26.Sayı - Hacibektaslilar
26.Sayı - Hacibektaslilar
26.Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SERÇEÞME<br />
AHMET AKAR<br />
Uyamadım Ki<br />
tarafa, yasaklı tarafa geçmek, tersine dönüşümü gerektirir: Tektanrıcı dinlerin egemen olduğu<br />
Ortaçağ koşullarında, egemene ve egemenin ilahi ideolojisi durumundaki tektanrıcılığa göçer/<br />
yarı göçer ve köylü temelli toplumsal tepki, ‘bu dünyayı terk et- öbür dünyayı terk et – hiç durma<br />
terk ettiğin yeri de terk et’ üçlemesiyle dile getirilen ‘üç terk’ ya da ‘üçlü fi rar’ tasarımıyla<br />
bu dönüşümü yaşama geçirmiştir. İnanmak için doğaüstüne başvuru yolu terkedilmiş, varlığa<br />
ya da varlığın içine yönelme benimsenmiştir. İşte Bedreddin miras olarak kendisine devredilen<br />
bu anlayışın üzerine önce metafizik Tanrı’ya, sonra da egemene isyanı örgütlemiştir ya da<br />
örgütlenen isyan ona bağlanmıştır.” (s. 50–51)<br />
Esat Korkmaz, Bâtinî inancı ve düşüncesi çevresinde Bedreddinîlik’i yorumlarken sürekli karşıtı<br />
(Sünni ortodoks inancı) ile ilişki ve çelişkisini göz önüne seriyor. Bu iki tasarımın Tanrı inancını<br />
karşılaştırarak temel ayırıcı özelliklerini ortaya çıkarmaya çalışıyor:<br />
“Sünni ortodoks inançta Tanrı, âlemden ayrı ve mutlak yaratıcıdır. Bâtinîlik ise Tanrı’yla âlemi<br />
birleştirir; Tanrı âlemin belirişidir; Tanrı’nın görünüşe çıkmış biçimi olarak algılanan âlem,<br />
Tanrı’nın kendisidir. Bu nedenle insan âlem-i sugra (küçük âlem); Tanrı ise Âlem-i ekber’dir<br />
(büyük âlem). Ortodoks inancın varlığı, yaratan ve yaratılan diye ikiye ayırmasına karşın, Anadolu<br />
bâtinîliği varlığı bir bütün olarak görür. İkilik ortadan kalkar, doğada görülenler Tanrı’nın<br />
tecellisidir ve ancak onunla vardır; yaratan da yaratılan da birdir. Bir yaratma değil, bir belirme<br />
söz konusudur. Her şey Tanrı’dır; demek ki yaratan da yaratılan da yoktur; sadece bir tanrısal<br />
varlaşma vardır; maddesel dünya, tanrılık varlığının görünümüdür.” (s. 56)<br />
Esat Korkmaz incelemesinde, Bedreddinî hareketin dönemin Yahudi ve Hıristiyan toplulukları<br />
üzerindeki etkisini de belirtiyor. 14.-15. yüzyıllarda batı Anadolu’da yaşayan Yahudilerin Bedreddin-Börklüce<br />
ve Torak Kemal’in temsil ettiği bâtini-heterodoksi harekete katılarak “Müslümanlaşmalarını”<br />
nesnel gerçekliği içinde dile getiriyor. Hıristiyan-Yahudi ve Müslüman toplulukları bir<br />
araya getirebilen bâtinî anlayışın her üç dinle ilişkisini örneklerle gösteriyor.<br />
Günümüzde Bedreddin düşüncesinin izlerini hangi alanlarda bulabiliriz? “Şeyh Bedreddin ve<br />
Vâridât”ta buna da yanıt buluyoruz:<br />
1. Dinler ve mezhepler arasında ayrım gözetmemek: Lâiklik.<br />
2. Şeyh Bedreddin’in “Yarin dudağından gayrı her şeyde, her yerde ortak olmak” biçiminde<br />
dile getirdiği üretim araçlarının halkın ortak kullanımına açılması: Sosyalizm.<br />
Esat Korkmaz, bu olguya tarihsel diyalektikten doğru bir biçimde bakarak “komünizm” diyor<br />
ve şöyle gerekçelendiriyor:<br />
“Sosyalizmi de öteleyen ve insanlığa kesin kurtuluş getirecek olan toplumsal tasarımı yaşama<br />
dayatmakla hiç ölmeyecek olan bir rüyayı ezilen-sömürülen Anadolu insanına, dünya halklarına<br />
armağan ettiler. Bu bile başlı başına bir devrimdir.” (s. 74)<br />
3. Türk, Rum, Yahudi halkların bir düşünce çevresinde birleştirilmesi: Halkların kardeşliği.<br />
Görüldüğü gibi Bedreddinî düşüncesi ve eylemi, Fransız Devrimi’nden ve Paris Komününden<br />
çok önceleri, insanlığa azımsanamayacak zenginlikte bir deneyim sunmuştur. Bu düşlere bugün<br />
için eskimiştir denilebilir mi? Ya da bu düşlerin bugün için gerçekleştirilmesi çok mu ütopiktir?<br />
Esat Korkmaz, kitabının ikinci bölümünde Şeyh Bedreddin’in ünlü yapıtı “Vâridât”ı inceliyor.<br />
İncelemesinde İsmet Zeki Eyuboğlu’nun yönteminden yola çıkarak metni paragraf paragraf ele<br />
