <strong>doz</strong>u 4 kat arttırılmalıdır. Vücut kalınlığı fazla olan hastalarda<br />

foton geçişi daha az olduğu için gürültü oranı yüksektir. Bir lezyonun vizualize edilebilmesi<br />

için, lezyonun görüntü kontrastının, görüntü kalitesinde kayıba neden olan gürültüden daha<br />

yüksek düzeyde olması gerekmektedir.<br />

Elde edilen görüntü kalitesi ile hastaya uygulanan radyasyon <strong>doz</strong>u arasında kompleks<br />

bir ilişki mevcuttur ve BT’ye bağlı teknik faktörlere göre değişir. Radyasyon <strong>doz</strong>u tüp voltajı<br />

(kV), tüp akımı (mA) ve ekspojur süresi (sn) ile doğru, pitch değeri ile ters orantı gösterir.<br />

Hastaya verilen <strong>doz</strong>u azaltmaya yönelik spiral BT tetkikinde ultra-fast seramik<br />

detektör kullanımı veya beam-<strong>doz</strong> modulasyonu uygulanması gibi birçok çalışma da<br />

yapılmıştır (30). Ancak pratikte, bu metodların her biri <strong>doz</strong> azaltılmasında sadece %10-30<br />

oranında etkili olmuşlardır.<br />

Bilgisayarlı tomografi görüntülerinde ve diğer dijital görüntüleme tekniklerinde<br />

kullanılan yüksek radyasyon <strong>doz</strong>u, konvansiyonel filmlerde olduğu gibi filmlerin görüntü<br />

kalitesinin düşmesine (film kararması) sebep oluşturmadığı gibi görüntü kalitesini arttırır. Bu<br />

durum gerekenden yüksek hasta <strong>doz</strong>u kullanmaya olan eğilimi arttırır. Görüntü kalitesi için<br />

üst sınır limitlerini belirlemek kolay değildir (2).<br />

12


RADYASYONA BAĞLI RİSKLER<br />

Organ ve dokular tarafından absorbe edilen <strong>doz</strong>, birim kitle başına absorbe edilen<br />

enerji ile ifade edilir ve ölçü birimi olarak gray (Gy) kulanılır. Gray, kg başına absorbe edilen<br />

1 joule radyasyon enerjisine eşittir. Görüntüleme yöntemlerine bağlı radyasyonun vücuda olan<br />

biyolojik etkilerini daha kolay karşılaştırabilmek için efektif <strong>doz</strong> (etkin <strong>doz</strong>) kavramı<br />

geliştirilmiştir. Efektif <strong>doz</strong> değeri, çeşitli organ ve dokuların absorbe ettiği <strong>doz</strong> için, bu<br />

organların farklı radyasyon duyarlılıkları dikkate alınıp bir seri ağırlık faktörü kullanılarak<br />

oluşturulmuştur, ölçü birimi olarak Sievert (Sv) kullanılır. 1mSv ile 1 mGy eşittir. 125 kV’la<br />

çekilen <strong>akciğer</strong> filminde hastanın aldığı etkin <strong>doz</strong> posteroanterior projeksiyonda 0.02 mSv’dir.<br />

120 kV, 250 mAs ile 10 mm kalınlığında çekilen toraks BT’de <strong>doz</strong> 8 mSv’dir. Düşük <strong>doz</strong><br />

BT’de 50 mAs ile çekim yapılırsa <strong>doz</strong> beşte birine düşmektedir ve 1.6 mSv olmaktadır<br />

(26,31,32). Dozun ne kadar düşülebileceği konusunda üzerinde anlaşmaya varılan kesin<br />

değerler olmamakla birlikte, <strong>akciğer</strong> parenkimine yönelik tetkiklerde, şişman olmayan<br />

hastalarda, mAs değeri 25’e kadar düşülebilir (32).<br />

X ışını gibi iyonize radyasyona bağlı oluşan hidroksil radikalleri, hücrede, DNA’da<br />

kırılmalar ve hasar oluşturabilir. Radyasyonun indüklediği hasarlar hücrede birçok<br />

mekanizma yardımıyla genellikle kolaylıkla tamir edilir. Ancak DNA’da oluşmuş çift<br />

kırılmaların tamiri zordur ve kanser indüksiyonuna neden oluşturabilen nokta mutasyonlar,<br />

kromozomal translokasyon ve gen füzyonu meydana gelebilir (33).<br />

Radyasyon ekspojuruna bağlı biyolojik etkiler, dokuda absorbe edilen <strong>doz</strong>a göre<br />

değişiklik gösterir. Radyasyona bağlı oluşan riskleri; BT tetkikinde bizi ilgilendiren stokastik<br />

risk ve yüksek <strong>doz</strong>larda görüldüğünden dolayı standart BT tetkiklerinde sıklıkla<br />

karşılaşmadığımız deterministik risk olarak iki ana grupta toplayabiliriz.<br />

Deterministik radyasyon riski; yüksek <strong>doz</strong>larda eşik <strong>doz</strong>un üstünde, cilt yanıkları,<br />

epilasyon şeklinde karşımıza çıkar. Tanısal radyolojide ancak 2 Gy’in üstü gibi çok yüksek<br />

<strong>doz</strong> absorbsiyonu sonucunda görülebilir (34). ÇDBT beyin perfüzyon çalışmaları ve dijital<br />

substraksiyon anjiografi tetkiki uygulanan hastalarda geçici saç dökülmeleri bildirilmiştir<br />

(35).<br />

Stokastik radyasyon riski; tanısal radyolojide karşılaştığımız karsinogenesis veya<br />

gelecek nesilde ortaya çıkabilecek genetik etkileri kapsar. Kabul edilen görüş, tanısal amaçlı<br />

toraks BT tetkiki yapılan hastaların her birinin, radyasonun indüklediği letal ve letal olmayan<br />

kanser gelişim riski altında olduğudur (36). Hastanın taşıdığı total risk, her organın<br />

radyosensivitesine göre hesaplanan efektif <strong>doz</strong>a göre değişir.<br />

13


Tanısal radyolojik incelemeler sırasında <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>lara bağlı stokastik radyasyon riski,<br />

tetkiklerin sayısına bağlı, tetkikler arasındaki süreden bağımsız kümülatif olarak artış gösterir<br />

(34,37). Bu nedenle her tetkikin, hasta açısından sağlayacağı yararın, getireceği herhangi bir<br />

riskten fazla olması şartı aranmalıdır. Aynı zamanda, hasta <strong>doz</strong>larının mümkün olabilecek en<br />

<strong>düşük</strong> düzeyde tutulmasının (ALARA prensipi: As Low As Reasonably Achievable), hasta<br />

açısından minimum risk oluşturacağı dikkate alınmalıdır (38,39).<br />

Radyasyon indüksiyonuna bağlı kanser gelişme riski ile ilişkili bilgilerin çoğu, 1945<br />

Japonya atom bombası kazazedeleriyle yapılan çalışmalar sonucunda elde edilmiştir. 5-150<br />

mSv arasında değişen ortalama 40 mSv gibi daha <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>lara maruz kalan grup üzerinde,<br />

BT tetkiki ile yakın <strong>doz</strong>lar olduğu düşünülerek, yaklaşık 60 yıl boyunca takibe alınarak bir<br />

çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda, bu grupta radyasyonun indüklediği artmış kanser<br />

riski saptanmıştır (2,33). International Commission on Radiological Protection (ICRP)<br />

kararlarına göre, radyasyon indüksiyonuna bağlı kanser gelişme riskinin, her Sv eşdeğeri<br />

efektif radyasyon <strong>doz</strong>u için %5 olduğu bildirilmiştir (2,31).<br />

Sekonder malignitelerin indüksiyonunda relatif risk oranı, infant ve çocuklarda daha<br />

fazladır ve ilk dekadda yaklaşık %15’e kadar çıkabilir (2,31). Çocuklar, radyasyonun<br />

etkilerine, erişkinlere göre 10 kat daha hassastır (25). Bu durum, pediatrik yaş grubunda, uzun<br />

yaşam beklentisinin bulunması, efektif radyasyon <strong>doz</strong>larının erişkinlerden yüksek olması ve<br />

bu dönemde hücrelerinin proliferasyon fazında bulunması gibi nedenlere bağlıdır (33).<br />

