ALAŞIM ELEMENTLERİNİN ÇELİĞE ETKİSİ
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
<strong>ALAŞIM</strong> <strong>ELEMENTLERİNİN</strong> <strong>ÇELİĞE</strong> <strong>ETKİSİ</strong><br />
Ham demirin içerisinde bulunan %4 ağırlıktaki karbonun çeşitli yöntemlerle %2’nin altına<br />
düşürülmesiyle çelikler elde edilir. Çelikler içlerinde %0.1
verilebilir. Bu çelikte Mn ile C ostenitin kararlı hale gelmesinde önemli rol oynarlar. Diğer bir<br />
örnek %18Cr, %8 Ni ostenitik paslanmaz çeliklerdir. Ostenitik çeliklerin kendine özgü<br />
özelikleri vardır. Bunlar:<br />
En iyi şekil değiştirebilme kabiliyeti. Kübik yüzey merkezli kristal kafesi<br />
nedeniyle düşük sıcaklıklarda (-200°C) dahi sünekliklerini kaybetmezler.<br />
Düşük akma sınırı ve daha yüksek çekme mukavemetine sahiptirler<br />
Manyetik değildirler ve dönüşüme uğramazlar. Bu nedenle sertleştirme ve<br />
normalizasyon mümkün değildir.<br />
Korozyona dayanıklıdırlar.<br />
Ostenitik yapı<br />
Yaklaşık olarak %1.2 C ve %12 Mn içeren X120Mn12 Manganez sert çelikleri bu<br />
yapıya sahiptir. Su verilmiş durumda üretimden çıktıkları için tamamen ostenitik yani sünek<br />
fakat sert olmayan bir yapıya sahiptirler. Çelik böylece kuvvetli olarak soğuk sertleştirilir.<br />
Merkez ise değişmez ve sünek kalır. Sürtünme şeklindeki aşınmalara karşı uygun değildir.<br />
Sadece basma şeklindeki bölgesel darbelerin çeliği akma sınırına kadar etkilediği durumlar<br />
için bu çelik kullanılır. Böyle etkilere maruz kalan yapı parçaları olarak tren yolu makasları ve<br />
sert maddeler için çeneli ve darbeli kırıcıları sayabiliriz. Soğuk sertleştirilmiş tabaka zamanla<br />
aşınmasına rağmen devamlı olarak kendini yeniler.<br />
Ferrit oluşturan elementler<br />
Bu grubun en önemli elementleri Krom (Cr), Silisyum (Si), Molibden (Mo),<br />
Vanadyum(V),Titanyum (Ti), ve Alüminyum (Al) ‘dur. Bu alaşım elementlerinin büyük bir<br />
kısmı kübik hacim merkezli sistemde kristalleşir. Eğer yüksek oranlarda bulunurlarsa demiri<br />
de kübik merkezli olarak kalmaya zorlarlar. Bu çelikler katılaşma sırasında dönüşmeye<br />
uğramadan soğudukları için ferritik çelikler olarak adlandırılırlar.<br />
Sadece düşük krom oranlarına sahip çelikler soğuma sırasında kübik yüzey merkezli<br />
olabilirler. Ostenit alanının altında tekrar kübik hacim merkezli hale dönerek ferritik olurlar.<br />
Ferritik çeliğe bir örnek olarak transformatör saçlarını malzemesini verebiliriz. Bu<br />
malzeme %3 Si içeren düşük karbonlu bir çeliktir.<br />
ayrılmıştır:<br />
Ferritik çeliklerin kendine özgü özellikleri vardır. Bunlar:<br />
Manyetiklerdir, kısmen kendilerine özgü manyetik özelliklere sahiptirler.<br />
Isıya dayanıklıdırlar, kısmen yüksek sıcaklığa dayanabilirler (kav oluşmasına<br />
rastlanmaz)<br />
Korozyona dayanıklıdırlar. Ancak bunun için saf ferritik olmaları gerekir.<br />
Soğuk şekil değiştirmeleri zordur, soğukta gevrek bir yapıya sahiptirler.<br />
Dönüşmeye uğramazlar, sertleştirme veya normalizasyon işlemlerinin<br />
uygulanması mümkün değildir.<br />
Krom ve karbon miktarına bağlı olarak oluşturulan diyagramda çelikler beş bölgeye
Bölge 1:<br />
Düşük karbonlu, korozyona dayanıklı yüksek krom miktarında yüksek sıcaklığa<br />
dayanıklı, dönüşüm yapmayan ferritik çeliklerdir.<br />
Kullanım alanları:<br />
X 8 Cr 17 malzeme numarası 4016 olan çelik, mutfak aletlerinin, dükkanlarda<br />
kullanılan bağlantı ve kaplamaların yapıldığı korozyona dayanıklı çelikler.<br />
X 10 Cr Al 24, malzeme numarası 4762 olan çelik, yüksek sıcaklığa dayanıklı çelik<br />
(yaklaşık 1200°C ‘ye kadar). Alevle doğrudan temasta olan fırın ve kazan parçalarının<br />
imalinde kullanılır.<br />
Bölge 2:<br />
Daha yüksek karbon miktarlarına sahip olduklarından ıslah edilebilen ve<br />
sertleştirilebilen korozyona dayanıklı çeliklerdir.<br />
Kullanım alanları:<br />
X 40 Cr 13, malzeme numarası 4034 olan çelik, suni reçine pres kalıpları, her çeşit<br />
bıçaklar ve hadde merdanelerine ait yatakların yapımında kullanılan çeliklerdir.<br />
Bölge 3:<br />
Yüksek aşınma ve kesme (makaslama) mukavemetine sahip olan sertleştirme ile<br />
kendini çok az çeken çeliklerdir. İç yapı ledeburittir.<br />
Kullanım alanları:<br />
X 120 Cr 12, malzeme numarası 2080 olan çelik, hareketli kesme ve delme aletlerinde<br />
kullanılan soğuk işlem çeliklerdir.<br />
Bölge 4:<br />
Düşük krom miktarlı sementasyon ve ıslah çelikleridir. Normalizasyon işlemine tabi<br />
tutulmuş durumdaki iç yapı ferritik-perlitiktir. Cr burada daha kalın kesitlerde ıslah işlemini<br />
malzemenin bütününde gerçekleştirir.<br />
Kullanım alanları:<br />
41 Cr 4 malzeme numarası 7035 olan çelik, DIN 17200 ‘e göre ıslah çeliğidir.<br />
Bölge 5:<br />
Perlit üstü yapıda olan düşük alaşımlı takım çelikleridir. Sertleştirme sonrası krom<br />
karbürler martenzitik ana kütle içerisine yerleşerek çeliğe iyi bir aşınma mukavemeti ve<br />
yeterli derecede aşınma mukavemeti kazandırırlar.<br />
Kullanım alanları:<br />
100 Cr 6, malzeme numarası 3505 olan çelik, ölçü aletleri, spiral matkaplar (deliciler),<br />
raybalar ve hadde yataklarının yapımında kullanılır.<br />
Karbürler<br />
Krom gibi ferrit oluşturan elementler (krom) aynı zamanda karbür yapıcıdırlar. Karbür<br />
yapıcıların çoğunluğu da demire bağlı olarak ferrit oluşturucu özelliktedirler. Karbür<br />
oluşturan elementlerin karbona olan afiniteleri sırayla aşağıdaki gibidir (soldan sağa artar).
Cr, W, Mo, V, Ti, Nb, Ta, Zr<br />
Bu elementler takım çelikleri için çok önemlidir çünkü sert karbürler oluşturup talaş<br />
kaldırmaya ve aşınmaya karşı dirençleri yükselir.<br />
Nitrür oluşturucular<br />
Tüm karbon oluşturucular aynı zamanda nitrür yapıcı elementlerdir. Azot, çeliğin<br />
yüzeyine nitrürleme yoluyla sokulabilir. Farklı alaşım elementlerinin sert nitrürler oluşturarak<br />
veya çökelme sertleşmesi yoluyla çeliğin sertliğini arttırma eğilimleri incelendiğinde; Cr, Ti,<br />
Mo, Al ve V gibi nitrür oluşturucu elementlerin sertlikte artışa neden olduğu gözlenmiştir.<br />
Buna karşılık Ni gibi nitrür oluşturamayan elementlerin sertlikte önemli bir artışa neden<br />
olmadığı görülmüştür.<br />
Birden fazla elementin çeliğe etkisi<br />
Alaşımlı çeliklerin büyük bir kısmı sadece bir tek alaşım elementi değil, iki veya daha<br />
fazlasını içerirler. Burada karbon alaşım elementi olarak sayılmaz. Si ve Mn ‘da her çelikte<br />
bulunduğu için miktarları % 0.5 Si ve % 0.8 Mn ‘ı geçerse alaşım elementi sayılırlar.<br />
Birden fazla elementin iç yapıya etkisi zannedildiği kadar kolay açıklanamaz. Buna<br />
örnek olarak krom-nikel alaşımlarını inceleyelim.<br />
Krom ve nikelin etkileri birbirinin tersidir. Şöyle ki:<br />
Krom (Cr): Karbür oluşturur. Ostenit bölgesini kapalı duruma getirir ve ferritik<br />
çelikleri oluşturur.<br />
oluşturur.<br />
Nikel (Ni): Katı eriyik oluşturur. Ostenit alanını genişletir ve ostenitik çelikleri<br />
Her iki elementin çelikte bulunması zannedildiği gibi etkileri ortadan kaldırmaz.<br />
Aksine krom nikelin etkisini kuvvetlendirir.<br />
Örnek:<br />
X 12 Cr Ni 18 8, malzeme numarası 4300 olan çelik 1912 yılında Krupp tarafından<br />
patent bürosuna bildirilmiştir ve bugün birçok firma tarafından çeşitli ticari isimler altında<br />
üretilmektedir. (V2A, Nırosta, Remanit ve Novonax gibi.)<br />
<strong>ALAŞIM</strong> <strong>ELEMENTLERİNİN</strong> GENEL ETKİLERİ<br />
Ferritin sertliğine etkileri<br />
Ferrit içinde katı eriyik oluşturan tüm alaşım elementleri ferritin sertliğine etki ederler.<br />
Çeliklerde en çok bulunan alaşım elementlerinden Si ve Mn ferritin sertliğine en fazla etkide<br />
bulunan iki elementtir. Cr ise en az etkiyi gösterir. Bu nedenle Cr soğuk işlem görecek<br />
çeliklerde kullanılan en uygun alaşım elementidir.<br />
Tane büyümesine etkileri<br />
Tane büyümesini sınırlandırılmasında en önemli element vanadyumdur. Vanadyumun<br />
çelik içinde çok düşük oranlarda (%0.1) kullanımı bile sertleştirme işlemi sırasında tane
üyümesini durdurmak için yeterlidir. Bunun nedeni vanadyumun sertleştirme sıcaklıklarında<br />
homojen dağılmış karbürler ve nitrürler şeklinde bulunmasıdır. Bu tür karbürleri veya<br />
nitrürleri katı eriyik içine alabilmek için yüksek sıcaklığa çıkarmak gerekir. Bu nedenle<br />
alışılagelmiş sertleşme sıcaklıklarında vanadyum bileşikleri tane büyümesi için bir engel<br />
teşkil ederler. Eğer sıcaklık normalinden daha yüksek değere çıkartılırsa vanadyum bileşikleri<br />
çözündürülebilir. Ancak bu durumda çeliğin tane boyutunun büyümesi söz konusu olabilir.<br />
Böyle bir özellikte çeliğin mekanik özelliklerinde (darbe mukavemeti başta) düşme görülür.<br />
Ti ve Nb da vanadyuma benzer etkiler gösteren iki elementtir. Yüksek hız çeliklerinde ve<br />
diğer alaşımlı takım çeliklerinde W, Mo çift karbürleri de VC ve VN ve benzer şekilde tane<br />
büyümesini engeller.<br />
Yüzey sertleştirmede kullanılan ince taneli çeliklerin imalinde istenilen etki<br />
(sertleştirme) ergimiş metale Al ilavesi ile sağlanır. Bunun için uygulanan pratik yöntem,<br />
önce oksijen miktarını belli bir seviyeye indirmek ve sonra çeliğe azot miktarına bağlı olarak<br />
Al ilave etmektir. Çelik soğuk iken Al-N partiküllerinin dağılımı sağlanır ve çeliğin normal<br />
sertleştirme sıcaklığında tane büyümesi bu partiküller tarafından engellenir.<br />
Ötektoid noktasına etkileri<br />
Ostenit oluşturucu elementler A1 sıcaklığını düşürücü , ferrit oluşturucu elementler ise<br />
yükseltici etki gösterirler. Örneğin % 12 Cr ve % 0.4 C içeren ötektoid bileşiminde bir krom<br />
çeliği için ötektoid karbon sıcaklığından daha yüksek ostenitleme sıcaklığı gerekirken % 3 Ni<br />
içeren çelik 700°C ‘nin altında ostenitik hale geçer. Bu hususların A1 sıcaklığı civarında<br />
kullanılan çelikler için büyük önemi vardır. Ötektoid nokta, % 0.8 C oranında ve 723°C<br />
sıcaklıkta oluşur. Örneğin % 5 Cr ‘lu çeliğin ötektoid noktası %0.5 C içeriğindedir. Tüm<br />
alaşım elementleri bu noktanın karbon konsantrasyonunu düşürür.<br />
Martenzitin oluştuğu sıcaklığa (Ms) etkisi<br />
Co dışındaki tüm alaşım elementleri Ms (martenzit dönüşümünün başladığı sıcaklık)<br />
ve Mf (martenzit dönüşümünün bittiği sıcaklık ) değerlerini düşürürler. % 0.5 ‘den daha<br />
yüksek karbon içeren çeliklerin büyük bir çoğunluğunun Mf ‘i oda sıcaklığının altındadır. Bu<br />
durum, çeliklerin sertleştirme sonrası pratik olarak bir miktar dönüşmemiş ostenit içerdikleri<br />
anlamına gelir. Aşağıda verilen bağıntıda her bir alaşım elementinin % konsantrasyonunu<br />
kullanarak Ms saptanabilir.<br />
Bu bağıntı tüm alaşım elementlerinin ostenit içerisinde çözünmeleri söz konusu<br />
olduğunda geçerlidir.<br />
önermektedir.<br />
Ms=561-474C-33Mn-17Ni-17Cr-21Mo<br />
Yüksek ve orta alaşımlı çelikler için Stuhlmann, Ms için aşağıdaki bağıntıyı<br />
Ms (°C)=550-350C-40Mn-20Cr-10Mo-17Ni-8W-35V-10Cu+15Co+30Al<br />
Tüm alaşım elementlerinin arasından Ms ‘e en fazla etki eden karbondur.<br />
İzotermal dönüşüm süresinde perlit ve beynit dönüşümüne etkileri
Co dışındaki bütün alaşım elementleri ferrit ve sementit oluşumunu geciktirirler. TTT<br />
diyagramlarında eğrileri sola doğru kaydırırlar. Alaşım elementlerinin dönüşümlere etkilerini<br />
formüle edecek bir kuralı saptamak oldukça zordur. Ancak bazı elementlerin diğerlerine<br />
oranla beynitik dönüşümleri daha fazla etkiledikleri, diğerlerinin de bu konuda ters<br />
davrandıkları kesin olarak tespit edilmiştir.<br />
Belli elementler belirli bir orandan fazla kullanıldıklarında dönüşümleri kesin<br />
olmamakla beraber arttırabilirler. Ancak bunların ilave miktarları mevcut diğer alaşım<br />
elementleriyle sınırlandırılır. Yüzey sertleştirme işlemi uygulanan çelikler ve takım çelikleri<br />
için perlit-beynit dönüşümünün başlaması için geçen süre, karbon miktarı %1 ‘i aştığından<br />
azalır. Takım çelikleri ve yapı çeliklerinde Si konsantrasyonu %1.5 ve daha fazla olduğunda<br />
perlit dönüşümü hızlanır.<br />
Sade karbonlu çelikler için C miktarında %0.30 ‘dan %1 ‘e kademeli bir artış, ihmal<br />
edilebilir bir etki sağlar. Fazla etkiler ancak alaşım elementlerinin kombinasyonuyla sağlanır.<br />
Kaynak kabiliyetine etkisi<br />
Bir çeliğin ergitme kaynağına uygun olması, büyük ölçüde içerdiği karbon miktarına<br />
bağlıdır. Ayrıca alaşım elementleri de mevcut ise kaynak dikişinin soğuması sırasında<br />
havanın ve parçanın soğuk kısımlarının etkisi ile sertleşme yani kaynak bölgesinde kısmen<br />
martenzit oluşur. Bundan dolayı gevrekleşen malzeme, soğuma sırasında oluşan kendini<br />
çekme sonucu çatlar.<br />
Bileşimdeki alaşım elementlerinin aynı şekilde etki eden bir eşdeğer karbon miktarı<br />
şeklinde hesaplanır. Bu hesaplama için deneysel yollarla bulunmuş karbon eşdeğeri<br />
formüllerinden yararlanılır. Örneğin:<br />
Ceş=C+MN/6+Cr/5+Ni/15+Mo/7 % ‘de oranı<br />
Karbon eşdeğeri bir nevi kabul edilen miktarı olarak düşünülebilir. Bu değere göre<br />
çelikler aşağıdaki gibi sınıflandırılır:<br />
Ceş < % 0.45 ise İyi kaynak edilir<br />
Ceş < % 0.6 ise Şartlı kaynak edilir<br />
Ceş > % 0.6 ise Zor kaynak edilir<br />
