09.11.2014 Views

1h13G9Y

1h13G9Y

1h13G9Y

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Sayı 26 / 21 Mart - 3 Nisan 2014<br />

❱ TUNA KİREMİTÇİ<br />

OĞLUMLA RECEP İVEDİK’E GİTTİK<br />

❱ BELGİN ELÇİOĞLU<br />

KENAN IŞIK REJİSÖRLÜĞÜNDE KLASİK BİR ‘CİMRİ’<br />

❱ BARIŞ AKPOLAT<br />

SPOTIFY’IN ÜYE SAYISI 28 MİLYON OLDU<br />

RÖPORTAJLAR<br />

❱ PUCCA<br />

LÜKÜS HAYAT’TAN HİÇ SIKILMADIM<br />

❱ MÜNİR CANAR<br />

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU AKADEMİSİ KURULMALI<br />

❱ SEVİM GÖZAY,<br />

ECE DORSAY İLE KONUŞTU:<br />

FİLMLERLE BÜYÜMESEYDİM, MÜZİĞİM<br />

BU KADAR ZENGİN OLMAZDI<br />

OKAN ARPAÇ YAZDI<br />

HAZİNE AVCILARI<br />

HİPNOTİZE EDEN<br />

BİR KADRO


EDİTÖR<br />

Tatlı bir<br />

heyecan<br />

Neşe Mesutoğlu<br />

Yayın Yönetmeni<br />

nese.mesutoglu@mybilet.com<br />

Başka Sinema, Kasım ayından bu yana sinemaseverlerin<br />

hayatına yeni bir seçenek getirdi. Bu girişim sayesinde,<br />

büyük ödüller alan filmler artık geri planda kalmıyor.<br />

Ankara, Bursa, Eskişehir ve İstanbul’daki sinemalarda gişe<br />

kaygısı taşımayan filmlere de yer var şimdi.<br />

Bu hafta dosya konumuz olan ‘Başka Sinema’ kapsamında<br />

başlayan Sinebebe ise sadece festival izleyicilerini değil<br />

anneleri de düşünüyor ve bebekli annelere özel film seansları<br />

sunuyor.<br />

Örneğin Begüm Yılmaz’ın senarist ve yönetmenleri Zeynep<br />

Dadak ve Merve Kayan ile röportaj yaptığı ‘Mavi Dalga’<br />

isimli filmi anneler, 1 Nisan’da bebekleriyle izleyebilecek.<br />

Begüm Yılmaz’ın bir diğer röportajı ise ünlü şarkıcı<br />

Kıraç’la. Bu keyifli sohbet, yeni bir albümle dinleyicileriyle<br />

buluşan ünlü şarkıcıyı neden sevdiğimizi daha iyi anlamamızı<br />

sağladı.<br />

Arzu Sarı’nın Kahve Molası’ndaki sorularını ünlü yazar<br />

Pucca yanıtladı.<br />

Sevim Gözay’ın Röp-seans konuğu ise Ece Dorsay.<br />

Sinema eleştirmenlerinin duayen ismi Atilla Dorsay’ın<br />

biricik kızı. Sevim Gözay’ın bu röportajıyla çok özel bir<br />

kadını tanıma fırsatı bulduk. Müzik dünyasında yükselen<br />

yeni bir ismi keşfetmenin keyfini yaşadık.<br />

Baharla beraber gelen tüm yeniliklerin, heyecan ve umut<br />

taşıması dileğiyle.<br />

2 www.mybilet.com


İÇİNDEKİLER<br />

8<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

KAPAK<br />

Okan Arpaç yazdı:<br />

‘Hazine Avcıları’<br />

çağrışımlara açık bir<br />

yapım. Sadece fragmanını<br />

dahi görseniz, George<br />

Clooney’le birlikte ekip<br />

toparlandıkça ve bizimkiler<br />

Naziler’den önce sanat<br />

eserlerini ‘çalmaya/<br />

kaçırmaya’ çalıştıkça akla<br />

hemen ‘Ocean’s 11’ serisi<br />

geliyor.<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

19<br />

PORTRE<br />

Sinema dünyasında ağırbaşlı<br />

tavırları ve duru güzelliğiyle herkesi<br />

kendine hayran bırakan Juliette<br />

Binoche, ‘Binlerce Kez İyi Geceler’<br />

isimli filmle hayranlarıyla buluşuyor.<br />

Tiyatro yönetmeni ve heykeltıraş<br />

bir baba ile oyuncu bir annenin<br />

kızı olarak Paris’te dünyaya gelen<br />

Oscarlı yıldız, kardeşiyle Katolik bir<br />

yatılı okulda büyümenin ruhunda<br />

derin izler bıraktığını söylüyor.<br />

15<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

RÖPORTAJ<br />

Televizyoncu-yazar Sevim Gözay’ın,<br />

bu hafta Röp-seans konuğu Ece<br />

Dorsay. Sinema dünyasının biricik<br />

Atilla Dorsay’ının biricik kızı. Onunla<br />

konuşmayı istedim, çünkü Dorsay<br />

evinde sinemayla tanışıp büyümek<br />

nasıldır merak ediyor insan. Hayli<br />

şaşırtıcı ve sürükleyici cevaplar geldi<br />

nitekim.<br />

Beklenen<br />

ve ötesi<br />

renklerde;<br />

müzisyen,<br />

şair, yazar,<br />

çizer,<br />

öğretim<br />

görevlisi<br />

ve tabii ki<br />

sinemasever<br />

bir kişilik<br />

Ece.<br />

ÖZEL<br />

J<br />

4 www.mybilet.com<br />

R<br />

Ö<br />

P<br />

O<br />

T<br />

R<br />

A


İÇİNDEKİLER<br />

RÖPORTAJ<br />

50’nci Uluslararası Altın Portakal<br />

Film Festivali’nde üç dalda ödül<br />

kazanan ‘Mavi Dalga’ Başka Sinema<br />

bünyesinde vizyona girdi. Türkiye’de<br />

örneğine sık rastlanmayan bir<br />

türü beyazperdeye taşıyan filmin<br />

senarist-yönetmenleri Zeynep<br />

Dadak ve Merve Kayan, Begüm<br />

Yılmaz’a konuştu.<br />

24<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

SAYFAYA<br />

28<br />

GIT<br />

RÖPORTAJ<br />

Yaklaşık 50 yıldır geleneksel<br />

Türk Tiyatrosu üzerine çalışan<br />

ve bu konuda bir kitap hazırlığı<br />

içinde olan ünlü tiyatro sanatçı<br />

Münir Canar, Begüm Yılmaz’ın<br />

sorularını yanıtladı. Bu hafta<br />

vizyona giren ‘Meddah’ isimli<br />

filmin başrol oyuncusu Canar,<br />

“Böyle bir teklif gelince çok<br />

heyecanlandım. Çok hoş bir<br />

sürpriz oldu benim için” diyor.<br />

VİZYONDAKİLER:<br />

Gösterime giren diğer<br />

filmlere de göz atmakta<br />

fayda var.<br />

KÜLTÜR-SANAT: Öne<br />

çıkan etkinlikler arasından<br />

seçim yapmak zor.<br />

Kaçırılmaması gerekenleri<br />

hatırlatalım dedik.<br />

TUNA KİREMİTÇİ<br />

Şahan Gökbakar yetenekli bir sanatçı<br />

ve Nickelodeon filmlerinin formüllerini<br />

serinin dördüncü filminde de başarıyla<br />

uyguluyor. Recep İvedik serisi bu<br />

şekilde konumlansa mesele çıkmazdı<br />

gibi geliyor bana. Ya da sadece filmin<br />

kazandığı muazzam başarıdan dolayı<br />

sinirleri bozulan meslektaşlarının<br />

şikayetleriyle uğraşmak zorunda kalırdı.<br />

Oysa bu egoya hiç gerek yok.<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

32<br />

5 www.mybilet.com


İÇİNDEKİLER<br />

38<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

BARIŞ AKPOLAT<br />

Spotify ve Deezer gibi müzik stream servislerinin<br />

geleceğin müzik platformu olacağını ve hatta<br />

şimdiden olduğunu uzun süredir söyleyip<br />

duruyorum. Spotify’la ilgili yepyeni rakamlar<br />

açıklanınca, bir yazı daha yazmak şart diye<br />

düşündüm.<br />

47<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

BELGİN ELÇİOĞLU<br />

İlk kez Osmanlı döneminde ‘Pinti<br />

Hamit’ adıyla uyarlanmasından<br />

bu yana defalarca sahnelenerek<br />

Türkiye’de ‘en çok oynanan<br />

oyun’ unvanını hiçbir oyuna<br />

kaptırmayan ‘Cimri’, Devlet<br />

Tiyatroları sahnesinde bizi<br />

kendimizle yüzleştiriyor.<br />

KÜNYE<br />

MyBilet e-dergi<br />

SAYFAYA<br />

GIT<br />

51<br />

RÖPORTAJ<br />

Tiyatronun ünlülerin<br />

hayatındaki yerini merak<br />

eden Arzu Sarı’nın ‘Kahve<br />

Molası’ isimli köşesinde bu<br />

haftaki konuğu kitaplarıyla<br />

satış rekorları kıran yazar<br />

Pucca.<br />

YAYIN YÖNETMENİ<br />

Neşe Mesutoğlu<br />

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ<br />

Belgin Elçioğlu<br />

GÖRSEL YÖNETMEN<br />

Murat Çavdar<br />

KATKIDA BULUNANLAR<br />

Barış Akpolat, Okan Arpaç,<br />

Tuna Kiremitçi, Sevim Gözay,<br />

Begüm Yılmaz, Zeynep Geylan<br />

İLETİŞİM<br />

Muallim Naci Caddesi No:47<br />

Ortaköy 34347 İSTANBUL<br />

Telefon: 0212 259 20 60<br />

e-dergi@mybilet.com<br />

MyBilet e-dergi’de kullanılan<br />

tüm yazılar, kaynak gösterilerek<br />

yayınlanabilir.<br />

6 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

‘OCEAN’S 11’, ‘TREN’LE ‘ER RYAN’I KURTARMAK’ PEŞİNDE!<br />

HAZİNE<br />

AVCILARI<br />

Okan Arpaç<br />

okan.arpac@mybilet.com<br />

ORİJİNAL ADI<br />

The Monuments Men<br />

YÖNETMEN George Clooney<br />

OYUNCULAR George Clooney,<br />

Matt Damon, Bill Murray, Cate<br />

Blanchett, John Goodman,<br />

Jean Dujardin<br />

YAPIM 2014 ABD-Almanya<br />

SÜRE 118 dk.<br />

DAĞITIM Tiglon<br />

8 www.mybilet.com


İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

SİNEMA<br />

Üst başlığımız biraz tuhaf<br />

olsa da, aslında ‘Hazine<br />

Avcıları’nın selam gönderdiği<br />

filmleri işaret ediyor. Yani<br />

esin kaynakları hayli zengin. Ayrıca<br />

ne anlattığından haberiniz olmasa<br />

bile, afişe ya da oyuncu kadrosuna<br />

baktığınızda hipnotize olmuş halde<br />

bilet almak isteyeceğiniz bir film<br />

bu. Peki salona girdikten sonra aynı<br />

‘heyecan’ devam ediyor mu, gelin<br />

birlikte karar verelim.<br />

‘Acil Servis’ (ER) dizisiyle nice<br />

canları yaktıktan sonra doğal olarak<br />

sinemaya transfer olan ve 90’lardan<br />

beri hiç bozulmayan yakışıklılığıyla<br />

sadık hayran kitlesini itinayla<br />

koruyan George Clooney, malum,<br />

Hollywood’un ‘zeki’ isimlerinden<br />

biri. Her ne kadar Sean Penn<br />

kadar ‘radikal’ olmasa da dünyada<br />

yaşananlara karşı duyarlılığıyla,<br />

yönettiği ya da rol aldığı filmlerde<br />

dert edindiği meselelerle<br />

gönlümüzde daima ‘kredisi’ olan<br />

bir sanatçı. Kendini belli bir türe<br />

hapsetmeden romantik komedilerde<br />

de, savaş ya da aksiyon filmlerinde<br />

de, siyasi içerikli dramlarda da<br />

boy gösteren Clooney, beşinci kez<br />

oturduğu yönetmen koltuğundan<br />

bize İkinci Dünya Savaşı<br />

döneminde gerçekten yaşanmış<br />

olayları aktarıyor. Konumuz, önüne<br />

gelen her şeyi yakıp yıkan, yok<br />

eden Hitler ve Naziler’den sanat<br />

eserlerini korumak.<br />

HİÇ BOZULMAYAN<br />

YAKIŞIKLILIĞIYLA SADIK<br />

HAYRAN KİTLESİNİ<br />

İTİNAYLA KORUYAN<br />

GEORGE CLOONEY,<br />

MALUM, HOLLYWOOD’UN<br />

‘ZEKİ’ İSİMLERİNDEN<br />

BİRİ. BEŞİNCİ KEZ<br />

OTURDUĞU YÖNETMEN<br />

KOLTUĞUNDAN BİZE<br />

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI<br />

DÖNEMİNDE GERÇEKTEN<br />

YAŞANMIŞ OLAYLARI<br />

AKTARIYOR. KONUMUZ,<br />

ÖNÜNE GELEN HER ŞEYİ<br />

YAKIP YIKAN, YOK EDEN<br />

HITLER VE NAZİLER’DEN<br />

SANAT ESERLERİNİ<br />

KORUMAK.<br />

9 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Sanat eserlerini kurtarma planı<br />