14


GEREÇ VE YÖNTEMLER<br />

Bu çalışmaya, Mayıs-Haziran 2007 döneminde, Trakya Üniversitesi Radyoloji<br />

Anabilim Dalı’na, toraks BT tetkiki istemiyle başvuran, <strong>akciğer</strong> kitlesi olan hastalar dahil<br />

edildi.<br />

Çalışmaya, 28’i erkek, 2’si kadın 30 hasta (yaş aralığı 44-78, ortalama yaş 59,3)<br />

alındı. Çalışmaya dahil edilen hastaların, 24’ünde primer <strong>akciğer</strong> kanseri, 6’sında <strong>akciğer</strong><br />

metastazı bulunmaktadır. Çalışma öncesinde, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurul<br />

onayı alındı (Ek 1). Tüm hastalardan, uygulanacak tetkik öncesinde çalışma protokolü<br />

hakkında ayrıntılı bilgi verilerek, yazılı onam belgesi alındı.<br />

GÖRÜNTÜLEME PROTOKOLÜ<br />

Bilgisayarlı Tomografi tetkikleri, General Electric Hi Speed NX/i sys 8.10 dual<br />

detektörlü (GE Medical Systems, Milwaukee) BT cihazı ile gerçekleştirildi. Rutin toraks BT<br />

tetkikinde görüntüleme, <strong>akciğer</strong> apekslerinden başlayıp, inferiorda sürrenal glandları da içine<br />

alarak sonlanmaktadır. Departmanımızda standart <strong>doz</strong> olarak 120 kV ile hastanın kilosuna<br />

göre 150 veya 200 mAs değerleri kullanılmaktadır. Ancak çalışma grubuna dahil ettiğimiz<br />

hastalarda istatistiksel karşılaştırma yapacağımız için standart değer olarak 150 mAs değeri<br />

tercih edildi. Bu çalışmamızda, rutin yapılan standart <strong>doz</strong> toraks BT tetkikin hemen<br />

arkasından hasta yerinden kaldırılmadan, tespit edilen lezyonun en iyi ve geniş görüldüğü<br />

lokalizasyondan, aynı kesit kalınlığı ve masa ilerleme aralığı kullanılarak, <strong>düşük</strong> mAs<br />

değerlerinde birer ek kesit alındı. Bu çalışmada hastalara intravenöz (IV) kontrast madde<br />

uygulanmadı.<br />

15


Standart <strong>doz</strong> taramada inceleme parametreleri; kesit kalınlığı 10 mm, FOV 50 cm,<br />

mAs 150, kV 120 olarak uygulandı. Düşük <strong>doz</strong> incelemede ise yukarıdaki bütün parametreler<br />

sabit tutularak, bölümümüzde kullandığımız ÇDBT cihazındaki en <strong>düşük</strong> düzeydeki dört mAs<br />

değeri (60, 80, 100, 130 mAs) kullanıldı. Çekim tamamlandıktan sonra bütün görüntüler aynı<br />

pencere değerleri seçilerek (parankim pencere genişliği:1500 HU, pencere düzeyi: -500 HU<br />

ve mediasten pencere genişliği: 300 HU, pencere düzeyi: 30 HU) iş istasyonlarında<br />

değerlendirildi.<br />

Görüntülerin Değerlendirilmesi<br />

Düşük ve standart <strong>doz</strong> BT tetkiki ile elde edilen görüntülerin her biri, bölümümüzde<br />

çalışan, toraks BT konusunda deneyimli iki radyolog tarafından değerlendirildi. Her iki<br />

radyoloğa da görüntülerin elde edilmesinde kullanılan tüp akımı konusunda (mAs) bilgi<br />

verilmedi (çift kör). Lezyonlar boyutları, perilezyoner konsolidasyon varlığı, lezyonların<br />

kontur özellikleri ve mediastinal lenf nodlarının görüntü kalitesinin yeterliliği açısından<br />

değerlendirildi. Bulgular önceden hazırlanmış, standardize edilmiş skorlama tablosuna<br />

kaydedildi.<br />

Lezyonların değerlendirilmesinde kullandığımız kriterler şunlardır (1,11,14,40):<br />

Lezyon boyutu: Saptanan lezyonların boyutu ölçülerek, birer cm aralıklarla dört<br />

basamak üzerinden kategorize edildi (Kategori 1: ≤1 cm, Kategori 2: 1-2 cm (2 dahil),<br />

Kategori 3: 2-3 cm (3 dahil), Kategori 4: >3 cm).<br />

Perilezyoner konsolidasyon: Lezyon sınırlarının açıklığı, lezyon çevresinde<br />

konsolidasyon olup olmamasına göre değerlendirildi (Konsolidasyon var: 1 puan,<br />

konsolidasyon yok: 0 puan).<br />

Lezyon kontur özellikleri: Benign-malign ayırmında önemli kriterlerden biri olan<br />

lezyon kontur özellikleri; düzgün kontur: 0 veya spiküle kontur:1 olarak değerlendirildi.<br />

Mediastinal lenf nodu: Mediastinal lenf nodlarının boyutları, iç yapıları, yerleşim<br />

lokalizasyonları değerlendirilerek, görüntü kalitesinin, tanısal açıdan yeterli düzeyde olup<br />

olmamasına bağlı skorlama yapıldı (Lenf nodları seçilemiyor: 0, lenf nodları seçiliyor: 1).<br />

Düşük <strong>doz</strong> yöntemi ile elde edilen görüntülerde, IV kontrast madde<br />

uygulanmadığından dolayı, <strong>akciğer</strong> kitlelerine sekonder atelektazi varlığında, her zaman kitle<br />

ile atelektazik doku sınır ayırımı yapmak kolay olmamaktadır. Bu olgular, standart <strong>doz</strong> ile<br />

elde edilen rutin tetkikleri sırasında değerlendirilerek, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> yöntemi ile ek görüntüler<br />

alınmadan çalışma dışı bırakıldı.<br />

16


İSTATİSTİKSEL ANALİZ<br />

Aynı hasta grubunda standart ve dört farklı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> ile elde edilen BT<br />

görüntülerinde, <strong>akciğer</strong> <strong>kitlelerinin</strong> boyutlarının izlenme oranları arasındaki fark Wilcoxon<br />

signed rank testi ile, kitlelerin kontur özellikleri, perilezyoner konsolidasyon varlığı ve<br />

mediastinal lenf nodlarının görüntü kalitelerinin düzeyleri arasındaki fark ise Mc Nemar Kikare<br />

testi ile araştırıldı. Boyutlar arasındaki ilişkileri incelemede Kendall’s tau-b korelasyon<br />

katsayısı, diğer ölçümler arasındaki ilişkileri incelemede Phi korelasyon analizi kullanıldı.<br />

Ayrıca SDBT altın standart kabul edilerek dört farklı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT ile elde edilen<br />

görüntülerde hesaplanan <strong>akciğer</strong> kitlelerinde spikülasyon olup olmadığı, mediastinal lenf<br />

nodlarının görünebilirliği ve perilezyoner konsolidasyon varlığına ilişkin duyarlılık, özgüllük,<br />

pozitif kestirim değeri, negatif kestirim değeri ve doğruluk oranları hesaplandı.<br />

Çalışmada elde edilen bulguların değerlendirilmesinde, istatistiksel analizler için<br />

Statistica 7.0 (Lisans kodu: AXA507C775506FAN3) programı kullanıldı.<br />

P


BULGULAR<br />

Bu tez çalışmasında, <strong>akciğer</strong> kanseri tanısı konulmuş olan, 28’i erkek, 2’si kadın<br />

olmak üzere 30 hasta üzerinden, standart ve dört farklı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>da alınan toplam 150<br />

görüntünün, gereç ve yöntemlerde belirtilen kriterler doğrultusunda değerlendirilen sonuçları<br />

istatistiksel olarak incelenmiştir.<br />

LEZYON BOYUTLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT ile elde edilen görüntülerde, <strong>akciğer</strong> <strong>kitlelerinin</strong> boyut<br />

ölçümleri yapılarak, elde edilen görüntüler birbirleriyle karşılaştırıldı (Tablo 1).<br />

Sadece 1 hastada 60 mAs ile yapılan tetkiklerde boyutsal açıdan 2. kategoride<br />

değerlendirilen lezyon, standart ve diğer <strong>düşük</strong> mAs <strong>doz</strong>ları elde edilen görüntülerde kategori<br />

3 olarak kabul edildi. Düşük ve standart <strong>doz</strong> ile elde edilen diğer tüm görüntülerde lezyon<br />

boyutları açısından farklılık izlenmemekte olup aynı boyutsal kategori içerisinde<br />

değerlendirildi. Boyutsal açıdan her iki teknik arasında istatistiksel olarak anlamlı fark<br />

bulunmadığı gözlemlendi.<br />

MEDİASTİNAL LENF NODLARININ GÖRÜNTÜ KALİTESİNİN<br />

DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Mediastinal lenf nodlarının boyutları, iç yapıları ve yerleşim lokalizasyonları standart<br />

ve 60, 80, 100, 130 mAs değerlerinde elde edilen eş görüntüler ile değerlendirildi. Düşük<br />

<strong>doz</strong>da elde edilen görüntüler, görüntü kalitelerinin tanı konabilecek yeterlilikte olup<br />

olmamasına göre standart <strong>doz</strong>da elde edilen görüntüler ile karşılaştırıldı. Çalışmaya alınan 30<br />

hastanın 28’inde çeşitli boyutlarda lenf nodu izlendi.<br />

18


Tablo 1. Akciğer lezyonlarının standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong><br />