Şartlı kaynak edilebilmenin anlamı, malzemenin ancak ön ısıtma veya tamamlayıcı bir<br />
ısıl işlem gibi belirli şartlar altında kaynak edilebilmesidir.<br />
Zor kaynak edilebilir çelikler ostenitik elektrodlar (Cr-Ni-Mn alaşımlı çelik) ile<br />
kaynak edilebilir. Kaynak metali bu malzemeden meydana geleceğinden sertleşmez ve akma<br />
sınırı düşük olur. Soğuma sırasında oluşan kendini çekmede ise kaynak metali bir miktar<br />
plastik değişmeye uğrayarak kendini bırakır. Böylece kaynak bölgesindeki gerilmeler tehlikeli<br />
bir büyüklüğe erişmez.<br />
Krom ve silisyum elementleri kaynak işlemi sırasında yanarlar ve yüksek sıcaklıklarda<br />
ergiyen oksitler oluştururlar. Bu oksitler kaynak dikişinin kenarlarının akarak birleşmesini
önler. Aynı şekilde birlikte yanan Manganezin oluşan oksidi diğer oksitlerin ergime<br />
noktalarını düşürür. Böylece Mn diğer elementlerin olumsuz etkisini telafi eder.<br />
Sertleşme kabiliyetine etkisi<br />
Alaşımlı çeliklerin sertleşme derinlikleri, alaşımsız çeliklerinkinden fazladır.<br />
Alaşımlı çeliklere daha fazla su verilir.<br />
Sertliğin derecesini (Rockwell birimi olarak) karbon miktarı tayin eder ve bu değer<br />
HRc=65.....66 ‘dan daha yüksek olamaz.<br />
a) Alaşım elementlerinin sertleşme derinliğine etkisi<br />
Uçtan su verme eğrileri ile alaşım elementlerinin sertleşme derinliğine etkisi çok iyi<br />
takip edilebilmektedir. Bu eğriler Jominy deneyi olarak bilinen uçtan su verme deneyi ile<br />
tespit edilir. Örnek olarak % 0.6 C ‘lu C 60 yüksek sertliğe sahip olmasına rağmen sertleşme<br />
derinliği düşüktür. % 0.3 C, 5 2.5 Cr ve % 0.2 Mo içeren alaşımlı çeliğin (30 Cr Mo V 9)<br />
sertliği daha düşük olmasına rağmen sertlik uçtan uzaklaştıkça düşük miktarda azalır. Yani<br />
sertleşme derinliği daha fazladır. Bir diğer çelik türü; 42 Cr Mo 4 özellikleri bakımından bu<br />
iki çeliğin arasında kalır. Ancak % 1 Cr ve % 0.2 Mo içermektedir. Bu sebepten dolayı, daha<br />
yüksek alaşımlı olan 30 Cr Mo V 9 ‘ a göre sertleşme derinliği daha düşüktür. Fakat karbon<br />
miktarı daha yüksek olduğundan yüzey sertliği daha yüksektir.<br />
b) Alaşım elementlerinin ostenit dönüşüm hızına etkisi<br />
Demir-karbon denge diyagramı konusunda ostenitin PSK eğrisi (723°C) altında perlit<br />
haline dönüştüğü söylenmişti. Dönüşüm sıcaklığı ve hızı ile ilgili daha kesin değerlerin<br />
verilmesi, demir karbon diyagramında mümkün değildir, çünkü bu denge diyagramı diğer<br />
bütün diyagramlar gibi çok yavaş soğuma için geçerlidir.<br />
Ostenitin hızlı soğuma sırasındaki dönüşümü, zaman sıcaklık dönüşüm diyagramından<br />
(TTT diyagramından ) takip edilebilir. Üretilen çeliklerin büyük bir kısmının TTT<br />
diyagramları vardır. Bu tip diyagramların çizilmesi için çok geniş kapsamlı seri halde<br />
deneyler yapılmalıdır.<br />
TTT diyagramlarından ostenitin ne kadar zaman içerisinde ve hangi sıcaklıkta diğer<br />
yapı şekline dönüşmeye başladığı ve bu dönüşümün ne zaman tamamlandığı görülebilir.<br />
Ostenitin dönüştüğü diğer iç yapılar; ferrit, perlit, ara kademe iç yapısı ve martenzittir. Ayrıca<br />
diyagramlar çeliğin bileşen miktarını yüzde oranı olarak ve oluşan iç yapının oda<br />
sıcaklığındaki sertliğini vermektedirler.<br />
Alaşım elementlerinin çeliğin özelliklerine genel faydalı etkileri<br />
Karbon: Mukavemet ve sertleşme kabiliyeti sağlar<br />
Krom: Sertleşme derinliği, ısıl mukavemet, korozyona dayanıklılık sağlar<br />
Nikel: Sertleşme derinliği, süneklik, ısıl genleşme<br />
Manganez: Sertleşme derinliği, süneklik, sementit oluşumu<br />
Silisyum: Yüksek sıcaklığa dayanıklılık,manyetik özellikler, grafit oluşturma<br />
Molibden: Isıl mukavemet, temper gevrekliği, korozyona dayanıklılık
Vanadyum: Isıl mukavemet, temperlenmeye dayanıklılık<br />
Tungsten: Isıl sertlik, temperlenmeye dayanıklılık, aşınma mukavemeti<br />
Kobalt: Isılı mukavemet, manyetik özellikler,aşınma mukavemeti<br />
Alüminyum: Kavlanmaya karşı dayanıklılık
<strong>ALAŞIM</strong> <strong>ELEMENTLERİNİN</strong> ÇELİKLERE ETKİLERİ<br />
Maksimum %2,06 karbon içeren demir karbon alaşımları çelik olarak<br />
adlandırılır. Çelikler halen günümüzde en yaygın kullanılan malzeme grubunu<br />
oluşturmaktadır. Çelikler yalın karbonlu olabileceği gibi, çeşitli özelliklerin<br />
geliştirilebilmesi için bazı alaşım elementleri içerebilirler. Çelik bünyesinde<br />
bulunan elementler; istenerek katılan alaşım elementleri ve bunların yanında<br />
uzaklaştırılmak istenen, özelliklere kötü yönde etkili elementlerdir. Çeliklerin<br />
alaşım elementleri ve etkileri şunlardır:<br />
Karbon (C):<br />
Çeliklerin temel alaşım elementi olan karbon, çeliklerin üretim işlemleri<br />
sırasında yapıdaki yerini alır. Karbon miktarı, çeliklerin mekanik özelliklerini en<br />
çok etkileyen faktördür. Karbon, çeliğin akma ve çekme mukavemetini artırır,<br />
yüzde uzamayı, şekillenebilirliği ve kaynak kabiliyetini azaltır. İşlenebilirliğin ön<br />
planda olduğu çeliklerde karbon miktarı düşük tutulmalı, dayanım değerlerinin<br />
yüksek olması gerektiği durumlarda ise çeliğin karbon içeriği yüksek olmalıdır.<br />
Düşük karbonlu yumuşak çeliklerin şekillendirilmesi sırasında meydana<br />
gelebilecek en önemli problem mavi gevrekliktir. Bu olay karbon (ve/veya azot)<br />
atomlarının küçük çaplı olması nedeniyle kolay yayınmalarından kaynaklanır ve<br />
işleme sırasında kırılganlık yaratır.<br />
Mavi Gevreklik: Yumuşak çelikler 270-350 0 C arasında şekillendirilirlerse<br />
küçük çaplı atomlar hızlı bir şekilde yayınır. Yayınan atomlar dislokasyonları<br />
kilitleyerek malzemenin akma sınırı noktasını yükseltir. Dolayısıyla malzeme daha<br />
gevrek davranır. Sözü edilen sıcaklıklar arasında çeliğin aldığı renk mavi olduğu<br />
için bu olaya mavi gevreklik denir.<br />
Mangan (Mn):<br />
Mangan da karbon gibi üretim işlemlerinde çelik yapısında yer alan bir<br />
elementtir ve çeliğin dayanımını arttıran etki gösterir. Bunun yanında sertleşebilme<br />
ve kaynak kabiliyetini de artırır, östenit kararlaştırıcı bir elementtir. Manganın en<br />
önemli özelliği kükürtle MnS bileşiği yapması ve demir kükürt FeS bileşiği<br />
oluşumunu engellemesidir. FeS sıcak kırılganlığa neden olur.<br />
Silisyum (Si):<br />
Silisyum oksijen giderici olarak kullanıldığı için çelik içinde yer alır. Çeliğin<br />
akma, çekme dayanımını ve elastikiyetini artırır. Çelik yapısındaki silisyum miktarı<br />
azaldıkça tufal yapma oranı artar.
Silisyum ucuz bir alaşım elementidir, yaygın olarak yüksek elastikiyet<br />
gerektiren yay çeliklerinde kullanılır. Ayrıca elektriksel akım zaiyatını önleyen bir<br />
elementtir.<br />
Silisyum miktarı fazla olan filmaşinler çok küçük çaplara indirilmeleri zordur.<br />
Çünkü silisyum, malzeme tel haline getirilirken teli sertleştirir ve kopmalara neden<br />
olur. Filmaşinlerde bu yüzden düşük silisyum tercih edeler.<br />
Fosfor (P):<br />
Fosfor çeliğin akma ve çekme dayanımını arttırır, yüzde uzamayı ve eğme<br />
özelliklerini çok fazla kötüleştirir, soğuk kırılganlık yaratır, talaşlı şekillendirme<br />
kabiliyetini arttırır. Fosfor çelik içinde üretim işlemlerinden kalan bir elementtir ve<br />
istenmeyen özellikleri nedeniyle mümkün mertebe yapıdan uzaklaştırılır.<br />
Kaliteli ıslah çeliklerinde maksimum fosfor miktarı %0.045, asal ıslah<br />
çeliklerinde ise %0,035 dir.<br />
Kükürt (S):<br />
Akma ve çekme mukavemetine etkisi yok denecek kadar azdır. Fakat<br />
malzemenin yüzde uzamasına ve tokluğuna etkisi çok fazladır. Kükürt malzemenin<br />
tokluğunu ve sünekliğini önemli ölçüde azaltır. Ayrıca kaynaklanabilirliği kötü<br />
yönde etkiler. Kükürt demirle birleşerek FeS fazını oluşturur. Bu faz düşük ergime<br />
sıcaklığına sahip olduğu için haddeleme sıcaklığında ergiyerek sıcak kırılganlığa<br />
sebep olur. Bu olumsuz etki kükürdün manganla birleşmesi sağlanarak önlenir.<br />
Kükürt çelik içinde çeliğin üretiminden kalan bir elementtir ve yukarıda<br />
belirtilen istenmeyen özellikleri nedeniyle yapıdan mümkün mertebe uzaklaştırılır.<br />
Sadece talaşlı şekillendirilmeye uygun otamat çeliklerinde kükürt miktarı yüksek<br />
tutulur.<br />
Kaliteli ıslah çeliklerinde maksimum kükürt miktarı %0.045, asal ıslah<br />
çeliklerinde ise %0,035 dir.<br />
Krom (Cr):<br />
Krom paslanmaz çeliklerin temel alaşım elementidir. Krom, korozyon ve<br />
oksidasyon direnci sağlar. Sertleşebilme kabiliyetini artırır. Yüksek karbonlu<br />
çeliklerde aşınma direncini yükseltir. Krom karbon ile tane sınırlarında biriken<br />
Cr23C6 bileşiğini oluşturur. Oluşan bu bileşik paslanmaz çeliklerde tane<br />
sınırlarındaki krom miktarını paslanmazlık sınırı olan %12 nin altına çeker. Bu<br />
bileşik yüksek sıcaklıklarda karbon yayınımının hızlanması ile kolayca meydana<br />
gelir ve kaynaklı paslanmaz çeliklerde, kaynak dikişi yakınlarında kaynak<br />
bozulmalarına neden olur.
Nikel (Ni):<br />
Nikelin darbe tokluğunu ve tavlı çeliklerde dayanımı artırır. Nikel östenitik<br />
paslanmaz çeliklerin kromdan sonra ikinci en önemli alaşım elementidir. Östenitik<br />
paslanmaz çeliklerde ki nikel miktarı %7-20 arasındadır. Nikel östenit kararlaştırıcı<br />
bir elementtir ve östenitik paslanmaz çeliklerin, adından da anlaşılacağı gibi oda<br />
sıcaklığında bile kafes yapısı KYM dir. KYM kafes yapısı östenitik paslanmaz<br />
çeliklere yüksek şekillendirilebilme özelliği kazandırır.<br />
Molibden (Mo):<br />
Tane büyümesini önler, sertleşebilme kabiliyetini artırır. Meneviş<br />
gevrekliğini giderir. Meneviş sıcaklığından yavaş soğumalarda bazı alaşımların<br />
tane sınırlarında karbür çökelmesi meydana gelir, bu da kırılganlığa neden olur.<br />
Molibden bu olumsuz etkiyi ortadan kaldırır. Ayrıca molibden çeliklerin sürünme<br />
dayancına ve aşınma direncini yükseltir. Alaşımlı takım çeliklerinde önemli bir<br />
alaşım elementidir.<br />
Paslanmaz çeliklerde özellikle oyuklanma korozyonunu engellediği için<br />
korozyon direncini önemli ölçüde artırır.<br />
Bazı mikro alaşımlı çeliklerde nitrür veya karbonitrür oluşturan alaşım<br />
elementi olarak molibden kullanılır.<br />
Kobalt (Co):<br />
Alaşımlı takım çeliklerinde kullanılan bir alaşım elementidir. Takım<br />
çeliklerinin sıcakta sertliğini muhafaza etmesi için kullanılır.<br />
Tungsten (W):<br />
Aşınma direncini artıran, sıcakta sertliğin muhafazasını sağlayan bir alaşım<br />
elementidir. Özellikle hız çeliklerinde olmak üzere alaşımlı takım çeliklerinde<br />
yaygın olarak kullanılan bir alaşım elementidir.<br />
Vanadyum (V):<br />
Tane küçültme etkisi yaparak çeliklerin akma ve çekme dayanımlarını<br />
oldukça artırır. Ayrıca sertleşebilme kabiliyetini artırır, menevişleme ve ikinci<br />
sertleşmede olumlu etkileri vardır. Alaşımlı takım çeliklerinde kullanım yeri olan<br />
bir alaşım elementidir.<br />
Vanadyum, tane küçültücü ve karbür yapıcı etkisi ile,mikro alaşımlı<br />
çeliklerde niyobyum ve titanyum ile birlikte kullanılan bir mikro alaşım<br />
elementidir. Mikro alaşımlı çeliklerde alaşım elementleri toplamı %0,25 i geçmez.<br />
Bu elementler tek, ikili ve üçlü kompozisyonlar halinde mikro yapı içerisinde
oluşturdukları karbonitrür çökeltileri ile tane boyutunu inceltmelerinin yanı sıra<br />
çökelti sertleşmesi mekanizmasıyla dayanımı artırırlar.<br />
Titanyum (Ti):<br />
Vanadyum gibi tane küçültücü etkisi vardır. Ancak bu etkisi vanadyumun<br />
etkisinden daha yüksektir. Mikro alaşımlı çeliklerde mikro alaşım elementi olarak<br />
kullanılır. Ayrıca paslanmaz çeliklerde krom karbürün olumsuz etkisini<br />
giderebilmek için karbür oluşturucu alaşım elementi olarak kullanılır.<br />
Niyobyum (Nb):<br />
Mikro alaşımlı çeliklerde tane küçültme etkisi en yüksek olan mikro alaşım<br />
elementidir. Paslanmaz çeliklerde titanyumun yaptığı etkiye yapar ve titanyumla<br />
birlikte veya tek başına kullanılır.<br />
Alüminyum (Al):<br />
Oksijen gidermek için kullanılır. Akma dayanımını ve darbe tokluğunu<br />
arttırıcı etki gösterir. Yüksek alüminyum miktarı sürekli dökümlerde nozul<br />
tıkanmalarına sebep olur.<br />
Ayrıca alüminyumun tane küçültücü etkisi vardır, nitrasyon çeliklerinin temel<br />
alaşım elementidir. Bazı mikro alaşımlı çeliklerde de nitrür ve karbonitrür oluşturan<br />
mikro alaşım elementi olarak da kullanılır.<br />
Kalay (Sn):<br />
Akma ve çekme dayanımlarını pek etkilemez, fakat sıcak haddelemelerde<br />
sorunlar yaratır. Kalay düşük ergime sıcaklığına sahip bileşikler yaparak haddeleme<br />
sırasında kopmalara neden olur.<br />
Bakır (Cu):<br />
Akma ve çekme dayanımını arttırır, yüzde uzamayı ve şekillenebilirliği<br />
azaltır. Soğuk çekilebilirliği kötü yönde etkiler. Bu yüzden filmşinlerde ki bakır<br />
oranın olabildiğince düşük olması istenir. Korozyon dinencini yükselten etki<br />
gösterir.<br />
Kurşun (Pb):<br />
Haddelenebilirliği azaltır. Haddeleme esnasında kopmalara neden olur, yüzey<br />
kalitesini olumsuz yönde etkiler. Sürekli dökümlerde sorunlara sebebiyet verir.<br />
Kurşun çeliklerin talaşlı şekillendirme kabiliyetine artırır, bu yüzden otomat<br />
çeliklerinde alaşım elementi olarak kullanılır.
