21.08.2013 Views

hz. peygamberin âlemlere rahmet ve hatemü'l ... - Fırat Üniversitesi

hz. peygamberin âlemlere rahmet ve hatemü'l ... - Fırat Üniversitesi

hz. peygamberin âlemlere rahmet ve hatemü'l ... - Fırat Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HZ. PEYGAMBERİN ÂLEMLERE RAHMET VE HATEMÜ’L-ENBİYA<br />

OLUŞU<br />

Prof.Dr. Mehmet SOYSALDI*<br />

Yüce Allah, ilahî vahyini insanlara tebliğ edip açıklayacak <strong>ve</strong> insanları hak yola çağıracak<br />

peygamberler göndermiştir. Gönderilen peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu ise Hz. Muhammed<br />

(s.a.v)’dir. Bütün peygamberlerde bulunması gereken ortak özellikler vardır. Kur’an, bu özellikleri<br />

çeşitli ayetlerde zikretmekte, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) çeşitli özellikleriyle bize<br />

tanıtmaktadır. O özelliklerden biri de onun <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderilmiş olmasıdır.<br />

İşte bu tebliğde Hz. Muhammed (s.a.v)’in <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderilmesi <strong>ve</strong> Hatemü’l-<br />

Enbiya oluşunu açıklamaya çalışacağız.<br />

Tebliğimizde önce Hz. Peygamberin <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderilmesini Enbiya suresinin<br />

107. ayeti ışığında izah edip siyer-i nebiden <strong>rahmet</strong> <strong>ve</strong> şefkatine örnekler <strong>ve</strong>receğiz. Daha sonra da<br />

A<strong>hz</strong>ab suresi 40.ayeti ışığında Hz. Muhammed (s.a.v)’in Hatemü’l-Enbiya olarak gönderilmesini<br />

Sevgili Peygamberimizin bu konudaki hadis-i şeriflerini de göz önünde bulundurarak izah etmeye<br />

çalışacağız.<br />

1. Hz. Muhammed (s.a.v)’in Âlemlere Rahmet Olarak Gönderilmesi:<br />

نيملاعلِل َ َ َ ْ ةمحر ً َ ْ َ لاِا َّ كانلسرا َ َ ْ َ ْ َ امو َ َ<br />

“(Ey Muhammed!) Seni ancak <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderdik.” 1<br />

Bu ayette geçen iki önemli kavram vardır. Bu kavramlardan birincisi, <strong>rahmet</strong>, ikincisi ise,<br />

âlem kavramıdır. Ayete mana <strong>ve</strong>rmeden önce bu iki kavramı açıklamamız yerinde olur kanaatindeyiz.<br />

Rahmet; “incelik, acıma, şefkat etme, merhamet etme, affetme <strong>ve</strong> mağfiret” anlamlarına gelmektedir. 2<br />

Âlem ise; “duyu <strong>ve</strong> akıl yoluyla kavranabilen <strong>ve</strong>ya mevcudiyeti düşünülebilen, Allah’ın dışındaki<br />

varlık <strong>ve</strong> olayların tamamı”nı ifade eder. Bu açıklamalardan sonra ayetin manasını şöyle ifade<br />

edebiliriz: Allah, insanlara acıdığından dolayı onları hurafelerden, kötü huylardan kurtarmak <strong>ve</strong> doğru<br />

yola yöneltmek için Hz. Muhammed (s.a.v)’i <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak göndermiştir.<br />

Millî Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, “Bir Gece” adlı şiirinde Resulullah (s.a.v)’in <strong>rahmet</strong><br />

oluşunu şöyle dile getirmiştir:<br />

Âlemlere <strong>rahmet</strong>ti, e<strong>ve</strong>t, şer’-i mübîni,<br />

Şehbâlini 3 adl isteyenin yurduna gerdi.<br />

Dünya neye sahipse, onun <strong>ve</strong>rgisidir hep;<br />

Medyûn 4 ona cem’iyyeti, medyûn ona ferdi.<br />

Medyûndur o Ma’sûm’a bütün bir beşeriyyet…<br />

Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret. 5<br />

Enbiya Suresi 107. ayet-i kerimede geçen “âlemin” kelimesiyle bütün yaratıklar<br />

kastedilmektedir. 6 Yani Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bütün yaratıklar için bir <strong>rahmet</strong> <strong>ve</strong>silesidir.<br />

“Âlemler”den maksadın, Resulullah’ın, kendilerine peygamber olarak gönderildiği bütün insanlar mı<br />

yoksa sadece müminler mi olduğu hakkında farklı görüşler zikredilmiştir.<br />

Abdullah b.Abbas’dan nakledilen bir görüşe göre buradaki âlemlerden maksat; Resulullah’ın<br />

kendilerine peygamber olarak gönderildiği bütün varlıklardır. Bunların mümin <strong>ve</strong>ya kâfir olmaları fark<br />

etmez. Resulullah’ın müminler için bir <strong>rahmet</strong> olması hem dînî, hem de dünyevî yöndendir. Dînî<br />

yönden <strong>rahmet</strong> olması: Hz. Peygamber, insanlar câhiliye dediğimiz karanlık bir devrede, dalâlet<br />

içerisindeyken <strong>ve</strong> aynı zamanda ehl-i kitab’ın da, kendi kitaplarında ihtilafa düştükleri bir dönemde<br />

*<br />

<strong>Fırat</strong> Üni<strong>ve</strong>rsitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. msoysaldi@hotmail.com<br />

1<br />

Enbiya, 21/107.<br />

2<br />

İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, XII, 230.<br />

3<br />

Büyük kanat.<br />

4<br />

Borçludur.<br />

5<br />

Ersoy, Mehmet Akif, Safahat, İst, trs, II, 988.<br />

6<br />

Bolay, Süleyman Hayri, “âlem mad.,”, TDV İslam Ansiklopedisi, İst., 1989, II, 357.


