13.01.2015 Views

öğrenci oturumu - Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

öğrenci oturumu - Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

öğrenci oturumu - Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

18-22 Nisan 2011<br />

SHERATON OTELİ<br />

ANKARA


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İletişim Bilgileri<br />

<strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası<br />

Sümer 1 Sokak No: 12/4 06440 Kızılay / ANKARA<br />

Tel: 0312 232 57 77 (PBX)<br />

Faks: 0312 230 85 74<br />

GSM: 0533 762 28 13<br />

web: www.hkmo.org.tr<br />

e-posta: hkmo@hkmo.org.tr<br />

Teknik Hazırlık & Baskı<br />

Hermes Tanıtım Ofset Ltd. Şti.<br />

Büyük Sanayi 1. Cadde No: 105 İskitler / ANKARA<br />

Tel: 0312 384 34 32 - 341 01 97 - Faks: 0312 341 01 98<br />

Nisan 2012<br />

www.hermesofset.com<br />

2<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

41.DÖNEM<br />

GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU<br />

Genel Başkan<br />

II.Başkan<br />

Genel Sekreter<br />

Genel Sayman<br />

Örgütlenme Sekreteri<br />

Üye<br />

Üye<br />

Kurultay Başkanı<br />

Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı<br />

Ali Fahri ÖZTEN<br />

Hacı Hasan TUZCU<br />

Ertuğrul CANDAŞ<br />

Asiye Ülkü KARAALİOĞLU<br />

Özkan TALAY<br />

Burak KUKUL<br />

Metin EREL<br />

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

Prof. Dr. Fatmagül BATUK<br />

KURULTAY YÜRÜTME KURULU<br />

Yürütme Kurulu Sekreteri Asiye Ülkü KARAALİOĞLU<br />

Yürütme Kurulu Saymanı Burak KUKUL<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Yürütme Kurulu Üyesi<br />

Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER<br />

Yrd. Doç. Dr. M. Ümit GÜMÜŞAY<br />

Yrd. Doç. Dr. Murat Selim ÇEPNİ<br />

Yrd. Doç. Dr. Füsun Balık ŞANLI<br />

Yrd. Doç. Dr. Derya ÖZTÜRK<br />

Yrd. Doç. Dr. Himmet KARAMAN<br />

Arş. Gör. İ. Ercüment AYAZLI<br />

Nurcan CANDAŞ<br />

Murat TÜRÜDÜ<br />

Ayhan BİNGÖL<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

3


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Prof. Dr. Ahmet AKSOY<br />

Prof. Dr. Ahmet YAŞAYAN<br />

Ali Fahri ÖZTEN<br />

Ali TOPDEMİR<br />

Asiye Ülkü KARAALİOĞLU<br />

Yük. Müh. Atilla AYDIN<br />

Prof. Dr. Ayhan ALKIŞ<br />

Burak KUKUL<br />

Prof. Dr. Çetin CÖMERT<br />

Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER<br />

Prof. Dr. Erdal KOÇAK<br />

Ertuğrul CANDAŞ<br />

Ertuğrul ÇÖL<br />

Prof. Dr. Fatmagül BATUK<br />

Fazıl UZUN<br />

KURULTAY DANIŞMA KURULU*<br />

Prof. Dr. Ferruh YILDIZ<br />

Hacı Hasan TUZCU<br />

Doç. Dr. Halil AKDENİZ<br />

Prof. Dr. Halil ERKAYA<br />

Prof. Dr. Haluk KONAK<br />

Prof. Dr. Haluk ÖZENER<br />

Hasan ZENGİN<br />

Doç. Dr. Hülya DEMİR<br />

Prof. Hüseyin ERKAN<br />

Hüseyin ÜLKÜ<br />

Yrd. Doç. Dr. M. Tevfik ÖZLÜDEMİR<br />

Doç. Dr. Mahmut Onur KARSLIOĞLU<br />

Mertkan Akça<br />

Metin EREL<br />

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

Muhittin İPEK<br />

Mustafa ERDOĞAN<br />

Prof. Dr. N.Necla ULUĞTEKİN<br />

Namık GAZİOĞLU<br />

Nihat ERDOĞAN<br />

Prof. Dr. Onur GÜRKAN<br />

Özkan TALAY<br />

S.Selçuk SAVCI<br />

Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ<br />

Sıtkı Gökşin SEYLAM<br />

Prof. Dr. Tevfik AYAN<br />

Prof. Dr. Turgut UZEL<br />

Ufuk AY<br />

Yusuf BİLEN<br />

Prof. Dr. Abdullah PEKTEKİN<br />

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Özgür DOĞRU<br />

Yrd. Doç. Dr. Aslı Garagon DOĞRU<br />

Doç. Dr. Bayram UZUN<br />

Doç. Dr. Bülent BAYRAM<br />

Prof. Dr. Cankut ÖRMECİ<br />

Prof. Dr. Cemal BIYIK<br />

Prof. Dr. Cengizhan İPBÜKER<br />

Prof. Dr. Cevat İNAL<br />

Doç. Dr. Coşkun ÖZKAN<br />

Prof. Dr. Çetin CÖMERT<br />

Yrd. Doç. Dr. Çiğdem GÖKSEL<br />

Prof. Dr. Derya MAKTAV<br />

Yrd. Doç. Dr. Derya ÖZTÜRK<br />

Prof. Dr. Doğan UÇAR<br />

Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER<br />

Doç. Dr. Elif SERTEL<br />

Prof. Dr. Ergin TARI<br />

Doç. Dr. Erkan BEŞDOK<br />

Yrd. Doç. Dr. Faik Ahmet SESLİ<br />

BİLİM KURULU*<br />

Prof. Dr. Fatmagül BATUK<br />

Prof. Dr. Ferruh YILDIZ<br />

Yrd. Doç. Dr. Füsun Balık ŞANLI<br />

Prof. Dr. Gonca COŞKUN<br />

Doç. Dr. Hacı Murat YILMAZ<br />

Yrd. Doç. Dr. Hakan AKÇIN<br />

Yrd. Doç. Dr. Halil AKINCI<br />

Prof. Dr. Halil ERKAYA<br />

Doç. Dr. Halis SAKA<br />

Prof. Dr. Haluk KONAK<br />

Prof. Dr. Haluk ÖZENER<br />

Yrd. Doç. Dr. Hasan Tahsin BOSTANCI<br />

Yrd. Doç. Dr. Himmet KARAMAN<br />

Doç. Dr. Hülya DEMİR<br />

Prof. Hüseyin ERKAN<br />

Doç. Dr. İbrahim Öztuğ BİLDİRİCİ<br />

Yrd. Doç. Dr. İsmail Rakıp KARAŞ<br />

Yrd. Doç. Dr. Kemal ÇELİK<br />

Yrd. Doç. Dr. Kemal Özgür HASTAOĞLU<br />

Yrd. Doç. Dr. M. Tevfik ÖZLÜDEMİR<br />

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Devrim AKÇA<br />

Prof. Dr. Mualla Yalçınkaya ÜNVER<br />

Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

Yrd. Doç. Dr. Murat Selim ÇEPNİ<br />

Doç. Dr. Murat YAKAR<br />

Doç. Dr. Mustafa TÜRKER<br />

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ümit GÜMÜŞAY<br />

Prof. Dr. Mustafa YANALAK<br />

Prof. Dr. N.Necla ULUĞTEKİN<br />

Prof. Dr. Nebiye MUSAOĞLU<br />

Prof. Dr. Reha Metin ALKAN<br />

Doç. Dr. Rahmi Nurhan ÇELİK<br />

Doç. Dr. Saffet ERDOĞAN<br />

Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ<br />

Prof. Dr. Şenol KUŞCU<br />

Yrd. Doç. Dr. Şinasi KAYA<br />

Prof. Dr. Tahsin YOMRALIOĞLU<br />

Doç. Dr. Uğur ŞANLI<br />

Doç. Dr. Vahap Engin GÜLAL<br />

Doç. Dr. Yunus KALKAN<br />

* Liste sıralaması isimlere göre alfabetik olarak düzenlenmiştir.<br />

4<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

PROGRAM<br />

16-17 Nisan 2011 - Cumartesi-Pazar<br />

9.30 – 17.30 Uzaktan Algılamanın Temelleri <strong>ve</strong> Uydu Görüntüleri Kullanılarak Mekânsal<br />

Veri Üretimi-Teknik Eğitim Programı<br />

Program; HKMO Sürekli Bilimsel Teknik Komisyonları - Fotogrametri <strong>ve</strong> Uzaktan<br />

Algılama Komisyonu tarafından Ankara HKMO MİSEM Salonunda gerçekleştirilecektir.<br />

Eğitim Sorumluları: Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER (İTÜ),<br />

Yrd. Doç. Dr. Şinasi KAYA (İTÜ), Yrd. Doç. Dr. Füsun BALIK ŞANLI (YTÜ),<br />

Ar. Gör. Uğur ALGANCI (İTÜ)<br />

18 Nisan 2011 - Pazartesi<br />

8.00 - 10.00 KAYIT<br />

10.00 - 12.00 AÇILIŞ<br />

Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı<br />

Kurultay Başkanı<br />

HKMO Genel Başkanı<br />

TMMOB Başkanı<br />

Konuk Konuşmacılar<br />

: Prof. Dr. Fatmagül BATUK<br />

: Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

: Ali Fahri ÖZTEN<br />

: Mehmet SOĞANCI<br />

12.00 - 12.30 ÖLÇME TEKNOLOJİLERİ VE YAZILIM FUARININ AÇILIŞI<br />

12.30 - 13.30 Ara<br />

13.30 - 15.30 PANEL / TÜRKİYE’NİN “BÜTÜNSEL” DÖNÜŞÜMÜ EKSENİNDE YARGI<br />

SİSTEMİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI<br />

Oturum Başkanı : Ertuğrul CANDAŞ (HKMO Genel Sekreteri)<br />

15.30 - 16.00 Ara<br />

Yüksek Yargıdaki “Dönüşümler” <strong>ve</strong> Türkiye<br />

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER<br />

Yargı Sistemi Geleneğimiz <strong>ve</strong> Başkanlık Sistemi<br />

Metin FEYZİOĞLU (Ankara Barosu Başkanı)<br />

Yurttaşların “Yeni” Yargı Sistemiyle Kaybettikleri, Yargı Örgütleri <strong>ve</strong> Yargının<br />

“Demokratikleştirilmesi” Sorunu<br />

Emine Ülker TARHAN (YARSAV Başkanı)<br />

Siyasal İktidarın Yargıya Bakışı <strong>ve</strong> Yeni Yargı Yasalarının Çıkış Süreçleri<br />

Kamer GENÇ (CHP Millet<strong>ve</strong>kili)<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

5


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

16.00 - 18.05 I. OTURUM / KAMU KURUMU PROJELERİ<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Muhammed Şahin (Kurultay Başkanı \ İTÜ Rektörü)<br />

TÜBİTAK MAM Çevre Enstitüsü’nde Gerçekleştirilen CBS Tabanlı Projeler<br />

Cihangir AYDÖNER<br />

Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı<br />

Cemil CANDAŞ<br />

Coğrafi Veri Portalı<br />

Etem AKGÜNDÜZ<br />

TUCBS-Gelişmeler<br />

Sedat BAKICI<br />

Türkiye Yükseklik Sisteminin Modernizasyonu<br />

Ali TÜRKEZER, Mehmet SİMAV, Erdinç SEZEN, Ahmet DİRENÇ, Mustafa KURT,<br />

Onur LENK<br />

18.05 - 19.00 POSTER OTURUMU<br />

Poster Sunum Alanı<br />

Oturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Füsun BALIK ŞANLI, Yrd. Doç. Dr. M. Selim ÇEPNİ<br />

19.00 – 20.30 KOKTEYL (SHERATON OTELİ)<br />

19 Nisan 2011 - Salı<br />

9.00 - 10.40 II. OTURUM / ÖĞRENCİ OTURUMU<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Emre KARAGÖZ (HKMO Öğrenci Birliği Başkanı)<br />

10.40 - 11.00 Ara<br />

Nükleer Enerji<br />

İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi – Yıldız Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi –Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Yurtiçi <strong>ve</strong> Yurtdışında Mühendislik Eğitim<br />

Kocaeli Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Hidroelektrik Santralleri <strong>ve</strong> Suyun Ticarileşmesi<br />

19 Mayıs Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

İş Gü<strong>ve</strong>nliği <strong>ve</strong> İşçi Sağlığı<br />

Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

11.00 - 13.05 III. OTURUM / GENÇLİK TEKNİK OTURUMU<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Himmet KARAMAN (İTÜ)<br />

6<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


13.05 - 14.00 Ara<br />

TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Sultanhanı Kervansarayı Fotogrametrik Rölö<strong>ve</strong> Alımı <strong>ve</strong><br />

Üç Boyutlu Modelleme Çalışması<br />

Onur NEŞELİ, Murat YAKAR, Ferruh YILDIZ, Atacan ÖZKÜTÜK,<br />

Esat KURHAN, Osman DURDU<br />

Kampüs Bina Bilgi Sistemi: 3B Görselleştirme <strong>ve</strong> Sorgulama Uygulaması<br />

Mesut Emre ÇAKIR, Buğra Ersan TÜZGEN, Taylan YILDIRIM, Fatmagül BATUK<br />

Yapay Sinir Ağları Yardımıyla Plaka Tanıma Sisteminin Oluşturulması <strong>ve</strong><br />

CBS ile Bütünleştirilmesi<br />

Mehmet BAŞKURT, Mehmet Cemal DURMUŞ, M.Ümit GÜMÜŞAY<br />

Zonguldak Kozlu Bölgesi’nin Su Baskınlarına Yönelik Risk Araştırması<br />

Mehmet ÖKSÜZ, Çağrı YILDIRIM, Ömer SAĞLAM, Yeliz KARAARSLAN,<br />

K. Sedar GÖRMÜŞ, Ş. Hakan KUTOĞLU<br />

YTÜ Davutpaşa Kampüsü ÖSYM Salon Bilgi Sistemi<br />

Tolga BAKIRMAN, M. Ümit GÜMÜŞAY<br />

14.00 - 15.40 IV. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: TUSAGA-AKTİF<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Cevat İNAL (SÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekanı)<br />

Türkiye’de Sabit GNSS İstasyonlarının Tarihi <strong>ve</strong> Türkiye Ulusal Sabit GPS İstasyonları<br />

Ağı-Aktif (TUSAGA-AKTİF)<br />

Bahadır AKTUĞ, Mustafa KURT, Erdem PARMAKSIZ, Onur LENK, Yasin ERKAN,<br />

Şükrü AYSEZEN<br />

TUSAGA AKTİF (CORS-TR) Sisteminin Tapu <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü Katkıları<br />

Ömer YILDIRIM, Sedat BAKICI, Çetin MEKİK<br />

TUSAGA AKTİF (CORS-TR) Verileri ile Tektonik Plaka Hareketlerinin İzlenmesi<br />

Turgut UZEL, Kamil EREN,Engin GÜLAL, A.Anıl DİNDAR, İbrahim TİRYAKİOĞLU,<br />

Haluk YILMAZ<br />

Örneği<br />

TUSAGA-AKTİF (CORS-TR) Ağ Noktalarının Tektonik Araştırmalarda Kullanılması<br />

Üzerine Bir Çalışma: Orta <strong>ve</strong> Doğu Karadeniz Bölgesi<br />

Mustafa ULUKAVAK, Mualla YALÇINKAYA, Emine TANIR<br />

14.00 - 15.40 IV. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: FOTOGRAMETRİ 1<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Ferruh YILDIZ (Konya Şube Başkanı / SÜ)<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

7


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

15.40 – 16.00 Ara<br />

Safranbolu Tarihi Kent Örneğinde Dökümantasyon Çalışmalarında Fotogrametri <strong>ve</strong><br />

CBS’nin Birlikte Kullanımı<br />

Deniz ARCA, Çağlar BAYIK, Hayrettin Acar, Mehmet ALKAN, Dursun Zafer ŞEKER<br />

Mersin Latin İtalyan Katolik Katedral Okulu Üç Boyutlu Modelleme<br />

Çalışması <strong>ve</strong> Animasyonu<br />

Murat YAKAR, Muzaffer ÇETİN, Ferruh YILDIZ, Azim METİN, Fırat URAY,<br />

İlker KAHYA, Volkan ÇİÇEK<br />

Diş Hekimliğinde Uygulanan İki Farklı İnsizyon Çeşidinin Postoperatif Ağrı <strong>ve</strong> Şişlik<br />

Üzerine Etkisinin Fotogrametrik Yöntemlerle İncelenmesi<br />

Murat YAKAR, Ferruh YILDIZ, Mustafa ZEYBEK, Engin KOCAMAN, Doğan DOLANMAZ,<br />

Sevgi BÖGE, Ceyhun ARICIOĞLU, Buğra ÖZDEMİR<br />

Yüzeylerin Pürüzlülük Açılarının Lazer Tarayıcılar Yardımıyla Belirlenmesi<br />

Umut AYDAR, Özgür AVŞAR, Şinasi KAYA, Erkan BOZKURTOĞLU,<br />

Dursun Zafer ŞEKER<br />

16.00 - 18.05 V. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: CBS 1<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Çetin CÖMERT (Coğrafi Bilgi Sistemleri Kom. Bşk. / KTÜ)<br />

Coğrafi Bilgi Sistemleri Kullanarak Sıcaklık <strong>Harita</strong>larının Çözünürlüğünün Artırılması<br />

Mesut DEMİRCAN, İlker ALAN, Serhat ŞENSOY<br />

Güneş Enerjisi Santrali Kurulacak Alanların CBS-ÇÖKA Yöntemi ile Belirlenmesi<br />

Dolunay GÜÇLÜER, Fatmagül BATUK<br />

Su Dağıtım Şebekelerinin Tasarımı için CBS Modülü<br />

Türker AKBULUT, Orhan KURT, Önder EKİNCİ<br />

İnternet Sitelerinden Derlenen Adres Bilgilerinin Coğrafi Kodlanarak<br />

<strong>Harita</strong> Üzerinde Gösterimi<br />

A. Kutlu ERSOY, Banu DİRİ<br />

İnternet Tabanlı Coğrafi Bilgi Sistemi Uygulamalarında GeoSer<strong>ve</strong>r-ArcGIS Ser<strong>ve</strong>r <strong>ve</strong><br />

Google Maps API Entegrasyonu<br />

Fatih SARI, Ali ERDİ, Osman Sami KIRTILOĞLU<br />

16.00 - 17.40 V. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: MÜHENDİSLİK ÖLÇMELERİ<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Halil ERKAYA (YTÜ <strong>Harita</strong> Mühendisliği Böl. Bşk. /<br />

Mühendislik Ölçmeleri Kom. Bşk)<br />

Düşey Kurplarda Robust Aplikasyon Hesapları<br />

Orhan KURT<br />

8<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


20 Nisan 2011 - Çarşamba<br />

TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Su Dağıtım Şebekelerinin Tasarımı için Konumsal Algoritmalar<br />

Orhan KURT, Önder EKİNCİ, Türker AKBULUT<br />

Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’nin <strong>Harita</strong> Mühendisliği Disiplini<br />

Açısından Değerlendirilmesi<br />

Şenol KUŞCU, Eray CAN<br />

Hassas Nokta Konumlama (Precise Point Positioning-PPP) Tekniğinin Hidrografik<br />

Ölçmelerde Kullanılabilirliği<br />

Reha Metin ALKAN, Yunus KALKAN<br />

9.00 - 10.40 VI. OTURUM / GNSS VE TEKTONİK<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Mualla YALÇINKAYA (KTÜ)<br />

Elastik Atım Teorisi: Kuzey Anadolu Fay Zonu Örneği<br />

Fatih POYRAZ, Orhan TATAR, Kemal Özgür HASTAOĞLU, Tarık TÜRK,<br />

Önder GÜRSOY, İsmail Ercüment AYAZLI<br />

Kuzey Anadolu Fay Zonu Batı Kesiminde Bulunan Mikro-Jeodezik Ağlarda Güncel<br />

Deformasyon Alanı<br />

Haluk ÖZENER<br />

Tuzla Fayı <strong>ve</strong> Civarında Yerkabuğu Hareketlerinin Jeodezik Yöntemler ile İncelenmesi<br />

Haluk ÖZENER, Aslı DOĞRU, Esen ARPAT, Mustafa ACAR, Bülent TURGUT,<br />

Onur YILMAZ, Ahmet ÜNLÜTEPE, Kerem HALICIOĞLU, Aslı SABUNCU,<br />

Emre HAVAZLI, Ahmet ALTIN, Tayfun KAYNARCA, Ömer FARİSOĞULLARI,<br />

Arif SABUNCU, Haydar AKÇAY<br />

GNSS Verisinin Gerçek Zamanlı İletimi için Uluslararası Standartlar <strong>ve</strong> Gelişmeler<br />

Taylan ÖCALAN, Metin SOYCAN<br />

10.40 - 11.00 Ara<br />

11.00 - 12.40 VII. OTURUM / KARTOGRAFYA<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Necla ULUĞTEKİN (Kartografya <strong>ve</strong> Mekansal Bilişim Kom. Bşk. / İTÜ)<br />

Kartografik Genelleştirmede Kullanılan Kapsamlı Modelleme Teknikleri <strong>ve</strong> Yazı<br />

Genelleştirmesi Uygulaması<br />

Özlem SİMAV, Serdar ASLAN, O.Nuri ÇOBANKAYA<br />

Hava Serisi <strong>Harita</strong> Üretimleri<br />

Selçuk CEYLAN, Murat ARSLANOĞLU, Adem KAYA<br />

Küçük Ölçekli CBS Uygulamaları için Uygun Pseudo Projeksiyonlar<br />

Serpil ATEŞ, Semih DALĞIN, Cengizhan İPBÜKER<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

9


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

12.40 - 14.00 Ara<br />

Holografi Tekniğinin <strong>Harita</strong>cılık Alanında Uygulanması<br />

H. Polat DALKIRAN<br />

14.00 - 16.00 ÖZEL SEKTÖR OTURUMU<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN ( HKMO Genel Başkanı )<br />

16.00 - 16.20 Ara<br />

Atilla AYDIN (32, 33, 34. Dönem Oda Başkanı)<br />

Hüseyin ÜLKÜ (37, 38, 39. Dönem Oda Başkanı)<br />

Gürsel KÜSEK (Tarım Reformu Gnl. Md. /Toplulaştırma Dairesi Başkanı)<br />

Ali ATAMAN (TKGM <strong>Kadastro</strong> Daire Başkanı)<br />

16.20 - 18.25 VIII. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: KADASTRO<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Doç. Dr. Saffet ERDOĞAN (AKÜ <strong>Harita</strong> Mühendisliği Bölüm Başkanı)<br />

Dünyada Üç Boyutlu <strong>Kadastro</strong> Uygulamaları<br />

Fatih DÖNER, Cemal BIYIK, Osman DEMİR<br />

Denizel Alanlara Yönelik <strong>Kadastro</strong> Bilgi Sistemi Tasarımı: Trabzon Örneği<br />

Recep NİŞANCI, Bayram UZUN, Osman DEMİR, Volkan YILDIRIM, Ali Erdem ÖZÇELİK<br />

Türkiye için Deniz <strong>Kadastro</strong>sunun Önemi<br />

Gül USLU, Faik Ahmet SESLİ<br />

DSİ Genel Müdürlüğü’nde Kamulaştırma Çalışmaları <strong>ve</strong> Amik-Afrin Reyhanlı<br />

Barajında Trampa<br />

Kadir KARAKUŞ, Sebahat YILDIZ GEÇİLMEZ<br />

Arazi Toplulaştırma Projelerinde Dağıtım Kriterleri <strong>ve</strong> Otomatik Dağıtım “DSİ Çankırı<br />

Kızılırmak Tımarlı Projesi”<br />

Atakan SERT, Ali Rıza CEYLAN Cüneyt VANLI<br />

16.20 - 18.25 VIII. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: CBS UKVA<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Derya ÖZTÜRK (OMÜ)<br />

Konumsal Veri Altyapıları <strong>ve</strong> Kıyı Alanları Yönetimi<br />

Halil AKINCI, Faik Ahmet SESLİ, Sedat DOĞAN<br />

10<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


21 Nisan 2011 - Perşembe<br />

TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kurumlar Arası WMS Kullanımı BUSKİ – Nilüfer Belediyesi Örneği<br />

Murat SANCAK, Sibel Torun AKKAR<br />

Ulaşım Ağları Veri Altyapısı<br />

Murat GÜNERİ, Fatmagül BATUK<br />

Sosyo-Teknolojik Yaklaşımlarla Konumsal Veri Altyapısı Kurulması Sürecinde Mevcut<br />

Durum Değerlendirmesi<br />

Arif Çağdaş AYDINOĞLU<br />

Portal Teknolojisi <strong>ve</strong> Ulusal Konumsal Veri Altyapısı<br />

Muhammet Emre YILDIRIM, Çetin CÖMERT<br />

9.00 - 11.05 IX. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: FOTOGRAMETRİ 2<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Fatmagül BATUK (Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı / YTÜ)<br />

Video Görüntülerinin Kaçış Noktaları Yardımıyla Rektifikasyonu<br />

Mahir Serhan TEMİZ, Sıtkı KÜLÜR<br />

Sayısal Yükseklik Modellerinde Kalite Değerlendirme <strong>ve</strong> Doğruluk Analizi<br />

Fatih ESİRTGEN, Naci YASTIKLI<br />

Geçki Planlama Çalışmaları için Hava LiDAR Verisine Dayalı Sayısal Yükseklik<br />

Modelleme <strong>ve</strong> Doğruluk Analizi<br />

Nursu TUNALIOĞLU, Metin SOYCAN<br />

Türkiye Ulusal Ortofoto Bilgi Sistemi <strong>ve</strong> Gerçekleştirilen Çalışmalar<br />

Hakan MARAŞ, Özlem AŞIK, AltanYILMAZ, Akın KISA<br />

Sanal Küre Üzerinde Yürüyüş Analizi<br />

Mehmet ERBAŞ, Hakan ŞAHİN, Emre SOYER, Feyzi Kantar, Zübeyde ALKIŞ<br />

9.00 - 10.40 IX. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: TAŞINMAZ YÖNETİMİ<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Volkan ÇAĞDAŞ (YTÜ)<br />

Taşınmaz Geliştirmede Doğrusal Programlama<br />

Bülent BOSTANCI, Hülya DEMİR<br />

Gayrimenkul Değerinin Belirlenmesi <strong>ve</strong> Kayıt Altına Alınması<br />

Yusuf MEŞHUR, S. Nurbaki ÜNSÜR, Sadık YILDIRIM<br />

CBS Destekli Taşınmaz Mal Değer <strong>Harita</strong>larının Oluşturulması<br />

Seda DÖNER, Reha Metin ALKAN<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

11


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

11.05 - 11.25 Ara<br />

Çok Ölçütlü Karar Destek Sistemleri ile Taşınmaz Değerleme <strong>ve</strong> Oran Çalışması<br />

Ahmet YILMAZ, Hülya DEMİR<br />

11.25 - 13.05 X. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: CBS 2<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. M. Ümit GÜMÜŞAY (YTÜ)<br />

İzmir Büyükşehir Belediyesi Coğrafi İmar Bilgi Sistemi<br />

Lütfi ÜNAL<br />

Sayısal Coğrafi Verilerin Arşivlenmesi <strong>ve</strong> Sunulması<br />

M. Sabri ŞEHSUVAROĞLU<br />

Kırsal Arazi Yönetimi için Coğrafi Bilgi Sistemi Modeli<br />

Halil İbrahim İNAN, Tahsin YOMRALIOĞLU<br />

Kentsel Yayılma Simülasyon Modelleri <strong>ve</strong> Hücresel Otomat<br />

İsmail Ercüment AYAZLI, Fatmagül BATUK, Hülya DEMİR<br />

11.25 - 13.05 X. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: JEODEZİ 1<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Haluk ÖZENER (Jeodezi <strong>ve</strong> Navigasyon Komisyonu Başkanı / BÜ)<br />

13.05 - 14.00 Ara<br />

Bölgesel/Ülke GPS Çalışmalarında Ölçme Planlama<br />

D. Uğur ŞANLI<br />

Sıklaştırma Ağlarının Yer Kabuğu Hareketlerine Karşı Duyarlıkları <strong>ve</strong><br />

Olası Algılayabilirlik Düzeyleri<br />

Pakize KÜREÇ, Haluk KONAK<br />

Karayolu <strong>ve</strong> Demiryolu Projelerinde Ortometrik Yükseklik Hesabı:<br />

En Küçük Kareler ile Kollokasyon<br />

Ayhan CEYLAN, Aydın ÜSTÜN, Serkan DOĞANALP, H. Bora GÜRSES<br />

ED-50 (EUROPEAN DATUM-1950) ile TUREF (Türkiye Ulusal Referans Çerçe<strong>ve</strong>si)<br />

Arasında Datum Dönüşüm Çalışmaları<br />

Bahadır AKTUĞ, Salih SEYMEN, Mustafa KURT, Erdem PARMAKSIZ, Onur LENK,<br />

Serdar SEZER, Soner ÖZDEMİR<br />

14.00 - 16.00 PANEL /ABD-AB <strong>ve</strong> AVRASYA Kıskacında Türkiye’nin “Değerler Ekseni”nin<br />

Dönüşümü<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Mehmet SOĞANCI (TMMOB Başkanı)<br />

12<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


16.00 - 16.20 Ara<br />

Neoliberal Politikalar <strong>ve</strong> Türkiye Ekonomisi<br />

Prof. Dr. Korkut BORATAV<br />

TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yazılı <strong>ve</strong> Görsel Basının Türkiye’nin Dönüşümündeki Rolü<br />

Ahmet ABAKAY (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı)<br />

1980’ler, Değişen ABD Politikaları <strong>ve</strong> Renkli Devrimler<br />

Prof. Dr. Nurşen MAZICI<br />

Türkiye’de Demokrasi Mücadeleleri<br />

Oğuzhan MÜFTÜOĞLU<br />

16.20 - 18.00 XI. OTURUM / KADASTRO ÖZEL OTURUMU<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Cemal BIYIK (KTÜ <strong>Harita</strong> Mühendisliği Bölüm Başkanı)<br />

22 Nisan 2011 - Cuma<br />

<strong>Kadastro</strong> Kavramı <strong>ve</strong> Türkiye <strong>Kadastro</strong>su<br />

Ahmet YAŞAYAN, Hüseyin ERKAN, S. Gökşin SEYLAM<br />

<strong>Kadastro</strong>nun Ekonomik Kalkınmadaki Rolü<br />

Tülay TUFAN, Hüseyin ERKAN, S. Gökşin SEYLAM<br />

<strong>Kadastro</strong>nun Değer Öğesi Üzerine<br />

Gökhan DOĞRU, Hüseyin ERKAN<br />

Arazi Yönetimi Kavramı <strong>ve</strong> Türkiye Gereksinimi<br />

Hüseyin ERKAN, S. Gökşin SEYLAM, Ahmet YAŞAYAN<br />

9.00 - 11.05 XII. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: AFET YÖNETİMİ<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Ergin TARI (İTÜ Geomatik Bölüm Başkanı)<br />

Afet-Acil Durum Yönetimine Yönelik Coğrafi Veri Modelinin Tasarlanması:<br />

Yangın Örneği<br />

Elif DEMİR, Tahsin YOMRALIOĞLU, Arif Çağdaş AYDINOĞLU<br />

Çok Kriterli Karar Verme <strong>ve</strong> Bilgi Difüzyonu Yöntemleri ile Taşkın Riski Analizi<br />

Aybike SARAL, Nebiye MUSAOĞLU<br />

Altyapı Şebekeleri Arasındaki Bağımlılıkların Deprem Sonrası Hasar <strong>ve</strong> Performans<br />

Tahmininde Kullanılmak Üzere Tanımlanması<br />

Hüseyin Can ÜNEN, Muhammed ŞAHİN<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

13


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kriminolojide Coğrafi Bilgi Sistemleri <strong>ve</strong> Mekansal İstatistiksel Yöntemlerin Kullanımı:<br />

Hırsızlık Örneği<br />

Saffet ERDOĞAN, Mustafa YALÇIN, Mehmet Ali DERELİ<br />

Konum Tabanlı Hizmetler Teknolojisi ile Yönlendirme Sistemi Tasarımı<br />

Hüseyin Zahit SELVİ, İ. Öztuğ BİLDİRİCİ<br />

9.00 - 11.05 XII. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: YÖNETİM<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Doç. Dr. Hülya DEMİR (Taşınmaz Değerleme Kom. Bşk / YTÜ)<br />

11.05 - 11.25 Ara<br />

Bayındırlık <strong>ve</strong> İskan Bakanlığı’nda Bilgiye Dayalı Yönetim Uygulamaları-İşbirliği <strong>ve</strong><br />

Verimli Çalışma Platformu (İVÇ)<br />

Orhan MATARACI, Erkan SERT, Tolunay DUVARCI<br />

Değişim Mühendisliğinin Tapu <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde Uygulanması için<br />

Atılan Adımlar<br />

Adil Hakan AYBER<br />

Türkiye İçin Yeni Bir Arazi İdare Sistemi: TAİS<br />

Mehmet ÇETE, Tahsin YOMRALIOĞLU<br />

Elektrik, Doğal gaz <strong>ve</strong> Petrol Piyasalarında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca<br />

Yürütülen Taşınmaz Temini İşlemleri<br />

Osman BİRGİN<br />

Arazi Toplulaştırma Projelerinin Etüt Aşamasında Uydu Görüntülerinin Kullanılması<br />

“DSİ İzmir Küçük Menderes Havzası Ödemiş Ovası Örneği”<br />

Atakan SERT, Ali Rıza CEYLAN, Cüneyt VANLI, Önder KARAGÖZ<br />

11.25 - 13.30 XIII. OTURUM / PARALEL OTURUM 1: UZAKTAN ALGILAMA<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER (Fotogrametri <strong>ve</strong> Uzaktan Algılama Kom. Bşk. / İTÜ)<br />

Tekirdağ İlindeki Bağ Alanlarının Mekansal Dağılımının Uzaktan Algılama <strong>ve</strong> Coğrafi<br />

Bilgi Sistemleri Kullanarak Belirlenmesi<br />

Elif SERTEL, Mehmet SAĞLAM, Emre ÖZELKAN, Irmak YAY, Arzu GÜNDÜZ,<br />

Hande Demirel, Dursun Zafer ŞEKER, Şinasi KAYA, Selçuk ALBUT, Cankut ÖRMECİ,<br />

Yılmaz BOZ<br />

Uydu Görüntülerinde Mekansal Çözünürlüğün Tarım Alanlarının <strong>ve</strong> Ürün Tiplerinin<br />

Belirlenmesine Etkisinin Araştırılması: Şanlıurfa Örneği<br />

Uğur ALGANCI, Elif SERTEL, Cankut ÖRMECİ, Mehmet ÖZDOĞAN<br />

Yüksek Çözünürlüklü Uydu Verileri <strong>ve</strong> Hava Fotoğraflarından Otomatik Bina Yakalama<br />

Uğur ACAR, Bülent BAYRAM, Fusun BALIK ŞANLI, Mustafa OĞURLU<br />

14<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Karadeniz Kıyı Sularında Askıda Katı Madde Dağılımının <strong>Harita</strong>lanması<br />

Mustafa DİHKAN, Fevzi KARSLI, Abdülaziz GÜNEROĞLU<br />

Lojik Filtrelerin Uzaktan Algılamada Kullanımı: V-I-S Model Üzerinde Bir<br />

Uygulama Örneği<br />

Şinasi KAYA, Fikret PEKİN<br />

11.20 - 13.00 XIII. OTURUM / PARALEL OTURUM 2: JEODEZİ 2<br />

B Salonu<br />

Oturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Hakan AKÇİN (Zonguldak Temsilcisi / ZKÜ)<br />

13.30 – 14.00 Ara<br />

Sabit İstasyon Verilerinin Analizi<br />

Soner ÖZDEMİR, Ayhan CİNGÖZ, Bahadır AKTUĞ, Onur LENK, Mustafa KURT,<br />

Erdem PARMAKSIZ<br />

GNSS Antenlerinin Faz Merkezi <strong>ve</strong> Değişiminin Araştırılması<br />

Engin GÜLAL, N.Onur AYKUT, Burak AKPINAR, S.Özgür UYGUR<br />

Çoklu Frekanslı GNSS Ölçüleri ile Anlık Bağıl Konum Belirlemede Stokastik<br />

Model Oluşturma<br />

Orhan KURT<br />

IVS-CONT08 Oturumlarındaki VLBI <strong>ve</strong> GNSS Ölçülerinin Analizlerinden Kestirimi<br />

Yapılan Yer Dönüklük Parametrelerinin Karşılaştırılması<br />

Kamil TEKE, Emine TANIR, Harald SCHUH<br />

14.00 - 16.05 XIV. OTURUM / EĞİTİM<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ (OMÜ <strong>Harita</strong> Müh. Böl. Bşk/ Eğitim Kom. Bşk)<br />

Uzaktan Eğitim Yöntemi ile Coğrafi Bilgi Sistemi Öğrenimi<br />

İsmail Rakıp KARAŞ, İdris KAHRAMAN<br />

İTÜ Geomatik Mühendisliği Bölümünde Kültürel Mirasın Dokümantasyonuna Yönelik<br />

Olarak Öğretilen Yöntemler <strong>ve</strong> Yersel Fotogrametri Eğitimi<br />

E. Özgür AVŞAR, Umut AYDAR, Dursun Zafer ŞEKER<br />

Çıkış Mülakatı Tekniğinin Geomatik Mühendisliği Programı Eğitim Kalitesini Artırmak<br />

Amacıyla Kullanımı<br />

Dursun Zafer ŞEKER, Necla ULUĞTEKİN, Çiğdem GÖKSEL, Hande DEMİREL, Ahmet<br />

Özgür DOĞRU, Ufuk ÖZERMAN, Cengizhan İPBÜKER, Ergin TARI<br />

Yükseköğretimde Sorunlar <strong>ve</strong> Öneriler<br />

Sebahattin BEKTAŞ, Şafak FİDAN, Sevim Bilge KEÇECİ<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

15


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

16.05 - 16.20 Ara<br />

Mesleki Eğitim, Meslek Yüksekokulları, İKMEP <strong>ve</strong> <strong>Harita</strong> <strong>Kadastro</strong><br />

Veysel ATASOY<br />

16.20 - 18.00 KAPANIŞ OTURUMU<br />

A Salonu<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN (Kurultay Başkanı \ İTÜ Rektörü)<br />

Ödül Töreni<br />

Sonuç Bildirgesi<br />

KAPANIŞ<br />

POSTER OTURUMU<br />

• LiDAR <strong>ve</strong> Hava Fotoğraflarının Füzyonu ile Otomatik Bina Çıkarımı<br />

Melis UZAR, Naci YASTIKLI<br />

• Terkos Havzası Sulak Alanları <strong>ve</strong> Civarının Hyperion EO-1 Görüntüsü ile Sınıflandırılması<br />

Filiz BEKTAŞ BALÇIK, Çiğdem GÖKSEL<br />

• Mono GeoEye 1 Uydu Görüntüsünün Geometrik Doğruluğunun Araştırılması<br />

Ömer MUTLUOĞLU, Murat YAKAR, Hacı Murat YILMAZ<br />

• Dağpazarı Kilisesi (Mut-Mersin) Rölö<strong>ve</strong> Örneği<br />

Ferruh YILDIZ, Murat YAKAR, Mustafa ZEYBEK, Kasım PINAR, Ahmet TELCİ, Ömer MUTLUOĞLU, Hacı<br />

Murat YILMAZ<br />

• Kampüs Bilgi Sistemi Oluşturma Çalışmaları <strong>ve</strong> Panoramik Görüntüler; Konya Selçuk Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Örneği<br />

Fatih SARI, Ali ERDİ, Osman Sami KIRTILOĞLU<br />

• Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca Yürütülen Arazi Temini Çalışmaları Kapsamında Kamulaştırma<br />

<strong>ve</strong> Taşınmaz Değerleme<br />

Neşe LEBLEBİCİ<br />

• Kamulaştırma Bilgi Sistemin Oluşturulması: Musabeyli Barajı Örneği<br />

Esat Oğuz ERDİN, Abdurrahman GEYMEN<br />

• Kentsel Mekân Oluşumunda İmar Düzenlemelerinin Rolü<br />

Kemal ÇELİK<br />

• Doğa Koruma Amaçlı Arazi Toplulaştırma Projesi “DSİ Antalya Aksu Deresi Arazi Toplulaştırma<br />

Örneği”<br />

Atakan SERT, Ali Rıza CEYLAN, İbrahim Burak YEŞİLOĞLU<br />

16<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

• Arazi Toplulaştırma Projelerinde Derecelendirme <strong>Harita</strong>larının CBS Ortamında Hazırlanması “DSİ<br />

Balıkesir Gönen Pompaj Sulaması Derecelendirme <strong>Harita</strong>sı”<br />

Atakan SERT, Önder KARAGÖZ, İbrahim Burak YEŞİLOĞLU<br />

• Türkiye Karasularında Kültür Balıkçılığına Kadastral Açıdan Bakış<br />

Cemal BIYIK, Volkan BAŞER<br />

• <strong>Kadastro</strong> <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> Bilgilerinin Güncellenmesi İhtiyacı <strong>ve</strong> Karşılaşılan Teknik Sorunlar<br />

Mehmet DİKİCİ<br />

• Tesis <strong>Kadastro</strong>sunun Yapımında Özel Sektörden Yararlanılmasının Değerlendirilmesi: Karabük-Eflani<br />

Örneği<br />

Hakan AKÇIN, Sezin KAMALAK<br />

• Ray Hattı Geometrisinin Belirlenmesine Yönelik Ölçme Sistemi Tasarımı <strong>ve</strong> Geliştirilmesi<br />

Burak AKPINAR, Engin GÜLAL<br />

• GPS <strong>ve</strong> InSAR İle Yerdeğiştirmelerin Belirlenmesi<br />

Aslı DOĞRU, Haluk ÖZENER<br />

• Jeodezik Koordinat Dönüşümünde Yapay Sinir Ağları Uygulaması<br />

Mustafa YILMAZ, Mevlüt GÜLLÜ<br />

• Koordinat Dönüşümü <strong>ve</strong> Pafta Bul Yazılımı<br />

Şener DOĞAN, Ser<strong>ve</strong>t YAPRAK<br />

• Ana Nirengi Ağlarında Nirengi Sayısına Göre GPS Ölçü Sürelerinin Kuramsal Olarak Bulunması<br />

Kazım MELİKOĞLU, Mehmet MELİKOĞLU<br />

• İnternet-Tabanlı GPS Değerlendirme Servislerinin Doğruluk Analizi: İstanbul Örneği<br />

Harun Kenan SUBAŞI, Reha Metin ALKAN<br />

• Yerel Yönetimlerde Değişim “CBS Kullanımı”<br />

Ahmet YILDIZHAN, Emrah TÜRKYILMAZ<br />

• Adres Kayıt Sistemi ile CBS Verilerinin Eşleştirilmesi<br />

Eylem KAYA, M. Erkan UÇANER, Sinem GÖKYOKUŞ<br />

• Ülkemizdeki Adalet Verilerinin Değerlendirilmesinde CBS’nin Önemi<br />

Tarık TÜRK<br />

• Türkiye Geneli Sağlık Alanındaki Şikâyet Verilerinin Coğrafi Bilgi Sisteminde Analizi<br />

İbrahim ASRİ, Sedat BOSTAN, Özşen ÇORUMLUOĞLU, Tevfik ÖZLÜ, Hatice ÇATAL, İbrahim KALAYCI<br />

• Türkiye için Konumsal Veri Tabanlı Sağlık Bilgi Sistemi Önerisi<br />

H. Ebru ÇOLAK, Halil İbrahim İNAN<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

17


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

• Bursa Karayolu Gürültü <strong>Harita</strong>sı Hazırlama Projesi<br />

Tuba SELİM, Necla YÖRÜKLÜ, Esra YILMAZ, Arzu İLKER<br />

• Frekans Oranı Metodu Kullanılarak Samsun İl Merkezinin Heyelan Duyarlılık <strong>Harita</strong>sının Üretilmesi<br />

Halil AKINCI, Sedat DOĞAN, Cem KILIÇOĞLU<br />

• İstanbul İli İtfaiye İstasyonlarının Etki Alanlarının CBS ile Hesaplanarak Mevcut Yangın Risk Durumu ile<br />

Karşılaştırılması<br />

Gökhan GÜNDÜZOĞLU, Murat GÜNERİ<br />

• Coğrafi Bilgi Sistemleri <strong>ve</strong> Analitik Hiyerarşi Yöntemi Yardımıyla İtfaiye İstasyon Yer Seçimi<br />

Turan ERDEN, Mehmet Zeki COŞKUN<br />

• Coğrafi Bilgi Sistemleri ile En Uygun Ambulans Yerlerinin Belirlenmesi<br />

Serpil ATEŞ, M. Zeki COŞKUN, Arif Çağdaş AYDINOĞLU<br />

• Davutpaşa Kampüsü Tarihi Eserlerinin Üç Boyutlu Modellenmesi <strong>ve</strong> CBS Ortamında Sorgulama<br />

Şüheda ÖZDOĞAN, Ümit GÜMÜŞAY<br />

• Coğrafi Verilerin Birlikte Çalışabilirliğine Yönelik Veri Değişim Modelinin Geliştirilmesi<br />

Arif Çağdaş AYDINOĞLU, Tahsin YOMRALIOĞLU<br />

• ArcGIS Programında Kullanılan <strong>Harita</strong> Projeksiyonlarının İncelenmesi <strong>ve</strong> Uygun Projeksiyon Seçim<br />

Aracı Oluşturulması<br />

Osman Sami KIRTILOĞLU, Fatih SARI<br />

• Şeritvari Projeler için <strong>Harita</strong> Projeksiyon Seçimi<br />

Faruk YILDIRIM, Şevket BEDİROĞLU<br />

Not: Bütün posterler 18-22 Nisan 2011 tarihleri arasında poster sergi alanında sergilenecektir. Poster<br />

sahipleri posterlerinin tanıtımlarını Kurultay programında da belirtilen gün <strong>ve</strong> saatler (18 Nisan Pazartesi,<br />

18.05-19.00) arasında yapacaklardır.<br />

18<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İÇİNDEKİLER<br />

Açılış Konuşmaları.......................................................................................................................21<br />

Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı : Prof. Dr. Fatmagül BATUK<br />

Kurultay Başkanı<br />

: Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

HKMO Genel Başkanı<br />

: Ali Fahri ÖZTEN<br />

TMMOB Başkanı<br />

: Mehmet SOĞANCI<br />

Konuk Konuşmacılar<br />

PANEL / TÜRKİYE’NİN “BÜTÜNSEL” DÖNÜŞÜMÜ EKSENİNDE<br />

YARGI SİSTEMİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI...........................................................45<br />

Oturum Başkanı : Ertuğrul CANDAŞ (HKMO Genel Sekreteri)<br />

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER<br />

Metin FEYZİOĞLU (Ankara Barosu Başkanı)<br />

Emine Ülker TARHAN (YARSAV Başkanı)<br />

Kamer GENÇ (CHP Millet<strong>ve</strong>kili)<br />

I. OTURUM / KAMU KURUMU PROJELERİ ..................................................................................75<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN (Kurultay Başkanı / İTÜ Rektörü)<br />

Cihangir AYDÖNER<br />

Cemil CANDAŞ<br />

Etem AKGÜNDÜZ<br />

Sedat BAKICI<br />

Ali TÜRKEZER<br />

Mehmet SİMAV<br />

Erdinç SEZEN<br />

Ahmet DİRENÇ<br />

Mustafa KURT,<br />

Onur LENK<br />

II. OTURUM / ÖĞRENCİ OTURUMU............................................................................................101<br />

Oturum Başkanı : Emre KARAGÖZ (HKMO Öğrenci Birliği Başkanı)<br />

İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Yıldız Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Kocaeli Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

19 Mayıs Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

ÖZEL SEKTÖR OTURUMU..........................................................................................................127<br />

Oturum Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN ( HKMO Genel Başkanı )<br />

Atilla AYDIN (32, 33, 34. Dönem Oda Başkanı)<br />

Hüseyin ÜLKÜ (37, 38, 39. Dönem Oda Başkanı)<br />

Gürsel KÜSEK (Tarım Reformu Gnl. Md. /Toplulaştırma Dairesi Başkanı)<br />

Ali ATAMAN (TKGM <strong>Kadastro</strong> Daire Başkanı)<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

19


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

PANEL / ABD-AB VE AVRASYA KISKACINDA TÜRKİYE’NİN<br />

“DEĞERLER EKSENİ”NİN DÖNÜŞÜMÜ......................................................................................167<br />

Oturum Başkanı : Mehmet SOĞANCI (TMMOB Başkanı)<br />

Prof. Dr. Korkut BORATAV<br />

Ahmet ABAKAY (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı)<br />

Prof. Dr. Nurşen MAZICI<br />

Oğuzhan MÜFTÜOĞLU<br />

KAPANIŞ OTURUMU..................................................................................................................197<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN (Kurultay Başkanı / İTÜ Rektörü)<br />

Ödül Töreni<br />

Sonuç Bildirgesi<br />

KAPANIŞ<br />

20<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

AÇILIŞ KONUŞMALARI<br />

Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı : Prof. Dr. Fatmagül BATUK<br />

Kurultay Başkanı<br />

: Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

HKMO Genel Başkanı<br />

: Ali Fahri ÖZTEN<br />

TMMOB Başkanı<br />

: Mehmet SOĞANCI<br />

Konuk Konuşmacılar<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

21


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

22<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SUNUCU- Sayın konuklar, değerli katılımcılar, sevgili öğrenciler <strong>ve</strong> değerli basın<br />

mensupları; Türk Mühendis <strong>ve</strong> Mimar Odaları Birliği <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri<br />

Odamızca düzenlenen 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayına hoş geldiniz.<br />

Açılış konuşmalarına geçmeden önce, emperyalizme karşı <strong>ve</strong>rilen ilk kurtuluş savaşının<br />

önderi Mustafa Kemal Atatürk <strong>ve</strong> mücadele arkadaşları başta olmak üzere, ülkemizin<br />

özgürleşmesi, aydınlanması <strong>ve</strong> çağdaşlaşması adına emek <strong>ve</strong>ren tüm onurlu insanların<br />

anısına sizleri 1 dakikalık saygı duruşuna da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

(Saygı duruşu, İstiklal Marşı)<br />

SUNUCU- Kurultayımızın açılış konuşmasını yapmak üzere Kurultay Yürütme Kurulu<br />

Başkanı Sayın Prof. Dr. Fatmagül Batuk’u kürsüye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK (Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı)- Sevgili<br />

öğrenciler, saygıdeğer konuklar, sevgili meslektaşlarımız, sayın basın mensupları, değerli<br />

yöneticiler <strong>ve</strong> Sayın Genel Başkanım; Türk Mühendis <strong>ve</strong> Mimar Odaları Birliği <strong>Harita</strong><br />

<strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odasının düzenlemiş olduğu 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong><br />

Teknik Kurultayı <strong>ve</strong> de Ölçme Teknolojileri <strong>ve</strong> Yazılım Fuarına hoş geldiniz. Sizleri<br />

Kurultay Yürütme Kurulu adına sevgi <strong>ve</strong> saygılarımla selamlıyorum.<br />

80’li yıllardan bu yana 2 yılda bir yapılan kurultaylarımız, mesleğimiz <strong>ve</strong> Odamız<br />

çalışmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Kurultaylarda meslektaşlarımız<br />

çalışmalarını paylaşmakta, mesleki gelişmeler <strong>ve</strong> uygulamalar hakkında bilgi sahibi<br />

olmaktadırlar. Sosyal oturumlarda işlenen konularla mesleğimiz, ülkemiz <strong>ve</strong> dünyayla ilgili<br />

tartışma olanağı yakalanmakta, fuarlar ile de güncel teknoloji takip edilebilmektedir.<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı çalışmaları, Odamız Yönetim Kurulu<br />

tarafından Kurultay Başkanı, Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı <strong>ve</strong> Yürütme Kurulu<br />

üyelerinin atanmasıyla başlamıştır. Eylül aylarında başlayan ilk toplantımız, ekim<br />

ayında Danışma Kurulu toplantısıyla devam etmiş <strong>ve</strong> sonrasında hemen hemen her hafta<br />

toplanarak kurultay düzenlemesi tamamlanmıştır.<br />

Özellikle önceki kurultaylarda kurultay süreçlerinin yazılı olarak kayıt altına alınmış<br />

olması <strong>ve</strong> tecrübeli kurullarımız bize hep önderlik etmiş, yol göstermiş; tümünde izlenen<br />

doğruluk, adalet <strong>ve</strong> katkı ilkeleri bu kurultayda da sürdürülmüştür. 13. Kurultayın<br />

sloganı, “Yeniden İnsan” içindir <strong>ve</strong> program bu yaklaşımla geliştirilmiştir. Kurultayda<br />

toplam 120 teknik bildiri, 18 teknik oturum <strong>ve</strong> posterler şeklinde bu salonlarda sizlere<br />

sunulacaktır. Ayrıca Öğrenci Oturumu, Kamu Projeleri, Özel Sektör <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong><br />