Savaşla ve askerlikle en ufak<br />

bir alakaları olmayan, müze<br />

yöneticiliği, mimarlık, sanat tarihi<br />

gibi alanlarda uzmanlaşmış, farklı<br />

ülkelerden yedi kişi bir araya<br />

gelerek insanlık adına bir görev<br />

üstleniyor. Her yeri işgal etmenin<br />

ötesinde, beğenmediği sanat<br />

eserlerinin ‘içine tükürmek’ yerine<br />

onları toptan imha etmeyi tercih<br />

eden Hitler ve Naziler dünyaya<br />

mal olmuş sanatsal başyapıtları<br />

ele geçirmeden bu ekip harekete<br />

geçiyor. İnsanlık tarihinin binlerce<br />

yıllık birikimi sayılan tablolar,<br />

heykeller sonsuzluğa karışmadan<br />

evvel onları kurtarmaya çalışıyorlar.<br />

Bu esnada zamana karşı da bir yarış<br />

söz konusu. Müttefikler Berlin’e<br />

yaklaştıkça Hitler de yenilgiyi<br />

hazmedemiyor ve tümden aklını<br />

yitiriyor. “Eğer ölürsem her şeyi<br />

yıkın! Köprüler, demiryolları,<br />

iletişim araçları... Bu, sanatı da<br />

kapsar. Her şeyi!” deyiveriyor.<br />

Film hakkında buraya kadar<br />

her şey yolunda gözükse de, içine<br />

girdikçe irili-ufaklı sorunlar göze<br />

batmaya başlıyor. En başta ‘büyük<br />

ağabey’ olarak Amerika’nın ön<br />

plana çıkarılması, dünya üzerinde<br />

sanat eserlerini yalnızca Naziler<br />

çalmış gibi gösterilmesi geliyor.<br />

Oysa biliyoruz ki bugün Avrupa<br />

müzelerinde halen kaçak yollarla<br />

Türkiye dahil pek çok ülkeden<br />

‘götürülen’ yapıtlar mevcut...<br />

İkinci sorun, filmin üslubuyla<br />

ilgili. Robert M. Edsel ve Bret<br />

Witter’ın kitaplarından yola<br />

çıkan senaryo, direksiyonu ne<br />

yana kıracağına bir türlü karar<br />

veremiyor. İkinci Dünya Savaşı<br />

hakkında ‘gerçek olaylardan<br />

TÜM BU OYUNCULARI BİR ARADA GÖRMEK<br />

HEYECAN VERİCİ. BİR DE OLA Kİ BAŞROLLERİNİ<br />

BURT LANCASTER İLE JEANNE MOREAU’NÜN<br />

PAYLAŞTIKLARI ‘TREN’ ADLI KLASİĞİ BİR ŞEKİLDE<br />

BULUP YILLAR SONRA YENİDEN İZLEMENİZ İÇİN<br />

VESİLE OLURSA, NE ÂLÂ...<br />

10 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

yola çıkan’ bir film olma iddiası<br />

zayıf kalıyor, zira savaşı hiç<br />

görmüyoruz. Bütün olay Hitler’in<br />

yaptıklarından kaynaklanıyor;<br />

ancak ona da perdede neredeyse<br />

hiç rastlamıyoruz. Göz alıcı bir<br />

aksiyonla allanıp pullanabilecekken<br />

‘Hazine Avcıları’ bu yola da<br />

girmekten vazgeçiyor; zaman zaman<br />

eski klasiklerin espri anlayışına<br />

uygun, artık pek güldürmeyen bir<br />

komedi damarına tutunuyor. Asıl<br />

ilginci ise savaş-aksiyon-komedi<br />

türlerinden çok, ‘dokü-drama’ya<br />

yakınlaşması. Hikayenin girişgelişme-sonuç<br />

bölümlerinde<br />

‘merak içerisinde’ takip edilecek<br />

bir vukuat olmazken, film baştan<br />

sona neredeyse aynı tempoda,<br />

inişsiz çıkışsız bir çizgi tutturuyor.<br />

Böylelikle sanki ‘belgesel’ olması<br />

gerekirken, oyuncuları sayesinde<br />

drama haline getirilmiş bir film<br />

algısı yaratıyor.<br />

Tekrar başa ve başlığımıza<br />

dönmekte fayda var.<br />

Star oyuncuları bir araya<br />

getiriyor<br />

‘Hazine Avcıları’ tüm bu<br />

hissettirdiklerinin yanında,<br />

çağrışımlara da açık bir yapım.<br />

Sadece fragmanını dahi görseniz,<br />

George Clooney’le birlikte ekip<br />

toparlandıkça ve bizimkiler<br />

Naziler’den önce sanat eserlerini<br />

‘çalmaya/kaçırmaya’ çalıştıkça akla<br />

11 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

GEORGE CLOONEY’LE BİRLİKTE EKİP<br />

TOPARLANDIKÇA VE BİZİMKİLER NAZİLER’DEN<br />

ÖNCE SANAT ESERLERİNİ ‘ÇALMAYA/KAÇIRMAYA’<br />

ÇALIŞTIKÇA AKLA HEMEN ‘OCEAN’S 11’ SERİSİ<br />

GELİYOR… ASIL İLGİNCİ İSE SAVAŞ-AKSİYON-<br />

KOMEDİ TÜRLERİNDEN ÇOK, ‘DOKÜ-DRAMA’YA<br />

YAKINLAŞMASI.<br />

hemen ‘Ocean’s 11’ serisi geliyor.<br />

Ne var ki hiçbir karakter, ‘takım’<br />

olacak kadar bir arada durmuyor,<br />

ayrı koldan hareket ediyorlar.<br />

Savaş döneminde ‘insanlık<br />

adına kutsal bir görev’ için dere<br />

tepe düz gitmeleri ise şüphesiz<br />

yoğun bir biçimde ‘Er Ryan’ı<br />

Kurtarmak’ı (Saving Private Ryan)<br />

akla getiriyor. Savaşı göstermeden<br />

Hitler’e ve Naziler’e karşı mücadele<br />

fikriyse Tarantino’nun o meşhur<br />

‘Soysuzlar Çetesi’ne (Inglourious<br />

Basterds) yakın duruyor.<br />

Ama asıl hatırlatacağımız film,<br />

sinema tarihine meraklı seyircinin<br />

de aklına gelmesi muhtemel<br />

‘Tren’ (The Train). 1964’te John<br />

Frankenheimer’in çektiği (Arthur<br />

Penn’in de görev aldığı) bu<br />

unutulmaz siyah-beyaz yapıt, 1944<br />

yılında bir Nazi albayın Fransız<br />

sanat eserlerini trene yükleyip<br />

Almanya’ya göndermek istemesini,<br />

müttefiklerinse buna engel olma<br />

çabasını nefes kesen bir dille<br />

anlatıyordu, hatırlarsanız...<br />

George Clooney, Matt Damon,<br />

Bill Murray, Cate Blanchett, John<br />

Goodman, Jean Dujardin gibi<br />

hepsi de kendi başına bir filmi<br />

taşıma gücü olan star oyuncuları<br />

bir araya getiren ‘Hazine Avcıları’,<br />

ne yazık ki onlardan yeterli verimi<br />

alamıyor. Clooney ile Blanchett<br />

birer adım öne çıkarken, söz gelimi<br />

Bill Murray ya da John Goodman<br />

yardımcı oyuncu pozisyonunda<br />

duruyorlar.<br />

Velhasıl, muazzam bir öykü<br />

ve muazzam bir kadro, her<br />

zaman muazzam bir film ortaya<br />

koyamayabiliyor demek ki... Buna<br />

karşın tüm bu oyuncuları bir arada<br />

görmek heyecan verici. Bir de ola<br />

ki başrollerini Burt Lancaster ile<br />

Jeanne Moreau’nün paylaştıkları<br />

‘Tren’ adlı klasiği bir şekilde bulup<br />

yıllar sonra yeniden izlemeniz için<br />

vesile olursa, ne âlâ...<br />

12 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

ZOR GÜNLER İÇİN<br />

PARA BİRİKTİRİYORUM<br />

Türkiye’nin tanıtım filminde yer alan ünlü yıldız Julianne Moore, Fransız-Amerikan<br />

ortak yapımı aksiyon-gerilim filmi ‘Non-Stop’ ile karşımızda. 54 yaşındaki Moore,<br />

Metro dergisine verdiği röportajda filmden ve canlandırdığı gizemli karakterden<br />