gönderilmiştir. Böylece Allah onu, gerçeği aramaya <strong>ve</strong> kurtuluş ile mükâfatı kazanmaya hiçbir yolun<br />

bulunmadığı bir zamanda göndermiş, onunla insanlara, hidayete giden yolları göstermiştir. Dünyevî<br />

bakımdan <strong>rahmet</strong> olması: İnsanlık onun sayesinde pek çok zilletten, harpten, kargaşadan kurtulmuş,<br />

gerçek sulha <strong>ve</strong> huzura kavuşmuştur. 7<br />

Hz. Peygamberin kâfirler için <strong>rahmet</strong> olması ise sadece dünya hayatında söz konusudur.<br />

Taberî de bu görüşü tercih etmiştir. 8<br />

Bu ayetteki <strong>rahmet</strong> kelimesinin cümledeki konumu hakkında değişik kanaatler ileri<br />

sürülmüştür. Bu kanaatlerden biri bu kelimenin cümlede “hâl” oluşudur ki bu takdirde ayetin anlamı<br />

“Biz, seni ancak <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderdik.” şeklinde olur. Diğer görüşe göre de <strong>rahmet</strong><br />

kelimesi ersele fiilinin “mefûlün leh”i olmaktadır ki bu takdirde de anlam: “Biz, seni ancak <strong>âlemlere</strong><br />

merhametimizden dolayı gönderdik.” şeklinde olur. 9 Biz de bu ikinci manayı tercih ederek<br />

yorumumuzu yapacağız. Yüce Allah, doğru yoldan çıkıp inkâra, şirke düşmelerinden dolayı insanlara<br />

acımış <strong>ve</strong> merhamet etmek istemiştir. İşte o merhametten dolayı Hz. Peygamberi göndermiştir. Başka<br />

bir ifade ile Hz. Peygamber, Allah Teâlâ’nın insanlara olan merhametinin bir tezahürüdür.<br />

Yağmur nasıl bir <strong>rahmet</strong> olarak yeryüzünün hayat bulmasına <strong>ve</strong>sile oluyor ise Sevgili<br />

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) de insanlığın manen hayat bulmasına <strong>ve</strong>sile olmuştur <strong>ve</strong><br />

kıyamete kadar da olmaya devam edecektir. İnsanlık onun sayesinde içine düşmüş olduğu küfür <strong>ve</strong><br />

dalâletin o korkunç girdabından kurtulmuş, hakikati görmüş <strong>ve</strong> imanla müşerref olmuştur. Kendi öz<br />

kız çocuklarını bile diri diri toprağa gömebilecek kadar vahşileşip insanlık sınırlarından çıkmış olan<br />

toplumlar onun neşretmiş olduğu nur sayesinde insan-ı kâmil olma yoluna girmiştir. İşte bu yönüyle o,<br />

tüm insanlık için başlı başına bir <strong>rahmet</strong>tir.<br />

Hz. Muhammed’in insanlığa <strong>rahmet</strong> oluşunu iyi anlamak için o peygamber olarak<br />

görevlendirilmeden önce insanlığın durumunu iyi bilmek gerekir. Zira onun peygamberliğinden önce<br />

kuv<strong>ve</strong>tliler zayıfları eziyor, kadınlar hakarete maruz bırakılıyor, kız çocukları diri diri toprağa<br />

gömülüyor, insanoğlu, elleriyle yaptıkları putlara tanrı diye tapıyordu. Dünya küfür <strong>ve</strong> sapıklık içinde<br />

yüzüyordu. İşte Yüce Allah, insanları bu haksızlıklardan kurtarıp özgürlüğe kavuşturmak, zayıfları<br />

korumak, ruhları <strong>ve</strong>him <strong>ve</strong> hurafelerin tutsaklığından kurtarmak için Hz. Muhammed’i göndermiştir.<br />

Onu göndermesi, insanlara acıdığından <strong>ve</strong> şefkatinden dolayıdır. O, bizatihi <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olmuştur.<br />

Çünkü getirdiği prensipler, onların mutluluğuna sebep olmuştur. 10<br />

Allah Resulünün temsil ettiği <strong>rahmet</strong>ten öncelikle müminler istifade etmiştir. Çünkü o,<br />

müminlere karşı rauf <strong>ve</strong> rahimdir. 11 Müminler ona iman etmek, onu sevip örnek edinmek, onun<br />

insanlığa getirmiş olduğu evrensel prensipleri hayatlarında tatbik etmekle hem dünya hem de ahiret<br />

mutluluğuna nail olmuşlardır.<br />

Âlemlere <strong>rahmet</strong> olarak gönderilmiş olan Hz. Muhammed (s.a.v)’in temsil ettiği <strong>rahmet</strong>,<br />

sadece belli insanlara <strong>ve</strong> belli gruplara yönelik değildir. Yani o, müminler için <strong>rahmet</strong> olduğu gibi<br />

münafıklar için de <strong>rahmet</strong>ti. Münafıklar onun engin hoşgörüsü <strong>ve</strong> <strong>rahmet</strong>i sayesinde dünyada ceza<br />

görmemişlerdir. Camiye gelmişler, Müslümanların içinde dolaşmışlar <strong>ve</strong> Müslümanların istifade ettiği<br />

bütün haklardan istifade etmişlerdir. Peygamberimiz kimlerin münafık olduğunu bildiği halde onları<br />

açığa vurmamıştır. Hâlbuki onların iç yüzünü çok iyi biliyordu. Hatta bunları Huzeyfe (r.a)’ya<br />

söylemişti. Rivayete göre bundan dolayı da Hz. Ömer, Huzeyfe’yi takip eder, onun kılmadığı cenaze<br />

namazını o da kılmazdı. 12 Münafıklara herhangi bir baskı <strong>ve</strong> olumsuz anlamda bir ayrımcılık<br />

uygulanmadığı gibi, onlar, Müslümanların yararlandığı haklardan da yararlanmışlardır. Hep müminler<br />

arasında bulunmuşlar böylece mutlak küfürleri en azından şüpheye tereddüde dönüşmüştür. Böylece<br />

dünya zevkleri de bütün bütün acılaşmamıştır. Zira yok olup gideceğine inanan bir insanın dünyadan<br />

lezzet alması mümkün değildir. Ama belki ahiret vardır, diyecek kadar, küfürleri şüpheye bürününce,<br />

7 Râzî, Fahruddin, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, XXII, 199.<br />

8 et-Taberî, Muhammed b. Cerir, Camiu’l-Beyan an Tevili Ayil-Kur’an, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1995, X, 141.<br />

9 Bu görüş için bkz., eş-Şevkânî, Muhammed b.Ali b.Muhammed, Fethu’l-Kadir, el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut, 1995,<br />

IV, 430; Nesefî, Medariku’t-Tenzil <strong>ve</strong> Hakâiku’t-Tevil, IV, 274; Râzî, Fahruddin, et-Tefsiru’l-Kebir, XVI, 246-248;<br />

Muhyiddîn ed-Dervîş, İ’râbu’l-Kur’âni’l-Kerîm <strong>ve</strong> Beyânüh, Suriye, 1996, VI, 372.<br />

10 Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İst., 1990, V, 529.<br />

11 Tevbe, 9/128.<br />

12 İbn Esir, Üsdü’l-Gabe, I, 468.<br />

2


ihtimal, hayat o zaman bütün bütün acılaşmaz. İşte bu yönüyle, Allah Resulü, münafıklara da bir<br />

ölçüde <strong>rahmet</strong> olmuştur.<br />

Ayrıca kâfirler de <strong>rahmet</strong> peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’in <strong>rahmet</strong>inden<br />

yararlanmışlardır. Allah Teâlâ daha önceki milletleri, küfür <strong>ve</strong> isyanları dolayısıyla toptan<br />

cezalandırdığı halde, Allah Resulü gönderildikten sonraki dönemde herhangi bir milleti <strong>ve</strong>ya topluluğu<br />

geçmiş ümmetlerin uğradıkları, maymuna dönüşme, gökten üzerlerine taş yağma gibi âfetlere<br />

uğratmamış bu şekilde bir cezayla cezalandırıp helak etmemiştir. Böylece kâfirler, Hz. Peygamber<br />

dolayısıyla, toptan helak olma azabından kurtulmuşlardır. Bu da onlar için dünyada büyük bir<br />

<strong>rahmet</strong>tir.<br />

Nitekim bu konuda Yüce Allah, Resulüne hitaben şöyle buyurmuştur: “Sen onların içlerinde<br />

bulunduğun halde, Allah onlara azap edecek değildir. Ve onlar, mağfiret dilerken de Allah anlara<br />

azap edecek değildir.” 13<br />

Kısacası Hz. Muhammed, bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber, dolayısıyla <strong>âlemlere</strong><br />

<strong>rahmet</strong>tir. Onun getirdiği Kur’an, çağlarüstü, evrensel bir kitaptır; soy sop, ırk <strong>ve</strong>ya kültürel çevre<br />

farkı gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmekte, herkese doğru yolu göstermektedir; akıl <strong>ve</strong><br />

sağduyuya hitap edip insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik, yardımlaşma <strong>ve</strong><br />

dayanışmaya çağırmaktadır. Âlemlere <strong>rahmet</strong> olmasının bir sonucu olarak insanlara birbirlerini,<br />

hayvanları, bitkileri sevmelerini; ekolojik dengeyi korumalarını tavsiye etmiştir. İnsanlara kurtuluş <strong>ve</strong><br />

mutluluğa erme yollarını öğreten yine odur. Onun vasıtasıyla insanlar dünya <strong>ve</strong> ahiret hayatları<br />

bakımından birçok iyilik elde etme imkânı bulmuşlardır. O, gelmeden önce insanlık onuru<br />

çiğneniyor, insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa<br />

gömüyorlardı. Yüce Allah insanları bu bâtıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede,<br />

inançta <strong>ve</strong> toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamber’i göndermiştir. O<br />

getirdiği dinî <strong>ve</strong> ahlâkî prensipler sebebiyle insanlık için bir <strong>rahmet</strong> olmuştur. Nitekim kendisi de bir<br />

hadisinde “Ben bir <strong>rahmet</strong> <strong>ve</strong> hidayet rehberiyim.” 14 buyurmuş. Müşriklere beddua etmesini teklif<br />

edenlere, “Ben lânetçi olarak değil, <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderildim.” diye cevap <strong>ve</strong>rmiştir. 15<br />

Kur’an’ın birçok ayetinde affedici olmak teşvik edilmiş <strong>ve</strong> insanları affedenlerin büyük ecir <strong>ve</strong><br />

mükâfata erişecekleri bildirilmiştir. 16 Kur’an’ın canlı örneği olan Hz. Muhammed de hayatı boyunca<br />

insanları affetmeyi kendisine şiar edinmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v), insanlar içinde en çok eziyet<br />

çekenlerden, en çok hakarete <strong>ve</strong> haksızlığa uğrayanlardan olmasına rağmen, en çok affeden <strong>ve</strong><br />

merhamet edenlerdendir. Böyle olması çok normal, çünkü Rabbi onu, ilahî <strong>rahmet</strong>in bir tecellisi<br />

olarak, bütün <strong>âlemlere</strong> bir <strong>rahmet</strong> olarak göndermiş <strong>ve</strong> “Seni <strong>âlemlere</strong>, ancak <strong>ve</strong> ancak bir <strong>rahmet</strong><br />

olarak gönderdik.” 17 buyurmuştur. Nasıl Allah’ın diğer bir <strong>rahmet</strong>i olan yağmur, herkesin bağına,<br />

tarlasına, bahçesine, yağıyor; onların azgınlıklarını görmüyorsa o da, herkese, hatta en sevdiklerini<br />

öldürenlere karşı bile affı <strong>ve</strong> merhameti sunuyordu. Onun bütün hayatı <strong>rahmet</strong> <strong>ve</strong> merhamet<br />

örnekleriyle doludur. Çünkü o, <strong>rahmet</strong>in ta kendisidir.<br />

Onun engin şefkatini, sınırsız merhametini gösteren bir kaç olaya bakalım:<br />

1. Bir gün, İslamı yaymak <strong>ve</strong> davasını anlatmak için, azatlı kölesi Zeyd ile Mekke’nin<br />

yakınındaki Tâif şehrine gitmişti. Tâifliler, bu yetimi çok çirkin bir şekilde karşıladılar. Oranın ileri<br />

gelenlerinden Amr b.Umeyr oğulları, Efendimiz (s.a.v) ile alay ettiler. Onlardan biri: “Allah,<br />

peygamber olarak gönderecek Senden başka birini bulamadı mı?” derken, diğeri: “Vallahi ben Seninle<br />

kesinlikle konuşmam. Çünkü Sen gerçekten peygambersen, Sana hitap edemeyecek kadar benden<br />

yücesin. Eğer Allah adına yalan söylüyorsan, yani olmadığın halde peygamber olduğunu söylüyorsan,<br />

Seninle konuşmayı kendime yakıştıramam.” diyordu. Bununla da kalmadılar… Peygamber Efendimiz<br />

(s.a.v), onların Mekke kâfirlerinden farklı olmadığını anlayıp geri dönerken, elleri titremeden<br />

çocuklara <strong>ve</strong> kölelere, üç mil (5 km) boyunca O <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> <strong>ve</strong>silesini taşlattırdılar, her tarafını<br />

kan revan içinde bıraktılar. Yorulup oturdukça, taşlayarak, yola devama mecbur bıraktılar. Ayakkabısı<br />

13 Enfal, 8/33.<br />

14 Dârimî, Sünen, Mukaddime, 3.<br />

15 Müslim, Bir, 87; Hz. Peygamber’in müminlere karşı şefkat <strong>ve</strong> merhameti hakkında bkz., Âl-i İmrân 3/159; et-Tevbe<br />

9/128; Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin<br />

Gümüş, Kur’an Yolu, III, 596.<br />

16 Bkz., Bakara, 2/263; Al-i İmran, 3/133, 134; Şurâ, 42/37, 43; Nur, 24/22; A’raf, 7/199.<br />

17 Enbiya, 21/107.<br />

3


kanla dolmuş iken gelip, “Ey Allah’ın Resulü, beni Rabbin gönderdi, emrindeyim, istersen bunları<br />

şehirleriyle birlikte tarumar edeyim.” diyen Cebrail (a.s)’a, “Hayır, Ey Cebrail! Ben insanları helak<br />

etmek için değil, helakten kurtarmak için geldim. Olur ki bunların neslinden zamanla bir tek de olsa<br />

Müslüman çıkar.” cevabını <strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong> Rabbine ellerini açıp, “Ey Rabbim! Sen bunlara hidayet eyle.<br />

Onlar bilmiyorlar, onun için böyle yapıyorlar.” diye dua etti. 18 Bu <strong>rahmet</strong> değil de nedir?<br />

2. On sene sonra Mekke’yi fetheden İslam ordusu Tâifi kuşattığında, Tâiflilerin mancınıklarla<br />

<strong>ve</strong> sapanlarla attığı taşlar yüzünden çok zayiat <strong>ve</strong>rilmişti. Bunun üzerine Müslümanlar: “Ey Allah’ın<br />

Resulü! Bunlara beddua et.” dediler. O Rahmet Peygamberi ise, “Allahım bunlara hidayet eyle.<br />

Bunları Müslüman eyle.” diye dua etti. Bütün bu işleri yapan Tâiflilerin heyeti, hicretin dokuzuncu<br />

senesinde İslamı kabul etmek için geldiklerinde, Hz. Peygamber (s.a.v), onları bizzat misafir etmiş <strong>ve</strong><br />

onlara elleriyle hizmet etmiştir. İntikam yok, bilakis af <strong>ve</strong> <strong>rahmet</strong> var.<br />

3. Uhud Savaşı’nda benzeri bir manzara ile karşı karşıyayız. Allah Resulünün dişi kırılmış,<br />

yüzü yaralanmış, her yanı kan içinde iken, 19 “Sen dua et de Allah bunları kahretsin.” diyen ashabına<br />

karşı, “Allahım! Sen benim bu kavmime hidayet eyle. Çünkü onlar bilmiyorlar. Onun için böyle<br />

yapıyorlar.” 20 duası ile cevap <strong>ve</strong>riyor <strong>ve</strong> sonra onlara şu gerçeği hatırlatıyor: “Ben lanet eden bir<br />

peygamber değil, <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olarak gönderilen bir peygamberim.” 21<br />

4. Mekkeli hemşehrilerinin <strong>ve</strong> akrabalarının ona yaptıkları <strong>ve</strong> onun buna mukabil yaptıkları da<br />

farklı değildir. Mekke fethedilmişti. Bir fâtih olarak Mekke şehrine girdiğinde, kendisine onca zulüm<br />

<strong>ve</strong> işkenceyi reva gören, memleketini kendisine dar eden kişilerle karşı karşıyadır. Herkes ne olacağını<br />

merakla beklerken iki cihanın efendisi, karşısındakilere şöyle seslenmiştir:<br />

- “Ey Kureyş! Size ne yapmamı beklersiniz?”<br />

- Hayır umarız, zira Sen kerim olan bir kardeşsin <strong>ve</strong> kerem sahibi kardeşimizin de oğlusun.<br />

- Bunun üzerine o yüce insan şöyle buyurdu:<br />

“Bugün hiçbiriniz, eski yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekilmeyeceksiniz. Haydi, gidiniz,<br />

hepiniz serbestsiniz. Bugün size kınama yoktur.” 22 demişti. O gün, düşmanlarından seksen tanesi<br />

Tenim dağından inip, onu öldürmeyi planlamışlardı, ama yakalandılar. Şanslıydılar, çünkü bir <strong>rahmet</strong><br />

<strong>peygamberin</strong>in eline düşmüşlerdi. Bunca hainliklerine rağmen Hz. Peygamber’in affına mazhar<br />

oldular.<br />

5. Sahabenin en alt derecesinde kabul edilen Hz. Vahşi (r.a), Uhud savaşında, uzaktan <strong>ve</strong><br />

arkadan attığı bir mızrakla Peygamber (s.a.v)’in en sevgili amcası <strong>ve</strong> İslamın büyük kahramanı Hz.<br />