<strong>bilgisayarlı</strong> tomografi tekniklerine göre<br />

hesaplanan boyutsal değerleri<br />

DDBT SDBT<br />

Hasta no 60 mAs 80 mAs 100 mAs 130 mAs 150 mAs<br />

1 2 3 3 3 3<br />

2 2 2 2 2 2<br />

3 2 2 2 2 2<br />

4 4 4 4 4 4<br />

5 4 4 4 4 4<br />

6 4 4 4 4 4<br />

7 3 3 3 3 3<br />

8 4 4 4 4 4<br />

9 2 2 2 2 2<br />

10 2 2 2 2 2<br />

11 4 4 4 4 4<br />

12 4 4 4 4 4<br />

13 4 4 4 4 4<br />

14 1 1 1 1 1<br />

15 2 2 2 2 2<br />

16 4 4 4 4 4<br />

17 4 4 4 4 4<br />

18 2 2 2 2 2<br />

19 3 3 3 3 3<br />

20 1 1 1 1 1<br />

21 1 1 1 1 1<br />

22 3 3 3 3 3<br />

23 3 3 3 3 3<br />

24 2 2 2 2 2<br />

25 2 2 2 2 2<br />

26 3 3 3 3 3<br />

27 4 4 4 4 4<br />

28 4 4 4 4 4<br />

29 3 3 3 3 3<br />

30 4 4 4 4 4<br />

SDBT: Standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi, DDBT: Düşük <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong><br />

tomografi.<br />

Kategori 1: ≤1 cm, Kategori 2: 1-2 cm (2 dahil),<br />

Kategori 3: 2-3 cm (3 dahil), Kategori 4: >3 cm.<br />

Sadece iki hastada 150 mAs ve diğer dört <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> protokolünün görüntü kalitesi<br />

lenf nodlarının değerlendirilebilmesi açısından yetersiz bulundu. Genel istatistiksel<br />

değerlendirmede bu 2 olgu istatistik değeri değiştirmedi.<br />

Uygulanan <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> değerlerinden 60 mAs ile elde edilen görüntülerde 4, 80 mAs’da<br />

3 ve 100 mAs’da 2 vakada lenf nodlarının değerlendirilmesinde görüntü kalitesinin yetersiz<br />

olduğu gözlenmiştir. İki hastada 60, 80, 100 mAs değerlerinde lenf nodları<br />

değerlendirilemezken, 130 mAs ve standart <strong>doz</strong>da lenf nodları açıkça tespit edilebilmekteydi.<br />

Bir hastada 60, 80 mAs değerlerinde lenf nodları değerlendirilemedi. Aynı hastada 100, 130<br />

19


mAs ve standart <strong>doz</strong>da lenf nodları izlenebildi. Bir hastada en <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> değeri olan 60<br />

mAs’da lenf nodları değerlendirilemezken, diğer tüm mAs değerlerinde lenf nodları açıkça<br />

tespit edilebilmekteydi. Bulgular Tablo 2’de verilmiştir. Farklı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>larda alınan<br />

görüntülerde lenf nodlarının görüntülenebilirliğinin değişmediği istatistiksel olarak gösterildi.<br />

Dört farklı <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> arasında istatistiksel farklılık saptanmadı. Standart <strong>doz</strong> ile<br />

yapılan korelasyon değerlendirmesi, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>dan yükseğe doğru sırasıyla (rPhi=0,535 ;<br />

p=0.003), (rPhi=0,598 ; p=0.001), (rPhi=0,681 ; p


PERİLEZYONER KONSOLİDASYONUN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Akciğerde saptanan lezyonların standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>larda alınan görüntülerinde<br />

lezyon sınırlarının belirginliği ve çevrelerindeki konsolidasyon varlığı değerlendirildi. Otuz<br />

hasta üzerinde yapılan tetkikler sonucunda <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> ile elde edilen görüntülerde,<br />

30 hastanın 15’inde perilezyoner konsolidasyon saptandı (Tablo 3). Perilezyoner<br />

konsolidasyon açısından, <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> BT karşılaştırıldığında istatistiksel olarak<br />

anlamlı fark bulunmadı. Yüzelli mAs ile elde edilen görüntüler altın standart kabul edilerek<br />

yapılan korelasyon hesaplamasında; 60, 80, 100, 130 mAs değerlerinde (rPhi=1 ; p


KİTLE KONTUR SPİKÜLASYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ<br />

Standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT ile elde edilen görüntülerde, <strong>akciğer</strong> <strong>kitlelerinin</strong> kontur<br />

özellikleri incelendi. Her bir görüntü tek tek incelenerek, konturlarının düzgün olması<br />

durumunda 0, spikülasyon varlığında 1 olarak değerlendirildi. Bu ölçümler sonucunda elde<br />

edilen veriler Tablo 4’de özetlenmiştir.<br />

Tablo 4. Akciğer <strong>kitlelerinin</strong> kontur özelliklerinin standart ve<br />

<strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi tekniklerine göre<br />

dağılımı<br />

DDBT SDBT<br />

Hasta no 60 mAs 80 mAs 100 mAs 130 mAs 150 mAs<br />

1 0 0 0 0 0<br />

2 0 0 0 0 0<br />

3 1 1 1 1 1<br />

4 0 0 0 0 0<br />

5 1 1 1 1 1<br />

6 1 1 1 1 1<br />

7 1 1 1 1 1<br />

8 0 0 0 0 0<br />

9 1 1 1 1 1<br />

10 0 0 0 0 0<br />

11 0 0 0 0 0<br />

12 0 0 0 0 0<br />

13 0 0 0 0 0<br />

14 1 1 1 1 1<br />

15 1 1 1 1 1<br />

16 0 0 0 0 0<br />

17 1 1 1 1 1<br />

18 1 1 1 1 1<br />

19 0 0 0 0 0<br />

20 0 0 0 0 0<br />

21 0 0 0 0 0<br />

22 0 0 0 1 1<br />

23 1 1 1 1 1<br />

24 1 1 1 1 1<br />

25 1 1 1 1 1<br />

26 1 1 1 1 1<br />

27 1 1 1 1 1<br />

28 0 0 0 0 0<br />

29 1 1 1 1 1<br />

30 1 1 1 1 1<br />

SDBT: Standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi,<br />

DDBT: Düşük <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi.<br />

Düzgün kontur: 0 puan,<br />

Spiküle kontur:1 puan.<br />

22


Standart <strong>doz</strong> BT tetkiki ile yapılan değerlendirmede, çalışmaya alınan hastaların<br />

17’sinde kitle konturları spiküler, 13’ünde düzgün konturlu olarak tespit edildi. Hastalardan<br />

sadece 1’inde; 60, 80, 100 mAs ile elde edilen görüntülerde kitle konturları düzgün olarak<br />

izlenirken, 130 mAs ve standart <strong>doz</strong>da alınan görüntülerde spiküler konturlu olarak<br />

değerlendirildi. Diğer tüm <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong>da alınan görüntülerde lezyon kontur<br />

özellikleri açısından farklılık saptanmadı.<br />

Lezyonların konturlarının değerlendirilmesinde spikülasyon varlığı açısından SDBT<br />

ve DDBT arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadığı gözlemlendi. Standart <strong>doz</strong> ile<br />

yapılan korelasyon değerlendirmesinde; 60, 80, 100 mAs değerlerinde (rPhi=0,935 ; p


Bilgisayarlı tomografi görüntüleri değerlendirildiğinde;<br />

Küçük hücre dışı <strong>akciğer</strong> kanseri (evre IV) ile takip edilen 59 yaşındaki erkek<br />

hastanın, standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT ile elde edilen tüm görüntülerinde, kitlenin boyutsal değeri<br />

kategori 3 olarak hesaplandı (Şekil 2). Görüntülerin her birinde kitle kontur özellikleri<br />

(spikülasyon varlığı) ve perilezyoner konsolidasyon açıkça görülebilmektedir (Olgu no:7).<br />

A B<br />

C D<br />

Şekil 2. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

24


E F<br />

G H<br />

I J<br />

Şekil 2 Devam. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

25


Osteosarkom tanısı ile takip edilen 46 yaşında erkek hastanın standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong><br />

protokolü ile elde edilen görüntülerinin her birinde, kitle konturlarındaki spikülasyonlar<br />

açıkça izlenebilmektedir (Şekil 3). Milimetrik boyuttaki lenf nodları, 60 mAs ile alınan<br />

görüntüde bile kolaylıkla ayırt edilebilmektedir (Olgu no:15).<br />

A B<br />

C D<br />

Şekil 3. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

26


E F<br />

G H<br />

I J<br />

Şekil 3 Devam. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

27


Rektum kanseri tanısı ile takip edilen 78 yaşında erkek hastada standart ve <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong><br />

ile elde edilen görüntülerde metastatik lezyonlar görülmektedir (Şekil 4). Sağ üst lob anterior<br />

segmentte bulunan lezyonların spiküler konturları tüm <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> protokollerinde açıkça<br />

seçilebilmektedir (Olgu no:18).<br />

A B<br />

C D<br />

Şekil 4. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

28


E F<br />

G H<br />

I J<br />

Şekil 4 Devam. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

29


Küçük hücre dışı <strong>akciğer</strong> kanseri tanısı alan 73 yaşındaki erkek hastanın, <strong>düşük</strong> ve<br />

standart <strong>doz</strong>larda elde edilen tüm görüntülerinde kitle boyutu kategori 3 olarak<br />

değerlendirilmiştir (Şekil 5). Düşük <strong>doz</strong> ile alınan görüntülerde, görüntü zemindeki gürültüye<br />

bağlı görüntü kalitesi azalmış olsa da tüm görüntülerde perilezyoner konsolidasyonun<br />

saptanması tanısal anlamda yeterlidir (Olgu no:23).<br />

A B<br />

C D<br />

Şekil 5. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

30


E F<br />

G H<br />

I J<br />

Şekil 5 Devam. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

31


Meme kanseri ile takip edilen 52 yaşında kadın hastanın anterior mediastende tespit<br />

edilen milimetrik boyuttaki lenf nodlarının, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>larda alınan görüntülerde de tanısal<br />

yeterlilikte olduğu gözlemlenmiştir (Şekil 6, olgu no:25).<br />

A B<br />

C D<br />

Şekil 6. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

32


E F<br />

G H<br />

I J<br />

Şekil 6 Devam. Düşük ve standart <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi ile elde edilen görüntüler.<br />

