25.08.2013 Views

Cilt/Volume 23 Sayı/Number 2 2012 - veteriner kontrol merkez ...

Cilt/Volume 23 Sayı/Number 2 2012 - veteriner kontrol merkez ...

Cilt/Volume 23 Sayı/Number 2 2012 - veteriner kontrol merkez ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ETLİK VETERİNER KONTROL MERKEZ<br />

ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ<br />

ANKARA<br />

ETLİK VETERİNER<br />

MİKROBİYOLOJİ<br />

DERGİSİ<br />

JOURNAL OF ETLIK VETERINARY MICROBIOLOGY<br />

ANKARA – TURKEY<br />

<strong>Cilt</strong>/<strong>Volume</strong> <strong>23</strong> ♦ <strong>Sayı</strong>/<strong>Number</strong> 2 ♦ <strong>2012</strong><br />

ISSN 1016-3573<br />

Test<br />

AB-0048-T<br />

I


Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi<br />

<strong>Cilt</strong>/<strong>Volume</strong> <strong>23</strong> ♦ <strong>Sayı</strong>/<strong>Number</strong> 2 ♦ <strong>2012</strong><br />

Journal of Etlik Veterinary Microbiology<br />

Yılda iki kez yayımlanır / Published two times per year<br />

ISSN 1016-3573<br />

Sahibi<br />

Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Adına<br />

Editörler Kurulu / Editorial Board<br />

Baş Editör / Editor-in Chief<br />

Uzm.Vet.Hek. Kadir Kaya<br />

Editör Yardımcıları / Co-Editors *<br />

Dr. Erhan Akçay<br />

Uzm.Vet.Hek. Yıldız Ayaz<br />

Dr. Asiye Dakman<br />

Dr. Arife Ertürk<br />

Dr. Uğur Küçükayan<br />

Dr. Yavuz Ulusoy<br />

Dr. Armağan Erdem Ütük<br />

Uzm.Vet.Hek. M. Kadri Yavuz<br />

Uzm.Vet.Hek. Kadir Kaya<br />

Enstitü Müdürü V.<br />

Adres / Address<br />

Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü<br />

06020 Etlik – Ankara / TÜRKİYE<br />

Tel : 90 (312) 326 00 90 (10 hat)<br />

Faks : 90 (312) 321 17 55<br />

URL : http://www.etlikvet.gov.tr/tr/page.asp?id=54<br />

E-posta : ehh.o@<strong>merkez</strong>vet.gov.tr<br />

III


IV<br />

Hakem Listesi/ Reviewers List*<br />

Prof.Dr. Yeşim Sağ Açıkel Hacettepe Üniversitesi, Kimya Mühendisliği Bölümü<br />

Prof.Dr. Mehmet Akan Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Prof.Dr. Tarık Haluk Çelik Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü<br />

Doç.Dr. Alper Çiftçi Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Doç.Dr. Muammer Göncüoğlu Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü<br />

Doç.Dr. Murat Karahan Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Prof.Dr. Oktay Keskin Harran Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Doç.Dr. Yahya Kuyucuoğlu Afyon Kocatepe Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Doç.Dr. Gülsüm Öksüztepe Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü<br />

Doç.Dr. Süheyla Türkyılmaz Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Prof.Dr. Uçkun Sait Uçan Selçuk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Prof.Dr. Hakan Yardımcı Ankara Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

Prof.Dr. Murat Yıldırım Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

* İsimler soyada göre alfabetik dizilmiştir ve bu sayıda görev alanlar yazılmıştır.<br />

ULAKBİM Yaşam Bilimleri ve Türkiye Atıf Dizini veritabanları kapsamında bulunan “çift hakemli” bir<br />

dergidir.<br />

Copyright © Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi <strong>2012</strong>, Her hakkı saklıdır / All rights reserved<br />

Basım Tarihi / Publishing Date: Aralık / December <strong>2012</strong>, Baskı adedi / Circulation: 500<br />

Tasarım ve Baskı / Printing<br />

M<br />

MEDİSAN<br />

Medisan Yayinevi Ltd.Şti.<br />

Çankırı Cad. 45 / 347 Ulus - Ankara, Türkiye<br />

Tel : +90 312 311 24 26 – 311 00 57 medisanyayinevi@gmail.com


İçindekiler / Contents<br />

Araştırma Makaleleri / Research Articles Sayfa /Page<br />

Erzurum yöresinde koyunlarda Clostridium perfringens toksin varlığının toksin nötralizasyon, ELI-<br />

SA ve lateks aglütinasyon test yöntemleri ile araştırılması<br />

Investigation of Clostridium perfringens toxins in sheeps in the region of Erzurum by toxin neutralization,<br />

ELISA and lateks agglütination tests<br />

Şenay Seyitoğlu, Seyda Cengiz, Serap Kılıç Altun, Ömer Faruk Küçükkalem, İbrahim Sözdutmaz .........39<br />

Phenotypic characteristics of Listonella anguillarum strains isolated from rainbow trout (Oncorhynchus<br />

mykiss, Walbaum) farms in Turkey<br />

Türkiye’de gökkuşağı alabalığı çiftliklerinden izole edilen Listonella anguillarum suşlarının fenotipik özellikleri<br />

Seçil Metin ...................................................................................................................................................44<br />

Et ürünlerinin histolojik muayenesi<br />

Histological analysis of meat products<br />

Yıldız Ayaz, Yusuf Ziya Kaplan, Naim Deniz Ayaz, Mihriban H. Aksoy ...................................................49<br />

Gökkuşağı alabalık filetolarının marinasyon süresinin ve sıcaklığının <strong>merkez</strong>i bileşke tasarımı ile<br />

optimizasyonu<br />

Optimization with central compozite design of rainbow trout fillets time of marination and temperature<br />

Özlem Pelin Can, Mehtap Erşan ..................................................................................................................57<br />

Köpeklerin idrar örneklerinden Klebsiella pnemoniae identifikasyonu ve antibiyotik duyarlılıkları<br />

The identification and antibiotic susceptibilities of Klebsiella pneumoniae from dog urine samples<br />

Andaç Uzer Gülen, Şükrü Kırkan ................................................................................................................64<br />

Derleme / Review<br />

Staphylococcus aureus’larda metisilin direnci ve enfeksiyonlar<br />

Methicillin resistance in Staphylococcus aureus and infections<br />

Volkan Özavcı, Şükrü Kırkan ......................................................................................................................70<br />

Antibiyotiklere alternatif olarak yumurta sarısı antikorları<br />

Egg yolk antibodies as alternative to antibiotics<br />

Timur Gülhan Banur Boynukara ..................................................................................................................77<br />

V


Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi Yayım Koşulları<br />

1. Dergi, T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Etlik Veteriner<br />

Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün hakemli,<br />

bilimsel yayın organı olup, yılda iki defa yayımlanır. Derginin kısaltılmış<br />

adı “Etlik Vet Mikrobiyol Derg” dir.<br />

2. Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’nde <strong>veteriner</strong> hekimlik<br />

alanında yapılan, başka bir yerde yayımlanmamış olan orijinal bilimsel<br />

araştırmalar, güncel derleme, gözlem, kısa bilimsel çalışmalar<br />

ve enstitüden haberler yayımlanır. Derleme şeklindeki yazılar;<br />

orijinal olması, en son yenilikleri içermesi, klasik bilgilerin tekrarı<br />

olmaması durumunda kabul edilir. Derlemeyi hazırlayan yazarın, o<br />

konuda ulusal ya da uluslararası düzeyde orijinal yayın ve araştırmalar<br />

yapmış olması koşulu aranır.<br />

3. Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanacak metinler 12 punto Times<br />

New Roman yazı karakterinde, düz metin olarak, çift aralıklı ve<br />

kenarlarda 30 mm boşluk bırakılarak, A4 formundaki beyaz kağıda<br />

yazılmalıdır. Yazıların tamamı, şekil ve tablolar dahil olmak üzere<br />

orijinal bilimsel araştırmalarda 16, derlemelerde 10, gözlemlerde 6<br />

ve kısa bilimsel çalışmalarda 4 sayfayı geçmemelidir.<br />

4. Microsoft Word formatındaki metin ile en az 300 dpi çözünürlükteki<br />

JPEG formatındaki resim/lerin tamamı etlikvetmikrobiyolderg@<br />

gmail.com e-posta adresine gönderilmelidir.<br />

5. Türkçe orijinal çalışmalar konu başlığı, yazar/yazarların adları,<br />

adresleri, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, İngilizce başlık, İngilizce<br />

özet ve anahtar sözcükler, giriş, materyal ve metot, bulgular,<br />

tartışma ve sonuç, teşekkür ve kaynaklar sırası ile hazırlanmalıdır.<br />

İngilizce orijinal çalışmalar konu başlığı, yazar/yazarların adları,<br />

adresleri, İngilizce özet ve anahtar sözcükler, Türkçe başlık, Türkçe<br />

özet ve anahtar sözcükler, giriş, materyal ve metot, bulgular,<br />

tartışma ve sonuç, teşekkür ve kaynaklar şeklinde hazırlanmalıdır.<br />

Kısa bilimsel çalışmaların ve derlemelerin başlık ve özet bölümleri<br />

orijinal çalışma formatında, bundan sonraki bölümleri ise, derlemelerde;<br />

giriş, metin ve kaynaklar şeklinde, kısa bilimsel çalışmalarda<br />

ise bölümlendirme yapılmadan hazırlanmalıdır.<br />

6. Orijinal çalışmalar ve gözlemler aşağıdaki sıraya göre düzenlenerek<br />

yazılmalıdır.<br />

Başlık, kısa, konu hakkında bilgi verici olmalı ve küçük harflerle<br />

yazılmalıdır.<br />

Yazar(lar)ın, ad(lar)ı küçük, soyad(lar)ı büyük harflerle yazılmalı<br />

ve unvan belirtilmemelidir.<br />

Özet, Türkçe ve İngilizce olarak, tek paragraf halinde ve en fazla<br />

500 sözcük olmalıdır.<br />

Anahtar kelimeler, alfabetik sıraya göre yazılmalı ve 5 sözcüğü<br />

geçmemelidir.<br />

Giriş, konu ile ilgili kısa literatür bilgisi içermeli, son paragrafında<br />

çalışmanın amacı vurgulanmalı ve iki sayfayı geçmemelidir.<br />

Materyal ve Metot, ayrıntıya girmeden, anlaşılır biçimde yazılmalıdır.<br />

Başlıklar kalın, alt başlıklar italik yazı tipiyle belirtilmelidir.<br />

Bulgular bölümünde veriler, tekrarlama yapmadan açık bir şekilde<br />

belirtilmelidir. Tablo başlıkları tablonun üstünde, şekil başlıkları<br />

ise şeklin altında belirtilmelidir.<br />

Tartışma ve Sonuç bölümünde, araştırmanın sonucunda elde edilen<br />

bulgular, diğer araştırıcıların bulguları ile karşılaştırılmalı ve<br />

literatüre olan katkısı kısaca belirtilmelidir.<br />

Teşekkür bölümü, gerekli görülüyorsa kaynaklardan hemen önce<br />

belirtilmelidir.<br />

Kaynaklar bölümünde, kaynaklar listesi alfabetik ve kronolojik<br />

olarak sıralanmalı ve numaralanmalıdır. Metin içerisindeki kaynak,<br />

yazar soyadı yazılıp sıra numarası ile; cümle sonunda ise sadece<br />

sıra numarası ile parantez içerisinde yazılmalıdır. Cümle sonunda<br />

birden çok kaynak belirtilecek ise kaynak numaraları küçükten büyüğe<br />

doğru sıralanmalıdır. Metin içerisinde ikiden çok yazarlı kay-<br />

Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors<br />

VII<br />

nak kullanımlarında ilk yazarın soyadı yazılmalı diğer yazarlar ise<br />

“ve ark.” (İngilizce metinlerde “et al.”) kısaltması ile belirtilmelidir.<br />

Dergi adlarının kısaltılmasında “Periodical Title Abbreviations:<br />

By Abbreviation” son baskısı esas alınmalıdır. Kaynaklar listesinde<br />

yazar(lar)ın aynı yıla ait birden fazla yayını varsa, yayın tarihinin<br />

yanına “a” ve “b” şeklinde belirtilmelidir.<br />

Kaynak yazımı ve sıralaması aşağıdaki gibi yapılmalıdır;<br />

Süreli Yayın:<br />

Dubey JP, Lindsay DS, Anderson ML, Davis SW, Shen SK,<br />

(1992). Induced transplacental transmission of N. caninum in cattle.<br />

J Am Vet Med Ass. 201, 709-713.<br />

Yazarlı Kitap:<br />

Fleiss Jl, (1981). Statistical methods for rates and proportions.<br />

Second edition. New York: John Willey and Sons, p.103.<br />

Editörlü Kitap:<br />

Balows A, Hausler WJ, Herramann Kl, eds., (1990). Manual of<br />

Clinical Microbiology. Fifth edition. Washington DC: IRL Press,<br />

p.37.<br />

Editörlü Kitapta Bölüm:<br />

Bahk J, Marth EH, (1990). Listeriosis and Listeria monocytogenes.<br />

Cliver DD. eds. Foodborne Disease. Academic press Inc,<br />

San Diego. p.248-256.<br />

Kongre Bildirileri:<br />

Çetindağ M, (1994). Pronoprymna ventricosa, a new digenic<br />

trematoda from the Alosa fallax in Turkey. Eighth International<br />

Congress of Parasitology (ICOPA VIII), October, 10-14, İzmir-<br />

Turkey.<br />

Tezler:<br />

Aksoy E, (1997). Sığır Vebası hastalığının histolojik ve immunoperoksidaz<br />

yöntemle tanısı üzerine çalışmalar. Doktora Tezi, AÜ<br />

Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.<br />

Anonim:<br />

Anonim, (2009). Contagious equine metritis. Erişim adresi: http://<br />

www.cfsph.iastate.edu/Factsheets/pdf, Erişim tarihi: 17.10.2009.<br />

Peter AT (2009). Abortions in dairy cows. Erişim adresi: http://<br />

www.wcds.afns.ualberta.ca.htm, Erişim tarihi: 14.11.2009.<br />

Yazışma adresi, çok yazarlı çalışmalarda yazışma adresi olarak<br />

yazarlardan sadece birinin adı/soyadı, adresi ve e-posta adresi çalışmanın<br />

sonunda belirtilmelidir.<br />

7. Latince cins ve tür isimleri italik yazı tipi ile yazılmalıdır. Tüm<br />

ölçüler SI (Systeme Internationale)’ye göre verilmelidir.<br />

8. Dergide yayımlanmak üzere gönderilen makaleler tüm yazarlar<br />

tarafından imzalanan “Yayın Hakkı Devri Sözleşmesi” ve başvuruya<br />

ilişkin bir dilekçe ile birlikte gönderilmelidir. Yayımlanması<br />

uygun görülen çalışmalar, istendiğinde Yayım Komitesi’nin basıma<br />

ilişkin kararı, yazar(lar)ına bildirilir.<br />

9. Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’nde yayımlanacak olan,<br />

hayvan deneylerine dayalı bilimsel çalışmalarda “Etik Kurul Onayı<br />

Alınmıştır” ifadesi aranır.<br />

10. Gönderilen yazıların basım düzeltmeleri orijinal metne göre yapıldığından,<br />

yazıların her türlü sorumluluğu yazarlara aittir.<br />

11. Ürünlerin ticari adları ile karşılaştırılmalarına yönelik araştırmalar<br />

derginin ilgi kapsamı dışındadır.<br />

12. Araştırmaya konu olan maddelerin ve ürünlerin ticari adları<br />

kullanılmamalıdır.<br />

13. Şayet varsa araştırmanın desteklendiği kurum adı ve proje numarası<br />

belirtilmelidir.<br />

14. Dergiye gönderilen yazılar geliş tarihine göre yayımlanır.<br />

15. Yayımlanmayan yazılar, yazarına iade edilmez.


VIII<br />

Journal of Etlik Veterinary Microbiology Publication Conditions<br />

1. The Journal is a refereed, scientific publication of Republic of<br />

Turkey Ministry of Food, Agriculture and Livestock, Directorate of<br />

Etlik Veterinary Control Central Research Institute and is published<br />

two issues in a year. The abbreviation of the journal is “J Etlik Vet<br />

Microbiol”.<br />

2. In the Journal of Etlik Veterinary Microbiology, original research<br />

articles, actual reviews, case reports, short communications on the<br />

issue of veterinary medicine whose one part or whole have not been<br />

published in any other place before, and news from the institute<br />

are published. The review articles will be accepted only if they are<br />

original, actual and not repeating the classical knowledge. The author<br />

of the review is asked to possess original publications or researches<br />

on the subject at national or international levels.<br />

3. Manuscripts that will be prepared in Turkish and English should<br />

be typed as a full text, on A4 paper with 12 pt, in Times New Roman<br />

typing character, double-spaced and with 30 mm space in both<br />

sides of the paper. Manuscripts including figures and tables should<br />

not exceed 16 pages for original research articles, 10 pages for reviews,<br />

6 pages for case reports and 4 pages for short communications.<br />

4. Manuscript written in Microsoft Word format and figures in<br />

JPEG format at minimum 300 dpi resolution should be submitted<br />

to etlikvetmikrobiyolderg@gmail.com<br />

5. Original research articles and case reports should include in following<br />

rank: title, name(s) of the author(s), their addresses, abstract<br />

and key words in English, title, abstract and key words in Turkish,<br />

introduction, material and method, findings, discussion and conclusion,<br />

acknowledgements and references. In short communications<br />

and reviews, divisions except summaries should be omitted.<br />

6. Original research articles and case reports should be arranged<br />

and composed as in the following.<br />

Title should be brief, explanatory and written in small caps.<br />

Explanation(s) about the study should be written as footnotes.<br />

Author(s) should be mentioned by their names and surnames; their<br />

surnames should be written in capital letters and author(s) title<br />

should not be mentioned.<br />

Summary should be in Turkish and English, single paragraph and<br />

composed of at most about 500 words.<br />

Key Words should be written in alphabetical order and should not<br />

exceed 5 words.<br />

Introduction not exceeding two pages should include a short review<br />

of the literature related with the subject and in the end paragraph;<br />

the aim of the study should be mentioned.<br />

Material and Method should be written in an essential and comprehensible<br />

manner without getting into details. Subtopics should<br />

be mentioned first in bold and after in italic type.<br />

Findings should be shortly explained and data should not be repeated<br />

within the text. Legends should be indicated at the top of<br />

each table, whereas should be indicated at the bottom of each figure<br />

and print. Vertical lines are not allowed in tables.<br />

Discussion and Conclusion must include the evaluation and comparison<br />

of results with other researchers’ findings. The study’s<br />

contributions to the existing literature should also be explained<br />

briefly.<br />

Acknowledgements must be indicated before references if necessary.<br />

References should be listed alphabetically and chronologically by<br />

numbers. In the body of text, reference must be shown by author’s<br />

surname and list number or only by list number within parenthesis.<br />

If there is more than one reference that refers to the same issue,<br />

these should be arranged by smallest to biggest reference list<br />

numbers at the end of sentence. If the reference is more than two<br />

Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors<br />

authors, the surname of the first author should be written and other<br />

authors should be mentioned with the abbreviation of “et al.”. For<br />

the abbreviation of journals, the latest edition of the “Periodical<br />

Title Abbreviations: By Abbreviation” should be taken as basis. If<br />

the author(s) have more than one publication within the same year,<br />

besides the publication date, it should be mentioned as “a” and “b”<br />

in the list of references.<br />

The writing of the references and their alignment should be as in<br />

the following examples.<br />

For articles:<br />

Dubey JP, Lindsay DS, Anderson ML, Davis SW, Shen SK,<br />

(1992). Induced transplacental transmission of N. caninum in cattle.<br />

J Am Vet Med Ass. 201, 709-713.<br />

For books:<br />

Fleiss Jl, (1981). Statistical methods for rates and proportions.<br />

Second edition. New York: John Willey and Sons, p.103.<br />

For edited books:<br />

Balows A, Hausler WJ, Herramann Kl, eds., (1990). Manual of<br />

Clinical Microbiology. Fifth edition. Washington DC: IRL Press,<br />

p.37.<br />

For chapter in edited books:<br />

Bahk J, Marth EH, (1990). Listeriosis and Listeria monocytogenes.<br />

Cliver DD. eds. Foodborne Disease. Academic press Inc,<br />

San Diego. p.248-256.<br />

For congress papers:<br />

Çetindağ M, (1994). Pronoprymna ventricosa, a new digenic<br />

trematoda from the Alosa fallax in Turkey. Eighth International<br />

Congress of Parasitology (ICOPA VIII), October, 10-14, İzmir-<br />

Turkey.<br />

For dissertations:<br />

Aksoy E, (1997). Sığır Vebası hastalığının histolojik ve İmmunoperoksidaz<br />

yöntemle tanısı üzerine çalışmalar. PhD Thesis, Ankara<br />

University Institute of Health Sciences, Ankara.<br />

Corresponding address, in multiple-author studies, as a correspondence<br />

address, only one of the authors’ name/surname, address<br />

and e-mail should be mentioned at the end.<br />

7. Genus and species names in Latin should be written in italic. All<br />

measures should be given according to the SI (Systeme Internationale)<br />

units.<br />

8. The articles that are sent to be published in the journal should be<br />

sent with a covering letter and “Publication Rights Transfer Agreement”<br />

signed by all of the authors. The selected articles for the<br />

publication, and if asked for, the decision of the editorial committee<br />

concerning the publication, are declared to the article’s author/<br />

authors.<br />

9. The wording of “Ethical Commission Permission is obtained”<br />

should appear in scientific studies based on animal experiments,<br />

which will be published in the Journal of Etlik Veterinary Microbiology.<br />

10. As the edition of the sent articles are done in accordance with<br />

the original text, all responsibility of the articles bear on the authors.<br />

11. Researches that aim at comparisons of the products with their<br />

commercial names are out of the journal’s theme scope.<br />

12. The trademarks of materials and products that are subject of the<br />

research should not be mentioned.<br />

13. If the research is supported by a foundation, name of the foundation<br />

and project number must be mentioned.<br />

14. The articles that are sent to the journal are published in line with<br />

their coming date.<br />

15. Unpublished papers are not returned to their author.


Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors<br />

Yayın Hakkı Devri Sözleşmesi<br />

Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi - Ankara<br />

Aşağıda başlığı bulunan ve yazarları belirtilen makalenin tüm sorumluluğu Etlik Veteriner Mikrobiyoloji<br />

Dergisi Yayın Komisyonu Başkanlığı’na ulaşıncaya kadar yazar/larına aittir.<br />

Yayının adı: .....................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Yazar/ların ad/ları: ...........................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Aşağıda isim ve imzaları bulunan yazarlar; yayınlamak üzere gönderdikleri makalenin orijinal olduğunu,<br />

daha önce başka bir dergiye yayınlanmak üzere gönderilmediğini ve kısmen ya da tamamen yayınlanmadığını,<br />

gerekli düzeltmelerle birlikte her türlü yayın hakkının, yazının yayımlanmasından sonra Etlik Veteriner<br />

Mikrobiyoloji Dergisi’ne devrettiklerini kabul ederler. Yayımlanmak üzere gönderilen bu makalenin<br />

tüm sorumluluğunu da yazar/lar üstlenmektedir.<br />

Yukarıdaki makalenin tüm hakları Etlik Veteriner Mikrobiyoloji Dergisi’ne devredilmiştir.<br />

Yazar ad/ları İmza Tarih<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Yazışma Adresi: ..............................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Copyright Release<br />

Journal of Etlik Veterinary Microbiology Ankara - TURKEY<br />

The undersigned authors release Journal of Etlik Veterinary Microbiology from all responsibility concerning<br />

the manuscript entitled;<br />

Title of paper: ..................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Authors names: ...............................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Upon its submission to the publishing commission of the Journal of Etlik Veterinary Microbiology.<br />

The undersigned author/s warrant that the article is original, is not under consideration by another journal,<br />

has not been previously published or that if has been published in whole or in part, any permission necessary<br />

to publish it in the above mentioned journal has been obtained and provided to the Journal of Etlik<br />

Veterinary Microbiology. We sign for and accept responsibility for releasing this material.<br />

Copyright to the above article is hereby transferred to the Journal of Etlik Veterinary Microbiology, effective<br />

upon acceptance for publication.<br />

To be signed by all author/s<br />

Authors names Signature Date<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

Correspondence Address: ................................................................................................................................<br />

..........................................................................................................................................................................<br />

IX


Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, Seyitoğlu 39-43, ve <strong>2012</strong> ark.. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 39-43, Araştırma <strong>2012</strong>Makalesi / Research Article 39<br />

Erzurum yöresinde koyunlarda Clostridium perfringens toksin varlığının<br />

toksin nötralizasyon, ELISA ve lateks aglütinasyon test yöntemleri ile<br />

araştırılması<br />

Şenay SEYİTOĞLU 1 , Seyda CENGİZ 2 , Serap KILIÇ ALTUN 1 , Ömer Faruk KÜÇÜKKALEM 1 ,<br />

İbrahim SÖZDUTMAZ 1<br />

Giriş<br />

1 Erzurum Veteriner Kontrol Enstitüsü, 2 Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji AD, Erzurum<br />

Geliş Tarihi / Received: 21.05.<strong>2012</strong>, Kabul Tarihi / Accepted: 10.12.<strong>2012</strong><br />

Özet: Bu çalışmada, Erzurum yöresinde bulunan enterotoksemi şüpheli 70 adet koyuna ait bağırsak içeriğinin ELISA,<br />

toksin nötralizasyon ve lateks aglütinasyon testi (LAT) ile incelenerek; klostridial toksinlerin araştırılması ve tiplendirilmesi<br />

amaçlandı. Toksin testinde 25 (%35,7) örnekte C.perfringens yönünden pozitif sonuç alınırken, 45 (%64,3) adet<br />

örnek negatif olarak değerlendirildi. Bu test sonuçlarına göre, 14 örnek C.perfringens tip C, 2 örnek C.perfringens tip<br />

A, 9 örnek C.perfringens tip D olarak identifiye edildi. İncelenen örneklerin ELISA sonuçları değerlendirildiğinde 70<br />

adet bağırsak içeriğinin 37 (%52,8) adeti C.perfringens yönünden pozitif bulunurken, 33 (%42,7) adet örnek negatif<br />

bulundu. Yapılan ELISA tiplendirilmesinde 12 adet numunede alfa toksin (tip A), 7 adet örnekte alfa, beta, epsilon<br />

toksin (tip B), 9 tanesinde alfa ve beta toksin (tip C) ve 9 adet örnek de alfa ve epsilon toksini (tip D) belirlendi. Lateks<br />

aglütinasyon sonuçlarında ise 2 örnek alfa toksin yönünden pozitif sonuç verirken, 16 örnekte epsilon toksini belirlendi.<br />

Sonuç olarak Erzurum ilinde enterotoksemi <strong>kontrol</strong>ünde aşılamaların <strong>kontrol</strong>lü, yaygın bir şekilde yapılmasının ve<br />

uygulanacak aşılarda başta tip A olmak üzere, tip C, tip D ile tip B’nin de bulundurulmasının gerekli olduğu belirlendi.<br />

Anahtar sözcükler: Enterotoksemi, ELISA, lateks aglütinasyon, toksin nötralizasyon.<br />

Investigation of Clostridium perfringens toxins in sheeps in the region of Erzurum by toxin<br />

neutralization, ELISA and lateks agglütination tests<br />

Summary: Investigation and typing of clostridial toxins after ELISA, serum neutralization and latex agglutination<br />

tests (LAT) of intestinal contents from 70 enterotoxemia suspected sheeps in Erzurum region was aimed in this study.<br />

According to toxin neutralization results; 25 (35,7 %) and 45 (64,3 %) of the samples were determined as positive and<br />

negative, respectively. According to typing by toxin neutralization test; 14, 2 and 9 of the samples were typed as C, A and<br />

D, respectively. Thirty-seven (52,8 %) of the samples were positive for C.perfringens in the ELISA results. According<br />

to ELISA typing, 12 of the samples had alpha toxin (Type A), 7 of the samples had alpha, beta and gamma toxins (Type<br />

B), 9 of the samples had alpha and beta toxins (Type C), and 9 of the samples had alpha and epsilon toxins (Type D).<br />

According to latex agglutination test results, 2 of the samples had alpha and 16 of the samples had gamma toxins. As a<br />

result, the control of the province of Erzurum enterotoxemia, vaccination should be controlled and widely. Vaccines to<br />

be applied, especially in type A, type B, C and D must be present.<br />

Key words: Enterotoxemia, ELISA, latex agglutination, toxin neutralization.<br />

Clostridium perfringens hareketsiz ve kapsüllü,<br />

gram pozitif, çomak şekilli, spor oluşturan, evcil<br />

hayvanlarda önemli enterik infeksiyonlara neden<br />

olan bir bakteridir. C.perfringens’e bağlı enterotoksemiler<br />

C.perfringens’in değişik tipleri tarafından<br />

oluşturulan, koyun, kuzu, buzağı ve diğer hayvanlarda<br />

toksemi ile karakterize infeksiyonlardır (1).<br />

C.perfringens’in oluşturduğu toksinler fazla sayıdadır<br />

ve etkenin tiplendirilmesinde bu toksinler kulla-<br />

nılır. Toksin tiplendirmesine göre C.perfingens tipleri<br />

A, B, C, D ve E olarak ayrılmıştır (1, 5, 11, 13,<br />

15). C.perfringens tipleri değerlendirildiğinde; Tip<br />

A en yaygın C.perfringens tipidir (11). Toksijenik<br />

özellikleri ve patojenitesi oldukça değişkendir.<br />

Yapısındaki alfa toksin, kimyasal olarak fosfolipaz<br />

C yapısındadır. Lesitini fosforilkolin ve digliseride<br />

hidrolize eder. Çoğu hücre membranı lesitin içerdiğinden<br />

dolayı alfa toksin yapısı ile yıkımlanır (10,<br />

15).<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Seyda Cengiz, Atatürk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, 25240,<br />

Erzurum, Türkiye Eposta: seydacengiz@atauni.edu.tr


40 Seyitoğlu ve ark.. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 39-43, <strong>2012</strong><br />

C.perfringens tip B, alfa, beta ve epsilon toksinleri<br />

üretir fakat beta toksin çoğunlukla temel<br />

toksindir (12, 15). Hayvanlarda ani ölüm ile karakterize<br />

infeksiyonlara neden olan C.perfringens tip<br />

C’de alfa toksin yanında beta toksin üretir. Beta toksin<br />

tripsin ve diğer proteolitik enzimler ile kolayca<br />

inaktif hale getirilebilir (15, 16). C.perfringens<br />

tip D en iyi bilinen C.perfringens tipidir ve epsilon<br />

toksin üretir. Epsilon toksin sindirim enzimlerine<br />

karşı dirençlidir. Bağırsakta fazla miktarda üretilen<br />

epsilon toksin, sistemik dolaşım ile absorbe olarak<br />

organ ve dokularda kapiller geçirgenlik artışı meydana<br />

getirir (21, <strong>23</strong>) Tip E’nin temel toksini Iota<br />

toksindir. Toksin proteolitik enzimler ile aktive<br />

olur. Bu toksin nekrotizan etkilidir ve kapillar permeabiliteyi<br />

arttırır (5,13,15,18). Daha önce yapılan<br />

çalışmalarda C.perfringens infeksiyonlarının teşhisi<br />

ve tiplendirilmesinde toksin nötralizasyon testi,<br />

ELISA, lateks aglütinasyon metotları (LAT), PCR<br />

gibi çeşitli teknikler kullanılmış, hastalığın çıktığı<br />

bölge ve bireysel predizpozisyon gibi faktörlere<br />

bağlı olarak farklı sonuçlar elde edilmiştir.<br />

Bu çalışmada enterotoksemi şüpheli 70 adet<br />

koyuna ait bağırsak içeriğinde C.perfringens ve<br />

klostridial toksin varlığının ELISA, toksin nötralizasyon<br />

ve lateks aglütinasyon testi ile araştırılması<br />

ve karakterizasyonu amaçlandı.<br />

Materyal ve Metot<br />

Çalışmada, enterotoksemi şüphesiyle Erzurum<br />

Veteriner Kontrol Enstitüsüne (EVKEM) getirilen<br />

70 adet koyuna ait bağırsak örneği kullanıldı.<br />

Bağırsak örnekleri aseptik koşullar altında alındıktan<br />

sonra ELISA için Bio-X Enterotoksemi Elisa<br />

Kit, (Bio K 270), Lateks Aglütinasyon testleri için<br />

Bio-X Diagnostics C.perfringens epsilon toksin<br />

(Bio K176), C.perfringens alfa toksin (Bio K170)<br />

test kitleri kullanıldı. Kit prosedürleri üretici firmanın<br />

direktifleri doğrultusunda uygulandı. Toksin<br />

nötralizasyon testi için Koruma ve Kontrol Genel<br />

Müdürlüğü Laboratuvar Metot Birliği tarafından<br />

hazırlanan protokol uygulandı (9).<br />

Bulgular<br />

İncelenen örneklerin ELISA sonuçları değerlendirildiğinde,<br />

70 adet bağırsak içeriğinin 37 (%52,8)<br />

adeti C.perfringens yönünden pozitif bulunurken,<br />

33 (%42,7) adet örnek negatif bulundu. ELISA tip-<br />

lendirmesinde 12 adet numunede alfa toksin (tip A),<br />

7 adet örnekte alfa, beta, epsilon toksin (tip B), 9<br />

örnekte alfa ve beta toksin (tip C) ve 9 örnek de ise<br />

alfa ve epsilon toksini (tip D) belirlendi (Tablo 1).<br />

Toksin nötralizasyon testi sonuçlarına göre;<br />

25 (%35,7) örnekte C.perfringens pozitif bulunurken,<br />

45 (%64,3) adet örnek negatif bulundu. Toksin<br />

nötralizasyon testi tiplendirmesine göre, 14 örnek<br />

C.perfringens tip C, 2 örnek C.perfringens tip A ve<br />

9 örnek de C.perfringens tip D olarak tiplendirildi.<br />

(Tablo 1).<br />

İncelenen örneklerin Lateks aglütinasyon sonuçlarında<br />

ise 2 örnek alfa toksin yönünden pozitif<br />

sonuç verirken, 16 örnekte epsilon toksini belirlendi.<br />

Tablo 1. ELISA ve Nötralizasyon test sonuçlarına<br />

göre C.perfringens tipleri<br />

C.perfringens<br />

tipleri<br />

ELISA test<br />

sonuçları (%)<br />

Nötralizasyon test<br />

sonuçları (%)<br />

A 12 (%32,4) 2 (%8)<br />

B 7 (%18,9) -<br />

C 9 (%24,3) 14 (56)<br />

D 9(%24,3) 9 (36)<br />

Toplam 37 (%100) 25 (%100)<br />

Tartışma ve Sonuç<br />

Enterotoksemiler C.perfringens’in farklı tipleri tarafından<br />

oluşturulan, toksemi ile seyreden infeksiyonlardır.<br />

C.perfringens’in oluşturduğu toksinlerin<br />

tiplendirilmesi ile C.perfringens tipleri A, B, C, D<br />

ve E olarak ayrılmıştır (1, 5 15). Tip A en yaygın<br />

tip olup, sahip olduğu alfa toksin fosfolipaz C yapısındadır<br />

ve hücre membranını yıkımlama özelliği<br />

bulunmaktadır (10, 15). C.perfringens tip B’nin temel<br />

toksini beta toksindir (12, 15). C.perfringens tip<br />

C’nin de temel letal toksini beta toksin yapısındadır<br />

(15, 16). C.perfringens tip D sindirim enzimlerine<br />

dirençli olan epsilon toksini üretir. Tip E’nin temel<br />

toksini Iota toksindir. Nekrotizan etkili olan bu toksin<br />

kapillar permeabiliteyi arttırır (5,15,18).<br />

C.perfringens pozitifliğinin ve toksin tiplerinin<br />

belirlenmesi amacıyla kullanılan metotlar ile ilgili<br />

çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Nötralizasyon testi<br />

ile yapılan çalışmalarda, Uzal ve ark. (22) nötralizasyon<br />

testinin %62,7 oranında pozitiflik verdiğini<br />

belirlemişlerdir. Idrissi ve Ward (4) nötralizasyon


Seyitoğlu ve ark.. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 39-43, <strong>2012</strong> 41<br />

testi ile 151 adet ani ölen koyunun 21 adedinde<br />

C.perfringens tip C (beta toksin) saptarken, 39 adet<br />

C.perfringens tip D (epsilon toksin) bulmuşlardır.<br />

Özcan ve Gürçay (19) 132 örnekte yaptıkları bakteriyolojik<br />

muayenede 51 adet pozitifliğe (%38)<br />

rastlamışlar, toksin nötralizasyon testi sonucunda 7<br />

(%13) örnekte tip A, 16 (%31) örnekte tip C, 28 örnekte<br />

ise (%54) tip D saptamışlardır. Bu çalışmadaki<br />

toksin nötralizasyon testi sonuçları, araştırıcıların<br />

bulguları ile karşılaştırıldığında C.perfringens oranı,<br />

Uzal ve ark. (22)’dan düşük bulunurken, Özcan<br />

ve Gürçay (19) ile Idrissi ve Ward (4)’ın çalışmalarının<br />

sonuçlarına yakın bulunmuştur. Örneklerin<br />

tiplendirilmesi yönünden, Özcan ve Gürçay (19) ile<br />

Idrissi ve Ward (4)’ın tiplendirme bulgularına göre<br />

tip C yüksek oranda bulunurken, tip D düşük oranda<br />

saptanmıştır. Tip A yönünden elde edilen sonuç<br />

Özcan ve Gürçay (19)’dan düşük bulunurken hem<br />

tip C hem de tip D’nin yaygın olarak bulunması<br />

araştırıcıların bulgularını desteklemektedir.<br />

ELISA, C.perfringens toksin varlığının ve tipinin<br />

belirlenmesi için kullanılan hızlı, basit, duyarlı<br />

ve spesifik bir testtir. Özellikle bağırsak içeriğinde<br />

bulunan çok az miktardaki toksin yapısını<br />

saptayarak ve tiplendirerek sonuç verdiğinden dolayı<br />

enterotoksemi vakalarının ayrımını da sağlamaktadır<br />

(5,14,21). Gökçe ve ark. (3)’nın ELISA<br />

ile yaptıkları çalışmada, 56 ishalli dışkı örneğinde<br />

C.perfringens yönünden pozitif sonuç veren 32 adet<br />

(%57) örnek belirlenirken, toksin tiplendirmesinde,<br />

örneklerin 6’sı (%10,7) tip A, 7’si (%12,5) tip B, 9<br />

tanesi (%16) tip C, 10 adedi (%17,8) de tip D olarak<br />

bulunmuştur. Koç ve Gökçe (8) ELISA metodu ile<br />

150 adet dışkıda 122 (%81,3) adet pozitiflik belirlemişlerdir.<br />

Araştırıcılar toksin tiplendirmesinde 61<br />

(%40,6) adet tip A, 19 (%12,6) adet tip B, 28 adet<br />

(%18,6) tip C ve 14 (%9,3) adet tip D bulmuşlardır.<br />

Islam ve ark. (5) ELISA metodunu kullanarak<br />

%68,75 oranında tip D, %25 oranında tip B, %6,25<br />

oranında tip C belirlemişler ancak tip A’ya rastlamamışlardır.<br />

Naylor ve ark. (14) ise yaptıkları çalışmada<br />

158 örneğin 56 (%35,4)’sında C.perfringens<br />

yönünden pozitiflik belirlemişlerdir. Tür düzeyinde<br />

yaptıkları tiplendirmede 9 (%16) örnekte tip A, 4<br />

(%7,1) örnekte tip B, bir (%1,7) adet örnekte tip C<br />

ve 42 (%75) örnekte tip D pozitifliği elde etmişlerdir.<br />

Watson ve Scholes (<strong>23</strong>) yaptıkları çalışmada bir<br />

buzağıda ELISA ile alfa ve epsilon toksin yönünden<br />

pozitifliğe rastlarken beta toksin yönünden negatiflik<br />

tespit etmişlerdir. Bu çalışmada elde edilen<br />

ELISA bulguları C.perfringens pozitifliği yönünden<br />

Gökçe ve ark (3)’nın bulgularına benzerlik gösterirken,<br />

Koç ve Gökçe (8)’nin bulgularından düşük,<br />

Naylor ve ark. (14)’dan yüksek bulunmuştur.<br />

C.perfringens toksin tiplerine bakıldığında ise<br />

tip A bulgusu Gökçe ve ark (3)’nın bulguları ile<br />

uyumluluk gösterirken, Koç ve Gökçe (8)’den düşük,<br />

Naylor ve ark. (14)’dan yüksek bulunmuştur.<br />

Islam ve ark. (5)’nın ise tip A tiplendirmesi yapmamış<br />

olması ile bu araştırıcılar ile karşılaştırılamamıştır.<br />

Tip B yönünden bakıldığında ise Gökçe ve<br />

ark. (8) ile Koç ve Gökçe (8)’nin çalışma bulguları<br />

ile uyumlu bulunurken, Islam ve ark. (5)’nın çalışmasından<br />

düşük, Naylor ve ark. (14)’dan yüksek<br />

bulunmuştur. Tip C bakımından Gökçe ve ark. (3)<br />

ile Koç ve Gökçe (8)’den düşük bulunurken, Naylor<br />

ve ark. (14) ile Islam ve ark. (5)’nın tip C bulgularından<br />

fazla bulunmuştur. Tip D değerlendirmesine<br />

göre ise Koç ve Gökçe (8)’den yüksek bulunurken,<br />

Gökçe ve ark (3), Naylor ve ark. (14), Islam ve ark.<br />

(5)’dan düşük bulunmuştur.<br />

ELISA ve toksin nötralizasyon test sonuçları<br />

karşılaştırıldığında, Uzal ve ark. (21) C.perfringens<br />

tip D’nin epsilon toksini için ELISA ve toksin<br />

nötralizasyon test sonuçları arasında yüksek oranda<br />

benzerlik bulmuş, her iki tekniğinde benzer nitelikte<br />

ölçüm yaptığını belirtmişlerdir. Ancak ELISA metodunun<br />

daha kolay, duyarlı ve spesifik olarak sonuç<br />

verdiğini bildirmişlerdir. Aynı araştırıcılar başka bir<br />

çalışmada her iki metodu tekrar karşılaştırdıklarında<br />

ELISA testinin duyarlılığını toksin nötralizasyon<br />

testine göre daha fazla bulmuşlar, ELISA ile 43 adet<br />

örnek de pozitifliğe rastlarken toksin nötralizasyon<br />

testi sonucunda örneklerin 30 tanesinde pozitifliğe<br />

rastlamışlardır (22). Idrissi ve Ward (4) toksin<br />

nötralizasyon testi ile ELISA testi için yaptıkları<br />

karşılaştırmada ELISA testinin sensivite ve spesifitesini<br />

toksin nötralizasyon testlerine göre daha fazla<br />

bulmuşlardır. Araştırıcılar ELISA testinin uygulama<br />

kolaylığı bakımından alternatif bir test olduğunu<br />

belirterek, toksin nötralizasyon testinin özellikle<br />

toksinin aktif-inaktif olma durumu, yıkımlanma<br />

gibi pek çok durumdan etkilenebileceğini bildirmişlerdir.<br />

Rosskopf-Streicher ve ark. (20) da toksin<br />

nötralizasyon testlerine alternatif olarak ELISA<br />

testlerinin kısa sürede hızlı sonuç vermesi ve manipülasyon<br />

kolaylığı bakımından tercih edilebileceğini<br />

bildirmişlerdir. Moller ve ark. (13) C.perfringens<br />

ve toksinlerinin teşhisinde kullanılan toksin nötrali-


42 Seyitoğlu ve ark.. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 39-43, <strong>2012</strong><br />

zasyon metodu ile ELISA yöntemini karşılaştırmışlardır.<br />

Araştırıcılar alfa toksin saptanmasında toksin<br />

nötralizasyon testinin sınırlı derecede yeterli olduğunu<br />

belirtmiş, beta toksin saptanmasında ELISA<br />

testinin iyi sonuç verdiğini bildirmişlerdir. Bu çalışmada<br />

kullanılan ELISA testi ve toksin nötralizasyon<br />

bulguları karşılaştırıldığında ELISA ile 37 örnekte<br />

pozitiflik saptanırken, toksin nötralizasyon testinde<br />

25 adet örnekte pozitif sonuç alınmıştır. Bu çalışmada<br />

C.perfringens’in belirlenmesinde ELISA testinin<br />

toksin nötralizasyon metoduna göre daha fazla sayıda<br />

pozitiflik verdiği görülmüştür.<br />

Lateks aglütinasyon testi de C.perfringens toksin<br />

tiplerinin belirlenmesi için kullanılan bir metottur.<br />

Kadra ve ark. (6) C.perfringens için toksin<br />

nötralizasyon ve lateks aglütinasyon testlerinin sonuçlarını<br />

karşılaştırmışlar, toksin nötralizasyon testi<br />

ile tip A olarak belirledikleri 47 örneğin lateks aglütinasyon<br />

testinde 4 adet tip A pozitifliği verdiğini<br />

belirlemişlerdir. Araştırıcılar 5 adet tip B örneği için<br />

yaptıkları toksin nötralizasyon testinde örneklerin<br />

tamamını pozitif bulurken lateks aglütinasyon sonucunu<br />

negatif bulmuşlar, 11 adet tip C için toksin<br />

nötralizasyon testini pozitif belirlemişler, lateks<br />

aglütinasyon sonucunu ise negatif olarak bildirmişlerdir.<br />

Yirmi bir adet tip D örneği için toksin nötralizasyon<br />

testini pozitif bulurken, lateks aglütinasyonunda<br />

1 adet pozitiflik, 1 adet tip E örneğinin ise<br />

hem toksin nötralizasyon hem de lateks aglütinasyonu<br />

için pozitiflik bulmuşlardır (6). Gökçe ve ark.<br />

(2) ELISA ve lateks aglütinasyon testlerini kullanarak<br />

yaptıkları çalışmada ELISA ile 260 bağırsak<br />

içeriğinin 220 tanesinde (%84,61), lateks aglütinasyonu<br />

ile 152’sinde (%58,46) C.perfringens toksinlerine<br />

rastlamışlardır. Bu örneklerin 40’ı (%15,8)<br />

ELISA, 108’i ise (%41,3) lateks aglütinasyonu ile<br />

negatif bulunmuştur. ELISA tiplendirmesinde 104’ü<br />

(%47,27) A, 20’si (%9) B tipinde, 10’u (%4,54) C<br />

tipinde ve 86’sı (%39,7) D tipinde bulunmuş, lateks<br />

aglütinasyonu tiplendirmesinde ise 79’u (%51,97)<br />

A tipinde, 15’i (%9,86) B tipinde, 7 ‘si (%4,60) C<br />

tipinde, 51’i (%33,55) D tipinde tespit edilmiştir. İki<br />

test içinde en yüksek pozitiflik tip A ve tip D olarak<br />

belirlenmiştir. Enterotoksemi vakalarında, özellikle<br />

ani ölüm meydana gelen koyunlarda teşhis amaçlı<br />

sık kullanılan bir test olarak bildirilen lateks aglütinasyon<br />

testi ELISA ile karşılaştırıldığında hızlı ve<br />

kolay olmasına karşın duyarlılığı ve spesifitesi az<br />

olan bir test olarak belirlenmiştir (2). Lateks aglütinasyon<br />

testinde sonuçların yorumlanmasının bir<br />

laboratuvar çalışanı tarafından yapılması, ELISA<br />

testi sonucunun ise spektrofotometrik olarak verilmesi<br />

ELISA testinin duyarlılığını arttırmaktadır. Bu<br />

çalışmada incelenen örneklerin lateks aglütinasyon<br />

sonuçlarına bakıldığında; 2 örnekte alfa toksin, 16<br />

örnekte epsilon toksin belirlendi. Elde edilen lateks<br />

aglütinasyon bulgularının toksin nötralizasyon<br />

ve ELISA sonuçları ile karşılaştırıldığında daha az<br />

sayıdaki örnekte pozitifliği belirlemesi bakımından<br />

bu testin C.perfringens toksinlerinin tiplendirilmesinde<br />

sınırlı sonuç verdiğini ve ek tiplendirme metotlarına<br />

gereksinim olduğu sonuçları ile uyumlu<br />

bulunmuştur.<br />

Bölgede yapılan enterotoksemi çalışmaları değerlendirildiğinde<br />

Kars ilinde %3,5 ile %84 arasında<br />

değişen oranlarda C.perfringens infeksiyonlarına<br />

rastlanırken (2,3,8), Elazığ ilinde %31 ile %50<br />

arasında infeksiyona rastlanılmıştır (7,19). Toksin<br />

tiplendirilmesi değerlendirildiğinde Kars ilinde tip<br />

A %18-47 arasında, tip B %9-30, tip C %4-69, tip<br />

D %9-39 arasında bildirilirken, tip E ise belirlenememiştir.<br />

Elazığ ilinde C.perfringens toksin tipleri<br />

değerlendirildiğinde tip A %13-95, tip C %15-31,<br />

tip D %5-54 oranlarında bildirilirken tip B ve tip E<br />

bildirimi yapılmamıştır.<br />

Bu çalışma sonuçları örneklerdeki C. perfringens<br />

pozitifliği üzerinden değerlendirildiğinde<br />

Kars ilindeki pozitif sonuçlar ile uyumlu, Elazığ<br />

ilinde yapılan çalışmalardan yüksek bulunmuştur.<br />

Tiplendirilen toksinler yönünden tip A bulguları<br />

Kars ilindeki çalışmalar ile benzer iken, Elazığ<br />

ilinden düşüktür. Tip B için Kars ili ile uyumlu bulunmuş<br />

ancak Elazığ ilinde tip B bulunamadığı için<br />

karşılaştırılamamıştır. Tip C bulguları Elazığ ili ile<br />

uyumlu bulunurken Kars ilindeki bulgulardan düşük<br />

bulunmuş, tip D bulguları her iki il ile de benzer<br />

bulunmuştur. Tip E ise bu çalışmada da belirlenememiştir.<br />

Bu bulgu diğer araştırıcıların sonuçları<br />

ile paralel bulunmuştur. Erzurum iline yakın illerde<br />

yapılan çalışmalar ile bu çalışma bölgede enterotokseminin<br />

yaygınlığını ve toksinlerinin tip dağılımı da<br />

ortaya koymaktadır.<br />

Bu çalışma ile Erzurum ilinde %52,8 oranı<br />

ile enterotokseminin yaygın bir infeksiyon olduğu<br />

belirlendi. Tiplendirme yöntemleri bakımından<br />

ELISA metodunun, toksin nötralizasyon ve lateks<br />

aglütinasyon metotlarına göre daha fazla örnekte<br />

pozitiflik verdiği görüldü. ELISA sonuçlarına göre<br />

tip A’nın en yüksek düzeyde olduğu, bunu tip C ve


Seyitoğlu ve ark.. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 39-43, <strong>2012</strong> 43<br />

tip D’nin takip ettiği, daha az oranda da tip B’nin<br />

bulunduğu tespit edildi. Bu sonuçlar diğer enterotoksemi<br />

çalışmaları ile karşılaştırıldığında, enterotoksemi<br />

vakalarının hayvan popülasyonu, merada<br />

beslenme, aşılamalar, coğrafik durum ve iklim gibi<br />

pek çok parametreden etkilendiğini göstermektedir.<br />

Elde edilen bu sonuçlar ile Erzurum ilinde enterotoksemi<br />

<strong>kontrol</strong>ünde aşılamaların <strong>kontrol</strong>lü,<br />

yaygın bir şekilde yapılmasının ve uygulanacak aşılarda<br />

başta tip A olmak üzere, tip C, tip D ile tip<br />

B’nin de bulundurulmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.<br />

Teşekkür<br />

Bu çalışma TC. Gıda, Tarım ve Hayvancılık<br />

Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü<br />

tarafından TAGEM/HS/09/01/02/148 nolu proje<br />

olarak desteklenmiştir.<br />

Kaynaklar<br />

1. Akan M, (2006). Clostridium Hastalıkları. Aydın N,<br />

Paracıkoğlu J. Eds. Veteriner Mikrobiyoloji (Bakteriyel<br />

Hastalıklar). İlke Emek Yayınları, Ankara. p. 73-86.<br />

2. Gökçe Hİ, Genç O, Sözmen M, Gökçe G, (2007).<br />

Determination of Clostridium perfringens toxins types in<br />

sheeps with suspected enterotoxemia in Kars province.<br />

Turk. J. Vet. Anim. Sci. 31, 355-360.<br />

3. Gökçe E, Ünver A, Erdoğan HM, (2010). İshalli neonatal<br />

kuzularda enterik patojenlerin belirlenmesi. Kafkas Univ<br />

Vet Fak Derg. 16, 717-722.<br />

4. Idrissi AH, Ward GE, (1992). Evaluation of enzyme-linked<br />

immunosorbent assay for diagnosis of Clostridium perfringens<br />

enterotoxemias. Vet Microbiol. 31, 389-396.<br />

5. Islam KBMS, Rahman MS, Ershauzzaman M, Taimur<br />

MJFA, Jang H, Song H, (2010). Detection of C.perfringens<br />

and its toxinotypes by ELISA from enterotoxaemic goats in<br />

Bangladesh. Korean J Vet Serv. 33, 37-44.<br />

6. Kadra B, Guillou JP, Popoff M, Bourlioux P, (1999).<br />

Typing of sheep clinical isolates and identification of enterotoxigenic<br />

C.perfringens strains by classical methods<br />

and polymerase chain reaction (PCR). FEMS Immunol<br />

Med Microbiol. 24, 259-66.<br />

7. Kalender H, Ertas HB, Cetınkaya B, Muz A, Arslan N,<br />

Kılıc A, (2005). Typing of isolates of Clostridium perfringens<br />

from healthy and diseased sheep by multiplex PCR.<br />

Vet Med Czech. 50, 439-442.<br />

8. Koç R, Gökçe Hİ, (2007). Determination of the toxins and<br />

biotypes of C.perfringens in diarrhoeic calves in the Kars<br />

district of Turkey. Turk J Vet Anim Sci. 31, 207-11.<br />

9. Laboratuvar Metot Birliği. Koruma-Kontrol Genel<br />

Müdürlüğü, Ankara. Erişim adresi: http://www.kkgm.gov.<br />

tr/genel/birimfaal.html<br />

10. McClane B, Strouse RJ, (1983). Rapid detection of<br />

C.perfringens type A enterotoxin by Enzyme-Linked<br />

Immunosorbent Assay. J Clin Microbiol. 19, 112-115.<br />

11. Miyakawa MEF, Uzal FA, (2005). Morphologic and physiologic<br />

changes induced by Clostridium perfringens type A<br />

alfa toxin in the intestine of sheep. AJVR. 66, 251-255.<br />

12. Miyakawa MEF, Fisher DJ, Poon R, Sayeed S, Adams<br />

V, Rood J, McClane BA, Uzal FA, (2007). Both Epsilon<br />

toxin and Beta toxin are important for the lethal properties<br />

of C.perfringens type B isolates in the Mouse intravenous<br />

injection model. Infect Immun. 75, 1443-1452.<br />

13. Moller K, Ahrens P, (1996). Comparison of toxicity neutralization-ELISA<br />

and PCR tests for typing of Clostridium<br />

perfringens and detection of the enterotoxin gene by PCR.<br />

Anaerobe. 2, 103-110.<br />

14. Naylor RD, Martin PK, Barker LT, (1997). Detection of<br />

Clostridium perfringens alfa toksin by enzyme-linked immunosorbent<br />

assay. Res Vet Sci. 63, 101-112.<br />

15. Niilo L, (1980). C.perfringens in animal disease: a review<br />

of current knowledge. Can Vet J. 21, 141-148.<br />

16. Niilo L, (1986). Experimental production of hemorragic<br />

enterotoxemia by C.perfringens tip C in maturing lamb.<br />

Can J Vet Res. 50, 32-35.<br />

17. Niilo L, (1987). Toxigenic characteristics of C.perfringens<br />

tip C in enterotoxemia in domestic animals. Can J Vet Res.<br />

51, 224-228.<br />

18. OIE (2004). Epsilon toxin of Clostridium perfringens.<br />

Institute for International Cooperation in animal biologics.<br />

Iowa State University.<br />

19. Özcan C, Gürçay M, (2000). Elazığ ve çevresinde 1994-<br />

1998 yılları arasında küçük ruminantlarda enterotoksemi<br />

ınsidensi. Turk J Vet Anim Sci. 24, 283-286.<br />

20. Rosskopf-Streicher U, Volkers P, Werner E, (2003).<br />

Control of Clostridium perfringens vaccines using an indirect<br />

competitive ELISA for the epsilon toxin component.<br />

Pharmeuropa Bio. 2, 91-96.<br />

21. Uzal FA, Niealsen K, Kelly WR, (1997). Detection of<br />

Clostridium perfringens type D epsilon antitoxin in serum<br />

of goats by competitive and indirect ELISA. Vet Microbiol.<br />

51, 2<strong>23</strong>-<strong>23</strong>1.<br />

22. Uzal FA, Kellay WR, Thomas R, Hornitzy M, Galea F,<br />

(2003). Comparison of four techniques for the detection of<br />

Clostridium perfringens type D epsilon toxin in intestinal<br />

contents and other body fluids of sheep and goats. J Vet<br />

Diagn Invest. 15, 94-99.<br />

<strong>23</strong>. Watson PJ, Scholes SFE, (2009). Clostridium perfringens<br />

type D epsilon intoxication in one day old calves. Vet Rec.<br />

164, 816-818.


44 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 44-48, Metin <strong>2012</strong> S. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 44-48, Araştırma <strong>2012</strong> Makalesi / Research Article<br />

Phenotypic characteristics of Listonella anguillarum strains isolated from<br />

rainbow trout (Oncorhynchus mykiss, Walbaum) farms in Turkey<br />

Seçil METİN<br />

Süleyman Demirel University, Eğirdir Fisheries Faculty, İsparta, Turkey<br />

Geliş Tarihi / Received: 30.04.<strong>2012</strong>, Kabul Tarihi / Accepted: 05.11.<strong>2012</strong><br />

Summary: In the present study, nine isolates of Listonella anguillarum were characterized isolated from epizootics at<br />

five rainbow trout fresh water farms in Middle and Mediterranean region of Turkey. Infected rainbow trout exhibited<br />

lethargy, dark skin, bilateral exophthalmos, spilling of scales, furuncles on the sides of the body, haemorrhage in the<br />

skin, mouth, eyes, fins and anus. Necropsy findings included haemorrhage in the liver, adipose tissue and muscles,<br />

pale kidney and liver, enlarged spleen, ascites in the body cavity, yellowish-bloody fluid in the stomach and intestine.<br />

Samples for bacteriological examinations were collected from the kidney and liver by using sterile swabs; these samples<br />

were streaked onto trypticase soy agar supplemented with 1% NaCl plates, and incubated at 25°C for 48 h. Nine bacterial<br />

isolates were obtained from sick fish. L.anguillarum isolates was identified by conventional methods and API 20<br />

E. Phenotypic characteristics of the isolates were found as homogenous. All of L.anguillarum isolates were sensitive<br />

to trimethoprim, tetracycline, oxytetracycline, enoxacin and resistance to flucloxacillin, sulfamethoxazole, amoxicillin<br />

and ampicillin.<br />

Key words: Listonella anguillarum, Oncorhynchus mykiss, phenotypic characteristics, rainbow trout, vibriosis.<br />

Türkiye’de gökkuşağı alabalığı çiftliklerinden izole edilen Listonella anguillarum suşlarının<br />

fenotipik özellikleri<br />

Özet: Bu çalışmada Türkiye’de İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinde bulunan 5 gökkuşağı alabalığı çiftliklerinde meydana<br />

gelen salgınlardan izole edilen 9 Listonella anguillarum izolatının fenotipik özellikleri belirlenmiştir. Enfekte<br />

gökkuşağı alabalıklarında letarji, deri renginde koyulaşma, bilateral ekzoftalmus, pullarda dökülme, vücut yüzeyinde<br />

furunkuller, deri, ağız, göz, yüzgeç ve anüste hemorajiler görülmüştür. İç bakıda asites, karaciğer, yağ doku ve kaslarda<br />

hemoraji, karaciğer ve böbrekte solgunluk, dalakta genişleme, mide ve bağırsakta sarı renkli kanlı sıvı birikimi tespit<br />

edilmiştir. Bakteriyolojik incelemeler için karaciğer ve böbrekten alınan örnekler, %1 NaCl ilave edilmiş Triptik Soy<br />

Agara ekilmiş ve 25°C de 48 saat süre ile inkübe edilmiştir. L.anguillarum izolatları (n=9) geleneksel bakteriyolojik<br />

yöntemler ve API 20 E kullanılarak identifiye edilmiştir. İzolatların fenotipik özelliklerinin homojen olduğutespit edilmiştir.<br />

Yapılan antibiyogram testinde tüm izolatların trimethoprim, tetrasiklin, oksitetrasiklin, enoksasin’e duyarlı ve<br />

flukloksasillin, sülfamethakzol, amoksisillin ve ampisilline karşı dirençli oldukları belirlenmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Fenotipik özellikler, gökkuşağı alabalığı, Listonella anguillarum, Oncorhynchus mykiss, vibriosis.<br />

Introduction<br />

Vibriosis is one of the most prevalent fish diseases<br />

caused by several bacterial species belonging to the<br />

genus Vibrio.<br />

Bacteria species belong to Vibrio genus exist<br />

normally in the microflora of intestine and skin of<br />

healthy marine and freshwater fishes. However,<br />

epizootics of vibriosis appear to the stressing conditions<br />

such as grading, transporting, malnutrition,<br />

negative environmental status and unsuitable wa-<br />

ter quality. Listonella anguillarum is the causative<br />

agent of vibriosis isolated from marine fishes, mainly<br />

sea bream, sea bass (1, 3, 8, 12, 20). However,<br />

vibriosis infections have been reported in salmonid<br />

fish especially, rainbow trout in the past years (9, 11,<br />

13, 14, 19). Recently, has reported that it also caused<br />

important losses in rainbow trout (Oncorhynchus<br />

mykiss) cultured in freshwater in Turkey (16, 17,<br />

18).<br />

The aim of present study was to determine the<br />

phenotypic characteristics and antimicrobial sensi-<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Seçil Metin, Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi, İsparta, Türkiye<br />

Eposta: secil_ekici@yahoo.com, secilekici@sdu.edu.tr


tivity caused by L.anguillarum isolated from rainbow<br />

trout in different farms located in the Middle<br />

and Mediterranean regions of Turkey.<br />

Materials and Methods<br />

Sampling: The outbreaks were occurred rainbow<br />

trout (body weight 50-300 g) in five different fresh<br />

water farms in the Middle and Mediterranean regions<br />

of Turkey. Samples came from 5 fish farms<br />

during 2004-2005. The postmortem examinations of<br />

external and internal disease signs were performed.<br />

Isolation and identification of bacteria: For<br />

bacterial isolation, samples were obtained from the<br />

kidney and liver of 10 fish, streaked on trypticasesoy<br />

agar (TSA, Merck) supplemented with 1%<br />

NaCl plates, and incubated at 25°C for 48 h. Single<br />

colonies were restreaked on the same media to obtain<br />

pure isolates. Isolated colonies were identified<br />

by physiological and biochemical characterization.<br />

Routine tests were carried out for determination of<br />

biochemical characteristics of the bacteria, as described<br />

previously (6, 7, 10).<br />

A presumptive identification of the strain was<br />

performed using the following tests: Gram staining,<br />

motility, fermentative degradation of glucose with<br />

O/F basal medium (Merck) supplemented with 1%<br />

glucose, oxidase, catalase, production of indole, citrate<br />

utilization, hydrolysis of starch and gelatine,<br />

Methyl red-Voges proskouer tests, production of<br />

H 2 S, growth at peptone water with 0, 2, 7, 8 and<br />

10% NaCl, growth in thiosulphate citrate bile salts<br />

sucrose agar (TCBS), growth at Tryptic Soy Broth<br />

at 4°C, 25°C, 37°C, inhibition by the vibriostatic<br />

agent O/129 (2,4-diamino-6,7-di isopropylpteridine;<br />

Oxoid) and fermentation of carbohydrates<br />

(glucose, arabinose, inositol, saccharose, maltose,<br />

fructose, lactose, galactose, rhamnose, mannitol,<br />

sorbitol, amygdalin, mellibiose). Additional test<br />

were performed using API 20 E (bioMérieux) (2).<br />

Metin S. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 44-48, <strong>2012</strong> 45<br />

In all the tests, L.anguillarum ATCC 14181 was<br />

used as a reference.<br />

Antimicrobial sensitivity: Antimicrobial<br />

tests were performed on the isolate at 25°C by using<br />

a disc diffusion assay on Mueller-Hinton agar<br />

(Oxoid). CLSI standards were used for the evaluation<br />

of the results (5).<br />

Results<br />

Necropsy findings of moribund rainbow trout included<br />

haemorrhage in the liver, adipose tissue and<br />

muscles, pale kidney and liver, ascites in the body<br />

cavity, yellowish-bloody fluid in the stomach and<br />

the intestine, enlarged spleen. The external signs<br />

were lethargy, dark skin, exophthalmos, spilling of<br />

scales, haemorrhage and furuncle in skin, haemorrhage<br />

in the eyes, the fins, the mouth and the anus<br />

(Figure 1). The mortality changed from 25 to 30%<br />

in the farms.<br />

For isolation, samples taken from kidneys<br />

and livers of sick fishes streaked onto tryptic soy<br />

agar (TSA, Merck) supplemented with 1% NaCl.<br />

Colonies on the TSA appear white, entire, smooth,<br />

convex and 2-3 mm in diameter after 48 h growth<br />

at 25°C. Isolates were found to be Gram negative,<br />

straight or slightly curved rods, fermentative, motile,<br />

producing yellow colonies on TCBS Agar, positive<br />

for oxidase, catalase and hydrolysis of gelatine<br />

and sensitive to 0/129 Vibriostat test (10 and 150<br />

μg), positive for indol production, gas production<br />

from saccharose and mannitol and negative for decarboxylation<br />

of lysine and ornithine (Table 1).<br />

All L.anguillarum isolates were sensitive to<br />

oxytetracycline, tetracycline, enoxacin and trimethoprim<br />

and resistant to sulfamethoxazole, amoxicillin,<br />

ampicillin and flucloxacillin. However, the<br />

isolates showed different antimicrobial sensitivities<br />

for trimethoprim+ sulfamethoxazole, doxycycline<br />

and furazolidone (Table 2).


46 Metin S. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 44-48, <strong>2012</strong><br />

Table 1. The phenotypic characteristics of L.anguillarum strains<br />

L.anguillarum strains<br />

Charecteristics A1 B1 K1 C1 C2 C3 A4 A6 M1 ATCC 14181<br />

Growth in TCBS +, Y +,Y +,Y +, Y +, Y +, Y +, Y +, Y +, Y +, Y<br />

Gr staining _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Motility + + + + + + + + + +<br />

S.O + + + + + + + + + +<br />

Catalase + + + + + + + + + +<br />

O/F F F F F F F F F F F<br />

O/129 (10µg) S S S S S S S S S S<br />

O/129 (150µg) S S S S S S S S S S<br />

Arginine dihydrolase + + + + + + + + + +<br />

β galactosidase + + + + + + + + + +<br />

Lysine decarboxylase _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Ornithine decarboxylase _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

H 2 S _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Urea _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Hydroliyis of gelatine + + + + + + + + + +<br />

Hydrolysis of starch + + + + + + + + + +<br />

Production of indole + + + + + + + + + +<br />

MR + + _ _ + + _ _ _ _<br />

VP _ _ + + + + + + + +<br />

NO 3 reduction + + + + + + + + + +<br />

Growth:<br />

in 0% NaCl + + + + + + + + + +<br />

in 2% NaCl + + + + + + + + + +<br />

in 7% NaCl + + + + + + + + + _<br />

in 8% NaCl _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

in 10% NaCl _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

at 4°C + + + + + + + + + +<br />

at 25°C + + + + + + + + + +<br />

at 37°C + + + + + + + + + +<br />

at 42°C + + + + + + + + + +<br />

Utilization of citrate + + + + + + + + + +<br />

Fermentation of carbohydrates<br />

Glucose + + + + + + + + + +<br />

Arabinose + + + + + + _ _ + _<br />

Inositol _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Saccharose + + + + + + + + + +<br />

Maltose + + + + + + + + + +<br />

Fructose + + + + + + + + + +<br />

Lactose _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Galactose + + + + + + + + + +<br />

Rhamnose _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Mannitol + + + + + + + + + +<br />

Sorbitol + + + + + + + + + +<br />

Amygdalin _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

Mellibiose _ _ _ _ _ _ _ _ _ _<br />

(+): positive, (-): negative, (Y): Yellow; (F): fermantative; A, B, C, K, M codes refer to different farms: A, B, C, M in Mediterranean region, K in<br />

Middle region


Metin S. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 44-48, <strong>2012</strong> 47<br />

Figure 1. Rainbow trout naturally infected with L.angullarum. a) Furuncle, spilling of scales and hemorrhage on<br />

the side of the body. b) Exophthalmos and hemorrhage in eye. c) Hyperemia and hemorrhage in adipose tissue. d)<br />

Hemorrhage in the liver<br />

Table 2. Antibiotics sensitivities of L.anguillarum strains<br />

L.anguillarum strains<br />

Antibiotics (µg/disc) A1 B1 K1 C1 C2 C3 A4 A6 M1<br />

Oxolinic Acid ( 2) S S S S S S R R R<br />

Amoxicillin (25) R R R R R R R R R<br />

Trımethoprim+Sulfamethoxazole (25) S S S S S S R R R<br />

Doxycycline (30) S S S S S S R S R<br />

Tetracycline (30) S S S S S S S S S<br />

Oxytetracycline (30) S S S S S S S S S<br />

Enoxacin (10) S S S S S S S S S<br />

Furazolidone (100) S I S I S S S S S<br />

Flucloxacillin (5) R R R R R R R R R<br />

Sulfamethoxazole (100) R R R R R R R R R<br />

Trimethoprim (5) S S S S S S S S S<br />

Ampicillin (10) R R R R R R R R R


48 Metin S. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 44-48, <strong>2012</strong><br />

Discussion and Conclusion<br />

Clinical findings during epizootics at five rainbow<br />

trout fresh water farms in Middle and Mediterranean<br />

region of Turkey were similar to those previously<br />

described by Bullock (4), Timur and Korun (18),<br />

Balebona et al. (3) and Tanrıkul (17).<br />

The biochemical and culture characteristics<br />

of L.anguillarum strains were found substantially<br />

similar in the present study. Tanrıkul (17) also<br />

was reported same biochemical characteristics<br />

L.anguillarum strains from different localities and<br />

different times in rainbow trouts in Turkish farms.<br />

However, different results were found among strains<br />

in terms of MR-VP and fermentation of arabinose.<br />

Myhr et al.(15) noted variable results for VP test in<br />

L.anguillarum strains from salmonid fish (15).<br />

All L.anguillarum isolates were sensitive to<br />

oxytetracycline in the present study, while Tanrıkul<br />

(17) was found variable results for oxytetracycline<br />

sensitivitiy (17). All L.anguillarum isolates were<br />

sensitive to oxytetracycline, tetracycline, enoxacin<br />

and trimethoprim. However, Tanrıkul (17) reported<br />

that all L.anguillarum isolates (n=12) were sensitive<br />

to amoxicillin, ampicillin, furazolidone, oxolinic<br />

acid (17).<br />

In conclusion, the biochemical and culture<br />

characteristics of L.anguillarum strains isolated<br />

from rainbow trout in different farms located in<br />

the Middle and Mediterranean regions of Turkey<br />

were found substantially similar. In addition all<br />

L.anguillarum isolates were sensitive to oxytetracycline,<br />

tetracycline, enoxacin and trimethoprim in<br />

this study. Thus, this antibiotics have been used in<br />

controlling vibriosis in rainbow trout.<br />

References<br />

1. Akaylı T, (2001). Diagnosis of Vibriosis by ELISA and methods<br />

in cultured sea bream (Sparus auratus, L 1758). Ph.D<br />

Thesis, İstanbul Univ Fisheries Faculty, İstanbul.<br />

2. Austin B, Austin DA, (2007). Bacterial Fish Pathogens:<br />

Disease in Farmed and Wild Fish. 4 th ed. Praxis Publishing,<br />

Chichester, p.594.<br />

3. Balebona CM, Zorilla I, Morinigo MA, Borrege JJ,<br />

(1998). Survey of bacterial pathologies affecting farmed<br />

gilt head sea bream (Sparus aurata, L) in south western<br />

Spain from 1990 to 1996. Aquacult. 166, 19-35.<br />

4. Bullock GL, Sniesko SF, (1971). Bacterial Diseases of Fish.<br />

Diseases of Fishes, book 2A, T.F.H., p. 56-80.<br />

5. CLSI (Clinical Laboratory Standards Institute), (2006).<br />

Performance standards for antimicrobial susceptibility<br />

testing.16th Informational Supplement.<br />

6. Collins CH, Lyne PM, (1976). Microbiological Methods. 4<br />

th ed. Butterworths, p.521.<br />

7. Cowan ST, Steel KJ, (1970). Manual for the Identification<br />

of Medical Bacteria. Cambrige at University Press, p.16.<br />

8. Çağırgan H, (1993). An investigation on the diagnosis and<br />

the treatment of cultured sea bass and sea bream. Ph. D<br />

Thesis, Ege University Fisheries Faculty, İzmir.<br />

9. Giorgetti G, Ceschia G, (1982). Vibriosis in rainbow trout,<br />

Salmo gairdneri Richardson, in fresh water in north-eastern<br />

Italy. J Fish Dis. 5, 125-130.<br />

10. Holt J, Krieg NR, Sneath PHA, Staley JI, Willians<br />

ST,(1994). Bergey’s Manual of Determinative Bacteriology.<br />

9 th ed. Williams & Wilkins, p. 787.<br />

11. Holt G, (1970). Vibriosis (Vibrio anguillarum) as an epizootic<br />

disease in rainbow trout (Salmo gairdneri). Acta Vet<br />

Scand. 11, 600-603.<br />

12. Korun J, (2006). A study on Listonella anguillarum infection<br />

occurred in cultured gilt-head sea bream (Sparus aurata<br />

L.). EU J Fish Aquat Sci. <strong>23</strong>, 259-263.<br />

13. Malnar L, Čož-Rakovac R, Hacmanjek M, Teskeredžić<br />

Z, Teskeredžić E, Strunjak-Perović I, McLean E, Naglić<br />

T, (1996). Vibriosis in rainbow trout cultured in the Krka<br />

estuary, Croatia: occurrence and comments. Vet Med. 41,<br />

77-81.<br />

14. McCarthy DH, Stevenson, JP, Roberts MS, (1974).<br />

Vibriosis in rainbow trout. J Wildlife Dis. 10, 10-17.<br />

15. Myhr E, Larsen JL, Lillehaug A. Gudding R, Heum M,<br />

Hastein T, (1991). Characterization of Vibrio anguillarum<br />

and closely related species isolated from farmed fish in<br />

Norway. Appl Environ Microbiol. 57, 2750-2757.<br />

16. Tanrıkul T, Gültepe N, (2011). Mix Infections in rainbow<br />

trout (Oncorhynchus mykiss Walbaum): Lactococcus<br />

garvieae and Vibrio anguillarum O1. J Anim Vet Adv. 10,<br />

1019-10<strong>23</strong>.<br />

17. Tanrıkul T, (2007). Vibriosis as an epizootic disease of<br />

rainbow trout (Oncorhynchus mykiss) in Turkey. Pakistan<br />

J Biolog Sci. 10, 1733-1737.<br />

18. Timur G, Korun J, (2004). First outbreak of vibriosis in<br />

farmed rainbow trout (Oncorhynchus mykiss) in Turkey.<br />

Istanbul Univ J Aquat Sci. 18, 1-9.<br />

19. Ross AJ, Martin JE, Bressler V, (1968). Vibrio anguillarum<br />

from an epizootic in rainbow trout (Salmo gairdneri) in<br />

the U.S.A. Bull Off Int Epizoot. 69. 1139-1148.<br />

20. Zorrilla I, Arijo S, Chabrillon M, Diaz P, Martinez-<br />

Manzanares E, Balebona M, Moriňigo MA, (2003).<br />

Vibrio species isolated from diseased farmed sole, Solea<br />

senegalensis (Kaup) and evaluation of the potential virulence<br />

role of their extracellular products. J Fish Dis. 26,<br />

103-108.


Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, Ayaz 49-56, ve <strong>2012</strong> ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, Araştırma <strong>2012</strong> Makalesi / Research Article 49<br />

Giriş<br />

Et ürünlerinin histolojik muayenesi<br />

Yıldız AYAZ 1 , Yusuf Ziya KAPLAN 1 , Naim Deniz AYAZ 2 , Mihriban H. AKSOY 1<br />

1 Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü, Gıda Kontrol Laboratuvarı, Ankara<br />

2 Kırıkkale Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı, Kırıkkale<br />

Geliş Tarihi / Received: 10.12.<strong>2012</strong>, Kabul Tarihi / Accepted: 27.12.<strong>2012</strong><br />

Özet: Bu çalışmada, 2011 ile <strong>2012</strong> yıllarında Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Gıda Kontrol Laboratuarına<br />

gönderilen 842 et ürününün (salam, sosis, sucuk ve ısı işlemi görmüş sucuk) bileşiminde doku ve iç organ varlığının<br />

histolojik muayene ile belirlenmesi amaçlanmıştır. Yapılan histolojik analizler neticesinde 2011 yılında incelenen 393<br />

örneğin 45’inde (%11,5), <strong>2012</strong> yılında 449 örneğin 66’sında (%14,7) başta kıkırdak doku ve deriye ait epitel doku olmak<br />

üzere iç organlara ait hücresel yapılar tespit edilmiş olup toplam 842 örnekten 111’inin (%13,2) ulusal standartlara<br />

uygun olmadığı belirlenmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Doku, et ürünü, histolojik muayene, iç organ.<br />

Histological analysis of meat products<br />

Summary: The aim of this study was to detect tissue and internal organs in 842 meat products (salami, sausage and<br />

heat-treated sucuk) that were send to Veterinary Control Central Research Institute Food Control Laboratory in 2011 and<br />

<strong>2012</strong> by histological analyze. According to the histological analysis in 2011, 45 (11.5%) of the 393 samples and in <strong>2012</strong>,<br />

66 (14.7%) of the 449 samples, cartilage tissue, skin epithelial tissue and various internal organ cells were detected. In<br />

the study, 111 (13,2 %) out of 842 meat products were not appropriate to national standards.<br />

Key words: Edible offal, histologic analysis, meat product, tissue.<br />

Türk Gıda Kodeksi (TGK) Et Ürünleri Tebliğinde et<br />

ürünleri, “Taze Et, Hazırlanmış Et ve Hazırlanmış<br />

Et Karışımları Tebliği kapsamındaki ürünler dışında;<br />

sadece soğutma veya dondurma işleminden<br />

geçen etlerden hazırlanan, kesit yüzeyleri taze etin<br />

karakteristik özelliklerini göstermeyecek şekilde<br />

işlemden geçen ürünler” olarak tanımlanmıştır.<br />

Tebliğde ürün özellikleri belirlenirken “Et ürünleri<br />

karkas etinden veya sakatattan hazırlanır, karkas<br />

etinden hazırlanan et ürünlerine sakatat katılamaz.<br />

Sakatattan hazırlanan et ürünlerine ise karkas eti katılabilir”<br />

ifadesi kullanılmıştır (2).<br />

Bu durumda etiketinde “sakatattan yapılmıştır”<br />

ifadesi olmayan fakat histolojik muayenesinde sakatat<br />

tespit edilen (3), ayrıca etin yenilemeyen kısımları<br />

olarak tanımlanan dokuları tespit edilen et<br />

ürünleri TGK Et Ürünleri Tebliğine aykırı olarak<br />

kabul edilmektedir.<br />

Maliyeti düşürmek amacıyla et ürünlerinde (salam,<br />

sucuk, sosis vb) etlerin tendo, ligament, lenf<br />

yumrusu, büyük kan damarları vb temizlenmeden<br />

kullanılması ürünün kalitesini olumsuz etkilemektedir.<br />

Bu nedenle et ürünlerinde kas dışında doku<br />

ve organların kullanımının belirlenmesi tüketicinin<br />

aldatılmasının önlenmesi, halk sağlığının korunması<br />

ve üreticiler arası haksız rekabetin önlenmesi açısından<br />

büyük önem taşımaktadır. Histoloji bilimi,<br />

et ürünlerinin hayvansal doku bazında bileşiminin<br />

tespitinde kullanılan en eski bilimdir (10). Et ürünlerinin<br />

etiketleme tebliğine uygunluğunun belirlenmesi<br />

ve tüketici haklarının korunması açısından<br />

Hematoksilen Eozin boyama tekniğiyle yapılan histolojik<br />

analizlerin et ürünlerine karıştırılan hayvansal<br />

dokuların tespitinde güvenle kullanılabileceği<br />

belirtilmiştir (5).<br />

Bu çalışmada, 2011 ile <strong>2012</strong> yıllarında Etlik<br />

Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Gıda<br />

Kontrol Laboratuvarına gönderilen 842 et ürününün<br />

(salam, sosis sucuk ve ısı işlemi görmüş sucuk) bileşiminde<br />

yabancı doku ve iç organ varlığının histolojik<br />

muayene ile belirlenmesi amaçlanmıştır.<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Yıldız Ayaz, Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü, Gıda Kontrol Laboratuarı,<br />

Ankara, Türkiye Eposta: yildizayaz@hotmail.com


50 Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong><br />

Materyal ve Metot<br />

Materyal: Çalışmada Etlik Veteriner Kontrol<br />

Merkez Araştırma Enstitüsü’ne 2011 yılında gönderilen<br />

393, <strong>2012</strong> yılında gönderilen 449 olmak üzere<br />

toplam 842 salam, sosis, sucuk ve ısıl işlem görmüş<br />

sucuk materyal olarak kullanılmıştır. Ayrıca, örneklere<br />

ait preparatlar ile karşılaştırmalı çalışma yapmak<br />

amacıyla çeşitli doku ve organ kıymaları ile<br />

sığır eti kıyması karışımından hazırlanan mikroskobik<br />

preparatlar <strong>kontrol</strong> olarak kullanılmıştır.<br />

Kontrol karışımların oluşturulması: Bu<br />

amaçla sığır kıymasına tek tek akciğer kıyması,<br />

karaciğer kıy-ması, böbrek kıyması, lenf yumrusu<br />

kıyması, dalak kıyması, tavuk derisi kıyması katarak<br />

6 tip organ ve doku katılmış kıyma hamuru elde<br />

edilerek bu karışımlardan preparatlar hazırlanmıştır.<br />

Örneklerin hazırlanması: Numunelerden<br />

yüzeyi 1-3 ve derinliği 5 mm olan parçalar kesilip,<br />

tespit, takip, parafine gömme, boyama aşamalarından<br />

geçirilmiştir. Numune parçaları öncelikle doku<br />

takip kasetlerine yerleştirilmiş ve %10’luk formalin<br />

çözeltisinde 12 ila 24 saat tespit edilmek üzere bırakılmıştır.<br />

Tespit edilen örnekler, akan çeşme suyu<br />

altında 6-8 saat yıkanarak formolden arındırılmıştır.<br />

Yarı kapalı doku takip cihazı ile yaklaşık 18 saat<br />

süren dehidrasyon, şeffaflaştırma, parafine emdirme<br />

aşamalarından geçirilmiştir. Bu işlem 10 basamaktan<br />

oluşmakta olup sırasıyla 1) %70’lik alkolde 2<br />

saat, 2) %90’lık alkolde 2 saat, 3) %100’lük alkolde<br />

1 saat, 4) %100’lük alkolde 2 saat, 5) %100’lük alkolde<br />

2 saat, 6) ksilende 1 saat, 7) ksilende 1,5 saat,<br />

8) ksilende 1,5 saat, 9) parafinde 2 saat ve son olarak<br />

10) parafinde 3 saat muamele işlemleri uygulanmıştır.<br />

Daha sonra örnekler doku gömme cihazına<br />

alınarak dokular blok haline getirilmiş ve mikrotom<br />

cihazında bloklardan 4-6 mikron kalınlığında kesitler<br />

alınmış ve kurumaya bırakılmıştır.<br />

Deparafinizasyon rehidrasyon: Kesitler ksilende<br />

deparafinize edilmiştir. Bu amaçla kesitlerin<br />

%100 etanolde hidrasyonu takiben sırasıyla %90,<br />

%80, %70 ve %50’lik etanolden geçirilmiştir. Daha<br />

sonra kesitler distile suya alınarak rehidrasyon işlemi<br />

tamamlanmıştır. Bu işlemlerin hepsi hematoksilen-eozin<br />

boyama cihazında yapılmıştır.<br />

Hematoksilen-eozin boyama: Bu amaçla preparatlar<br />

instant hematoksilende (Shandfon Cat. No:<br />

9990107) 10 dakika boyanmıştır. Çeşme suyu ile<br />

çalkalanarak fazla boyadan arındırılan preparatlar<br />

%0,25 HCl ve %50’lik alkolde deklore edilmiştir.<br />

Amonyaklı suda kesitler mor renk alıncaya kadar<br />

20-25 dakika bekletilmiş, daha sonra Instant Eosin<br />

Alcoholic (Shandon Cat No:1900140) ile 1 dakika<br />

boyanmıştır. Preparatlar, dehidrasyon için sırasıyla<br />

%50, %70, %80, %90, %96, %100’lük etil alkolden<br />

geçirilmiştir. Bu işlemi takiben preparatlar ksilende<br />

10-15 dakika bekletilerek şeffaflaştırılmıştır. Bu<br />

işlemler tam otomatik hematoksilen-eozin boyama<br />

cihazında yapılmıştır. Boyanması tamamlanmış<br />

doku kesitleri üzerine ksilen bazlı yapıştırıcı damlatılarak<br />

lamel ile kapatılmıştır.<br />

Bulgular<br />

Deneysel çalışma için akciğer kıyması katılarak<br />

hazırlanan sığır eti kıymasının histolojik muayenesinde<br />

akciğere ait alveoller ve interalveoler septum<br />

yapıları dağılmış ve kaybolmuştur. Yalnızca bronşiol<br />

yapıların varlığı ortada yıldız şeklinde lümeni<br />

etrafında kübik, prizmatik bronşiol epiteli olarak<br />

görülmüştür (Şekil 1 ve 2).<br />

Karaciğer katılarak hazırlanan sığır eti kıymasında,<br />

karaciğerin normal lopcuk yapısının bozulduğu,<br />

hepatositlerden oluşan yoğun hücresel alanlar<br />

görülmüştür (Şekil 3 ve 4).<br />

Dalak katılarak yapılan sığır eti kıymasında dalağa<br />

ait follüküler yapılar belirgin olmayıp bütünlüğü<br />

bozulmuş, beyaz ve kırmızı pulpaya ait hücrelerin<br />

karışımı şeklinde tespit edilmiştir. Bağ dokusu<br />

ve düz kaslardan meydana gelen trabekül yapıları<br />

belirgin olarak görülmüştür (Şekil 5 ve 6).<br />

Böbrek kıyması katılan sığır eti kıymasında,<br />

böbreğe ait glomerular ve tubular yapılar belirgin<br />

olarak görülmüştür. Tubulusları oluşturan kübik<br />

prizmatik hücreler izlenebilmiştir (Şekil 7 ve 8).<br />

Lenf yumrusu kıyması katılan sığır eti kıymasında<br />

lenfoid folliküller görülmüştür (Şekil 9-11).<br />

Tavuk derisi katılarak hazırlanan sığır eti kıymasının<br />

kesitlerinde epidermis tabakasında çok<br />

katlı yassı epitele ait katmanlar görülmüş, dermis<br />

katında bağdoku, bez yapıları ve düz kaslar tespit<br />

edilmiştir (Şekil 12 ve 13).<br />

İç organlara ait olan düz kaslar mekik şeklinde<br />

görülmüş olup, hücre çekirdeği oval veya uzun olup<br />

hücrenin <strong>merkez</strong>indedir.<br />

Kalp kasının histolojik görüntüsünde çizgili<br />

yapı ve hücre çekirdeğinin sentralde oluşu karakteristiktir.<br />

Preparatlarda enine, boyuna ve verev çizgili<br />

demetler halinde görülmüştür.


İskelet kaslarındaki enine çizgili yapı görüntüsünü<br />

korumuştur. İskelet kaslarında çekirdek periferdedir<br />

(Şekil 14 ve 15).<br />

Şekil 1. Isıl işlem görmemiş akciğer dokusu, (H-E.<br />

X400).<br />

Şekil 2. Isıl işlem görmüş akciğer dokusu, (H-E. X400).<br />

Şekil 3. Isıl işlem görmemiş karaciğer dokusu, (H-E.<br />

X400).<br />

Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong> 51<br />

Şekil 4. Isıl işlem görmüş karaciğer dokusu, (H-E. X400).<br />

Şekil 5. Isıl işlem görmemiş dalak dokusu, (H-E. X200).<br />

Şekil 6. Isıl işlem görmüş dalak dokusu, (H-E. X200).


52 Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong><br />

Şekil 7. Isıl işlem görmemiş böbrek dokusu (H-E. X400).<br />

Şekil 8. Isıl işlem görmüş böbrek dokusu (H-E. X400).<br />

Şekil 9. Lenf düğümü, (H-E. X200).<br />

Şekil 10. Lenf düğümü, et ürünü (salam), (H-E. X200).<br />

Şekil 11. Glandula, tükrük bezi, salam numunesi, (H-E.<br />

X200).<br />

Şekil 12. Çok katlı yassı epitelyum, kıyma, (H-E. X400).


Şekil 13. Çok katlı yassı epitelyum, sosis numunesi, (H-<br />

E. X400).<br />

Şekil 14. Çizgili kas dokusu, ısıl işlem görmemiş, (H-E.<br />

X200).<br />

Şekil 15. Çizgili kas dokusu, ısıl işlem görmüş, (H-E.<br />

X200).<br />

Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong> 53<br />

Kıkırdak dokunun mikroskobik görüntüsü:<br />

Kondrositlerin görünümü karakteristiktir (Şek. 16-17).<br />

Şekil 16. Kıkırdak dokusu, sosis numunesi, (H-E. X400).<br />

Şekil 17. Kıkırdak dokusu, salam numunesi, (H-E. X200).<br />

Kemik dokunun mikroskobik görüntüsü:<br />

Osteositler, periost ve havers kanalları ile belirgindir<br />

(Şekil 18 ve 19).<br />

Şekil 18. Kemik dokusu, salam numunesi, (H-E. X400).


54 Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong><br />

Şekil 19. Kemik dokusu, salam numunesi, (H-E. X200).<br />

Baharatın mikroskobik görüntüsü:<br />

Baharatlar bitkisel kökenli olmaları nedeniyle hücre<br />

zarları çift katlıdır. Çift katlı hücre zarı mikroskopta<br />

çok rahatlıkla ayırt edilebilmektedir (Şekil 20- 27).<br />

Şekil 20. Sucuk numunesi, baharat, (H-E. X400).<br />

Şekil 21. Sucuk numunesi, çeşitli baharatlar, (H-E.<br />

X400).<br />

Şekil 22. Sucuk numunesi, normal görüntüsü, (H-E.<br />

X200).<br />

Şekil <strong>23</strong>. Salam numunesi, normal görüntüsü, (H-E.<br />

X200).<br />

Şekil 24. Sosis numunesi, normal görüntüsü, (H-E.<br />

X200).


Şekil 25. Hamburger köfte numunesi, (H-E. X200).<br />

Şekil 26. Kıyma numunesi, kıkırdak kemik dokusu (H-E.<br />

X200).<br />

Şekil 27. Hamburger köfte numunesi, böbrek dokusu,<br />

(H-E. X400).<br />

Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong> 55<br />

Çalışmada, 2011 yılı içinde laboratuara histolojik<br />

analiz için gönderilen salam, sosis ve sucuk<br />

olmak üzere 393 numunenin 45’inin MSB ilgili<br />

Teknik Şartnamelerine uygun olmadığı belirlenmiştir.<br />

Yapılan muayene sonucunda, çeşitli markalara<br />

ait 113 salam örneğinin 10’ununda (%8,8), 126 sosis<br />

örneğinin 13’ünde (%10,3) ve 142 sucuk örneğinin<br />

18’inde (%12,7) başta kıkırdak doku ve deriye<br />

ait epitel doku olmak üzere iç organlara ait hücresel<br />

yapılar tespit edilmiştir.<br />

Yine <strong>2012</strong> yılı içinde analiz edilen etiketinde<br />

%100 sığır etinden imal edildikleri belirtilen 449<br />

salam, sosis ve sucuk örneklerinin 66’sının histolojik<br />

yönden uygun olmadığı ortaya konmuştur. Buna<br />

göre, 133 salam örneğinin 20’sinde (%15,0), 133<br />

sosis örneğinin 18’inde (%13,5) ve 151 sucuk örneğinin<br />

15’inde (%9,9) kıkırdak doku, kemik doku, iç<br />

organlara ait yapılar ve sindirim sistemine ait epitel<br />

dokular tespit edilmiştir.<br />

Tartışma ve Sonuç<br />

Salam, sucuk, sosis, jambon, çeşitli köfteler gibi et<br />

ürünleri TGK’de de belirtildiği gibi ana maddesi<br />

sadece soğutma veya dondurma işleminden geçen<br />

etlerden hazırlanan ürünlerdir. Bu ürünlerde, ilgili<br />

mevzuat ile katılmasına izin verilen maddeler dışında<br />

herhangi bir maddenin bulunması yasaklanmıştır.<br />

Et ürünlerine aroma ve lezzet kazandırmak<br />

üzere ürün çeşidine göre çeşitli baharatlar, fıstık, dil<br />

katılabilmektedir. Bunun dışında deri, iç organlar,<br />

etin yenilemeyen kısımlarının katılması tebliğlerle<br />

engellenmiştir. Ancak Et Ürünleri Tebliği’nde ısı<br />

işlemi gören et ürünlerine mekanik olarak ayrılmış<br />

et katılabileceği belirtilmiştir. Mekanik olarak ayrılmış<br />

kanatlı eti; “Kanatlı karkası, karkas parçası veya<br />

etli kemiklerden, çiğ kanatlı etinin kas lifi yapısında<br />

kayba veya değişikliğe yol açan mekanik bir işlem<br />

ile ayrılması sonucu elde edilen ürünü, kanatlı karkası;<br />

“Tekniğine uygun olarak kesilmiş, kanı akıtılmış,<br />

tüyleri yolunmuş, böbrek hariç olmak üzere iç<br />

organları çıkartılmış kanatlı hayvan gövdesi olarak<br />

tanımlanmıştır (Anon, 2007). Bu durumda kanatlı<br />

MAE kullanılarak veya sığır etine katılarak hazırlanan<br />

ısı işlemi görmüş et ürünlerinde (salam, sosis,<br />

ısı işlemi görmüş sucuk vb) kanatlı böbreği kalıntılarının<br />

bulunması olağan bir durumdur. Ancak bu<br />

durum et ürünlerinde histolojik muayeneler hükümleri<br />

ile çelişmektedir. 5 Aralık <strong>2012</strong> tarihli ve 28488


56 Ayaz ve ark. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 49-56, <strong>2012</strong><br />

sayılı Resmî Gazetede yayınlanan <strong>2012</strong>/74 no’lu Et<br />

Ürünleri Tebliği ile et ürünlerinde MAE kullanımı<br />

yasaklanarak bu çelişki düzenlenmiştir. Aynı tebliğde<br />

kırmızı et ile hazırlanan et ürünlerine kanatlı<br />

eti katılması da yasaklanmıştır. Yaptığımız çalışmada<br />

ürün etiketlerinde, ürün “%100 sığır eti” olarak<br />

belirtildiğinden bulunan iç organlara ait yapılar,<br />

kıkırdak doku, deri kalıntıları tavuk eti katımından<br />

kaynaklanan tavuk MAE kapsamında sayılamaz.<br />

Ancak ürünler ”%100 sığır etinden yapılmıştır”<br />

olarak etiketlenmesine karşın 122 örnekte yapılan<br />

et türü muayenesinde tavuk eti saptanan 7 üründe<br />

bulunan iç organ kalıntılarının saptanması ürünlere<br />

MAE tavuk katıldığını düşündürmektedir.<br />

Yapılan literatür taramasında Türkiye’de et<br />

ürünlerinin histolojik analizi ile ilgili sınırlı sayıda<br />

çalışmaya ulaşılmıştır. Ankara’da Satılan<br />

Kıymaların Histolojik Analizleri çalışmasında, örneklerin<br />

hiç birinde iç organ ve yabancı dokuya<br />

rastlanılmamıştır (7). Kahramanmaraş’ta yapılan<br />

bir başka çalışmada, piyasadan toplanan 50 sucuk<br />

ve 16 sosis örneklerinin sırasıyla %24,0’ından ve<br />

%31,2’sinden kemik ve kıkırdak doku tespit edilmiştir<br />

(6). Torun (9), et ürünlerinde histolojik muayene<br />

bulgularına yer verdiği Et Ürünleri Muayene<br />

Atlası’nı yayınlamıştır. Geçmiş yıllarda yapılan<br />

çalışmalar bu çalışmanın bulguları ile karşılaştırıldığında<br />

et ürünlerine standartlarda yer almayan<br />

hayvansal dokuların karıştırılması suretiyle yapılan<br />

hilelerin, hayvansal üretimin artması, gıda üretiminde<br />

teknolojinin gelişmesi ve artan rekabet koşulları<br />

gibi faktörlerle birlikte arttığı görülmektedir.<br />

Dünyada, Hematoksilen Eozin boyama tekniğiyle<br />

et ürünlerinin histolojik analiziyle ilgili güncel<br />

çalışmalar mevcuttur. Botka-Petrak ve ark. (4),<br />

hematoksilen eozin boyama ile mekanik olarak<br />

ayrılmış kanatlı etlerinin histolojik analizinde kas<br />

dokusunun yanı sıra kıkırdak, kemik, lenfoid ve<br />

yağ dokuların tespit edilebildiğini belirtmişlerdir.<br />

Italya’da, etli mantının Hematoksilen Eozin boyaması<br />

ile yapılan histolojik analizi sonucunda ürünlere<br />

sinir, orta büyüklükte damar, yağ, üst sindirim<br />

sistemi, kıkırdak ve bezsel dokular karıştırıldığı ortaya<br />

konmuştur (5). Bir başka çalışmada ise, yine<br />

aynı yöntemle, ısı işlemi görmüş et ürünlerinden<br />

meme, lenf, tükürük bezi, rumen ve deri dokuları<br />

tespit edilmiştir (8).<br />

Sonuç olarak, et ürünlerine kas dokusu haricinde<br />

diğer hayvansal dokuların karıştırıldığı görülmüş<br />

olup bu dokuların et ürünlerinin histolojik<br />

analiziyle güvenilir olarak tespit edilebildiği ortaya<br />

konmuştur. Bu bağlamda, gıdaların mevzuata ve<br />

standartlara uygunluğunun belirlenmesi, ayrıca tüketicinin<br />

korunması ve üreticiler arası haksız rekabetin<br />

önlenmesi açısından et ürünlerinin histolojik<br />

analizlerinin devlet otoritesi tarafından düzenli olarak<br />

yaptırılması gerekmektedir.<br />

Teşekkür<br />

Laboratuarımız çalışmalarında et ürünlerinde histolojik<br />

muayeneler için örneklerden preparatlarımızı<br />

hazırlayan ve katkı sağlayan patoloji laboratuarı<br />

şefi <strong>Sayı</strong>n Dr. Yavuz ULUSOY ve Biyolog Murat<br />

ŞAHBAZ’a teşekkür ederiz.<br />

Kaynaklar<br />

1. Anon, (2007). Türk Gıda Kodeksi, Mekanik Olarak Ayrılmış<br />

Kanatlı Eti Tebliği. Tebliğ no: 2007/34. Resmi Gazete:<br />

03.08.2007-26602.<br />

2. Anon, (2009). Türk Gıda Kodeksi, Et Ürünleri Tebliği. Tebliğ<br />

no: 2000/4. Resmi Gazete: 06.02.2009-27133.<br />

3. Anon, (<strong>2012</strong>). Türk Gıda Kodeksi, Etiketleme Yönetmeliği.<br />

Resmi Gazete: 11.02.<strong>2012</strong>-28201.<br />

4. Botka-Petrak K, Hraste A, Lucić H, Gottstein Ž, Đuras<br />

Gomerčić M, Jakšić S, Petrak T, (2011). Histological and<br />

chemical characteristics of mechanically deboned meat of<br />

broiler chickens. Vet Arhiv. 81, 273-283.<br />

5. Chisleni G, Stella S, Radaelli E, Mattiello S, Scanziani<br />

E, (2010). Quantitative evaluation of tortellini meat filling<br />

by histology and image analysis. Int J Food Sci Tech. 45,<br />

265-270.<br />

6. Erdoğrul ÖT, (2002). Kahramanmaraş’ta satılan sucuk ve<br />

sosislerin histolojik yapılarının incelenmesi. KSÜ Fen Müh<br />

Derg. 5, 9-13.<br />

7. Kaymaz Ş, Çelik H, Yurtyeri A, Kamber U, Yargül B,<br />

(1989). Ankara’da satılan hazır çiğ kıymalarda kas doku,<br />

bağ doku, iç organ ve yenmeyen dokuların saptanması.<br />

Ankara Üniv Vet Fak Derg. 36, 40-52.<br />

8. Rezaian M, Rokni N, (2003). Histological study of heated<br />

meat products in Mazandaran province. The 11.<br />

International Symposium of the World Association of<br />

Veterinary Laboratory Diagnosticans and OIE Seminar on<br />

Biotechnology. November, p.9-13,18.<br />

9. Torun A, (2007). Histolojik Et Ürünleri Muayene Atlası.<br />

Palme Yayınları. Ankara.<br />

10. Tremlová B, Štarha P, (2003). Histometric evaluation of<br />

meat products-Determination of area and comparison of<br />

results obtained by histology and chemistry. Czech J Food<br />

Sci. 21, 101-106.


Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Can <strong>23</strong>, 57-63, ÖP, Erşan <strong>2012</strong> M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, Araştırma 57-63, <strong>2012</strong>Makalesi / Research Article 57<br />

Gökkuşağı alabalık filetolarının marinasyon süresinin ve sıcaklığının <strong>merkez</strong>i<br />

bileşke tasarımı ile optimizasyonu<br />

Giriş<br />

Özlem Pelin CAN 1 , Mehtap ERŞAN 2<br />

1 Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, Sivas<br />

2 Cumhuriyet Üniversitesi, Mühendislik fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Sivas<br />

Geliş Tarihi / Received: 17.07.<strong>2012</strong>, Kabul Tarihi / Accepted: 27.12.<strong>2012</strong><br />

Özet: Bu çalışma, farklı süre ve sıcaklık derecelerinde marine edilen gökkuşağı alabalığı filetolarında, yüzey cevap metodu<br />

ile duyusal kriterler esas alınarak optimum noktayı belirlemek amacıyla yapılmıştır. Dizayn ile belirlenen optimum<br />

marinasyonda bekleme süresi ve sıcaklığı sırasıyla 11.96 gün ve 5.26°C olarak belirlenmiştir. Optimum konsantrasyon<br />

ve sürenin belirlendiği bu çalışmada filetoların muhafaza süresinin 98 gün olduğu tespit edilmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Alabalık, cevap yüzey yöntemi, marinasyon süresi, marinasyon sıcaklığı.<br />

Optimization with central compozite design of rainbow trout fillets time of marination and<br />

temperature<br />

Summary: This study was conducted with the purpose of determining with response surface method the optimum<br />

points of rainbow trout fillets marinated different time and temperature in terms of sensory criteria. The marination time<br />

and temperature determined by the design were found as 11.96 day and 5.26°C, respectively. In this study during which<br />

optimum concentration and period was determined, the preservation period of fillets was found as 90 days.<br />

Key words: Marination time, marination temperature, rainbow trout, response surface methodology.<br />

Balıketi kolay bozulabilen gıdalar arasında yer almaktadır.<br />

Balık etinin uzun süre bozulmadan muhafaza<br />

edebilmek için birçok farklı metot geliştirilmiştir.<br />

Marinasyon işlemi bunlardan bir tanesidir.<br />

Marinasyon işlemi, balıketinin asetik asit ve tuz<br />

çözeltisinde ısıl işlem uygulanmaksızın olgunlaştırılması<br />

(11) olarak bilinmektedir. Asetik asit ve tuz<br />

ile marinasyon sadece balık etinin depolama periyodunu<br />

uzatmakla kalmayıp aynı zamanda lezzetini<br />

de arttırmaktadır. Marinasyon işlemindeki genel<br />

amaç, fileto halindeki balığı yumuşatmak aynı zamanda<br />

karakteristik tat ve kas yapısını geliştirmektir.<br />

Bu amaçla marinasyon solüsyonu (%5-10 asetik<br />

asit ve %10-15 tuz) içerisine konulan balık etlerinin<br />

proteinleri koagüle olmakta ve kalan küçük kemik<br />

parçaları da yumuşamaktadır (14). Hazırlanan marinasyon<br />

solüsyonu içerisindeki asetik asit ve tuz<br />

miktarı sabit olmayıp balık türüne göre değişiklik<br />

gösterebilmektedir. Tuz ve asetik asit balık etine<br />

aynı yönde ve birlikte etki etmekle birlikte karşılıklı<br />

olarak birbirini engelleyen ve zıt kutuplu maddelerdir.<br />

Tuz materyale sertlik vermesine karşın, asetik<br />

asit yumuşaklık vermektedir (27). Olgunlaştırma<br />

işleminde, balık doku suyundaki tuz ve sirke ile<br />

çözeltinin tuz ve sirke oranı eşitleninceye kadar,<br />

balık dokusundaki tuz ve sirke geçişi devam eder.<br />

Bu geçiş sıcaklığa bağlıdır ve süratle gerçekleşerek,<br />

iki gün içinde tamamlanır (4, 6). Marinasyon<br />

işlemi esnasında tuz ve asetik asit balıketi içerisine<br />

yayılarak proteinleri denatüre eder ve pH değerini<br />

düşürerek lizozomal katepsinlerin aktivitesiyle tipik<br />

tat oluşumu sağlanmaktadır (6). Ayrıca marinasyonda<br />

bekleme süresi de yine değişiklik arz etmektedir.<br />

Marinasyon solüsyonunda bekleme süresi balık<br />

doku suyundaki tuz ve asetik asit konsantrasyonu<br />

ile çözeltideki tuz ve asetik asit konsantrasyonu<br />

eşitleninceye kadar devam etmektedir (4). Marine<br />

edilmiş ürünlerde pH 4.5’i geçmemelidir. pH 4.5’in<br />

altında bütün gıda zehirlenmesi ve bozulma yapan<br />

bakterilerin çoğunun gelişimi önlenebilmektedir<br />

(14). Marinasyon işlemi yapılırken, marinasyonda<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Ö. Pelin Can, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü,<br />

58119 Kampüs, Sivas, Türkiye E-posta: opcan@cumhuriyet.edu.tr


58 Can ÖP, Erşan M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 57-63, <strong>2012</strong><br />

bekleme süresi ve işlemin gerçekleştirileceği sıcaklık<br />

derecesinin yapılan çalışmalarda farklı olduğu<br />

görülmüştür (10, 21). Yapılan çalışmalarda marinasyon<br />

işleminin tamamlanmasında duyusal kriterlerin<br />

ön planda olduğu dikkat çekmiştir. Farklı deney koşulları<br />

için elde edilen optimum değerleri bulmak<br />

önemli bir problemdir. Bu problemi en aza indirmek<br />

için geliştirilmiş olan metot, Cevap Yüzey Yöntemi<br />

(CYY) olarak bilinmektedir. CYY tasarlanmış deneylerle<br />

elde edilmiş verilere uydurulan polinamlar<br />

yardımıyla tasarım yapmayı sağlar. CYY yeni ürünün<br />

formülasyonunda var olan tasarımın iyileştirilmesinde<br />

süreç tasarımında. süreçin geliştirilmesinde<br />

ve iyileştirilmesinde yaygın olarak kullanılır<br />

(<strong>23</strong>). CYY’ de, karmaşık sistemlerin modellenmesi<br />

için genelde ikinci dereceden polinomlar kullanılsa<br />

da daha yüksek dereceden polinomların da kullanılması<br />

mümkündür. CYY’ de iki bağımsız değişkeni<br />

cevap değişkenlerine bağlayan modeli elde etmek<br />

için yaygın olarak <strong>merkez</strong>i birleşik tasarım (Merkezi<br />

Bileşke Tasarımı, MBT) kullanılmaktadır. Buradan<br />

yola çıkarak, MBT ile marinasyon süre ve sıcaklık<br />

derecesini optimize ederek optimum bir nokta belirlemek<br />

ve bu noktadaki marine ürünün uygunluğunu<br />

araştırmak amaçlanmıştır.<br />

Materyal ve Metot<br />

Materyal: Çalışmada materyal olarak yaklaşık<br />

300-350 g ağırlığındaki yeni avlamış gökkuşağı<br />

alabalığı kullanıldı. Sivas Balık Pazarı’ndan temin<br />

edilen balıklar, laboratuara getirilip iç organ, baş<br />

ve kuyruklarından ayrılıp, kalınlık ve boyutlarının<br />

da bir örnek olmasına dikkat edilerek yaklaşık 50 g<br />

ağırlığında fileto elde edildi. Çalışma 10 gün arayla<br />

üç defa tekrar edildi. Çalışmada asetik asit (%99<br />

saflıkta, Merck) ve NaCl (Merck) kullanıldı.<br />

Metot: Alabalık filetolarının marinasyonu<br />

için %8 asetik asit, %4 tuz içeren ve fileto: solüsyon<br />

oranı 1:2 olacak şekilde marinasyon solüsyonu<br />

hazırlandı. Filetolar kan ve mukoza artıklarından<br />

arındırılmak için yıkandı ve daha sonra süzdürüldü.<br />

Çalışma üç aşamada gerçekleştirildi. İlk aşamada<br />

filetolar marinasyonda bekleme süresi (7, 9 ve 12<br />

gün) ve depolama sıcaklığına (2, 4 ve 6°C) göre 9<br />

farklı gruba(A: 2°C’ de 7 gün, B: 4°C’ de 7 gün,<br />

C:6°C’ de 7 gün, D: 2°C’ de 9 gün, E: 4°C’ de 9 gün,<br />

F: 6°C’ de 9 gün, G: 2°C’ de 12 gün, H: 4°C’ de 12<br />

gün ve I: 6°C’ de 12 gün) ayrıldı. Deneysel örnek-<br />

ler hazırlanırken bütün örneklerin aynı anda analize<br />

alınmasını sağlamak amacıyla (marinasyon işleminin<br />

üç grup için aynı anda tamamlanması açısından)<br />

ilk olarak 12 gün marinasyonda bekleyecek gruba<br />

ait örnekler oluşturuldu. Deneysel örnekler, marinasyon<br />

süresi sonunda duyusal (gevreklik, koku,<br />

renk, lezzet ve genel beğeni düzeyi) açıdan incelendi.<br />

İkinci aşamada, CYY ile marinasyonda bekleme<br />

süresinin ve depolama sıcaklığının aynı anda verdiği<br />

optimum şartlar belirlenmesi için modelleme yapıldı.<br />

Modelin ön gördüğü 5 farklı noktalarda (4°C’<br />

de 5.96 gün, 6.83°C’ de 9.5 gün, 4°C’ de 9.5 gün,<br />

1.17°C’ de 9.5 gün ve 4°C’ de 13.04 gün) deneysel<br />

grup oluşturuldu ve bu filetoların duyusal (gevreklik,<br />

lezzet ve genel beğeni düzeyi) analizleri yapıldı.<br />

Deneysel gruplar oluşturulurken pratikte kullanımı<br />

kolaylaştırmak amacıyla 4°C’ de 5.96 gün olan grup<br />

4°C’ de 6 gün, 1.17°C’ de 9.5 gün olan grup 2°C’<br />

de 9.5 gün, 4°C’ de 13.04 gün olan grup 4°C’ de 13<br />

gün, 6.83°C’ de 9.5 gün olan grup ise 7°C’ de 9.5<br />

gün olarak değiştirildi. Çalışmanın üçüncü aşamasında<br />

ise, modele göre optimum olan (marinasyonda<br />

bekleme süresi ve depolama sıcaklığı) noktaya<br />

göre deneysel grup oluşturuldu. Bu gruba ait filetolar<br />

bu süre sonunda aerobik olarak paketlendi ve<br />

+4°C’ de depolanarak muhafazanın 0., 15., 30., 45.,<br />

60., 75. ve 90. günlerinde mikrobiyolojik, kimyasal<br />

ve duyusal açıdan incelendi.<br />

Mikrobiyolojik analizler: Mikrobiyolojik analizler<br />

için, 25 g numune steril şartlar altında tartıldı<br />

ve üzerine 225 ml steril %0.1’lik peptonlu sudan ilave<br />

edilerek homojen hale getirildi. Böylece örneğin<br />

10-1 (1/10)’luk dilüsyonu hazırlandı. Bu dilüsyondan<br />

aynı seyrelticiyi kullanmak suretiyle örneğin<br />

10-6’ya kadar diğer seyreltileri yapıldı. Örneklerin<br />

her seyreltisinden birer ml kullanılarak iki seri halinde<br />

plak dökme metoduyla ekimleri gerçekleştirildi<br />

ve inkübasyon süreleri sonunda 30-300 koloni<br />

içeren plaklar değerlendirildi (13). Örneklerdeki<br />

toplam mezofilik aerob bakteri (TMAB) sayımı için<br />

Plate Count Agar (PCA, Merck, 37±1°C’de 2 gün)<br />

besi yeri kullanıldı. Toplam psikrofilik bakteri sayımı<br />

için Plate Count Agar (PCA, Merck, 7±1°C’de<br />

7 gün) besi yeri kullanıldı. Enterobakterilerin (EB)<br />

sayımı için Violet Red Bile Glucose Agar (VRBGA,<br />

30±1°C, 2 gün) kullanıldı (besi yeri çift kat dökülmüştür).<br />

Örneklerdeki maya ve küf sayımı için Rose<br />

Bengal Chloramphenicol Agar (25±1°C, 5 gün) besi<br />

yeri kullanıldı (13).


Can ÖP, Erşan M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 57-63, <strong>2012</strong> 59<br />

Kimyasal analizler: Örneklerdeki pH değerleri,<br />

pH metre (Crison, Basic 20) ile tespit edildi (2).<br />

Örneklerdeki toplam uçucu bazik azot (TVB-N)<br />

miktarları Varlık ve ark.’ nın (27) bildirdiği yönteme<br />

göre, tiyobarbitürik asit sayısı tespiti ise Tarladgis<br />

ve ark.’ nın (26) belirlediği yönteme göre tespit edildi.<br />

Duyusal analizler: Deneyimli 7 panelist tarafından<br />

1-5 arası puan (1 çok kötü, 2 kötü, 3 normal,<br />

4 iyi ve 5 çok iyi) verilerek örnekler renk, koku,<br />

tekstür ve genel beğeni düzeyi (GBD) açısından değerlendirildi<br />

(16).<br />

İstatistiksel analizler: Bu araştırmada, verilerin<br />

değerlendirilmesinde varyans analizi (ANOVA)<br />

testinden yararlanıldı. İstatistiki analizlerde 0.05’lik<br />

önem düzeyi (P


60 Can ÖP, Erşan M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 57-63, <strong>2012</strong><br />

Yapılan dizayn sonuçlarında gevreklik, lezzet<br />

ve genel beğeni düzeyinin, sıcaklık ve zamana bağlı<br />

olarak değişimi quadratik modele uygun bulunmuştur.<br />

Bu uyum R2 değerlerinin yüksek olması ve 1’e<br />

yaklaşması ile anlaşılmaktadır. Bu değer deneysel<br />

ve model değerlerinin arasındaki genel uyumu gösterir.<br />

R2 değerleri gevreklik, lezzet ve genel beğeni<br />

düzeyi için 0.9902, 0.9864 ve 0.9554 olarak bulunmuştur.<br />

Prediction R2 (R2 ) ise tahmini model ve<br />

Pred<br />

deney arasındaki noktasal uyumu göstermektedir.<br />

R2 değerleri gevreklik, lezzet ve genel beğeni dü-<br />

Pred<br />

zeyi için 0.9445, 0.9760, 0.7256 olarak bulunmuştur.<br />

Değişken sayısı ve cevap değişkenleri arasındaki<br />

uyumu gösteren R2 değerleri gevreklik, lezzet<br />

adj<br />

ve genel beğeni düzeyi için sırasıyla 0.9833. 0.9766<br />

ve 0.9<strong>23</strong>0 olarak bulunmuştur. Modelin başarısı<br />

aynı zamanda sinyal gürültü oranının 4’ ten büyük<br />

olması ile ifade edilir. Gevreklik, lezzet ve genel<br />

beğeni düzeyi için sinyal gürültü oranları 32.877,<br />

32.587 ve 16.307 olarak bulunmuştur. Modelle elde<br />

edilen eşitlikler arasındaki uyumsuzluk ise önemsiz<br />

bulunmuştur. Modelin doğruluğunu göstermek<br />

için hesaplanan F değeri (142.02. 101.34. 29.97) ve<br />

çok küçük çıktığında anlamlı olan probobolity (P <<br />

0.005) değerleri model uyumu açısından iyidir.<br />

Gevreklik değerleri, lezzet ve genel beğeni düzeylerinin,<br />

marinasyon süresi ve marinasyon sıcak-<br />

lık miktarı ile değişimi quadratik modele uyan eşitliklerle<br />

ifade edilmiş ve gerçek değerleri cinsinden<br />

verilmiştir (Eşitlik 2, 3, 4).<br />

Y =7.51-1.03X -0.44X +0.02X X -<br />

1 1 2 1 2<br />

2 2 +0.048X2 (Eşitlik 2)<br />

0.062X 1<br />

92X 1<br />

Y =1.34-0.01X -0.04X -5.10 2 1 2 -30.02X X +0.01<br />

1 2<br />

2 2 +0.018X2 (Eşitlik 3)<br />

Y =5.38-0.68X -0.33X +1.10 3 1 2 -2 2 X X +0.05X +<br />

1 2 1<br />

2 (Eşitlik 4)<br />

0.004X 2<br />

Elde edilen eşitliklerde görüldüğü gibi, aynalı<br />

sazan filetolarının gevreklik değerleri, lezzet ve genel<br />

beğeni düzeyleri, marinasyon süresi ve marinasyon<br />

sıcaklık değeri ile birinci ve ikinci dereceden<br />

etkilenmektedir. Ayrıca zaman ve sıcaklık birlikte<br />

etkilemektedir.<br />

Elde edilen eşitlikler ve modelin deney sonuçları<br />

ile uyumuna bağlı olarak ANOVA testi ile CYY<br />

kullanılarak bağımsız değişkenler için en iyi marinasyon<br />

koşulları biberiye yağı miktarı 11.96 gün ve<br />

filetoların marinasyonda bekleme süresi ise 5.26 oC<br />

olarak bulunmuştur. Bu noktadaki gevreklik değerleri,<br />

lezzet ve genel beğeni düzeyleri ise sırasıyla<br />

4.4, 4.2 ve 4.4 olarak bulunmuştur. CYY ile elde<br />

edilen gevreklik, lezzet ve genel beğeni düzeylerinin<br />

marinasyon süresi ve sıcaklığı ile değişimi üç<br />

boyutlu olarak gösterilmiştir (Şekil 1).<br />

Şekil 1. Cevap yüzey yöntemi ile gevreklik, lezzet ve genel beğeni düzeylerinin üç boyutlu gösterimi.<br />

Grafiklerden gevreklik ve genel beğeni düzeyinin<br />

sıcaklık ve marinasyon süresine bağlı olarak<br />

yavaş bir artış gösterdiği, lezzet düzeyinin ise dik<br />

çıkan eğrilerden hızlı bir artış gösterdiği anlaşılmaktadır.<br />

Üçüncü aşamadaki deneysel örneklere ait<br />

bulgular: Çalışmanın üçüncü aşamasında, dizayn<br />

ile belirlenen optimum noktadaki değerlere ait deneysel<br />

bir grup oluşturulmuştur. Dizayna göre belirlenen<br />

optimum noktalar marinasyonda bekleme


Can ÖP, Erşan M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 57-63, <strong>2012</strong> 61<br />

süresi 11.96 gün ve depolama sıcaklığı 5.26°C olup,<br />

yine pratik kullanımı kolaylaştırmak amacıyla süre<br />

12 gün, sıcaklık ise 5.5°C olarak değerlendirilmiş<br />

ve deneysel örnekler bu şartlarda marine edilmiştir.<br />

Bu gruba ait mikrobiyolojik analiz bulguları Tablo<br />

3’ te, kimyasal analiz bulguları Tablo 4’ de duyusal<br />

analiz bulguları Tablo 5’ de verilmiştir. Deneysel örneklerde<br />

muhafaza periyodu boyunca Enterobakteri<br />

sayısı ve maya- küf sayısı tespit edilebilir limitin (<<br />

1.0 log10 kob/g) altında bulunmuştur.<br />

Tablo 3. Deneysel Örneklere Ait Mikrobiyolojik Analiz<br />

Bulguları.<br />

Mikroorganizma Muhafaza süresi (gün)<br />

(log10 kob/g) 0 15 30 45 60 75 90<br />

TMAB 3.2 c 3.8 c 4.6 b 5.2 b 5.9 b 6.7 a 7.1 a<br />

PB 2.8 b 3.1 b 3.9 a 3.6 ab 4.4 a 5.3 a 4.9 a<br />

a, b: Aynı satırda farklı harflerle belirtilen ortalamalar arası fark önemlidir<br />

(P < 0.05). n: 3.<br />

Tablo 4. Deneysel Örneklere Ait Kimyasal Analiz<br />

Bulguları.<br />

Analiz Muhafaza süresi (gün)<br />

0 15 30 45 60 75 90<br />

TVB-N<br />

mg/100g 12.8b 13.6 b 14.8 b 24.2 a 26.8 a 24.8 a 26.8 a<br />

TBA mg<br />

MDA/kg 1.14b 1.11 b 1.26 b 1.83 ab 2.1 a 2.73 a 2.8 a<br />

pH 4.08 a 4.11 a 4.15 a 4.19 a 4.10 a 4.16 a 4.2 a<br />

a, b: Aynı satırda farklı harflerle belirtilen ortalamalar arası fark önemlidir<br />

(P < 0.05). n: 3.<br />

Tablo 5. Deneysel Örneklere Ait Duyusal Analiz<br />

Bulguları.<br />

Kriterler Muhafaza süresi (gün)<br />

0 15 30 45 60 75 90<br />

Gevreklik 4.4 a 4.6 a 4.2 a 4.2 a 4 a 4.2 a 4 a<br />

Koku 4 a 4 a 4.2 a 3.8 ab 3 b 3.2 b 3 b<br />

Renk 4 a 3.8 a 4 a 4.2 a 3.2 b 3 b 2.8 b<br />

Lezzet 4.2 a 4 a 3.6 a 3.8 a 3 b 3.2 b 3 b<br />

GBD 4.4 a 4 a 4 a 4 a 3.6 ab 3.4 b 3.2 b<br />

a, b: Aynı satırda farklı harflerle belirtilen ortalamalar arası fark önemlidir<br />

(P < 0.05). n:3.<br />

Tartışma ve Sonuç<br />

Marinasyon işleminin sonlandırılmasında balıketinin<br />

pH değeri ve duyusal özellikleri dikkate alındığı<br />

bilinmektedir (14). Alabalık marinatında olgunlaşma<br />

süresinin belirlenmesi için yapılan bir araştırmada<br />

ortalama olgunlaşma süresinin pH değeri dikkate<br />

alınarak, 26 saat olduğu rapor edilmiştir (11).<br />

Dokuzlu (6) yapmış olduğu bir çalışmada farklı asit<br />

ve tuz konsantrasyonunda marine edilen balıketinin<br />

olgunlaşma süresini organoleptik özelliklere<br />

göre belirlediğini bildirmiştir. Mevcut çalışmada<br />

ise deneysel örneklere ait duyusal kriterler esas alınarak<br />

deneysel gruplar arasında CYY kullanılarak<br />

optimum bir noktanın belirlenmesi amaçlanmıştır.<br />

İşlenmiş balıklar için duyusal analizler genellikle<br />

tazeliği belirlemede yeterli olup, duyusal analiz metodunda<br />

görünüm, koku, tat ve yumuşaklık-sertlik<br />

dereceleri insan duyuları yardımıyla değerlendirilmekte<br />

ve söz konusu duyusal özellikler kalite <strong>kontrol</strong>de<br />

önem taşımaktadır (18). Bütün bunlar göz<br />

önünde bulundurularak optimum noktanın belirlenmesinde<br />

duyusal kriterler kullanılmıştır.<br />

Mevcut çalışmada marinasyon işlemi için üç<br />

farklı sıcaklık derecesi (2, 4 ve 6°C) ve depolama<br />

süresi (7, 9 ve 12 gün) seçilmiştir. Gökoğlu ve ark.<br />

(10), sardalya balıklarını +4°C’ de 24 saat, Kılınç<br />

ve Çaklı (15), yine sardalya balıklarını +4°C’ de 22<br />

gün marine ettiklerini bildirmişlerdir. Hamsi balıklarının<br />

marine edildiği başka bir çalışmada marinasyon<br />

işlemi +4°C’ de 24 saat süre ile yapıldığı rapor<br />

edilmiştir (21). Mevcut çalışmanın ilk aşamasında<br />

6°C’ de 12 gün marine edilen örneklerde duyusal<br />

özellik bakımından daha yüksek puanlar aldığı görülmüş<br />

bu durumun ise marinasyon solüsyonu ile<br />

balıketi arasındaki tuz ve asit geçişinin sıcaklığa<br />

bağlı olarak değişmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir<br />

(4, 6). Deneysel örneklerin marinasyonu<br />

için belirlenen sıcaklık derecesi en yüksek olarak<br />

6°C olarak seçilmiştir. Sıcaklığın artması marinasyon<br />

süresini kısaltmaktadır fakat bakterilerin amin<br />

üretimini büyük ölçüde etkilemektedir (5).<br />

Deneysel çalışmalarda en iyi deney koşullarının<br />

tespit edilmesi için CYY ve MBT yöntemlerini<br />

kullanmak mümkündür. Shan (24); aynalı sazan<br />

balığı filetolarının H 2 O 2 ile dekontaminasyonunda<br />

CYY ve MBT yöntemi ile H 2 O 2 konsantrasyonunu<br />

optimize etmiştir. Dündar (7); köfte örneklerinin


62 Can ÖP, Erşan M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 57-63, <strong>2012</strong><br />

muhafaza süresini uzatmak amacıyla yapmış oldukları<br />

çalışmada koruyucu madde miktarını ve pişirme<br />

süresini CYY ve MBT yöntemi kullanarak optimize<br />

ettiklerini bildirmiştir. Gibis (12); soğan, sarımsak<br />

ve limon suyu konsantrasyonlarını CYY ile dizayn<br />

ederek, elde ettiği optimum noktalarda köfteleri<br />

marine etmiş ve deneysel örneklerdeki heterosiklik<br />

aromatik amin miktarlarını araştırmıştır. Anihouvi<br />

ve ark. (1); fermente balık yapımında, fermantasyon<br />

süresi, tuz oranı ve olgunlaşma süresini içeren<br />

fermantasyon koşullarını CYY ile modellediklerini<br />

bildirmişlerdir. Lee ve ark. (17); muz suyunun ekstraksiyonla<br />

elde edilmesine yönelik yaptığı çalışmada<br />

farklı sıcaklık (35-95°C) ve sürelerde (30-120<br />

dk) en iyi ekstraksiyon koşullarının bulunması için<br />

MBT kullanmıştır. 95°C ve 120 dakikada optimum<br />

verimi elde etmiştir. Dundar ve ark. (7) ise beş faktörlü<br />

MBT yaparak NaCl (%0-2), yağ (%10-30),<br />

askorbik asit (0-600 ppm), pişirme sıcaklığı (150-<br />

<strong>23</strong>0°C) ve pişirme süresi (5-15 dk) gibi parametrelerin<br />

fizikokimyasal özellikler üzerine etkisini incelemiştir.<br />

Optimum koşullara ait noktalarda oluşturulan<br />

deneysel örnekler TMAB, PB, EB ve maya-küf<br />

açısından incelenmiştir. Araştırmamızda muhafaza<br />

süresinde EB, maya ve küfe rastlanmamıştır. Fuselli<br />

ve ark. (9); yaptığı çalışmada soğuk marine edilmiş<br />

hamside depolama sonunda Enterobakteri, maya<br />

ve küfe rastlamadıklarını bildirmişlerdir. Cadun ve<br />

ark. (3)’nın marine ettikleri çimçim karideslerinin<br />

ve Kılınç ve Çaklı (15)’nın sardalyeden elde ettikleri<br />

marinatların raf ömrünün belirlenmesi üzerine<br />

yaptıkları çalışmalarda 6 ay boyunca maya ve küf<br />

üremesinin görülmediğini rapor etmişlerdir. Benzer<br />

şekilde Olgunoğlu (19), tarafından marine edilmiş<br />

ve 7 ay süre ile depolanmış hamside maya- küf<br />

görülmediği bildirilmiştir. Söz konusu bu sonuçlar<br />

çalışmamızda elde edilen bulguları desteklemektedir.<br />

Özoğul ve ark. (22)’ nın deneysel olarak oluşturdukları<br />

marinatların bakteriyolojik değerlendirilmesi<br />

için yaptıkları araştırmada, TAMB sayısının 3<br />

ayın sonunda 4 log kob/g, depolamanın sonunda ise<br />

3 log kob/g değerinin altında kaldığını bildirmişlerdir.<br />

Cadun ve ark. (3)’nın 40 gün süre ile depoladıkları<br />

çimçim karides marinatında TAMB sayısını<br />

antimikrobiyal ajan eklenmemiş marinatlarda 4.03<br />

log kob/g olarak bildirmişlerdir. Fuselli ve ark. (9)<br />

soğuk marine edilmiş hamside yaptıkları çalışmada<br />

marinasyonun tamamlandığı safhada TMAB ve<br />

PB rastlamadıklarını bildirmişlerdir. Kılınç ve Çaklı<br />

(15)’nın sardalyeden elde ettikleri marinatların raf<br />

ömrünü belirlemek için yaptıkları çalışmalarında,<br />

6 aylık depolamanın sonunda pastörizasyon işlemi<br />

uygulanmamış grupta TAMB sayısını 6.36 log<br />

kob/g olarak bildirmişlerdir. Aynı araştırıcılar PB<br />

sayısını ise sayılamayacak düzeyin altında olarak<br />

bildirmişlerdir ki, bu sonuç çalışmamızdaki değerlerle<br />

örtüşmemektedir. Dokuzlu (6), yaptığı çalışmada<br />

%2 asetik asit ve %12 tuz solüsyonunda muhafaza<br />

süresi sonunda TVB-N değeri 26.8 mg/100<br />

g olarak belirlenmiştir. Tarım Bakanlığı tarafından<br />

hazırlanan Su Ürünleri Yönetmeliğine göre; 20 mg<br />

Azot/100g’a kadar uygun, 20-28 mg Azot/100g’a<br />

arası kabul edilebilir, 28 mg Azot/100g’dan yukarı<br />

kabul edilemez şeklinde bildirilmiştir (25). Varlık<br />

ve ark.(28) tarafından yapılan bir çalışmada; +4 ±<br />

1°C’ de depolanan marine hamsi köftesinde 150.<br />

günde TVB-N değerinin 10.35 mg/100g olarak rapor<br />

edilmiştir. Dokuzlu (9)’nun hamsi marinatları<br />

üzerine yaptığı çalışmada; TVB-N değerini depolamanın<br />

ilk 6 ayı 9.8 mg/100g olarak sabit kaldığını 7.<br />

ayda 1.2 mg/100g, 8. ayda 14 mg/100g olarak rapor<br />

etmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen TBA değerleri<br />

arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmada<br />

depolama süresine bağlı artışın önemli olduğu saptanmıştır<br />

(P < 0.05). Erdem ve ark.(8) tarafından<br />

yapılan çalışmada; marine edilen istavrit balığını<br />

+4°C’ depolamışlar ve başlangıçtaki TBA değerlerinin<br />

çalışmamızdaki değerlere benzerlik göstermesine<br />

karşın 90. gün sonunda 4.09 mg MA/kg olarak<br />

bildirmişlerdir. Araştırma sonucunda elde edilen pH<br />

değerleri arasında yapılan istatistiksel karşılaştırmada<br />

depolama süresine bağlı değişimlerin önemli<br />

olmadığı saptanmıştır (P > 0.05). Dokuzlu (9), + 4 ±<br />

1°C’ de depoladığı hamsi marinatlarında pH değerini<br />

depolamanın başlangıcında 3.87 tespit etmiş depolama<br />

sırasında gösterdiği değişimlerin ardından<br />

depolama sonunda 3.98 olarak bildirmiştir.<br />

Sonuç olarak, CYY ile belirlenen optimum<br />

noktadaki marine edilmiş filetolarda muhafaza süresi<br />

90 gün olarak belirlenmiştir. Marinasyon tekniği<br />

kullanılarak balıketinin muhafaza süresini uzatmak<br />

çok eski zamanlardan beri kullanılan bir yöntemdir.<br />

Marinasyon işleminin sonlandırılması duyusal<br />

olarak değerlendirilmekte ve araştırmacılara göre<br />

değişiklik arz etmektedir. Buradan yola çıkarak,<br />

deneysel grupları aza indirgemek için kullanılan<br />

CYY yöntemi kullanılarak, daha hızlı sonuca ulaşmak<br />

böylece zaman ve iş gücünden tasarruf etmek<br />

amaçlanmıştır.