Hamza (r.a)’ı şehid etmişti. Daha sonra hançeri ile göğsünü yarıp ciğerini çıkarmış <strong>ve</strong> kölelikten<br />

kurtuluş bedeli olarak sahibesi Hind’e götürmüştü. Henüz Müslüman olmamış Hind de, bu ciğeri<br />

dişleri ile ezerek, İslama <strong>ve</strong> Müslümanlara karşı duyduğu intikam ateşini söndürmeye çalışmıştı.<br />

Mekke fethedilince Tâif’e kaçan Vahşi, daha sonra gizlice gelip, Rasulullah’ın huzuruna çıkmış <strong>ve</strong><br />

Müslüman olmuştu. Rasulullah (s.a.v), ona: “Sen Vahşi misin?” deyince, o: “E<strong>ve</strong>t Ya Rasulullah!”<br />

cevabını <strong>ve</strong>rmiş, bütün olanlara rağmen Rasulullah (s.a.v) ona: ‘Yazıklar olsun sana, gözüme görünme,<br />

çünkü seni gördükçe amcamı hatırlıyorum.’ demekle yetinmiştir. Hâlbuki Müslümanlar onun<br />

bağırsaklarının da, Hz. Hamza’nınki gibi, yerlere serilmesini istiyorlardı. O ise candan sevgili<br />

amcasının katilini bağışlıyordu. Amcasına bu hakareti yaptırtan Hind de yüzü kapalı-gizli bir şekilde<br />

gelip huzurunda Müslüman olunca, aynı affa mazhar olmuştu. İşte bu affediciliğin <strong>ve</strong> merhametin<br />

zir<strong>ve</strong>sidir.<br />

Âlemlere <strong>rahmet</strong> olarak gönderilen Allah Resulü, insanlar aleyhine söz söylemekten kaçınmış,<br />

intikamcılığı sevmemiş, aksine hep affetmekten yana olmuştur. Allah’ın Resulü, Kur’an’ın emrine<br />

uyarak kötülükleri iyilikle defederdi. İşte buna delil olabilecek birkaç davranış örneği:<br />

6. Onu öldürmek isteyenler bile onun engin merhametinden nasiplerini almışlar, onunla hayat<br />

bulmuşlardır. Mesela, Cabir b.Semure de şu olayı anlatıyor: Allah’ın Resulü ile birlikte Necid’e gittik.<br />

Kuşluk vakti olmuştu. Gölgelik bir yere geldik. Herkes ağaçların altına yayılıp oturmuştu. Rasulullah<br />

18 Buharî, Enbiya, 54; Müslim, Cihad, 104, 105; Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, I, 380.<br />

19 Buharî, Meğazî, 24; Müslim, Cihad, 100; İbn Hişan, Sire, III, 84.<br />

20 Buharî, Enbiya, 54; Müslim, Cihad, 104, 105; Ahmed b.Hanbel, el-Müsned, I, 380.<br />

21 Azzam, Abdurrahman, Peygamberimizin Örnek Ahlakı, (trc. Hayrettin Karaman), İst., 1995, s. 95.<br />

22 İbn Hişam, Sire, IV, 55; İbn Kesir, el-Bidaye, IV, 344; Azzam, age., s.82-83; Canan, İbrahim, Kütüb-i Sitte, XII, 240.<br />

4


da kılıcını ağaca asıp yere uzanmıştı. Bir ara bizi çağırdığını duyduk. Baktık ki bir köylü Arap onun<br />

önünde oturuyor. Yanına gittiğimizde bize hitaben dedi ki:<br />

- Bu adam gelip kılıcımı ağaçtan henüz kapmıştı ki ben uyandım. Baktım başucumda duruyor<br />

<strong>ve</strong> bana: “Şimdi seni benden kim kurtarabilir?” diyordu. Ben de: “Allah” dedim. Bunu duyunca kılıç<br />

elinden düştü <strong>ve</strong> kendisi de yere oturdu. İşte gördüğünüz gibi hâlâ da oturuyor, dedi <strong>ve</strong> ona, yaptığı<br />

şeyden dolayı herhangi bir ceza <strong>ve</strong>rmedi. Peygamber (s.a.v): “Haydi, gidebilirsin, seni affettim.”<br />

deyince bu zat Müslüman oldu.” 23<br />

7. Tufeyl bin Amr, Resulullah’a gelir, kabilesinin İslama girmeyi reddettiğini söyler <strong>ve</strong> onlar<br />

için beddua talebinde bulunur. Hz. Peygamber ellerini kaldırır <strong>ve</strong> söyle dua eder: “Allah’ım, onlara<br />

hidayet eyle, onlara iman nasip eyle.”<br />

8. Benzeri bir durum Sakif kabilesi için söz konusu olur. Yapılan savaşta Sakif okçuları<br />

Müslümanlara hayli zarar <strong>ve</strong>rmiştir. Sahabeden bir kısmı, “Ya Resulullah Sakif kabilesinin okları bizi<br />

yaktı, onlara beddua et!” deyince, Resulullah şu duayı yapar: ‘‘Allahım, Sakife hidayet eyle!’’<br />

9. Hımar isimli birisi müzmin sarhoştur. Kendisi bu yüzden bir kaç defa cezalandırılmıştır.<br />

Yine bir ceza uygulanacağı sırada, oradakilerden birisi ona lanet okur. Hz. Peygamber hemen<br />

müdahale eder, “Öyle demeyin” der. Ona lanet yerine ‘Allahım ona merhamet et, kusurlarını affet’<br />

deyin. Vallahi, onun hakkında benim bildiğim şudur: O, Allah <strong>ve</strong> Resulünü seviyor.’’<br />

İki cihan ser<strong>ve</strong>rinin <strong>rahmet</strong>i sadece insanlığı değil bütün varlığı kuşatmıştır. Onun “Rahmet<br />