A-Mediasten penceresi (60 mAs), B-Parankim penceresi (60 mAs),<br />

C-Mediasten penceresi (80 mAs), D-Parankim penceresi (80 mAs),<br />

E-Mediasten penceresi (100 mAs), F-Parankim penceresi (100 mAs),<br />

G-Mediasten penceresi (130 mAs), H-Parankim penceresi (130 mAs),<br />

I-Mediasten penceresi (150 mAs), J-Parankim penceresi (150 mAs)<br />

33


Hastaların demografik özellikleri Tablo 5’ de verilmiştir.<br />

Tablo 5. Demografik özellikler<br />

Hasta No İsim Yaş Cinsiyet Protokol No Tanı<br />

1 N.K. 72 E 243968 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

2 İ.A 57 E 226048 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

3 R.E. 57 E 088279 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

4 H.K. 69 E 288057 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

5 R.Y. 59 E 264034 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

6 M.A. 71 E 092816 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

7 D.Y. 59 E 249937 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

8 C.Ç. 67 E 286854 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

9 S.U. 55 E 255790 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

10 N.Ç. 48 E 278709 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

11 İ.A. 47 E 260692 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

12 M.Ş. 45 E 271597 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

13 R.S. 58 K 040130 Akciğer metastazı<br />

14 S.B. 50 E 280006 Akciğer metastazı<br />

15 A.İ. 46 E 062025 Akciğer metastazı<br />

16 H.E. 63 E 182280 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

17 H.K. 64 E 279039 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

18 İ.Ç. 78 E 249290 Akciğer metastazı<br />

19 A.A. 52 E 270827 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

20 N.Ö. 72 E 266849 Akciğer metastazı<br />

21 N.S. 49 E 287014 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

22 A.K. 53 E 276544 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

23 S.G. 73 E 282201 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

24 S.D. 71 E 243976 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

25 R.D. 52 K 077751 Akciğer metastazı<br />

26 M.D. 49 E 258870 Akciğer metastazı<br />

27 B.K. 44 E 274831 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

28 E.B. 53 E 065856 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

29 M.F. 75 E 245329 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

30 S.K. 71 E 253579 Primer <strong>akciğer</strong> ca<br />

34


TARTIŞMA<br />

Batı Avrupa’da Bilgisayarlı Tomografi, 1990’ın başlarında, tanısal radyolojik<br />

incelemelerin sadece %7’sini oluşturmakta ve toplam medikal radyasyon <strong>doz</strong>unun %40’ından<br />

sorumlu tutulmaktaydı (3,41,42). Amerika’da ise 2000’li yılların başlarında yapılan<br />

çalışmalarda, tanısal radyolojik görüntülemelerde BT oranının %3-11 arası olduğu ve toplam<br />

medikal radyasyon <strong>doz</strong>unun %35-45’inden sorumlu tutulduğu bildirilmiştir (4,5). 2000’li<br />

yılların ortasına gelindiğinde ise, genel hasta populasyonunun maruz kaldığı total radyasyon<br />

miktarının %70-75 gibi yüksek miktarlara ulaştığı ve medikal görüntüleme modalitelerinden<br />

% 17’sinin tomografik görüntülemeye bağlı olduğu belirtilmektedir (39,43). Bu durum,<br />

1980’lerin sonunda tek detektörlü spiral BT’nin, 2000’li yıllatın başında ise ÇDBT’nin<br />

kullanıma girmesiyle paralellik göstermektedir.<br />

Teknolojik gelişmeler ile birlikte BT’de tespit edilen lezyonların görüntü kalitesi ve<br />

buna paralel olarak hastaların maruz kaldığı radyasyon <strong>doz</strong>u da artış göstermektedir. BT<br />

tetkiklerinde, hastayı minimum radyasyon <strong>doz</strong>una maruz bırakarak, aynı tanısal bilgiyi<br />

sağlayabilecek kalitede görüntünün elde edilmesinin önemi göz ardı edilmektedir. Tanısal<br />

kalitede tercih edilecek tutum, imajların en yüksek görüntü kalitesinde olmaları yerine tanısal<br />

yeterlilikte olmalarının amaçlanması olmalıdır. Hastaların maruz kalacağı radyasyon miktarı<br />

dikkate alınarak, ALARA (as low as reasonably applicable) prensibine göre uygulanacak <strong>doz</strong><br />

mümkün olduğu kadar <strong>düşük</strong> düzeyde tutulmalıdır (1,42).<br />

Radyasyon <strong>doz</strong>u tüp akımı ile doğrusal ilişki gösterdiğinden, diğer inceleme<br />

parametreleri sabit kalmak kaydıyla tüp akımı azaltıldığında radyasyon <strong>doz</strong>u da azalacaktır<br />

(44). Tüp akımı, görüntü oluşturulması için absorbe edilen foton miktarı ile ilişkilidir. Tüp<br />

akımının yarıya indirilmesi ile radyasyon <strong>doz</strong>u da yarıya düşer (2). Düşük <strong>doz</strong> BT<br />

35


uygulamalarının en önemli problemi gürültü miktarındaki artıştır. Gürültü miktarı tüp<br />

akımının karekökü ile ters orantılı olduğundan, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT tekniğinde gürültü miktarının<br />

artması ile beraber görüntü kontrastında azalma beklenir. Ancak gürültü miktarındaki artış,<br />

<strong>akciğer</strong> ve sinüsler gibi içerisinde hava bulunan yapıları, solid organlara göre daha az etkiler.<br />

Bu yüzden de <strong>akciğer</strong> ve sinüslerde <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> tekniğinin kullanılmasının görüntü kalitesi<br />

açısından önemli bir farklılık oluşturmayacağı düşünülür (44). Bizim çalışmamızda, <strong>düşük</strong><br />

<strong>doz</strong> tekniği ile elde ettiğimiz görüntüler, standart <strong>doz</strong>daki görüntülere göre daha granüler<br />

özellikte olmakla birlikte, hiçbir olgunun BT görüntülerinde önemli bir klinik bulguyu<br />

atlayacak veya yanlış tanıya neden olacak düzeyde gürültü saptanmadı.<br />

Klinik ve deneysel literatürde pediatrik yaş grubunda toraks, kranial, abdominopelvik<br />

bölgeleri kapsayan <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT uygulamaları bulunmakta olup yapılan çalışmalarda, klinik<br />

endikasyona göre değişen oranlarda, tanısal kaliteyi düşürmeden, <strong>doz</strong>un %50-75 oranında<br />

azaltılabileceği bildirilmiştir (2,36).<br />

Abdomende bulunan parankimal organlar, uygulanan <strong>doz</strong>u büyük oranda absorbe<br />

etmeleri ve <strong>düşük</strong> doku kontrastına sahip olmaları nedeniyle <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT çalışmalarında<br />

öncelikli bölge olarak kabul edilmemektedir. Bununla birlikte Keyzer ve arkadaşları, akut<br />

apendisit şüphesi bulunan 95 hastada, <strong>düşük</strong> (30 mAs) ve standart <strong>doz</strong> (100 mAs) ÇDBT ile<br />

yaptıkları çalışmalarında, apendiksin vizüalize edilebilmesi, lümende gaz varlığı, apendikolit,<br />

periapendikular yağlı dokuda heterojenite, çekal duvar kalınlaşması, abse veya flegmon<br />

oluşumu kriterlerine göre <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong>da elde edilen görüntüleri karşılaştırmışlar ve<br />

tanısal özelliklerin benzer olduğu sonucuna varmışlardır (45).<br />

Düşük <strong>doz</strong> BT tetkiki uygulamasında hedef organ olarak <strong>akciğer</strong>ler idealdir. Akciğerin<br />

yapısal olarak yüksek doku kontrastı göstermesinden dolayı, azaltılmış <strong>doz</strong>larda elde edilmiş<br />

BT görüntüları ile radyoloğun önemli klinik bulguları atlamasına sebep olmayacak düzeyde<br />

yeterli görüntü kalitesinin sağlanabildiği belirtilmektedir (1,6,8,14,46).<br />

Dinkel ve arkadaşları, malign lenfoma ve ekstrapulmoner primer tümörü olan 40<br />

hastada <strong>düşük</strong> (15 mAs) ve standart (150 mAs) <strong>doz</strong> spiral BT ile yaptıkları çalışmada, görüntü<br />

kalitesini ve lezyonun saptanabilirliğini, dörtlü skala üzerinden değerlendirmişlerdir. Elde<br />

edilen sonuçlara göre 10 mm’nin altındaki lezyonlarda (n=21) bile yeterli görüntü kalitesinin<br />

elde edildiğini, <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> ile elde edilen görüntülerde, tanısal açıdan anlamlı<br />

farklılık saptamadıklarını belirtmişlerdir (1).<br />

Dinkel’in yaptığı çalışmaya paralellik gösteren, 30 hasta üzerinde yaptığımız<br />