Kaynaklar<br />

Can ÖP, Erşan M. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 57-63, <strong>2012</strong> 63<br />

1. Anihouvi VB, Saalia F, Sakyi-Dawson E, Ayernor GS,<br />

Hounhouigan JD, (2011). Response surface methodology<br />

for optimizing the fermentation conditions during the processing<br />

of cassava fish (Pseudotolithus sp) into Lanhouin.<br />

IJEST. 3, 7085-7095.<br />

2. Association Official Analytical Chemists, (1990). Official<br />

Methods of Analysisof the Association of Official Analytical<br />

Chemists. 15th edition. Washington.<br />

3. Cadun A, (2002). Çimçim karidesten (Parapenaus longirostris,<br />

Lucas,1846) marinat yapımı ve kalitesi üzerine bir<br />

çalışma. Yüksek Lisans Tezi, EÜ Fen Bilimleri Enstitüsü.<br />

4. Çelik U, (2004). Marine edilmiş akivades (Tapes decussatus<br />

L., 1758)’in kimyasal kompozisyonu ve duyusal analizi.<br />

Ege Üniv Su Ürün Dergi. 21, 219-221.<br />

5. Çolak H, Aksu H, (2002). Gıdalarda biyojenik aminlerin<br />

varlığı ve amin oluşumunu etkileyen faktörler. YYÜ Vet<br />

Fak Derg. 13, 35-40.<br />

6. Dokuzlu C, (1996). Marinat hamsi üretimi sırasında kullanılan<br />

asit-tuz oranlarının ürünün mikrobiyolojik ve organoleptik<br />

kalitesi üzerine etkileri ve raf ömrünün belirlenmesi.<br />

Doktora Tezi, UÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü.<br />

7. Dündar A, Sarıçoban C, Yılmaz MT, (<strong>2012</strong>). Response<br />

surface optimization of effects of some processing variables<br />

on carcinogenic/mutagenic heterocyclic aromatic amine<br />

(HAA) content in cooked patties. Meat Science. 91, 325-<br />

333.<br />

8. Erdem ME, Bilgin S, Çağlak E, (2005). Tuzlama ve marinasyon<br />

yöntemleri ile işlenmiş istavrit balığının (Trachurus<br />

mediterraneus) muhafazası sırasındaki kalite değişimleri.<br />

OMÜ Zir Fak Dergisi. 20,(3), 1-6.<br />

9. Fuselli R, Casales MR, Fritz R, Yeannes ML, (1996).<br />

Isolation and characterization of microorganism associated<br />

with marinated anchovy (engraulis anchoita). J Aquat<br />

Food Prod Tech. 7, (3), 29-38.<br />

10. Gökoğlu N, Cengiz E, Yerlikaya P, (2004). Determination<br />

of the shelf life of marinated sardine (Sardina pilchardus)<br />

stored at 4°C. Food Control. 15, 1-4.<br />

11. Gün H, Gökoglu N, Varlık C, (1994). Alabalık<br />

(Onchorynchus Mykiss, W., 1792) marinatında olgunlaşma<br />

süresinin belirlenmesi. İÜ Su Ürünleri Dergisi. 1-2, 137-<br />

144.<br />

12. Gibis M, (2007). Effect of oil marinades with garlic, onion,<br />

and lemon juice on the formation of heterocyclic aromatic<br />

amines in fried beef patties. J Agric Food Chem. 55, 10240-<br />

10247.<br />

13. Harrigan WF, (1998). Laboratory Methods in Food<br />

Microbiology. 3rd edition. London: Academic Press.<br />

14. Kılınç B, Çaklı Ş, (2000). Marinat teknolojisi. EÜ Su<br />

Ürünleri Dergisi. 21, 153-156.<br />

15. Kılınç B, Çaklı Ş, (2005). Determination of the shelf life<br />

of sardine (Sardina pilchardus) marinades in tomato sauce<br />

stored at 4°C. Food Control. 16 , 639-644.<br />

16. Kurtcan Ü, Gönül M, (1987). Gıdaların duyusal değerlendirilmesinde<br />

puanlama metodu. Ege Univ Müh Fak Derg.<br />

5, 137-146.<br />

17. Lee WC, Yusof S, Hamid BS, (2006). Optimizing conditions<br />

for hot water extraction of banana juice using response<br />

surface methodology (RSM). J Food Eng. 75, 473-<br />

479.<br />

18. Olafsdottir G, Nesvadba P, Natale CD, Careche M,<br />

Oehlenschlager J, Tryggvadottır SV, Schurıng R,<br />

Kroeger M, Heia K, Esaiassen M, Macagnano A,<br />

Jørgensen BM, (2004). Multisensor for fish quality determination.<br />

Trends Food Sci Tech. 15, 86-93.<br />

19. Olgunoğlu İA, (2010). Hamsi (Engraulis encrasicolus)<br />

marinasyon prosesinde tehlike analizleri ve kritik <strong>kontrol</strong><br />

noktalarının belirlenmesi. GTED. 5, 36-48.<br />

20. Özdamar K, (2001). SPSS İle bioistatistik. Kaan Kitapevi.<br />

Eskişehir.<br />

21. Özden Ö, (2005). Changes in amino aacid and fatty acid<br />

composition during shelf-life of marinated fish. J Sci Food<br />

Agr. 85, 2015-2020.<br />

22. Özoğul Y, Özyurt G, Özoğul F Kuley E, Polat A, (2005).<br />

Freshness assessment of Europen eel (Anguilla anguilla)<br />

by sensory, chemical and microbiological methods. Food<br />

Chemistry. 92, 745-751.<br />

<strong>23</strong>. Rastogi NK, Rashimi KR, (1999). Optimisation of enzymatic<br />

liquefaction of mango pulp by response surface methodology.<br />

Eur Food Res Technol. 209, 57-62.<br />

24. Shan H, Gorczyca E, Kasapıs S, Lopata A, (2010).<br />

Optimization of hydrogen-peroxide washing of common<br />

carp kamaboko using response surface methodology. LWT<br />

- Food Science and Technology. 43, 765-770.<br />

25. Su Ürünleri Kalite Kontrol El Kitabı, (2000). T.C.<br />

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel<br />

Müdürlüğü. p. 229.<br />

26. Tarladgis BG, Watts BM, Younnathan MT, Dugan LR,<br />

(1960). A distillation method for the quantative determination<br />

of malonaldehyde in rancid foods. J Am Oil Chem Soc.<br />

37, 44-48.<br />

27. Varlık C, Uğur M, Gökoğlu N, Gün H, (1993). Su<br />

Ürünlerinde Kalite Kontrol İlke ve Yöntemleri. Gıda<br />

Teknolojisi Derneği. Ayrıntı Matbaası, İstanbul.<br />

28. Varlık C, Erkan N, Metin S, Baygar T, Özden Ö, (2000).<br />

Marine balık köftesinin raf ömrünün belirlenmesi. Türk J<br />

Vet Anim Sci. 24, 593-597.


64 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Gülen <strong>23</strong>, 64-69, AU, Kırkan <strong>2012</strong> Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, Araştırma 64-69, <strong>2012</strong> Makalesi / Research Article<br />

Giriş<br />

Köpeklerin idrar örneklerinden Klebsiella pnemoniae identifikasyonu ve<br />

antibiyotik duyarlılıkları<br />

Andaç UZER GÜLEN, Şükrü KIRKAN<br />

Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Aydın<br />

Geliş Tarihi / Received: 08.05.<strong>2012</strong>, Kabul Tarihi / Accepted: 10.12.<strong>2012</strong><br />

Özet: Araştırmamızda İzmir ili ve çevresindeki üriner sistem hastalığına yakalanmış 200 adet sahipli köpekten idrar<br />

örnekleri alınmış ve bu örneklerden bakteriyel etkenlerin izolasyon ve identifikasyonları yapılmış, etkenlerin antibiyotik<br />

duyarlılıkları belirlenmiştir. Araştırma sonucu izole edilen mikroorganizmalar Klebsiella pneumoniae (%11.5),<br />

Staphylococcus aureus (%10.5), Corynebacterium spp. (%7.5), Koagulaz Negatif Stafilokok’lar (%5.5), Streptococcus<br />

spp. (%7), Enterococcus spp. (%2), Escherichia coli (%1.5), Proteus vulgaris (%1.5), Bacillus spp. (%1), Pasteurella<br />

ureae (%1), Candida albicans (%1), Pasteurella pneumoniae (%0.5), Plesiomonas shigelloides (%0.5), Neisseria spp.<br />

(%0.5), Flavobacterium spp. (%0.5) olarak belirlenmiştir. 96 adet idrar örneğinde (%48) bakteriyolojik üreme tespit edilememiştir.<br />

Araştırmada incelenen Klebsiella pneumoniae izolatları Gentamisin’e %52.2 oranında duyarlı bulunurken,<br />

Sulbaktam-Ampisilin’e %87 oranında, Kanamisin’e ise %52.2 oranında direnç geliştiği tespit edilmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Antibiyotik duyarlılığı, bakteri, identifikasyon, Klebsiella pneumoniae, köpek.<br />

The identification and antibiotic susceptibilities of Klebsiella pneumoniae from dog urine<br />

samples<br />

Summary: In this study, a total of 200 urine specimen were collected from owned dogs with urinary system infection<br />

in the region of Izmir province and bacterial isolation, identification and antibiotic susceptibility were detected. The<br />

microorganisms isolated from these urine samples are Klebsiella pneumoniae (11.5%), Staphylococcus aureus (10.5%),<br />

Corynebacterium spp. (7.5%), Coagulase Negative Staphylococci (5.5%), Streptococcus spp. (7%), Enterococcus spp.<br />

(2%) Escherichia coli (1.5%) Proteus vulgaris (1.5%) Bacillus spp. (1%), Pasteurella ureae (1%), Candida albicans<br />

(1%), Pasteurella pneumoniae (0.5%), Plesiomonas shigelloides (0.5%), Neisseria spp. (0.5%), Flavobacterium spp.<br />

(0.5 %), respectively. No bacterial growth from out of 96 (48%) specimen was detected. While the isolates examined in<br />

this study was found susceptible to Gentamicin in the ratio of 52.2%, the isolates were also found resistant to Sulbactam-<br />

Ampicillin in the ratio of 87%, and resistant to Kanamicine acid in the ratio of 52.2%.<br />

Keywords: Antibiotic susceptibility, bacteria, dog, identification, Klebsiella pneumoniae.<br />

Klebsiella türleri geniş alanda enfeksiyonlara neden<br />

olan oportunistik patojenlerdir. ABD ve Avrupa’da<br />

tüm nozokomiyal bakteriyel enfeksiyonların %8’ini<br />

oluştururlar. En sık olarak, Klebsiella türleri üriner<br />

sistem enfeksiyonları, pnömoni, bakteremi, neonatal<br />

sepsis ve yara enfeksiyonlarına neden olan<br />

ajanlar olarak izole edilmektedir. Bu enfeksiyonlardaki<br />

en önemli mikroorganizma K.pneumoniae’dır<br />

ve onu K.oxytoca takip eder. Bu türlerin neden<br />

olduğu hastalıklara karşılık, K.ozaenae ve<br />

K.rhinoscleromatis’den dolayı olan enfeksiyonlar<br />

belirli vücut kısımlarıyla sınırlıdır ve çoğunlukla insanda<br />

burun mukozasına yerleşir. K.ozaenae, ozena<br />

denen bir atrofik rinit sebebidir fakat bu organiz-<br />

madan kaynaklanan diğer sporadik enfeksiyonlar<br />

da bilinmektedir. K.rhinoscleromatis, rinosklerom<br />

olarak adlandırılan, çeşitli ülkelerde endemik olan,<br />

burnun kronik granülomatöz enfeksiyonun etiyolojik<br />

ajanıdır. K.planticola ve K.terrigena başlangıçta<br />

klinik belirti vermediği ve su, bitki ve toprakla<br />

sınırlandığı düşünülse de, klinik örneklerde ortaya<br />

çıktığı gösterilmiştir. K.planticola insan enfeksiyonlarından<br />

Klebsiella türleri arasında %3,5-20 sıklığında<br />

izole edilmiştir (24).<br />

Klebsiella pneumoniae fakültatif anaerob, gram<br />

negatif bir bakteridir. Klebsiella, nadiren enterik<br />

hastalıklara neden olan minör intestinal kommensal<br />

bir organizmadır. Bu bakteri sığırlarda mastitis, kısraklarda<br />

metritis, buzağılarda septisemi, köpeklerde<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Şükrü KIRKAN, Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı,<br />

09016 Işıklı, Aydın, Türkiye Eposta: skirkan@adu.edu.tr


Gülen AU, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 64-69, <strong>2012</strong> 65<br />

pnömoni ve üriner sistem infeksiyonları, taylarda<br />

pnömoni ve septisemi ve çocuklarda poliartritis<br />

sorunlarına neden olan bir oportunistik patojendir.<br />

Buna ek olarak Klebsiella, çoklu antibiyotiklere<br />

karşı direnç kazanabilir ve hospitalize insanlar ile<br />

hayvanlarda nozokomiyal yaralar ve üriner sistem<br />

infeksiyonlarının önemli bir sebebidir (21).<br />

Bakteriyel üriner sistem enfeksiyonları (ÜSE)<br />

köpeklerde en önemli klinik problemlerdendir ve yaşamlarının<br />

bir döneminde, tüm köpeklerin %14’ünde<br />

meydana gelir (15, 16). Üriner sistem enfeksiyonlarına<br />

en sık sebep olan bakteriler Escherichia coli,<br />

Proteus, Staphyloccus, Steptococcus, Klebsiella,<br />

Enterobacter ve Pseudomonas türleridir (9). Bu<br />

bakteriyel ÜSE’ları sıklıkla canine ürolitiyazisi ile<br />

birlikte ortaya çıkar ve izole edilen bakteri, ürolitiyazis<br />

göstermeyip üriner sistemi enfeksiyonu olan<br />

hastalarda bulunanlardakilerle benzerdir. Bakteriyel<br />

ÜSE’nun rolü, ürolit tipi ile değişir. Özellikle<br />

Staphylococcus intermedius ve Proteus türleri gibi<br />

üreaz üreten bakterilerin neden olduğu bakteriyel<br />

ÜSE, strüvit (magnezyum amonyum fosfat) ürolitlerin<br />

başlangıç, gelişme ve tekrar meydana gelmesinde<br />

önemli bir predispoze faktördür (18). Oysa<br />

kalsiyum oksalat, sistin, ürat veya silis gibi metabolik<br />

ürolitli hastalarda bakteriyel ÜSE sıklıkla<br />

sekonder olarak ortaya çıkan bir komplikasyondur<br />

(12, 27). Bununla birlikte, üriner sistemdeki kalsiyum<br />

oksalat ve diğer steril ürolitler, ÜSE sırasında<br />

üreaz üreten veya üretmeyen bakteriler ile enfekte<br />

hale gelebilirler (<strong>23</strong>, 26).<br />

Ürolit içindeki bakteri muhtemelen, mevcut<br />

urolitin yapısını temsil eder (19, 20). Canine ürolitiyazis<br />

durumunda, idrar kültürü ile bulunamayan<br />

ÜSE’nu tespit etmek için, (aerobik bakteriyel kültürü<br />

elde etmek için) ürolitlerin olduğu kadar idrar kesesinin<br />

de mukozal biyopsisinin, sistotomi sırasında<br />

aseptik olarak yapılması önerilmektedir (6, 22, 28,<br />

29). Bu bakteriyel ÜSE’ları ürolitlerle aynı ya da<br />

daha şiddetli problemlere yol açabilmektedir (2,<br />

25). Bu nedenle, bakteriyel ÜSE’nu tam olarak eradike<br />

etmek için, antimikrobiyel duyarlılık testlerini<br />

yapmak ve bakteriyi identifiye etmek çok önemlidir.<br />

Bu araştırma ile köpek idrar örneklerinden<br />

Klebsiella pneumoniae identifikasyonunun yapılması<br />

ve izole edilen suşların antibiyotik duyarlılıklarının<br />

belirlenmesi hedeflenmiştir.<br />

Materyal ve Metot<br />

Örnekler<br />

İzmir ili ve çevresinde bulunan sahipli köpeklerden<br />

tekniğine uygun olarak alınan 200 adet idrar<br />

örneği Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner<br />

Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Rutin Teşhis<br />

Laboratuvarına soğuk zincirde getirilmiştir. İdrar<br />

örneklerinin ekimleri laboratuvara getirildikten<br />

sonra bekletilmeden yapılmıştır.<br />

Antibiyotik diskleri<br />

Antibiyotik direncinin belirlenmesinde Sulbaktam<br />

Ampisilin (SAM; 10 μg), Oksitetrasiklin (OT; 30<br />

μg), Gentamisin (CN; 10 μg), Kanamisin (C; 5<br />

μg), Sulfometoksazol-Trimetoprim (SXT; 30 μg),<br />

Danofloksasin (DFX; 30 μg) disklerinden yararlanılmıştır.<br />

Örneklerden patojen etken izolasyonu<br />

İdrar örneklerinin %7 koyun kanı ilaveli kanlı agarlara<br />

ve MacConkey agarlara direkt idrar ve tortudan<br />

olmak üzere ekimleri yapıldı. Besiyerleri 37°C’de<br />

24 saat aerobik olarak inkube edildi (13). İzolasyon<br />

besiyerinde üreyen mikroorganizmaların morfolojileri,<br />

pigment ve hemoliz özellikleri ve Gram boyama<br />

özellikleri incelenerek, şüpheli kolonilerin<br />

biyokimyasal özelliklerine göre identifikasyonları<br />

yapıldı.<br />

Şüpheli kolonilerin kanlı agarlara pasajları yapılarak<br />

saf kültürleri elde edildi. Saf kültürlere katalaz,<br />

koagulaz ve oksidaz testleri uygulandı. Bu testler<br />

sonucunda Gram pozitif olanların identifikasyonları<br />

yapıldı. Ayrıca Gram negatif kolonilerden<br />

Lassen’in üçlü tüp besiyerlerine ekimleri yapıldı.<br />

Indol, ornitin dekarboksilaz, Metil red testleri negatif,<br />

lisin dekarboksilaz, Voges proskauer testleri<br />

pozitif ve 10°C’de üreme göstermeyen koloniler<br />

Klebsiella pneumoniae olarak identifiye edildi.<br />

Lassen üçlü tüp besiyerleri 37°C’de 24 saat inkube<br />

edildi. İnkubasyondan sonra tüpler değerlendirildi<br />

ve Gram negatif suşların identifikasyonları gerçekleştirildi<br />

(7, 8, 13, 14).<br />

Bulgular<br />

Bu tez çalışması ile köpeklerde görülen ve üriner<br />

sistem infeksiyonlarında klinik belirti saptanan hay-


66 Gülen AU, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 64-69, <strong>2012</strong><br />

vanlardan Klebsiella pneumoniae ve diğer bakteri<br />

türleri izole ve identifiye edilmiştir. Araştırmamızda<br />

İzmir ili ve çevresinde bulunan sahipli köpeklerden<br />

toplanan 200 adet idrar örneğinden aerobik ekimler<br />

yapılmıştır. Yapılan ekimler sonucunda toplam 104<br />

(%52) örnekten etken izolasyonu gerçekleştirilmiştir.<br />

Yapılan ekimler sonucu üreme gösteren örneklerden<br />

identifiye edilen etkenler Tablo 1’de gösterilmektedir.<br />

Tablo 1. İdrar örneklerinden izole edilen mikroorganizmalar<br />

İzole Edilen Etiyolojik Etken<br />

İncelenen Örnek <strong>Sayı</strong>sı<br />

(n: 100)<br />

İzolatlar<br />

İzolasyon<br />

yüzdesi (%)<br />

Klebsiella pneumoniae <strong>23</strong> 11.5<br />

Staphylococcus aureus 21 10.5<br />

Corynebacterium spp. 15 7.5<br />

Koagulaz Negatif Stafilokok 11 5.5<br />

Streptococcus spp. 14 7<br />

Enterococcus spp. 4 2<br />

Escherichia coli 3 1.5<br />

Proteus vulgaris 3 1.5<br />

Bacillus spp. 2 1<br />

Pasteurella ureae 2 1<br />

Candida albicans 2 1<br />

Pasteurella pneumoniae 1 0.5<br />

Plesiomonas shigelloides 1 0.5<br />

Neisseria spp. 1 0.5<br />

Flavobacterium spp. 1 0.5<br />

Bakteriyel üreme olmayan 96 48<br />

Toplam 200 100<br />

Tablo 1’de görüldüğü gibi toplam incelenen<br />

200 adet idrar örneğinden izole edilen mikroorganizmalar<br />

sırasıyla Klebsiella pneumoniae (%11.5),<br />

Staphylococcus aureus (%10.5), Corynebacterium<br />

spp. (%7.5), Koagulaz Negatif Stafilokok’lar<br />

(%5.5), Streptococcus spp. (%7), Enterococcus<br />

spp. (%2) Escherichia coli (%1.5) Proteus vulgaris<br />

(%1.5) Bacillus spp. (%1), Pasteurella ureae (%1),<br />

Candida albicans (%1), Pasteurella pneumoniae<br />

(%0.5), Plesiomonas shigelloides (%0.5), Neisseria<br />

spp. (%0.5), Flavobacterium spp. (%0.5) olarak<br />

identifiye edildi. 96 adet idrar örneğinde (%48) bakteriyolojik<br />

üreme tespit edilememiştir.<br />

Araştırmamızda incelenen <strong>23</strong> adet<br />

Klebsiella pneumoniae suşunun 7 (%30.4)’si<br />

Danofloksasin’e duyarlı, 8 (%34.8)’i Kanamisin’e<br />

duyarlı, 12 (%52.2)’si Gentamisin’e duyarlı,<br />

2 (%8.7)’si Sulbaktam-Ampisilin’e duyarlı,<br />

8 (%34.8)’i Oksitetrasiklin’e duyarlı, 8<br />

(%34.8)’i Sulfometoksazol-Trimetoprim’e duyarlı<br />

olarak saptanmıştır. Ayrıca 11 (%47.8) adet suş<br />

Danofloksasin’e, 12 (%52.2) adet suş Kanamisin’e,<br />

4 (%17.4) adet suş Gentamisin’e, 20 (%87) adet<br />

suş Sulbaktam-Ampisilin’e, 12 (%52.2) adet<br />

suş Oksitetrasilklin’e, 15 (%65.2) adet suş ise<br />

Sulfometoksazol-Trimetoprim’e dirençli olarak<br />

saptanmıştır. Antibiyotiklerin inhibisyon zon sınırları<br />

Tablo 2’de gösterilmektedir.<br />

Tablo 2. Kullanılan antibiyotiklerin etki derecelerine<br />

göre inhibisyon zon sınırları (4)<br />

AntibiyotiklerDirençli (R) Az Duyarlı (I) Duyarlı (S)<br />

DFX ≤ 17 18-20 ≥ 22<br />

C ≤ 20 - ≥ 21<br />

CN ≤ 12 13–14 ≥ 15<br />

SAM ≤ 21 22–29 ≥ 30<br />

OT ≤ 14 15–20 ≥ 21<br />

SXT ≤ 15 16 – 18 ≥ 19<br />

DFX: Danofloksasin, K: Kanamisin, CN: Gentamisin, SAM:<br />

Sulbaktam-Ampisilin, OT: Oksitetrasiklin, SXT: Sulfametaksazol-<br />

Trimetoprim<br />

Tartışma ve sonuç<br />

E.coli, Staphylococcus spp., Proteus spp., Klebsiella<br />

spp., ve Enterococcus spp., köpeklerde idrar yolu<br />

infeksiyonlarında en sık izole edilen mikroorganizmalardır.<br />

Prevalans açısından yapılan çalışmalarda<br />

Klebsiella spp. ve E.coli türlerinin yoğunluğu daha<br />

fazla görülmektedir. Bizim çalışmamızda da en sık<br />

izole edilen bakteri Klebsilella pneumoniae olarak<br />

saptanmıştır. Diğer bakteriyel etkenlere ek olarak<br />

bir adet Candida albicans izolatının saptanması,<br />

uterusta şekillenmesi muhtemel olan mikotik bir infeksiyonu<br />

akla getirmektedir. Barrak ve arkadaşları<br />

(1) köpek ve kedilerde görülen üriner sistem infeksiyonları<br />

hakkında yaptıkları bir çalışmada köpeklerde<br />

çiftleşme sonucu uterusta mikotik infeksiyon-


Gülen AU, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 64-69, <strong>2012</strong> 67<br />

ların gelişebileceğini ve bu infeksiyonların genitoüriner<br />

bölgede yayılabileceğini belirtmişlerdir.<br />

Ülkemizde, Günay ve arkadaşlarının köpeklerde<br />

farklı siklus evrelerindeki bakteriyel vaginal floranın<br />

incelenmesi üzerine yaptıkları bir araştırmada<br />

(6), değişik ırklardan 53 adet dişi köpek materyal<br />

olarak kullanılmıştır. Çeşitli ırklardan 53 adet köpekten<br />

alınan vaginal svaplardan 48 (%90.5)’inden<br />

56 adet etken izole edilmiştir. Bunların 9’u E.coli<br />

(%16), 9’u Candida spp. (%16), 6’sı Citrobacter<br />

diversus (%10.7), 5’i. Citrobacter freundii (%8.9),<br />

4’ü Klebsiella oxytoca (%7.1), 4’ü Klebsiella<br />

pneumoniae (%7.1), 3’ü S.aureus (%5.3), 3’ü<br />

S.intermedius (%5.3), 3’ü Bacillus spp. (%5.3),<br />

2’si. S.saprophyticus (%3.5), 2’si Streptococcus<br />

agalactiae (%3.5), 2’si Micrococcus spp. (%3.5),<br />

2’si Citrobacter amalonaticus (%3.5) ve 2’si<br />

Enterobacter agglomerans (%3.5) olarak izole ve<br />

identifiye edilmiştir. Klebsiella pneumoniae’nin<br />

%7.1 oranında izole edilmesi dikkat çekicidir.<br />

Kırşan ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada<br />

(11), sağlıklı dişi köpeklerin uterus ve vaginasından<br />

alınan örneklerin bakteriyolojik olarak incelenmesi<br />

sonucunda Staphylococcus spp., Streptococcus<br />

spp., E.coli, Klebsiella spp., Pseudomonas spp.,<br />

Micrococcus spp., Proteus spp., Pasteurella spp.,<br />

Corynebacterium spp. ve Bacillus spp. izole etmişlerdir.<br />

Vaginal örneklerden izole edilen mikroorganizmalar<br />

arasında Staphylococcus spp. (%30.90),<br />

Streptococcus spp. (%29.08), E.coli (%25.45) ve<br />

Pasteurella spp. (%18.18), uterus örneklerinde ise<br />

Streptococcus spp. (%41.29) ve E.coli (%<strong>23</strong>.91) en<br />

sık izole edilen mikroorganizmalar oldu. Klebsiella<br />

spp. %1.81 oranında izole edilmiştir.<br />

Araştırmamızda incelenen 200 adet idrar<br />

örneğinden izole edilen mikroorganizmalar<br />

sırasıyla Klebsiella pneumoniae (%11.5),<br />

Staphylococcus aureus (%10.5), Corynebacterium<br />

spp. (%7.5), Koagulaz Negatif Stafilokok’lar<br />

(%5.5), Streptococcus spp. (%7), Enterococcus<br />

spp. (%2) Escherichia coli (%1.5) Proteus vulgaris<br />

(%1.5) Bacillus spp. (%1), Pasteurella ureae (%1),<br />

Candida albicans (%1), Pasteurella pneumoniae<br />

(%0.5), Plesiomonas shigelloides (%0.5), Neisseria<br />

spp. (%0.5), Flavobacterium spp. (%0.5) olarak<br />

identifiye edildi. 96 adet idrar örneğinde (%48) bakteriyolojik<br />

üreme tespit edilememiştir.<br />

Enterik Gram-negatif bakterilerde, beta-laktamaz<br />

sentezi en önemli antibiyotik direnç meka-<br />

nizmasıdır. Geniş spektrumlu beta-laktam (GSBL)<br />

antibiyotiklerin yaygın kullanımı, GSBL gibi daha<br />

geniş spektrumlu betalaktamazların ortaya çıkması<br />

ile sonuçlanmıştır (17). Uzun süre cerrahi kliniklerde<br />

manipülasyona maruz kalan, invaziv girişim<br />

uygulanan veya açık yarası bulunan, genel durumu<br />

bozuk hastalardan izole edilen GSBL enzimleri<br />

özellikle Klebsiella türleri ve E.coli suşlarında yaygındır<br />

(21).<br />

Ulutürk ve ark. (28), idrar yolu enfeksiyonlu<br />

hastalardan izole ettikleri K.pneumoniae suslarının<br />

hemen hemen tümünün ampicilline direnç gösterdigini<br />

saptamıslardır. Finkelstein ve ark. (5), üriner<br />

sistem enfeksiyonlarından izole ettikleri Klebsiella<br />

spp. suslarının ampicillin direncini %93 olarak ortaya<br />

koymuslardır. Gram negatif bakteriler ile yaptıkları<br />

çalısmada Klebsiella türlerinin ampicillin direncini<br />

%91 oranında belirlenmiştir. Kim ve ark. (12),<br />

ESBL pozitif K.pneumoniae suslarının Ampicillin<br />

direncini %97.7, olarak saptarken, Borer ve ark.<br />

(3), ESBL üreten Enterobacteriaceae familyası üyesi<br />

bakterilerin ampicillin direncini %100 olarak bulmuslardır.<br />

Araştırmamızda incelenen <strong>23</strong> adet<br />

Klebsiella pneumoniae suşunun 7 (%30.4)’si<br />

Danofloksasin’e duyarlı, 8 (%34.8)’i Kanamisin’e<br />

duyarlı, 12 (%52.2)’si Gentamisin’e duyarlı,<br />

2 (%8.7)’si Sulbaktam-Ampisilin’e duyarlı, 8<br />

(%34.8)’i Oksitetrasiklin’e duyarlı, 8 (%34.8)’i<br />

Sulfometoksazol-Trimetoprim’e duyarlı olarak saptanmıştır.<br />

Karbasizaed ve ark. (10), 66 nazokomiyal enfeksiyona<br />

neden olan koliformlardan Klebsiella<br />

pneumoniae’nin chloramphenicole direncini %30<br />

olarak bulmuslardır. Küçükates ve Kocazeybek<br />

(15), nazokomiyal solunum sistemi enfeksiyonlu<br />

hastalardan elde ettikleri Klebsiella spp. suslarının<br />

chloramphenicol direncini %59.4 olarak belirlemislerdir.<br />

Manchanda ve ark. (18), çesitli klinik<br />

örneklerden izole ettikleri K.pneumoniae suslarının<br />

chloramphenicole direnç oranını %49.6 tespit etmislerdir.<br />

Finkelstein ve ark. (5), üriner sistemden izole<br />

edilen Klebsiella suslarında Gentamisin direncini<br />

%10 olarak tespit etmislerdir.<br />

Borer ve ark. (3), Güney İsrail’de<br />

Enterobacteriaceae familyası üyesi bakterilerde<br />

yaptıkları arastırmada; ESBL üreten bakterilerin


68 Gülen AU, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 64-69, <strong>2012</strong><br />

%66.6’sının gentamicine, %<strong>23</strong>.3’ünün amikacine<br />

dirençli oldugunu gözlerken, ESBL üretmeyen susların<br />

gentamicin direncini %2,7 ve amikacin direncini<br />

ise çok düsük düzeyde (%0.9) bulmuslardır.<br />

Küçükateş ve Kocazeybek (15), K.pneumoniae<br />

suşlarının Gentamisin direncini %71.9 olarak tespit<br />

etmislerdir.<br />

Araştırmamızda, İzmir ili ve çevresinde<br />

bulunan sahipli köpeklerden <strong>23</strong> (%11.5) adet<br />

Klebsiella pneumoniae türü identifiye edilmiştir.<br />

Araştırmamızın %48 oranında bakteriyel üremenin<br />

görülmemesi, köpeklerde üriner sistem hastalıklarında<br />

ilk başvurulan preperatların antibiyotikler olduğunu<br />

göstermektedir. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda,<br />

rutin teşhis metotları ile köpeklerde üriner<br />

sistem hastalıklarına yol açabilecek bakteriyel<br />

etkenlerin kolay ve uygun bir şekilde saptanabileceği<br />

ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışma sonucunda en etkili<br />

antibiyotiğin Gentamisin olduğu ve Kanamisin,<br />

Sulbaktam-Ampisilin ve Oksitetrasiklin gibi antibiyotiklere<br />

de direnç gelişimi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.<br />

Sonuç olarak bu tez çalışması, köpeklerde üriner<br />

sistem infeksiyonlarında hasta profilini ortaya<br />

çıkarması, ilaç seçimi ve kullanımı hakkında bir<br />

rehber olabilir. Ülkemizde köpeklerde görülen üriner<br />

sistem infeksiyonlarıının tanısı ve daha sağlıklı<br />

veriler elde edilebilmesi için, çalışmaların yaygınlaştırılması<br />

ve devam ettirilmesi önerilir.<br />

Teşekkür<br />

Bu çalışma, “Köpeklerin İdrar Örneklerinden<br />

Klebsiella pneumoinae İdentifikasyonu ve<br />

Antibiyotik Duyarlılıkları” adlı ve SAE 09001<br />

kodlu proje olarak Adnan Menderes Üniversitesi<br />

Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından desteklenerek<br />

gerçekleştirilmiştir. Araştırma için ADÜ-<br />

HADYEK’ten 124-HEK/2008/058 sayılı yazı ile<br />

Etik Kurul Onayı alınmıştır.<br />

Kaynaklar<br />

1. Barrak M, Shelly L, (2003). Candida spp. urinary tract<br />

ınfections in 13 dogs and seven cats: predisposing factors<br />

treatment, and outcome. J Am Anim Hosp Assoc. 39, 263-<br />

270.<br />

2. Bartges JW, Osborne CA, Lulich JP, Kruger JM,<br />

Sanderson SL, Koehler LA, Ulrich LK, (1999). Canine<br />

urate urolithiasis: etiopathogenesis, diagnosis and management.<br />

Vet Clin N Am-Small. 29, 161-183.<br />

3. Borer A, Gilod J, Menashe G, Peled N, Riesenberg K,<br />

Schlaeffert F, (2002). Extended-spectrum lactamase<br />

procuding Enterobacteriaceae strains in community-acquired<br />

bacteremia in Southern Israel. Med Sci Monit. 8,<br />

44-47.<br />

4. Clinical and Laboratory Standards Institute (2007).<br />

The CLSI Standard for Susceptibility Testing. American<br />

National Standards Intstitute, United States of America.<br />

5. Finkelstein R, Kassis E, Reinhertz G, Gorenstein S,<br />

Herman P, (1998). Community-acquired urinary tract infection<br />

in adults: a hospital viewpoint. J Hosp Infect. 38,<br />

193-202.<br />

6. Günay Ü, Günay A, Ülgen M, Özel AE, (2004). Köpeklerde<br />

farklı siklus evrelerindeki vaginal bakteriyel floranın incelenmesi.<br />

Uludag Univ J Fac Vet Med. <strong>23</strong>, 15-19.<br />

7. Hamaide AJ, Martinez SA, Hauptman J, Walker RD,<br />

(1998). Prospective comparison of four sampling methods<br />

(cystocentesis, bladder mucosal swab, bladder mucosal<br />

biopsy and urolith culture) to identify urinary tract infections<br />

in dogs with urolithiasis. J American Animal Hospital<br />

Association. 34, 4<strong>23</strong>-430.<br />

8. Holt JG, Krieg NR, Sneath PHA, Staley JT and Williams<br />

ST, (1994). Bergey’s Manual of Determinative Bacteriology.<br />

Ninth Edition. Williams & Wilkins, Baltimore, Maryland,<br />

USA, p. 243-244.<br />

9. Jarvinen AK, (2002). Treatment of urinary tract infections<br />

in the dog, Suomen-Elainlaakarilehti. 108, 421-425.<br />

10. Karbasizaed V, Badami N, Emtiazi G, (2003).<br />

Antimicrobial, heavy metal resisteance and plasmid profile<br />

of coliforms isolated from nosocomial infections in a hospital<br />

in Isfahan, Iran. African J Biotech. 2, 379-383.<br />

11. Kırşan İ, Akan M, Şenünver A, (2000). Sağlıklı dişi köpeklerin<br />

genital kanalında bakteriyel flora üzerinde araştırmalar.<br />

İÜ Vet Fak Derg. 26, <strong>23</strong>5-241.<br />

12. Kim J, Lim YM, Rheem I, Lee Y, Lee JC, Seol SY, (2005).<br />

CTX-M and SHV-12-lactamases are the most common extendedspectrum<br />

enzymes in clinical isolates of Escherichia<br />

coli and Klebsiella pneumoniae collected from 3 university<br />

hospitals within Korea. FEMS Microbiol. Letters. 245, 93-<br />

98.<br />

13. Klausner JS, Osborne CA, (1979). Urinary tract infection<br />

and urolithiasis. Vet Clin N Am-Small. 9, 701-711.<br />

14. Koneman EW, Allen SD, Janda WM, Schreckenberger<br />

PC, Winn WC, (1997). Color Atlas and Textbook of<br />

Diagnostic Microbiology. Lippincott, New York, Fifth<br />

Edition, pp: 171-241, 253-309, 539-566, 651-688.<br />

15. Küçükates E, Kocazeybek B, (2002). High resistance rate<br />

aganist 15 different antibiotics in aerobic gram-negative<br />

bacteria isolates of cardiology intensive care unit patients.<br />

Indian J Med Microbiol. 20, 208-210.<br />

16. Ling GV, (1984). Therapeutic strategies involving antimicrobial<br />

treatment of the canine urinary tract. J Am Anim<br />

Hosp Assoc. 185, 1162–1164.<br />

17. Livermore DM, (1995). β-lactamases in laboratory and<br />

clinical resistance. Clin Microb Rev. 8, 557-584.<br />

18. Manchanda V, Singh NP, Goyal R, Kumar A, Thukral<br />

SS, (2005). Phenotypic characteristics of clinical isolates


Gülen AU, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 64-69, <strong>2012</strong> 69<br />

of Klebsiella pneumoniae & evaluation of avaliable phenotypic<br />

tecniques for detection of extended spectrum betalactamase.<br />

Indian J Med Res. 122, 330-337.<br />

19. Osborne CA, Lulich JP, Polzin DJ, Allen TA, Kruger<br />

JM, Bartges JW, Koehler LA, Ulrich LK, Bird KA,<br />

Swanson LL, (1999). Medical dissolution and prevention<br />

of canine struvite urolithiasis: twenty years of experience.<br />

Vet Clin N Am-Small. 29, 73-111.<br />

20. Osborne CA, Lulich JP, Unger LK, Bartges JW, Felice<br />

LJ, (1993). Canine and feline urolithiasis: relationship of<br />

etiopathogenesis with treatment and prevention. Bojrab<br />

MJ. eds. Disease Mechanisms in Small Animal Surgery.<br />

Lea and Febiger, Philadelphia. p. 476-478.<br />

21. Philippon A, Arlet G, Lagrange PH, (1994). Origin and<br />

impact of plasmid mediated extended-spectrum beta-lactamases.<br />

Eur J Clin Microbiol Infect Dis. 13(Suppl 1), 17-29.<br />

22. Robert DE, McClain HM, Hansen DS, Currin P,<br />

Howerth EW, (2000). An Outbreak of Klebsiella pneumoniae<br />

infection in dogs with severe enteritis and septicemia.<br />

J Vet Diagn Invest, 12, 168-173.<br />

<strong>23</strong>. Ruby AL, Ling GV, (1986). Bacterial culture of uroliths:<br />

techniques and interpretation of results. Vet Clin N Am-<br />

Small. 16, 325-331.<br />

24. Shortliffe LD, Spigelman SS, (1986). Infectionstones.<br />

Urol Clin North Am. 13, 717-726.<br />

25. Stock I, Wiedemann B, (2001). Natural antibiotic susceptibility<br />

of Klebsiella pneumoniae, K. oxytoca, K. planticola,<br />

K. ornithinolytica and K. terrigena strains. J Med<br />

Microbiol. 50, 396-406.<br />

26. Stone EA, Barsanti JA, (1992). Abnormal urine output and<br />

voiding. Stone EA, Barsanti JA. eds. Urological Surgery of<br />

the Dog and Cat. Lea and Febiger, Philadelphia. p.11-15.<br />

27. Thompson RB, Stamey TA, (1973). Bacteriology of infected<br />

stones. Urology, 2, 627-633.<br />

28. Ulutürk R, Soysal HF, Boztas Z, Ünlüer E, Toktaş G,<br />

Gürbüz C, (2000). Multirezistan Klebsiella pneumoniae<br />

susunun neden oldugu hastane infeksiyonu. Klimik Derg.<br />

13, 91-93.<br />

29. Waldron DR, (1993). Urinary bladder. Slatter D, Saunders<br />

WB. eds. Textbook of Small Animal Surgery. Saunders<br />

Company, Philadelphia. p.1458-1462.


70 Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Özavcı <strong>23</strong>, 70-76, V, Kırkan <strong>2012</strong> Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong> Derleme / Review<br />

Giriş<br />

Staphylococcus aureus’larda metisilin direnci ve enfeksiyonlar<br />

Volkan ÖZAVCI, Şükrü KIRKAN<br />

Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Aydın<br />

Geliş Tarihi / Received: 08.05.<strong>2012</strong>, Kabul Tarihi / Accepted: 13.12.<strong>2012</strong><br />

Özet: Staphylocococus aureus, normal insan ve hayvan florasının bir bölümünü oluşturan gram pozitif bir bakteridir.<br />

Staphylococcus aureus izolatlarının en önemli habitatı insanlarda burun mukozası ve hayvanlarda deridir. S.aureus hayvanlarda<br />

mastitis, artritis, otitis, epidermitis ve üriner sistem enfeksiyonları gibi enfeksiyonlara neden olurken insanlarda<br />

hastane enfeksiyonları, gıda zehirlenmeleri, osteomyelitis, poliartritis, endokarditis, toksik şok sendromu, folikülitis,<br />

konjunktivitis, idrar yolları enfeksiyonları, pnömoni, haşlanmış deri sendromu (Scalded Skin Syndrome- SSS) gibi çok<br />

sayıda enfeksiyona neden olmaktadırlar. Hemen herkes hayatları süresince S.aureus enfeksiyonlarının bazı tiplerine sahip<br />

olmaktadırlar. Stafilokok enfeksiyonlarının tedavisinde stafilokok türleri arasındaki antibiyotiklere direnç yaygınlığı<br />

önemli bir sorundur. Yeni antibiyotiklerin klinik kullanıma girmesinden kısa bir süre sonra mikroorganizmanın direnç<br />

kazandığı, bununla birlikte penisilinin çok yaygın kullanılmasının sonucunda penisilini parçalayan stafilokok suşlarının<br />

ortaya çıktığı da bilinmektedir. Metisilin-dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) tüm dünyada hastane enfeksiyonlarından<br />

en sık izole edilen “Çoğul antibiyotik Dirençli” mikroorganizmadır. MRSA izolatlarında çoklu direnç gün geçtikçe<br />

artmaktadır. Otuz yıldan daha uzun süre MRSA tedavisinde kullanılan vankomisine de bu günlerde direnç gelişmiştir.<br />

Derlememizde türlere göre MRSA epidemiyolojileri, MRSA virulens mekanizmaları, metisilin direnç mekanizmaları ve<br />

MRSA suşlarının tiplendirilmeleri hakkında bilgiler verilecektir.<br />

Anahtar kelimeler: Metisilin direnci, moleküler tiplendirme, Staphylococcus aureus, virulens faktörleri.<br />

Methicillin resistance in Staphylococcus aureus and infections<br />

Summary: Staphylococcus aureus is a kind of gram positive bacteria, which builds a part of normal human and animal<br />

flora. The most important life space of S.aureus is human nasal mucosa and animal skin. S.aureus causes some infections<br />

like mastitis, arthritis, otitis, epidermitis and urinary system infections on animals. On the other hand, it causes many<br />

infections such as hospital infections, food poisoning, osteomyelitis, polyarthritis, endocarditis, Toxic Shock Syndrome<br />

(TSS), folliculitis, conjunctivitis, urinary infections, pneumonia, Scalded Skin Syndrome (SSS). Nearly everyone hosts<br />

some types of S.aureus infections throughout their lifespan. In the cure of Staphylococcus infections, resistance of antibiotics<br />

extence among Staphylococcus strains is an important problem. After a short period of starting to clinical use of<br />

new antibiotics, this microorganism gained resistance and because of the fact that peniciline is used widely too much, it<br />

is known that Staphylococcus strains, which can break peniciline, occured. Methicillin Resisted Staphylococcus aureus<br />

(MRSA) is mostly isolated from hospital infections “Multiple Resistant Antibiotic” microorganism in the whole world.<br />

Multiple resistence of MRSA isolates increases day by day. Even vancomycin which has been used in the cure of MRSA<br />

for more than 30 years gained resistance currently, too. In our composition, MRSA epidemiology, Sequencing of MRSA<br />

virulence mechanisms, methicillin resistant mechanisms and MRSA strains are going to be informed according to their<br />

species.<br />

Key words: Methicillin resistance, molecular typing, Staphylococcus aureus, virulence factors.<br />

S.aureus insan ve hayvanlar için önemli bir patojendir<br />

ve hem insan da hem de hayvanda deri hastalıklarından<br />

ve bakteriyemiden sorumlu olmaktadır.<br />

Stafilokoklarda penisilin direnci 1940’lı yılların<br />

ortalarında artmış, 1950’li yıllarda penisilinin yanı<br />

sıra tetrasiklin, eritromisin ve streptomisin gibi diğer<br />

antibiyotiklere de direnç gelişimi gözlenmiştir.<br />

Staphylococcus aureus izolatlarının en önemli ha-<br />

bitatı insanlarda burun mukozası ve hayvanlarda<br />

deri olmaktadır. Hayvanlarda mastitis, artritis, otitis,<br />

epidermitis ve üriner sistem enfeksiyonları gibi<br />

enfeksiyonlara neden olurken insanlarda hastane<br />

enfeksiyonları, gıda zehirlenmeleri, osteomyelitis,<br />

poliartritis, endokarditis, toksik şok sendromu, folikülitis,<br />

konjunktivitis, idrar yolları enfeksiyonları,<br />

pnömoni, haşlanmış deri sendromu (Scalded Skin<br />

Syndrome- SSS) gibi çok sayıda enfeksiyona neden<br />

olmaktadırlar (27, 39, 40).<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Şükrü KIRKAN, Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı,<br />

09016 Işıklı, Aydın, Türkiye Eposta: skirkan@adu.edu.tr


Özavcı V, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong> 71<br />

Dirençli bakteriler arasında en patojen olanı<br />

2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde<br />

19000 insanın ölümüne neden olan MRSA türüdür.<br />

MRSA bu ölümcül özelliğini kısmen de olsa karotenoidler<br />

adıyla bilinen ve MRSA’nın bağışıklık<br />

sistemimize karşı koymak amacıyla yararlandığı bir<br />

tür kimyasala borçludur. Metisilin 1950 yılında ilk<br />

olarak insanlarda penisilin-dirençli stafilokokal enfeksiyonların<br />

tedavisinde kullanılmaya başlanması<br />

ile tanındı. 1970’de methisilin dirençli S.aureus<br />

ABD ve diğer mevcut hastanelerde ciddi sporadik<br />

problem olarak ortaya çıkmıştır. 1990 yılında ise<br />

nazokomiyal hastalık olarak tüm dünyada ciddi bir<br />

hastalık boyutuna gelmiştir (3).<br />

MRSA epidemiyolojisi<br />

İnsanlarda MRSA epidemiyolojisi<br />

MRSA Staphylococcus aureus suşları iki grupta incelenebilir:<br />

Hastahane ile İlişkili MRSA (Hospital-<br />

Associated MRSA, HCA-MRSA) suşları ve<br />

Toplumdan Edinilen MRSA (Community-acquired<br />

MRSA, CA-MRSA) suşları. HCA-MRSA cerrahi<br />

veya cerrahi dışı yaraları olanları ya da kateterize<br />

hastaları etkiler. CA-MRSA, HCA-MRSA’dan<br />

daha az sayıda antibiyotiğe dirençlidir. Bazı CA-<br />

MRSA suşları deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarına<br />

neden olabilen ve “Panton-Valentine Lökosidin<br />

“(PVL) olarak bilinen bir toksin de taşıyabilir. PVL<br />

pozitif CA-MRSA büyük ölçekli topluluklarda kolaylıkla<br />

bulaşabilir. MRSA izolatı eğer SCCmec<br />

tip IV.geni içeriyorsa ve filogenetik olarak hastane<br />

kaynaklı, MRSA klonal soy ile bilinen bir bağlantısı<br />

yoksa toplumsal kaynaklı MRSA olarak nitelendirilir.<br />

SCCmec geni V. allotip’i tanımlanmış ayrıca<br />

toplum kaynaklı MRSA ile ilintili bulunmuştur (6,<br />

20).<br />

Hayvanlarda MRSA epidemiyolojisi<br />

Hayvan orjinli S.aureus ve Koagülaz Negatif<br />

Stafilokoklarda (KNS; S.intermedius, S.felis,<br />

S.schleiferi, S.simulans, S.sciuri, S.hominis,<br />

S.xylosus, S.haemolyticus, S.epidermidis ve<br />

S.saprophyticus) mecA geni ve metisilin dirençliliği<br />

belirlenmiştir (13, 24).<br />

1. Kedi ve köpeklerde MRSA epidemiyolojisi<br />

Çoğu araştırma göstermiştir ki köpeklerden ve kedilerden<br />

izole edilen en yaygın koagülaz-pozitif<br />

stafilakok türü S.intermedius’tur (28, 32). S.aureus<br />

sağlıklı köpek tüylerinde kolayca kolonize olabilen<br />

bir etkendir (9).<br />

2. Atlarda MRSA epidemiyolojisi<br />

Bir yaş altı atlarda endemik olarak MRSA taşıyıcılığı<br />

bulunabilmekte ve bu hayvanların ülke içi ya da<br />

ülkeler arası sevkiyatlarında rezervuar olması kaygı<br />

verici olarak ifade edilmektedir. Kanada Veteriner<br />

Araştırma Hastanesi at kliniklerinde üç yılı kapsayan<br />

bir çalışma başlatılmış; 2002 yılında 17, 2003<br />

de 10 ve 2004 de 36 atta MRSA kolonizasyonu tespit<br />

edilmiştir. At izolatı olan CMRSA’ların (Kanada<br />

Epidemik MRSA) moleküler tiplendirilmesine<br />

yönelik farklı bir çalışmada ise 79 MRSA’nin 75.i<br />

tiplendirilmiş bunlardan 72 sinin CMRSA-5/SCC<br />

mecA-IV. Tip olduğu ve bu türün toplum kökenli<br />

MRSA tipleri arasında yer aldığı bildirilmiştir (42).<br />

3. Domuzlarda MRSA epidemiyolojisi<br />

Hollanda’da 9 farklı domuz kesimhanesinde 540<br />

sağlıklı domuzun burun mukozasından kesim öncesi<br />

sürüntü numunesi alınmış ve örneklerin 209’unda<br />

(%39)’unda MRSA tespit etmişlerdir (33).<br />

4. Büyük ve küçükbaş hayvanlarda MRSA epidemiyolojisi<br />

1997-2004 tarihlerinde Kore’de 153 farklı çiftlikte,<br />

3047 mastitisli inek sütünden 835 S.aureus ve 763<br />

koagülaz-negatif stafilokok (KNS) izole edilmiştir.<br />

Bu izolatların metisilin dirençliliği araştırıldığında<br />

21 (%2,5) S.aureus ve 19 (%2,4) KNS’de dirençlilik<br />

tespit edilmiştir. 2001 yılında Macaristan’da<br />

yapılan antibiyotik dirençliliğine yönelik bir araştırmada,<br />

hayvanlarda ve hayvansal ürünlerde hiçbir<br />

vakada mecA-pozitif stafilokok izole edilememiş<br />

ancak 2004 de devam eden bu çalışmada, sığır sürülerinden<br />

5 MRSA izolasyonu yapılmıştır (22).<br />

Portekiz’de, subklinik mastitisli ineklerden izole<br />

edilen 9 S.epidermidis suşunda metisilin dirençliliği<br />

belirlenmiştir (34). Ülkemizde ise sığırlarda yapılan<br />

bir çalışmada, mastitisli süt örneklerinden 2 MRSA<br />

ve 1 MRKNS suşu izole edilmiştir (25).<br />

MRSA virulans mekanizması<br />

Kollajen bağlayan protein ve fibronektin bağlayan<br />

protein yapıları, S.aureus’un virülansını etkileyen<br />

faktörlerdir (36). S.aureus’un salgıladığı protein-A,<br />

Ig G nin Fc kısmına bağlanarak kompleman sistemini<br />

bloke eder ve nötrofilleri parçalayan lökosidin<br />

adlı maddeyi de salgılar. Ayrıca S.aureus, inflamas-


72 Özavcı V, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong><br />

yonu tetikleyerek hem PG-E2 üzerinden T lenfositlerinin<br />

çoğalmasını engeller, hem de ortama gelen<br />

nötrofillerin ve monositlerin içine girerek yaşamına<br />

bu şekilde devam edebilir. Makrofajların içinde<br />

mikroorganizmaların yok edildiği fagolizozom yapılarına<br />

değil daha korunaklı olan makropinozom<br />

yapılarının içine girer. Başka bir değişle içinde yaşayabileceği<br />

konak hücrelerini, inflamasyon oluşturup<br />

önce kendi üzerine çeker daha sonra içlerine girerek<br />

kendini vücudun savunma mekanizmalarından korur.<br />

Bu şekilde kronik enfeksiyonların da temelini<br />

atmış olmaktadır. Her organizmada yüzey moleküllerini<br />

kodlayan birer gen yapısı vardır (ica, cna,<br />

map genleri) ve mikroorganizmaların her birinde<br />

farklı olabilen bu gen yapıları virülansı tayin eden<br />

en önemli faktörlerdendir. Bir başka deyişle enfeksiyondan<br />

sorumlu olan mikroorganizmanın genetik<br />

koduna göre tedaviden elde edeceğimiz başarı<br />

da değişmektedir. Farklı mutantlar farklı tedavilere<br />

farklı yanıtlar verecektir. Örneğin S.epidermidis’in<br />

ica gen mutasyonu sonrası virülansı azalır ve daha<br />

kolay eradike edilebilen enfeksiyonlar oluşturur.<br />

Ayrıca stafilokokların yüzeyinde Yapışkan Matriks<br />

Moleküllerini Tanıyan Mikrobik Yüzey Bileşenleri<br />

(microbial surface components recognizing adhesive<br />

matrix molecules, (MSCRAMM) denen bir grup<br />

protein, bu sümüksü yapısı ile sıkı bir bağlantı kurar<br />

ve glikokaliks (biofilm) oluşur. Bu bağlantıda teikoik<br />

asit yapısının da rolü büyüktür (18). Biyofilm<br />

tabakasının ana maddesi N-asetil glukozamindir ve<br />

iki farklı polisakkarit yapısı oluşturur. Tip 2 polisakkarit<br />

yapısı hücreler arası agregasyondan sorumlu<br />

olup diğer ismi polisakkarit interselüler adezindir<br />

(PIA). Bu yapı, hidrofilik yüzeylere fizikokimyasal<br />

başlarla tutunma özelliğine sahip olan komponenttir.<br />

Stafilokok enfeksiyonlarında adı geçen bu<br />

moleküllerin bilinmesi, tedavide yeni modaliteler<br />

geliştirilmesi açısından önemlidir. Çünkü bu yapılar<br />

pürifiye edilmiş halleri ile canlılara injekte<br />

edildiği zaman koruyucu bağışıklık sağlayabilirler<br />

(Stafilokok aşısı) (31).<br />

Stafilokoklarda metisilin direnç<br />

mekanizmaları<br />

Penisilin bağlayıcı protein (pbp2a) sentezi<br />

nedeniyle oluşan direnç<br />

MRSA suşlarında metisiline hassas stafilokok<br />

(MSS) suşlarından farklı olarak ek bir PBP vardır<br />

ve PBP2a olarak adlandırılmaktadır. PBP2a, 2<br />

kb’lik DNA segmentine lokalize bir gen olan mecA<br />

geni tarafından kodlanmaktadır ve beta-laktam antibiyotiklere<br />

afinitesi diğer PBP’lerden daha düşüktür.<br />

mecA geni regülasyonunu sağlayan mecI<br />

(represör gen) ve mecRI (sinyal dönüştürücü gen)<br />

genleriyle beraber stafilokokal kaset kromozomu<br />

(staphylococcal cassette chromosome-SCC) ismi<br />

verilen genetik yapının üzerinde taşınır. mecRI ve<br />

mecI’nın plazmid aracılı stafilokokal beta-laktamaz<br />

geni olan blaZ’nin ekspresyonunda rolü olan blaR1<br />

ve blaI ile protein sekans homolojisi yüksektir. Bu<br />

da mecA’nın regülatör genlerini, blaZ sisteminden<br />

aldığını düşündürmektedir (17, 41). SCC; Stafilokok<br />

türleri arasında genetik madde alışverişine aracılık<br />

eden hareketli bir elemandır (8, 15, 17). SCCmec,<br />

mec gen kompleksi (mecA ve regüle edici genler) ve<br />

ccr kompleksinden oluşmuştur. mec gen kompleksi<br />

metisilin direncinden sorumludur (15, 21). SCCmec<br />

kasetinde ikinci ana genetik yapı olan ccr gen kompleksi<br />

kasetin bakteriyel genoma integrasyonu ve eksizyonundan<br />

sorumludur. Bunlar invertaz/rezolvaz<br />

ailesinden ccrA ,ccrB ve yeni tanımlanan ccrC olmak<br />

üzere üç farklı rekombinaz kodlayan genlerdir<br />

(15, 44). Günümüze kadar SCCmec’in 5 farklı tipi<br />

tanımlanmıştır. Tip I, tip II ve tip III Ito ve ark. (19)<br />

tarafından, tip IV Ma ve ark. (29) tarafından ve tip V<br />

yine Ito ve ark. (20) tarafından tarif edilmiştir.<br />

SCCmec Tip I; Sınıf B mec gen kompleksi ve<br />

tip I ccr gen kompleksinden oluşmaktadır. Metisilin<br />

ve ağır metaller dışındaki ilaçlara karşı direnç geni<br />

taşımamaktadır (19).<br />

SCCmec Tip II; Sınıf A mec gen kompleksi ve<br />

tip II ccr kompleksinden oluşmaktadır. Sınıf B mec<br />

klindamisin ve streptogramin B’ye karşı dirençten,<br />

pUB110 ise aminoglikozidlere karşı dirençten sorumludur<br />

(19).<br />

SCCmec Tip III; Sınıf A mec gen kompleksi<br />

ve tip III ccr gen kompleksinden oluşmaktadır.<br />

ΨTn554 kadmiyuma karşı dirençten, pT181 tetrasiklin<br />

ve civaya karşı dirençten sorumludur (19).<br />

SCCmec Tip IV; Sınıf B mec gen kompleksi<br />

ve tip 2 ccr gen kompleksinden oluşmaktadır. Bu<br />

yapı küçük olup mecA dışında direnç geni taşımaz<br />

(29, 44). SCCmec Tip V ; Sınıf C mec gen kompleksi<br />

ile ccrC içermektedir. Sadece metisilin direnci<br />

kodlayan genlere sahiptir (20, 44). SCCmec tiplerinden,<br />

Tip I, II ve III genellikle hastane kökenli,<br />

Tip IV ve V ise toplum kökenli MRSA izolatlarında<br />

bulunmaktadır (12).


Özavcı V, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong> 73<br />

Stafilokoklarda metisilin direnci fenotipik olarak<br />

iki farklı biçimde karşımıza çıkabilmektedir:<br />

a- Homojen direnç: Bakteri kolonisini oluşturan<br />

tüm bakteriler mecA genini taşırlar ve hepsinde<br />

mecA geni fonksiyoneldir (8, 14, 41).<br />

b- Heterojen direnç: Klinik uygulamada daha<br />

sık görülen ancak tespiti güç olan direnç türüdür.<br />

Bu direnç türünde, mecA geni taşımalarına rağmen,<br />

104 yada 108 bakteriden birinde direncin olması<br />

durumu görülmektedir (4, 6, 31).<br />

Yüksek miktarda beta laktamaz salgılanmasıyla<br />

oluşan direnç<br />

Tüm beta-laktam antibiyotiklere karşı gelişen direncin<br />

temel nedeni kromozomal mecA geninin kodladığı<br />

PBP2a olarak adlandırılan yeni bir PBP’dir.<br />

PBP’lerdeki bu değişiklik tüm betalaktamlara çapraz<br />

dirençten sorumludur. PBP’nin beta-laktam antibiyotiklerine<br />

afinitesi diğer PBP’lerden daha düşüktür<br />

(41).<br />

PBP’lerde beta laktam antibiyotik afinitesinde<br />

azalma ile oluşan direnç<br />

Son yıllarda mecA geni taşımadıkları halde metisiline<br />

dirençli stafilokoklar incelendiğinde, bu<br />

bakterilerin mevcut PBP’lerinin beta laktam antibiyotiklere<br />

düşük afinite gösterdikleri saptanmıştır.<br />

Ayrıca mecA negatif olmasına rağmen oksasilin<br />

MİK değerleri 8-16 mg/L civarında olan suşlar bulunabilmektedir.<br />

Bunların bir kısmı beta-laktamazın<br />

aşırı üretiminden [Borderline resistant S.aureus<br />

(BORSA)], bir kısmı da var olan PBP’lerdeki<br />

(özellikle PBP2 ve PBP4) nokta mutasyonlarından<br />

[Moderately resistant S.aureus (MODSA)] veya<br />

PBP4’ün (düşük molekül ağırlıklı PBP) aşırı sentezinden<br />

kaynaklanabilir (35, 41).<br />

Metisilin direncini etkileyen internal faktörler<br />

1. Belirli uzunluktaki glikan zincirleri<br />

PBP2a, PBP2’nin transglikozilaz aktivitesine bağımlıdır.<br />

Beta laktamlar yüksek molekül ağırlıklı<br />

PBP’lerin transpeptidaz “domain’ini inhibe ederken,<br />

transglikozilaz “domain’ine bir etki göstermezler<br />

(39).<br />

2. Normal peptid konfigürasyonu için gerekli<br />

kök peptidler<br />

UDP-N-asetil tripeptid sentatazı kodlayan gen olan<br />

murE (femF)’nin inaktivasyonu sonucunda da me-<br />

tisilin direncinde azalma olur. Nedeni hücre duvarı<br />

öncülleri havuzundaki UDP-bağlı muramil pentapeptidlerin<br />

azalması ve UDP-bağlı muramil dipeptidlerin<br />

birikmesidir (41).<br />

3. Intakt olmak için gerekli pentaglisin çapraz<br />

köprüleri<br />

Glikan zincirlerini birbirine bağlayan pentaglisin<br />

çapraz köprülerinin yapımından femA, femB ve<br />

femX sorumludur. FemX birinci glisini, femA ikinci<br />

ve üçüncü glisinleri ve femB de dördüncü ve beşinci<br />

glisinleri köprüye sokar (41).<br />

4. Metisilin direncini etkileyen eksternal faktörler<br />

Tuz konsantrasyonu, pH, ozmolarite ve ortam ısısı<br />

metisilin direncini etkileyen eksternal faktörlerdendir<br />

(41).<br />

MRSA suşlarının tiplendirilmesi<br />

Pulsed-field jel elektroforezi (PFGE)<br />

Pulsed-field jel elektroforezis (PFGE), S.aureus ve<br />

diğer birçok patojen bakterilerin genetik farklılıklarını<br />

araştırmak için moleküler epidemiyolojide<br />

kullanılan önemli bir genetik tiplendirme metodudur.<br />

Sıvı veya katı besiyerinde üretilen bakteriler,<br />

düşük erime ısılı agaroza karıştırılıp küçük kalıplar<br />

içine dökülmektedir. Agaroz içine karıştırılan bakteri<br />

hücreleri, deterjan ve enzim yardımıyla parçalanarak<br />

(in situ-lysis) DNA izolasyonu yapılmaktadır.<br />

Liziz işlemini takiben agaroz kalıpları iyice<br />

yıkanarak veya diyalize edilerek protein ve karbon<br />

hidrat gibi kontaminantların uzaklaştırılması sağlanır.<br />

Büyük olan kromozomal DNA agaroz jel içinde<br />

tutulu kalır. Agaroz içindeki bakteriyel DNA, nispeten<br />

az sayıda ve büyük parçalar oluşturan bir restriksiyon<br />

enzimi (RE) ile kesime uğratılmaktadır (in<br />

situ-digestion). Restriksiyon endonükleaz enzimleri<br />

ile genomun kesilmesinden sonra agaroz jel elektroforez<br />

yöntemi ile ayırma işlemi gerçekleştirilir.<br />

Meydana gelen fragmentlerin konvansiyonel elektroforez<br />

sistemlerle ayrılması çok zordur. PFGE<br />

sistemlerinde bu fragmentleri ayırmak mümkün<br />

olabilmektedir. Sistemlerde başlangıç vuruşları kısadır<br />

ve elektroforez devam ettiği sürece artar. Bant<br />

paternleri bir görüntüleme sistemi aracılığı ile değerlendirilir.<br />

Counter clamped homogenous electric<br />

field electrophoresis (CHEF), PFGE’nin dünyada<br />

en yaygın kullanılan modelidir (4).


74 Özavcı V, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong><br />

SCCmec tiplendirme<br />

Son 10 yıl içinde, metisilin direncinin, metisiline<br />

duyarlı S.aureus (MSSA) suşlarının “Stafilokokal<br />

kaset kromozom (Staphylococcal Cassette<br />

Chromosome)” mec (SCCmec) adlı genetik elemanı<br />

edinmeleri ile geliştiği ortaya çıkarılmıştır. Gerçekte<br />

SCC’ler, stafilokok türleri arasında bir genetik aktarım<br />

aracı olan genomik bir adadır. SCCmec ise,<br />

metisilin direnci taşıyan özel bir SCC tipidir (<strong>23</strong>).<br />

Günümüze kadar sekiz farklı SCCmec tipi tanımlanmıştır.<br />

Tip I, Tip II, Tip III, Tip IV, Tip V, Tip VI,<br />

Tip VII ve Tip VIII SSCmec, sırasıyla sınıf B mec<br />

ve tip 1 ccr, sınıf A mec ve tip 2 ccr, sınıf A mec ve<br />

tip 3 ccr, sınıf B mec ve tip 2 ccr, sınıf C2 mec ve tip<br />

5 ccr, sınıf B mec ve tip 4 ccr, sınıf C1 mec ve tip 5<br />

ccr, sınıf A mec ve tip 4 ccr gen komplekslerinden<br />

oluşmaktadır (10).<br />

Multilokus dizi tiplendirme (multilocus sequence<br />

typing, MLST)<br />

MLST, temel metabolik fonksiyonu kodlayan “housekeeping”<br />

genlerdeki değişikliğin DNA dizi analizi<br />

ile gösterilmesidir. Yedi “ housekeeping ” genin<br />

yaklaşık 450-500 baz çiftlik fragmentlerinin dizi<br />

analizi çıkarılmaktadır. Hedef gene ait her bir lokus<br />

için, her farklı dizilim farklı bir allel numarası ile<br />

gösterilmekte ve böylece suşa ait bir allelik profil<br />

tanımlanmaktadır. MLST çok fazla avantaja sahip<br />

olmasına rağmen çesitli zorluklara da sahiptir. Bu<br />

zorlukların basında 7 allel üzerinde çok düsük hata<br />

oranına sahip dizi analizi yapma zorunluluğu gelmektedir.<br />

Çoğu laboratuar için bunları sağlayabilmek<br />

oldukça pahalı ve zaman alan bir süreçtir (1,<br />

30).<br />

Spa dizi tiplendirme<br />

Spa Dizi Tiplendirme yöntemi, Protein A geninin<br />

kısa tekrar bölgesi [short sequnce repeat (SSR)]<br />

veya polimorfik X bölgesinin dizi analizine dayanmaktadır<br />

(26, 38). Polimorfik X bölgesi değişken<br />

24 baz çiftlik tekrarları içermektedir ve C terminal<br />

hücre duvarı bağlanma dizisinin kodladığı bölgeye<br />

yerleşmektedir (37). SSR bölgesinin çeşitliliği,<br />

tekrarlayan dizilerin duplikasyonu ve delesyonu ile<br />

ortaya çıkmaktadır (7). spa SSR bölgesinin dizi analizi,<br />

MLST yöntemindeki birçok avantajın kombinasyonudur.<br />

Fakat spa tiplemesinin tek lokusu içermesinden<br />

beri hastane salgın araştırmalarında daha<br />

hızlı ve pratik olmuştur (16).<br />

MRSA suşlarının tiplendirilmesinde PFGE,<br />

yüksek frekanslı restriksiyon endonükleaz enzimleri<br />

tarafından çoğaltılan kromozomal DNA kıyaslaması<br />

için imkan sağlamaktadır (43). Teorik olarak<br />

her bakteri PFGE ile tiplendirilebilir ve elde edilen<br />

sonuçlar tekrarlanabilir özelliktedir (2).<br />

Günümüzde FIGE (field-inversion gel electrophoresis)<br />

ve CHEF (contour-clamped homogenous<br />

electric field) gibi PFGE’i içeren birçok teknik<br />

MRSA suşlarının tiplendirilmesinde kullanılmaktadır.<br />

FIGE daha basit ve daha ucuz bir tekniktir ve<br />

0.1’den 200 Kb. arasındaki fragmentlerin ayrımı<br />

için en iyi yöntem olarak görülmektedir. Bu sistemde<br />

forward ve reverse yönler arasında elektriksel<br />

alan basitçe arttırılmakta ve başlangıç elektriksel<br />

uyarım, reverse uyarım müddetince üç kez tekrarlanmaktadır.<br />

CHEF, 3Mb ve üzeri fragment seperasyonu<br />

için en iyi yöntemdir ve 120o açıda üniform<br />

elektrik alanı oluşturmak için hekzagonal elektrot<br />

düzeni içermektedir. Bu yolla, fragmentler düz bir<br />

hat üzerinde küçük oranlarda sapmayla ya da hiç<br />

sapma göstermeden hareket etmektedirler (5).<br />

Multilokus sekans tiplendirme tekniği (MLST)<br />

seçici olarak boyanabilen proteinlerin elektroforezisini<br />

kapsayan fenotipik tiplendirme tekniği olan<br />

Multilokus enzim elektroforezis (MLEE) tekniğinden<br />

türetilmiştir. Staphylococcus aureus için kullanılan<br />

MLST tekniği, Enright ve ark.’larının kullandığı<br />

PFGE ile onaylanmıştır (11).<br />

Moleküler tiplendirme teknikleri, MRSA epidemilerinin<br />

tanısında önemli bir yer tutmaktadır ve<br />

MRSA salgınlarında özellikle tercih edilen yöntemler<br />

olmalıdırlar.<br />

Sonuç<br />

İnsan ve hayvan sağlığında önemli bir patojen olarak<br />

yerini alan MRSA hem insan da hem de hayvan<br />

da deri hastalıklarından ve hayati tehlike oluşturan<br />

bakteriyemiden sorumlu olmaktadır. Stafilokok enfeksiyonlarının<br />

tedavisinde stafilokok türleri arasındaki<br />

direnç yaygınlığı önemli bir sorundur. Yeni<br />

antibiyotiklerin klinik kullanıma girmesinden kısa<br />

bir süre sonra mikroorganizmanın direnç kazandığı<br />

bununla birlikte penisilinin çok yaygın kullanılmasının<br />

sonucunda penisilini parçalayan stafilokok<br />

suşlarının ortaya çıktığı da bilinmektedir. Bu durum<br />

MRSA enfeksiyonların tedavisinde antibiyotik seçiminin<br />

direnç durumuna göre belirlenmesinin öne-


Özavcı V, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong> 75<br />

mini ortaya koymaktadır. Hastalıkların teşhisinde<br />

antibiyogram testlerinin uygulanması, moleküler<br />

bazlı tiplendirme metotlarının kullanılması, doğru<br />

ve etkili ilaç seçimi, direnç artışının önlenmesi ve<br />

tedavi şansının yüksek tutulması bakımından oldukça<br />

fayda sağlamaktadır.<br />

Kaynaklar<br />

1. Aanensen DM, Spratt BG, (2005). The multilocus sequence<br />

typing network: mlst.net. Nucleic Acids. Res. 33: 728-733.<br />

2. Arbeit RD, (1999). Laboratory procedures for the epidemio-<br />

logic analysis of microorganisms. In: Murray PM, Baron EJ,<br />

Pfaller MA, Tenover FC, Yolken RH. eds. Manual of clinical<br />

microbiology. Washington. ASM Press.<br />

3. Ayliffe GA, (1997). The progressive intercontinental spread<br />

of methicillin resistant Staphylococcus aureus. Clin Infect Dis.<br />

24, 74-79.<br />

4. Birren Bruce, Lai Eric, (1993). Pulsed Field Gel<br />

Electrophoresis: A practical guide. San Diego, California:<br />

Academic Press Inc.<br />

5. Birren BW, Lai E, (1993). Pulsed field gel electrophoresis:<br />

a practical guide. San Diego. Academic Press.<br />

6. Boyle Vavra S, Ereshefsky B, Wang CC, (2005). Successful<br />

multiresistant community associated methicillin-resistant<br />

Staphylococcus aureus lineage from Taipei, Taiwan, that carries<br />

either the novel staphylococcal chromosome cassette mec<br />

(SCCmec) type V-T or SCCmec type IV. J Clin Microbiol. 43,<br />

4719-4730.<br />

7. Brigido MDM, Barardi CR, Bonjardin CA, (1991).<br />

Nucleotide sequence of a variant Protein A of Staphylococcus<br />

aureus suggests molecular heterogeneity among strains. J<br />

Basic Microbiol. 31, 337-345.<br />

8. Chambers HF, (1997). Methicillin resistance in staphylococci:<br />

molecular and bio chemical basis and clinical implications.<br />

Clin Microbiol Rev. 10,781-91.<br />

9. Cox HU, Newman SS, Roy AF, (1984). Species of<br />

Staphylococcus isolated from animals infections. Cornell<br />

Veterinarian. 74, 124-135.<br />

10. Deurenberg RH, Vink C, Kalenic S, Friedrich AW,<br />

Bruggeman CA, Stobberingh EE, (2007). The molecular<br />

evolution of methicillin-resistant Staphylococcus aureus. Clin<br />

Microbiol Infect. 13, 222-<strong>23</strong>5.<br />

11. Enright MC, Day NP, Davies CE, Peacock SC, Spratt<br />

BG, (2000). Multilocus sequence typing for characterization<br />

of methicillinresistant and methicillin-susceptible<br />

clones of Staphylococcus aureus. J Clin Microbiol. 38,<br />

1008-1015.<br />

12. François P, Renzi G, Pittet D, (2004). A novel multiplex<br />

real-time PCR assay for rapid typing of major staphylococ-<br />

cal cassette chromosome mec elements. J Clin Microbiol.<br />

42, 3309-3312.<br />

13. Gortel K, Campbell KL, Kakoma I, (1999). Methicillin<br />

resistance among staphylococci isolated from dogs. Am J<br />

Vet Res. 60, 1526-1530.<br />

14. Gür D, Topçu AW, Söyletir G, (2008). Bakterilerde antibiyotiklere<br />

karşı direnç infeksiyon hastalıkları ve mikrobiyolojisi.<br />

İstanbul Nobel Tıp Kitapevleri, s. 243-257.<br />

15. Hanssen AM, Ericson Sollid JU, (2006). SCCmec in<br />

staphylococci: genes on the move. FEMS Immunol Med<br />

Microbiol. 46, 8-20.<br />

16. Harmsen D, Claus H, Witte W, (2003). Typing of methicillin-resistant<br />

Staphylococcus aureus in a university hospital<br />

setting by using novel software for spa repeat determination<br />

and database management. J Clin Microbiol. 41, 5442-<br />

5448.<br />

17. Hiramatsu K, K Okuma, X X Ma, (2002). New trends in<br />

Staphylococcus aureus infections: glycopeptide resistance<br />

in hospital and methicillin resistance in the community.<br />

Curr Opin Infect Dis. 15, 407-413.<br />

18. Hussain FM, Boyle-Vavra S, Daum RS, (2001).<br />

Communitiy-acquired methicillin-resistant Staphylococcus<br />

aureus colonization in healty children attending an outpatient<br />

pediatric clinic. Pediatr Infect Dis J. 20,763-767.<br />

19. Ito T, Katayama Y, Asada K, (2001). Structural comparison<br />

of three types of staphylococcal cassette chromosome<br />

mec integrated in the chromosome in methicillin-resistant<br />

Staphylococcus aureus. Antimicrob Agents Chemother. 45,<br />

13<strong>23</strong>-1336.<br />

20. Ito T, Ma XX, Takeuchi F, (2004). Novel type V staphylococcal<br />

cassette chromosome mec driven by a novel cassette<br />

chromosome recombinase, ccrC. Antimicrobc Agents<br />

Chemother. 48, 2637-2651.<br />

21. Ito T, Okuma K, Ma XX, (2003). Insights on antibiotic resistance<br />

of Staphylococcus aureus from its whole genome:<br />

genomic island SCC. Drug Resist Update. 6, 41-52.<br />

22. Kaszanyitzky EJ, Janosi S, Egyed Z, (2003). Antibiotic<br />

resistance of staphylococci from humans, food and different<br />

animal species according to data of the Hungarian<br />

resistance monitoring system in 2001. Acta Vet Hung. 51,<br />

451-64.<br />

<strong>23</strong>. Katayama Y, Ito T, Hiramatsu K, (2000). A new class of<br />

genetic element, Staphylococcus cassette chromosome mec,<br />

encodes methicillin resistance in Staphylococcus aureus.<br />

Antimicrob Agents Chemother. 44, 1549-1555.<br />

24. Kawano J, Shimizu A, Saitoh Y, (1996). Isolation of methicillin-resistant<br />

coagulase-negative staphylococci from<br />

chickens. J Clin Microbiol. 34, 2072-2077.<br />

25. Kireçci E, Çolak A, (2002). Kuru dönem başlangıcında subklinik<br />

mastitisli ineklerden izole edilen stafilokok suşlarında<br />

metisilin direnci. Kafkas Üniv Vet Fak Derg. 8, 98-100.<br />

26. Kurt D Reed, Mary E Stemper, Sanjay K Shukla, (2007).<br />

Pulsed-field gel electrophoresis of MRSA in methicillinresistant<br />

Staphylococcus aureus (MRSA) protocols ebook<br />

MRSA protocol. Yinduo Ji. 321,59-70.<br />

27. Leonard FC, Markey BK, (2007). Meticillin-resistant<br />

Staphylococcus aureus in animals: a review. Vet. J.<br />

doi:10.1016/ j.tvjl.2006.11.008.


76 Özavcı V, Kırkan Ş. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 70-76, <strong>2012</strong><br />

28. Lilenbaum W, Nunes EL, Azeredo MA, (1998).<br />

Prevalence and antimicrobial susceptibility of staphylococci<br />

isolated from the skin surface of clinically normal cats.<br />

Lett Appl Microbiol. 27, 224-28.<br />

29. Ma XX, Ito T, Tiensasitorn C, (2002). Novel type of staphylococcal<br />

cassette chromosome mec identified in community-acquired<br />

methicillin-resistant Staphylococcus aureus<br />

strains. Antimicrob Agents Chemother. 46, 1147-1152.<br />

30. Maiden MC, Bygraves JA, Feil E, Morelli G, Russell<br />

JE, Urwin R, Zhang Q, Zhou J, Zurth K, Caugant DA,<br />

Feavers IM, Achtman M, Spratt BG, (1998). Multilocus<br />

sequence typing: a portable approach to the identification of<br />

clones within populations of pathogenic microorganisms.<br />

Proc Natl Acad Sci USA. 95, 3140-3145.<br />

31. Maira-Litran T, Kropec A, Goldmann D, Pier GB,<br />

(2004). Biologic properties and vaccine potential of the<br />

staphylococcal poly N-acetyl glucosamine surface polysaccharide.<br />

Vaccine. 22, 872-879.<br />

32. Medleau L, Long RE, Brown J, (1986). Frequency and<br />

antimicrobial susceptibility of Staphylococcus species isolated<br />

from canine pyodermas. Am J Vet Res. 47, 229– <strong>23</strong>1.<br />

33. Neeling AJ, Van Den Broek MJ, Spalburg EC, van<br />

Santen-Verheuvel MG, Dam-Deisz WDC, Boshuizen<br />

HC, van de Giessen AW, van Duijkeren E, Huijsdens<br />

XW, (2007). High prevalence of Methicillin resistant<br />

Staphylococcus aureus in pigs. Vet Microbiol. 22, 366-372.<br />

34. Nunes SF, Bexiga R, Cavaco LM, (2007). Technial Note:<br />

Antimicrobial Susceptibility of Portuguese Isolates of<br />

Staphylococcus aureus and Staphylococcus epidermidis in<br />

Subclinical Bovine Mastitis. J Dairy Sci. 90, 3242-46.<br />

35. Peacock SJ, (2005). Staphylococcus. Topley & Wilson’s<br />

Microbiology and Microbial Infections. 10th Ed. Hodder<br />

Arnold, London, United Kingdom, p. 771-832.<br />

36. Ryden C, Yacoub AI, Maxe I, (1989). Specific binding of<br />

bone sialoprotein to Staphylococcus aureus isolated from<br />

patients with osteomyelitis. Eur J Biochem. 184, 331-336.<br />

37. Schneewind O, Model P, Fischetti VA, (1992). Sorting of<br />

Protein A to the staphylococcal cell wall. Cell. 70, 267-281.<br />

38. Shopsin B, Gomez M, Montgomery SO, (1999).<br />

Evaluation of protein A gene polymorphic region DNA<br />

sequencing for typing of Staphylococcus aureus strains. J<br />

Clin Microbiol. 37, 3556-63.<br />

39. Soll DR, Lockhart SR, Pujol C, (2003). Laboratory procedures<br />

for the epidemiological analysis of microorganism.<br />

Murray PR, Baron EJ, Jorgensen JH, Pfaller MA, Yolken<br />

RH. Eds. In Manual of Clinical Microbiology. ASM press,<br />

Washington. p.139-161.<br />

40. Ugur A, Ceylan Ö, (2003). Occurrence of resistance to<br />

antibiotics, metals, in clinical strains of Staphylococcus<br />

aureus spp. Arch Medical Res. 34, 130-136.<br />

41. Ünal S, Ulusoy S, Usluer G, (2004). Staphylococcus aureus<br />

Direnç mekanizmaları. Önemli gram pozitif bakteri<br />

enfeksiyonları. Ankara Bilimsel Tıp Yayınevi. s.<strong>23</strong>-38.<br />

42. Weese JS, Archambault M, Willey BM, Dick H,<br />

Hearn P, Kreiswirth BN, (2005). Methicillin-resistant<br />

Staphylococcus aureus in Horses and Horse Personnel,<br />

2000-2002. Emerg Infect Dis. 11, 430-435.<br />

43. Weller TMA, (2000). Methicillin-resistant Staphylococcus<br />

aureus typing methods: wich should be the international<br />

standard? J Hosp Infect. 44, 160-172.<br />

44. Zhang K, McClure JA, Elsayed S, (2005). Novel multiplex<br />

PCR assay for characterization and concomitant subtyping<br />

of staphylococcal cassette choromosome mec types<br />

I to V in methicillinresistant Staphylococcus aureus. J Clin<br />

Microbiol. 43, 5026-5033.


Etlik Vet Mikrobiyol Derg, Gülhan <strong>23</strong>, 77-83, T, Boynukara <strong>2012</strong> B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong> Derleme / Review 77<br />

Giriş<br />

Antibiyotiklere alternatif olarak yumurta sarısı antikorları<br />

Timur GÜLHAN 1 Banur BOYNUKARA 2<br />

1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun<br />

2 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Van<br />

Geliş Tarihi / Received: 31.10.2010, Kabul Tarihi / Accepted: 27.11.<strong>2012</strong><br />

Özet: Kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde antibiyotikler büyüme faktörü, koruyucu ve tedavi edici olarak uzun zamandır<br />

yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak zaman içerisinde çoğu antibiyotiğe karşı direnç gelişmesi, alternatif tedavi<br />

yöntemlerine olan ilgiyi arttırmıştır. Bu derlemede yumurta sarısı antikorlarının kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde, bazı<br />

hastalıklara karşı, antibiyotiklere alternatif olarak kullanılabilirliği ile ilgili güncel bilgiler özetlenmiştir.<br />

Anahtar kelimeler: Yumurta sarısı antikorları, antibiyotik, kanatlı, tedavi<br />

Egg yolk antibodies as alternative to antibiotics<br />

Summary: Antibiotics, for many years, extensively have been used in poultry industry for growth promotion, prophylactic<br />

and therapeutic. However, resistance evolution to most of antibiotics from time to time was increased interesting<br />

of alternative treatment methods. In this review, the recent data concerning usability as alternative to antibiotics, for<br />

some diseases, in poultry industry of egg yolk antibodies are summarized.<br />

Key words: Egg yolk antibodies, antibiotic, poultry, treatment<br />

Antibiyotikler kanatlı endüstrisinde büyüme faktörü,<br />

hastalıklardan korunma ve tedavi amacıyla<br />

yıllardır kullanılmaktadır. Araştırma ve uygulama<br />

denemeleri, bu uygulamanın hayvanların üretim<br />

performansı ve sağlık durumlarında önemli gelişmelere<br />

neden olduğunu göstermiştir. Bu maddelerin<br />

kanatlı diyetlerinden kaldırılması önemli değişikliklere<br />

sebep olmaktadır. Diğer taraftan, kanatlı diyetlerine<br />

antibiyotiklerin katılması ekonomik olanaklara<br />

bağlıdır. Ticari broyler tavuklarında büyüme<br />

faktörü olarak kullanılan antibiyotiklerin ekonomik<br />

olmadığı gösterilmiştir. Büyüme faktörü antibiyotikleri<br />

kullanarak sağlanan kilo artışının antibiyotik<br />

fiyatlarını dengelemeye yetmediği sonucuna varılmıştır<br />

(5).<br />

Çoğu antibiyotik aynı zamanda insan hekimliğinde<br />

hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.<br />

Mikrobiyolojik ve klinik veriler, tedavi edilmesi güç<br />

hastalıklara neden olan dirençli bakterilerin hayvanlardan<br />

insanlara geçebileceğini göstermektedir. Bu<br />

durum hayvan yemlerinde antibiyotik kullanımına<br />

son verme ya da sınırlama yönünde kanatlı sektörüne<br />

baskı oluşturmakta ve farklı alternatif arayışlara<br />

zorlamaktadır. Avrupa Birliği Ocak 2006’dan itibaren<br />

tedavi edici dozun altındaki tüm antibiyotiklerin<br />

kullanımını yasaklamış olmasına rağmen, birçok<br />

ülkede antibiyotik kullanımı yaygın olarak devam<br />

etmektedir (27).<br />

Ticari kanatlı yetiştiriciliğinde alternatif denemelerin<br />

adaptasyonu için multifaktöriyel yaklaşımlara<br />

gereksinim olduğu açıktır. Deneysel koşullar<br />

atında gözlenen bir alternatifin yararlı etkilerinin<br />

çiftlik seviyesinde tekrar edilemediği görülebilmektedir.<br />

Antibiyotiklere alternatif bir uygulama kanatlı<br />

üretim performansı ve sağlığına sürdürülebilir yararlı<br />

etkiye sahip olmalı, hem kanatlı hem de insanlar<br />

için emniyetli olmalı, uygulanması ve saklanması<br />

kolay olmalı, önemli kazançlar sağlamalıdır.<br />

Antibiyotiklere dirençli bakteriler ve antibiyotiklere<br />

cevap vermeyen patojenleri tedavi etme amacıyla<br />

yumurta sarısı antikorları bir alternatif olarak kullanılmaya<br />

başlanmıştır (4). Bu derlemede yumurta<br />

sarısı antikorlarının özellikleri ve bazı hastalıklarda<br />

kullanım alanları hakkındaki bilgiler özetlenmiştir.<br />

Yumurta sarısı antikorlarının uygulanması:<br />

Bakterilerdeki antibiyotik dirençliliğinden dolayı<br />

yaygın olarak kullanılan antibiyotiklerin daha az<br />

Yazışma adresi / Correspondance: Timur Gülhan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Mikrobiyoloji Anabilim Dalı<br />

55139, Samsun, Türkiye Eposta: tgulhan@yahoo.com


78 Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong><br />

etkiye sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Spesifik<br />

antikorlarla oral immunoterapi son 25 yıldır laboratuar<br />

ve klinik çalışmalarda amaçlanan bir stratejidir.<br />

Spesifik patojenleri, özellikle enterik mikroorganizmaları,<br />

nötralize etmek için yumurta sarısı<br />

antikorları ile besleme antibiyotiklere bir alternatif<br />

olarak görülmektedir. Antikor elde etmek amacıyla<br />

tavuklara immun yanıtı arttıran partiküler antijenler<br />

uygulanmaktadır. Normal olarak bu antikorlar daha<br />

sonra yumurta sarısına transfer olmaktadır. Booster<br />

immunizasyon (ikinci enjeksiyon), tavuklardan yumurta<br />

sarısına antikorların sürekli geçişini sağlamak<br />

için genellikle daha sonraki zamanlarda yapılmaktadır.<br />

Bu antikorlar yumurta sarısından ekstrakte<br />

edilmekte ve hayvanlara direkt olarak veya yemle<br />

birlikte verilmektedir (4, 27).<br />

Yumurta sarısı antikorları son zamanlarda ticari<br />

olarak üretilmektedir. Bu antikorların oral yolla uygulanması,<br />

insan, domuz, buzağı, balık ve tavşanlarda<br />

viral ve bakteriyel enterik infeksiyonların önlenmesindeki<br />

başarısı değişkenlik göstermektedir.<br />

Yumurta sarısı antikorları enterik patojenlere bağlanarak,<br />

hareketsizleştirerek, üremesini ve kolonizasyonunu<br />

engelleyerek etkili olmaktadır (2).<br />

Yumurta sarısı antikorlarının özellikleri:<br />

Tavuklarda üç immunoglubulin sınıfının (IgA, IgM<br />

ve IgY) olduğu bilinmektedir. Tavuk IgG’si, birçok<br />

yönden memeli IgG’sinden farklı olduğu için IgY<br />

olarak isimlendirilmiştir. IgY, tavuklarda başlıca<br />

serum immunoglobulinidir ve embriyoya yumurta<br />

sarısı ile taşınmaktadır. Yumurta sarısı bu yüzden<br />

yüksek konsantrasyonlarda IgY içermektedir. Diğer<br />

Ig sınıfları, yumurta sarısında önemsiz miktarlarda<br />

bulunmaktadır. Yumurtadaki immunoglobulinlerin<br />

varlığı pasif bağışıklık denemeleriyle gösterilebilmektedir<br />

(3).<br />

Tavuk yumurtalarında yumurta sarısındaki IgY<br />

miktarı yaklaşık 20-25 mg/ml civarındadır. Bir tavuk<br />

yılda ortalama 300 yumurta üretir ve bir yumurta<br />

sarısının miktarı yaklaşık olarak 15 ml’dir.<br />

Böylece, bir tavuktan yumurta vasıtasıyla yıllık 100<br />

g’a yakın antikor sağlanmaktadır. Yumurta sarısındaki<br />

IgY konsantrasyonu antikorların ticari üretimi<br />

için önemli bir parametredir. IgY yoğunluğu farklı<br />

hatlarda ve bireysel olarak değişebilmektedir.<br />

Yüksek verimli hatların seçilmesi ve hatlar arasında<br />

genetik iyileştirmeler IgY üretimini artırılabilmektedir.<br />

Yumurta sarısı antikorları uzun süre stabil<br />

kalabilmektedir. 4°C’de 5-10 yıl antikor aktivitesin-<br />

de önemli bir kayba yol açmadan stoklanabileceği<br />

gösterilmiştir. Antikorların aktiviteleri oda ısısında<br />

6 ay, 37°C’de 1 ay boyunca muhafaza edilebilmektedir<br />

(14).<br />

Uygulamanda karşılaşılan zorluklar:<br />

Tavuklar, memelilerle karşılaştırıldığında oldukça<br />

ekonomik antikor üretirler. Bunun nedeni, antikorlar<br />

invazif olmayan bir şekilde sağlanabildiği ve<br />

yüksek seviyelerde üretildiği içindir. Yumurta sarısı<br />

kökenli antikorlar memeli antikorlarından daha fazla<br />

biyokimyasal avantajlara sahiptirler. Hayvanlarda<br />

patojen spesifik yumurta sarısı antikorlarının yararlı<br />

etkileri 20 yıldan fazladır bilinmesine rağmen, bu<br />

antikorların kanatlılara deneysel uygulama sonuçları<br />

her zaman tutarlı değildir. Diğer bir ilginç nokta,<br />

tavuklarda yumurta sarısı antikorlarının uygulamasının<br />

muhtemel yararlı etkileri ile ilgili çalışmaların<br />

miktarı diğer hayvan türlerindeki çalışmalarla karşılaştırıldığında<br />

oldukça düşüktür. Ticari kanatlılarda<br />

antikorların oral uygulamasının hala pek çok engelleri<br />

vardır. Tüm yeni ürünlerde olduğu gibi, ticari işletmelerde<br />

yumurta sarısı antikorlarının kullanılmasına<br />

izin vermek uzun zaman almaktadır. Yumurta<br />

sarısı antikorlarının zor elde edilmeleri nedeniyle,<br />

elde edilmesi ve uygulanabilirliği daha kolay olan<br />

diğer alternatifler üzerinde durulmaktadır. Büyük<br />

miktarlarda kaliteli antikor üretiminin maliyeti oldukça<br />

yüksektir (4).<br />

Yumurta sarısındaki antikorların biyolojik aktivitesi<br />

üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.<br />

Bir kanatlının spesifik bakteriyel veya viral<br />

antijenlere karşı immun yanıtı her denemeden sonra<br />

değişkenlik göstermektedir. Bir tavuktan veya bir<br />

gruptaki (aynı veya farklı sürülerdeki) tavuklardan<br />

elde edilen yumurta sarıları birleştirilip IgY ekstrakte<br />

edilmektedir. Antijenik uyarıma karşı bireysel<br />

veya sürü immun yanıtından hangisinin daha iyi olduğu<br />

net değildir. Yumurta sarısındaki IgY seviyeleri,<br />

uygulama hataları ve çevresel stresörlere bağlı<br />

olarak çok değişkenlik göstermektedir (27).<br />

Bir diğer önemli konu, bu bileşimlerin kanatlılara<br />

verildiğinde gastrointestinal sistemdeki stabilitesidir.<br />

Oral olarak uygulanan antikorlar, diğer protein<br />

molekülleri gibi, mide asidik pH’sının denatürasyonuna<br />

ve proteazların dejenerasyonuna duyarlıdır.<br />

Ancak, önerilen dozun bir kısmının gastrointestinal<br />

sistem infeksiyonlarına karşı bazı immunolojik<br />

aktivitelere sahip olduğu gösterilmiştir. Barsakların<br />

proksimal kısmından distal kısmına doğru antikor


Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong> 79<br />

aktivitesinde bir azalma olmakla birlikte, antikorlar<br />

sekumda tespit edilebilir oranda bulunmaktadır. Bu<br />

durum, intestinal sistemin daha alt kısımlarındaki<br />

spesifik patojenlerin kolonizasyonunu önlemek için<br />

yumurta sarısı antikorlarının etkinliğini etkileyebilmektedir.<br />

Gastrointestinal sistemdeki lokal olarak<br />

dağılan immunoreaktif antikor fraksiyonunu arttırmak<br />

için IgY’nin proteaz dirençli oral dozaj formu<br />

geliştirilebilir (4).<br />

Kanatlı besinlerine antikorları tam yumurta<br />

sarısı tozu formunda eklemek en pratik yol olarak<br />

görülmektedir. Yumurta sarısı antikorlarının ısıya<br />

dayalı besin işleme tekniklerine tolerans gösterip<br />

gösteremeyeceği bilinmemektedir. Bununla birlikte,<br />

bileşimindeki denatürasyonu minimum düzeye<br />

indirmek için, antikorlar işlemden sonra besinlere<br />

sprey şeklinde uygulanabilir. Antikorların spesifikliği<br />

de önemlidir. Kanatlılar hayvanlar çok sayıda<br />

infeksiyöz etkenle karşı karşıya kalmaktadır. Bu<br />

nedenle, yaygın hastalık oluşturan mikroorganizmalara<br />

etkili bir karışım üretilirse, yumurta sarısı<br />

antikorlarından daha fazla yararlanılabilecektir.<br />

Böylece, yumurta sarısı antikorlarının ticari formları<br />

daha geniş kullanım alanı bulacaktır (5).<br />

Yumurta sarısı antikorlarının veya diğer alternatiflerin<br />

antibiyotiklerle sorunsuz bir şekilde<br />

yer değiştirebileceğini düşünmek oldukça güçtür.<br />

Alternatif uygulamaların pek çoğu kanatlı endüstrisine<br />

son 15-20 yıldır girmiştir. Ancak uygulama<br />

ve etkinlikleri konusunda pek çok cevaplanamayan<br />

soru vardır. Antibiyotiklerin yerine tek bir alternatifin<br />

uygun olmadığı görülmektedir. Kanatlı endüstrisinde<br />

hastalıkların önlenmesi veya <strong>kontrol</strong>ü çeşitli<br />

stratejileri içermektedir. Geleneksel olarak antibiyotiklerin<br />

kullanımı <strong>kontrol</strong> yönüyle öneme sahiptir,<br />

ancak uygulanabilir alternatifler gün geçtikçe<br />

artmaktadır. Uygun koruma-<strong>kontrol</strong> stratejilerinin<br />

kullanımı ve katı biyogüvenlik önlemleri kanatlı<br />

hayvan hastalıklarının önüne geçilmesinde en etkili<br />

yöntem olarak bilinmektedir (2).<br />

IgY’lerin koruyucu amaçlı kullanıldığı bazı kanatlı<br />

hastalıkları<br />

Escherichia coli infeksiyonları: Escherichia coli<br />

infeksiyonları dünya kanatlı endüstrisinde önemli<br />

kayıplardan sorumludur. Etken kanatlıların sindirim<br />

sistemi florasında normal olarak bulunmasına rağmen,<br />

toksijenik suşlar hem lokalize hem de sistemik<br />

infeksiyonlara neden olmaktadır. Antibiyotikler,<br />

kanatlı endüstrisinde E.coli ile ilgili problemlerin<br />

<strong>kontrol</strong>ünde her zaman en etkili tercih olarak görülmektedir.<br />

Bununla birlikte, kanatlı işletmelerinden<br />

izole edilen suşlar bir ya da birden fazla antibiyotiğe<br />

direnç gösterebilmektedir (15).<br />

Belirli E.coli antijenlerine karşı immunize edilmiş<br />

tavuklardan elde edilen yumurta sarısı antikorlarının<br />

broyler tavuklarda deneysel solunum sistemi<br />

infeksiyonları ve patojen kanatlı suşları tarafından<br />

oluşturulan septisemilere karşı koruyucu etkileri incelenmiştir.<br />

Broyler damızlıklardan 7 grup seçilerek<br />

her biri E.coli antijenleri ile aşılanmıştır. Aşılanmış<br />

broyler damızlıklardan elde edilen yumurtalardan<br />

sağlanan yumurta sarısı antikorları intramüsküler<br />

olarak 11 günlük broyler civcivlere injekte edilmiş,<br />

civcivler 3 gün sonra hava kesesi yoluyla E.coli ile<br />

infekte edilmiştir. Ölüm oranı kaydedilmiş, canlı<br />

kalanlar uygulamadan 1 hafta sonra öldürülerek<br />

makroskobik lezyonlar açısından incelenmiştir.<br />

Sonuçlar pasif antikorların E.coli infeksiyonuna<br />

karşı koruyucu olduğunu göstermiştir (8).<br />

İn vitro çalışmalar yumurta sarısı antikorlarının<br />

E.coli O157:H7’nin üremesine inhibitör etkiye<br />

sahip olduğunu göstermiştir. E.coli O157:H7’nin<br />

üremesine yumurta sarısı antikorlarının inhibitör etkilerini<br />

belirlemeye yönelik bir çalışmada, bu suşa<br />

karşı yumurta sarısı antikorlarının yüksek bağlanma<br />

kapasitesine sahip olduğu belirlenmiştir. Yumurta<br />

sarısı antikorlarının antibakteriyel fonksiyonu E.coli<br />

O157:H7’nin yüzey kompenentleri ile bu antikorların<br />

interaksiyonu sonucuna şekillenmektedir (9).<br />

Broyler civcivlerde yemlere farklı seviyelerde<br />

spesifik IgY ilavesinin büyüme performansında<br />

artış ve E.coli O78:K80’nin intestinal kolonizasyonunda<br />

azalmaya neden olduğu ortaya konulmuştur<br />

(13).<br />

Kampilobakter infeksiyonları:<br />

Campylobacter jejuni, ticari broyler, hindi ve yumurtacı<br />

sürülerde yaygın olarak bulunmaktadır.<br />

Ticari kanatlı işletmelerinde antibiyotiklere dirençli<br />

kampilobakter türlerinin izolasyonu gıda güvenliği<br />

bakımından önem arz etmektedir (9). Tavuklarda<br />

kampilobakter kolonizasyonunu önlemek amacıyla<br />

hijyenik ve biyogüvenlik önlemler, içme sularına<br />

organik asit ilavesi, bitki kökenli yem katkıları, bakteriyofaj<br />

uygulaması, aşılama, pasif immunizasyon,<br />

prebiotik/probiotik ile yarışmacı dışlama ve bakteriyosin<br />

uygulaması gibi yöntemler kullanılmaktadır<br />

(7).


80 Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong><br />

Civcivlerde kampilobakter kolonizasyonunun<br />

maternal kökenli antikorlarla önlenebileceği deneysel<br />

çalışmalarla gösterilmiştir. Yumurtacı tavuklarda<br />

yapılan bir çalışmada (19), tavuklar C.jejuni ile<br />

aşılanmış ve yumurtalar toplanmıştır. Yumurta sarıları<br />

birleştirilmiş, besin içerisinde karıştırılarak oral<br />

kullanıma hazırlanmıştır. Patojen spesifik yumurta<br />

sarısı antikorlarının, C.jejuni’nin rat epitelyum hücreleri<br />

ve domuz mucinine tutunmasının önlenmesindeki<br />

in vitro yetenekleri gözlenmiştir. Takip eden<br />

bir araştırmada (26), yumurtadan yeni çıkmış broyler<br />

civcivleri C.jejuni ile deneysel olarak infekte<br />

edilmiş, yumurta sarısı antikorları besin içerisinde<br />

oral olarak uygulanmıştır. Ölçülebilir in vitro yumurta<br />

sarısı antikor aktivitesine rağmen, civcivlerde<br />

C.jejuni’nin intestinal kolonizasyonunda önemli bir<br />

azalma saptanamamıştır. Yumurta sarısı antikorları,<br />

C.jejuni infeksiyonlarının azaltılmasında koruyucu<br />

yöntem olarak değerlendirilmekle birlikte, etkinliklerinin<br />

teyidi amacıyla daha fazla çalışmaya gereksinim<br />

olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

Benzer bir çalışmada (20), C.jejuni ile infekte<br />

tavuklarda koruyucu ve tedavi edici amaçla bağışık<br />

tavuklardan sağlanan yumurta sarısı antikorlarını<br />

incelenmiştir. Koruyucu amaçla yapılan denemede,<br />

bu antikorların deneme boyunca fekal C.jejuni miktarında<br />

önemli azalmaya (%99) neden olduğu tespit<br />

edilmiştir. Tedavi denemesinde, infeksiyondan sonra<br />

verilen antikorların sağaltıcı etkisi gösterilmiştir,<br />

ancak koruyucu uygulama ile karşılaştırıldığında<br />

düşük oranda (%80-95) azalma saptanmıştır.<br />

Salmonella infeksiyonları: Salmonella türleri<br />

kanatlı hayvanlarda akut ve kronik hastalıklardan<br />

sorumludur. İnfekte kanatlıların, etkenin insanlara<br />

gıda zinciri ile bulaşmasında önemli rezervuar olduğu<br />

bilinmektedir. Kanatlı çiftliklerinden izole edilen<br />

Salmonella türlerinde antibiyotiklere çoğul dirençlilik<br />

dünya çapında yaygınlaşmaktadır (2).<br />

Salmonella türlerinin intestinal kolonizasyonun<br />

azaltılmasında yumurta sarısı antikorlarının etkinliği<br />

çeşitli çalışmalarda ele alınmıştır. Tavuk yumurta<br />

sarısı antikorlarının (IgY) Salmonella Enteritidis<br />

(SE) veya Salmonella Typhimurium’a karşı bağlanarak<br />

bakteri üremesini engellediği invitro olarak<br />

gösterilmiştir. Mikroskobik incelemede, IgY’nin<br />

Salmonella yüzeyinde yapısal değişiklikler oluşturduğu<br />

görülmüştür. Bu bulgu, IgY’nin Salmonella<br />

yüzey moleküllerine bağlanabildiğini, bu kompenentlerde<br />

fonksiyonel bozukluklara yol açtığını ve<br />

bakteri üremesini engellediğini göstermiştir (11).<br />

Besin katkısı olarak antikor içeren tüm yumurta<br />

tozunun kullanımı, yumurtaların Salmonella kontaminasyon<br />

oranlarını azalmaya bir alternatif olabileceği<br />

vurgulanmıştır. SE spesifik antikorlarını içeren<br />

tam yumurta tozunun oral uygulaması ile yumurta<br />

kontaminasyonunun azaltılabileceği ifade edilmiştir<br />

(2).<br />

Lactobacillus spp., organik asitler, çoğul probiyotikler<br />

ve antikor içeren yumurta tozu gibi farklı<br />

besin katkılarının barsak kolonizasyonunun ve<br />

serotip SE faj tip 13a ile infekte civcivlerde organ<br />

invasyonunun önlenmesindeki etkileri bir çalışmada<br />

(24) değerlendirilmiştir. Kontrollerle karşılaştırıldığında,<br />

uygulama yapılanların hiçbirinde barsak<br />

kolonizasyonunun veya organ invasyonunun önlenemediği<br />

görülmüştür. 6 haftalık deneme periyodu<br />

süresince tüm uygulamalarda barsak kolonizasyonu<br />

ve organ infeksiyonu saptanmıştır. Diğer uygulamalarla<br />

karşılaştırıldığında % 5 yumurta tozu içeren<br />

besinle beslenenlerde önemli değişiklikler görülmesine<br />

rağmen, söz konusu araştırmada kullanılan<br />

katkı maddelerinin hiç birinin SE infeksiyonunun<br />

önlenmesi ile ilişkili tek başına yeterli bir önlem olmayacağı<br />

sonucuna varılmıştır.<br />

SE spesifik IgY’lerin oral yolla infekte edilen<br />

broyler civcivlerde etkenin kolonizasyonunun engellenmesi<br />

amacıyla yapılan bir araştırmada, ticari<br />

Leghorn tavuklar tüm hücre SE antijeni ile hiperimmunize<br />

edilmiştir. Anti-Salmonela antikorları<br />

yumurta sarısında (IgY) ve kan serumunda (IgG)<br />

ELISA ile araştırılmıştır. Araştırma sonucunda,<br />

farklı yollarla uygulanan IgY’nin Salmonella kolonizasyonunu<br />

ve fekal saçılmasını azalttığı görülmüş,<br />

bu antikorların probiyotiklerle kombine edilerek<br />

kullanılabileceği vurgulanmıştır (18).<br />

Nekrotik enteritis: Clostridium perfringens<br />

tarafından oluşturulan nekrotik enteritis, kanatlı<br />

yetiştiriciliği yapılan dünyanın çoğu bölgesinde rapor<br />

edilmektedir. Bakterinin oluşturduğu toksinler,<br />

hastalık için karakteristik olan intestinal mukozal<br />

nekrozisten sorumludur. Hastalık, kanatlı yemlerine<br />

antibiyotikler katılarak <strong>kontrol</strong> edilmektedir, ancak<br />

antibiyotiklerin rasyondan kaldırılması hastalıktan<br />

korunma stratejilerinin etkinliğini etkileyebilmektedir<br />

(<strong>23</strong>).<br />

Broyler tavukların intestinal sisteminde<br />

C.perfringens kolonizasyonunu azalmak için spesifik<br />

yumurta sarısı antikorlarının kullanımı çok


Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong> 81<br />

yaygın değildir. Nekrotik enteritise karşı maternal<br />

antikorların koruyucu düzeyinin incelendiği bir<br />

araştırmada (12), tavuklar C.perfringens tip A ve tip<br />

C’den hazırlanan toksiod alüminyum hidroksit adjuvantlı<br />

aşılarla aşılanmıştır. Aşılama sonucunda etkenin<br />

α-toksinine karşı güçlü bir immun yanıt elde<br />

edilmiş ve spesifik antikorların yumurta sarısına<br />

transfer edildiği gösterilmiştir. Deneme grubundaki<br />

hayvanlarda nekrotik enteritis ile ilgili spesifik enterik<br />

ve hepatik lezyonlarda önemli oranda azalma<br />

saptanmıştır. Her iki toksin tipine karşı yüksek düzeylerde<br />

maternal antikor oluşturulmasıyla, kanatlı<br />

hayvanlarda nekrotik enteritisin <strong>kontrol</strong>ünde immunoproflaksinin<br />

bir alternatif olabileceğine dikkat<br />

çekilmiştir.<br />

Clostridium perfringens tip A alfa toksininden<br />

hazırlanan toksoid aşının maternal bağışıklıktaki<br />

etkisinin araştırıldığı bir çalışmada (3) 11.<strong>23</strong>4 tavuk<br />

intramusküler yolla aşılanmıştır. Aşının güvenli<br />

olduğu, yan etkisinin olmadığı ve herhangi<br />

bir sistemik infeksiyona yol açmadığı saptanmıştır.<br />

Aşılanan hayvanlarda önemli oranda anti-alfa toksin<br />

antikoru belirlenmiş ve yeterli miktarda yumurta sarısına<br />

geçtiği görülmüştür. Maternal antikora sahip<br />

civcivlere ait yumurtalar kuluçkalanmış ve <strong>kontrol</strong><br />

grubu ile karşılaştırıldığında nekrotik enteritise ait<br />

belirtiler görülmemiş ve mortalitede önemli düşüş<br />

belirlenmiştir. Kontrol grubu hayvanlardan etken<br />

izole edilirken, maternal antikorlu grupta izolasyon<br />

yapılamamıştır. Böylece, ticari bir aşı ile gerçekleştirilen<br />

çalışmada nekrotik enteritis kaynaklı ölümlerin<br />

ve kayıpların önlenmesinde yumurta sarısı antikorlarının<br />

etkili olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

Newcastle hastalığı (ND): ND, duyarlı ticari<br />

kanatlılarda farklı hastalık formları oluşturabilen<br />

viral bir hastalıktır. Hastalık, dünyanın farklı kesimlerindeki<br />

pek çok ülkede endemik olarak seyretmekte<br />

ve kanatlı endüstrisinde ciddi ekonomik<br />

kayıplara neden olmaktadır. Aşılama, hastalığın endemik<br />

görüldüğü bölgelerde korunmada en önemli<br />

yöntemdir, ancak her zaman başarılı olmadığı için<br />

aşılanmış sürülerde infeksiyon şekillenebilmektedir.<br />

Ticari bir işletmede ND salgını çıktığında, antibiyotikler<br />

sekonder bakteriyel infeksiyon olasılığını<br />

azaltmak için kullanılmaktadır (27).<br />

Yumurta sarısı antikorlarının ND’ye karşı tavukların<br />

pasif immunizasyonunda kullanılabileceği<br />

belirlenmiştir. Bir broyler anaç işletmesinde gerçekleştirilen<br />

çalışmada, hayvanlar ND’ye karşı inaktif<br />

bir aşı ile subkutan yolla aşılanmıştır. Aşılanmış tavuklarda<br />

ve yumurtalarında uzun süreli antikor titresi<br />

elde edilmiştir. Herts 33 virüsü ile gerçekleştirilen<br />

deneysel infeksiyonlarda maternal antikorların<br />

1, 2, 3 ve 4. haftalarda sırasıyla %86, %73, %54<br />

ve %44 oranlarında koruyucu olduğu saptanmıştır.<br />

Broyler sürülerde pasif immunizasyonun düşük<br />

riskli bölgelerde uygulanabilir olduğu sonucuna varılmıştır<br />

(22). Benzer araştırmalarda, ND’ye karşı<br />

yüksek seviyeli antikorları içeren yumurta sarısının<br />

deri altı uygulamasını takiben 4 haftalık çalışma<br />

periyodunda kuşların %80’inde koruma sağladığını<br />

gösterilmiştir (21,25)<br />

İnfeksiyöz bursal hastalık (IBD, Gumboro):<br />

IBD, genç kanatlıların akut, oldukça bulaşıcı ve<br />

birincil olarak lenfoid dokuları etkileyen viral bir<br />

hastalığıdır. Tavukların immunizasyonu, IBD’nin<br />

<strong>kontrol</strong>ünde kullanılan en önemli yöntemdir.<br />

Hastalığın ekonomik boyutu genellikle immunsüpresyonla<br />

sonuçlanan subklinik formda daha önemlidir.<br />

İmmunsüpresyon, aşılamanın başarısız olmasına<br />

ve diğer viral, paraziter ve E.coli gibi bakteri<br />

infeksiyonlarına duyarlılığa neden olmaktadır. IBD<br />

ile infekte sürülerde antibiyotiklerin kullanılması<br />

sekonder bakteriyel infeksiyonların önlenmesinde<br />

en uygun yaklaşımdır (1).<br />

Yumurta sarısının IBD’nin <strong>kontrol</strong>ünde antikor<br />

kaynağı olarak uygulanabilirliği gösterilmiştir.<br />

IBD’ye karşı saf yumurta sarısı antikorlarının yumurta<br />

içi inokulasyonu maternal antikorların şekillenmesi<br />

amacıyla denenmiştir. Yoğunlaştırılmış yumurta<br />

sarısı antikorları 7 günlük SPF yumurtalara<br />

intra vitellin olarak inokule edilmiştir. Kuluçka yeteneğinde<br />

negatif etkiler görülmekle birlikte, iki seri<br />

SPF civcivde oldukça yüksek virülent IBD virüsüne<br />

karşı pasif bağışıklık oluşturulmuştur (6).<br />

Hiperimmunize tavuklardan sağlanan yumurta<br />

sarısının ticari yumurtacı işletmelerde IBD’nin<br />

<strong>kontrol</strong>ünde kullanılabileceği bildirilmiştir (14).<br />

Araştırıcılar, yumurtacı tavukları IBD aşısı ile aşılanmış,<br />

yumurtaları günlük olarak toplanmış ve yumurta<br />

sarısı antikorları purifiye edilmiştir. Antikor<br />

titresi yumurta sarısında, serumdan daha yüksek<br />

bulunmuştur. IBD ile infekte yumurtlayan tavuklara<br />

daha sonra bu antikorlar enjekte edilmiş ve <strong>kontrol</strong><br />

grubuyla karşılaştırıldığında %92 oranında iyileşme<br />

görülmüştür. Çalışma sonuçları, purifiye antikorların<br />

IBD ile infekte kuşları tedavi etmek için terapotik<br />

ajan olarak kullanılabileceğini göstermiştir.


82 Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong><br />

Benzer bir çalışmada (16), 18 günlük broyler<br />

embriyosu IBDV’nin rekombinant attenüe aşısı ile<br />

in ovo olarak aşılanmıştır. Aşının kuluçkalama sürecine<br />

ve SPF civcivlerde canlılık üzerine olumsuz<br />

bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Tüm aşılı grupların<br />

hastalığa karşı korunduğu ve yüksek dozlarda<br />

virüsün verilmesine karşı bursa Fabricius’ta değişiklik<br />

şekillenmediği saptanmıştır.<br />

Broyler civcivlerde IBDV infeksiyonundan korunmada,<br />

IgY ve aşıların karşılaştırılması amacıyla<br />

yapılan bir çalışmada (1) iki uygulamanın birbirine<br />

üstünlüğünün belirlenemediği sonucuna varılmıştır.<br />

Ancak, birlikte uygulandıklarında daha fazla korunma<br />

sağlanabileceği ifade edilmiştir.<br />

Diğer infeksiyonlar: Spesifik infeksiyöz ajanlarla<br />

immunize edilen tavuklardan sağlanan yumurta<br />

sarısı antikorlarının patojen etkenlerce oluşturulan<br />

hastalıklara karşı koruyucu etkiye sahip olduğu pek<br />

çok çalışma ile gösterilmiştir. Bu antikorlar, farklı<br />

patojenlere karşı eş zamanlı immunize edilen tavuklardan<br />

elde edilirse bu patojenlere karşı koruyucu<br />

etkili olabilmektedir. Tavuklar 26 farklı bakteri karışımına<br />

karşı immunize edilmiş ve yumurtalardan<br />

toplanan antikorların Pseudomonas aeruginosa,<br />

S.enteritidis ve S.aureus’a karşı koruyucu etkileri<br />

incelenmiştir. Çoğul bakteri antijenleri ile immunize<br />

edilen tavuklardan sağlanan yumurta sarısı antikorlarının<br />

çoğul bakteriyel antijenlerin üremesi,<br />

toksin üretimi ve intestinal epitelyum hücrelerine<br />

yapışmasına karşı koruduğu gösterilmiştir (10).<br />

Tavuklarda yumurta sarısı antikorlarının, avian<br />

influenza (AI) nedenli ölümleri azalttığı ve virüsün<br />

yayılmasını engellediği de ortaya konulmuştur.<br />

Araştırma sonucunda, yumurta kökenli spesifik antikorların<br />

kanatlı hayvanlarda AI salgınlarının önüne<br />

geçilmesinde kullanılabileceği ve epidemiyolojik<br />

yönden öneme sahip olduğu vurgulanmıştır (17).<br />

Sonuç<br />

Bu makalede, yumurta sarısı antikorlarının bazı kanatlı<br />

hayvan hastalıklarında koruyucu amaçlı kullanımına<br />

ilişkin bazı literatür bilgileri özetlenmiştir.<br />

1. Yumurta sarısı antikorlarının pek çok hastalıkta<br />

koruyucu amaçla kullanılabilirliği yapılan çalışmalarla<br />

gösterilmiştir.<br />

2. Bununla birlikte, antikorların oral yolla uygulamasında<br />

ve ticari olarak üretilmesinde çeşitli<br />

zorluklar bulunmaktadır.<br />

3. Hâlihazırda, yumurta sarısı antikorlarının<br />

maliyeti yüksektir. Bu nedenle, henüz pratikte antibiyotiklerle<br />

yer değiştirebilecek düzeylerde uygulama<br />

alanı bulamamıştır.<br />

4. Daha kapsamlı araştırmalarla ve yumurta<br />

sarısı antikorlarının uygun maliyette üretilmesiyle<br />

gelecekte antibiyotiklere bir alternatif olarak kullanıma<br />

sunulabileceği görülmektedir.<br />

Kaynaklar<br />

1. Abd El-Ghany WA, (2011). Comparison between immunoglobulins<br />

IgY and vaccine for prevention of infectious bursal<br />

disease in chickens. Glob Vet. 6, 16-24.<br />

2. Biswas D, Herrera P, Fang L, Marquardt RR, Ricke SC,<br />

(2010). Cross-reactivity of anti-Salmonella egg-yolk antibodies<br />

to Salmonella serovars. J Environ Sci Health Part<br />

B. 45, 790-795.<br />

3. Crouch CF, Withanage GSK, de Haas V, Etore F, Francis<br />

MJ, (2010). Safety and efficacy of a maternal vaccine for<br />

the passive protection of broiler chicks against necrotic enteritis.<br />

Avian Pathol. 39, 489- 497.<br />

4. Da Silva WD, Tambourgi DV, (2010). IgY: A promising antibody<br />

for use in immunodiagnostic and in immunotherapy.<br />

Vet Immun Immunopathol. 135, 173-180.<br />

5. Dibner JJ, Richards JD, (2005). Antibiotic growth promoters<br />

in agriculture: History and mode of action. Poultry Sci.<br />

84, 634-643.<br />

6. Eterradossi N, Toquin D, Abbassi H, Rivallan G, Cotte<br />

JP, Guittet M, (1997). Passive protection of specific pathogen<br />

free chicks against infectious bursal disease by in-ovo<br />

injection of semi-purified egg-yolk antiviral immunoglobulins.<br />

J Vet Med B. 44, 371-383.<br />

7. Hermans D, van Deun K, Messens W, Martel A, van<br />

Immerseel F, Haesebrouck F, Rasschaert G, Heyndrick<br />

M, Pasmans F, (2011). Campylobacter control in poultry<br />

by current intervention measures ineffective: urgent<br />

need for intensified fundamental research. Vet Microbiol.<br />

(Article in Press), doi:10.1016/j.vetmic.2011.03.010.<br />

8. Kariyawasam S, Wilkie BN, Gyles CL, (2004). Resistance<br />

of broiler chickens to Escherichia coli respiratory tract infection<br />

induced by passively transferred egg-yolk antibodies.<br />

Vet Microbiol. 98, 273-284.<br />

9. Kassaify ZG, Mine Y, (2004). Nonimmunized egg yolk powder<br />

can suppress the colonization of Salmonella typhimurium,<br />

Escherichia coli O157:H7, and Campylobacter jejuni<br />

in laying hens. Poultry Sci. 83, 1497-1506.<br />

10. Konishi SY, Shibata K, Yun SS, Kudo YH, Yamaguchi<br />

K, Kumagai S, (1996). Immune functions of immunoglobulin<br />

Y isolated from egg yolk of hens immunized with various<br />

infectious bacteria. Biosci Biotech Biochem. 60, 886-888.<br />

11. Lee EN, Sunwoo HH, Menninen K, Sim JS, (2002). In<br />

vitro studies of chicken egg yolk antibody (IgY) against<br />

Salmonella enteritidis and Salmonella typhimurium.<br />

Poultry Sci. 81, 632-641.


Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong> 83<br />

12. Lovland A, Kaldhusdal M, Redhead K, Skjerve E,<br />

Lillehaug A, (2004). Maternal vaccination against subclinical<br />

necrotic enteritis in broilers. Avian Pathol. 33, 83-92.<br />

13. Mahdavi AH, Rahmani HR, Nili N, Samie AH,<br />

Soleimanian-Zad S, Jahanian R, (2010). Effects of dietary<br />

egg yolk antibody powder on growth performance,<br />

intestinal Escherichia coli colonization, and immunocompetence<br />

of challenged broiler chicks. Poultry Sci. 89, 484-<br />

494.<br />

14. Malik MW, Ayub N, Qureshi IZ, (2006). Passive immunization<br />

using purified Ig Ys against infectious bursal disease<br />

chickens in Pakistan. J Vet Sci. 7, 43-46.<br />

15. Mellata M, Ameiss K, Mo H, Curtiss R, (2010).<br />

Characterization of the contribution to virulence of three<br />

large plasmids of avian pathogenic Escherichia coli X7122<br />

(O78:K80:H9). Infect Immun. 78, 1528-1541.<br />

16. Moura L, Vakharia V, Liu M, Song H, (2007). In ovo<br />

vaccine against infectious bursal disease. Int J Poult Sci.<br />

6, 770-775.<br />

17. Rahimi S, Salehifar E, Ghorashi SA, Grimes JL, Torshizi<br />

MAK, (2007). The effect of egg-derived antibody on prevention<br />

of avian influenza subtype H9N2 in layer chicken.<br />

Int J Poult Sci. 6, 207-210.<br />

18. Rahimi S, Shiraz ZM, Salehi TZ, Torshizi MAK, Grimes<br />

JL, (2007). Prevention of Salmonella infection in poultry by<br />

specific egg-derived antibody. Int J Poult Sci. 6, <strong>23</strong>0-<strong>23</strong>5.<br />

19. Rice BE, Rollins DM, Mallinson ET, Carr L, Joseph SW,<br />

(1997). Campylobacter jejuni in broiler chickens: colonization<br />

and humoral immunity following oral vaccination and<br />

experimental infection. Vaccine. 15, 1922-1932.<br />

20. Tsubokura K, Berndtson E, Bogstedt A, Kaijser B,<br />

Kim M, Ozeki M, Hammerstrom L, (1997). Oral administration<br />

of antibodies as prophylaxis and therapy<br />

in Campylobacter jejuni-infected chickens. Clin Exp<br />

Immunol. 108, 451-455.<br />

21. Umino Y, Kohama T, Sato TA, Sugiura A, (1990).<br />

Protective effect of monoclonal antibodies to Newcastle<br />

disease virus in passive immunization. J Gen Virol. 71,<br />

1199-1203.<br />

22. Van Eck JH, (1990). Protection of broilers against<br />

Newcastle disease by hyperimmunisation of the dams. The<br />

Veterinary Quarterly. 12, 139-145.<br />

<strong>23</strong>. Van Immerseel F, Rood JI, Moore RJ, Titball RW,<br />

(2009). Rethinking our understanding of the pathogenesis<br />

of necrotic enteritis in chickens. Trends in Microbiol. 17,<br />

32-36.<br />

24. Vicente JL, Rodriguez AT, Higgins SE, Pixley C, Tellez<br />

G, Donoghue AM, Hargis BM, (2008). Effect of a selected<br />

Lactobacillus spp.-ased probiotic on Salmonella enterica<br />

serovar enteritidis-nfected broiler chicks. Avian Dis. 52,<br />

143-146.<br />

25. Wambura PN, (2011). Formulation of novel nano-en capsulated<br />

Newcastle disease vaccine tablets for vaccination<br />

of village chickens. Trop Anim Health Prod. 43, 165-169.<br />

26. Widders PR, Thomas LM, Long KA, Tokhi MA,<br />

Panaccio M, Apos E, (1998). The specificity of antibody in<br />

chickens immunized to reduce intestinal colonization with<br />

Campylobacter jejuni. Vet Microbiol. 64, 39-50.<br />

27. Yegani M, Korver D, (2007). Are egg yolk antibodies an<br />

alternative to antibiotics? World Poultry. <strong>23</strong>, 22-25.


84 Gülhan T, Boynukara B. Etlik Vet Mikrobiyol Derg, <strong>23</strong>, 77-83, <strong>2012</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!