Azot (N):<br />
İstenmeyen bir elementtir. Azot kırılganlığına neden olur, eğme özelliklerini<br />
çok kötüleştirir.<br />
Hidrojen (H):<br />
Hidrojen gevrekliğine neden olur. Azottan daha tehlikelidir. Malzemenin<br />
elastikiyetini azaltır.<br />
<strong>ALAŞIM</strong> <strong>ELEMENTLERİNİN</strong><br />
ALÜMİNYUM <strong>ALAŞIM</strong>LARINA ETKİLERİ<br />
Alüminyum alaşımları üretim metodları esas alınarak işlem ve döküm olmak<br />
üzere iki ana alt gruba ayrılabilir. Bu da, imal usullerinin farklı ihtiyaçları olduğunu<br />
gösterir Plastik deformasyonla şekillendirilen işlem alaşımlar, döküm alaşımlardan<br />
oldukça farklı mikro yapı ve kompozisyona sahiptir. Her ana grup içindeki<br />
alaşımlar, ısıl işlem yapılabilir ve yapılamaz alaşımlar olmak üzere, iki alt gruba<br />
ayrılabilir. Isıl işlem yapılabilir alaşımlarda, yaşlandırma ile dayanım artışı<br />
sağlanabilirken, ısıl işlem yapılamayan alaşımlar ise katı eriyik, pekleşme, dağılım<br />
mukavemetlenmesi ile mukavemetlendirilir.<br />
İşlem Alüminyum Alaşımları:<br />
1xxx Ticari saflıkta Al (>%99Al) –Yaşlandırılamaz<br />
2xxx Al-Cu alaşımları –Yaşlandırılabilir<br />
3xxx Al-Mn alaşımları –Yaşlandırılamaz<br />
4xxx Al- Si alaşımları –Eğer magnezyum varsa yaşlandırılabilir<br />
5xxx Al-Mg alaşımları –Yaşlandırılamaz<br />
6xxx Al-Mg-Si alaşımları –Yaşlandırılabilir<br />
7xxx Al-Mg-Zn alaşımları –Yaşlandırılabilir<br />
Döküm Alüminyum Alaşımları:<br />
1xxx Ticari saflıkta Al –Yaşlandırılamaz<br />
2xxx Al-Cu alaşımları –Yaşlandırılabilir<br />
3xxx Al-Si-Cu veya Al-Mg-Si alaşımları –Biraz yaşlandırılabilir
4xxx Al-Si alaşımları –Yaşlandırılamaz<br />
5xxx Al-Mg alaşımları –Yaşlandırılamaz<br />
7xxx Al-Mg-Zn alaşımları –Yaşlandırılabilir<br />
8xxx Al-Sn alaşımları –Yaşlandırılabilir<br />
Isıl İşlem Uygulanamayan İşlem Alüminyum Alaşımları:<br />
1xxx Serisi Alaşımlar:<br />
Bu alaşımlar minimum %99,0 alüminyum, empürite olarak da silisyum ve<br />
demir içerirler. Dayanım artışı için %0.12 bakır ilavesi yapılabilir. Bu alaşımlar<br />
yüksek oranda haddelenerek levha veya folyo haline getirilerek kullanılırlar. 1100<br />
alaşımının tavlanmış durumda çekme mukavemeti 90 MPa dır.<br />
3xxx Serisi Alaşımlar:<br />
Bu serinin en önemli alaşımı 3003 tür . Bu alaşım 1100 alaşımına %1,25<br />
mangan ilavesi ile oluşturulur. 3003 alaşımının tavlanmış durumda çekme<br />
dayanımı 110 MPa dır. Bu da demek oluyor ki mangan ilavesi dayanım artışı<br />
sağlar. Bu serinin alaşımları iyi işlenebilirliğin gerektiği yerlerde kullanılabilen<br />
genel amaçlı alaşımlardır.<br />
5xxx Serisi Alaşımlar:<br />
Bu serinin ana alaşım elementi olan magnezyum katı eriyik<br />
mukavemetlenmesi sağlar ve miktarı %5 e kadar çıkabilir. Bu serinin endüstride<br />
kullanılan en önemli alaşımı 5052 dir. Bu alaşım %2.5 Mg, %0,2 Cr içerir ve<br />
tavlanmış durumdaki çekme dayanımı 193 MPa dır.<br />
Isıl İşlem Uygulanabilen İşlem Alüminyum Alaşımları:<br />
2xxx Serisi Alaşımlar:<br />
Bu seri alaşımlarının bir çoğuna bakırın yanında magnezyum ve düşük<br />
miktarlarda diğer elementler eklenir. 2xxx serisi alaşımları birim ağırlık<br />
dayanımının yüksek olması gereken uçak sanayi gibi alanlarda kullanılır. Bu<br />
alaşımlar katı eriyik mukavetlenmesi ve çökelti sertleşmesiyle dayanım kazanırlar.<br />
Endüstriyel uygulama alanı bulabilmiş en önemli alaşım 2024 alaşımıdır. 2024-T6<br />
alaşımı %4,5 bakır, %1,5 magnezyum ve %0,6 mangan bulundurur ve çekme<br />
dayanımı 442 MPa dır.<br />
6xxx Serisi Alaşımları:
Mg2Si intermetalik bileşikleri, çökelti sertleştirilmesi ile dayanım artışı sağlar.<br />
En yaygın kullanılan alaşım 6061 alaşımıdır ve bu alaşım %1,0 magnezyum, %0,6<br />
silisyum, %0,3 bakır içerir. 6061-T6 alaşımının çekme mukavemeti 290 MPa dır.<br />
Bu seri, otomotiv sektöründe genel amaçlı yapı elemanı olarak kullanılır.<br />
7xxx Serisi Alaşımlar:<br />
Temel çökeltiler MgZn2 intermetalik bileşiğinden oluşur. Çinkonun ve<br />
magnezyumun alüminyum içersinde yüksek çözünebilirliği yüksek yoğunluklu<br />
çökeltilerin oluşmasını, bu da dayanımın oldukça yükselmesini sağlar. Bu serinin<br />
en önemli alaşımı 7075 tir ve bu alaşım %5,6 çinko, %2,5 magnezyum, &1,6 bakır<br />
ve %0,25 krom ihtiva eder. 7075-T6 alaşımının çekme dayanımı 504 MPa dır. Bu<br />
seri yüksek dayanımın gerekli olduğu yerlerde kendisine uygulama alanı bulur.<br />
Döküm Alüminyum Alaşımlarının Kompozisyonları:<br />
Döküm alüminyum alaşımlarının akıcılık ve besleyicilik gibi dökülebilirlik<br />
özellikleri, dayanım, süneklik ve korozyon dirençleri gibi geliştirilmiş alaşımlarıdır.<br />
Döküm alaşımlarının kimyasal kompozisyonu dövme alaşımlarının kimyasal<br />
kompozisyonundan farklıdır.<br />
Döküm alüminyum alaşımlarından pek çoğu ötektik reaksiyona neden olan<br />
düşük ergime noktaları, iyi akıcılık, ve dökülebilirlik sağlayan yeterince silisyum<br />
içerir (%5-12 Si). Akışkanlık, sıvı metalin bir kalıba doğru, erken katılaşma<br />
olmadan akam yeteneğidir. Dökülebilirlik ise alaşımdan iyi bir dökümün<br />
yapılabilmesine işaret eder. Alüminyum silisyum alaşımlarının<br />
özellikleri, a alüminyum matrisin katı eriyik mukavemetlenmesi, b fazının dağılım<br />
mukavemetlenmesi, ilk tane boyutu, şekli ve aynı zamanda ötektik oluşumu tayin<br />
eden katılaşmayla kontrol edilir. Kokil veya pres dökümde ki hızlı soğuma, tane<br />
boyutunu ve ötektik mikro oluşumu incelterek genellikle dayanımı yükseltir. Belirli<br />
alaşımlarda mikro yapıyı ve bu nedenle de dağılım mukavemetlenmesi düzeyini<br />
iyileştirmek amacıyla bor ve titanyum ilaveleri ile tane inceltme, ötektik yapıyı<br />
değiştirmek için sodyum veya stronsiyum kullanarak modifikasyon veya birincil<br />
silisyumu incelterek mukavemetlenme sağlamak için fosfor ilavesi yapılır.<br />
Döküm alüminyum alaşımlarında % 0;3-1,0 magnezyum ilavesi çökelti<br />
sertleşmesine bağlı dayanım artışı sağlar.<br />
Bakır, bazı döküm alüminyum alaşımlarında % 1- 4 oranlarda bulunur.<br />
Özellikle yüksek sıcaklıklarda dayanım artışı sağlar.<br />
<strong>ALAŞIM</strong> <strong>ELEMENTLERİNİN</strong><br />
BAKIR <strong>ALAŞIM</strong>LARINA ETKİLERİ
Arı bakır yumuşaktır, kolay işlenebilir, ısı ve elektrik iletkenliği lehim ve<br />
kaynak kabiliyeti yüksektir. Soğuk işlenebilir ve kaplanabilir. Yumuşak olduğu için<br />
talaş kaldırırken sıvama yapar, döküm kabiliyeti iyi değildir. Arı bakırın<br />
mukavemeti düşüktür.<br />
Arsenikli Bakır:<br />
%0,5 arsenik 400 0 C da çekme dayanımını yükseltmek için bakıra eklenir.<br />
Gümüşlü Bakır:<br />
%0,03 gümüş ilavesi lehim işleminde yumuşamayı önler, yeniden<br />
kristalleşme sıcaklığını yükseltir.<br />
Kurşun, Tellüryum, Selenyum İçeren Bakır:<br />
Bakırın talaşlı imalata uygun hale gelmesini sağlar. Vida, mil ve vidalı<br />
makara parçalarının imalatında kullanılır.<br />
Berilyumlu Bakır:<br />
Berilyum ilavesi bakırın ısıl işlem ile mukavemet kazanmasını sağlar.<br />
Bakır Çinko Alaşımları (Pirinçler)<br />
Bileşiminde %37 den az çinko bulunan pirinçler yalnız a fazından<br />
oluşmuştur. Bunlara a pirinci denir. a pirincinin en özelliği soğuk<br />
şekillendirilebilme kabiliyetinin iyi olmasıdır. a pirinci yapısında kurşun<br />
bulunmadığı sürece sıcak şekillendirilebilirler.<br />
%37-47 arasında çinko içeren pirinçler a+b fazından oluşur. Bu pirinçlerin<br />
plastik şekil alabilme kabiliyetleri düşük, döküm ve talaşlı işlenebilme kabiliyetleri<br />
yüksektir. %47 ten fazla çinko içeren pirinçler ise b fazından oluşur. Bu pirinçlerin<br />
de döküm ve talaşlı işlenebilme kabiliyeti yüksektir.<br />
b fazı 456-468 0 C arasında b 1 fazına dönüşür ve b 1 fazı b fazından daha sert<br />
ve gevrektir. b pirinci oda sıcaklığında zorlukla ve ancak küçük oranlarda soğuk<br />
şekillendirilebilir. Yüksek sıcaklıklarda ise (~500 0 C ın üzerindeki sıcaklıklarda)<br />
kolayca şekil verilebilir. b pirinçlerinde bakır oranı az olduğu için düşük korozyon<br />
mukavemetine sahiptirler. Bu pirinçler kurşun ve kalay gibi elementlerin taneler<br />
arası saldırısına açıktır.<br />
Bakır çinko faz diyagramında artan çinko miktarı ile b fazından sonra ortaya<br />
çıkan fazların hiç biri plastik şekil vermeye uygun yapılar değillerdir.<br />
Kalay Bronzları (Geleneksel Bronzlar)
Kalay bronzlarının en önemli özelliği yüksek mukavemet ve korozyon<br />
direncine sahip olmalarıdır. Yaklaşık %8 e kadar kalay içeren<br />
bronzlar a yapısındadırlar ve plastik şekil değiştirebilirler, soğuk işlenebilirler. %8-<br />
20 arasında kalay içeren bronzlar döküm ile şekillendirilmeye uygun<br />
malzemelerdir. Bronz içindeki kalay miktarı arttıkça dayanım da artar ve %20<br />
kalay miktarına ulaşıldığında dayanım değeri maksimuma ulaşır. Kalay miktarının<br />
%20 yi aşması durumda ise yapı içerisinde oluşan intermetalik fazlara bağlı olarak<br />
dayanım değerleri düşer.<br />
Alüminyum Bronzları<br />
Bu bronzlar %3-13 arasında alüminyum içerirler. Yaklaşık %9 alüminyuma<br />
kadar plastik şekillendirilmeye uygundurlar. Alüminyum bronzları yüksek<br />
mukavemete, korozyon ve aşınma direncine sahiptir. Korozyon direncinin yüksek<br />
olması yüzeylerinde meydana gelen Al2O3 tabakasına bağlıdır. Alüminyum<br />
bronzları yüksek mukavemetli parçaların, dişlilerin, boruların yapımında ve deniz<br />
uygulamalarında kullanılabilir. Çinko ve nikel içeren alüminyum bronzları hafızalı<br />
metal olarak bilinir.<br />
Berilyum Bronzları<br />
%1-3 arasında berilyum içeren bronzlar bakır alaşımları içinde en yüksek<br />
mukavemete sahip ve en pahalı alaşımlarıdır. Çökelme sertleşmesi ile dayanım<br />
kazanırlar. Çekme dayanımı değeri 1380 MPa ve sertlik değeri 40 HRC ye kadar<br />
yükselebilir. Kıvılcım çıkarmayan bir alaşımdır, maden ocaklarında ki kazıcılarda<br />
kullanılırlar.<br />
Silisyum Bronzları<br />
Yüksek mukavemet ve ye korozyon direncine sahiptirler. Her türlü kaynağa<br />
uygundurlar. Isı değiştirici tüpler, basınçlı tüpler, boru, tank, perçin ve cıvata<br />
yapımında kullanılırlar.<br />
Bakır Nikel Alaşımları (Kupronikeller)<br />
Kupronikeller %3-30 arası nikel içeren bakır alaşımlarıdır. Her<br />
zaman ayapısındadırlar, plastik şekil verilmeleri kolaydır. %66 bakır, %30 nikel,<br />
%2 mangan, % 2 demir içeren kupronikeller korozyon ve erozyona dayanıklıdır,<br />
deniz suyu çarpan yerlerde kullanılır. %10-18 nikel, %10-30 çinko bulunduran<br />
kupronikeller ise kolay şekil alan gümüşe benzeyen bir yapı oluştururlar. Bu<br />
malzemeye nikel gümüşü veya alman gümüşü denir.