Oturumu, özel oturumlar olarak kurultayımızda yer alacaktır. “Yargı <strong>ve</strong> Başkanlık Sistemi<br />

<strong>ve</strong> Ülkemizin Değerler Eksenindeki Değişimler” iki panel ile uzmanlar tarafından burada<br />

tartışılacaktır.<br />

Hafta sonu düzenlenen Uzaktan Algılama Eğitimi Programımız sonucunda katılımcılara<br />

sertifikaları takdim edilmiştir.<br />

Oda Yönetim Kurulu tarafından alınan kararlar doğrultusunda hakemler tarafından<br />

seçilen bildiriler, <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri, Jeodezi <strong>ve</strong> Jeoinformasyon Dergisi<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

23


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

özel sayısında basılacaktır. Ayrıca en iyi genç araştırmacı teknik sunumu <strong>ve</strong> en iyi poster<br />

sunumu hakemler tarafından seçilerek kapanış günü ödüllendirilecektir.<br />

Elim bir iş kazasında kaybettiğimiz meslektaşımız, aynı zamanda öğrencim Gülseren<br />

Yurttaş adına düzenlediğimiz “İş Gü<strong>ve</strong>nliği <strong>ve</strong> İşçi Sağlığı” konulu fotoğraf yarışması<br />

sonucu da yine sizlerin oylarıyla belirlenecektir. Yaka kartlarınızda bulunan değerlendirme<br />

kartlarına, beğendiğiniz fotoğrafın numarasını yazarak, değerlendirme kutusuna Çarşamba<br />

gününe kadar bırakırsanız çok mutlu olacağız.<br />

Kurultayın sosyal etkinliği kapsamında Cumartesi günü Beypazarı gezisi yapılacaktır.<br />

Siz değerli katılımcıların geziye katılması, paylaşım açısından bizim için önemlidir. Salı<br />

günü, organizasyonu yapabilmemiz için son gündür.<br />

Bin metrekareden geniş bir alana kurulan fuarımızda 30’un üzerinde firma, kamu kurumu<br />

<strong>ve</strong> üni<strong>ve</strong>rsite, sizlerle projelerini, teknolojik yenilikleri paylaşacaklardır.<br />

Konuşmamın sonuna gelirken, 13. <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı Yürütme Kurulu<br />

Başkanlığı göreviyle şahsımı onurlandıran <strong>ve</strong> kurultayımızın düzenlenmesi sürecinde<br />

her türlü desteği sağlayan <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu <strong>ve</strong><br />

Başkanına çok teşekkür ederim. Ayrıca harita <strong>ve</strong> kadastro mühendisleri camiasının bilim<br />

insanlarına, kadınlara <strong>ve</strong>rdikleri değerin her zaman farkında olduğumuzu da belirtmek<br />

isterim.<br />

Üzerime aldığım görevin zorluğunu bana hiç hissettirmeyen, her zaman bir çözümü olan<br />

Kurultay Başkanımız Sayın Prof. Dr. Muhammed Şahin’e, 12. Kurultay Başkanı Sayın<br />

Prof. Dr. Dursun Zafer Şeker’e, Asiye Ülkü Karaalioğlu’na <strong>ve</strong> Yürütme Kurulunda yer<br />

alan diğer takım arkadaşlarıma gösterdikleri olağanüstü çaba <strong>ve</strong> öz<strong>ve</strong>rili çalışmalarından<br />

dolayı çok teşekkür ederim. Kendileriyle çalışmaktan büyük mutluluk duyduğumu<br />

belirtmek isterim. Temennim, yeni projelerle de bir arada olmamızdır.<br />

Fuarımızda yer alan, kurultaya, meslektaşlarımıza, dolayısıyla sektörün gelişmesine<br />

destek olan firmalara teşekkür ederken, kurultayın kendileri için <strong>ve</strong>rimli geçmesini <strong>ve</strong><br />

desteklerinin önümüzdeki kurultaylarda artarak devam etmesini temenni ederim.<br />

Derin birikimleriyle bizlere yol gösteren <strong>ve</strong> kurultayımızın gerçekleştirilmesinde büyük<br />

katkıları olan Danışma Kurulu <strong>ve</strong> Bilim Kurulu üyelerine teşekkür eder, desteklerine her<br />

zaman ihtiyaç duyduğumuzu belirtmek isteriz.<br />

Odamızın İstanbul Şube <strong>ve</strong> Genel Merkez çalışanlarına gayretli, öz<strong>ve</strong>rili çalışmaları <strong>ve</strong><br />

destekleri için çok teşekkür ederiz.<br />

Katılımlarıyla bizleri onurlandıran siz sayın konuklarımıza, değerli birikimlerini<br />

bizlerle paylaşan bilim insanlarına <strong>ve</strong> meslektaşlarımıza, üstlendikleri görevlerle bizleri<br />

onurlandıran oturum başkanlarına, panel yöneticisi <strong>ve</strong> konuşmacılarına, gençliğin üretme<br />

<strong>ve</strong> paylaşma heyecanını kurultayımıza yoğun katılımlarıyla taşıyan öğrenci <strong>ve</strong> yeni<br />

mezun arkadaşlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kurultayımızın başarısında<br />

kuşkusuz bu değerli katkıların payı çok büyüktür.<br />

24<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Son olarak siz değerli delegelerimize derin saygı <strong>ve</strong> sevgilerimi sunarken, başarılı, <strong>ve</strong>rimli<br />

<strong>ve</strong> katkı dolu bir kurultay olmasını diliyorum.<br />

Teşekkür ederim.<br />

SUNUCU- Sayın Batuk’a teşekkür ediyoruz.<br />

Konuşmalarını yapmak üzere Kurultay Başkanımız <strong>ve</strong> İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Rektörü Sayın Prof. Dr. Muhammed Şahin’i kürsüye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

Prof. Dr. MUHAMMED ŞAHİN (Kurultay Başkanı / İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Rektörü)- Sayın Genel Başkanım, Sayın TMMOB <strong>ve</strong> HKMO genel başkanları, HKMO<br />

şube başkanlarımız <strong>ve</strong> temsilcileri, Sayın <strong>Harita</strong> Genel Komutanlığı Komutan Vekilimiz,<br />

<strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odasının değerli temsilcileri, sayın üyeleri, değerli<br />

meslektaşlarım, sevgili meslektaş adaylarım, öğrencilerim, sayın basın mensupları; <strong>Harita</strong><br />

<strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odasının 1987 yılından bu yana 2 yılda bir gerçekleştirdiği 13.<br />

Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayına hoş geldiniz.<br />

Değerli konuklar; salonda birçok meslektaşımı, akademisyen arkadaşımı, siyasetçiyi,<br />

mesleğimle ilgili hizmet sürecinin her aşamasında yer alan kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluş<br />

yetkililerini <strong>ve</strong> genç nesil meslektaş adaylarımızı, öğrencilerimizi görmekten duyduğum<br />

mutluluğu dile getirmek istiyorum. Burada hepimizi ortak bir çatı altında bir araya getiren<br />

bu kurultay, mesleğimizde bilimsel <strong>ve</strong> teknik gelişmelerin değerlendirilmesini sağlamanın<br />

yanında, bu gelişmeler doğrultusunda dünyada <strong>ve</strong> ülkemizde gerçekleştirilen çalışmaların<br />

paylaşımını başaracağına inanıyorum.<br />

Mesleki sorunlarımızın belirlenmesine <strong>ve</strong> çözüm önerilerinin oluşturulmasına, diğer<br />

mesleklerle ilişkilerin derinleştirilmesine öncülük edecek olan bu kurultay, şimdiye kadar<br />

olduğu gibi, bir kez daha bizi bu hedeflere yaklaştıracaktır.<br />

Sayın konuklar; sizlere bu kürsüde Kurultay Başkanı <strong>ve</strong> İTÜ Rektörü olarak hitap<br />

ederken, öncelikle kendi üni<strong>ve</strong>rsitemde yapmaya çalıştığımız <strong>ve</strong> diğer üni<strong>ve</strong>rsitelerin de<br />

örnek almasını arzu ettiğim bazı çalışmalarımızdan söz etmek istiyorum.<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitemizin son yıllardaki temel hareket noktası, 21. Yüzyılın lider üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

konumuna gelme yönündeki hedef <strong>ve</strong> yönetim stratejilerinin çerçe<strong>ve</strong>lenmesi olmuştur.<br />

Dünyada birçok üni<strong>ve</strong>rsiteyi belirli kriterlere göre sıralayan İngiliz şirketi QS’in yaptığı<br />

dünya üni<strong>ve</strong>rsiteler sıralamasında, dünyadaki ilk 200 üni<strong>ve</strong>rsite arasına tek Türk<br />

üni<strong>ve</strong>rsitesi olarak İTÜ girmiştir. Bu sorumlulukla eğitim <strong>ve</strong> öğretim anlayışımızı gözden<br />

geçirirken, sorunlara her zaman yerelden evrensele uzanan bir perspektif içerisinde<br />

bakmaya çalışıyoruz. Öğrencilerimizi yetiştirirken bu perspektifi dikkate alıyor,<br />

üni<strong>ve</strong>rsitemizden mezun olan bir öğrencimizin dünyanın herhangi bir yerinde mesleğini<br />

başarıyla icra edebilmesini hedefliyoruz.<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitemiz, eğitimde kalitenin sürekli gelişimi çalışmaları kapsamında, dünyada<br />

mühendislik programlarını akredite eden <strong>ve</strong> Amerika’da bulunan uluslararası ABET<br />

Akreditasyon Kurumuna başvurmuştur. 23 mühendislik programıyla bu başvuruyu 2<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

25


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yıl önce gerçekleştirdik <strong>ve</strong> geçen yılın sonuna doğru ilk raporumuzu aldık. İlk rapora<br />

göre -tabii ki kesin sonuç Temmuz 2011’deki genel kurullarında <strong>ve</strong>rilecektir- sonuç<br />

ki çıkacağını umuyoruz, çıktığı takdirde, sadece Türkiye’de değil, dünyada en fazla<br />

mühendislik programını akredite ettirmiş üni<strong>ve</strong>rsite unvanını almış olacağız. Bizden<br />

sonra Amerika’daki Ohio State Üni<strong>ve</strong>rsitesi gelecek.<br />

Değerli konuklar; bugün ülkemizde 124 üni<strong>ve</strong>rsite bulunmaktadır. Bu üni<strong>ve</strong>rsitelerden<br />

yaklaşık 60’a yakın vakıf üni<strong>ve</strong>rsitesi, geri kalanları ise devlet üni<strong>ve</strong>rsiteleridir. Her yıl 10<br />

binlerce mühendis mezun olmakta <strong>ve</strong> yetkinlikleri, mesleki becerileri ölçülmeden görev<br />

yapmaya başlamaktadır. Gelişmekte olan ülkemiz için mühendis ihtiyacı tartışmasız olsa<br />

da deprem bölgesinde yer alan ülkemizin yetkin mühendislere ihtiyacı olduğu oldukça<br />

açıktır.<br />

Değişimin <strong>ve</strong> mesleki gelişimin öncüsü olacağına inandım yetkin mühendislik sınavının<br />

ilk aşamada kendi üni<strong>ve</strong>rsitemde, sonraki aşamada olabilirse tüm üni<strong>ve</strong>rsitelerdeki<br />

mühendislik programlarında uygulanması gerektiğini düşünüyorum, doğru buluyorum.<br />

Bu nedenle kendi öğrencilerimize ABD’de uygulanan yetkin mühendislik sınavını<br />

uygulama kararı almış bulunmaktayız. Böylece bu sınavı geçen öğrencilerimiz, ABD de<br />

dahil, birçok ülkede çalışma olanağı bulacaktır. Bu sınavın Türkiye’ye özgü bir benzerinin<br />

ülke genelinde yaygınlaştırılması, odalarımızın desteğiyle gerçekleşebilecektir. Eğer<br />

bunu gerçekleştiremezsek, zamanının yaklaştığı araştırmalarla desteklenen deprem<br />

gerçekleştiğinde, ortaya çıkacak olumsuz sonuçlar karşısında en çok mühendisler<br />

suçlanacaktır.<br />

Değerli konuklar; birçok ülkede uygulanan sistem ile belli özellikte üni<strong>ve</strong>rsite grupları<br />

oluşturulmakta <strong>ve</strong> bu özellikler ile belli konularda üni<strong>ve</strong>rsitelere özerklik <strong>ve</strong> ayrıcalıklar<br />

<strong>ve</strong>rilmektedir. Bugün Çin’de 1 700 üni<strong>ve</strong>rsite vardır; ulusal ekonomik <strong>ve</strong> sosyal kalkınma<br />

projeleri için üst düzey kişiler yetiştirilmesi hedeflenen 112 ayrıcalıklı üni<strong>ve</strong>rsite<br />

bulunmaktadır. Çin’de tüm doktora öğrencilerinin 4/5’i bu üni<strong>ve</strong>rsitelerde eğitim<br />

görmektedir <strong>ve</strong> devletin bilimsel araştırma fonlarının yüzde 70’ini bu 112 üni<strong>ve</strong>rsite<br />

kullanmaktadır. Bu oluşum ile Çin’de üst düzey 9 üni<strong>ve</strong>rsitenin Ekim 2009’da kurduğu<br />

“C-9 Ligi” adlı oluşum da farklı bir örnektir. Benzer şekilde Rusya, 2 yıl önce 12<br />

üni<strong>ve</strong>rsitesini araştırma üni<strong>ve</strong>rsitesi ilan etmiştir <strong>ve</strong> geçen yıl bu sayıyı 29’a çıkarmıştır.<br />

Malezya <strong>ve</strong> Güney Kore’de de buna benzer uygulamalar bulunmaktadır. Amerika’dan <strong>ve</strong><br />

Avrupa’dan bahsetmeme gerek yok sanırım.<br />

Yeni YÖK Yasasının dünyadaki benzerleri gibi oluşturulabilmesi ancak geniş katılımla<br />

olanaklıdır. Yeni YÖK Yasası, rekabete <strong>ve</strong> performansa dayalı bir model içermelidir. Bu<br />

nedenle yapılan hazırlık çalışmalarına şimdiye kadar katkı <strong>ve</strong>rmeyen meslek odalarının<br />

bu çalışma içinde yer almasının gerekli olduğunu düşünüyorum.<br />

Sevgili genç mühendisler <strong>ve</strong> öğrenciler; sizler bizlerden farklı olarak bilgi çağını yaşayan<br />

bir nesil oldunuz. Sizden sonraki nesil ise daha farklı bir çağı yaşayacaktır. Şu anda dünya<br />

geçerli olan bildiğimiz diller var; İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, Çince,<br />

Japonca <strong>ve</strong> Rusça. Sizden sonraki nesil, bütün bu dillerin dışında farklı bir dil ile geliyor.<br />

26<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Tüm dünyada geçerli olacak bu dilin adı, dijital dil. Biz eğitimciler, özellikle sizden<br />

sonraki nesli eğitecek bilgiye <strong>ve</strong> yetkiye sahip miyiz acaba İşte Amerika’da gündemde<br />

yer alan <strong>ve</strong> tartışılan konu bu.<br />

Bugün gelecekle ilgili birçok kişi tarafından değişik, karmaşık <strong>ve</strong> hatta çok karamsar<br />

senaryolar üretilmektedir. Sizlere geleceğinizle ilgili o kadar karanlık bir dünya<br />

çiziliyor ki, sizleri sürekli karamsarca sorgulamaya itiyorlar. Benim bu konuda sizlere<br />

söylemek istediğim şey, bu senaryolardan çok fazla etkilenmemeniz olacaktır. Geleceği<br />

yönlendirmek <strong>ve</strong> yönetmek sizlerin elindedir <strong>ve</strong> gelecek sizlerle şekillenecektir. Daha<br />

güzel bir dünyayı elbette ki sizler kuracaksınız. Sizler daha donanımlı yetişmektesiniz.<br />

Hepinizin gözlerine bakınca gü<strong>ve</strong>n duyuyorum. Sizlere, sizinle oluşacak geleceğe canı<br />

gönülden inanıyorum.<br />

Gündemi takip ederek toplum <strong>ve</strong> kamu yararı çerçe<strong>ve</strong>sinde, ülkenin gelişmesi <strong>ve</strong><br />

kalkınması yönünde mesleki politikaların oluşturulmasına önemli katkı <strong>ve</strong> destek<br />

sağlanacağına inandığım 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayına destek <strong>ve</strong>ren<br />

<strong>ve</strong> katkıda bulunan herkese sonsuz teşekkürlerimi sizlerin huzurunda sunmak istiyorum.<br />

Oda Başkanımız Sayın Ali Fahri Özten <strong>ve</strong> Kurultay Yürütme Kurulu Başkanımız Sayın<br />

Prof. Dr. Fatmagül Batuk <strong>ve</strong> yönetim kurulları <strong>ve</strong> diğer kurullar olmasaydı, bu kurultay<br />

gerçekleşemezdi. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum.<br />

Son olarak en büyük teşekkürü bu salonu dolduran sizlerin hakkettiğini düşünüyor <strong>ve</strong><br />

hepinize teşekkür ediyorum. Kurultayın başarılarla dolu geçmesini diliyorum.<br />

SUNUCU- Kurultay Başkanımıza teşekkür ediyoruz.<br />

Konuşmalarını yapmak üzere <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Ali<br />

Fahri Özten’i kürsüye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN (<strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası Başkanı)- Cumhuriyet<br />

Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı, Sevgili Türk Mühendis <strong>ve</strong> Mimar Odaları Birliği<br />

Başkanım, Sayın Rektör, Sayın <strong>Harita</strong> Genel Komutan Vekili, sayın genel müdürlerim,<br />

bilim insanları, Oda yöneticisi arkadaşlarım <strong>ve</strong> meslektaşlarım, değerli delegeler, değerli<br />

katılımcılar, sevgili öğrenci arkadaşlarım; sizleri <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası<br />

adına saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum. 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik<br />

Kurultayına hoş geldiniz.<br />

Kurultayımızın, bilim <strong>ve</strong> insanlık adına başarılı geçmesini diliyorum. Kurultayımızın<br />

yapılmasında öz<strong>ve</strong>rili çalışmalarda bulunan başta Kurultay Yürütme Kurulu <strong>ve</strong> Başkanı<br />

olmak üzere, Düzenleme Kuruluna <strong>ve</strong> Başkanına, Bilim Kuruluna <strong>ve</strong> diğer kurullara <strong>ve</strong><br />

Oda çalışanlarımıza teşekkür ediyorum. Ayrıca etkinliğimizin panel <strong>ve</strong> oturumlarında yer<br />

alan, bildiri sunan bilim insanlarına, akademisyenlere, uzmanlara, katılım sağlayan kamu<br />

kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarına <strong>ve</strong> kişilere, Ölçme Teknolojileri <strong>ve</strong> Yazılım Fuarında yer alan<br />

kuruluşlara teşekkür ediyorum.<br />

Değerli konuklar, değerli katılımcılar; mühendislik her zaman yeninin, gelişimin <strong>ve</strong><br />

geleceğin simgesi oldu. Son zamanlarda ise yeni, esas amacından, insandan koparıldı.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

27


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Ulusötesi tekellerin dayatmaları, reform adı altında sunulan yapısal değişiklikler, yeni<br />

olarak önümüze sürüldü. Ancak uygulamaya konulan bu programlarda temel olgunun<br />

insan olmadığı geç de olsa görüldü. Yeniyle insanın bağına tekrar vurgu yapılmasının<br />

gerekliliği inancıyla yola çıkılarak, yeniden insan için bilim, teknoloji <strong>ve</strong> mühendislik,<br />

yeniden insan için doğa, tarım <strong>ve</strong> kent, yeniden insan için medya <strong>ve</strong> örgütlenme, yeniden<br />

insan için demokrasi diyoruz. Yeni aramıza dönüyor, yarını yeniden hemen kurmak için.<br />

“Yarını yeniden hemen kurmak için, yeniden insan için” diyoruz <strong>ve</strong> kurultayın sloganı<br />

“Yeniden İnsan İçin” olarak belirlendi.<br />

Değerli konuklar, değerli katılımcılar; harita <strong>ve</strong> kadastro mühendisliği, teknik <strong>ve</strong> sosyal<br />

bilimleri içeren, teknolojik gelişmelerle sürekli gelişen, insanla yaşamı buluşturan <strong>ve</strong><br />

yaşamın her anında var olan bir meslektir. Ülkemizde harita <strong>ve</strong> kadastro mühendisliği<br />

eğitimine 1949 yılında şimdiki adıyla Yıldız Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesinde başlanmış <strong>ve</strong> ilk<br />

mezunları 1952 yılında <strong>ve</strong>rmiştir. Odamız ise 1954 yılında 60 üyeyle kurulmuştur. Bugün<br />

ise ülkemizde harita <strong>ve</strong> kadastro mühendislerinin sayısı 14 bin civarındadır. <strong>Harita</strong><br />

mühendislerinin yüzde 30’u kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarında, yüzde 29’u kendi adına <strong>ve</strong><br />

yüzde 25’i özel sektörde ücretli olarak çalışmaktadır.<br />

Odamız <strong>ve</strong> TMMOB, kuruluşundan bu yana emekten <strong>ve</strong> halktan yana, toplumun çıkarları<br />

<strong>ve</strong> ülkenin kalkınması yönündeki çalışma anlayışıyla aslında dünyada örnek bir demokratik<br />

meslek kuruluşudur. TMMOB <strong>ve</strong> bileşeni odalar, mühendis <strong>ve</strong> mimarların sorunlarının<br />

ülkede yaşanılan sıkıntı <strong>ve</strong> sorunlardan ayrı düşünülemeyeceğini <strong>ve</strong> çözülemeyeceğinin,<br />

mesleki alanlardan hareketle oluşturulan mesleki politikalarla toplumsal yaşama müdahale<br />

edilmesinin bilinci içerisindedir.<br />

Değerli konuklar; bugün ülkemizde 103’ü kamu, 54’ü vakıf olmak üzere 157 adet<br />

üni<strong>ve</strong>rsite bulunmaktadır. Sayın Rektörümüzün ifade ettiği 120 üni<strong>ve</strong>rsite, aktif olarak bu<br />

rakam doğrudur, ama kurulmuş olan üni<strong>ve</strong>rsite sayısı şu an 157 adet <strong>ve</strong> 2010 yılı itibariyle<br />

yükseköğretimdeki toplam öğrenci sayısı 3 milyondur. Mühendislik fakültelerinde okuyan<br />

toplam mühendis sayısı ise 290 bin dolayındadır <strong>ve</strong> her yıl mezun olan mühendis sayısı<br />

da 37 bindir.<br />

<strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> kadastro mühendisliği eğitimi bugün 11 üni<strong>ve</strong>rsitede <strong>ve</strong>rilmektedir. Bu 11<br />

üni<strong>ve</strong>rsiteye her yıl 1200 öğrenci alınmaktadır. <strong>Harita</strong> mühendisliği bölümlerindeki<br />

bugün itibariyle toplam öğrenci sayısı 4 bin 938’dir. Aynı yıl mezun sayısı ise 621’dir.<br />

Üni<strong>ve</strong>rsite mezunlarındaki işsizlik oranı Türkiye’de yüzde 27 civarındadır <strong>ve</strong> harita<br />

mühendisliğinde bu oran yüzde 3’le yüzde 5 seviyesinde olup görecelidir.<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitelerin bu şekilde hızlı kurulmasıyla aslında birçok sorun beraberinde gelmektedir.<br />

Hâlbuki Anayasamızın 130. maddesinde “Devlet, ülkeye <strong>ve</strong> insanlığa hizmet etmek üzere<br />

çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan, milletin <strong>ve</strong> ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan<br />

gücü yetiştirmek amacıyla bilimsel özerkliğe sahip üni<strong>ve</strong>rsiteler kurmakla sorumludur.”<br />

Burada sorulacak soru şudur: Yeni açılan üni<strong>ve</strong>rsitelerde ülkenin gereksinimlerine göre<br />

uygun insan gücü koşulu gerçekten dikkate alınmış mıdır ya da bu yönde hangi bilimsel<br />

çalışmalar yapılmıştır Meslek odalarının, kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarının bu yönde<br />

görüşleri alınmış mıdır<br />

28<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Çağdaş, demokratik <strong>ve</strong> özgür bir toplumun, özgür üni<strong>ve</strong>rsitelerde yetişmiş, özgür<br />

bireylerin varlığından geçtiği unutulmamalıdır. Üni<strong>ve</strong>rsiteler, ticaretten uzak, bilimsel<br />

eğitimin yapıldığı, ezbercilik yerine araştıran, sorgulayan, inceleyen gençlerin yetiştiği<br />

demokratik <strong>ve</strong> özerk bir yapıya i<strong>ve</strong>dilikle kavuşmalıdır. Düşünen, sorgulayan, konuşan<br />

gençlik, artık günümüzde susturulamaz, susturulmamalı <strong>ve</strong> cezalandırılmamalıdır.<br />

Diğer taraftan 1.7 milyon gencin 27 Mart 2011 tarihinde girdiği yükseköğretime geçiş<br />

sınavında yaşanan <strong>ve</strong> sonrasında yetkililerin yaptığı açıklamalarla büyüyen şifreleme<br />

skandalı, milyonlarca öğrencimizi, gencimizi, ailelerini <strong>ve</strong> tüm toplumu rahatsız<br />

etmektedir. Günlerdir süren tartışmalardan sonra gençlerimiz, siyasiler gibi tatmin<br />

olmayıp, yurdun dört bir yanında alanlarda demokratik haklarını kullanarak geleceğine<br />

sahip çıkıyor <strong>ve</strong> süreci sorguluyor. Ve diyoruz ki, gençlerin umutları kırılamaz.<br />

Son dönemlerde kamu istihdamının kapsamına baktığımızda, yine 4B <strong>ve</strong> 4C kapsamındaki<br />

istihdamın dikkat çektiğini söyleyebiliriz. 4B <strong>ve</strong> 4C kapsamında istihdam edilen<br />

mühendislerin, sözleşmelerinin yenilenmemesi endişesi taşınmaktadır. Mühendislik<br />

yetkilerini özgürce kullanmalarının aslında önü kesilmektedir. Hele bir özelleştirme<br />

süreci geldiğinde de iş gü<strong>ve</strong>nceleri bu şekilde hepten yok edilmektedir.<br />

Değerli konuklar, değerli katılımcılar, sevgili öğrenci arkadaşlarım; bugün Ortadoğu’dan<br />

Kuzey Afrika’ya kadar bölgemizde çok önemli olaylar yaşanmaktadır. İlk olarak Tunus’ta<br />

17 Aralık 2010 tarihinde başlayan olaylar, önceleri işsizlik <strong>ve</strong> pahalılığı protesto eylemi<br />

niteliği taşımaktaydı. Gün geçtikçe olaylar durulmayınca, protestoların siyasal yönetimi<br />

hedef alan bir halk ayaklanması olduğu görüldü. Bölgede yaşanan ayaklanmaların ne<br />

denli etkili olduğu, insanlık tarihi açısından bir kez daha kanıtlandı.<br />

Emperyalizmin bu hareketleri kendi çıkarları için kullandığı, aslında Libya olayında açıkça<br />

görülmüştür. Bugün Libya bir iç savaş yaşamaktadır. Hiçbir diktatörlüğün <strong>ve</strong> zalimliğin<br />

savunulamayacağı gibi, emperyalist sömürgeci müdahaleye <strong>ve</strong> bu müdahalenin sebep<br />

olduğu insanlık dramına da sessiz kalınamaz.<br />

Dünya egemenleri, Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da çocukların, kadınların, yaşlıların, sivil<br />

insanların başına son teknoloji ürünü olan bombalar yağdırmaya devam etmektedirler. İşte<br />

yine sorulacak soru budur; böylece bilim <strong>ve</strong> teknolojideki yenilikleri, insanlığın refahı <strong>ve</strong><br />

mutluluğu için değil de, sömürüsü için kullandıkları bir kez daha ortaya çıkmaktadır.<br />

Değerli konuklar, değerli delegeler; Japonya’da yaşanan son deprem felaketi <strong>ve</strong> bunun<br />

sonucu meydana gelen nükleer santrallerdeki sızıntı, aslında gezegenimizin küresel<br />

bir köy haline gelmiş olduğunu göstermektedir. Bugün tüm Avrupa’yı nükleer korku<br />

sarmıştır. Dönüp Türkiye’ye baktığımızda, ülkemizin yüzde 95’i deprem kuşağındadır <strong>ve</strong><br />

81 ilimizin 55’i birinci deprem bölgesinde kurulmuştur. E<strong>ve</strong>t, depremle birlikte yaşamak<br />

durumundayız. Depreme dayanıklı mühendislik yapılarını <strong>ve</strong> kentleri yaratmalıyız.<br />

Ülkemizde var olan 20 milyon dolayındaki konut <strong>ve</strong> yapının, yüzde 70’inin kaçak olduğu<br />

bir süreç yaşanıyor <strong>ve</strong> sürekli imar aflarıyla felaketlere da<strong>ve</strong>tiye çıkarılıyor.<br />

Değerli katılımcılar; seçime giden Türkiye’de seçmen profili, aslında önümüze bir gerçeği<br />

daha koymaktadır: TUİK <strong>ve</strong>rilerine göre 2011 seçimlerinde 4.5 milyon insanın okuma<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

29


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yazma bilmediği, 18 milyon insanın ilkokul mezunu, 13.5 milyon insanın okuma yazma<br />

bilmesine rağmen ilkokulu bitirmediği bir seçmen kitlesi oy kullanacak. Bilgisayarda<br />

bulunan <strong>ve</strong> henüz basılmamış bir kitap, suç unsuru olabilmekte, kitaba bomba benzetmesi<br />

yapılabilmektedir.<br />

Yüzde 10 seçim barajının demokrasiyle ilgisi olmadığı beyanatı <strong>ve</strong>rilmektedir. Tarihi<br />

binlerce yurttaşımızın, aydınımızın acılarla yoğurduğu demokratikleşme mücadelesiyle<br />

dolu Türkiye’ye bu tablo yakışmıyor. Bu gerçek, ülkenin özgürleşmesi, insan hakları,<br />

barış <strong>ve</strong> demokrasi konusunda ne denli zorlu bir süreçten geçileceğini de göstermektedir.<br />

2 gün önce Ekonomik İşbirliği <strong>ve</strong> Kalkınma Teşkilatı OECD’nin yayınladığı “Bir Bakışta<br />

Toplum” Raporuna baktığımızda, en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeler, Şili, Meksika<br />

<strong>ve</strong> Türkiye. Rapora göre, Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük istihdam oranına<br />

sahip ülke konumundadır. Yoksullukta Türkiye 3. sırada, OECD bölgesindeki ortalama<br />

yoksulluk nüfus oranı yüzde 11.1, Türkiye’de ise yüzde 17. Türkiye’nin 2007’deki<br />

zorunlu eğitim için çocuk başına yıllık eğitim harcaması 1246 dolar, OECD rakamlarında<br />

8 bin 70 dolar. Ve en kısa ömür Türkiye’de, yani bizlerde. Türkiye’de 73.6 olan ortalama<br />

yaşam süresiyle tüm OECD bölgesinde en alt sıradayız <strong>ve</strong> bebek ölümlerinde de birinci<br />

sıradayız.<br />

Diğer taraftan Türkiye İstatistik Kurumu <strong>ve</strong>rilerine göre, halkın yüzde 46.2’si gelirleriyle<br />

ihtiyacını karşılamakta zorlanıyor, diğer bir anlatımla yoksul. TÜRK-İŞ’in araştırmasına<br />

göre, mart ayındaki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 871 TL, yoksulluk sınırı ise 2 bin 834<br />

TL olarak görülmektedir.<br />

Burada ilginç olan şudur değerli katılımcılar: Forbes Dergisinin her yıl yayınladığı dolar<br />

milyarderleri sayısına göre Türkiye birinci sırada. Öyle ki, Japonya’da 26, Fransa’da 14,<br />

İtalya’da 15 kişi dolar milyarderi iken, yoksul ülkemiz Türkiye’de bu rakam 2002 yılında<br />

9 kişi iken, 2010 yılında 10 kişinin eklenmesiyle Türkiye’de dolar milyarderi sayısı 39’a<br />

çıkmıştır.<br />

Burada şunu söylemek durumundayım: Özellikle 1980 yılından bu yana uygulamaya<br />

konulan programlar çerçe<strong>ve</strong>sinde ülkenin geldiği durumun hiç de iç açıcı olmadığı<br />

görülmektedir. Toplam borç 576 milyar dolardır. Özelleştirme kapsamında kamu varlığı<br />

olan 5 bin varlık <strong>ve</strong> tesis satılmıştır. PETKİM, Telekom, TÜPRAŞ, Bakır İşletmeleri,<br />

TEDAŞ, ERDEMİR, Başak Sigorta bunların arasındadır. Türkiye’nin her ay ihracat<br />

rekoru kırdığı, siyasiler tarafından söylenmektedir <strong>ve</strong> 2010 yılındaki ihracat artışının<br />

yüzde 13 olduğu söylenmektedir. Ancak şu söylenmemektedir: Aynı yıl ithalat yüzde 51<br />

artmıştır. Diğer taraftan ilk 2-3 ay içerisindeki dış borç açığının 15 milyar dolar olduğu <strong>ve</strong><br />

bu gidişle de bunun yıl sonunda 75 milyar dolara çıkacağı söylenmektedir.<br />

Bugün dünya ekonomik çevrelerinin en etkili gazetesi Financial Times, “Türkiye<br />

ekonomisi kontrolden çıkmıştır” diye manşet atıyor. E<strong>ve</strong>t, sıcak para girişiyle suni<br />

bir büyüme gerçekleşmektedir. Kişi başına düşen milli gelirin 10 bin dolar olduğu<br />

söylenmektedir, ama bu milli gelirin yüzde 55-60’ının borç olduğu söylenmemektedir.<br />

Şunu söyleyebiliriz: Borç artık ekonomik bir problem olmaktan çıkmış, artık ağır bir<br />

sosyal sorun haline gelmiştir.<br />

30<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Değerli konuklar, değerli katılımcılar, sevgili öğrenci arkadaşlar, Sayın Genel Başkanım;<br />

yerli <strong>ve</strong> küresel şirketlerin ülkemizin dört bir yanında doğamıza <strong>ve</strong> yaşam alanlarımıza el<br />

koymak için; suyumuzu, madenlerimizi, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı ele geçirmek<br />

için her türlü girişimi yapmakta olduğu bir süreç yaşanıyor. Biz mühendisler, düşünen,<br />

tasarlayan, sorgulayan, üreten beyinler olarak doğanın, su rejiminin temelini oluşturan<br />

orman <strong>ve</strong> mera alanlarımızın korunması <strong>ve</strong> geliştirilmesi, kentleşme <strong>ve</strong> kent olgusunun<br />

çağdaş düzeyde yaratılması, mülkiyet, tapu <strong>ve</strong> kadastro bilgilerinin güncel, gü<strong>ve</strong>nilir<br />

<strong>ve</strong> kullanılabilir nitelikte tutulması, toplulaştırma projeleriyle kırsal alan düzenlemesi<br />

<strong>ve</strong> tarım alanlarındaki <strong>ve</strong>rimliliğin artırılması, coğrafi <strong>ve</strong> kent bilgi sistemlerinin<br />

kurulmasıyla, kent yönetimiyle refahın yükseltilmesi, toplum <strong>ve</strong> kamu yararına <strong>ve</strong> ülke<br />

kalkınması yönünde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz, sürdürmeye devam ediyoruz.<br />

Tüm bu hizmetlerin yerine getirilmesinde kamu <strong>ve</strong> özel sektörde hizmet <strong>ve</strong>ren<br />

meslektaşlarımızın insanca çalışma koşullarının yaratılması gerekmektedir. E<strong>ve</strong>t, yeniden<br />

insan için, bu koşul önem taşımaktadır.<br />

Değerli konuklar, değerli misafirler, değerli genç öğrenci arkadaşlarım; ülkemizde <strong>ve</strong><br />

dünyada siyasal, ekonomik, kültürel <strong>ve</strong> sosyal alanlarda hızlı bir gelişim yaşanmaktadır.<br />

Gelişimi görmek <strong>ve</strong> yönlendirmek temel hedefimiz olmalıdır <strong>ve</strong> bu nedenle “Yeniden<br />

insan için” diyoruz. Bizler, bilimi, tekniği <strong>ve</strong> mühendisliği toplum <strong>ve</strong> kamu yararı<br />

yönünde, ülkenin gelişmesinde “Yeniden insan için” diyerek çalışmalarımızı sürdürmeye<br />

devam edeceğiz.<br />

Bu duygu <strong>ve</strong> düşüncelerle, kurultayımızın başarılı geçmesinde emeği olan Düzenleme<br />

Kurulu, Yürütme Kurulu, Bilim Kurulu, Danışma Kurulu <strong>ve</strong> Oda çalışanları <strong>ve</strong> bilim<br />

insanlarına <strong>ve</strong> akademisyenlere <strong>ve</strong> bu salonda bu güzel görüntüyü <strong>ve</strong>ren sizlere,sonsuz<br />

teşekkür ediyor, kurultayımızın başarılı geçmesini diliyorum.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

SUNUCU- Sevgili Başkanımıza teşekkür ediyoruz.<br />

Konuşmalarını yapmak üzere Türk Mühendis <strong>ve</strong> Mimar Odaları Birliği Başkanı Sayın<br />

Mehmet Soğancı’yı kürsüye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

MEHMET SOĞANCI (TMMOB Başkanı)- Sayın Genel Başkanım, Sayın Rektörüm,<br />

kamu kurumlarının çok değerli temsilcileri, ülkemizin aydınlık yüzü çok değerli bilim<br />

insanı arkadaşlarım, örgütümüzün çeşitli kademelerinde görev yapan mesai arkadaşlarım,<br />

sevgili meslektaşlarım, değerli konuklar <strong>ve</strong> tabii ki çok sevgili öğrenci arkadaşlarım;<br />

hepinizi Birlik Yönetim Kurulu <strong>ve</strong> şahsım adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla<br />

selamlıyorum.<br />

Odamızın düzenlediği 13. Kurultayda burada aranızda bulunmaktan çok büyük bir<br />

onur duyduğumu öncelikle ifade etmek istiyorum. 1987’de başlatılan <strong>ve</strong> bugün 13.’sü<br />

düzenlenen Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayımızın ilk zamanından bu<br />

zamanına başlatıcılarına, bugüne getiren sürdürücülerine, kurultaylarımızda görüşlerini<br />

bizimle paylaşan bilim insanlarına, uzmanlara, başından beri destek olan kuruluşlara,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

31


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

kurultaylarımızda o günden bugüne görev almış yöneticilerine <strong>ve</strong> Oda çalışanı<br />

arkadaşlarıma <strong>ve</strong> tabii ki katılımınızla bu kurultayımızı geliştiren, büyüten siz harita<br />

mühendisi meslektaşlarıma <strong>ve</strong> örgütümüzün geleceği öğrenci üyelerimize en samimi<br />

duygularımla çok teşekkür ediyorum.<br />

Sevgili arkadaşlar; bir soruyu sormak, 13.’sü yapılan bir kurultayda çok önemlidir: Geçen<br />

bu 24 yılda büyük bir emek <strong>ve</strong> öz<strong>ve</strong>riyle bugünlere getirilen Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong><br />

Teknik Kurultayı hiç düzenlenmeseydi, bunun için hiç çaba harcanmasıydı ne olurdu<br />

Bu sorunun yanıtını hiç mütevazı olmadan da <strong>ve</strong>rmek gerekir: Örgümüz bu kurultayları<br />

başlatmasaydı <strong>ve</strong> ısrarla sürdürmeseydi, harita mühendisliği alanı bu ülkede bu denli<br />

görünür <strong>ve</strong> bilinir olmayacaktı; her iki yılda bir bini aşkın harita mühendisi <strong>ve</strong> konu uzmanı<br />

bir araya gelerek harita mühendisliğini <strong>ve</strong> sektörü <strong>ve</strong> tabii ki ülkemizi tartışamayacaktı;<br />

harita mühendisliğinin gelişmesine yepyeni perspektifler açılamayacaktı; her iki yılda bir<br />

üretilen yeni bilgi <strong>ve</strong> teknoloji aynı anda bir çatı altında buluşamayacaktı; her iki yılda bir<br />

sürekli artan bir heyecanla bir araya gelmenin sinerjisi bu sektörde hiç yaratılamayacaktı.<br />

O sinerji ki, gerçek bir üretimin emeğe, samimiyete <strong>ve</strong> bilimselliğe dayalı olması<br />

gerektiğini her iki yılda bir tüm katılımcılara tekrar tekrar hatırlatmaktadır.<br />

Bu kurultayımız bu kadar ısrarla sürdürülmeseydi, demokratik işleyiş içinde mesleki<br />

sorunların ele alınmasına, çözümlenmesine <strong>ve</strong> ortak görüş oluşturma yöntemine ilişkin<br />

bu kadar köklü bir geleneği yaratmış olamayacaktı. Uluslararası kalite standartlarında<br />

gerçekleştirilen bir organizasyon olarak Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı,<br />

her defasında kendi başarı çıtasını aşarak bugünlere gelmiştir. Bu çalışma, aslında gerçek<br />

bir ekip ruhuna <strong>ve</strong> üretim aşkına dayanmaktadır. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik<br />

Kurultayımızı benzersiz kılan bu özelliğiyle bu çatı altındaki herkes için önemli bir<br />

anlamı olduğunu biliyoruz, buna çok inanıyoruz. Bu anlamın birlikte var edildiğinin<br />

bilinciyle,13. Kurultayımızın da daha nice 10 yıllara ulaşmasını diliyorum.<br />

Çok mütevazı olmaya gerek yok; Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayımızın<br />

hem Oda örgütlülüğümüze yönelik, hem sektöre yönelik, hem harita mühendisi<br />

meslektaşlarımıza yönelik, hem öğrencilerimize yönelik çok yönlü yararları olduğu bir<br />

gerçektir. Bu kurultayımızda sunulan bildiriler, çıkarıla yayınlar, tüm harita mühendisleri<br />

için erişilebilir <strong>ve</strong> ulaşılabilir olmaktadır. Bilgi bu kurultaylarımızda paylaşılmaktadır <strong>ve</strong><br />

paylaşılan bilgi, bizce en değerli bilgidir.<br />

Öte yandan, sektörün sorunlarının tespiti, çözümlerinin ne olabileceği yine bu<br />

kurultaylarımızda tartışılmaktadır. Sonuç bildirilerimiz, harita mühendisliğinin <strong>ve</strong><br />

sektörün manifestosu durumundadır. Bugün 13.’sü gerçekleştirdiğimiz kurultayımız da<br />

bu kurultay dizimizin bir ara durağı olarak algılanmalıdır. Ben eminim bu kurultayımız,<br />

meslektaşlarımız <strong>ve</strong> sektörün talebi doğrultusunda Odamız tarafından sürdürülecektir.<br />

Kurultayın düzenlenmesinde emeği geçen herkese, Yönetim Kurulumuz adına çok<br />

teşekkür ediyorum.<br />

Sevgili arkadaşlar; bugün itibariyle 23 odada örgütlenmiş <strong>ve</strong> 380 bine varan üye sayısıyla<br />

Birliğimiz, mesleki, ekonomik, sosyal <strong>ve</strong> kültürel alanlarda ülkemizdeki mühendisleri,<br />

32<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

mimarları <strong>ve</strong> şehir plancılarını temsil etmektedir. Onların hak <strong>ve</strong> çıkarlarını,halkımızın<br />

çıkarları temelinde korumak <strong>ve</strong> geliştirmek, mesleki, sosyal <strong>ve</strong> kültürel gelişmelerini<br />

sağlamak <strong>ve</strong> mesleki birikimlerini, toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla<br />

yükümlüdür. Bu amaçla meslek alanlarıyla ilgili gelişmelerin <strong>ve</strong> politikaların sosyal,<br />

siyasal, ekonomik <strong>ve</strong> kültürel boyutlarını derinlemesine kavramak, yorumlamak <strong>ve</strong><br />

toplumu bilgilendirmek, bu politikaların toplum yararına düzenlenmesi için öneriler<br />

geliştirmek <strong>ve</strong> bunların yaşama geçirilmesi için mücadele etmek zorundadır. Bu<br />

kurultayımız da bu anlayışlarımızın yaşama geçirilmesi olarak algılanmalıdır.<br />

E<strong>ve</strong>t sevgili arkadaşlar; şüphesiz, bir meslek alanının <strong>ve</strong> mesleğin bağlı olduğu sektörü<br />

yaşanılan dönemin sorunlarından ayrı tutarak konuşma yapmak çok anlamlı olmuyor.<br />

Oda Başkanım, konuşmasında sektörü, harita mühendislerinin durumu, ülkemizin <strong>ve</strong><br />

dünyanın içinde bulunduğu sorunlarla ilişkilendirerek Odamızın görüşleriyle birlikte<br />

aktardı.<br />

Sayın Rektör gibi size aydınlık bir tablo sunmayı çok isterdim. Karamsar bir konuşma<br />

da değil; Birlik olarak söylediklerimiz, sadece tespitlerden ibarettir. Bugünün dünyasına,<br />

ülkemizin bugününe bir meslek örgütü sorumluluğumuzla baktığımızda, güzel sözler<br />

söylemek ne yazık ki mümkün olmuyor. Son 30 yıldır içine sokulduğumuz kapitalist<br />

küreselleşmenin dünyadaki sonuçları bugün ortadadır. 1 milyar kişinin günde 1 dolardan<br />

az kazandığı, dünya nüfusunun zengin yüzde 2’sinin dünya ser<strong>ve</strong>tinin yarısına el koyduğu<br />

bir dünyada yaşıyoruz. Kuzeyle güney arasında, kadınla erkek arasında, varsılla yoksul<br />

arasındaki açık fark, gittikçe artıyor. Adaletsizliğin adaletsizlik olarak, açlığın açlık<br />

olarak sürüp gitmesini sağlamak için, bir de kapitalist küreselleşmenin bu dünya düzenini<br />

korumaktan, utanmadan söz edebiliyorlar.<br />

Ülkemizde de yoksulluğun <strong>ve</strong> eşitsizliğin arttığı, hak taleplerinin zor kullanılarak<br />

bastırıldığı, Kürt sorununun çözümsüzlüğe itildiği bir ortamda yaşıyoruz hep birlikte.<br />

Aslında hepimiz görüyoruz ki, çetelerle, kirli ilişkilerle, suç örgütleriyle, faili meçhullerle,<br />

katliamlarla <strong>ve</strong> emperyalizme bağımlılık temelinde yönetilmiş bu düzen, insanımıza baskı,<br />

zorbalık, ölüm, açlık, işsizlik <strong>ve</strong> sefaletten başka bir şey getirmiyor. Bunun rakamlarını<br />

ayrıntılı bir şekilde Oda Başkanım <strong>ve</strong>rdi.<br />

Ben burada harita mühendisi arkadaşlarıma <strong>ve</strong> çok sevgili geleceğimiz olan öğrenci<br />

üyelerimize sesleniyorum: Adalet olmayınca barış da olmuyor sevgili arkadaşlar. Demokrasi,<br />

özgürlük <strong>ve</strong> hukuk herkes için olduğunda, gerçek manada anlam kazanabilir. Bu ülkenin<br />

kahredici kaderini değiştirmek, insanımızın eşit <strong>ve</strong> özgür bir ülkede kardeşçe bir arada<br />

yaşamasının yollarını bizler bulmalıyız. Bunu kimseden beklemiyoruz, beklememeliyiz.<br />

Yollar, ancak biz yürürsek açılır <strong>ve</strong> gelecek, ancak biz onu değiştirebilirsek bugünkünden<br />

daha güzel olabilir. Bu anlamda harita mühendislerimizin, öğrenci üyelerimizin Odamız<br />

örgütlülüğünde daha fazla bir araya gelmesi <strong>ve</strong> örgütlenmemizi geliştirmesi, kendimiz<br />

için, halkımız için çok önemli bir zorunluluk.<br />

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sözü şimdi çok daha anlamlı, şimdi<br />

çok daha önemli. Kurultayımızın başlığı da tam da ülkemizin bugününe denk gelmiş:<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

33


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

“Yeniden İnsan İçin.” Bilimi <strong>ve</strong> teknolojiyi insanla buluşturan bir mesleği yapanların<br />

bunu anlamının farkında olduklarını çok iyi biliyorum.<br />

E<strong>ve</strong>t sevgili arkadaşlar, bitirirken bu salonda bulunan bütün meslektaşlarımı <strong>ve</strong> tabii ki<br />

öğrenci arkadaşlarımı 15 Mayısta Ankara’da gerçekleştireceğimiz TMMOB Mitingi’nde<br />

buluşmaya çağırıyorum. Seçim dönemine girmiş bir Türkiye’de, 23 odada 380 bine ulaşan<br />

üye sayımızla, örgütlü yapımızla birlikte bu ülkenin onurlu mühendisleri, mimarları,<br />

şehir plancıları <strong>ve</strong> öğrenci üyeleri olarak, 15 Mayısta Sıhhiye Meydanı’nda hep birlikte<br />

Birliğimizin, TMMOB’nin seçim bildirgesini okuyacağız. O gün hep birlikte ülkeyi<br />

yönetme iddiasında olanlardan kimlere oy <strong>ve</strong>receğimizi, kimlere oy <strong>ve</strong>rmeyeceğimizi<br />

nedenleriyle birlikte söyleyeceğiz.<br />

Eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, demokrasi <strong>ve</strong> bir arada yaşama taleplerimizi topluca<br />

söylemek için, haklarımız için, geleceğimiz için, halkımız için, ülkemiz için 15 Mayısta<br />

Ankara’da TMMOB Mitinginde hep birlikte olacağız. Bu salonda söylediklerimizi orada<br />

bir kez daha ifade edeceğiz.<br />

Bu duygularımla hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyor, katılımınız<br />

için hepinize çok teşekkür ediyorum.<br />

SUNUCU- Sevgili Başkanımıza teşekkür ediyoruz.<br />

Konuşmalarını yapmak üzere Teknik Araştırma <strong>ve</strong> Uygulama Genel Müdürü Sayın<br />

Osman İyimaya’yı kürsüye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

OSMAN İYİMAYA (Teknik Araştırma <strong>ve</strong> Uygulama Genel Müdürü)- Sayın<br />

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı <strong>ve</strong> çalışma arkadaşlarına, İstanbul Teknik<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesi Rektörümüze, kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarımızın değerli temsilcilerine,<br />

<strong>Harita</strong> Genel Komutan Vekilimize, sivil toplum örgütlerimizin değerli temsilcilerine,<br />

üni<strong>ve</strong>rsitelerimizden katılan değerli öğrenci arkadaşlarıma, güzide basın mensuplarına,<br />

hanımefendilere, beyefendilerimize, hepinize 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik<br />

Kurultayının çalışmalarında gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederek sözlerime başlamak<br />

istiyorum.<br />

Ülke genelinde sürdürülebilir mekânsal gelişmeyi sağlamak <strong>ve</strong> yaşam kalitesini yükseltmek<br />

amacıyla yerel yönetimlere yol gösteren <strong>ve</strong> planlama noktasında tüm katılımlarını, kentsel<br />

<strong>ve</strong> kırsal alanlarda düzenlemelerdeki usul <strong>ve</strong> esasları belirleyen, standartları koyan <strong>ve</strong><br />

özellikle 2009 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan Bayındırlık <strong>ve</strong> İskân<br />

Bakanlığının çalışmasındaki kanun hükmünde kararname değişikliğiyle Türkiye coğrafi<br />

bilgi sisteminin oluşturulmasına, etkin <strong>ve</strong> yaygın olarak kullanılmasına yönelik strateji<br />

belirleyen bir Genel Müdürlük olarak hizmet etmekteyiz.<br />

Değerli meslektaşlarım; dünyada konuşulan çok dil var, ama gelecekte konuşulacak<br />

olan dijital dilin önemi noktasında Teknik Araştırma <strong>ve</strong> Uygulama Genel Müdürlüğü<br />

olarak, 2009 yılında Coğrafi Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığını kurduk. Coğrafi<br />

Bilgi Sistemleri Daire Başkanlığımızın görevleri, Türkiye coğrafi bilgi sisteminin<br />

oluşturulmasına, iyileştirilmesine <strong>ve</strong> işletilmesine dair iş <strong>ve</strong> işlemleri yapmak, yaptırmak,<br />