çalışmamızda, yalnızca tek <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>da değil, dört farklı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>da görüntüler elde edildi.<br />

Alınan bu görüntüler iki radyolog tarafından değerlendirildiğinde; üç hastada 10 mm altında<br />

36


lezyon boyutu tespit edilmiş olup, bu lezyonlarda sınırlarının açıklığı, perilezyoner<br />

konsolidasyon bulgusu ve boyutsal açıdan görüntüler birbirleriyle benzer bulunmuştur. Dinkel<br />

ve arkadaşları yaptıkları çalışmada, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> toraks BT’nin, gelecekte tümör takibinde<br />

standart <strong>doz</strong> için alternatif tercih oluşturduğunu, ancak hastalarda rutin klinik uygulamalar<br />

için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu vurgulamışlardır.<br />

Yamada ve arkadaşları, <strong>akciğer</strong> metastazı bulunan ürogenital (n=7) ve ösefagial<br />

(n=13) kanserli hasta grubunda, parametreleri belirlemek için yaptıkları fantom çalışmalarının<br />

ardından, 45 mAs DDBT tekniği ile post-kontrast aldıkları görüntüleri, mediastinal ve <strong>akciğer</strong><br />

penceresinde, görüntü kalitesi ve anatomik detayları açısından değerlendirmişlerdir. Toraks<br />

BT görüntüleri, granül varlığı ve kenar keskinliği açısından, dörtlü skala üzerinden (0=zayıf,<br />

3=mükemmel) iki radyolog tarafından puanlanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, kanser takip<br />

hastalarının kontrol BT tetkiklerinde, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> protokolü ile elde edilen görüntülerinin,<br />

mediastinal ve <strong>akciğer</strong> penceresinin değerlendirilmesi sonucunda saptadıkları bulguların<br />

tanısal açıdan yeterli olduğunu, görüntü kalitesinin tanıda olumsuz bir etki oluşturmadığını<br />

gözlemlediklerini belirtmişlerdir (33).<br />

Yamada ve arkadaşlarının çalışmalarında vardıkları sonuca benzer şekilde, biz de<br />

çalışmamızda seçtiğimiz en <strong>düşük</strong> değer olan 60 mAs’da bile tanısal açıdan yeterli kalitede<br />

görüntüler elde ettik ve belirlediğimiz kriterler açısından yaptığımız değerlendirmede standart<br />

<strong>doz</strong> tekniği ile istatistiksel farklılık saptamadık.<br />

Standart <strong>doz</strong> ile benzer diagnostik kalite gösterebilen diğer <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> toraks BT<br />

çalışmaları, parankimal değişiklikler ile ilgilidir. Düşük <strong>doz</strong> HRCT ile <strong>düşük</strong>-kontrast<br />

rezolusyonuna bağlı görüntü kalitesi kaybının daha az olduğu buzlu cam opasitesi, amfizem<br />

gibi parankimal değişiklikler değerlendirilebilir. Ancak güç fark edilen parankimal<br />

değişikliklerin varlığında daha yüksek <strong>doz</strong> uygulaması gerekebilir (7,47). Yaptığımız<br />

çalışmada da <strong>akciğer</strong>deki kitlelerin sınırlarının belirginliği ve çevrelerindeki konsolidasyon<br />

varlığını ikili skala üzerinden değerlendirdik. Çalışmamızda perilezyoner konsolidasyon<br />

bulguları açısından, sadece ikisi dışında diğer hastalarda farklılık saptanmadı. Standart ve<br />

<strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> görüntüler konsolidasyon bulguları karşılaştırıldığında, istatistiksel olarak farklılık<br />

saptanmadı.<br />

Yung ve arkadaşları, bronşektazi veya <strong>akciğer</strong> kanseri şüphesi olan 12 hastada<br />

toraksın dört farklı seviyesinden, farklı tüp akımı (40, 70, 100, 150 mAs) kullanarak elde<br />

ettikleri spiral BT ve HRCT tetkiklerinde maruz kalınan radyasyon <strong>doz</strong>larını ve görüntü<br />

kalitelerini birbirleriyle karşılaştırmışlar ve <strong>düşük</strong> mAs değerlerinde görüntü kalitesi açısından<br />

farklılık saptamadıklarını belirtmişlerdir. HRCT (120 kVp, 170 mAs) ve en <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong><br />

37


(40 mAs) BT görüntülerinde bile bronşektazi bulgularının değerlendirilmesinde, görüntü<br />

kalitesinin benzer olduğunu saptamışlardır. Radyasyon <strong>doz</strong>ları <strong>düşük</strong> mAs’dan yükseğe doğru<br />

sırasıyla 3,21 mGy (3,02-3,57), 4,81 mGy (3,89-5,93), 6,46 mGy (6,01-7,31), 10,4 mGy<br />

(8,93-12,1) ve HRCT ile 2,17 mAs (1,90-2,67) olarak bulunmuştur (48). Biz çalışmamızda<br />

rutin toraks BT tetkiki için başvuran hastalardan ek görüntü aldık ve hastanın maruz kaldığı<br />

radyasyon <strong>doz</strong>unu minimumda tutabilmek açısından aynı kesit seviyesinden tek görüntü aldık.<br />

HRCT, bronşektazinin değerlendirilmesinde önemli yeri bulunan bir tetkik olmasına karşın,<br />

<strong>akciğer</strong> kanserli hastalarda tercih edilen bir görüntüleme yöntemi değildir.<br />

Bilgisayarlı tomografinin metastatik mediastinal lenf bezlerini saptamada duyarlılığı<br />

yüksektir. Ancak literatürde mediastenin değerlendirilmesinde <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT’nin kullanılması<br />

ile ilgili çok az veri mevcuttur. Bazı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> kanser tarama protokollerinde yumuşak doku<br />

penceresini içeren filmler değerlendirmeye bile dahil edilmemişlerdir (12). Dinkel ve<br />

arkadaşları yaptıkları aynı çalışmada, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> tekniğinde elde ettikleri başlangıç verilerini<br />

irdeleyerek, mediastinal patolojilerin, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> kalitesine rağmen demonstre<br />

edilebilmelerinin mümkün olacağını belirtmişlerdir. Supraklavikular alandaki kemik<br />

artefaktları ve muskuler omuz kavşağındaki artmış radyasyon absorbsiyonu görüntü kalitesini<br />

düşürmektedir. Bu da <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> tekniğinde limitasyon olarak belirtilmiştir (1).<br />

Biz çalışmamızda, <strong>akciğer</strong>de lezyon tespit ettiğimiz birçok farklı lokalizasyonda <strong>düşük</strong><br />

<strong>doz</strong> tekniği ile ek görüntüler elde ettik. Değerlendirme kriterlerimiz içerisinde mediastinal<br />

lenf nodları da bulunduğu için, çalışma grubumuza seçtiğimiz hastalarda, alacağımız ek<br />

görüntülerin bu lokalizasyon sınırları içerisinde olmasına özen gösterdik. Bu nedenle Dinkel<br />

ve arkadaşlarının çalışmalarında belirttikleri limitasyon, bizim açımızdan görüntülerimizde<br />

kullanmadığımız bir bölge olması açısından, kısıtlayıcı bir kriter değildi.<br />

Çalışmamızda, standart ve farklı <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong>larda alınan görüntülerde, mediastinal lenf<br />

nodlarının boyutları, iç yapıları, yerleşim lokalizasyonları değerlendirildi. Beş farklı mAs<br />

değerindeki görüntüler, görüntü kalitesinin tanı konabilecek yeterlilikte olup olmamasına göre<br />

değerlendirildi. Düşük <strong>doz</strong>larda alınan görüntülerde lenf nodlarının görüntülenebilirliğinin<br />

standart <strong>doz</strong>a göre değişmediği istatistiksel olarak gösterildi. Daha önce de belirttiğimiz gibi<br />

hasta grubumuza IV kontrast madde uygulanmadı. Rutin toraks BT tetkiklerinde IV kontrast<br />

madde uygulanmakta olup, lenf nodlarının vasküler yapılardan ayırımını kolaylaştırarak,<br />

mediastinal lenf nodlarının değerlendirilmesinde görüntü kalitesini arttırmaktadır. Bizim<br />

çalışmamızda, IV kontrast madde uygulamadan elde ettiğimiz <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT görüntüleri,<br />

sadece 3 hastada SDBT’ye göre yetersiz kalmıştır. Post-kontrast elde edilecek DDBT<br />

38


görüntülerinde, çalışmamızda vardığımız sonuçlara göre daha iyi sonuçlar alınabilir. Ancak<br />

bu konuda literatürde veri kısıtlı olup, daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu görüşündeyiz.<br />

Primer malign <strong>akciğer</strong> <strong>kitlelerinin</strong> konturları genellikle düzensizdir. Kontur<br />

lobulasyonu, her zaman için geçerli olmamakla birlikte maligniteye ait bir kriter olarak<br />

değerlendirilmektedir. Bununla birlikte kontur özellikleri ile <strong>akciğer</strong> kanserinin histolojik tipi<br />

arasında bir ilişki saptanmamıştır. BT tetkiki ile pulmoner nodül ve kitlelerin kenar<br />

özelliklerini inceledikleri çalışmalarında Siegelman ve arkadaşları, benign nodüllerin ve<br />

kitlelerin hiç birisinde düzensiz ve spiküler kenar saptamadıklarını belirterek, düzensiz kenarlı<br />

pulmoner nodüllerin, kalsifikasyon içerse dahi malignite lehine değerlendirilmesini<br />