bahsetti. Çeviri: Belgin Elçioğlu<br />

Julianne<br />

Moore<br />

Filmi çekerken, 11 Eylül<br />

saldırılarından sonra uyanık<br />

davranmak ile paranoya<br />

arasındaki sınırı geçmiş<br />

olduğumuzu düşündünüz mü?<br />

Bütün korku ve gerilim filmleri<br />

normalde korktuğumuz şeylere<br />

dayanır. Ama bu filmde, senaryoda<br />

ve yönetmen Jaume’un bunu filme<br />

dönüştürme tarzında en sevdiğim<br />

şey, sıradan bir durumu Hitchcockvari<br />

bir olaya dönüştürmesi. Ayrıca<br />

çocukken izleyip çok sevdiğim<br />

‘Poseidon Macerası’ ve ‘Yangın<br />

Kulesi’ gibi felaket filmlerini de<br />

13 www.mybilet.com


İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

SİNEMA<br />

hatırlatıyor.<br />

Filmde gizemli bir<br />

karakteri canlandırıyorsunuz.<br />

Cevaplanmayan pek çok soru<br />

var. Bu tip bir karakterin gelişim<br />

süreci nasıldı?<br />

Bütün karakterlerin gizemli<br />

olması hoşuma giden bir faktör<br />

oldu; çünkü bence gerçek hayatta<br />

da durum böyle. Filmlerde<br />

karakterler genelde “Ben şöyle<br />

biriyim, istediğim şey şu, elde etme<br />

yöntemim de şu” diyor. Ama gerçek<br />

hayatta böyle yapmıyoruz; özellikle<br />

de toplum içindeyken. Mesela<br />

normalde insanlar isminizi tam<br />

olarak bilmeyebilir. Ne iş yaptığınızı<br />

bilmeyebilirler. Bu filmde de,<br />

karakterlerin her birinin bir hayatı<br />

var, dikkatle baktığınızda altından<br />

hiç bilmediğiniz şeylerin çıkacağını<br />

fark ediyorsunuz.<br />

Kariyeriniz boyunca bu<br />

kadar farklı tipteki rolleri<br />

canlandırabilme yeteneğinizden<br />

bahseder misiniz biraz?<br />

Değişik rolleri canlandırmayı<br />

seviyorum aslında. Mesela çok ciddi<br />

bir filmde oynadıysam arkasından<br />

komedi gelsin istiyorum. Tecrübemi<br />

artırmak istiyorum. Pek de plan<br />

yapmıyorum. Bizim işimizde plan<br />

yapmak mümkün değildir, işten işe<br />

koşarız. Her şeye hazırlıklı olmak<br />

zorundayız. Ama eşimle (yönetmen<br />

Bart Freundlich) zor günler için<br />

para biriktirmeyi de öğrendik artık.<br />

Seyahatler konusunda nasıl<br />

birisiniz?<br />

Seyahatlerde karşılaştığım<br />

insanlar bana çok nazik davranıyor<br />

gerçekten. Ben de ünlü biriymişim<br />

gibi davranmıyorum, pek çok kişiyle<br />

konuşuyorum seyahatler sırasında.<br />

Özellikle de çocuklu kadınlarla.<br />

14 www.mybilet.com


CUMHURBAŞKANINI<br />

REDDETTİ!<br />

‘Binlerce<br />

Portre<br />

SİNEMA<br />

Juliette<br />

Binoche<br />

Kez İyi Geceler’ ailesi ile<br />

işi arasında seçim yapmak zorunda<br />

kalan özverili savaş fotoğrafçısı<br />

Rebecca’nın hikayesine odaklanıyor.<br />

Filmin başrolünde izlediğimiz Oscarlı<br />

yıldız Juliette Binoche en güçlü<br />

performanslarından birine imza<br />

atıyor. Çeviri: Begüm Yılmaz<br />

YILDIZ OLACAĞIMI BİLİYORDUM<br />

ÇOCUKLUK VE GENÇLİK YILLARI<br />

Sinema dünyasında ağırbaşlılığı ve duru güzelliğiyle<br />

herkesi kendine hayran bırakan Juliette Binoche,<br />

tiyatro yönetmeni ve heykeltıraş bir baba ile<br />

oyuncu bir annenin kızı olarak 9 Mart 1964’te<br />

Paris’te doğdu. Annesiyle babası o henüz dört<br />

yaşındayken boşandığı için kardeşiyle birlikte Katolik bir<br />

yatılı okula gönderilen güzel yıldız, verdiği röportajlarda<br />

küçük yaşta ailesinden ayrı kalışının ruhunda derin<br />

izler bıraktığını dile getiriyordu. Öğrenciyken<br />

uyumsuz tiyatronun önde gelen yazarlarından Eugène<br />

Ionesco’nun ‘Kral Ölüyor’ (Le Roi se meurt) isimli<br />

oyununu sahneye koyan Binoche, annesinin izinden<br />

giderek oyuncu olmaya karar verdi. Kariyerine tiyatro<br />

alanında başlayan güzel yıldız, Pascal Kané’nin ‘Liberty<br />

Belle’ isimli filminde rol aldıktan sonra sinemaya<br />

yönelmeyi tercih etti. Oynadığı filmlerde seçici<br />

olmasıyla ün salan Binoche, 1985 yılında düzenlenen<br />

Cannes Film Festivali’nde rol aldığı ‘Randevu’ (Rendezvous)<br />

isimli filmle Fransa’nın ulusal film ödülü César’ı<br />

kazanmış ve bu başarısıyla ilgili olarak “Ünlü oyuncu<br />

ve yazar Simone Signoret ile tokalaştığımda bir yıldız<br />

olacağımı biliyordum” yorumunu getirmişti.<br />

15 www.mybilet.com


1988 yılında ilk kez İngilizce konuştuğu bir<br />

karakterle izleyici karşısına çıkan Binoche, Milan<br />

Kundera’nın aynı adlı romanından beyazperdeye<br />

uyarlanan ‘Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği’<br />

(The Unbearable Lightness of Being) isimli filmde<br />

‘Tereza’ karakterine hayat verdi. Henüz 23 yaşındayken<br />

tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başaran Binoche için<br />

popüler sinema eleştirmeni Roger Ebert, köşesinde bu<br />

Fransız’ın güzelliğinin ve masumiyetinin uhrevi bir yanı<br />

olduğunu yazdı. 1990 yılında sıradışı şiirsel anlatımıyla<br />

tanınan yönetmen Leos Carax’ın ‘Köprü Üstü<br />

Aşıkları’ (Les Amants du Pont- Neuf) filminde rol alan<br />

Binoche, filme finansal destekte bulunması için Fransa<br />

Cumhurbaşkanı François Mitterrand’a bir mektup<br />

yazdı. Yardım talebine karşılık alamayan güzel yıldıza<br />

iki yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde bir yemek<br />

Tüm dünyada beğeni toplayan Krzysztof<br />

Kiéslowski’nin ‘Üç Renk’ (Trois Couleurs) adlı<br />

üçlemesinde oynayan Binoche, bu filmdeki rolüyle<br />

ikinci kez César ödülünün sahibi oldu. 1994’te<br />

anne olmak için oyunculuğa mecburi bir ara veren<br />

güzel yıldız, bir yıl sonra Fransa’da tüm zamanların<br />

en yüksek bütçeli filmi olan ‘Damdaki Süvari’de (Le<br />

Hussard sur le Toit) ‘Pauline de Théus’ isimli bir<br />

kadın kahramanı canlandırdı.1996’da rol aldığı ‘İngiliz<br />

Hasta’, ‘En İyi Film’ dahil 9 dalda Oscar’ı kucaklarken,<br />

Binoche’a da ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dalında<br />

ödül getirmiş ve Akademi Ödüllü beş Fransız<br />

aktristen biri olmasını sağlamıştı. Binoche<br />

ödül konuşmasını yapmak üzere sahneye<br />

çıktığında şaşkınlığını gizleyememiş ve<br />

konuşmasına şu şekilde başlamıştı:<br />

“Sizin için hazırlamış olduğum<br />

bir konuşmam yok. Çünkü<br />

Lauren (Bacall) ile aynı kategoride<br />

yarışacağımı duyduğumda onun<br />

kazanacağını düşünmüştüm.” Fransız<br />

basınının sevgisini kazanan güzel yıldız<br />

SİNEMA<br />

FRANSIZ GÜZELLİĞİNİN UHREVİ YÜZÜ<br />

DÖNÜM NOKTASI<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

daveti geldi. Mitterrand, davetin nedenini soran Fransız<br />

gazetecilere “Rüyamda kendimi onu öperken gördüm.<br />

Umarım misafirim olur” cevabını vermişti. Daveti geri<br />

çeviren Binoche sonrasında Mitterand ile bir markette<br />

karşılaşmış ve sanat, şiir, aşk ve edebiyat üzerine uzun<br />

uzun sohbet etmişti.<br />

KENDİSİNE MEYDAN OKUMAK İÇİN PLAYBOY’A SOYUNDU!<br />

KARİYERİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

artık medyada ‘La Binoche’ olarak lanse ediliyordu. 36<br />

yaşında rol aldığı ‘Çikolata’ (Chocolat) isimli filmde<br />

tutucu bir Fransız kasabasında kendini kabul ettirmeye<br />

çalışan genç bir anneye hayat veren Binoche, bu filmle<br />

Hollywood’daki ününü daha da pekiştirdi. Hatta filmin<br />

tanıtım süreci boyunca bu kez de Amerikan Başkanı<br />

Bill Clinton tarafından Beyaz Saray’a davet edilen<br />

güzel oyuncu, Broadway’de sahne alacağı için daveti<br />

geri çevirmek zorunda kaldı. Sonrasında ise Clinton<br />

ve ailesi güzel oyuncuyla tanışmak için New York’a<br />

kadar geldi… Avrupa Film Ödülleri’ni (EFA) iki kez<br />

kazanan tek aktris olma özelliğini taşıyan Binoche,<br />

oyunculuğu üzerine yapılan övgülere “Filmler<br />

aralık kapılardır ve her kapıdan içeri<br />

süzülürken kişilik ve yaşam değiştiririm.<br />

Her kapı bir sorudur. Yanıtı ise yaşamı<br />

kabullenmektir” diyerek karşılık<br />

verdi. 43 yaşındayken Playboy’un<br />

Fransız baskısı için soyunan güzel<br />

yıldız; para için değil, kendisine<br />

meydan okumak için soyunduğunu<br />

ifade etmişti…<br />

16 www.mybilet.com


UZUN SÜRELİ İLİŞKİLERDEN KAÇIYOR<br />

ÖZEL HAYATI<br />

Oscar’lı yıldız sinemadaki başarısını aşk<br />

hayatına pek yansıtamadığı görüşünde...<br />

Aşk ile işi birbirine karıştırdığı zaman pek<br />

de iyi sonuçlar almadığını belirten Binoche,<br />

SİNEMA<br />

verdiği röportajlarda “Bir başkasının hükmü altına<br />

girmeyi sevmiyorum” diyor. 1986’da rol aldığı<br />

‘Kötü Kan’ (Mauvais Sang) filminin setinde tanıştığı<br />

Fransız yönetmen Leos Carax ile yaşadığı dört yıllık<br />

beraberliğin ardından, sakin bir hayat yaşamayı tercih<br />

ettiği için ayrılma kararı aldı. İki sene sonra ‘Üç Renk:<br />

Mavi’(Trois Couleurs: Bleu) isimli filmin çekimleri<br />

sırasında profesyonel dalgıç André Hall ile tanışarak<br />

ilk çocuğu Raphaël’i dünyaya getirdi. 1994’te rol<br />

aldığı ‘Damdaki Süvari’ filmindeki rol arkadaşı Olivier<br />

Martinez’e aşık olmuş ve üç yıl sonra yine sakin bir<br />

hayatı tercih ederek ondan ayrılmıştı. 1999 yılında<br />

ise kendisinden on yaş küçük Fransız aktör Benoit<br />

Magimel ile ‘Aşkın Büyüsü’ (Les Enfants du Siècle)<br />

filminde yaşadıkları aşk gerçeğe dönüşmüş ve aynı<br />

yıl kızı Hannah’yı dünyaya getirmişti. 2003 yılına<br />

kadar süren beraberliklerinde Magimel bu ilişkide<br />

yeri geldiğinde anne rolünü üstlendiğini ifade etse de,<br />

ayrılık kaçınılmaz olmuştu… Pek çok kez aşık olmasına<br />

rağmen uzun süreli ilişkilere pek sıcak bakmayan güzel<br />

yıldız, çocuklarıyla birlikte kendi halinde bir hayat<br />

sürmekten ve onlar için mutfağa girip yeni yemekler<br />

denemekten büyük haz aldığını belirtiyor.<br />

Oscarlı yıldız Juliette Binoche’un vizyondaki<br />

filmi ‘Binlerce Kez İyi Geceler’de rol arkadaşı,<br />

‘Taht Oyunları’ dizisindeki Jaime Lannister<br />

rolüyle tanınan Nikolaj Coster-Waldau.<br />

2013<br />

2001<br />

1997<br />

1997<br />

1997<br />

1994<br />

1993<br />

1992<br />

ÖNEMLİ ÖDÜLLERİ<br />

Siyah Gece Film Festivali - En İyi Kadın<br />

Oyuncu, Camille Claudel 1915<br />

Avrupa Film Ödülleri - En İyi Kadın<br />

Oyuncu, Çikolata<br />

OSCAR - En İyi Yardımcı Kadın<br />

Oyuncu Ödülü, İngiliz Hasta<br />

BAFTA - En İyi Yardımcı Kadın<br />

Oyuncu Ödülü, İngiliz Hasta<br />

Berlin Uluslararası Film Festivali -<br />

En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, İngiliz<br />

Hasta<br />

César Ödülleri - En İyi Kadın<br />

Oyuncu, Üç Renk: Mavi<br />

Venedik Film Festivali - En İyi<br />

Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü, Üç<br />

Renk: Mavi<br />

Avrupa Film Ödülleri - En İyi Kadın<br />

Oyuncu, Köprü Üstü Aşıkları<br />

17 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Sevim Gözay<br />

sevim.gozay@mybilet.com<br />

Ece Dorsay’la ‘Aile Sırları’ seansı:<br />

“FİLMLERLE BÜYÜMESEYDİM, MÜZİĞİM<br />

BU KADAR ZENGİN OLMAZDI”<br />

Röp-seansta bu haftaki konuğum Ece Dorsay. Sinema dünyasının<br />

biricik Atilla Dorsay’ının biricik kızı.<br />

Onunla konuşmayı istedim, çünkü Dorsay evinde<br />

sinemayla tanışıp büyümek nasıldır merak<br />

ediyor insan. Hayli şaşırtıcı ve sürükleyici<br />

cevaplar geldi nitekim. Beklenen ve ötesi<br />

renklerde; müzisyen, şair, yazar, çizer, öğretim görevlisi<br />

ve tabii ki sinemasever bir kişilik Ece... Şu ara Sezen<br />

Aksu’nun stüdyosunda yeni albümünün şarkılarını<br />

aranje ediyor. Bir yandan da öykü/deneme ve gazete<br />

yazılarından oluşan kitapları üzerinde çalışıyor. Bu<br />

seansın giriş filmi ise; Julia Roberts, Meryl Streep,<br />

Abigail Breslin ve Ewan McGregor’ı bir araya getiren<br />

‘Aile Sırları’... Koltuklarımıza yerleştiysek, ışıklar<br />

kararıyor ve işte seans başlıyor. Kayıttayız…<br />

Ece diyeceğim izninle, aile dostu sayılırız dersem<br />

abartmış olmamayı umarak…<br />

Elbette!<br />

‘Aile Sırları’nı nasıl buldun öncelikle?<br />

Tiyatro oyunundan uyarlandığını çok belli etse<br />

de, oyunculuklar çok etkileyici. İzlemesi zor bir film<br />

öte yandan. Ailenin iç karmaşaları çok sarsıcı, üç kız<br />

kardeşin anne babayla ilişkileri de...<br />

İyi bir vizyon takipçisi olduğunu biliyoruz,<br />

sinema ritmin nasıldır? Haftada kaç film mesela?<br />

Bazen haftada üç film bazen bir, pek belli olmuyor.<br />

Tek başıma film görmeyi daha çok seviyorum.<br />

Niye tek başına?<br />

19 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Daha rahat odaklanıyorum ve filmin atmosferine<br />

girmek daha rahat oluyor…<br />

Favori salon ve seansların?<br />

Akmerkez CinemaPink, Kanyon,<br />

elbette eskiden Emek de vardı.<br />

Gece seanslarını seviyorum ya da<br />

akşamüstü…<br />

Baban Atilla Dorsay’ın Emek<br />

mücadelesi ve sonunda köşe<br />

yazılarına vedaya varan süreci<br />

karşısında neler hissettin?<br />

Emek Sineması’nın adım adım<br />

yıkılışını içim acıyarak ve direnerek<br />

izledim. SİYAD törenleri,<br />

festivaller, benim de çocukluğum<br />

geçti o binada… Yazdığım<br />

gazetede hep babama ve bu<br />

mücadeleye destek çıktım. Keşke<br />

köşesinde devam etseydi, bunun<br />

için de mücadele ettim ama babam<br />

sözünden dönmedi tabii…<br />

Peki, hayatında ilk izlediğin<br />

filmi hatırlıyor musun?<br />

Hatırlamak açısından zor<br />

bir soru… Galiba evde çok<br />

izlenlen filmlerden olan, ‘İyi,<br />

Kötü ve Çirkin’ ve ‘Maymunlar<br />

Cehennemi’.<br />

Nerede, kiminle izledin? Neler<br />

hissettin?<br />

İlk izlediğim en muazzam filmler<br />

evdeki Betamax kasetlerden veya<br />

TRT kanalındaki yayınlardan<br />

oldu. Sinemada ise aksiyon furyası<br />

vardı ben çocukken. He-Man’i<br />

hatırlıyorum ilk’lerden sanki…<br />

Biz büyürken internet, DVD,<br />

Torrent, korsan, YouTube,<br />

Başka Sinema yoktu ama Atilla<br />

Dorsay vardı. Sinema sevgimizebilgimize<br />

katkısı paha biçilmez.<br />

Senin için nasıl gelişti olaylar?<br />

Küçük bir kız ile baba mesleği<br />

sinemanın tanışması nasıl oldu?<br />

Evde hep televizyondan kayda<br />

alırdı babam klasik filmleri.<br />

‘Yaratık’, ‘Sapık’, ‘Samson ve<br />

Delilah’, ‘Kwai Köprüsü’, ‘İyi Kötü ve Çirkin’, ‘Yıldız<br />

Savaşları’ gibi bir sürü klasik izlenirdi evde, ağabeyim<br />

de çok izlerdi, bazı ürkütücü filmleri<br />

(‘Sinek’ ve ‘Sapık’ gibi) benden sakınıp<br />

kapıları kapatırlardı, merakım artardı<br />

iyice tabii. Babamın TRT’deki sinema<br />

programına da bakardım.<br />

Ebeveynlerin övdüğü şeylere<br />

burun kıvırmak ergenliğin<br />

20 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

şanındandır malum, antipati duyduğun oldu mu<br />

hiç?<br />

Tabii, siyah-beyaz filmlere karşı önyargımın olduğu<br />

dönemler oldu, en çok da müzikallere (gülüşmeler).<br />

Aa, sevmez misin müzikalleri?<br />

Eh diyeyim. Londra’da gerçek müzikalleri izleyince<br />

sevgim arttı; ama sinema dilinde gençlik müzikallerini<br />

sevsem de – ‘Batı Yakasının Hikayesi’ni severim mesela<br />

– klasikleri fazla izleyemiyorum.<br />

Hangileriydi peki en sinir olduğun siyah-beyaz<br />

filmler?<br />

Hâlâ sinir olduğum var mı emin değilim, çocukkendi<br />

bu tepkim… (gülüşmeler)<br />

Müzik kariyeri yapmana etki eden ya da ‘dönüm<br />

noktası’ diyebileceğin bir film var mı?<br />

Güzel bir soru… Müzik yapma aşkım Bryan Adams<br />

konseriyle katlanmış olsa da, ‘Martin Scorsese Presents<br />

The Blues: A Musical Journey’ filmi, sonradan müzik<br />

ruhuma çok şey kattı. Müziğin doğduğu toprakları ve<br />

Afrikalıların blues’un köküne kattıklarını görünce çok<br />

uzak olmadığımızı anladım.<br />

Çocukluk deyince hatırladığın en tuhaf<br />

sinema anısı? (Ben katlanan koltukların arasına<br />

21 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

düşmüştüm mesela :)<br />

Ha haa! Arkama oturan biri, boyum uzun diye<br />

yer değiştirdi, sonra biri daha… Bir baktım kimse<br />

arkamda oturmak istemiyor! (Boyu 1.83 bu arada.)<br />

Bana üç filmle Türk sinemasını anlatmanı<br />

istiyorum... Hangi üç film onlar sence?<br />

Türk Sinemasını da geç keşfettim. Benim için üç<br />

klasik ise… Birincisi ‘Vesikalı Yarim’, konusu bilindik<br />

ama aşk acısını müthiş anlatan bir film. İkincisi ‘Gece,<br />

Melek ve Bizim Çocuklar’, Atıf Yılmaz’ın ‘ötekileri’<br />

işlediği, müthiş isimlerin oynadığı unutulmaz kült<br />

film… Üçüncüsü ‘Aaahh Belinda’, Atıf Yılmaz’ın aile<br />

kavramını sorguladığı, bir şampuan reklamı üzerinden<br />

modern zamanları sorguladığı fantastik bir film.<br />

Klasik Yeşilçam’da, kalbini ilk kaptırdığın erkek<br />

ve kadın oyuncular kimlerdi?<br />

Pek kaptırdığım oldu mu, düşünüyorum… İç içe<br />

büyüyünce hepsiyle, amcalar, dayılar gibi görüyor<br />

insan… Klasik zamandan olmasa da Tolga Savacı ve<br />

klasiklerden ise Türkan Şoray diyeyim.<br />

Dünya sinemasında kalbini kimler çaldı, kadın/<br />

erkek?<br />

Julia Roberts ve Heath Ledger.<br />

Son 10 yılın Türk sinemasındaki en iyi erkek, en<br />

iyi kadın ödüllerini vereceksin, jüri sensin! Kim o<br />

şanslı aktör ve aktris?<br />

Seçimim kişisel beğenime göre olacak... Aktris olarak<br />

Saadet Işıl Aksoy, aktör olarak Bartu Küçükçağlayan<br />

geliyor aklıma. Yine de zor seçtim (gülüşmeler).<br />

Arkadaş ve sevgiliyle film zevklerinin uyuşması<br />

önemli midir senin için?<br />

Gerçekten büyük avantaj olur ama çok da dert<br />

etmem.<br />

Aranızda her şey süper, ama sevdiğin filmlerle<br />

dalga geçiyor (diyelim)… Ne yaparsın o durumda?<br />

Derdimi anlatmaya çalışırım ama bu konuda<br />

anlaşamıyorsak da dünyanın sonu demem.<br />

Leman-Atilla Dorsay çifti gibi gösterimden<br />

22 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

gösterime, festivalden festivale<br />

elele bir hayat fikri sana nasıl<br />

geliyor?<br />

Çok güzel geliyor, büyük<br />

bir nimet. Ama benim büyük<br />

hayalim daha ziyade beraber<br />

müzik ürettiğim birisiyle olmak<br />

hep. Sahne, stüdyo hepsi birlikte<br />

olabilir. Yeter ki, ortak üretim ya<br />

da ilham olsun. Elvis Costello ve<br />

Diana Krall mesela... Müthiş bir<br />

birliktelik...<br />

Yaptığın müziği sinemayla<br />

tarif etmeye çalışsan nasıl<br />

bir film çıkar? Korku, dram,<br />

komedi, intikam, aksiyon,<br />

romantik?<br />

Romantik ama asla gündelik anlamıyla sulu romantik<br />

değil. Don Kişot romantizmi… Dünyanın düzenini<br />

değiştirmek isteyen biraz nahif ve romantik Robin<br />

Hood kafası. Aşkta da klişeleri<br />

yıkan bir bakış…<br />

Son soru, sinema senin için<br />

ne demek (perdede görünenin<br />

ötesinde)?<br />

Hayata gerçekten değer katan,<br />

ruhu işleyen, bakış açısını<br />

genişleten rengarenk bir dünya<br />

demek. Filmlerle büyümeseydim,<br />

müziğim bu kadar zengin olamazdı<br />

eminim.<br />

İşte böyle sevgili MyBilet takipçileri.<br />

Ben Dorsaylar’ın evine çaya gitmiş<br />

kadar oldum, dilerim dumanısıcağı<br />

taa sizlere kadar ulaşmıştır.<br />

Gelecek sayıda yeni bir vizyon filmi<br />

ve kimbilir hangi sürpriz konukla buluşuncaya kadar<br />

kendinize ve ailelerinize iyi bakın. Gündem yükünü<br />

sinemayla hafifletmeyi de sakın ihmal etmeyin. Filmlerle<br />

şarkılar da olmasa yanmışız! Herkese bol seyirler…<br />

23 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

MERKEZİN DIŞINDA OLMA HALİ<br />

50’nci Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nde üç dalda ödül kazanan<br />

‘Mavi Dalga’ Başka Sinema bünyesinde vizyona girdi. Türkiye’de örneğine sık<br />

rastlanmayan bir türü beyazperdeye taşıyan filmin senarist-yönetmenleri Zeynep<br />

Dadak ve Merve Kayan “Büyümenin çeşitli endişeleri, birçok insanın hafızasında<br />

gençliklerinden kalan en net hislerden biri… Bu yüzden seyirci filmle yakın bağ<br />

kurabiliyor” diyor. Röportaj: Begüm Yılmaz<br />

Zeynep Dadak<br />

Merve Kayan<br />

Uluslararası prömiyeri<br />

Berlin Film Festivali’nde<br />

(Berlinale) gerçekleştirilen<br />

‘Mavi Dalga’ geçtiğimiz yıl<br />

düzenlenen Antalya Altın Portakal<br />

Film Festivali’nden üç ödülle<br />

döndü. Filmin Antalya ve Berlin<br />

gösterimlerinde seyirci davranışı<br />

açısından gözlemlediğiniz<br />

farklılıklar oldu mu?<br />

Antalya Film Festivali,<br />

yarışmasıyla öne çıkan bir festival…<br />

Filmler hemen birbirleriyle<br />

mukayese ediliyor olsa da, böylesine<br />

köklü bir festivalde yer almak<br />

pek çok açıdan avantaj sağlıyor.<br />

Berlinale ise, seyircinin öncelikle<br />

film izlemek için geldiği dünya<br />

çapında bir organizasyon. İzleyiciler<br />

filmlere çok daha az şartlanarak<br />

geliyorlar. Orada insanların filmle<br />

iletişim kurmak için gösterdikleri<br />

çabayı görmek müthişti. Ayrıca,<br />

filmimiz ‘Generation’ bölümünde<br />

gösterildiği için Berlin’deki genç<br />

izleyiciye de ulaşmış oldu.<br />

Türk sinemasında ender<br />

değinilen bir konuyu işlediniz.<br />

Filmin böyle bir başarı<br />

getireceğini bekliyor muydunuz?<br />

24 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

MERVE KAYAN KİMDİR?<br />

1981 yılında Uzunköprü’de doğan<br />

Merve Kayan, sinema eğitimini<br />

Amerika’da tamamladı. Yüksek<br />

lisansını San Diego Üniversitesi Görsel<br />

Sanatlar Bölümü’nde yapan Kayan,<br />

1999’dan bu yana sinema ve kurgu<br />

alanındaki çalışmalarını sürdürüyor.<br />

ZEYNEP DADAK KİMDİR?<br />

1978 yılında Balıkesir’de doğan Zeynep<br />

Dadak, Marmara Üniversitesi Radyo<br />

Sinema ve Televizyon Bölümü’nden<br />

mezun olduktan sonra aynı alanda<br />

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yüksek<br />

lisans eğitimini tamamladı. Çeşitli<br />

üniversitelerde film dersleri de veren<br />

Dadak, halen New York Üniversitesi<br />

Sinema Çalışmaları Bölümü’nde<br />

doktorasına devam ediyor ve Altyazı<br />

Aylık Sinema Dergisi’ndeki yazarlık<br />

görevini sürdürüyor.<br />

‘Mavi Dalga’ senaryo yazım<br />

aşamasından başlayarak yurtiçi<br />

ve yurtdışında birçok kişinin<br />

ilgisini çekti. Bunun sebeplerinden<br />

biri de Türkiye’de örneğine<br />

sık rastlanmayan bir türe,<br />

‘büyüme filmi’ kategorisine dahil<br />

edilebilecek bir film olmasıydı.<br />

Film tamamlandığında nasıl bir<br />

başarı getireceğini tahmin etmek<br />

kolay değil ve yönetmenler olarak<br />

bunun üzerine düşünmemek daha<br />

sağlıklı. Bizim için önemli olan<br />

kafamızda kurduğumuz dünyayı<br />

ve atmosferi mümkün olduğunca<br />

filme geçirebilmekti. Öte yandan,<br />

elbette filmi yazarken de yaparken<br />

de mümkün olduğunca doğru<br />

yerlerde seyirciyle buluşturma hayali<br />

kuruyorsunuz.<br />

‘Mavi Dalga’ ilk uzun metraj<br />

filminiz. Öncesinde de beraber<br />

25 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

2013<br />

2013<br />

2013<br />

FILMIN ÖNEMLI ÖDÜLLERI<br />

50’nci Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali- En İyi İlk Film Ödülü<br />

