TÜRKİYE 11. ENERJİ KONGRESİ SONUÇLARI Nurel KILIÇ
TÜRKİYE 11. ENERJİ KONGRESİ SONUÇLARI Nurel KILIÇ
TÜRKİYE 11. ENERJİ KONGRESİ SONUÇLARI Nurel KILIÇ
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
<strong>TÜRKİYE</strong> <strong>11.</strong> <strong>ENERJİ</strong> <strong>KONGRESİ</strong> <strong>SONUÇLARI</strong><br />
<strong>Nurel</strong> <strong>KILIÇ</strong><br />
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi<br />
tarafından; üç yılda bir düzenlenen<br />
geleneksel Türkiye Enerji Kongrelerinin<br />
11’ncisi 21-23 Ekim 2009 tarihleri arasında<br />
İzmir-Tepekule Kongre ve Fuar Merkezi’nde<br />
gerçekleştirilmiştir.<br />
Kongreye 680 kayıtlı delege katılmıştır.<br />
Genel enerji açısından Dünya’da ve<br />
Türkiye’de önemli gelişmeler olmuştur.<br />
Güney Doğu Asya kaynaklı enerji talebindeki<br />
artış dünya enerji tüketimini de hızlı bir artış<br />
eğilimine sokarken, başta enerji<br />
hammaddeleri olmak üzere tüm hammadde<br />
fiyatları artmıştır.<br />
Dünya’da enerji arz güvenilirliği tüm ülkelerin gündeminde önemli bir yer oluşturmaya<br />
devam etmektedir.<br />
2008 yılında belirginleşen dünya finansman krizi tüm ülkeleri derinden sarsabilecek<br />
niteliğe sahiptir.<br />
Yaklaşık bir yıllık süre içinde gelişmelerin hangi yönde olacağını şimdiden tahmin<br />
etmenin güçlüğü içinde belirsizlik devrinin başladığı ve bunun da enerji ihtiyaçlarının<br />
karşılanmasını zorlayacağı görülmektedir.<br />
Bu kritik gelişmeler ışığında; dünya enerji talebinin günümüzden 2030’a dek<br />
toplamda % 45, yılda ortalama % 1,6 oranında artması, bu artışın 3’te 1’den<br />
fazlasının kömüre dayalı kaynaklardan olması beklenmektedir.<br />
2000-2007 arasında kömüre dayalı enerji talebi, yılda ortalama % 4,8 artarken, bu<br />
oran doğalgaz için % 2,6, yenilenebilir kaynaklar için % 2,2 ve nükleer için % 0,8<br />
olarak gerçekleşmiştir.<br />
15
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Birincil enerji tüketimindeki artış oranı yıllık % 4,3 olarak açıklanan Türkiye, enerji<br />
ihtiyacının % 74’lük bölümünü dış kaynaklardan sağlayabilen ithalatçı konumunda bir<br />
ülkedir.<br />
% 97’si ithal edilen doğalgazın % 50’lik<br />
bölümü elektrik enerjisi üretiminde<br />
kullanılmaktadır.<br />
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki<br />
eğilimlere paralel olarak, Türkiye’de de<br />
genel enerji tüketimi içinde elektrik<br />
enerjisinin payı sürekli artmaktadır.<br />
1970 ila 2008 yılları arasındaki artış oranı<br />
ortalama % 8,7’dir. Artan elektrik enerjisi<br />
talebinin karşılanabilmesi için, mevcut<br />
kurulu gücün 2020 yılına kadar en az iki<br />
katına çıkartılması gerektiği de ifade<br />
edilmektedir.<br />
21. yüzyılın Türkiye ve AB ülkeleri için en önde gelen sorunlarından birisinin enerji<br />
güvenliği ve enerji tedariki olduğu kabul edilmektedir. Aslında zor günler çoktan<br />
başlamıştır. Önce enerji fiyatları bütün bilimsel verilerin dışında yükselme göstermiş,<br />
on yıl önce 20 $’lar civarındaki petrol varil fiyatları 150 $’lara erişmiş daha sonra da<br />
bütün uzmanların tahminleri dışında birkaç aylık bir süre içinde 30 $’a inmiştir.<br />
Petrole endeksli doğal gaz ve diğer yakıt fiyatları da benzer bir düşüş göstermiştir.<br />
Fiyatlardaki bu hareketlilik ve değişim yeni enerji kaynaklarının aranmasını ve<br />
geliştirilmesini gündeme getirmiştir. % 100’lerin üstündeki fiyat düşüşü bu kez<br />
geleceğe dönük bütün öngörülerini aşırı yüksek petrol gelirine bağlayan ülkeleri derin<br />
bir ekonomik şoka uğratmıştır.<br />
Üzerinde durulan ortak çözüm ise; enerji zengini ülkelerle enerji fakiri ülkeleri ve<br />
bunlar arasında doğal bir köprü konumundaki ülkemizin içinde yer alacağı alternatif<br />
projelerin aranması ve değerlendirilmesidir.<br />
Bu kapsamda; kongrede öne çıkan tespit ve önerilere aşağıda yer verilmiştir.<br />
Enerji kullanımı, üç büyük etkene göre biçimlenmekte ve gelişmektedir.<br />
Bunlar, piyasa koşullarının geçerliliği, çevre sağlığını koruma ve teknolojik<br />
yeniliklerdir.<br />
1950’lerden itibaren enerji konusu, ülkelerin gündeminin başında yer<br />
almaktadır.<br />
Dünya enerji tüketimi devamlı artış göstermektedir.<br />
16
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Kömür, doğal gaz ve petrol enerji tüketiminin önemli bileşenidir. Özellikle doğal<br />
gaz son yılların hızla büyüyen enerji kaynağı olarak tüketimde vazgeçilmez bir<br />
yere oturmuştur.<br />
2005-2030 yılları arasında, dünya enerji talebinin yaklaşık % 50 artması<br />
beklenmektedir.<br />
Günümüze oranla 2030 yılında enerji tüketiminin dünyada % 60 ve Türkiye’de<br />
ise %100’den daha yüksek oranda artması beklenmektedir.<br />
Dünyada ve Türkiye’de nüfusun benzer olarak %1 oranında artması, artan<br />
nüfus yanı sıra, dünyada gelişen ve büyüyen ekonomilerden gelen talep ve<br />
ülkemizde ise esas olarak şehirleşme ve sanayileşmeden kaynaklanan talep,<br />
söz konusu artışların önemli nedenleri arasındadır. Gelişen ekonomilerde<br />
artan gelirler sonucunda araba sahipliğindeki ve elektrik tüketimindeki artış<br />
enerji talebindeki artışın diğer nedenleridir.<br />
Dünyadaki enerji krizi, fosil yakıtların artan maliyetleri ve küresel ısınma<br />
sorunu nedeniyle, ucuz, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarından olan<br />
güneş enerjisiyle kombine ısıtma, soğutma ve elektrik üretimi uygulamalarının<br />
artırılması önemlidir.<br />
Dünyada devam eden özelleştirme ve serbestleştirme ve bu amaçla süregelen<br />
yasal ve yapısal değişim ve dönüşüm süreci dünya enerji pazarında bugüne<br />
kadar olan en büyük belirsizlik dönemini yaratmıştır.<br />
2007 yılı dünya birincil enerji tüketimi, 11 milyar ton petrol eşdeğeri olarak<br />
gerçekleşmiştir.<br />
Bunun 3.95 milyar tonu petrol, 2.64 milyar ton petrol eşdeğeri doğal gaz, 3.18<br />
milyar ton petrol eşdeğeri kömür, 622 milyon ton petrol eşdeğeri nükleer ve<br />
709 milyon ton petrol eşdeğeri de hidroelektrikle karşılanmıştır.<br />
Nükleer santrallerden ticari olarak elektrik üretimi 50 yıldan beri devam<br />
etmektedir. 31 ülkede ticari olarak işletilmekte olan toplam nükleer reaktör<br />
sayısı 439’dur.<br />
Nükleer güç dünya elektrik talebinin yaklaşık % 16’sını karşılamaktadır.<br />
Jeotermal enerji, % 90 kapasiteyle çalışabilen ve dünyadaki jeolojik<br />
aktivitelerin olduğu bölgelerde yoğunlaşmıştır. Buna karşın global katkısı<br />
oldukça düşüktür.<br />
Küresel iklim değişikliği ile mücadelede en etkili bir diğer ekonomik araç, enerji<br />
verimliliğinin artırılması, enerji yoğunluğunun azaltılması ve enerji tasarrufudur.<br />
17
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Ayrıca, enerji verimliliğinin geliştirilmesi, ekonomik büyümenin hızlandırılması<br />
ve istihdam yaratılması açısından bir fırsattır. Enerji verimliliği hususundaki<br />
gelişmeler, Kyoto Protokolü taahhütlerine ulaşılması ve gelecek nesillerin<br />
korunması konusunda destekleyici olacaktır.<br />
Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının geliştirilmek istenmesinin en önemli<br />
nedeni; dünyada sınırlı olan fosil yakıt rezervlerini tükenmekten olabildiğince<br />
korumak ve hava kirliliği, küresel ısınma vb olumsuz çevresel etkileri en az<br />
seviyeye indirgemektir.<br />
Avrupa Birliği ülkelerinin rezervleri tükenmekte buna bağlı olarak üretim de<br />
düşmektedir.<br />
Avrupa Birliği; tükenen enerji kaynakları, çevre kirliliği, sera gazı emisyonları,<br />
artan enerji ihtiyacı ve ithalat bağımlılığı nedeniyle enerji tasarrufu ve enerjinin<br />
rasyonel kullanımına önem vermektedir.<br />
Buna göre; 2020 yılında AB enerji tüketiminin % 20 oranında azaltılması<br />
(öngörülen 2007 enerji tüketimine oranla % 20 tasarruf) ihtiyacı belirtilerek,<br />
2006 yılında benimsenmiş olan Enerji Verimliliği Aksiyon Planı’nın 2009<br />
yılında revize edilmesi öngörülmektedir.<br />
Avrupa Birliği (AB), 2008 yılı sonunda, “Enerji Güvenliği ve Dayanışma<br />
Eylem Planı” ve “İkinci Stratejik Enerji Gözden Geçirme”sinde, ileriye<br />
dönük politik gündemini 2020 yılına kadar, enerji verimliliğini % 20<br />
artırmak, enerji tüketiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını % 20<br />
artırmak ve sera gazı emisyonlarını % 20 azaltmak olarak belirlemiştir.<br />
Bu hedeflerin ve eylem planlarının temelinde sürdürebilirlilik, rekabetçilik ve<br />
enerji arz güvenliği yatmaktadır.<br />
Bu bağlamda, AB’nin 21. yüzyıl enerji politikasında ve uygulamalarında<br />
değişen önemde öncelikleri, hedefleri, ihtiyaçları ve çözmesi gereken önemli<br />
sorunları bulunmaktadır.<br />
Ülkemizde olduğu gibi Avrupa Birliği de petrol ve doğal gaz tüketiminde büyük<br />
ölçüde dışa bağımlıdır. Enerjide dışa bağımlılığın artma eğiliminde olması ve<br />
çevresel sorunlar sonrası, AB Enerji Politikalarında, iç ve dış ilişkilerde<br />
revizyonlara gidilerek, hedef ve vizyonların, 2050 yılı itibariyle geliştirilmesini<br />
öngören değişiklikler yapılmıştır.<br />
AB Yeni Enerji Politikası:<br />
2020 yılında “20-20-20” hedefi,<br />
1. Sera etkisine yol açan gaz emisyonlarını % 20 azaltmak,<br />
2. Enerji verimliliğini % 20 arttırmak,<br />
3. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının payını % 20 arttırmak,<br />
4. Toplam Yakıt tüketimi içinde biyoyakıt kullanımını % 10 arttırmaktır.<br />
18
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
AB ülkeleri, topluluğu ilgilendiren siyasi konularda olduğu gibi enerji<br />
konusunda da çok sesliliğe devam ettiği surece, jeopolitik konumu itibariyle<br />
Batı ile Doğu arasında doğal bir enerji köprüsü oluşturan Türkiye, Orta Doğu<br />
ve Hazar Havzası enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara çıkarılmasında<br />
en ekonomik ve güvenli geçiş yoludur.<br />
AB Eylem Planına göre, Türkiye geçişli rotalar aynı zamanda AB için de Rusya<br />
Federasyonu dışındaki kaynaklara ulaşımda tek yol olmakta ve Türkiye’nin<br />
önemini daha da ortaya çıkarmaktadır.<br />
Kyoto Protokolü tarafından öngörülen çevre koruma ölçütleri ve bunlarla<br />
ilgili yaptırımlar, günümüzde ulusal sınırları aşmakta ve uluslararası bir<br />
nitelik kazanmaktadır.<br />
Bugün içinde bulunduğumuz enerji darboğazı, önümüzdeki yıllarda da<br />
devam edecektir.<br />
Türkiye, dünyanın en hızlı gelişen on pazarından biri olarak gösterilmektedir.<br />
Türkiye doğu-batı koridoru ile tamamlayıcı nitelikteki güney-kuzey-batı<br />
koridorları ile petrol ve doğal gazda etkin bir enerji terminali olma<br />
potansiyeline sahiptir.<br />
Yerli enerji kaynakları genelde ihmal edilmekte, arz ithalattan<br />
sağlanmakta, enerjide ithalatın payı artmaktadır.<br />
Türkiye’de kömür ve hidrolik enerji geçmiş yıllarda olduğu gibi yerli<br />
üretimde önemli paya sahiptir.<br />
2007 yılında, birincil enerji kaynakları üretiminin; % 54’ünü kömür, % 8’ini<br />
petrol, % 3’ünü doğal gaz, % 17’sini yenilenebilir kaynaklar, %18’ini ise ticari<br />
olmayan yakıtlar (odun, hayvan ve bitki artıkları) oluşturmaktadır.<br />
2007 yılı verilerine göre % 30,9 pay ile petrol, enerji tüketimimizde doğal<br />
gazdan sonra en büyük paya sahiptir.<br />
Enerji Bakanlığı, DPT, Hazine Müsteşarlığı ve EPDK tarafından yapılan<br />
tespitlere göre Türkiye’nin enerji tüketimi 2020’de yüksek senaryoda 222<br />
milyon ton petrol eşdeğerine, düşük senaryoda ise 194 milyon ton petrol<br />
eşdeğerine yükselecektir. Enerji sektörünün 2020 yılına kadarki toplam yatırım<br />
gereksinimi 130 milyar doları bulacaktır.<br />
Yerli kaynaklarımızdan üretilen enerji miktarındaki artışın enerji talebimizden<br />
daha düşük olması nedeniyle, net enerji ithalatımız 1990’daki 28,5 MTEP<br />
(Milyon ton petrol eşdeğeri) değerinden 2007’de 81.1 MTEP değerine<br />
ulaşmıştır.<br />
19
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Ülkemiz İletim Sistemi 46.956 km enerji iletim hattı, 91.266 MVA trafo gücü<br />
kapasitesi ile Avrupa’nın önde gelen iletim sistemleri arasında yer almaktadır.<br />
Türkiye en büyük doğal gaz tüketicisi ülkelerle en büyük üreticiler arasında bir<br />
geçit yolu üzerindedir.<br />
Türkiye çevresindeki doğal gaz rezervleri yaklaşık dünya rezervlerinin % 70’ini<br />
oluşturmaktadır.<br />
Türkiye’nin doğal gaz tüketimini izlediğimizde yıllık % 8-10 artış görmekteyiz.<br />
2007 yılında doğalgaz enerji tüketiminde % 31,5 ile en büyük payı alan enerji<br />
kaynağı haline gelmiştir. Buna karşılık doğal gaz tüketimimizin sadece %<br />
2,4’ünü kendi üretimimiz ile karşılanabilmiştir.<br />
Bugüne kadar Türkiye, üretici ülkelere muhtelif petrol, doğal gaz ve elektrik<br />
nakil hatlarıyla bağlanmıştır.<br />
Bunlar sırasıyla;<br />
• Kerkük- Yumurtalık Ham Petrol Tasıma Hattı ( Kapasitesi 35 Milyon<br />
ton)<br />
• Bakü- Tiflis- Ceyhan Petrol Taşıma Hattı ( Kapasitesi 50 Milyon ton)<br />
• Doğu Avrupa – Trakya yolu ile Rusya’dan doğal gaz taşıma hattı<br />
• Rusya’dan Karadeniz üzerinden Mavi Akım doğal gaz tasıma hattı<br />
(Kapasite 16 milyar m 3 )<br />
• İran’dan doğal gaz taşıma hattı ( Kapasite 10 milyar m 3 )<br />
• Azerbaycan’dan Bakü-Tiflis- Erzurum doğal gaz taşıma hattıdır.<br />
Bu boru hatlarına ilaveten Nijerya ve Cezayir’den Marmara Ereğlisi’ne ve<br />
Aliağa Egegaz tesislerine LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) tedarik edilmektedir.<br />
Türkiye – Çanakkale deniz dibi geçidiyle Yunanistan’a da bağlanmıştır. Bu<br />
hattın devam ederek İtalya’ya bağlanması için çalışılmaktadır.<br />
Doğalgaz öngörüleri ışığında; Türkiye’nin Avrupa Birliğinin doğal gaz talebinin<br />
karşılanması için önemli bir şansı olduğu belirtilebilir.<br />
o Türkiye üzerinden geçecek gaz karşılığı bir geçiş ücreti alması,<br />
o Türkiye üzerinden geçecek enerji taşıma hattı (gaz/petrol/elektrik)<br />
yatırımından yararlanması,<br />
o Türkiye’nin jeopolitik öneminin artması<br />
gibi önemli bazı yararlar sağlayacaktır.<br />
Elektrik enerjisi üretimi, uzun yıllar, dünyanın olduğu gibi ülkemizin de en<br />
önemli sorunlarının başında gelmiştir.<br />
20
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Ülkemizde enerji verimliliği potansiyelinin tüketime oranı en az % 25, değer<br />
olarak 25 milyon tona eşdeğer petroldür.<br />
Bu potansiyelin 50 bin tam zamanlı işi tanımladığı ve yan işlerle birlikte<br />
istihdamın 150 binlere ulaşabileceği belirtilmiştir.<br />
Yolcu taşımacılığının % 95’i, yük taşımacılığının % 91’inin karayolu ile<br />
yapılması ve bütçenin yaklaşık 1/52inin satış fiyatlarında çok yüksek oranlı<br />
vergilerden karşılanması ile yakıt tüketimi artmaktadır.<br />
Tüm sanayi alt sektörlerinde, aydınlatma amaçlı elektrik enerjisi tüketiminde<br />
ortalama % 35 tasarruf potansiyelinin mevcut olduğu, tekstilde iki yıldan kısa,<br />
diğer sektörlerde ise yaklaşık üç yıl civarında geri ödeme süreleri olasılığı<br />
ortaya konmuştur.<br />
Türkiye jeotermal potansiyelinin yaklaşık % 70’lik dilimi Batı Anadolu’da yer<br />
alan 11 ilde bulunmaktadır.<br />
Türkiye’de yaklaşık 40 yıl önce belirlenen muhtemel jeotermal potansiyelin<br />
jeotermal araştırmacılarla yeniden değerlendirilmesi hususunda bir fikir birliği<br />
oluşması sonucu, elde edilen güncel veriler ışığında Batı Anadolu için yeniden<br />
olası bir jeotermal potansiyel hesaplaması yapılmıştır.<br />
Elde edilen yeni sonuç ülkemiz için de oldukça umut verici görülmektedir.<br />
Türkiye’nin olası jeotermal potansiyelinin %70’i Batı Anadolu’da<br />
bulunmaktadır.<br />
Güneş enerjili yatırımların, analizlerde ekonomik çıkmamasının en önemli<br />
nedenleri olarak, ilk yatırım maliyetinin alternatif sistemlere göre çok yüksek<br />
olması ve yıllık ortalama yük (kullanım) faktörünün düşük olması<br />
gösterilmektedir. Güneş enerjisi sistemlerinde, işletme (yakıt) maliyeti sıfıra<br />
düşme, yatırım maliyetiyse maksimuma yükselme eğilimindedir.<br />
Ülkemizde son donemde Rüzgar Elektrik Santralleri (RES) Lisans<br />
başvurularında önemli artışlar olmuştur.<br />
Sisteme bağlanan RES kurulu gücündeki artış ile birlikte, bu santrallerin İletim<br />
sistemine bağlantı kriterleri ve Enterkonnekte Elektrik Sistemi İşletmeciliği<br />
üzerindeki etkileri daha büyük önem kazanmış durumdadır.<br />
Ayrıca, Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde gerekli düzenlemeler<br />
yapılmıştır.<br />
Tüm iletim sistemi kullanıcılarına kesintisiz ve kaliteli elektrik<br />
sunulabilmesi ilkesi çerçevesinde sistem kararlılığı dikkate alınarak, trafo<br />
merkezi bazında bağlanabilir RES kapasiteleri belirlenmiş, rüzgar santrali<br />
başvurularının yoğunluk kazandığı Batı Anadolu Bölgesinde Rüzgar<br />
havzaları oluşturularak sisteme aktarımı sağlanmıştır.<br />
21
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Öneriler;<br />
Türkiye Elektrik Sistemi kurulu gücü 42.394 MW olup bu gücün % 1,1’ine<br />
karşılık gelen 452 MW’ı rüzgar santrallerine aittir.<br />
2012 yılı sonu itibariyle uygun bağlantı gücü verilmiş RES toplam gücü 12.369<br />
MW’dır.<br />
Rüzgar santralleri için Elektrik Piyasası Şebeke Yönetmeliğinde yapılan<br />
düzenleme ile yeni türbin-jeneratör teknolojisine sahip rüzgar santrallerinin<br />
sisteme bağlantısına imkan vermek suretiyle, elektrik sisteminin güvenli ve<br />
kararlı çalışması hedeflenmiştir.<br />
Ancak, Avrupa’da rüzgar enerjisi potansiyeli en iyi olan ülkelerden biri<br />
olan Türkiye, var olan potansiyelini kullanmak açısından yeterli başarıyı<br />
sağlayamamıştır.<br />
Enerji arzında; kaynak çeşidi ve kaynak ülke açısından yaratılmış olan<br />
bağımlılıkların, ekonomik ve politik riskleri minimumda tutacak politikalar<br />
izlenmelidir.<br />
Elektrik üretimi içinde doğal gazın payı % 50’lerden kademeli olarak % 25’ler<br />
düzeyine düşürülmelidir.<br />
Elektrik üretiminde hidroliğin payının % 25, kömür ve doğalgazın payının %<br />
55–60, rüzgar-jeotermal-güneş-biyoyakıt vb. yenilenebilir enerji kaynaklarının<br />
payının % 15–20 olmasını hedefleyen politikalar uygulanmalıdır.<br />
Çevre dostu ya da yeşil enerji türleri, geleceğin enerji kaynaklarıdır.<br />
Özel sektör enerji yatırımlarının teknik denetlenmesine yönelik düzenlemelerin<br />
yapılması önemlidir.<br />
Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımını artıracak yatırımların kısa bir<br />
zamanda gerçekleşmesi için düşük maliyetli borçlanma imkânı sağlanması,<br />
küçük projelerin desteklenmesi için prosedürün basitleştirilmesi ve banka<br />
garantileri için destekleme fonları oluşturulması olanağı getirilmelidir.<br />
Bina Enerji Performans Yönetmeliği kapsamında kontrollü uygulama için<br />
odalar ve sektör dernekleri ile faaliyetlerin arttırılması önemlidir.<br />
Düşük enerji tüketimli binaların yapımının yaygınlaştırılması amacıyla ulusal<br />
bir sertifikasyon sistemi geliştirilmelidir.<br />
Çok yüksek enerji tüketimlerine yol açan eski bina stokunda enerji<br />
verimliliğinin artırılması için Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yeni düzenlemelerin<br />
yapılması, yerel yönetimlerde döner sermaye fonları oluşturulması ve birçok<br />
değişik önlem irdelenerek yeni yasal düzenlemelerin yapılması için<br />
çalışılmalıdır.<br />
22
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Yerel yönetimlerin bina ve ulaşım sektörlerinde enerji verimliliği tedbirleri<br />
planlama, uygulama ve denetlemesinde görev ve sorumluluk almasına yönelik<br />
yeni bir yasa hazırlanmalı, uygulama başarısızlıkları için yaptırımlar getirilmeli,<br />
çalışmalar için mali ve teknik kaynak yaratılmalıdır.<br />
Özellikle yapılan yeni toplu konutlarda güneş, jeotermal, biokütle vb.<br />
yenilenebilir enerji kaynakları öncelikli olarak değerlendirilmeli, doğalgaz<br />
kullanımı durumunda kojenerasyon ve bölgesel ısıtma sistemleri teşvik<br />
kapsamına alınmalıdır.<br />
Ulaşımda verimliliği düzenleyen yönetmelikte; belediyelere ilişkin hususlar<br />
5393 sayılı Belediye Kanunu’na yansıtılmalıdır.<br />
Binek araçları ve hafif yük taşıtlarının yakıt ekonomilerini iyileştirmeyi<br />
hedefleyen bir standart belirlenerek yürürlüğe konulmalıdır.<br />
Küresel ısınma ile mücadelede öne çıkan hidroelektrik, rüzgâr ve güneş<br />
enerjisi ekipmanlarının yerli üretimi teşvik edilmelidir.<br />
Ayrıca enerji üretim tesislerinde kullanılan elektromekanik ekipmanların önemli<br />
bir bölümünün yurt içinde imal edilme imkanının bulunduğuna da dikkat<br />
çekilerek, 22 yıldır çalışan Hirfanlı Santrali 4. ünitesinin, hidro-elektrik<br />
santrallerinin her türlü elektrik ve mekanik teçhizatının yurt içinde yapılmasının<br />
mümkün olduğunun önemli bir göstergesi olduğu ifade edilmiştir.<br />
Bu yöndeki strateji ve politikalar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayi ve<br />
Ticaret Bakanlığı, üniversiteler, TÜBİTAK ve meslek örgütlerinin katılımıyla<br />
belirlenmeli ve uygulanmalıdır.<br />
Hidrojenin enerji sektöründe kullanımı için AR-GE çalışmalarına devam<br />
edilmelidir.<br />
Elektrik enerjisi fiyatlarındaki artışlar ve zorlu rekabet koşulları nedeniyle,<br />
elektrik tüketen her noktadaki tasarruf potansiyelleri değerlendirilmelidir.<br />
Sanayide elektrik enerjisi tüketimleri içindeki payı küçük olmasına rağmen,<br />
tasarruf oranları yüksek olan aydınlatma tesisatları verimli hale getirilmelidir.<br />
Tüm yenilenebilir enerji kaynakları<br />
gibi güneş enerjisi uygulamalarında<br />
da AR-GE çalışmalarının<br />
geliştirilmesi ve desteklenmesi,<br />
yatırımları teşvik edecek yasal<br />
düzenlemelerin biran önce yapılması<br />
ve özellikle de özel sektör için bu<br />
alanın bir cazibe merkezi haline<br />
getirilmesi son derece önemlidir.<br />
23
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Önümüzdeki yıllarda yüksek verimli güneş kollektörlerinin ülkemizde daha<br />
ucuz maliyetlerle üretilmesiyle, ülkemiz için başlıca döviz getirisi olan turizm,<br />
tekstil vb. sektörlerin, dış dünyaya karşı ekonomik ve çevresel yönden rekabet<br />
güçlerini arttırması da sağlanabilecektir.<br />
Sonuçta; insanlığın ortak malı olan enerji kaynaklarının insanlığın ortak hedefi<br />
olan dengeli kalkınma, temiz çevre ve güvenilir gelecek sağlamak yönünde<br />
üretimi ve tüketimi dengeleyici tedbirler alınmalıdır.<br />
Gerçekleştirilen oturumlar sonucunda; kapanış bildirgesinde öne çıkan ve<br />
ortak görüş birliğine varılan hususlar ise şunlardır.<br />
1. Türkiye, enerji alanında gittikçe daralan bir tünelde yol almaktadır. Enerji<br />
dışa bağımlılık giderek artmaktadır.<br />
2. Arz güvenliği.<br />
Enerji arz güvenliği, ülkelerin gelişimlerini; ekonomik ve ulusal güvenliklerini<br />
temelden etkileyen bir olgudur. Bu nedenle, enerji kaynaklarımızın kesintisiz,<br />
güvenilir, ucuz, temiz ve çeşitlendirilmiş kaynaklardan sağlanabilmesi ve<br />
verimli kullanılması, ülkemizin güvence altına alması gereken önemli husustur.<br />
Enerjide dışa bağımlı olan ülkemizde enerjinin verimli ve etkin kullanımı ulusal<br />
hedefleri olan bir politika haline getirilmeli, üniversiteler, meslek odaları vb.<br />
kuruluşların katılım ve katkısı ile planlama, düzenleme, eşgüdüm ve<br />
denetleme faaliyetlerinde ciddi ve uygulanabilir bir strateji oluşturulmalıdır.<br />
Tek bir kaynak yerine enerji çeşitliliğine gidilerek arz dengesi sağlanmalıdır.<br />
Enerji arz güvenliği için önlemler alınmalı, kriz durumları için acil eylem planları<br />
hazırlanmalıdır.<br />
3. İthal kaynak ikamesi artıyor.<br />
Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltabilmek için yerli ve yenilenebilir kaynaklara<br />
yönelinmelidir.<br />
4. Enerji yatırımları planlanmalıdır.<br />
Enerji yatırımlarında öncelikli yöre ve özel önemli bölgelere teşvik edici yatırım<br />
indirimleri uygulanmalıdır.<br />
Enerji yatırımlarına lisans verilirken; Enerji Talep ve Yatırım Tahminleri esas<br />