Peygamberi” oluşundan hayvanlar bile pay almışlardır. Mesela:<br />

1. Abdullah b. Abbas anlatıyor: “Allah Resulüyle bir yere gidiyorduk. Birisi, kesmek üzere bir<br />

koyunu bağlamış, hayvanın gözü önünde bıçağını biliyordu. Allah Resulü bu şahsa: ‘Onu defalarca mı<br />

öldürmek istiyorsun?’ diyerek o şahsı bu yaptığından dolayı azarladı.” 24<br />

2. Hz. Peygamber, kedi yüzünden bir kadının ilahî cezaya uğradığını bildirir. Bu kadın kediyi<br />

hapsetmiş, kendisi bir şey <strong>ve</strong>rmediği gibi, hayvanın rızkını aramasına da engel olmuştur. Kedi sonunda<br />

açlıktan ölmüş o kadın da bu yüzden cehenneme girmiştir. 25<br />

3. Bir başkası ise, köpeğe yaptığı iyilik yüzünden cennete girecektir. Hz. Peygamberin<br />

bildirdiğine göre, çölde yol alan birisi iyice susamıştır. Sonunda bir kuyuya rastlar. Aşağıya inip<br />

kanasıya su içer. Kuyudan çıktığında, susuzluktan dili sarkmış, neredeyse ölmek üzere olan bir köpek<br />

görür. Hayvanın haline acır, tekrar kuyuya iner, ayakkabısıyla köpeğe su çıkarıp içirir. Bu fiiliyle<br />

Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanır. 26<br />

4. Bir defasında Mina’da taşların arasında bir yılan çıkmıştı. Sahabiler hemen öldürmek için<br />

yılanın üzerine üşüştüler. Ancak sonunda yılan kaçmayı başardı. Bu manzarayı uzaktan seyreden<br />

Allah Resulü: “O sizin, siz de onun şerrinden kurtuldunuz.” buyurdu. 27<br />

Allah Resulü, sahabenin yılanı öldürmek istemesine şer demektedir. Zira öldürülen yılan da<br />

olsa, dünya nizamında bir yeri vardır. Böyle dengesizce yapılan her öldürme, ekolojik dengeyi<br />

bozacak <strong>ve</strong> tabiatta telafisi zor bir arıza meydana getirecektir. Özellikle ziraat adına haşerata kıymak,<br />

onları imha etmek, ekolojik denge adına bir cinayettir. Maalesef günümüzde bu türlü cinayetler ilim<br />

adına işlenmektedir.<br />

2. Hz. Muhammed (s.a.v)’in Hatemü’n-Nebiyyin Oluşu:<br />

<br />

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resulü <strong>ve</strong><br />

nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” 28<br />

Bu ayette açıkça ifade edildiği gibi peygamberlik Hz. Muhammed (s.a.v) ile son bulup onunla<br />

mühürlenmiştir. Cumhuriyet dönemi müfessirlerimizden merhum Elmalılı Muhammed Hamdi<br />

Yazır’ın da dediği gibi ayette geçen hâtem kelimesi hakkında iki farklı kıraat mevcuttur. 29<br />

23 Nedvî, Ebu’l-Hasan, es-Siretü’n-Nebeviyye, (trc. Osman Keskioğlu), İst., 1981, s.313.<br />

24 Hâkim, Müstedrek, IV, 231, 233.<br />

25 Buharî, Musakât, 9; Ahmed b.Hanbel, age., II, 507.<br />

26 Buharî, Enbiya, 54; Müslim, Selam, 153.<br />

27 Nesaî, Hac, 114; Ahmed b.Hanbel, age., I, 385.<br />

28 A<strong>hz</strong>ab, 33/40.<br />

5


Birinci kıraat; hâtem kelimesindeki (t) harfinin üstünlü okunmasıdır ki bu kıraat Asım<br />

kıratıdır. Bugün Kur’an’da kelimenin yazılış şekli de böyledir. Hâtem; yüzük, mühür anlamınadır.<br />

Ayetin manası: Hz. Muhammed, peygamberlerin yüzük gibi süsü, ziyneti demektir. 30 Böylece ayete<br />

göre Hz. Muhammed peygamberlerin yüzük gibi ziynetidir.<br />

İkinci kıraat ise; âlimlerin çoğunluğunun kıraatidir. Onlar hâtem kelimesindeki (t) harfini<br />

esreyle “hâtim” şeklinde okumuşlardır. Hâtim, ism-i fail olup hatim eden, sona erdiren <strong>ve</strong>ya<br />

mühürleyen demektir. Mühür de bir şeyin belgelendirilmesi <strong>ve</strong> tasdiki için sona basıldığından hem son<br />

manasını, hem tasdik manasını içerir. Bu iki kıraate göre de: Peygamberlik Muhammed (s.a.v)<br />

Efendimizle son bulmuştur. Yani Hz. Muhammed (s.a.v), hem peygamberleri sona erdiren son<br />

peygamberdir, peygamberlerin en sonuncusudur hem de bütün peygamberleri tasdik <strong>ve</strong> belgeleyen<br />

ilahî bir mühürdür. Eğer o gelmeseydi, diğer peygamberler unutulup gidecek tarihte onların<br />

varlıklarını <strong>ve</strong> peygamberliklerinin gerçekliğini ilmen ispat etmek mümkün olmayacaktı. Çünkü diğer<br />

peygamberlerin hayat <strong>ve</strong> varlıkları tarihin bağrında Muhammed’in hayatı gibi açık <strong>ve</strong> sağlam olarak<br />

bilinmemektedir. Öyle ki bugün Kur’an olmasaydı Musa (a.s) ile İsa (a.s)’ın bile varlıkları ciddiyetle<br />

ispat olunamazdı. Hz. Muhammed’in hayatının <strong>ve</strong> peygamberliğinin tarihte açık <strong>ve</strong> kesin olarak<br />

bilinmesi sayesinde geçmişteki diğer peygamberlerin peygamberliklerini tasdik için bir belge elde<br />

edilmiş bulunuyor. Aynı zamanda Muhammed (s.a.v) diğer peygamberlerin kendisi hakkındaki<br />

müjdelerini gerçekleştirmek itibariyle de onların peygamberliklerini mühürleyen ilahî bir damgadır.<br />

Hz. Muhammed’in peygamberliği ile insanlık din açısından, ilerlemenin son noktasına erişmiştir.<br />

Ondan sonra başka bir peygamber beklenmemeli, onun nuru izlenmelidir. 31<br />

Çünkü o, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği son peygamber olup, ondan başka bir peygamber<br />

gelmeyecektir. Bunun içindir ki, Yüce Allah, dini kemâle erdirdiğini, bununla insanlara olan ni’metini<br />

tamamladığını <strong>ve</strong> Hz. Peygamber geldikten sonra, İslamdan başka hiçbir dinin kendi katında geçerli<br />

olamayacağını bildirmiştir: “İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim <strong>ve</strong> üzerinizdeki nimetimi<br />

tamamladım. Sizin için din olarak İslamı beğendim.” 32 , “Kim İslamdan başka bir din ararsa, bilsin ki<br />

bu din asla ondan kabul edilmeyecek <strong>ve</strong> o ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” 33<br />

İslam dininin gelmesiyle diğer dinler, Mâide suresi 3. ayetin gelmesiyle de müslümanlık<br />

tamamlanmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v), bütün insanlığa <strong>ve</strong> kıyamete kadar gelecek bütün asırlara<br />

peygamber olarak gönderilmiştir. Bu bir iddia değil, bir vâkıadır. Çünkü din <strong>ve</strong> ahlâk nâmına ne<br />

söylemek mümkünse hepsi onun tarafından söylenmiştir. Ondan sonra gelecek bir peygamber, ancak<br />

onun sözlerini tekrarlamak durumunda kalacaktır. O, kendinden sonra gelecek bir peygambere<br />

söyleyecek söz bırakmadığı için, başka bir peygamber gelmeyecektir. Onun son peygamber olduğu<br />

bütün insanlara Cenâb-ı Hakk tarafından açıklanmıştır.<br />

Hz. Muhammed (s.a.v) ile peygamberliğin son bulduğuna dair bazı hadisler vardır. Onlardan<br />

bazılarını burada zikretmemiz uygun olur kanaatindeyiz.<br />

Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Benimle benden<br />

önceki peygamberlerin durumu, tıpkı şu adama benzer ki: Gayet güzel bir ev yaptı <strong>ve</strong> evi süsledi.<br />

Yalnız köşelerinden birinde bir kerpiç eksik kaldı. İnsanlar evi gezdiler, beğendiler. ‘Keşke şu kerpiç<br />

de yerine konmuş olsaydı!’ dediler. İşte o kerpiç benim. Ben peygamberlerin hâtemiyim.” 34<br />

Enes b.Malik’in rivayet ettiğini göre Peygamber (s.a.v): “Şüphesiz ki risâlet <strong>ve</strong> nübüv<strong>ve</strong>t<br />

kesilmiştir. Benden sonra resul <strong>ve</strong> nebi yoktur.” demiş, bu, insanlara güç gelmiş, Peygamber (s.a.v)<br />

devamla: “Fakat müjdeleyiciler vardır.” demiş. “Müjdeleyiciler nedir Ey Allah’ın Resulü?” demişler.<br />

“Müslümanın rüyasıdır. Bu rüya peygamberliğin cüzlerinden biridir.” buyurmuştur. 35<br />

“Ben Muhammed’im, ümmî peygamberim. Benden sonra peygamber yoktur. Bana sözlerin<br />

anahtarları <strong>ve</strong> az kelimeyle çok mana ifade etme yeteneği <strong>ve</strong>rildi; ayrıca bana sözlerin (yüksek<br />

29<br />

Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Dağıtım, İst., trs, VI, 321.<br />

30<br />

eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadir, IV, 285; Cezerî, Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Yûsuf, Tahbîru’t-Teysîr<br />

fî Kırââti’l-Eimmeti’l-Aşere, s. 164; Bennâ, Ahmed b. Muhammed, İthâf-u Fudalâi’l-Beşer bi’l-Kırâeti’l-erbeate aşera,<br />

II, 376.<br />

31<br />

Yazır, age., IV, 321.<br />

32<br />

Mâide 5/3.<br />

33<br />

Âl-i İmrân 3/85.<br />

34<br />

Buharî, Menakıb, 18; Müslim, Fezâil, 20, 23; Ahmed b.Hanbel, age., II, 257, 412.<br />

35<br />

Tirmizî, Ru’ya, 2; İbn Mace, Ru’ya, 1; Dârimî, Ru’ya, 3; Ahmed b.Hanbel, age., V, 404.<br />

6


anlamda <strong>ve</strong> yararda) sonuncusu, (gerçekleri) bir araya getirerek bağlamada (en) süsleyicisi <strong>ve</strong>rildi.<br />

Cehennem bekçilerinin <strong>ve</strong> Arş’ı kaldıran meleklerin kaç tane olduğu bana öğretildi. Bana da<br />

ümmetime de afiyet (ruh güzelliği, huzuru <strong>ve</strong> sağlığı) <strong>ve</strong>rildi. Aranızda bulunduğum sürece beni<br />

dinleyiniz <strong>ve</strong> bana itaat ediniz. Aranızdan ayrıldığım zaman Allah’ın kitabına bağlanınız; onun helâl<br />

kıldığını helâl kabul ediniz; haram kıldığını haram kabul ediniz.” 36<br />

“Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im. Ben o, kökünden kesip atanım ki, Allah benimle küfrün<br />

kökünü kesip attı. Ben o, toplayıcıyım ki (kıyamet gününde) insanlar toplanıp benim önümde bir araya<br />

getirilirler. Ben o son takip ediciyim ki, benden sonra peygamber yoktur.” 37<br />

“Ben, altı hasletle diğer peygamberlerden üstün kılındım:<br />

1- Bana az kelimeyle çok manalar <strong>ve</strong> hikmetler ifade eden sözler <strong>ve</strong>rildi.<br />

2- Düşmanıma korku salmakla zafer buldum.<br />

3- Ganimetler bana helâl kılındı.<br />

4- Yeryüzünün her yanı bana mescid <strong>ve</strong> temiz kılındı.<br />

5- Bütün insanlara peygamber olarak gönderildim.<br />

6- Peygamberlik benimle son bulup mühürlendi.” 38<br />

“Şüphesiz ki Âdem henüz çamuru içinde beklerken ben Allah yanında peygamberlerin<br />

sonuncusu idim.” 39<br />

Böylece Resulullah (s.a.v) Efendimizden sonra peygamber gönderilmeyeceği açıklanarak her<br />

türlü şüphe, yanlış yorum, maksatlı iddia giderilip reddedilmiş oluyor. Kur’an da Allah’ın kıyamete<br />

kadar gelecek olan insanlara en son mesajı olarak indirilmiştir. Artık Hz. Muhammed (s.a.v)’den sonra<br />

peygamber gönderilmeyeceği gibi, kitap da indirilmeyecektir. 40<br />

Sonuç<br />

Yüce Allah, her dönemde insanlara rehber, kurtarıcı <strong>ve</strong> yol gösterici olarak kendi içlerinden<br />

peygamberler göndermiştir. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem (a.s), sonuncusu ise Hz. Muhammed<br />

(s.a.v)’dir.<br />

Hz. Peygamber (s.a.v)’in kendinden önceki peygamberlerden farklı bir özelliği vardır. Önceki<br />

peygamberler belirli bir kavme <strong>ve</strong> millete gönderilmişlerdi. Hz. Peygamber (s.a.v) ise, bütün <strong>âlemlere</strong><br />

<strong>rahmet</strong> olarak gönderilmiştir. Dolayısıyla onun peygamberliği evrenseldir. Kıyamete kadar gelip<br />

geçecek bütün insanlara <strong>ve</strong> cinlere yöneliktir.<br />

Peygamber Efendimiz öyle bir zamanda dünyaya gelmiştir ki, tarihçiler o zamanı “cahiliye<br />

devri” olarak adlandırmaktadırlar. O zamanda insanlık âleminin üzerine küfür, dalâlet <strong>ve</strong> ahlâksızlık<br />

kâbus gibi çökmüştü. O gelmeden önce insanlık onuru çiğneniyor, insanlar, tanrı diye elleriyle<br />

yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı.<br />

İşte insanlık böyle bir zamanda bir kurtarıcıya, bir öndere, bir rehbere ihtiyaç duymaktaydı.<br />

Yüce Allah, insanları bu bâtıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta <strong>ve</strong><br />

toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamber’i göndermiştir. Hz. Muhammed<br />

(s.a.v), <strong>âlemlere</strong> <strong>rahmet</strong> olmasının bir sonucu olarak insanlara, birbirlerini, hayvanları, bitkileri sevmelerini<br />

ekolojik çevreyi korumalarını tavsiye etmiştir. İnsanlara kurtuluş <strong>ve</strong> mutluluğa erme<br />

yollarını öğreten yine odur. Onun vasıtasıyla insanlar dünya <strong>ve</strong> ahiret hayatları bakımından birçok<br />

iyilik elde etme imkânı bulmuşlardır. O, getirdiği dinî <strong>ve</strong> ahlâkî prensipler <strong>ve</strong>silesiyle insanlık için<br />

bir <strong>rahmet</strong> olmuştur.<br />

Onun getirdiği Kur’an çağlar üstü, evrensel bir kitaptır; soy sop, ırk <strong>ve</strong>ya kültürel çevre farkı<br />

gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmekte, herkese doğru yolu göstermektedir; akıl <strong>ve</strong> sağduyuya<br />

hitap edip insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik <strong>ve</strong> yardımlaşmaya çağırmaktadır.<br />

36<br />

Ahmed b.Hanbel, age., II, 71, 72, 212.<br />

37<br />

Buharî, Menakıb, 17, Tefsir, 61; Tirmizî, Edeb, 67; Taberânî, Esmâ-i Nebi, 1; Ahmed b.Hanbel, age., IV, 80.<br />

38<br />

Müslim, Mesâcid, 5; Tirmizî, Siyer, 5; Ahmed b.Hanbel, age., II, 412.<br />

39<br />

Ahmed b.Hanbel, age., IV, 127, 128.<br />

40<br />

Yıldırım, Celal, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları, IX, 4867-4868; ez-Zuhaylî, Vehbe, et-Tefsirü’l-<br />

Münir, Risale Yayınları, XI, 334-339.<br />

7


Kur’an’ın içerdiği esaslar, sosyal <strong>ve</strong> hukukî prensipler, her devirdeki insanların temel<br />

ihtiyaçlarını karşılayacak <strong>ve</strong> onları dünya <strong>ve</strong> ahirette mutlu kılacak niteliktedir. Peygamberin sünneti<br />

de, Kur’an’ın açıklayıcısı <strong>ve</strong> tamamlayıcısıdır.<br />

İnsanlık tarihi boyunca insanlığa hizmet etmiş birçok lider birçok önder gelip geçmiştir.<br />

Kişilik <strong>ve</strong> niteliği ne olursa olsun hiçbir insan onun kadar sevilmedi. Hiçbir faninin ölümü geride<br />

kalanları onunki kadar üzmedi. Hiçbir insan <strong>ve</strong>fatının üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen onun<br />

kadar diri <strong>ve</strong> sevimli olmamıştır. Çünkü o, insanlığa çok önemli değerler kazandırmıştır. İnsanlık onun<br />

getirdiği evrensel mesajla karanlıktan aydınlığa çıkmıştır.<br />

Âlemlere <strong>rahmet</strong> olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v)’e insanlık çok şey borçludur.<br />

Onu saygıyla anıyor, onun manevî huzurunda hürmetle eğiliyorum.<br />

Salât <strong>ve</strong> selam, her türlü ihtiram, ona <strong>ve</strong> onun âl <strong>ve</strong> Ashabına olsun.<br />

Allah Teâlâ, bizleri <strong>ve</strong> bütün Müslümanları ona layık hayırlı ümmet eylesin. (Âmin)<br />

8

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!