50’nci Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali- En İyi Kurgu Ödülü<br />

50’nci Antalya Altın Portakal Film<br />

Festivali- En İyi Senaryo Ödülü<br />

çalıştığınız projeler oldu mu?<br />

2005 senesinden beri birlikte<br />

çalışıyoruz. ‘Irak Dünya<br />

Mahkemesi: Tarihe Şerh’ adlı<br />

belgeselde yönetmen- yapımcı<br />

(Zeynep Dadak) ve kurgucu (Merve<br />

Kayan) olarak birlikte çalışmaya<br />

başladık. Daha sonra ‘Bu Sahilde’<br />

adlı kısa belgeseli birlikte çekip<br />

kurguladık. Hemen sonrasında da<br />

‘Mavi Dalga’nın müziklerini de<br />

yapan ‘Kim Ki O’ ile birlikte ‘Elope’<br />

adlı kısa bir müzikal film çıkardık<br />

ortaya… Bunun dışında yaptığımız<br />

başka ‘Kim Ki O’ klipleri var.<br />

‘Başka Sinema’ bize umut verdi<br />

Balıkesir’de geçen filmde,<br />

Deniz isimli lise son sınıf<br />

öğrencisinin arkadaş grubuyla<br />

ve ailesiyle yaşadıkları üzerinden<br />

bir büyüme hikayesi anlatılıyor.<br />

Kendi hikayelerinizden mi yola<br />

çıktınız?<br />

Birimiz Balıkesir, diğerimiz<br />

Uzunköprü’de; yani ikimiz de<br />

küçük yerlerde büyüdük. Bu<br />

‘merkezin dışında olma’ hali,<br />

daha sonra başka başka şehirlerde<br />

yaşarken ikimizin de üzerine bolca<br />

düşündüğü bir şey olmuş, bunu fark<br />

ettik. ‘Mavi Dalga’nın hikayesi her<br />

ne kadar bizim geçmişimizden izler<br />

taşısa ve etrafımızdaki kadınların<br />

gençlik hikayelerinden beslense de<br />

otobiyografik değil.<br />

Filmde gençlerin gelecekleri<br />

doğrultusunda karar verirken<br />

etkilendikleri odaklara da<br />

değiniyorsunuz… Bu durumun<br />

genç seyirciler üzerinde bir<br />

farkındalık yarattığına dair geri<br />

dönüşler aldınız mı?<br />

Hem Türkiye’de, hem de<br />

Almanya’da özellikle genç seyircinin<br />

filmle yakından bağ kurabildiğini<br />

gözlemledik. Daha doğrusu filmde<br />

‘tanıdık’ buldukları olaylardan<br />

etkilenen insanlar filmi izledikten<br />

sonra bunu sizinle paylaşmak<br />

26 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

için yanınıza geliyor. Bu insanlar<br />

arasında liseliler, o yılları yakın<br />

geçmişte bırakan ve daha ileri yaşta<br />

olan seyirciler de vardı. Büyümenin<br />

çeşitli endişeleri, birçok insanın<br />

hafızasında gençliklerinden kalan en<br />

net hislerden biri… Berlin’de filmle<br />

ilgili ilk duyduğumuz yorumlardan<br />

biri bizimle röportaj yapan liseli bir<br />

kızın filmdeki endişelerin ona ne<br />

kadar tanıdık geldiğine şaşırması<br />

olmuştu.<br />

Son yıllarda bazı yerli ve<br />

ödüllü filmlerin vizyonda zor<br />

yer bulduğu konusundaki<br />

görüşleriniz nelerdir?<br />

Vizyon filmleri arasında ticari<br />

kaygı taşımayanların kendilerine<br />

sinema salonu bulmakta zorlandığı<br />

bir gerçek. Ortalama 20 kopyayla<br />

vizyona giren filmlerle, 350 kopyalı<br />

filmlerin aynı kulvarda olması<br />

her şeyden öte mantıksız. Sinema<br />

sadece yapım aşamasında değil,<br />

yapılan filmlerin izleyiciye ulaşması<br />

anlamında da desteklenmesi gereken<br />

bir alan. Aksi takdirde sadece<br />

ticari amaçlı filmlerin yapıldığı ve<br />

gösterildiği bir yapı olarak kalır.<br />

Günümüz sinema anlayışına<br />

alternatif olarak yaratılan<br />

‘Başka Sinema’ hakkında ne<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Filmin ortaya çıktığı noktada<br />

seyirciyle nasıl ve nerede buluşacağı<br />

endişesi Türkiye’de pek çok<br />

sinemacıda olduğu gibi bizde de<br />

vardı. Bu filmlerin hem dağıtım<br />

hem de tanıtım açısından daha<br />

farklı bir macerası olması filmin<br />

potansiyelini de açığa çıkarabilir.<br />

Biz de böylece yeni filmler için<br />

çalışırken biraz daha umutlu<br />

olabiliriz. En azından birilerinin<br />

“Bu filmler zaten izlenmiyor ki!”<br />

argümanını bir nebze olsun boşa<br />

çıkarıyor Başka Sinema… Ayrıca<br />

film gösteriminde dijitalleşmenin,<br />

film üretimiyle olan ilişkisine<br />

bakmak için de önemli bir fırsat<br />

olduğu görüşündeyiz.<br />

27 www.mybilet.com


Uzun yıllardır ‘Kavuklu ve Pişekâr’<br />

‘meddahlık’, ‘kukla’ vb. Geleneksel<br />

Türk Tiyatrosu’nun renklerini<br />

sahneye taşıyor, başta Ankara<br />

Devlet Tiyatrosu olmak üzere birçok<br />

yerde ‘Ortaoyunu Tekniği’ üzerine atölye<br />

çalışmaları ve seminerler düzenliyorsunuz.<br />

‘Meddah’ı diğer projelerden farklı<br />

kılan bu alanda sürdürdüğünüz<br />

çalışmalar mı oldu?<br />

Ben,1958-59 yıllarından bu yana<br />

Geleneksel Türk Tiyatrosu üzerine<br />

çalıştım. Bu alanda birçok kitap<br />

okudum, araştırdım. Şimdiyse<br />

gelenekselimiz üzerine çalışmak<br />

isteyen genç tiyatro oyuncularına da<br />

katkı sağlayacağını umduğum bir<br />

kitap yazıyorum. Çalışmalarımı bu<br />

doğrultuda sürdürürken, ‘Meddah’<br />

filminden de böyle bir teklif gelince<br />

çok heyecanlandım. 47 yıllık bir<br />

tiyatro oyuncusuna ‘sinemadan<br />

Meddah’ çok hoş bir sürprizdi<br />

doğrusu... ‘Aziz’ rolü de şimdiye<br />

kadar sinemadan aldığım en iyi<br />

teklif olduğu için seve seve oynamayı<br />

kabul ettim.<br />

Canlandırdığınız ‘Aziz’ karakteri,<br />

meddahlık yaparak zar zor geçimini<br />

sağlayan eski ve tanınmış bir tiyatro<br />

oyuncusu… Film, Aziz’in içinde<br />

bulunduğu zorlu yaşam koşullarından<br />

SİNEMA<br />

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU<br />

AKADEMİSİ KURULMALI<br />

Zorluklarla geçimini sağlayan ünlü bir tiyatro oyuncusunun yaşamından kesitler<br />

sunan ‘Meddah’, aynı zamanda geleneksel tiyatromuzun en önemli değerlerinden<br />

birini de beyazperdeye taşıyor. Filmin başrol oyuncusu, ünlü sanatçı Münir Canar<br />

“47 yıllık bir tiyatro oyuncusuna ‘sinemadan Meddah’ çok hoş bir sürprizdi” diyor.<br />

Röportaj: Begüm Yılmaz<br />

hareketle günümüz emektar sanatçılarının<br />

mağduriyetini de gözler önüne seriyor<br />

diyebilir miyiz?<br />

Emektar sanatçıların durumu malum,<br />

yürekler acısı... Ancak bu sanatçılar arasında<br />

birkaç kişi var ki; sanat yaşamları boyunca<br />

çeşitli iş takviyeleriyle de oldukça iyi paralar<br />

Münir Canar<br />

kazanmış; ama geleceklerini hiç düşünmeden<br />

yaşamışlardır. Filmdeki Aziz’in durumu da işte<br />

bu birkaç mutlu azınlık olarak ifade ettiğim<br />

kişilerle aynıdır. Aziz çok yetenekli ve hep<br />

üst düzeyde yapımlara imza atmış, başarıdan<br />

başarıya koşmuş ünlü bir oyuncudur. Ancak<br />

28 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

şöhret başını öyle bir döndürmüştür ki; ailesini<br />

dahi boşlamış, arzularına yenik düşmüştür.<br />

Kendi deyimiyle “nefsi hiç doymamıştır.” Fakat,<br />

günümüzde ister böyle bir yaşamı olmuş olsun,<br />

ister bu kadar şansı ve başarıyı yakalayamamış<br />

emektarlarımız olsun; hepsinin en iyi, en rahat,<br />

en mutlu ve en onurlu şekilde yaşamaları<br />

gerekir. Bu olanağı da ancak devlet sağlayabilir.<br />

Sanatçısına sahip çıkan devlet, sanırım kulağa<br />

çok hoş geliyor.<br />

Yolun başında olan genç oyuncularımız<br />

Aziz’in hikayesinden kendilerine nasıl bir<br />

ders çıkarmalı?<br />

Genç meslektaşlarım şunu hiç unutmasınlar:<br />

“Her şeyden önce insan olmayı başarmalılar.”<br />

Oscar Wilde’ın çok güzel bir sözü var:<br />

“Yaşamak dünyadaki en nadir şeydir. Çoğu<br />

insanın tek yaptığı ise, yalnızca mevcut<br />

olmaktır.” Evet sevgili gençler, yaşayın bu<br />

dünyada, mevcut olmayın! Ha,bu arada bir<br />

mesleğiniz varsa ve alanınızda da başarılıysanız<br />

ne âlâ! Ne kadar ünlü bir oyuncu olursanız<br />

olun; bu size insanlara tepeden bakma ve onları<br />

küçümseme hakkını vermez. Ölçünüz ise şu<br />

olsun: Çok ünlü ve büyük bir sanatçı olsanız<br />

dahi herhangi bir topluluğa girdiğinizde oradaki<br />

insanlar tarafından ne kadar geç fark edilirseniz<br />

o kadar iyi olur.<br />

İsmail Dümbüllü’yü izleme fırsatım oldu<br />

Dönemin temsilcilerinden ve Tulûat<br />

tiyatrosu sanatçılarından sahnede izleme<br />

şansı elde ettiğiniz birileri oldu mu?<br />

İsmail Dümbüllü’yü iki ortaoyunu ve tulûat<br />

oyununda izledim. Hayali Küçük Ali’nin<br />

ise Karagöz oyunlarını ve bir de Meddahını<br />

seyretme şansım oldu.<br />

MÜNİR CANAR KİMDİR?<br />

Münir Canar, 1945 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Devlet<br />

Konservatuvarı Tiyatro Yüksek Bölümü’nden mezun olan Canar,<br />

1967 yılında görev almaya başladığı Ankara Devlet Tiyatrosu’nda<br />

halen çalışmalarını sürdürüyor. Birçok tiyatro oyununda oyuncu ve<br />

yönetmen olarak görev alan sanatçı, çeşitli televizyon ve sinema<br />

projelerinde de yer alıyor.<br />

29 www.mybilet.com


2002<br />

1984<br />

1984<br />

ÖNEMLİ ÖDÜLLERİ<br />

Karagöz Günleri – Geleneksel Türk Tiyatrosu’na Hizmet<br />

Ödülleri<br />

Müjdat Gezen Sanat Merkezi – İsmail Dümbüllü Ödülü,<br />

‘Kanlı Nigar’<br />

Ankara Sanatseverler Derneği – En İyi Erkek<br />

Oyuncu Ödülü, ‘Kanlı Nigar’<br />

Sizi hangi yönleriyle etkilediler?<br />

Yaptıkları işe duydukları saygıyla…<br />

Peki, Geleneksel Türk Tiyatrosunun<br />

konservatuvardaki yerini değerlendirecek<br />

olursanız…<br />

Ne yazık ki konservatuvarlarda pek yeri<br />

yok. Bence ders olarak okutulması gerekiyor.<br />

Biz yıllarca tiyatro sanatımızın en önemli<br />

kısmını yok sayıp, taklit ve kopya ile bir<br />

şeyler oluşturabileceğimizi sandık. Kültür<br />

emperyalizminin darbesini yemiş, yeterince<br />

aydınlanamamış, dolayısıyla kültürel değerlerine<br />

yabancılaşan, onları hor gören toplumların<br />

nefesleri kesilmediyse de kesilmek üzeredir.<br />

Bugün Türk Tiyatrosu ne yazık ki dünya<br />

tiyatrolarının oluşturduğu kalabalığın içinde<br />

yapayalnız bir gövdedir.<br />

Gelenekselimizi yaşatmak için neler<br />

yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?<br />

Gerçek anlamda yalnızca halkımızın<br />

SİNEMA<br />

sanatçısı olabilmek için; yüzlerce yıllık<br />

serüvenleri sonunda işlevlerini tamamladılar<br />

diye kaldırıp attığımız oyunlarımıza tiyatro<br />

yazarları, yöneticileri ve sanatçıları olarak<br />

sahip çıkmalıyız. Kültürel kaynaklarımızı<br />

da değerlendirmeye alarak geleceğe emin<br />

adımlarla yürüyen bir Türk Tiyatrosu üslubu<br />

yaratmalıyız. Örneğin; programının daha<br />

sonradan belirlenmesi koşuluyla tamamen<br />

devlet destekli bir ‘Geleneksel Türk Tiyatrosu<br />

Akademisi’nin kurulup; iki ya da dört yıllık<br />

bir eğitim sürecinden sonra mezun olanlara<br />

diplomaları verilip, sanatlarını icra etmeleri için<br />

sahneler açılabilir…Tiyatro sanatı bizim için bir<br />

yaşam biçimiyse; gelin bunu biz belirleyelim.<br />

Kültürel ve sanatsal birikimimiz çıkış noktamız<br />

olsun. Güzel Türkçemiz esin ve enerji<br />

kaynağımız olsun. Bu yolla yarattıklarımızı<br />

sunalım halkımıza!<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

MÜZİKLERİNİ<br />

BSO<br />

YORUMLADI!<br />

‘Meddah’ın<br />

müziği, Bilkent<br />

Senfoni<br />

Orkestrası<br />

tarafından<br />

yorumlanan<br />

ilk film müziği<br />

olma özelliğini<br />

taşıyor.<br />

30 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

Tuna Kiremitçi<br />

tuna.kiremitci@mybilet.com<br />

Recep İvedik makamı<br />

Herhalde hakkında en çok<br />

sosyolojik yazı yazılmış<br />

filmlerden biri Recep<br />

İvedik’tir. Değilse de hemen<br />

öyle olması gerek; çünkü sinema<br />

tarihimizin bu nadide parçası her<br />

tür hassas incelemeyi hak ediyor.<br />

Lütfen burun kıvırmayalım ve bu<br />

toplumsal hadiseye gerektiği önemi<br />

verelim.<br />

Baştan söyleyeyim, sonra mesele<br />

olmasın: ‘Recep İvedik 4’e 9<br />

yaşındaki oğlumla gittim ve belki<br />

de bu sebeple, serinin en çok (ve<br />

patlamış mısırlarımı döküp saçarak)<br />

güldüğüm filmi oldu. Ondan<br />

önce ‘Buraya Kadar’a aynı şekilde<br />

gülmüştüm. Sanırım kaba-saba<br />

komediyi seven bir tarafım var.<br />

Hepsi bu kadar mı? Kesinlikle<br />

hayır. Gayet ciddi gözlemlerim de<br />

var Recep İvedik hakkında. Pek<br />

fazla kimse ciddiye almayacak olsa<br />

da onları buradan paylaşmayı görev<br />

biliyorum kendime.<br />

Aslında bir çocuk filmi…<br />

Bir kere, onun tipik bir<br />

Nickelodeon filmi olduğunu<br />

düşünüyorum. Genellikle 8-15 yaş<br />

grubuna seslenen çocuk filmlerini<br />

her veli bilir. Bunların bazıları<br />

özellikle çok eğlencelidir (mesela,<br />

Jack Black filmlerini özellikle<br />

severim). Biraz kaba, hafif edepsiz<br />

ama iyi kalpli, anne-babayla evladın<br />

beraber eğlenebileceği filmlerdir<br />

bunlar. Haliyle, üretiliş amaçları<br />

Bergman ya da Trier ile boy<br />

ölçüşmek değildir.<br />

Recep İvedik serisi de bu şekilde<br />

konumlansa mesele çıkmazdı<br />

gibi geliyor bana. Ya da sadece<br />

filmin kazandığı muazzam<br />

başarıdan dolayı sinirleri bozulan<br />

meslektaşlarının şikayetleriyle<br />

uğraşmak zorunda kalırdı. Oysa bu<br />

egoya hiç gerek yok.<br />

Şahan Gökbakar yetenekli<br />

bir sanatçı ve Nickelodeon<br />

filmlerinin formüllerini serinin<br />

dördüncü filminde de başarıyla<br />

uyguluyor. Ortada kaba-saba ve<br />

aykırı ama nihayetinde süper iyi<br />

yürekli bir kahraman vardır. Bu<br />

kahraman gayet asil bir amaç<br />

uğruna çabalamaya başlar. Bu<br />

arada yapmadığı çocukça rezillik<br />

ve saçmalık kalmaz. Ama ülküsü<br />

o kadar asildir ki biz her yaptığını<br />

hoş görür, onunla gerektiği kadar<br />

özdeşleşip başarıya ulaşsın isteriz.<br />

32 www.mybilet.com


DİSİPLİN<br />

Bilenler bilir, Recep<br />

arkadaşımızın ilk filmdeki amacı,<br />

içi para dolu cüzdanı sahibine<br />

ulaştırmaktı. Bu yüzden yola<br />

çıkıyor ve çocuk filmlerinin bütün<br />

komik saçmalıklarını tatlı tatlı<br />

yaşayarak amaca ulaşıyordu.<br />

Aynı şey son filmde de geçerli.<br />

Bu sefer de mahalle takımı Dinamo<br />

Güngören’in antrenman sahası<br />

olan arsaya bina yapılması söz<br />

konusu. Recep arkadaşımız arsayı<br />

müteahhitten önce satın almak için<br />

kaynak arayışına giriyor ve sonunda<br />

çareyi, Acun’un Survivor’ına<br />

katılmakta buluyor.<br />

Üstelik Gökbakar kardeşler bu<br />

filmde görsel kaliteyi Recep İvedik<br />

ortalamasının üstüne çıkarmayı<br />

denemiş ve başarılı da olmuşlar.<br />

Yer yer sinemasal lezzetler bile<br />

alıyorsunuz. Daha nitelikli bir<br />

sinema dili yoksa bu herhalde<br />

onların tercihi.<br />

Ayrıca ‘Survivor’ yerinde<br />

bir alegori bence, zira Şahan<br />

Gökbakar’ın bizzat kendisi sinema<br />

dünyamızın ‘Survivor’ı denebilir.<br />

Hiçbir kliğe yaslanmamasına,<br />

arkasına sektörün duayenlerini<br />

almak gibi genç sanatçıların<br />

başvurduğu numaralara<br />

gitmemesine ve pervasızlığına<br />

rağmen, sadece seyircisinin<br />

gücüyle yaşamını güldür güldür<br />

sürdürebiliyor.<br />

Ve biz 14-15 yaşlarında gibiyiz<br />

Bu da ister istemez yine<br />

Türkiye’nin sosyolojik gerçeklerine<br />

götürüyor bizi.<br />

Bana öyle geliyor ki, toplumca<br />

tek bir insan haline gelsek,<br />

muhtemelen 14-15 yaşlarında bir<br />

erkek çocuğu olurduk. Olaylara<br />

ve kendi iç dünyamıza toplumca<br />

verdiğimiz tepkilere bakınca, böyle<br />

‘RECEP İVEDİK 4’E DOKUZ YAŞINDAKİ OĞLUMLA<br />

GİTTİM VE BELKİ DE BU SEBEPLE, SERİNİN EN ÇOK<br />

(VE PATLAMIŞ MISIRLARIMI DÖKÜP SAÇARAK)<br />

GÜLDÜĞÜM FİLMİ OLDU.<br />

bir ortalama hiç de hayal değil.<br />

14-15 yaşlarında, bazen kaba<br />

bazen de sevimli bir erkek. Hem<br />

umutları hem de cddi özgüven<br />

sorunları var. Öyle çok şahane bir<br />

eğitim almamış ama zekası yerinde<br />

maşallah.<br />

Recep İvedik tam da o çocuğa<br />

hitap ediyor işte. 14-15 yaşında<br />

bir erkek çocuğunun katıla katıla<br />

güleceği her numarayı içinde<br />

barındıryor. Bu sayede hem<br />

çocukları hem de toplumun<br />

genelini çağıran bir katalizör<br />

oluyor.<br />

Şahsen bunun tesadüf olmadığını,<br />

Şahan Gökbakar’ın ne yaptığını<br />

çok iyi bildiğini düşünüyorum.<br />

İnanmayan sandığa, pardon,<br />

gişe rakamlarına baksın. Son<br />

zamanlarda Türkiye’yi bu kadar<br />

rahat buluşturan kaç şey var?<br />

33 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

‘ÖTEKİ’ FİLMLERİN<br />

ADRESİ<br />

Geçtiğimiz<br />

yılın Kasım ayında M3 Film’in<br />

Kariyo&Ababay Vakfı işbirliğiyle hayata<br />

geçirdiği ‘Başka Sinema’, ülkemizde sinema<br />

sektörüne yepyeni bir heyecan getirdi ve<br />

seyircide kısa sürede alışkanlık yarattı. Peki<br />

nedir bu ‘Başka Sinema’? Belgin Elçioğlu<br />

Ülkemizdeki sinemalarda<br />

eskiden beri gündemde olan<br />

‘salon sorunu’, son yıllarda<br />

bambaşka bir boyutta ortaya<br />

çıktı. Artık ‘popüler filmlere daha<br />

fazla yer verilmesi’ gibi faktörlerin<br />

yanı sıra bir faktör daha var; o da<br />

dijital teknoloji. Bilindiği üzere,<br />

uzun zamandır filmler ağırlıklı<br />

olarak dijital çekiliyor ve salonlar da<br />

yavaş yavaş dijital gösterime (DCP)<br />

uygun hale getiriliyor. Bu sisteme<br />

uygun sinemaların çoğu AVM’lerde.<br />

AVM sinemaları, bağımsız filmlere<br />

yer açmak yerine ya popüler filmleri<br />

ya da 3D yapımları göstermeyi<br />

tercih ediyor haliyle. Böylece, dijital<br />

çekilen yerli ya da yabancı filmler,<br />

dijital olarak gösterilme şansı<br />

bulamıyor. Bunun çaresi, filmin<br />

35 mm kopyasının alınarak normal<br />

salonlarda gösterilmesi. Ancak bu<br />

çarenin maliyeti bir hayli yüksek.<br />

Vizyon giderek ticari sinemaya<br />

kayarken, dijital film gösteren<br />

salonlar da bu filmleri tercih<br />

ederken, örneğin Cannes’da,<br />

Berlin’de, Altın Koza’da, Altın<br />

Portakal’da büyük ödüller alan<br />

filmler bu sistemin dışında kalıyor<br />

ve vizyona giremeyebiliyor. Popüler<br />

Hollywood filmlerinin ya da gişe<br />

kaygısıyla sunulan yerli yapımların<br />

dışında başka seçenekler arayan<br />

seyirciye de festivalleri beklemek<br />

kalıyor... Yani kısa bir süre öncesine<br />

kadar öyleydi...<br />

Yepyeni Bir Seyirci Kitlesi<br />

Bu duruma alternatif bir çözüm<br />

düşünen bağımsız film dağıtımcısı<br />

M3 Film, Kariyo & Ababay Vakfı<br />

ile işbirliği yaparak<br />

‘Başka Sinema’<br />

projesini oluşturdu.<br />

Sistemin kurucuları,<br />

“Salonlara altyapıyı<br />

biz sağlayalım ve<br />

gösterimleri biz<br />

programlayalım”<br />

düşüncesiyle<br />

başlattıkları projeyi<br />

geçtiğimiz yılın Kasım<br />

ayında hayata geçirdi.<br />

Peki ‘Başka<br />

Sinema’nın getirdiği<br />

yenilikler neler?<br />

Öncelikle, seyirci,<br />

festivallerde izlemeye<br />

alıştığı filmleri farklı bir<br />

programla sinemalarda<br />

izleme fırsatını elde<br />

ediyor. Vizyona gireceği<br />

duyurulup son anda<br />

kaldırılan filmler bu sistemde yok:<br />

Filmlerin nerede hangi seansta<br />

oynayacağı bir ay öncesinden belli<br />

oluyor.<br />

Yani seyircinin önündeki<br />

seçenekleri büyük oranda artıran<br />

bir sistem ‘Başka Sinema’.<br />

Şimdilik İstanbul, Ankara, Bursa<br />

ve Eskişehir’de salonları bulunan<br />

ve İzmir’in ve başka illerin de<br />

35 www.mybilet.com


SİNEMA<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

sabırsızlıkla beklediği ‘Başka<br />

Sinema’, seyircisine aynı salonda<br />

günde en az üç film sunuyor.<br />

“Film vizyondan kalktı işte, çaresiz<br />

DVD’den filan seyredeceğiz” derdi<br />

de ortadan kalkıyor; çünkü filmler<br />

yerterli derecede uzun süreyle<br />

vizyonda kalıyor. Sürpriz film<br />

geceleri, kısa filmler, belgeseller, kült<br />

filmler, ön gösterimler ve sonrasında<br />

film ekibiyle sohbetler de seçenekler<br />

arasında. Bir yenilik daha: Filmler<br />

110 dakikadan uzun değilse<br />

seanslarda ara verilmiyor.<br />

Peki seyirci kitlesi bu ‘Başka<br />

Sinema’ hakkında ne düşünüyor?<br />

Görünen o ki, artık sinemayı<br />

salonda izlemeyi tercih etmeyen,<br />

evlere hapsolmuş bazı sinema<br />

tutkunları sinema salonlarıyla<br />

barışmış. Pek çoğu bu projenin<br />

‘sürekli bir film festivali’ niteliğinde<br />

olduğunu söylüyor. Biraz daha<br />

‘yaşını başını almış olanlar’ 80’li<br />

yıllar öncesinde sanat filmlerinin<br />

gösterildiği ve artık bazı çabalara<br />

karşın pek<br />

de başarılı olamayan ‘sinematek’<br />

geleneğini hatırlattığını söylüyor.<br />

Genel olarak ise herkes, bunun<br />

yaşatılması gereken bir sistem<br />

olduğu konusunda hemfikir.<br />

Neredeyse her filmin kapalı gişe<br />

oynadığı ‘Başka Sinema’, artık<br />

kemikleşmeye başlayan seyirci<br />

kitlesine her geçen gün yeni kişiler<br />

ekliyor.<br />

36 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

Barış Akpolat<br />

baris.akpolat@mybilet.com<br />

Stream servisleri nereye koşuyor?<br />

Spotify ve Deezer gibi müzik stream servislerinin geleceğin müzik platformu<br />

olacağını ve hatta şimdiden olduğunu uzun süredir söyleyip duruyorum. Bu<br />

konudan burada da bahsetmiş ve Türkiye’de de hizmete giren bu iki servisin ülke<br />

müdürleriyle röportajlar da yapmıştım. Spotify’la ilgili yepyeni rakamlar açıklanınca,<br />

bir yazı daha yazmak şart diye düşündüm.<br />

Haksız çıkmamak, bir gazeteci<br />

ya da bir konuya özellikle<br />

eğilmiş bir yazar için gayet<br />

önemli bir şeydir. Tabii aslında<br />

kimsenin fark etmediği bir şeyi fark<br />

ettiğimi iddia edemem. Modern<br />

çağın müzikal gelişmelerini<br />

yakından takip eden pek çok<br />

yazar benim söylediklerime<br />

katılır. “Pek çok” diyorum; çünkü<br />

bu müzik stream<br />

servislerine kesin<br />

bir biçimde “hayır”<br />

diyenlerimiz de var.<br />

Gösterdikleri sebep<br />

ise, bu servislerin<br />

sanatçıya gereken<br />

hakkı vermediğini<br />

iddia etmeleri.<br />

Özellikle de, Spotify<br />

ile Radiohead solisti<br />

Thom Yorke’nin<br />

uzun süredir bir<br />

tartışması var. Evet,<br />

bu sistemler analog<br />

müziği öldürebilir<br />

ama şunu da sormalı:<br />

“Analog müzik kaç<br />

yıldır yaşıyordu ki?”<br />

Zaten herkes<br />

Youtube’dan<br />

video izleyip,<br />

Soundcloud’dan<br />

istediğini dinleyebiliyordu. Plak<br />

satışları son 10, özellikle de beş<br />

yılda inanılmaz arttı; ama bu<br />

rakamları dünyadaki tüm müzik<br />

dinleyicileriyle karşılaştırdığımızda<br />

elimizdeki rakam bir hayli komik<br />

duracaktır. CD deseniz ölmek<br />

üzere. En son ne zaman kimin<br />

CD’sini aldınız? Haftada 3-4<br />

CD alıp tüm harçlığımı müziğe<br />

yatırdığım günleri düşünüyorum<br />

ve çok özlüyorum. Şimdi öyle<br />

bir kazanç ve alınmayı hak eden<br />

albüm sayısı maalesef bir elin<br />

parmaklarını geçmez. Ama bunlara<br />

çok da takılmamak lazım; çünkü<br />

Spotify yakın dönemin en sağlam<br />

rakamlarına ulaştı. Kazancının<br />

yüzde 70’ini piyasaya geri veren<br />

sistem, 1.1 milyar doları geri vermiş<br />

oldu. Avrupa’da bu sayede son<br />

12 yıldaki en yüksek müzik satış<br />

rakamına ulaşıldı. Bu da demek<br />

oluyor ki, daha fazla müziksever<br />

bu servislere parayla üye olup daha<br />

fazla şarkı dinledi. Pek çok kişi<br />

bedava olduğu için kalitesiz sese<br />

kendini maruz bıraksa da, dünyada<br />

38 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

450’ye yakın irili ufaklı müzik<br />

stream servisi var. Müziğe farklı bir<br />

platformdan da olsa para harcayan<br />

yeni bir kitlenin büyümüş olması<br />

gerçekten muhteşem.<br />

Peki bu nasıl oldu? Çok basit…<br />

Çünkü kolay ulaşılabiliyor. Artık<br />

kimsenin iki tane düzgün şarkı<br />

dinleyecek diye bir CD dolusu kötü<br />

şarkı dinlemeye mecali yok. Stream<br />

servislerinde yeni müziğe veya<br />

takip ettiğiniz, sevdiğiniz sanatçıya<br />

ulaşmak, onların ne dinlediklerini<br />

görmek etkileyici. Kimse eskisi<br />

gibi gazete ve dergilerden yeni<br />

müzik bulamıyor. Zaten pek çok<br />

gazetede kültür-sanat sayfaları<br />

gözden çıkarıldığı ya da yapmış<br />

olmak için yapıldığı için, yeni<br />

müzik de pek göremezsiniz.<br />

Dergi deseniz yok gibi bir şey.<br />

Blue Jean gibi köklü bir dergi ve<br />

metalciler için iyi bir kaynak olan<br />

Headbang dışında hangilerini<br />

takip ediyorsunuz? Milliyet Sanat<br />

ve Bant olabilir. Ondan da çok<br />

emin değilim ya neyse… Müzik<br />

kanallarına hiç girmiyorum bile.<br />

Müzik sektörü size parlatmak<br />

istediği içeriği sunar. Yeni bir<br />

şeyi keşfetmek gibi bir amacınız<br />

yoksa bu dandik müziklere<br />

her zaman maruz kalacaksınız.<br />

Stream servislerinin en sevdiğim<br />

yanıysa yukarıda birkaç cümleyle<br />

bahsettiğim hususlar. Ben Spotify’ı<br />

da, Deezer’ı da kullanıyorum; hem<br />

tabletimde hem bilgisayarımda hem<br />

de telefonumda. Sebebi çok net:<br />

Yeni müziklerle ve hiç tanımadığım<br />

gruplarla tanışmak... Beğendiğim<br />

albümlerin alabilirsem plaklarını<br />

alıyor, beğenmediklerimi ise<br />

görmezden gelip yoluma devam<br />

ediyorum. Üstüne üstlük bu<br />

servislerin aylık ücreti bir paket<br />

sigara, bir paket badem veya bir etli<br />

dürümden daha ucuz.<br />

HAFTANIN ALBÜMÜ<br />

The Free Licks - Exit Plan / Mono<br />

Müzik<br />

Bir grup düşünün ki, dinlediğiniz anda<br />

kendinizi Londra’nın sokaklarında<br />

buluyorsunuz. The Free Licks’i kime<br />

dinlettiysem grubu İngiliz sandı. Aslında<br />

kendileri yerli bir grup. Çok da güzel müzik<br />

yapıyorlar. Blues ve klasik rock etkilerini<br />

duyarken bir yandan çok sağlam gitar<br />

riff’leriyle oluşturulmuş bir brit-rock icra<br />

ediyorlar. Solistleri Ekin Kışlalı’nın tertemiz<br />

sesi ve aksanlı İngilizcesi şarkılara ayrı<br />

bir tat katıyor. Bu beş şarkılık EP’deki<br />

favorilerim ‘Hang On’ ve ‘Exit Plan’.<br />

Karşımızda bayağı başarılı bir grup<br />

var, umalım ki uzunçalarları yakında<br />

raflarımızda yerini alsın.<br />

39 www.mybilet.com


DİSİPLİN<br />

IFPI (Uluslararası Fonografik<br />

Endüstri Federasyonu) tarafından<br />

yapılan araştırmadaki diğer bir<br />

önemli detay da, Spotify’a para<br />

karşılığı üye olanların sayısının<br />

üç yılda sekiz milyondan 28<br />

milyona ulaşmış olması. Bu rakam<br />

önümüzdeki yıllarda tüm stream<br />

servislerinde<br />

inanılmaz<br />

artacak.<br />

Bununla<br />

birlikte,<br />

sanatçılar da<br />

iş modellerini<br />

bu stream<br />

servislerine göre<br />

değiştirmek<br />

durumunda. Kısacası, sektörün<br />

tüm çalışma sistemi hızla<br />

değişecek. IFPI’nın yaptığı<br />

açıklamaya göre, 2013’ün dijital<br />

yolla en çok indirilen ismi<br />

‘Midnight Memories’ albümüyle<br />

One Direction. Bu grubu<br />

Eminem, Justin Timberlake,<br />

Bruno Mars, Daft Punk ve Katy<br />

Perry izliyor.<br />

PLAYLIST<br />

Bu haftanın listesini birkaç aylık<br />

Billboard listesinden derledim.<br />

“Çok dinlenenler de iyi olabilir!”<br />

1- Pharell Williams - Happy<br />

2- Lorde - Team<br />

3- Katy Pery feat. Juicy J - Dark<br />

Horse<br />

4- Aloe Black - The Man<br />

5- Ellie Goulding - Burn<br />

6- Coldplay - Magic<br />

7- Imagine Dragons - Radioactive<br />

8- Bruno Mars - Young Girls<br />

9- Awolnation - Sail<br />

10- John Legend - All Of Me<br />

Young’dan yeni girişim<br />

Madem yukarıda müzik stream<br />

servislerinden bahsettik,<br />

konuyla ilgili bir durumu da<br />

bu sayfada konuşup bitirelim.<br />

Neil Young, geçen haftalarda<br />

Teksas, Amerika’da gerçekleşen<br />

South By Southwest (SXSW)<br />

festivalinde yeni müzik servisi<br />

Pono’yu tanıttı. Neil Young<br />

zaten bir süredir bu müzik<br />

servisinden bahsederken “Devrim<br />

niteliği taşıyan” gibi ifadeler<br />

kullanıyordu. Bu yılın başında<br />

kullanıma açmayı planladığını<br />

söylediği Pono’nun kendi içinde<br />

bir çevrimiçi müzik dükkanı da<br />

olacak. Bu servisin en güzel tarafı,<br />

‘en iyi kalite ve en yüksek bit<br />

rate’e sahip dijital müzik’ olduğu<br />

iddiasını taşıması. Neticede stream<br />

servisleri, kalite yeterli olsa da plak<br />

kalitesinde müzik dinlemenize<br />

imkan vermiyor. Neil Young ise,<br />

Pono’nun bu açığı kapatacağını<br />

söylüyor. 128 GB hafızalı ve<br />

ekstra hafıza da kabul eden<br />

PonoPlayer şu sıralar Kickstarter<br />

sitesinden ön siparişteki yerini aldı.<br />

Amerika’daki satış fiyatı yaklaşık<br />

399 dolar olacak. Şu sıralar en<br />

dikkatimi çeken şey sanırım bu<br />

Pono olayı. Nasıl işleyeceğini tam<br />

olarak bilmesek de, bir stream<br />

servisinin ‘kayıpsız kalitede’ hizmet<br />

vereceğini bilmek stream servisleri<br />

hakkındaki fikirlerimi destekler<br />

nitelikte.<br />

40 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

Kıraç<br />

ASLA PLAYBACK<br />

KULLANMAM<br />

Rock müziğin güçlü sesi Kıraç, üç yıl<br />

aradan sonra ‘Çık Hayatımdan’ isimli<br />

albümüyle karşımızda! Romantik, sakin<br />

ve dingin bir albümle hayranlarıyla<br />

buluşan ünlü sanatçı ‘Çık<br />

Hayatımdan’ hariç albümün tamamı<br />

yeni bestelerden oluşuyor” diyor.<br />

Röportaj: Begüm Yılmaz<br />

Begüm Yılmaz<br />

begum.yilmaz@mybilet.com<br />

Üç yıl aradan sonra ‘Çık<br />

Hayatımdan’ isimli yeni<br />

albümünüzle müzikseverlerin<br />

karşısındasınız. Kendi özgün<br />

tarzınızla yorumladığınız türküler<br />

ve rock ağırlıklı parçalardan sonra<br />

bu albümünüzün sound’unu nasıl<br />

tanımlarsınız?<br />

‘Çık Hayatımdan’ içe dönük<br />

bir albüm oldu. Genel hatlarıyla<br />

romantik, sakin ve dingin bir<br />

albüm olarak tanımlayabiliriz.<br />

Yalnızca albüme adını veren,<br />

sözü ve müziği bana ait ‘Çık<br />

Hayatımdan’ isimli parça<br />

oldukça sert bir şarkı.<br />

‘Fistan’ ve ‘Bombili’<br />

ise albümün eğlenceli<br />

şarkılarından. Bu<br />

albümde ‘Bombili’<br />

dışında cover ya<br />

da türkü olarak<br />

nitelendireceğimiz<br />

şarkılara yer<br />

vermedik. ‘Çık<br />

Hayatımdan’<br />

dışında hepsi<br />

42 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

yeni bestelerden ve çok sevdiğim,<br />

senelerdir birlikte çalıştığım<br />

arkadaşlarımın eserlerinden<br />

oluşuyor.<br />

O halde ‘Çık Hayatımdan’<br />

önceki albümlerinizden farklı bir<br />

yere mi konumlanıyor?<br />

Aslına bakarsanız her albümün<br />

özellikleri ve yeri ayrı. ‘Deli Düş’ ile<br />

başlayan yoluma şu an koyduğum<br />

son taş ‘Çık Hayatımdan’ ve bu<br />

yol aynı taşlardan oluşan tekdüze<br />

bir yol değil. Bu yolda yürürken<br />

bazen sakin, gergin, telaşlı, durup<br />

düşündüğünüz, geriye dönüp<br />

baktığınız bazen de koşmanız<br />

gereken safhalarla karşılaşıyorsunuz.<br />

Yaşam da böyle bir şey değil mi?<br />

Hayatımın farklı dönemlerinde<br />

farklı duygularla birçok albüm<br />

hazırladım. Her albüm beni anlattı.<br />

Tıpkı bu 10’uncu albümümün ‘bu<br />

dönemdeki ben’i anlattığı gibi…<br />

Nasıl bir hazırlık süreci<br />

geçirdiniz?<br />

Benim albüm hazırlık sürecim<br />

çok uzun bir zaman dilimine<br />

yayılır. “Haydi, şimdi albüm<br />

zamanı geldi. Şarkılar bulayım,<br />

stüdyoya girelim, yapalım bitsin”<br />

bana göre değil. Her albüm<br />

çıktıktan sonra gelecek albüm<br />

beynimin içinde oluşmaya başlar.<br />

Beğendiğim, benimsediğim<br />

şarkıları seçer; zamanım oldukça<br />

onlar üzerinde çalışırım. Bu<br />

albümde davul hariç neredeyse<br />

tüm enstrümanları kendim çaldım.<br />

İstedim ki, hayal ettiğim müziği<br />

aracısız albüme aktarabileyim.<br />

Röportajlarınızda akustiğin<br />

müzikte çok önemli bir yeri<br />

olduğuna dikkat çekiyorsunuz.<br />

Sizi kendi stüdyonuzu kurmaya<br />

yönelten bu alandaki titizliğiniz<br />

miydi?<br />

Evet, akustiğin müzikte<br />

çok önemli bir yeri olduğuna<br />

inanıyorum. Stüdyomda modern<br />

teknolojinin getirdiklerinden<br />

faydalanıyorum elbette; ancak<br />

müziğin enstrümanlarla yapılması<br />

konusunda hâlâ eski kafalı<br />

diyebilirsiniz bana. Bilgisayarda<br />

çalınmış bir davul veya bir<br />

başka enstrümanın sesini içime<br />

sindiremiyorum. Konserlerimde<br />

de müzik ve vokal tamamıyla<br />

canlıdır. Bir altyapı veya playback<br />

asla kullanmam. Bunun seyirciyi<br />

aldatmak olduğunu düşünüyorum.<br />

Kendi stüdyomu kurmamın ana<br />

nedeni rahat bir çalışma ortamımın<br />

ALBÜMDEKİ ŞARKILAR<br />

Çık Hayatımdan<br />

Dünya<br />

Fistan<br />

Kalbin Tek Arkadaşı<br />

Mecnundan Öte<br />

Bana Yolla<br />

Saklı Gülüş<br />

Sevgili<br />

Bombili<br />

Beddua<br />

Kalbin Tek Arkadaşı (Akustik)<br />

43 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

olmamasıydı. Böylelikle aklımdaki<br />

müziği gerçekleştirmeye yönelik<br />

tüm düzenlemeleri yapma imkanım<br />

oldu. Örneğin pek çok stüdyoda<br />

canlı davul kaydı<br />

yapılmadığı<br />

için uygun<br />

bir davul<br />

kayıt odası<br />

mevcut<br />

değil.<br />

Kendi<br />

stüdyomda özel bir davul kayıt<br />

odası yaptım. Zamanımın çoğunu<br />

stüdyoda geçiriyorum. Konser<br />

olmadığı zaman mesaiye gider<br />

gibi stüdyoya gidip akşama kadar<br />

çalışıyorum. Özetle zamanının<br />

çoğunu stüdyoda geçiren biri<br />

olarak rahat çalışabileceğim, tüm<br />

ihtiyaçlarıma uygun bir yer istedim.<br />

Farklı ses vibrasyonlarına sahip<br />

olmanız müziğinize nasıl bir<br />

katkı sağlıyor?<br />

Bu, Kıraç tarzının bir parçası.<br />

Beni ben yapanlardan biri.<br />

35 yıllık Fenerbahçeliyim<br />

Kendi tarzınızı yansıttığınız<br />

albümler dışında birçok<br />

dizi, sinema ve reklam<br />

filmi müziklerine de<br />

imza attınız. Hatta<br />

Fenerbahçe’nin 100’üncü<br />

yılı için bir marş<br />

bestelediniz… Bunları<br />

yapabilmek için ayrı<br />

bir sanatsal birikime<br />

ihtiyaç olduğunu<br />

düşünüyor musunuz?<br />

Sanatsal birikim<br />

elbette gerekli.<br />

Ayrıca insanın<br />

yaşadıklarından<br />

biriktirdikleri de<br />

var. Böyle<br />

zamanlarda<br />

yaşam<br />

sandığını açıp birer birer<br />

ortaya döküyorsunuz<br />

her şeyi… Örneğin;<br />

Fenerbahçe Marşı 35 yıllık<br />

bir Fenerbahçelilik, gönül<br />

bağı ve yaklaşık bir yıllık<br />

çalışmanın ürünüydü. Film<br />

ve dizi müzikleriyse biraz<br />

daha farklı… Onlar bir ekip<br />

çalışması sonucu ortaya<br />

çıkıyor. Bir filme veya<br />

DİSKOGRAFİ<br />

2014 Çık Hayatımdan<br />

2011 Derindekiler<br />

2011 Dön Artık<br />

2010 Show Zamanı<br />

2009 Yolcu<br />

2009 Rock Dünyasından Sesleniş<br />

2009 Garbiyeli<br />

2008 O.. Çocukları Film Müziği<br />

2008 Kıraç Toprağın Türküleri<br />

2008 Yağmur Zamanı Soundtrack<br />

2008 Sessiz Fırtına Soundtrack<br />

2008 Gözyaşı Çetesi Soundtrack<br />

2008 Binbir Gece Soundtrack<br />

2008 Haydi Haydi<br />

2007 Benim Yolum<br />

2005 Aliye Soundtrack<br />

2004 Kayıp Şehir<br />

2004 Bir İstanbul Masalı Soundtrack<br />

2003 Zerda Soundtrack<br />

2001 Zaman<br />

2001 Sevgiliye<br />

2000 Bir Garip Aşk Bestesi<br />

1998 Deli Düş<br />

diziye müzik yaparken; öykü,<br />

karakterler, oyuncular, yönetmen,<br />

her biri farklı şeyler anlatabiliyor.<br />

Müziğin de mutlaka onları<br />

desteklemesi gerek. Bir proje<br />

geldiğinde; senaryosunu okur,<br />

karakterlerini hatta oyuncularını<br />

incelerim. Yönetmenle, yapımcıyla<br />

toplantılar yapar, sonra jenerik<br />

çalışmasına başlarız. Çekilen<br />

bölümleri izleyip temaları hazırlayıp<br />

gerekli yerlere yerleştiririz.<br />

Eşiniz Ayşe Şule Bilgiç,<br />

Türkiye’nin ilk yerli çizgi ve<br />

44 www.mybilet.com


MÜZİK<br />

sinema filmine imza atarken siz<br />

de bu projelere müzikal açıdan<br />

destek veriyorsunuz. Yetişkinlere<br />

kıyasla, Pepee ve Ayas’la<br />

çocuklara seslenebilmek, onlara<br />

uygun şarkılar yapmak size neler<br />

hissettiriyor?<br />

Öncelikle çocuklar için bir<br />

şeyler yapabilmek beni ve eşimi<br />

çok mutlu ediyor. Biz bu yola<br />

çocuklar için kendi ülkemizde<br />

bir çizgi film yapma isteğiyle<br />

çıktık. Bu karakter; bizden olan,<br />

bizim kültürümüzü yaşayan ve bu<br />

kültürü çocuklarımıza aşılayan bir<br />

çizgi film kahramanı olmalıydı.<br />

Çiftetelli, zeybek oynamalı; halay<br />

çekmeliydi… “Biz yapalım da,<br />

kimse izlemezse çocuklarımıza<br />

izletiriz” diye başladık işe… Çok<br />

kafa yorduk, uzmanlardan görüş<br />

aldık ve ‘Pepee’ çocuklar tarafından<br />

çok sevildi. Bir sonraki aşama ise<br />

‘Ayas’ oldu. Onun da başarısı bize<br />

doğru yolda olduğumuzu gösterdi.<br />

Çocuklarım müziği çok seviyor<br />

Peki, çocuklarınız Elif Iraz ve<br />

Çağrı Manas’tan hareketle çocuk<br />

gelişiminde müziğin yeri ve<br />

önemini nasıl tanımlarsınız?<br />

Müzik, insan hayatının ayrılmaz bir<br />

parçası… Müzik olmayan bir dünya<br />

düşünülemez. Çocukların hayatında<br />

da müzik mutlaka olmalı. Doğdukları<br />

andan itibaren çocuklarımın müzik<br />

dinlemesine dikkat ettim. Her ikisi<br />

de müziği çok seviyorlar. Elif Iraz’ın<br />

çocuk şarkılarından oluşan geniş<br />

bir repertuvarı var, Çağrı Manas da<br />

ablasının yolunda ilerliyor.<br />

Bir röportajınızda dünyanın<br />

‘ceza ve sürgün yeri’ olduğunu<br />

dile getirmişsiniz. Sizi bu tanımı<br />

yapmaya iten şey neydi?<br />

Evet, “Dünya ceza ve sürgün<br />

yeri” dedim, haklısınız.<br />

Nedenine gelince, dünyada<br />

o kadar çok<br />

acı yaşanıyor<br />

ki, bütün bunlar<br />

ortadan kalkmadıkça<br />

insanoğlunun huzur bulması,<br />

sürgünden kurtulması söz konusu<br />

olamaz. En basitinden, çocuklar…<br />

Biz çocuklarımızı kendimizden dahi<br />

sakınıp, üstlerine titrerken dünyanın<br />

birçok yerinde hiç bilmediğimiz<br />

nedenlerden dolayı çocukların acı<br />

çekiyor olması, bence acı çekmemiz<br />

için yeterli bir sebep…<br />

15’inci yılınızı doldurduğunuz<br />

müzik sektörünün bugününü nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Aslında daha uzun zamandır bu<br />

sektörün içerisindeyim. İlk albümüm<br />

‘Deli Düş’ öncesinde uzun süreli<br />

sahne çalışmalarım oldu; ancak ne<br />

yazık ki sektör her açıdan bir önceki<br />

yılını aratıyor ve ileriki yıllarda<br />

da bu durumun değişmeyeceğini<br />

düşünüyorum. Sektörün var<br />

olan sorunları için bir an önce<br />

yapımcıların, müzisyenlerin ve devleti<br />

yönetenlerin bir araya gelerek samimi<br />

bir biçimde çözümler üretmesi<br />

gerektiğini düşünüyorum.<br />

Yakınlarda yeni bir konser<br />

hazırlığı var mı?<br />

Mart ayında Adana, Çanakkale<br />

ve Bodrum’da halk konserlerimiz<br />

gerçekleşecek. Bahar aylarının<br />

gelmesiyle konser çalışmaları da<br />

hızlanacak. Nisan ayında Jolly Joker<br />

Antalya, Mayıs ayında da Jolly Joker<br />

Ankara’da yeni albüm şarkılarını<br />

da seslendireceğimiz konserlerimiz<br />

olacak.<br />

ÖNEMLİ ÖDÜLLERİ<br />

2008 Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği (RTGD) – En İyi Müzik Eğlence Programı, ‘Gölgeler’<br />

2005 1’inci Beyaz İnci Televizyon Ödülleri- En İyi Müzik Ödülü, ‘Bir İstanbul Masalı’<br />