alınmalı, ithal kömür ve doğalgaz yakıtlı yeni santral projeleri, elektrik enerjisi<br />
üretimi içinde ithal kaynakların payının düşürülmesini öngören hedeflere uygun<br />
olmalıdır. Talep tahminleri ve enerji planlamaları düşük karbon, yerli kaynak,<br />
yenilenebilir enerji, yerli teknoloji, daha çok istihdam ve maksimum enerji<br />
verimliliği ölçütleri çerçevesinde analiz edilerek yapılmalıdır.<br />
24
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
5. Yaşanılan kriz, elektrik vergisinde darboğazı erteledi, çünkü tüketim<br />
azaldı, darboğaz ileriki yıllara ötelendi, talep ertelendi, ancak ilerisi için<br />
risk oluşturabilir.<br />
6 Enerji yönetimi ve mevzuat yeterli değil.<br />
Enerji Sektör Reformu kapsamında çıkarılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası<br />
Kanunu yenilenmelidir.<br />
7. Enerji piyasası düzenlemesi yeniden gözden geçirilmelidir.<br />
8. Enerjide fiyat ucuzlamalıdır.<br />
9. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı arttırılmalıdır.<br />
10. Günümüzde artık küresel ısınma ile mücadele; doğa koruma ve<br />
sürdürülebilir kalkınmanın yanı sıra, dış güvenlik, hatta insan hakları<br />
boyutunda ele alınmaktadır. Bu sorunla küresel ölçekte mücadelenin şu<br />
an için en önemli aracı ise Kyoto Protokolüdür.<br />
Kyoto protokolüne imza atan Türkiye’nin 2012 yılından sonraki<br />
yükümlülüklerini kamuoyunda tartışması gereklidir.<br />
Kyoto Protokolü; küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi<br />
sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve sözleşmesidir. Birleşmiş Milletler<br />
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü<br />
imzalayan ülkeler, karbondioksit ve sera etkisine neden olan gazların<br />
salınımını azaltmaya söz vermişlerdir.<br />
Kyoto sonrasını şekillendiren Yeni Anlaşma müzakerelerinin bu yılın sonunda<br />
Kopenhag’da tamamlanması planlanmaktadır. Şu ana kadar ülkemiz 2012<br />
sonrasını şekillendiren süreçte sadece BM İklim Değişikliği Çerçeve<br />
Sözleşmesi üstünden katılım sağlayabildi.<br />
Uluslararası, teknik, hukuki ve diplomatik boyutları nedeniyle Türkiye, bu<br />
sürece eşgüdüm halinde, etkin bir ekiple katılım sağlamalı; menfaatlerine en<br />
uygun müzakere grubunda yer almalıdır.<br />
<strong>11.</strong> Temiz enerji kaynakları için özendirici teşvikler ve yenilenebilir enerji<br />
kaynakları yatırımlarında yeni iş olanakları yaratılmalıdır.<br />
12. 1.355 MW kurulu gücüyle Türkiye'nin en büyük santrallerinden olan<br />
Afşin-Elbistan A termik santralının kurulu gücü yıllardır 300 MW<br />
civarında çalışıyor.<br />
25
AR&GE BÜLTEN<br />
2009 KASIM – SEKTÖREL<br />
Türkiye'nin ekonomik kriz sonrası en yakın<br />
2012 tarihinde elektrik arz açığı yaşayacağı<br />
öngörülürken, bu büyüklükteki bir termik<br />
santral kullanılmalıdır.<br />
13. Hidrolik enerjide bürokratik engel<br />
kaldırılmalıdır.<br />
14. Rüzgar enerjisi yatırımları teşvik<br />
edilmelidir.<br />
15. Dağıtım kayıp/kaçaklar azaltılmalıdır.<br />
16. Enerji kaynaklarının kıt olması ve enerjinin hayati önemi, hangi kaynağa<br />
öncelik verileceği, hangi kaynaktan ne kadar enerji üretileceği, gelecekte<br />
doğacak enerji ihtiyacının nerelerden sağlanacağı gibi konularda<br />
planlama yapılması ve özel sektör-sivil tolum kuruluşları ve kamu işbirliği<br />
sağlanmalıdır.<br />
26