Denim Kumaş Sektör Profili 2003 - ITO
Denim Kumaş Sektör Profili 2003 - ITO
Denim Kumaş Sektör Profili 2003 - ITO
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
1.ÜRÜN TANIMI VE KAPSAMI<br />
1.1ÜRÜN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ<br />
520942 ve 521142 G.T.İ.P numarasında işlem gören <strong>Denim</strong> <strong>Kumaş</strong>,sadece çözgü<br />
iplikleri boyanan dokuma şayak kumaşıdır. Adını,ilk dokunduğu yer olan Fransa”nın<br />
güneyindeki De Nimes şehrinden almaktadır.<br />
<strong>Denim</strong> jeans ise,hem çözgü hem de atkı iplikleri boyanmış olarak dokunmakta olup, adı,<br />
ilk üretildiği yer olan İtalya”nın Cenova şehrinden gelmektedir.<br />
<strong>Denim</strong> jeans efsanesi gerçekte 19.yüzyıl ortalarında başlamıştır. Altına hücumun en<br />
yoğun olduğu dönemde Oscar Levi-Strauss California”ya gelmiş ve çadır ile yük arabası<br />
örtüsü yapımında kullanılan brandadan dayanıklı pantolon yapmaya karar vermiştir.<br />
O günden beri,farklı kumaşların,şekillerin ve işlemlerin kullanılmasıyla bu orijinal<br />
kavramda sayısız gelişmeler olmuş, denim kumaşın orijinal kalitesine yeni<br />
yumuşaklık,esneklik,konfor ve dayanıklılık getirmek için kumaş alanında, pamuk, lycra,<br />
elestan, viskoz ve polipropilen gibi yeni liflerle birleştirilmiştir.<br />
Bunun yanı sıra moda dünyasındaki akımlara ayak uydurmak için şekiller de düzenli<br />
olarak değişmiş, düşük beller, kabarık ve kıvrımlı dikiş yerleri denim giysileri hazır giyim<br />
dünyasının tam ortasına yerleştirerek,üreticilere de geniş bir işleme yelpazesi oluşturmuştur.<br />
Taşla yıkanmış,ağartılmış,aşırı boyanmış, sökük veya yırtık modelleriyle denim kumaş<br />
orijinal görüntüsünü de radikal olarak değiştiren bir dizi yenilik içererek günlük giyim<br />
pazarının başlıca dayanağı haline gelmiştir.<br />
1.2. JEAN (DENİM) KUMAŞI KULLANIM ALANLARI<br />
Spor tarz giyecek üreten firmaların üretim ve satış kapasitelerinin %90 ‘ını jean<br />
kumaştan işlenen ürünler oluşturmaktadır.<br />
Geçmişte ekonomik ve dayanıklılığı için tercih edilen ve günlük yaşantımızda hafta<br />
sonları kullanılabilen jeanler artık günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuş, spor<br />
kıyafetlerin yanı sıra gece kıyafetlerinde, ayakkabı, terlik ve çanta üretiminde de kullanılır<br />
olmuştur.<br />
Her müşteri profiline hitap edebilen jean ürünlerinin sınıflandırılamamış olması,<br />
üreticileri, sürekli yeni arayışlara yönlendirmekte, tüketici taleplerine adapte olabilmek için<br />
sektörde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Markalar bu talebi, koleksiyonları güncelleyerek<br />
karşılamakta, yani tasarımlar ve alternatif kullanım alanları geliştirmek suretiyle rekabeti<br />
yoğun olan bu pazarda hayatta kalabilme savaşı vermektedirler.<br />
1
2.SEKTÖRÜN GELİŞİMİ VE POTANSİYELİ<br />
2.1. DÜNYA’DA JEAN (DENİM) SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ VE<br />
TÜRKİYE’DEKİ YANSIMALARI<br />
Yüzyıllar önce Amerika’da altın arayanların tercihi olan jean, 20’nci yüzyıla<br />
damgasını vurmuştu. Modern bireyin vazgeçilmezi, gençler için isyankarlığın sembolü haline<br />
gelen, gündelik hayatın bir parçası ve dünya üzerinde yüzlerce değişik firmanın ürettiği<br />
binlerce çeşidi olan jeanin, günümüze gelindiğinde tahtının sallanmaya başladığı<br />
görülmektedir. Özellikle demir perde ülkelerinin dağılarak yeni yönetim düzenine geçişle<br />
ortaya çıkan talep patlaması sonucu altın çağını yaşayan jean sektörü doyum noktasına gelmiş<br />
gibi gözükmektedir. Artık son günlerde Avrupa piyasasında jean tartışılmakta, Moda<br />
fuarlarında jean ürünlerinin ya da denim kumaşlarının yerini polyesterler, gabardinler keten<br />
kumaşlar almaktadır.<br />
Ülkemizde ise Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu bavul ticaretinin de etkisiyle<br />
tekstil ve özellikle jean sektöründe kapasite patlaması yaşanmıştır. Bu dönemde altın çağını<br />
yaşayan sektör dünyanın ikinci büyük üreticisi konumuna gelmiştir.<br />
Günümüze gelindiğinde ise yaklaşık 900 markanın yer aldığı Türk jean pazarı<br />
Avrupa’da yaşanan moda değişikliklerinden henüz etkilenmemiş gözükmektedir. Ülkemizde<br />
kişi başına ortalama jean kumaş tüketiminin 70 cm olduğu tahmin edilen pazarın henüz<br />
doyuma ulaşmadığı tahmin edilmekle birlikte, son dönemlerde muazzam büyüyen pazarın<br />
yeterli olgunluğa eriştiği, dolayısıyla önümüzdeki yıllarda bir düşüşün yaşanmasının<br />
muhtemel olduğu endişesi de bazı üreticilerce ifade edilmektedir.<br />