34<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yaygın olarak kullanılmasını teşvik etmektir. Bu doğrultuda özellikle ülkemizdeki coğrafi<br />

bilgi sistemlerinin uyumsuzlukları, <strong>ve</strong>rilerin yetersizliği, mükerrerliği <strong>ve</strong> parçalanmaları,<br />

kurumlar arası koordinasyon eksikliği, <strong>ve</strong>ri politikaları sınırlamaları, telif <strong>ve</strong> erişim hakları,<br />

ücretlendirme gibi problemlerin çözüme kavuşturulması ile e-devlet uygulamalarının<br />

konumsal bileşeni de tamamlanmış olacaktır.<br />

Bu kapsamda öncelikli hedefimiz, tüm kullanıcılara hizmet <strong>ve</strong>recek olan Türkiye ulusal<br />

coğrafi <strong>ve</strong>ri portalının 2011 yılında tamamlanacak olmasıdır. Türkiye coğrafi bilgi<br />

<strong>ve</strong>ri portalının tamamlanması konusuna çok önem <strong>ve</strong>riyoruz. Bu projenin de 2011 yılı<br />

içerisinde içerik <strong>ve</strong> değişim standartları belirlenerek ihtiyaçlara cevap <strong>ve</strong>recek şekilde<br />

sonuçlandırılması, ortak altyapı üzerinden kullanıcılara sunulmaları sağlanmış olacaktır.<br />

Değerli katılımcılar; Türkiye ulusal mekânsal <strong>ve</strong>ri altyapısı çalışmalarına en önemli<br />

katkıyı <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rileri sağlayan Genel Müdürlüğümüz, diğer kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarımızın<br />

bu konudaki katkı <strong>ve</strong> desteklerini beklemektedir. Özellikle hız <strong>ve</strong>rdiğimiz bu çalışmalarda<br />

bilgi <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>ri akışı büyük önem arz etmektedir. Türkiye coğrafi bilgi sistemini, dijital dil<br />

olarak kullandığımız <strong>ve</strong> hepimizin erişimine hakkı olduğu bir araç olarak görmekteyiz.<br />

Türkiye coğrafi bilgi sisteminin bugüne kadar yapılamamış olması hem diğer kamu<br />

kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarının kendi ihtiyaçlarını görebilmelerini hem de bu dağınıklığın<br />

toparlanmasını engellemiştir.<br />

Diğer önemli bir çalışmamız ise, kent bilgi sistemleri konusundaki standartların<br />

belirlenmesi projesidir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu <strong>ve</strong> 5393 sayılı<br />

Belediyeler Kanununda belediyelerimize kent bilgi sistemlerini yapma, yaptırma,<br />

yöneltme noktasında görevler <strong>ve</strong>rilmiştir. Ancak bu belediyelerimizin özellikle kent<br />

bilgi sistemlerini ortaya koyuşunda çeşitli aksamalar meydana gelmektedir. Herhangi bir<br />

standart bulunmamaktadır. Bu nedenle kent bilgi sistemleri uygulamalarının henüz yeni<br />

olması nedeniyle gerek <strong>ve</strong>rilerin temini, gerek kullanımı gerekse sistem bütününde bir<br />

standardizasyon sağlanamaması, bu eksikliği önemli derecede proje olarak ele almamızı<br />

işaret etmiştir. Bu nedenle kent bilgi sistemleri standartlarının belirlenmesi projesine çok<br />

önem <strong>ve</strong>riyoruz.<br />

Bakanlığımız sorumluluğunda olan kıyı kenar çizgisi tespitiyle ilgili yeni olarak<br />

yönetmeliğimizde bir değişiklik yaptık. Bu değişiklik, ortofoto haritalarının üzerine<br />

kıyı kenar çizgilerinin tespiti işlemidir. Sayın Bakanımız göre<strong>ve</strong> geldiği zaman, bana bir<br />

soru sordu, dedi ki, “Türkiye’nin kıyı uzunluğu ne kadardır” Cevap <strong>ve</strong>remedim değerli<br />

katılımcılar, bunu itiraf etmek istiyorum. Ancak değerli çalışma arkadaşlarımız aramızda;<br />

Sayın Bakanımıza 2010 yılı sonuna kadar tüm Türkiye kıyı uzunluğunun tespiti, ne<br />

kadar kısmının eksik kaldığı <strong>ve</strong> bunlarla ilgili en hızlı şekilde çözümün neler olabileceği<br />

konusunda bir tablo arz edeceğimi söylemiştim <strong>ve</strong> rapor halinde kendilerine sundum.<br />

Türkiye kıyılarıyla ilgili özellikle baskı altında olan hususlar mevcuttur. Bunların önüne<br />

ancak bütünleşik kıyı alan planlamasıyla geçmek mümkündür.<br />

Türkiye’deki kıyı uzunluğumuz 8 bin 862 metredir değerli katılımcılar. Bunun yüzde<br />

54’lük kısmının kıyı kenar çizgisi tespiti tamamlanmış, geriye kalan kısmını da bütünleşik<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

35


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

kıyı alan planlamasıyla birlikte inşallah 2014 yılına kadar tamamlamayı hedefliyoruz.<br />

Bu süreçle ilgili özellikle değerli meslektaşlarımın aramızda olmasından dolayı bunu<br />

huzurunuzda dile getirmeye çalıştım, çünkü haritacıların bu anlamda önemi büyük değerli<br />

katılımcılar. Kıyı kenar çizgisine altlık olan halihazır haritaların <strong>ve</strong>ya ortofoto haritaların<br />

var olması durumunda bunu gerçekleştirmeniz mümkün. Aksi takdirde buna ulaşmanız<br />

mümkün değil.<br />

Odamızın düzenlediği bu 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayının Türkiye’ye,<br />

bütün meslektaşlarımıza, tüm kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarına hayırlı olmasını dilerken,<br />

hepinize saygı <strong>ve</strong> sevgilerimi sunuyorum.<br />

SUNUCU- Sayın İyimaya’ya teşekkür ediyoruz.<br />

Kurultayımıza katılamayan da<strong>ve</strong>tlilerimizden Bayındırlık <strong>ve</strong> İskân Bakanı Sayın Mustafa<br />

Demir, Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Millet<strong>ve</strong>kili Sayın Fevzi Topuz, Cumhuriyet<br />

Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Yüksel, Kurultayımızın başarılı geçmesini<br />

dilediler.<br />

Konuşmalarını yapmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal<br />

Kılıçdaroğlu’nu kürsüye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı)- <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong><br />

<strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odasının, arkadaşlarımın emek harcayıp düzenledikleri bu kurultay<br />

için kendilerine yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca sizlerle birlikte olmaktan da<br />

son derece mutluyum. Aramızda değerli hocalarımız var, bürokratlar var, başkanlar var,<br />

genç arkadaşlar var, üni<strong>ve</strong>rsite öğrencilerimiz var; onları da saygıyla selamlıyorum.<br />

Önce şunu söyleyeyim: Güzel bir tema seçilmiş; “Yeniden İnsan İçin.” Eğer biz 3 milyon<br />

yıl uğraşıp tekeri bulmuşsak, düşündüğümüz içindir. 3 milyon yıl uğraşıp tekeri bulduktan<br />

sonra, bugün her saniyede yeni bir buluşun altına imza atıyorsak, yine düşündüğümüz<br />

içindir. Ama düşünmemizin temel olgusu, insan dediğimiz varlığın dünyada mutlu<br />

yaşayabileceği bir ortamı yaratmaktır. Eğer insan dünyada mutlu yaşıyorsa, çevresine<br />

saygılıysa, insana saygılıysa, özgürlüğü talep etmeden hissediyorsa, varsa bir özgürlük, o<br />

zaman insan dünyada mutlu demektir.<br />

Baktım programa, program hemen hemen 5 gün sürecek, temalarının tümünde insan bir<br />

şekliyle inceleniyor; yargıdan çevreye kadar, nükleerden tutun, eğitime kadar pek çok<br />

alanda değerli katılımcılar sizlere bilgi sunacaklar. Bunlar tabii daha sonra kitap haline<br />

getiriliyor. Biz de zaman buldukça, fırsat buldukça, arkadaşlara “Şu konuda acaba kim ne<br />

düşündü, neler önerdi” diye söylediğimiz zaman, bu kaynaklara başvuruyor olacağız.<br />

Değerli arkadaşlarım; güzel şeyler söylendi burada, içinde yaşadığımız sorunlar da<br />

anlatıldı. Ben sorunlardan söz etmeyeceğim, çünkü sorunları her gün yaşıyoruz artık.<br />

Neyi nasıl yapacağız, Türkiye’yi nasıl aydınlığa çıkaracağız Temel sorun eğitim. Eğer<br />

bir ülkede hâlâ kadınlar okuma yazma bilmiyorsa, bir sorunumuz var demektir. Eğer<br />

Cumhuriyetin kurduğu, gü<strong>ve</strong>n duyduğumuz kurumlardan birisi, Öğrenci Seçme <strong>ve</strong><br />

36<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yerleştirme Merkezi bugün tartışma konusu oluyorsa, yine bir sorunumuz var demektir.<br />

Yapacağımız ilk şey, üni<strong>ve</strong>rsiteleri gerçekten de özerkliğe kavuşturmaktır.<br />

Üni<strong>ve</strong>rsiteler nasıl özerk olacak Üni<strong>ve</strong>rsitelerin özerkliği için 2 büyük adımın atılması<br />

lazım. Birinci adım YÖK’ün kaldırılmasıdır; YÖK dediğimiz 12 Eylül ürünü bir kurum<br />

kaldırılacaktır. İkinci önemli adım atılacak; üni<strong>ve</strong>rsitelere bilimsel, yönetsel <strong>ve</strong> mali<br />

özerklik sağlanacak. Bilimsel <strong>ve</strong> yönetsel özerklikten söz edildi. Eğer mali özerklik<br />

<strong>ve</strong>rmezseniz, o iki özerklik askıya alınabilir, yani size para <strong>ve</strong>rilmez. Oysa her üni<strong>ve</strong>rsitenin<br />

bütçesi var, o bütçeyi Parlamento onaylıyor. O bütçe üzerinde üni<strong>ve</strong>rsite dışında başka<br />

bir kuruluşun artık müdahil olmaması lazım. O nedenle mali özerklik üni<strong>ve</strong>rsiteler için<br />

de çok önemlidir.<br />

Özerlik derken, üni<strong>ve</strong>rsite derken, bir şeyi unutmamak gerekiyor: Üni<strong>ve</strong>rsiteyi üni<strong>ve</strong>rsite<br />

yapan, hocalarıyla beraber onun öğrencileridir. O zaman yapacağımız önemli bir şey var;<br />

öğrenciler de üni<strong>ve</strong>rsite yönetiminde söz <strong>ve</strong> karar sahibi olmalıdır. Biz onlara yaşın 18’i<br />

aştı, suç işledin, idam kararı <strong>ve</strong>rebiliyoruz, ama üni<strong>ve</strong>rsitenin yönetiminde senin de söz<br />

<strong>ve</strong> karar sahibi olman gerekir dediğimiz zaman bazı çevreler itiraz ediyorsa, buna dur<br />

demeliyiz. Üni<strong>ve</strong>rsite öğrencisi, üni<strong>ve</strong>rsiteden başlayarak yönetimin ne olduğunu, karar<br />

sürecinin ne olduğunu, karara nasıl katıldığını, dayanışmanın nasıl olduğunu, düşüncenin,<br />

kararın nasıl olgunlaştırıldığını bilmek, öğrenmek, okurken görmek durumundadır. O<br />

nedenle üni<strong>ve</strong>rsite öğrencilerinin de bu süreçte yönetime katılması lazım.<br />

Düşünmekten söz ettik. Düşünme olağanüstü güzel bir şey. Eğer düşünüyorsanız, güzel bir<br />

şey yapıyorsunuz demektir. Düşünmekten tarih boyunca düşünemeyenler hep korkmuştur.<br />

Basılmamış kitabın imhası, bir korkunun ürünüdür; aydınlık bir kafanın, geleceği düşünen<br />

bir kafanın, insanı düşünen bir kafanın ürünü değildir, o farklı bir şeydir. Biz düşünerek<br />

toplumu yöneteceğiz. Tabii düşünmenin, olgunlaşmanın elbette eğitimle çok yakın<br />

bir ilişkisi var. Biz özgür üni<strong>ve</strong>rsite isterken, toplumu geleceğe sağlıklı taşıyabilecek<br />

kadroların oluşması için, özgür bir üni<strong>ve</strong>rsite istiyoruz, düşünen bir üni<strong>ve</strong>rsite istiyoruz,<br />

yaratan bir üni<strong>ve</strong>rsite istiyoruz, temel nedeni budur zaten.<br />

Kuşkusuz, düşünmenin önündeki engelleri kaldırmak, siyaset kurumunun görevi olduğu<br />

kadar, üni<strong>ve</strong>rsitelerin de görevidir, gençlerin de görevidir, aydınların da görevidir,<br />

medyada yazı yazan köşe yazarlarının da görevidir, sanatçıların da görevidir. Toplumun<br />

ortak talebi olmalıdır düşünmek <strong>ve</strong> özgürleşmek. Eğer toplumun ortak talebi olmazsa,<br />

burada başarı elde etmek zorlaşabilir.<br />

Öncelikle, düşünen beyinleri korumak <strong>ve</strong> topluma özgürlüğü getirmek, siyaset kurumunun<br />

görevidir. Eğer topluma özgürlüğü getirmek istiyorsanız, siyaset kurumunun halka hesap<br />

<strong>ve</strong>rmeyi namuslu bir görev kabul ettiği bir sürecin içine girmesi gerekir. Hesap <strong>ve</strong>rmek<br />

çok önemlidir. Hesap <strong>ve</strong>rebiliyorsanız, sağlıklı düşünüyorsunuz demektir; olumsuzlukları<br />

da düşünüyorsunuz demektir, “Bana şu soru sorulabilir” diye bir kaygı taşıyorsunuz<br />

demektir; kendi özgü<strong>ve</strong>ninizi <strong>ve</strong> kendi iş disiplininizi sağlıyorsunuz demektir. O açıdan<br />

çok önemlidir diyoruz.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

37


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yapacağımız işlerden birisi, siyasi ahlak yasasını çıkarmaktır. Siyasi ahlak yasasının<br />

olmadığı bir yerde siyaset kurumunu sağlıklı bir zemine oturtamıyorsunuz. Siyasi ahlak<br />

yasasının çıkmasına hepimizin ihtiyacı var, sizlerin de ihtiyacı var. Eğer sizlerin ödediği<br />

<strong>ve</strong>rginin hesabını siyaset kurumu <strong>ve</strong>rmiyorsa, burada bir sorun var demektir. Size bir sözüm<br />

var, özellikle genç kardeşlerime bir sözüm var: İleride bir işadamı olup, bir ücretli olup,<br />

bir kira geliri elde eden bir kişi olup şu <strong>ve</strong>ya bu şekilde hayatın herhangi bir döneminde<br />

bir <strong>ve</strong>rgi beyannamesi doldurursanız, bu emlak <strong>ve</strong>rgisi de olabilir, o beyannamenin arka<br />

sayfasında şunu göreceksiniz: Bir yıl önce ödediğiniz <strong>ve</strong>rgilerin nerelere harcandığını<br />

göreceksiniz. Bunu sağlamaya kararlıyız.<br />

Bunu şunun için söylüyorum: Eğer demokrasi diyorsanız, özgürlük diyorsanız, demokrasi<br />

<strong>ve</strong> özgürlüğü sağlamanın temel yolu, ödediğiniz <strong>ve</strong>rgilerin nereye harcandığını<br />

sorgulamaktan geçer. Ödediğiniz <strong>ve</strong>rgilerin nereye harcandığını soğrulamıyorsanız,<br />

kusura bakmayın, ama ne demokrasi talebiniz, ne özgürlük talebiniz ciddiye alınmaz.<br />

Çünkü en haklı olduğunuz yer, ödediğiniz <strong>ve</strong>rgilerin nereye harcandığını sorgulama<br />

hakkınızdır. Bunu yapacaksınız ki, sizin bu hakkınıza karşı hiç kimse farklı bir gerekçe<br />

üretemesin, üretemez de zaten. Her şeye bir gerekçe üretilebilir, ama ödenen <strong>ve</strong>rgilerin<br />

nereye harcandığının sorgulanmasının gerekçesi olmaz, “Hayır, ben <strong>ve</strong>rmiyorum” diye<br />

bir gerekçesi olamaz.<br />

Önemli bir düzenleme daha: Madem ki demokrasi <strong>ve</strong> özgürlük istiyoruz, işe anayasadan<br />

başlamamız lazım. “12 Eylül Anayasasını değiştireceğiz” diye yola çıktık, yargıyı<br />

yürütme organının emrine <strong>ve</strong>rdik, yargı siyasallaştı. Siyasallaşan yargı, demokrasi için en<br />

ciddi tehlikedir, özgürlük için de en ciddi tehlikedir. Sabahın 05.00’inde evinimiz basılıp<br />

kitap aranırsa, genç arkadaşlarım belki hatırlamazlar, bizim kuşak gayet iyi hatırlar, o 12<br />

Eylül döneminin rejimidir. Bir dönem televizyon ekranlarında kitaplar gösterilirdi, yasak<br />

diye, suç unsuru diye toplatılan kitaplar gösterilirdi. Hangi çağda yaşıyoruz; 21. Yüzyılda.<br />

Kitabın suç unsuru olduğu bir dönemi artık Türkiye tarihe gömmek zorundadır.<br />

Özgürlüğü sağlayacaksak, özgürlük taleplerinin önce üni<strong>ve</strong>rsitelerden gelmesi lazım.<br />

Biz bir referandum süreci yaşadık, toplumun hemen hemen pek çok kesimi konuştu.<br />

Konuşmayan bir kesim vardı; üni<strong>ve</strong>rsiteler. Eğer bir toplumda üni<strong>ve</strong>rsiteler konuşmuyorsa,<br />

orada ciddi bir sorun var demektir. Üni<strong>ve</strong>rsitelerin konuşması lazım, üni<strong>ve</strong>rsitelerin<br />

seslerini yükseltmesi lazım.<br />

Haksız yere insanlar tutuklanıp gözaltına alınıyor. Örgütün kasası olarak adlandırılıyor,<br />

örgütün kasası olarak adlandırılan kişi hapishanede kanserden ölüyor, cenazesini taşıyacak<br />

ailesinin parası yok. Bu tabloyu özellikle genç arkadaşlarımın unutmamasını isterim.<br />

Siyasa yargı her zaman ciddi bir tehlikedir.<br />

Yargının bağımsızlığı için şunu yapacağız: Bir yargıçlar kurulu olacak. Yargıçlar kurulunda<br />

adalet bakanı da, Adalet Bakanlığı müsteşarı da olmayacak, orası sadece yargıçlardan<br />

oluşacak. Bu yeter mi; hayır, bir şey daha yapılması lazım: O yargıçlar kurulunun ayrı<br />

bütçesi olacak, yani mali özerkliği de olacak, ona kimse müdahale etmeyecek. Yeter<br />

mi; hayır. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, yargıçlar kuruluna bağlı olacak, yani siyasi<br />

38<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

otorite yargıyı denetlemeyecek. Yargıyı denetleyecek olan, yargının içindekiler olacak <strong>ve</strong><br />

o yargıçlar kurulunun, yargıcın etik kuralları olacak. Bunu yaptığınız zaman, demokrasi<br />

dediğimiz kavramı yüceltirsiniz, özgürlük dediğimiz pencerenin önünü açarsınız, kapının<br />

önünü açarsınız, önünüzdeki duvarları yıkıp geçersiniz. Bunları yapmazsanız, sonuç elde<br />

edemezsiniz.<br />

Anayasa dediğiniz zaman, millet<strong>ve</strong>killerinin büründükleri zırhı kaldırmanız gerekiyor,<br />

yani dokunulmazlık zırhını kaldırmanız gerekiyor. Millet<strong>ve</strong>kili kürsü dokunulmazlığına<br />

sahip olmalı, düşüncesini kürsüde özgürce dile getirmeli, ama ihaleye fesat karıştırmak,<br />

rüş<strong>ve</strong>t almak, hayali ihracat yapmak, bu millet<strong>ve</strong>kilini korumamalıdır, bunun önü<br />

açılmalıdır, bunu da kaldıracağız.<br />

Bir başka önemli nokta; özel yetkili mahkemeler. Ne demek özel yetkili mahkemeler<br />

Bunun eski adı -12 Eylül ürünüdür bu- Devlet Gü<strong>ve</strong>nlik Mahkemesi. Adını değiştirdiler,<br />

içindeki askeri yargıçları çıkardılar, özel yetkili mahkemeleri koydular; doğal yargıç<br />

ilkesine aykırıdır, doğal yargılama ilkesine aykırıdır. Düşünün, tutuklanıyorsunuz, niye<br />

tutuklandığınızı bilmiyorsunuz, çünkü gizlilik kararı var. “Belgeyi <strong>ve</strong>rin” diyor avukatı,<br />

“Veremeyiz, gizlilik kararı var” diyor. Peki, ben kendimi nasıl savunacağım Hatta öyle<br />

şeyler yaşıyoruz ki, kendimi savunmak için mahkemeye götürecek beni, devlet bana araç<br />

<strong>ve</strong>rmiyor, beni mahkemeye çıkaracak, araç <strong>ve</strong>rmiyor bana <strong>ve</strong> ben bir 4 ay daha içeride<br />

kalıyorum. Belki kendimi savunsaydım serbest bırakılacaktım. Her alanda insan hakları<br />

ihlalleri yaşıyoruz, bunların değişmesi lazım.<br />

12 Eylülün izlerinin tamamen silinmesi gerekiyor, güzel, sileceğiz de, silmekte de kararlıyız.<br />

Önce Siyasal Partiler Yasasını değiştireceğiz. Bu Siyasal Partiler Yasasıyla Türkiye’de<br />

demokrasi olmaz, birbirimizi kandırmayalım. Genel başkanların size dayattığı listeler<br />

olur, o listelere siz gider oy kullanırsınız, bunun adı da demokrasi olur; yok böyle bir şey,<br />

bu demokrasi değildir. Demokrasi, yurttaşın doğrudan kendi millet<strong>ve</strong>kilini seçme hakkına<br />

kavuştuğu gün gerçekleşmiş olur. Yurttaş kendi millet<strong>ve</strong>kilini kendisi seçebilmelidir.<br />

Belki “Bunun örneği var mı” diyeceksiniz; var tabii, muhtar, muhtar seçimi böyledir.<br />

Muhtar çıkar, “Ben adayım” der, gideriz, hangi muhtarı seçmek istiyorsak oyumuzu ona<br />

<strong>ve</strong>ririz. Ne delege vardır, ne başka bir şey vardır, muhtar kendi propagandasını yapar.<br />

Benzer uygulamalar var, bu uygulamaları mutlaka gerçekleştirmek gerekiyor.<br />

Bir aldatmaca; milli irade aldatmacası. O da 12 Eylül ürünüdür, yüzde 10 seçim barajı.<br />

Yüzde 10 seçim barajını aşamazsanız, yüzde 9.99 oy alın, Parlamentoya millet<strong>ve</strong>kili<br />

sokamıyorsunuz. Binlerce, milyonlarca insanın oy hakkı çöpe gitmiş oluyor. Kim alıyor<br />

o oyları; en çok millet<strong>ve</strong>kili çıkaran parti alıyor. Düşünün, siz başka bir partiye oy<br />

<strong>ve</strong>riyorsunuz, sizin <strong>ve</strong>rdiğiniz oyla bir başka parti millet<strong>ve</strong>kili çıkarıyor. Sonra geliyor<br />

Parlamentoya, “Efendim, milli irade böyle tecelli etti.” Böyle bir milli irade olmaz,<br />

böyle bir aldatmaca olmaz. Bu aldatmacaya da son <strong>ve</strong>rmemiz lazım. Bu aldatmacaya son<br />

<strong>ve</strong>rirsek, gerçek anlamda milli iradeyi oluşturmuş oluruz.<br />

Bir şey daha değerli arkadaşlarım; anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen<br />

maddelerinden birisi şu: “Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk<br />

devletidir.” Sosyal hukuk devletini tarihe gömdük, Türkiye’de sosyal devlet yok. Sosyal<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

39


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

devlet olsaydı, örgütlenme özgürlüğü olurdu. Sosyal devlet olsaydı, bu ülkede resmi<br />

rakamlara göre 12 milyon 715 bin kişi yoksulluk sınırının altında yaşamazdı. Sosyal<br />

devlet olsaydı, Diyarbakır’da bir kadın, çocuklarına sabah kahvaltısı <strong>ve</strong>remediği için<br />

intihar etmezdi. Sosyal devlet olsaydı, çocuklar okula giderdi, çöplerde kâğıt toplamazdı.<br />

Sosyal devlet olsaydı, yoksulluk siyasal sömürü alanı halinde olmazdı. Sosyal devlet<br />

olsaydı, insanların yoksulluğunun insanların onuruyla oynanarak giderilmesi gibi bir<br />

teşebbüs olmazdı.<br />

Sosyal devleti yeniden hatırlamalıyız <strong>ve</strong> yeniden kurmalıyız. Eğer bu güzel ülkede<br />

yaşıyorsak, aynı havayı teneffüs ediyorsak, aynı sorunları paylaşıyorsak, tasada <strong>ve</strong><br />

kıvançta berabersek, yoksulluğu beraber yeneceğiz, ama insan onuruyla bağdaşır bir<br />

ölçüde. Bunun için bir proje geliştirdik; aile sigortası. Hiçbir ailede çocuk yatağa aç<br />

girmeyecek diyoruz <strong>ve</strong> o ailelerin onuruyla oynamayacağız. Ailede kadını güçlü hale<br />

getireceğiz. Kadının banka hesabına her ay en az 600 lira para yatıracağız. O da işçi gibi,<br />

memur gibi gidecek, parasını çekecek, çoluk çocuğunun geçimini sağlayacak.<br />

“Efendim, bunu nereden buldunuz, kaynağı nereden buldunuz” Talana kaynak<br />

buluyorsun, vurguncuya kaynak buluyorsun, hayali ihracatçıya kaynak buluyorsun<br />

da kaynak fakir fukaraya gelince mi aklına geliyor Buna karşı çıkacağız. Belki bazı<br />

arkadaşlarım bilir, ama çoğu arkadaşım bilmeyebilir; ben uzun yıllar bürokraside<br />

çalıştım, asıl mesleğim hesap uzmanlığıdır. Maliye Bakanlığında çalıştım; bütçe nasıl<br />

yapılır, <strong>ve</strong>rgiler nasıl toplanır, bunu çok iyi bilirim. Eğer bir ülkede yoksulluğu yenmek<br />

istiyorsanız, akılcıysanız, insanınızı seviyorsanız, insanınızın onuruyla oynamak<br />

istemiyorsanız, kaynak vardır bizim ülkemizde, “Kaynak yok” diye bir kavram yoktur,<br />

yeter ki topladığınız <strong>ve</strong>rgileri akılcı harcayın.<br />

Şu sorunun yanıtını o “Kaynak yoktur” diyenlere gerçekten sormak isterim: Siz,<br />

kullanmadığınız doğalgazın bedeli olarak, İran’a 1 milyar 600 milyon dolar para ödediniz.<br />

Evinde doğalgaz olan yoksul aileye doğalgazı ücretsiz yapabilirdiniz, bir engel mi vardı;<br />

hayır, ona kömür <strong>ve</strong>rdiniz. Niye kömür <strong>ve</strong>riyorsunuz Verdiğiniz kömür kaliteli olsa, ona<br />

da eyvallah diyeceğiz, o da kalitesiz. O kömürden bir de yolsuzluk yaptınız, utanmadan<br />

sıkılmadan bir de yolsuzluk yaptınız.<br />

Genç arkadaşlarımın bir şeyi bilmesini isterim: Bir şey söylüyorsak, kılı kırk yararak<br />

söylüyoruz. Bir şeyi düşünüyorsak, sadece biz değil, düşündüğümüzü en azından bizimle<br />

aynı görüşte olmayan insanlarla bile oturup paylaşıyoruz, onların bizi eleştirmelerini<br />

istiyoruz <strong>ve</strong> gerçek kanaat oluştuktan sonra, ondan sonra kamuoyuyla paylaşıyoruz<br />

bunu.<br />

Aile sigortasıyla ilgili bir gerçeği daha size söylemek isterim: Aile sigortası, bizim<br />

öyle kendi yarattığımız bir proje değil, Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği 9<br />

sigorta dalından birisidir; hastalık sigortası, işsizlik sigortası, analık sigortası, emeklilik<br />

sigortası, iş kazası sigortası, meslek hastalığı sigortası gibi. Türkiye’de 8’i uygulanıyor,<br />

8 sigorta dalı Türkiye’de uygulanıyor, 9. sigorta dalı olan aile sigortası uygulanmıyor.<br />

Türkiye Cumhuriyeti, 1971 yılında Uluslararası Çalışma Örgütünün 9 sigorta dalını<br />

40<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

içeren Sosyal Gü<strong>ve</strong>nliğin Asgari Normları Sözleşmesini onaylamıştır, 1971 yılında aile<br />

sigortasını getireceğini taahhüt etmiştir. Yıl kaç; 2011. Niye getirilmiyor 40 yıllık bir<br />

hayali gerçekleştirmek istiyoruz.<br />

Getirilmemesinin nedeni şu: Siyasal iktidar, yoksulluğu bitirmeyi değil, yoksulluğu<br />

yönetmek istiyor. Yoksullar arttıkça, onları daha fazla kendi arka bahçesi haline getirmek<br />

istiyor. Onlara yiyecek dağıtıyor, süresi geçmiş, yiyilmeyen yiyecekleri dağıtıyor. O<br />

yiyecekleri alırken bile kendi yandaşlarından alıyor. Niye para <strong>ve</strong>rmiyorsun “Kaynak<br />

yok” dediler. Şimdi “Kaynak yok”tan vazgeçtiler, baktılar kaynak var, neymiş; “Efendim,<br />

biz daha fazlasını dağıtıyoruz.” Hani sen “Kaynak yok” diyordun<br />

Değerli arkadaşlar; demokrasi <strong>ve</strong> özgürlüğün önündeki ciddi engellerden birisi de<br />

taşeronlaşmadır. Bütün kamu kuruluşlarında taşeron işçiler çalışır, bütün devlet<br />

hastanelerinde, üni<strong>ve</strong>rsite hastanelerinde taşeron işçiler çalışır. Bizim İş Yasamız var,<br />

işçilerin örgütlenme hakkı var. Bir de halkı kandırdık; bir anayasa değişikliği yaptık,<br />

insanlar isterse bir değil, iki sendikaya da üye olabilirler. Buyurun gidin, taşeron işçilere<br />

sorun bakalım, bir sendikaya üye olursa ne oluyor, başlarına ne geliyor Hemen ertesi gün<br />

kapının önüne konuluyor, hiçbir iş gü<strong>ve</strong>nceleri yok, ömür boyu asgari ücrete mahkûm.<br />

Hani örgütlü toplumduk biz Bunu da kaldıracağız, taşeronlaşmayı tarihe gömeceğiz. Her<br />

çalışan sendikalı, toplusözleşmeli hak sahibi olacak.<br />

Örgütlü olacağız ki sesimiz daha güçlü çıksın. Örgütlü olmanın önündeki engellerden<br />

birisi de altını çiziyorum, sendikalardır, bazı sendikalardır, bazı sarı sendikalardır, bazı<br />

sendika ağalarıdır. Kendi işçisinin hakkını savunamayan sendika olur mu arkadaşlar<br />

Taşeronlaşmayı öneren bir siyasal iktidara destek <strong>ve</strong>ren sendika olur mu Bunlar işçi<br />

sendikası olarak geçiyorlar. İşçi değil bunlar, bunlar birilerinin sendikasıdır. Biz, bütün<br />

sivil toplum kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, sendikaların tüm siyasal partilere<br />

eşit mesafede olmasını isteriz. Yeri geldiğinde biz de eleştirilmeliyiz, hatamız varsa<br />

söylemeliler bize, eleştiriden korkmayız. Tam tersine, eleştirilmeliyiz ki hatamızı görelim,<br />

yanlışımızı düzeltelim, varsa kendimize çekidüzen <strong>ve</strong>relim, bundan korkmuyoruz, ama<br />

bunun önünün açılması lazım.<br />

Önemli bir sorunumuz daha var; medya, o da burada tartışılacak konulardan birisidir.<br />

Halkın gözü, kulağı <strong>ve</strong> sesi olacak medya. Öyle medya var ki, bırakın halkın gözü, kulağı,<br />

sesi olmayı, iktidarın sesi, gözü <strong>ve</strong> kulağı onlar, iktidar ne derse manşetlerde. Muhalefet;<br />

“Nasıl içini karıştırırız muhalefetin, nasıl muhalefeti eleştirebiliriz, nasıl başlıklar<br />

atabiiliriz ki şu muhalefeti sindirelim” diye <strong>ve</strong> bunların köşe yazarları da kalkar yazı<br />

yazarlar, “Efendim, şu muhalefet keşke böyle yapsa.” Onların akıllarına ihtiyacımız yok;<br />

onlar objektif olsunlar, tutarlı eleştiri yapsınlar, halkı aldatmasınlar, doğruları söylesinler,<br />

bize yeter.<br />

Eğer gazetelerde -altını çiziyorum- üçüncü sayfa haberleri manşetlere çıkıyorsa, bilin ki<br />

o ülkede bir sorun var. Eğer bir ülkede 58 gazeteci hapisteyse, bilin ki o ülkede bir sorun<br />

var. Eğer bir ülkede Başbakan, gidip hapisteki gazetecilerle ilgili olarak, toplanamayan<br />

kitaplarla ilgili olarak Batılı bir ülkede, bir parlamentoda sorulara muhatap oluyorsa, o<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

41


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ülkede bir sorun var. Bunları kaldıracağız, düşüncenin önündeki engelleri kaldıracağız;<br />

düşünce özgür olacak, üni<strong>ve</strong>rsiteler özgür olacak, medya özgür olacak.<br />

Medyayla ilgili düşüncemiz de şu, onu da söyleyelim: Hiçbir medya patronu, doğrudan<br />

<strong>ve</strong>ya dolaylı hiçbir kamu ihalesine giremeyecek. İkincisi, tüm medya çalışanları sendikalı<br />

olacak. Medya çalışanı, yazdığı haberin arkasında durabilecek, patronuna karşı da güçlü<br />

olabilecek. Biz özgür <strong>ve</strong> bağımsız medya istiyoruz. Özgür <strong>ve</strong> bağımsız bir medya olduğu<br />

zaman, bu ülke halkın doğru haber alma hakkı kendiliğinden oluşmuş olur.<br />

İşsizlik var, ciddi bir işsizliğimiz var. İşsizliği doğuran olay ne Sayın Başkan,<br />

konuşmasında ihracat-ithalattan bahsetti. Sıcak paraya teslim olan bir ülke, işsizlik<br />

sorununu aşamaz arkadaşlar. Ekonomiyle ilgili bir örnek <strong>ve</strong>rmek isterim size: Biz Türk<br />

Lirası çok değerlidir diye övündük, böbürlendik. Televizyonlara demeçler <strong>ve</strong>rdik, “Türk<br />

Lirası çok değerlidir, ne kadar güzeldir” diye. “Merkez Bankasında şu kadar dolar vardır”<br />

diye övündük. Merkez Bankasında ihtiyacın ötesinde dolar varsa nedir, biliyor musunuz;<br />

yabancı bir ülkeye sıfır faizli kredi açmışsınız demektir. “Türk Lirası çok değerlidir”<br />

dediğiniz zaman ne olur, biliyor musunuz; Türkiye’de üretilen malları ihraç edemezsiniz,<br />

ithalat cazip hale gelir. Sanayi niye bu durumda, ithalatta niye bu patlama oluyor<br />

Size bir örnek: Amerika’da kriz çıktığı zaman, Amerikan Merkez Bankası 1.1 trilyon<br />

dolar para bastı, bütün dünyaya ihraç etti, yani krizini ihraç etti. Yetmedi, en son 650<br />

milyar dolar daha bastı. Biz de “Paramız değerlidir” diye övünüyoruz. Amerikan malları<br />

yabancı paralar karşılığında ucuzladı <strong>ve</strong> herkes gitti, Amerikan malı aldı, Amerika’da<br />

fabrikalar çalıştı, işsizlik azaldı. Biz ne yaptık; “Paramız çok değerlidir” diye övündük.<br />

Ağrıma giden, bunu söyleyen insanların bir de “Ekonomiyi ben biliyorum” demeleri.<br />

Ekonominin “E”sini bile bilmiyorlar. Ekonominin “E”sini bilen insanlar bunu yapar mı<br />

Çoğu yerde örnek <strong>ve</strong>rdim, burada da örnek <strong>ve</strong>receğim: Türkiye, otobüs üretiminde<br />

Avrupa’nın en büyük üssüdür. Yunanistan’dakilerin yüzde 42’si Türkiye’de üretilmiştir.<br />

Biz gittik, İstanbul’a Hollanda’dan otobüs aldık, tanesine 1 milyon 200 bin Avro ödedik.<br />

Bu otobüslerin bir özelliği vardı; yokuş çıkamıyordu, çünkü Hollanda’da dağ yoktu. Daha<br />

ucuzunu yapıyorsunuz, Türkiye’de yapıyorsunuz, dünyanın her tarafına ihraç ediyorsunuz.<br />

Siz kendi ülkenizin ürününü almıyorsunuz, Hollanda’dan alıyorsunuz. İstanbul da yedi<br />

tepeli, çıkmıyor. “Efendim, bunlar ileri teknoloji ürünüymüş, şoför olmadan da yolda<br />

gidebilirmiş.” İyi de ona uygun yol olması lazım, o da yok.<br />

Şu soruyu sormadık: “Benim ödediğim <strong>ve</strong>rgimle, kendi ürününü değil de bir teknoloji<br />

harikası diye sunduğunuz, ama dünyanın en pahalı mezarlığı haline getirdiğiniz bu<br />

otobüsleri, Türkiye’ye niye getirdiniz <strong>ve</strong> niye aldınız” Bu soru sorulmadı, bizim<br />

dışımızda da sorulmadı, genç arkadaşlarım da sormadılar. O nedenle dedim, ödenen<br />

<strong>ve</strong>rgilerin nereye harcandığını sorgulayabiliyorsak, bilin ki demokrasiye önemli bir adım<br />

atmış oluruz. Olay budur, bunu yapmak zorundayız. Onun için diyoruz ki, üreten Türkiye<br />

olması lazım. Yeni bir ekonomi politikasıyla yola çıkmamız lazım. Yeni hedefler, yeni<br />

ilkeler belirlememiz lazım; yeni bir <strong>ve</strong>rgi politikası, yeni bir tarım politikası, yeni bir<br />

sanayi politikası, yeni bir KOBİ politikası başlatmamız lazım. Bununla yola çıkacağız.<br />

42<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

KOBİ’ler için de çok önemli teşvikimiz var. KOBİ’lere sıfır faizli kredi <strong>ve</strong>receğiz.<br />

Biliyorum, yine birilerinin kafası karışacak, “Ne demek sıfır faizli” diye. Sıfır faizli<br />

kredinin özü şu: Bir KOBİ, bir yılda ne kadar <strong>ve</strong>rgi <strong>ve</strong> sosyal gü<strong>ve</strong>nlik primi ödüyorsa,<br />

ödediği <strong>ve</strong>rgi <strong>ve</strong> sosyal gü<strong>ve</strong>nlik priminin karşılığında da sıfır faizli kredi alacak, o<br />

kadar. 100 ödüyorsa <strong>ve</strong>rgi <strong>ve</strong> sigorta primi, 100 lira da bir yıl sonra sıfır faizli kredi<br />

alacak. 1. Vergi <strong>ve</strong> sigorta primi ödenir. 2. Kayıtdışı büyük ölçüde engellenir. 3. Üretim<br />

artar. 4. Yüksek faizlerin altında işadamı ezilmez. 5. İstihdam artar. Bir projemizle 5 kuş<br />

vuracağız.<br />

Biz Türkiye’yi biliyoruz, Türkiye’nin sorunlarını biliyoruz <strong>ve</strong> Türkiye’nin sorunlarını<br />

çözmeye kararlıyız. Aydın olarak sizin sorumluluğunuz var; hep eleştirmek aydınlara<br />

yakışmaz, çalışmak da gerekir, üretmek de gerekir, gezmek de gerekir. Aydınlanmak,<br />

sadece sizin edindiğiniz bir ayrıcalık olmamalı; Ankara’da Altındağ’a, Pursaklar’a<br />

da gidebilmelisiniz, İstanbul’da Sultanbeyli’ye de gitmelisiniz, oradaki insanlarla<br />

konuşmalısınız. Oradaki kah<strong>ve</strong>ye gidip, onlar size çay ısmarlayacaktır, kah<strong>ve</strong><br />

ısmarlayacaktır, size “Hoş geldin” diyeceklerdir. Sizi okumuş yazmış, üni<strong>ve</strong>rsiteyi<br />

bitirmiş aydın birisi olarak kendi aralarında görmekten memnun olacaklardır. Onlarla<br />

tokalaşın, kucaklaşın, ülkenin sorunlarını, çözümlerini onlara anlatın.<br />

Sorun, Türkiye’de bir siyasal partinin sorunu olmanın çok ötesine geçmiştir artık.<br />

Eğer telefonlarla rahat konuşamıyorsanız, bir sorun var demektir burada. Demokrasi<br />

<strong>ve</strong> özgürlük talepleri biraz daha artıyorsa, bir sorun var demektir. O nedenle tamam,<br />

bizim sorumluluğumuz var, bizim eksiğimiz var, bizim yanlışımız var, onu gidermeye<br />

çalışıyoruz, uğraşıyoruz, Türkiye’nin bütün coğrafyasına gitmeye çalışıyoruz, ama<br />

sizlerin de sorumluluğu var. Bizi eleştirin, hiç itirazım yok, ama bizim çözümlerimiz sizin<br />

aklınıza yatıyorsa, bizim çözümlerimizi paylaşıyorsanız, bu paylaşmayı sizin dışınızdaki<br />

çevrelere de aktarmak durumundasınız.<br />

Siz sanmayın ki “Biz konuşursak bizim sesimizi kimse dinlemez.” Hayır, kah<strong>ve</strong>ye gidip<br />

konuştuğunuz zaman, bir politikacıdan çok daha fazla sizin sözünüze, sizin sesinize<br />

itibar edilir, çünkü sizin bir önyargınız, sizin özel bir amacınız yok. Bir amacınız var;<br />

ülkeyi aydınlığa çıkarmak. Bir amacınız var; bu ülkede güzel şeylerin olmasını sağlamak.<br />

Bir amacınız var; özgürlüğü <strong>ve</strong> demokrasiyi bu ülkeye getirmek. Bir amacınız var;<br />

yargılamanın, hukukun üstünlüğünün bu ülkede egemen olmasını sağlamak, bu ortak<br />

paydamız. En azından ortak paydalarımızı geniş halk kitlelerine götürmek durumundayız.<br />

Onlara yoksulluğun kader olmadığını sizlerin çok iyi anlatması lazım.<br />

Sanıyorlar ki o yoksul insanlarımız, “Biz <strong>ve</strong>rgi ödemiyoruz.” Hayır, onlar da <strong>ve</strong>rgi<br />

ödüyorlar. Eşi bulaşık yıkarken, otobüse binerken, telefonla konuşurken, süt alırken,<br />

peynir alırken, zeytin alırken, her alanda <strong>ve</strong>rgi öder. O zaman onlara şunu söyleyeceğiz:<br />

“Size yapılan yardımlar birilerinin lütfu değil, sosyal devletin gereği olarak zaten bu<br />

yardımların yapılması lazım. Ancak bu yardımların böyle değil, uluslararası standartlarda<br />

yapılması lazım, aile sigortası kapsamında yapılması lazım, yoksulun onurunun korunduğu<br />

bir ortamda yapılması lazım.”<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

43


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Aklınıza şu soru gelebilir: “Efendim, bu aile sigortası ayda 600 lira, bu 1 200’e kadar<br />

çıkıyor. Bunlar hiç çalışmazlar o zaman.” Hep bu parayı ödeyecek miyiz; hayır. Nasıl<br />

yapacağız; devlet işçi alırsa, belediyeler işçi alırsa, önce bu ailelerden alacak. Sigortalı,<br />

sendikalı olacak bu işçiler <strong>ve</strong> aile sigortasının kapsamı dışına çıkacaklar; hem çalışacaklar,<br />

hem üretecekler.<br />

Aile sigortası sadece işsizler, sadece yoksullar için değil. Bir örnek daha <strong>ve</strong>receğim size:<br />

Emeklilik yaşı 65’e çıktı. Diyelim yaşınız 60, çalışıyorsunuz <strong>ve</strong> patron bir gün çağırdı,<br />

“Git kardeşim, kıdem tazminatını al, paranı da al, kusura bakma, ben genç bir arkadaşla<br />

çalışacağım” dedi. Yaşınız 60, iş bulamadınız. Hadi bir yıl işsizlik sigortasından para<br />

aldınız, yaşınız oldu 61, emekliliğinize var 4 yıl. İş bulamadınız, neyle geçineceksiniz.<br />

Orada aile sigortası devreye girecek. Söylediğim 9 sigorta dalı, zincirin halkaları<br />

arkadaşlar. O halkanın eksik halkası aile sigortası. O halka da tamamlandığında, bir<br />

kişinin doğumundan emekliliğine kadar ekonomik gü<strong>ve</strong>ncesi sağlanmış oluyor. Doğduğu<br />

anda analık sigortası, hastalandı hastalık sigortası, iş kazası, meslek hastalığı, işsizlik,<br />

bütün bunların hepsi bu çerçe<strong>ve</strong>de değerlendiriliyor. Bizler kadar aydın olarak sizlere<br />

görev düşüyor; hep beraber çalışacağız, hep beraber üreteceğiz.<br />

Şu sözü bütün miting meydanlarında söyledim, yine burada söyleyeceğim: Eğer Koca<br />

Nazım’ın dediği gibi, bir ağaç gibi tek <strong>ve</strong> hür <strong>ve</strong> bir orman gibi kardeşçe yaşayacaksak,<br />

bu hedefi ortak çalışarak gerçekleştirebiliriz.<br />

Ortak çalışma, ortak üretme, ortak çaba harcama, yoksulluğu tarihe gömme, hukukun<br />

üstünlüğünü sağlama dileğiyle, hepinize selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.<br />

Sağ olun, var olun.<br />

44<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

PANEL<br />

TÜRKİYE’NİN “BÜTÜNSEL” DÖNÜŞÜMÜ EKSENİNDE<br />

YARGI SİSTEMİ VE BAŞKANLIK SİSTEMİ<br />

TARTIŞMALARI<br />

Oturum Başkanı : Ertuğrul CANDAŞ<br />

(HKMO Genel Sekreteri)<br />

18 Nisan 2011<br />

KONUKLAR:<br />

Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER<br />

Metin FEYZİOĞLU (Ankara Barosu Başkanı)<br />

Emine Ülker TARHAN (YARSAV Başkanı)<br />

Kamer GENÇ (CHP Millet<strong>ve</strong>kili)<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

45


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

46<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SUNUCU- Sayın konuklar, değerli katılımcılar <strong>ve</strong> sevgili öğrenciler; “Türkiye’nin<br />

‘Bütünsel’ Dönüşümü Ekseninde Yargı Sistemi <strong>ve</strong> Başkanlık Sistemi Tartışmaları” konulu<br />

panelimizi yönetmek üzere Oda Genel Sekreterimiz Sayın Ertuğrul Candaş’ı kürsüye<br />

da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI (Ertuğrul Candaş)- Değerli meslektaşlarım, değerli katılımcılar;<br />

13. kez Odamızca düzenlenen Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayına <strong>ve</strong> bu<br />

Kurultayın 1. Panelinde hepinize hoş geldiniz diyerek panelist arkadaşlarımı çağırmak<br />

istiyorum.<br />

Sayın Genç; buyurun efendim. Sayın Tarhan; buyurun efendim.<br />

Aramızda iki katılımcı daha olması gerekiyor, bunlardan biri Prof. Dr. Birgül Ayman<br />

Güler. Sayın Güler’in dün <strong>ve</strong>rdiği bilgiye göre bu toplantıya katılması olanaksızlaştı. Bizi<br />

iyi tanır, bizi iyi bilir, biz de onu iyi biliriz. “Özrümü iletin herkese” dedi. Ben bu özrü<br />

size iletmek istiyorum. Bende mazereti kabul görmüştür. Umuyorum, diliyorum sizde de<br />

değerli panelist arkadaşlarımızın gönlünde de mazereti kabul görür. Diğer konuşmacımız<br />

yolda, biraz gecikeceğini söyledi, 14.30 gibi aramıza katılacağını umuyoruz.<br />

Değerli dostlar; Odamız, ülkemizde <strong>ve</strong> dünyada olup biten olaylara bir mühendis örgüt<br />

olma sorumluluğuyla kuruluşundan günümüze kadar ilgi göstermiştir. Bu olayları<br />

kavramaya, anlamaya çalışmış, olaylar karşısında mesleki alandan yola çıkarak projeler<br />

geliştirmiş <strong>ve</strong> bu projeleri hayata geçirmek için de kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.<br />

İnsandan, halktan, emekten <strong>ve</strong> adaletten yana koşulsuz tavır almıştır Odamız. Bu nedenle<br />

de Odamız, başta üst örgütümüz TMMOB olmak üzere, diğer kurum-kuruluşlar nezdinde<br />

<strong>ve</strong> hatta farkındalık yetileri gelişmiş her birey nezdinde değerlidir. Bu bir başarıdır <strong>ve</strong> bu<br />

başarı hepimizindir arkadaşlar.<br />

Bugün burada önemli bir konuyu tartışacağız, güncel bir konuyu tartışacağız, 12 Haziran<br />

2011 tarihinden hemen sonra, daha da yoğun tartışacağımız bir konuyu tartışacağız. Panel<br />

konumuz, duyurulduğu üzere “Türkiye’nin ‘Bütünsel’ Dönüşüm Ekseninde Yargı Sistemi<br />

<strong>ve</strong> Başkanlık Sistemi Tartışmaları.”<br />

Panelistlerimizi tanıyorsunuz, onlar kendilerini ayrıca tanıtmak isterler, ama hepimizin<br />

yakından bildiği, konusunun uzmanı olduğunu bildiğimiz <strong>ve</strong> değişen-dönüşen<br />

Türkiye’de çokça bilgilerini bizlerle kamuoyu aracılığıyla paylaşan arkadaşlarımız,<br />

ağabeylerimiz, dostlarımız kendileri. Sol yanımda Sayın Genç; Tunceli’yle sadece değil,<br />

aslında Türkiye’de tek başına muhalefetin nasıl olacağını da bizlere öğreten, Türkiye<br />

Büyük Millet Meclisinde önemli çalışmalar yapan, daha öncesinde yargıçlık, hâkimlik<br />

<strong>ve</strong> savcılık geçmişi de olan bir ağabeyimiz, bir uzmanımız, bir bilenimiz. Sağ yanımda<br />

Emine Ülker Tarhan Hanım; YARSAV Başkanı daha çok tanıdığımız <strong>ve</strong> pek çok bilgiyi<br />

bizlerle kamuoyunda paylaşmaya çalışan çok değerli bir hukukçu, tetkik hâkimliği<br />

yapmış, savcılık yapmış çok değerli bir arkadaşımız, alanında uzman bir arkadaşımız.<br />

Metin Feyzioğlu gelince, onunla da ilgili kendi penceremden gördüklerimi sizlerle<br />

paylaşmak istiyorum.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

47


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Konuyu uzatmadan, CHP Millet<strong>ve</strong>kili Sayın Kamer Genç Beye sözü <strong>ve</strong>rmek istiyorum.<br />

“Siyasal İktidarın Yargıya Bakışı <strong>ve</strong> Yeni Yargı Yasalarının Çıkış Süreçleri” konusunda<br />

bize bilgi <strong>ve</strong>rirse, bizi bilgilendirirse seviniriz.<br />

Panel yöntemi olarak da önce konuşmaları tamamladıktan sonra, zamanımız kaldığı<br />

ölçüde -ki o zamanı etkin kullanmaya çalışacağız- soru-yanıt şeklinde de bir bölümümüz<br />

olacak.<br />

Buyurun Sayın Kamer Genç.<br />

KAMER GENÇ (CHP Tunceli Millet<strong>ve</strong>kili)- Teşekkür ediyorum.<br />

Sevgili hanımefendiler, beyefendiler, sayın basın mensupları, Sayın Başkan; hepinizi<br />

saygıyla selamlıyorum.<br />

Tabii bir seçim arifesinde sizler gibi böyle asil, soylu bir toplumla karşı karşıya kalmak,<br />

size hitap etmek, bizim için çok onurlandırıcı bir durum. Aslında benim şimdi Tunceli’de<br />

olmam lazım. Biliyorsunuz, seçimlere çok az bir zaman kaldı, 2 aydan da çok az bir<br />

zaman kaldı, ama daha önce arkadaşlarımız bana söylemişlerdi. Buna rağmen seçim<br />

bölgesine gitmek yerine, size gelip de hitap etmek, sizinle belirli düşünceleri paylaşmak<br />

için buraya geldim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.<br />

Değerli dostlar; tabii <strong>Harita</strong> Mühendisleri, sivil toplum örgütleridir. Bir ülkede sivil<br />

toplum örgütlerinin o ülkenin yönetimiyle, siyasi iktidarıyla, temel hak <strong>ve</strong> özgürlüklerle,<br />

demokrasisiyle, devlet yapısıyla, devlet kurumlarının yapısı <strong>ve</strong> işleyişiyle çok yakından<br />

ilgilenmesi, bence çok şayanı takdirdir, tebrik edilecek bir durumdur. Çünkü Türkiye’de<br />

her şey kapkaranlık bir rejime doğru giderken, basının büyük bir kısmı susturuluyor,<br />

insanlar konuşmaktan korkuyor. Maalesef siyasi iktidar, her istediği keyfiyeti, her istediği<br />

suistimali, her istediği hukuk dışı olayları yapıyor, ama bunun karşısında kimse çıkıp da<br />

doğru dürüst halkı bilgilendirmiyor.<br />

Bir seçime giderken, 9 yıldır Türkiye’yi yöneten bir AKP iktidarı var. AKP iktidarı<br />

dediğiniz de bir tek Tayyip Erdoğan var, başka da kimse yok. Bakmayın, 327 millet<strong>ve</strong>killeri<br />

var, bilmem Çankaya’da Abdullah Gül var, ama bunların bir fonksiyonu yok. Bir tek<br />

Tayyip Erdoğan var. Bu Tayyip Erdoğan nedir, ne değildir, ne yaptı Bu vatandaşlar<br />

seçime giderken, bence daha Türkiye’de halkı bilgilendirme durumunda olan basın,<br />

Parlamento, muhalefet, maalesef, yani belki bizler söyledik, her <strong>ve</strong>sileyle, her zeminde<br />

de, Parlamento zemininde de söylüyoruz, ama halka daha gerçekler anlatılmadı. Eğer<br />

gerçekler anlatılsaydı <strong>ve</strong> gerçekten de halk da bilinçli bir şekilde, yani ülkesine, milletine<br />

sahip çıkan, milletinin onuruna sahip çıkan, elbette ki halkın kendisidir; bunlar doğru<br />

halka anlatılsaydı, Tayyip Erdoğan bugün sokakta gezemezdi.<br />

Ben 1980’den beri Parlamentonun içindeyim, ondan önce Danıştay’da hâkimlik,<br />

savcılık yaptım, daha önce Maliyeciydim. Ama bu dönem kadar, yani AKP dönemi<br />

kadar keyfiliğin olduğu, hukuksuzluğun olduğu, insanların ezildiği, haksızlığa uğradığı,<br />

devlet kaynaklarının talan edildiği bir dönem görmedim, en büyük sorumsuzlukları da<br />

göstermesine rağmen.<br />

48<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Konumuz yargı. Tabii bir ülkede hukuk devleti işlerse, o devlette rejim tehlikede değil.<br />

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir demokratik sosyal hukuk devletidir. Bu devletin<br />

organları, yetki kullanırken, kamu yetkisi kullanırken, devlet yetkisi kullanırken, organlar<br />

yönüyle anayasa da belirtilmiş; yasama, yürütme <strong>ve</strong> yargı. Yasama ayrı bir kurum olması<br />

lazım, ayrı bir erk olması lazım. Yürütme ayrı bir erk olması lazım <strong>ve</strong> yargı ayrı olması<br />

lazım. Maalesef, yasamayla yürütme AKP’den önce yine tek kişinin emrindeydi, çünkü<br />

Parlamentoya gelen insanlarımız, seçim sisteminin gerektirdiği hakikaten gayri adil<br />

bir sistem, yani Parlamentoya gelen millet<strong>ve</strong>killeri, halkın gerçek iradesine dayanarak<br />

oraya gelmiyorlar, genel başkanların iradesine istinaden oraya gelince, tabii ki gelen<br />

parlamenterler, tabii hepsi değil, ama büyük bir kısmı “Nasıl olsa benim genel başkanım<br />

beni seçeceğine göre, ben halka hizmet edeceğime, genel başkanıma hizmet edeyim”<br />

diyor. Özellikle sağ iktidarlarda bu çok bariz bir şekilde görülen bir şey. İsimlerinin<br />

başında koca koca profesör yazılan kişiler, bir bakıyorsunuz, o kadar küçülmüş, çocuktan<br />

daha küçülmüş, bir kişiliksizlik içinde. Her türlü keyfiliklere, haksızlıklara karşın da<br />

büzülüp kalan, sessiz kalan, el kaldıran, parmak kaldıran bir kişilik yapısıyla karşı karşıya<br />

kalıyoruz.<br />

Böyle bir olgu içinde bir memleketin yönetiminin, bir memleketin birtakım gerçekleri<br />

bulması, özellikle siyasi gücü elinde tutan tek kişiye karşı, herkesin sustuğu, özellikle<br />

kendi partisi içinde de buna karşı, yani dikta rejimi he<strong>ve</strong>slisi yönetici karşısında, kendi<br />

partisinde de aklı başında insanlar “Ne yapıyorsun; ülkeyi felakete götürüyorsun, şu<br />

soygun yapılıyor, bu suistimal yapılıyor” diye bir tepki göstermediği takdirde, adam<br />

da kendisini Kaf Dağında görüyor. Dolayısıyla her türlü sorumluluk duyguları içinde<br />

hareket ediyor.<br />

Ben aşağı yukarı geçen 2002 tarihinde Parlamentoda yoktum, ama 2007’den beri<br />

Parlamentodayım. Parlamentoda bir AKP iktidarı var. AKP iktidarı zamanında zaten<br />

Parlamento diye bir kurum yok, yani bir tek Tayyip Erdoğan var. Çünkü sabahlara kadar<br />

kanunlar geliyor, o kanunlar tartışılmıyor. Tayyip Erdoğan <strong>ve</strong> çevresinde belli güçler,<br />

Türkiye yeni bir dönüşüm için her türlü, yani demokratik, sosyal hukuk devletinden,<br />

laiklik ilkesinden devleti ayırıp kendi kafalarında belirlenen bir rejime sürüklemek için<br />

devamlı yasa getiriyorlar. O yasalar da Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmıyor<br />

enine boyuna. Bir içtüzük değişikliğini yaptılar, temel kanun diye bir kanun sistemini<br />

getirdiler. Burada 30 tane madde bir bölüm halinde inceleniyor, o bir bölüm 30 madde<br />

incelenirken her bölüm üzerinde her grubun bir 20 dakika konuşma hakkı var. O bölüm<br />

üzerinde millet<strong>ve</strong>killeri de, 2 millet<strong>ve</strong>kilinin de 5’er dakika konuşma hakkı var. Bir sorucevap,<br />

ondan sonra maddeleri okumadan oyla, geç. Böyle bir hukuk sistemi Türkiye’ye<br />

yerleştirildi. Böyle bir yasama faaliyeti Türkiye’ye getirildi.<br />

Maalesef buna karşı Anayasa Mahkemesine gidildi. Anayasa Mahkemesinin o malum<br />

yapısı dolayısıyla buna karşı açılan dava da, yani içtüzükte yapılan bu değişikliğin yasama<br />

faaliyetini rayından çıkardığı, bir yasama faaliyeti olmaktan çıktığı konusu, Anayasa<br />

Mahkemesi tarafından maalesef iptal edilmedi. Çünkü Anayasa Mahkemesinin bugünkü<br />

Başkanı <strong>ve</strong> o Başkanın paralelindeki, daha doğrusu 2007’den daha ileriye gidiyor,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

49


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

bugünkü siyasi iktidarla aynı düşünce sistemini paylaşan <strong>ve</strong> onlara daha hoş görünmeye<br />

çalışan bir görüntü nedeniyle en haklı hukuk ihlalleri dahi Anayasa Mahkemesi tarafından<br />

hoşgörülüyor.<br />

Tabii sistem işlemeyince, devleti ayakta tutma sistemi, ayakta tutması gereken, yani<br />

normal demokratik hukuk devletlerinde, çağdaş hukuk devletlerinde devleti ayakta tutan,<br />

devletin geleceğini sarsmaya yönelik siyasi gücü elinde bulunduran <strong>ve</strong>ya çeşitli güçleri<br />

elinde bulunduran kişiler, o devletin yapısını bozmaya yönelik faaliyetlerine karşı o<br />

sistemi koruyan emniyet supaplarının olması lazım. Bu emniyet supabının başında da,<br />

demokratik hukuk devletlerinde, anayasa mahkemeleri gelir. Tabii eskiden Senato vardı,<br />

o Senato da yok. Tabii ki anayasa mahkemeleri, bir yandan da yüksek yargı organlarıdır.<br />

Ama Tayyip Erdoğan, biliyorsunuz bu anayasa referandumundan önce, 12 Eylülde yapılan<br />

referandumdan önce, Danıştayda çıkan birtakım kararlardan çok rahatsız olduğu için,<br />

“Yargı, bizim ciğerimizi yakıyor, yani yargının <strong>ve</strong>rdiği karar ciğerimizi yakıyor” dedi.<br />

Bu beyefendinin ciğerini yakan yargı kararları, özellikle özelleştirmeden kaynaklanan<br />

yargı kararlarıdır. Mesela ben bir iki tanesini söyleyeyim: Mesela Balıkesir’de o zamanki<br />

bir özelleştirme konusu olan bir arazinin fiyatı, bilirkişi 51 milyon dolar takdir ediyor.<br />

Buna karşı, Tayyip Bey getiriyor, tabii Tayyip Bey hak tanımaz, hukuk tanımaz, kural<br />

tanımaz, getiriyor kendi yakınına birisine, 1 milyon dolara <strong>ve</strong>riyor. Dava açıyorlar, o dava<br />

açılınca, Danıştay, özelleştirmenin çok düşük bedelle yapıldığını tespit ettiği için iptal<br />

ediyor. Tabii 50 milyon dolar Tayyip Beyin yakınının cebine gitmeyip de devlete kalınca,<br />

bu olay Tayyip Beyin içini kanatıyor.<br />

Ayrıca da biliyorsunuz, diğer bir özelleştirme de TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesiydi galiba.<br />

Bu 1 milyar 100 milyon dolara özelleştirilmişti. Sonra Danıştaya dava açıldı, bu davayı<br />

Danıştay kabul etti <strong>ve</strong> 1,5-2 sene sonra TÜPRAŞ yeniden özelleştirildi, o zaman 4.5<br />

milyar dolara özelleştirildi, yani 1.5 senede 4.5 milyar dolar fazladan devletin kasasına<br />

para girdi. Bu da Tayyip Beyin ciğerini kanattı, çünkü Tayyip Beyin ciğerini kanatmasının<br />

nedeni, o para kendi yakınlarının cebine girmediği için, devletin kesesine girdiği için, bu<br />

ciğerini kanatıyor bizim Tayyip Beyin. Dolayısıyla bunun gibi daha birçok meseleler var.<br />

Danıştay 8. Dairenin eğitim öğretimle ilgili olarak <strong>ve</strong>rdiği kararlar <strong>ve</strong> Tayyip Beyin çok<br />

keyfi, zaten hukuk tanımaz her türlü işlemine karşı açılan davalarda yargı tarafsız karar<br />

<strong>ve</strong>rince, bu defa Tayip Beyin hoşuna gitmedi. Bunun üzerine biliyorsunuz, 12 Eylülden<br />

önce bir yargıyı âdeta siyasi iktidarın, yasamanın emrine alan bir anayasa değişikliği<br />

yapıldı.<br />

O zaman biliyorsunuz Hâkimler <strong>ve</strong> Savcılar Kurulu diye kurum vardı, HSYK. Orada<br />

Danıştaydan gelen 2 üye, Yargıtaydan gelen 2 üye <strong>ve</strong> Adalet Bakanlığı müsteşarı <strong>ve</strong><br />

bakanın kendisi kuruldaydı. Ama bu 7 kişilik kurulda tabii Tayyip Erdoğan Hükümeti,<br />

istediği şekilde istediği tayin <strong>ve</strong> nakilleri yapamadığı için, “Böyle bir yargı benim ayağıma<br />

bağ oluyor, biz bunu kabul edemeyiz” dedi. Dolayısıyla bir anayasa değişikliğine gitti,<br />

Hâkimler <strong>ve</strong> Savcılar Kurulu -zaten arkadaşımız da burada, bu konuları çok yakından<br />

biliyor- 22 kişiye çıkarıldı <strong>ve</strong> bu 22 kişi de hakikaten Hâkimler <strong>ve</strong> Savcılar Kurulunun<br />

atamalarında, terfilerinde, nakillerinde objektif kurallara göre bir seçim yapması<br />

50<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

gerekirken, tamamen siyasi iktidarın kabul ettiği bir liste kabul edildi <strong>ve</strong> oraya gelen<br />

kişiler de işte yaptıkları seçimleri görüyorsunuz. Danıştay <strong>ve</strong> Yargıtaya son 212 tane<br />

üye seçtiler, bu 212 üyenin seçim sistemi şöyle: Adalet bakanının katıldığı toplantılara<br />

e<strong>ve</strong>t, 17’ye 5 seçiliyor, katılmadığında da 16’ya 5 seçiliyor. Yüksek yargıya, hem<br />

Danıştaya hem de Yargıtaya üye seçiliyor <strong>ve</strong> tamamen siyasi iktidarın emrine göre bir<br />

atama yapılıyor. Dolayısıyla hem Yargıtayın statüsünde 150 küsur üyeyi yeni seçtiler,<br />

Danıştayda 155 üyeyi seçtiler. Yargıtay <strong>ve</strong> Danıştaydaki yüksek hâkim statüsündeki o<br />

kişileri de kendi yandaşlarını atamak suretiyle yargı âdeta siyasi iktidarın paraleline geldi.<br />

Böylece Türkiye’de yargı denilen bir kavram da artık insanların gü<strong>ve</strong>n duygusunu yok<br />

edecek şekilde teşkilatlandırıldı.<br />

Onun yanında, anayasada bir değişiklik yaptılar, Anayasa Mahkemesini bireysel başvuru<br />

hakkını getirdiler. Ama bireysel başvuruyu öyle bir getirdiler ki, bunların getirdiği<br />

anayasa değişikliğine göre Danıştaydan <strong>ve</strong> Yargıtaydan çıkan kararlara karşı, Anayasa<br />

Mahkemesine dava açma yolunu açtılar. Ben, tabii Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan<br />

Kuzu var, ben dedim ki, “Sen hangi yerde anayasa profesörü oldun, senin bilimsel<br />

kariyerini bir öğrenelim, senin o tezini bir görelim.”<br />

Gerçekten arkadaşlar, böyle bir şey olur mu Anayasamızın 154. maddesi, “Yargıtay en<br />

yüksek mahkemedir, dolayısıyla adli mahkemelerde <strong>ve</strong>rilen kararlara karşı kesin karar<br />

<strong>ve</strong>rir” diyor. 155. maddesi, yine Danıştay, alt idare mahkemesi kararlarına karşı, kesin<br />

karar <strong>ve</strong>riyor. O iki madde, orada dururken, bunun yerine getirdi, Anayasa Mahkemesinin<br />

kuruluş <strong>ve</strong> görevleriyle ilgili bir maddede değişiklik yaptı, o yüksek mahkeme kararlarına<br />

karşı Anayasa Mahkemesine dava açma hakkını tanıdı. Ben sordum Burhan Kuzu’ya,<br />

“Burhan Bey, bu nasıl oluyor Anayasanın 2 tane maddesi, 154 <strong>ve</strong> 155. maddesi duruyor.<br />

Danıştay <strong>ve</strong> Yargıtay son kesin karar <strong>ve</strong>ren merci olmalarına rağmen <strong>ve</strong> bu maddeler<br />

yerinde dururken, sen nasıl oluyor da Anayasa Mahkemesinde bunların kararlarına karşı<br />

dava açma hakkını getiriyorsun” “Haklı olabilirsin.” İyi de ortada bir gerçek var.<br />

Bunlar çıkıp diyorlar ki, “Tamam, 12 Eylül darbe anayasası, biz anayasa yapalım.” Anayasa<br />

yapalım, ama hangi kafayla yapacaksınız kardeşim Sende bir defa anayasa hukukunun<br />

gerektirdiği belli bir nosyon yok. Getirdiler bu son 26 maddelik anayasa değişikliğini.<br />

Anayasamızda açık hüküm var, diyor ki, “Hâkimler <strong>ve</strong> savcıların aylık <strong>ve</strong> ödenekleri<br />

kanunla düzenlenir.” Getirdiler, anayasada HSYK’ya 30 bin ek gösterge, yani maaşlarında<br />

31 ek gösterge koydular. Çok açık, yani kendilerinin yaptıkları anayasaya çok açık aykırı.<br />

Efendim, Yargıtaydan gelen 2, Danıştaydan gelen 3 üyenin süreleri, daha bazılarının<br />

2 sene, bazılarının 1,5 seneyi doldurdu. Onun yerine yeniden o günden itibaren seçim<br />

yaptılar. Gerçi o 5 üyenin 4’ü istifa etti, bu hükümetin getirdiği şeylere göre, bir tanesi<br />

kaldı. O arkadaşımızın daha süresi, HSYK’daki süresi 2 sene sonra doluyor, onun yerine<br />

bugünden asil üye seçtiler. Bu kadar saçma sapan, mantığa uymayan, hukuka uymayan<br />

böyle çocuk oyuncağı bir değişiklik getirdiler. Yani getirdikleri, başta beğenmedikleri<br />

anayasa metinleri yerine yaptıkları yeni bir anayasada hakikaten akıl, mantık, anayasa<br />

hukukuna uygun bir sistem getirseler, tebrik edeceksiniz. Ama getirdikleri anayasanın<br />

hiçbir maddesi birbirine uymuyor.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

51


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Tayyip Bey de diyor ki, “Efendim, anayasayı halk yapacak.” Yani bu halk dalkavukluğudur.<br />

Halk ayrı, anayasa bir devletin kurumlarını, kurumlarının işleyişini, bunun belli bir bilgi<br />

<strong>ve</strong> birikimi olan kişilerin ev<strong>ve</strong>la yapması lazım. Yani halk, anayasa hukukunu bilmez ki.<br />

Daha doğrusu tabii Tayyip Bey ne konuştuğunu bilmediği için, her gün işte görüyorsunuz,<br />

gidiyor, Avrupa Konseyinde güya Avrupalılara ders <strong>ve</strong>riyor. Ev<strong>ve</strong>la senin derse ihtiyacın<br />

var. Tabii Türkiye Cumhuriyeti Devletini hem küçültüyorlar, hem uluslararası düzeyde<br />

değersiz hale getiriyorlar. Tabii Türkiye’de de aslında halkın dur demesi lazım, demesi<br />

lazım ki, “Sen ev<strong>ve</strong>la kendine çekidüzen <strong>ve</strong>r, ev<strong>ve</strong>la kendini idare etmesini öğren de ondan<br />

sonra git başkalarına akıl <strong>ve</strong>rmeye çalış.” Ama nedense işte bizim vatandaşlarımızın da bir<br />

önyargısı var, “Hırsızlar, ama hiç olmazsa Müslümanlar” diyor. Böyle bir halkımız var,<br />

“Çalıyor, ama Müslüman’dır” diyor yahut “Keyfi hareket ediyor <strong>ve</strong>yahut da milletimizi<br />

uluslararası düzeyde küçük düşürüyor, ama Müslüman’dır” diyor. Yani halkın utanacak<br />

durumlarda dahi maalesef hoşgörü düşüncesi, o utanma duygusunu yok etmeye çalışıyor.<br />

O da tabii hoş bir durum değil.<br />

Değerli arkadaşlar; bu yargı sisteminde yapılan son değişiklikle Türkiye’de, âdeta yargının<br />

bağımsızlığı diye bir bağımsızlık kalmadı. Biliyorsunuz, hepiniz de okuyorsunuz, Kars’ta<br />

Tayyip Erdoğan gitti, bir sanat eserine “Bu ucubedir” dedi. Ondan sonra “Bunu yıkın”<br />

dedi. Düşünebiliyor musunuz, bir devlette başbakanlık makamında oturan bir kişi, gidip<br />

bir heykele karışıyor, “Bu heykeli yıkın” diyor. Oradaki de bunu emir telakki ediyor <strong>ve</strong><br />

yıkma kararını <strong>ve</strong>riyor. Yıkma kararına karşı, yürütmenin durdurulması kararını <strong>ve</strong>ren<br />

mahkeme başkanını alıyor, üyeliğe atıyor <strong>ve</strong> o yürütmenin durdurulması kararını kaldıran<br />

hâkimi de getiriyor, oraya başkan atıyor. Böyle bir devlette hangi hâkim tarafsız görev<br />

yapar arkadaşlar.<br />

Ankara’ya gelmiş yerleşmiş hâkimler, savcılar, yargı bağımsız olmayınca, çıkıp da<br />

Tayyip Erdoğan <strong>ve</strong>ya onun çevresine açılan davalara karşı, aleyhte karar <strong>ve</strong>rebilir mi<br />

Ertesi gün kendisini Doğu, Güneydoğu’da hissedecek. Nitekim Tayyip Bey de hoşuna<br />

gitmeyen bir konuşma yaptı mı, hemen gidiyor, mahkemelerde tazminat davasını<br />

açıyor. Tabii bu tazminat davaları Yargıtaya gidiyordu, geri dönüyordu. Ama orayı da<br />

yavaş yavaş kendine uygun, kendi düşüncesine uygun bir yapıya kavuşturunca, artık<br />

Türkiye’de insanların hiçbirisinin hak arama özgürlüğü, yani siyasi iktidara karşı hak<br />

arama özgürlüğü kalmamıştır. Dolayısıyla Türkiye, böyle bir durumda, karanlık bir dikta<br />

rejimiyle yönetilme yoluna girmiştir.<br />

Bunun karşısında önümüzde bir 12 Haziranda seçim var. İnşallah yine halkımız “Çalsa da<br />

Müslüman’dır, diktatör de olsa Müslüman’dır” demez. Görüyorsunuz işte, Bülent Arınç,<br />

gidiyor, Bursa’da -bunlar böyle ikiyüzlü hareket ediyor- gösteriş için ağlıyor. Peki, Bülent<br />

Bey, bu memlekette o kadar şehit var, o kadar sakat kalan insanlar var. Sen, o gazileri<br />

bir gün gidip ziyaret edip de onlara ağladın mı; yok. Sırf politika olsun diye Bursa’da,<br />

neymiş; Libya’da… Tamam, üzücü bir şey, ama Tayyip Bey’in bir lafı var. Diyor ki, “Ben<br />

gerekirse papazın da cüppesini giyerim.” Dolayısıyla bunlar maksada erişmek için, papaz<br />

elbisesini dahi giyecek şekilde, kendi kişiliklerini maalesef unutup, halk dalkavukluğu<br />

52<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yaparak insanları kandırmaya çalışıyorlar. Ama halkımız da bunlara kanmasın diyoruz,<br />

biraz silkelenip de kendisine gelmesi lazım.<br />

Arkadaşlar; hepimiz bu memleketin insanlarıyız. Bu memlekette yarın olacak bütün<br />

sıkıntıları hepimiz beraber çekeceğiz. Olabilir, şu anda muhalefette olan <strong>ve</strong>yahut da<br />

AKP’nin karşısında olan belli kadroları beğenmemiş olabilirsiniz, ama yarın öbür gün bu<br />

seçimi de bu kişi kazandığı takdirde, “Başkanlık sistemini getireceğim” diyor. Başkanlık<br />

sisteminden hangisini getirecek, belli değil. Biliyorsunuz, dünyada tam başkanlık, yarı<br />

başkanlık sistemleri var. Zaten şimdi başkanlık sisteminden daha ileri bir sistem var.<br />

Parlamenter sistem güya var, parlamenter sistemde yasamanın yürütmenin emrinde<br />

olmaması lazım, yine yasamanın işlemlerinin yargı tarafından denetlenmesi lazım,<br />

yürütmenin işlemlerinin yine yargı tarafından denetlenmesi lazım, ama bu yapılmıyor,<br />

bu safha aşıldı. Dolayısıyla aşıldığına göre, bir Libya’daki krallık sistemiyle, Suudi<br />

Arabistan’daki krallık, Sudan’daki krallık sistemiyle Türkiye’deki sistem arasında aşağı<br />

yukarı fark kalmadı. Çünkü tek kişinin iradesi söz konusu, orada da kralın iradesi söz konusu.<br />

Tayyip Bey, “Ben yeniden seçimi kazandığım zaman başkanlık sistemini getireceğim”<br />

diyor, ama düşüncesini söylemiyor, hangi tür başkanlık sistemini getirecek<br />

Çağdaş, medeni memleketlerde uygulanan, işte Fransa’da uygulanan yarı başkanlık var,<br />

Amerika’da uygulanan başkanlık sistemleri var, ama bunların altyapıları oluşturulmadan<br />

Türkiye’ye nasıl bir kalıp biçileceği <strong>ve</strong>yahut da belirtmiyor. Herhalde kafasında geçen<br />

başkanlık sistemi, tamamen tek kişinin, bugünkü yaptığı gibi tek kişilik bir irade. Onun<br />

karşısında Parlamento da söz sahibi olmayacak, yargı da söz sahibi olmayacak <strong>ve</strong> böye<br />

bir şeyle bu Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetmeye kalkıyor. Ama bu gücü nereden<br />

alıyor, ben ona hayret ediyorum.<br />

Arkadaşlar; devletin kaynaklarını o kadar keyfi kullanıyorlar ki, Kamu İhale Kanunu<br />

çıkarmışlar, “Avrupa Birliğine karşı şeffaflığı öne getirdik” diyerek. Kamu İhale<br />

Kanuna göre ihalelerin açık şekilde yapılması lazım, ama bunlar ne yapıyorlar; birçok<br />

defa, belki yüzlerce defa değiştirdiler, kapalı, yani da<strong>ve</strong>tiye usulüyle ihale yapıyorlar.<br />

İstanbul Belediye Başkanlığında yapılan 80’e yakın ihale var, bu 80’e yakın ihalenin,<br />

usulsüz olduğuna dair birtakım insanlar tarafından İçişleri Bakanlığına şikâyet yapılıyor.<br />

İçişleri Bakanlığı soruşturma izni <strong>ve</strong>rmiyor. Bunun üzerine Danıştaya gidiliyor. Danıştay<br />

1. Dairesi, bu ihalelerde yolsuzluk yapıldığına karar <strong>ve</strong>riyor <strong>ve</strong> bu karar, 2010 Mart<br />

ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına tebliğ ediliyor. Şimdiye kadar soruşturma<br />

yapılmadı. Yalnız, son bir ayda bir soruşturmaya savcının birisi başlıyor. Bakıyor ki çok<br />

büyük suistimaller var. Onları seçimden önce karara bağlamamak için bu defa tutuyor,<br />

soruşturmayı genişletme kararını alıyor. Yani belediyede 5-6 tane personel için, “Bunlar<br />

da bu işe karışmıştır” diyor, bu sefer İçişleri Bakanlığından yeniden izin istiyor. Yani,<br />

yargının ne kadar siyasi iktidardan gelen korkular karşısında ne kadar sindiğini <strong>ve</strong> ne<br />

kadar görev yapamaz olduğunu görüyorsunuz.<br />

Ortada açık, seçik İstanbul Belediye Başkanlığının ihalelerde suistimal yaptığı konusu<br />

ortada, savcı bunu tespit ediyor, ama 12 Haziranda yapılacak seçim öncesi bunu<br />

kamuoyuna intikal ettirmemek için hemen tutuyor, o soruşturmayı genişletip yeni izin<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

53


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

istiyor. İçişleri Bakanlığı izin <strong>ve</strong>rmeyecek, yeni Danıştaya gidecek. Böyle davalar<br />

kapanıyor. Yine biliyorsunuz, Deniz Feneri olayında da getirdiler, 1,5-2 senedir oradaki<br />

davaya bir de yayın yasağını koyuyorlar. Böyle bir yargı, vatandaşı nasıl tatmin edecek,<br />

nasıl haklı bir yargılama yapacak, bunun takdiri size ait, ama buradaki tehlikeyi herkesin<br />

görmesi lazım. Bu kadar artık bir memlekette yargı da bu kadar korkutulmuşsa, orada artık<br />

insanların yaşama hakkı da o derece tehlikededir. Zaten Türkiye’de kendisine uygun bir<br />

polis teşkilatını bu Hükümet kurdu. Biliyorsunuz, bir Gü<strong>ve</strong>nlik Müsteşarlığı’nı getirdiler.<br />

Gü<strong>ve</strong>nlik Müsteşarlığı’na istedikleri miktarda dışarıdan <strong>ve</strong> içeriden eleman alacaklar. Bu<br />

kanun Mecliste müzakere edilirken, Beşir Atalay İçişleri Bakanı; “Beşir Bey, ben sana<br />

Bakan demiyorum” dedim. Aslında bu Hükümetin hiçbir bakanına doğru dürüst bakan<br />

demiyorum, çünkü çok yetersizler. Hükümet sırasında oturuyorlar, kanunlar geliyor,<br />

soru soruyoruz, bir tanesine doğru dürüst cevap <strong>ve</strong>rmiyorlar. Böyle bir hükümet de<br />

görülmemiştir. Ben dedim ki, “Sana Bakan demiyorum. Sen İçişleri Bakanlığı makamına<br />

gelmeden önce neredeydin; Kırıkkale Üni<strong>ve</strong>rsitesi’nde Rektördün. Niye orada görevden<br />

alındın; irticanın Rektörü olduğun için görevden alındın. Şimdi o niteliğini kaybettin mi;<br />

hayır, bilakis o paralelde teşkilatlanmaya gidiyorsun. Şimdi yeni bir Gü<strong>ve</strong>nlik Müsteşarlığı<br />

getiriyorsun, dışarıdan kimi getireceksin; HAMAS’tan, Taliban’dan, El Kaide’den adam<br />

getireceksin, Türkiye’de polis olarak yetiştireceksin.”<br />

Arkadaşlar; biliyorsunuz, bu Ergenekon davalarında da bir bakıyorsunuz, bazı insanların<br />

bilgisayarlarına, Türkiye’deki tekniğin daha da ilerisinde tekniklerle getirilip bazı<br />

metinler yükleniyor, alınıyor <strong>ve</strong> onlar tekrar o dışarıdaki yardım edenler sayesinde<br />

bunlar yakalanıyor, getirilip yargılanıyor. İnsanlar hiçbir şeyden haberi olmadığı halde,<br />

böyle metinleri hazırlamadığı halde, ondan suçlanıyor. Ben bilgisayarı doğru dürüst<br />

kullanmasını bilmiyorum. Birisi getirip de benim bilgisayarıma bir metin yükleyip çekip<br />

götürdüğü zaman, kendinizi savunamazsınız, yani Türkiye bu kadar karanlık bir rejime<br />

doğru gitti. Bugün aslında bunları tartışmak belki bir şey de ifade etmiyor, zaten fiili bir<br />

dikta rejimi kurulmuş, yargı yok edilmiş, yasama yok edilmiş, Tayyip Erdoğan’ın iradesi<br />

her iradenin başında, devletin kaynaklarını istedikleri gibi çarçur ediyorlar. Tayyip Bey’in<br />

canı istediği zaman, Abdullah Bey’in canı istediği zaman, devletin uçaklarını ailesini,<br />

dostlarını topluyor, yurtdışına istedikleri zaman gidip yiyorlar, içiyorlar, eğleniyorlar.<br />

Ondan sonra da geliyorlar, o bir tek uçağın bir defa yurtdışı gidişi 500 bin dolar. Şimdi<br />

artık siz düşünün, Türkiye’nin ekonomisinin ne kadar israf içinde kullanıldığı, ihalelerin<br />

ne kadar israf içinde kullanıldığını.<br />

Dolayısıyla şu seçime giderken bütün vatandaşların seferber olmasını istiyoruz.<br />

1920’lerde Türkiye hudutları içinde oturan vatandaşlar, biliyorsunuz o zaman bir yanda<br />

Fransızlar geldi, İtalyanlar geldi, Yunanlar geldi, İngilizler geldi, Türkiye’yi işgal ettiler.<br />

Ona karşı bir bütünlük içinde mücadele ettiler, onurlarını korudular. Şimdi de ona paralel<br />

bir karanlık rejim gelmiş. Bu karanlık rejime karşı bütün vatandaşların o Kuvayı Milliye<br />

ruhu içinde hareket edip bu karanlık iktidarı baştan atmaları lazım. Yoksa Türkiye’nin<br />

yaşanamaz bir ülke haline geleceğini belirtmek istiyorum.<br />

Ben şimdi burada keseyim. Soru soran arkadaşlar olursa, ayrıca cevap <strong>ve</strong>receğim.<br />

Hepinize saygılar sunuyorum.<br />

54<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

OTURUM BAŞKANI- Sayın Genç’e teşekkür ediyoruz. Konuşmaları yeterince soru<br />

alacağa benziyor. İkinci bölümde de o sorulara yanıtlarınızı bekleyeceğiz sizden.<br />

“Yurttaşların ‘Yeni’ Yargı Sistemiyle Kaybettikleri Yargı Örgütleri, Yargının<br />

Demokratikleştirilmesi Sorunu” konusunda Emine Ülker Tarhan Hanıma sözü<br />

<strong>ve</strong>riyorum.<br />

Buyurun.<br />

EMİNE ÜLKER TARHAN (YARSAV Başkanı)- Teşekkür ederim.<br />

Demokratik kitlenin siz aydınlık temsilcileriyle birlikte olmaktan duyduğum onurla,<br />

saygılar sunuyorum efendim, geldiğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun.<br />

Aslında konumuz başkanlık sistemi üzerineydi, ama bu arada yargı örgütleriyle ilgili<br />

kısa bilgiler <strong>ve</strong>rebilirim. Özellikle yargı örgütlerinin tarihi Avrupa’da 1907’ye dayanıyor<br />

değerli konuklar <strong>ve</strong> Türkiye’de biz YARSAV’ı, ilk yargı örgütünü 2006 yılında, yaklaşık<br />

100 yıl geçtikten sonra kurabildik. Kuruluş sürecinde, kuruluşundan son aşamasına kadar<br />

içinde bulunduğum, artık benim çocuğum gibi olan, benim için çok değerli YARSAV’ın<br />

kuruluşunda inanılmaz bir engelleme süreciyle karşılaştık.<br />

Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında, Dernekler Yasasında yapılan bir değişiklikle<br />

YARSAV kurulma olanağı buldu <strong>ve</strong> bu süreçte siyasal iktidar, Avrupa’ya dönüp şunu<br />

söylüyordu: Diyordu ki, “Biz Türkiye’de özgürlüklere, sivil toplumun güçlenmesine,<br />

önem <strong>ve</strong>riyoruz. Hatta yargıçların dernek kurmasına bile izin <strong>ve</strong>rdik, örgütlenmesine<br />

bile izin <strong>ve</strong>rdik.” Oysa içeriye dönüp baktığımızda şunu görüyorduk: İnanılmaz bir<br />

baskı; defalarca açılan fesih davaları, kurucu üyelerin <strong>ve</strong>to edilmesi <strong>ve</strong> ardından yasama<br />

organına gösterilen yasayla YARSAV’ın kapatılmasını öngören bir yasa tasarısı. Aynen<br />

darbe dönemlerinde sivil toplum örgütlerinin kapatılması, siyasi partilerin kapatılmasında<br />

nasıl yasama organı kullanılıyor idiyse, bu süreçte YARSAV’ın kapatılması için de biz bu<br />

tür girişimlerle karşılaştık.<br />

Aslında yapılmak istenenin ne olduğunu biliyorduk. Aslında yıllar, bu siyasal iktidarla<br />

birlikte bir sivil örgütlenmeyi gerçekleştirmeye çalışan bizlere, şunu öğretti: Söylenen her<br />

şeyi tersinden okumayı öğrendik biz. Sivilleşme derken, sivil örgütlenme derken, aslında<br />

bir yalnızlaştırmadan, saldırıyla karşılaştığımız için, ondan bahsettiklerini anladık.<br />

Aslında yargılama derken, biliyorsunuz hep birlikte infazlarla karşılaştık <strong>ve</strong> aslında<br />

“Demokratikleşme <strong>ve</strong> özgürleşme” dediklerinde, bir korku imparatorluğuyla karşılaştık.<br />

Bunu hep birlikte yaşıyoruz.<br />

Yargının çok büyük sorunları var bu ülkede, bunu hepimiz biliyoruz, çünkü, halkın<br />

yargıya erişimiyle ilgili çok ciddi sıkıntılar var. Bir davanın, 1936 esaslı bir davanın<br />

çözümünü yapmış bir yargıç olarak bulunuyorum karşınızda. 1936’da açılmıştı o dava <strong>ve</strong><br />

tutanaklar, duruşma tutanakları parmaklarınızın arasında tozlaşıyordu dokunduğunuzda.<br />

Fersude olmak denilir buna, biliyorsunuz, eskiler bilirler bu deyimi, fersude oluyordu,<br />

parçalanıyordu <strong>ve</strong> okunamaz haldeydi. O davayı bir yargıç olarak ben 1997 yılında<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

55


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

çözdüğümü hatırlıyorum. Yani bu ülkede halkın yargıya ilişkin inanılmaz sorunları var <strong>ve</strong><br />

bunların çözülmesi gerekiyordu.<br />

Bugün bakıyoruz, önümüzde demokrasi şampiyonu olduğunu iddia eden bir siyasal<br />

iktidar var <strong>ve</strong> onlar neleri yapıyorlar, yargı adına nelerle karşılaşmışız, onu şimdi<br />

değerlendirmeye çalışalım.<br />

Değiştirmek iddiasında oldukları bir darbe anayasası var, “Bunu değiştireceğiz” dediler.<br />

Darbe anayasasının, yargı bölümünde yapılan tek değişiklik, son anayasa değişikliklerine<br />

kadar tek değişiklik, DGM’lerin kaldırılması oldu biliyorsunuz. Ancak onun yerine gizli<br />

tanıkla güçlendirilmiş özel yetkili mahkemeler, başka bir elbise giydirilerek yine DGM’ler<br />

bizim önümüze konuldu <strong>ve</strong> üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, gizli tanığın<br />

adil yargılanma hakkının ihlalini yarattığı, bu süreçlerin tehlikeli olduğu konusundaki<br />

ikazlarına rağmen, gizli muhbirlerle güçlendirilmiş bu tür mahkemelerle karşı karşıya<br />

kaldık. Böylece bu yöntemle infaz kuramlarında yapılan yargılamaların yolu açılmış<br />

oldu.<br />

Sonra anayasa değişikliği yapıldı biliyorsunuz. Anayasa değişikliğiyle, eskiden darbenin<br />

ürünü olan HSYK’da, müsteşarın <strong>ve</strong> bakanın bulunmasını biz uygun bulmuyorduk <strong>ve</strong> pek<br />

çok Avrupa ülkesi, istişari raporlar, bunun yargıyı siyasallaştıracağı yolunda endişelerini<br />

dile getiriyor <strong>ve</strong> ikazlar yapıyorlardı. Şimdi bakıyoruz, darbe anayasasını değiştirdiler <strong>ve</strong><br />

HSYK’yı da değiştirdiler. Neyle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya çalışacağım size.<br />

Müsteşar, müsteşar yardımcısı, personel genel müdürü kurulda. Personel genel müdür<br />

yardımcısı Genel Sekreterlikte <strong>ve</strong> onun yardımcıları da bu Genel Sekreterlikte konuşlanmış<br />

durumdalar. Yani HSYK’da, bakan <strong>ve</strong> müsteşarın handikaplarını biz anlatmaya çalışırken,<br />

bugün bakıyoruz ki Adalet Bakanlığı bürokratları neredeyse Adalet Bakanlığı binasını<br />

HSYK binasına taşımışlar, orada konuşlanmışlar. Ardından olan gelişmeler çok can<br />

sıkıcı. HSYK kararnameleriyle, özellikle hassas saydıkları dava dosyalarının yargıçları,<br />

birden bire değiştirili<strong>ve</strong>rdi; onlara, açık müdahaleler yapıldı bu davalara.<br />

Bununla da yetinilmedi; neredeyse sadece dosya numarası yazılmadan, bir davadan<br />

duyulan rahatsızlık nedeniyle yargıçlara bir kalem oynatmasıyla da HSYK <strong>ve</strong> adalet<br />

müfettişlerine tazminat bağışıklığı getirildi bu ülkede. Bunun çok iyi ağır sonuçları<br />

olmuştur, onu biraz sonra ayrıntılarıyla anlatmaya çalışacağım.<br />

Ardından anayasa değişikliğiyle, Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştirildi. Yürütmenin<br />

başı olan Cumhurbaşkanı, üstelik artık tarafsız da değil Cumhurbaşkanı. Aslında darbe<br />

anayasası, tarafsız cumhurbaşkanı düzlemine uygun yapılandırılmış bir anayasadır.<br />

Ancak bugün biliyoruz ki, Cumhurbaşkanı tarafsız değildir, bundan hiç kimsenin kuşkusu<br />

olduğunu düşünmüyorum. Bu tarafsız olmayan Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesinin<br />

14 üyesini seçiyor <strong>ve</strong> siyasal iktidarın başı olan kişi de, yani Parlamento deniliyor buna,<br />

Parlamentoda çoğunluğu bulunan partinin başı da diğer 3’ünü seçiyor. Yani 17 kişilik<br />

Anayasa Mahkemesinin tamamı yürütme organı tarafından seçiliyor. Bir gün gelip<br />

kendisini yargılayacak yargıçları o yürütme organı seçiyor.<br />

56<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bakıyoruz, Anayasa Mahkemesi Başkanı hukukçu değil, ama padişahın sadrazamı gibi<br />

yetkilerle donatılmış, aynen öyle yetkilerle. Bakıyoruz, mahkeme üyelerinin yarıdan<br />

fazlası hukukçu değil. Oysa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şöyle söylüyor: Bu tür<br />

mahkemelerde yapılandırmada bırakınız hukukçu, bırakınız yargıç, nitelikli yargıçlar<br />

görev yapmak durumundadırlar anayasa mahkemelerinde. Oysa, şu anki Anayasa<br />

Mahkemesinin yapısına baktığımızda, yargıç olmasından vazgeçtik, yarısından fazlası<br />

hukukçu dahi olmayanlardan oluşuyor.<br />

Bu hukukçu olmayan kişiler, Yargıtayın, Danıştayın <strong>ve</strong>rdiği kararları denetlemede de az<br />

önce Sayın Genç değindiler, son söz sahibi oluyor. Yani Türk yargısının bütün birikimini<br />

yaratan yargıçların <strong>ve</strong>rdiği tüm kararlar, sözleşmeye aykırılık nedeniyle denetlenecek<br />

tüm kararlar bu hukukçu olmayan Anayasa Mahkemesi tarafından denetleniyor. Özellikle<br />

tutukluluk süresi itibariyle mağduriyete uğrayanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine<br />

gidiş süreci de bu sayede uzatılıyor. Aslında bu yapılanmayla şuna bakmak lazım: Bu<br />

mahkeme <strong>ve</strong> HSYK kimin işine yarıyor diye bakmak lazım. Tabii ki iktidarın işine<br />

yarıyor, tabii ki onu koruyor, tabii ki bu yapılanmayla yurttaşı korumuyor.<br />

Bugün bazı kişiler tam olarak neyle suçlandıklarını dahi bilmeden yıllarca ama<br />

yıllarca tutuklu kalıyorlar. Bazıları ise yüzlerce kişiyi öldürmelerine rağmen, hunharca<br />

öldürmelerine rağmen birden bire serbest kalıp yurtdışına kaçırılabiliyorlar bu ülkede,<br />

tutukluluk süreleri birden bire kısaltıldı diye.<br />

Ülkemizde yüzbinlerce insanın yasadışı yöntemlerle, çoğaltılmış matbu kararlarla<br />

telefonları dinleniyor. Kaynakları sınırlı ülkemizde izleme, dinleme <strong>ve</strong> röntgenlemelere<br />

nasılsa çok kaynak var, çok kaynak bulunabiliyor. Bu ülkede ankesörlü telefonların dahi<br />

bugün dinlendiği yetkililerce açıklanıyor. Devlet olanaklarıyla yaratılan bağlı basın <strong>ve</strong><br />

kamu gücü kullanılarak, farklı düşüncede olanları baskı <strong>ve</strong> kıskaca almak, toplumun<br />

doğru haber alma özgürlüğünü yok etmek, ele geçirmek, ele geçirilemeyen sivil toplum<br />

örgütlerine alternatif kendi sivil toplum örgütlerini kurmak, besleme yenilerini kurdurmak,<br />

örgütlenme <strong>ve</strong> siyasi iktidarı denetleme özgürlüğüne derin darbeler vurmak, bunlarla<br />

karşılaşıyoruz. Gün gün de derinleşiyor bu yapılanlar.<br />

TÜBİTAK, YÖK üzerinden bilimsel özerkliği yok etmek, sosyal <strong>ve</strong> siyasal tepki<br />

<strong>ve</strong>rmez hale getirmek, üni<strong>ve</strong>rsiteleri sesini çıkartamaz hale getirmek; kendi propaganda<br />

medyasını, kendi sivil toplum örgütünü, kendi turizm merkezlerini, kendi hastahanesini,<br />

kendi ordusunu <strong>ve</strong> kendi yargısını kurmak… “Bir sonraki hedef laik <strong>ve</strong> üniter yapıyı<br />

değiştirmek mi” diye keşfedelim diye düşünüyorum, acaba bir sonraki hedef bu mu Bu<br />

ülkenin kaynaklarının çalınmasıyla yetinmeyip, sesini <strong>ve</strong> belleğini de çalmak mı, hafızasını<br />

da mı çalmak, acaba bu mu isteniyor Geçmişi unutturmak, resimleri duvarlardan birer<br />

birer indirmek mi, acaba bu mu isteniyor Resimleri duvarlardan birer birer indirmek için<br />

hızlandırılmış yargı istemek ki, yapılan bu mu <strong>ve</strong> hızlandırılmış “ileri demokrasiye” geçiş<br />

mi yapılan Ülkemizde 10 binlerce öğrencinin bir yıl boyunca -İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesinde<br />

biliyorsunuz- sanki orası bir yasadışı örgüt karargâhıymış gibi dinlenmesine izin <strong>ve</strong>rmek,<br />

bu mudur demokrasi<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

57


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Böyle bir ortam, sizce demokrasiyle yönetilen ülkelerde var mıdır; yoksa darbe<br />

dönemlerine özgü bir davranış şekli midir Bu korku <strong>ve</strong> baskı ortamını oluşturanların<br />

oluşturdukları iklimi beslemek, derinleştirmek <strong>ve</strong> pekiştirmek istediklerine hiç ama hiç<br />

kuşku yok. Buna ulaşmanın en kestirme yolu da yargının denetim gücünü yok etmek,<br />

yargıyı yürütmeyle birleştirmek <strong>ve</strong> erkleri bir tek kişinin elinde toplamak. Bugün olup<br />

bitenin Türkçesi gerçekten budur, sade bir şekilde yapılmak istenen budur.<br />

Değerli Rıza Türmen şunu söylüyor, çok önemli bir açıklama yapmış: “Ülkemizde<br />

yaşanan özel tür yargılamalar, özel yetkili mahkemelerin yaptığı yargılamalar, daha çok<br />

totaliter rejimlerin yerleşme aşamasında görülürler. Bu ülkelerde yargı belirli bir siyasal<br />

amaç için kullanılır, muhaliflerin üstünden silindir gibi geçer, rejimin kurulmasına giden<br />

yolu temizlerler, yani yargı bir silindir görevi görür. Diktatörlük rejimlerine geçişte bu<br />

amaçla yargı yapılandırılır <strong>ve</strong> hazırlanır.”<br />

Anayasa değişikliği sonrası uygulamalardan, HSYK seçim sürecindeki liste skandalı,<br />

uyum yasaları kapsamında HSYK yasası, Hâkimler <strong>ve</strong> Savcılar Yasası, Anayasa<br />

Mahkemesi, Yargıtay <strong>ve</strong> Danıştayın değişiklikleri, kararnamelerdeki YARSAV üyelerinin<br />

tasfiye edileceğinin işaretleri, özel yetkili mahkemelerin iktidar yörüngesine sokulması<br />

uygulamalarından bizim ilk hissettiğimiz şudur, şunu hissediyoruz: Bu ülkenin artık<br />

çoğulculuktan uzaklaştığını, çoğunluğun kutsandığı tehlikeli sularda seyredeceğini<br />

hissediyoruz. Bu gelişmeler, bize rejimi değiştirmek için bir silindir makinesi olarak<br />

görülen yargının, bir kızgın maşa olarak kullanılacağını da gösteriyor.<br />

Bunun ardında yatan amaç artık gizlenmiyor biliyorsunuz. Başkanlık sistemi istenerek<br />

tek adam olma he<strong>ve</strong>si kamuoyuyla paylaşılıyor. Herkesin kendisine “Padişahım çok<br />

yaşa” demesi bekleniyor. Ülkeyi aslında Başkentten, Mustafa Kemal’in kurduğu,<br />

yollarında, ağaçlarında onun izlerini taşıyan bu şehirden değil, Dolmabahçe Sarayı’ndan<br />

yönetme iştahı artık gizlenmiyor, bunu biliyoruz. Taşınma telaşı bile başladı, kurumlar<br />

taşınarak Cumhuriyetin Başkentinin içi boşaltılıyor. Bunu sağlayacak bir sonraki anayasa<br />

değişikliğine zemin hazırlanıyor, toplum bu fikre alıştırılmaya çalışılıyor.<br />

Güzelim Karadeniz derelerine hidroelektrik santrali yapılmasını, “Suyumuza el atmayın”<br />

diyerek protesto edenler, “Siz bir şeyden anlamazsınız” diye küçümseniyor. Nükleer<br />

santrale karşı çıkan Akkuyu köylülerinin “Bazı tipler” deyip tepelenmek istendiklerini<br />

görüyoruz. Yargının bir mızrak, hedefe yönelmiş bir zıpkın gibi kullanılmak üzere<br />

yasal <strong>ve</strong> anayasal altyapısının oluşturulduğunu hep birlikte izledik. Muhalif düşünenler,<br />

yakılmak üzere bir çuvala dolduruluyorlar. Anayasa referandumunda muhalefet<br />

yapanları, biliyorsunuz YARSAV’ı “terörist” diye tanımlamışlardı. YGS’yi protesto eden<br />

gençlere “Biz sizin ne olduğunuzu biliyoruz, provokatörler” deniliyor. Ana muhalefet<br />

partisine “Cibilliyetsizler” diyecek, “İleri demokrasi bu mu” diye soran Avrupa’ya “Siz<br />

Fransız kalıyorsunuz” diye kabadayılık yapacaklar. Soruyorum, bu yapılanlar size neyi<br />

hatırlatıyor<br />

Halının altından biraz toz kaldırarak bakalım, bence biraz daha yakından bakalım: Birisi<br />

anayasayı niye değiştirmek istiyor sizce Ki değiştirilmesi lazım. Ancak yeni bir sivil<br />

58<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

anayasanın samimiyetle, uzlaşmayla; parçacı çözümlerle değil, bütüncül yaklaşımlarla<br />

değiştirilmesi lazım. Başkanlık sistemi isteyen birisi, daha başkan olmadan bunları<br />

yapıyor, böyle bir kabadayı tavırla davranıyor halkına. Başkan olursa neler yapacağını<br />

lütfen tahayyül ediniz. Yakın coğrafyalarda itildiğinde düşü<strong>ve</strong>ren diktatörlerden<br />

birisi olmak ne kadar da cazip geliyor birilerine… Herkesi azarlayan bu öfkeli sesin,<br />

çevresindeki her şeye ama her şeye karşı gü<strong>ve</strong>nsiz, önyargılı, neredeyse geceleri bir gözü<br />

açık uyuyacak kadar kuşkucu bu asabi vücut dilinin sizce o, 5 generalin başından bir farkı<br />

var mı Bence yok.<br />

Başbakan, referandumun hemen ardından çoklu hukuk sisteminden bahsetti. Anımsar<br />

mısınız; referandumun hemen ikinci günüydü, çoklu hukuk sisteminden söz etmişti.<br />

İstinaflarla bölgesel, yani çoklu hukuk sisteminin altyapısı oluşturuluyor olmasın sakın!.<br />

Başkanlık sisteminin federal bir yapıyı <strong>ve</strong> buna uygun çoklu hukuk sistemini gerektirdiğini,<br />

ona birileri fısıldamış olmasın sakın! İşte bu noktada yapılan anayasa değişikliğinin bence<br />

gizemi çözülmüştür. Bu kendi yargısını oluşturmak için, bir parti devleti yaratmak için<br />

yapılan bir illüzyondur, bence bir aldatmacıdır <strong>ve</strong> tek adam yönetimine gidişin altyapısını<br />

hazırlamaktır. Bugün ağır sonuçları da yaşanmaya başlanmıştır.<br />

İşte bu noktada şu an için yaşadığımız iklimin birilerinin söylediği gibi Akdeniz olmadığı<br />

anlaşılmıştır. Bu iklimin George Orwell’ın 1984 kitabındaki sert iklimden bence hiçbir<br />

farkı yoktur. Büyük biraderin korku imparatorluğundaki düşünce polislerini harekete<br />

geçirerek düşünceyi imha ettirmesinden hiçbir farkı yoktur yapılanların. Olanlar, polis<br />

devletinin ayak sesleri değil artık; artık kapımıza dayanmış zorlama sesleridir. Ülkemizde<br />

düşünce polisleri devriye geziyor. Yoksa bugün kitapları imha edenler, gün gelecek<br />

zihinlerimizdekileri de mi silmeye çalışacaklar, imha etmeye çalışacaklar Basılmamış<br />

kitapları yakanlar, bir gün yazılmamış düşüncelerimizi de ateşe mi <strong>ve</strong>recekler<br />

İktidar, anayasa değişiklikleriyle kendini koruma altına almakla yetinmemiştir, bunu<br />

yeterli görmemiştir. Görevi kötüye kullanma suçuna getirdiği örtülü af ile sadece<br />

kendisine hizmet eden bürokratlarını, polislerini koruma altına almıştır, yasadışı kanıt<br />

toplayanları koruyan savcıları koruma altına almıştır. Hrant Dink’in öldürüleceğini bile<br />

bile korumayan gü<strong>ve</strong>nlik güçlerini, bir şüphelinin adli emanete, yani devlete emanet edilen<br />

o cep telefonuna yasadışı bilgiler yükleyen polislerini koruma altına almıştır. Ardından<br />

tazminat sorumsuzluğu getirerek, kendi istediği kararları <strong>ve</strong>ren yargıçları, kendi istediği<br />

soruşturmaları yapan savcıları, onlara tam bir tazminat bağışıklığı getirerek koruma altına<br />

almış <strong>ve</strong> onlara şöyle demiştir: “Sen usulsüzlüğe, yasa tanımazlığa, hukuk tanımazlığa<br />

devam et, ben seni korurum.” Bu mesajı <strong>ve</strong>rmiştir. Öyle ki, yasa Cumhurbaşkanı<br />

tarafından imzalanır imzalanmaz baskınlar <strong>ve</strong> toplu tutuklamalar başlamıştır, çünkü<br />

anlayanlar bu mesajı almıştır, ne yapacaklarının işaret fişeğini almışlardır. Ardından da<br />

sınırsız gözaltı, arama, baskın <strong>ve</strong> tutuklamaların bu yolla önü açılmıştır. Lütfen hatırlayın,<br />

daha Cumhurbaşkanının imzası kurumadan Balyoz davasında 163 kişi, ki bunların 100<br />

kadarı duruşma salonunda elleri önlerinde beklerken, kaç tehlikeleri olmadan tutuklanı<br />

<strong>ve</strong>rmişlerdir.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

59


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kitap imhasının önü bu yapılan yasa değişiklikleriyle açılmıştır, uluslararası sözleşmeler<br />

<strong>ve</strong> anayasayla gü<strong>ve</strong>nce altına alınan düşünce <strong>ve</strong> düşünceyi açıklama özgürlüğü ayaklar<br />

altına alınarak. Hani her dokunanın yandığı, “İmamın Ordusu” adlı basılmamış bir kitabın<br />

dünya tarihinde emsali görülmemiş biçimde imhasına, kopyalarının her kimde bulunursa<br />

onun şimdiden suçlu ilan edilmesine fetva <strong>ve</strong>rilmiştir bu ülkede, buna tanık olunmuştur<br />

ülkemizde. Yazılmamış bir kitap, ilk kez yargılanmadan infaz edildi <strong>ve</strong> yapılanlar nedense<br />

artık kendi yargınız yapınca yargı tasarrufu oluyor bu ülkede. Oysa Danıştay, <strong>ve</strong>rdiği<br />

her kararda nasıl lanetlenmişti, hatırlayın. Her gün saldırılıp hedef gösterilmişti saygın<br />

yargıçlar <strong>ve</strong> kana bulanmıştı Danıştay biliyorsunuz. O yaralananların <strong>ve</strong> yargı şehitlerinin<br />

önünde buradan bir kez daha saygıyla eğiliyorum. E<strong>ve</strong>t, bugün yapılanlar yargı tasarrufu,<br />

ama sizin yargınızın tasarrufu.<br />

Son olarak da Meclise gönderdiği Ceza Yasası değişiklikleriyle bakınız ne yaptılar:<br />

Haberleşmenin gizliliğinin basın <strong>ve</strong> yayın yoluyla ihlal edilmesine özendirildi birileri.<br />

Açılmış birtakım davalara ki, biliyorsunuz, Şamir Tayyar davası diye bilinen bir davadır<br />

bu, soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu âdeta işlenemez suç haline getirildi <strong>ve</strong> bu yasa<br />

tasarısıyla davalara, görülmekte olan davalara açık müdahalelere izin <strong>ve</strong>rildi. Haber<br />

<strong>ve</strong>rme sınırları kis<strong>ve</strong>si altında her tür gizlilik ihlalinin yapılabilmesine bu şekilde kapı<br />

aralanmak istendi. Böylece, bu konuda açılabilen sınırlı sayıdaki davaları da işlevsiz<br />

kılacak şekilde kendi yandaş medyasını da koruma altına almıştır siyasal iktidar.<br />

Böylece bence beslemelerinin, yandaşlarının diyetini ödemektedir. Kendi özgür basınını<br />

alabildiğine özgürleştirmektedir ki, büyük biraderin işaret ettiği bir sonraki soruşturma<br />

aşamalarını nerede, ne kanıt bulunacağını biliyorsunuz, bir gün önceden biliyoruz nerede<br />

ne kanıt bulunacağını, bir sonraki tutuklananın kim olacağını söylemeye bu gazeteciler<br />

devam edebilsinler, hangi farklı görüşe hangi zulmün yapılacağının işaret fişeğini patlatıp<br />

mesajlarını <strong>ve</strong>rebilsinler. İşte bu yolla da gizli soruşturmaları âdeta canlı canlı <strong>ve</strong> tefrika<br />

halinde yayınlayan, pek çok masumu suçlu ilan eden yandaş medya mensupları koruma<br />

altına alınmaya çalışılmaktadır.<br />

Korku imparatorluğunu oluştururken sadece kendini değil, kendi yandaşlarının <strong>ve</strong><br />

kendisine hizmet edenlerin koruma halkalarını gün gün genişleterek, aslında bence<br />

bilinçaltı korkularını dışavurmaktadırlar. Korku imparatorluğunu oluştururken bunu<br />

yapanlar, aslında şunu biliyorlar ki, artık kendisi bir derin devletten, bir Gladyo’dan farkı<br />

kalmamıştır, aynen o şekildedir. Şimdilik yapabildiği ise suç atmaktır. Yapılanları sanki<br />

kendisi yapmamış gibi, sanki bu yasaları kendisi çıkartmamış, sanki hukuk tanımayan<br />

bu yargıyı kendisi yaratmamış gibi, “Yapılanlar yargı tasarrufu; ben yapmadım, o yaptı”<br />

diyor bize. Bu suçluluk <strong>ve</strong> korku psikolojisini, bence ortaya koyuyor.<br />

Sorarım size: Siz “Yargı tasarrufu” diye kimi kandırıyorsunuz Aslında kimlerin<br />

tasarrufudur bu yarattığınız ucube Bunu sormak lazım. “9. yılınızda kaç yargıç <strong>ve</strong> savcıyı,<br />

bürokratlarınız aracılığıyla mesleğe kabul ettiniz” diye sormak lazım. İşte yazılmamış<br />

kitaplardan bu yüzden korkmaktadırlar. Yazılmamış kitaplarda kendi izdüşümünü gördüğü<br />

için, deşifre olacağı için korkmaktadır, aslında kendi yarattıkları korku imparatorluğundan,<br />

korkmaktadır. Hatırlar mısınız, 12 Eylüle rahmet okutacaklarını söylüyorlardı. Rahmet<br />

60<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

okutacaklarını söyledikleri, “Yorgun Savaşçı”yı yakan 12 Eylül’e, henüz yayınlanmamış<br />

bir kitabı yakarak, gerçekten de rahmet okutmuşlardır <strong>ve</strong> yarattıkları bu yeni 12 Eylülden,<br />

aslında çok korkmaktadırlar.<br />

Tüm muhalifleri sahte davalara seçim öncesi taktikleriyle bulaştırmaya cüret edenler, artık<br />

kendi yarattıkları terör ortamını kontrol edemez hale gelmekten korkmaktadırlar. Yaptıkları,<br />

o kitapta yazılanlardan da, tüm yazılmayanlardan da, aslında korkmaktadırlar.<br />

Denetlenemez bir istihbarat iştahları, dinleme-izleme iştahları var bu insanların. Bu iştahın,<br />

bir gün gelip kendilerini de vuracağından bence korkmaktadırlar. Yargıçları <strong>ve</strong> savcıları<br />

hukuksuzca dinleyip şantaj <strong>ve</strong>ri bankaları oluşturanların, bir gün gelip kendilerine de<br />

şantaj yapacağından aslında korkmaktadırlar.<br />

Yapılanlara “Yargı tasarrufu” diyorlar. E<strong>ve</strong>t, sabahın şafağı, gecenin yarısı demeden<br />

muhalif olduğunu varsaydığı herkesin üzerine hışımla giden, evini basan, duruşma<br />

salonunda kaçma tehlikesi olmayanlar hakkında tutuklama kararı <strong>ve</strong>rdiren, susturmak<br />

istediği herkesi aynı çuvalın içine atıp yakmaya çalışan irade, aslında bir yargı tasarrufudur,<br />

ama sizin yargınızın tasarrufudur <strong>ve</strong> asla yaklaşan seçimlerle de bir ilgisi yoktur.<br />

E<strong>ve</strong>t, bunların hepsi hiç gitmemek üzere yapıldı değerli konuklar. Anayasa böyle<br />

değiştiriliyorsa, aslında hiç gitmemek üzeredir, çünkü gitmeye niyeti olanlar, yargıyı<br />

yürütmeye bağlamazlar. Bilirler ki bir sonraki iktidara da hizmet edebilir. Ama niyetiniz<br />

hiç gitmemek üzereyse, yargıyı kendinize bağlarsınız. Bunu Türk halkı istedi mi, yani<br />

bu insanları seçerken Türk halkı böyle bir sonucu öngördü mü, onlara ruhsat <strong>ve</strong>rirken<br />

bunu mu düşlemişti Ben zannetmiyorum. Referandum sürecinde şehir şehir gezerek, bu<br />

tehlikeye işaret etmeye çalıştık. Ben, o ufalanması kolay olmayan o demir leblebi, yüzde<br />

42’nin temsilcisi olarak görüyorum kendimi, gerçekten öyle görüyorum <strong>ve</strong> demir leblebi<br />

bu dayatmaya “Hayır” dedi. Bence çok değerli bir “Hayır”dı bu. Eline geçen her şeyi<br />

parçalamakta, çıkarları için dönüştürüp kullanmakta usta olanların, bu işte usta olanların<br />

Türk halkına sanki saygı gösteriyor gibi yaparak sürekli iki seçenekten birini ya da çoğu<br />

zaman aslında hiçbirini sunan AKP’ye “Hayır’dı aslında bu “Hayır”ın anlamı.<br />

İşte biz, AKP’nin gerçek yüzünü teşhir etmeliyiz diye düşünüyorum. İşte bunun için ben<br />

sizleri, kendini bizim efendimiz zanneden, kendini halkın efendisi olarak gösteren kişilerin<br />

dayattığı hayatı aslında yaşamamaya da<strong>ve</strong>t ediyorum. Onun için bu tür toplantılara koşarak<br />

geliyorum <strong>ve</strong> anlatmaya çalışıyorum. Kendi hayatımızı yapmaya da<strong>ve</strong>t ediyorum sizleri;<br />

birilerinin dayattığı hayatı değil, kendi hayatımızı yaşamaya da<strong>ve</strong>t ediyorum. Ben, bize<br />

özgürlük illüzyonlarını satmaya çalışanlara gerçek özgürlüklerin ne olduğunu anlatmaya<br />

çalışmalıyız diye düşünüyorum. Gittiğim yerlerde saygın basın mensuplarını gizli ya<br />

da açık hapishaneleri, yargılamadan yapılan infazları, otosansür gibi aslında yokmuş<br />

gibi yapılan baskıları onurlu haberlerle <strong>ve</strong>rmeye da<strong>ve</strong>t ediyorum, onları korkmamaya<br />

da<strong>ve</strong>t ediyorum. Tarihe bir not düşmek için <strong>ve</strong> körü körüne teslimiyetin olduğu yerde<br />

derebeylerinin üreyeceğinin, türeyeceğinin açık olduğunu bildiğim için da<strong>ve</strong>t ediyorum<br />

onları, o onurlu gazetecileri mesleğin onuruna uygun davranmaya da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

61


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Hayatın ben tıpkı bir tarih gibi yapılabilen bir şey olduğuna inanıyorum, kendimizin<br />

yapabileceği bir şey olduğuna inanıyorum. Bunu yapmayı başarabilmiş birisi var, onu<br />

hepimiz tanıyoruz. Her ne kadar resimleri duvarlardan birer birer indirilmeye, sevgili<br />

Başkenti başka yerlere taşınmaya çalışılıyorsa da benim duvarlarımda hâlâ inanın onun<br />

resimleri var. Ankara’nın yoktan var edilmiş sokaklarında, ağaçlarında, bir gazinin<br />

yanağında onun izleri var hâlâ. İki gün önce önünden geçiyordum, Anıtkabir’e Muş’tan<br />

ziyarete gelen Anadolu Lisesi öğrencilerinin otobüsünün üzerinde şöyle bir yazı asılmıştı:<br />

“Atamız bizi Ankara’da bekliyormuş.” Muş, büyük harflerle <strong>ve</strong> kırmızıyla yazılmıştı.<br />

Atamız bizi Ankara’da bekliyormuş.<br />

E<strong>ve</strong>t, bizim de bir bekleyenimiz var değerli konuklar, ben öyle düşünüyorum, çalışıp<br />

bu kirli oyunu bozmamızı bekleyenler var. İşte onlar için tarla, fabrika, okul, sokak<br />

demeden biz artık sahadayız <strong>ve</strong> biz Mustafa Kemal’in çocukları, geliyoruz. Sessizleşmiş<br />

Cumhuriyetimize bir ses <strong>ve</strong>rmeye, onu daha fazla bekletmemek için yürüyoruz.<br />

Sabrınız için teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Emine Hanım, çok teşekkür ederiz. Size de çok soru gelecek<br />

tahmin ediyorum.<br />

Metin Bey geç katıldı aramıza, cezalı, 10 dakika konuşacak. Diğer arkadaşlarımız serbestti<br />

konuşmak için, yarımşar saat konuştular. Gerçi biraz da gelmez diye sizin vaktinizi<br />

çalmaya çalıştık, ama…<br />

Metin Bey hukukçu, kendisi kullanmasa da Profesör Doktor olduğunu biliyoruz,<br />

Ankara Baro Başkanı. O da memleketin sorunlarına ilgi duyan, bu sorunların çözüme<br />

kavuşturulabilmesi için bulunduğu yerden; üni<strong>ve</strong>rsiteden, Ankara Barosundan sürekli<br />

müdahaleler yapmaya çalışan bir dostumuz, bir arkadaşımız. Kendisinin konusu, “Yargı<br />

Sistemi Geleneğimiz <strong>ve</strong> Başkanlık Sistemi.”<br />

10 dakika dedim, ama 15 dakika olsun. Buçukta bitirmek istiyorum, çünkü soru da<br />

alacağız, arkasından başka bir toplantı var. Teşekkür ederim.<br />

Buyurun.<br />

Prof. Dr. METİN FEYZİOĞLU (Ankara Barosu Başkanı)- Sayın Başkan, çık kıymetli<br />

Oda mensupları, değerli dinleyenler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.<br />

Öncelikle özür dilerim, sırf bu toplantıya söz <strong>ve</strong>rdiğim için 3 saatliğine İstanbul’a gidip<br />

geldim.<br />

Çok teşekkür ederim, konuşma hakkını aldıktan sonra devam ediyorum.<br />

Siz bu taraftan Emine Hanımın yüzünü belki çok yakından görmüyorsunuz, ama kapatırken,<br />

ben gözlerinin nemlendiğini hissettim, gördüm <strong>ve</strong> böyle bir dostum olduğu için de bir<br />

kere daha gurur duydum. Bu cümleleri içten, yüreğinden söyleyen bir dostumun sahada<br />

olduğu için de aynı zamanda bir kere daha gururluyum <strong>ve</strong> umutluyum. Kamer Beyle de<br />

aynı masada üçüncü oturuşumuz, son derece keyifli. E<strong>ve</strong>t, burası güçlü bir masa.<br />

62<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Dostlarım; Sayın Tarhan’ın son paragraflarına yetiştim. Ancak işin özü aslında şu: Usul,<br />

esasın giriş kapısı, yani ulaşmak istediğiniz gerçekliğe usul vasıtasıyla ancak ulaşabilirsiniz.<br />

Nasıl sizin formülleriniz var, cet<strong>ve</strong>lleriniz var, biz hukukçuların da gerçeğe ulaşırken,<br />

adalete ulaşırken elimizde usul kuralları var. Maddi ceza hukuku, yani suçlar <strong>ve</strong> cezalar,<br />

ancak usulden sonra, yani belli kurallara uygun yapılan soruşturma <strong>ve</strong> yargılamadan sonra<br />

işlev kazanır. Dolayısıyla usul, aslında bazılarının sandığı gibi, içi boş birtakım şekilsel<br />

kalıplardan ibaret değildir. Ceza usulü <strong>ve</strong>ya ceza muhakemesi, esasen teneffüs ettiğimiz<br />

özgürlüktür, insan haklarıdır, temel haklardır, geleceğimizin gü<strong>ve</strong>ncesidir.<br />

İşte bu sebeple, işte tam bu sebeple ne zaman ki bir ülkeye diktatörlük gelsin, rejim<br />

değişikliği olsun, baskıcı bir yönetim gelsin, ilk yaptığı şey, tarihte <strong>ve</strong> günümüzde<br />

ceza kanununu değil, usul kanununu değiştirmektir, ilk yaptığı şey budur. Çünkü ceza<br />

kanununda, zaten devletin arzu edilirse her zerrede hissedeceğimiz baskısını hayata<br />

geçirecek maddeler vardır. Tarihte, belki Ortaçağ sonrasında, örneğin hiçbir zaten<br />

gazeteci <strong>ve</strong>ya yazar, yazarlık ya da gazetecilik yaptığı için, hapse atılmamıştır ya da<br />

tutuklanmamıştır, mutlaka bir başka sebep bulunmuştur. Bugün en ilkel Afrika ülkelerinde<br />

bile, gazetecilik faaliyeti sebebiyle tutuklandığı ya da ceza aldığı söylenen kimse zaten<br />

yoktur. Ama, hangi esasa ulaşmak istediğinize, hangi odaya girmek istediğinize bağlı<br />

olarak elinizde şekillenen usul kuralları, sizi <strong>ve</strong> peşiniz sıra koca bir toplumu belli bir yere<br />

sürükler. İşte bu yüzden yargı bağımsızlığı kaçınılmazdır.<br />

Dostlarım; bir kere size çok teşekkür ederim, gerçekten çok teşekkür ederim. Neden<br />

Yargıtay <strong>ve</strong> Danıştayın üye sayılarını Cumhuriyet tarihinde görülmemiş oranda arttıran,<br />

Avrupa’nın <strong>ve</strong>ya medeni dünyanın hiçbir yerinde olmadık sayıda kalabalık, içtihat<br />

mahkemesi olmaktan uzak iki yüksek mahkeme yaratan bir kanun çıktı biliyorsunuz.<br />

Yargıtayın üye sayısı 250’den 387’ye çıktı, Danıştay keza yarı oranında arttı. Ankara<br />

Barosu olarak biz, bu kanunların önlenmesi, çıkmaması için bir kampanya başlattığımızda,<br />

ben ulaşabildiğim pek çok sivil toplum kuruluşunu aradım. Bazıları bana dedi ki, “Biz<br />

hukukçu değiliz, bize ne”<br />

O günden beri şunu söylüyorum: Dostlarım; yargı bağımsızlığı biz avukatların sorunu<br />

değildir, hiçbir zaman olmamıştır. Neden, biliyor musunuz Çünkü, biz avukatlar, kendi<br />

hakkımızı zaten savunmayız, biz sizin hakkınızı savunuruz. Kendi hakkımızı savunurken<br />

avukat değiliz, sizin gibi bireyiz. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı, hukukçuların değil,<br />

toplumda yaşayan her bireyin sorunudur. O yüzden “Ben <strong>ve</strong>terinerim, ben ziraatçıyım, ben<br />

hekimim, ben haritacıyım” deyip, yargı bağımsızlığının kökünü kazıyan uygulamalara<br />

kayıtsız kalınması mümkün değildir.<br />

Nitekim toplum çok uzun yıllardır bunlara kayıtsız kaldığı için, freni boşalmış bir araç<br />

gibi kontrolsüz olarak sürüklenmektedir. Biz demokrasiyi 5 yılda bir sandığa gidilip oy<br />

atılan bir rejim olarak öğrendik, bize böyle öğretildi. Bu toplum, 12 Eylül sonrasında bu<br />

şekilde biçimlendirildi, böyle olması istendi. Tabii ne kadar ironik ki, aslında 12 Eylülün<br />

ürünü olan düşünceler, sözde 12 Eylülle hesaplaşmak adına 12 Eylül 1980’in üzerine 12<br />

Eylül 2010’da bir ikinci kat çıktılar. Daha sonra, referandumdan aylar geçtikten sonra,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

63


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

bir de baktık ki gazetelerde hiç yoktan yere 12 Eylülün darbecileri hakkında bir anda<br />

soruşturma açıldı. Eylülden beri neredeydi Her neyse…<br />

Benim aslında konum bu değildi, ama Emine Hanımın son paragraflarından yakaladım,<br />

10 dakikamı buna <strong>ve</strong>rdim. Öbür kısmı daha kolay, “Başkanlık Sistemi <strong>ve</strong> Yargı<br />

Uygulamaları.” Ben ceza hukukçusuyum, anayasa hukukçusu değilim, ama her ilgili<br />

hukukçu gibi anayasa hukukundan yolumuzun geçmemesi mümkün değil.<br />

Dostlarım; başkanlık sistemi tartışmaları, anlaşıldığı üzere yeni döneme damgasını<br />

vuracak. O zaman aydınlar olarak bu konuda bazı düşünceler geliştirmek, değerlendirmeler<br />

yapmak zorundayız. Ben kendi bildiğim pencereden bazılarına çok cazip gelen başkanlık<br />

sisteminin, ne getirip ne götüreceğini sizinle paylaşayım müsaade ederseniz.<br />

Başkanlık sistemi, bize öyle öğretilmişti, bir denet <strong>ve</strong> dengeler sistemi. Kim denetler,<br />

kim dengeler; şöyle: Parlamento, yani yasama organı denetler. Başkan da sahip olduğu<br />

anayasal yetkilerle parlamentonun bu gücünü dengeler. İlk bakışta başkanlık sistemi,<br />

koalisyonların öcü gibi gösterildiği, istikrarsızlığın bir tehdit unsuru olarak sürekli ortada<br />

sallanıp, “Aman istikrar bozulmasın, ekonomi kötüye gitmesin” diye insanların kerhen<br />

belli bir yöne sevk edilmek istendiği bu toplumda, oldukça cazip bir tartışma konusu<br />

olarak beliriyor. Kültürel olarak da, açıkçası başkanlık sistemine yakın olduğumuzu<br />

söyleyenler var, çünkü başkanlık sistemi, gerçekten istikrar getirdiği söylenen bir sistem.<br />

Bir kere koalisyon yok, çünkü bakan yok başkanlık sisteminde, başkanın sekreterleri var,<br />

yardımcıları var. Bizim anladığımız anlamda bir kabine yok, hükümet yok.<br />

Yalnız, müsaade ederseniz, tam bu noktada çok ünlü bir anayasa hukukçusunun <strong>ve</strong>ya<br />

siyaset bilimcisinin, Maurice Du<strong>ve</strong>rger’nin beni çok etkileyen bir sözünü dile getireceğim.<br />

Maurice Du<strong>ve</strong>rger bir Fransız <strong>ve</strong> kürsü anarşisti olarak biliniyor. Kürsü anarşisti olarak<br />

bilinmesinin sebebi, kendi zamanına kadar genel geçer bütün anayasa hukuku kavramlarını<br />

sarsmış, tahtlarından etmiş. Şöyle diyor Du<strong>ve</strong>rger: “Siyasi partiler sistemini bilen, fakat<br />

klasik anayasa hukukunu bilmeyen bir kişi, eksik bir kişidir. Buna karşın klasik anayasa<br />

hukukunu bilen, ancak siyasi partiler sistemini bilmeyen biri kişi, yanlış bir kişidir.”<br />

Gördüğünüz üzere Du<strong>ve</strong>rger, siyasi partiler sistemine, klasik anayasa hukukundan çok<br />

daha fazla önem <strong>ve</strong>riyor, çünkü siyasi parti, toplumun gerçekliği. Anayasa hukuku<br />

dediğinizde, bu neticede insan tarafından yazılmış kurallar. Ama siyasi partiler toplumun<br />

içinde yaşıyor, toplumun içinden çıkıyor; toplumun kültürüyle, algılamalarıyla,<br />

dinamikleriyle doğrudan ilgili.<br />

Gelin, bu sözden yola çıkarak sizinle başkanlık sisteminin ne getirip ne götüreceğini<br />

konuşalım. Siyasi partiler sistemini bilerek yola çıkalım <strong>ve</strong> parlamentonun başkanı<br />

denetlemesini değerlendirelim. Başlarken dedim ya, başkanlık sistemi, denet <strong>ve</strong> dengeler<br />

sistemidir. Parlamento, başkanı denetler, başkan da parlamentonun bu gücünü kendi sahip<br />

olduğu yetkilerle dengeler.<br />

O bize istikrar getireceği söylenen başkanlık sisteminde, parlamentonun başkanı<br />

denetlemesi; bunu ikiye ayıralım, gayet matematiksel gidelim. Başkanın başka partiden,<br />

64<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

parlamentodaki çoğunluğun başka partiden olduğu bir yapıyı düşünelim, A şıkkı. B<br />

şıkkı da parlamentonun <strong>ve</strong> başkanın aynı siyasi partiden geldiğini düşünelim. Başkan<br />

<strong>ve</strong> parlamento siyasi partilerden <strong>ve</strong>ya her ikisi de aynı siyasi partiden, iki şık, bunu bir<br />

aklımızda tutalım, çünkü buna göre her şey değişecek.<br />

Sarf ettiğim şu cümleyi lütfen dikkatle dinleyin: Başkanlık sistemi, Amerika Birleşik<br />

Devletleri dışında ihraç edildiği hiçbir ülkede başarıyla uygulanmamıştır <strong>ve</strong> demokrasi<br />

getirmemiştir. Güney Amerika’nın tamamına diktatörlük getirmiştir <strong>ve</strong> çok ünlü<br />

Amerikalı anayasa hukukçularına göre, başta Juan Linz, “Başkanlık sistemi, Amerika<br />

Birleşik Devletlerinde her türlü teoriyi altüst edecek şekilde, nasıl olduğu biz hukukçular<br />

tarafından açıklanamayacak bir şekilde, bir şekilde yürümektedir <strong>ve</strong> biz bunu anayasa<br />

hukuku kurallarıyla açıklayamıyoruz.” İşte bu sebeple “Başkanlık sistemi ABD dışında<br />

hiçbir ülkede başarılı olmamıştır” demekte Juan Linz.<br />

Başkanlık sisteminde parlamento, başkanı denetleyecek dedik, değil mi Bunun için çok<br />

önemli bazı koşullar var, son derece önemli. Bu koşullar yerine getirilmeden geçilen<br />

bir başkanlık sistemi, ülkeye ne istikrar getirir, ne demokrasi getirir. Bu koşulların<br />

gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğini ise konuşmanın sonunda siz de söylersiniz, ben<br />

de söylerim.<br />

Olmazsa olmaz koşullardan biri, parti içinde disiplinin gevşek olmasıdır. Parti içi disiplini<br />

olan bir siyasi partiler sisteminde başkanlık sisteminin demokrasi getirme ihtimali yoktur.<br />

Ne demek bu Grup kararı olmayacak, siyasi parti belli yönde oy kullanılması gerektiğini<br />

millet<strong>ve</strong>killerine dikte etmeyecek. Her millet<strong>ve</strong>kili, kendi şahsi değerlendirmesine <strong>ve</strong> halka<br />

<strong>ve</strong>rdiği söze göre oy kullanacak. Yani siyasi parti liderinin ya da grup başkan<strong>ve</strong>kilinin<br />

kararıyla, talimatıyla millet<strong>ve</strong>killeri oy kullanmayacak. Sizler matematikçisiniz, sebepsonuç<br />

ilişkilerini en doğru kuran insanlarsınız. Bakın, başkanlık sistemi bunu getiriyor<br />

demiyorum, başkanlık sisteminin demokrasi getirmesi için bu gerekir diyorum. Yani<br />

başkanlık sistemi geldiğinde parti içi demokrasi ortadan kalkacak demedim, dikkat<br />

buyurun. Başkanlık sistemi getirildiğinde, parti içi disiplinin ortadan kaldırılması<br />

zorunludur dedim. Ama bakın, bu tartışma hiç yapılmıyor, “Başkanlık sistemini getirelim<br />

<strong>ve</strong> bunu da alelacele getirelim” bu kadar. Yine yapılmayacak bu tartışma.<br />

Referandumda herhangi bir sağlıklı tartışma yaptığımızı hatırlıyor musunuz Ben her<br />

gittiğim yerde bir oğlanı arıyorum, genç bir çocuk, siz hatırlıyorsunuzdur, şu otobüs<br />

duraklarında fotoğrafları çıkıyordu boy boy, hatırlayacaksınız Başkan; çok umutla,<br />

heyecanla diyordu ki, “Yurtdışına çıkış özgürlüğü geliyor bana” diyordu. Hatırlamadınız<br />

mı Bir bulsam, diyeceğim ki, “Yurtdışına çıkış özgürlüğün geldi mi aslanım senin”<br />

“Yurtdışına çıkış özgürlüğüm gelsin” diye -zaten kısıtlanmamıştı- sen <strong>ve</strong>rgi kaçakçılarına<br />

uygulanan yurtdışı çıkış yasağının kaldırılması için oy <strong>ve</strong>rdin. Yani matematiksel olarak<br />

sen, yurtdışına çıkmamak üzere oy <strong>ve</strong>rdin, çünkü senin yurtdışına çıkacak zaten paran yok<br />

<strong>ve</strong> olmamasını da kendi oyunla garantiledin. Senin yurtdışına çıkışını kim yasaklıyordu<br />

ki bugüne kadar..<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

65


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bir teyze vardı, “Pozitif ayrımcılık geliyor” diye heyecanla reklamlardaydı. Neyine geldi<br />

pozitif ayrımcılık Bugüne kadar Danıştayın <strong>ve</strong>ya Anayasa Mahkemesinin kadınlara<br />

<strong>ve</strong>ya çocuklara <strong>ve</strong>ya engellilere bir pozitif ayrımcılık getiren düzenlemeyi iptal ettiği<br />

vaki miydi, bir tane örnek var mıydı Anayasa hukukunun ilk dersinde öğrettiler, anayasa<br />

hukuku da hukuk fakültesi birinci sınıfta okutulur, böyle söyleyeyim; “Eşitlik, aynı<br />

durumda olanlar arasındaki eşitliktir. Farklı durumda olanların birbiriyle eşit olmasını<br />

zorlamak, eşitsizliği zorlamaktır” denilir. Zaten Anayasa Mahkemesi, hiçbir zaman<br />

kadın <strong>ve</strong> erkek açısından böyle bir mutlak eşitlik zorlaması içinde değildi ki. Anayasa<br />

hükümlerini doğru okursanız, zaten bir sorun yoktu.<br />

Bugüne kadar olan her şeyi “Yeni getirdik” diye propaganda yapıldı. Bugüne kadar yarım<br />

yamalak olan yargı bağımsızlığı yok edilirken kimse fark etmedi. Şimdi diyorlar ki, geçen<br />

gün duydum, çok hoşuma gitti, “Yolları yapmak için önce sökmek lazım.” Yani dedikleri<br />

şu mealen: “Yeni yollar döşemek için eski yolları sökmek lazım. Yargı bağımsızlığını<br />

getirmek için, önce yargı bağımsızlığını kökünden kazımak lazım.” Bu, bu demek, çok<br />

hoş, yeni söylem bu, “Yolları yapmak için eskileri kazımak lazım.”<br />

Yeri değil, ama bir de ufacık bir şiir: Ataol Behramoğlu diyor ki, o da mealen, yani<br />

aynen söyleyemeyeceğim; “Tek başınaydı / O da tek başınaydı / Beriki de tek başınaydı /<br />

aslında hepsi kendilerini tek başına sanıyorlardı / Tek başına milyonlarca kişiydiler / Ve<br />

kendilerini tek başına sandıkları için kazınıp gittiler.”<br />

Peki, parti içi disiplinin olmaması lazım dedim. Demokrasiyi doğru düzgün kurmayı<br />

<strong>ve</strong> içine sindirmeyi başarmamış, liderin talimatıyla seçilen, kim olursa olsun seçilecek<br />

yerden gösterildiğinde zaten seçilecek olan kişilerin biz parti içi demokrasi dışında <strong>ve</strong>ya<br />

disiplin dışında kendi şahsi tercihlerine göre Parlamentoda oy <strong>ve</strong>receklerini <strong>ve</strong>ya görüş<br />

beyan edeceklerini mi düşünüyoruz Bir sonraki seçimde aday gösterilmemeyi garanti<br />

etmek için herhalde… Görüyorsunuz, yani listenin herhangi bir yerinden, seçilecek<br />

yerden gösterildiğinde zaten seçiliyor. Bizim alışık olduğumuz siyasal partiler sistemi,<br />

seçim sistemi bu.<br />

Peki, bir başka şart daha söyleyeceğim size: Disiplinsiz parti dedim, disiplinsiz partiyi<br />

nasıl yaratırız İki seçim sistemi vardır, büyük sistem; çoğunluk sistemi <strong>ve</strong> çoğulcu<br />

sistem. Bugün çoğulcu sistem, nispi sistem. Başkanlık sisteminin olmazsa olmaz koşulu,<br />

dar bölge tek millet<strong>ve</strong>kili. Bunu getirmeye hazırlar mı Bakın, hiç konuşulmuyor. Bir<br />

bölgeden bir millet<strong>ve</strong>kili çıkacak, dolayısıyla o bölge de dar olacak. Neden Bir bölge<br />

bir millet<strong>ve</strong>kili çıkarıyorsa, seçmen oy <strong>ve</strong>rdiği kişinin kim olduğunu bilecek, oy <strong>ve</strong>rdiği<br />

kişinin kim olduğuna göre oy <strong>ve</strong>recek <strong>ve</strong> buna göre millet<strong>ve</strong>kili, dönüp liderine “Beni sen<br />

seçtirmedin ki, ben halka kendimi anlattım <strong>ve</strong> seçildim” diyecek. Dolayısıyla lidere karşı<br />

dik olacak.<br />

Peki, şimdi memleketinden size insan manzarası: Güneydoğuda bir ildeyim, bir duruşma<br />

için. Öyle hani vali konağına falan götürülüp oradan üni<strong>ve</strong>rsiteye, oradan bilmem neye<br />

falan değil, doğrudan doğruya halkın içi benimki. Hani bir protokol gezisi, görmen istenen<br />

şeylerin gösterildiği geziler değil. Bir seçim zamanı köyde manzara: Devlet eliyle seçim<br />

66<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

kurulunun önüne <strong>ve</strong>ya sandık kurulunun önüne “Şunlar mahpusta, bunlar askerde, bunlara<br />

oy çıkmasın sakın” denir. Ondan sonra kime ne kadar oy çıkacağını sandık kurulu kendi<br />

arasında belirler, <strong>ve</strong>rilen sözlere göre kâğıtlar işaretlenir, ardından il seçim kurulunda<br />

sandıklar açılınca bunlar kontrol edilir, sözler yerine getirilmiş mi bakılır. Mahpustakine<br />

<strong>ve</strong> askerdekine oy çıkarsa, tabii ayıp olur. Ne demiştik; dar bölge <strong>ve</strong> halkın oy <strong>ve</strong>rdiği<br />

adayı tanımasından söz ettik, değil mi O kadar çok şeyin değişmesinden söz ediyoruz ki,<br />

biz demokrasinin neresindeyiz<br />

Başkanlık sisteminin geçerli olduğu bir ülkede, millet<strong>ve</strong>kili seçimleri sırasında dar<br />

bölgede seçime giren adayların fon yaratacak imkânının olması gerekir. Çünkü siyasi<br />

partiden bağımsız olarak <strong>ve</strong>ya siyasi partinin kaynaklarından bağımsız olarak orada seçim<br />

yarışına girmek zorundadır. Siyasi partiden mali destekle eğer seçim yarışına girerse,<br />

partisine karşı dik olamaz. Partisine karşı dik olabilmesi için kendi fonunu kendisinin<br />

yaratması gerekir. Yani müteahhidinden, işadamından, osundan busundan şusundan para<br />

toplayacaktır <strong>ve</strong> bunu yaparken şu kültürün yerleşmiş olması zorunludur: “Bana, fonuma<br />

kaynak aktarana ben hukuk dışında hiçbir şey yapmakla yükümlü değilim.” Sizce var mı<br />

bu kültür Yani hem seçilmek için fonu ülkedeki para kaynaklarından toplayacaksınız,<br />

şeffaflık olmayacak, siyasi ahlak yasanız <strong>ve</strong> uygulamanız olmayacak <strong>ve</strong> bu şekilde bir<br />

fon yaratıp, ondan sonra namuslu siyaset peşinde koşacaksınız; imkân görüyor musunuz<br />

Yani geçtim demekle olmuyor dostlar.<br />

İstikrar getirir mi Amerika Birleşik Devletleri, benim bildiğim kadarıyla bir tanesi çok<br />

yeni aştılar, bir tanesi de kilitlendi, iki çok büyük siyasi kriz yaşadı. Bir tanesi Bush<br />

dönemindeydi. Denet <strong>ve</strong> denge sistemi dedim ya, Kongre, Başkanı sıkıştırmak için bütçeyi<br />

onaylamadı. Bütçeyi onaylamayınca, bütün federal memurlar maaşsız kaldı <strong>ve</strong> tamamı<br />

elçilikler dahil olmak üzere zorunlu izne çıkarıldı, ama çok kısa sürede çözüldü. Düşünün,<br />

Türkiye’de başkan bir siyasi partiden, Parlamentodaki çoğunluk diğer siyasi partiden.<br />

Toplumsal uzlaşma, yapıcı diyalog, hoşgörü, siyasi sorumluluk, özür dileme kültürü, âli<br />

menfaatler söz konusu olduğunda siyasi düşünceleri bir kenara bırakıp, el sıkışıp hedefe<br />

doğru yürümek birlikteliği, bütün bunların olmadığı bir toplumda siz, başkan bir partiden,<br />

çoğunluk bir başka partiden <strong>ve</strong> dengelemesinden söz ediyorsunuz, değil mi Bunun adı<br />

denetim olmaz, bunun adı her fırsatta köşeye sıkıştırmak olur. İstikrar getirir mİ<br />

12 Eylül Anayasası Kenan Evren’e göre yazılmıştı. Daha sonra değiştirilene kadar<br />

Türkiye’nin çok canı yandı. Bu sefer kim için anayasa yazacağız; bir kişiye göre mi,<br />

adamına göre mi yazacağız Aynı partiden olduğunu düşünelim; aynı partiden olduğunda<br />

da biraz önce saydığım özelliklerin hiçbiri bizim toplumsal yapımızda maalesef<br />

bulunmadığından, biz demokrasi yolculuğuna 100 sene önce çıktığımızdan, 1215’e<br />

maalesef demokrasi yolculuğumuzu götüremediğimizden <strong>ve</strong> açıkçası bunu yapan da<br />

dünyada çok az devlet olduğundan, başkanlık sistemi nasıl ki Amerika Birleşik Devletleri<br />

dışında hiçbir ülkeye demokrasi getirmemişse, Türkiye’de de getirme ihtimali yoktur.<br />

Son olarak bir şey söyleyeceğim, sonra kapatacağım: Bu başkanlık sisteminin sakıncasıdır<br />

Türkiye açısından, ancak öyle sanıyorum ki zaten Cumhurbaşkanının halk tarafından<br />

seçilmesini referandumda yine bir demagojiyle kabul ettiğimiz günden bu yana güncel<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

67


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

olarak tehlike kapımızdadır. Bu da başkanlık için yapılacak seçimlerin Türkiye’yi çok<br />

hızlı bir bölünmenin eşiğine getireceği endişesidir.<br />

Şöyle ifade edeyim: Bir kere ben sonuna kadar demokrasiden, tam demokrasiden, bütün<br />

kurumlarıyla, kurallarıyla işleyen bir demokrasiden yanayım <strong>ve</strong> herhangi bir yanlış anlama<br />

olmasın diye artık genellikle konuşmalarıma çok basit bir cümleyle başlıyorum, “Darbe<br />

kötüdür” diyorum. Çünkü ondan sonra yaptığım bütün eleştirileri, “Sen darbecisin”<br />

şeklindeki bir salvoyla karşıladıklarından, ilk söylediğim şey, “Bak, anla, darbe<br />

kötüdür, darbe tehlikelidir. Darbe, topluma, demokrasiye karşı işlenmiş en büyük suçtur,<br />

anladın mı” Anladığına dair bir sinyal aldığımda devam ediyorum. Çünkü hukukun<br />

katledilmesini, usulsüzlükleri, temel insan haklarının, evrensel hukuk kurallarının yok<br />

edilmesini eleştirdiğinizde, iki şey söyleniyor: “Ama dokunulmazlara dokunuldu” bunun<br />

açılımı biraz önce ifade ettim, “Önce yolları kazıyın, sonra yapın” şeklinde çok güzel bir<br />

müteahhit benzetmesi. Bir de bunların söyleyince, “Ama ekonomi çok iyi.” Dolayısıyla<br />

ben “Darbe kötüdür” diye başlıyorum bütün cümlelere, karşılığı “Demokrasi iyidir.”<br />

Sonuna kadar demokrasi kuşkusuz, ama bölünmeden demokrasi. Yaşayan her bireye, her<br />

vatandaşa haklarını mücadele etmeksizin <strong>ve</strong>ren tam bir demokrasi, ama bölünmeden.<br />

Bakınız, aksini düşünebilirsiniz, ama ben endişe ediyorum, bu bana mahsus bir endişe<br />

de değil, daha önce başka ülkelerde de denenmiş bir yöntemdir bu, ortaya sandığı<br />

koyduğunuzda <strong>ve</strong> bir kişinin seçilmesi için o sandığı koyduğunuzda, ülkeyi belli bir<br />

çizgiden ikiye böldüğünüzü biliyor musunuz Çünkü Parlamento seçimlerini yaparken<br />

sonuç itibariyle her partiden temsilciler, aşağı yukarı barajı geçenler Parlamentoya giriyor.<br />

Ama bir kişi seçiyorsanız, bir bölgeden sadece bir oy fazla alması yetiyor.<br />

Yüksek Seçim Kurulunun gözetiminde tam bir seçim gü<strong>ve</strong>nliği sağlayarak kurallarıyla,<br />

ilkeleriyle bir seçim yapıyorsunuz. Şimdi size soruyorum: Bu seçimde bölünme düşüncesi<br />

içinde olanlar, topluca belli bir kişiyi oylarlarsa, Türkiye’nin kalanı da diğer kişi üstünde<br />

uzlaşırsa, gayet basit; yasal değil, ama dünyada meşruiyeti olacak bir yeni lideri oylamış<br />

oluyorsunuz. Yani sandıktan iki lider çıkıyor; bir Türkiye Cumhuriyetinin başkanı, ikincisi<br />

Türkiye Cumhuriyetinin başkanıyla masaya oturacak, Avrupa’nın tanıyacağı meşru bir<br />

pazarlıkçı lider. Demedi demeyin.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Biz de teşekkür ederiz her 3 katılımcı dostumuza.<br />

Bizden sonra da bir toplantı var, onun zamanını almamak için 3-5 tane sorudan fazla<br />

soru almak istemiyorum. Bu soruları arkadaşlarımız yanıtlayacak, ama sorular da<br />

böyle yeniden bilgilerimizi paylaşmak değil, sadece soru niteliğinde olursa, zamanı iyi<br />

kullanmış oluruz.<br />

Soru sormak isteyen var mı Hepimiz ikna olduk mu anlatılanlardan<br />

Buyurun.<br />

68<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Av. HATİCE TAŞTAN- Öncelikle bu seçkin topluluk içerisinde bulunmaktan dolayı çok<br />

memnunum. Yargı bağlamında açıklamalar için de çok teşekkür ederim. Ama başkanlık<br />

sisteminde anlaşılıyor ki bu bize özgü bir başkanlık sistemi olacak, yani dünyanın genel<br />

geçer bildiği bir başkanlık sistemi değil, Türk usulü şeklinde bir başkanlık sistemi.<br />

Yürütme ayağı anlatıldı, ama yeni başkanlık sisteminde yüksek mahkemelerin durumu <strong>ve</strong><br />

yargı ne olacak Sanıyorum orada da bir değişiklik olacak; daha mı iyi olur, daha mı kötü<br />

olur Bu konuda biraz açıklama olursa, Sevgili Başkanımdan özellikle, sevinirim.<br />

Saygılar sunuyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

Merhabalar.<br />

SORU- Emine Hanıma olacak: Faşizm, başkalarının nasıl yaşayacağına, ne zaman<br />

öleceğine, kısaca hangi hayatların yaşanmaya değer olduğuna karar <strong>ve</strong>rmektir. Adım<br />

adım otoriter bir rejime sürüklenen ülkemde bu dönüşüm, sadece <strong>ve</strong> sadece AKP’nin<br />

gerçekleştirebildiği bir proje midir<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Ben de teşekkür ederim.<br />

Ben ikinci soruyu şöyle algıladım: “Bu süreç sadece AKP’nin kendi içerisinden bu süreci<br />

mi yönlendiriyor, başka etkenler de var mıdır” Bir de faşizm tanımlaması oldu. Doğru<br />

mu anladık soruyu E<strong>ve</strong>t. Gerek bu soruyu, gerekse diğer soruyu 3 arkadaşıma da ben<br />

yönlendiriyorum. Onların yanıtını aldıktan sonra panelimizi kapatalım.<br />

Kamer Beyden başlayalım.<br />

KAMER GENÇ- Teşekkür ederim.<br />

Efendim, tabii başkanlık sistemi yepyeni bir yönetim biçimi. Yani başkanlık sistemine<br />

gittiği zaman yargısı da değişecek, yürütmesi de değişecek, yasaması da değişecek. Metin<br />

Bey ayrıntılı açıkladı, yani orada seçim sistemi değişecek. Bir defa Türkiye Cumhuriyeti<br />

Devletinin yapısı, başkanlık sistemine uymayan bir yapıdır. Türkiye’de çeşitli inançtan<br />

insanlar var, çeşitli ırkta insanlar var. Başkanlık sistemi Türkiye’yi bölmeye götürür, bunu<br />

Metin Bey de zaten ayrıntılı olarak izah etti.<br />

Tayyip Bey, gündem bulmadığı için, zaten olaylar karşısında aciz kalmış bir insan, 9<br />

senedir Türkiye’ye <strong>ve</strong>receği de bir şey olmadığı için, birileri kendisine birtakım fantezi<br />

fikirler atıyor ortaya. Zaten onun da hesabında bunları uygulamak yok, ama seçime<br />

giderken milletin önüne müphem bir konu atıp “Tayyip Bey gelirse böyle yapar” gibi<br />

bir şey. Yoksa Tayyip Beyin bu millete <strong>ve</strong>receği fazla bir şey yok. Başkanlık sistemine<br />

öteden beri de ben karşısındayım, Türkiye’ye uymayan bir sistem, Türkiye’yi bölmeye<br />

götürecek bir sistem.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

69


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Zaten belli bir kültür yapısı olmayan, belli bir siyasi yapısı olmayan ülkemizde, bence<br />

başkanlık sistemini tartışmak bile gereksiz bir olay. Bu memleketin gerçek menfaatini,<br />

vatandaşın gerçek menfaatini <strong>ve</strong> bu memleketin demokratik kurallar içerisinde<br />

yönetilmesini isteyen kişiler, bence başkanlık sistemini ne gündeme getirirler ne de<br />

tartışırlar. Çünkü tek kişinin yönetimi görülmüştür ki dünyada, dikta rejimidir. Bizde<br />

de zaten insanlar hele halkın oyunu alarak bir yere geldiği zaman, “En büyük benim”<br />

diyor, sorumsuzluk duygusu içinde her türlü dikta yönetimini uygulamak için gayret<br />

sarf edecektir. Onun için ben bunu tasvip etmiyorum, böyle bir tartışmanın pek fayda<br />

getireceğine de inanmıyorum. AKP’nin de bunu getireceğine inanmıyorum. AKP’nin<br />

Türkiye’ye getirmek istediği başkanlık sistemi değil de şeriat hukuku sistemi. Zaten<br />

AKP’li <strong>ve</strong> ondan önceki parti millet<strong>ve</strong>killeriyle biz Parlamentoda tartışırken, diyorlar ki,<br />

“Biz Müslüman değil miyiz; Müslüman’ız. Anayasaya, kanunlara gerek yok, Kur’an’a<br />

göre yönetilelim.” Bunların hedefinde olan bu, yani Kur’an’a göre bu memleketi<br />

yönetmektir. O da bir nevi işte dini baz alarak getirilmek istenen bir tek kişi idaresidir. O<br />

bakımdan ben bunu böyle anlıyorum.<br />

İkincisi, AKP zaten faşizan bir yönetim kurmuştur Türkiye’de. Ben uzun uzadıya anlattım,<br />

yani Tayyip Erdoğan’ın bugün Parlamentoya getirdiği en keyfi, en gerçekten suistimallere<br />

el<strong>ve</strong>rişli kanunlar karşısında 327 millet<strong>ve</strong>kilinden bir tanesi karşı çıkmamıştır. Dolayısıyla<br />

zaten Türkiye’de AKP faşizmi vardır. AKP zamanında devletin kaynakları tarumar<br />

edilmiştir, yolsuzluklar yapılmıştır <strong>ve</strong> bu yolsuzlukları yapanlar da peyderpey her gün<br />

kanun getirilmiştir. Yani bu 4 senedir kendileriyle beraber çalışıyorum, Allah rızası için<br />

Türkiye’de işsizliği çözmek için, yolsuzluğu önlemek için, üretimi artırmak için hiçbir<br />

kanun çıkmamıştır. Belediyede yapılan yolsuzluklar nedeniyle belediye başkanlarına,<br />

yolsuzluğu yapanlara af getirmek, görevi suistimal eden kamu yöneticilerine af getirmek;<br />

son biliyorsunuz, görevi ihmal <strong>ve</strong> suistimal eden kişilerin Ceza Kanunundaki cezası galiba<br />

1 yıl 3 yıl arasındaydı, şimdi rakamı tam hatırlamıyorum, bunu 6 aydan 1 yıla indirdiler. 6<br />

aya indirmekteki maksadı, 6 ay ceza <strong>ve</strong>rildi mi o paraya çevriliyor. Dolayısıyla “İstediğiniz<br />

kadar görevinizi suistimal edin” diye, bu tabii devlet için çok önemli düzenleme <strong>ve</strong> devleti<br />

yöneten kişileri hırsızlık yapmaya teşvik eden bir durumdur.<br />

İşte AKP’nin Türkiye için öngördüğü sistem budur, halkın demokrasiye kavuşması,<br />

halkın hak arama özgürlüğünden yararlanması, bağımsız mahkemelerin olması, Tayyip<br />

Erdoğan’ın kabul etmeyeceği bir durumdur. Bu itibarla vatandaşların bunu bilmesini<br />

defalarca söylüyoruz, Parlamentoda söyledik, yüzlerine de söyledik. En son Parlamentoda<br />

yaptığım konuşmada, millet<strong>ve</strong>killerine “Bakın, siz 327 kişisiniz. Bana göre millet<strong>ve</strong>kilinin<br />

parmağı, şerefli <strong>ve</strong> namuslu düzenlemeler yapmak için kalkar.”<br />

Bir Yetki Kanunu getirdiler, Yetki Kanununda Hükümete yetki <strong>ve</strong>rdiler. Bu Yetki<br />

Kanunu, kamu hizmetlerinin etkin <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rimli işletebilmesi için Hükümete bir yetki<br />

<strong>ve</strong>riyor. Bakanlıkları feshedecek, yeniden yapacak, bu arada istediği kamu görevlisinin<br />

görevine son <strong>ve</strong>recek. “Peki, Türkiye’deki hukuk sisteminde, Personel Kanununda hangi<br />

kamu görevlisinin hangi şartlar altında görevine son <strong>ve</strong>rileceği yazılıdır. Bunu bir tarafa<br />

koyup da durup dururken bir kamu görevlisinin görevine son <strong>ve</strong>rmek, namuslu <strong>ve</strong> şerefli<br />

70<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

insanların tercih edeceği bir durum mudur Böyle bir kanuna parmak kaldırmak, namuslu<br />

<strong>ve</strong> şerefli bir millet<strong>ve</strong>kilinin tercih edeceği bir durum mudur” dedim. Daha ne diyelim<br />

arkadaşlar Bunları artık orada söyledik.<br />

Anayasa Mahkemesine öyle imtiyazlar getirdiler ki, bugün yüksek mahkemelerde<br />

hâkimlerin aldığı maaşların iki mislini getirdiler. Hepsinin altına kırmızı plakalı araba<br />

<strong>ve</strong>rdiler, her birisine en lüks lojman tutma hakkını tanıdılar, kırmızı pasaport <strong>ve</strong>rdiler.<br />

Bir de Haşim Kılıç rahat hareket etsin diye, şu anda Anayasa Mahkemesinde müdür<br />

statüsünde olan bütün müdürlerine görevine son <strong>ve</strong>rdiler. Haşim Bey isterse, kim Haşim<br />

Beyin gönlünü hoş ederse, onu tekrar aynı göre<strong>ve</strong> atayacak, ötekileri dışarı atacak. Bundan<br />

daha âlâ dikta rejimi olur mu arkadaşlar Bunları dinlersiniz, yani yeniden Tayyip geldiği<br />

zaman, hiçbir kamu görevlisinin gü<strong>ve</strong>nliği kalmayacak. İstediğinin görevine son <strong>ve</strong>recek,<br />

istediğini istediği yere sürecek. Kanunla düzenleme yaptılar. Bunlar tabii Parlamentoda<br />

okunmadan geçiriliyor, yani bu kanunlar tartışmadan geçiriliyor. Tartışılsa ne olacak, yani<br />

koyunun kavalı dinlemesi gibi, AKP’li millet<strong>ve</strong>killerinin büyük bir kısmı dinliyor bunu.<br />

Ondan sonra biliyorsunuz, birisi de dedi ki, “Bizim liderimiz Tayyip kendini yardan atsa,<br />

biz de arkasından yardan atarız.” Yani çok vahim bir durum, bunları laflarla, kelimelerle<br />

ifade etmek çok zor olduğu için, şimdilik bu kadarını belirtmek istedim.<br />

Hepinize saygılar sunuyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Emine Hanım; buyurun.<br />

EMİNE ÜLKER TARHAN- Teşekkür ederim sorunuz için.<br />

Faşizmin bir tanımını yaptınız, aslında benim de katıldığım bir tanım, çünkü bize onların<br />

dayattığını yaşamamaya sizi da<strong>ve</strong>t ettim. Bize dayatılan bir yaşam var, onunla karşı<br />

karşıyayız. Aslında bunun taammüden gerçekleştiğini düşünüyorum. Hukukta bir deyim<br />

vardır, “taammüden” diye; ön hazırlıklarını yaparsınız, epey uğraşırsınız, birtakım hazırlık<br />

hareketlerini tamamlarsınız, düşünürsünüz, yani aniden gerçekleşmiş bir eylemden daha<br />

korkutucudur taammüden gerçekleşenler. Ani bir öfkeyle hareket etmezsiniz, yıllarca,<br />

günlerce, aylarca duruma göre bu suçun hazırlıklarını yaparsınız.<br />

Aslında karşılaştığımız tabloyu ben buna benzetiyorum biraz. Biz inanın, sınır boylarında,<br />

Türkiye’nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her yerde çalışmış insanlarız.<br />

O, 75 metrekarelik lojmanlarda bazen geceleri sorgulardan çıkıp evimize tek başınıza<br />

giderseniz o sokaklarda, son derece yorucu, son derece ağır sorumluluk gerektiren bir<br />

iştir. Bir insanın bir gece bile tutuklu kalmasına neden olmak, o kararı <strong>ve</strong>rmek gerçekten<br />

çok ağırdır. Aynı sokaklarda bir baktık ki, 7-8 yıl öncesi itibariyle pahalı takım elbiseler,<br />

zırhlı araçlarla gezen birtakım insanların bu ülkeyi dönüştürmeye çalıştığını fark ettik.<br />

Gün gün adım adım taammüden gerçekleşti bu dönüşüm, bunu yargıçlar olarak izledik.<br />

Bu dönüşümü sağlamanın muhakkak nedenleri vardı. Bize başkanlık sistemi önerenlerin<br />

asıl amacının bence demokrasi olmadığı çok açık, çünkü gün gün gerçekleşti. Bir adım<br />

atıldı, bir adım daha atıldı. Bizim o küçücük 75 metrekarelik lojmanlarımız birden bire<br />

karton kulelere, yüksek kulelere dönüştü <strong>ve</strong> yargıçlar birden bire statükonun temsilcisi<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

71


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

haline geli<strong>ve</strong>rdiler. Bu söylemlerle halk her gün zehirlendi, her gün halk nezdinde<br />

bizim gü<strong>ve</strong>nilirliğimiz aşındırıldı. Bunu günlerce, yıllarca yaşadık <strong>ve</strong> son aşamada da<br />

o hazırlık hareketlerinin sonunda artık belki de son darbeydi bu anayasa değişiklikleri.<br />

O yüzden inanın 40 şehir gezdim, kasaba, şehir, köy belki gezmedim, ama anlatmaya<br />

çalıştım insanlara, “Çok ağır bir tehlike altındasınız, bir diktatörlük tehdidi altındasınız”<br />

diye. Sanıyorum biz bunu başaramadık, bundan ötürü üzgünüm. O öngörülerin her gün<br />

gerçekleşmesinden ötürü inanın çok üzgünüm.<br />

Ne yazık ki dünyanın belki en güzel, ama en talihsiz coğrafyasında yaşama şanssızlığına<br />

sahibiz; belki de talihine, şansına sahibiz, Anadolu’da yaşıyoruz. Anadolu, dünyanın en<br />

zengin enerji kaynaklarının Batıya köprüsü olan bir yer, biliyorsunuz. Belki Türkiye’nin<br />

36 parçaya bölünerek bağnaz coğrafyalara tabii kılınmasını, yönünü o tarafa dönmesini<br />

isteyen, daha kolay yönetilebileceğini isteyen güçler var, bunu hepimiz biliyoruz,<br />

duyularımızla bunu hissediyoruz. Yönünü demokrasiye, insan haklarına <strong>ve</strong> evrensel<br />

hukuka değil, o bağnaz coğrafyalara çevirmiş birisi tarafından yönetilmemiz isteniyor,<br />

o açık, onu görüyoruz. Bu tek kişinin işi olamaz, bunun total bir proje olduğunu ben de<br />

düşünüyorum, muhakkak öyle, ama emperyalizme karşı şanlı bir direniş gerçekleştirmiş<br />

bu halk, örnek bir direniş gerçekleştirmiş. Ben, bu ulusun faşizme karşı da, emperyalizme<br />

karşı da ikinci bir şanlı direniş gerçekleştireceğinden eminim, bundan eminim <strong>ve</strong> bunun<br />

için çalışmaya, bu mücadelenin bir parçası olmaya sonuna kadar kararlıyım.<br />

Çok teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Buyurun.<br />

Prof. Dr. METİN FEYZİOĞLU- Bu kadar güzel sözlerin üstüne, çok fazla uzatmadan,<br />

Hatice Hanıma cevap <strong>ve</strong>rmek istiyorum.<br />

Demiştim ki size değerli dostlar, 12 Eylül Anayasası Kenan Evren için yazılmıştır. 12<br />

Eylül Anayasasında, aslında parlamenter demokrasilerde olmayan, başkanlık sistemine<br />

yakın hükümler vardır.<br />

Şöyle bir düşünün, YÖK başkanını Cumhurbaşkanı tayin eder, rektörleri Cumhurbaşkanı<br />

atar, yüksek bürokratlar Cumhurbaşkanının imzasıyla atanır falan… Bugün doğrudan<br />

HSYK’ya, Anayasa Mahkemesine üye seçiyor, o zaman da seçiyordu.<br />

Size bir sorum var: Referandum sürecinde bu ülkenin üni<strong>ve</strong>rsitelerinin öyle ya da böyle<br />

değerlendirme yaptığını hatırlayanınız var mı Öyle ya da böyle, “E<strong>ve</strong>t” dese de saygı<br />

duyacağım, “Hayır” dese de saygı duyacağım, çünkü üni<strong>ve</strong>rsitedir, bir bilimsel <strong>ve</strong>riye<br />

dayanarak çıkıp bir değerlendirme yapıyordur. Ama bu ülkenin üni<strong>ve</strong>rsiteleri konuşmadı.<br />

Sanki Türk toplumunun önündeki tercih, öyle Mera Kanununun ek 3. maddesinin B<br />

fıkrasının değişikliğiymiş gibi kayıtsız kaldılar. Oysa gelecek 100 senemizi, 150 senemizi,<br />

daha doğmamış torunlarımızın çocuklarını etkileyecek bir düzenleme yapılırken, ülkemin<br />

üni<strong>ve</strong>rsiteleri sessiz kaldı.<br />

Acaba bu sessizliğin sebeplerinden biri, rektörlerin demokratik usullerle seçilmeyip, siyasi<br />

iktidarın elinde şekillenen YÖK Genel Kurulunun belirlediği listeden Cumhurbaşkanının<br />

72<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

atama yapması olabilir mi Bakın, bu bir kültür meselesidir. Dedim ya size, Amerika Birleşik<br />

Devletlerinde başkanlık sistemi, anayasa hukukçularını da şaşırtır şekilde, bilinmedik<br />

şekilde, “Nasıl oluyor biz de bilmiyoruz” dedirtecek şekilde işliyor. Enteresandır, yüksek<br />

mahkemeye Amerikan başkanı atama için öneri getiriyor <strong>ve</strong> Kongrede onaylanıyor,<br />

ikisi de siyasi. Ama hemşehricilik kültürünün olmadığı, bölgecilik kültürünün olmadığı,<br />

<strong>ve</strong>fanın ancak hukuk kuralları <strong>ve</strong> ahlak kuralları çerçe<strong>ve</strong>sinde işlediği bir yapı söz konusu<br />

eğer olursa, Cumhuriyetçi başkanın getirdiği bir yasayı Cumhuriyetçi başkan tarafından<br />

atanmış yüksek hâkim, iptal için oy kullanıyor. Çok da gözümde büyütmüyorum o<br />

sistemi, öyle bir şey yok ya da o kültürü de çok fazla büyütmüyorum, ama şu bir gerçek:<br />

Demokrasi yolculuğuna eğer birileri sizden 400 sene önce çıktıysa, doğal olarak birtakım<br />

toplumsal, kültürel farklar olacak.<br />

Bizde nasıl işler, tabii bunu bilmiyoruz. Bu da bir çılgın proje midir; herhangi bir fikrim<br />

yok. Çünkü anayasa değişikliklerini biliyorsunuz, bir ekip hazırlıyor. Ardından tıpkı<br />

Mera Kanunu gibi ilgili kurum <strong>ve</strong> kuruluşlara gönderiyor. “15 gün içerisinde mutlaka<br />

görüşlerinizi bildirin, yasalaştırıyoruz” diye talimat <strong>ve</strong>riyor. Bildirdiğiniz görüşler hiçbir<br />

şekilde okunmuyor. Ardından sanki çok gecikilmiş de bir tren kaçıyormuşçasına can<br />

havliyle böyle 1-2 aya sıkıştırılmış bir süreçte temel kanununuz değişi<strong>ve</strong>riyor. Dolayısıyla<br />

herhalde anayasa değişikliğinin <strong>ve</strong>ya yeni anayasanın ne getireceğini biz de son anda<br />

görürüz. Herhangi bir toplumsal uzlaşı içinde, bu zihniyette olunacağını sanmıyorum.<br />

Çok teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; bu değerli konuşmacıları dinlerken Nasrettin Hoca<br />

hikâyesi geldi aklıma. Nasrettin Hoca parasını kaybetmiş ahırda, ararmış onu evin<br />

avlusunda. Görenler sormuşlar, “Hoca, sen bu parayı ahırda kaybetmedin mi” “E<strong>ve</strong>t”<br />

demiş. “Niye avluda arıyorsun” “Burası daha aydınlık” demiş. Biz de aslında sorunu<br />

biliyoruz, sorunu tanıyoruz, ama yapay gündemlerle “Burası daha aydınlık” diye bizleri<br />

kandırmaya çalışan değişik merkezlerden hareketle hep doğru yerde tartıştırmıyorlar. Biz<br />

sorunu biliyoruz, tanıyoruz, tanıyanları, bilenleri biliyoruz. Yolumuz aydınlık olsun.<br />

Hepinize katıldığınız için teşekkür ediyorum. Hem sizlere, hem değerli panelistlere kolay<br />

gelsin. İyi günler.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

73


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

74<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

I. OTURUM<br />

KAMU KURUMU PROJELERİ<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

(Kurultay Başkanı / İTÜ Rektörü)<br />

18 Nisan 2011<br />

KONUKLAR:<br />

Cihangir AYDÖNER<br />

Cemil CANDAŞ<br />

Etem AKGÜNDÜZ<br />

Sedat BAKICI<br />

Ali TÜRKEZER<br />

Mehmet SİMAV<br />

Erdinç SEZEN<br />

Ahmet DİRENÇ<br />

Mustafa KURT,<br />

Onur LENK<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

75


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

76<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SUNUCU- “Kamu Kurumu Projeleri” Oturumunu yönetmek üzere İstanbul Teknik<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesi Rektörü <strong>ve</strong> Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Muhammed Şahin’i da<strong>ve</strong>t<br />

ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI (Prof. Dr. Muhammed Şahin)- Değerli konuklar, değerli<br />

meslektaşlar, sevgili öğrenciler; “Kamu Kurumu Projeleri” Oturumuna hoş geldiniz.<br />

5 konuşmacımız var, onları sırası geldikçe tanıtacağım. Programa göre yarım saat<br />

gecikmeli başlıyoruz. Bu nedenle toplamda planlanan konuşma süresi, sorular da dahil<br />

25 dakika olarak düşünülüyordu. Konuşmacılardan bunu her şey dahil 20 dakikaya<br />

indirmelerini rica ediyorum, çünkü arkasından poster sunumu var, yani poster sunumu<br />

heba etmeyelim.<br />

Birinci konuşmacıyı çağırıyorum; “TÜBİTAK MAM Çevre Enstitüsünde Gerçekleştirilen<br />

CBS Tabanlı Projeleri” sunmak üzere Cihangir Aydöner’i mikrofona da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

Kendisi 1974 yılında Gümüşhane’de doğdu, 94 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi Jeodezi <strong>ve</strong><br />

Fotogrametri Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. 2005 yılında yine İTÜ’den doktora<br />

aldı. 15 yıldır TÜBİTAK MAM’da çalışıyor.<br />

E<strong>ve</strong>t, mikrofon sizin.<br />

CİHANGİR AYDÖNER- Teşekkür ediyorum Sayın Hocam.<br />

Sözlerime başlamadan önce, bu kurultayın düzenlenmesinde başta <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong><br />

Mühendisleri Odası olmak üzere, emeği geçen tüm arkadaşlarıma <strong>ve</strong> meslektaşlarıma<br />

ayrı ayrı teşekkür ediyorum.<br />

TÜBİTAK MAM Çevre Enstitüsü’nde CBS tabanlı projelere 2005 yılı itibariyle başlandı.<br />

Daha önce yine TÜBİTAK MAM’da, 1996-2000 yılları arasında Bilişim Teknolojileri<br />

Enstitüsü’nde, 2000-2005 yılları arasında Yer <strong>ve</strong> Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde farklı<br />

konularda CBS tabanlı çok sayıda proje yapılmıştır.<br />

Sunumumda Çevre Enstitüsü’nde gerçekleştirilen UA <strong>ve</strong> CBS tabanlı 3-4 projeden<br />

bahsedeceğim. İlerleyen slaytlarda detaylı olarak değineceğim bu projeler sırasıyla;<br />

İçme Suyu Barajlarında Uzaktan Algılama Yöntemleriyle Su Kalitesi <strong>Harita</strong>lama<br />

Projesi, Sapanca Gölünün Öncelikli Kirlilik Kaynaklarına Özgü Kontrol Teknolojilerinin<br />

Araştırılıp Geliştirilerek Göl Havzası İçin Uyarlanması, Havza Koruma Eylem Planlarının<br />

Hazırlanması <strong>ve</strong> Acil Müdahale Merkezlerinin Oluşturulması <strong>ve</strong> Muhtelif Denizlerimizde<br />

Mevcut Durumun Tespiti İçin Fizibilite Çalışması.<br />

Projeler öncesinde TÜBİTAK MAM Çevre Enstitüsü hakkında genel bazı bilgileri <strong>ve</strong>rmek<br />

istiyorum. Görev, ülküsü slaytta. Görev olarak çevre teknolojileri alanındaki ihtiyaçları<br />

karşılamak üzere uygulamalı araştırmalar yaparak bilgi <strong>ve</strong> teknoloji üretmek <strong>ve</strong> toplum<br />

hizmetine sunmak. Ülkü, çevre teknolojilerine yön <strong>ve</strong>ren uygulamalı araştırma merkezi<br />

olmak. Yine Çevre Enstitüsünün kalite politikasını ekranda görüyorsunuz; TÜBİTAK<br />

MAM’ın kalite <strong>ve</strong> çevre politikası doğrultusunda en üst düzeyde başarıyı yakalamak <strong>ve</strong><br />

yaratıcılığı geliştirmek için var olan uzmanlık alanlarında çalışmalar yapan, yeni uzmanlık<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

77


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

alanları <strong>ve</strong> teknolojiler geliştiren, ülkemizin rekabet gücünü artırarak toplumun refahına<br />

<strong>ve</strong> ekonomiye katma değer sağlayan Bilim <strong>ve</strong> Teknoloji Enstitüsü olmak.<br />

Kalite belgelerine baktığımızda, 2003 yılında bir Ulusal Kalite Başarı Ödülü var.<br />

Enstitüde şu an itibariyle 4 tane toplam laboratuar <strong>ve</strong> burada 150 adet parametre akredite<br />

edilmiştir. Yapılanma şemamız; Enstitü <strong>ve</strong> TÜBİTAK MAM altında Enstitü müdürü <strong>ve</strong><br />

Enstitü Kurulu, Danışma Kurulu <strong>ve</strong> müdür yardımcıları, onun altında stratejik iş birimleri<br />

söz konusu.<br />

Personel profilimize baktığımızda, şu an itibariyle belirtilen uzmanlık alanlarında 75<br />

personel var. Aslında ben Çevre Enstitüsüne geçmeden önce, hiçbir jeodezi <strong>ve</strong> fotogrametri<br />

mühendisi Enstitüde bulunmuyordu. Oradaki proje potansiyeline bakıldığında, aslında<br />

özellikle bir jeodezi <strong>ve</strong> fotogrametri mühendisinin ihtiyacını onlar da gördüler <strong>ve</strong> birlikte<br />

çok iyi projeler gerçekleştirdik.<br />

Enstitüde; Su, Atık Su Birimi, Deniz <strong>ve</strong> İç Sular Birimi, Hava Kalitesi Birimi <strong>ve</strong> Katı <strong>ve</strong><br />

Tehlikeli Atık Birimi olmak üzere 4 farklı iş birimi var. Her biri içerisinde CBS tabanlı<br />

projelerimiz söz konusu.<br />

İlk projemiz, Deniz <strong>ve</strong> İç Sular Stratejik İş Birimiyle birlikte yaptığımız bir proje. Uzaktan<br />

algılama yöntemleri kullanılarak, aynı zamanda gölden, içme suyu barajlarından alınan<br />

örneklemeler laboratuar ortamlarında değerlendirilerek klorofil A, askıda katı madde,<br />

seki disk <strong>ve</strong> toplam fosfat durumunu gösteren haritalar üretilmiştir. Bu amaçla ilk önce<br />

literatür taraması yaptık. Bu literatür taramasında gördük ki, özellikle görünür <strong>ve</strong> yakın<br />

kızılötesi bölgelerinde algılama yapan Landsat’ın ilk 4 bandının su kalite parametreleriyle<br />

bir ilişki içerisinde olduğunu tespit ettik. Bu ilişkiden, maksimum korelasyonu sağlayan<br />

ifadeler oluşturuldu. Neydi bu ifadeler Klorofil için, seki disk için, toplam fosfat için<br />

<strong>ve</strong> askıda katı madde için laboratuar ölçümleriyle birlikte eşzamanda alınan bu uydu<br />

görüntüleri birlikte değerlendirilerek gördüğünüz ifadeler geliştirildi. Bu ifadelerde<br />

uydu görüntüsü parlaklık değerleri kullanılarak, özellikle göldeki toplam fosfat durumu,<br />

askıda katı madde, seki derinliği, klorofil durumu haritalanmıştır. Büyükçekmece <strong>ve</strong><br />

Ömerli için örnekleri gösterilen bu haritalar İstanbul’daki tüm içme suyu barajları için<br />

hazırlanmıştır.<br />

Diğer bir projemiz, Sapanca Gölü <strong>ve</strong> Havzası coğrafi bilgi sistemi altyapısının<br />

oluşturulmasına yönelikti. Aslında bu projenin amacı, Sapanca Gölü’nün etrafında doğal<br />

arıtım için uygun alanlar belirlemekti. O amacı sağlamak için projenin birinci iş paketi;<br />

CBS altyapısının oluşturulmasıyla ilgiliydi. “Neden” derseniz; çünkü mekâna yönelik<br />

bir karar <strong>ve</strong>receksiniz, sonuçta uygun alan belirleyeceksiniz. Bu alanın uygunluğunu<br />

da CBS <strong>ve</strong>ri altyapısını kullanarak tespit etmek gerekiyordu. Özellikle burada güncel<br />

bilgiye ulaşmak için hem yüksek çözebilirliği hem maksimum <strong>ve</strong>rinin üretilmesine<br />

olanak sağlaması <strong>ve</strong> düşük maliyetli olmasından dolayı projede ALOS uydu görüntüsünü<br />

kullandık. Gölü iki çerçe<strong>ve</strong>de kapattık.<br />

Bu projeyle ilgili ürettiğimiz <strong>ve</strong>ri katmanlarını göstermek isterim. Ekranda gördüğünüz<br />

Sapanca Gölü <strong>ve</strong> civarı 2.5 m çözebilirlikli renkli (pan sharpened) ALOS uydu görüntüsü.<br />

78<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Sağladığı detay yanında stereo çekebilme yeteneğini kullanarak göl havzasına ait sayısal<br />

yükseklik modelini oluşturduk. Sayısal yükseklik modeli, daha sonra bizim için havzanın<br />

<strong>ve</strong> gölün sınırlarının belirlenmesinde önemli bir girdi olmuştur. Diğer taraftan Kocaeli<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesinden yeraltı sularıyla ilgili çalışan bir ekibimiz vardı, onların yeraltı suyu<br />

kaynaklarıyla ilgili ölçümlerin yapıldığı yerler, kuyuların yerleri <strong>ve</strong> onlara ait ölçümler<br />

de aslında <strong>ve</strong>ritabanında bulunmaktadır. Zaman kısıtı nedeniyle çok fazla detaya<br />

girmek istemiyorum. Göldeki örnekleme noktalarından su numuneleri alındı. Bunlar<br />

İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi Su Ürünleri Bölümü ile birlikte analiz edildi. 3 yıl boyunca değişik<br />

periyotlarda bu ölçümler yapıldı. Arazi örtüsünü çalışma alanımızın küçük olması<br />

nedeniyle, görüntünün de yüksek çözünürlüklü olmasından dolayı daha iyi bir görüntü<br />

elde etmek için manüel olarak sayısallaştırdık. Çünkü klasik, normal sınıflandırma<br />

yöntemlerini kullanırsanız, bir de ondan doğacak bir sürü gürültüleri temizlemekle<br />

uğraşacaksınız. Obje tabanlı sınıflandırma yapacaksınız, orada da birtakım sorunlar<br />

çıkabiliyor. O nedenle hem zamandan hem de daha doğru sınıflandırma yapmak için,<br />

araziye bakıp gözle yorumlayarak manüel yapmak bizim için daha doğru sonuçlar <strong>ve</strong>rdi.<br />

Gölün koruma bantlarını oluşturduk. DSİ’den aldığımız batimetri datasını entegre ettik.<br />

Sanayi tesisleri <strong>ve</strong> bilgilerini, kanalizasyon durumlarına göre yerleşim merkezlerini, yine<br />

uydu görüntüsünden yolları, dereleri <strong>ve</strong> havzalarını, aynı şekilde derelerdeki örnekleme<br />

noktalarını, vb. birçok <strong>ve</strong>riyi sisteme entegre ettik. Entegre ettikten sonra ne yaptık<br />

Daha sonra amacımız, doğal arıtım için uygun alanların belirlenmesiydi. İtalya’dan<br />

kendisi doğal arıtımla ilgili konularda uzman bir araştırmacıydı sanırım, Enstitümüzü<br />

ziyaret etmişti. Orada onun belirlediği kriterler doğrultusunda, daha doğrusu belirlediği<br />

birtakım alanlar vardı, o alanların uygunluğunu test etmek için, ondan birtakım kriterler<br />

aldık. Neydi bu kriterler Belirleyeceğimiz doğal arıtım alanları, arazi kullanımı olarak<br />

çıplak alan üzerinde, tercihen sazlık, bataklık olacak. Göl etrafındaki bu alanları ekranda<br />

görüyorsunuz. Daha sonra doğal arıtım için uygun alanın gölden 500 metrelik bir tampon<br />

bölge içerisinde olması gerektiğini ifade etti, onu koyduk. Derelere yine 50 metrelik<br />

bir tampon bölgede olması, yollarda yine 50 metrelik bir tampon alan içerisinde olması<br />

gerektiğini söyledi. Bütün bu kriterleri değerlendirdiğimizde, şu görülen bölgede şu an<br />

itibariyle bir tane doğal arıtım tesisi yapılmıştır <strong>ve</strong> şu an işlemektedir, sistem çalışmaktadır.<br />

Amacı ise, otoyoldan gelen yüzey sularının göle ulaşmadan bu alanda arıtılması <strong>ve</strong> göle<br />

o şekilde deşarjının sağlanmasıdır.<br />

Diğer bir projemiz de havza koruma eylem planlarının hazırlanmasıyla ilgiliydi <strong>ve</strong> daha<br />

yeni tamamlandı bu proje. Projenin amacı, Türkiye’de 11 havzada, Marmara, Susurluk,<br />

Kuzey Ege, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Burdur, Konya, Seyhan, Ceyhan,<br />

Yeşilırmak <strong>ve</strong> Kızılırmak. Yaklaşık olarak neredeyse Türkiye’nin yüzde 40’ına, yüzde<br />

50’sine yakın bir alanın havza koruma eylem planlarının hazırlanması gerekiyordu.<br />

Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığının desteklediği bir proje. Bu proje kapsamında da ekranda<br />

gördüğünüz çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların tabii her aşamasında CBS’yi kullandık.<br />

İlk olarak arazi çalışmaları kapsamında toplanacak <strong>ve</strong>riler göz önünde bulundurularak<br />

ArcGIS <strong>ve</strong>ri modeli oluşturuldu. Resimleri de dahil olmak üzere, kentsel atıksu arıtma<br />

tesisleri, endüstriyel atıksu arıtma tesisleri, çöp depolama alanları <strong>ve</strong> deşarj noktalarına<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

79


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ait bilgiler <strong>ve</strong>ri modeline uygun olarak sisteme entegre edildi. Yayılı yükler ilçe bazlı<br />

oluşturuldu. Mevcut durum değerlendirilerek yeni kurulacak kentsel atıksu arıtma<br />

tesislerinin planlamaları yapıldı. ilk yatırım maliyetleri belirlendi. Hangi atıksu arıtma<br />

tesisi, ne zaman, hangi maliyetle bitecek vb bilgileri içeren havza koruma eylem planları<br />

hazırlanıp bakanlığa teslim edildi.<br />

Son olarak Denizcilik Müsteşarlığı için yaptığımız projeyi kısaca özetleyeceğim. Proje<br />

kapsamında denizlerimizde petrol kirliliği ile sonuçlanabilecek bir kazaya müdahale<br />

amacıyla YAKAMOS adı <strong>ve</strong>rilen CBS tabanlı karar destek sistemi geliştirilmiştir. Ne<br />

yapıyor bu sistem Bir kaza olduğunda, dökülen petrol miktarını giriyorsunuz, petrolün<br />

türünü seçiyorsunuz, o petrolün ne kadar süre sonra nereye yayılacağını <strong>ve</strong> orada önemli<br />

bir doğa alanı olup olmadığını <strong>ve</strong> yakın kıyı tesislerinde var olan altyapı imkânlarını<br />

size raporlar şeklinde üretip internet ortamında paylaşımını sağlayor. Çok uzun soluklu<br />

bir proje oldu. kıyılardaki tesislerde olsun, denizlerdeki durumla ilgili olsun, çok fazla<br />

<strong>ve</strong>ri toplandı. Denizlerimizde gemi trafiği risk analizi çalışması yapıldı. Bu çalışma<br />

sonuçlarına uygun olarak nerelere hangi ekipmanların konacağı tespit edildi. Denizcilik<br />

Müsteşarlığına kurulan sistem, aslında kullanılmaya da başlandı. Önemli olan, oradaki<br />

<strong>ve</strong>ri altyapısının zaman içerisinde güncellenmesi. Müsteşarlık bu amaçla iki uzman<br />

personel istihdam etmektedir.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz.<br />

Soru sormak isteyen arkadaşlar 1-2 soru alabiliriz. Yoksa, ben bir soru sorayım: Bu<br />

projelerde üni<strong>ve</strong>rsitelerle birlikte çalışıyorsunuz sanırım. Araştırmacılardan ne kadarını<br />

üni<strong>ve</strong>rsitelerden alıyorsunuz, ne kadarı kendi içinizde<br />

CİHANGİR AYDÖNER- Denizcilik Müsteşarlığı için yaptığımız projede risk analizi için<br />

Boğaziçi Üni<strong>ve</strong>rsitesi İnşaat Mühendisliği Bölümündeki hocalarla çalıştık. Artı, bu havza<br />

koruma eylem planlarının hazırlanmasında yine İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümündeki<br />

hocalarımızla birlikte çalıştık. Yani sürekli üni<strong>ve</strong>rsiteyle iç içeyiz, diğer projelerimizde de<br />

aynı şey, Sapanca Gölü’yle ilgili projede yine Sakarya Üni<strong>ve</strong>rsitesindeki hocalarımızla<br />

çalıştık. Yani hiç üni<strong>ve</strong>rsite ayrımı gözetmeden bütün üni<strong>ve</strong>rsitelerle, hocalarla çalıştık.<br />

OTURUM BAŞKANI- Daha önce de birçok ortamda dile getirmiştim, belki<br />

bilmeyenleriniz vardır; 2008 yılında Kamu İhale Yasası çıktı. O yılın sonuna doğru<br />

TÜBİTAK, Kamu İhale Yasasından kendisini muaf tutacak ila<strong>ve</strong>, yani yasaya kendisini<br />

eklettirdi yılın sonunda. O tabii üni<strong>ve</strong>rsiteleri, bizi rahatsız ediyor. Orada şu var:<br />

TÜBİTAK, ihalesiz iş alabiliyor. Kamu kurumlarından örneğin bakanlıklar proje<br />

<strong>ve</strong>recekse, TÜBİTAK’a doğrudan <strong>ve</strong>rebiliyor, rekabet yok. TÜBİTAK ayrıca şunu yapmış:<br />

“Bunları üni<strong>ve</strong>rsitelerle yaparım” demiş, ama hizmet alımını da “Ancak kendi alacağım<br />

miktarın yüzde 25’i kadar yapabilirim” diyor. Biraz fazla uyanıklık yaptı TÜBİTAK. Ben<br />

2.5 senedir Rektörüm, bunu her ortamda da söylüyorum, ama değiştiremedik maalesef.<br />

Diğer üni<strong>ve</strong>rsitelerin de buna destek <strong>ve</strong>rmesi gerekiyor. Hatta bir ortamda, “Bu rekabet<br />

80<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ortamı yok, ya AR-GE kapsamındaki faaliyetler ihale dışında tutulsun ya da TÜBİTAK<br />

da bundan faydalanmasın.” 15 dakika sonra TÜBİTAK Başkanından telefon geldi…<br />

CİHANGİR AYDÖNER- Haklısınız Hocam, ama birçok ihaleye de girdik…<br />

OTURUM BAŞKANI- Sizi ilgilendiren bir şey değil, üst yönetimin sanki biz üni<strong>ve</strong>rsiteler<br />

ayrı bir kurummuşuz gibi davranması; umarım bu değişir. En son aldığımız bilgilere göre<br />

TÜBİTAK’ın da bundan çıkarılabileceği, yani rekabetin herkese açık olacağı. Biz de onu<br />

istiyoruz, yani rekabet olsun.<br />

Teşekkür ediyorum bu sunumuz için.<br />

Tabii kamu kurumlarımız çok güzel projeler yapıyorlar. Süre açısından kısıtlı zamanımız<br />

var, ama çok sayıda da sunum var, 5 sunum. 4 tane olsaydı, sanki daha iyi olacaktı.<br />

İkinci sıradaki konuşmacımız, Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığını temsilen Cemil Candaş. Cemil<br />

Beyi çoğunuz tanıyorsunuz, 1964 Trabzon doğumlu. Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesinden<br />

mezun oldu. O kadar çok kurumda çalışmış ki, birkaç tanesini söyleyeyim: İller Bankası,<br />

Mamak Belediyesi, Kültür Varlıkları <strong>ve</strong> Müzeler Genel Müdürlüğü, İstanbul Kültür <strong>ve</strong><br />

tabiiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü, Odanın değişik komisyonlarında görev aldı.<br />

İl-Sen, Enerji-Sen, Kültür-Sen, Tüm-Sen’lerde görev aldı. Demokratik kitle örgütlerinde,<br />

sivil toplum kuruluşlarında görevleri var, halen de devam ediyor bu görevleri. Kendisini<br />

bu çalışmalarından dolayı kutluyoruz.<br />

E<strong>ve</strong>t, söz sizde.<br />

CEMİL CANDAŞ (Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı)- Teşekkür ediyorum.<br />

Bizim şimdi size tanıtmaya çalışacağım kurumda yapılmış projelerimiz yok henüz, ama<br />

yaptığı bütün eylemler, aldığı bütün kararlar, mülkiyetle ilgili olan bir kurumun ben<br />

mesleğimizde yeterince tanınmadığını düşündüğüm için, biraz bu kurumu tanıtmaya<br />

yönelik bilgiler sunmak istiyorum.<br />

Herkesin dilinden düşürmediği SİT alanları, Türkiye’deki SİT alanlarının dökümü: 8 bin<br />

573 adet arkeolojik, 1 234 adet doğal, 230 kentsel, 146 tarihi, 33 kentsel-arkeolojik, 411<br />

tane de üst üste SİT’ler var. SİT, biliyorsunuz, vatandaşlarımız için <strong>ve</strong> proje üretenler<br />

için çok sevimli bir kavram değil. SİT sözcüğünü Kültür Bakanlığında çalışan bizler<br />

seviyoruz. Buradan hareketle tek yapı ölçeğinde kültür varlıklarının sayıları var, bunları<br />

çok ayrıntılı okumak istemiyorum. Sivil mimarlık örneği, dinsel yapılar, kültürel yapılar,<br />

tarihi yapılar, toplam 90 bin 336. Bu rakam ne kadar doğru, bunu bilemiyorum. Bizim<br />

Genel Müdürlüğün internet sayfasında dünkü rakamlar bunlar. Bu yapılardan 30 bine<br />

yakını benim de görev yaptığım İstanbul İli içerisinde yer almaktadır. Ben bu rakamın da<br />

çok az olduğunu düşünüyorum.<br />

Bütün bu SİT alanlarını <strong>ve</strong> tek yapı ölçeğindeki taşınmaz kültür varlıklarını belirlemek<br />

<strong>ve</strong> korunmasına ilişkin kararlarını almak üzere Türkiye’de 32 adet Kültür <strong>ve</strong> tabiiat<br />

Varlıklarını Koruma Kurulu, Koruma Bölge Kurulu var, herkesin bildiği adıyla Anıtlar<br />

Kurulu ya da Anıtlar Yüksek Kurulu, 2 adet de 8386 sayılı Yenileme Kanunu uygulamasına<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

81


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yönelik Yenileme Alanlarını Koruma Bölge Kurulu mevcut. Bunların dağılımlarını ekli<br />

haritada görüyorsunuz.<br />

Baştan söylediğim gibi, bu kurulların aldıkları bütün kararlar mülkiyetle ilgilidir <strong>ve</strong><br />

herhangi bir SİT kararı ya da korunması gerekli kültür varlığı tescili kararı ya da koruma<br />

alanı tespiti kararı, hepsi mülkiyetin kısıtlanmasıyla ilgili kararlardır. O nedenle aslında<br />

kamuoyunun çok gündeminde olmasına karşın, gerek meslektaşlarımız tarafından gerekse<br />

de kamuoyu tarafından çok fazla bilinmeyen bir husustur.<br />

Türkiye genelinde toplam 34 Koruma Bölge Kurulunda 33 adet meslektaşımız, raportör<br />

<strong>ve</strong>ya uzman olarak görev yapmaktadır. 2000’li yılların başında benim zorunlu kurum<br />

değişikliklerimden birisi üzerine Kültür Bakanlığına geçtikten sonra, mesleğimizin<br />

aslında burada birçok çalışma alanı olduğunu, ancak meslektaşlarımızın neredeyse<br />

Bakanlıkta hiç görev almadığını tespit etmemiz üzerine, o zamanki <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong><br />

Mühendisleri Odası Yönetim Kuruluyla hazırladığımız rapor, yaptığımız çalışmalar,<br />

sayın bakana <strong>ve</strong> dönemin bakanlık müsteşarına iletildi. Dönemin bakanlık müsteşarı,<br />

daha önce Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde görev yapmış birisi olduğundan, bizim<br />

mesleğimize de aşina birisiydi. O tarihten itibaren ilk yapılan kamu personeli yerleştirme<br />

sınavından sonra Bakanlığa <strong>ve</strong> kurullara harita mühendisi alınmaya başlamıştır. Bu alınan<br />

arkadaşlarımızın da hemen hemen çoğu Koruma Bölge Kurulu müdürlüklerinde görev<br />

yapmaya başlamışlardır. Bu Bakanlık açısından <strong>ve</strong> mesleğimiz açısından Bakanlığa<br />

yönelik bir milattır denilebilir.<br />

Sizlere bundan sonra Koruma Bölge Kurulu müdürlüklerinde yapılan ya da yapılması<br />

gereken harita mühendislik hizmetlerini 2863 sayılı Yasanın 57. maddesiyle koruma<br />

bölge kurullarına <strong>ve</strong>rilen görev <strong>ve</strong> yetkiler altında kısaca özetlemek istiyorum.<br />

Koruma kurullarının 57. maddedeki görevlerinden birincisi, Bakanlıkça tespit edilen<br />

<strong>ve</strong>ya ettirilen korunması gerekli kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarının tescilini yapmak. Burada<br />

tespit <strong>ve</strong> tescil sözcükleri hepinizin, meslektaşlarımızın özellikle bildikleri konular O<br />

nedenle bu sözcüklerin altları özellikle çizilmiştir. Bizim koruma bölge kurullarında<br />

yaptığımız önemli görevlerden birisidir bu. Maalesef bahsettiğim gibi, 2000’li yıllardan<br />

önce özellikle hazırlanan SİT fişi <strong>ve</strong> anıt fişlerinde taşınmazların coğrafi konumları <strong>ve</strong><br />

mülkiyet bilgileri yeterli doğrulukta yazılmamış olduğundan, biraz sonra değineceğim<br />

gibi, tapu kayıtlarına gerekli şerhler konulamamıştır. Bu da yine anlatacağım üzere birçok<br />

sorun ortaya koymuştur.<br />

SİT sınırlandırma haritaları, çoğu kez tespit <strong>ve</strong> tescile konu <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> Planlar Yönetmeliği<br />

ya da Büyük Ölçekli <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Harita</strong> Bilgileri Üretim Yönetmeliğine uygun olarak<br />

yapılmadığından, yukarıda rakamsal bilgilerini <strong>ve</strong>rdiğimiz SİT alanları <strong>ve</strong> tek yapı<br />

ölçeğindeki taşınmaz kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarının tapuya tescili yapılamamıştır.<br />

Dolayısıyla birçok mesleki proje <strong>ve</strong> uygulamalarda tapu kütüğünde gerekli şerhler<br />

bulunmadığından, gerek koruma açısından, gerek proje <strong>ve</strong> uygulama aşamasında, birçok<br />

sorunla karşılaşılmakta. Mahkemeler, bu taşınmazların bulunduğu alanlarda yapılan<br />

uygulama <strong>ve</strong> projelerde yürütmeyi durdurma <strong>ve</strong>ya iptal kararları <strong>ve</strong>rebilmektedir.<br />

82<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Projelendirme aşamasında genellikle bu nedenden kaynaklanan geriye dönüşü olmayan<br />

hatalar yapılabilmektedir. Burada biraz önce sunum yapan arkadaşın Sapanca Gölü<br />

çevresine ilişkin hazırladıkları projede hemen ilgimi çeken bir husus var, o bölgede<br />

çalıştığım için biliyorum. Sapanca Gölü’nün bütün çevresi birinci derece doğal SİT<br />

alanı ilan edilmiştir. Ancak projede o katmanın <strong>ve</strong> onun getirdiği kısıtlamaların sanki ele<br />

alınmamış olduğu gibi bir izlenim oldu. Onu arkadaşa soracaktım, ama Başkan süreyle<br />

ilgili sürekli uyardığı için şimdi sormuş olayım.<br />

Örneğin kurul kararı olmadan ayırma-birleştirme işlemi yapılmaması gereken bir parsel,<br />

18. madde uygulamasıyla bu işlemlere tabii tutulabilmekte ya da çok önemli antik<br />

yerleşimler ya da önemli kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıkları baraj gölü altında kalabilmektedir. Bu<br />

da biliyorsunuz, Türkiye’de son dönemlerde yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi.<br />

Koruma amaçlı imar planlarıyla bunların her türlü değişikliklerini inceleyip karar almak,<br />

yine kurulun önemli görevlerinden birisidir. Dolayısıyla da meslektaşlarımız açısından<br />

önemli görev alanlarından birisidir.<br />

Koruma amaçlı imar planlarının normal imar planından en önemli farkı, arkadaşlar,<br />

parsel ölçeğinde çözüm üretme zorunluluğudur. Yani, koruma amaçlı imar planı yapıldığı<br />

zaman, her parsele getirilecek yapılanma belirlenmiş olmalıdır. Bu nedenle de hâlihazır<br />

haritaların güncel, doğru <strong>ve</strong> üzerine mülkiyet bilgilerinin kesin doğru bir biçimde işlenmiş<br />

olması gerekmektedir.<br />

Koruma amaçlı imar planının hazırlıklarında hâlihazır haritalarda meslektaşlarımız,<br />

SİT sınırlarının doğru işlenip işlenmediğinin tespiti, parsel ölçeğinde tespit <strong>ve</strong> tescili<br />

yapılan kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarının haritaya doğru aktarılıp aktarılmadığı, mülkiyet<br />

sınırlarının güncel <strong>ve</strong> doğru olup olmadığının belirlenmesi, parsel ölçeğinde <strong>ve</strong>rilen plan<br />

kararlarının incelenip değerlendirilmesi, üst ölçekli plan kararlarının alt ölçeğe doğru<br />

aktarılıp aktarılmadığının denetimi <strong>ve</strong> benzeri, planın daha sonra uygulanabilir olması<br />

için en önemli olan denetimlerin yapılması, meslektaşlarımız tarafından üstlenilen<br />

görevlerdendir.<br />

Yine koruma kurullarının önemli görevlerinden birisi, korunması gerekli kültür <strong>ve</strong> tabiiat<br />

varlıklarının, koruma alanlarının tespitini yapmak. Burada koruma alanı tanımını özellikle<br />

<strong>ve</strong>rmek istiyorum, çünkü bu alanlara maalesef mevzuattaki bir eksiklik nedeniyle tapu<br />

kütüğüne şerh düşülemediğinden, yapılan projelerde her zaman göz ardı edilmektedir.<br />

“Koruma alanı, tespit <strong>ve</strong> tescili yapılan kültür varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından<br />

belirlenir” diyor yasa, ancak genellikle belirlenemiyor. Bunun için de bir ilke kararı<br />

çıkarılmış. Belirlenmediği durumlarda, aralarından yol geçse dahi, korunması gerekli<br />

kültür varlığı parseline cephe <strong>ve</strong>ren parseller, korunması gerekli kültür varlığı parselinin<br />

koruma alanı olarak kabul edilir.<br />

Bu alanın uygulamada kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlığı parselinden hiçbir farkı yoktur arkadaşlar.<br />

Orada yapılacak her türlü inşa, fizik, uyulama için önceden Koruma Bölge Kurulu kararı<br />

alma zorunluluğu vardır. Bunu da ek bilgi olarak sunmuş olayım.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

83


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yine Koruma Bölge Kurulunun önemli görevlerinden birisi, korunması gerekli taşınmaz<br />

kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıkları <strong>ve</strong> koruma alanlarıyla SİT alanlarına ilişkin uygulamalarda<br />

kararlar almak. Burada mesleğimizle ilgili biliyorsunuz, Kültür <strong>ve</strong> tabiiat Varlıklarını<br />

Genel Müdürlüğünün en önemli görevi, kültürel varlığın, kültürel mirasın belgelenmesidir.<br />

Bunun içinde en başta rölö<strong>ve</strong> çalışmaları gelmektedir. Rölö<strong>ve</strong> çalışmaları, mevzuat<br />

gereğince günümüzde mimarlar tarafından yapılmaktadır. Mimarlar da 1990’da çıkan<br />

660 sayılı ilke kararı gereğince yapıya ait kat planları, kesit, iki adet görünüş <strong>ve</strong> detaylar<br />

çizmektedir. Bu çizimler genellikle çelik şerit metre <strong>ve</strong> lazer metreyle yapılan ölçüler<br />

kullanılarak yapılmaktadır, üçüncü boyut ihmal edilmektedir. Ayrıca kesit almak <strong>ve</strong><br />

çizmek çok zor olduğundan, genellikle iki adet kesitle yetinilmektedir. Kısaca, klasik<br />

yöntemlerle yapılan rölö<strong>ve</strong> çizimleri bir yere kadar gereksinimi karşılayabilmekte, ancak<br />

yetersiz olmaktadır.<br />

Son zamanlarda yükseklik <strong>ve</strong> kesit ölçüleri için “total station” aletler kullanılmaktadır.<br />

Bu yöntem, ölçü kalitesini <strong>ve</strong> hızını artırmıştır. Ancak burada da ölçü <strong>ve</strong> değerlendirme<br />

işlemlerinin maalesef meslektaşlarımız tarafından yapılmıyor ya da yeterince bilimsel<br />

yöntemlerle yapılmıyor olması nedeniyle farklı sorunlar yaşanmaktadır.<br />

Bir ayrı yöntem, bizim üzerinde durmamız gereken önemli konulardan birisi, benim<br />

yıllardır Oda ortamlarında da dile getirdim, yersel fotogrametri yöntemiyle rölö<strong>ve</strong><br />

hizmetleri. Klasik yöntemlerle yapılan rölö<strong>ve</strong>lere ilişkin görüşler yukarıda özetlenmiştir.<br />

Yersel fotogrametri yöntemi, bu sakıncaların birçoğunu ortadan kaldıracak olması<br />

bakımından tercih edilmesi gereken bir yöntem olmalıdır. Ancak bu yöntemin diğer<br />

meslekler tarafından fazla bilinmiyor olması, mevzuatının bulunmaması nedeniyle fazla<br />

tercih edilmemektedir.<br />

Bu nedenle yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir: İlköğretim okulundan başlamak üzere,<br />

bütün eğitim aşamalarında kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarıyla ilgili ders konulmalıdır. Bunun<br />

konuyla doğrudan ilgisi yok, ama ben bu Kurultayla ilgili bir şey söylemek istiyorum.<br />

Sabah Kurultay Yürütme Kurulu Başkanımız da söyledi; kültür varlıklarımızın önce<br />

tanınması <strong>ve</strong> bu konudaki bilincimizin geliştirilmesini amaçlayarak herhalde Yürütme<br />

Kurulu, Cumartesi günü bir Beypazarı gezisi düzenlemiş. Beypazarı, biliyorsunuz, kültür<br />

varlıklarını bir belediye başkanının üstün gayretleriyle ortaya çıkarmış, birçoğunun<br />

restorasyonu tamamlanmış, mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer. Ancak Yürütme<br />

Kurulu Başkanımızın söylediğine göre, katılım konusunda fazla başvuru olmamış. Bu<br />

nedenle bizim için, ülkemiz için, dünya için çok önemli olan kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarının<br />

tanınması için, aynen Türkçe gibi, tarih gibi, coğrafya gibi, matematik gibi dersler<br />

konulmalıdır diye biz Bakanlık çalışanları olarak düşünüyoruz.<br />

Yersel fotogrametri dersinde kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarıyla ilgili bilimsel çalışma, ödev<br />

<strong>ve</strong> benzeri yapılmalıdır. Bunu sevinerek gördüm ki, bu konuda, benzer konuda 2 adet<br />

Kurultayda bildiri sunulacaktır, bundan mutlu olduk.<br />

En önemlisi, yersel fotogrametri mevzuatı oluşturulmalıdır. Bunun da Kurultayda<br />

önemle vurgulanması gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. Mimarlık disipliniyle<br />

84<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

birlikte çalışmanın yolu mutlaka bulunmalıdır <strong>ve</strong> yersel fotogrametri birim fiyatı<br />

oluşturulmalıdır.<br />

Yine meslektaşlarımız tarafından bilinmeyen, ama çok önemli olan restitüsyon <strong>ve</strong><br />

belgeleme çalışmaları: Restitüsyon, biliyorsunuz, bir kültür varlığı yapısının özgün halini<br />

ortaya çıkarma çalışması. Burada bizim mesleğimiz o kadar öne çıkıyor ki, şimdi onu<br />

vurgulamak istiyorum. Bir kadastro <strong>ve</strong> tapu kayıtlarının çıkarılması, değerlendirilmesi;<br />

burada maalesef tapu kayıtlarının değerlendirilmesi, ulaşılması konusunda bazı sıkıntılar<br />

olmakla birlikte, 1900’lü yılların başında İstanbul için yapılmış <strong>ve</strong>rgi haritaları var, sigorta<br />

haritaları var, bugün restitüsyon çalışmalarında en önemli belgeler olarak kullanılmaktadır.<br />

Aynı şekilde eski harita <strong>ve</strong> planlar, eski hava fotoğrafları, kültür varlıklarının belgelenmesi<br />

açısından çok önemlidir; doğru okunması, yani mesleğimizin mutlaka işin içinde olması<br />

gerekir.<br />

Aynı şekilde belgelere dayalı olarak yapının özgün yerine aplikasyonu: Herhangi bir<br />

nedenle yok olmuş bir yapının özgün yerine aplikasyonunda meslektaşlarımıza önemli<br />

görevler düşmektedir.<br />

Yine kurullarda meslektaşlarımızı ilgilendiren çalışmaları maddeler halinde okumaya<br />

devam etmek istiyorum. Ağaç rölö<strong>ve</strong>si <strong>ve</strong> revizyonunun aplikasyon çalışmaları,<br />

ifraz, tevhit işlemleri, günümüzde çok önemli olan taşınmaz değerlemesi… Taşınmaz<br />

değerlemesi çalışmalarında da sık sık bu çalışmayı yapan meslektaşlarımız kurullara<br />

başvuruyorlar. Maalesef başta söylediğim nedenlerle tapu kütüğüne gerekli şerhler<br />

konulmamış olduğundan, taşınmaz değerlemelerinde çok önemli hatalar yapılmaktadır.<br />

Örneğin, tamamen yapılanmanın yasaklanmış olduğu birinci derece arkeolojik SİT<br />

alanlarında, eğer tapuya gerekli şerhler düşülmemişse, normal bir arazi parçası gibi<br />

değerlemeler yapılmakta <strong>ve</strong> sorunla karşılaşılmaktadır.<br />

Deformasyon ölçüleri, arkeolojik kazı <strong>ve</strong> belgeleme çalışmaları, envanter <strong>ve</strong> bilgi sistemi<br />

çalışmaları; bunları burada ayrıntılı anlatmaya gerek görmüyorum, zaten meslektaşlarımız<br />

tarafından bilinen çalışmalar.<br />

Sonuç: Türkiye, taşınmaz kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıkları açısından dünyanın en önemli <strong>ve</strong> şanslı<br />

ülkelerindendir. Emine Hanım da buna başka bir nedenle biraz önce panelde vurgu yaptı,<br />

“Şanslı mıyız, şanssız mıyız” diye, ben şanslı ülkelerden olduğumuzu düşünüyorum.<br />

Dünya tarihinde bilinen birçok uygarlık bizim ülkemizde yaşamıştır. Hatta İstanbul’da<br />

ortaya çıkan kazılar sonucunda bilinmeyen uygarlıkların da Anadolu coğrafyasında<br />

yaşadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu şansın ortaya çıkarılması, belgelenmesi <strong>ve</strong><br />

insanlığın, gelecek kuşakların bilgisine sunulmasında mesleğimize <strong>ve</strong> meslektaşlarımıza<br />

önemli görevler düşmektedir.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Ben teşekkür ederim, süresi içerisinde bitirdiğiniz için.<br />

Soru alabiliriz arkadaşlar. Var mı soru<br />

Buyurun Hocam.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

85


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SORU- (Mikrofonsuz konuşma)<br />

CEMİL CANDAŞ- Bizim Bakanlık, Kültür <strong>ve</strong> Turizm Bakanlığı, ama biz buna<br />

alışamadık, biz hep Kültür Bakanlığı tarafındayız. O yüzden burada sunuda <strong>ve</strong>rdim,<br />

34 Koruma Bölge Kurulunda 33 adet harita mühendisi arkadaşımız çalışıyor şu anda,<br />

ama turizm kısmında kaç kişi çalışıyor, bilmiyorum. Biz kâğıt üzerinde birleştik, ama<br />

bakanlıklar henüz birleşemedi.<br />

OTURUM BAŞKANI- İkinci soruyu alalım, yalnız mikrofon kullanalım.<br />

HÜSEYİN ERKAN- Cemil Bey; aslında bu tescilin tamamlanabilmesi için Tapu<br />

<strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğüne <strong>ve</strong>ya Tapu Sicil Müdürlüğüne sizin başvurmanız gerekiyor.<br />

Noksanlık sizden mi kaynaklanıyor, yoksa herhangi bir engelle mi karşılaşıyorsunuz Sizin<br />

de belirttiğiniz gibi, aslında değerleme aşamasında -bugün de Türkiye’nin gündeminde,<br />

çok önemli- taşınmaz malın doğru değerlendirilebilmesi için tabii tapu sicilindeki<br />

bilgilerin doğru <strong>ve</strong> yeterli olması gerekiyor. O açıdan burada sizin söylediklerinizde, sizin<br />

Bakanlık <strong>ve</strong>ya kurum olarak bir hatanız var gibi göründü bana. O konuda biraz bilgi <strong>ve</strong>rir<br />

misiniz<br />

Teşekkür ederim.<br />

CEMİL CANDAŞ- Ben teşekkür ederim Hocam.<br />

Özellikle SİT alanlarının tespiti aşamasında Türkiye’de korumacılık 1878’li yıllarda<br />

başlamış, Asarı Atika Yasasıyla, 1983’te 2863 sayılı Yasadan sonra hızlı bir SİT ilanı <strong>ve</strong><br />

tescil çalışması başlamış Gayrimenkul Eski Eserler <strong>ve</strong> Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından.<br />

O zamanki haritalar, ben ona vurgu yapmak istedim aslında; SİT sınırlandırma haritaları<br />

bugün bile teknolojik imkânlarla sayısallaştırılıp ya da başka bir yöntemle tescil için<br />

yeterli kriterleri sağlamıyor. Örneğin o zaman elde edilebilen 25 binliklerin üzerine harita<br />

belki de hiç görmemiş uzmanlar tarafından işlenmiş SİT paftaları var, şu anda tescili<br />

mümkün değil. Biz bunun için Bakanlıkta gücümüz yettiğince SİT alanlarının yeniden<br />

yeni teknolojiyle yeni yönetmelik kapsamında tespit edilmesini öneriyoruz. Ancak bunun<br />

çeşitli siyasi <strong>ve</strong> ekonomik nedenlerle mümkün olmadığını düşünüyoruz.<br />

Zaten biliyorsunuz, doğal SİT’leri bizim Bakanlığımızın bünyesinden çıkarıp yeni<br />

bürokratlardan oluşan yeni kurullar oluşturularak -çok söylemek istemiyorum, bir kurum<br />

daha değiştirmek istemiyorum- başka kurumlara devretmek istiyorlar. O nedenle bizden<br />

kaynaklanıyor, yani SİT sınırlandırma haritaları gerçekten çok yetersiz, birçoğunun tescili<br />

mümkün değil.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz.<br />

Bir sonraki konuşmacımız, Etem Akgündüz. Kendisi Konya doğumlu, Selçuk<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesinden 1991 yılında mezun olmuş. 1997 yılında yine aynı üni<strong>ve</strong>rsitede<br />

yükseklisansını tamamladı. Şu anda Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı Bilgiişlem Dairesi<br />

Başkanlığı CBS Şube Müdürlüğü görevini yürütmektedir. Konusu, “Coğrafi Veri<br />

Portalı.”<br />

Buyurun.<br />

86<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ETEM AKGÜNDÜZ (Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı Bilgiişlem Dairesi Başkanlığı CBS<br />

Şube Müdürü)- Sayın Başkanım, değerli hocalarım, mesleğimizin güzide temsilcileri;<br />

saygılar sunuyorum. Kurultayımızın hayırlara <strong>ve</strong>sile olmasını diliyorum. İnşallah güzel<br />

sonuçlar çıkar <strong>ve</strong> biz ileriki yıllarda bu Kurultayın sonuçlarını meslektaşlarımızla paylaşır,<br />

uygulamaya çalışırız.<br />

Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı, son 3-4 yıl içerisinde tabii coğrafi bilgi sistemi konusunda ciddi<br />

bir atılım yaptı. Bu atılımın temelini 2007 15 Mayısında Avrupa Birliği Komisyonunca<br />

çıkarılan, direktif haline getirilen INSPIRE Direktifidir. INSPIRE Direktifi, bildiğiniz<br />

gibi 27. numaralı çevre faslının altında tüm üye ülkelerin uygulanmasını zorunlu kılan bir<br />

yönetmelik olarak çıkarılmıştır.<br />

2008’in sonlarında ise, Avrupa Birliği müktesebatına uyum kapsamında 2009’dan<br />

sonra uyulacak olan Avrupa Birliği programında INSPIRE Direktifinin ülkemizde<br />

uyumlaştırılması <strong>ve</strong> teknik çalışmalarının yapılması yönünde Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığına<br />

bir görev <strong>ve</strong>rildi. Bu Bakanlar Kurulu kararıyla 31.12.2008 tarihinde Resmi Gazetede<br />

yayımlandı.<br />

Ayrıca yine 2008 yılında Bakanlığımızca coğrafi <strong>ve</strong>ri altyapısının oluşturulması, tüm<br />

Bakanlığın coğrafi <strong>ve</strong>rilerle çalışması yönünde bir proje hazırlandı. Bu proje DPT<br />

Müsteşarlığınca kabul edildi.<br />

İki projede de hedeflenen bir portal vardı, yani bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı vardı. Öncelikle<br />

tabii ki kurumsal nitelikte olması, ancak Avrupa Birliğine uyumu da gözetmesi nedeniyle<br />

uluslararası çalışabilecek yapıya da uygunluk teşkil etmesi gerekiyordu. Bu noktada da<br />

2009 yılının başından itibaren yoğun bir çalışmayla öncelikle Bakanlığımızın <strong>ve</strong> bağlı<br />

kuruluşlarımızın coğrafi <strong>ve</strong>ri altyapılarını oluşturduk, <strong>ve</strong>rilerimizi sayısallaştırdık,<br />

<strong>ve</strong>rilerimizden OGS standartlarına, ISO standartlarına <strong>ve</strong> INSPIRE standartlarına uygun<br />

olarak 2009 yılından itibaren servis <strong>ve</strong>rmeye başladık.<br />

2010 yılında ise bu servislerin vatandaşımıza, diğer kamu kuruluşlarına sunulabilmesi için<br />

de bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı çalışmasına başladık. 2010 yılı sonunda da bu portal tamamlandı<br />

<strong>ve</strong> hizmete girdi. Ben şimdi o portalla ilgili kısa bir sunum yapmak istiyorum. Süreyi<br />

yetiştirmek için bazı şeyleri hızlı geçeceğim.<br />

INSPIRE Direktifi çok önemli; eğer Avrupa Birliğine üyeliği düşünüyorsak, Avrupa<br />

Birliğine entegrasyonu düşünüyorsak, mutlaka coğrafi <strong>ve</strong>rilerimizin, ki bunlar bildiğimiz<br />

gibi coğrafi <strong>ve</strong>riler, harita temelli <strong>ve</strong>rilerdir. Yani bir yerin haritasını yapmadan coğrafi<br />

<strong>ve</strong>risini yapamazsınız <strong>ve</strong>ya coğrafi <strong>ve</strong>riyi ürettiğiniz, buna harita yapmadan bir anlam<br />

ifade etmez. Dolayısıyla coğrafi <strong>ve</strong>riler, harita <strong>ve</strong>rileridir ki, biz birçok ortamda sizlerle<br />

beraber paylaşıyoruz.<br />

INSPIRE’ın en önemli ilkesi; <strong>ve</strong>ri ilgili kurum <strong>ve</strong>ya ilgili <strong>ve</strong>ri sahibi tarafından bir kere<br />

toplanmalı <strong>ve</strong> en yararlı olabilecek seviyede tutulmalıdır, yani güncel tutulması çok önem<br />

arz etmektedir. Bu <strong>ve</strong>rilerin birçok kullanıcı <strong>ve</strong> uygulamayla paylaşılabilir olması çok<br />

önemli, yani paylaşmayı öne çıkarıyor. Kolay erişilmesi önemli, yani bu oluşturulan<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

87


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

coğrafi <strong>ve</strong>rilere kolay erişilmesi mutlaka sağlanmalı <strong>ve</strong> kullanıcı dostu bir yolla yapılmalı.<br />

Bunlar INSPİRE’in temel ilkeleri.<br />

Peki, bunu yapmak için ne yapmak gerekiyor Bunu yapmak için bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalına<br />

ihtiyaç var. Veriyi ISO <strong>ve</strong>ya INSPIRE standartlarına göre sunduk, ama bu <strong>ve</strong>riye ulaşmak<br />

için bir kapıya ihtiyaç var, bir portala ihtiyaç var. Bu portal da yukarıdaki belirtilen, slaytta<br />

belirtilen ilkeleri kapsamalı.<br />

İşte jeoportal, yukarıdaki temel ilkeleri hedefleyerek, fiziksel olarak farklı ortamlarda<br />

bulunan coğrafi <strong>ve</strong>rilerin, yani farklı kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarda <strong>ve</strong>ya farklı yerlerde olan<br />

coğrafi <strong>ve</strong>rilerin <strong>ve</strong> bu <strong>ve</strong>rilere ait meta bilgilerinin INSPIRE, ISO <strong>ve</strong> diğer standartlara<br />

uygun olarak ortak bir altyapı üzerinden kullanıcılara sunulmasını hedeflemektedir.<br />

Peki, jeoportal ne sağlar, coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı ne sağlar Kurumların eşgüdümlü olarak<br />

çalışmalarını <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>ri tekrarının önlenmesini sağlar en başta. Daha sonra güncel<br />

sürümünün, yani <strong>ve</strong>rinin güncel sürümünün <strong>ve</strong> kullanıcılara ulaştırılmasında bir ortak<br />

kapı oluşturur. Mevcut <strong>ve</strong>ri <strong>ve</strong> kurumsal hizmetlere sağlanan <strong>ve</strong>ri arama teknolojileriyle<br />

erişimini sağlar. Yani buna da örnek olarak şöyle söyleyebiliriz: Google’da tekst<br />

amaçlı olarak sorgulama yapabiliyoruz, ama bir coğrafi <strong>ve</strong>ri sorgulaması yapamıyoruz.<br />

Dolayısıyla Google tarzı hizmet de <strong>ve</strong>rebilecek, yani bir kelime yazdığımız zaman, o<br />

kelimeyle ilgili <strong>ve</strong>ritabanlarında ne <strong>ve</strong>ri var, bize sorgulayıp sonucu gönderebilecek bir<br />

arama teknolojisine de sahip olması gerekir.<br />

Kullanıcıların kendi konumsal <strong>ve</strong>ri <strong>ve</strong> servislerine ait <strong>ve</strong>ri tanımlamalarını etkin <strong>ve</strong> kolay<br />

kullanılan araçlarıyla yönetmelerini sağlamalı. Yani her kullanıcı, <strong>ve</strong>risini, servisini<br />

sunduğu anda bu sistemden yönetebilmeli. Peki, farkı nedir, yani bugüne kadar biz<br />

coğrafi <strong>ve</strong>ri servisleriyle çalışmıyor muyduk; çalışıyorduk Telefonla, resmi yazıyla<br />

ya da mail’le bir A kurumuna “Bir <strong>ve</strong>riniz var, o <strong>ve</strong>riyi ya da servisini alabilir miyiz”<br />

diyorduk. O da varsa, bize o servisi <strong>ve</strong>riyordu. Bu tabii ki tek tek servislere erişim imkânı<br />

sağlıyor, yani hangi kurumda ne <strong>ve</strong>ri var, bunu bilmek, bulmak mümkün değil, çok zor.<br />

Bu farkındalığı yaratmak, ancak bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalıyla, yani tek bir kanaldan, tek bir<br />

arama sayfasından tüm coğrafi <strong>ve</strong>rilere ulaşma imkânımızı bir anda sağlamak, coğrafi<br />

<strong>ve</strong>ri portalının en önemli farkı bu.<br />

Coğrafi <strong>ve</strong>ri portalını neler oluşturur Temelde coğrafi <strong>ve</strong>ri portalını aslında coğrafi <strong>ve</strong>ri<br />

<strong>ve</strong> coğrafi <strong>ve</strong>riye ait kimlik bilgileri, yani metadata <strong>ve</strong>rileri oluşturur. Tabii bu belli bir<br />

data modelde, <strong>ve</strong>ri modelinde çalışması gerekir. Bizim de portalımız, INSPIRE <strong>ve</strong>ri<br />

modeline göre hazırlandı <strong>ve</strong> ona göre devreye alındı.<br />

Coğrafi <strong>ve</strong>ri portalımızda INSPIRE Direktifiyle uyumlu olabilecek, kurumlar arası<br />

işbirliğini sağlayacak bir yapı göz önünde bulunduruldu. Bunun için de INSPIRE’le<br />

uyumlu <strong>ve</strong>rinin yönetilmesi, sunulması, INSPIRE’le uyumlu <strong>ve</strong>riye dönüştürülmesi,<br />

görüntülenmesi, indirilmesi, metadata oluşturulması, aranması <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>riye <strong>ve</strong> servislere<br />

ulaşılması, coğrafi <strong>ve</strong>ri portalının önemli alt bileşenleridir.<br />

88<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Coğrafi <strong>ve</strong>ri portalını farklı bir şekilde nasıl anlatabiiliriz Etkileşim nasıl olabilir, yani<br />

bir <strong>ve</strong>riyi üretenler var, bir de kullananlar var, bunlar nasıl buluşacak, nasıl birbirleriyle<br />

iletişim sağlayacaklar Üreticiler, <strong>ve</strong>riyi ürettikten sonra coğrafi <strong>ve</strong>ri portalına metadatasını<br />

kaydettirtirler <strong>ve</strong> aynı zamanda da serviste sunmaya başlarlar. Şurada <strong>ve</strong>riyi üretiyoruz,<br />

metadatayla jeoportalı kaydediyoruz <strong>ve</strong> aynı zamanda servis hizmetini <strong>ve</strong>riyoruz.<br />

Peki, tüketici, yani <strong>ve</strong>riyi kullanıcı nasıl bulacak İşte arama sayfasından, arama<br />

bölümünden <strong>ve</strong>riyi kullanacaklar, önce jeoportalda <strong>ve</strong>riyi araştıracaklar. Bulduklarında<br />

da orada zaten kimlik bilgilerinde hangi servisi <strong>ve</strong>rdiği yazıyor <strong>ve</strong> oradan da çok rahat bir<br />

şekilde hem masaüstü uygulamalarına hem de kendi web uygulamalarına <strong>ve</strong>riyi servisten<br />

indirebilecekler.<br />

Sistemi biraz daha açarsak; aslında <strong>ve</strong>riyi üreten jeoportala üye olmuş bir kurum, burada<br />

jeoportal içerisinde altlık haritalar, metadata servisleri, bir web sayfasından sunulmakta.<br />

Buraya üye olan kurum, kuruluş, kendi servislerini buraya kaydettiriyor <strong>ve</strong> metadatasını<br />

kaydettiriyor. Peki, kullanıcı buna nasıl ulaşıyor Kullanıcı, önce web sayfasından arama,<br />

bulma servisinden <strong>ve</strong>rilerin bilgilerine ulaşıyor. Arkasından <strong>ve</strong>riyi sağlayana ulaşarak,<br />

yetkisi dahilinde <strong>ve</strong>riyi portaldan temin ediyor.<br />

Biraz daha detaylandırırsak, yani mantıksal yapıdan fiziki yapıya geçersek, burada her<br />

kurum, kendi içerisinde bir kurum içi <strong>ve</strong>ri modeli oluşturmak zorunda. Zaten bunu coğrafi<br />

<strong>ve</strong>ri altyapısı oluşturmak için her kurum yapmak zorunda. Peki, ondan sonra <strong>ve</strong>riyi<br />

nasıl INSPIRE <strong>ve</strong>ri modeline dönüştürebilirim Onun için de bizim portalımızda FME<br />

dediğimiz, FME çok eskiden bilindik bir teknoloji, otomatik olarak FME teknolojisiyle<br />

kurum içi <strong>ve</strong>ri modeli INSPIRE modeline dönüşüyor, bu çok önemli <strong>ve</strong> servis haline<br />

getiriliyor, internete sunuluyor. Portaldan da kullanıcılar, profesyonel kullanıcı anlamında<br />

söylediğimiz, biraz önce Cihangir Bey de anlattı, birçok analizler yapılacak, bu analizlere<br />

<strong>ve</strong>riyi sağlamak için de bu tip portala ihtiyaç var. Avrupa Birliğine, yani INSPIRE’ın<br />

Avrupa ayağına <strong>ve</strong>rileri sağlamak için de bu yapı gerekmekte.<br />

Jeoportal çalışma yöntemine geldiğimizde ise, bir paydaş kurum, <strong>ve</strong>ri portalına<br />

kendisini üye yaptıktan sonra <strong>ve</strong>risini paylaşmakta <strong>ve</strong> coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı aracılığıyla<br />

<strong>ve</strong>rilerin dönüşümü <strong>ve</strong> entegrasyonu sağlanmakta. Arkasından ise internet aracılığıyla<br />

kullanıcılara ulaşarak bu <strong>ve</strong>rileri sunmaktadır. Biraz önceki fiziki tasarımı daha basit bir<br />

hale getirdiğimizde, böyle bir gösterimde jeoportalın çalışmalarını tanımlayabiliriz.<br />

Peki, coğrafi <strong>ve</strong>ri portalımız INSPIRE’la ne kadar entegre Coğrafi <strong>ve</strong>ri portalımız,<br />

tamamen INSPIRE’la örtüşen bir yapıya sahip. INSPIRE’ın öngördüğü tüm regülasyonlara<br />

uygun vaziyette gerçekleştirildi <strong>ve</strong> ona göre bina edildi. En altta kurumsal <strong>ve</strong>ri modelinden<br />

INSPIRE <strong>ve</strong>ritabanı oluşturuluyor, burada birleştirme servisleri var, arkasından CE<br />

servisleri var, VMS, VFS <strong>ve</strong> VCS var, katalog servisimiz var. Bu sayede üstte gü<strong>ve</strong>nlik<br />

yönetimiyle <strong>ve</strong>rilerin gü<strong>ve</strong>nliği sağlanmakta. Kullanıcılar, kendilerini “LDAP” dediğimiz<br />

network’teki kullanıcı grubuna üye yapmakta, <strong>ve</strong>rilerin gü<strong>ve</strong>nliği sağlanmakta.<br />

Tabii coğrafi <strong>ve</strong>ri portalında en önemli konu gü<strong>ve</strong>nlik, yani <strong>ve</strong>ri gü<strong>ve</strong>nliğinin mutlaka<br />

sağlanması gerekiyor. Her kurum <strong>ve</strong>ya her <strong>ve</strong>ri üreticisi, <strong>ve</strong>risini bilabedel paylaşmayabilir,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

89


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

belli ücretle paylaşabilir ya da bazı kullanıcıların görmesini istemeyebilir. Bu tip yönetim<br />

konularının hepsi coğrafi <strong>ve</strong>ri portalında mevcut.<br />

Coğrafi <strong>ve</strong>ri portalının bileşenlerine geldiğimizde ise, bir web tarafı, bir de ser<strong>ve</strong>r tarafı<br />

var. Web tarafında metadatayla ilgili işlemler, yani arama, düzenleme, yönetim, coğrafi<br />

<strong>ve</strong>ri katalogu, coğrafi <strong>ve</strong>ri indirme, harita görüntüleyici, gü<strong>ve</strong>nlik yönetimi, kullanıcı<br />

yönetimi <strong>ve</strong> servis izleme gibi alt modülleri var. Bunun dışında, ser<strong>ve</strong>r’da <strong>ve</strong>ri dönüşümü<br />

<strong>ve</strong> entegrasyonu için de FME araçları var.<br />

Burada metadata arama, bunları hızlı geçeceğim. Metadata arama konusunda coğrafi alan<br />

seçilebilir <strong>ve</strong>ya herhangi bir kelime yazılarak buradan arama yapılabilir. Sağ tarafa aranan<br />

kelimeyle ilgili sonuçlar dönmekte <strong>ve</strong> buradan da <strong>ve</strong>riye ulaşma imkânı bulunmakta.<br />

Kullanıcılar, kendini kaydettirdikten sonra metadata girişi yapabilirler, INSPIRE <strong>ve</strong><br />

ISO standartlarına göre yapabilirler. Ayrıca yönetici, ISO <strong>ve</strong> INSPIRE standartlarına<br />

uygunluğuna bakabilir, buradan doğrulama yapabilir <strong>ve</strong>ya kendimiz herhangi bir yazılım<br />

üzerinde üretmiş olduğumuz metadatayı buraya XML olarak da ekleyebiliriz, yani <strong>ve</strong>riyi<br />

tek tek doldurmak yerine, direkt dosyadan eklettirebiliriz. Böyle olunca, coğrafi <strong>ve</strong>ri<br />

portalına çoklu <strong>ve</strong>ri ekleme imkânı da var.<br />

Tabii metadata yönetimi, yani yönetici, girilen metadataların doğruluğunu, standartlara<br />

uygunluğunu, kalitesini, sahipliğini, yani <strong>ve</strong>riyi giren doğru kişi mi, hukuken o <strong>ve</strong>riye<br />

sahip mi gibi incelemeleri yaparak onaylayabilir ya da silebilir ya da geriye gönderebilir<br />

sistemden.<br />

Coğrafi <strong>ve</strong>ri katalogu ise, belli konulara göre girilen <strong>ve</strong>rileri, metadataları sınıflandırmakta<br />

<strong>ve</strong> göstermekte. Bu ISO standartlarına uygun olarak dizayn edildi.<br />

Coğrafi <strong>ve</strong>ri indirme, hak doğrultusunda, hakkı varsa mail adresine <strong>ve</strong>ri postalanıyor.<br />

Eğer mail adresine gidebilecek boyutta değilse, FTP’den bir kısa yol atarak, o kısa yolu da<br />

mail’e gönderiyor <strong>ve</strong> oradan <strong>ve</strong>rinin indirilmesi sağlanıyor. Birçok <strong>ve</strong>ri var <strong>ve</strong> raster <strong>ve</strong>ri<br />

indirilebiliyor, <strong>ve</strong>ktör <strong>ve</strong>riler, yaygın olarak bilindik formatlara dönüşüm sağlanabilir.<br />

<strong>Harita</strong> görüntüleme ise, biraz önce aslında temelde 4 tane modülü var, yönetim<br />

modüllerini saymazsak; bunlar metadata, harita görüntüleme, arama servisi <strong>ve</strong> katalog<br />

servisi diye 4 tane temel modülü var, diğerleri bunların altlarında sıralanıyor. Bu harita<br />

görüntüleme servisimizde ise bütün EMS, EFS servislerini burada görüntüleyebiliyoruz.<br />

“Google Beets Map” altlıkları üzerinde görüntüleyebiliyoruz, bunları değiştirebiliyoruz.<br />

Anında koordinat transformasyonları söz konusu, anında projeksiyon değiştirebiliyoruz<br />

sistemde. Gelişmiş haritacılık analizleri yapabiliyoruz bunun üzerinde, metadata araması<br />

da yapabiliyoruz. Metadata hem diğer tarafta yapılırken hem de bu tarafta, yani harita<br />

ekranında da gerçekleştirilebiliyor. Seçmiş olduğumuz bir katmanı direkt buraya<br />

ekleyebiliyoruz.<br />

Kullanıcı yönetimi ise kullanıcılar buraya kayıt yaptırabiliyorlar. Bu kayıt daha sonra<br />

incelenerek yönetici tarafından haklar <strong>ve</strong>rilebiliyor, yani metadata girişiyle ilgili haklar<br />

<strong>ve</strong>rilebiliyor. Sistemde kullanıcı, servis sağlayıcı, yönetici olarak 3 ana rol söz konusu.<br />

90<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Gü<strong>ve</strong>nlik yönetiminde ise tabii ki <strong>ve</strong>rilerin gü<strong>ve</strong>nliğini buradan takip ediyoruz <strong>ve</strong> burada<br />

<strong>ve</strong>rileri kimler görebileceği, kısıtlayabiliyoruz, coğrafi kısıtlamalar getirebiliyoruz <strong>ve</strong>ya<br />

logo ekleyerek telif hakları çerçe<strong>ve</strong>sinde <strong>ve</strong>ri yayınlayabiliyoruz.<br />

İzleme servisimizde ise servisleri izliyoruz, yani servislerin performansını <strong>ve</strong> stabiilitesini<br />

izliyoruz. Eğer performans yoksa, bu kullanıcıyı uyararak performansı iyileştirmesini<br />

bekliyoruz. Bu yönde de sistemden kullanıcılara e-posta göndererek uyarı görevini izleme<br />

servisi gerçekleştirmekte.<br />

Tabii bu çalışmaları yaparken sadece yazılım tarafı yok, bu yazılımın yanı sıra INSPIRE<br />

temalarını eşleştirme de gerçekleştirdik. Bir tane örnek, burada göründüğü gibi, korunan<br />

alanları. Mevcut korunan alanları tabloyla eşleştirerek bir “Cross” tablo oluşturduk <strong>ve</strong><br />

“Cross” tablolar diğerlerine de örnek bir çalışma olarak teşkil etti. Bütün çalışmalarımızı,<br />

temaları bu şekilde çalıştık.<br />

Burada coğrafi <strong>ve</strong>ri portalının bizim kurumlarımızla çalıştığında nasıl bir yapı oluşacak,<br />

nasıl bir <strong>ve</strong>ri akışı sağlanacak, ona kısaca değinelim. Örneğin MTA <strong>ve</strong>ya Tapu <strong>Kadastro</strong>,<br />

Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı, Tarım Bakanlığı gibi birçok kurum buraya dahil olabilir.<br />

Burada servislerini herkes öncelikle coğrafi <strong>ve</strong>ri portalına kaydettiriyor; <strong>ve</strong>ri <strong>ve</strong>ya<br />

servislere, metadata kayıtlarına tek tek tüm kurumlar kayıtlarını yaptırıyor. Bu arada<br />

şurada “Diğer sistemler” olarak tanımladığımız bölümde ise, buradaki kurumun hiçbir<br />

sistemi yok, tamamen kâğıt ortamında çalışıyor, ama bunun <strong>ve</strong>rilerini de paylaşmamız<br />

gerekiyor. O da metadata kaydını gerçekleştirdi diyelim.<br />

Burada kullanıcı ise coğrafi <strong>ve</strong>ri portalından metadata taramasına geçti, metadataları<br />

taradı, işine yarayacak olanları seçti <strong>ve</strong> o <strong>ve</strong>rileri tespit etti, servis bulduktan sonra tek tek<br />

lokaline indirdi, MTA’dan indirdi, TAKBİS’ten indirdi, Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı, Tarım<br />

Bakanlığı, indirdi, ama buradaki kullanıcı kâğıt ortamında çalıştığı için, oraya giderek<br />

kâğıt ortamındaki haritaları aldık, sırtlandık, getirdik, siyasallaştırdık <strong>ve</strong> sistemimize<br />

entegre ederek işimizi gerçekleştirdik. Bir örnek senaryo gibi böyle düşünebiliriz.<br />

Tabii bunu bir servis otobüsüne benzetirsek, nasıl çalışması gerekecek sistemin Bu servis<br />

otobüsü tüm kurumlara uğrayarak XML olarak servisleri, metadataları topluyor. Tüm<br />

kurumlara geldikten sonra bunları coğrafi <strong>ve</strong>ri portalında toparlıyor. Bunları bütün Türkiye<br />

için yaptıktan sonra, tabii ki bizim esas görevimiz, asıl hedefimiz, Avrupa Birliğine uyum<br />

sürecinde Avrupa mekânsal <strong>ve</strong>ri altyapısına dahil olabilmek, orayla olan entegrasyonu<br />

sağlamak. Dolayısıyla bunun için de Avrupa Birliği ülkelerinden <strong>ve</strong>rileri toparlıyoruz,<br />

onlardan kendimize ihtiyaç olanları alıyoruz. Aynı şekilde onlar da bizden <strong>ve</strong>rileri alarak<br />

kendi ülkelerine götürüyor <strong>ve</strong> coğrafi <strong>ve</strong>ri entegrasyonu da sağlanmış oluyor.<br />

Tabii ki burada ulaşmayı istediğimiz, arzuladığımız nokta, aslında bu tabloda görünüyor;<br />

Avrupa Birliği ülkelerinin mertebesine ulaşarak coğrafi <strong>ve</strong>ri portalımız sayesinde<br />

Türkiye’nin metadata <strong>ve</strong> katalogunun burada yayınlanmasını sağlamak <strong>ve</strong> aynı zamanda<br />

da Türkiye’nin bölgesel coğrafi <strong>ve</strong>rilerinin oluşturduğu database’i oluşturmak.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

91


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Sonuç olarak, günümüzde bilginin koordineli üretimi, güncellenmesi, paylaşımı <strong>ve</strong><br />

kullanımı önemli bir gereksinim olmuştur. Veri kaynaklarının farklı ortamlarda yer alması,<br />

aynı <strong>ve</strong>rinin farklı formatlarda ya da öz nitelik bilgisinde tutulması ise, kaynaklara erişimi<br />

herkes için sorun haline getirmektedir. Bu problem doğrultusunda jeoportal mimarisinin<br />

ülkemizde önemli bir çözüm getireceğini düşünmekteyiz. Verinin erişebilirliği <strong>ve</strong><br />

paylaşımı bu portal sayesinde çok kolaylaşacaktır. Portalımıza “jeoportal.cog.gov.tr” ya<br />

da “www.jeodata.gov.tr” adreslerinden ulaşabilirsiniz. Sistem şubat ayı itibariyle devreye<br />

alındı <strong>ve</strong> çalışmakta.<br />

Tabii bildiğiniz gibi, ülkemizde coğrafi bilgi sistemleri konusunda çok etkinlik yapılmakta;<br />

Coğrafi Bilgi Sistemi Kongresi, bu tip kurultaylar <strong>ve</strong>ya hizmetiçi eğitimlerle coğrafi<br />

bilgi sistemiyle ilgili çalışmalar yapılmakta. Ancak uluslararası boyutu düşünüldüğü<br />

zaman, yani bu elde ettiğimiz birikimleri camia olarak eğer yurtdışına taşımak istersek,<br />

uluslararası bir konferansa ihtiyacımız var. Bununla ilgili de Bakanlığımız <strong>ve</strong> İstanbul<br />

Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitemizin ortak girişimiyle ekim ayının 10’unda İstanbul’da, Sütlüce Kongre<br />

Merkezinde “Dünya GIS Zir<strong>ve</strong>si” adı altında bir etkinlik hazırlanmakta. Sütlüce’de gerekli<br />

yer ayrıldı <strong>ve</strong> çalışmalar başladı. “Gıs.submit.org” adresinden de bunları izleyebiliriz.<br />

Tabii orada hem kamu kuruluşlarında yapılan çalışmaların, hem de özel sektörde yapılan<br />

çalışmaların orada anlatılmasının bize çok şey kazandıracağını düşünmekteyiz. Orada<br />

ülkemizde yaptığımız GIS çalışmalarının paylaşabileceğimiz çok değerli insanlar<br />

gelecek <strong>ve</strong>ya pazarlanabilecek bir ortam da sağlanabilecek. Güzel bir ortam olacağını<br />

düşünüyoruz, yaklaşık 5 bin kişinin gelmesini bekliyoruz, ciddi bir çalışma içerisindeyiz.<br />

Bu konuda sizin de desteklerinizi bekliyoruz.<br />

Kurultayın hayırlı geçmesini tekrar diliyorum. Saygılar sunuyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Etem Bey süresini fazlasıyla aştığı için sadece bir soru alabiliriz,<br />

sormak isteyen varsa.<br />

Buyurun.<br />

SORU- Etem Beye sunumundan dolayı teşekkür ediyoruz. Yalnız, ben kendi <strong>ve</strong>rdiği<br />

örnekten hareketle bir soru sormak istiyorum. Servis otobüsüne benzetti Etem Bey. Aynı<br />

servis otobüsünü iki sene önce de Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü aldı benim bildiğim.<br />

Servis yapıyor, ama boş. Siz de bir servis otobüsü almışsınız. Örnek:; Siz orman haritalarını,<br />

amenajman haritalarını bu portala aktardınız mı ya da diğer kurumlar aktardı mı Mesela<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong>nun portalı 2 yıl önce yüzde 100, belki de kelime kelime örtüşecek şekilde<br />

aynı amaçla geliştirildi, siz de geliştirdiniz. O zaman bu portalı kullanmaları için 20’ye<br />

yakın kurumla farkındalık toplantıları yapıldı, kimse kullanmadı. Siz de aynısını yaptınız.<br />

Benim sorum şu: Orman Genel Müdürlüğünün ya da Çevre Bakanlığının bilgilerini bu<br />

portala aktardınız mı, onlara ulaşabilir mi kullanıcılar<br />

Teşekkür ederim.<br />

ETEM AKGÜNDÜZ- Efendim, tabii ben polemik yapmak ya da o tip tartışmaya girmek<br />

istemem. Yalnız, şöyle bir durum var: <strong>Harita</strong> bilgi bankasından bahsediyoruz, değil mi<br />

92<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yani TUCBS’den bahsetmiyoruz, harita bilgi bankasından bahsediyoruz. Jeoportal yok<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde, “<strong>Harita</strong> Bilgi Bankası” adıyla bir uygulama var, bir<br />

metadata toplama aracı var. Ancak onun çok sağlıklı olmadığını bizzat Tapu <strong>Kadastro</strong><br />

Genel Müdürlüğü elemanları ifade etmekte, biz de bunu şöyle anlamaktayız: Eğer harita<br />

bilgi bankası, bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı hüviyetinde olsaydı, şu an TUCBS bir jeoportal<br />

ihalesine çıkmazdı. Dolayısıyla ilk başta Bayındırlık Bakanlığı, kendi içerisindeki bu<br />

karmaşayı çözmeli <strong>ve</strong> Nihat Beyin sorduğu sorunun cevabını önce kendi içinde aramalı<br />

bence.<br />

Bize <strong>ve</strong>rilen bir görev vardı, biz o görevi ifa etmeye çalıştık; bence ettiğimizi <strong>ve</strong> çok hızlı<br />

bir şekilde ifa ettiğimizi düşünüyoruz. Bununla ilgili de Devlet Planlama Teşkilatımıza<br />

yazılarımızı yazdık, ulusal portal olması yönünde talebimizi de ilettik. Bu 2008 yılında<br />

hem Bakanlar Kurulunca bize <strong>ve</strong>rilen bir görevdi <strong>ve</strong> aynı zamanda DPT’nin <strong>ve</strong>rmiş<br />

olduğu bir görevdi, biz bu görevi yerine getirdik. Duplikasyon yorumu anladım ben<br />

orada, ama bence duplikasyon olduğunu düşünmüyorum. Bu tamamen INSPIRE’la<br />

birebir uyuşan bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı; <strong>ve</strong>ri paylaşımı var burada, her türlü eksiksiz<br />

olarak. Yani Tapu <strong>Kadastro</strong>da bulunan harita bilgi bankası şu an bu seviyede değil. O<br />

daha çok metadata toplamak için yapılmış bir şey, ama bu servisleriyle, gü<strong>ve</strong>nliğiyle, <strong>ve</strong>ri<br />

paylaşımıyla, <strong>ve</strong>rinin indirilmesiyle, bütün alt bileşenleriyle tamamen olgunlaşmış bir<br />

coğrafi <strong>ve</strong>ri portalıdır. Bu yönde bizim ortaya koyduğumuz ürün ortada. Bu hem kurumsal<br />

çalışabilecek bir coğrafi <strong>ve</strong>ri portalı, hem de ulusal bazda çalışabilecek bir coğrafi <strong>ve</strong>ri<br />

portalı. Bu noktada nereye gideceğimizi zaman gösterecek, devletin kurumları buna karar<br />

<strong>ve</strong>recek. Şu noktada bir şey söyleyebilecek durum yok.<br />

OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; süre fazlasıyla bitti, yarım saati buldu. Onun için<br />

özür diliyorum, keseceğim burada. Teşekkür ederim.<br />

Sırada Bilal Erken var, konusu “TUCS-Gelişmeler.” Bilal Bey 1986 yılında Selçuk<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesinden mezun oldu. 87-2010 yılları arasında Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü<br />

Fotogrametri <strong>ve</strong> Jeodezi Dairesi Başkanlığında Şube Müdürü olarak görev yapmıştır.<br />

2004-2010 yıllarında yine TUCBS Proje Ekibinde çalışmaktadır.<br />

Buyurun.<br />

BİLAL ERKEN (TUCBS Proje Ekibi)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.<br />

Sayın genel müdürlerim, sayın hocalarım <strong>ve</strong> değerli katılımcılar; başlarken hepinizi<br />

saygıyla selamlıyorum.<br />

Aslında bu sunumu Genel Müdür Yardımcımız Sedat Bakıcı yapacaktı, ama önemli bir<br />

toplantıya katıldığından dolayı ben sunmaya çalışacağım.<br />

Takdim planım aşağıdaki gibidir. Sunumumu yaklaşık 10-11 dakika civarında planladım.<br />

Kamu yönetiminde modernizasyon, KYM 75, diğer ismiyle Coğrafi Bilgi Sistemi<br />

Altyapısı Kurulum Projesini size anlatacağım. Projenin amacını <strong>ve</strong> bu kapsamda yapılan<br />

çalışmaları paylaşacağım.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

93


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bilindiği üzere, Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü, e-devletin mekânsal bileşenlerinden<br />

olan birtakım projeler yürütmektedir. Bunlardan bazıları, özellikle sağlıklı bir referans<br />

koordinat sisteminin oluşturulabilmesi amacıyla ülke genelinde <strong>ve</strong> Kuzey Kıbrıs<br />

Türk Cumhuriyeti olmak üzere 146 TUSAGA aktif istasyonu tesis etmiştir. Bunun<br />

ilgili santimetre düzeyinde 24 saat esasında çalışılabilen bir sistem oluşturulmuştur.<br />

Sistemin kontrol merkezi Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde, yedeği ise <strong>Harita</strong> Genel<br />

Komutanlığındadır. Proje çok amaçlı olup, biz daha çok burada coğrafi <strong>ve</strong>ri toplama<br />

konusunda bunlardan istifade etmeyi planlıyoruz.<br />

Diğer önemli bir ayak ise, az önce konuşulan, bahsi geçen, <strong>Harita</strong> Bilgi Bankası dediğimiz<br />

metadata <strong>ve</strong>ri portalıdır. Bu ise ISO 19115 standartlarına göre geliştirilmiş, birçok<br />

kurum kuruluşların katılımlarıyla ortak olarak dizaynı, tasarımı <strong>ve</strong> analizleri yapılmış,<br />

sonucunda geliştirilmiş <strong>ve</strong> şu anda 4 bini aşkın meta <strong>ve</strong>ri içerisinde bulunmaktadır <strong>ve</strong><br />

kurumlar sürekli meta <strong>ve</strong>rilerini, kendi yaptıkları, ürettikleri meta <strong>ve</strong>rilerini bu sistem<br />

üzerine girmektedirler.<br />

Diğer önemli bir bileşen ise <strong>Kadastro</strong>yu Bitirme Projesiydi biliyorsunuz. 2008 yılı itibariyle<br />

ilk tesis kadastrosu tamamlanmış, sadece sorunlu olan 400 civarında birim kaldığını<br />

biliyorum. Diğer taraftan kadastro <strong>ve</strong>rileri eskiden başladığı için, 1925’lerden itibaren<br />

oldukça eski, paftalar yıpranmış olduğundan, bu <strong>ve</strong>rilerin güncellenmesi, yenilenmesi<br />

gerekmekte. Bu amaçla da Tapu <strong>Kadastro</strong> Modernizasyon Projesi kapsamında, sırayla<br />

ihaleler kapsamında bu <strong>ve</strong>riler de güncellenerek tapu kadastro bilgi sistemine aktarılması<br />

yapılmaktadır.<br />

Bunların üzerinde, TAKBİS’in üzerinde yine 2 yıl önce altyapısına başladığımız,<br />

ulusal ortofoto web servisleri dediğimiz ortofoto web servislerini sunmaya başladık.<br />

Yıllık ortalama 70 bin kilometrekare Genel Müdürlüğümüzce hava fotoğrafı alımı<br />

gerçekleştirilmekte, bunların ortofotoları üretilerek bu sistemin içerisine kademe kademe<br />

servis olarak sunulmaktadır. Ortofoto web servislerini özellikle kadastro yenileme<br />

çalışmalarında kullanmayı hedefliyoruz. Burada yenileme öncesinde, karar destek<br />

sistemlerinde, yenileme sırasında, kalite kontrollerinde kullanmayı düşünüyoruz.<br />

Bunların bir üst bileşeni olan, bunların hepsinin toplandığı, ulusal coğrafi bilgi sistemi<br />

dediğimiz, 75 numaralı eylem ile belirlenen <strong>ve</strong> Tapu <strong>Kadastro</strong>nun sorumluluğunda<br />

yürütülen proje hakkında şimdi biraz bilgi <strong>ve</strong>receğim.<br />

Tabii bu Başbakanlık genelgesi ekinde çıkan program tanımlama dokümanında, coğrafi<br />

bilgi sistemi altyapısı kurulumu eyleminin ne olduğu izah edilmiş; amaçları, hedefleri,<br />

diğer projelerle olan ilişkileri tanımlanmış. Ben çok detayına girmeyeceğim. Projenin<br />

amacı, ulusal düzeyde teknolojik gelişmelere uygun olarak coğrafi bilgi sistemi altyapısı<br />

kurmaktır. Kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarının sorumlu oldukları coğrafi bilgileri ortak bir<br />

altyapı üzerinden kullanıcılara sunacaklar. Diğer taraftan coğrafi <strong>ve</strong>rilerin tüm kurumların<br />

ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde içerik standartları belirlenecek, ayrıca coğrafi <strong>ve</strong>ri<br />

değişim standartları da belirlenecektir.<br />

94<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Projeden ne gibi faydalar bekleniyor Kurulacak portalla mevcut coğrafi <strong>ve</strong>rilerin<br />

özellikleri öğrenilebilecek, yani sorgulanabilecek, kullanıcıların ihtiyaç duydukları coğrafi<br />

<strong>ve</strong>rilere kolaylıkla erişmeleri sağlanacak, farklı standartlara sahip <strong>ve</strong>ri üretiminin önüne<br />

geçilerek kaynak tasarrufu sağlanacaktır. Ayrıca bunun diğer bir hedefi de mükerrer <strong>ve</strong>ri<br />

üretiminin önüne geçebilmek.<br />

Tabii bu kapsam 2006 yılına gelinceye kadar daha önceki çalışmaları vardı. 2003 48<br />

sayılı Genelgeyle yürütülmeye başlanan E-Dönüşüm Türkiye Projesi kısa dönem eylem<br />

planı kapsamında ilk çalışmalar başlatılmıştır. Bunun eylem planında Türkiye ulusal<br />

coğrafi bilgi sistemi oluşturulması için bir ön çalışma yapılması, bu da 47 nolu Eylem,<br />

yine kurumumuz sorumluluğunda yürütülmüştür. Yine 2005 yılında Yüksek Planlama<br />

Kurulu kararıyla ekinde yer alan Türkiye ulusal coğrafi bilgi sistemi oluşturmaya yönelik<br />

altyapı hazırlık çalışmalarını içeren 36 nolu Eylem yapılmış; burada idari altyapı, teknik<br />

altyapı <strong>ve</strong> yasal altyapı konularında birtakım çalışmaları komisyonlar yapmış, raporlarını<br />

Devlet Planlama Teşkilatına sunmuştur.<br />

Daha sonra da 2007-2008 döneminde, işte az önce bahsettiğim, sunumda gösterdiğim o<br />

programlama dokümanındaki 75 nolu Eylem çalışmalarına başlanmıştır. Bu kapsamda<br />

2009’un son dönemine doğru Türksat AŞ ile sözleşme yapıldı. Bu kapsamda program<br />

dokümanında öngörülen fizibilite hizmeti alımı var, yani bir fizibilite yapılması<br />

gerekiyordu, “Bu fizibl mı, değil mi” şeklinde. Buna yönelik çalışmalar devam etti,<br />

bitirdik, yani sonuçlandı.<br />

Fizibilite çalışması iki aşamadan oluşmakta. Bir tanesi, birinci aşama, Eylem 75 kapsamını<br />

içeren kısım. Diğeri de “Eylem 75 sonrasında neler yapılması gerekir” şeklinde önerilerden<br />

oluşan bir kısım. Eylem 75 kapsamında, yani onun içeriğini konu alan fizibilite kısmında<br />

kurumların mevcut durum <strong>ve</strong> kapasite analizi gerçekleştirildi. Bu kapsamda neler yapıldı<br />

Kurumların görev, yetki <strong>ve</strong> sorumlulukları, kaynakları, ilişkileri, neyse, birbiriyle olan<br />

idari, yasal, mali <strong>ve</strong> kurumsal altyapıları, yazılım, donanım, ağ <strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nlik altyapıları,<br />

mevcut <strong>ve</strong>ri altyapıları <strong>ve</strong> mevcut <strong>ve</strong>rilerin içerikleri <strong>ve</strong> “Kurumların talep ettikleri temel<br />

coğrafi <strong>ve</strong>riler nelerdir” şeklinde analizler yapılarak bunlar raporlanmıştır.<br />

Diğer taraftan, dünyadaki mevcut teknoloji nereye gidiyor, dünya nereye gidiyor, bunlar<br />

incelendi. Yurtdışındaki uygulamalar nelerdir, bunlar görüldü. Hatta bu kapsamda 6<br />

farklı ülkeye ziyaret yapıldı, oradaki mevcut durumlar analizleri yapıldı. Ayrıca mahalli<br />

idareler kapsamında yaklaşık 3 bin küsur belediyeyi içeren bir analiz yapıldı. Hem<br />

vakıf üni<strong>ve</strong>rsiteleri, hem de kamu üni<strong>ve</strong>rsiteleri olmak üzere, hepsiyle iletişime geçildi.<br />

Bunlardan yaklaşık 100’ünün geri dönüşümü oldu, bunların analizi yapıldı, üni<strong>ve</strong>rsitelerin<br />

potansiyelleri değerlendirildi. Diğer taraftan sosyokültürel <strong>ve</strong> sosyoekonomik analizler<br />

yapıldı, risk analizleri yapıldı, ekonomik analizler yapıldı, ulusal standart taslağı hazırlandı.<br />

Ulusal Coğrafi Bilgi Portalı Taslak Teknik Şartnamesi yapıldı, çünkü bu bir fizibilite<br />

etüdü, bundan sonraki aşama da portal kurulumuydu, buna yönelik bir teknik şartname<br />

yapıldı. Bütün bu hazırlanan dokümanlar da kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşlarının katılımıyla<br />

Antalya’da bir çalıştayda tartışıldı. Proje kapsamında yaklaşık 11 bakanlık <strong>ve</strong> 54 tane<br />

kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşları vardı, 4 tane büyükşehir belediyesi de vardı içerisinde.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

95


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Öneriler kısmına geliyorum, fazla uzatmayacağım. Bu Eylem 75’ten sonraki aşamayı<br />

içeren kısım. Neler var bu raporlanan kısımlarda Süreç yönetimi nasıl olacak, yani bu<br />

süreç nasıl yönetilecek, ulusal coğrafi bilgi sistemi kapsamında ne gibi politikalar olmalı,<br />

ne gibi stratejiler dikkate alınmalı, yasal altyapısı ne olmalı; bu projenin yönetim modeli<br />

ne olmalı, yani bir müsteşarlık mı olmalı, bir kurum mu olmalı <strong>ve</strong>ya ayrı bir bakanlık<br />

mı olmalı gibi. Sonra kurumsal yönetim modelleri üzerine önerilerimiz var, yani kurum<br />

içerisindeki yapılanma nasıl olmalı, bunlara ilişkin öneriler var. Teknik altyapı modeli<br />

ne olmalı, buna ilişkin öneriler var. İş modeli, <strong>ve</strong>ri altyapısı gibi <strong>ve</strong> en önemlisi de <strong>ve</strong>ri<br />

sorumluluk matrisi dediğimiz, “Hangi kurum hangi <strong>ve</strong>riden sorumlu” gibi konuları<br />

içeren bir taslak öneri şeklinde sorumluluk maddesi hazırlandı.<br />

Tamamlanan fizibilite, bu iki aşamalı olan fizibilite raporu da birinci ayın sonuna doğru<br />

Devlet Planlama Teşkilatına gönderildi. Bundan sonraki süreç içerisinde de bildiğiniz<br />

üzere, İmar Kanununda bir değişiklik yapıldı, bu değişiklikle Bakanlığa bir yetki <strong>ve</strong>rildi.<br />

Bu da şu: Türkiye coğrafi bilgi sistemi oluşturulmasına, iyileştirilmesine <strong>ve</strong> işletilmesine<br />

dair iş <strong>ve</strong> işlemleri yapmak, yaptırmak, yaygın olarak kullanmak, teşvik etmek görevi<br />

bu kanunla 2009 yılı sonuna doğru Bakanlığa <strong>ve</strong>rildi. Bakanlık, bu yetkisini projeyi biz<br />

yürüttüğümüz için bize devretti, kendi içerisindeki yapılanması tamamlanıncaya kadar.<br />

Daha sona da, bu yıl başında da bu yetkisini geri aldı, “Biz devam ediyoruz” dedi.<br />

Hem Devlet Planlama Teşkilatının, hem de Bakanlıktan gelen yazıyla bundan sonraki<br />

çalışmaları, TUCBS’nin diğer sonraki aşamalarını TAU Genel Müdürlüğü yürütecektir.<br />

Benim burada özellikle söylemek istediğim, bu proje süresince gördüğüm şu, temel bir<br />

şey: Bir portal kurmak, işletmek sadece teknik bir olay değil. Yazılım alırsınız, donanım<br />

alırsınız, üzerine modüller geliştirirsiniz, bu portalı oluşturursunuz. Ama işin başka<br />

bir boyutu var, o da şu: Zihinlerin değişmesi gerekiyor, yani kendimizi yenilemeliyiz.<br />

Kurumlar da bu noktada kendilerini yenilemeli. Yani olay, sadece teknik bir olay değil,<br />

başka boyutları var, bunu dile getirmek istedim.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz.<br />

Değişim, tabii burada herkese sormak, değişime kimse “Hayır” demez. Değişimi istiyoruz,<br />

ama kendimiz değişmediğimiz sürece.<br />

Soru alabiliriz arkadaşlar.<br />

Buyurun.<br />

SORU- Bilal’e teşekkür ediyorum.<br />

Bu proje, çok uzun erimli bir proje <strong>ve</strong> sürekli. Yalnız, biraz ev<strong>ve</strong>l de sormak istedim,<br />

zaman darlığı sebebiyle soramadım. Aslında INSPIRE’le <strong>Kadastro</strong>nun bu çalışmaları<br />

birbirine tam örtüşen çalışmalar olmalı. Batıda da, özellikle Avrupa Birliğinde de<br />

gördüğüm kadarıyla son yıllarda özellikle kadastro INSPIRE’leşiyor ya da INSPIRE<br />

kadastrolaşıyor gibi yaklaşımlar var. Bu açıdan Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü olarak<br />

96<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

sizin değerlendirmeniz, çok merak ediyorum. Doğrusu aslında bence de e-devlet projesi<br />

altında bu iş bir kurumda, bir yerde toplanmalı. Efendim, Çevre <strong>ve</strong> Orman Bakanlığı<br />

<strong>ve</strong>ya Kültür <strong>ve</strong> tabiiat Varlıkları, bakanlıkları, kurumları, genel müdürlükleri, kendilerine<br />

özel olarak ilgi alanlarındaki bilgileri kendileri tutsunlar. Ama temel altlık, baz, bence<br />

kadastro olmalı. <strong>Kadastro</strong>, parsel tabanlı bir arazi bilgi sistemi olarak bu bilgilerin tabanı<br />

olmalı diye düşünüyorum.<br />

Teşekkür ederim.<br />

BİLAL ERKEN- Hocam, ben de teşekkür ediyorum.<br />

Az önce zihinsel dönüşümden bahsettim; her kurumun yaptığı proje bir kartopu gibi. Gerek<br />

INSPIRE’de olsun, yani bizim de yaptığımız farklı bir şey değil aslında, INSPIRE’ın<br />

belki biraz daha üzerine çıkacağız.<br />

Ama şunu söyleyeyim: Etem Beylerin bahsettiği projeler bir şeyleri tetikliyor, bizim<br />

yaptığımız projeler bir şeyleri tetikliyor. Her kurum, sonuçta Etem Beyin de bahsettiği<br />

gibi, kendi portalını oluşturmak zorunda, öyle ya da böyle, bundan kaçamayız. Sonuçta<br />

geldiğimiz nokta, biz de onu öneriyoruz, tek bir yerde olmalı, ama bunun karar <strong>ve</strong>ricisi<br />

biz idare olarak kendimiz olamayız şu anda. Bizim de gönlümüzden geçen o. Biz <strong>ve</strong>rilen<br />

görevi kurumsal olarak yapıyoruz, Etem Beyler de <strong>ve</strong>rilen görevi yapıyor. Önerilerimiz<br />

tabii ki olacaktır ileride, yani zaman içerisinde ortaya çıkacaktır bu.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz.<br />

Son konuşmacımız Ali Türkezer, “Türkiye Yükseklik Sisteminin Modernizasyonu”nu<br />

sunmak üzere da<strong>ve</strong>t ediyoruz. Kendisi 1968 İzmir doğumlu. 1990 Kara Harp Okulundan<br />

harita teğmeni olarak mezun oldu. 92 yılında <strong>Harita</strong> Yüksek Teknik Okulunu bitirerek harita<br />

mühendisi unvanını aldı. 98 yılında İTÜ’de Jeodezi, 2007 yılında Selçuk Üni<strong>ve</strong>rsitesinde<br />

endüstri mühendisliği konusunda yükseklisans yaptı. Halen <strong>Harita</strong> Genel Komutanlığı<br />

Jeodezi Dairesinde Jeofizik <strong>ve</strong> Ni<strong>ve</strong>lman Şube Müdürü olarak görev yapmaktadır.<br />

Buyurun.<br />

ALİ TÜRKEZER- (Konuşmanın deşifresi istenmedi)<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz.<br />

Soru alabiliriz arkadaşlar.<br />

Buyurun.<br />

BÜLENT BAŞTAŞ- Erzurum’dan geliyorum, kadastroda kontrol mühendisiyim.<br />

Dediniz ki, “Bu noktalar sık sık deformasyon oranında kayboldu, zarar gördü.” Peki,<br />

bizim kurumun yapmış olduğu gibi, anlık <strong>ve</strong>ri yayan istasyonlar kurulabilir mi<br />

İkinci olarak şöyle bir çalışma duydum: Anlık GPS’ler, biz biliyorsunuz elipsoid<br />

yüzeyini belirliyoruz ya, anlık ortometrik yüksekliğinin belirlenmesi için <strong>Harita</strong> Genel<br />

Komutanlığının bir çalışma başlattığını duydum. Bu ne aşamada, devam ediyor mu<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

97


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Üçüncü olarak da bu jeoidin daha önce belirlenseydi eğer, anlık ortometrik yükseklikleri<br />

belirlenseydi, biz kadastro çalışmalarına başladığımız zaman, üçüncü boyut da bizim için<br />

önemli, biliyorsunuz. Parsellerimizin X, Y <strong>ve</strong> Z boyutları da belirlenmiş olurdu, böylece<br />

üçüncü boyuta da geçmiş olurduk.<br />

Teşekkür ederim.<br />

ALİ TÜRKEZER- Yeni oluşturacağımız yükseklik sisteminin zamana bağlı olmasını<br />

istiyoruz, yani o kuracağımız sistemin zamanla değişimi yakalayabilmesi gerekiyor. Şu<br />

anda dünyada böyle bir sistem yok, belki ilk defa biz yapacağız. Yani zamanla değişimi<br />

izlenebilir bir yükseklik sistemi oluşturacağız <strong>ve</strong> zaten bunu kurduktan sonra da bunlar<br />

anlık olarak gönderilecek. TUSAGA aktif sisteminde belki düzeltmelerin yanında bir jeoid<br />

yükseklik bilgisi de gidecek anlık olarak. Yani anlık jeoid değeri diye bir şey olmayacak,<br />

ama jeoidin zamanla değişimini kontrol edeceğiz <strong>ve</strong> bunu güncelleyeceğiz, yani EPOC<br />

bazlı bir yükseklik sistemine jeoide ulaşmayı düşünüyoruz.<br />

BÜLENT BAŞTAŞ- Benim sormak istediğim o değil. GPS ile ölçü yapıyorlar firmalar;<br />

atıyorlar poligonlarını, elipsoid düzeyi belirliyorlar. Daha sonra jeoid belirlemek için<br />

arazide ölçü yaparak, jeoidi belirleyerek ortometrik yüksekliği elde ediyorlar, ondülasyon<br />

farkını elde ediyorlar. Ben bu ondülasyon farkını diyorum, <strong>Harita</strong> Genel Komutanlığı tüm<br />

Türkiye’de çalışma başlattığını duydum. Bu ne aşamada, ne zaman bitecek<br />

İkinci olarak da bu mekânsal dediniz ya, anlık <strong>ve</strong>ri, bizim kurumun yapmış olduğu<br />

TUSAGA aktif sistemiyle anlık <strong>ve</strong>ri <strong>ve</strong>riyoruz. Bizim poligonları deformasyona uğradığı<br />

için, bizim kurum bunu kaldırdı, artık biz poligon şeyi aramıyoruz, “Cors”la ölçülerimizi<br />

kontrol ediyoruz. Anlık <strong>ve</strong>ri sistemini sordum; siz de istasyon mu kuracaksınız bizim<br />

gibi, yoksa bizim kurumun kurmuş olduğu “Cors” sistemlere mi entegre edeceksiniz<br />

ALİ TÜRKEZER- Anlık olarak jeoid değeri diye bir şey, soruyu anlayamadım<br />

herhalde...<br />

OTURUM BAŞKANI- <strong>Harita</strong> Genel Komutanlığından cevap <strong>ve</strong>rmek isteyen var mı<br />

Buyurun.<br />

ONUR LENK- Sorunuza teşekkür ederiz. Daha önceden deklere etmiş olduğumuz bir<br />

bilgiydi bu. Türkiye ulusal sabit GPS istasyonları aktif yapısı içerisinde jeoid bilgilerinin<br />

gerçek zamanlı olarak RTCM sistemi içerisinde bu <strong>ve</strong>rinin yayılması için bir format var,<br />

onları yayınlamayı hedefliyoruz. Konu, Sayın Ali Türkezer’in de ifade etmiş olduğu<br />

konu, burada jeoidin iyileştirilmesine yönelik ağırlıklı bir teorik yapının Kurultay değerli<br />

üyeleriyle paylaşımıdır. Bu zamana bağımlı olarak tanımlanacak hassas jeoid <strong>ve</strong>risinin<br />

9 santimetrelik şu anda iyi bir jeoidin doğruluğu, bunun mesaj sistemi içerisinde size<br />

ulaştırılmasına ilişkin bir program düşünüyoruz. Ancak burada ifade edilen yükseklik<br />

modernizasyonu kapsamında zamana bağımlı jeoid <strong>ve</strong>risinin şu aşamada ilerleyen bir<br />

proje olduğu, format anlamında size şu aşamada hitap etmeyeceği, yerel jeoid <strong>ve</strong>rileme<br />

anlamındaki faaliyetlerle siz TUSAGA aktiften yatay konum olarak aldığınız <strong>ve</strong>rileri<br />

bağdaştırarak devam edebilirsiniz. Proje <strong>Harita</strong> Genel Komutanlığı <strong>ve</strong> Tapu <strong>Kadastro</strong><br />

98<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Genel Müdürlüğü kontrolünde devam etmektedir. Siz detayda C3 seviyesindeki<br />

değerlendirmelerinizi TUSAGA aktiften almış olduğunuz değerlerle devam ederken,<br />

yakında sunulduğu zaman da TUSAGA aktiften jeoid <strong>ve</strong>rilerini alarak bu <strong>ve</strong>rileri<br />

kullanabileceksiniz. Ama tam olarak jeodezik anlamdaki değerlere ne zaman erişecek,<br />

buradaki yükseklik modernizasyon çalışmalarına bağlı. Sizi 2012’de çalıştaya da<strong>ve</strong>t<br />

ederiz.<br />

Teşekküre ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Biz teşekkür ediyoruz.<br />

Bir kez daha konuşma yapan arkadaşları alkışlayalım.<br />

Hepinizi poster sunumuna da<strong>ve</strong>t ediyoruz arkadaşlar.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

99


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

100<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

II. OTURUM<br />

ÖĞRENCİ OTURUMU<br />

Oturum Başkanı : Emre KARAGÖZ<br />

(HKMO Öğrenci Birliği Başkanı)<br />

19 Nisan 2011<br />

KONUKLAR:<br />

İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Yıldız Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Kocaeli Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

19 Mayıs Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

101


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

102<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SUNUCU- <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası Öğrenci Birliği Başkanı Emre<br />

Karagöz’ü da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI (Emre Karagöz)- Merhaba arkadaşlar, merhaba hocalarım,<br />

HKMO üyeleri; bugün burada HKMO Öğrencilerinin sunumlarını sergileyeceğiz.<br />

İşleyiş olarak her üni<strong>ve</strong>rsite sunumunu tamamlandıktan sonra soru-cevap bölümüne<br />

geçeceğiz. Bu sunumlar içerisinde İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Yıldız Teknik<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesinin ortaklaşa hazırladığı “Nükleer Enerji”<br />

konusunda bir sunumumuz olacak. Daha sonrasında Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesinin<br />

“İş Gü<strong>ve</strong>nliği <strong>ve</strong> İşçi Sağlığı” sunumu olacak. Sonra Samsun 19 Mayıs Üni<strong>ve</strong>rsitesinin<br />

“Hidroelektrik Santralleri <strong>ve</strong> Suyun Ticarileşmesi” sunumu olacak. En sonunda Kayseri<br />

Erciyes Üni<strong>ve</strong>rsitesinden “Dijital Görüntü İşleme” üzerine bir sunum olacak.<br />

İTÜ, Yıldız <strong>ve</strong> Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesinin sunumunu yapmak için İTÜ’den Simge<br />

Topçu, Afyon Kocatepe’den Mustafa Öcal’ı sunumlarını yapmak için sahneye da<strong>ve</strong>t<br />

ediyorum.<br />

SİMGE TOPÇU (İTÜ)- Saygıdeğer katılımcılar; size nükleer enerji hakkında hazırlamış<br />

olduğumuz sunumu sunacağız.<br />

Sunum planından bahsedecek olursak; nükleer enerjinin keşfi, nükleer enerjinin etkileri,<br />

dünyada <strong>ve</strong> Türkiye’de enerji politikaları, nükleer enerji Türkiye için uygun mu, Türkiye’de<br />

kurulması planlanan nükleer santral bölgelerinin tektonik olarak değerlendirilmesi, sonuç<br />

<strong>ve</strong> çözüm.<br />

Nükleer enerjinin keşfi: Bilim adamlarının atomun parçalarına ayırmayı başarmasıyla<br />

nükleer enerji keşfedildi. Zincirleme reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan bu büyük enerji,<br />

nükleer bir reaktörle denetim altına alınmaya başlandı. Bilim adamlarının asıl amacı,<br />

bu enerjinin insanlık yararına kullanılmasıydı, fakat insanlar nükleer enerjiyi silah gücü<br />

olarak kullanmaya başladılar. Amerika Birleşik Devletlerinin Manhattan Projesi altında<br />

nükleer çalışmalar askeri amaçlarla yürütüldü. İkinci Dünya Savaşı sırasında, 6 Ağustos<br />

1945’te Hiroşima, 9 Ağustos 1945’te ise Nagazaki kentleri atom bombasıyla vuruldu.<br />

Nükleer enerjinin etkileri: Nükleer enerji, sadece silah gücü olarak değil, enerji kaynağı<br />

olarak nükleer santraller de insanlık <strong>ve</strong> çevre için büyük bir tehdit oluşturuyor. Nükleer<br />

enerjinin elde edilmesi sırasında çeşitli maddeler açığa çıkmaktadır. Bunları sıcaklık,<br />

uranyum olmayan reaktör maddeleri, uranyum bileşikleri, atıklar, parçalanma ürünleri <strong>ve</strong><br />

radyasyon olarak sıralamak mümkündür.<br />

Nükleer santraller, büyük kentler <strong>ve</strong> yoğun nüfuslu bölgelerden uzak yerlerde<br />

kurulmalıdırlar. Teknik arızalar nedeniyle radyoaktif kirleticiler çevreye <strong>ve</strong> havaya<br />

yayılmak suretiyle büyük zararlara yol açarlar. Bu konuda birçok örnek bulunmaktadır.<br />

1957 yılında İngiltere’de Windscale Nükleer Santralinde meydana gelen kazada, santralin<br />

yanması sonucu 200 kilometrekarelik bir alan işe yaramaz hale gelmiştir. Kuşkusuz, bu<br />

kazalardan en önemlisi, Çernobil Nükleer Santralinde meydana gelen kazadır. 1972<br />

yılında Ukrayna’da kurulmuş santral, 25 Nisan 1986 tarihinde infilak etmiştir. 30<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

103


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

kişi anında, radyasyon yayılması sonrasında ise binlerce kişi hayatını kaybetmiş, 50<br />

kilometre yarıçaplı alanda 150 bin kişi uzaklara tahliye edilmiştir. Binlerce insan ise<br />

belirtileri sonradan çıkacak olan genetik etkilerle nesilden nesile geçebilecek kalıcı izler<br />

taşımaktadır. Burada da genetik bozukluk sonucu meydana gelmiş insan hastalıklarını<br />

görüyoruz.<br />

Kaza, İs<strong>ve</strong>ç bilim adamları tarafından radyoaktivite ölçümleriyle tespit edilinceye<br />

kadar gizli tutulmuştur. Ancak radyoaktif maddelerle yüklü bulutlar çok geniş alanlara<br />

yayılmıştır. Çernobil kazası nedeniyle yayılan radyoaktif atıkların toprak ürünlerinde<br />

yol açtığı kirlilik bilinmektedir. Kaza birçok ülkeyle birlikte ülkemizi de etkilemiştir,<br />

bildiğimiz üzere Karadeniz en çok etkilenen bölgemizdir.<br />

Nükleer santrallerde kaza riski yüksektir, risk doğal afetlerle daha da artar. Bu nedenle<br />

depremler, heyelanlar, çığ düşmeleri gibi doğal afetler, santrallerin yer seçiminde dikkate<br />

alınması gerekir.<br />

Son olarak 11 Mart 2011’de gerçekleşen Japonya’daki deprem <strong>ve</strong> tsunami felaketi sonucu<br />

Fukuşima Nükleer Santralinde meydana gelen kaza yüzünden santralin çevresinde yaşayan<br />

canlılar <strong>ve</strong> hatta radyasyon bulutları yüzünden dünyanın çeşitli bölgeleri de tehlike altına<br />

girmiş bulunmaktadır. Burada da Fukuşima’nın bir fotoğrafını görüyoruz.<br />

Radyasyonun etkilediği, ama iyileştiği saptanan insanların, radyasyondan etkilenen<br />

yörelerde yaşayan insan ya da hayvanların yeni nesillerinde gen bozulmalarının da<br />

olabileceğini bilim adamları belirtmektedirler.<br />

Nükleer güç insanlık için büyük bir tehlikedir. Atom, hidrojen <strong>ve</strong> nötron bombaları,<br />

sırasıyla yakıcı etkileri artacak şekilde hep bu gücün eseridir. Geçmişte yapılan nükleer<br />

silah denemelerinden dolayı radyasyon, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne<br />

inmekte <strong>ve</strong> çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine neden olmaktadır. ABD’nin<br />

İkinci Dünya Savaşı sırasında nükleer silahlar ile Hiroşima <strong>ve</strong> Nagazaki’ye saldırmasıyla<br />

bu şehirler anında yok oldu. Burada da bunun fotoğrafını görüyoruz.<br />

Atom bombasının yarattığı muazzam şok dalgaları, çok geniş bir alanda binlerce kişinin<br />

o anda ölmesine sebep odu. Dalgaların doğrudan ulaşamadığı yerlerde ise yayılan<br />

radyasyon, sonraki günler, aylar <strong>ve</strong> yıllar boyunca birçok kişinin lösemiden ölmesine<br />

sebep oldu.<br />

Radyoaktivite, gerek üretimden önce, üretim aşamasında <strong>ve</strong> gerekse atıklar nedeniyle<br />

tehlike arz eder. Kullanılmış yakıtın reaktörlerden alınarak işleme tesislerine <strong>ve</strong> çıkan<br />

yüksek seviyeli atığın ise gömülmesi için taşınması gerekmektedir. Bu esnada potansiyel<br />

tehlike söz konusudur. Atığın tekrardan işlenmesi de tehlikeli bir işlemdir. İşlem sırasında<br />

açığa çıkan yüklü miktardaki radyoaktif atığın denize <strong>ve</strong> gaz olarak havaya <strong>ve</strong>rilmesi<br />

sebebiyle insan <strong>ve</strong> çevre sağlığına karşı büyük bir tehdit oluşturmaktadır.<br />

2000 yılı itibariyle dünya genelinde biriken nükleer atık, yakıt 220 bin ton <strong>ve</strong> bu miktar<br />

her yıl yaklaşık 10 bin ton artmaktadır. Nükleer santrali olan her ülkenin bu atıklarla başı<br />

dertte. Burada da atıkların nasıl depolandığını, yeraltına gömüldüğünü görüyoruz.<br />

104<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Başta ABD olmak üzere, Çin, Hindistan, Avrupa ülkeleri, ucuz <strong>ve</strong> temiz enerji kaynağı<br />

olarak seçtikleri nükleer santrallerin yarattığı tehlikeli atıklarla uğraşıyorlar. Fakat nükleer<br />

atıkları yok etmek mümkün değil. Tek yol, çok korunaklı radyoaktivite sızdırmayan<br />

ortamlarda radyoaktiviteleri canlılara zarar <strong>ve</strong>rmeyecek düzeye düşünceye kadar 10<br />

binlerce yıl bekletmek. Örneğin yarı ömrü 24 bin yıl olan plütonyumun tehlikesiz hale<br />

gelmesi için 250 bin yıldan daha uzun bir zaman geçmesi gerekmektedir. Ancak nükleer<br />

atıkların bu kadar uzun süre depolanmasını sağlayacak saklama kapları pek mümkün<br />

görünmüyor. Depremler oluyor, yanardağlar patlıyor, kara parçaları hareket ediyor,<br />

küresel ısınmayla deniz seviyeleri yükseliyor. Coğrafi anlamda bu kadar hareketli olan<br />

dünyada atıkları onbinlerce, hatta yüzbinlerce yıl gü<strong>ve</strong>nli saklamak mümkün mü<br />

Atıklardan kurtulmanın bir diğer yolu, nükleer atıklarını gelişmekte olan ülkelere yasal<br />

olmayan yollarla göndermek. 1993 yılında Çin, 1980’li yıllarda Tibet Platosuna nükleer<br />

atıkları depoladığını açıkladı. Haziran ayında Çanakkale’nin Ezine İlçesi Geyikli Halk<br />

Plajında tespit edilen yüksek radyasyon oranları, nükleer atıkların kontrolsüz <strong>ve</strong> serbestçe<br />

taşınıp keyfi olarak herhangi bir ülkenin sularına <strong>ve</strong>ya kıyılarına bırakılabileceği şüphesini<br />

desteklemektedir.<br />

Nükleer atıkların uzaya gönderilmesi bile düşünülüyor. Bu yöntem teknik olarak bugün<br />

pek mümkün gözükmüyor <strong>ve</strong> çok pahalı. Buna rağmen dünyada saklanması çok riskli<br />

olduğundan, ciddi olarak değerlendiriliyor.<br />

Dünyada <strong>ve</strong> Türkiye’de enerji politikaları: 1950’lerde en ucuz enerji kaynağı olarak bilinen,<br />

dünyanın kurtarıcısı olarak düşünülen nükleer enerjiden bugün gelişmiş ülkeler hızla<br />

kaçmaktadırlar. Yapımı planlanan nükleer santrallerin inşası durdurulmaktadır. Bunun<br />

birçok sebebi vardır. Daha önce belirttiğimiz gibi, zehirli atıkların depolanması sorunu,<br />

santrallerin doğal afet durumlarında tehlike arz etmesi, uranyum yakıtı işletmeciliğinin<br />

sorunları, nükleer enerjiye karşı vatandaşların bilinçli tutumları, yenilenebilir temiz<br />

alternatif enerjilerin geliştirilmesi <strong>ve</strong> nükleer santrallerin ilk askeri hedef, ulusal risk<br />

kaynağı olarak kabul edilmesi, ülkeleri caydırıcı etkenlerdir.<br />

ABD, Kanada <strong>ve</strong> Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya, Belçika gibi gelişmiş<br />

Avrupa ülkelerinde nükleer santraller kapatılıp yerine rüzgâr enerjisi santralleri<br />

kurulmaktadır. Buna karşın gelişmekte olan ülkelerde ise nükleer santrallerin yapımında<br />

artış gözlenmektedir. Nükleer lobiler, artık gelişmiş ülkelerin enerji ihtiyacı olmadığından<br />

değil, bu ülkeler alternatif enerji arayışına girdiği için, sadece gelişmemiş ülkelerde pazar<br />

arayışına girmişlerdir. Ayrıca kâğıt üzerinde en ekonomik enerji kaynağı diye gösterilen<br />

nükleer santraller, bakım, onarım, atık, depolama masrafları, santrallerin sıkça devre dışı<br />

kalması, kazaların meydana gelmesi nedeniyle çok pahalıya mal olmaktadır.<br />

Yıllardır enerji krizinde olan Türkiye için ise tek çarenin nükleer enerji olduğu<br />

düşünülmekteydi. Türkiye’nin nükleer santral öyküsü 1950’lere dayanıyor. Türkiye<br />

Atom Enerjisi Kurumunun kurulması, soğuk savaş döneminde ABD destekli Kuruçeşme<br />

Nükleer Araştırma Reaktörünün kurulması, 1967-1970 yılları arasında nükleer santral<br />

kurulması için araştırma çabaları, 1970’lerde Mersin Akkuyu, Sinop İnceburun <strong>ve</strong><br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

105


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kırklareli İğneada nükleer santral sahalarının belirlenmesi, planların ertelenerek Özal<br />

<strong>ve</strong> Demirel dönemlerini tekrar canlandırma girişimleri, Ecevit döneminde iptali <strong>ve</strong><br />

günümüzde ise Japonya’da henüz yaşanmış olan Fukuşima nükleer felaketine rağmen<br />

planların tekrar gündeme gelmesi şeklinde devam ediyor.<br />

Pek, nükleer enerji Türkiye için uygun mu MTA araştırmaları sonucunda, nükleer santralin<br />

gerekli hammaddesi olan uranyumun Türkiye’de yeterli rezervi bulunamamıştır. Bu da<br />

nükleer enerjinin Türkiye için dışa bağımlı bir tercih olduğunu göstermektedir. Türkiye,<br />

nükleer santral için Rusya ile anlaşmış durumda. Böylece enerji ihtiyacımızın yüzde<br />

50’sini karşıladığımız doğalgazla birlikte Rusya’ya olan enerjide bağımlılığımız yüzde<br />

70’lere kadar çıkacaktır. Ayrıca sanayi <strong>ve</strong> evsel atıkların bile mühendislik normlarına<br />

göre yönetilemediği ülkemizde, nükleer atıkların nasıl idare edileceği, Rusya’nın<br />

atıklarını alıp almayacağı ya da Türkiye’nin de bazı gelişmekte olan ülkeler gibi nükleer<br />

atık deposu olarak kullanılıp kullanılmayacağı da büyük bir soru işaretidir. Türkiye’nin<br />

coğrafi yapısını nükleer santral için el<strong>ve</strong>rişli olup olmaması ise ayrıca tartışılabilir.<br />

Teşekkür ederim.<br />

MUSTAFA ÖCAL (Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Türkiye’de kurulacak olan nükleer<br />

santral projelerinden biraz bahsetmek gerekirse; Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan<br />

nükleer santral için 35 yıl önce, 1976 yılında <strong>ve</strong>rilen lisansa istinaden 2010 tarihinde Rusya<br />

ile Türkiye arasında nükleer güç santrallerinin kurulması için bir anlaşma imzalandı. Oysa<br />

Akkuyu için bundan 35 yıl önce alınmış olan yer lisansının güncellenmesi söz konusu<br />

değildir. 35 yıl içindeki değişimleri hesaba katmayan bir yer lisansı kabul edilemez. Kaldı<br />

ki, Akkuyu’ya yakın olan Ecemiş fay hattı 1990 yılından sonra fark edilmiştir.<br />

Bunun yanı sıra, yapılması planlanan nükleer santralin bulunduğu bölge, Ecemiş fay<br />

hattına 25-30 kilometre yakınında, Doğu Anadolu fay hattına 150 kilometre <strong>ve</strong> Kaş-Adana<br />

arasındaki denizin içinden geçen dalma batma kuşağına 30 kilometre uzaklıktadır.<br />

Ruslar tarafından yapılması planlanan nükleer santral, Avrupa Birliğinden lisans alamamış<br />

<strong>ve</strong> daha önceden hiçbir yerde bu teknoloji kullanılmamıştır. Bu da “Acaba Türkiye bir<br />

deneme tahtası mı” sorusunu akıllara getiriyor. Mersin Akkuyu bölgesinden bir görünüm,<br />

deprem haritası, burada fay hattını da görmekteyiz.<br />

Sinop Nükleer Santral Projesi: Sinop Türkiye’de en çok depremin meydana geldiği,<br />

Kuzey Anadolu fay hattının orta kısmına yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır.<br />

Japonya’da Çernobil’lin ardından en büyük ikinci nükleer faciaya neden olan Fukuşima<br />

Nükleer Enerji Santralini kuran <strong>ve</strong> işleten şirket olan Tekkon, Sinop’a nükleer santral<br />

kuracak. Anlaşma 3 ay önce Japonya’da imzalanmıştır. Bakan, o zaman felaketin<br />

yaşandığı santral için “Türkiye’de olmasını hayal ettim <strong>ve</strong> heyecanlandım. Türkiye’ye<br />

böyle bir santral kazandırmalıyız” demiştir. Kuzey Anadolu fay hattının Sinop’a olan<br />

uzaklığını göstermekte burada, yaklaşık 200 kilometre.<br />

Sinop’a kurulması planlanan nükleer santralin aktif Kuzey Anadolu fay hattının yakınında<br />

bulunmasından dolayı olası büyük depremde nükleer santral büyük bir hasara uğrayabilir<br />

106<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

<strong>ve</strong> olası nükleer kaza sonrası bölge halkı için radyoaktif tehlikeye sebep olabilir. Ayrıca<br />

Karadeniz’in <strong>ve</strong> ülkemizin doğal <strong>ve</strong> çevre güzelliğini hâlâ koruyan kültür, turizm <strong>ve</strong><br />

tarih şehri olan Sinop’ta enerjide dışa bağımlılık ülke bazında daha da artacak <strong>ve</strong> sağlık<br />

açısından tehdit edecektir.Bu sebeple toplumun yaşama hakkını gasp edecek olan nükleer<br />

santral kurulması kabul edilemez.<br />

İğneada Nükleer Santral Projesi: İğneada’da yapılması planlanan üçüncü nükleer<br />

santralin bulunduğu bölge gösterilmiştir, Marmara fay hattına yaklaşık olarak 140<br />

kilometre uzaklıktadır. Beklenen büyük İstanbul depremi sonucunda İğneada’nın da<br />

bundan etkilenmesi kuşku götürmeyecektir. Yapılması planlanan nükleer santralin büyük<br />

hasara uğraması <strong>ve</strong> oluşacak radyoaktif sızıntı, İğneada <strong>ve</strong> Türkiye’nin ticaret merkezi<br />

olan <strong>ve</strong> nüfus yoğunluğunun bulunduğu İstanbul başta olmak üzere 23 milyondan fazla<br />

insanın yaşadığı Marmara Bölgesinde sağlık <strong>ve</strong> sosyoekonomik olarak büyük tehlike<br />

oluşturacaktır. Ekonomisi turizm başta olmak üzere ormancılık <strong>ve</strong> balıkçılığa dayanan<br />

İğneada halkını maddi <strong>ve</strong> manevi olarak büyük bir kayba uğratacaktır.<br />

Sonuç: Atıkların nihai olarak nasıl bertaraf edileceğinin halen çözümsüz olması <strong>ve</strong><br />

insan sağlığını tehdit etmesi, uranyum yakıtı işletmeciliğinin sorunları, yakın zamanda<br />

uranyum rezervinin tükenecek olması <strong>ve</strong> enerji bakımından dışa bağımlılığın artması, bu<br />

doğrultuda petrol, doğalgazda fiyatların artması <strong>ve</strong> uranyum fiyatların da artması gibi,<br />

istenildiği zaman ambargo konulabilecek. Arızalar <strong>ve</strong> iklim değişikliği nedeniyle sık<br />

sık devre dışı kalması, Türkiye’de kurulması planlanması planlanan nükleer santrallerin<br />

fay hatları üzerinde <strong>ve</strong>ya yakınında bulunması, nükleer silahlanmanın yaygınlaşması<br />

tehlikesi, sıkça yaşanan <strong>ve</strong> milyonlarca kişiyi etkileyen nükleer kazalar, yüksek gü<strong>ve</strong>nlik<br />

<strong>ve</strong> finansman nedeniyle lisanslama yapım sürelerinin 10-15 yıla uzaması nedenleriyle<br />

ülkemizde nükleer santrallerin kurulması kabul edilemez.<br />

Çözüm: Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu <strong>ve</strong> Enerji Verimliliği Kanunu gözden<br />

geçirilmeli <strong>ve</strong> yeniden hazırlanmalıdır. EPDK’nın, Enerji Piyasası Kanunun <strong>ve</strong> sektörün<br />

yeniden yapılanması, İlgili tüm kamu, sivil toplum kuruluşlarının, odaların <strong>ve</strong> demokratik<br />

kitle örgütlerinin, derneklerin doğrudan katılımı ile oluşturulacak Ulusal Enerji Konseyiyle<br />

belirlenmelidir. Nükleer enerji <strong>ve</strong> fosil kaynakları gibi merkezi enerji kaynakları yerine,<br />

Ulusal Enerji Konseyince hazırlanacak doğru, <strong>ve</strong>rimli, yeterli, yerli, çevreci, temiz,<br />

sürdürülebilir, ucuz, uygun <strong>ve</strong> yenilenebilir doğal enerji kaynaklarının kullanılmasının<br />

sağlanmasını amaçlayan yeni bir bölgesel enerji modeli oluşturulmalıdır.<br />

Bizi dinlediğiniz için teşekkürler.<br />

OTURUM BAŞKANI- Simge <strong>ve</strong> Mustafa’ya teşekkür ediyoruz, sunumları çok<br />

güzeldi.<br />

Şimdi Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesinin sunumunu yapmak için Burcu Yurt arkadaşımı<br />

da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

BURCU YURT (Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Değerli konuklar, sevgili<br />

arkadaşlarım; hepiniz hoş geldiniz.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

107


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Size iş gü<strong>ve</strong>nliği <strong>ve</strong> işçi sağlığı hakkında bahsedeceğim. Öncelikle sunum konumun<br />

adandığı Gülseren Yurttaş’tan da sunum içerisinde bahsedeceğimi belirtmek isterim.<br />

Başlıklara geçecek olursak; iş gü<strong>ve</strong>nliği nedir, iş gü<strong>ve</strong>nliğinin amacı, iş sağlığı nedir,<br />

tarihsel süreci <strong>ve</strong> alınacak tedbirlerden bahsedeceğim. İnsan hakları, bu konuda “Her<br />

insanın sağlıklı bir şekilde yaşama hakkı vardır” diyor.<br />

İş gü<strong>ve</strong>nliği <strong>ve</strong> işçi sağlığı kavramlarına geçecek olursak; iş gü<strong>ve</strong>nliği, işyerini oluşan<br />

tehlikelerden <strong>ve</strong> sağlığa zarar <strong>ve</strong>rebilecek koşullardan arındırarak daha iyi çalışma ortamı<br />

sağlamak için yapılan sistemli çalışmalardır. İşçi sağlığı, bütün mesleklerde çalışanların<br />

sağlıklarını sosyal, ruhsal <strong>ve</strong> bedensel olarak en üst düzeyde tutmak, çalışma koşullarını<br />

<strong>ve</strong> üretim araçlarını sağlığa uygun hale getirmek, çalışanları zararlı etkilerden koruyarak<br />

işin <strong>ve</strong> çalışanın birbirine uyumunu sağlamak üzere kurulmuş bir tıp dalıdır.<br />

19. Yüzyılda sanayi devrimiyle oluşan savaş ortamında özellikle erkek nüfusunun savaş<br />

yüzünden azalmasıyla kadınlar <strong>ve</strong> çocuklar iş ortamına atılmış <strong>ve</strong> işçi sağlığı <strong>ve</strong> iş<br />

gü<strong>ve</strong>nliği kavramları ortaya çıkmıştır. Bu koşullarda devlet müdahalesiyle düzenlemeler<br />

getirilmiş <strong>ve</strong> şunlar yapılmıştır: Çalışma süresi 10 saate indirilmiş, 1833 yılında çıkarılan<br />

Fabrikalar Yasası ile 9 yaşın altındaki çocukların çalışması yasaklanmış, 18 yaşın altındaki<br />

çocukların gece çalışmaları yasaklanmıştır. 1842 yılında kadın <strong>ve</strong> çocukların maden<br />

ocaklarında çalışmaları yasaklanmış. 1844 yılında fabrikalarda işyeri hekimi zorunlu hale<br />

getirilmiştir.<br />

Ülkemizdeki yasal sürece geçecek olursak; 1937 yılında yürürlüğe giren 3008 sayılı<br />

İş Kanunuyla ilk kez işçi sağlığı <strong>ve</strong> iş gü<strong>ve</strong>nliği konusu ayrıntılı <strong>ve</strong> sistemli olarak<br />

düzenlenmiştir. Daha sonra bu kanuna dayanılarak çok sayıda tüzük çıkarılmıştır.<br />

Yine 1946 yılında Çalışma Bakanlığının kurulması, 1945 yılında İşçi Sigortaları<br />

Kurumunun kurulması, 1950 yılında sanayi <strong>ve</strong> ticarette iş teftişi hakkındaki 81 numaralı<br />

Uluslararası Sözleşmenin onaylanması, 1971 tarihinde 1475 sayılı İş Kanununun<br />

yürürlüğe girmesi, bu dönemin önemli düzenlemeleri arasında sayılabilir. Son olarak<br />

2002 yılında 4857 sayılı İş Kanunu <strong>ve</strong> bu kanuna dayanılarak 09.12.2002 tarihli İş Sağlığı<br />

<strong>ve</strong> İş Gü<strong>ve</strong>nliği Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir.<br />

İstatistiklere bakacak olursak, iş kazalarında ülkemiz dünya ölçeğinde ilk sıralarda<br />

yer almaktadır. Türkiye, özellikle inşaat sektöründe ölümle sonuçlanan iş kazalarında<br />

dünyada üçüncü sırada, Avrupa’da ise birinci sıradadır. Türkiye’de bu iş kazalarının çoğu<br />

yüksekten düşme, ikinci sırada elektrik çarpmaları, üçüncü sırada malzeme düşmeleri <strong>ve</strong><br />

dördüncü sırada şantiye trafik kazaları yer almaktadır.<br />

İş kazalarının zamana göre dağılımına bakacak olursak, genellikle öğle saatlerinde <strong>ve</strong><br />

mesai bitimine doğru olduğunu görmekteyiz. Haftalık bakarsak, Pazartesi gününe<br />

denk gelmektedir. Bunu da işi aceleye getirme, dikkatsizlik, işten çıkma telaşı olarak<br />

değerlendirebiliriz.<br />

E<strong>ve</strong>t, ne yazık ki değerli meslektaşımız Gülseren Yurttaş’ı bir tedbirsizlik yüzünden<br />

kaybettik <strong>ve</strong> iş gü<strong>ve</strong>nliğini onunla daha da önemini anladık. 34 yaşındaki Gülseren Yurttaş,<br />

108<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yıldız Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi <strong>Harita</strong> Mühendisliği Bölümü mezunuydu <strong>ve</strong> İSGÜM’ün<br />

MENA Projesinde çalışıyordu. Projenin Boğaz geçiş inşaatının Sarayburnu şantiyesinde<br />

işe başladığı ilk gün kaza geçirdi. Ayağına demir saplanan Yurttaş, “Burada iş gü<strong>ve</strong>nliği<br />

yok” dedi. Yurttaş, şantiyede üzerine düşen 3 ton ağırlığında, 20 metre uzunluğundaki<br />

vincin taşıyıcı kolu altında can <strong>ve</strong>rdi.<br />

Peki, sonuç ne mi oldu Olayda kusurlu bulunan 3 kişi, 12-18 bin lira para cezası aldı.<br />

Oysa ki 3 yıl <strong>ve</strong> 6 yıl arası ceza istenmişti. Ne yazık ki Gülseren Yurttaş’ın canına karşılık<br />

günlüğü 20 liradan 18 bin 200’ler lira para cezasına çevrildi <strong>ve</strong> birer ay arayla 10 taksitle<br />

ödenmesine karar <strong>ve</strong>rildi.<br />

Yasalar şöyle diyor: 4857 Sayılı İş Kanunun 41. maddesinde haftalık çalışma süresi<br />

toplam 45 saat olarak belirtilmektedir. Yıllık fazla çalışma süresi ise İş Kanununa ilişkin<br />

fazla çalışma <strong>ve</strong> fazla sürelerde çalışma yönetmeliğinin 5. maddesine göre, 270 saatten<br />

fazla olamaz. Ülkemizde toplam çalışma süresi bunun üzerine çıkmaktadır. Çalışanların<br />

önemli bir bölümü, iş kazalarından kaynaklanan haklarını bilmemekte ya da işi kaybetme<br />

kaygısı taşımaktadırlar.<br />

Ülkemizde gerek iş<strong>ve</strong>ren gerekse çalışanlar açısından iş gü<strong>ve</strong>nliği denildiği zaman, bir<br />

adet baret <strong>ve</strong> fosforlu yelek akla gelmektedir. Böylece sorumluluk iş<strong>ve</strong>renden alınarak<br />

çalışana yüklenmektedir.<br />

Fotoğraflara bakacak olursak, bazen pratik olarak değerlendirdiğimiz çözümler çok<br />

da akıllıca değil, gü<strong>ve</strong>nli olmayabiliyor. Şantiyelerde yaşanan iş kazalarının sonucu<br />

gerçekleşen ölümler olağan hale gelmektedir. Oysa bu ölümler kader değildir; aksine,<br />

gerekli önlemlerin alınmasıyla önüne geçilebilecek olaylardır.<br />

İş kazanlarının nedenleri; denetimsizlik, eğitimsizlik, taşeronlaştırma, gerekli gü<strong>ve</strong>nlik<br />

önlemlerinin alınmaması, iş<strong>ve</strong>renin daha fazla kazanma hırsı, ucuz işgücü, çalışma<br />

saatlerinin fazla olmasıdır.<br />

İş kazalarını önlemek amacıyla alınması gereken tedbirlere geçecek olursak; dikkatsizlik<br />

anlarında bile kaza yapılmasına olanak sağlamayacak önlemler almamız gerekir. İşçiler,<br />

hangi koşullar altında neyle çalıştıklarını ayrıntılarıyla bilmelidirler. Bilimsel çalışmalar,<br />

araştırmalar takip edilmeli, gerekli tedbirler alma sürekliliğini <strong>ve</strong> güncelliğini korumalıdır.<br />

Çalışanlar bu konuda mutlaka eğitilmelidir.<br />

Sunumumu bitirirken, sizlere esprili bir fotoğraf göstermek istiyorum. Burada bir araba<br />

denize düşüyor <strong>ve</strong> bunu kurtarmak için bir vinç çağrılıyor. Daha sonra vinç taşırken<br />

o da düşüyor. Daha sonra vinci çıkarmak için yeni bir vinç çağrılıyor. Önce arabayı<br />

çıkarıyorlar, fakat…<br />

Unutmamalıyız ki her 12 dakikada bir iş kazası meydana geliyor <strong>ve</strong> işçi sağlığı <strong>ve</strong> iş<br />

gü<strong>ve</strong>nliği yalnızca işçi için değil, özellikle yapılan işin kalitesi açısından iş<strong>ve</strong>ren için de<br />

önem teşkil etmektedir.<br />

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ederim.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

109


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

OTURUM BAŞKANI- Burcu arkadaşımıza çok teşekkür ediyoruz, güzel bir sunumdu.<br />

Kayseri Erciyes Üni<strong>ve</strong>rsitesinin sunumunu yapmak için Abdullah Karaağaç arkadaşı<br />

da<strong>ve</strong>t ediyoruz.<br />

ABDULLAH KARAAĞAÇ (Erciyes Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Arkadaşlar; herkese merhabalar,<br />

hepiniz hoş geldiniz.<br />

Bir özür <strong>ve</strong> teşekkür borçluyum aslında. Özrü şu yüzden: Aslında benim sunumum<br />

ilk sunumdu, fakat kılavuz aracımızın yaşadığı ufak bir trafik kazasından dolayı biraz<br />

geciktik, onun için öncelikle özür dilerim hepinizden.<br />

İkinci olarak, burada bulunmama <strong>ve</strong>sile olan herkese ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum,<br />

burada bulunmak benim için gerçekten bir onurdur.<br />

Konumuz, zaten yeterince zevkli bir konu. Aslında burada daha çok sosyal projelerin<br />

yapıldığını gördüm, ama benim konum tamamen teknik bir konu. Teknik konular öğleden<br />

sonraya bırakılmış, fakat onları yükseklisans öğrencileri yapıyormuş, fakat ben de lisans<br />

öğrencisi olduğum için bu listedeyim, umarım hepimiz için güzel bir sunum olur.<br />

Konumuz, görüntü işleme, Medlab’la görüntü işleme aslında. Medlab’dan uzunu uzun<br />

bahsedeceğimiz için ilk önce görüntü konusuna gelelim.<br />

Görüntü aslında gözümüzün gördüğü her şey, fakat artık günümüzde görüntü işleme diye<br />

bir tabiir olduğu için, görüntünün de tanımı değişmiş durumda. Burada mesela bir görüntü<br />

tabiirini görüyorsunuz aslında. Biz şöyle ifade etsek daha güzel olur: Görüntü, artık gelişen<br />

teknolojiyle beraber günümüzün her alanına girmiş durumda; bu mühendislikten artık<br />

tıbba kadar, hatta astronomi, hatta edebiyata kadar, ki şöyle bir sunum yapmak için bile<br />

ciddi görüntü işleme problemlerini çözüyoruz aslında. Buradaki tanımları okumayacağım,<br />

siz zaten okuduğunuz zaman güzel şeyler göreceksiniz.<br />

Şöyle diyebiliriz: Görüntüleri tabii biz ikiye ayırıyoruz. Bunlar, <strong>ve</strong>ktör <strong>ve</strong>riler <strong>ve</strong> raster<br />

<strong>ve</strong>riler. Vektör <strong>ve</strong>rileri aslında hayatımızda çok karşılaşmayabiliriz, ama burada sanırım<br />

herkes haritacı olduğuna göre, Autocad <strong>ve</strong> Netcad ciddi şekilde kullanmıştır, onlara ciddi<br />

<strong>ve</strong>ktör <strong>ve</strong>ri canavarları diyebiliriz. Vektör <strong>ve</strong>riler, bunları zaten derslerinizde gördüğünüze<br />

eminim <strong>ve</strong> raster <strong>ve</strong>riler. Raster <strong>ve</strong>ri, aslında 90’lık olarak karşılaştığımız görüntülerin<br />

tamamı raster’dır. Bunlar hücresel yapılardan oluşurlar, biz bunlara piksel diyoruz aslında<br />

günümüz tabiiriyle <strong>ve</strong> renklerden oluşurlar. Aslında raster <strong>ve</strong>rilere renkler dahil edilmez<br />

birçok yerde, ama renkler olmadan raster <strong>ve</strong>riler bir hiç olduğu için, ben burada renkleri<br />

de dahil etme ihtiyacı hissettim.<br />

Vektör <strong>ve</strong>rilerle aslında günlük hayatta çok karşılaşmıyor gibi durabiliriz, ama aslında<br />

gördüğümüz gibi, bazı programların tamamı <strong>ve</strong>ktör <strong>ve</strong>rilerdir. Güncel hayattan örnek<br />

<strong>ve</strong>rebilirsek, benim aklıma en güzel tişört baskıları geldi. Mesela bu gördüğünüz Nike<br />

ya da Adidas yazılarını tamamı <strong>ve</strong>ktör <strong>ve</strong>rilerdir, yani bu yazıların arasındaki boşluklar<br />

falan olması nedeniyle Halbuki raster <strong>ve</strong>riler bütünlük arz ederler, yani bir fotoğraf gibi<br />

düşünebilirsiniz. Raster <strong>ve</strong>ri örnekleri, zaten dediğim gibi, karşılaşacağımız örneklerin<br />

110<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yüzde 99’unu oluşturuyor. Bu bir fotoğraf olabilir, programda sağladığınız bir model<br />

olabilir ya da bir logo olabilir ya da bir harita olabilir. Burada hepimiz haritacı olduğumuza<br />

göre, haritalar üzerinde yeterince duracağız zaten.<br />

Görüntü işleme nedir Elimizde bir görüntü olduğunu düşünelim <strong>ve</strong> bu dışarıdan herhangi<br />

bir etkenle görüntünün değiştirilmesi; aslında görüntü işlemenin en basit tabiiri bu. Tabii<br />

bu artık o kadar çetrefilli hale geldi ki, günümüzde her tarafta uygulamalarda bunu<br />

görebiliyoruz; elinizdeki cep telefonlarında, dışarıdaki bilboard’larda <strong>ve</strong>saire, artık dijital<br />

görüntülerle her yerde zaten karşılaşıyoruz.<br />

Peki, görüntü işlemenin alanları nedir Görüntü işleme, dediğim gibi, tıptan mühendisliğe<br />

kadar, hatta edebiyatçılara kadar hepimizin ciddi şekilde kullandığı bir alan. Şöyle<br />

düşünmenizi istiyorum: Aslında raster <strong>ve</strong>rilerle çalışacağız <strong>ve</strong> raster <strong>ve</strong>rilerin yapısı çok<br />

basit. Bilmiyorum, daha önce çalışanlarınız oldu mu görüntülerle, ama bir görüntüyü<br />

matris olarak düşünmenizi istiyorum. Oradaki her piksel bir renk değerine karşılık<br />

geliyor; mesela 6 megapiksel bir görüntü için 6 milyon tane kareden oluşan bir matris<br />

aklınıza gelebilir, yani bu ciddi derecede kocaman bir matris aslında.<br />

Arkada gördüğünüz fotoğraf, aslında 10-15 tane fotoğrafı bir araya getirilmesinden<br />

oluşan panoramik görüntü, ama o kadar iyi birleştirilmiş ki, asla göz bunu ayırt edemiyor.<br />

Bilgisayarımızın ekranı bu kadar el<strong>ve</strong>rdiği için <strong>ve</strong> ben fotoğrafı küçültmek istemediğim<br />

için, bu kadar kısmını görebiliyoruz.<br />

Ben bunu daha net görebilmeniz için size bir örnek getirdim. Bu Mars’tan çekilmiş bir<br />

görüntü, Mars’ta çekilmiş 470 ayrı fotoğrafın birleştirilmesinden bir araya getirilmiş.<br />

Bunu şöyle düşünün: Bir kürenin merkezinde bizim bir kameramız var <strong>ve</strong> devamında bir<br />

sürü fotoğraf çekiyor <strong>ve</strong> biz bunları bir algoritma yardımıyla birleştiriyoruz <strong>ve</strong> bu tarz bir<br />

görüntü elde ediyoruz. Aslında Mars’a hiçbirimiz gitmediği halde, ona rağmen gayet de<br />

güzel bir görüntü, yani gitmiş kadar olduk.<br />

Daha güzel, daha bizim bildiğimiz bir örnek <strong>ve</strong>recek olursak; Kapadokya’ya gidenleriniz<br />

vardır herhalde. Bu da aynı şekilde Kapadokya’nın panoramik olarak bir görüntüsü,<br />

yakınlaştırma-uzaklaştırma imkânınız var. Yani oldukça aslında görselleştirme <strong>ve</strong> zevkli<br />

bir konu.<br />

Sunumumuza geri dönecek olursak, biz nerelerde kullanıyoruz Aslında işin şaka yanı<br />

bir tarafa, gü<strong>ve</strong>nlik, bizim görüntü işlemede çok kullanılan konu. Her gün aslında<br />

MOBESE kameralarına yansıyan kazaları görebiliyoruz. Bu bir MOBESE kamera<br />

görüntüsü, şu aşağıda gördüğünüz. MOBESE kameralarının görüntüsü aslında bu kadar<br />

düşük çözünürlüklü değildir, çok yüksek çözünürlüklüdür, ama bunlar gizli <strong>ve</strong>ri sayıldığı<br />

için, yani belli bir çözünürlüğün üstü gizli <strong>ve</strong>ri sayıldığı için, ancak bu çözünürlükte bir<br />

görüntü <strong>ve</strong>rilebiliyor. Plaka tanıma sistemi olabilir; artık biliyorsunuz plakalar okunarak<br />

bir suç işlendiği zaman araba bulunabiliyor, yüksek bir çaba sarf etmeden <strong>ve</strong> tabii ki<br />

bizim en çok sinirlendiğimiz konu, radarlar. Yolda o yüzden hız yapamıyoruz, birazcık<br />

hız yaptığımız zaman direkt sağa çekip bize ceza kesebiliyorlar.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

111


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Tabii ki yüz tanıma kameraları <strong>ve</strong> parmak izi algılayıcıları; bunlar da artık günümüzde<br />

standart uygulamalar haline geldi. İşyerine bile girerken parmak izinizi okutup<br />

giriyorsunuz, hatta bilgisayarınızı açarken yüz tanıma fonksiyonlarıyla yüzünüzü<br />

tanıtıyorsunuz. