27.06.2013 Views

edirne şehir merkezinde'ki son trimester gebelerin sosyodemografik ...

edirne şehir merkezinde'ki son trimester gebelerin sosyodemografik ...

edirne şehir merkezinde'ki son trimester gebelerin sosyodemografik ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ<br />

TIP FAKÜLTESİ<br />

AİLE HEKİMLİĞİ<br />

ANABİLİM DALI<br />

Tez Yöneticisi<br />

Yrd. Doç.Dr. E. Melih ŞAHİN<br />

EDİRNE ŞEHİR MERKEZİNDE’Kİ SON TRİMESTER<br />

GEBELERİN SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ,<br />

YAŞAM KALİTELERİ, KAYGI DÜZEYLERİ<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

Dr.Suna KILIÇARSLAN<br />

EDİRNE-2008


TEŞEKKÜR<br />

Uzmanlık eğitimimde ve tez çalışmam<br />

boyunca gösterdiği her türlü destek ve yardımdan<br />

dolayı tez danışmanım Dr. E. Melih Şahin’e<br />

anabilim dalı başkanımız Dr. Nezih Dağdeviren’e,<br />

eğitimimde emeği geçen fakültemizin diğer<br />

anabilim dallarında görevli hocalarıma, araştırma<br />

görevlisi arkadaşlarıma, tüm desteğinden dolayı<br />

sevgili aileme teşekkür ederim.


İÇİNDEKİLER<br />

GİRİŞ VE AMAÇ……..………………………………………… …….…..1<br />

GENEL BİLGİLER.........................................................................................3<br />

GEBELİK DÖNEMİ İLE İLGİLİ KURAMSAL BİLGİLER..............................3<br />

GEBELİKTE MEYDANA GELEN PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER…….......7<br />

GEBELİKTE ANKSİYETE VE DEPRESYON...............................................10<br />

GEBELİKTE SOSYAL DESTEK...................................................................14<br />

GEBELİK VE YAŞAM KALİTESİ................................................................15<br />

GEBELİKTE SAĞLIK HİZMETLERİ..........................................................18<br />

AİLE HEKİMLİĞİNDE GEBELİĞE YAKLAŞIM.........................................20<br />

GEREÇ VE YÖNTEMLER.........................................................................23<br />

BULGULAR..................................................................................................26<br />

TARTIŞMA...................................................................................................54<br />

SONUÇLAR..................................................................................................68<br />

ÖZET.............................................................................................................71<br />

SUMMARY...................................................................................................72<br />

KAYNAKLAR..............................................................................................74<br />

EKLER


SİMGE VE KISALTMALAR<br />

DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü<br />

MOS SF 36 : Medical Outcomes Study Short Form 36<br />

SİYK : Sağlığa ilişkin yaşam kalitesi<br />

STAI : State Anxiety Inventory<br />

TNSA : Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması<br />

TÜTF : Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi


GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Aile toplumun vazgeçilmez, geleneksel ve sosyal kurumudur. Neslin devamı için,<br />

sağlıklı, sosyal değerlerle donanmış bireylerin yetiştirildiği bir ortam olması, aileye bir çok<br />

toplumda anlam kazandırmaktadır. Anne olabilmesi kadının en önemli özelliklerindendir.<br />

Neslin devamını sağlamasıyla gebelik, anne olmak, kadının hayatında önemli bir yere<br />

sahiptir.<br />

Gebelik, vücut görüntüsünde, sosyal ilişkilerde ve aile üyelerinin rollerinde<br />

değişiklik yapan bir durumdur. Bu durum <strong>gebelerin</strong> biyolojik durumunu etkilediği gibi<br />

psikolojik ve sosyal durumunu da etkilemektedir.<br />

Anne karnında gelişen bebeğin varlığı ve gebeliğe özgü fizyolojik değişimler<br />

psikolojik değişikliklerin kaynağını oluşturur. Üçer aylık üç dönemden oluşan gebelik,<br />

annenin bebeğini kabul etmesi, doğuma hazırlanması için aileye yeterli zaman vermektedir.<br />

Bu dönem ileride kurulması beklenen sağlıklı anne-çocuk ilişkisinin de temelini<br />

oluşturmaktadır.<br />

Gebelik dönemini sağlıklı ve rahat geçirmek kadın için ve doğacak çocuk için çok<br />

önemlidir. Hemen hemen bütün kadınlar doğumdan korkarlar. Doğumda ortaya çıkabilecek<br />

bir takım risklerin bebeğe zarar verebilme ihtimali anneyi strese sokar ve kaygılandırır.<br />

Ayrıca gebelik kadın vücudu için büyük bir yük ve stres oluşturur. Gebelik döneminde<br />

kadının vücudunda meydana gelen fizyolojik ve psikolojik değişiklikler sadece anneyi<br />

değil, çevresindeki insanları, eşini, ailesini, arkadaşlarını da çeşitli şekillerde etkileyebilir.<br />

Anne-baba olmaya geçiş dönemi olan doğum eylemi hem anneyi hem de babayı etkileyen<br />

1


geçici bir durum ve değişikliktir. Hamilelik süresince, bebek aileye katılıncaya kadar aile<br />

gelişimsel kriz yaşar (1).<br />

Bu çalışmada Edirne Merkez’de <strong>gebelerin</strong> <strong>sosyodemografik</strong> özelliklerini, kaygı<br />

düzeylerini, yaşam kalitesini araştırmak, çalışmanın <strong>son</strong>unda da gebelikte ortaya<br />

çıkabilecek kaygıların giderilmesine, sağlıklı bir doğum yapmasına ve yaşam kalitesinin<br />

yükseltilmesine yardımcı olabilecek veri ve <strong>son</strong>uçlara ulaşmak amaçlanmaktadır.<br />

2


GENEL BİLGİLER<br />

GEBELİK DÖNEMİ İLE İLGİLİ KURAMSAL BİLGİLER<br />

Döllenme ve Gebeliğin Oluşumu<br />

Gebeliğin oluşumunda; erkek cinsel organı aracılığıyla vajene boşaltılan ya da<br />

başka yol ve yöntemle yumurta ile buluşan spermler adet döngüsündeki değişikliklere bağlı<br />

olarak spermlerin geçişini kolaylaştırıcı müküs değişikliklerinin ve hareketli kamçı<br />

bölümleri serviks yoluyla rahim içine girerler ve yumurtaya doğru ilerlerler. Döllenmenin<br />

olması için yumurtanın ovulasyondan <strong>son</strong>ra 12 saat içinde spermle karşılaşması gerekir.<br />

Çok sayıda sperm yumurtaya gelir. Bunlardan birisi yumurtanın içine girme başarısına<br />

ulaşır.<br />

Yumurta ile spermin birleşmesine döllenme denir. Döllenmiş yumurtaya ise zigot<br />

adı verilir. Döllenme sırasında cinsiyetini belirleyecek kromozal yapı da belirlenmiştir.<br />

Döllenmiş yumurta uterusa doğru ilerlemeye başlar. Mitozla önce morula <strong>son</strong>ra blastosist<br />

meydana gelir. Blastosist 3. gün uterus kavitesine ulaşır, 24 saat kadar kavitede serbest<br />

kaldıktan <strong>son</strong>ra implantasyon başlar. İmplantasyonun gerçekleşmesi için endometrium<br />

hazırlanmış olmalıdır. İmplantasyon uyarısından kaynaklanan endometriyumun hücresel ve<br />

vasküler değişiklikleri desidual reaksiyon adıyla tanımlanır. Gebeliğin devamı için yeterli<br />

progesteron desteği ve zigottan gelen erken parakrin işaretler var olmalıdır(2,3-4).<br />

3


Gebelikteki Hormonal Değişiklikler<br />

Gebelikteki endokrin değişiklikler, hem miktar hem de genişlik olarak<br />

endokrinolojide benzersiz ve anıtsaldır ve istisnasız fetal-plasental fonksiyonların direkt ya<br />

da indirekt <strong>son</strong>ucu olarak yavaş yavaş gelişir. Dolayısıyla embriyo-fetus gebeliğin endokrin<br />

ortamının sorumlusudur. Desidua başlangıçta embriyonun beslenmesi için kaynak görevi<br />

yapar daha <strong>son</strong>ra trofoblastik işgal fetus ve anne arasında vasküler bağlantılar kurar.<br />

Trofoblastlar iki farklı tabakaya farklılaşır; sitotrofoblast ve sinsitotrofoblast.<br />

Sinsitotrofoblast hücreleri tarafından salgılanan HCG gebeliğin 9. gününde anne<br />

plazmasında saptanabilir. Erken gebelikte salgılanmaya başlayan HCG hızla artar, 9-12.<br />

haftalarda pik değerlere ulaşır, <strong>son</strong>ra azalır, plato çizer ve tüm gebelik boyunca aynı<br />

seviyelerde devam eder. HCG korpus luteumun işlevinin devam etmesini sağlar, bu etkiyle<br />

korpus luteumdan estradiol ve progesteron salgılanır, daha <strong>son</strong>ra plasenta bunları yeteri<br />

kadar üretmeye başlayınca HCG geriler.<br />

Başarılı implantasyon, fetusun ilk tutunması ve uzun erimli varlığını sürdürmesi<br />

için progesteron vazgeçilmez bir maddedir. Progesteron daha <strong>son</strong>ra prolaktin<br />

salgılanmasını indükler. Aktarıldığı fetusta kortizol, aldesteron sentezi için sübstrat olarak<br />

kullanılır. Plasental progesteron, artmış angiotensin II yapımı ile indirekt olarak maternal<br />

aldesteron sekresyonunun, normal bir erkeğe veya gebe olmayan kadına göre 20 kat veya<br />

daha fazla artmasını sağlayan bir uyaran görevi görür. Prostaglandin üretimini ve uterus<br />

kasının oksitosin yanıtını inhibe ederek gebeliğin devamı üzerine katkıda bulunur. Meme<br />

bezi gelişmesini uyarır, süt salgı kapasitesini arttırır. Böylece progesteron gebeliğin hakim<br />

hormonudur (3).<br />

Gebelik boyunca östrojen üretimi de artar. Östrojen yapımı C19 steroidlerinin<br />

plasental aromatizasyonu ile gerçekleşir. C19 steroidleri öncelikle fetal adrenal bezlerden<br />

üretilirler (2). Gebe bir kadında üretilen östojen miktarı gebe olmayan bir kadının üç yılda<br />

ürettiği miktara eşittir. Progesteron hormonu da gebe bir kadında gebe olmayan bir kadına<br />

göre 10 kez daha fazladır. Östrojen uterus kaslarının büyümesini, pelvis eklemleri ve<br />

bağlarında gevşeme ve yumuşama yapar. Memenin kanal sisteminin büyümesini arttırır (3).<br />

Gebelikte Genital Organlardaki Değişiklikler<br />

Uterus: Gebelik boyunca uterusun büyüklüğünde, ağırlığında, kalınlığında,<br />

yumuşaklığında, pozisyonunda ve ligamentlerinde değişiklikler olmaktadır. Ağırlığı 40-60<br />

gram olan uterus doğuma yakın 1000-1500 grama ulaşmaktadır.Hamilelikten önce 1.5 cm<br />

4


olan uterus duvarının kalınlığı artarak 2.5 cm’e ulaşır. Fetüsün büyümesi ve amniyos<br />

suyunun artması ile myometrium gerilip incelir<br />

Serviks: Gebelik esnasında servikste belirgin yumuşama ve siyanoz gözlenir.<br />

Döllenmeden hemen <strong>son</strong>ra çok kalın mukus tıkaç servikal kanalı kapatır. Gebelik<br />

ilerledikçe servikal kanalda parmak ucunun girişine izin verecek kadar belirgin bir<br />

genişleme olabilir.<br />

Servikal mukus: Gebelikte servikal mukus kıvamında değişim olur. Gebe<br />

kadınların büyük çoğunluğunda, servikal mukus kuru bir cam yüzeye yayılıp<br />

kurutulduğunda progesteronun tipik etkisi ile parçalı kristalleşme veya boncuk şekli ile<br />

karakterize bir görünüm alır. Bazı kadınlarda, kristallerin dallanması veya eğrelti otu şekli<br />

gözlemlenir.<br />

Overler: Gebelikte ovulasyon gerçekleşmez ve yeni folikül gelişimi bir süreliğine<br />

durur.<br />

Vajina ve Perine: Vulva ve perine kaslarında ve deride damarlanma artışı ve<br />

hiperemi gelişir ve bu yapılarda normalde bol miktarda bulunan bağ dokusunda yumuşama<br />

olur. Artmış damarlanma vajinayı belirgin olarak etkiler. Bol miktardaki salgılar ve<br />

vajinanın gebelik boyunca tipik özelliği olan mor rengi hiperemiden kaynaklanmaktadır.<br />

Gebelik boyunca vajinal salgılar da bol miktardadır. Kalın ve beyaz bir akıntıdan oluşur.<br />

Ph’sı asidiktir ve 3,5 ile 6 arasında değişir (5,6).<br />

Gebelikte Sık Rastlanan Şikayetler<br />

Gebelik döneminde bazı yakınmalar sık görülür. Bunlar;<br />

Bulantı-Kusma: Bu şikayetler gebeliğin ilk yarısı boyunca olağandır. Ortalama 14.<br />

haftaya kadar devam eder. Bulantı, kusma genellikle sabahları daha kötüdür. Fakat gün<br />

boyunca devam edebilir. Lacroix ve arkadaşları (7), gebe kadınların dörtte üçünün bulantı<br />

ve kusma şikayetlerinden bahsettiğini ve ortalama 35 günde bu şikayetlerin geçtiğini<br />

saptamıştır. Bu kişilerin yarısı gestasyonun 14. haftasıyla, %90’ı ise 22. haftasıyla beraber<br />

bu şikayetlerden kurtulur.<br />

Mide Yanması: Bu semptom, gebe kadınlarda en sık karşılaşılan semptomlardan<br />

biridir. Nedeni, muhtemel olarak midenin uterus nedeni ile yukarı hareket etmesi ve<br />

sıkışması ile birlikte alt özefageal sfinkterin gevşemesidir.<br />

Kabızlık: Bağırsak hareketlerinin azalması neden olabilir. Hareketsiz hamilelerde<br />

kabızlık daha büyük oranda görülür.<br />

5


Hemoroid: Genişlemiş uterusun venöz dönüşü tıkaması <strong>son</strong>ucu rektal venlerdeki<br />

artan basınca ve gebelik sırasında kabızlığa olan yatkınlığa bağlıdır.<br />

Pollaküri: Doğuma yakın aylarda uterusun idrar torbasına baskı yapmasına bağlı<br />

olarak idrar torbasının tam boşalamaması <strong>son</strong>ucu oluşur. İdrar yolu enfeksiyonu sık<br />

gelişebilir.<br />

Baş Ağrısı: Emosyonel olaylar veya sinüzite bağlı baş ağrısı meydana gelebilir.<br />

Ayrıca preeklampsi veya eklampsi belirtisi olabilir.<br />

Ödem: Uterusun yaptığı baskı venöz dolaşımın bozulmasına ve bacaklarda şişmeye<br />

neden olur. Bu bulgu preeklampsi belirtisi de olabilir.<br />

Göğüslerde Hassasiyet: Gebelikte hormon salınımında artma, fizyolojik olarak<br />

göğüslerde meydana gelen değişiklikler hassasiyete neden olur.<br />

Yorgunluk: Gebeliğin erken dönemlerinde birçok kadın yorgunluktan şikayet eder<br />

ve uyku için daha fazla zaman ister. Bu durum genellikle gebeliğin dördüncü ayıyla<br />

beraber kendiliğinden düzelir ve özel bir nedeni yoktur. Progesteronun uyku getirici<br />

etkisine bağlı olabilir.<br />

Tablo 1. Gebeliğin Semptomları<br />

1. Amenore<br />

2. Bulantı, kusma<br />

3. Göğüslerde gerginlik<br />

4. Bebeğin hareketlerini hissetmek<br />

5. Boşaltım sistemine ait bulgular<br />

6. Konstipasyon<br />

7. Kilo alma<br />

8. Yorgunluk, halsizlik<br />

9. Tırnaklarda kırılma<br />

Bel ve sırt ağrısı: Postür bozukluğu, vücut ağırlığının artışı gibi nedenler bel<br />

ağrısına yol açabilir. Orvieto ve arkadaşları 449 kadın üzerinde yaptıkları bir çalışmada, sırt<br />

ağrısının gestasyon süresi ile beraber arttığını göstermiştir (7).<br />

Aşerme ve Pika: Hamilelikte alışılmış olmayan şeylerin yenmesi eğilimidir. Bazen<br />

hamilenin yemek istediği yiyecekler, normal ama bulunması güç şeyler olabileceği gibi,<br />

yenilmesi olağan olmayan şeyler de olabilir. Buz, toprak, nişasta gibi yiyecek olmayan<br />

6


maddelere karşı istek olabilir. Eğer garip yiyecekler diyette baskın hale gelirse demir<br />

eksikliğine ve bağırsak parazitlerinin oluşumuna neden olur.<br />

Bacak Krampları: Gebelik sırasında büyüyen uterusun bacak sinirlerine bası yapması,<br />

kalsiyum yetersizliği krampa neden olur (7).<br />

Tablo 2.Gebeliğin Bulguları (7)<br />

1. Bazal vücut ısısında artma<br />

2. Ciltte değişiklikler (Gebelik maskesi, linea nigra, strialar, telenjektazi)<br />

3. Hirşutizm<br />

4. Göğüslerde değişiklikler<br />

5. Karında genişleme<br />

6. Pelvik değişiklikler<br />

7. Vajinada damarlaşmadan dolayı renk değişikliği<br />

8. Vajinal akıntı, lökore<br />

9. Servikal değişiklikler (siyanoz ve yumuşama, damarlaşmada artma)<br />

10. Corpus uteride düzensizlik<br />

GEBELİKTE MEYDANA GELEN PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER<br />

Gebelik dönemi birçok insan için özel bir dönem olarak kabul edilmekle birlikte,<br />

yeni doğan çocuğunu kucağına alma beklentisi içinde olan anne için aynı zamanda ruhsal<br />

bozuklukların gelişimi için riskli bir dönem olmaktadır. Gebelikte sadece fizyolojik<br />

değişiklikler değil psikolojik ve sosyal değişiklikler de eşlik eder. Gebelerde fizyolojik<br />

değişikliklerin görülmesi, hızlı hormonal değişimlerin olması, duygu durum ve diğer<br />

psikiyatrik sendromların ortaya çıkmasının bir nedeni olarak ileri sürülmektedir.(8).<br />

Gebelik birçok anlam içerir. Gebe kadının bu dönemdeki reaksiyonları mutluluk,<br />

iğrenme, öfke, kaygı, korku ve depresyon olarak sıralanabilir. Çocuk sahibi olma içgüdüsü<br />

farklı bir psikodinamiktir; kadın sevdiği bir partnerden bir şey yaratmak, yeni bir yaşam<br />

kurmak, kendine ait bir arkadaş ister (9). İkinci <strong>trimester</strong> ebeveynler için genellikle mutlu<br />

zamandır. Gebe kadın çocuğun durumu üzerine odaklanmıştır ve bebeği kabul etme<br />

düşünceleri içerisindedir. Üçüncü <strong>trimester</strong> başladığında artmış bir şekilde çocuğun<br />

koruyuculuğunu üstlenir, kaybetme korkusu hissederek hassaslaşabilir (10).<br />

Gebeliğin her döneminde görülen fizyolojik ve psikolojik tepkiler farklı olabilir.<br />

Gebeliğin ilk dönemlerinde bedensel düzenlemeler üzerinde yoğunlaşılır; sabah<br />

7


ulantısıyla baş etme, meme hassasiyeti, fiziksel değişiklikler, cinsellik, diyet ve egzersiz.<br />

Gebelik sırasında, gebe kadın hem fiziksel hem de fizyolojik sınırlardaki değişikliklere<br />

ayak uydurmalıdır(11). Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde alınan kilolar kadının<br />

görünümünü değiştirdiği için bazı kadınlar bundan olumsuz etkilenip eşlerinin kendilerini<br />

beğenmeyeceği endişesine kapılabilirler(10). Kadın gebelik boyunca uyku ve yeme<br />

düzenindeki değişikliklerle, bulantı, kusmayla, cildindeki renk değişiklikleri, büyüyen<br />

memeler ve kilo artışıyla baş etmeye çalışır; kendini şişman hissedebilir ve fiziksel olarak<br />

tekrar eski haline dönüp dönmeyeceği konusunda endişe taşıyabilir. Çoğul gebeliği olan<br />

kadınların vücut imajı konusundaki kaygı ve anksiyeteleri daha fazladır(1,10).<br />

Kariyer sahibi kadınlarda annelik durumu ikilem yaratabilir; çocuğun doğumu ile<br />

kariyerin nasıl etkileneceği konusunda kaygılanabilir (10). Gebelik basit kıskançlık<br />

duygusunu uyardıkça gebe olan çalışan kadınlar, işlerini ve dış sorumluluklarını boşlamak<br />

için ince yollarla cezalandırıldıklarını düşünmektedirler (11).<br />

Hamileliğin <strong>son</strong> dönemi yaklaştıkça doğum korkusu başlar. Bebeğin normal olup<br />

olmayacağı, sağlıklı, problemsiz bir doğum yapıp yapmayacağı endişesi içerisine girer.<br />

Doğum esnasında çekeceği acıların düşüncesi bile gebe kadının büyük bir kaygı<br />

yaşamasına neden olabilmektedir. Bir an önce doğum yapıp, sağlıklı bir duruma bebeği ile<br />

birlikte kavuşmak ister (12). Gebelik çoğu kadın için stres faktörüdür. Gebelik sırasında ve<br />

doğum <strong>son</strong>rasında kadının anneliğe uyum sağlamaya çalışması, stresin asıl kaynağıdır.<br />

Bunun yanı sıra çevrenin kadından iyi bir anne olmasını beklemesi stresi arttırır (13).<br />

Gebelik ve doğum kadının yaşam süresinde fizyolojik olay olarak görülmekle<br />

birlikte gebe ve ailesi için ciddi biyopsikososyal adaptasyon gerektiren yaşam dönemidir.<br />

Gebelik, kadının biyopsikososyal dengesinin bozulduğu, aile ve işyerindeki rollerinin<br />

değiştiği, bebek ve anne arasında ebeveynlik ilişkisinin kurulduğu yaşam krizi olarak<br />

tanımlanmaktadır (14). Çok sayıda araştırmacı tarafından gelişimsel bir kriz yada kritik bir<br />

faz olarak değerlendirilen gebeliğin kadın yaşamındaki yeri kuşkusuz çok önemlidir.<br />

Bibring ve arkadaşları gebeliğin bir kadını geri dönüşümsüz olarak etkilediğini ve kalıcı bir<br />

psikolojik değişiklik yarattığını söylemişlerdir (14).<br />

Kadının kendi yaşam özgeçmişinde anne ve babası ile ve ailesi ile ilgili yaşadıkları<br />

duygular, tutumlar ya da örselenmeler; hamileliğe ilişkin tutumlarda etkilidir. Hamilelik bir<br />

neşe, doyum, olgunluk, kendini gerçekleştirme ve mutluluk kaynağı olabildiği gibi; endişe,<br />

kaygılı bekleyiş, emosyonel yüklenme de yaratabilir. Gebelik duygusu kendini<br />

8


gerçekleştirme yanında, yaşamda değer yargılarını, sistemlerini geliştirme, aktarma<br />

duygusu da verir (10).<br />

Gebe kadınların gebeliğe karşı tutumlarını etkileyen bazı faktörler vardır. Bu<br />

faktörler; gebenin kendi bireysel ve kişisel deneyimleri, kültür düzeyi, yaşam felsefesi,<br />

ailedeki mutluluk derecesi, ailedeki bireylerin gebeliğe karşı tutumları, ailenin sosyal<br />

ekonomik yapısı, anneliğe hazırlıklı olma, önceki ruhsal hastalıklar, önceki abortus,<br />

gebelikte medikal olarak yüksek risklerin olup olmadığı, ailedeki çocuk sayısı, gebeliğin<br />

istenen ya da istenmeyen, planlanmış ya da planlanmamış olmasıdır (8,11).<br />

Gebenin kendi bireysel ya da kişisel deneyimleri gebeliği olumlu ya da olumsuz<br />

etkileyebilir. Daha önceki gebeliklerinde zorluklar yaşamış olan kadınlar bu dönemde aynı<br />

olumsuzlukların tekrarlanabileceği endişesi içinde olabilirler. Oysa rahat bir hamilelik<br />

geçirmiş kadınlar ise daha az kaygı duyacaklardır. Çünkü daha önceki hamilelik deneyimi<br />

oldukça olumludur.<br />

Kültür düzeyi daha yüksek olan kimselerin gebelik ve doğum hakkında daha<br />

önceden bilgi sahibi olma ihtimali daha fazladır. Bu konu ile ilgili yayınları okuyup bilgi<br />

edinebilmektedirler. Başına gelecekleri önceden bilen kişi buna hazırlıklı olur, neyin<br />

normal, neyin anormal olduğunun bilincindedir.<br />

Ailedeki mutluluk derecesi, kadının hamileliği kabullenmesi ile doğrudan ilgilidir.<br />

Mutlu, huzurlu, sevgi dolu bir aileye sahip olan kadın, bebek ile ilgili mutluluklarının<br />

çoğalıp aileye yeni bir fert dünyaya getirmekten sevinç duyacaktır. Ailesinde sorunlar<br />

yaşayan kadın ise bu sorunlarını bir de bebek dünyaya getirerek arttırmak istemeyebilir. Bu<br />

da gebeliğinde normal yaşaması gereken fizyolojik değişiklikleri çok yoğun yaşamasına<br />

neden olabilir (1,8,15).<br />

Ailedeki bireyler kadının gebeliğini kabullenmiş ve bunu sevinçle karşılamışlarsa,<br />

gebe kadın bu durumdan daha büyük mutluluk duyabilir. Bu onun daha rahat gebelik<br />

geçirmesine yardımcı olacaktır. Aile tarafından tepkiyle karşılanan, istenmeyen, olumsuz<br />

tepkilere yol açan hamilelikte ise, kadın daha endişeli, tedirgin olacaktır.<br />

Ekonomik yönden geçim sıkıntısı çeken ailelerde yeni bir bebek haberi, çoğunlukla<br />

geçim sıkıntısını arttıracağı düşüncesi ile endişeli karşılanabilir. Oysa ki, ekonomik durumu<br />

daha iyi olan ailelerde aynı bebek haberi büyük sevinçle karşılanabilir. Bu endişenin<br />

olmaması gebe kadını bir ölçüde olsa rahatlatabilir (1,8,11).<br />

9


Eğer kadın çok fazla çocuğa sahip değilse gebeliğini kabullenmesi daha kolay<br />

olacaktır. Çok fazla çocuk olması durumunda kadının gebeliğini kabullenmesi güçleşebilir<br />

(11,15).<br />

Planlanmış gebeliklerde genellikle kadın ve aile gebelik haberine hazırlıklıdır ve bu<br />

haber onları mutlu eder. Kadının gebeliğini kabullenmesi oldukça kolaylaşmıştır, endişesi<br />

azalmıştır. Mutlu bir bekleyiş süreci içine girer. Planlanmamış bir gebelik aile tarafından<br />

önce şaşkınlıkla karşılanır. Eğer bebek istenen bir bebek ise, gebelik haberi aileye sevinçli<br />

bir haber olarak verilir. Ama istenmeyen bebek haberi, aileyi mutsuz edebileceği<br />

düşüncesiyle kolay kolay verilmeyebilir (1,11-16).<br />

GEBELİKTE ANKSİYETE VE DEPRESYON<br />

Gebelik dönemi kadınların ruhsal olarak en hassas oldukları ve bu nedenle<br />

psikiyatrik hastalık riskinin arttığı bir dönemdir (17). Gebelik ve doğum önemli biyolojik<br />

değişikliklerin yaşandığı fizyolojik bir süreç olduğu kadar, erken gelişim dönemlerine<br />

ilişkin bastırılmış ve çözülmemiş çatışmaların yeniden gündeme geldiği karmaşık<br />

psikolojik bir süreçtir. Bir çok kadın gebelik ve doğuma bağlı olarak oluşan fizyolojik,<br />

psikolojik, sosyal değişimlere kolaylıkla uyum sağlarken, bazı kadınlarda hafif, orta,<br />

şiddetli düzeylerde ruhsal hastalıklar ortaya çıkmaktadır (18).<br />

Gebeliğin ruhsal bozukluklar için koruyucu bir dönem ya da “kendini iyi hissetme”<br />

dönemi olduğu savı <strong>son</strong> yıllarda kabul görmemektedir, gebe olan ve olmayan kadınlarda<br />

depresyon görülme sıklığı benzerdir (Altshuler ve Szuba 1994) (15).<br />

Gebelik ve <strong>son</strong>rası duygu durum bozuklukları, çok sayıda gebeyi etkilemekte ve sık<br />

karşılaşılan obstetrik komplikasyonlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Gebelik<br />

dönemi, kadınlarda depresyonun başlaması açısından yüksek riskli dönemdir. Hemen<br />

hemen hiçbir yaşam olayı, gebelik ve doğumun neden olduğu nöroendokrin ve psikososyal<br />

değişikliklerle kıyaslanamaz (16,19). Bu dönem kadınların ruhsal olarak en hassas<br />

oldukları ve bu nedenle psikiyatrik hastalık riskinin arttığı dönemdir (17,20).<br />

Üreme hormonları duygudurumu hem doğrudan hem de nörotransmitterler,<br />

nöroendokrin ya da sirkadiyen sistemler aracılığıyla dolaylı olarak etkileyebilir. Gebelikte,<br />

doğumdan <strong>son</strong>ra üreme hormonlarında ortaya çıkan değişiklikler, sirkadiyen sistemi<br />

etkileyerek duygudurum belirtilerine yol açabilir (21).<br />

Anksiyete çoğu zaman bilinç dışı çatışmaya bağlı, nesnesi belli olmayan ve birey<br />

tarafından tanınamayan içsel tehdit ya da tehlikeye karşı yaşanan bunaltıdır. Anksiyeteli bir<br />

10


kişi belirsizlik ve yardımsızlık duygusuna eşlik eden belli olmayan bir gelecek korkusu ya<br />

da endişe duygusu yaşar. Belirsiz olayların bilişsel değerlendirmesiyle anksiyeteye verilen<br />

tepki arasında ilişki olduğunu vurgulayan bazı çalışmalar da mevcuttur (22). Anksiyete<br />

yaşayan bireyde belirsizlik bir tehlike olarak algılanabilir. Böylece, belirsizlik durumu<br />

anksiyeteyi, anksiyete düzeyinin yüksek olması da belirsizliği arttırabilir (22).<br />

Gebede meydana gelen fizyolojik değişimler, psikososyal değişimler,<br />

komplikasyonlar anne adayında anksiyeteye yol açabilir. Doğumda meydana gelebilecek<br />

aksilikler, bebeğini doğumda kaybetme ihtimali hemen hemen bütün kadınlarda<br />

anksiyeteyi arttırmaktadır (15).<br />

Tıbbi öyküde ruhsal bozukluk olması, sosyal destek zayıflığı, evlilik problemleri,<br />

kötü yaşam deneyimleri ve gebeliğe karşı ambivalan tutumlar gibi birçok psikososyal risk<br />

faktörü de gebelik ve postpartum dönemde ruhsal bozukluk gelişimini etkilemektedir (23).<br />

Ayrıca yetersiz beslenme, yetersiz sağlık bakımı, alkol ve madde kullanımı gibi zayıf<br />

sağlık davranışları da gebelikte anksiyete ve depresyon ile ilişkilidir (16).<br />

Depresyon, derin üzüntülü bir duygu durum içinde düşünce, konuşma ve<br />

hareketlerde yavaşlama ve durgunluk, değersizlik, küçüklük, isteksizlik, karamsarlık duygu<br />

ve düşünceleri ile fizyolojik işlevlerde yavaşlama gibi belirtileri içeren bir durumdur (22).<br />

Gebelikte major depresyon ve psikoz gibi ciddi psikiyatrik bozuklukların<br />

insidanslarının azaldığı ya da değişmediği bulunmuştur (14). Ancak hafif düzeyde<br />

depresyon, anksiyete gibi semptomların insidansının gebelikte arttığı bildirilmiştir(14). Bu<br />

çalışmaların ışığında şunları söylemek mümkündür:<br />

1. Anksiyete artışı tipiktir, anksiyetenin özelliği kadının kendisinden çok fetusa<br />

odaklı olmasıdır.<br />

2. Kendi içine dönme ve kendi kendisiyle uğraş artar.<br />

3. Artan bağımlılık gereksinimi meydana gelebilir. İlkel savunmalar ve birincil<br />

süreç düşüncesine doğru değişim bildirilmiştir (14).<br />

Çeşitli izleme çalışmaları gebelik sırasında depresyon insidansını %10 ile %18<br />

olarak vermektedir. Doğum öncesi depresyon doğum <strong>son</strong>rası depresyon kadar şiddetli<br />

değildir ve normalde ilk 3 aylık dönemde görülür (24,25). Gebelik, postpartum dönem ve<br />

gebe olmayan kadındaki depresyon prevalansının benzer olduğu bilinmektedir (24,26).<br />

Depresyon veya premenstrüel disforik bozukluk öyküsü, genç yaş, kısıtlı sosyal<br />

destek, yalnız yaşama, çok çocuklu olma, istenmeyen gebelik, evlilik çatışmaları ve<br />

gebelikle ilgili kararsızlık gibi faktörler gebelik sırasında ve postpartum dönemde<br />

11


depresyon gelişme riskini arttırır (24,26). Genç yaşta gebelik anne adayı ve onun ailesine<br />

benzersiz psikolojik zorluklar getirir. Gebeliğin zorluklarına bir de ergenliğin gelişimsel<br />

zorlukları da eklenince psikopatoloji riski artar. Örneğin depresyon yaygınlık oranı gebe<br />

genç kızlarda ikinci ve üçüncü <strong>trimester</strong>de daha da kötüleşen depresif semptomlarla birlikte<br />

yüksektir. Genç anneler özkıyım riski artış göstermeye eğilimlidir (11). Antenatal fazda<br />

depresyon öyküsünün olması gebelik ve loğusa döneminde depresyon gelişiminin en<br />

önemli belirleyicisidir (11,24). Çeşitli araştırmalarda gebelikteki anksiyete ve depresif<br />

semptomların postpartum depresyonu öngörmede en güçlü belirleyiciler olduğu<br />

vurgulanmaktadır. Postpartum ilk 6 haftada deprese olan kadınların yarısında prepartum<br />

depresif semptomlar bildirilmiştir (25). Önceki gebelikte depresyon öyküsü varsa <strong>son</strong>raki<br />

gebelik ve doğumlarda % 50-60 oranında tekrarlama riski vardır (8). Diğer yandan<br />

gebeliklerin % 15’i düşük ile <strong>son</strong>uçlanır. Düşük <strong>son</strong>rası gelişen depresyon şiddeti ile<br />

gebelik ayı arasında ilişki vardır. Düşük yapanlarda bir <strong>son</strong>raki gebelikte de depresyon<br />

görülme riski artar (15).<br />

Gebelik boyunca <strong>sosyodemografik</strong> ve obstetrik değişkenlerin depresyon, anksiyete<br />

ve ruhsal bozukluklara yol açması preeklampsi, plesental anormallikler, düşük doğum<br />

ağırlığı, erken doğum, fetal stres gibi riskleri arttırır (16,27). Hirshfeld-Becker ve<br />

arkadaşları yaptıkları çalışmalarında gebeliklerinde strese maruz kalan annelerin<br />

çocuklarında anksiyete bozukluğu geliştirme riskinin daha yüksek olduğundan söz<br />

etmişlerdir (20). Yine bu konuyla ilgili yapılan çalışmalarda annelerde oluşan ruhsal<br />

bozuklukların çocuğun gelişimi ve anne-çocuk arasındaki duygusal ilişki üzerine olumsuz<br />

etkileri olduğu gösterilmiştir (20).<br />

Gebelikte depresyon varlığı ihmal edilemez bir gerçektir. Ortaya konmuş birçok<br />

risk faktörlerinin olmasına karşın gebelik ve gebelik <strong>son</strong>rası depresyon etyolojisi<br />

belirsizliğini korumaktadır. Depresyon atağına yönelik koruyucu önlemler ve erken tedavi,<br />

semptomların ağırlığını azaltmakta, anne ve bebek üzerinde olabilecek olumsuz<br />

etkilenmeleri sınırlamaktadır (19).<br />

Gebelik sırasında depresyon tanısı koymak zordur. Bu dönemdeki kadınlarda sık<br />

görülen libido değişiklikleri, yorgunluk, iştahsızlık ve uyku problemleri, asabiyet gibi<br />

somatik belirtileri depresif semptomlardan ayırt etmek zordur. Oysa gebeliğin genel<br />

somatik şikayetleri, alışılmış depresyon derecelendirme ölçeklerine göre (Beck Depresyon<br />

Envanteri, Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği, Epidemiyolojik Araştırmalar<br />

Merkezi Depresyon Ölçeği gibi) depresyon semptomları kadar düşüktür. Gebe kadınlar<br />

12


tarafından belirtilen depresyon semptomları, tedavi edildikleri doğum uzmanları tarafından,<br />

normal gebeliğe bağlı şikayetlerle karıştırılabilir (11,27). Hamilelik esnasında duygudurum<br />

veya anksiyete yakınmaları rutin obstetrik kontrol sırasında nadiren ortaya çıkar (8). Ayrıca<br />

gebelik ve postpartum dönemde sık görülen gestasyonel diabet, anemi, tiroid fonksiyon<br />

bozukluğu gibi tıbbi bozuklukların depresif semptomlara neden olabileceği göz ardı<br />

edilmemelidir (17).<br />

Gebelikteki diğer bir zorluk ise halen anti depresan sağaltımı alanların gebe<br />

kaldıkları zaman sağaltımlarını erken kesmeleridir. Gelişmiş toplumlarda bile<br />

planlanmamış gebelik oranı % 50’ye yakındır. Çoğu gebe kadın “bebek mi yoksa ilaç mı ?”<br />

sorusuna ilacı kesme ile yanıt vermektedir. Bu durumda gebelik sırasında depresyonda<br />

alevlenme ya da yineleme riski doğmaktadır. Özellikle de sağaltım kesildikten <strong>son</strong>ra ilk 8<br />

hafta alevlenme görülmesi açısından en riskli dönemdir. Sağaltılmayan depresif<br />

dönemlerde özellikle özkıyım görülme riski artar. Gebelik sırasında sağaltılmayan<br />

depresyonların yetersiz beslenme ve uykusuzluğa bağlı olarak erken doğum, düşük doğum<br />

kilosu ve neonatal sorunlarla birlikte sigara ve alkol kullanımında artışa yol açtığı<br />

bildirilmektedir. Gebelik depresyonunda görülen nöroendokrin değişikliklerin fetusa<br />

etkileri de tam olarak bilinmemektedir (15).<br />

Cinsiyetin anksiyete bozuklukları üzerine büyük etkisi vardır. Kadınlarda anksiyete<br />

gelişme olasılığı erkeklere oranla %85 daha fazladır. Kadın üreme yaşamı boyunca üreme<br />

hormonlarındaki dalgalanmaların anksiyete gelişiminden sorumlu olduğu düşünülmektedir.<br />

Anksiyete bozukluğu olan kadınların gebelik ve doğum <strong>son</strong>rası dönemde hastalık<br />

belirtilerinde belirgin değişiklikler ortaya çıkar. Gebeyi en fazla rahatsız eden anksiyete<br />

bozukluklarının başında panik bozukluk gelir. Gebelikte panik bulgularındaki değişiklikler<br />

gebeliğin fizyolojik değişiklikleri ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Gebeliğin ve doğum<br />

<strong>son</strong>rası dönemin panik bozukluğuna etkileri ile ilgili olarak ilk olgu bildirimlerinde<br />

gebeliğin koruyucu etkisi olduğu, doğum <strong>son</strong>rası dönemin ise panik bozukluğu riskini ve<br />

ciddiyetini arttırdığı bildirilmiştir. Daha <strong>son</strong>raki çalışmalarda ise gebelik boyunca panik<br />

bozukluğunun değişik gidişleri olabileceğinden söz edilmiştir. Birçok yazar gebelikte panik<br />

bulgularındaki değişiklikleri gebeliğin fizyolojik değişiklikleri açıklamaya çalışmışlardır.<br />

Gebelikte oluşan fizyolojik değişiklikler, panik bozukluğunda sempatik sinir sistemi<br />

işlevinin noradrenerjik kontrolünün daha labil hale gelmesini önleyerek, panik atak<br />

sırasında görülen paroksismal sinir sitemi aktivitesinin ortadan kaldırılmasına yardımcı<br />

13


olabilir. Tüm bu fizyolojik değişiklikler, panik bozukluğunun gebelik sürecindeki<br />

değişikliklerinden sorumlu olabilir (20).<br />

GEBELİKTE SOSYAL DESTEK<br />

Gebelik esnasında oluşan fizyolojik ve psikolojik değişiklikler ailenin ve kadının<br />

anksiyetesini arttırır. Bu anksiyete ve stres kriz oluşumuna sebep olup ailedeki dengeyi<br />

sarsabilir (28). Anne baba olmaya geçiş dönemi olan doğum eylemi, hem anneyi hem de<br />

babayı etkileyen geçici bir durum ve değişikliktir. Gebelik süresince, bebek aileye<br />

katılıncaya kadar aile gelişimsel kriz yaşar.<br />

Gebelik boyunca eşle, diğer çocuklarla ve geniş ailede diğer fertlerle olan ilişkiler<br />

etkilenebilir. Artmış bir gerginlik oluşur. Bu gerginlikle baş edebilme yeteneği doğrudan<br />

anne ile yakın bir ilişki, mutlu bir aile yaşamı, eşle iyi geçinmek ve ekonomik güvenlikle<br />

ilişkilidir (1,29).<br />

Ailedeki mutluluk derecesi, kadının gebeliğini kabullenmesi ile doğrudan ilgilidir.<br />

Mutlu, huzurlu, sevgi dolu bir aileye sahip olan kadın, bebek ile bu mutluluklarının çoğalıp<br />

aileye yeni bir fert dünyaya getirmekten sevinç duyacaktır. Ailesinde sorunlar yaşayan<br />

kadın ise bu sorunlarını bir de bebek dünyaya getirerek arttırmak istemeyebilir. Bu da<br />

gebeliğinde normal yaşanması gereken fizyolojik değişiklikleri çok yoğun yaşamasına<br />

neden olabilir (1,28).<br />

Gebe kadınların çoğu hem biyolojik hem de psikososyal ihtiyaçlara sahiptir.<br />

Kendisinden başka çevresinde bulunan ve onun için önemli olan kişilerce de gebe<br />

olduğunun bilinmesinden ve istenmiş olmasından emin olmak ister. Bu durumu eşine açık<br />

ya da kapalı bir şekilde ifade edebilir. Bu tür davranışlar kadının desteğe olan<br />

gereksinimini ortaya koymaktadır (30).<br />

Araştırmalar gebelik döneminde kadının ev ve iş ortamında, sosyal ilişkilerinde<br />

desteklenme gereksinimini kuvvetlendirir; desteklendiğini hisseden gebe kadının yaşamı<br />

olumlu yönde etkilenirken, gebelik sırasındaki kişiler arası çatışmalar, gebelikte ortaya<br />

çıkan emosyonel değişiklikler tarafından ağırlaştırılabilir(31).<br />

Araştırmalar, ailede görülen stres, destek ve aile içi etkileşimlerin doğum, perinatal<br />

komplikasyonlar ve doğum kilosu da dahil olmak üzere gebelik dönemini<br />

etkileyebileceğini göstermektedir (28). Eşlerinden ve diğer aile fertlerinden pratik ve<br />

manevi anlamda destek gören kadınlar, gebelik ve gebelik <strong>son</strong>rası dönemde daha az<br />

depresyona maruz kalırlar. Ailelerinden ve toplumdan az destek gören stresli kadınlarda<br />

14


daha fazla doğum komplikasyonları görülür (28). Gebelikte sosyal desteğin yetersiz olması,<br />

evlilik sorunları depresyon görülme sıklığını arttırır (15).<br />

Aileden gelen yoğun destek psikososyal streslerin etkilerini azaltır. Aile, gebelik<br />

döneminde bir stres kaynağı veya olumsuz etki de yaratabilir. Kötü işleyen bir aile daha<br />

fazla doğum komplikasyonları ve düşük doğum kilosu ile bağdaştırılır (32). Ailelerinden<br />

uzakta yaşayan kadınların bebekleri aileleriyle birlikte yaşayanlara göre daha küçük doğar<br />

(33).<br />

Psikolojik faktörler gerçek doğum ağrılarını ve doğumu da etkiler. Bir meta-analiz,<br />

duygusal destek gören annelerde doğum süresinin 19 dakika daha az olduğunu saptamıştır<br />

(28). Duygusal destek gören anneler aynı zamanda daha az intratekal analjezi ve epidural<br />

anesteziye ihtiyaç duyarlar. Mercer, hem prenatal hem de intrapartum faktörleri incelemiş<br />

ve bir kadının doğum deneyimindeki en önemli değişkenin orada bulunan partneri<br />

olduğunu bulmuştur (28).<br />

Başarılı ana-baba olmanın ilk temel koşulu başarılı, dengeli ilişkiler kurabilen birer<br />

eş olmaktır. Geleneksel olarak, gebelik sürecinde baba adayının rolünün anne adayının rolü<br />

kadar önemli olmadığı düşünülmektedir. Baba adayının gebelik süresince eşine destek<br />

olması ve ailenin ekonomik rahatını sağlaması beklenir. Gebelik süresince baba<br />

adaylarından, rollerindeki beklentileri ve gereksinimleri karşılamaları beklenmektedir.<br />

Toplumlarda erkekten babalık rolü beklentileri kültürel değerlere bağlıdır ve<br />

gebelik süresince erkekler yanlış duygular yaşayabilirler. Genellikle erkeğin gebeliği<br />

desteklemesi ve çok yakında gerçekleşecek olan babalıktan gururlanması beklenir.<br />

Erkeklerde de eşi gebe kaldıktan <strong>son</strong>ra farklı reaksiyonlar görülebilir. Bu farklılık<br />

yaşadığı o an ki yaşam koşullarına ve babalıkla ilgili bilinmeyenlere bağlıdır. Bu durum<br />

baba adayının zıt duyguları yaşamasına sebep olur (34). Anne adayının gebeliği esnasında<br />

baba adayında da birincil olarak ruhsal, ileri durumlarda ise bedensel belirtilerin ortaya<br />

çıkmasına neden olabilen değişiklikler ortaya çıkabilir. Özellikle katılımcı baba gebelik ve<br />

doğum konusunda anne adayının yaşadığı kaygıları tümüyle yaşayabilir. Bu endişe kendini<br />

baş ağrısı ya da bel ağrısı şeklinde dışa vurabileceği gibi gerçekte “sempatik gebelik<br />

sendromu” yada tıbbi adıyla “Couvade Sendromu” gelişebilir (35).<br />

GEBELİK VE YAŞAM KALİTESİ<br />

Yaşam kalitesi bireysel iyilik halinin bir anlatımıdır ve yaşamın farklı alanlarında<br />

öznel bir doyum ifadesidir. Yaşam, bedenin temel gereksinimlerinin karşılanması ve<br />

15


ireyin hayatını ve yaşantısını normal bir şekilde devam ettirmesidir. Buna normal yaşam<br />

kalitesi denir. Yaşam kalitesi aile, iş yaşamı ve sosyoekonomik koşulları içermekle birlikte;<br />

bireyin hedefleri, beklentileri, umutları ve düşleri ile gerçekler arasındaki farklılığı yani<br />

bireyin günlük yaşamından aldığı doyum ve iyilik algısını da içermektedir (22). Grant ve<br />

Rivera yaşam kalitesinin çok yönlü olduğunu vurgulamışlar ve yaşam kalitesinin<br />

boyutlarını fiziksel ve sosyal iyilik, psikososyal uyum, inanç ve değerler olarak<br />

gruplamışlardır (22).<br />

Dünya Sağlık Örgütü, “hedefleri, beklentileri, standartları, ilgileri ile bağlantılı<br />

olarak, kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumlarını algılama<br />

biçimi” olarak tanımlar yaşam kalitesini. Bir diğer ifadeyle yaşam kalitesi, kişinin içinde<br />

yaşadığı sosyokültürel ortamda kendi sağlığını öznel olarak algılayışını tanımlamaktadır.<br />

Yani bu kavram tıp teknikleri, laboratuvar işlemleriyle ölçülen nicelik değil, sübjektif<br />

olarak yaşatılan bir niteliktir ve aslında pahalı zevklerle doğrudan bir ilişkisi yoktur. Esas<br />

amaç kişilerin kendi fiziksel, psikolojik ve sosyal işlevlerinden ne ölçüde memnun<br />

olduklarının ve yaşamlarının bu yönleri ile ilgili özelliklerinin varlığı veya yokluğunun ne<br />

ölçüde onları rahatsız ettiğinin saptanmasıdır (36,37,38).<br />

Yaşam kalitesinin pek çok bileşeni vardır; sağlık ve eğitim hizmetlerinden<br />

yararlanma, yeterli beslenme ve korunma, sağlıklı bir çevre, hak, fırsat ve cinsiyet eşitliği,<br />

günlük yaşama katılma, saygınlık ve güvenlik. Bu bileşenlerin hepsi tek tek önemlidir;<br />

birinin bile eksikliği kişinin “ben kaliteli bir yaşam sürüyorum” duygusunu zedeler. Yaşam<br />

kalitesinin toplamı veya ortalaması alınamaz. Bu yüzden yaşam kalitesinin tanımlanması ve<br />

ölçümü zordur (36).<br />

Son yıllarda yaşam kalitesi anketler kullanılarak ölçülmektedir. Bu anketler,<br />

hastadaki fiziksel ve zihinsel belirtiler, ağrı ve günlük yaşam etkinlikleri gibi birkaç<br />

konuyla ilgili sorular içerir. Yaşam kalitesiyle ilgili ankette verilen yanıtlar, yaşam<br />

kalitesini yükseltmek için girişim yapılabilecek alanların saptanmasına yardımcı olabilir.<br />

Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte sağlıkta başarılı adımlar atılmış ve hastalıkların<br />

tedavisinde mesafeler kat edilmiştir. Buna bağlı olarak yaşam süresi uzamış ve kronik<br />

hastalıklar ile daha uzun süre birlikte yaşama zorunluluğu doğmuştur. Hastaların biyolojik<br />

yönden tedavisinde bu gelişmeler sağlanırken, hastaların psikososyal sorunları ile daha<br />

fazla ilgilenme zorunluluğu gündeme gelmiştir. Böylece hastaların yaşam kalitesi daha<br />

fazla ilgi çeker duruma gelmiştir.<br />

16


Dünya Sağlık Örgütü 1948’de sağlığı sadece hastalığın ve sakatlığın olmaması<br />

değil, fiziksel, ruhsal, sosyal iyilik olma hali olarak tanımlamasından <strong>son</strong>ra yaşam kalitesi<br />

konusu sağlık bakım uygulamalarında ve araştırmalarında önem kazanmaya başlamıştır<br />

(37,38).<br />

Yaşam kalitesinin özel bir formu olan “Sağlığa İlişkin Yaşam Kalitesi-SİYK”<br />

kavramı, fiziksel, psikolojik ve sosyal alanlarda bireyin deneyimleri, inançları, beklentileri<br />

ve algılamalarından etkilenen sağlık algılarını içermektedir. Genel olarak SİYK<br />

değerlendirilmesi sağlıkla ilişkili değişkenlerin genelde veya belli bir hastalığı olanlarda<br />

önemli olan yaşam olaylarıyla ilişkisini yansıtmaya çalışmaktadır. Genel yaşam kalitesi<br />

anketleri, hastalıklara ve hasta gruplarına özgü olmayıp, geniş populasyonlarda, genel<br />

sağlık araştırmalarında kullanırlar. Hastalığa özel araçlar ise, çalışılan gruptaki hastalık ya<br />

da duruma en uygun olanlara yoğunlaşır. Klinik araştırmalarda kullanılan Sağlıkla İlişkili<br />

Yaşam Kalitesi-SİYK (Health Oriented QOL veya Health related QOL) anketleridir (38).<br />

Yaşam kalitesi ölçümleri<br />

MOS SF 36: Klinik araştırmalarda ve tedavide sağlık durumunu değerlendirmek ve<br />

medikal tedavinin <strong>son</strong>uçlarını belirlemek amacıyla giderek artan bir şekilde kullanılmaktadır.<br />

SF-36 skalasından 5’i (fiziksel fonksiyonellik, fiziksel rol güçlüğü, ağrı, sosyal fonksiyonellik<br />

ve duygusal rol güçlüğü) kısıtlılık veya yetersizliğin olup, olmadığını sağlık durumlarını<br />

tanımlar. Bunlar için 100’lük bir skor, yetersizliğin veya kısıtlılığın olmadığını gösterir. Diğer<br />

3 skala (genel sağlık, vitalite ve mental sağlık) bipolardır, negatif (kötü) ve pozitif (iyi) sağlık<br />

durumlarını ölçerek değerlendirir. Bunlar için 50-100 arası puanlar iyi sağlık durumunu<br />

gösterirken 50’lik (orta derecede) bir skor limitasyon veya yetersizliğin olmadığını gösterir.<br />

(39,40).<br />

Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL): Global WHOQOL<br />

çalışması, 1992 yılında, o güne dek geliştirilen genel amaçlı sağlıkla ilgili yaşam kalitesi<br />

ölçeklerinin batı kaynaklı olması ve ancak batılı kültürler arasında karşılaştırma yapmaya<br />

olanak tanımaları gerekçesiyle, dünyadaki çeşitli kültürler arasında karşılaştırma yapmaya<br />

olanak tanımaları gerekçesiyle, dünyadaki çeşitli kültürler arasında karşılaştırma yapmayı<br />

olanaklı kılmak amacıyla başlatılmıştır. Türkiye ekibi 1995 yılında katılmıştır. Sorular 5’li<br />

Likert tipi ordinal yanıt ölçeğine sahiptir. Ölçeğin toplam skoru yoktur. Her bir bölüm ve alan<br />

maksimum 20 puan veya 100 puan üzerinden skor alır. Yüksek puan daha iyi yaşam kalitesini<br />

17


ifade eder. Bu ölçek, bedensel alan, ruhsal alan, bağımsızlık düzeyi, sosyal ilişkiler, çevre,<br />

kişisel inanç olmak üzere altı alandan oluşmaktadır (41).<br />

Gebelik, yaşamın önemli bir parçası, kadın ve ailesi için ise önemli bir yaşam<br />

deneyimidir. Gebelik döneminin başlangıcından itibaren fizyolojik ve psikolojik değişiklikler<br />

meydana gelmektedir. Gebelik doğal, fizyolojik bir süreçtir, kadınların çoğu iyi bir destekle<br />

ve fazla bir tıbbi girişime gerek kalmadan bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirirler. Fakat<br />

kadınların bazılarında gebelik esnasında komplikasyonlar da oluşabilir. Ayrıca gebelik, sosyal<br />

ilişkilerde ve aile üyelerinin rollerinde de değişiklikler yapan durumdur. Gebelik boyunca<br />

oluşan fizyolojik, psikososyal değişiklikler, fiziksel, sosyal, psikolojik alandaki değişimlerin<br />

yaşam olaylarıyla ilişkisini yansıtmaya çalışan sağlıkla ilgili yaşam kalitesini etkileyecektir.<br />

GEBELİKTE SAĞLIK HİZMETLERİ<br />

Doğum öncesi bakım anne ve fetüsün tüm gebelik boyunca düzenli aralıklarla<br />

gerekli muayene ve önerilerde bulunarak, bir sağlık per<strong>son</strong>eli tarafından izlenmesidir.<br />

Böylece annelerin daha sağlıklı bir gebelik geçirmeleri ve daha sağlıklı bebeklere sahip<br />

olmaları sağlanmış olur (42). Anne ve çocuk sağlığına yönelik en önemli hizmetlerden olan<br />

doğum öncesi bakım, başlıca koruyucu hizmetlerdendir (43,44).<br />

Her yıl yaklaşık 500 binden fazla kadın gebelik ve doğum nedeniyle hayatını<br />

kaybetmekte, milyonlarca kadın ise bu sebeplerle ya hasta, ya da sakat kalmaktadır.<br />

Bunların çok büyük çoğunluğunun az gelişmiş ülkelerde olduğu saptanmıştır (45).<br />

Kadınların güvenle gebe kalmaları, doğum yapmaları ve sağlıklı bebeklere sahip<br />

olabilmeleri için gebelikleri boyunca eğitimli sağlık per<strong>son</strong>elleri tarafından takip edilmeleri<br />

<strong>son</strong> derece önemlidir (46). Gebelikleri boyunca hiç doğum öncesi bakım almamış annelerin<br />

daha fazla ölüm riski taşıdıkları, daha fazla düşük doğum ağırlıklı bebek doğurdukları,<br />

bebeklerin perinatal dönemde ölme olasılıklarının daha fazla olduğu belirlenmiştir (42).<br />

Annede daha önce var olan hastalıkların erken teşhisi için doğum öncesi bakıma mutlaka<br />

ilk <strong>trimester</strong>de başlanmalı, düzenli aralıklarla gebeliğin <strong>son</strong>una kadar, normal gebelerde en<br />

az 6 kez, riskli gebelerde ise daha fazla sayıda izlem yapılmalıdır (47). Gebelerin ilk üç<br />

ayda en az bir kez görülmeleri, sağlıklı ve güvenli bir gebelik geçirilmesi ve olası risk<br />

etmenlerinin erken belirlenmesi, özellikle az gelişmiş ülkelerde gebe kadınlarda görülen<br />

aneminin tanınması ve sağaltımı açısından önemlidir (48). Doğum öncesi bakımda izlem<br />

sayısı kadar izlemin niteliği de <strong>son</strong> derece önemlidir (42).<br />

18


Doğum öncesi dönemde gebe ve fetüs için yaşamsal değer taşıyan riskli durumların<br />

erken dönemde farkedilebilmesi için öncelikle gebenin kapsamlı bir biçimde tanılanması<br />

gerekir. Günümüzde gelişmiş ülkelerde risk faktörlerini belirlemeye yarayan standardize<br />

edilmiş birçok güvenilir tanılama aracı vardır. Tümünün ortak özelliği, gebe ve fetüsü<br />

sistematik, bütünsel bir yaklaşımla yani fiziksel olduğu kadar emosyonel bir psikososyal<br />

yönleriyle de tanılamış olmasıdır. Ülkemizin doğum öncesi hizmet sunan birimlerinde bu<br />

anlamda kapsamlı bir standart tanılama aracının varlığından söz etmek olanaksızdır (49).<br />

Doğum öncesi bakımın temel amacı, annelerin sağlıklı bir gebelik geçirmelerini,<br />

sağlıklı bebeklerin doğmasını sağlamaktır.Bu amaca yönelik olarak annede gebelikten önce<br />

var olan hastalıklar ve riskli gebelikler saptanır, gebelik komplikasyonu olarak ortaya<br />

çıkabilecek hastalıkların erken tanı ve tedavisi, gerekirse sevki sağlanır, fetus intrauterin<br />

izlenir, anne tetanoza karşı bağışıklanır, doğumun nerede, nasıl, kim tarafından<br />

yapılacağına karar verilir. Anneye beslenme, gebelik hijyeni, doğum, doğum <strong>son</strong>u bakım,<br />

bebek bakımı ve doğum <strong>son</strong>u kullanabileceği aile planlaması yöntemleri konusunda eğitim<br />

verilir (43).<br />

Ülkemizde 1961 yılında kabul edilen 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin<br />

Sosyalleştirilmesi Yasası’nın öngördüğü temel sağlık hizmetleri yaklaşımı ve alt yapısı,<br />

doğum öncesi bakım hizmetlerinin verilmesi için <strong>son</strong> derece uygun olmasına karşın, doğum<br />

öncesi bakım hizmetleri, istenen nicelik ve niteliğe ulaşamamıştır. Aynı zamanda hizmete<br />

ulaşılabilirlik, bireysel özelliklere ve bölgelere göre farklılıklar göstermektedir (43).<br />

Hem doğum yapacak annenin hem de bebeğin sağlığını etkileyecek olan doğum<br />

öncesi bakım, ülkemizde başta sağlık ocakları olmak üzere pek çok kurum tarafından<br />

verilmektedir (47).<br />

Doğum öncesi bakım tıp dünyasında oldukça yeni bir gelişmedir. İlk kez Boston’da<br />

yirminci yüzyılın başında gündeme gelmiştir.Boston Hemşire Birliğinin hemşireleri gebe<br />

kadınların sağlığına katkıda bulunabilmek amacı ile kayıtlı tüm gebelere ev ziyareti<br />

yapmaya başlamışlardır. Bu ev ziyaretleri ile büyük başarı sağlanmış, hekimlerin de desteği<br />

ile, önemli bir koruyucu hekimlik uygulaması olan doğum öncesi bakım hizmetlerinin<br />

ortaya çıkmasına yol açmıştır (43).<br />

Günümüzde tüm dünyadaki gebe kadınların ancak %70’i gebelikleri boyunca en az<br />

bir kez bir sağlık per<strong>son</strong>eli tarafından izlenmektedir. Bu oran ülkelerin gelişmişlik<br />

düzeylerine göre büyük farklılıklar göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde en az bir izlem alan<br />

gebe oranı %98 iken, az gelişmiş ülkelerde bu oran %65’dir (50).<br />

19


Türkiye’de doğum öncesi bakım alma durumu 2003 Türkiye Nüfus Sağlık<br />

Araştırması (TNSA) verilerine göre annelerin %81’i en az bir kez doğum öncesi bakım<br />

almıştır. 1993 ve 1998 TNSA <strong>son</strong>uçları ile karşılaştırıldığında doğum öncesi bakım<br />

alanların oranlarında belirgin bir artış olmuştur. Dört ve üzerinde bakım alan kadınların<br />

oranı ise yıllar içinde bir miktar artmakla birlikte istenilen düzeyde değildir. Bu oran<br />

bölgelere göre farklılık göstermektedir. Oysa antenatal bakımın düzenli aralıklarla<br />

yapılması, önlenebilir nedenlerle olan anne-bebek ölümlerini azaltacaktır(51,52,53).<br />

DSÖ’ne göre gebelik, doğum ve doğum <strong>son</strong>rasında önlenebilir nedenlerle ortaya<br />

çıkan anne ve neonatal ölümleri ve hastalıkları öncelikli olarak ele alınması gereken sağlık<br />

sorunlarıdır. Yapılan çalışmalar, her yıl 7 milyon civarındaki yeni doğan ölümünün nedeni<br />

olarak bu yeni doğanların annelerinin gebelik ve doğum sırasında hayatlarını kaybetmiş<br />

olmasını işaret etmektedir (54). Oysa anne ölümleri gereksiz olan ölümlerdir ve büyük<br />

çoğunluğu önlenebilir(55,56). DSÖ, anne, bebek ölümlerinin azaltılması için 21. yüzyıl<br />

sağlık hedefleri içine üreme sağlığı, antenatal, perinatal ve çocuk sağlığı hizmetlerinde<br />

ulaşılabilirliğin arttırılması gerektiğini belirtmiştir (54). Bu kapsamda ebe ve hemşirelerin,<br />

doğum öncesi, doğum anındaki bakım hizmetleri yanında doğum <strong>son</strong>rası bakım, bebek<br />

bakımı ve emzirmeye yönelik hizmetleri annelere sağlamaları gerekmektedir (52,55)<br />

Ebe ve hemşireler, ev ziyaretleri sırasında annelere yönelik tam bir değerlendirme<br />

yapmalıdırlar. Değerlendirme, gebelerle görüşme ile başlamalıdır. Bu görüşmede annelerle<br />

ilgili kişisel, ailesel, obstetrik, tıbbi öykü ile ilgili bilgiler alınmalı ve riskler<br />

araştırılmalıdır. Görüşmeden <strong>son</strong>ra fiziksel muayene ve laboratuvar incelemeleri<br />

yapılmalıdır. Değerlendirme kadının en çok ihtiyaç duyduğu bakım gereksinimlerinin<br />

tanımlanmasına yardım eder. Değerlendirmeden <strong>son</strong>ra gebelerle birlikte bakım<br />

gereksinimleri için planlama yapılmalıdır (54).<br />

AİLE HEKİMLİĞİNDE GEBELİĞE YAKLAŞIM<br />

Aile hekimliği hizmetlerinde ana sağlığını ilgilendiren uygulamalara özel bir önem<br />

vermek gerekir. Çünkü yeterli sağlık bakımının yokluğu halinde gebelik, doğum, lohusalık<br />

gibi fizyolojik durumlar nedeniyle, kadınların sağlığı tehlikeye girebilmektedir.<br />

Anne ölümlerini ve gebelik, doğum, lohusalık ile ilgili nedenlerden dolayı<br />

oluşabilecek hastalık ve sakatlıkları ortadan kaldırabilmek için ana sağlığına yönelik birinci<br />

basamak sağlık hizmetlerinin yeterli biçimde tüm topluma ulaşır olması gerekir (57).<br />

Gebelikte verilecek sağlık hizmeti; Yüksek riskli gebeliklerin saptanması ve ikinci<br />

basamak kuruluşlarına sevk edilmesi, gebelikte ortaya çıkacak sorunların erken tanısı ve<br />

20


tedavisi bu hizmet ile sağlanır. Psikososyal ve biyomedikal risk faktörleri değerlendirilir<br />

(57,58). Prenatal izlemlerde gebeliğin gelişimi, gebenin kan basıncı, fetusun gelişimi<br />

dikkatle izlenmelidir. Ayrıca anemiyi önlemek için demir ve folat tabletleri verilmeli,<br />

anneyi ve bebeği tetanoza karşı korumak için tetanoz immünitesi sağlanmalıdır. Anne<br />

doğuma hazırlanmalı, yeni doğan bakımı, anne sütü ile beslenme konularında bilgi<br />

verilmelidir. Aile planlaması danışmanlığı verilmelidir.<br />

Prenatal (antenatal) izleme ve bakım hizmeti denilen hizmet tek başına maternal<br />

mortalite ve morbidite sorununa bir çözüm olmaz. Bu hizmet, gebelik öncesinde başlayan,<br />

gebeliğe kadar devam eden, doğum ve doğum <strong>son</strong>rası dönemlerde de devam eden bir sağlık<br />

hizmetinin sadece bir bölümüdür. Bu gün için hangi kadınların, doğum sırasında ve<br />

doğumdan <strong>son</strong>ra hayatı tehdit edici komplikasyonlara yakalanacağını kesin olarak bilmek<br />

imkansız olduğundan annelik ile ilgili sağlık hizmetlerinin sunumunda zincirin<br />

sürekliliğinin sağlanması <strong>son</strong> derece büyük önem taşımaktadır (57).<br />

Gebelik sırasında gelişebilecek tehlike belirtileri; kilo almanın durması, erken<br />

doğum, fetus gelişim bozukluğu açısından dikkat edilmelidir. Göz kapaklarının iç<br />

kısmındaki mukozanın solukluğu durumunda anemi tehlikesi vardır. Hipertansif hastalık<br />

açısından kollar, bacaklar veya yüzde ödem oluşabilir.<br />

Gebelik sırasında oluşan tüm vaginal kanamalar, şiddetli baş ağrısı, şiddetli<br />

kusmalar, yüksek ateş, konvülsiyon, doğum eylemi başladıktan <strong>son</strong>ra 24 saat içinde<br />

doğumun gerçekleşmemesi durumlarında acil olarak tıbbi yardım istenilmesi gerektiği<br />

gebeye, gebenin yakınlarına ve tüm topluma anlatılmalıdır (57).<br />

Gebelik izlemlerinde ilk vizit, eğitim, risklerin değerlendirilmesi, laboratuvar<br />

testlerinin yapılması ve değerlendirilmesini, gebelik haftasının tahminini kapsamalıdır.<br />

Gebe kadınlar, prenatal takiplerin sıklığı, beslenme konusunda eğitilmelidir. Laboratuvar<br />

testlerinde hemoglobin, hematokrit, kan grubu tayini, sifiliz, rubella, hepatit B, HIV<br />

enfeksiyonlarını teşhis etmek için serolojik testler kullanılır.<br />

Düşük riskli ilk gebeliği olanlarda en az 10 vizit, düşük riskli çok gebeliği olanlarda<br />

ise en az 8 prenatal vizit yapılmalıdır. Psikososyal sorunları olan veya gebelik<br />

komplikasyonları olan gebeler daha sık takip edilmelidir. Gebeliğin ilk iki <strong>trimester</strong>inde 5-<br />

6 haftada bir takip yapılmalıdır. 30. haftadan <strong>son</strong>ra vizitler arttırılmalıdır.<br />

Normal gebelerde doğum öncesi kontroller 28. gebelik haftasına kadar ayda bir kez,<br />

28-36. haftalar arasında 15 günde bir kez, bundan <strong>son</strong>ra doğuma kadar haftada bir kez<br />

yapılabilir (58).<br />

21


Prenatal taramalarda nöral tüp defekti gibi fetusun yapısal defektlerini ve karyotip<br />

anormallkilerini taramak için yapılan ikili ve üçlü tarama testleri gebeliğin 16-18.<br />

haftalarında,.gebeliğe bağlı diyabet teşhisi için kan tahlilleri 26-28. haftalar arasında<br />

yapılmaktadır. Ayrıca her prenatal vizitte uterusun ebatları ve büyümesi de<br />

değerlendirilmelidir (59,60).<br />

Gebelerin prenatal takiplerinde ayrıca psikososyal yönden de değerlendirme<br />

yapmak gerekir. Gebenin sahip olduğu sosyal destekleri ve onların bu gebelikle ilgili neler<br />

hissettikleri değerlendirilmelidir (28).<br />

Gebelikte rastlanan risk faktörleri<br />

18 yaşından küçük veya 35 yaşından büyük gebeler, ilk gebeliği olanlar, daha önce 4<br />

ve daha fazla doğumu olanlar, gebelikleri arasında 2 yıldan az süre olanlar, çoğul gebelik,<br />

eklampsi, zor doğum, hemoraji, ölü doğum, düşük öyküsü, daha önceden 4 kg’dan iri bebek<br />

doğurma, uterus üzerinde iz bırakan ameliyat geçirmiş olma, tüberküloz, kalp hastalığı,<br />

diyabet, hipertansiyon öyküsü, kötü sosyoekonomik durum, gebeliğin istenmemesi <strong>gebelerin</strong><br />

anemnezinden saptanan risk faktörleridir.<br />

Anemi, hipertansiyon, ödem, proteinüri, sistemik bir hastalığın varlığı, gebeliğin ilk 3<br />

ayında ilaç kullanma, enfeksiyon geçirme, röntgen ışınlarına maruz kalma, vaginal kanama,<br />

ayda 1500 gramdan az kilo alışı ise prenatal izlemlerde saptanan risk faktörleridir (57).<br />

Gebelik takiplerinde yapılması gerekenler<br />

Gebelere her vizitte kilo ve ultra<strong>son</strong> takibi yapılmalıdır. Kan basıncı, hemoglobin,<br />

hemotokrit, Rh, diyabet taraması gebeliğin üçüncü <strong>trimester</strong>inde değerlendirilmesi gereken<br />

testlerdir. Gebeler ve ailelerine teratojenlerden sakınma konusunda, güvenilir cinsel ilişki,<br />

sigaranın zararları, erken doğumun işaretleri, fetusun büyümesi ve gelişmesi, fiziksel ve<br />

emosyonel değişim, doğum, emzirme, çalışma ve beslenme hakkında bilgi verilmelidir<br />

(59,60).<br />

22


GEREÇ VE YÖNTEM<br />

Bu araştırma, Edirne il merkezinde yaşayan <strong>son</strong> <strong>trimester</strong> <strong>gebelerin</strong> <strong>sosyodemografik</strong><br />

özellikleri, yaşam kaliteleri, kaygı düzeylerinin araştırılması amacıyla kesitsel tanımlayıcı<br />

desende tasarlanmıştır.<br />

Çalışma evreni Edirne <strong>şehir</strong> merkezinde <strong>son</strong> 3 ayında olan tüm gebeler<br />

oluşturmaktadır. Evrenin tamamının çalışmaya alınması hedeflenmiştir. Araştırmamızda<br />

Edirne’deki Devlet Hastaneleri ile TÜTF Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğinde takip<br />

edilen, birinci basamakta ebelerin ev ziyaretleri ile takip ettiği <strong>son</strong> 3 ayında olan toplam 500<br />

gebe kadına ulaşılmıştır. Araştırmamıza 340 gebe kadın (%68,0) katılmayı kabul etmiştir.<br />

Araştırmamızda ulaşılan toplam 500 gebe kadına çalışma hakkında bilgi verilmiş,<br />

araştırmaya katılmayı kabul eden 340 kişi çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmanın veri toplama<br />

aşaması 01.05.2007-30.06.2007 tarihleri arasında yürütülmüştür. Araştırmacı tarafından <strong>son</strong><br />

<strong>trimester</strong> <strong>gebelerin</strong> takip edildikleri sağlık kuruluşlarında ve ebelerin gebe takiplerinde<br />

katılımcılar ile yüz yüze görüşülerek anketlerin doldurulması sağlanmıştır. Araştırmamızda<br />

<strong>gebelerin</strong> kimlik bilgileri toplanmamıştır. Araştırmaya katılacak olan bireyler sözlü olarak<br />

bilgilendirilmiş ve onayları alınmıştır. Bu bilgilendirme ve onam alma süreci, çalışma<br />

anketinin giriş bölümünde bulunan, araştırmayı açıklayan ve katılımlarını isteyen bir metin<br />

yardımıyla sağlanmış ve kabul ettiklerini bildiren gebeler çalışmaya alınmışlardır (Ek 2).<br />

Veri Toplama Aracı<br />

Çalışmada veriler, bu çalışma için araştırmacılar tarafından hazırlanan bir anket<br />

kullanılarak toplandı. Anket, katılımcıların <strong>sosyodemografik</strong> ve aile ortamı bilgileri, sigara ve<br />

23


alkol alışkanlığı bilgileri, obstetrik hikayesi, gebelik hakkındaki bilgi, tutum ve görüşlerini<br />

sorgulayan 59 soru bulunmaktaydı. Ek olarak <strong>gebelerin</strong> depresyon durumunu değerlendiren 7<br />

soruluk birinci basamak için Beck Depresyon Ölçeği, <strong>gebelerin</strong> kaygı düzeyini ve yaşam<br />

kalitesini değerlendiren 20 soruluk Spielberg’in Durumluluk Kaygı-Sürekli Kaygı Envanteri<br />

ile 27 soruluk Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalite Ölçeği Kısa Form (WHOQOL-BREF(TR)<br />

ankete dahil edildiler. Sorular ulusal ve uluslar arası diğer çalışmalarla karşılaştırılabilir<br />

özellikte oluşturulmuştur.<br />

Anket sorularının ve yönlendirmelerin okunabilirlik ve anlaşılabilirlik özelliklerini<br />

belirlemek üzere, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim<br />

Dalı Obstetri servisinde 10 gebe kadına deneme uygulaması yapıldı ve gerekli düzeltmelerden<br />

<strong>son</strong>ra ankete <strong>son</strong> hali verildi.Araştırmada uygulanan anket Ek-2’de görülmektedir.<br />

Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (STAI): Spielberger ve ark tarafından<br />

geliştirilmiştir. Öner ve Le Compte tarafından 1985 yılında Türk toplumuna uyarlaması<br />

yapılmış durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini 20 soru ile ayrı ayrı ölçen likert tipi bir<br />

ölçektir. Her iki ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20-80 arasında değişir. Büyük puan<br />

yüksek kaygı seviyesini, küçük puan ise düşük kaygı seviyesini belirtir. Ölçeğin, her biri 20<br />

maddelik iki ayrı ölçeği vardır. Durumluk Kaygı Ölçeği bireyin belirli bir anda ve belirli<br />

koşullarda kendini nasıl hissettiğini belirlerken Sürekli Kaygı Ölçeği bireyin içinde<br />

bulunduğu durum ve koşullardan bağımsız olarak, kendini nasıl hissettiğini belirler (17).<br />

Çalışamamızda, amaçla paralel olarak durumluluk kaygı ölçeğinden yararlanılmıştır.<br />

Birinci Basamak İçin Beck Depresyon Ölçeği: Beck ve arkadaşları tarafından<br />

geliştirilen Birinci Basamak için Beck Depresyon ölçeği uluslararası kabul görmüş bir<br />

ölçektir. Aktürk ve ark tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır. Birinci Basamak için Beck<br />

Depresyon Ölçeği, üzüntü, kötümserlik, geçmişteki başarısızlıklar, kendini beğenmeme,<br />

kendini suçlama, ilgi kaybı ve intihar düşüncesi veya isteği belirtilerini kullanarak yedi başlık<br />

altında depresyon taraması yapar. Her başlık 0’dan 3’e kadar dört basamaklı bir<br />

derecelendirme içerir. Puanlaması her başlıktaki puanların toplanmasıyla elde edilir. Toplam<br />

en fazla 21 puan elde edilebilir. Herhangi bir kesme puanı bildirilmemekle birlikte 4’ün<br />

üzerindeki puanlarda depresyon olasılığı %90’ın üzerindedir. DSM ölçütlerinin azami<br />

gerekliliklerini yerine getirmek için bireylere “bugün dahil, <strong>son</strong> 2 hafta içindeki” duygu<br />

durumları sorulmuştur (61).<br />

Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL): Bireyin yaşam<br />

kalitesini nasıl algıladığını değerlendiren bir ankettir. Yaşam kalitesinin pozitif ve negatif<br />

24


yönlerini belirler (41). WHOQOL-BREF (TR) Türkler için DSÖ Yaşam kalitesi kısa<br />

formudur. Toplam 27 soruyu kapsamaktadır. Soruların <strong>son</strong> 15 gün dikkate alınarak<br />

yanıtlanması istenmiştir. İlk iki genel soru dışındaki sorular kullanılarak bedensel, sosyal,<br />

psikolojik, çevre ve ulusal çevre alan puanları hesaplanmaktadır.Sorular 5’li likert tipi ordinal<br />

yanıt ölçeğine sahiptir. 0-20 puan üzerinden hesaplanan fizik, psikolojik, sosyal, çevre ve<br />

ulusal çevre alan puanları yükseldikçe yaşam kalitesi yükselmektedir. Türkçe geçerlilik<br />

güvenilirlik çalışması Eser ve ark tarafından yapılmıştır. (62).<br />

Destek ve İzinler<br />

Bu araştırmada uluslararası etik kurallara uyulmuştur ve Trakya Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Yerel Etik Kurulu’ndan etik onayı alınmıştır (Ek-1).<br />

İstatistiksel Analiz<br />

Araştırma <strong>son</strong>ucunda elde edilen verilerin istatistiksel analizleri Statistica 7.0 paket<br />

programı (Seri No: AXF507C775406FAN2) kullanılarak yapıldı. İstatistiksel anlamlılık sınırı<br />

olarak p


BULGULAR<br />

Tanımlayıcı istatistikler<br />

Katılımcıların yaşları ortalama 26,87±4,82, ortanca 26 yıl (en düşük 17, en yüksek 43<br />

yıl) olarak bulundu. Çalışmaya alınan tüm gebeler evliydi. Gebelerin evlilik süresi ortalama<br />

5,00±4,70, ortanca 3 yıl (en düşük 1 yıl, en yüksek 29 yıl) olarak bulundu. Katılımcıların<br />

çalışma durumu incelendiğinde 242 (%71.2) gebe işsiz, öğrenci ya da ev hanımıydı. En sık<br />

rastlanan meslek grubu 51 (%15,0) kişiyle büro, eğitim, sağlık hizmetleri grubuydu. Eşinin<br />

mesleği ile ilgili soruya 335 (%98,5) kişi yanıt verdi. Bunların içinde kalifiye işçi veya serbest<br />

meslek grubu 100 kişi (%29,4) ile en kalabalık grubu oluşturmaktaydı. Katılımcıların ve<br />

eşlerinin mesleklerinin dağılımları Tablo 3’te görülmektedir. Eğitim durumuna bakıldığında<br />

katılımcılardan 132’sinin (%38,8) lise mezunu, 89’unun (%26,2) ilkokul mezunu olduğu<br />

görüldü. Eşinin eğitimi ile ilgili soruya 338 (%99,4) kişi yanıt verdi. 141 katılımcının (%41,5)<br />

eşi lise, 67 katılımcının(%19,7) eşi ilkokul mezunuydu. Katılımcıların ve eşlerinin eğitim<br />

durumları Tablo 4’te görülmektedir.<br />

26


Tablo 3: Katılımcı ve Eşlerinin Mesleklerinin Dağılımları<br />

Gebe Eşi<br />

Meslek Sıklık Yüzde(%) Sıklık Yüzde(%)<br />

İşsiz,öğrenci,ev hanımı 242 71,2 5 1,5<br />

Kalifiye olmayan işçi 23 6,8 49 14,6<br />

Üretim işçileri 6 1,8 51 11,2<br />

Hizmet işçileri 2 0,6 21 6,3<br />

Satışla ilgili işler 6 1,8 13 3,9<br />

Büro,eğitim,sağlık hizmetleri 51 15,0 60 17,9<br />

Silahlı Kuvvetler - - 27 8,1<br />

Kalifiye işçi,serbest meslek 7 2,1 100 29,9<br />

Yüksek okul mezunları 2 0,6 6 1,8<br />

Yönetici,iş adamı 1 0,3 3 0,9<br />

Toplam 340 100,0 335* 100,0<br />

*Soruya 5 kişi yanıt vermedi<br />

Tablo 4: Katılımcı ve Eşlerinin Eğitim Durumları<br />

Gebe Eşi<br />

Eğitim Durumu Sıklık Yüzde(%) Sıklık Yüzde(%)<br />

Okur yazar değil 1 1 - -<br />

Okur yazar 3 0,9 - -<br />

İlkokul 89 26,2 67 19,8<br />

Ortaokul 50 14,7 55 16,3<br />

Lise 132 38,8 141 41,7<br />

Yüksekokul 32 9,4 32 9,5<br />

Fakülte 27 7,9 38 11,2<br />

Yüksek lisans 5 1,5 4 1,2<br />

Doktora 1 0,3 1 0,3<br />

Toplam 340 100,0 338* 100,0<br />

*Soruya 2 kişi yanıt vermedi<br />

Katılımcıların 16’sının (%4,7) sosyal güvencesi yoktu. Kalanların 70’inin (%20,6)<br />

Emekli Sandığı, 39’unun (%11,5) Bağ-Kur, 191’inin (%56,2) Sosyal Sigortalar Kurumu<br />

mensubu, 24’ünün (%7,1) ise Yeşil Kart sahibi olduğu görüldü.<br />

27


Evde sürekli birlikte yaşayan kişi sayısı ortalama 2,88±1,26, ortanca 2 kişi (en düşük 1<br />

kişi, en yüksek 9 kişi) olarak bulundu. Dağılımları Tablo 5’te görülmektedir.<br />

Tablo 5: Evde Yaşayan Kişi Sayısı<br />

Kişi Sayısı Sıklık Yüzde(%)<br />

1 1 0,3<br />

2 174 53,9<br />

3 74 22,9<br />

4 36 11,1<br />

5 22 6,8<br />

6 9 2,8<br />

7 6 1,9<br />

9 1 0,3<br />

Toplam 323* 100,0<br />

* Soruya 17 kişi yanıt vermedi<br />

Katılımcıların ailelerinin aylık gelirleri ortalama 1106,75±1068,33, ortanca 900 YTL<br />

(en düşük 200, en yüksek 10.000 YTL) olarak bulundu. Katılımcıların kişi başı gelirleri<br />

ortalama 457,83±510,43, ortanca 350 YTL (en düşük 29, en yüksek 5000 YTL) olarak<br />

hesaplandı.<br />

Obstetrik Hikaye<br />

Katılımcılardan 192’sinin (%56,5) ilk gebeliğiydi. Gebelik sayısı ortalama 1,78±1,19,<br />

ortanca 1 (en düşük 1, en yüksek 8) olarak bulundu. Katılımcıların gebelik sayısı dağılımı<br />

Tablo 6’da görülmektedir.<br />

28


Tablo 6: Katılımcıların Gebelik Sayısı<br />

Gebelik sayısı Sıklık Yüzde(%)<br />

1 192 56,5<br />

2 83 24,4<br />

3 38 11,2<br />

4 13 3,8<br />

5 7 2,1<br />

6 4 1,2<br />

7 2 0,6<br />

8 1 0,3<br />

Toplam 340 100,0<br />

Katılımcıların 257’sinin (%75,6) normal doğumu yoktu. Kalanların 59’unun (%71,1)<br />

bir, 17’sinin (%20,5) iki, 4’ünün (%4,8) üç, 2’sinin (%2,4) dört, 1’inin (%1,2) ise beş normal<br />

doğumları bulunmaktaydı. Katılımcıların 295’inin (%86,5) hiç sezeryan öyküsü yoktu.<br />

Kalanların 39’unun (%86,7) bir, 5’inin (%11,1) iki, 1’inin de (%2,2) üç sezeryan doğumu<br />

vardı. Hem normal doğum hem sezeryan olmuş 6 gebe vardı.<br />

Katılımcıların 295’inin (%86,8) düşük öyküsü yoktu. Kalanların 41’inin (%12,1) bir,<br />

4’ünün (%1,2) iki düşüğü vardı. Katılımcıların 310’unun (%91,2) hiç kürtajı yoktu.<br />

Kalanların 21’inin (%6,2) bir, 8’inin(%2,4) iki, 1’inin (%0,3) üç kürtaj öyküsü vardı.<br />

Katılımcılardan 327’sinin (%96,2) hiç ölü doğumu yoktu. Kalanların 9’unun (%2,6) bir,<br />

4’ünün (%1,2) iki ölü doğumu bulunmaktaydı.<br />

Çalışmaya dahil edilen 225 (%66,2) gebenin hiç çocuğu yoktu. Kalanların ortalama<br />

1,46±1,05, ortanca 1 (en düşük 1, en yüksek 8) çocukları bulunmaktaydı. Çocuk sayısının<br />

dağılımı Tablo 7’de görülmektedir. Katılımcıların en büyük çocuklarının yaşı ortalama<br />

7,46±4,82, ortanca 6 (en küçük 1, en büyük 20 yaş) olarak bulundu.<br />

29


Tablo 7: Katılımcıların Çocuk Sayısı<br />

Çocuk Sayısı Sıklık Yüzde(%)<br />

Yok 225 66,2<br />

1 84 24,7<br />

2 21 6,2<br />

3 5 1,5<br />

4 2 0,6<br />

5 1 0,3<br />

6 1 0,3<br />

8 1 0,3<br />

Toplam 340 100,0<br />

Katılımcıların gebelik haftaları ortalama 31,64±4,69, ortanca 32 (en düşük 24, en<br />

yüksek 40) hafta olarak bulundu. Katılımcılara “isteyerek mi hamile kaldınız?” diye<br />

sorulduğunda 309’u (%90,9) “evet“ şeklinde yanıtlarken 31 gebe (%9,1) “hayır” yanıtı verdi.<br />

Gebelerin tıbbi yardım durumuna bakıldığında 13 (%3,8) gebe tıbbi yardım ile gebe kalmıştı.<br />

Bu tıbbi yardım 10 (%76,9) gebede aşılama, 3 (%23,1) gebede ise tüp bebek yöntemi idi.<br />

Katılımcıların gebeliklerinde kullandıkları ilaçlar Tablo 8’de görülmektedir.<br />

Katılımcıların 332’si (%97,7) gebeliğinde önemli bir rahatsızlık geçirmemişti. Kalan 8<br />

(%2,3) gebeden 2’sinde kanama, 2’sinde gestasyonel diyabetes mellitus, 2’sinde<br />

hipertansiyon, 1’inde oligohidroamniyos, 1’inde abortus imminens rahatsızlıklarının<br />

bulunduğu öğrenildi. Katılımcıların 328’i (%96,5) daha önceki gebeliklerinde sorun<br />

yaşamamıştı. Kalan 12 (%3,5) gebeden 2’si ölü doğum, 4’ü düşük, 1’i gestasyonel diyabetes<br />

mellitus, 1’i kanama, 1’i hipertansiyon, 1’i ateşli hastalık, 1’i erken doğum, 1’i anemi<br />

rahatsızlıkları geçirmişti. Kronik hastalık durumuna bakıldığında 330 gebenin (%97,1)<br />

herhangi bir kronik hastalığı yoktu. Kalan 10 (%2,9) gebeden 3’ü tiroid hastalığı, 2’si astım,<br />

1’i hipertansiyon, 1’i diyabetes mellitus, 1’i migren, 1’i ektopik böbrek, 1’i ise talasemi<br />

taşıyıcılığı bulunduğunu belirtti.<br />

Katılımcılardan 144 (%42,4) gebe en sık olarak bel ağrısı şikayeti olduğunu belirtti.<br />

Katılımcıların gebelikleri sırasındaki şikayetlerinin dağılımı ve görülme zamanları Tablo 9’da<br />

görülmektedir.<br />

30


Tablo 8: Katılımcıların Gebeliklerinde Kullandıkları İlaçlar<br />

İlaç Sayı Yüzde(%)<br />

Kullanmayan 38 11,2<br />

Demir preparatı ve Vitamin 193 56,8<br />

Demir preparatı, Vitamin ve Folik Asit 177 52,1<br />

Vitamin ve Folik Asit 67 19,7<br />

Demir preparatı ve Folik Asit 57 16,8<br />

Vitamin 49 14,4<br />

Demir Preparatı 38 11,2<br />

Folik Asit 9 2,6<br />

Kalsiyum 5 1,5<br />

Magnezyum 5 1,5<br />

Aspirin 3 0,9<br />

Progesteron 1 0,3<br />

Antitrombotik Ajan 1 0,3<br />

Toplam* 340 100,0<br />

*Bir kişi birden fazla seçenek yanıtlamış olabilir<br />

Tablo 9: Katılımcıların Gebelikleri Sırasındaki Şikayetleri<br />

Şikayet Olmadı Oldu-Geçti Şimdi var<br />

Bulantı-kusma 101 (%29,7) 203 (%59,7) 36 (%10,6)<br />

Bacaklarda kramp tarzında ağrı 139(%40,9) 112(%32,9) 89(%26,2)<br />

Baş ağrısı 176(%51,8) 117(%34,4) 47(%13,8)<br />

Mide yanması 113(%33,2) 121(%35,6) 106(%31,2)<br />

Kabızlık 180(%52,9) 98(%28,8) 62(%18,2)<br />

Hemoroid 293(%86,2) 19(%5,6) 28(%8,2)<br />

Bel ağrısı 108(%31,8) 88(%25,9) 144(%42,4)<br />

Ayaklarda şişlik 162(%47,6) 42(%12,4) 136(%40,0)<br />

Katılımcıların sigara kullanma durumuna bakıldığında 174 (%51,2) gebe hiç sigara<br />

kullanmamıştı. Son 1 ayda sigara kullanan 49 (%14,4) kişiydi ve 21 gebe (%6,2) halen<br />

31


düzenli sigara kullanmaktaydı. Son 1 ayda sigara kullanan 49 kişi ortalama 4,00± 2,87,<br />

ortanca 4 (en az 1, en çok 15) sigara kullanmıştı. Katılımcılardan 74’ünün (%21,8) hiç alkol<br />

kullanmadığı bulundu. Kalan 266 kişi (%78,2) içinde <strong>son</strong> 1 ayda alkol kullanan yoktu.<br />

Katılımcılardan 1’i (%0,3) hiç gebelik takibi yaptırmamıştı. Katılımcıların gebelik<br />

takiplerini en sık 112 (%33,0) kişiyle özel muayenehanelerde ve 83 (%24,5) kişiyle devlet<br />

hastanesinde yaptırmışlardı. Katılımcıların gebelik takiplerinin dağılımı Tablo 10’da<br />

görülmektedir.<br />

Tablo 10: Katılımcıların Gebelik Takipleri<br />

Takibin yapıldığı yer Sıklık Yüzde(%)<br />

Yaptırmayan 1 0,3<br />

Özel 112 33,0<br />

Devlet Hastanesi 83 24,5<br />

TÜTF 50 14,7<br />

Sağlık Ocağı 27 8,0<br />

Sağlık Ocağı, Özel SK 22 6,5<br />

Sağlık Ocağı, Devlet Hastanesi 17 5,0<br />

Devlet Hastanesi, Özel SK 10 2,9<br />

TÜTF, Özel SK 6 1,8<br />

Devlet Hastanesi, TÜTF 5 1,5<br />

Sağlık Ocağı, Devlet Hastanesi, Özel SK 2 0,6<br />

Sağlık Ocağı, TÜTF, Özel SK 2 0,6<br />

Sağlık Ocağı, TÜTF 1 0,3<br />

Sağlık Ocağı, Devlet Hastanesi, TÜTF 1 0,3<br />

Toplam 340 100,0<br />

TÜTF: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Özel SK: Özel Sağlık Kuruluşları<br />

Katılımcıların 290’ının (%85,3) gebelik takiplerini sürekli aynı doktorda yaptırdığı,<br />

50’sinin ise (%14,7) farklı doktorlara takiplere gittiği görüldü. Gebeler, ortalama 7,17± 3,45,<br />

ortanca 7 (en az 1, en fazla 30) kez doktor takiplerine gitmişti. Katılımcılardan 289’unun<br />

(%85,0) evine ebeler tarafından hiç ev ziyareti yapılmamıştı. Ebelerin, kalan gebelerden<br />

32


19’una (%37,3) bir, 16’sına (%31,4) iki, 16’sına(%31,5) üç ve daha çok ev ziyareti yaptığı<br />

görüldü. Ebelerin ev ziyareti sayısı ortalama 2,00±1,62, ortanca 2 (en az 1, en fazla 8) kez idi.<br />

Kişilerin sağlık hizmetlerine ulaşım ve doktorları ile ilgili tutumlarını belirlemeye<br />

yönelik soruların yanıtlarının dağılımı Şekil 1’de verilmiştir “İhtiyaç hissettiğimde sağlık<br />

hizmetine sorunsuz ulaşabiliyorum” yargısına ait yanıtların matematiksel dönüşümünden<br />

<strong>son</strong>ra ortalaması 3,96±0,06 (%95 güven aralığı 3,85-4,08) idi ve katılıyorum alanına<br />

düşüyordu. “Görüşmeye gittiğimde doktor bana yeteri kadar zaman ayırıyor” yargısına ait<br />

yanıtların matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 4,10±0,05 (%95 güven aralığı 4,00-<br />

4,19) idi ve kesinlikle katılıyorum alanına düşüyordu. Gebelerin takiplerle ilgili tutumlarını<br />

belirlemeye yönelik “takiplerime gittiğim zaman şikayetlerimi, endişelerimi rahatça dile<br />

getirebiliyorum” yargısına ait yanıtların matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması<br />

4,15±0,05 (%95 güven aralığı 4,05-4,25) idi ve kesinlikle katılıyorum alanına düşüyordu.<br />

“Gerekli durumlarda doktorumun eve gelerek takiplerimi yapmasını isterim” yargısına ait<br />

yanıtların matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 3,73±0,06 (%95 güven aralığı 3,62-<br />

3,85) idi ve katılıyorum alanına düşüyordu. “Aile hekimimin gebelik takipleri ve önerileri<br />

yararlı oluyor” yargısına ait yanıtların matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 3,84±0,06<br />

(%95 güven aralığı 3,74-3,95) idi ve katılıyorum alanına düşüyordu. “Ebelerden ev<br />

ziyaretlerinde yeterince bilgi ve destek alıyorum” yargısına ait yanıtların matematiksel<br />

dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 2,74±0,07 (%95 güven aralığı 2,61-2,88) idi ve katılmıyorum<br />

alanına düşüyordu.<br />

33


Şekil 1. Gebelerin sağlık hizmetleriyle ve doktorları ile ilgili tutumlarına yönelik<br />

yanıtlarının dağılımı<br />

Gebelerin hangi aşıları yaptırdıklarına bakıldığında 10’unun (%3,7) hiç aşı<br />

yaptırmadığı görüldü. Kalanların 233’ü (%86,6) tetanoz, 3’ü hepatit (%0,9), 23’ü (%8,6) hem<br />

tetanoz hem hepatit aşılarını yaptırmıştı.<br />

Katılımcıların gebelikleri boyunca en çok yaptırdıkları tetkik 316 kişiyle (%94,6)<br />

ultra<strong>son</strong>ografi, en az yaptırdıkları tetkik ise 224 kişiyle (%67,1) kan basıncı ölçümü olduğu<br />

görüldü. Gebelerden 6’sı (%1,8) hiç tetkik yaptırmamıştı. Katılımcıların yaptırdıkları<br />

tetkiklerin dağılımı Tablo 11’de görülmektedir.<br />

34


Tablo 11: Gebelik Boyunca Yapılan Tetkikler<br />

Tetkikler Sıklık Yüzde(%)<br />

Ultra<strong>son</strong> 316 94,6<br />

İdrar Tahlili 311 93,1<br />

Kilo takibi 309 92,5<br />

Kan şekeri takibi 289 86,5<br />

Üçlü Tarama 245 73,6<br />

İkili Tarama 240 71,9<br />

Kan basıncı takibi 224 67,1<br />

Toplam* 340 100,0<br />

*Bir kişi birden fazla seçenek yanıtlamış olabilir<br />

Katılımcılardan 317’si (%93,2) gebe olduğunu öğrenince sevinmişti. Yakınları ve eşi<br />

bu habere sevinen ise 324 (%95,3) kişiydi. Katılımcılardan 328’i (%96,5) yakınlarının<br />

gebeliğinde destek olduğunu belirtti.<br />

Katılımcılara gebelikleri boyunca kendilerine en fazla destek olanlar önem sırasına<br />

göre sıralamaları istendiğinde en sık yanıt 96 gebe (%28,7) ile birinci sırada eşleri, ikinci<br />

sırada kendi aileleri ve üçüncü sırada ise eşlerinin ailesi sıralaması oldu. En fazla destek<br />

olanlara ait yanıtların dağılımı Tablo 12’de görülmektedir.<br />

Tablo 12: En Fazla Destek Olanlar<br />

1.Sıra 2.Sıra 3.Sıra Toplam<br />

Eşim 309 (%92,5) 19 (%5,7) _ 328(%98,2)<br />

Kendi ailem 22 (%65,9) 210 (%62,9) 50 (%14,5) 278(%83,2)<br />

Eşimin Ailesi 4 (%1,2) 59 (%17,7) 116 (%34,7) 179(%53,6)<br />

Arkadaşlarım _ 18 (%5,4) 57 (%17,1) 75(%22,5)<br />

Katılımcılardan çeşitli yakınlarının gebelikleri sırasında kendilerine destek olma<br />

oranları incelendiğinde, en fazla eşlerinin destek olduğu görüldü. 1-5 arasında değer alan<br />

skalaya göre eşlerin ortalama destek ortalaması 4,77± 0,03 (%95 güven aralığı 4,70-4,83) idi<br />

ve “çok” alanındaydı. Katılımcıların yakınlarının destek olma oranlarının dağılımı Tablo 13’te<br />

görülmektedir.<br />

35


Tablo 13: Katılımcıların Yakınlarının Destek Olma Oranları<br />

Destek olanlar Ortalama; standart sapma %95 güven aralığı<br />

Eşi 4,77± 0,03 4,70-4,83<br />

Annesi 4,47± 0,05 4,36-4,38<br />

Babası 4,17± 0,07 4,03-4,32<br />

Kız kardeşi 4,19± 0,09 4,02-4,36<br />

Erkek kardeşi 3,86± 0,10 3,66-4,06<br />

Kayınvalidesi 3,79± 0,08 3,63-3,95<br />

Kayınpederi 3,60± 0,09 3,42-3,79<br />

Görümcesi 3,55± 0,10 3,35-3,75<br />

Kayınbiraderi 3,35± 0,13 3,08-3,62<br />

Eltisi 3,43± 0,15 3,12-3,74<br />

Çocuğu 3,91± 0,19 3,53-4,29<br />

Katılımcıların eşleriyle ilgili tutumlarını belirlemeye yönelik sorulan soruların<br />

yanıtları analiz edildiğinde şu <strong>son</strong>uçlara ulaşıldı (Şekil 2). “Gebeliğim eşimle olan iletişimimi<br />

arttırdı” yargısına ait yanıtların matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 3,84± 0,06 (%95<br />

güven aralığı 3,72-3,95) idi ve katılıyorum alanına düşüyordu. “Gebeliğim eşimle cinsel<br />

ilişkilerimizi olumsuz etkiledi ” yargısına ait yanıtların matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra<br />

ortalaması 2,75± 0,06 (%95 güven aralığı 2,63-2,88) idi katılmıyorum alanına düşüyordu.<br />

Şekil 2. Gebelerin eşleriyle ilişkileri hakkında tutumlarına yönelik yanıtların dağılımı<br />

36


Katılımcıların doğacak bebek ile ilgili tutumlarını belirlemeye yönelik sorulan<br />

soruların yanıtları analiz edildiğinde elde edilen <strong>son</strong>uçlar şekil 3’te verilmiştir. “Eşim doğacak<br />

bebeğimizle ilgili sevincimi, heyecanımı paylaşıyor” yargısına ait yanıtların matematiksel<br />

dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 4,28± 0,05 (%95 güven aralığı 4,19-4,37) idi ve katılıyorum<br />

alanına giriyordu. “Kendimi anne olmaya hazır hissediyorum” yargısına ait yanıtların<br />

matematiksel dönüşümden <strong>son</strong>ra ortalaması 4,21± 0,05 (%95 güven aralığı 4,12-4,30) idi ve<br />

katılıyorum alanına giriyordu. “Eşimle doğacak bebeğimiz hakkında planlar yapıyoruz”<br />

yargısına ait yanıtların matematiksel ortalaması 4,18± 0,05 (%95 güven aralığı 4,09-4,28) idi<br />

ve katılıyorum alanına giriyordu.<br />

Şekil 3. Gebelerin doğacak çocuk hakkında tutumlarına yönelik yanıtların dağılımı<br />

Katılımcıların gebelik ve çocuk bakımı ile ilgili başvurdukları kaynakların dağılımı<br />

Tablo 14’te görülmektedir.<br />

Katılımcıların Durumluk Kaygı Düzeyi ölçeğinden hesaplanan toplam puanların<br />

ortalaması 39,43±11,02 ortanca 38 (en düşük 20, en yüksek 73) puandı.<br />

Birinci Basamakta Beck Depresyon ölçeği sorularının tamamına yanıt veren 337<br />

(%99,1) kişinin Beck depresyon skoru ortalaması 1,25±2,02, ortanca 1 (en düşük 0, en yüksek<br />

14) puandı. Katılımcılardan 37 (%11,0) kişi kesme değeri olan 4 ve üzeri puan almıştı.<br />

Katılımcıların WHOQOOL skoru ortalama 69,34±7,02, ortanca 69,62 (en düşük 44,44<br />

en yüksek 89,63) puan olduğu görüldü. Alt ölçek skorları Tablo 15’de görülmektedir.<br />

37


Tablo 14: Gebelerin Başvurdukları Kaynaklar<br />

Kaynaklar Sıklık Yüzde(%)<br />

Yok 29 8,5<br />

Televizyon 115 33,8<br />

Gazete 66 19,4<br />

İnternet 99 29,1<br />

Dergi 107 31,5<br />

Kitap 138 40,6<br />

Sağlık Per<strong>son</strong>eli 206 60,6<br />

Toplam* 340 100,0<br />

*Bir kişi birden fazla seçenek yanıtlamış olabilir<br />

Tablo 15. Gebelerin Yaşam Kalitesi<br />

Yaşam kalitesi N Ortalama Standart<br />

sapma<br />

durumunda da görülmekteydi (Kendall’s tau_b=0,316, p


Evde sürekli yaşayan kişi sayısı, <strong>gebelerin</strong> yaşı arttıkça artıyor (Kendall’s<br />

tau_b=0,203, p


Sezeryan yaptırma ile gebenin yaşı arasında anlamlı bir fark yoktu (Mann-Whitney<br />

U=1621,50, p=0,945). Aylık ortalama gelir sezeryan yaptıran gebelerde yaptırmayan<br />

gebelerden daha yüksekti (Mann-Whitney U=1055,00, p=0,049). Sezeryan yaptıran <strong>gebelerin</strong><br />

kişi başı geliri daha yüksekti (Mann-Whitney U=964,00, p=0,025). Sezeryan yaptırma ile<br />

gebenin ve eşinin eğitim durumu arasında anlamlı bir fark yoktu (X 2 =2,956, p=0,228,<br />

X 2 =4,864, p=0,088). Gebenin çalışıp çalışmama durumu ile sezeryan yaptırma arasında<br />

anlamlı bir fark bulunmadı (X 2 =0,253, Fisher’s Exact test p=1,00).<br />

İsteyerek gebe kalmışların yaşı istemeyenlerinkinden düşüktü (Mann-Whitney<br />

U=2587,00, p


Whitney U=11262,50, p=0,256). Gebelik sayısı ve çocuk sayısı ile sigara kullanma durumu<br />

arasında da anlamlı farklılık yoktu (Mann-Whitney U=14016,00, p=0,600; Mann-Whitney<br />

U=14311,50, p=0,863). Gebelerin sosyal güvencesi olup olmama durumuyla yaşamı boyunca<br />

sigara kullanma durumu arasında anlamlı fark yoktu (X 2 =2,471, p=0,650).<br />

Çalışan <strong>gebelerin</strong> 61’i (%62,24), çalışmayan <strong>gebelerin</strong> ise 105’i (%43,38) yaşamı<br />

boyunca sigara kullanmıştı (X 2 =9,926, Fisher’s Exact test p=0,002). Gebelerin sigara<br />

kullanma durumuyla tıbbi yardım arasındaki fark anlamlı değildi (X 2 =0,039, Fisher’s Exact<br />

test p=1,00).<br />

Halen sigara kullanma durumuyla gebelik yaşı arasında anlamlı fark yoktu (Mann-<br />

Whitney U=3166,50, p=0,674). Gebenin ve eşinin eğitim durumuyla halen sigara içme<br />

durumu arasındaki fark anlamlı değildi (Mann-Whitney U=3339,00, p=0,980; Mann-Whitney<br />

U=3074,50,p=0,540). Evlilik süresiyle halen sigara içme durumu arasında anlamlı fark yoktu<br />

(Mann-Whitney U=2800,00, p=0,309). Ailenin ortalama geliri ile halen sigara içme durumu<br />

arasındaki fark anlamlı değildi (Mann-Whitney U=2862,00, p=0,881). Gebelik sayısı ve<br />

çocuk sayısı ile halen sigara içme durumu arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney<br />

U=2700,00, p=0,097; Mann-Whitney U=2828,50, p=0,152). Halen düzenli sigara içme<br />

durumuyla gebelik haftası arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=2979,50, p=0,407).<br />

Gebelerin sosyal güvencesinin olup olmama durumuyla halen düzenli sigara kullanma<br />

durumu arasında anlamlı fark yoktu (X 2 =1,742, p=0,783). Çalışıp çalışmama durumuyla halen<br />

düzenli sigara kullanma durumu arasında anlamlı fark yoktu (X 2 =0,938, Fisher’s Exact test<br />

p=0,329).<br />

Yaşamı boyunca alkol kullanma durumu ile gebenin yaşı arasında anlamlı fark yoktu<br />

(Mann-Whitney U=9195,00, p=0,386). Evlilik süresi ile alkol kullanma durumu arasında<br />

anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=8671,00, p=0,438). Alkol kullanan <strong>gebelerin</strong> ve<br />

eşlerinin eğitim durumu daha yüksekti. (Mann-Whitney U=5944,00,p


Alkol kullanan <strong>gebelerin</strong> %82,4’ü sigara kullanmışken, alkol kullanmayanların<br />

%39,5’i sigara kullanmamıştı. (X 2 =42,760, p


U=9279,50, p=0,191). Sosyal güvencesi olan gebeler daha sık gebelik takiplerine<br />

gitmekteydi. (Mann-Whitney U=1534,50, p=0,039). Gebeliği isteyen kadınlar daha sık<br />

gebelik takiplerine gitmekteydi (Mann-Whitney U=3037,00, p=0,036). Yaşamı boyunca<br />

sigara kullanma durumuyla takiplere gitme durumu arasında anlamlı fark yoktu (Mann-<br />

Whitney U=11143,00, p=0,166). Halen düzenli sigara kullanma durumuyla takiplere gitme<br />

sıklığı arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=2548,50, p=0,193). Gebelerin yaşamı<br />

boyunca alkol kullanma durumuyla takiplerin sıklığı arasında anlamlı fark yoktu (Mann-<br />

Whitney U=7670,50, p=0,257). Gebelik takiplerini aynı doktorun yapması durumu ile<br />

takiplerin sıklığı arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=5695,50, p=0,687).<br />

Gebelerin çalışıp çalışmama durumuyla ebenin ev ziyareti sayısı arasında anlamlı fark<br />

yoktu (Mann-Whitney U=11401,50, p=0,371). Sosyal güvencelerinin olup olmama<br />

durumuyla da ebelerin ev ziyareti sıklığı arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney<br />

U=2349,00, p=0,308).<br />

Gebenin ve eşinin eğitim durumu ile “ihtiyaç hissettiğimde sağlık hizmetlerine<br />

sorunsuz ulaşabiliyorum” yargısına katılma durumu arasında pozitif korelasyon vardı<br />

(Kendall’s tau_b=0,102, p=0,028; Kendall’s tau_b=0,125, p=0,07). Gebelik sayısı, doğum<br />

sayısı, çocuk sayısı ve doktor takip sıklığı ile arasında negatif korelasyon vardı (Kendall’s<br />

tau_b=-0,128, p=0,008; Kendall’s tau_b=-0,113, p=0,022; Kendall’s tau_b=-0,111, p=0,025;<br />

Kendall’s tau_b=-0,111, p=0,015).<br />

“Görüşmeye gittiğimde doktor bana yeteri kadar zaman ayırıyor” yargısına katılma<br />

durumu ile doğum sayısı, çocuk sayısı ve doktora gitme sıklığı arasında negatif korelasyon<br />

vardı (Kendall’s tau_b=-0,120, p= 0,017; Kendall’s tau_b=-0,122, p=0,015; Kendall’s<br />

tau_b=-0,155, p=0,001), gebelik haftası ile pozitif korelasyon vardı (Kendall’s tau_b=0,089,<br />

p=0,041).<br />

Gebenin “Doktorum benim her türlü sağlık sorunumla ilgilenir” yargısına katılma<br />

durumu ile evde sürekli yaşayan kişi sayısı, doğum sayısı, çocuk sayısı arasında negatif<br />

korelasyon vardı (Kendall’s tau_b=-0,107, p=0,030; Kendall’s tau_b=-0,114, p=0,027;<br />

Kendall’s tau_b=-0,132, p=0,008), gebelik haftası ve doktor takiplerine gitme sıklığı ile<br />

arasında pozitif korelasyon vardı (Kendall’s tau_b=0,123, p=0,005; Kendall’s tau_b=0,131,<br />

p=0,04).<br />

“Takiplerime gittiğim zaman şikayetlerimi, endişelerimi rahatça dile getirebiliyorum”<br />

yargısına katılma durumu ile doktor takibine gitme sıklığı arasında pozitif korelasyon vardı<br />

(Kendall’s tau_b=0,145, p=0,002).<br />

43


“Gerekli durumlarda doktorumun eve gelerek takiplerimi yapmasını isterim” yargısına<br />

katılma durumu ile doktor takibine gitme sıklığı arasında pozitif korelasyon vardı (Kendall’s<br />

tau_b=0,118, p=0,009).<br />

“Aile hekimimin gebelik takipleri ve önerileri yararlı oluyor” yargısına katılma<br />

durumu ile evde sürekli yaşayan kişi sayısı, gebelik sayısı ve doğum sayısı arasında negatif<br />

korelasyon vardı (Kendall’s tau_b=-0,128, p=0,009; Kendall’s tau_b=-0,124, p=0,010;<br />

Kendall’s tau_b=-0,110, p=0,025).<br />

Ebelerin ev ziyareti sıklığı ile “ebelerden ev ziyaretlerinde yeterince bilgi ve destek<br />

alıyorum” yargısına katılma durumu arasında pozitif korelasyon vardı (Kendall’s<br />

tau_b=0,246, p


fark yoktu (Mann-Whitney U=2583,50, p=0,386). Çocuk sayısı fazla olan kadınlar gebe<br />

olduğunu öğrenince daha az sevinmişti (Mann-Whitney U=1536,00, p


Gebelerin yakınlarının destek olma durumu ile gebenin yaşı arasında anlamlı fark<br />

yoktu (Mann-Whitney U=1535,00, p=0,194). Evlilik süresi ve çocuk sayısı fazla olan<br />

<strong>gebelerin</strong> yakınları daha az destek olmaktaydı (Mann-Whitney U=1115,50, p=0,040; Mann-<br />

Whitney U=1300,50, p=0,017). Evde yaşayan kişi sayısının fazla olması <strong>gebelerin</strong><br />

yakınlarının desteğini azaltmaktaydı (Mann-Whitney U=1283,00, p=0,044). Gebeliği isteyen<br />

katılımcıların 301’inin (%97,4) istemeyenlerin 27’sinin (%87,1) yakınları gebelik sırasında<br />

destek olmuşlardı (X 2 =8,803, Fisher’s Exact test p=0,017). Gebeliği normal ya da tıbbi<br />

yardım ile olan <strong>gebelerin</strong> yakınları gebelikleri sırasında destek olma durumu arasında anlamlı<br />

fark yoktu (X 2 =0,495, Fisher’s Exact test p=1,00). Gebe olduğunu öğrenince <strong>gebelerin</strong><br />

sevinme durumu ile yakınların gebelikleri sırasında destek olma durumu arasında anlamlı fark<br />

yoktu (X 2 =0,049, Fisher’s Exact test p=0,575). Gebe olduğunu öğrenince yakınları sevinen<br />

<strong>gebelerin</strong> 318’inin (%98,1) yakınları sevinmeyen <strong>gebelerin</strong> 10’unun (%62,5) yakınları destek<br />

olmuştu (X 2 =56,907, p


“Gebeliğim eşimle olan iletişimimi arttırdı”, “Eşim doğacak bebeğimizle ilgili<br />

sevincimi, heyecanımı paylaşıyor”, “Kendimi anne olmaya hazır hissediyorum”, “Eşimle<br />

doğacak bebeğimizle ilgili planlar yapıyoruz” yargılarına katılma durumu istenen gebelik<br />

olması durumuyla iyileşiyordu (Mann-Whitney U=3206,50, p=0,001; Mann-Whitney<br />

U=3002,00, p


süresi, ailenin ortalama geliri, çocuk sayısı, evde sürekli yaşayan kişi sayısı, gebelik haftası,<br />

doktor takiplerine gitme sıklığı ile Durumluk Kaygı Düzeyi skoru arasında korelasyon yoktu.<br />

Beck Depresyon skoru ile Yaşam Kalite skoru arasında negatif korelasyon vardı<br />

(Kendall’s tau_b=-0,140, p=0,001). Evde sürekli yaşayan kişi sayısı ile Beck Depresyon<br />

skoru arasında pozitif korelasyon vardı (Kendall’s tau_b=0,115, p=0,018). Ailenin ortalama<br />

aylık geliri ile Beck Depresyon skoru arasında negatif korelasyon vardı (Kendall’s tau_b=-<br />

0,092, p=0,039). Gebenin yaşı, en <strong>son</strong> bitirdiği okul, evlilik süresi, çocuk sayısı, gebelik<br />

haftası, doktor takip sayısı, ebelerin ev ziyareti sayısı ile arasında korelasyon yoktu.<br />

Yaşam Kalitesi skoru ile eşinin eğitim durumu arasında pozitif korelasyon vardı<br />

(Kendall’s tau_b=0,092, p=0,027). Gebenin yaşı, gebenin eğitim durumu, evlilik süresi,<br />

ailenin ortalama aylık geliri, evde sürekli yaşayan kişi sayısı, çocuk sayısı, gebelik haftası,<br />

doktor takiplerinin sıklığı, ebelerin ev ziyareti sıklığı ile Yaşam Kalitesi Ölçeği arasında<br />

korelasyon yoktu.<br />

Çalışan gebelerde daha az depresyon görülmekteyken, (Mann-Whitney U=9526,00,<br />

p=0,007) <strong>gebelerin</strong> kaygı düzeyi ve yaşam kalitesi ile çalışma durumu arasında anlamlı fark<br />

yoktu (Mann-Whitney U=11205,00, p=0,830; Mann-Whitney U=10618,50, p=0,488).<br />

Gebelikte tıbbi yardım alınıp alınmama durumu ile kaygı düzeyi, depresyon ve yaşam<br />

kalitesi arasında anlamlı fark yoktu.<br />

İstenen gebelik olması gebe kadınların yaşam kalitesini arttırmaktaydı. (Mann-<br />

Whitney U=3272,50, p=0,014). Kaygı düzeyi ve depresyon ile gebeliğin istenmesi durumu<br />

arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=4197,50, p=0,489; Mann-Whitney<br />

U=4158,50, p=0,225).<br />

Son bir ay içinde sigara kullanan gebelerde depresyon skoru daha yüksekti (Mann-<br />

Whitney U=5399,50, p=0,005). Kaygı düzeyi ve yaşam kalitesi ile <strong>son</strong> bir ayda sigara içme<br />

durumu arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=6195,50, p=0,296; Mann-Whitney<br />

U=5667,00, p=0,071)<br />

Gebeliklerinde halen düzenli sigara kullanan kadınlarda depresyon skoru daha<br />

yüksekti (Mann-Whitney U=2308,50, p=0,012). Halen düzenli sigara içme durumuyla kaygı<br />

düzeyi ve yaşam kalitesi arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=2702,50, p=0,306;<br />

Mann-Whitney U=2406,50, p=0,093)<br />

Yaşamı boyunca alkol kullanan gebelerde depresyon skoru daha yüksekti ve yaşam<br />

kalitesi daha düşüktü (Mann-Whitney U=8234,50, p=0,041; Mann-Whitney U=7832,50,<br />

48


p=0,042). Gebelerin yaşam boyunca alkol kullanma durumuyla kaygı düzeyi arasında anlamlı<br />

fark yoktu (Mann-Whitney U=9046,00, p=0,723).<br />

Gebe olduğunu öğrenince sevinen kadınlarda depresyon skoru daha düşüktü ve bu<br />

<strong>gebelerin</strong> yaşam kalitesi daha yüksekti (Mann-Whitney U=2478,50, p=0,007; Mann-Whitney<br />

U=2654,50, p=0,047). Kaygı düzeyi ile gebe olduğunu öğrenince sevinme durumu arasında<br />

anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=3402,00, p=0,714)<br />

Gebeliği öğrenince eşi sevinen kadınlarda depresyon ve kaygı düzeyi daha düşüktü ve<br />

bu kadınların yaşam kaliteleri daha yüksekti (Mann-Whitney U=1638,00, p=0,017; Mann-<br />

Whitney U=1825,50, p=0,036; Mann-Whitney U=1274,50, p=0,001).<br />

Gebeliği öğrenince yakınlarının sevinen gebelerde depresyon skoru daha düşüktü<br />

(Mann-Whitney U=1822,50, p=0,036) Yakınları sevinen gebe kadınların yaşam kalitesi daha<br />

yüksekti (Mann-Whitney U=1551,50, p=0,010). Kaygı düzeyi ile yakınlarının sevinme<br />

durumu arasında anlamlı fark yoktu (Mann-Whitney U=2172,00, p=0,332)<br />

Yakınları destek olan <strong>gebelerin</strong> yaşam kalitesi daha yüksek iken, (Mann-Whitney<br />

U=1111,50, p=0,039) kaygı düzeyi ve depresyon skoru etkilenmemekteydi (Mann-Whitney<br />

U=1510,00, p=0,204; Mann-Whitney U=1727,50, p=0,472).<br />

En fazla destek verenin eşi olma durumu arttıkça <strong>gebelerin</strong> kaygısı azalmaktayken,<br />

(Kendall’s tau_b=-0,101, p=0,028) yaşam kalitesi ise artmıştı (Kendall’s tau_b=0,152,<br />

p=0,001). Depresyon skoru ile en fazla destek verenin eşi olması arasında korelasyon yoktu<br />

(Kendall’s tau_b=-0,076, p=0,138).<br />

“Gebeliğim eşimle cinsel ilişkilerimizi olumsuz etkiledi” yargısına katılma durumunun<br />

artması <strong>gebelerin</strong> kaygısını arttırmıştı (Kendall’s tau_b=0,087, p=0,037). “Gebeliğim eşimle<br />

olan iletişimimi arttırdı”, “Eşim doğacak bebeğimizle ilgili sevincimi, heyecanımı<br />

paylaşıyor”, “Kendimi anne olmaya hazır hissediyorum”, “Eşimle doğacak bebeğimizle ilgili<br />

planlar yapıyoruz”, “Takiplerime gittiğim zaman şikayetlerimi, endişelerimi rahatça dile<br />

getirebiliyorum”, “Ebelerden ev ziyaretlerinde yeterince bilgi ve destek alıyorum”, yargılarına<br />

katılma durumu arttıkça <strong>gebelerin</strong> kaygı düzeyi azalmaktaydı (Kendall’s tau_b=-0,119,<br />

p=0,005; Kendall’s tau_b=-0,160, p


olan iletişimimi arttırdı” yargısına katılma durumunun artması ile gebe kadınlarda depresyon<br />

skoru azalmaktaydı (Kendall’s tau_b=-0,111, p=0,018).<br />

“Gebeliğim eşimle olan iletişimimi arttırdı”, “Eşim doğacak bebeğimizle ilgili<br />

sevincimi, heyecanımı paylaşıyor”, “Kendimi anne olmaya hazır hissediyorum”, “Eşimle<br />

doğacak bebeğimizle ilgili planlar yapıyoruz” yargılarına katılma durumu arttıkça <strong>gebelerin</strong><br />

yaşam kalitesi de artmıştı (Kendall’s tau_b=0,178, p


olmama durumu, durumluluk kaygı skoru, Beck Depresyon skoru, Yaşam Kalitesi skoru dahil<br />

edildi.<br />

Durumluk Kaygı Düzeyi Ölçeği ile ilgili regresyon modelinde Backward yöntemli<br />

analizin yürütülmesi sırasında gebenin en <strong>son</strong> bitirdiği okul, sosyal güvencesinin olup<br />

olmaması, eşinin en <strong>son</strong> bitirdiği okul, evde sürekli birlikte yaşayan kişi sayısı, ailenin<br />

ortalama aylık geliri, gebelik sayısı, daha önce kürtaj olup olmama durumu, daha önceki<br />

gebeliklerinde sezeryan olup olmaması, çocuk sayısı, gebelik haftası, gebeliğin isteyerek<br />

olması durumu, gebelikte tıbbi yardım alınıp alınmama durumu, yaşam boyunca sigara<br />

kullanıp kullanmama durumu, halen düzenli sigara kullanıp kullanmama durumu, yaşam<br />

boyunca alkol kullanma durumu, doktor takibine gitme sayısı, ebelerin ev ziyareti sayısı, gebe<br />

olduğunu öğrenince sevinme durumu, eşinin gebe olduğunu öğrenince sevinme durumu,<br />

yakınlarının destek olup olmaması durumu, eşin destek olma durumu, Beck Depresyon Ölçeği<br />

değişkenleri, etkili olmadığı için modelden yöntem tarafından çıkarıldılar. Model geneli<br />

istatistik anlamlılığa sahipti (F=5,109, p


sigara kullanıp kullanmama durumu, yaşam boyunca alkol kullanma durumu, doktor takibine<br />

gitme sayısı, ebelerin ev ziyareti sayısı, eşinin gebe olduğunu öğrenince sevinme durumu,<br />

yakınlarının destek olup olmaması durumu, eşin destek olma durumu, Kaygı Düzeyi skoru<br />

değişkenleri etkili olmadığı için modelden yöntem tarafından çıkarıldılar. Model geneli<br />

istatistik anlamlılığa sahipti (F=6,713, p


Tablo 18. Yaşam kalitesi düzeyine etki eden faktörlerin lineer regresyon analizi<br />

Değişkenler β değeri p<br />

Sabit 67,753


TARTIŞMA<br />

Çocuk doğurma ve anne olma kadınların en önemli özelliğidir. Doğurganlıkları ile<br />

neslin devamını sağlayan kadınların yaşamında gebelik önemli bir yer tutar. Gebelik dönemi<br />

gelişimsel bir durum olup, öneminden dolayı ayrı incelenmesi gereken bir konudur. Her<br />

gebelik sağlıklı kadınlar için bile risk yaratır. Döllenme ile başlayan ve doğumla <strong>son</strong>a eren<br />

gebelik periyodu, gebe ve fetüste fizyolojik, psikolojik değişikliklerin meydana geldiği doğal<br />

bir süreçtir. Fakat gebelikte meydana gelen fizyolojik ve psikolojik değişiklikler gebelik<br />

komplikasyonlarının seyrini etkiler. Gebelik komplikasyonlarının çoğunu veya birkaçını<br />

yaşayan gebe kadın kaygı duyabilir. Birçok ani ruhsal değişiklikleri de beraberinde<br />

yaşayabilir. Gebelik döneminde diğer dönemlerden farklı olarak <strong>gebelerin</strong> sağlıklarını<br />

olumsuz etkileyecek zararlardan uzak kalması hem kendisi hem de bebeği için oldukça<br />

önemlidir.<br />

Kesitsel tanımlayıcı desendeki araştırmamız ile Edirne Merkez’de <strong>son</strong> <strong>trimester</strong><br />

<strong>gebelerin</strong> <strong>sosyodemografik</strong> özelliklerini, kaygı düzeylerini, yaşam kalitesini araştırmak,<br />

çalışmanın <strong>son</strong>unda, gebelikte ortaya çıkabilecek kaygıların giderilmesine, sağlıklı bir doğum<br />

yapmasına ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yardımcı olabilecek veri ve <strong>son</strong>uçlara<br />

ulaşmak amaçlanmıştır. Topluma dayalı planlanması doğru verilere ulaşılmasını garanti altına<br />

alırken çalışmanın maliyet ve zorluğunu da arttırmıştır. Çalışma evreni Edirne <strong>şehir</strong><br />

merkezinde yaşayan <strong>son</strong> <strong>trimester</strong> gebe kadınlardır. Araştırmamızda evrenin tamamına<br />

ulaşmayı hedefledik. Araştırmamızda Edirne’deki Devlet Hastaneleri ile Trakya Üniversitesi<br />

Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğinde takip edilen, ebelerin ev ziyaretleri<br />

ile takip ettikleri <strong>son</strong> 3 ayına giren toplam 500 gebe kadına ulaşılmıştır. Araştırmaya katılmayı<br />

kabul eden toplam 340 kişi (%68) çalışmaya alınmıştır.<br />

54


Çalışmada veri toplanmasında araştırmacılar tarafından hazırlanan bir anket<br />

kullanılmıştır. Anket, <strong>gebelerin</strong> demografik bilgileri, Birinci Basamakta Beck Depresyon<br />

Ölçeği, Spielberg’in Durumluluk Kaygı- Sürekli Kaygı Envanteri ve Dünya Sağlık Örgütü<br />

WHOQOL-BREF(TR) gibi geçerlilikleri yüksek uluslar arası standartta sayısal veri<br />

sağlayacak ölçekler kullanılarak güçlü <strong>son</strong>uçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.<br />

Kişisel beyana dayalı bir çalışma olması bir takım kısıtlılıklar oluştursa da ebelerin<br />

yardımı ile <strong>gebelerin</strong> katılımları teşvik edilmiştir. Ayrıca anketin kişisel beyana dayalı olması<br />

okuma yazma bilmeyen kadınların da çalışmaya dahil olması konusunda bir takım kısıtlılıklar<br />

oluşturmuştur. Okuma yazma bilmeyen kadınların da çalışmaya dahil olması konusunda<br />

oluşan kısıtlılıklar ebelerin anket doldurulmasına eşlik etmesiyle aşılmıştır. Kişisel bilgileri<br />

içermeyeceği vurgulanarak katılımcılar anket hakkında bilgilendirilmiş ve <strong>gebelerin</strong> kişisel<br />

bilgilerini gizli tutma gerekçesiyle bu çalışmadan kaçınmak istekleri engellenmeye<br />

çalışılmıştır.<br />

Araştırmamıza katılan <strong>gebelerin</strong> yaş ortalaması 26,9, ortanca yaşı 26 olarak bulundu.<br />

Altınparmak (62)’ın yaptığı çalışmada <strong>gebelerin</strong> yaş ortalaması 26,7 idi. Dülgerler ve ark.<br />

(63) tarafından yapılan çalışmada <strong>gebelerin</strong> yaşları ortalama 26,4 olarak bulunmuştu. Çoğu<br />

çalışma bulgusu bizim araştırmamızdaki bulguyla benzerlik göstermekte olup, anne olma<br />

yaşının genç yetişkinlik dönemi olduğu söylenebilir. TNSA 2003 verilerine göre Türkiye’de<br />

kadınlar en yüksek doğurganlıklarını yirmili yaşlarda yaşamaktadır; en yüksek yaşa özel<br />

doğurganlık hızları 20-29 yaş grubundadır (64).<br />

Araştırmamızda katılımcıların %71.2’si ev hanımı,%29’unun ise herhangi bir işte<br />

çalıştığı tespit edilmiştir. Altınparmak (62)’ın Manisa ilinde yaptığı çalışmasında <strong>gebelerin</strong><br />

%87,0’ı herhangi bir işte çalışmamaktadır. Balcı ve ark. (65) yaptığı çalışmada <strong>gebelerin</strong><br />

%67,6’sı ev hanımı olduğu tespit edilmiştir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA)<br />

2003 verilerine göre çalışan kadın oranının (%42) çalışmamızdaki çalışan kadın oranından<br />

yüksek olduğu görülmektedir (64). Aradaki fark gebelik döneminde kadınların herhangi bir<br />

işte çalışmama.ihtimalinden kaynaklanıyor olabilir. Araştırmamızda çalışan <strong>gebelerin</strong> eğitim<br />

düzeyinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir ki bu beklenen bir bulgudur.<br />

Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> %27,1’i, eşlerinin ise %19,8’i ilkokul ve altı eğitime<br />

sahiptir.Okur-yazar olmama durumu gebe kadınlarda %1’dir. Eşlerinde okur yazar olmayan<br />

yoktur. Edirne’de 2001 yılında yapılan çalışmada bu oran kadınlarda %7,2, erkeklerde ise<br />

%1,5 tespit edilmiştir.(66). 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımına göre Edirne ilinde<br />

ilkokul mezunu olanların oranı erkeklerde %55,9, kadınlarda %54,2 olarak tespit edilmiştir<br />

55


(67). Araştırmamızda ise gebe kadınların %27,1’i, eşlerinin ise %19,8’i ilkokul eğitimine<br />

sahiptir. Bizim araştırmamız <strong>son</strong>ucunda <strong>gebelerin</strong> ve eşlerinin eğitim düzeyi daha yüksek<br />

olduğu tespit edilmiştir. Bunun nedeni de <strong>gebelerin</strong> ve eşlerinin yaşları itibariyle diğer<br />

araştırmalara göre daha genç nüfusu oluşturması ve buna bağlı olarak eğitim düzeyinin<br />

artmasıdır.<br />

Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> %95,4’ünün herhangi bir sosyal güvencesi bulunduğu tespit<br />

edilmiştir. Balcı ve ark. (65) tarafından yapılan araştırmada da <strong>gebelerin</strong> yaklaşık %96’sının<br />

sosyal güvencesi olmasıyla bizim araştırmamızla benzerlik göstermektedir. Araştırmamızda<br />

evde sürekli birlikte yaşayan kişi sayısı ortalama 2,9, olarak tespit edilmiştir. Eker’in (66)<br />

Edirne merkezde yaptığı araştırmada katılımcıların çoğu 4 bireyli ailelerden gelmektedir.<br />

Edirne ilinin sosyoekonomik kültüründen kaynaklanarak genel doğurganlık hızının düşük<br />

olabileceği düşünülmektedir. TNSA 2003’e göre Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı 2,23<br />

iken (64) 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre Edirne toplam doğurganlık hızında 1,66<br />

ile en düşük ildir (66).<br />

Aydemir (68)’in Edirne ilinde 40-59 yaş grubunda yaptığı çalışmada evli kadınların<br />

oranı %81,5 olarak tespit edilmiştir. Türkiye ortalamasından (%86,7) düşüktür. Bizim<br />

araştırmamızda ise tüm gebeler evliydi. Dülgerler ve ark.(63) yaptığı çalışmada da <strong>gebelerin</strong><br />

büyük çoğunluğunun (%90,4) resmi nikahlı olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizin şartlarında<br />

evlilik dışı gebeliğe çok nadiren rastlanmaktadır.<br />

Balcı ve ark (65) Erciyes Üniversitesinde yaptığı araştırmada gebelik sayısı ortalaması<br />

2.3, Efe’nin (10) İstanbul’da yaptığı araştırmada gebelik sayısı 2.3, Altınparmak (62)’ın<br />

Manisa’da yaptığı araştırmada ortalama gebelik sayısı 2,4’tür. Bizim araştırmamızda da<br />

gebelik sayısı ortalama 1.78 olarak tespit edilmiştir. Diğer çalışmalardan biraz daha düşük<br />

gebelik sayısı olması çalışmamıza dahil olan <strong>gebelerin</strong> genç olmaları, ileride tekrar gebe<br />

kalma olasılıklarını da beraberinde getirmektedir.<br />

Araştırmamıza katılan <strong>gebelerin</strong> doğum sayısı ortalama 1,4 olarak tespit edilmiştir. Efe<br />

(10)’nin yaptığı araştırmada doğum sayısı 1.04±1.25, Balcı ve ark. (65) yaptığı araştırmada<br />

0.9±1.1 olarak bulunmuştur ve bizim araştırmamızla benzerlik göstermektedir.<br />

Araştırmamızda katılımcıların %56,5’inin ilk gebeliğidir. Cebeci ve ark.(17) yatığı<br />

araştırmada bu oran %33 olarak tespit edilmiştir. Araştırmamızda ilk gebeliğin olması oranı<br />

daha yüksektir. Bu da bölgenin sosyokültürel özellikleri ile açıklanabilir.<br />

Altınparmak (62)’ın Manisa Merkez’de yaptığı araştırmada <strong>gebelerin</strong> %7,6’sı en az bir<br />

kez isteyerek, %21,4’ü en az bir kez kendiliğinden düşük yapmıştır. 1998 TNSA verilerine<br />

56


göre evlenmiş kadınların %27’sinin en az bir kez isteyerek düşüğü vardır. 100 gebeliğin 15’i<br />

isteyerek düşük olmak üzere toplam 23’ü düşükle <strong>son</strong>uçlanmıştır (69). Araştırmamızda ise en<br />

az bir kez düşük yapan <strong>gebelerin</strong> oranı %12,1 olarak diğer araştırmalardan daha düşük<br />

bulunmuştur.<br />

Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> %2,6’sının en az bir ölü doğumu bulunmaktaydı. Cebeci ve<br />

ark (17) yaptığı çalışmada bu oran %2 olarak tespit edilmiştir ve bizim araştırmamızla<br />

paraleldir.<br />

Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> çocuk sayısı ortalama 1.5 olarak tespit edilmiştir. Yine Efe<br />

(10)’nin yaptığı araştırmada çocuk sayısı ortalama 0,98, Balcı ve ark. (65) yaptığı çalışmada<br />

0,8 olarak tespit edilmiş olup bizim çalışmamızla benzerdir.<br />

Çalışmamızda gebenin ve eşinin eğitim durumu arttıkça gebelik sayısı, kürtaj sayısı,<br />

çocuk sayısı azalmaktadır. İstemli gebelik <strong>son</strong>landırma olmayan <strong>gebelerin</strong> çocuk sayısı kürtajı<br />

olan gebelerden daha düşük bulunmuştur. Bu <strong>son</strong>uca göre kürtajı olanlar ve eğitim durumu<br />

düşük olanların aile planlaması konusunda eksikliği olduğu görülmektedir.<br />

Cebeci ve ark. (17) yaptığı çalışmada önceki gebelite sezeryanla doğum yapan<br />

kadınların oranı %36’dır. Bizim araştırmamızda ise daha önceki gebeliklerinde normal doğum<br />

yapanların oranı %68, sezeryanla doğum yaptıranların oranı ise %36,9 olarak tespit edilmiştir.<br />

Bu oran diğer çalışmayla benzerdir. Araştırmamızda daha önceki gebeliklerinde sezeryan<br />

yaptıranların aylık ortalama geliri daha yüksek bulunmuştur.<br />

Yaptığımız araştırmada Edirne il merkezinde gebeliğin istenmeyen bir gebelik olması<br />

oranı %9,1’dir. Türkiye’de istenmeyen gebelik gibi iyi bir aile planlaması programı ile<br />

önlenebilecek sorunlar varlığını sürdürmektedir. TNSA 1998 (69) verilerine göre Türkiye<br />

genelinde <strong>son</strong> 5 yıldaki doğumların %18,8’inin istenmeden olduğu da düşünülürse bizim<br />

araştırmamızda <strong>son</strong> gebeliğin istenmemesi oranı diğer araştırmalardan düşüktür, bu da<br />

bölgenin aile planlaması hizmetlerinin yeterli olmasından ileri gelebilir.Çalışmamızda<br />

gebenin yaşının, gebelik sayısının artması gebeliğin istenme durumunu azaltmaktadır.<br />

Araştırmamızda katılımcıların %11,2’si herhangi bir ilaç kullanmamaktaydı.Sözeri ve<br />

ark. (52) Sakarya’da yaptığı araştırmada hiç ilaç kullanmayan <strong>gebelerin</strong> oranı %15,8’dir.<br />

Katılımcıların araştırmamızda gebelikleri boyunca demir ve vitamin ilaçlarını kullanma oranı<br />

%56,8 olarak tespit edilmiştir. Diğer araştırmada demir ilacı kullanma oranı %61 olarak tespit<br />

edilmiştir (52). Gebelerin herhangi bir ilaç kullanmama, gebelik süresince demir ve vitamin<br />

ilaçlarını kullanma oranları birbirine benzerdir.<br />

57


Cebeci ve ark (17) yaptığı araştırmada katılımcıların %93’ü gebeliği sırasında, %84’ü<br />

de daha önceki gebeliğinde önemli bir rahatsızlık geçirmemiştir. Dülgerler ve ark yaptığı<br />

araştırmada (66) katılımcıların %88,3’ü gebeliği sırasında, %87,2’si daha önceki gebeliğinde<br />

önemli bir rahatsızlık geçirmemiştir. Bizim araştırmamızda da <strong>gebelerin</strong> %97,7’si gebeliği<br />

sırasında, %96,5’i daha önceki gebeliğinde bir rahatsızlık geçirmemiş olup, bulgular diğer<br />

araştırmalara göre daha iyimserdir.<br />

Araştırmamızda katılımcıların bulantı kusma şikayeti devam edenlerinin oranı %10.6<br />

olarak tespit edilmiştir.Sözeri ve ark (52) yaptığı araştırmada bu oran %19.6’dır. Aradaki fark<br />

bizim araştırmamızın <strong>son</strong> dönem gebelerde yapılması ve bulantı kusma şikayetlerinin<br />

gebeliğin ilk dönemlerinde daha sık görülmesi olabilir. Hamilelikte ilk <strong>trimester</strong>de bulantı ve<br />

kusmalar %50-70 oranında görülmektedir (1). Baş ağrısı şikayeti olan <strong>gebelerin</strong> oranı bizim<br />

çalışmamızda %13,8, Sözeri ve ark. (52) yaptığı çalışmada %17,7 olarak birbirine benzer<br />

bulunmuştur. Araştırmamızda ödem şikayeti olan <strong>gebelerin</strong> oranı %42 iken diğer araştırmada<br />

bu oran %10.6 olarak tespit edilmiştir. Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> yarısına yakının bel ağrısı<br />

şikayeti olduğu tespit edilmiştir. Ödem ve bel ağrısı şikayetlerinin fazla olmasının nedeni<br />

araştırmamızın <strong>son</strong> dönem gebelerde yapılmış olması olabilir. Gebelik ilerledikçe büyüyen<br />

uterusun yaptığı baskı <strong>son</strong>ucu şikayetler <strong>son</strong> <strong>trimester</strong>de artmaktadır (10).<br />

Gebelerin sigara alışkanlıkları sorgulandığında %51,2’sinin hiç sigara içmediği<br />

saptandı. Son bir ayda sigara kullanan <strong>gebelerin</strong> oranı %14,4 idi. Bunlardan 21’i (%6) halen<br />

düzenli sigara kullanmaktaydı. Ülkemizde gebelikte sigara içme konusunda yapılmış ve<br />

ulaşılabilen bazı çalışmaların <strong>son</strong>uçlarına göre 1988-1989 yılları arasında Samsun’da (70)<br />

yapılan bir araştırmada %37, Erzurum’da (71) 1991-1992 yılları arasında yapılan çalışmada<br />

%3, 1999 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesin’de (72) poliklinikte izlenen gebelerde<br />

%16, 2003 yılında Sivas Doğumevi Hastanesi’nde doğum yapan kadınlar arasında gebelikte<br />

sigara içme sıklığı %17 (73) olarak bildirilmiştir. Bizim çalışmamızdaki gebelerde sigara<br />

içme oranı Samsun’da yapılan araştırmadan düşük,diğer çalışmalardan daha yüksek olarak<br />

bulunmuştur. Bu fark bölgesel, sosyokültürel farklılıktan olabileceği gibi, sigara içme<br />

durumunun ölçülüş tarzından da kaynaklanabilir.<br />

Yalçın’ın (74) 2001 yılında Edirne’de yaptığı çalışmada kadınlardan %28,2’sinin<br />

sigara içtiği ve %7,4’ününse sigarayı bırakmış olduğu bulunmuş olup bizim bulgularımıza<br />

oranla kadınların sigara kullanma oranları daha düşüktür. Görüldüğü gibi Edirne ilinde<br />

yapılan çalışmalarda sigara içme oranı ülke ortalamasından oldukça yüksek düzeydedir ve<br />

özellikle kadınlarda artma eğilimi sürmektedir.<br />

58


Diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye’de de sigara tüketimi hızla artmaktadır.<br />

Dünya Sağlık Örgütünün 2002 yılında yaptığı tahminlere göre gelişmiş ülkelerde sigara içme<br />

oranı %28,5, gelişmekte olan ülkelerde ise %29,5 olarak bulunmuştur (75,76). 1997 yılına ait<br />

verilere göre Türkiye’de yetişkinlerde sigara içme sıklığı %50 olarak bildirilmiştir (77).<br />

Ülkemizde değişik zamanlarda yapılan ve genel popülasyonu yansıtan bu çalışmalarda sigara<br />

içme sıklığının %33,6 ile %50 arasında değiştiği görülmektedir ve bu oranlar dünya<br />

ortalamasının üstündedir. Ülkemizde sigara tüketimi 1985-2000 döneminde %89 oranında<br />

artmıştır.(78). Bir toplumda sigara tüketiminin artması sigaradan kaynaklanan gebelik ile ilgili<br />

risklerin artmasına neden olabilir. Gebelik ve doğum <strong>son</strong>rası dönemde sigara içilmesi fetus,<br />

yenidoğan ve çocukta ciddi riskler oluşturmaktadır (79). Gebelikte sigara içilmesi veya<br />

ortamdaki sigara dumanının solunması, fertiliteyi, fetüsün gelişmesini, gebeliğin her<br />

safhasını, doğumu, bebek sağlığını ve gelişimini etkileyebilmektedir (80).<br />

Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> %21,8’inin hiç alkol kullanmadığı, %78,2’sinin de <strong>son</strong> bir<br />

ayda alkol kullanmadığı saptandı ve <strong>gebelerin</strong> yarısından fazlasının <strong>son</strong> bir ayda alkol<br />

kullanmayı bırakmış oldukları tespit edildi. Eker’in (66) Edirne ilinde yaptığı araştırmada 20-<br />

30 yaş arasındaki katılımcılarda alkol kullanma oranı %32’dir. Sağlık Bakanlığının<br />

yayınlamış olduğu 2001 yılındaki raporda ise genç nüfusta alkol kullanım yaygınlığı %42,6,<br />

düzenli alkol kullanımı ise %20,5 olarak bildirilmiştir (81). Görüldüğü üzere genç nüfusta<br />

alkol kullanma oldukça yaygın bir alışkanlıktır. Yalçın’ın (74) Edirne ilini örneklediği tezinde<br />

de erişkinlerin %19,9’unun düzenli alkol kullandığı tespit edilmiştir.<br />

Katılımcıların %0,3’ü hiç gebelik takibi yaptırmamıştı. Gebelik takibini yaptıranların<br />

en sık %33 oranında özel muayenehanelere gittiği tespit edildi. Gebelerin %24,5’i devlet<br />

hastanesine, %14,7’si tıp fakültesi hastanesine, %8’i de sağlık ocaklarına başvurmaktaydı.<br />

Gebelik takiplerinde birinci basamak kurumlarına genel bir güvensizlik bulunmaktadır. Sözeri<br />

ve ark (52) yaptığı araştırmada <strong>gebelerin</strong> %23,2’sinin hiç gebelik takibi yaptırmadığı, gebelik<br />

takiplerini yaptıranların da %35,2’sinin özel hastanelerde, %30,3’ünün devlet hastanelerinde,<br />

%11,6’sının sağlık ocaklarında doğum öncesi bakım hizmetlerinden yararlandıkları tespit<br />

edilmiştir. Çalışmamızda hiç gebelik takibi yaptırmayanların oranı diğer çalışmadan daha<br />

düşük bulunmuştur. Bunun nedeni bölgenin sosyokültürel özelliklerinden ve sağlık<br />

hizmetlerine ulaşım imkanlarının daha iyi olmasıyla ilgilidir. Bölgede doğurganlık oranı ve<br />

ailelerdeki ortalama çocuk sayısının düşük olması gebelikler ve beklenen çocukların aileler<br />

için değerini arttırmakta ve sağlık hizmeti kullanımını arttırmaktadır. Gebelik takiplerinin<br />

yapıldığı yerler açısından ise iki araştırmada da <strong>son</strong>uçlar birbirine paraleldir. 1998 TNSA<br />

59


verilerine göre kadınların %31,9’u hiç doğum öncesi bakım hizmeti almazken TNSA 2003<br />

verilerine göre bu oran %18,6’ya gerilemiştir.Araştırmamızda doğum öncesi hiç bakım<br />

almayan gebe kadın oranı ise çok daha düşüktür. TNSA 2003 verilerine göre, Türkiye’de<br />

özellikle Orta-Doğu Anadolu bölgelerinde yaşayan kadınlarda doğum öncesi bakım<br />

hizmetlerinden yararlanma konusunda sıkıntılar olduğu dikkati çekmektedir. Kültürel<br />

faktörlerin genelde sağlık arama davranışları ve özellikle üreme sağlığı arama davranışları<br />

üzerinde önemli etkisi vardır. Kadınların eğitim seviyesi, üreme sağlığı hizmeti alma<br />

davranışının başlıca belirleyicisidir; düşük eğitim seviyesi sağlık hizmetlerinden yararlanma<br />

oranının da düşük olmasıyla bağlantılıdır. Sağlık hizmetlerinden yararlanma araştırmasında<br />

ortaya konulduğu gibi eğitim seviyesi düşük olan gruplar sağlık ocaklarını, eğitim seviyesi<br />

yüksek olanlar özel doktora gitmeyi tercih etmektedir. Fakat eğitim seviyesi düşük olan<br />

bireylerin düşük gelir sahibi olmalarıyla bağlantılı olarak özel sağlık hizmetlerini<br />

karşılayamama durumu da düşünülmesi gerekmektedir (82,83). Ülkemizde doğum öncesi<br />

bakım hizmetlerinden yararlanma oranı %67,5’dir (84)<br />

Doğum öncesi bakımı almada yeterli kriterleri ilk kontrolün gebeliğin ilk 3 ayı içinde<br />

gerçekleştirilmesi, bakımın sağlık per<strong>son</strong>elinden alınmış olması ve en az dört ve daha fazla<br />

izlem yapılmasıdır (84). Araştırmamızda gebeler, ortalama 7,2 defa takip edilmiştir. Beşer ve<br />

ark (85) Aydın ilinde yaptığı araştırmada <strong>gebelerin</strong> takip sayısının ortalama 4,9 olduğu tespit<br />

edilmiştir. Araştırmamızda bu oran daha yüksek bulunmuştur Takiplere gitme sıklığını<br />

gebenin yaşının daha büyük olması, gebenin ve eşinin eğitim durumunun düşük olması,<br />

kalabalık aile olması ve ortalama gelirin düşük olması, sosyal güvencenin olmaması, gebelik<br />

sayısı ve çocuk sayısının fazla olması azaltmaktadır. Gebelik haftası arttıkça takiplere gitme<br />

sıklığı artmaktadır. Gebelerin çalışmamızda %85,3’ü düzenli aynı doktor tarafından takip<br />

edilmektedir. Sözeri (52) tarafından yapılan çalışmada bu oran %66,1 olarak bizim<br />

araştırmamıza göre daha düşük olarak bulunmuştur. 2003 TNSA verilerine göre annelerin<br />

%81,1’i en az bir kez doğum öncesi bakım almıştır. 1993 ve 1998 <strong>son</strong>uçlarına göre doğum<br />

öncesi bakım alanların oranında belirgin artış vardır. Fakat istenilen düzeyde değildir (51).<br />

Küba, Finlandiya ve Avusturya’da yaşayan tüm kadınların gebelikleri süresince en az bir kez<br />

sağlık per<strong>son</strong>eli ile karşılaştığı görülmektedir. Oysa az gelişmiş ülkeler için oranlar düşüktür<br />

(86).<br />

Sağlık Bakanlığı’na göre; ebeler normal gebeleri ortalama 6 kez, riskli gebelikleri ise<br />

daha fazla kez ziyaret etmelidirler (84). Çetinkaya ve ark. Kayseri’de yaptığı araştırmada<br />

ortalama gebe izleme sayısı 4,9’dur (87). Araştırmamızda ise ebelerin ev ziyareti ortalaması<br />

60


2,0 kez olup diğer araştırmadan daha düşüktür. Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> ebe izleme<br />

ortalamasının Türkiye bütününde 4,2 (88) olan gebe izleme ortalamasından ve Sağlık<br />

Bakanlığı tarafından önerilen ziyaret sayısından düşük olması, gebe kadınların büyük<br />

çoğunluğunun takiplerinde özel hastaneleri tercih etmeleri, sağlık ocaklarından gebelik<br />

takiplerinde fazla yararlanmamaları olarak düşünülse de ebelerin yaptığı gebelik takiplerinde<br />

eksiklik olduğu da görülmektedir. Ayrıca “Ebelerden ev ziyaretlerinde yeterince bilgi ve<br />

destek alıyorum” yargısına katılmayan <strong>gebelerin</strong> oranı fazladır. Kentsel bölgede <strong>gebelerin</strong><br />

eğitim ve sosyal durumları artıp çalışan oranı yükseldikçe evde ebe ziyaretlerinden beklenti<br />

ve bunların etkinliği de düşmektedir. Gebelik izlemlerinin amaca uygun şekilde yapılabilmesi<br />

ve beklenen yararın elde edilebilmesi için; ebeler motive edilmeli ve denetlenmelidir. Birinci<br />

basamak sağlık hizmetlerinin kullanımının arttırılması için buralarda güveni arttırıcı<br />

önlemlere ihtiyaç vardır.<br />

Gebelikteki koruyucu sağlık hizmetlerinden birisi anneyi ve bebeği tetanoza karşı<br />

korumak için iki doz tetanoz aşısı uygulanmasıdır(56). Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> %3,7’sinin<br />

hiç aşı yaptırmadığı, %86,6’sının tetanoz aşısı yaptırdığı bulunmuştur. Kayseri’de (87)<br />

yapılan araştırmada da tetanoz aşısı yaptırma oranı (%94,6) bizim araştırmamızla benzerdir.<br />

Mersin’de (88) yapılan araştırmada ise ilk dozunun yapılma oranı %30 ve ikinci dozun<br />

yapılma oranı %27 olup, daha düşük bulunmuştur. Çalışmanın sadece sağlık ocağına gelenleri<br />

kapsamasından dolayı bu oran düşük bulunmuş olabilir.<br />

Çalışmamızda katılımcıların %1,8’i hiç tetkik yaptırmamıştır. Araştırmamızda en çok<br />

yapılan tetkik ultra<strong>son</strong>dur. Turan ve ark Sivas ilinde yaptığı araştırmada ultra<strong>son</strong> yapılma<br />

oranları devlet hastanesinde %81,1, özel hastanede %97,3 oranlarıyla bizim çalışmamızla<br />

benzerdir (89).<br />

“İhtiyaç hissettiğimde sağlık hizmetine sorunsuz ulaşabiliyorum” yargısına <strong>gebelerin</strong><br />

çoğunluğu katılmaktaydılar. Sağlık hizmetlerine kolay ulaşılabilirlik Edirne’deki <strong>gebelerin</strong><br />

diğer bölgelere göre gebelik takiplerini düzenli yaptırmalarını, ihmal etmemelerini<br />

sağlamıştır. Yine <strong>gebelerin</strong> çoğunluğu “ Görüşmeye gittiğimde doktor bana yeteri kadar<br />

zaman ayırıyor” ve “Takiplerime gittiğim zaman şikayetlerimi, endişelerimi rahatça dile<br />

getirebiliyorum” yargılarına katılmaktaydılar. Bu bulguların ışığında Edirne’de <strong>gebelerin</strong><br />

sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik ve sağlık hizmetlerinden memnuniyeti onların daha sık ve<br />

düzenli gebelik takibini almalarını, bu konuda daha bilinçli olmalarını sağlamıştır.<br />

Araştırmamızda <strong>gebelerin</strong> %93,2’si gebeliği öğrenince sevinmiştir. Ayrıca<br />

katılımcıların yakınlarının ve eşlerinin de büyük çoğunluğu (%95,3) gebeliği öğrenince<br />

61


sevinmiştir. Zaten bulgularımızda da gebeliğin istenen, planlı olma oranı yüksektir. Gebeliğin<br />

istenmesi, planlı olması yakınların ve eşin destek olma oranını da arttırmaktadır.<br />

Araştırmamızda çocuk sayısı eşin gebeliği öğrenince sevinme ve destek olma durumunu<br />

etkilemektedir. Çalışmamızda katılımcıların yakınlarının destek olma oranı %96,5 olarak<br />

tespit edilmiştir. Yakınlarının destek olma durumu çocuk sayısı, evlilik süresi arttıkça<br />

azalmaktadır. Gebeliğin istenmesinin ise yakınların ve eşin desteğini arttırdığı bulunmuştur.<br />

Araştırmamızda katılımcılara en fazla destek olanın da (%28,7) eşleri olduğu tespit edilmiştir.<br />

Dülgerler ve ark. (63) tarafından Ege Üniversitesi’nde yapılan çalışmada da gebeler en fazla<br />

yakınlık ve desteği eşlerinden aldığını belirtmiştir. Araştırmamızda “Gebeliğim eşimle olan<br />

iletişimimi arttırdı” yargısına <strong>gebelerin</strong> çoğunluğu katılmaktaydılar. “Gebeliğim eşimle cinsel<br />

ilişkilerimizi olumsuz etkiledi” yargısına ise <strong>gebelerin</strong> çoğunluğu katılmamaktaydılar. Ege<br />

Üniversitesi’nde yapılan araştırmada ise katılımcıların çoğunluğunu gebeliğin iletişim<br />

yönünden ve cinsel yönden eşiyle ilişkisini etkilemediğini belirtmiştir. Aslan’ın Dokuz Eylül<br />

Üniversitesi’nde yaptığı araştırmada ise cinsel ilişki memnuniyeti gebeliğin <strong>son</strong> döneminde<br />

belirgin azalmaktadır. Yapılan çalışmada cinsel memnuniyet gebelik öncesi %76-%79<br />

oranında bulunurken <strong>son</strong> <strong>trimester</strong>de %40-41 olarak bulunmuştur (90). Efe’nin İstanbul’da da<br />

yaptığı araştırmada da cinsel ilişkide bulunma sıklığının gebelik ayları ilerledikçe azaldığı<br />

saptanmıştır (10).<br />

Gebelikte cinselliği belirleyen faktörler olarak gebenin fiziksel, ruhsal durumu, kişiler<br />

arası değişen bakış açıları gibi bir çok medikal, sosyal, psikolojik faktörler rol oynamaktadır.<br />

Bununla birlikte gebelikte cinsel aktivitelerin bireysel farklılıklar gösterebileceği de<br />

unutulmamalıdır (90).<br />

Çalışmamızda <strong>gebelerin</strong> çoğunluğu “Eşim doğacak bebeğimizle ilgili sevincimi,<br />

heyecanımı paylaşıyor”, “Kendimi anne olmaya hazır hissediyorum” ve “Eşimle doğacak<br />

bebeğimiz hakkında planlar yapıyoruz” yargılarına katılmaktaydılar. Gebeliklerin istenen ve<br />

planlı gebelikler olması, katılımcıların doğacak bebek ile ilgili tutumlarını etkilemektedir.<br />

Gebeliğin istenen, planlanmış gebelik olması, ilk çocuk olması veya çocuk sayısının fazla<br />

olmaması gibi etkenler, eşin desteğini arttırmakta, ayrıca doğacak bebek hakkında gebenin ve<br />

eşinin planlar yapmasını sağlamakta ve gebe kendini anne olmaya daha hazır hissetmektedir.<br />

Araştırmamızda katılımcıların %8,5’i gebelik ve çocuk bakımı ile ilgili hiçbir kaynağa<br />

başvurmamışlardır. Sakarya’da (52) yapılan araştırmada gebeliklerinde hiç kaynak<br />

kullanmayanların oranı (%9,4) bizim çalışmamızla paraleldir. Araştırmamızda katılımcıların<br />

yarısından fazlası (%60,6) gebelikle ilgili kaynak olarak sağlık per<strong>son</strong>eline başvurmuştur.<br />

62


Sakarya’da yapılan araştırmada da sağlık per<strong>son</strong>eline başvurma oranı %57,7 olup, bizim<br />

araştırmamızla benzer bulunmuştur (52).<br />

Kaygı (Anksiyete); bilinmeyen ve anlaşılmayan yakın bir tehlikeyi beklemekte<br />

olmanın doğurduğu huzursuzluk ve gerginlik hissidir. Durumluk kaygı ise; insanın belirli bir<br />

uyarıcı veya durumu, kendisi için potansiyel olarak zararlı, tehlikeli ve tehdit edici olarak<br />

algıladığında ortaya çıkan o andaki kaygı düzeyidir (1). Durumluk Kaygı Ölçeği (STAI),<br />

bireyin belirli bir anda ve belirli koşullarda kendini nasıl hissettiğini belirler. Ölçekten elde<br />

edilen toplam puan değeri 20 ile 80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini,<br />

küçük puan ise düşük kaygı seviyesini belirtir(91). Araştırmamızda da <strong>gebelerin</strong> kaygılarını,<br />

anksiyete durumunu incelemek için Durumluk Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. Çalışmamızda<br />

<strong>gebelerin</strong> Durumluk Kaygı ölçeğinden hesaplanan toplam puanların ortalaması 39,4 puandır.<br />

Cebeci ve ark. (52) yaptığı araştırmada <strong>gebelerin</strong> ortalama durumluk kaygı puanları 40 ile<br />

bizim araştırmamızla benzer bulunmuştur. Costa ve ark. 1999 yılında yaptığı araştırmada<br />

<strong>gebelerin</strong> birinci <strong>trimester</strong>da durumluk kaygı puan ortalamaları 37,0 iken ikinci <strong>trimester</strong>de<br />

38,4, üçüncü <strong>trimester</strong>de ise 40,6 puana yükselmektedir (92). Genez (1) Samsun’da 2002<br />

yılında yaptığı araştırmasında gebeliğinin üçüncü <strong>trimester</strong>inde olan kadınların durumluk<br />

kaygı düzeylerini bir ve ikinci <strong>trimester</strong>inde olanlardan daha yüksek bulmuştur. Bizim<br />

çalışmamızda katılımcıların tümü gebeliklerinin <strong>son</strong> dönemlerindedir.<br />

Gebeliğin üçüncü <strong>trimester</strong>i doğuma da yaklaşıldığı anlamına gelmektedir. Doğum<br />

sıkıntılı bir olaydır. Doğuma yaklaştıkça kişinin endişesinin de artması beklenir. Artan endişe<br />

kişide kaygı düzeyinin çoğalmasına neden olabilir. Araştırmamızda gebenin yaşının arttıkça<br />

durumluk kaygı düzeyi puanın azaldığı saptanmıştır. Bu konuda oluşturulan regresyon<br />

modelinde de kaygı düzeyi skoru ile gebenin yaşı arasındaki ilişki istatiksel anlamlı<br />

bulunmuştur. Bu durumda değişkenler incelendiğinde kişilerin kaygı düzeyi skorunda gebenin<br />

yaşı etkili bir değişkendir. Costa ve ark. yaptığı araştırmada da gebelik yaşı arttıkça durumluk<br />

kaygı düzeyinin azaldığı görülmektedir. Daha genç yaştaki kadınlar, anksiyete açısından daha<br />

risklidirler (93). Yaş ilerledikçe gebe kadının daha önce doğum ve gebelik geçirme ihtimali<br />

daha yüksektir. Gebenin bu konuda tecrübesi olduğu için gebelikle ilgili korkuları, endişeleri<br />

hiç gebelik geçirmemiş bir kadına göre daha azalmıştır.<br />

Katılımcıların eşlerinin destek olma durumu ile <strong>gebelerin</strong> kaygı düzeyi arasında<br />

negatif ilişki vardı. Ayrıca eşlerin çocukları olacağına sevinme durumu ile de <strong>gebelerin</strong> kaygı<br />

durumunun azalması ilişkiliydi. Eşlerin destek olma durumu arttıkça katılımcıların kaygıları<br />

azalmaktaydı. Yapılan diğer araştırmalarda da eşin gebelik döneminde destek olma oranının<br />

63


artmasıyla gebelerde kaygı düzeyinin azaldığı saptanmıştır (94). Bu araştırmalar, gebe kadının<br />

ilişkilerinde desteklenme gereksinimini kuvvetlendirir. Desteklendiğini hisseden gebe kadının<br />

yaşamı olumlu yönde etkilenirken, desteğin yetersiz olması gebelikteki emosyonel<br />

değişiklikleri, anksiyeteyi arttırır. Araştırmamızda gebelik takiplerini sürekli aynı doktorun<br />

yapıyor olması ile katılımcıların kaygı düzeylerinin ve depresyon düzeylerinin az olması<br />

arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır. Sürekli aynı doktora takibe gitmek, <strong>gebelerin</strong><br />

korkularını, endişelerini doktorlarınla daha rahat paylaşmasını sağlıyor olabilir. Çalışmamızda<br />

ebelerin ev ziyareti sıklığının artması ile <strong>gebelerin</strong> kaygı düzeyinin azaldığı saptandı.<br />

Katılımcıların gebelik ve doğumla ilgili kaygılarının, korkularının ev ziyaretlerinde ebeler<br />

tarafından yeterli destek ve konu hakkında bilgi verilerek giderilmesi gerekmektedir.<br />

Gebenin eğitim durumu, evlilik süresi, ailenin ortalama geliri, çocuk sayısı, evde<br />

yaşayan kişi sayısı, gebelik haftası, doktor takibine gitme sıklığı, çalışma durumu ile<br />

durumluk kaygı düzeyi arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.<br />

Depresif belirtilerin toplum içindeki nokta prevalansı %13 ile %20 arasında<br />

değişmektedir, yaşam boyu depresif bozukluk gelişme riski kadınlar için %10 ile %25,<br />

erkekler için %5 ile %12 olarak bildirilmektedir (95). Gebelikte, evlilik ilişkilerinde<br />

değişmeler, yeni sorumlulukların kazanılması, sosyal ve ekonomik sıkıntılar, doğum ve<br />

bebeğin doğumu ile ilgili pek çok sorun yaşanabilir. Bu sorunlar beraberinde ağır bir yük ve<br />

stres oluşturur. Depresyon, hafif ya da ağır düzeyde, hamilelikte en sık görülen ruhsal<br />

bozukluktur (96). Depresyon 25-35 yaş arasında daha sık görülür ki bu kadınların doğurganlık<br />

çağı olarak da kabul edilebilir. Doğurganlık dönemi, kadınlarda depresyonun başlaması<br />

açısından yüksek riskli dönemdir. Agerter ve ark. yaptığı araştırmada gebelerde depresyon<br />

oranı yaklaşık %10’dur (24). Araştırmamızda katılımcıların Beck depresyon skoru ortalaması<br />

1,3 puandı. Katılımcılardan 37 (%11,0) kişi kesme değeri olan 4 ve üzeri puan almıştı. Bu<br />

bulgu daha önce yapılan çalışmalarda elde edilen oranlar ile uyumlu gözükmektedir. Cebeci<br />

ve ark yaptığı araştırmada da <strong>gebelerin</strong> %12’sinde Beck Depresyon Ölçeğine göre yüksek<br />

depresyon semptomu saptanmıştır (17).<br />

Araştırmamızda katılımcıların depresyon düzeyi ile kaygı düzeyi ortalamaları pozitif<br />

ilişkilidir. Diğer araştırmalarda da depresif duygu durumu olanların kaygı düzeyinin de arttığı<br />

saptanmıştır.(96). Gebelerde kaygının artması depresif semptomlara yol açabileceği gibi<br />

depresyonun olması gebenin endişesinin, anksiyetesinin artmasına neden olarak iki durum<br />

birbirini etkileyebilir.<br />

64


Araştırmamızda kalabalık aile ortamında yaşayan <strong>gebelerin</strong> daha çok depresyona<br />

girdiği görülmüştür. Ortalama geliri az olan gebelerde daha çok depresyon saptanmıştır.<br />

Sosyo ekonomik şartların daha düşük olması <strong>gebelerin</strong> bu dönemde ve gebelik <strong>son</strong>rası<br />

dönemde depresyon için risk faktörlerindendir (96). Araştırmamızda gebenin yaşı, evlilik<br />

süresi, çocuk sayısı, gebelik haftası, doktor takip sayısı, ev ziyareti sayısı ile Beck Depresyon<br />

Ölçeği arasındaki ilişki anlamlı değildir. Çalışmamızda gebenin eşinin eğitim durumunun<br />

artması lineer regresyon analizlerine göre gebede depresyon durumunu azaltmaktadır.<br />

Gebenin eğitim durumuyla depresyon arasında ise anlamlı fark saptanmamıştır. Eğitim<br />

durumu yüksek olan eşler, daha bilinçli olup, gebe kadınlara daha fazla destek olmasına bağlı<br />

depresyon azalmış olabilir.<br />

Araştırmamıza göre istenen bir gebelik olması gebelerde depresyonu azaltmıştır.<br />

Ayrıca katılımcının, eşinin ve yakınlarının gebe olduğunu öğrenince sevinme durumu ile<br />

depresyon arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır. Diğer araştırmalardaki <strong>son</strong>uçlar da<br />

bizim araştırmamızla paraleldir. (93). Gebeliğin istenmeyen, planlanmayan gebelik olması,<br />

eşin, yakınlarının, sosyal desteğin azlığı gebelik ve <strong>son</strong>rası depresyon gelişmesine neden<br />

olabilir (96).<br />

Araştırmamızda katılımcıların <strong>son</strong> bir ay içinde sigara kullanma, halen düzenli sigara<br />

içme, yaşamı boyunca alkol kullanma durumu ile depresyon arasındaki istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki saptandı. Bir çok psikiyatrik hastalıkta sigara içme prevalansı yüksektir (97).<br />

Depresyon hikayesi olan hastalarda sigara bırakma başarısı daha düşük olduğu gibi, depresif<br />

semptomlar da daha çok görülür ve depresyon hikayesi olmayan hastalarla kıyaslandığında<br />

sigara bırakıldıktan <strong>son</strong>ra depresyon tekrarlama riski daha yüksektir (97). Fidan ve ark’nın<br />

sigara bıraktırma polikliniğine başvuran hastalarda yaptıkları bir çalışmada sigara içmeye<br />

devam eden grupta, bırakmışlara göre hem anksiyete hem de depresyon skorları anlamlı<br />

olarak daha yüksek bulunmuştur (98).<br />

Yaşam kalitesi kişinin yaşadığı kültür ve değer sistemleri çerçevesinde amaçları,<br />

beklentileri, standartları ve ilgileri ile ilişkili olarak yaşamdaki pozisyonunu algılması<br />

şeklinde tanımlanır. Kişinin fiziksel sağlığı, psikolojik durumu, inançları, sosyal ilişkileri ve<br />

çevresiyle ilişkisinden karmaşık bir yolla etkilenen geniş bir kavramdır. Yaşam kalitesi<br />

kültürel, sosyal ve çevresel kavramlarla iç içe subjektif bir değerlendirmedir.<br />

Dünya sağlık örgütü yaşam kalitesi değerlendirme anketi (World Health Organization<br />

Quality of Life Assessment - WHOQOL-BREF) bireyin yaşam kalitesini nasıl algıladığını<br />

değerlendiren bir ankettir. Yaşam kalitesinin pozitif ve negatif yönlerini belirler (41).<br />

65


WHOQOL-BREF, gerek sağlıkla ilgili, gerekse sosyoekonomik değişkenlerdeki farklılıklara<br />

duyarlı bir gereç olarak kabul edilebilir. WHOQOL-BREF (TR) Türkler için Dünya Sağlık<br />

Örgütü Yaşam kalitesi kısa formudur. 0-20 puan üzerinden hesaplanan fizik, psikolojik,<br />

sosyal, çevre ve ulusal çevre alan puanları yükseldikçe yaşam kalitesi yükselmektedir.<br />

Araştırmamızda yaşam kalitesi bedensel, ruhsal, sosyal, çevresel alan puan<br />

ortalamaları sırasıyla 12,8, 14,5, 15,0, 14,5, 13,9 olup sağlıklı kadınlarınkine benzer<br />

bulunmuştur. Manisa’da yapılan çalışmada da <strong>gebelerin</strong> yaşam kalitesi alt ölçekleri skorları<br />

da bizim bulgularımızla benzerdir (62).<br />

Araştırmamızda kaygı düzeyi ve depresyonun artması yaşam kalitesini etkilemektedir.<br />

Jomeen ve ark (99) yaptığı çalışmada da depresyonun yaşam kalitesini düşürdüğü<br />

bulunmuştur. Gebenin depressif veya kaygılı olması yaşam kalitesini fiziksel, ruhsal, sosyal<br />

yönden etkileyecektir. Araştırmamızda yaşam kalitesi, gebenin eşinin eğitim durumunun iyi<br />

olması, istenen gebelik olması, eşinin, yakınlarının sevinme ve destek olma durumu ile<br />

artmaktadır. Manisa’da yapılan çalışmada da benzer <strong>son</strong>uçlar bulunmuştur (62).<br />

Araştırmamızda yaşam boyunca alkol kullanan <strong>gebelerin</strong> yaşam kalitelerinin bozulduğu<br />

saptanmıştır. Alkol kullanımı fiziksel hastalıklara yol açabileceği gibi ruhsal hastalıklar ve<br />

sosyal çevreyle de uyumu bozmaktadır. Gebelikte alkol kullanımı gebe ve fetus üzerinde bir<br />

çok komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bütün bunların <strong>son</strong>ucunda alkol kullanan<br />

gebenin sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin daha kötü olduğu söylenebilir.<br />

Çalışmamızda doktor takibine daha sık giden <strong>gebelerin</strong> yaşam kalitesinin daha iyi<br />

olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca çalışmamızda daha önceki gebeliğinde sezeryan ile doğum<br />

yapanların da yaşam kalitesinin daha iyi olduğu tespit edilmiştir. Bu <strong>son</strong>uçlar bize<br />

sosyoekonomik düzeyi iyi olan kadınların sağlık hizmetlerine daha kolay ulaştığını, yaşam<br />

kalitesinin daha iyi olduğunu gösterir.Manisa ilinde yapılan araştırmada da bizim<br />

araştırmamızla benzer <strong>son</strong>uçlar elde edilmiştir (62).<br />

Bu çalışma gebeliğinin <strong>son</strong> döneminde olan kadınların kaygı düzeyleri, sağlıkla ilişkili<br />

yaşam kaliteleri ve bunlara etki eden faktörleri belirlemeye yardımcı olmuştur. Gebelik<br />

dönemi kadının hayatında en özel dönemlerden biridir. Hamileliğin ilk dönemlerinden<br />

başlayarak kişide biyolojik, psikolojik değişiklikler meydana gelmektedir. Gebelik dönemi<br />

çeşitli biyolojik ve psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir. Bu nedenle gebe kadın bu<br />

dönemde daha hassastır, daha çok ilgi ve alaka beklemektedir ve gebenin fiziksel, psikolojik,<br />

sosyal yönden yaşam kalitesini etkilemektedir. Eğitim durumu, istenen gebelik olması,<br />

yakınlarının ve eşinin destek olması gebenin yaşam kalitesini arttırmaktadır.<br />

66


Kadın yaşadığı gebelik süresince kaygı duymaktadır. Özellikle gebeliğin <strong>son</strong><br />

döneminde doğuma yaklaştıkça kadının kaygısı daha fazla artmaktadır. Kaygının fazla olması<br />

kadının ruh sağlığını bozabilmektedir. Doğacak bebek üzerinde de gebelik dönemindeki<br />

duygu durumun olumsuz etkileri olabilmektedir.<br />

Gebeliğin istenen bir gebelik olması, eşin ve yakınlarının sevinmesi ve destek olması<br />

yaşam kalitesi gibi kaygı düzeyi ve depresyona da etkisi vardır. Açık olan bu dönemdeki<br />

kadınlarda ailenin, yakınlarının, eşin desteğinin gebenin depresyon riskini, kaygılarını<br />

azalttığıdır. Desteğin olmadığı ailelerde daha fazla kaygı, daha fazla depresyon saptanmıştır.<br />

Bu da gebenin sağlığı yanında bebeğin sağlığını da olumsuz etkileyebilir.<br />

Aile hekimi bütüncül ve sürekli yaklaşım içinde gebelik dönemindeki ruhsal, fiziksel<br />

değişiklikleri en kolay fark edebilecek ve yardımcı olabilecek hekimdir. Bu dönemde gebelik<br />

takiplerinin düzenli yapılması, gebelikle ilgili risklerin değerlendirilmesi, bunlara yönelik<br />

önlem ve taramalarda sağlığın korunması, oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi aile<br />

hekiminin görevlerindendir. Bunun yanı sıra aile hekiminin gebe kadının kaygılarını<br />

gidermesi, destek olması, ailesi ve yakınlarıyla da görüşmesi, gebenin, ailesinin psikososyal<br />

gereksinimlerini saptaması ve gebeliğin getirdiği bu yaşam değişikliğine ailenin uyumunu<br />

sağlaması <strong>gebelerin</strong> ve doğacak bebeğin sağlığı için gereklidir. Gebeliğin istenmemiş,<br />

planlanmamış olması gebe kadının kaygı ve depresyonunu arttırmakta, yaşam kalitesinin<br />

bozulmasına neden olmaktadır. Aile hekimleri tarafından sağlanacak aile planlaması<br />

hizmetleri ve gebelik öncesi bakım ve danışmanlıklar ile istenmeyen gebeliklerin önüne<br />

geçilip ailenin gebeliğe hazırlanması sağlanabilir.<br />

Gebelerin sağlığını etkileyen önemli faktörlerden biri de eğitim ve sosyoekonomik<br />

düzeydir. Eğitim düzeyi arttıkça <strong>gebelerin</strong> düzenli takiplere gittiği, kontrollerini yaptırdıkları<br />

görülmüştür. Sosyoekonomik düzey arttıkça istenmeyen, planlanmamış gebeliklerin sayısı da<br />

azalmaktadır. Kadınların eğitim, sosyoekonomik durumunun iyileşmesi, <strong>gebelerin</strong> bu özel<br />

dönemini daha sağlıklı ve rahat geçirmeleri ve doğacak bebeğin de sağlıklı olması,<br />

komplikasyon riskinin az olması üzerine etkisi vardır.<br />

67


SONUÇLAR<br />

Edirne il merkezinde <strong>son</strong> <strong>trimester</strong> gebe kadınların kaygı düzeyleri, sağlıkla ilgili<br />

yaşam kaliteleri, bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla yürütülmüş olan<br />

çalışmamızdan elde edilen <strong>son</strong>uçlar şu şekildedir.<br />

1. Araştırmamıza katılan kadınların yaş ortalamaları 26,9 idi. Katılımcıların %71.2’si<br />

ev hanımı ve %26,2’si ilkokul mezunuydu. Eşlerinin ise %19,7’si ilkokul mezunuydu.<br />

Katılımcıların %4,7’sinin sosyal güvencesi yoktu.<br />

2. Katılımcıların evde sürekli yaşayan kişi sayısı ortalama 2,9’du. Ailelerinin aylık<br />

gelirleri ortalama 1106,8’di.<br />

3. Katılımcılardan %56,5’nin ilk gebeliğiydi. Gebelik sayısı ortalama 1,8 idi.<br />

Gebelerin %65’nin daha önce hiç doğumu yoktu. Daha önce doğum yapmışların doğum<br />

sayısı ortalama 1,4 olarak tespit edildi. Gebelerin çocuk sayısı ortalama 1,5’di. Katılımcıların<br />

%66,2’sinin hiç çocuğu yoktu.<br />

4. Gebelerin daha önceki doğum tercihlerine bakıldığında %68’inin normal doğum<br />

öyküsü varken, sezeryanla doğum yapanların oranı %36,9 olarak tespit edildi.<br />

5. Katılımcıların gebelik haftaları ortalama 31,6 (28-40) idi. Gebelerin %96,2’si tıbbi<br />

yardım almadan gebe kamıştı. Tıbbi yardım alanların %76,9’u aşılama, %23,1’i ise tüp bebek<br />

yöntemini kullanmıştı. Gebeliklerin %90,9’u istenen gebelikti.<br />

6. Katılımcıların % 97,7’si gebeliklerinde, %96,5’i daha önceki gebeliklerinde önemli<br />

bir rahatsızlık geçirmemişti. Herhangi bir kronik hastalığı olmayanların oranı da %97,1 idi.<br />

68


7. Katılımcıların sigara kullanma durumuna bakıldığında <strong>gebelerin</strong> %51,2’si hiç sigara<br />

kullanmamıştı. Son 1 ayda sigara kullanan <strong>gebelerin</strong> oranı %14,4 idi ve bunlardan 21’i (%6,2)<br />

halen düzenli sigara kullanmaktaydı.<br />

8. Katılımcıların %0,3’ü hiç gebelik takibi yaptırmamıştı. Katılımcıların gebelik<br />

takiplerini en sık (%33) özel muayenehanelerde yaptırdıkları görüldü. Gebelerin %85,3’ünün<br />

gebelik takiplerini sürekli aynı doktorda yaptırdığı tespit edildi. Gebelik takiplerine gitme<br />

sayısı ortalama 7,2 idi.<br />

9. Gebelerin %85’inin evine ebeler tarafından hiç ev ziyareti yapılmamıştı. Ebelerin ev<br />

ziyareti sayısı ortalama 2,0’dı ve “Ebelerden ev ziyaretlerinde yeterince bilgi ve destek<br />

alıyorum” yargısına <strong>gebelerin</strong> ortalama katılma puanı “katılmıyorum” alanına düşmekteydi.<br />

10. Katılımcılardan %93,2’si gebe olduğunu öğrenince sevinmişti. Yakınları ve eşi bu<br />

habere sevinen ise %95,3 kişiydi. Katılımcıların %96,5’i yakınlarının gebeliğinde destek<br />

olduğunu belirtti. Katılımcılara gebelikleri sırasında en fazla destek olan kişi ise eşleriydi.<br />

11. Katılımcıların gebeliğin eşle olan iletişimi arttırdığı yargısına katılma oranları<br />

“katılıyorum”, gebeliğin cinsel ilişkiyi olumsuz etkilediği yargısına katılma oranları ise<br />

“katılmıyorum” alanına denk gelmekteydi.<br />

12. Gebenin ve eşinin eğitim durumu düşük olan ailelerin daha kalabalık olduğu<br />

belirlendi. Gebenin ve eşinin eğitim durumu ile ailenin ortalama gelirini artmakta gebelik ve<br />

çocuk sayıları azalmaktaydı.<br />

13. Katılımcıların gebelik sayısı ile gebeliği isteme oranı azalmaktaydı.<br />

14. Çalışan gebelerde sigara ve alkol kullanımının daha fazla olduğu tespit edildi.<br />

Gebelerin sigara kullanma durumu ile alkol kullanma durumu koraleydi.<br />

15. Gebelerin takiplere gitme sayısı gebenin ve eşin eğitim durumu, ailenin ortalama<br />

geliri, sosyal güvencenin olması, gebelik sayısı, çocuk sayısı ve gebelik haftası ile artıyordu.<br />

16. Gebeliği isteyen katılımcıların %98,4’ünün eşleri de gebeliği öğrenince sevinmişti.<br />

Evlilik süresi, evde sürekli yaşayan kişi sayısı, çocuk sayısı arttıkça gebelik döneminde eşin<br />

desteği azalmaktaydı.<br />

17. Gebelerin kaygı düzeyi arttıkça depresyon skoru da artmaktaydı. Katılımcıların<br />

durumluk kaygı düzeyi ve Beck Depresyon ölçeği skorlarının yüksek olması, yaşam kalitesini<br />

düzeyini düşürmekteydi.<br />

18. Durumluk kaygı düzeyi skoru; gebenin yaşının ileri olması, gebelik takibini sürekli<br />

aynı doktorun yapması, yüksek yaşam kalitesi skorundan olumlu etkileniyordu.<br />

69


19 .Beck depresyon ölçeği skoru; gebenin eşinin eğitim düzeyinin yüksek olması,<br />

gebeliğin istenmesi ve sürekli aynı doktorun gebelik takibini yapması durumundan olumlu<br />

etkileniyordu.<br />

20. Yaşam kalitesi skoru; katılımcının gebelik sayısının fazla olması, daha önceki<br />

gebelikte sezeryan öyküsü, sık gebelik takiplerine gitme, eşin gebeliği öğrenince sevinmesi ile<br />

olumlu etkilenirken, durumluk kaygı düzeyi skorunun yüksek olmasından olumsuz<br />

etkileniyordu.<br />

70


ÖZET<br />

Bebek sahibi olmak mutlu bir olaydır fakat kadınlar gebelik döneminde zor ve stresli<br />

zaman geçirebilir. Birçok kadın gebelik süresince anksiyetesi yükselir. Gebe kadınların<br />

kendilerinin ve bebeklerinin ruhsal sağlığını etkileyen faktörlerden uzak durması önemlidir.<br />

Bu çalışmanın amacı Edirne’de yaşayan üçüncü <strong>trimester</strong> gebe kadınların kaygı, depresyon ve<br />

yaşam kalitesinin düzeyleri ve bunları etkileyen faktörleri belirlemektedir.<br />

Hamile kadınların <strong>sosyodemografik</strong> ve obstetrik özellikleri, hamilelik hakkındaki<br />

tutum ve davranışları hakkında sorular ile durumluluk kaygı düzeyi ölçeği, birinci basamak<br />

için Beck depresyon ölçeği ve WHOQOOL yaşam kalitesi ölçeğini içeren anket Nisan–<br />

Haziran 2007 tarihleri arasında Edirne’de saptanan <strong>son</strong> <strong>trimester</strong> 340 gebe kadına<br />

uygulanmıştır.<br />

Gebe kadınların % 56,6’sının ilk gebeliğiydi ve %90,9’u istenilen gebelikti. Gebe<br />

kadınların %97,7’sinde önemli bir sağlık problemi yoktu, sigara içme oranı %14,4 ortalama<br />

doktor ziyaretleri %7,2 ve ortalama ebe ev ziyaretleri 2,0 idi.<br />

Kaygı seviyesi genç yaşta artmaktaydı. Kalabalık aileler, sosyo ekonomik durumun<br />

düşük olması, istenmeyen gebelikler, sigara ve alkol tüketimi depresyon seviyesini arttırmakta<br />

ve yaşam kalitesini kötüleştirmekteydi.<br />

Sonuç olarak, gebe kadınların sosyo ekonomik ve eğitim durumlarının iyileşmesi,<br />

gebelik takiplerinde ruhsal durum ve etkileyen faktörlerin izlenmesi sağlıklı bir gebelik<br />

dönemi geçirilmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesini sağlayacaktır.<br />

Anahtar kelimeler: Gebelik, durumluluk kaygı düzeyi envanteri, WHOQOOL yaşam<br />

kalitesi ölçeği, birinci basamak için Beck depresyon ölçeği, Edirne.<br />

71


SOCIODEMOGRAPHIC CHARACTERISTICS, HEALTH QUALITIES<br />

AND ANXIETY LEVELS OF THIRD TRIMESTER PREGNANT<br />

WOMEN LIVING IN EDİRNE<br />

SUMMARY<br />

Having a baby is a happy event but mother may have a hard and stressfull time in<br />

pregnancy. Most of the women feel some anxiety during pregnancy. It is important pregnant<br />

women should stay away from factors that have an effect on their mental health for<br />

themselves and their babies. The aim of this study was to determine the anxiety, depression<br />

and quality of life levels and effecting factors in third <strong>trimester</strong> pregnant women living in<br />

Edirne, Turkey.<br />

A questionnaire including items about sociodemographic and obstetric characteristics,<br />

attitudes and behaviours about the pregnancy, state anxiety invantory, Beck depression scale<br />

for primary care and WHOQOOL quality of life scale has applied to 340 last trimaster<br />

pregnant women determined in Edirne, Turkey in between April-June 2007.<br />

It was the first pregnancy for 56.6% and wanted in 90.9% of them. There was not an<br />

important health problem in 97.7%, smoking rate was 14.4%. Average physician visits was<br />

7.2 and average midwife home visit was 2.0 times per women.<br />

Anxiety level was increased by younger age. Crowded families, low socioeconomic<br />

status, unwanted pregnancies, cigaret and alcohol consumption were increase the depression<br />

level and worsen the quality of life level.<br />

72


In cunclution, enhancing the socioeconomic and educational status, surveying mental<br />

state and effecting factors in pregnancy follow-ups would provide a healthy pregnancy period<br />

and high quality of life for pregnant women.<br />

Key words: Pregnancy, State Anxiety Invantory, WHOQOOL quality of life scale,<br />

Beck depression scale for primary care, Edirne, Turkey.<br />

73


KAYNAKLAR<br />

1. Genez D. Hamile Kadınların Kaygı Düzeyleri (tez). Samsun: Ondokuz Mayıs<br />

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; 2002.<br />

2. Cunningham FG, Gant NF, Leveno KJ, Gilstrap LC, Hauth JC, Wenstrom KD<br />

(Çeviri editörü: AC Akman). Gebelik; Genel Bakış. Williams Doğum Bilgisi Cilt 1.<br />

21. baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri; 2005. s. 15-30.<br />

3. Özgünen T. Üreme Fizyolojisi. Çiçek MN, Akyürek C, Çelik Ç, Haberal A<br />

(Editörler) Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi’nde. Ankara: Güneş Kitapevi; 2004.<br />

s. 99-107.<br />

4. Varol FG, Sayın NC. Fertilizasyon ve Yarıklanma. Beksas MS, Demir N, Koç A,<br />

Yüksel A. (Koordinatörler). Obstetrik; Maternal ve Fetal Tıp ve Perinatoloji’de.<br />

Ankara: Medikal Network, 2001. s.42-51.<br />

5. Fenkci İV. Maternal Fizyoloji. Çiçek MN, Akyürek C, Çelik Ç, Haberal A<br />

(Editörler) Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi’nde. Ankara: Güneş Kitapevi; 2004.<br />

s. 161-76.<br />

6. Cunningham FG, Gant NF, Leveno KJ, Gilstrap LC, Hauth JC, Wenstrom KD<br />

(Çeviri editörü: AC Akman). Annenin Gebeliğe Adaptasyonu. Williams Doğum<br />

Bilgisi Cilt 1. 21. baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri; 2005. s. 167-200.<br />

7. Özcebe H, Aslan D. Halk Sağlığı Bakış Açısı ile Doğum Öncesi Bakım. Beksas MS,<br />

Demir N, Koç A, Yüksel A. (Koordinatörler). Obstetrik; Maternal ve Fetal Tıp ve<br />

Perinatoloji’de. Ankara: Medikal Network. 2001. s.580-8.<br />

8. Kısa C, Yıldırım SG. Gebelik; postpartum dönem ve ruhsal bozukluklar. 3P Dergisi<br />

2004; ek 4:30-7.<br />

74


9. Read J. ABC of sexual health-sexual problems associated whith infertility pregnancy<br />

and agening. BMJ 1999; 318: 587-9.<br />

10. Efe H. Gebeliğin Kadın Cinselliği Üzerine Etkileri (tez). İstanbul: Haseki Eğitim ve<br />

Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum Kliniği; 2006.<br />

11. Sarah LB, Barbara LP, Jill MC, Psikiyatri ve Reprodüktif Süreç. Benjamin JS,<br />

Sadock MD, Virginia A (Editörler) (Çeviri editörleri: Aydın H, Bozkurt A). Kaplan<br />

& Sadock Comprehensive Textbook of Psychiatry’de Cilt 3. 8. baskı. Ankara:<br />

Güneş Kitapevi; 2007. s.2305-14.<br />

12. Sadıkoğlu G. Aile Hekimliğinde Kadınların Ruh Sağlığı. Bilgel N (Editör). Aile<br />

Hekimliği’nde. Bursa: Medikal Tıp Kitapevi; 2006. s. 571-581.<br />

13. Yeşiltepe OÜ. Yüksek riskli gebelerde hemşirelik bakımı. Perinatoloji Dergisi<br />

2004; 12(1): 11-5.<br />

14. Pehlivan K. Kadın Psikiyatrik Hastalarının Cinsel Yaşam, Evlilik, Aile Planlaması<br />

ve Kontrasepsiyon, Gebelik ve Çocuk Sahibi Olması, AIDS, Cinsel Yolla Bulaşan<br />

Hastalıklar Açısından Riskli Davranışlarının Genel Popülasyonla Karşılaştırılmalı<br />

Çalışması (tez). İstanbul: Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim<br />

Araştırma Hastanesi; 2004.<br />

15. Akdeniz F, Gönül AS. Kadınlarda üreme olayları ile depresyon ilişkisi. Klinik<br />

Psikiyatri Dergisi 2004; Ek 2:70-4.<br />

16. Burt V, Hendrick VC (Eds.). Clinical Manual of Womens Menthal Health. London:<br />

Amerikan Psychiatric Publishing; 2005: p.145-77.<br />

17. Altınay SA, Aydemir Ç, Gökal E. Puerperal dönemde depresyon semptom<br />

prevalansı: Obstetrik risk faktörleri, kaygı düzeyi ve sosyal destekle ilişkisi. Kriz<br />

Dergisi 2002;10(1):11-8.<br />

18. Kara B, Çakmaklı B, Nacak E, Türeci F. Doğum <strong>son</strong>rası depresyon. STED 2001;<br />

10(9): 333-4.<br />

19. Llewellyn AM, Stowe ZN, Nemeroff CB. Depression during pregnancy and the<br />

puerperium. J Clin Psychiatry 1997; 58(suppl 15): 26-32.<br />

20. Gülpek D, Pırıldar ŞA, Bayraktar E. Gebelik ve doğum <strong>son</strong>rası dönemde panik<br />

bozukluğu ve tedavisi. Klinik Psikofarmokoloji Bülteni 2005; 15(2):84-92.<br />

21. Gülseren L. Kadın üreme hormonları ve depresyon. 3P dergisi 2005;13 (ek 1):25-7.<br />

75


22. Beşer N, Öz F. Kemoterapi alan lenfomalı hastaların anksiyete- depresyon düzeyleri<br />

ve yaşam kalitesi. CÜ Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 2003;7(1):47-58.<br />

23. Nonacs R, Cohen LS. Postpartum mood disorders: diagnosis and treatment<br />

guidelines. J Clin Psychiatry 1998; 59 suppl 2:34-40.<br />

24. Agerter DC, Rasmussen NH, Sutor B. Depression. In: Rakel RE (Editör).<br />

Textbook of Family Medicine. 7th Ed. Philedelphia: Sounders Elseiver; 2007: p. 1387-<br />

1410<br />

24. Yonkers KA, Kidner CL. Sex differences in anxiety disorders. In: Lewis HF,<br />

Williams TS, Panetta JA. Herrora JM (Eds.). Psychiatric illness in women.<br />

Emerging treatments and research. London: American Psychiatric Publishing; 2002.<br />

p:5-30<br />

25. Karamustafalıoğlu N, Tomruk N. Postpartum hüzün ve depresyonlar. Duygudurum<br />

Dizisi 2000; 2:64-71.<br />

26. Nonacs R, Cohen LS. Depression during pregnancy: Diagnosis and teatment<br />

options. J Clin Psychiatry 2002; 63 suppl 17: 24-30.<br />

27. Lars<strong>son</strong> C, Sydsjö G, Josefs<strong>son</strong> A. Health sociodemographic data, and pregnancy<br />

outcome in women with antepartum depressive symptoms. Obstetrics&Gynecology<br />

2004; 104:459-66<br />

28. Ailenin doğuşu: Aile odaklı gebelik bakımı (Çeviren: B. Ulusel). McDaniel SH,<br />

Campbell TL, Hepworth J, Lorenz A (Editörler) (Çeviri editörü: H. Yaman). Aile<br />

yönelimli birincil bakım’da. 2. basım. İstanbul:Yüce Yayım; 2005: s. 142-61.<br />

29. Tatar N. Prenatal bakım önemi ve bu alandaki <strong>son</strong> gelişmeler. Ege Üniversitesi<br />

Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 1990; 6(2):41-8.<br />

30. Culpepper L, Jack B. Psychosocial issues in pregnancy. Primer Care 1993; 20(3):<br />

599-619.<br />

31. Okanlı A, Tortumluoğlu G, Kırpınar İ. Gebe kadınların ailelerinden aldıkları sosyal<br />

destek ile problem çözme becerileri arasındaki ilişki. Anadolu Psikiyatri Dergisi<br />

2003; 4(2): 98-105.<br />

32. Reeb KG, Graham AV, Zynonski SJ, Kit<strong>son</strong> GG. Predicting low birthweight and<br />

complicated labor in urban black women: a biopshychosocial perspective. Soc Sci<br />

Med 1987; 25(1): 321-27.<br />

76


33. Abell TD, Baker LC, Clover RD, Ramsey J. The effects of family functioning on<br />

infant birthweight. J Fam Pract 1991; 32: 37-44.<br />

34. Sevil Ü, Kavlak O. Couvade sendromu. Sağlık Bilimleri Dergisi 2005; 14(2):91-96.<br />

35. Kocatepe H. Gebeliğin baba adayı üzerindeki etkileri [serial online] 2007.<br />

www.gebelik.org/dosyalar/cinsellik/.html<br />

36. Beşiroğlu L, Ağargün MY. Obsesif kompulsif bozuklukta sağlık yardımı arama<br />

davranışı ile ilişkili etmenler: Hastalıkla ilişkili ve genel etmenlerin rolü. Türk<br />

Psikiyatri Dergisi 2006; 17(3): 213-22.<br />

37. Ölüç F. Edirne Kentsel Kesimde Yaşlılarda Sağlıkla İlintili Yaşam Kalitesi (tez).<br />

Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2007.<br />

38. Güler D. Mastalji, Yaşam Kalitesi ve Depresyon (tez). İstanbul: Şişli Etfal Eğitim<br />

ve Araştırma Hastanesi; 2006.<br />

39. Mahler DA, Mackowick JI. Evalotion of the short form 36-item questionnaire to<br />

measure healt related quality of life in patiens with COPD. Chest 1995; 107(6):<br />

1585-89.<br />

40. Wolters SJ, Munra JR, Brazier JE. Using the SF-36 whith older adults: a crosssectional<br />

community-based survey. Age Ageing 2001; 30:337-43.<br />

41. Eser E, Fidaner H, Fidaner C, Eser SY, Elbi H, Göker E. WHOQOL-100 ve<br />

WHOQOL-BREEF’in psikometrik özellikleri. 3P Dergisi 1999; 2: 23-40.<br />

42. Bertan M, Güler Ç. Halk sağlığı temel bilgiler. Akın A, Özvarış ŞB (editörler). Ana<br />

sağlığı ve aile planlaması’nda. 2. baskı. Ankara: Güneş Kitabevi; 1997. s.117-55.<br />

43. Sönmez Y. Doğum öncesi bakım hizmetleri. STED 2007; 16 (1):9-12<br />

44. Çelik Y. Doğum öncesi bakım kullanımını etkileyen faktörler. Sağlık ve Toplum<br />

Dergisi 1999; 9(1): 25-33.<br />

45. World Health Day, Safe Matherhood, Maternal Mortality [serial online].<br />

http://www.who.int/whday/en/whday1998.html<br />

46. Taşkın L, Koç G. Birinci basamak sağlık kuruluşlarında verilen perinatoloji<br />

hizmetlerinde ebe ve hemşireler. Hemşirelik Yüksekokul Dergisi 2006; 13(2): 48-<br />

56.<br />

77


47. Maternal health and safe motherhood programme report of a technical working<br />

group. Care of mother and baby at the health centre. Geneva, 5-9 Jully, 1993 [serial<br />

online]. www.WHO/FHE/MSM/94.2-Revision 2<br />

48. Antenatal Care [serial online].<br />

http://www.who.int/reproductivehealth/publications/MSM_96_8/MSM_96_8.Chapter<br />

1.en.html<br />

49. Anahit C Prenatal risk faktörlerinin tanılanmasında ölçme aracı geliştirme.<br />

Perinatoloji Dergisi 1996; 4(3): 188-92.<br />

50. Prenatal Care [serial online].<br />

http://www.unicef.org/specialsession/about/goals/2-7.html<br />

51. Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA 2003) [serial online].<br />

http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tnsa2003/data/turkce/bolum2.pdf<br />

52. Sözeri C, Ceva R, Şahin S. Gebelerin gebelik süreci ile ilgili bilgi ve davranışları.<br />

Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2006; 1(2): 93-100.<br />

53. Akdolun NB. Postpartum dönemde annelerin bakım gereksinimleri ve ebe ve<br />

hemşirelerin rolü. CÜ Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2002; 6(2): 42-9.<br />

54. Women-friendly health services [serial online].<br />

www.unicef.org/health/files/womenfriendlyhealthservices.pdf<br />

55. Rai NK, Dali SM. Making pregnancy safer in South-East Asia. Regional Health<br />

Forum 2002; 6(1): 19-28.<br />

56. Sadıkoğlu G, Aslan D, Bilgel N. Aile hekimliğinde Ana Sağlığına Genel Yaklaşım.<br />

Nazan Bilgel (Editör). Aile Hekimliği’nde. Bursa: Medikal Tıp Kitapevi; 2006.<br />

s.273-301.<br />

57. Anahit C. Perinatal hemşirelik yaklaşımı ve ekip çalışmasının önemi. Perinatoloji<br />

Dergisi 1996; 4(3): 181-4.<br />

58. Kılıç S, Uçar M, Temir P, Erten Ü, Şahin E, Karaca B. Hamile kadınlarda doğum<br />

öncesi bakım alma sıklığı ve bunu etkileyen faktörler. TSK Koruyucu Hekimlik<br />

Bülteni 2007; 6(2): 91-7.<br />

59. Fields SA. Family centered maternity care. In: Saultz JW(Editör). Textbook of<br />

family medicine. Oregon: McGraw-Hill, 2000: p. 455-73.<br />

60. Dave EW, Pridjian G. Obstetry. In: Rakel RE (Editör). Textbook of family<br />

medicine. 7th. Ed. Philedelphia: Sounders Elseiver, 2007: p. 497-503.<br />

78


61. Aktürk Z, Dağdeviren N, Türe M, Tuğlu C. Birinci Basamak İçin Beck Depresyon<br />

Tarama Ölçeği’nin Türkçe çeviriminin geçerlik ve güvenilirliği. Türk Aile<br />

Hekimliği Dergisi 2005; 9(3): 117-22.<br />

62. Altınparmak S. Gebelerde <strong>sosyodemografik</strong> özellikler, öz bakım gücü ve yaşam<br />

kalitesi ile ilişkisi. TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni 2006; 5(6): 416-23.<br />

63. Dülgerler Ş, Engin E, Ertem G. Gebelerin ruhsal belirti dağılımlarının incelenmesi.<br />

Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2005; 21(1):115-26.<br />

64. Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması TNSA 2003 [serial online].<br />

http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tnsa2003/data/005özetbulgular.pdf.<br />

65. Balcı E, Gün İ, Özçelik B, Öztürk A. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın<br />

Doğum polikliniğine başvuran <strong>gebelerin</strong> sevk ve sağlık ocaklarını kullanma durumu.<br />

Sağlık Bilimleri Dergisi 2005; 14(2): 91-6.<br />

66. Eker E. Edirne İli Kentsel Alanında Yaşayan Erişkinlerde Beslenme Durum<br />

Değerlendirilmesi (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2006.<br />

67. Özgür EM. Türkiye'de toplam doğurganlık hızının mekansal dağılışı. Coğrafi<br />

Bilimler Dergisi 2004; 2(2): 1-12.<br />

68. Aydemir İ. Edirne İl Merkezindeki 40-59 Yaş Arası Kadınların Sağlıkla İlişkili<br />

Yaşam Kalitelerinin Değerlendirilmesi (tez). Edirne: Trakya Üniveristesi Tıp<br />

Fakültesi; 2007.<br />

69. Öztürk H, Okçay H. İstenmeyen gebelikler ve istemli düşükler [serial online].2003<br />

www.sabem.saglik.gov.tr/Akademik_Metinler/goto.aspx?id=2788<br />

70. Üstün C, Malatyalıoğlu E. Gebelikte sigara kullanımının fetüs ve plasenta üzerine<br />

etkileri. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 1990; 7: 43-8.<br />

71. Alp H, Selimoğlu MA, Yaman S, Energin M, Altınkaynak S, Orbak Z. Gebelikte<br />

sigara kullanımının fetüsa etkileri. İstanbul Çocuk Kliniği Dergisi 1995; 30: 80-3.<br />

72. Uncu YA. Gebelikte Asemptomatik Bakteriüri Sıklığı ve Gebelik Komplikasyonları<br />

ile İlişkisi (tez). Bursa: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi; 1999.<br />

73. Marakoğlu K, Sezer RE. Sivas’ta gebelikte sigara kullanımı. CÜ Tıp Fakültesi<br />

dergisi 2003; 25: 157-64.<br />

74. Yalçın MB. Edirne İlinde Hipertansiyon Prevalansı ve Eşlik Eden Etyopatolojik<br />

Risk Faktörleri (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2002.<br />

79


75. Mackay J, Eriksen M. The Tobacoo Atlas. In: World Health Organization. Part one,<br />

3. Male Smoking. 2002: 24-5.<br />

76. Mackay j, Eriksen M. The Tobacoo.Atlas. In: World Health Organization. Part one,<br />

4. Female Smoking. 2002: 26-7.<br />

77. Bilgel N. Türkiye’de sigara içme yaygınlığı. Özyardımcı N (editör) Sigara ve<br />

sağlık’ta. Bursa: Adeka İlaç AŞ; 2002. s. 59-73.<br />

78. Sezer RE. Dünyada ve Türkiye’de sigara tüketiminin eğilimleri. Hipokrat dergisi<br />

2002; 11: 56-63.<br />

79. Oncken CA, Kranzler HR. Pharmomocotherapies to enhance smoking cessation<br />

during pregnancy. Drug and Alcohol Review 2003; 22: 191-202.<br />

80. Kırımi E, Pençe S. Gebelikte sigara kullanımının fetus ve plasentanın gelişimine<br />

etkisi. Van Tıp Dergisi 1999; 6(1): 28-30.<br />

81. T.C. Sağlık Bakanlığı. Herkese sağlık, Türkiye'nin hedef ve stratejileri (Hedef 21).<br />

Çalışma grubu raporları. [serial online] Ankara:2000.<br />

http://www.sabem.saglik.gov.tr/kaynaklar/1477_herkese_saglik_hedef21.pdf<br />

82. Hayran O, Coşkun A, Özdemir E, Ay P, Hıdıroğlu S, Nalbant H ve ark. Türkiye<br />

üreme sağlığı programı sağlık arama davranışı araştırması. Ankara: T.C. Sağlık<br />

Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü ve Avrupa<br />

Komisyonu Türkiye Delegasyonu; 2007.<br />

83. Eres F. Türkiye’de kadının statüsü ve yansımaları. Gazi Üniversitesi Endüstriyel<br />

Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi 2006; 19: 40-52.<br />

84. T.C. Sağlık Bakanlığı. Türkiye üreme sağlığı acil obstetrik bakım, yönetici<br />

kolaylaştırıcı uyum eğitimi katılımcı rehberi. Ankara: Buluş Tasarım ve Matbaacılık<br />

Hizmetleri; 2007.<br />

85. Beşer E, Ergin F, Sönmez A. Aydın il merkezinde doğum öncesi bakım hizmetleri.<br />

TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni 2007; 6(2): 137-41.<br />

86. Prenatal Care [serial online].<br />

http://www.unicef.org/publications/files/SOWC_2005_(English).pdf<br />

87. Çetinkaya F, Naçar M, Aslan A, Öztürk Y. Kayseri’de ebelerin gebe ve bebek<br />

izlemlerinin etkinliği. Türk Aile Hekimliği Dergisi 2004; 8(1): 14-9.<br />

80


88. Sağdıç A. Emirler Sağlık Ocağı ebe çalışmalarının değerlendirilmesi. STED 2005;<br />

14(3): 62-4.<br />

89. Turan JM, Nalbant H, Ortaylı N, Bulut A. Gebelik ve doğum hizmetlerinin niteliğini<br />

değerlendirme. CÜ Tıp Fakültesi Dergisi 2003; 25(4): 95-100.<br />

90. Sydow K. Sexuality during pregnancy and after childbirth: a meta content analysis<br />

of 59 studies. Journal of Psychosomatic Research 1999; 47: 27-49.<br />

91. Ocaktan ME, Keklik A, Çöl M. Abidinpaşa Sağlık Grup Başkanlığı’na bağlı sağlık<br />

ocaklarında çalışan sağlık per<strong>son</strong>elinde Spielberger durumluk ve sürekli kaygı<br />

düzeyi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası 2002; 56(1): 21-8<br />

92. Costa D, Larouche J, Drista M, Brender W. Variations in stres levels over the<br />

course of pregnancy. Journal of Psychosomatic Research 1999; 47(6): 609-21.<br />

93. Field T, Reif M, Diego M. Risk factors and stres variables that differentiate<br />

depressed from nondepressed pregnant women. İnfant Behavior Development 2006;<br />

29: 169-174<br />

94. Steven<strong>son</strong> W, Maton KI, Douglas MT. Social support, relationship quality, and<br />

well-being among pregnant adolescents. Journal of Adolescence 1999; 22: 109-121<br />

95. Aydemir Ç, Temiz HV, Gökay E. Majör depresyon ve özkıyımda kognitif ve<br />

emosyonel faktörler. Türk Psikiyatri Dergisi 2002; 13(1): 33-9.<br />

96. Dominic TS, Tony KH. Postnatal depression. Best Practice Research 2007; 21(2):<br />

183-191<br />

97. Tunç Z. Edirne’de Öğretmenlerin Sigara İçme İle Bırakma Davranışlarına Eki Eden<br />

Faktörler (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2007.<br />

98. Fidan F, Pala E, Ünlü M, Sezer M, Kara Z. Sigara bırakmayı etkileyen faktörler ve<br />

uygulanan tedavilerin başarı oranları. Kocatepe Tıp Dergisi 2005; 6(3): 17-22.<br />

99. Jomeen J. The importance of assessing psychological status during pregnancy.<br />

Clinical Effectiveness in Nursing 2004; 8: 143-155.<br />

81


EKLER<br />

82


EK 1. ETİK KURUL ONAYI<br />

83


Ek 2. ANKET FORMU<br />

EDİRNE ŞEHİR MERKEZİNDE’Kİ SON TRİMESTER GEBELERİN<br />

SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ, YAŞAM KALİTELERİ, KAYGI<br />

DÜZEYLERİ<br />

Tıpta Uzmanlık Tezi<br />

Açıklama:<br />

Sayın Katılımcı;<br />

Dr. Suna Kılıçarslan<br />

TÜTF Aile Hekimliği AD<br />

Danışman: Yrd Doç Dr Erkan Melih ŞAHİN<br />

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı olarak Edirne’deki<br />

<strong>gebelerin</strong> <strong>sosyodemografik</strong> özellikleri, kaygı düzeyi, yaşam kalitesinin belirlenmesi amacıyla<br />

bilimsel bir araştırma yürütülmektedir. Çalışma için Edirne Valiliği’nin idari ve Trakya<br />

Üniversitesi Yerel Etik Kurulunun etik izinleri alınmıştır.<br />

Ekteki anket bu araştırma için hazırlanmıştır. Sizden aşağıdaki anketi doldurarak bu<br />

çalışmaya katılmanızı istiyoruz. Bu araştırma nedeniyle elde edilecek bilgiler sadece bilimsel<br />

amaçlarla kullanılacak olup hiçbir şekilde kimlik bilgilerinizle eşleştirilmeyecek ve tamamen<br />

gizli tutulacaktır. Çalışmaya katılmak zorunlu olmayıp katılıp katılmamaktan dolayı herhangi<br />

bir ödül ya da ceza ile karşılaşmayacaksınız.<br />

Lütfen ilgili direktiflere uygun olarak ekteki anketimizi doldurarak çalışmamıza<br />

katılınız. Katılımınız için teşekkür ederiz.


A. Demografik Veriler:<br />

1. Yaşınız: ….………………....<br />

2. Mesleğiniz: ……………………..<br />

3. En <strong>son</strong> bitirdiğiniz okul:<br />

Okur Yazar değil Okur Yazar İlkokul Ortaokul<br />

Lise Yüksek okul Fakülte<br />

Yüksek lisans Doktora<br />

(Kaçıncı sınıfa kadar okudunuz?)…………………<br />

4. Sosyal güvenceniz nedir?<br />

Yok<br />

Emekli Sandığı Bağ- Kur SSK Yeşil kart<br />

Diğer:……………………………………………………………………..<br />

5. Medeni Haliniz: Evli Bekar Dul Boşanmış <br />

6. Kaç yıllık evlisiniz? ………………………<br />

7. Eşinizin en <strong>son</strong> bitirdiği okul:<br />

Okur Yazar değil Okur Yazar İlkokul Ortaokul<br />

Lise Yüksek okul Fakülte<br />

Yüksek lisans Doktora<br />

(Kaçıncı sınıfa kadar okudu?)………………………<br />

8. Eşinizin mesleği: …………………………………………………………………<br />

9. Evde sürekli birlikte yaşayan kişi sayısı …………………….<br />

10. Ailenin ortalama aylık geliri …………………….YTL


B. Obstetrik Hikaye:<br />

11. Gebelik sayısı: …..………<br />

12. Doğum sayısı: …………..<br />

13. Düşük varsa sayısı: .………….<br />

14. Kürtaj varsa sayısı: ..…………<br />

15. Ölü doğum varsa sayısı: ..…………<br />

16. Çocuk sayısı …………………… Çocuğum yok <br />

17. Çocuklarınız kaç yaşındalar? ………………………………………...<br />

18.Doğum şekilleri nasıldı?<br />

Normal Doğum …………adet, Sezaryen ……………..adet<br />

19. Kaç haftalık hamilesiniz? ……………………………………………<br />

20. İsteyerek mi hamile kaldınız? Evet Hayır <br />

21. Gebeliğiniz doğal yolla mı yoksa tıbbi yardım ile mi oldu?<br />

Doğal yolla Tıbbi yardım <br />

22. Tıbbi yardım ile ise hangi yöntemle oldu?<br />

Aşılama Tüp bebek Diğer……………………..<br />

23.Gebeliğiniz ile ilgili herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz?<br />

Kan hapı Vitamin hapı Folik asit <br />

Diğer…………………………………………………………………….<br />

24. Gebeliğinizde geçirdiğiniz önemli bir rahatsızlık var mı? Belirtiniz:<br />

Yok <br />

………………………………...……………………………………………………….<br />

………………………………...……………………………………………………….<br />

25.Daha önceki gebeliklerinizde sorun yaşadınız mı? Belirtiniz:<br />

Yok <br />

………………………………...……………………………………………………….<br />

………………………………...……………………………………………………….<br />

26. Kronik bir hastalığınız var mı? Belirtiniz:<br />

Yok <br />

………………………………...……………………………………………………….<br />

………………………………...……………………………………………………….<br />

………………………………...……………………………………………………….


27. Gebeliğiniz sırasında ne gibi şikayetleriniz oldu veya olmakta?<br />

Şikayet Olmadı Oldu-geçti Şimdi var<br />

Bulantı-kusma <br />

Bacaklarda kramp tarzında ağrı <br />

Baş ağrısı <br />

Mide yanması <br />

Kabızlık <br />

Hemoroid <br />

Bel ağrısı <br />

Ayaklarda şişlik <br />

………………………………………..<br />

………………………………………..<br />

………………………………………..


C. Alışkanlıklar:<br />

28. Yaşamınız boyunca hiç sigara kullandınız mı?<br />

Evet Hayır<br />

29. Son 1 ay içinde hiç sigara kullandınız mı?<br />

Evet Hayır<br />

30. Halen düzenli olarak sigara kullanır mısınız?<br />

Evet Hayır<br />

31. Son 1 ay içinde günde ortalama kaç adet sigara kullandınız?<br />

…………………………… .adet<br />

32. Yaşamınız boyunca hiç alkol kullandınız mı?<br />

Kullanmadım <br />

Evet Hayır<br />

33. Son 1 ay içinde hiç alkol kullandınız mı?<br />

Evet Hayır<br />

34. Eğer alkol kullanıyorsanız; bir seferde içtiğiniz ortalama içki miktarını belirtiniz.<br />

............................bardak rakı<br />

............................şişe bira<br />

............................kadeh şarap<br />

Diğer varsa belirtiniz.................................................................<br />

Haftada kaç gün? ………………………………………………


D. Sağlık Hizmeti Kullanımı:<br />

35. Gebelik takiplerinizi nerede yaptırıyorsunuz?<br />

Takip yaptırmıyorum <br />

Sağlık ocağı Devlet Hastanesi <br />

Tıp Fakültesi Özel muayenehane <br />

36. Takibinizi sürekli aynı doktor mu yapıyor?<br />

Evet Hayır <br />

37. Doktor takibine toplam kaç kez gittiniz? ……………………………………..<br />

38 .Eve kaç kez ebe geldi? ………………………Gelmedi <br />

Aşağıdaki yargılar hakkında düşüncelerinize uygun olan seçeneği işaretleyiniz.<br />

39. İhtiyaç hissettiğimde sağlık hizmetine sorunsuz ulaşabiliyorum.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

40. Görüşmeye gittiğimde doktor bana yeteri kadar zaman ayırıyor.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

41. Doktorum, benim her türlü sağlık sorunumla ilgilenir.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

42. Takiplerime gittiğim zaman şikayetlerimi, endişelerimi rahatça dile getirebiliyorum.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

43. Gerekli durumlarda doktorumun eve gelerek takiplerimi yapmasını isterim<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

44. Aile hekimimin gebelik takipleri ve önerileri yararlı oluyor.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum


45. Ebelerden ev ziyaretlerinde yeterince bilgi ve destek alıyorum.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

46.Gebeliğinizde hangi aşıları yaptırdınız?<br />

Tetanoz Hepatit Diğer…………………………………….<br />

47.Gebeliğiniz boyunca hangi tetkikler yapıldı?( Yapılanları işaretleyiniz)<br />

Kan şekeri takibi İdrar tahlili Kilo takibi<br />

Kan basıncı takibi Ultra<strong>son</strong><br />

İkili tarama Üçlü tarama<br />

Diğer…………………………………………………………………….


E. Sosyal Destek:<br />

48.Gebe olduğunuzu öğrenince sevindiniz mi?<br />

Evet Hayır<br />

49. Yakınlarınız gebe olduğunuzu duyunca sevindi mi?<br />

Evet Hayır<br />

50. Eşiniz gebe olduğunuza sevindi mi?<br />

Evet Hayır<br />

51. Gebeliğinizde yakınlarınız size destek oluyor mu?<br />

Evet Hayır<br />

52. Gebelik sırasında size en fazla destek olan kimlerdir?<br />

Önem sırasına göre ilk üçünü yazınız: (Eşim, Kendi ailem [annem, babam,<br />

kardeşlerim], Eşimin ailesi, Arkadaşlarım)<br />

1 ………………………………………………..<br />

2 ………………………………………………..<br />

3 ………………………………………………..<br />

53. Aşağıdaki akrabalarınızın (uygun olanlar), gebeliğinizde size destek olma oranlarını<br />

belirtiniz:?<br />

(1 çok az, 2 biraz, 3 orta, 4 oldukça, 5 çok)<br />

Akraba Destek<br />

Eşi<br />

Annesi<br />

Babası<br />

Kız kardeşi<br />

Erkek kardeşi<br />

Kayın valide<br />

Kayın peder<br />

Görümce<br />

Kayın birader<br />

Elti<br />

Çocuğu


Aşağıdaki yargılar hakkında düşüncelerinize uygun olan seçeneği işaretleyiniz.<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

Kesinlikle<br />

katılmıyorum<br />

54. Gebeliğim eşimle olan iletişimimi arttırdı.<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

55. Gebeliğim eşimle cinsel ilişkilerimizi olumsuz etkiledi.<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

56. Eşim doğacak bebeğimizle ilgili sevincimi, heyecanımı paylaşıyor.<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

57.Kendimi anne olmaya hazır hissediyorum.<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

58.Eşimle doğacak bebeğimizle ilgili planlar yapıyoruz.<br />

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle<br />

katılıyorum<br />

59. Gebelik ve çocuk bakımı ile ilgili hangi kaynaklara başvuruyorsunuz?<br />

Televizyon İnternet Kitap<br />

Gazete Dergi Sağlık per<strong>son</strong>eli<br />

Diğer …………………………………………………………


Aşağıda sizin kendinize ait duygunuzu tanımada kullandığınız birtakım ifadeler<br />

verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, <strong>son</strong>rada O ANDA nasıl hissettiğinizi ifadelerin sağ<br />

tarafındaki parantezlerden uygun olanını karalayarak işaretleyiniz. Doğru ya da yanlış cevap<br />

yoktur. Her hangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarf etmeksizin anında nasıl hissettiğinizi<br />

gösteren cevabı işaretleyiniz.<br />

Hiç Biraz Çok Tamamen<br />

1- Şu anda sakinim <br />

2 -Kendimi emniyette hissediyorum <br />

3-Şu anda sinirlerim gergin <br />

4- Pişmanlık duygusu içindeyim <br />

5- Şu anda huzur içindeyim <br />

6-Şu anda hiç keyfim yok <br />

7- Başıma geleceklerden endişe ediyorum <br />

8- Kendimi dinlenmiş hissediyorum <br />

9- Şu anda kaygılıyım <br />

10- Kendimi rahat hissediyorum <br />

11- Kendime güvenim var <br />

12- Şu anda asabım bozuk <br />

13- Çok sinirliyim <br />

14- Sinirlerimin çok gergin olduğunu <br />

hissediyorum<br />

15- Kendimi rahatlamış hissediyorum <br />

16- Şu anda halimden memnunum <br />

17- Şu anda endişeliyim <br />

18- Heyecandan kendimi şaşkına dönmüş<br />

hissediyorum<br />

<br />

19- Şu anda sevinçliyim <br />

20- Şu anda keyfim yerinde


Aşağıda yedi grup ifade bulunmaktadır. Her gruptaki ifadeleri dikkatle okuduktan <strong>son</strong>ra<br />

bugün dahil olmak üzere <strong>son</strong> iki haftadaki duygu durumunuzu en iyi açıklayan ifadeyi seçip<br />

yanındaki kutuyu işaretleyiniz.<br />

1. Üzüntü<br />

Üzgün değilim<br />

Zaman zaman üzgünüm<br />

Her zaman üzgünüm<br />

Dayanamayacak kadar üzgün ve yalnızım<br />

2. Kötümserlik<br />

Gelecekten umutsuz değilim<br />

Geleceğim hakkında eskisinden daha umutsuzum<br />

Gelecekten çok umutsuzum<br />

Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok<br />

3. Geçmişteki başarısızlıklar<br />

Kendimi başarısız görmüyorum<br />

Yapabileceğim kadar başarılı olamadım<br />

Geriye baktığımda pek çok başarısızlık görüyorum<br />

Kendimi bir insan olarak tamamen başarısız görüyorum<br />

4. Kendini beğenmeme<br />

Kendi hakkımda her zamanki gibi hissediyorum<br />

Kendime olan güvenim azaldı<br />

Kendimle ilgili hayal kırıklığı yaşıyorum<br />

Kendimden nefret ediyorum<br />

5. Kendini suçlama<br />

Kendimi her zamankinden fazla eleştirmiyor ve suçlamıyorum<br />

Kendimi her zamankinden fazla suçluyorum<br />

Kendimi bütün hatalarım için suçluyorum<br />

Her kötü olayda kendimi suçluyorum<br />

6. İlgi kaybı<br />

Gelecekten umutsuz değilim<br />

Geleceğim hakkında eskisinden daha umutsuzum<br />

Gelecekten çok umutsuzum<br />

Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok<br />

7. İntihar düşüncesi veya isteği<br />

Kendimi öldürme gibi düşüncelerim yok<br />

Kendimi öldürme düşüncem var ama bunu yapmam<br />

Kendimi öldürmek isterdim<br />

Fırsatını bulsam kendimi öldürürüm


Lütfen her soruyu okuyunuz, duygularınızı değerlendiriniz ve her bir<br />

sorunun ölçeğinde size en uygun olan yanıtı işaretleyiniz.<br />

1 Yaşam kalitenizi nasıl buluyorsunuz?<br />

Çok kötü Biraz kötü Ne iyi, ne kötü Oldukça iyi Çok iyi<br />

2 Sağlığınızdan ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az hoşnut Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

Epeyce hoşnut Çok hoşnut<br />

Aşağıdaki sorular <strong>son</strong> iki hafta içinde kimi şeyleri ne kadar yaşadığınızı soruşturmaktadır.<br />

3 Ağrılarınızın yapmanız gerekenleri ne kadar engellediğini düşünüyorsunuz?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

4 Günlük uğraşlarınızı yürütebilmek için herhangi bir tıbbi tedaviye ne kadar ihtiyaç<br />

duyuyorsunuz?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

5 Yaşamaktan ne kadar keyif alırsınız?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

6 Yaşamınızı ne ölçüde anlamlı buluyorsunuz?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

7 Dikkatinizi toplamada ne kadar başarılısınız?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

8 Günlük yaşamınızda kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

9 Fiziksel çevreniz ne ölçüde sağlıklıdır?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede<br />

Aşağıdaki sorular <strong>son</strong> iki haftada kimi şeyleri ne ölçüde tam olarak yaşadığınızı ya da<br />

yapabildiğinizi soruşturmaktadır.<br />

10 Günlük yaşamı sürdürmek için yeterli gücünüz kuvvetiniz var mı?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Tamamen<br />

11 Bedensel görünüşünüzü kabullenir misiniz?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Tamamen<br />

12 İhtiyaçlarınızı karşılamaya yeterli paranız var mı?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Tamamen


13 Günlük yaşantınızda size gerekli bilgi ve haberlere ne ölçüde ulaşabiliyorsunuz?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Tamamen<br />

14 Boş zamanları değerlendirme uğraşları için ne ölçüde fırsatınız olur?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Tamamen<br />

Aşağıdaki sorularda, <strong>son</strong> iki hafta boyunca yaşamınızın çeşitli yönlerini ne ölçüde iyi ya da<br />

doyurucu bulduğunuzu belirtmeniz istenmektedir.<br />

15 Bedensel hareketlilik (etrafta dolaşabilme, bir yerlere gidebilme) beceriniz nasıldır?<br />

Çok kötü Biraz kötü Ne iyi, ne kötü Oldukça iyi Çok iyi<br />

16 Uykunuzdan ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

17 Günlük uğraşlarınızı yürütebilme becerinizden ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

18 İş görme kapasitenizden ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

19 Kendinizden ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

20 Aileniz dışındaki kişilerle ilişkilerinizden ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

21 Cinsel yaşamınızdan ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

22 Arkadaşlarınızın desteğinden ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

23 Yaşadığınız evin koşullarından ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut


24 Sağlık hizmetlerine ulaşma koşullarınızdan ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

25 Ulaşım olanaklarınızdan ne kadar hoşnutsunuz?<br />

Hiç hoşnut<br />

değil<br />

Çok az<br />

hoşnut<br />

Ne hoşnut, ne<br />

de değil<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Epeyce<br />

hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Çok hoşnut<br />

Aşağıdaki soru <strong>son</strong> iki hafta içinde bazı şeyleri ne sıklıkta hissettiğiniz ya da yaşadığınıza<br />

ilişkindir.<br />

26 Ne sıklıkta hüzün, ümitsizlik, bunaltı, çökkünlük gibi olumsuz duygulara kapılırsınız?<br />

Hiçbir zaman Nadiren Ara sıra Çoğunlukla Her zaman<br />

27 Yaşamınızda size yakın kişilerle (eş, iş arkadaşı, akraba) ilişkilerinizde baskı ve kontrolle<br />

ilgili zorluklarınız ne ölçüdedir?<br />

Hiç Çok az Orta derecede Çokça Aşırı derecede

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!