Bununla beraber jeanin kendini yeniden keşfetme konusunda büyük yetenek<br />
sergilediği ve gardıropların vazgeçilmez giysisi olmaya devam edeceği de bir gerçektir.<br />
3.SEKTÖRÜN GÜNCEL DURUMU VE PERFORMANSI<br />
Yaş, cinsiyet ve sosyal statü sınırlaması olmayan, 7’den 77’ye çok geniş bir alıcı<br />
kitlesi bulunan jean, bu avantajları ile hazır giyim sektörünün en büyük kurtarıcısı olmuştur.<br />
Hazır giyim sektöründe zaman zaman farklı ürünlerin, kumaş ve stillerin rekabeti ile<br />
karşılaşsa da jean üreticileri tarzlarını kısa sürede değiştirip, çeşitliliği artırma esnekliğine<br />
sahip olmaları dolayısıyla savaştan her zaman galip çıkmışlardır.<br />
Öteden beri dalgalı bir trend izleyen ve istikrarsız bir piyasaya sahip denim kumaş<br />
üretimine karşılık, denim kumaştan üretilen giyim sektörü üretim sürekli artan bir trend<br />
göstermektedir.<br />
200 milyon metre üretim kapasitesi bulunan ancak toplam kapasitenin ancak % 30<br />
luk kısmı kullanılan ülkemizde denim kumaş üretimi istikrarlı bir seyir izlememektedir.<br />
1997 yılında 119.4 milyon metre seviyesine ulaşan <strong>Denim</strong> kumaş üretimi, 1999 yılında<br />
ekonomik krizin de etkisiyle 73.9 milyon metreye düşmüş, 2001 yılında 148.6 milyon metre<br />
kumaş üretimi ile rekor seviyelere ulaşırken 2002 yılına geldiğinde tekrar 85.6 milyon metre<br />
seviyelerine kadar düşmüştür.<br />
2
DENİM KUMAŞ ÜRETİMİ<br />
YILLAR MİKTAR(BİN METRE) DEĞER(MİLYAR TL)<br />
1994 81.070 8.885<br />
1995 94.231 20.277<br />
1996 108.261 34.257<br />
1997 119.408 58.924<br />
1998 94.062 82.590<br />
1999 73.969 88.650<br />
2000 101.804 205.238<br />
2001 148.558 573.108<br />
2002 85.584 395.546<br />
Kaynak:DİE<br />
1990 lı yılların başında üretimimiz talebi karşılamayıp ithalat söz konusu iken 2000’li<br />
yıllara gelindiğinde üretim, artmış satışlar ise azalmıştır. Bunun en önemli nedeni ise moda<br />
da ibrenin jean’i terk etmesi olarak gösterilebilir.<br />
Dış pazarda ve denim kumaş üretimindeki bu olumsuz gelişmelere karşılık,<br />
ülkemizdeki genç nüfus, şehirleşmenin gelişimi ve pazarın yeterince doymamış olması<br />
dikkate alınacak olursa jean tüketiminin bir süre daha artacağını söylemek mümkün<br />
görülmektedir.<br />
Türkiye’de jean pazarının hacmini net olarak ortaya koyan bir istatistik olmamakla<br />
birlikte, kumaş tüketiminden yola çıkarak 20-35 milyon adetlik bir pazar varlığından söz<br />
edilebilir. Dokuz yüz civarında tescilli markanın olduğu pazar iki kategoride<br />
değerlendirilmektedir. Düşük gelir gruplarına hitap eden markalar pazarın % 50’sinde söz<br />
sahibi olup, geri kalan % 50’lik kısımda ise Türk denim sektörünün en fazla ihracat yapan<br />
büyük firmaları yer almaktadır.<br />
DENİM KUMAŞ<br />
İHRAÇ EDEN İLK ONBEŞ FİRMA<br />
SIRA NO FİRMA ADI<br />
1 EXSA EKSPORT SAN.MAML.İST.<br />
2 GAP G.DOĞU TEKS.SAN.VE TİC.<br />
3 ORTADOĞU TEKS.TİC.VE SAN.AŞ.<br />
4 ORTA ANADOLUTİC.VE SAN.İŞLET<br />
5 KARDENİM TEKS.VE KONF.SAN.<br />
6 KARADENİZ ÖRME SAN.VEDIŞ.TİC<br />
7 BJ TEKS.TİC.VE SAN.AŞ.<br />
8 KİPAŞ K.MARAŞ İPL.PAM.<br />
9 YEŞİLKAYA TEKS.SAN.VE DIŞ.TİC<br />
10 BAYINDIR TEKS.VE DERİ SAN.TİC.<br />
11 ERAK GİY.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ.<br />
12 REALTEKS.SAN.VE DIŞ.TİC.<br />
13 BEŞ-MAR GIDA TEKS.SAN.VETİC.<br />
14 AKC TEKS.GID.PETROL ÜRÜ.SAN.<br />
15 PANORAMA DERİ VE TEKS.SAN.<br />
Kaynak:İTKİB<br />
3
4. DIŞ TİCARET<br />
90 lı yıllardan bu yana dalgalı bir seyir izleyen denim kumaş ihracatına karşın,<br />
ithalatımız sürekli artan bir trend göstermiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde ihracatımız da<br />
artan bir seyir göstermekle beraber ithalatımızın daha fazla arttığı görülmektedir.<br />
İhracatımızın her zaman yüksek olduğu bu sektörde son yıllarda iç piyasada jean tüketiminin<br />
büyük boyutlara varması hem denim kumaş ihracatını olumsuz etkilemiş hem de ithalatımızı<br />
daha fazla artırmıştır. 1994 yılından bu güne ihracatımız 2 kat artarken ithalatımız 10 kat<br />
artmıştır.<br />
DENİM (KOT)KUMAŞI DIŞ TİCARETİ(BİN DOLAR)<br />
YILLAR İHRACAT İTHALAT<br />
1994 87.667 32.105<br />
1995 117.240 88.471<br />
1996 139.651 86.850<br />
1997 113.610 95.215<br />
1998 98.510 99.270<br />
1999 73.466 89.467<br />
2000 101.626 117.357<br />
2001 173.788 204.633<br />
2002 178.349 343.662<br />
Kaynak:DİE<br />
4
5.SEKTÖRDEKİ YAPISAL VE GÜNCEL SORUNLAR VE<br />
BEKLENTİLER<br />
5.1.SEKTÖRÜN İÇSEL NİTELİKLİ SORUNLARI<br />
a) Aşırı kapasite: 1980 sonrası benimsenen ihracata yönelik büyüme stratejisi<br />