2002 Yıldız İşletme Kulübü- Yılın Yıldızları Ödül Töreni, En İyi Erkek Sanatçı<br />

45 www.mybilet.com


TİYATRO<br />

KENAN IŞIK REJİSÖRLÜĞÜNDE<br />

KLASİK BİR CİMRİ<br />

İlk kez Osmanlı döneminde ‘Pinti Hamit’ adıyla<br />

uyarlanmasından bu yana defalarca sahnelenerek<br />

Türkiye’de ‘en çok oynanan oyun’ unvanını hiçbir oyuna<br />

kaptırmayan ‘Cimri’, Devlet Tiyatroları sahnesinde bizi<br />

kendimizle yüzleştiriyor...<br />

Para, Lidyalılardan bu yana<br />

insan hayatında başrolde.<br />

Peki acaba ‘cimriliği’ ilk<br />

keşfeden kim olmuştu? Bu<br />

sorunun bir cevabı yok elbette ama<br />

kesin olan şu ki, cimriler cimri<br />

olduklarını asla kabul etmez. Olsa<br />

olsa ‘tutumlu’dur onlar. Psikolojik<br />

tahlillerde ise cimrilerin büyük<br />

bir maddi güce sahip olsalar da<br />

paralarını harcamayarak kendilerini<br />

güvende hissettiklerinden söz edilir.<br />

Belgin Elçioğlu<br />

belgin.elcioglu@mybilet.com<br />

47 www.mybilet.com


TİYATRO<br />

Pek çok farklı eserde işlenen<br />

cimrilik kavramının en etkili<br />

şekilde hayat bulduğu eser, komedi<br />

ustası Molière’in beş perdelik bir<br />

oyun olarak yazdığı ‘Cimri’ tabii ki.<br />

Bu oyun ilk kez 1668 yılında Palais<br />

Royal’de sahnelenmiş. Ülkemizde<br />

ise 1875 yılında Teodor Kasap<br />

tarafından ‘Pinti Hamit’ adıyla<br />

uyarlanmış ve popülerliğini o<br />

yıllardan beri hiç kaybetmemiş.<br />

Oyundaki ‘Cimri’miz Harpagon,<br />

hem para hem de sevgi konusunda<br />

cimri doğrusu. Öyle ya, çocukları<br />

Elise ve Clèante, zengin olmalarına<br />

rağmen babalarının tutumu<br />

yüzünden sıkıntı içinde yaşıyor,<br />

arkadaşlarından sürekli borç alıyor,<br />

elbiselerini ancak veresiye satan<br />

dükkanlardan alabiliyorlar. Düğün<br />

masrafından kurtulmak için oğlunu<br />

zengin ve dul bir kadınla, kızını da<br />

elli yaşlarında zengin bir adam olan<br />

Anselme ile evlendirmek istiyor.<br />

Onun için çocuklarının sevdikleri<br />

kişilerle evlenip mutlu olmaları<br />

değil, masraf açmadan zengin<br />

birileriyle evlenmeleri önemli.<br />

Altınlarını bahçeye gömmüş ve<br />

birileri onları bulur diye ödü<br />

kopuyor.<br />

17’nci yüzyılın Paris’i<br />

Kendisine evlenmek için bulduğu<br />

genç ve güzel kız Mariane ise<br />

aslında oğlunun aşık olup evlenmek<br />

istediği kız. Harpagon, Mariane’in<br />

yoksul olduğunu bilmiyor. Bilse,<br />

ondan o kadar hoşlanmasına karşın<br />

evlenmek istemezdi çok büyük<br />

ihtimalle. Harpagon ayrı ayrı aşçı<br />

ve arabacı bile tutmamış; iki işi de<br />

Jacques Usta görüyor. Zavallı atları<br />

bile zorunlu ‘sıkı perhiz’ nedeniyle<br />

bitkin durumda. Bir koyun budu<br />

artığını yedi diye bir komşusunun<br />

OYUN: CİMRİ<br />

EKİP: İstanbul Devlet Tiyatrosu<br />

YAZAN:<br />

Jean-Baptiste Poquelin Molière<br />

ÇEVİREN: Sabahattin Eyüboğlu<br />

REJİSÖR: Kenan Işık<br />

DEKOR TASARIMI: Suzan Erbilgin<br />

KOSTÜM TASARIMI:<br />

Gülhan Kırçova<br />

IŞIK TASARIMI: Önder Arık<br />

YÖNETMEN YARDIMCISI:<br />

Ömer Hüsnü Turat<br />

ASİSTAN: Eylem Server Ünüvar<br />

SAHNE AMİRİ: Mahsuni Yılmaz<br />

KONDÜVİT: Ali Yavşan<br />

IŞIK KUMANDA:<br />

Burak Gülçebi, Kemal Başar<br />

DEKOR SORUMLUSU: Fehmi Özel<br />

AKSESUAR SORUMLUSU:<br />

İsmail Kırca<br />

TERZİLER:<br />

Kadir Metin, Öznur Turat<br />

PERUKACI: Ramazan Akbaş<br />

48 www.mybilet.com


İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

TİYATRO<br />

kedisini dava ettiği, bir gece kendi<br />

hayvanlarının yemini çalarken<br />

arabacısı tarafından yakalandığı<br />

da söylentiler arasında. Oyunun<br />

örgüsünde Harpagon’un cimriliği<br />

etrafında dönen böyle daha pek çok<br />

komik olay var.<br />

İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun<br />

sahnelediği, prömiyerini 7 Şubat’ta<br />

yapan oyunda Harpagon’a usta<br />

oyuncu Mehmet Ali Kaptanlar<br />

hayat veriyor. Onun ‘Cimri’si<br />

bir taraftan da o kadar şeker ki,<br />

normalde kızmamız gereken bu<br />

karaktere pek de kızamıyoruz.<br />

Yönetmenliğini Kenan Işık’ın<br />

üstlendiği oyunun kadrosu,<br />

Molière’in zaten çok net çizmiş<br />

olduğu karakterleri hakkını<br />

vererek canlandırıyor. Dekor,<br />

kostümler, ışık, makyaj, hepsi<br />

Devlet Tiyatroları’na yakışır<br />

bir özenle uygulanmış. Elise’i<br />

canlandıran Simel Keçecioğlu’nun<br />

sesini ve sözcüklerini duymakta<br />

zaman zaman zorlansam da,<br />

büyük keyifle izlediğim bir oyun<br />

oldu. Genel anlamda seyircinin<br />

de aynı fikirde olduğu, oyunun<br />

çoğu kez kapalı gişe oynamasından<br />

belli zaten. Üsküdar Tekel<br />

Sahnesi’nde izlediğim oyun, Devlet<br />

Tiyatroları’nın çeşitli sahnelerinde<br />

seyircisiyle buluşmaya devam<br />

ediyor.<br />

Yönetmen Kenan Işık bu<br />

başyapıtı hiç güncellemeyerek<br />

klasik haliyle sahnelemiş ama oyun<br />

bir o kadar da güncel... 17’nci<br />

yüzyılın Paris’iyle 2014 yılının<br />

İstanbul’u arasında temelde hiçbir<br />

fark yok. Anlaşılan, ne paranın, ne<br />

de cimriliğin ‘modası’ hiç geçmiyor<br />

ve geçmeyecek.<br />

OYUNCULAR:<br />

Harpagon:<br />

Mehmet Ali Kaptanlar<br />

Frosine: Zeynep Erkekli<br />

Jacques Usta: Ömer Hüsnü Turat<br />

Simon Efendi:<br />

Enver Necmettin Amaç<br />

Komser: Ferdi Atuner<br />

Valere: Eylem Server Ünüvar<br />

Elise: Simel Keçecioğlu<br />

Clèante: Onur Ertaman<br />

Le Fleche: Gökay Müftüoğlu<br />

Mariane: Yeliz Şatıroğlu<br />

Anselme: Tarkan Koç<br />

Claude Kadın: Belma Şahin<br />

La Merluche: Can Kurşunlu<br />

Brindavoine: İsmail Kırca<br />

Komser Yardımcısı:<br />

Çağrı Kodamanoğlu<br />

PİYANO: Çağrı Kodamanoğlu<br />

49 www.mybilet.com


Arzu Sarı ile Kahve Molası<br />

TİYATRO<br />

TİYATRO İZLERKEN ÇOK<br />

HEYECANLANIYORUM<br />

Sosyal medya fenomeni olarak ünlenen, kitaplarıyla satış rekorları<br />

kıran ünlü yazar Pucca, hızlı iş temposuna bir kahve molası verdi<br />

ve Arzu Sarı’nın sorularını MyBilet e-dergi okurları için yanıtladı.<br />

1<br />

Sizce sanat dalları içinde her<br />

sanat dalının bir rengi olsaydı,<br />

tiyatronun rengi ne olurdu?<br />

Lacivert olurdu. İçinde birçok<br />

rengi barındıran, bazen simli parlak,<br />

bazen daha karanlık...<br />

2 Tiyatroda hangi türü tercih<br />

edersiniz?<br />

Komedi.<br />

3 Eğer bir tiyatro oyunu için<br />

sahneye çıkacak olsanız bu hangi<br />

oyun ve hangi karakter olurdu?<br />

Hamlet, Ophelia olurdu. Hatta<br />

zamanında, “Ophelia gibi ölmek<br />

istiyorum, hayatım ölümümün<br />

yanında sönük kalsın, kalsın ki<br />

Hamlet yediği b.ku anlasın!” diye<br />

yazmıştım.<br />

4 Sizce tiyatro ağlar mı güler<br />

mi?<br />

İkisini de yapar. Yaptırır...<br />

5 İlk izlediğiniz tiyatro oyunu<br />

hangisi?<br />

Sam Shepard, ‘Aç Sınıfın Laneti’<br />

6 Son izlediğiniz tiyatro oyunu<br />

hangisi?<br />

Ferhan Şensoy, ‘Masal Müfettişi’<br />

7 Tiyatroyu sinemadan ayıran<br />

en önemli fark ne sizce?<br />

Tiyatro izlerken daha çok<br />

heyecanlanıyorum. Her şeyin canlı<br />

olmasıyla ilgili sanırım.<br />

8 Eğer bir oyunu istediğiniz<br />

an dijital ortamda seyretme<br />

imkanınız olsaydı, hangi oyun<br />

başucunuzda olurdu?<br />

‘Lüküs Hayat’ olurdu sanırım,<br />

yıllardır hiç sıkılmadan bir onu<br />

izliyorum.<br />

9 Tiyatro deyince aklınıza gelen<br />

ilk şey nedir?<br />

Hayatın ta kendisi.<br />

10 Başarılı bulduğunuz tiyatro<br />

sanatçıları kimler?<br />

Haluk Bilginer, Erkan Can, Tilbe<br />

Saran, Engin Alkan.<br />

Arzu Sarı<br />

arzu.sari@mybilet.com<br />

51 www.mybilet.com


MAGAZİN<br />

Kırmızı Gözlüklü Kız<br />

belgin.elcioglu@mybilet.com<br />

ELBİSESİNİ SEVMİŞ BELLİ Kİ<br />

Keira Knightley,<br />

Chanel<br />

gelinliğini<br />

mahvettiğini itiraf<br />

etti. Geçen yıl James<br />

Righton ile evlenirken<br />

daha önce kırmızı<br />

halıda giydiği elbiseyi<br />

gelinlik olarak<br />

kullanarak herkesi<br />

şaşırtan güzel oyuncu,<br />

aynı elbiseyi tekrar giymiş. Ama bu son seferinde<br />

bir arkadaşının koluna çarpması sonucunda üstü<br />

başı şarap olmuş.<br />

AMAZON’UN KORUYUCU BABASI<br />

Dört çocuk babası David Beckham,<br />

balta girmemiş Amazon yağmur ormanları için<br />

tanıtım programı hazırladı! The Guardian’ın<br />

haberine göre, mart başında Brezilya’ya iki<br />

haftalık bir yolculuk yapan eski futbolcu,<br />

BBC1 kanalı için bir belgesel çekti. Beckham,<br />

yönetmen ve iki arkadaşıyla birlikte kamp<br />

yapmış, yemek<br />

pişirmiş, balık tutmuş.<br />

Bu yaz Brezilya’da<br />

gerçekleşecek olan<br />

Dünya Kupası’ndan<br />

önce gösterilecek olan<br />

90 dakikalık belgesel,<br />

yağmur ormanlarının<br />

önemini anlatmayı<br />

hedefliyor.<br />

53 www.mybilet.com


MAGAZİN<br />

BEKARLIK BAŞINA VURDU<br />

Uzun süredir kayıp olan Eva<br />

Longoria’nın dönüşü ‘muhteşem’ oldu. Halen<br />

bir festival için Avustralya’da bulunan 39<br />

yaşındaki yıldız, Prestige dergisine verdiği<br />

röportajda, “Herkes, özellikle de erkekler,<br />

seksapel ile zekanın bir arada olamayacağını<br />

düşünüyor. Kim demiş ki? Kadınlar hem<br />

güzel, hem entelektüel, hem sosyal, hem<br />

de girişimci olabilir. Ben buna muhteşem<br />

bir örneğim bence. Güzellik ve Hollywood<br />

dışındaki dünyayla da ilgileniyorum. Hayır<br />

işleri yapıyorum, politik aktivistim, master<br />

yapmak için okula geri döndüm... Bence çok<br />

ilginç biriyim” dedi.<br />

DAHA BÜYÜK BİR SEVGİ OLAMAZ SANDIM<br />

‘Lost’<br />

dizisinin ‘Sawyer’ı<br />

Josh Holloway<br />

ikinci kez<br />

baba oldu! Beş<br />

yaşında bir kızı<br />

olan Holloway<br />

duygularını ifade<br />

ederken “Önceleri<br />

bir oğlum olacağı<br />

için endişelendim,<br />

kimseyi kızım Java<br />

kadar sevemem gibi<br />

geldi. Ama herkes<br />

‘sevgimin gittikçe<br />

büyüyeceğini’<br />

söylüyor” dedi.<br />

PARIS HILTON’UN İZİNDE<br />

Yeni albümünden çıkardığı<br />

‘Work Bitch’ single’ı tüm dünyada<br />

2 milyondan fazla satan Britney<br />

Spears, kazancının bir bölümünü<br />

yine pet-shop’lara harcayacak gibi<br />

görünüyor! Geçtiğimiz Ocak ayında<br />

sevgilisi David Lucado ile birlikte<br />

satın aldığı Yorkie cinsi şirin köpek<br />

için 5 bin dolar ödediği söylenen<br />

Spears, ailenin bu sevimli üyesine<br />

‘Hannah Spears’ adını vermiş.<br />

Ünlülerin tüylü dostlarının çoğu gibi<br />

Hannah’nın da kendi Twitter hesabı<br />

var ve ‘annesinin’ albümüne büyük<br />

destek veriyor.<br />

54 www.mybilet.com


KÜLTÜR - SANAT<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

ŞEHİR TİYATROLARI’NIN 100 YILI<br />

Yüzüncü yılını kutlayan<br />

İstanbul Büyükşehir Belediye<br />

Tiyatroları, ‘Alnında Işığı İlk<br />

Hissedenler’ ‘Darülbeda-i’den<br />

Şehir Tiyatroları’na 100 Yıl’<br />

başlıklı fotoğraf sergisini<br />

sanatseverlerle buluşturuyor!<br />

1914’ten 2014’e siyah-beyaz<br />

fotoğraflarla Şehir Tiyatroları<br />

tarihini gözler önüne seren<br />

sergide; başta büyük usta Muhsin<br />

Ertuğrul olmak üzere Cahide<br />

Sonku’dan Bedia Muvahhit’e,<br />

Vasfı Rıza Zobu’dan Kemal<br />

Gürmen’e efsane sanatçıların<br />

portreleri ve sahnelenen<br />

oyunlardan bazı kareler yer<br />

alıyor. 5 Mart’ta açılan sergi,<br />

31 Mart’a kadar Nişantaşı<br />

City’s AVM’de ve sonrasında<br />

İstanbul’un çeşitli mekanlarında<br />

ziyaret edilebilecek.<br />

KENDİNE AİT BİR CÜZDAN<br />

Bu yıl 12’ncisi düzenlenen ‘Uluslararası<br />

Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’,<br />

“Cüzdan kadının özgürlüğüdür” diyerek<br />

izleyiciyi dört kentte 60 filmle buluşturuyor!<br />

15 – 23 Mart tarihleri arasında İstanbul’da<br />

Fransız Kültür Merkezi, İstanbul Modern<br />

ve Pera Müzesi’ndeki gösterimlerle başlayan<br />

festival, 5 – 6 Nisan’da Mersin’de, 12 – 13<br />

Nisan’da Adana’da ve 19 – 20 Nisan’da<br />

Bodrum’da devam edecek. ‘Bedenimiz<br />

Bizimdir’ temalı bölümde Muriel ve<br />

Delphine Coulin imzalı gerçek bir öyküden<br />

yola çıkan ‘17 Kız’(17 Filles) isimli film,<br />

17 genç kadının bedenlerine yönelik<br />

baskıya karşı bedenlerinin kendilerine ait<br />

olma fikriyle aynı anda hamile kalmasını<br />

konu alıyor. Uluslararası Dortmund Köln<br />

Kadın Filmleri Festivali’nde ‘Övgüye<br />

Değer Ödülü’<br />

kazanan film, 22<br />

Mart Cumartesi<br />

saat 17.30’da<br />

Fransız Kültür<br />

Merkezi’nde.<br />

56 www.mybilet.com


KÜLTÜR - SANAT<br />

BURHAN DOĞANÇAY ANILIYOR<br />

Geçtiğimiz yıl Ocak ayında vefat eden Çağdaş Türk Resminin<br />

önemli isimlerinden Burhan Doğançay, sanatçının<br />

kendisine ait özel koleksiyonlardan derlenen ve neredeyse tüm<br />

dönemlerine ışık tutan<br />

16 resminin özgün<br />

baskısının yer aldığı<br />

‘Burhan Doğançay Özgün<br />

Baskı Sergisi’ ile anılıyor.<br />

6 Mart’ta başlayıp 20<br />

Nisan’a kadar açık kalacak<br />

sergi her gün 10.00 –<br />

19.00 saatleri arasında<br />

Beylerbeyi Nar Art Sanat<br />

Galerisi’nde ziyaret<br />

edilebiliyor.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

‘PROFESYONEL’ DÖRT YILDIR KAPALI GİŞE<br />

Yugoslavya’da yaşanan büyük değişimin toplumsal ve politik süreçlerini ironik bir<br />

üslupla ele alan ‘Profesyonel’, bu sezon Devlet Tiyatroları’ndaki dördüncü yılını<br />

dolduruyor! Bir entelektüelin yaşam öyküsünden<br />

yola çıkan oyun, performanslarıyla ‘Yılın En<br />

Başarılı Erkek Oyuncusu’ dalında 2010 Afife<br />

Tiyatro Ödülleri ve 8’inci Tiyatro Ödülleri’ni<br />

kazanan Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler<br />

tarafından sahneleniyor. Sürprizlerle ve<br />

eğlenceyle dolu bu kara komedi, 25, 26, 27, 28<br />

ve 29 Mart tarihlerinde Cevahir Sahneleri’nde.<br />

İNTERNET<br />

GİŞESİ<br />

HAYKO<br />

CEPKİN<br />

DOĞULU<br />

MÜZİK<br />

CENTER’DA<br />

Alternatif müzik<br />

dünyasının<br />

önemli isimlerinden<br />

Hayko Cepkin, son<br />

dönemlerde çıkarmış<br />

olduğu ‘Aşkın Izdırabı’<br />

isimli albümünde<br />

yer alan parçaları ve<br />

yeniden düzenlemiş<br />

olduğu eski şarkılarıyla<br />

müzikseverlerle<br />

buluşuyor! Hayko<br />

Cepkin konseri, 5<br />

Nisan saat 21.00’de<br />

Beylikdüzü’ndeki<br />

Doğulu Müzik<br />

Center’da.<br />

SİTEYE<br />

GIT<br />

57 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

21 MART<br />

MAVİ RİNG<br />

Orta sınıf bir ailede yetişmiş olan Pınar, Devlet Hastanesinde uzman<br />

doktor olarak çalışmaktadır. Pınar, bir gece yarısı, çalıştığı hastanenin<br />

başhekimliğinin resmi yazısı ile kendisini bir hapishanenin toplu sevkinde<br />

görevli bulur. Bu sevk, açlık grevinde bir ayını doldurmuş politik<br />

mahkumların, kanlı bir operasyonla sürgün edilmesini içerir. Şiddet dolu<br />

bu yolculuk, Pınar’ın; iktidar, insan, adalet, ahlak, vicdan gibi temel<br />

konularda ciddi bir sorgulamaya girmesine yol açacaktır.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 87 dakika<br />

Yönetmen: Ömer Leventoğlu<br />

Oyuncular: Ezgi Çelik, Nazmi Kırık, Kemal Ulusoy<br />

AMMAR: CİN TARİKATI<br />

Feride, sevgilisi ve iki arkadaşıyla birlikte güzel bir tatil yapmak için bir<br />

dağ evine gitmeye karar verir. Bu yolculuğa son anda Canan da dahil<br />

olur. Gezileri sırasında birbiri ardına, açıklanamayan korkunç olaylar<br />

gelişir. Kaçmak için çabalarlar ama artık çok geçtir. Çünkü kötücül ruhlar<br />

etraflarını kuşatmıştır. Acaba korku kapanına dönüşen bu geziden hangisi<br />

sağ kurtulabilecektir?<br />

Türü: Gerilim, Korku<br />

Süre: 80 dakika<br />

Yönetmen: Özgür Bakar<br />

Oyuncular: Duygu Paracıkoğlu, Eylül Su Sapan, Dilşah Demir<br />

NON-STOP<br />

Bill Marks, her 20 dakikada bir uçaktaki yolcuları öldürmekle tehdit<br />

eden esrarengiz bir suçluyu yakalamaya çalışan hava polisidir. Kimin<br />

suçlu kimin masum olduğunun bilinmediği ve herkesin bir şüpheli<br />

olabileceği bu uçakta Bill, 200 kişinin hayatını kurtarmak için savaşırken,<br />

kendisini hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı büyük bir oyunun içinde<br />

bulur.<br />

Türü: Gerilim, Aksiyon<br />

Süre: 106 dakika<br />

Yönetmen: Jaume Collet- Serra<br />

Oyuncular: Liam Neeson, Julianne Moore, Scoot McNairy<br />

59 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

21 MART<br />

HAZİNE AVCILARI<br />

(THE MONUMENTS MEN)<br />

Gerçek bir hikayeden beyazperdeye<br />

uyarlanan film, İkinci Dünya<br />

Savaşı döneminde geçiyor. Bir grup<br />

tarihçi ve sanat uzmanın bir araya<br />

gelmesiyle oluşan ekip, Naziler<br />

tarafından ele geçirilen ve her an yok<br />

olma tehlikesiyle karşı karşıya olan<br />

önemli sanat eserlerini kurtarmaya<br />

çalışmaktadır. Sanat eserlerine<br />

ulaşmak için kendi hayatlarını<br />

tehlikeye atacaklardır.<br />

Türü: Dram, Savaş, Aksiyon<br />

Süre: 118 dakika<br />

Yönetmen: George Clooney<br />

Oyuncular: George Clooney,<br />

Matt Damon, Bill Murray<br />

SOĞUK<br />

Evli ve vaktinin çoğunu çalışarak geçiren Balabey’in hayatı, arkadaşlarıyla<br />

pavyona gittiği bir gece beklenmedik bir şekilde değişir. Zamanında<br />

Rusya’dan Kars’a gelen ve bu pavyonda çalışan üç kız kardeşle karşılaşan<br />

Balabey, geceyi kardeşlerin en küçüğü Irina ile geçirir. Balabey, gece<br />

boyunca Irina ile arasına kesin bir mesafe koyacak olsa da duygusal olarak<br />

küçük kızın etkisinden kurtulamayacaktır.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 105 dakika<br />

Yönetmen: Uğur Yücel<br />

Oyuncular: Cenk Medet Alibeyoğlu, Ahmet Rıfat Şungar,<br />

Şebnem Bozoklu, Ezgi Mola<br />

60 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

28 MART<br />

UYUMSUZ (DIVERGENT)<br />

Bu fütürist distopya hikayesinde, toplum her biri farklı bir erdemi<br />

temsil eden beş bölgeye bölünmüştür. Herkes 16 yaşına geldiğinde<br />

hangi bölgede yaşayacağına karar verir. Beatrice Prior herkesi şaşırtan<br />

bir seçim yapar. Tris ve bölgenin diğer üyeleri ise, bu seçim sonrasında<br />

hayatta kalmak için oldukça rekabetçi bir sürece girerler. Ancak Tris bir sır<br />

saklamaktadır. Sırrı herhangi biri öğrenirse bu sonu olacaktır.<br />

Türü: Macera, Aksiyon<br />

Süre: 139 dakika<br />

Yönetmen: Neil Burger<br />

Oyuncular: Shailene Woodley, Miles Teller, Theo James<br />

YVES SAINT LAURENT<br />

1957 yılında, Paris’teyiz. 21 yaşındaki Yves Saint Laurent, sağ kolu<br />

olduğu moda gurusu Christian Dior’un hayatını kaybetmesinden sonra<br />

işlerin başına geçer. Laurent, ilk tasarımını hazırladıktan sonra modanın<br />

yükselen yıldızı olur. Aynı zamanda Pierre Bergé ile karşılaşır ve yeni bir<br />

ilişkiye adım atar. Üç yıl sonra ise kendi markasını yaratır. Ne var ki,<br />

Laurent’ın yaratıcılığı hem özel hayatını hem de iş yaşamını etkiler hale<br />

gelir.<br />

Türü: Dram, Biyografi<br />

Süre: 106 dakika<br />

Yönetmen: Jalil Lespert<br />

Oyuncular: Pierre Niney, Guillaume Gallienne, Charlotte Le Bon<br />

MEDDAH<br />

Eski bir tiyatrocu olan Aziz, dostlarının yardımlarıyla hayatını<br />

sürdürmeye çalışmaktadır. Durumu bilen ve ona yardım eli<br />

uzatan organizatör Veli, Aziz için bir gösteri ayarlar. Böylece, Aziz<br />

meddahlık yaparak geçimini sağlamaya çalışır. Bu yoğun iş temposunda<br />

iyice yaşlandığını fark eden Aziz, ölümü çok yakınında hisseder ve<br />

günahlarından arınmak ister. Veli’nin ekiple çıkacağı turneye katılmak<br />

için ona yalvarır. Bu, geçmişiyle yüzleşmek için çıkacağı son yolculuk<br />

olacaktır.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 98 dakika<br />

Yönetmen: Batur Emin Akyel<br />

Oyuncular: Münir Canar, Tuğçe Kumral, Evren Bingöl<br />

61 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

28 MART<br />

ADALET İÇİN<br />

(MICHAEL KOHLHAAS)<br />

16’ncı yüzyılda geçen hikayede<br />

Michael Kohlhaas ailesine bağlı,<br />

onuruyla yaşayan bir at taciridir.<br />

Bir baronun adaletsiz bir şekilde<br />

atlarına el koyması üzerine Kohlhaas,<br />

kendisine tazminat ödenmesi için<br />

adalete başvurur. Fakat bu başvuru<br />

sonuçsuz kalınca, yönetime isyan eden<br />

halkın da katılımıyla bir ordu kurar.<br />

Adaleti yalnızca kendisi için değil,<br />

ülkesi için de sağlaması gerektiğini<br />

anlayınca, ailesini de büyük bir<br />

tehlikeye atmış olacaktır.<br />

Türü: Dram, Tarihi<br />

Süre: 122 dakika<br />

Yönetmen: Arnaud des Pallières<br />

Oyuncular: Mads Mikkelsen,<br />

Mélusine Mayance, Delphine<br />

Chuillot<br />

GÜZEL VE ÇİRKİN (BEAUTY AND THE BEAST)<br />

Film, Belle’in büyüleyici serüvenini konu ediyor. Belle, korkunç bir<br />

canavarın kalesine hapsettiği çok güzel bir genç kadındır. İçinde<br />

bulunduğu durumun çaresizliğine rağmen Belle kalenin büyülü çalışanları<br />

arasından Çaydanlık, Şamdan ve Masa Saati ile arkadaş olur ve bu sayede<br />

canavarın iç dünyasına bakıp orada gerçek bir prensin ruhunu ve kalbini<br />

görür.<br />

Türü: Gerilim, Aşk<br />

Süre: 112 dakika<br />

Yönetmen: Christophe Gans<br />

Oyuncular: Vincent Cassel, Léa Seydoux, André Dussollier<br />

62 www.mybilet.com


VİZYONDAKİLER<br />

28 MART<br />

BİNLERCE KEZ İYİ<br />

GECELER<br />

(A THOUSAND TIMES GOOD<br />

NIGHT)<br />

Rebecca dünyanın sayılı savaş<br />

fotoğrafçılarındandır. Kabil’de<br />

bir kadın intihar bombacının<br />

fotoğraflarını çekmek üzere<br />

görevlendirildiği sırada olayın içine<br />

fazlasıyla girer ve ciddi biçimde<br />

yaralanır. Aynı zamanda evine de bir<br />

bomba düşer. Kocası ve kızları bu<br />

duruma daha fazla dayanamaz ve ona<br />

bir ültimatom verir: Ya işini ya da<br />

ailesini seçecektir. Karar vermesi hiç<br />

de zor olmayacaktır.<br />

Türü: Dram<br />

Süre: 111 dakika<br />

Yönetmen: Erik Poppe,<br />

Oyuncular: Juliette Binoche,<br />

Nikolaj Coster-Waldau, Larry<br />

Mullen Jr.<br />

PERİ MASALI<br />

Peri’ye evlenme teklif eden Mert, aldığı cevap karşısında ne yapacağını<br />

bilemez. Peri “Evet” demeden önce, Mert’in arası limoni olduğu<br />

babasıyla ilişkisini düzeltmesini ister. Bunun üzerine Mert memlekete<br />

gidip babasıyla işleri yoluna koymaya çalışır. Tam her şey düzelmişken<br />

ve kavuşacakken bambaşka bir olayla karşı karşıya kalırlar. Mert ve Peri,<br />

şimdi çok daha zorlu bir sınavdan geçmek zorundadır.<br />

Türü: Romantik, Komedi<br />

Süre: 90 dakika<br />

Yönetmen: Biray Dalkıran<br />

Oyuncular: Burcu Kıratlı, Emre Kızılırmak, Sedef Şahin<br />

63 www.mybilet.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!