alıp yorumluyor. Her terime, her kavrama açıklık kazandırıyor. Tasavvufî bir metni yorumlamak<br />
için gerekli bilgi ve birikime sahip olduğu için bu zorlu işin üstesinden başarıyla geliyor.<br />
* * *<br />
Bedreddinî düşüncesi özelinde, engin bâtinî felsefesinden günümüzde yararlanmaya gelince...<br />
Kuşkusuz bu iş, çağını tamamlamış tarikat örgütlenmeleri kurarak Ortaçağ’a yeniden dönmek<br />
biçiminde algılanamaz. Zaten Esat Korkmaz’ın da böyle bir önerisi yoktur.<br />
Bâtinî düşünce dizgesi üzerinde yukarıda kısaca duruldu. Peki, bu alandan edebiyatta nasıl<br />
yararlanabiliriz?<br />
Türk edebiyatında, Bedreddin ve eylemini konu alan Nâzım Hikmet’in “Simavna Kadısıoğlu<br />
Şeyh Bedreddin Destanı”ndan sonra birkaç çalışma daha yapılmıştır. Şiir alanında en başarılı çalışma,<br />
Hilmi Yavuz’un “Bedreddin Üzerine Şiirler” (1975) adlı yapıtıdır. Kendisi de bir felsefeci<br />
olan Hilmi Yavuz, Bedreddin’i usta soyutlamalar, özgün imge ve imajlarla başarılı bir biçimde<br />
yorumlamıştır.<br />
Orhan Asena, “Simavnalı Şeyh Bedreddin” (1969) adlı oyununda, Bedreddin’i sahneye taşıdı.<br />
Erol Toy, iki ciltlik “Azap Ortakları” (1973) romanında Şeyh Bedreddin’i ele aldı. Adları anılan<br />
birkaç çalışmanın dışında, Türk edebiyatının bu alanda ne denli yetersiz olduğu görülüyor. Esat<br />
Korkmaz’ın incelemesinin bu alana da devinim kazandıracağına inanıyoruz. Bedreddin düşüncesi<br />
ve inancını derli toplu biçimde anlatan Esat Korkmaz’ın bu çalışmasının edebiyatçıları yeni şiirler,<br />
oyunlar, öykü ve romanlar yazmaya isteklendirmesini umuyor ve diliyoruz.<br />
Ayrıca, “Şeyh Bedreddin ve Vâridât”tan öğrendiğimize göre (s. 31, 5. dipnot) Esat Korkmaz<br />
yayımlanmamış bir çalışmasında Kahire Mukattem Tepesi’ndeki Kaygusuz Abdal dergâhında,<br />
Kaygusuz-Bedreddin ve İbn Haldun’u entelektüel bir tartışmanın içine soktuğunu öğreniyoruz.<br />
Bu çalışmanın yayımlanmasını da merakla bekliyoruz. Umuyoruz ki Cengiz Aytmatov’un “Kıyamat”<br />
(Kader Ağı) adlı romanında İsa ile dönemin Romalı yöneticilerini tartıştırdığı gibi, Esat<br />
Korkmaz da başarılı bir diyalog yazmıştır.<br />
“Anadolu aydınlanması”nın tüm insanlığı aydınlatması umuduyla...<br />
Hak nasip eyledi cihana geldim<br />
Hal bilmez elinden muzdarip oldum<br />
Ferhat gibi benlik dağların deldim<br />
Yine bir katara uyamadım ki<br />
Müminler bir koçu kurban edermiş<br />
Kurban Hüseyin’dir serini vermiş<br />
Pirim incinsen de incitme demiş<br />
Onun için cana kıyamadım ki<br />
Aşık çile çeker kara bahtlıdır<br />
Seven gönül her dem kanaatlıdır<br />
Erenler sohbeti baldan tatlıdır<br />
Tatlı muhabbete doyamadım ki<br />
Hubyar Sultan ile Pir Sarı Saltık<br />
Kul Himmet üstatla ummana daldık<br />
Pir Sultan Abdal’dan icazet aldık<br />
Verdiğim ikrardan cayamadım ki<br />
Ahmet Akar canım dostuma feda<br />
Mevlam beni dosttan etmesin cüda<br />
Beni benden almış ol gani Hüda<br />
Yine de bana ben diyemedim ki<br />
ÂŞIK BERRARİ (HASAN ÖZTÜRK)<br />
Bu Dem<br />
İlmin yücesine erişilemez<br />
Ulu mertebeyle görüşülemez<br />
O şehre destursuz girişilemez<br />
Pir-i Hünkârımdan aldım bu demi<br />
Gülbenk okuyalım pirler aşkına<br />
Dolu gezdirelim Birler aşkına<br />
Üçler Beşler Onikiler aşkına<br />
Aşkı ikrarımdan aldım bu demi<br />
Yalan ile uca varan olmadı<br />
Olsa da temelli duran olmadı<br />
Berrari’yi hırslı gören olmadı<br />
Şerri inkârımdan aldım bu demi<br />
ÂŞIK MAHRUMİ<br />
Dilin Baldır<br />
Ay gibi gül cemal oldukça<br />
Seni gören niye mestan olmasın<br />
Can alıcı gözler sende oldukça<br />
Seni seven niye candan olmasın<br />
Kudretten çekilmiş kaşların keman<br />
Ok kirpikler oynar vermiyor aman<br />
Dilin baldır dudak derdime derman<br />
Seni soran niye kurban olmasın<br />
Benim için güneş iki gözlerin<br />
Kıblem kabem oldu o mah yüzlerin<br />
Nere baksam seni görür gözlerim<br />
Kul Mahrumi niye bayram olmasın<br />
Ocak-Şubat 2007 13