çerçevesinde önemli yatırımların gerçekleştirilmesi ve ihracatta büyük artışlar yaşanmasının<br />
ardından 1996 yılı başında hayata geçen gümrük birliği öncesinde oluşan iyimser beklentiler<br />
sektörde büyük ve plansız bir yatırım patlaması yaratmıştır. Böylece artan kapasite<br />
ihracatçılar arasında rekabeti arttırarak ihraç fiyatlarının düşmesine yol açmıştır. Bu olumsuz<br />
süreç henüz sona ermeden ortaya çıkan 2001 yılı ekonomik krizi sonucunda çok sayıda firma<br />
kapanmış, yatırımlar atıl duruma gelmiştir.<br />
b) Ölçek sorunu: Tekstil sektöründe aşırı kapasite yanında önemli bir sorun da işletme<br />
ölçeğiyle ilgilidir. Bu sorun iki boyutta kendini göstermektedir. Ülkemizde kurulmuş<br />
bulunan büyük ölçekli işletmeler artan sezonlar ve esnek üretim sisteminin getirdiği<br />
değişimlere uyumda ciddi sorunlar yaşarken, küçük ölçekli işletmelerde ölçek ekonomilerinin<br />
getirdiği avantajlardan yararlanamamaktadır. Böylece post-fordist üretimin gerektirdiği<br />
optimum ölçekten uzak işletmelerin hayatlarını sürdürebilmesi güçleşmekte ve çok büyük<br />
dönüşüm maliyetleri ortaya çıkmaktadır.<br />
c) Zayıf sermaye yapısı: Türkiye’de birçok sektörde olduğu gibi, tekstil sektöründe de<br />
firmaların sermaye yapısı oldukça zayıftır. Uzun yıllar devam eden enflasyonun ve vergi<br />
mevzuatının da körüklediği bu durum, firmaların bir taraftan özsermaye/yabancı sermaye<br />
oranının çok düşük olması, diğer taraftan da yabancı sermayenin daha çok kısa vadeli<br />
kaynaklardan oluşması şeklinde bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bu durum firmaların maliyetleri<br />
içinde finansman maliyetlerinin önemli oranda artmasına, dolayısıyla da faiz oranlarındaki<br />
değişmelere çok duyarlı olmasına neden olmuştur.<br />
d) Dış girdi bağımlılığı: Tekstil sektörü başlangıçta makine ve boyar maddeler, son<br />
yıllarda da pamukta dışa bağımlı hale gelmiştir. Bu durumda ucuz olduğu sanılan emek<br />
avantajıyla rekabet avantajı sağlamak güç olmaktadır. Ayrıca, dış girdi bağımlılığı kur<br />
dalgalanmalarının firmaların maliyetleri, karları dolayısıyla varlıklarını sürdürebilmeleri<br />
açısından kilit değişken haline getirmiştir.<br />
e) Fason üretim(markalaşamama): 1980’li yıllarda büyük oranda fason üretici<br />
konumunda olan tekstil sektörü geçen zaman içinde markalaşma konusunda gerekli adımları<br />
yeterince atamamış, bu nedenle düşük kar marjıyla üretim yapmak durumunda kalmıştır.<br />
Doğu bloğunun yıkılması ve Doğu Avrupa ülkelerinin de bu sektöre yatırım yapması<br />
nedeniyle artan rekabet kar marjlarını hayli geriletmiştir. Bu nedenle fason üretim yoluyla<br />
ihracat her geçen gün zorlaşmaktadır. Bu tür şirketler çok ciddi sorunlarla karşılaşmış, daha<br />
da karşılaşacaklardır.<br />
f) Haksız rekabet: Kayıt dışı faaliyette bulunan firmaların varlığı nedeniyle dürüst<br />
çalışan firmalar özellikle iç piyasada önemli ölçüde haksız rekabete maruz kalmaktadır. Bu<br />
tür firmalar sigortasız işçi çalıştırmaları ve vergi ödememeleri nedeniyle elde ettikleri maliyet<br />
avantajları nedeniyle daha düşük fiyata mal satmakta ve böylece haksız kazanç sağlamaktadır.<br />
Haksız rekabet ayrıca, telif ve patent hakları kanununa aykırı davranarak başka firmalara ait<br />
5
markaların kullanılması nedeniyle de ortaya çıkmaktadır. Gerekli denetimlerin yapılmaması<br />
nedeniyle dürüst çalışan firmalar cezalandırılmış olmaktadır.<br />
g)Pamuktaki kontaminasyon sorunu: <strong>Denim</strong>le birebir ilgili olan pamuk üretiminin<br />
yetersizliğine pamuk kirliliği sorunu da eklenmiştir. Nitekim, pamuğun toplanması ve<br />
nakliyesi aşamasında gerek kullanılan naylon hararlardan karışan parçalar gerekse bu süreçte<br />
karışan diğer maddeler ile çırçır, iplik ve kumaş fabrikalarında karışan madeni yağlar nihai<br />
giyim ürünlerinin kalitesinde, özellikle boya tutma kalitesinde sorunlar yaratarak birçok<br />
ihracatçımızın reklamasyona uğramasına neden olmakta, önemli gelir ve pazar kaybına yol<br />
açmaktadır.<br />
h)Yönetim yetersizlikleri/kurumsallaşamama/vizyon sorunu: <strong>Sektör</strong>ün önemli<br />
sorunlarının başında gelen yönetim yetersizlikleri kurumsallaşma ve profesyonelleşme<br />
boyutunda yeterli gelişmelerin gerçekleştirilememesiyle yakından ilgilidir. Firma ölçeği,<br />
sektörün geçmişinin ve firma yaşlarının çok uzun olmamasının belirleyici olduğu bu durum,<br />
etkin kaynak kullanımı, yatırım tercihleri, Pazar yönelimleri ve stratejik planlama alanlarında<br />
bazı yanlışlıkların yapılmasına ve buna bağlı sorunlara neden olabilmektedir.<br />
5.2.MAKRO EKONOMİK KOŞULLARDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR<br />
Tekstil sektöründe mevcut sorunların önemli bir kısmı da ülkemizin makro ekonomik<br />
koşulları, özellikle de devlet bütçesindeki devasa açıklardan kaynaklanmaktadır. Bu durum<br />
öyle boyutlara ulaşmıştır ki, sektörde içsel olarak görünen birçok sorun bile makro<br />
koşullardan kaynaklanır ve beslenir olmuştur. Bu sorunlar aşağıda kısaca değerlendirilmiştir.<br />
a) Enerji sorunu:<br />
Genel anlamda, tüm tekstil sektörünün ortak sorunu enerji maliyetlerinin yüksekliğidir.<br />
Yünlü kumaşta metre başına ortalama % 7, pamuklu kumaşta metre başına ortalama %14,<br />
Boya Terbiyede ortalama %10, nihai üründe ise % 5-10 arasında değişen oranlarda bir<br />
enerji maliyeti söz konusudur.<br />
Sanayici-İhracatçı, aşırı vergi ve fon yükü nedeniyle, maliyeti 8-10 cent/ KW saati bulan<br />
enerji kullanmak durumunda kalmaktadır. Bu nedenle de rekabetçi olmaktan uzaklaşmaktadır.<br />
Enerji sorununu tekstil sektörü içinde ayrı ayrı ele alabilmek mümkün olmamakla beraber bu<br />
başlık altında Türkiye’de ki elektrik fiyatları;<br />
- Avrupa ülkeleri ve OECD ülkeleri ortalamasından % 13,<br />
- Çin’den % 66,<br />
- Endonezya’dan % 64,<br />
- Kore’den % 27,<br />
- Tayland’dan % 20,<br />
- Rusya ve Orta-Asya Türk Cumhuriyetlerinden DAHA PAHALIDIR.<br />
- Son yıllarda üst üste artırılan sanayide kullanılan elektrik fiyatları, bugün KWh ücreti 10<br />
cent’i aşmaktadır bir de buna % 18 KDV oranını eklediğimizde sanayinin rekabet<br />
gücünün ne kadar düştüğü açıkça görülmektedir. Sanayide kullanılan elektrik enerjisi 8-10<br />
Cent’lerden, 4-5 Cent’lere indirildiği taktirde, sanayici-ihracatçıya ürünün maliyeti % 5<br />
oranında azalacaktır. Bu da yoğun uluslar arası rekabet ortamında rakiplerimiz karşısında<br />
büyük avantaj sağlayacaktır.<br />
6
Ayrıca bu girdilerin fiyatlarına yapılan zamların üretim maliyetlerinde yaptığı artışlar dış<br />
piyasalarda rekabet şansını azalttığı gibi, ülke içinde stagflasyona yol açmaktadır.<br />
b) İstihdam vergileri:<br />
Türkiye koşullarında işgücünü istihdam etmek adeta bir suç haline gelmiştir. Yanlış<br />
politikalar sonucu aktüarya dengeleri bozulan ve bu nedenle büyük açıkları oluşan sosyal<br />
güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmak amacıyla sigorta primlerinin yüksek oranlara<br />
çekilmesi yanında, işgücünden alınan gelir vergilerinin yüksekliği girişimcilerimizi çok zor<br />
duruma düşürmektedir. İşsizliğin çok yüksek düzeylerde bulunduğu bir ülkede kayıt dışı<br />
işlemlerin önlenmesi yerine kayıtlı firmalarda çalışanlardan alınan gelir vergisinin ve sigorta<br />
primlerinin bu derece yüksek olması haksız rekabet ortamı yaratmaktadır.<br />
c)Yüksek faiz oranları:<br />
Türkiye’de enflasyonun yüksek olması nedeniyle nominal faiz oranları da yüksektir.<br />
Ancak, özellikle reel faiz oranlarındaki yüksekliğin gerisinde yatan temel faktör, devlet<br />
bütçesinin büyük oranda ve sürekli açık vermesi sonucu önemli düzeylere ulaşan iç borçların<br />
çevrilmesi(roll-over) amacıyla iç piyasadan borçlanmak durumunda kalması (crowding-out)<br />
ve buna bağlı olarak risk priminin dolayısıyla da faiz oranlarının artmasıdır. Devletin bu<br />
şekilde zaman zaman dolar bazında % 35’lere varan oranlarda faiz ödeyerek borçlanması<br />
bankaların kaynaklarını reel sektör yerine kamuya yöneltmesine neden olmuştur. Bunun<br />
sonucunda firmalarımız kredi bulmakta zorlanmış, bulduğunda da çok yüksek reel faizini<br />
ödemek durumunda kalmıştır. Daha önce de açıklandığı gibi, firmalarımızın öz<br />
sermayelerinin yetersizliği bu süreçte yaşanan sorunları derinleştirmiştir. Bugün ülkemizin ve<br />
sektörün önündeki en büyük engel kamu borçlarıdır. Zira, öylesine bir kısır döngü içine<br />
girilmiştir ki, devlet borçlarını ödemek için borçlandığında faizler yükselmekte, faizler<br />
yükseldikçe maliyet enflasyonu artmaktadır. Yine devlet açıklarını kapamak için faiz dışı<br />
bütçe fazlası vermeye kalktığında piyasa daraltmaktadır. Bu, acil çözüm bekleyen sorunların<br />
başında gelmektedir.<br />
d) KDV iadelerinde yaşanan gecikmeler:<br />
İhracatçı firmaları olumsuz yönde etkileyen sorunların başında gelmektedir. Yasal olarak<br />
almaları gereken iadelerin gecikmesi firmaların finansman yükünü artıran faktörlerden<br />
birisidir. Bu konuda Maliye Bakanlığı’nın yeni düzenlemeler yapması, bürokrasiyi azaltması<br />
ve işlemleri hızlandırması gerekmektedir.<br />
e)Dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılan ithalattaki sorunlar:<br />
Gümrüklerde, ihracatçı kuruluşların ithalatın gümrük vergisine tabi olduğu ülkelerden<br />
yaptıkları ithalat nedeniyle doğan katma değer vergisinin ertelememesine yönelik olarak<br />
verdikleri teminat mektuplarının çözümünde sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunun sonucunda<br />
ihracatçı firmalar gereksiz yere banka limitlerinin dolu olması ve ödenen teminat<br />
komisyonlarının artması durumuyla karşılaşmaktadırlar. Gümrük Müsteşarlığı’nın<br />
teminatların çözümü konusunda yeterince etkili olması önem taşımaktadır.<br />
f)Kur istikrarsızlığı:<br />
2000 yılında uygulanan ekonomik program sonucu kurların reel olarak düşük kalması<br />
nedeniyle dış ticaret açığının çok büyük oranda artması ve buna eklenen diğer ekonomik ve<br />
politik sorunlara bağlı olarak yaşanan devalüasyonun ardından girilen kriz ortamıyla birlikte<br />
kurlarda önemli dalgalanmalar yaşanmıştır. Merkez Bankası’nın müdahale etmemesi veya<br />
yetersiz müdahaleleri nedeniyle kurların sürekli ve yüksek oranlarda dalgalanması,<br />
ihracatçımızın fiyat vermesi ve beklediği geliri elde etmesi imkansız hale gelmiştir. Bugün<br />
7
kurların bulunduğu düzey, ihracat bağlantılarını daha yüksek düzeydeki kurları dikkate alarak<br />
yapan firmalarımızı bitirme noktasına getirmiştir. Kanımızca, sektörümüz bu derece<br />
dalgalanan kurlar nedeniyle ekonomik krizin ardından yeniden zor bir dönemle karşı<br />
karşıyadır.<br />
g) Yüksek oranlı enflasyon:<br />
Ülkemizde faiz oranlarının yüksek olması ve kurlardaki belirsizliklerin gerisinde yatan<br />
faktörlerin başında enflasyon gelmektedir. Türkiye’nin neredeyse genetik hale gelmiş bulunan<br />
bu sorunu çözmekten başka çaresi kalmamıştır. Temennimiz, enflasyonla mücadelenin<br />
sürdürülmesi ve Kopenhag kriterlerinde öngörülen düzeye bir an önce çekilmesidir.<br />
h) Bankalarla ilişkiler:<br />
Ülkemizde bankacılık kesimiyle reel sektör arasındaki ilişkilerde işleyiş süreci ve<br />
kurumsal boyutlarıyla sorunlar yaşanmaktadır. Bankaların en büyük müşterisi konumundaki<br />
tekstil sektörüne yönelik tavırlarında ve kredi mekanizmasında önemli sorunlar<br />
bulunmaktadır. Nitekim, bankaların herhangi bir olumsuzluk veya kriz durumunda oluşan<br />
fırsatlardan yararlanmak için girişimcilere verdikleri kredileri vadesinden önce geri çağırarak<br />
daha pahalıya yeniden vermek istemesi finansman maliyetlerini artırmakta ve işletmelerin<br />
finansal yöntemlerini zora sokmaktadır. Kredi sözleşmelerinin tek tarafın (Bankaların)<br />
çıkarlarını koruyacak şekilde hazırlanması nedeniyle bu sorunun önemi artarak devam<br />
etmektedir.<br />
I)Eximbank kredileri:<br />
İhracatçımızın en büyük destek kaynaklarından biri olan Eximbank kredileri; gerek miktar<br />
bakımından yetersiz olması, gerekse aracı bankaların komisyonlarının yüksekliği nedeniyle<br />
kendisinden beklenen işlevleri tam olarak yerine getirememektedir. Bu nedenle bankanın<br />
kaynak miktarının artırılması ve kredi kullandırma mekanizmasının gözden geçirilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
j) Politik istikrarsızlık:<br />
Bu sorun ülkemizde yıllardır yaşanan ekonomik sorunların en önemli kaynaklarından biri<br />
olmuştur. Yeni hükümetin tek partiden oluşması ve meclis çoğunluğunun büyük bir kısmını<br />
elinde bulundurması, ekonomide gerekli önlemlerin alınmasında büyük katkı sağlayacaktır.<br />
Bunun için hükümetin önceliği, ifade ettikleri gibi, ekonomiye vermeleri ve reel sektör ile<br />
yoğun bir işbirliği ortamı yaratmaları gerekmektedir.<br />
k) Bürokrasi:<br />
Vatandaşların ve firmalarımızın yaşadığı sorunlara doğrudan ve dolaylı olarak, ancak<br />
mutlaka katkısı olan faktörlerin başında bürokrasi gelmektedir. Çalışma sistematiği ve iş<br />
anlayışında sorunları çözmek ve başarılı olma motivasyonunun yerleştirilmesi konusunda<br />
gerekli düzenlemelerin bulunmaması bu sorunun her geçen gün daha da artmasına ortam<br />
hazırlamaktadır.<br />
8
5.3. GLOBAL KOŞULLARDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR<br />
a) Pazar yapısından kaynaklanan sorunlar:<br />
Tekstil sektörü ihracatının yaklaşık % 70’i AB ülkelerine, bunun da % 50 civarındaki<br />
bölümü Almanya’ya yapılmaktadır. Bu durumda AB, özellikle de Almanya pazarında ortaya<br />
çıkan olumsuz gelişmeler ( büyümenin gerilemesi, euro’nun değeri vb.) ihracatı büyük ölçüde<br />
etkilemektedir. Nitekim, euro’ya geçişin ardından küsuratların yukarıya tamamlanması gibi<br />
nedenlerle Almanya’da enflasyon yükselmesi sonucunda halkın satın alma gücündeki düşüşe<br />
bağlı olarak talep daralmış ve bu da tekstil sektörünün bu ülkeye ihracatının düşmesine yol<br />
açabilmiştir. Bu pazar yapısının mutlaka çeşitlendirilmesi gerekmektedir.<br />
b) Rakip ülkelerin ve rekabetin artması:<br />
Doğu Avrupa ülkelerinin(Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi) de tekstil sektörüne<br />
yatırım yapması, büyük pazarlara yakınlık ve ucuz emek nedeniyle avantajımızı kaybetmemiz<br />
söz konusudur. 2005 yılı ile birlikte Dünya Ticaret Örgütü’ne katılacak olan Çin’in de AB<br />
pazarında rakip olarak karşımıza çıkacak olması önemli sorunlar yaratabilecektir. Bu ülkelere<br />
karşı elimizde kalan rekabet avantajı sadece tecrübe ve bilgi birikimdir.<br />
c)Talebin niteliği ve üretim sisteminin değişmesi:<br />
Seri üretim yerine birey bazlı ürünlerin ön plana çıkması, sezon dolayısıyla koleksiyon<br />
sayısının artması ve buna bağlı olarak mal teslim sürelerinin çok kısalması firmaların üretim<br />
sistemi ve ölçek konularında yeniden yapılanmalarını zorunlu kılmaktadır. Bu ise başta<br />
koleksiyon maliyetleri olmak üzere yeni yükler getirerek maliyetleri daha da artırmaktadır.<br />
d) Yeni korumacılık:<br />
Gelişmiş ülkeler, tarife ve kota gibi klasik koruma önlemlerinin uluslar arası anlaşmalara<br />
(GATT) bağlı olarak önemini yitirmeye başlamasıyla birlikte kalite, sağlık ve ekoloji gibi<br />
alanlara yönelik yeni korumacılık önlemleri geliştirme eğilimine girmişlerdir. Bu durum<br />
sektörün yeni standartları sağlayabilmek amacıyla yeni araç-gereç ve eleman istihdamını<br />
zorunlu kılmakta dolayısıyla maliyet artışına neden olmaktadır. Bu tür önlemlere bağlı<br />
sorunların 2005 sonrası daha da artması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle başta devlet<br />
olmak üzere sektörle ilgili tüm kesimlerin bu nokta üzerinde önemle durması gereği<br />
bulunmaktadır.<br />
5.4.ÇÖZÜM ÖNERİLERİ<br />
Farklı boyutları itibariyle ortaya konulan sorunların çözümüne ilişkin önerilerimiz aşağıda<br />
sıralanmıştır.<br />
• Tekstil sektöründe yeni yatırımların teşvikinde çok dikkatli davranılmalı, öz sermaye,<br />
ürün ve pazar projeksiyonları sağlam olan firmalara teşvik verilmelidir. Bu arada atıl<br />
kapasitelerin üretime geçişine yönelik teşvikler de hayata geçirilmelidir.<br />
• <strong>Sektör</strong>deki girişimcilerin bir taraftan ölçek ekonomilerinden yararlanabilmesi için firma<br />
ölçeğini büyütmesi, diğer taraftan da değişen talep koşullarına uyum için esnek üretim<br />
sistemine geçmesi gibi birbiriyle genelde örtüşmeyen koşulları eş anlı olarak<br />
gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu da alt sektör bazında optimum ölçeğin yeniden<br />
tanımlanmasına yönelik çalışmalar yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Teşvik<br />
uygulamalarında bu durumda dikkate alınmalıdır.<br />
9
• Risk sermayesi şirketlerinin teşvik edilmesi ve sermaye yapılarının desteklenmesi yoluyla<br />
tekstil sektöründeki kapalı olan veya sermaye yetersizliği nedeniyle kapasitesini<br />
kullanamayan, ancak pazarı olan ürünler üreten orta ve büyük ölçekli şirketlerin hissedarı<br />
haline gelmesi sağlanmalıdır. Böylece hem risk sermayesi şirketlerinin hem de tekstil<br />
sektörünün gelişmesi sağlanabilecektir.<br />
• Yüksek katma değerli ürün ihracatına yönelinmesi için markalaşma konusuna büyük<br />
önem verilmeli, doğrudan ve dolaylı teşvik politikası araçları arasına orta vadeli(5-7<br />
yıl)markalaşma teşvikleri konulmalıdır.<br />
• Büyük maliyetler getiren ve bu nedenle özellikle sektörde açık bulunan terbiye<br />
aşamalarına ilişkin yatırımları engelleyen, çevre kirliliğini önleyici yatırımlara devletin de<br />
katkı yapması sağlanmalıdır.<br />
• AB düzeyindeki fiyatlarla enerji temini sağlanmalıdır.<br />
• İstihdam vergileri azaltılmalıdır. İstihdamı teşvik edecek vergi ve sigorta ödeme sistemi<br />
getirilmelidir.<br />
• İhracatçıları KDV iadelerinin ödenmesinde yaşanan gecikmeler giderilmeli, bu amaçla<br />
KDV iadelerinde standart ödeme süreleri belirlenerek kamuoyuna açıklanmalı,<br />
bürokrasinin bu ödeme sürelerine uyması sağlanmalıdır.<br />
• Dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılan ithalatta teminat kapatma gecikmeleri<br />
giderilmelidir. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığı’nın aynı Bakanlığa<br />
bağlanması bu anlamda önemli bir şanstır; bu şans kullanılmalıdır.<br />
• Kurlarda istikrar sağlanmalı, ihracatçılarımızı zor duruma düşüren eksik değerlenmiş kur<br />
politikasından vazgeçilmeli, gerçekçi kur politikası uygulanmalıdır. Bu çerçevede<br />
ihracatta kur garantisi sağlayacak bir mekanizma geliştirilmelidir. Kanımızca gümrük<br />
beyannameleri üzerinde yazılı kuru garanti edecek ve kur düşüşleri sonucu ortaya çıkacak<br />
farkları ödeyecek bir mekanizmanın geliştirilmesi mümkündür. Bu çerçevede aradaki kur<br />
farklarının kullanılan Eximbank kredilerine mahsup edilmesi düşünülebilir.<br />
• Kur riskinin piyasa mekanizması içinde çözülebilmesi amacıyla döviz futures ve options<br />
işlemlerine imkan verecek vadeli döviz borsası kurulmalıdır. Böylece hem finansal<br />
enstrümanlar(türevler) geliştirilmiş hem de risk yönetim araçları çeşitlendirilmiş olacaktır.<br />
• Enflasyonla mücadeleye ara vermeden devam edilmelidir.<br />
• Bankalar ve firmalar arasındaki kredi sözleşmelerinin içeriği yeniden ve adil olarak<br />
düzenlenmelidir. Bu konuda Adalet Bakanlığı, Bankalar ve özel sektör temsilcilerinin<br />
ortaklaşa çalışma yapması sağlanmalıdır.<br />
10
• Faizlerin düşmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Bu çerçevede enflasyonun<br />
düşürülmesi, enflasyonun düşmesi içinde kamu açıklarının azaltılması sağlanmalı,<br />
popülizme yönelinmemelidir. Böylece devletin para ve sermaye piyasalarındaki en büyük<br />
alıcı konumundan çıkması sağlanabilecek, firmaların kredi maliyetlerinin düşmesi<br />
mümkün olabilecektir.<br />
• Eximbank kredilerinin miktarı, faizi ve kullandırma sistemi yeniden düzenlenmeli, bu<br />
amaçla ihracat, istihdam, katma değer gibi ölçütleri baz alan objektif kullandırma kriterleri<br />
belirlenmeli ve aracı banka komisyonları azaltılmalı veya bankaları aradan çıkartacak bir<br />
sistem geliştirilmelidir.<br />
• <strong>Sektör</strong>ün ihtiyacı olan nitelikli eleman temini için mesleki eğitime daha fazla ağırlık<br />
verilmeli, firmaların talepleri doğrultusunda üniversitelerin ilgili bölümlerindeki ders<br />
programları ve staj sistemi yeniden düzenlenmelidir.<br />
• EGS tipi modeller dikkate alınarak teşvik edilmelidir.<br />
6. BLUJEAN (DENİM) SEKTÖRÜ VE ÇEVRE<br />
Çevre ve sağlık konusunda yaşanan gelişmelere genel olarak bakıldığında, uluslar<br />
arası düzeyde, bölgesel düzeyde çevre yönetim standartlarının, çevre ve sağlığa duyarlı<br />
ürünler için çevre etiketlerinin geliştirildiğini görmekteyiz.<br />
Bölgesel düzeyde geliştirilmiş çevre standartlarına verilecek başlıca örneklerden biri<br />
Avrupa Birliği’nde geliştirilmiş olan “ Eko Yönetim ve Denetim Sistemi –EMAS” tır.Uluslar<br />
arası düzeyde geliştirilmiş çevre yönetim sistemi ise ISO 14000 ‘dir.<br />
Türkiye’de ISO 14000 çevre yönetim sistemleri konusunda başvurulacak kuruluşlar,<br />
Türk Stantardları Enstitüsü, TÜRKAK tarafından yetki verilen ulusal kuruluşlar ve yetkili<br />
kılınmış yabancı kuruluşların Türkiye’deki temsilcilikleridir.<br />
Ekolojik ürünler konusunda yaşanan gelişmelerin sonucu olarak, Türkiye’de özellikle<br />
ihracatta en önemli paya sahip olan tekstil sanayi alanında çeşitli gelişmeler olmuştur. Bu<br />
gelişmelerden biri, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Vakfı’nın<br />
finansmanıyla “ Ekoteks Laboratuvarı” nın kurulmasıdır. Laboratuvarın kuruluş amacı, tekstil<br />
ihracatçılarımızın her türlü testlerini kısa sürede standartlara uygun bir şekilde<br />
gerçekleştirmektir.<br />
Ayrıca, Türkiye’de tekstil sektöründe bir laboratuvar ağı kurmak ve sektöre temiz<br />
teknolojilerle ilgili bilgi vermek amacıyla Tekstil Terbiye ve Konfeksiyon Temiz Teknolojiler<br />
Enstitüsü(TTK-TTE) kurulmuştur.<br />
Özel ekolojik ürün etiketleriyle ilgili olarak Türkiye’de de çeşitli girişimler olmuş, bu<br />
girişimler sonucunda İstanbul’da Öko-Tex Standart 100 etiketini veren Hohenstein<br />
Enstitüsü’ne ait bir laboratuvar kurulmuş ve çeşitli illerimizde özel etiket veren diğer birkaç<br />
kuruluşun daha irtibat büroları açılmıştır.<br />
11
Tekstil alanında faaliyet gösteren bazı firmalarımız AB’de kabul görmüş özel çevre<br />
etiketlerini edinmişlerdir.<br />
Ayrıca, küçük ve orta ölçekli firmalarımızın bu konudaki faaliyetleri devlet tarafından<br />
desteklenmektedir. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 97/5 sayılı, “ İhracata Yönelik Devlet<br />
Yardımları Kapsamında Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” ile<br />
ürünlerimizin uluslar arası pazarlarda karşılaştıkları çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik<br />
teknik mevzuata uyulması amacıyla kalite güvence sistemi ve çevre yönetim sistemi belgeleri<br />
ile CE işaretinin alınması halinde küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) devlet desteği<br />
sağlanması amaçlanmıştır.<br />
Bu kararda sözü edilen küçük ve orta ölçekli işletme;<br />
1. Bir ila iki yüz arasında işçi istihdam ettiği bağlı olduğu meslek kuruluşunca tevsik edilen,<br />
2. Gerçek usulde defter tutan,<br />
3. İmalat sanayi alanında faaliyette bulunan,<br />
4. Arsa ve bina hariç, mevcut sabit sermaye tutarı bilanço net değeri itibarıyla iki milyon<br />
ABD Doları karşılığı TL’yi aşmayan işletmelerdir.<br />
Bu karar kapsamında, firmaların;<br />
a. ISO 9000 serisi kalite güvence sistemi belgelerini,<br />
b. ISO 14000 serisi çevre yönetim sistemi belgelerini,<br />
c. CE işaretini ve<br />
d. Uluslar arası nitelikteki diğer kalite ve çevre belgelerini alma masrafları (sadece<br />
belgelendirme masrafları) karşılanmaktadır. Firmaların söz konusu belgeleri almaları<br />
halinde yapacakları harcamaların en fazla % 50’si destekleme kapsamında<br />
karşılanmaktadır. Ancak, firmaların daha önceden belge almak için yeterli bulunmadığı<br />
belgelendirme başvurularında yapılan harcamalar dikkate alınmaz.<br />
Bu Tebliğ ile başvuranlar Dış Ticaret Müsteşarlığı’na (İhracat Genel Müdürlüğü),<br />
Müsteşarlık tarafından uygulama usul ve esaslarında belirtilen hususlar çerçevesinde yapılır.<br />
İhracatçımız açısından çevre konusunda yaşanan gelişmelerin izlenmesi bir gerekliliktir.<br />
Bu konudaki gelişmeler, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi-İGEME tarafından da izlenmekte<br />
ve edinilen bilgilerin çeşitli yayınlarla ihracatçılarımıza aktarılmasına çalışılmaktadır.<br />
Ayrıca, ITC (Uluslar arası Ticaret Merkezi),CBI (Hollanda’nın Gelişmekte Olan<br />
Ülkelerden İthalatı Geliştirme Kuruluşu) gibi yabancı kuruluşlar tarafından konuyla ilgili<br />
olarak hazırlanan yayınlar İGEME’ye ulaşmakta olup, ilgilenenlerin bilgisine sunulmaktadır.<br />
7. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ<br />
12
Dünyada teknoloji yoğun üretim sisteminin giderek yaygınlaşmasıyla hızlı bir yapı<br />
değişimi içersinde olan denim sektörünün kapasite ve üretim hacmi, geliştirilen sanayi<br />
politikaları ve yatırımlar ile giderek artmaktadır.<br />
Türk tekstil sanayinin olduğu gibi Türk denim sektörünün de başlıca rakiplerine göre<br />
birçok avantajları bulunmaktadır. Ülkenin coğrafi konumu, Uzakdoğu rakiplerine göre<br />
navlun maliyeti ve Avrupa ülkelerine daha çabuk teslim edebilme sektöre avantajlar<br />
sağlamaktadır. Türk denim sektörünün teslim süresi Çin’den çok daha kısadır.Bundan birkaç<br />
yıl önce teslim süresi ortalama ancak üç ay iken, birçok firma bunu üç haftaya indirebilmiştir.<br />
Diğer yönden ülkemiz gelecekte önemli potansiyele sahip olacak olan İran, Irak, Lübnan gibi<br />
gelişmekte olan pazarlara da yakındır.<br />
Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesinden dolayı sahip olduğu kısa vadeli sorunlara<br />
rağmen, Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesiyle, tekstil ve giyim eşyası kotalarının ortadan<br />
kalkması ile Türkiye başlıca Uzakdoğulu rakiplerinin dokuz yıl önüne geçmiştir.Türk denim<br />
sektörünün yapısının çeşitliliği, güçlü ve büyümekte olan giyim eşyası sanayii ile<br />
desteklenmekte olması ona, rakipleri karşısında önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak<br />
birkaç rakip ülke Türkiye’nin bugünkü tekstil ve giyim eşyası sanayisi ile denim sektörünün<br />
ulaştığı entegrasyona ulaşabilmiştir.Ayrıca Türkiye hammadde üretiminde de nispeten kendi<br />
kendine yeterli konumdadır.Hala tekstil ve giyim eşyasının hammaddesi olan pamuk<br />
üretiminde Türkiye dünyanın altıncı en büyük üreticisidir.Ayrıca GAP’ın da tam anlamıyla<br />
devreye girmesiyle ülkenin yıllık pamuk üretiminin iki katına çıkması beklenmektedir.Tekstil<br />
sektörünün diğer güçlü noktası kalifiye iş gücüne sahip olmasıdır. Türk halkının karakterinde<br />
bulunan uyum sağlama kabiliyeti ve girişimciliği de tekstil sanayiine ve bununla beraber<br />
denim sektörüne avantajlar sağlamaktadır. Ayrıca dünyanın en liberal döviz rejimine sahip<br />
olan bir ülkenin sanayii olması da diğer bir avantaj olmaktadır.<br />
8. KAYNAKÇA<br />
13
D.İ.E Yayınları<br />
Dünya Gazete <strong>Sektör</strong> Dosyası<br />
Konuyla İlgili Makale Ve Gazete Haberleri<br />
<strong>Sektör</strong> Yetkilileri ile Yapılan Görüşmelerden Edilen Bilgiler<br />
Konuyla İlgili Web Siteleri ve Yayınlar<br />
www.tekstil-turkiye.com<br />
www.bossa.com.tr<br />
www.ısko.com.tr<br />
www.lewıs.com<br />
realteks.com.<br />
ordenim.com.<br />
Lectra Dergisi<br />
Dış Ticaret Müsteşarlığı Yayınları<br />
İtkib Yayınları<br />
14