MALZEMELERİN MEKANİK ÖZELLİKLERİ<br />
Malzeme, mühendisin yapmış olduğu tasarımı gerçekleştirebilmesi için kullanmış olduğu<br />
maddelerdir. Mühendis, tasarlamış olduğu yapıyı gerçekleştirebilmek için değişik<br />
özelliklerdeki malzemeye gereksinim duyar. Her bir mühendislik dalı için farklı<br />
malzemeler önem kazanmaktadır. Mühendislerin, malzemelerden beklediği önemli<br />
özellikler şunlardır:<br />
Gerilmelere karşı dayanıklı olması,<br />
Aşındırıcı etkilere karşı dayanıklı olması,<br />
Yüksek sıcaklığa dayanıklı olması,<br />
Hafif olması,<br />
Elektrik ve ısı iletkenliğinin iyi olması, bazı durumlarda kötü olması,<br />
Üretilebilir ve şekillendirilebilir olması.<br />
Mühendisin, kullanacağı malzemeyi seçebilmesi, ölçülerini ömrünü belirleyebilmesi için<br />
malzemeleri ve özelliklerini çok iyi bilmesi gerekir. Mal ve can kaybına sebep olan<br />
mekanik hasarların çoğu, mühendislerin yeterli malzeme bilgisine sahip olmamasından<br />
kaynaklanmaktadır.<br />
Malzemeler kullanıldığı yerde ve kendisine muhtelif şekillerde etkileyen çeşitli zorlamalara<br />
dayanmak mecburiyetindedir. Zira böyle bir durumun olmaması o malzemeyi kullanarak<br />
yapılan yapının kısmen ve tamamen yıkılması demektir. Başka bir deyişle yapının maruz<br />
kaldığı yük ve kuvvetlere karşı koyması, kullanılan malzemenin mekanik özellikleri<br />
sayesinde olmaktadır. Yapı malzemesinde mekanik özellikler son derece önemlidir ve<br />
değişik değerler alır. Bunlardan ilki; zorlama şeklinin etkisidir, zorlama şeklinin<br />
değişmesiyle aynı malzemenin özellikleri değişik değerler alır. Diğeri; değişik malzemenin<br />
bulunmasıdır; ayrı bir zorlama şekli için mekanik özellikler malzemeden malzemeye<br />
değişir. Malzemenin mekanik özellikleri arasında; mukavemet halleri, sünek malzeme,<br />
kırılgan malzeme, malzemenin kırılma şekilleri, kayma kuvvetleri, burulma ve eğilme<br />
zorlamaları altında malzemenin durumu, cisimlerin sünmesi, cisimlerin yorulması,<br />
malzemenin sertliği, malzemenin aşınması, malzemenin deformasyonu ve kırılması gibi<br />
özellikler yer almaktadır.<br />
Şimdi bunları açıklayalım:<br />
MUKAVEMET HALLERİ<br />
Yapılarda kullanılan malzemeler muhtelif şekilde etki yapan dış kuvvetlere maruz<br />
kalmaktadır. Malzeme bu kuvvetlere mukavemet edebilmeli (dayanmalı), dış kuvvetlerin<br />
etkisiyle kırılmamalı, veya parçalanmamalıdır. Malzemenin herhangi bir şekilde dış<br />
kuvvetlerin etkisine mukavemet edebilmesi o malzemenin kullanıldığı yapının kısmen ve<br />
tamamen yıkılmasına sebep olur. Malzemenin dış kuvvetlere karşı mukavemet<br />
edebilmesi, cismi teşkil eden atomların yayılış tarzına, bunların arasındaki bağlantı<br />
kuvvetlerine ve cismin yapısı ile ilgili diğer özelliklere bağlı olarak değişir. Bu özellik diğer<br />
yandan dış kuvvetlerin etkilerinin değişmesi ile de farklılıklar gösterebilir.<br />
Mekanik mukavemet hallerinin başında, basit mukavemet halleri denilen basınç, çekme<br />
ve makaslama mukavemetleri gelir. Bu mukavemet hallerinde cisim tek eksenli gerilme<br />
halinde bulunur. Yapılarda tek eksenli gerilmeye maruz yapı elementinin veya yapı<br />
malzemesinin kesit ve boyutlarını hesaplamak için malzemenin basınç, çekme ve<br />
makaslama mukavemetlerinin bilinmesi gerekmektedir.<br />
1. Sünek Malzeme, Kırılgan Malzeme ve Malzemenin Kırılma Şekilleri<br />
1.1. Sünek Malzeme:
İlk önce, cismin belirli bir sınıra kadar elastik modülü vardır. Sünek malzemenin herhangi<br />
bir arıza göstermeden ve kopmadan normal sıcaklıkta (20 °C civarında) önemli miktarda<br />
deformasyon yapma kabiliyeti vardır.<br />
Deformasyon: Bir çubuğa kuvvet uygulanmasıyla o çubuktaki birbirine teğet atomların<br />
yer değiştirmesi olarak tarif edebiliriz. Deformasyon işi: Bir çubuğa kuvvet<br />
uygulanmasıyla deformasyonunun vuku bulması sonunda meydana gelen işe<br />
deformasyon işi denir. Bu şekilde malzemeye istenilen özellik verilebilir. Böyle bir<br />
malzemenin kullanılması pratik bakımından son derece önemli faydalar sağlar. Bir cismin<br />
süneklilik özelliği en iyi bir şekilde, toplam kopma uzaması ve striksiyon oranı ile<br />
belirtilir. Bu iki karakteristik ne kadar büyük değerler alıyorsa bu özellik cisimlerde o<br />
kadar yüksektir. Sünek malzeme uzayabilme kabiliyetine sahip olduğundan, yapacağı<br />
deformasyon işi büyük bir değer almakta ve böylelikle esneme etkisiyle kırılmamakta,<br />
yani mukavemetini kaybetmemektedir.<br />
1.2. Kırılgan Malzeme:<br />
Bazı malzemeler plastik deformasyon yapmadan mukavemetini kaybeder, diğer bir kısmı<br />
ise pek az plastik deformasyon yaptıktan sonra kopar. İşte bu şekilde gayet az miktarda<br />
deformasyon yapma kabiliyetine sahip olan malzemelere kırılgan malzeme denir.<br />
Deformasyon kabiliyetinin az olmasından dolayı kırılgan malzemeye, normal sıcaklıkta<br />
istenilen şekil verilemez ama sünek malzemelerde istenilen şeklin verilmesi mümkündür.<br />
1.2.1. Malzemenin Kırılma Biçimleri:<br />
Malzemenin kırılma veya mukavemetini kaybetme; malzemenin tahrip olarak, parçalara<br />
ayrılması ve bu suretle maruz kalacağı yükleri emniyetle kaldırma kabiliyetini tamamen<br />
kaybetmesi demektir. Kırılmanın sebebi ve mekanizması henüz tam manasıyla anlaşılmış<br />
değildir. Kırılmada önemli rol oynayan iki türlü mukavemet bahis konusudur. Bunlardan<br />
ilki; kayma mukavemetidir ki kristalleri teşkil eden atomlardan bir kısmının diğer kısma<br />
göre kaymasını önler. Diğeri kohezyon mukavemeti olup atomların birbirinden<br />
uzaklaşmasına engel olmaya çalışır. Bu iki mukavemetten hangisi daha küçük ise cismin<br />
o mukavemetin sona ermesi ile malzeme kırılır.<br />
İç veya dış çatlama sonucunda malzeme ayrılması kırılma olarak adlandırılır. Kırılma,<br />
sünek ve gevrek olmak üzere ikiye ayrılır. Aşağıda çekme deneyindeki kırılma biçimleri<br />
gösterilmiştir.<br />
a) Çok kristalli metallerde gevrek kırılma,<br />
b) Sünek tek kristallerde kayma kırılması,<br />
c) Çok kristalli metallerde sünek çanak-koni tipi kırılma,<br />
d) Çok kristalli metallerde tam sünek kırılma (kesit daralması % 100)<br />
1.2.1.1. Gevrek kırılma<br />
Gevrek kırılmada malzeme, çok az plastik şekil değiştirdikten sonra veya hiç plastik şekil<br />
değiştirmeden iki veya daha çok parçaya ayrılır. Çekme deneyinde bu ayrılma genellikle<br />
ayrılma düzlemleri boyunca oluşur. Ayrılma, normal gerilmenin maksimum olduğu kristal<br />
düzlemleri boyunca meydana gelir. Çekmeye zorlanan çok kristalli bir metalde, gevrek<br />
kırılma yüzeyi makroskopik olarak çekme gerilmesine diktir ve çatlağın taneden taneye<br />
yayılması sırasında ayrılma düzlemlerinin doğrultusu değiştiği için de parlak taneli bir<br />
görünüme sahiptir. Genel olarak düşük sıcaklık ve yüksek şekil değiştirme hızı, özellikle<br />
bazı sıkı düzen hegzagonal ve birçok hacim merkezli kübik metalde, gevrek kırılmayı<br />
teşvik eden faktörlerdir. Gerilme hali de kırılma tipine etki eder (örneğin hidrostatik<br />
basınç sünekliği arttırır. Yüzey merkezli kübik metaller genellikle gevrek kırılmazlar. Buna
karşılık hacım merkezli kübik ve bazı sıkı düzen hegzagonal metallerde ayrılma kırılması<br />
görülür.<br />
1.2.1.2. Sünek kırılma<br />
Sünek kırılma belli bir miktar plastik şekil değişiminden sonra oluşur. Sünek malzemelerin<br />
gerilme-gerinim eğrileri altındaki alan büyüktür yani sünek kırılma gevrek kırılmaya<br />
kıyasla oldukça büyük enerji yutar. Altın ve kurşun gibi çok sünek malzemelerin çekme<br />
deneyinde, kopmadan önce, büzülen kesitin çok küçülmesine ve hemen hemen bir<br />
noktaya dönüşmesine karşılık çoğunlukla kesit belirli bir değere düşünce kopma olur<br />
Sünek kırılma genellikle kayma gerilmesinin maksimum olduğu düzlemler boyunca<br />
oluşur. Sünek kırılmalarda oluşan kırılmaya şeklinden dolayı çanak-koni tipi kırılma denir<br />
Kırılma yüzeyinin kenarlarındaki ve çekme doğrultusuyla 45° açı yapan yüzeye de kayma<br />
yanakları adı verilir. Oksit, sülfür, karbür, silikat gibi bileşikler olan kalıntılar metal ve<br />
alaşımlarda boşluk oluşumuna, dolayısıyla süneklik ve sünek kırılmaya negatif yönde etki<br />
ederler. Bu etki malzemelerin şekillendirilebilme kabiliyeti bakımından olumsuzdur.<br />
Benzer şekilde örneğin dökümde oluşan boşluk ve gözenekler de sünekliğin azalmasına<br />
yol açar. Çeliklerdeki mangan sülfür gibi yumuşak ve dolayısıyla kolay şekillendirilebilen<br />
kalıntılar şekil verme işlemini doğrudan engellemeyerek iş parçasının şekil değişimine<br />
uyarlar. Fakat bu kalıntılar daha sonra malzemenin kullanım özelliklerini etkilerler.<br />
2. BURULMA VE EĞİLME ZORLAMALARI ALTINDA MALZEMENİN DURUMU:<br />
Burulma etkisiyle meydana gelen gerilmeler, göz önünde tutulan noktanın kesit<br />
merkezine olan mesafesi ile doğrudan doğruya orantılıdır.<br />
Deneyde kesiti dairesel olan A ucu ankastre olarak tespit edilmiş olsun. P kuvvetini<br />
uygulayalım. kesitin merkezi olan O noktasından (a) mesafesinde bulunan çift kuvvetler<br />
P* 2a = Mt burulma momentini meydana getirerek silindiri burulma etkisine bırakır.<br />
Burada OD = Od = a dır. Deneyde gerekli tertibat alınarak bu P kuvvetlerinin eğilme<br />
etkilerinin meydana getirmesi önlenir.<br />
Deneyde gerekli tertibat alınarak bu P kuvvetlerinin eğilme etkilerinin meydana getirmesi<br />
önlenir. Deneyde uygulanan P kuvvetiyle B noktası b noktasına gelir. Böyle bir<br />
deformasyon olmasına rağmen dairesel kesitler burulma esnasında yine aynı kalır.<br />
Buradaki Bob açısı burulma açısıdır, çubuğun birim uzunluğuna isabet eden açı<br />
miktarına Bob/1 oranına, prizmanın birim dönme açısı denir ve Q ile gösterilir. Bob = Q<br />
olur. Buradan Bob = Q* l *r yazıla bilinir. Burada (r) kesitin yarı çapıdır. Eğilme<br />
zorlamalarımda ise; malzemeye düşey kuvvetlerin etkisinde kalır. Basit eğilme ve<br />
dairesel eğilme denilen halde kesite herhangi bir kesme kuvveti etkilememektedir. Böyle<br />
bir durum simetrik yüklerin uygulanmasıyla iki kuvvet arasındaki kiriş parçasında elde<br />
edilir.<br />
2.1. Malzemelerin Sünmesi:<br />
Bundan yetmiş sene evvel laboratuarlarda ve şantiyelerde uzun süren mukavemet<br />
deneylerinin yapılması yoluna gidilmiştir. Bu deneylerde sabit ve belirli bir yük uzun süre<br />
devamlı olarak cisimlere uygulanmıştır. Bu şekil zorlama altında cisimlerin çok değişik<br />
mekanik özelliklere sahip olduğu anlaşılmıştır. Hakikatten genel olarak herhangi bir<br />
cisme bir kuvvet uygulanıp bunun uygulanmasına devam edilmesi halinde esas itibariyle<br />
iki türlü deformasyon meydana gelmektedir. Bunlardan ilki kuvvetin uygulanması<br />
anında meydana gelen deformasyon ki buna ani deformasyon denir. İkinci tür<br />
deformasyon ani deformasyon meydana geldikten sonra başlayan ve zamanla birlikte<br />
artmakta olan geciken deformasyondur. İşte bu ikinci tip deformasyonun sünme<br />
denmektedir. Sünme sonunda meydana gelen deformasyon bazı nedenlerle veya bağ
kuvvetleriyle vukuu bulunmaması cisim için bazı gerilmelerin doğmasına sebep olur veya<br />
gerilme yayılış değişmesine yol açar. Cisim malzemenin mukavemetinden küçük olmak<br />
üzere oldukça büyük bir gerilme etkisi altında devamlı bir şekilde bulunuyorsa sünmenin<br />
büyük değerler almasının bir sonucu olarak mukavemetini kaybedebilir. Buradan<br />
cisimlerden sürtünme mukavemeti olarak cisimlendirilecek yeni bir karakteristiğin varlığı<br />
ortaya çıkar. Depremlerin vukuu bulunmasında da sünme sonunda kırılmanın meydana<br />
gelmesi önemli rol oynamaktadır.<br />
2.2. Malzemelerin Yorulması :<br />
Hareketli yüklerin toplam yükün önemli bir oranını teşkil etmesi halinde yapılara değişken<br />
kuvvetler etkilemekte ve bunun sonucunda yapı elemanlarında değişken gerilmeler<br />
meydana gelmektedir. Bu durumda yapı elemanının herhangi bir kesitine ait bir<br />
noktasının ile arasında devamlı olarak değişken bir gerilme etkisi altında kalmasına<br />
yorulma olayı denir. Mühendislik işlerinde yorulma olayı ile sık sık karşımıza çıkan<br />
köprüler özellikle çelik köprü elemanları bu çeşit zorlamaların etkisi altındadır. Raylar her<br />
türlü nakil vasıta dingilileri uçak kanatlan gövdesi ve diğer elemanları yorulmaya maruz<br />
kalmaktadır. Bu gibi hallerde malzemenin yorulma ile ilgili özellikleri göz önünde<br />
tutularak kesit hesapları yapılır. Yorulma konusunda tam anlamıyla bilimsel çalışmalara<br />
Wöhler tarafından başlanılmıştır. Dönel eğilme metodu ile yaptığı deneylerde bulduğu<br />
sonuçlara dayanarak Wöhler veya S-N denilen eğrilerle yorulma ile ilgili, malzeme<br />
karakteristiklerini tanımlamıştır.<br />
Tekrarlı zorlamalar altında malzemenin mukavemeti azalır, çekme mukavemetinin çok<br />
altındaki gerilmeler kırılma oluşabilir. Buna neden olan yorulma olayıdır. Yorulma kırılması<br />
gevrek türde olduğundan nerede ne zaman olacağını kestirmek zordur. Geçmişte birçok<br />
kazalara neden olduğundan üzerine yoğun çalışmalar yapılmış ve halende yapılmaktadır.<br />
Bununla beraber çok değişik etkenlerin rol oynadığı bu karışık olayı yakından<br />
tanımlamakla yorulma kırılmalarını önlemek mümkündür.<br />
Yorulma kırılması yüzeyin ilginç bir görünüşü vardır. Yüzeyde çatlağın başladığı yorulma<br />
odağı ile onu çevreleyen midye kabuğunu andıran aynı merkezli eğriler ve bunların<br />
yanında taneli bir bölge görülür. Çatlak zamanla yavaş yavaş ilerlerken karşılıklı<br />
yüzeylerin sürekli birbirine sürtünmesi sonucu yorulma kırılması yüzeyi parlak görünür.<br />
Çatak ilerleyip geri kalan dolu kesit normal yükü taşıyamaz hale gelince ani kırılma<br />
meydana gelir ve kırılma yüzeyi taneli görünüştedir.<br />
Yorulma olayının nasıl oluştuğu tam olarak açıklanamamış olmakla beraber bu konuda<br />
bilinenler burada özetlenecektir. Yorulma genellikle iç yağıda mevcut kusurlar civarında<br />
oluşan yerel gerilme yığılmalarından kaynaklanır. Bundan dolayı yorulma olayı iç yapıya<br />
çok bağlıdır. İç yapıda bulunan çatlak, çentik boşluk sert parçacık ve ani kesit değişmeleri<br />
civarındaki gerilmeler ortalama gerilmelerden daha büyüktür. Bu gerilmeler etkisinde<br />
yerel plastik şekil değiştirme meydana gelir. Diğer taraftan başlangıçta hiçbir bozukluk<br />
içermeyen yüzeyi parlatılmış üniform kesitli bir metalde elastik sınır altında da<br />
dislokasyonlar yerel olarak hareket ederek kayma bantları oluştururlar. Bu bantlar da<br />
yüzeyde çıkıntılar ve çöküntülerin doğmasına dolayısıyla gerilme yığılmalarına neden<br />
olurlar. Bütün bu hallerde tekrarlı zorlamalar etkisiyle oluşan tersinir olmayan plastik<br />
şekil değiştirme sonucu malzeme pekleşir, gevrekliği artar ani yorulma kırılması meydana<br />
getirir. Yorulma çatlakları genellikle yüzeyde başlar ve içeriye doğru yayılır.<br />
2.2.1. Yorulma Mukavemetine Etkiyen Etkenler<br />
Yorulma mukavemetine etkiyen başlıca etkenler aşağıdaki şekilde sıralanabilir.<br />
Parçanın yüzey işleme kalitesi<br />
Sıcaklık<br />
Çevrenin kimyasal etkisi
Frekans<br />
Gerilme koşulları<br />
Gerilme koşulları sabit kaldığı zaman yukarıdaki ilk dört etkenin yaratacağı sonuçlar ayrı<br />
ayrı saptanabilir. Bunların yanında ayrıca gerilme koşulları da yorulma mukavemetine<br />
etkir. Özellikle çok eksenli gerime hallerinin getireceği şekil değiştirme kısıtlamaları<br />
malzeme ömrünü arttırıcı yönde etkiler.<br />
Yorulma çatlağı çoğu zaman yüzeyde başlayıp içeriye doğru yayıldığından yüzey işleme<br />
kalitesinin önemi büyüktür. Yüzeydeki pürüzler çentik etkisi yaparak çatlak oluşumunu<br />
kolaylaştırır. Yüzey işleme kalitesi arttıkça yorulma mukavemeti büyür.<br />
Sıcaklık genellikle mukavemetleri azaltıcı yönde etkilediğinden yorulma mukavemetinin<br />
de azalması doğaldır.<br />
Normal koşullarda frekansın yorulma mukavemetine etkisi önemsizdir. Bundan dolayı<br />
yorulma deneylerinde deney süresini kısaltmak için yüksek frekanslı gerilme uygulayan<br />
deney makineleri tercih edilir. Hidrolik yorulma makineleri 50 Hz’i geçmediği halde<br />
elektromıknatıslarla kuvvet uygulayan makinelerde bu değer 400 Hz’e kadar<br />
çıkartılmıştır. Çok yüksek frekanslarda plastik şekil değiştirme için daha az zaman<br />
kaldığından genellikle yorulma mukavemeti yaklaşık %10 kadar artar.<br />
Değişken gerilme altında çevrenin kimyasal etkisi daha şiddetli olur, dolayısıyla yorulma<br />
ömrü kısalır. Uygulamada korozyon yorulması önemli sorun yaratabilir. Ayrıca korozif bir<br />
ortamda demir esaslı alaşımların S-N diyagramlarının sürekli azaldığı ve asimptotik bir<br />
değere ulaşmadığı görülmüştür.<br />
Tekrarlı sürünen yüzeylerde korozyon daha etkili olur. Fretting korozyonu denen bu olay<br />
yorulma mukavemeti azalır. Özellikle asma köprülerde çelik kablo ile bağlantı<br />
kelepçelerinin temas yüzeylerinde bu tür korozyon oluşur, bu da köprü ömrünü etkileyen<br />
en önemli olaydır.<br />
Gerilme durumunun yorulma mukavemetine etkisini incelemek için önce ortalama<br />
gerilme ele alınacaktır. Yapı elemanlarına kendi ağırlığından dolayı bir ön statik yük etkir<br />
ve elemanın taşıyacağı tekrarlı yük buna eklenir.<br />
2.2.2. Malzeme Yorulmasının Onarımı Ve Bakımı İçin Malzemenin Kontrolü<br />
Uçak elemanları, motorların çalışması ve değişken genlikli aerodinamik yüklerin etkisi ile<br />
yorulma hasarına maruz kalmaktadır. Yorulma hasarı, yüzeyden başlayan mikro çatlaklar<br />
şeklinde oluşmaktadır. Yüzey düzgünlüğü ve direnci yorulma ömrünü etkileyen önemli<br />
faktörlerdir. Yorulma hasarı belirli bir süre dinamik yüklemeye maruz kalmanın<br />
sonucunda oluşmaktadır. Bu süre malzemenin türüne yüzeyin kalitesine ve dinamik<br />
yükün büyüklüğüne, frekansına bağlı olarak değişmektedir. Kullanım sürecinde yorulma<br />
çatlaklarının oluşması kaçınılmaz olmaktadır. Yüzeyinde çatlakları ve oyukları içeren bir<br />
yapı, ideal bakım periyotlarında, yorulma hasarının mikro boyutta iken tespiti, yapının<br />
emniyeti açısından büyük önem taşımaktadır.<br />
Korozyon yüzey kalitesini bozan bir etken olması nedeniyle, yorulma riskini<br />
arttırmaktadır. Ayrıca yorulma gerilimleri gerilme korozyonuna neden olmaktadır. Bu<br />
nedenlerden dolayı yorulma korozyonu, uçak parçalarını tehtid eden ve hızla ilerleyen<br />
büyük bir hasar olarak tanımlanmaktadır. Korozif etkilerin ve yorulma yüklerinin varlığı<br />
nedeniyle, bakım süreçlerinde riskli bölgelerin korozyon kontrollerinin yapılması, yorulma<br />
ömrünü de etkileyecektir. yorulma sınırlarına sahip olan çelik parçalarda bile, korozif<br />
etkiler altında çalışmaları durumunda yorulma ömürlerinin önemli ölçülerde azaldığı tespit<br />
edilmektedir. Alüminyum 7075 17351 alaşımının, durgun havada ve %3,5 sodyum<br />
klorür içeren solüsyon ortamında gerçekleştirilen, yorulma deneyinde, atmosfer
koşullarında yapılan deneye göre yorulma ömrünün büyük oranlarda azaldığı<br />
görülmektedir.<br />
Uçak yapısında korozyon tespiti ve önlemleri, yapıların yorulma ömürleri bakımdan da<br />
son derece önemli olmaktadır. Yorulma çatlaklarının yüzeylerden başlanması nedeniyle,<br />
tespitinde yüzeye açık süreksizlikler için etkili tüm yöntemler kullanılabilmektedir. Ayrıca,<br />
montaj halindeki yapıların gizli yüzeylerinin kontrolü için radyografi ve ultrasonik kontrol<br />
kullanılmaktadır. Yapıların gözle kontrolü ile makro boyutlu çatlaklar belirlenebilir.<br />
ulaşılması güç olan kısımların yüzey kontrolü için optik aletler kullanılmaktadır. optik<br />
aletlerle mikro seviyedeki yorulma çatlakları belirlenebilir.<br />
Yapımcı firma tarafından gerçekleştirilen prototip testlerinde yorulma çatlaklarının<br />
başlangıç noktaları ve bu çatlaklardaki gelişmelerin incelenmesi, akustik emisyon<br />
sensörlerinin kullanımı ile başarılabilmektedir. Elde edilen bilgiler ışığında programlı<br />
bakım periyotları ve kontrolü gereken kritik noktalar belirlenmektedir.<br />
3. Malzemenin Aşınması:<br />
Bir malzemenin aşınması zamanla gerek sürtünmeyle yorulmayla vb yollarla olabilir. Her<br />
malzemede meydana gelen aşınmada miktarı belli metotlarla ölçülür. Genelde aşınma<br />
sonunda malzemenin ağırlığındaki kayıp hacimdeki değişme ve kalındaki azalma miktarı<br />
bize o maddenin aşındığını gösterir. 4 çeşit aşınma vardır. Adezif aşınma, abrezif aşınma,<br />
korrozif aşınma, yorulma aşınması olmak üzere 4 şekilde aşınır. Yukarıda açıklanan<br />
aşınma türlerinden tamamen farklı bir aşınma şeklide vardır ki, oda erozyondur. Gevrek<br />
cisimlerde maksimum aşınma hızı v = 90 derece için elde edilmektedir.<br />
1- Hareket halinde bulunan cismin geliş hızına<br />
2- Hareket eden cismin boyutuna ve yoğunluğuna<br />
3- Erozyona uğrayan cismin özelliklerine bağlıdır.<br />
4. Pekleşme (Work hardening)<br />
Metallerin uygulanan yükler altında elastik bölgeyi geçerek kalıcı şekil değişimine<br />
uğraması ve buna bağlı olarak mukavemet ve sertlik değerlerinin artmasına pekleşme adı<br />
verilir.<br />
5. Süneklik (Ductility)<br />
Kopma noktasına kadar olan uzama yüzdesi sünekliğin bir ölçütüdür. Uzama yüzdesi ne<br />
kadar fazla ise malzeme o kadar sünektir. Sünek malzemenin karşıtı kırılgan (brittle)<br />
malzeme olarak adlandırılır.<br />
Süneklik şu şekilde tanımlanabilir:<br />
Kırılmadaki % uzama:<br />
veya alan kullanarak kırılmada %kesit azalması :<br />
olarak yazılır. Burada;<br />
A0 : İlk kesit alan<br />
Af : Son alan<br />
l0 : İlk uzunluk<br />
lf : Son uzunluk<br />
değerlerini ifade etmektedir. Genellikle sertlik artınca, süneklik azalır.Malzemeleri sünek<br />
yapmak için:<br />
1. Sıcaklık yükseltilir
2. Hidrostatik basınç yükseltilir. Çok yüksek hidrostatik basınç uygulaması kopmayı da<br />
geciktirir.<br />
Süneklik, gerilim kuvvetinin uygulanmasından önce malzemenin kolaylıkla şekil<br />
değiştirmesini sağlayan veya malzemeye kırılma olmaksızın plastik deformasyon<br />
uygulanmasını sağlayan en önemli özelliktir.Süneklik bükülebilirlik ve ezilebilirlik<br />
istenildiğinde düşünülebilir. Sünek malzemeler kırılmadan önce büyük deformasyon<br />
gösterirler.Genellikle aynı dayanıma ve sertliğe sahip iki malzemeden sünekliği yüksek<br />
olan malzeme tercih edilir. Duruma göre malzemenin sünekliği ile oynanabilir. Örneğin<br />
sıcaklığı arttırarak sünekliği arttırabiliriz. Sıcaklığı azaltarak süneklilik azaltılabilir ve<br />
süneklikten kıranlığa geçiş yapılabilir.<br />
Soğuk şekil verme malzemeleri daha az sünek olmasını sağlar. Soğuk şekil verme sıcak<br />
bir bölgede ve plastik deformasyon elde etmek için belli bir zaman aralığı üzerinde<br />
gerçekleştirilir. kasıtlı veya kasıtlı olmadan metala ilave edilen bazı küçük katışkılar<br />
malzemeyi süneklilikten kırılgan davranışa sürükler. Soğuk şekil verilmiş bir malzemenin<br />
ısıtılması veya metal atomlarının denge haline döndüğü sıcaklığın üzerinde tavlanması<br />
malzemenin sünekliliğini arttıracaktır.<br />
5.1. Çekme Deneyi<br />
Çekme deneyi malzemelerin mukavemeti hakkında esas dizayn bilgilerini saptamak ve<br />
malzemelerin özelliklere göre sınıflandırılmasını sağlamak amacı ile geniş çapta kullanılır.<br />
Çekme deneyi standartlara göre hazırlanmış deney numunesinin tek eksende, belirli bir<br />
hızla ve sabit sıcaklıkta koparılıncaya kadar çekilmesidir. Deney sırasında, standart<br />
numuneye devamlı olarak artan bir çekme kuvveti uygulandığında, aynı esnada da<br />
numunenin uzaması kaydedilir.<br />
Çekme deneyi sonucunda numunenin temsil ettiği malzemeye ait aşağıdaki mekanik<br />
özellikler bulunabilir.<br />
a. Elastisite modülü<br />
b. Elastik sınırı<br />
c. Rezilyans<br />
d. Akma gerilmesi<br />
e. Çekme dayanımı<br />
f. Tokluk<br />
g. % uzama<br />
h. % kesit daralması<br />
Çekme deneyine tabi tutulan numunenin yukarıda belirtilen özelliklerin sıhhatli bir şekilde<br />
ortaya çıkarılabilmesi için, alındığı malzemeyi tam olarak temsil edebilmesi şarttır. Ayrıca<br />
şu hususların bilinmesi de, sonuçların irdelenmesi bakımından gereklidir. [2]<br />
Numunenin alındığı malzemenin :<br />
a) imalat şekli :<br />
Döküm<br />
Kaynak<br />
Sıcak dövme veya haddeleme<br />
Soğuk dövme veya haddeleme<br />
a. İmalat şekline göre yönlenme<br />
b. Tatbik edilen ısıl işlemler<br />
Deney sonuçlarının irdelenmesinde, numunenin alındığı malzemenin durumu yanısıra,<br />
alınan numunede de şu hususları bilinmesi faydalıdır :<br />
a. Numunenin alındığı bölgeler<br />
b. Numunenin alınış şekli<br />
c. Numunenin hazırlanış şekli
Çekme deneyine tabi tutulacak numunelerin şekil ve boyutları standartlarda<br />
belirtilmektedir. Deney sonuçlarının belirli bir standarda uyma zorunluluğu vardır.<br />
Sonuçlar, numune boyut ve biçimine göre değişiklik arz edebilir. Numuneler iki kısımdan<br />
ibarettir.<br />
1) Numunenin baş kısımları : Yük tatbik edilmek için tutulan kısımlardır ve diğer bölgeye<br />
göre daha büyük boyutludur.<br />
2) Numunenin orta kısmı : Yük tatbik edildiğinde deformasyonun yer alması arzu edilen<br />
daha küçük boyutlu bölgedir. Deney sonuçları bu kısımda yapılan ölçmelerle tespit edilir.<br />
Numunenin bu kısmında, kesit ile uzunluk arasında belli bir ilişki vardır.<br />
d 0 = Numune Çapı<br />
d 2 = Basamak Kısmının Çapı = 1,2 d 0<br />
d 1 = Baş Kısmının Çapı = 1,75 d 0<br />
L v = İnceltilmiş Kısmın Çapı = L 0 + d 0<br />
L 0 = Ölçü Uzunluğu = 5 d 0<br />
L t = Toplam Uzunluk<br />
h = Basamak Kısmının Uzunluğu = d 0<br />
g = Baş Kısmının Uzunluğu = d 0 + 5 mm<br />
6 Tokluk (Toughness)<br />
Tokluk bir malzemenin ani yüklemelere karşı gösterdiği tepkidir. Bir malzemenin kırılana<br />
kadar deforme olabilmesi için ihtiyaç duyulan iş olarak tanımlanır. Malzemeyi kopma<br />
noktasına getirmek için gerekli enerji miktarı tokluğun bir ölçütüdür. Eşdeğer gerilmeeşdeğer<br />
gerinim eğrisi altındaki alan tokluğu verir. Bir malzeme hem tok hem de kırılgan<br />
olamaz. Tokluk değeri Charpt ve Izod Çentik darbe deneyleri ile belirlenir.<br />
6.1. Çentik Darbe Deneyi<br />
Çentik darbe deneyinde amaç, malzemenin bünyesinde muhtemelen bulunacak bir<br />
gerilim konsantrasyonunun (gerilim birikiminin) darbe esnasında çentik tabanında suni<br />
olarak teşkil ettirilip, malzemenin bu durumda dinamik zorlamalara karşı göstereceği<br />
direnci tayin etmektir. Gri dökme demir numunelerinde, malzemenin bünyesindeki grafit<br />
levhacıklar çentik gibi etki yapacaklarından, ayrıca çentik açmağa lüzum yoktur.<br />
Çentikli bir numune zorlandığı zaman, çentiğin tabanına dik bir gerilim meydana gelir.<br />
Kırılmanın başlaması, bu gerilimin etkisi ile olur. Numunenin kırılabilmesi için bu dik<br />
(normal) gerilimin, kristalleri bir arada tutan veya kristallerin kaymasına karşı koyan<br />
kohezif dayanımdan fazla olması gerekir. Numune, plastik biçim değiştirmeğe fırsat<br />
bulamadan bu hal meydana gelirse, buna gevrek kırılma denir. Burada kırılan yüzey, düz<br />
bir ayrılma yüzeyidir.<br />
Deney esnasında, numune kırılmadan önce çoğu zaman plastik biçim değiştirme<br />
meydana gelir. Uygulanan kuvvet etkisi ile normal (dik) gerilime ilaveten, bununla<br />
yaklaşık olarak 45° farklı bir kayma gerilimi etki etmeğe başlar. Kayma gerilimi, kayma<br />
dayanımını (kritik kayma gerilimi) aştığı an, elastik (esnek) özellik sona erer ve plastik<br />
biçim değiştirme başlar. Bu durumda önce plastik biçim değiştirme, daha sonra kırılma<br />
meydana gelir. Buna sünek kırılma hali denir ve kırılma yüzeyi girintili çıkıntılı bir<br />
görünüştedir.<br />
Çentikli darbe deneyleri genellikle, iki türde yapılmaktadır;<br />
Charpy Darbe Deneyi<br />
İzod Darbe Deneyi<br />
Darbe deneyinde, numunenin dinamik bir zorlama altında kırılması için gereken enerji<br />
miktarı tayin edilir. Bulunan değer, malzemenin darbe direnci (darbe mukavemeti) olarak<br />
tanımlanır. Bu deneylerde, Şekil (15.)'de şematik olarak gösterilen sarkaç tipi cihazlardan<br />
faydalanılır. Ağırlığı G olan sarkaç, h yüksekliğine çıkarıldığında potansiyel enerjisi (G X h)
mertebesindedir. Sarkaç bu yükseklikten serbest bırakıldığında, düşey bir düzlem içinde<br />
hareket ederek numuneyi kırar ve aksi istikamette h 1 yüksekliğine kadar çıkar. Böylece,<br />
numunenin kırılmasından sonra sarkaçta kalan potansiyel enerji (G X h 1 ) mertebesinde<br />
demektir.<br />
Sarkacın, numune ile temas haline geldiği andaki potansiyel enerji ile numune kırıldıktan<br />
sonra sarkaçta kalan potansiyel enerji farkı, o numunenin kırılması için gereken enerjiyi<br />
başka bir deyimle, darbe direncini verir. Bu enerji aşağıdaki formülle de gösterilebilir:<br />
Kırılma enerjisi = G (h - h 1 ) = G.L. (cosβ - cosα )<br />
G = Sarkacın ağırlığı (kg)<br />
L = Sarkacın ağırlık merkezinin, sarkacın salınım merkezine uzaklığı (m),<br />
h = Sarkacın ağırlık merkezinin düşme yüksekliği (m),<br />
hı= Sarkacın ağırlık merkezinin çıkış yüksekliği (m),<br />
α = Düşme açısı (derece),<br />
β = Yükseliş açısı (derece),<br />
Darbe direnci (kg-m) veya (kg-m/cm 2 ) cinsinden ifade edilmektedir.<br />
Bu deney tamamen ampirik olduğu ve şartlar değiştikçe malzeme farklı özellik gösterdiği<br />
için numunelerin cihaza uygun bir şekilde yerleştirilmesi, doğru sonuç alma yönünden<br />
önemlidir.<br />
Deney esnasında önce sarkaç, daha önce tespit edilen potansiyel enerjiye sahip<br />