önermişlerdir. Boyutsal açıdan da iki cm’den büyük solid nodüllerin iyi huylu olma<br />

olasılığının <strong>düşük</strong> olduğunu bildirmişlerdir (40). Bizim çalışmamızda, <strong>akciğer</strong>de saptanan<br />

kitleler, malignite tanısında önemli kriterlerden biri olan spiküler kontur varlığı açısından<br />

değerlendirildi. Hastalardan sadece birinde 130 mAs ve standart <strong>doz</strong>da alınan görüntülerde<br />

saptanan spiküler kontur, diğer <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> düzeylerinde izlenemedi. Diğer tüm görüntülerde<br />

lezyon konturları açısından farklılık bulunmadı.<br />

Erken evrede saptanmış <strong>akciğer</strong> kanserlerinde prognozun daha iyi olması nedeniyle<br />

1970’li yıllardan beri çeşitli tarama projeleri (PA <strong>akciğer</strong> grafisi, balgam sitolojisi)<br />

yürütülmüştür (10,13). Spiral BT ile 5 mm’nin altındaki nodüllerin gösterilebilmesi ile<br />

BT’nin kanser taramasında kullanılabilirliği gündeme gelmiştir. Tomografik görüntülemenin,<br />

<strong>akciğer</strong> grafisine oranla yüksek radyasyon riskine sahip olması en önemli dezavantajıdır.<br />

Ancak BT ile kaliteden ödün vermeden <strong>doz</strong>un düşürülebileceğinin gösterilmesi ile bir çok<br />

merkezde <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT tekniği ile kanser tarama projeleri başlatılmıştır. Bu çalışmalardan<br />

biri, Japonya’da 1975’te <strong>akciğer</strong> grafisi ile başlayan Anti-Lung Cancer Association (ALCA)<br />

çalışmasıdır (10) ve 1993’ten sonra bu çalışmaya <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> spiral BT eklenmiştir. İlk<br />

taramada 1369 kişide, 14’ü evre 1, toplam 15 kanser yakalanmıştır. ALCA’nın 1998’deki<br />

sonuçlarına göre, 9993 incelemede %92’si evre 1 olan toplam 31 kanser yakalanmıştır (10).<br />

Düşük <strong>doz</strong> spiral BT ile yapılan tarama projelerinden biri, 1999 yılında ilk sonuçları<br />

yayınlanan New York Early Lung Cancer Action Project (ELCAP) çalışmasıdır (12). Bu<br />

projede, 10 paket-yıldan fazla sigara içmiş, 60 yaşın üzerinde 1000 kişi taranmış ve ilk<br />

taramada 233 kişide (%23) kalsifiye olmayan nodül saptanmıştır. Nodüllerden 27’si (%2.7)<br />

kanser tanısı almıştır. Kanserlerin 23’ü evre 1, 26’sı da rezektabl kanserdir. Proje daha sonra<br />

ABD’de ve dünyada bir çok merkezi kapsayacak şekilde genişletilmiştir (I-ELCAP;<br />

International ELCAP). 2004 yılı sonuna kadar yüksek riskli 25.000 kişi taranmış ve 382<br />

kanser saptanmıştır (49). Kanserlerin büyük çoğunluğu evre I kanserdir. Almanya’da 1995-<br />

39


1999 yılları arasında, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> spiral BT ile yapılan, 817 kişiyi kapsayan başka bir<br />

çalışmada %1,5 oranında kanser yakalanmıştır (50). 2005 yılında 5 yıllık sonuçları yayınlanan<br />

Mayo Clinic’in çalışmasında da yüksek risk grubunda bulunan 1520 kişiye yılda 5 kez <strong>düşük</strong><br />

<strong>doz</strong> spiral BT tetkiki yapılmıştır (51). 1520 olgudan 1118’unda (%74) 3356 kalsifik olmayan<br />

nodül saptanmış, bunlardan 68’i malignite tanısı almıştır.<br />

Amerika’da 2001 yılında ‘Society of Thoracic Radiology’ tarafından yayınlanan<br />

konsensusda, 50-80 yaş arası, en az 10-20 yıl sigara içmiş kişilere, spiral BT ile tarama<br />

önerilmektedir (52). Teknik olarak BT’nin <strong>akciğer</strong>deki nodülleri tespit etmede, direkt grafiden<br />

daha üstün olduğu bir gerçektir. Ancak DDBT’nin tarama amacıyla kullanımı konusunda<br />

lehte ve aleyhte görüşler öne sürülmektedir (53). Taramanın lehinde düşünenler tedavi<br />

edilmeyen <strong>akciğer</strong> kanserinden kurtuluş olmadığına göre, küçük asemptomatik kanserlerin<br />

büyük kısmının saptanmasının mortaliteyi düşüreceğini savunmaktadırlar. Tomografi ile<br />

taramanın karşısında olanlar ise DDBT’nin gerçekten mortaliteyi düşürdüğüne dair kesin<br />

bulgu olmadığını, overdiagnosis gibi bazı peşin hükümler nedeniyle yakalanan erken<br />

rezektabl kanserlerin oranının yüksek olduğunu öne sürmektedirler. Kanser mortalitesinin<br />

<strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT ile tarama yapılarak gerçekten düştüğünü gösterebilmek için on binlerce kişinin<br />

dahil edildiği, randomize kontrollü çalışmalar zorunludur. Ayrıca, taramaya alma kriterlerinin<br />

(yaş, sigara içme süresi) ve tarama sıklığının belirlenmesi gerekmektedir (54).<br />

Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya’da yapılan büyük kapsamlı bir çok çalışmanın<br />

sonucunda, BT ile yapılan taramada yakalanan kanserlerin çoğunluğunun, evre I tedavi<br />

edilebilir kanserler olması nedeniyle, BT taramanın sonunda mortalite oranını düşüreceği<br />

varsayılmaktadır. Sonuç olarak DDBT gibi yeni teknolojik gelişmeler, daha <strong>düşük</strong> radyasyon<br />

<strong>doz</strong>u maruziyeti ile daha çok ve daha hızlı görüntüler elde edilmesini ve erken tanının<br />

konmasını mümkün kılabilmektedir. Ancak mortaliteye etkileri, bilimsel olarak henüz<br />

kanıtlanmadığından dolayı, kanser taramasında başvurulacak yöntem olarak henüz rutin<br />

incelemeye dahil edilmemişlerdir (13).<br />

Toraks BT tetkikinde, <strong>akciğer</strong>lerin yanı sıra, primer radyasyonun etkilerine karşı<br />

oldukça hassas olan meme dokusu da özellikle kadın hastalarda inceleme alanında<br />

bulunmaktadır (1). Bir toraks BT tetkiki ile meme tarafından 2-5 rad radyasyon absorbe<br />

edilmektedir. Bu <strong>doz</strong>un 10- 25 tane iki taraflı mamografi ve 100’den fazla <strong>akciğer</strong> grafisinden<br />

absorbe edilen <strong>doz</strong>a eşit olduğu belirtilmektedir. Atom bombasından sonra sağ kalanlardan<br />

elde edilen verilere göre, 35 yaşın altında bir kadında 1 rad (10 mGy) meme <strong>doz</strong>unun meme<br />

kanseri riskini normal popülasyondaki riske göre rölatif olarak %13,6 oranında arttırdığı<br />

belirtilmektedir (55). Başka bir çalışmada, 26 yıl takip edilen skolyotik hastaların, adölesan<br />

40


dönemlerinde yaklaşık 13 rad’lık meme <strong>doz</strong>u aldığı hesaplanmıştır. Risk hesaplamalarına<br />

göre, aynı grupta 6 kanser olgusu beklenirken, 11 olguda meme kanseri saptanmıştır (55).<br />

Toraks BT tetkiklerinde uygulanacak <strong>doz</strong>un düşürülmesi, memede gelişebilecek sekonder<br />

malignitelerin önlenebilmesi açısından da önem taşımaktadır.<br />

Akciğer kitlesi tespit edilen ve tekrarlanan tomografi çekimlerine maruz kalacak<br />

hastalarda, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT protokollerinin uygulanması, alınacak radyasyon <strong>doz</strong>unu belirgin<br />

olarak azaltmaktadır ve hastalığın progresyon veya regresyonunun değerlendirilmesinde<br />

önemli bir farklılık oluşturmamaktadır. Düşük <strong>doz</strong> BT çekimlerinin rutin protokole girmesi<br />

henüz erkendir; geniş katılımlı çalışmalar ile desteklenmelidir.<br />

41


SONUÇLAR<br />

DDBT ve SDBT tekniği ile elde ettiğimiz görüntüleri, lezyon boyutları, perilezyoner<br />

konsolidasyon varlığı, lezyon kontur özellikleri, mediastinal lenf nodlarının<br />

görüntülenebilirliği açısından değerlendirdik.<br />

Çalışmada elde ettiğimiz bulgular istatistiksel olarak değerlendirildiğinde aşağıdaki<br />

sonuçlar elde edilmiştir. Her bir değerlendirme parametresi kendi arasında karşılaştırıldığında;<br />

1. Boyutsal açıdan lezyonlar değerlendirildiğinde, sadece bir olguda 60 mAs’da elde<br />

edilen görüntüde lezyon boyutu kategori 2 iken diğer protokollerde kategori 3 olarak<br />

değerlendirildi. Diğer kitlelerin hepsi aynı boyutsal kategorilerde ölçüldü. Boyutsal açıdan<br />

DDBT ve SDBT teknikleri arasında yapılan istatiksel değerlendirmede farklılık olmadığı<br />

görüldü.<br />

2. Lenf nodlarının görüntülenebilirliliği, <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> protokolleri<br />

değerlendirildiğinde; 60 mAs’da 4 imaj, 80 mAs’da 3 imaj, 100 mAs’da 2 imajda lenf<br />

nodlarının görüntülenebilirliği yetersizdi. Mediastinal pencerenin <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> protokollerinde<br />

yetersizliği, literatürle de uyumluydu. Ayrıca tetkiklerin IV kontrast madde uygulanmadan<br />

yapılmış olması da vasküler yapılardan ayırımı zorlaştırarak değerlendirmede kısıtlayıcı<br />

faktör olmuştur.<br />

3. Lezyon sınırlarının belirginliği ve perilezyoner konsolidasyon açısından, tüm <strong>düşük</strong><br />

ve standart <strong>doz</strong> protokolleri karşılaştırıldığında, tanısal açıdan farklılık saptanmadı.<br />

4. Standart <strong>doz</strong>da çalışmaya alınan hastaların 17’sinde kitle konturları spiküler,<br />

13’ünde düzgün konturlu olarak tespit edildi. Sadece bir hastanın 60, 80, 100 mAs ile elde<br />

edilen görüntülerinde kitle konturları düzgün olarak değerlendirilmesine karşın, 130 mAs ve<br />

standart <strong>doz</strong>da alınan görüntülerde kitlenin spiküler konturlu olduğu düşünüldü.<br />

42


5. Akciğer kitlesi tespit edilen ve tekrarlanan tomografi çekimlerine maruz kalacak<br />

hastalarda, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> BT protokollerinin uygulanması, alınacak radyasyon <strong>doz</strong>unu belirgin<br />

olarak azaltmaktadır ve tanısal açıdan önemli bir farklılık oluşturmamaktadır. Ancak <strong>düşük</strong><br />

<strong>doz</strong> BT çekimlerinin rutin protokole girmesinin henüz erken olduğu ve geniş katılımlı<br />

çalışmalar ile desteklenmesi gerektiği görüşündeyiz.<br />

43


ÖZET<br />

Akciğer kanseri tanısı ile takip edilen hastalarda, kısa zaman aralığı ile toraks<br />

<strong>bilgisayarlı</strong> tomografi tetkiklerinin tekrarlanması gerekmektedir ve bu durum ciddi oranda<br />

yüksek <strong>doz</strong>da iyonizan radyasyon yüklenmesine neden olmaktadır. Bu nedenle bu hasta<br />

grubunda, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi tekniği ile radyoloğun önemli klinik bulguları<br />

atlamayacağı yeterlilikte görüntü kalitesine sahip imajlar elde edilmesi önem kazanmaktadır.<br />

Biz bu çalışmamızda, primer <strong>akciğer</strong> kanseri veya <strong>akciğer</strong> metastazı bulunan primer<br />

<strong>akciğer</strong> dışı malignite tanısı bulunan takip hastalarında, <strong>düşük</strong> ve standart <strong>doz</strong> tekniği ile elde<br />

ettiğimiz toplam 150 görüntüyü inceledik. Rutin toraks <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi tetkiki sırasında<br />

gözlenen <strong>akciğer</strong> lezyonlarına yönelik, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi tekniği ile aynı kesit<br />

düzeyinden, <strong>düşük</strong> miliamper saniye değerlerinde (60, 80, 100, 130) birer tek kesit aldık. Her<br />

iki teknik arasında, <strong>akciğer</strong> kitlelerinde ve mediastinal lenf nodlarında görüntü kalitesi ve<br />

tanısal yeterlilik açısından farklılık olup olmadığını göstermeyi amaçladık.<br />

Çalışma kapsamına, <strong>akciğer</strong> kanseri tanısı almış olan, 2’si kadın, 28’i erkek olmak<br />

üzere 30 hasta dahil edildi. Görüntüler, General Electric Hi Speed NX/i sys 8.10 dual<br />

detektörlü <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi cihazı ile elde edildi.<br />

Görüntülerin her birinde <strong>akciğer</strong> kitleleri; boyut, perilezyoner konsolidasyon varlığı,<br />

lezyonların kontur özellikleri, spikülasyon varlığı ve mediastinal lenf nodlarının<br />

saptanmasında görüntü kalitesinin yeterliliği açısından değerlendirildi. Yukarıdaki tüm<br />

kriterler iki radyolog tarafından değerlendirildiğinde, <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong> <strong>bilgisayarlı</strong> tomografi<br />

protokolü ile elde edilen görüntüler yeterli kalitede bulundu ve standart <strong>doz</strong> tekniği ile<br />

istatistiksel farklılık saptanmadı.<br />

Anahtar Kelimeler: Düşük <strong>doz</strong> tekniği, Bilgisayarlı tomografi, Akciğer kitleleri<br />

44


THE ROLE OF LOW DOSE COMPUTED TOMOGRAPHY IN<br />

SCREENING OF PULMONARY MASSES<br />

SUMMARY<br />

For routine follow-up of lung cancer patients, repetitive thorax computed tomography<br />

examinations have to be performed often in short intervals and this is associated with a<br />

relatively high level of ionizing radiation. For this reason, it has been important in follow-up<br />

patients, providing sufficient image quality without causing the radiologist to miss important<br />

clinical findings with low dose computed tomography technique.<br />

In this study, we evaluated total 150 images scanned with low and standard dose<br />

computed tomography teqniques in follow-up patients with primary lung and extrapulmonary<br />

primary tumors. The patients with pulmonary mass lesions, detected at routine thorax<br />

computed tomography, underwent a low-dose computed tomography and additional images<br />

were scanned with reduced tube currents of 60, 80, 100, 130 mAs, at the same anatomic<br />

levels. Our conclusion was invastigating the diagnostic accuracy and image quality of lowdose<br />

computed tomography for the evaluating of pulmonary masses and mediastinal lymph<br />

nodes compared with that of standard-dose computed tomography in the same patient<br />

population.<br />

The study included 30 patients (2 women and 28 men) with pulmonary malignant<br />

tumors. The examination was performed on two-channel multi detector computed tomography<br />

scanner (General Electric Hi Speed NX/i sys 8.10).<br />

The image quality of the each images were evaluated with the criterias including the<br />

lesion size, perilesional consolidation, spiculations, mediastinal lymph nodes. As all of the<br />

45


criterias above were evaluated by two radiologists, the low-dose computed tomography<br />

protocol used in this study provided images of adequate quality and there was no statistical<br />

difference between low and standard-dose computed tomography teqnique.<br />

Keywords: Low-dose technique, Computed tomography, Pulmonary masses<br />

46


KAYNAKLAR<br />

1. Dinkel HP, Sonnenschein M, Hoppe H, Vock P. Low-dose multislice CT of the thorax<br />

in follow-up of malignant lymphoma and extrapulmonary primary tumors. Eur Radiol<br />

2003;13:1241–9.<br />

2. Paterson A, Frush DP. Dose reduction in paediatric MDCT: general principles. Clin<br />

Radiol 2007;62(6):507-17.<br />

3. Kalender WA, Schmidt BA, Zankl M, Schmidt MA. PC program for estimating organ<br />

dose and effective dose values in computed tomography. Eur Radiol 1999;9:555–62.<br />

4. Imhof H, Schibany N, Ba-Ssalamah A, Czerny C, Hojreh A, Kainberger F, et al. Spiral<br />

CT and radiation dose. Eur J Radiol 2003;47:29–37.<br />

5. Mayo JR, Aldrich J, Muller NL. Radiation exposure at chest CT: a statement of the<br />

fleischner society. Radiology 2003;228:15–21.<br />

6. Naidich DP, Marshall CH, Gribbin C, Arams RS, McCauley DI. Low dose CT of the<br />

lungs: preliminary observations. Radiology 1990;175:729–31.<br />

7. Zwirewich CV, Mayo JR, Muller NL. Low-dose high resolution CT of lung<br />

parenchyma. Radiology 1991;180:413–7.<br />

8. Karabulut N, Toru M, Gelebek V, Gulsun M, Ariyurek OM. Comparison of low-dose<br />

and standard-dose helical CT in the evaluation of pulmonary nodules. Eur Radiol<br />

2002;12:2764–9.<br />

9. Başaran Demirkazık F. Bilgisayarlı Akciğer Tomografisinde İndikasyonlar. Türk<br />

Toraks Derneği 8. Yıllık Kongresi Özet Kitabı, Antalya, 2005.<br />

10. Kaneko M, Eguchi K, Ohmatsu H, Kakinuma R, Naruke T, Suemasu K, et al.<br />

Peripheral lung cancer: screening and detection with low-dose spiral CT versus<br />

radiography. Radiology 1996;201:798–802.<br />

47


11. Sone S, Takashima S, Li F, Yang Z, Honda T, Maruyama Y, et al. Mass screening for<br />

lung cancer with mobile spiral computed tomography scanner. Lancet 1998;351:1242–<br />

5.<br />

12. Henschke CI, McCauley DI, Yankelevitz DF, Naidich DP, McGuinness G, Miettinen<br />

OS, et al. Early Lung Cancer Action Project: overall design and findings from baseline<br />

screening. Lancet 1999;354:99-105.<br />

13. Topal U. Akciğer Kanseri Taraması: Radyoloji. Toraks Dergisi 2007;8(2):115-8.<br />

14. Yamada T, Ono S, Tsuboi M, Saito H, Sato A, Matsuhashi T, et al. Low-dose CT of<br />

the thorax in cancer follow-up. European Journal of Radiology 2004;51:169–174.<br />

15. Stjernsward J. Battle against tobacco. Journal of the National Cancer Institute<br />

1989;81(20):1524-5.<br />

16. Kırkıl G, Deveci F, Turgut T, Muz MH, Kaçar C. Akciğer kanserinin epidemiyolojik<br />

özelliklerinin retrospektif olarak karşılaştırmalı değerlendirilmesi. F.Ü. Sağlık Bil.<br />

Dergisi 2005;19(3):165-9.<br />

17. Gülşen N. Akciğer Kanserinde 99 Tc m -MIBI Toraks Görüntülemesi (tez). Edirne:<br />

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 1998.<br />

18. Arpınar Yiğitbaş B. Primer Akciğer Karsinomu Nedeniyle Opere Edilecek Hastalarda<br />

Otofloresan Bronkoskopi İle Prekanseröz Lezyonların ve Senkron Tümörlerin<br />

Sıklığının Araştırılması, (tez). İstanbul: Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs<br />

Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 2006.<br />

19. Mountain CF. Revisions in the international system for staging lung cancer. Chest<br />

1997;111:1710-7.<br />

20. Shibuya K, Mathers CD, Boschi-Pinto C, Lopez AD, Murray CJL. Global and<br />

regional estimates of cancer mortality and incidence by site: II. results for the global<br />

burden of disease 2000. BMC Cancer 2002;2(37):1-26.<br />

21. Quankel GBA, Kessels AGH, Goei R, Engelshoven JMA. Miss rate of lung cancer on<br />

the chest radiography in clinical practice. Chest 1999;115:720-4.<br />

22. Oyar O, Gülsoy U.K. Tıbbi görüntüleme fiziği. Ankara: Rekmay, 2003:235-66.<br />

23. Tuncel E. Klinik radyoloji. 2. baskı. İstanbul: Nobel&Güneş, 2002:40-6.<br />

24. Davis SD. CT evaluation for pulmonary metastases in patients with extrathoracic<br />

malignancy. Radiology 1991;180:1-12.<br />

25. Slovis TL. CT and Computed Radiography: The Pictures Are Great, But Is the<br />

Radiation Dose Greater Than Required? AJR 2002;179:39–41.<br />

26. Boyunağa Ö. Radyosyon <strong>doz</strong>u ve Azaltılması. TURKRAD 27. Ulusal Radyoloji<br />

Kongresi Özet Kitabı s.87-93, Antalya, 2006.<br />

48


27. McNitt-Gray MF. AAPM/RSNA Physics Tutorial for Residents: Topics in CT.<br />

Radiation dose in CT. Radiographics 2002;22:1541-53.<br />

28. Mayo JR, Hartman TE, Lee KS, Primack SL, VedaI S, Muller NL. CT of the chest:<br />

minimal tube current required for good image quality with the least radiation dose.<br />

AJR 1995;164: 603-7.<br />

29. Sone S, Takashima S, Li F, Yang Z, Honda T, Maruyama Y, et al. Mass screening for<br />

lung cancer with mobile spiral computed tomography scanner. Lancet 1998;351:1242-<br />

5.<br />

30. Greess H, Wolf H, Baum U, Lell M, Pirkl M, Kalender W, et al. Dose reduction in<br />

computed tomography by attenuation-based on-line modulation of tube current:<br />

evaluation of six anatomical regions. Eur Radiol 2000;10:391–4.<br />

31. Diederich S, Lenzen H. Radiation exposure associated with imaging of the chest.<br />

Comparison of different radiographic and computed tomography techniques. Cancer<br />

2000;89:2457-60.<br />

32. Diederich S, Lenzen H, Windmann R, Puskas Z, Yelbuz TM, Henneken S, et al.<br />

Pulmonary nodules: Experimental and clinical studies at low-dose CT. Radiology<br />

1999;213:289-98.<br />

33. Brenner DJ, Hall EJ. Computed Tomography — An Increasing Source of Radiation<br />

Exposure. N Engl J Med 2007;357:2277-84.<br />

34. Huda W. Radiation Doses and Risks in Chest Computed Tomography Examinations.<br />

Proc Am Thorac Soc , 2007;4:316–20.<br />

35. Imanishi Y, Fukui A, Niimi H, Itoh D, Nozaki K, Nakaji S, et al. Radiation-induced<br />

temporary hair loss as a radiation damage only occurring in patients who had the<br />

combination of MDCT and DSA. Eur Radiol 2005;15:41-6.<br />

36. Brenner DJ, Elliston C, Hall E, Berdon W. Estimated risks of radiation induced fatal<br />

cancer from pediatric CT. AJR Am J Roentgenol 2001;176:289–96.<br />

37. Kalra MK, Maher MM, Rizzo S, Kanarek D, Shepard JO. Radiation exposure from<br />

Chest CT: Issues and Strategies. J Korean Med Sci 2004;19:159-66.<br />

38. Slovis TL. The ALARA concept in pediatric CT: myth or reality? Radiology<br />

2002;223:5–6.<br />

39. Linton OW, Mettler FA. National conference on dose reduction in CT, with an<br />

emphasis on pediatric patients. AJR 2003;181:321-9.<br />

40. Siegelman SS, Khouri NF. Solitary pulmonary nodules: CT assessment Radiology<br />

1986;160:307-12.<br />

41. Shrimpton PC, Edyrean S. CT scanner dosimetry. Br J Radiol 1998;71:1-3.<br />

49


42. Kaul A, Bauer B, Bernhard J, Noske D, Veit R. Effective doses to members of the<br />

public from the diagnostic application of ionizing radiation in Germany. Eur Radiol<br />

1997;7:1127–32.<br />

43. Baker SR. Musings at the beginning of the hyper-CT era. Abdom Imaging<br />

2003;28:110-4.<br />

44. Karabulut N, Aktı U, Kazıl S. İnflamatuar paranazal sinüs hastalıklarında <strong>düşük</strong> <strong>doz</strong><br />

ve standart <strong>doz</strong> BT’nin karşılaştırılması. Tanısal ve Girişimsel Radyoloji 2003;9:315-<br />

20.<br />

45. Keyzer C, Tack D, Maertelaer V, Bohy P, Gevenois PA, Gansbeke DV. Acute<br />

Appendicitis: Comparison of Low-Dose and Standard-Dose Unenhanced Multi–<br />

Detector Row CT. Radiology 1990;232(1):164-72.<br />

46. Mayo JR, Whittall KP, Leung AN, Hartman TE, Park CS, Primack SL, et al.<br />

Simulated dose reduction in conventional chest CT: validation study. Radiology<br />

1997;202:453–7.<br />

47. Takahashi M, Maguire WM, Ashtari M, Khan A, Papp Z, Alberico R, et al. Low-dose<br />

spiral computed tomography of the thorax: comparison with the standard-dose<br />

technique. Invest Radiol 1998;33:68–73.<br />

48. Jung KJ, Lee KS, Kim SY, Kim TS, Pyeun YS, Lee JY. Low-dose, volumetric helical<br />

CT: image quality, radiation dose, and usefulness for evaluation of bronchiectasis.<br />

Invest Radiol 2000;35(9):557–63.<br />

49. Ganti AK, Mulshine JL. Lung cancer screening. The Oncologist 2006;11:481-7.<br />

50. Diederich S, Wormanns D, Semik M, Thomas M, Lenzen H, Roos N, et al. Screening<br />

for early lung cancer with low-dose spiral CT: prevalence in 817 asymptomatic<br />

smokers. Radiology 2002;222:773-81.<br />

51. Swensen SJ, Jett JR, Hartman TE, Midthun DE, Mandrekar SJ, Hillman SL. CT<br />

screening for lung cancer: Five-year prospective experience. Radiology 2005;235:259-<br />

65.<br />

52. Aberle DR, Gamsu G, Henschke CI, Naidich DP, Swensen SJ. A Consensus<br />

Statement of the Society of Thoracic Radiology. Screening for Lung Cancer with<br />

Helical Computed Tomography J Thorac Imag 2001;16:65-8.<br />

53. Swensen SJ. CT screening for lung cancer. AJR 2002;179:833-36.<br />

54. Van Klaveren RJ, Habbema JDF, Pededrsen JH, Koning HJ, Oudkerk M, Hoogsteden<br />

HC. Lung cancer screening by low-dose spiral computed tomography. Eur Respir J<br />

2001;18:857-66.<br />

55. Hopper KD, King SH, Lobell ME, Tenhave TR, Weaver JS. The breast: In-plane Xray<br />

protection during diagnostic thoracic CT-shielding with bismuth radioprotective<br />

garments. Radiolgy 1997;205:853-8.<br />

50


EKLER<br />

51


EK I<br />

52

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!