olabileceği bir yüksekliğe çıkarılır. Daha sonra numune, uygun bir şekilde yerleştirilir.<br />
Örneğin, en çok uygulanan Charpy deneyinde numune, mesnetlere tam yaslanacak<br />
şekilde ve çekicin salınım düzlemi ile çentiğin simetri düzlemi 0,5 mm içinde birbirine<br />
çakışacak şekilde yerleştirilir. Bu durum cihaza bağlı, yardımcı bir aletle sağlanabilir.<br />
Numune uygun şekilde yerleştirildikten sonra, okumaların yapıldığı kadranın göstergesi<br />
başlangıç durumuna getirilir ve sarkaç düzgün bir şekilde serbest bırakılır. Sonuç,<br />
deneyden sonra kadrandan okunur.<br />
7. Sertlik (Hardness)<br />
Malzemenin batmaya karşı olan direncidir. Yüksek akma mukavemeti olan metaller<br />
yüksek sertlik değerine sahiptirler. Fakat akma mukavemet değerinden sertlik değeri<br />
hesaplanamaz.<br />
Cisimlerin aşınmaya karşı dayanıklılığı veya aşınma mukavemetiyle ilgili bir özelliği vardır<br />
ki oda sertliktir. Sertliğin cisimlerin diğer özellikleri ile yakın bir ilişkisi vardır. Bir cismin<br />
herhangi bir metotla sert olması bize şu yararları sağlar:<br />
1. Malzemenin kökeni hakkında bilgi edinilir.<br />
2. Malzemenin sertliğinin bilinmesi ile mekanik mukavemetlerinin değeri bulunabilir.<br />
3. Malzemenin işlenme kabiliyeti hakkında oldukça açık bilgiler verebilir.<br />
4. Malzemenin sertliğinin büyük olması, işleme kabiliyetinin küçük<br />
olduğunu gösterir.<br />
Özellikle iki malzemenin aynı olup olmadığını sertlik muayenesi sonunda anlayabiliriz.<br />
7.1. Sertlik Ölçme Deneyi<br />
Malzemeler üzerinde yapılan en genel deney, sertliğinin ölçülmesidir. Bunun başlıca<br />
sebebi, deneyin basit oluşu ve diğerlerine oranla numuneyi daha az tahrip etmesidir.<br />
Diğer avantajı ise, bir malzemenin sertliği ile diğer mekanik özellikleri arasında paralel bir<br />
ilişkinin bulunmasıdır. Örneğin çeliklerde, çekme mukavemeti sertlik ile doğru orantılıdır;
dolayısıyla, yapılan basit sertlik ölçmesi neticesinde malzemenin mukavemeti hakkında<br />
bir fikir edinmek mümkündür.<br />
Sertlik izafi bir ölçü olup sürtünmeye, çizmeğe, kesmeğe ve plastik deformasyona karşı<br />
direnç olarak tarif edilir. Laboratuarlarda özel cihazlarla yapılan setlik ölçümlerindeki<br />
değer, malzemenin plastik deformasyona karşı gösterdiği dirençtir.<br />
Sertlik ölçme genellikle, konik veya küresel Standard bir ucun malzemeye batırılmasına<br />
karşı malzemenin gösterdiği direnci ölçmekten ibarettir. Uygun olarak seçilen sert uç,<br />
tatbik edilen bir yük altında malzemeye batırıldığında malzeme üzerinde bir iz<br />
bırakacaktır. Genel deyimle malzemenin sertliği, bu izin büyüklüğü ile ters orantılıdır.<br />
Bugün laboratuarlarda uygulanan sertlik ölçme yöntemleri şunlardır:<br />
Brinell sertlik ölçme yöntemi,<br />
Rockwell sertlik ölçme yöntemi,<br />
Vickers sertlik ölçme yöntemi,<br />
Mikro- sertlik deneyi.<br />
Sertlik ölçmeleri yapılırken kullanılan ölçme yöntemi ne olursa olsun, numunelerin<br />
üzerinde birkaç ölçme yapılıp ortalamasının alınması gerekir. Yapılan sertlik<br />
ölçümlerindeki değerler birbirinden çok farklı ise, farklı değer ortalamaya dahil edilmeyip<br />
bu farkın mevcudiyeti mutlaka belirtilmelidir.<br />
7.1.1. Brinell Sertlik Ölçme Yöntemi:<br />
Bu ölçme, kalibrasyonu yapılmış bir cihaz kullanarak deneyi yapılacak malzemenin<br />
yüzeyine belirli bir yükün, belirli çaptaki sert malzemeden yapılmış bir bilya yardımıyla<br />
belirli süre uygulanmasından ve sonuç olarak meydana gelen iz’in çapının ölçülmesinden<br />
ibarettir.<br />
Standart deney şartlarında bilya çapı 10 mm, uygulanan yük 3000 kg, tatbik süresi 10-15<br />
sn kadardır. Standard Brinell deneyinde kullanılan yükler 500, 1500 veya 3000 kg. dır.<br />
Yük, malzemeye yavaş yavaş artacak şekilde Uygulanmalı, darbeli yüklemeler<br />
önlenmelidir. Ayrıca yükün numuneye dik gelecek şekilde uygulanmasına dikkat<br />
edilmelidir. Yükün uygulama süresi, yumuşak metalle r dışında genellikle 10 -15<br />
saniyedir. Yumuşak metaller için bu süre 30 saniye ve daha fazla olabilir. Meydana gelen<br />
izin çapı 2,5 - 6,0 mm (Bilya çapının % 25'i ile % 60'ı) arasında olacak şekilde deney<br />
yükü seçilir. İz çapında böyle bir alt sınırın belirtilmesi gereklidir, çünkü iz çapı<br />
küçüldükçe, deneydeki hata nisbeti artar, iz çapının üst sınırı da, bazı deney cihazlarında<br />
ucun hareket miktarı ile sınırlanmıştır.<br />
Meydana gelen izin birbirine dik iki yönde çapı taksimatlı büyüteç ile ölçülür ve Brinell<br />
sertlik değerini tayin ederken bu iki ölçmenin ortalaması kullanılır. İz çapı en az 0,02<br />
mm'lik bir doğrulukta ölçülür.<br />
Belirli malzemenin farklı sertliklerini mukayese edebilmek için o malzemeye ait sertlik<br />
değerlerinin (Tablo 1)’de tavsiye edilen sınırlar içerisinde olabilecek şekilde, tek bir yük<br />
kullanarak ölçülmesi tavsiye edilir.<br />
Tablo 1 – standart Brinell Deneyinde Uygulanan Yüke Göre Tavsiye Edilen Sınır Değerler<br />
Bilya çapı (mm) Yük (Kg) Tavsiye Edilen Sınır<br />
Brinell Sertlik Değeri<br />
10 3000 96 ile 600<br />
10 1500 48 ile 300<br />
10 500 16 ile 100<br />
7.1.2. Rockwell Sertlik Ölçme Yöntemi:<br />
Rockwell sertlik değeri, malzeme üzerine, batıcı bir uç yardımıyla önce sabit belirli küçük<br />
bir yükle bastırıldığında meydana gelen izin dip kısmı başlangıç noktası alınarak, yük<br />
daha yüksek belirli bir derecede arttırılıp daha sonra tekrar önceki yüke dönülmek<br />
suretiyle, başlangıçtaki ize nazaran meydana gelen iz derinliğindeki net artışla ters<br />
orantılı bir sayıdır.
Rockwell deneyi için kullanılan batıcı uçlar belirli çaplarda çelik bilyalarla, özel konik bir<br />
elmas uçtan ibarettir. Rockwell sertlik değerleri daima bir sembol harfle birlikte belirtilir ki<br />
bu sembol harf batıcı ucun tipini, kullanılan yükün miktarını ve kadran üzerinde okunacak<br />
bölümü belli eder.<br />
Bilye tipi batıcı uçlar, 1.588 mm (1/16 inç), 3.175 mm u/8 inç,), 6.350 mm (1/4 inç) ve<br />
12.700 mm (1/2 inç) çapında çelik bilyelerdir. Elmas batıcı uç ise 120 + 0.5° lik bir açı<br />
teşkil eden bir koni ile, tepe noktası 0.2 mm yarı çapında bir küre parçasından ibarettir.<br />
Bilyelerin çapı normal değerden +0.0035 mm den fazla farklı olmamalıdır. Batıcı uç<br />
üzerinde toz, kir, gres ve tufal gibi yabancı maddeler bulunmamalıdır; bulunduğu<br />
takdirde sonuçlara etki eder.<br />
Rockwell sertlik deneyi için (Şekil 2) önce 10 kg.'lık ki yük uygulanarak ilk yükleme<br />
yapılır. Bu suretle uç, malzeme üzerine oturur ve onu yerinde tutar. Siyah rakamlı bölüm<br />
üzerinde kadran sıfıra getirilir ve daha sonra büyük yük uygulanır. Bu büyük yük<br />
uygulanan toplam yük olup, derinlik ölçmesi sadece küçük yükten büyük yüke kadar<br />
artıştan ileri gelen derinlik artışına bağlıdır. Büyük yük uygulandıktan ve kaldırıldıktan<br />
sonra, standart işleme göre küçük yük hala uygulanır durumda iken, kadranın gösterdiği<br />
değer okunur.<br />
Batıcı uç olarak çelik bilye kullanıldığı zaman büyük yük 100 kg olarak alınır, fakat<br />
gerektiği zaman diğer yükler de kullanılır. Ucu küresel konik elmas uç kullanıldığı zaman<br />
büyük yük, genel olarak 150 kg.<br />
Batıcı uç sertliği ölçülecek yüzeye dik gelecek şekilde temas etmelidir.<br />
Numune kalınlığı ne olursa olsun, sertlik bir tek kalınlık üzerinde ölçülmelidir. Kalınlık<br />
arttırma amacıyla üst üste konmuş malzemeler üzerinde ölçülen sertlik değerleri güvenli<br />
sayılmazlar.<br />
Rockwell sertliğinin tayini sırasında meydana getirilen iz, kenara çok yakın olmayacağı<br />
gibi iki iz’de birbirine çok yakın bulunmamalıdır.<br />
7.1.3. Vickers Sertlik Ölçme Yöntemi:<br />
Vickers sertlik ölçme yöntemi, sertliği ölçülecek malzeme parçasının yüzeyine, tabanı<br />
kare olan piramit şeklindeki bir ucun belirli bir yük altında daldırılması ve yük<br />
kaldırıldıktan sonra meydana gelen izin köşegenlerinin ölçülmesinden ibarettir.<br />
Vickers sertlik değeri, piramit şeklindeki dalıcı ucun belirli bir yük altında ve belirli bir süre<br />
uygulanması ile malzeme yüzeyinde meydana getirdiği izin büyüklüğü ile ilgili bir<br />
değerdir.<br />
Meydana gelen iz. taban köşegeni (d) olan kare bir piramittir ve tepe açısı dalıcı ucun<br />
tepe açısının aynıdır = (136°). Vickers sertlik değeri, kg olarak ifade edilen deney<br />
yükünün (mm²) olarak ifade edilen iz alanına bölümüdür.<br />
Vickers sertlik değeri işareti ile beraber bazen uygulanan yük ve yükün uygulama<br />
zamanını belirten sayısal işaretlerde ilave edilir. Örneğin; VSD /30 /20, /30 kg.'lık yükün<br />
20 saniye süre ile uygulanması sonucu elde edilen Vickers sertlik değerini gösterir.<br />
Deneyden sonra Vickers sertlik değerini bulmak için kare şeklindeki izin köşegenlerini<br />
hassas, bir şekilde ölçmek gerekir. Bu ölçme, alete ilâve edilmiş metalürji mikroskobu<br />
sayesinde yapılmaktadır; numune üzerinde meydana getirilen izin görüntüsü mikroskop<br />
yardımıyla ölçme ekranına aktarılır. Ölçme ekranındaki hareketli iki cetvel yardımıyla<br />
köşegenlerin uzunlukları hassas bir şekilde ayrı ayrı ölçülüp ortalaması alınır.<br />
Vickers sertliği ölçüsü, geniş çubuklardan saçlara kadar her ölçüde malzeme çeşidine<br />
uygulanabilir. Genel olarak numunelerin alt ve üst yüzeyleri, yük bindiği zaman numune<br />
hareket etmeyecek veya kaymayacak şekilde düz olmalıdır. Kalınlık olarak da, piramit<br />
dalıcı ucun, numunenin öbür yüzeyinde bir çıkıntı meydana getirmeyecek derecede kalın<br />
olması yeterlidir.
7.1.4. Mikro - Sertlik Deneyi:<br />
Bu deney, özellikle çok küçük numunelerin ve ince saçların sertliklerini ölçmede<br />
elverişlidir. Karbür ize, dekarbürize ve azotla sertleştirilmiş yüzeylerle, elektrolitik olarak<br />
kaplanmış malzemelerin sertlilikleri de bu deney ile tespit edilebilir. Ayrıca, metalik<br />
alaşımlarda fazların sertliklerinin tespitinde, segregasyonların ve cam, porselen, metalik<br />
karbürler gibi çok sert ve kırılgan malzemelerin sertliklerini ölçmede de kullanılır. Deney<br />
malzemesinin sertliğine göre seçilen uygun yükler için, batıcı ucun malzemeye girdiği<br />
derinlik hiç bir zaman “l” mikronu geçmez.<br />
Mikro - sertlik aleti hassas bir alet olup kontrolü otomatiktir. Diğer sertlik ölçme<br />
aletlerinden farklı olan yanı, aletin komple metal mikroskobunu ihtiva etmesidir.<br />
Sertliği ölçülecek numune mikroskobun tablasına oturtulur ve okülerde net görüntü elde<br />
edinceye kadar mikroskop tablası hareket ettirilir. Bundan sonra mikroskop tablası elle,<br />
sertlik ölçen kısmın altına getirilir ve düğmeye basarak sertlik ölçen ucun hareketi<br />
sağlanır. Uç, otomatik olarak numuneye batar ve 20 saniye sonra yine otomatik olarak<br />
geriye döner. Böylece numunenin üzerinde bir iz elde edilir. izin boyutlarını ölçmek için<br />
mikroskobun tablası yine elle objektifin altına getirilir ve okülerden iz gözlenir. Oküler<br />
üzerindeki özel taksimat ile izin boyutları tespit edilir.<br />
Mikro – sertlik deneyi için iki standart uç kullanılır. Birincisi 136º’lik tabanı kare olan<br />
piramit uç (vickers ucu)dur. Diğeri ise knoop ucu diye bilinen 172º 30’lik piramit ucudur.<br />
[1]<br />
136º’lik uç malzeme üzerine kare şeklinde iz bırakmasına rağmen, knoop ucu eşkenar<br />
dörtgen şeklinde bir iz bırakır.<br />
7.1.5. Endüstride Kullanılan Değişik Sertlik Ölçme Yöntemleri :<br />
Şimdiye kadar incelenen sertlik ölçme yöntemleri laboratuar tipi olup, «statik sertlik<br />
ölçme yöntemleri» diye adlandırılırlar. Bu yöntemlerde, özel numunelerin hazırlanması<br />
gerekir. Endüstride sertlik ölçmelerinin daha seri ve daha hızlı yapılması istenir. Bazı<br />
hallerde de ya parçadan numune çıkarma imkanı yoktur veya sertliğin çok büyük parçalar<br />
üzerinde ölçülmesi gerekir. Bu tipteki sertlik ölçmelerini gerçekleştirebilmek için endüstri<br />
tipi cihazlar geliştirilmiştir.<br />
Endüstri tipi sertlik ölçme yöntemleri genellikle «dinamik sertlik ölçme yöntemleri» diye<br />
tanımlanırlar. Çok değişik türdeki cihazları çalışma prensibine göre iki ana grupta<br />
toplamak mümkündür.<br />
a. Darbe etkisi ile sertlik ölçen cihazlar<br />
b. Sıçrama miktarı ile sertlik ölçen cihazlar<br />
Birinci grupta, Brinell deneyine benzer bir yol izlenip Brinell değerleri hesaplanır, ancak<br />
burada kuvvet darbe şeklinde uygulanır. Batıcı uç genellikle çelik bir bilya olup, darbenin<br />
etkisi ile numune yüzeyinde bir iz bırakır, iz çapı 0,1 mm hassasiyetle ölçülerek önceden<br />
hazırlanmış eğri veya tablolar yardımı ile statik Brinell sertlik değerlerine geçilir. Statik<br />
Brinell sertlik değerlerine geçebilmek için her cihaza ait çevrim eğrileri veya tabloları<br />
önceden deneysel olarak hazırlanır. Bu yöntemle genellikle 400 Brinell'in altındaki<br />
sertlikler ölçülebilir.<br />
Bu gruptaki cihazların en tanınmışı ve en yaygın kullanılanı «poldi» çekiçli sertlik ölçme<br />
cihazıdır.<br />
ikinci grupta numune üzerine, belirli bir yükseklikten düşürülen küçük bir ağırlık, numune<br />
yüzeyinde daha çok elastik bir deformasyon yaparak geriye sıçramaktadır. Sıçrama<br />
miktarı, düşen cismin numuneye çarpmasından sonraki elastik enerji miktarı ile orantılı<br />
olup, sertlik ölçmede kriter olarak kullanılmaktadır. Bu açıklamalar sonucunda, yumuşak<br />
malzemelerde sıçrama daza az, sert malzemelerde sıçrama daha fazla olacaktır.
Bu cihazlarda batıcı uç olarak su verilmiş çelik bilya veya küresel elmas uç kullanılır ve<br />
bunlar düşen ağırlığın alt yüzeyine tutturulur. Sıçrama miktarını kolaylıkla ölçmek için<br />
gösterge üzerinde hareket edebilen seyyar ibreden faydalanılır.<br />
Sıçrama miktarına göre sertlik ölçen cihazlar içinde en çok tanınan ve yaygın olarak<br />
kullanılanı, «Shore Skleroskobu»dur.<br />
Bu tip cihazların en önemli avantajı iz bırakmadan sertlik ölçme imkanını ve çok geniş bir<br />
yüzeyde sertlik dağılımını ölçebilme kolaylığını sağlamasıdır.<br />
Yukarıda anlatılan dinamik sertlik ölçme yöntemleri dışında endüstride farklı prensiplerle<br />
çalışan sertlik ölçme yöntemleri de mevcuttur. Bunlar içinde önemli bir yöntem bilinen<br />
sertliklerde uçlar taşıyan bir seri kalemle sertlik tayin etmektir. Bu yöntem genellikle sert<br />
malzemelere uygulanır. Kalemler artan sertlik sırasına göre numune yüzeyine sürtülüp<br />
malzemenin çizilip çizilmediği kontrol edilir. Malzemenin sertliği, numuneyi çizen ilk<br />
kalemle ondan, önceki kalemin sertliği arasındadır.<br />
Endüstriyel tipteki cihazlarda sertlik ölçümü, laboratuar tipi statik sertlik ölçme<br />
cihazlarına oranla daha kabadır zira deneyin yapılışı esnasında küçük hatalar yapmaktan<br />
genellikle kaçınılmamaktadır.
ÇELİK ÇEŞİTLERİ<br />
Çeliklerin Karbon Oranına Göre Sınıflandırılması<br />
Düşük Karbonlu Çelikler<br />
Bu celikler, % 0,25 oranına kadar karbon içerirler ve çok yumuşak ve yumuşak<br />
çelikler olmak üzere iki gruba ayrılırlar.<br />
a. Çok Yumuşak Çelikler: % 0,07 ile % 0,15 arasında karbon içerirler ve soğuk<br />
şekillendirmeye elverişlidirler<br />
b. Yumuşak Çelikler: % 0,15 ile % 0,25 oranında karbon içerirler Çok yaygın<br />
olarak kullanılan alaşımsız çeliklerdir.Çok iyi kaynak edilebilirler ancak su<br />
verme yöntemiyle iyi sertleştirilemezler.<br />
Orta Karbonlu Çelikler<br />
Bu çelikler, % 0,25 ile % 0,55 oranları arasında karbon içerirler. Isıl işlem<br />
için çok uygun çeliklerdir. Yani, bu çeliklerin yapı ve özellikleri ısıl işlemle<br />
büyük ölçüde değiştirilebilir. Bu çelikler, karbon oranlarına göre genel<br />
dövme çelikleri, mil çelikleri ve aşınmaya dayanıklı çelikler olmak üzere üç<br />
gruba ayrılır<br />
a. Genel Dövme Çelikleri: % 0,25 ile % 0,35 arasında karbon içerirler.<br />
b. Mil Çelikleri: % 0,35 ile % 0,45 oranları arasında karbon içerirler. Mil, tel ve<br />
dingil yapımında kullanılırlar<br />
c. Aşınmaya Dayanıklı Çelikler: % 0,45 ile % 0,55 arasında karbon içerirler. Ray,<br />
ray tekerleği, silindir ve pres kalıplarının yapımında kullanılırlar.<br />
Yüksek Karbonlu Çelikler<br />
% 0,55 ile % 0,9 arasında karbon içerirler. Yüksek mukavemet ve aşınma<br />
dirençi gerektiren yerlerde kullanıllırlar. Kullanım alanına örnek olarak, pres<br />
kalıp blokları gösterilebilir.<br />
Yüksek Karbonlu Takım Çelikleri<br />
Bu çelikler % 0,9 ile % 1,6 oranları arasında karbon içerirler. Yüksek aşınma<br />
direnci ve yüksek mukavemet gerektiren yerlerde kullanılırlar. Kullanım<br />
yerlerine örnek olarak torna kalemi ve matkap uçları verilebilir.<br />
Çeliklerin Kimyasal Bileşim Esas Alınarak Sınıflandırılması<br />
1. Alaşımsız Çelikler<br />
C harfi ve ortalama yüzde karbon oranının yüz katı ile gösterilirler. Örneğin,<br />
bileşiminde % 0,35 karbon bulunan alaşımsız ve sakinleştirilmiş oksijen<br />
konverter çeliği: OS C 35 şeklinde gösterilir. Ortalama karbon oranı % 0,45<br />
olan alışımsız çelik C 45 şeklinde gösterilir. Karbon (C) işaretinden sonra<br />
gelen küçük harfler ise alaşımsız çeliğin türünü gösterir. Örneğin; ortalama
karbon oranı % 0,45 olan alaşımsız asal çelik Ck 45 şeklinde, % 0,53<br />
oranında kabon içeren ve yüzeyi sertleştirilebilen alaşımsız çelik ise Cf 53<br />
şeklinde gösterilir.<br />
2. Alaşımlı Çelikler<br />
Alaşımlı çelikler alaşım miktarına göre veya esas alaşım elementine göre<br />
sınıflandırılabilir.<br />
2.1 Alaşım Miktarına Göre<br />
a. Az Alaşımlı Çelikler: Bu tip çeliklerin gösteriminde C işareti kullanılmaz.<br />
Ortalama yüzde karbon oranının yüz katı yazıldıktan sonra, oran sırasına göre<br />
alaşım elementlerinin simgeleri ve bu elementlerin Tablo 1 deki ve katsayılarla<br />
çarpılarak tam sayıya yuvarlatılmış ortalama yüzde oranları belirtilir.<br />
Tablo 1 Az alaşımlı çeliklerin Türk Standartları’na göre gösteriminde kullanılan<br />
katsayılar.<br />
Alaşım Elementi Katsayısı<br />
Cr, Co, Mn, Ni, Si, W<br />
4<br />
Al, Be, Cu, Pb, Mo, Nb, Ta, Ti,<br />
V, Zr<br />
10<br />
P, S, N, Ce, C<br />
100<br />
B<br />
1000<br />
Örneğin bileşiminde % 0,20 C ve % 1,25 Mn bulunan az alaşımlı<br />
çelik 20 Mn 5, bileşiminde % 0,15 C ve % 0,75 Cr bulunan az<br />
alaşımlı asal çelik 15Cr3 ve bileşiminde % 0,15 C, % 1 Cr ve % 0,40<br />
Mo bulunan az alaşımlı çelik ise 15 Cr Mo 44 şeklinde gösterilir.<br />
b. Otomat Çelikleri: Karbon oranı az alaşımlı çeliklerde olduğu gibi yazılır.<br />
Çelikte S, Mn, Pb ve P elementlerinden hangileri varsa bu sırayla gösterilir ve<br />
yanlız kükürdün ortalama yüzde oranı yüz ile çarpılarak belirtilir. Örneğin;<br />
bileşiminde % 0,45 C, % 0,20 S ve % 0,15 - % 0,30 Pb bulunan otomat çeliği<br />
45SPb20, bileşiminde % 0,09 C, % 0,15 - % 0,30 S, % 0,90 - % 1,30 Mn ve %<br />
0,15 - % 0,30 Pb bulunan otromat çeliği ise 9SMnPb23 şeklinde gösterilir.<br />
c. Yüksek Alaşımlı Çelikler: Yüksek alaşımlı çeliklerin gösterimi için en başta X<br />
harfi kullanılır. Karbon oranı, az alaşımlı çeliklerde olduğu gibi yazılır ve<br />
alaşım elementlerinin herbirinin gerçek yüzde oranı kendi simgesinden sonra<br />
belirtilir. İkinci derecede önemli olan alaşım elementlerinin oranları<br />
gösterilmeyebilir. Örneğin; bileşiminde % 0,08 C, %18Cr ve % 8 Ni bulunan<br />
yüksek alaşımlı çelik X 8 Cr 18 Ni 8 şeklinde gösterilir.<br />
2.2 Esas Alaşım Elementine Göre
a. Manganlı Çelikler: Mangan bütün ticari çeliklerin, oksijeni gidermek<br />
ve kükürtle karıştırılarak küresel MnS oluşturmak için % 0,25’den - %<br />
1’e kadar bir dizi şeklinde eklenir. Manganın maliyet üzerindeki artış<br />
etkisi ile bağlantılı olarak mukavemetteki artış göz önünde tutulursa diğer<br />
alaşım elementlerine göre en etkili olan mangandır. Bu nedenle yumuşak<br />
çelikten daha yüksek dayanım ve kaynaklanabilirlik gerektiğinde, % 1.6 -<br />
% 1.9 arasında Mn içeren çelikler yaygın olarak kullanılmaktadır. Düşük<br />
alaşımlı manganlı çeliklerin AISI 13xx serisi % 0.30’dan % 0.45’e varan<br />
karbon ve % 1.75 mangan nominal düzeyine sahiptir. Bu 13xx çelikleri<br />
sade karbonlu çelik karşılıklarında daha yüksek dayanıma ve<br />
sertleştirilebilme özelliğine sahiptir ve dingiller, şaftlar, vitesler ve<br />
otomobiller için hareket kolları ve tarım aletleri için kullanılırlar.<br />
13xx alaşımlı çeliklerin sertleşebilme özelliği 13xx sade karbon<br />
çeliklerden biraz daha yüksektir. Bu da 13xx alaşımlarında mangan<br />
içeriğinin nominal % 1.75’e çıkmasının bir sonucudur. 1340 alaşımının<br />
IT diyagramı Şekil 4.10’da gösterilmiştir. 1340 alaşımlarının IT<br />
diyagramları birbirleri ile karşılaştırıldığında 1340 alaşımında dönüşüm<br />
sınırları biraz sağa doğru taşınmıştır. Mangan difüzyon hızını azaltarak,<br />
östenitin, ferrite – perlite dönüşümünü yavaşlatır. Bu nedenle, karbonlu<br />
çeliklerin sertleştirilebilme özelliğinde artış olur. Aynı zamanda mangan<br />
karbonlu çeliklerdeki perliti incelterek dayanımlarını da yükseltir.<br />
Manganın perliti inceltme davranbışı Şekil 4.11’de östenitlenmiş ve<br />
havada soğutulmuş AISI 1340 çeliği mikroyapısında açık bir şekilde<br />
görülmektedir.<br />
Karbonlu çeliklerin mangan miktarı yaklaşık % 2’yi aştığında çelik<br />
kırılganlaşır. Buna karşın mangan içeriği yaklaşık % 12’ye ve karbon<br />
içeriği yaklaşık % 1.1’e yükseldiğinde çelik östenitik durumdan hızlı<br />
soğutulursa östenitik yapı oda sıcaklığında dönüşmeden kalır. Hadfield<br />
manganlı çeliği olarak bilinen bu alaşım 1982’de geliştirilmiş ve ilk<br />
yüksek alaşımlı çelik olmuştur. Östenitik şartlardaki bu çelik yüksek bir<br />
hızda pekleştiği için özellikle yüksek darbe gerilimleri altında aşınmaya<br />
karşı dirençlidir.<br />
Sade karbonlu çeliklerin mukavemetlendirilmesinde maganın etkisi<br />
üç kısma ayrılabilir. Bunlar, katı eriyik mukavemetlenmesi, tane boyutu<br />
inceltme ve perlit oranını arttırma etkileridir. Mangan östenit ve ferrit<br />
içinde eriyebilir ve katı eriyik mukavemetlenmesiyle karbonlu çeliklerde<br />
ferriti mukavemetlendirebilir. % 0.015 karbon çeliği için % 2’ye kadar<br />
mangan içeriğinin bir fonksiyonu olarak mukavemetlenme uzantısı Şekil<br />
4.12’de gösterilmiştir. Manganın perliti inceltme ve perlit oranını arttırma<br />
etkisi Şekil 4.12’de gösterildiği gibi düşük karbonlu çeliklerin<br />
mukavemetini oldukça arttırır. Bir 1340 çeliğinin temperlenmesi üzerine<br />
sertlikteki artışta % 1.75 Mn’nin tüm etkisinin 1040 karbonlu çeliği ile
karşılaştırılması Şekil 4.13’de gösterilmiştir. 1330 ve 1340 alaşımlarının<br />
su verme ve temperlenmeden sonraki mekanik özellikleri Tablo 4.5’de<br />
1340 çeliğinin normalleştirme ve tavlamadan sonraki mekanik özellikleri<br />
ise Tablo 4.6’da verilmiştir.<br />
b. Molibden Çelikleri: Dayanımı ve sertleşebilirliği iyileştirmek için sade<br />
karbonlu çeliklere küçük miktarlarda molibden eklenir. Tablo 4.10’da hali<br />
hazırda kullnılan düşük alaşımlı molibdenli çeliklerin 40xx serilerinin<br />
kimyasal kompozisyonları ve uygulamaları verilmiştir. Bu çeliklere eklenen<br />
molibden miktarı (ve hemen hemen bütün standart alaşımlı çeliklere)<br />
yaklaşık %0.25’le sınırlandırılmıştır. Çünkü bu miktarın deneysel olarak<br />
iyileştirilmiş tokluk, sertleşebilirlik ve daynım özellikleri için optimum<br />
olduğu bulunmuştur.<br />
40xx serilerinin düşük laşımlı çelikleri öncelikle oto endüstrisinde karbürleme<br />
sınıfları olarak kullanılırlar. Bu çelikler yoğunlukla olarak arka aks dişlileri ve<br />
otomatik güç aktarma parçaları için kullanılırlar.<br />
4047 alaşımı, en dayanıklı ve sertleşebilir olduğu için alaşımlı çelik serileri için<br />
örnek olarak alınacaktır.<br />
ferrit + perlit dönüşümü sürekli soğuma dönüşüm diyagramında (Şekil<br />
4.19) esasen sağa, aşağıya kaydırır. Sonuç olarak arttırılmış beynitik<br />
oluşum miktarı üretilir. Alaşımsız % 0.40 C çeliği östenitleme<br />
sıcaklığından soğutulduğunda normal olarak ferrit ve perlite dönüşür.<br />
Sadece hızlı soğuma ile orta (beynitik) yapıları oluşturulabilir.<br />
Başlangıçta %0.25 Mo - %0.47 C çeliği difüzyon kontrollü östenit<br />
Havada soğutulmuş 4047 alaşımının (kesit ½ inç) mikro yapısı ötektoid<br />
öncesi ferrit ve ince perlitten oluşmuştur (Şekil 4.20). Bu alaşım için<br />
östenitleme sıcaklığından soğuma hızı, fırında soğutmada olduğu gibi<br />
düşürüldüğünde Şekil 4.21’de göstewrildiği gibi perlit kabalaşır.<br />
% 0.25 molibdenin 1040 karbon çeliğine eklenmesi temperleme<br />
sırasında yumuşama işlemini Şekil 4.22’de gösterildiği gibi bir miktar<br />
engeller. Büyük molibden atomları Fe3C’e girer ve difüzyonu<br />
engelleyerek Fe3C’nin birleşme hızını yavaşlatır. Buna karşın 4047<br />
alaşımındaki molibdenin küçük miktarı temperleme sıcaklığının<br />
arttırılmasıyla dayanımda hızlı bir düşüşe neden olmaz. (Şekil 4.22) 4047<br />
alaşımının sertleşebilirliği aynı karbon içeriğiyle yalnızca sade karbonlu<br />
çeliklerin biraz üzerine yükseltilir.<br />
d. Krom – Molibden Çelikleri: 41xx alaşım serisinin oluşturmak için küçük<br />
miktarda (% 0.13 – 0.20) molibdenin yanı sıra % 0.5 – 0.95 oranında krom<br />
eklenir. Krom eklenmesi aynı karbon miktarına sahip sade karbonlu çeliklerin<br />
sertleşebilirlik, mukavemet ve aşınma direncini daha da arttırır. Buna karşın
düşük alaşımlı yapı çeliklerine kromunilave edilmesi bu çeliklerin aynı şartlar<br />
altında temper kırılganlığına hassasiyet eğilimini arttırır. Tablo 4.11’de çok<br />
önemli 41xx alaşım çeliklerinin kimyasal komposizyonları ve tipik<br />
uygulamalrı verilmiştir.<br />
Krom ve molibdenli düşük alaşımlı çelikler iyileştrimiş<br />
sertliklerinden dolayı martenzit oluşturmak için suda soğutmanın<br />
yerine yağda soğutulabilir. Yağda soğutma yavaş olduğu için sıcaklık<br />
gradyantları ve hacimce çekilmeden kaynaklanan iç gerilimler ve su<br />
verme sırasındaki genleşme, çarpılma ve çatlak eğilimleri azaltılabilir.<br />
4140 alaşımının sürekli soğutma dönüşüm diyagramı Şekil<br />
4.24’de gösterilmiştir. % 0,40 C çeliğinin faz dönüşümünü modifiye<br />
etmekte molibdenin etkisi kromun ilavesi ile özellikle de bu miktar %<br />
0,7’yi aştığında genişletilmiştir. Östenitten martenzite ve östenitten<br />
beynite dönüşüm için sıcaklık ve zaman aralığı genişletilmiş ve krom<br />
ilavesiyle Bs sıcaklığı düşürülmüştür. Çelik alaşımının sertleşebilirliği<br />
de krom ilavesi ile artırılır ve krom – molibdenli çelik alaşımlarında<br />
östenitten perlite dömüşümde büüyk bir erteleme vardır. Şekil 4.24<br />
4140 CCT diyagramını Şekil 4.19 – 4047 karşılaştırınız.<br />
4140 alaşımının mikro yapısı blok ferrit ve kaba perliti<br />
sınırlayan ferritten oluşmuştur (Şekil 4.25). 843 °C’de östenitlemeden<br />
ve yağda soğutmadan sonra martensitik bir yapı (Şekil 4.26) ve 315<br />
°C’de müteakip temperleme ince temperlenmiş martensitik yapı<br />
oluşturur. (Şekil 4.27). ne yazık ki optik mikroskopta bu alaşımların<br />
ince yapısını çok az kısmı gösterilmiştir. Krauss Materkowski ve<br />
Schupmann TEM mikroskopu kullanarak düşük alaşım çeliklerinin<br />
ince mikro yapısı hakkında daha çok bilgi elde etmişlerdir.<br />
Bu araştırmacılar düşük laşımlı çeliklerde çıta martenzit olarak<br />
adlandırılan martenzitin ince birim paketlerinden oluştuğunu<br />
göstermişlerdir (Şekil 4.28). bir paketteki çitaların veya birimlerin<br />
yönlenmesi sınırlandırılır ve genellikle bir paketteki büyük çitaların<br />
hacimleri sadece bir yönlenmeye sahiptir.<br />
d. Nikel – Krom – Molibdenli Çelikler<br />
e. Nikel – Silisyum – Krom – Molibden Çelikleri<br />
Çeliklere Uygulanan Isıl İşlemler<br />
Genel anlamda ısıl işlem; metal veya alaşımlara istenilen özellikleri<br />
kazandırmak amacıyla katı halde uygulanankontrollü ısıtma ve soğutma işlemleri<br />
olarak tanımlanır. Isıl işlemin Türk Standartlarındaki (TS 1112) tanımı ise; katı<br />
haldeki metal veya alaşımlara belirli özellikler kazandırmak amacıyla bir veya
daha çok sayıda, yerine göre birbiri peşine zamanlanarak uygulanan ısıtma ve<br />
soğutma işlemleri olarak verilmektedir.<br />
Çeliklere uygulanan bütün temel ısıl işlemler östenit fazının dönüşümü ile<br />
ilgilidir.Dönüşüm ürünlerinin türü, bileşimi ve metalografik yapısı çeliğin<br />
fiziksel ve mekanik özelliklerini büyük ölçüde etkiler. Başka bir deyişle; bir<br />
çeliğin fiziksel ve mekenik özellikleri içerdiği dönüşüm ürünlerinin cinsine,<br />
miktarına ve metalografik yapısına bağlıdır.<br />
Çeliğin ısıl işlemine östenitleştirme ile başlanır. Östenitleştirme için çelik<br />
malzeme, alt krıtik sıcaklık çizgisinin üzerinde bir sıcaklığa kadar ısıtılır. Çoğu<br />
durumlarda, çeliğin belirlenen belirtilen sıcakliğa kadar ısıtılmasında seçilen<br />
ısıtma hızı, ısıl işlem çevrimindeki diğer faktörlere göre daha az önem taşır.<br />
Ancak, çarpılmanın önlenebilmesi için soğuk şekil değişimine tabi tutulmuş,<br />
yani aşırı ölçüde iç gerilme içeren malzemelerin, gerilmesiz malzemelere göre<br />
daha yavaş ısıtılması gerekir. Ayrıca, kesit değişikliği gösteren parçaların<br />
ısıtılması sırasında ince ve kalın kesitlerdeki ısınma veya sıcaklık artış hızları<br />
arasındaki farklar da dikkate alınmalıdır. Sıcaklık etkisiyle parçada meydana<br />
gelebilecek çarpılmayı en aza indirmek için, ince kısımların kalın kısımlara göre<br />
daha yavaş ısıtılması gerekir. Isıl işlem sırasındaki hasar riskini azaltmak<br />
amacıyla çelikler genelde yavaş ısıtılırlar.<br />
Östenitleştirme; çeliğin alt kritik sıcaklık çizgisinin üzerindeki uygun bir<br />
sıcaklığa kadar yavaşça ısıtılıp, yapısının tamamen östenite dönüşmesine kadar<br />
tavlanması anlamına gelir. Ötektoid altı çelikler üst kritik sıcaklık çizgisinin 40 –<br />
60 °C üzerindeki sıcaklıklarda östenitleştirme işlemine tabi tutulurlar. Üst kritik<br />
sıcaklık çizgisinin altındaki sıcaklıklarda ise çelik içerisinde ötektoid dışı ferrit<br />
bulunur ve bu fazın oranı çeliğin karbon oranına bağlıdır. Ötektoid dışı ferrit su<br />
verme işleminden sonra da yapıdan aynen kaldığından, çelik içersinde yumuşak<br />
bölgelerin oluşmasına neden olur ve böylece malzemenin sertleşmesi engellenir.<br />
Ötektoid üstü çelikler ise, alt kritik sıcaklık çizgisi ile bu çeliklere üst kritik<br />
sıcaklık çizgisi(Acm) arasındaki sıcaklıklarda östenitleştirilir. (Acm) çizgisi ani<br />
olarak yükseldiğinden, bütün yapıyı östenitleştirmek için çok yüksek sıcaklıklara<br />
cıkmak gerekir. Ancak, östenitleştirme işleminin çok yüksek sıcaklıklarda<br />
yapılması durumunda çelikte çarpılma, çatlama, oksidasyon dekarbürizasyon ve<br />
tane büyümesi gibi istenmeyen durumlar meydana gelebilir. Bu nedenle çelikler<br />
olabildiğince düşük sıcaklıklarda östenitleştirilirler.<br />
1. Yumuşatma Tavı<br />
Genel anlamda; istenilen yapısal, fiziksel ve mekanik özellikleri elde etmek<br />
ve talaş kaldırmayı veya soğuk şekillendirmeyi kolaylaştırmak amacıyla metal<br />
malzemelerin uygun sıcaklıklara kadar ısıtılıp, gerekli değişiklikler sağlanıncaya
kadar bu sıcaklıkta tutulması ve sonradan yavaş soğutulması işlemine tavlama<br />
denir.<br />
Şekil 1.1 Tavlama işleminin şematik gösterimi<br />
Yumuşatma tavı ise sertliği azaltmak, talaş kaldırmayı kolaylaştırmak veya<br />
döküm ve dövme parçalarındaki iç gerilimleri gidermek amacıyla, ötektoid altı<br />
çelikleri (Ac3) ötektoid üstü çelikleri ise (Ac1) çizgilerinin üzerindeki belirli<br />
sıcaklıklara kadar ısıtıp, iç yapılarını östenite dönüştürdükten sonra fırın<br />
içerisinde tutarak çok yavaş soğutma işlemidir. Tavlama işlemi, bazı çeliklerde<br />
tane küçültmek ve çeliklerin elektrik ve manyetik özelliklerini iyileştirmek<br />
amaçları için de uygulanır. Östenitleştirmeden sonraki soğuma işlemi çok yavaş<br />
olduğundan, yumuşatma tavı için demir – sementit (Fe - Fe3C) denge diyagramı<br />
kullanılabilir.<br />
% 0,2 C içeren iri taneli ötektoid altı bir çelik parçanın tanelerinin tavlama<br />
işlemi ile nasıl inceldiğini işleyelim. Tavlama işlemi sırasında söz konusu çeliğin<br />
iç yapısında meydana gelen değişimler Şekil 1.2’de gösterilmiştir. İşlemin<br />
değişik aşamalarında çelik parçada oluşan iç yapılar aşağıda verilmektedir.<br />
a. İlk veya orjinal yapı iri ferrit ve perlit tanelerinden oluşmaktadır.<br />
b. Ac1 çizgisinin hemen üzerindeki bir sıcaklıkta perlit ince taneli<br />
östenite dönüşürken, ferrit yapıda aynen kalır.<br />
c. Ac3 çizgisinin üzerindeki sıcaklıkta yapı tamamen ince taneli östenite<br />
dönüşür.<br />
d. Parça oda sıcaklığına soğutulduğununda, ince ferrit taneleri ile küçük<br />
perlit bölgelerini içeren bir iç yapı oluşur.<br />
% 0,2 C içeren iri taneli çelik parçanın Ac1 sıcaklığına kadar ısıtılması sırasında<br />
iç yapıda herhengi bir değişme olmaz. Ac1 sıcaklığında ise perlit bölgeleri<br />
ötektoid reaksiyon sonucunda ince taneli östenite dönüşür. Ancak ferrit taneleri<br />
değişmeden yapıda aynen kalır. Çelik bu sıcaklıktan soğutulursa tane boyutunda<br />
herhengi bir değişme olmaz. Ac1 ile Ac3 sıcaklıkları arasında ısıtmaya devam<br />
edildiğinde, iri ferrit taneleri ince östenit tanelerine dönüşür. Ac3 sıcaklığının<br />
üzerindeki sıcaklıklarda ise, çeliğin iç yapısı tamamen ince taneli östenite<br />
dönüşür. Bundan sonra bu çelik fırında soğutulduğunda, ötektoid dışı ince ferrit<br />
taneleri kaba lamelli perlit bölgelerinden oluşan bir iç yapı elde edilir. Buradan;<br />
ötektoid altı çeliklerin yumuşatma tavına tabi tutulabimeleri için Ac3 çizgisinin<br />
üzerindeki uygun sıçaklıklarda tavlanmalarının gerekli olduğu sonucu<br />
çıkmaktadır.
Şekil 1.2 % 0,2 C içeren çeliğin iç yapısında tavlama işlemi sırasında<br />
meydana gelen değişimlerin şemtik gösterimi.<br />
Ötektoid üstü çelikler Ac3,1 çizgisinin yaklaşık 50 °C üzerindeki<br />
sıcaklıklarda östenitleştirme işlemine tabi tutulurlar. Bu sıcaklıklarda tutulan<br />
çelikler, östenit ve sementit fazlarını içerir. Bu sıcaklıklardan çeliklere su<br />
verildiğinde sementit parçaçıkları yapıda aynen kalır. Yapıdaki sementit fazı<br />
sertliği azaltmadığı gibi, çeliklerin aşınma dirençlerinide artırır. Bu nedenle<br />
ötektoid üstü çeliklerin tamamen östenitleştirilmesine gerek yoktur.<br />
Mn ve Ni gibi alaşım elementleri Ac1 sıcaklığını düşürdükleri gibi, denge<br />
denge diyagramının ötektoid noktasınıda sola, yani düşük karbon oranına doğru<br />
kaydırırlar. Bu alaşım elementleri, ötektoid altı çeliklerin östenitleştirme<br />
sıcaklığını da düşürürler. Bazı alaşım elementleri ise Ac1 sıcaklığını yükseltir.<br />
Genelde, alaşım elementleri östenit oluşum hızını azaltırlar.<br />
Ötektoid altı çeliklerin sağlıklı biçimde ısıl işleme tabi tutulabilmeleri için<br />
önce homojen bir östenit yapıya sahip olmaları gerekir. Bunun için,<br />
östenitleştirme sıcaklığına kadar ısıtılan çelik mazemelerin her 25 mm’ si için bir<br />
saatlik bir süre o sıcaklıkta tavlanmaları tavsiye edilir. Çelikler için tavlama<br />
sıcaklık aralıkları Şekil 1.3’ deki diyagram üzerinde gösterilmiştir.<br />
Şekil 1.3 Alaşımsız çeliklere uygulanan yumusşatma, normalizasyon,<br />
küreselleştirme ve sertleştirme işlemleri için tavlama sıcaklık aralıkları<br />
Ötektoid altı çeliklerin yumuşatılması için tavlama işlemi, Ac3 çizgisinin en az<br />
10 °C üzerindeki sıcaklıklarda yapılır. Yumuşatma tavına tabi tutulan ötektoid altı<br />
çelikler ötektoid dışı ferrit ile kaba lamelli perlitten oluşan bir yapı sergilerler. Bu<br />
çeliklere ait tipik bir iç yapının şematik resmi Şekil 7.4’ de görülmektedir.<br />
Şekil 1.4 Yumuşatma tavına tabi tutulan ötektoid altı çeliklerde tipik bir iç<br />
yapının şematik resmi<br />
Ötektoid üstü çelikler ise Ac3,1 çizgisinin en az 10 °C üzerindeki bir sıcaklıkta<br />
tavlanırlar. Yumuşatma tavına tabi tutulan ötektoid üstü çeliklerin iç yapıları, kaba<br />
lamelli perlit alanları ile bunları çevreleyen ötektoid dışı sementit fazından oluşur.<br />
Bu çeliklere ait tipik bir iç yapının şematik resmi Şekil 1.5 de görülmektedir. Bu<br />
yapıdaki perliti çevreleyen sementit ağı sert ve gevrektir. İç yapıda kalın ve sert<br />
tane sınırlarının bulunması, çeliklerin talaşlı yöntemle işlenmelerini zorlaştırır. Bu<br />
nedenle yumuşatma tavı, ötektoid üstü çeliklere son işlem olarak uygulanamaz.<br />
Yumuşatma tavına tabi tutulan çeliklerin iç yapılarında bulunan ferrit – perlit veya<br />
perlit – sementit oranları mealografik yöntemle belirlendikten sonra bu çeliklerin<br />
yüzde karbon oranları yaklaşık olarak bulunabilir.
Şekil 1.5 Yumuşatma işlemine tabi tutulan ötektoid üstü çeliklerde oluşan iç<br />
yapının şematik resmi<br />
2. Normalizasyon Tavı<br />
Normalizasyon tavı genelde tane küçültme, homojen iç yapı elde etmek ve<br />
çoğunlukla mekanik özellikleri iyileştirmek amacıyla ötektoid altı çelikleri<br />
(Ac3) ve ötektoid üstü çelikleri (Acm) dönüşüm sıcaklıklarının yaklaşık olarak<br />
40 – 50 °C üstündeki sıcaklıklara kadar ısıtıp, tavladıktan sonra fırın dışındaki<br />
sakin havada soğutma işlemidir. Normalizasyon tavının belli başlı amaçları:<br />
a. Tane küçültmek<br />
b. Homojen bir yapı elde etmek<br />
c. Ötektoid üstü çeliklerde tane sınırlarında bulunan kabür ağını tağıtmak<br />
d. Çeliklerin işlenme özelliklerini iyileştirmek<br />
e. Mekanik özellikleri iyileştirmek<br />
f. Yumuşatma tavına tabi tutulmuş çeliklerin sertlik ve mukavemetlerinin<br />
artırmak şeklinde sıralanabilir.<br />
Bu nedenlerle normalizasyon tavı, çeliklere uygulanan son ısıl işlem olabilir.<br />
Normalizasyon tavı için soğutma işleminin fırının dışında ve sakin havada<br />
yapılması nedeniyle soğutma hızında meydana gelen artış, hem östenitin<br />
dönüşümünü, hem de en son elde edilen iç yapıyı bir kaç yönden etkiler. Havada<br />
soğutma dengesiz soğutma olduğundan, normalize edilmiş çeliğin iç yapısında<br />
bulunan ötektoid dışı sementit ve perlit oranlarını hesaplamak için demir –<br />
sementit denge diyagramı kullanılmaz. Havada soğutma sırasında ötektoid dışı<br />
fazların oluşumu için yeterli zaman olmadığından, normalize edilen ötektoid altı<br />
çelikler yumuşatma tavına tabi tutulan çeliklere göre dahadüşük oranda ötektoid<br />
dışı ferrit, ötektoid üstü çelikler ise daha düşük oranda otektoid dışı sementit<br />
içerirler. % 0.5 oarnında karbon içeren çeliğin normalize edilmiş durumdaki iç<br />
yapısı Şekil 1.6 da görülmektedir. Bu yapıda bulunan ötektoid dışı ferrit, perlit<br />
alanlarını çevrelemektedir.<br />
Şekil 1.6 % 0.5 C içeren normalize edilmiş durumdaki iç yapısı<br />
Havada soğutma işlemi, ötektoid altı çeliklerde ötektoid noktayı sola, yani<br />
düşük karbon oranına doğru, ötektoid üstü çeliklerde ise sağa, yani yüksek<br />
karbon oranına doğru kaydırır. Örneğin karbon oranı % 0.5 olan alaşımsız çelik<br />
yumuşatma işleminden sonra yaklaşık % 62 oranında perlit ve % 38 oranında<br />
ötektoid dışı ferrit içerir. Aynı çelik normalize edildiğinde; ancak % 10 oranında
ötektoid dışı ferrit içerdiği görülür. Normalizasyon işleminden sonra beyaz<br />
görünümlü ötektoid dışı ferrit, koyu renkli perlit bölgelerini çevreleyen bir ağ<br />
oluşturur.<br />
Yumuşatma tavına tabı tutulan ötektoid üstü çeliklerin yapısında oluşan<br />
sementit ağının, bu çeliklerin mukavvemetini düşürdüğü bilinmektedir.<br />
Normalizasyon tavı ötektoid üstü çeliklerdeki sementit ağının parçalanmasını ve<br />
bazı durumlarda da büyük ölçüde giderilmesini sağlar. Bu nedenle normalize<br />
edilen çeliklerin mukavemetinde artış görülür.<br />
Normalizasyon tavında, parçanın havada soğutulması nedeniyle nispeten<br />
yüksek soğuma hızı elde edilir. Genelde, soğuma hızı arttıkça östenitin dönüşüm<br />
sıcaklığı düşer ve daha ince perlit elde edilir. Dolayısıyla, normalize edilen<br />
çelikte yumuşatma tavı görmüş çeliğe göre daha ince ve yüksek oranda perlit<br />
oluşur. Yumuşatma tavı ve normalizasyon işlemleri sonucunda elde edilen<br />
perlitik yapılar arasındaki fark Şekil 1.7’de görülmektedir.<br />
Şekil 1.7 Yumuşatma Tavı ve Normalizasyon İşlemleri Sonucunda Elde<br />
Edilen Perlitik Yapılar Arasındaki Farkın Şematik Gösterimi<br />
Ferrit çok yumuşak, sementit ise çok sert bir farktır. Normalize edilen çeliğin<br />
yapısında bulunan sementit katmanlarının birbirine yakın veya sık olarak<br />
dizilimleri nedeniyle çeliğin sertliği artar. Yumuşatma tavı ile elde edilen kaba<br />
perlitin sertliği 10 RSD – C civarında iken, normalize edilen perlitin sertliği<br />
yaklaşık 20 RSD – C değerine ulaşır. Yukarıda belirtildiği gibi, dengesiz soğuma<br />
sayılan hızlı soğuma ötektoid noktayı, ötektoid altı çeliklerde düşük karbon<br />
oranına doğru (sola), ötektoid üstü çeliklerde ise yüksek karbon oranına doğru<br />
(sağa) kaydırır. Normalize edilen çelikler, yumuşatma tavı gören çeliklerden<br />
daha ince ve daha yüksek oranda perlitik yapı içerirler. Bu nedenle, normalize<br />
edilen çeliklerin sertlik ve mukavemeti yumuşatma tavına tabi tutulan çeliklerin<br />
söz konusu değerlerinden önemli ölçüde yüksek olur. Tablo 1.1’de bazı<br />
çeliklerin yumuşatma tavına tabi tutulmuş ve normalize edilmiş durumlardaki<br />
mekanik özellikleri verilmektedir.<br />
3. Küreselleştirme Tavı<br />
4. Gerilim Giderme Tavı ve Ara Tavı<br />
5. Menevişleme<br />
6. Martemperleme<br />
7. Ostemperleme<br />
8. Çeliklere Uygulanan Yüzey İşlemleri
a. Sementasyon<br />
b. Nitrürasyon<br />
c. Alevle Yüzey Sertleştirme<br />
d. Endüksiyonla Sertleştirme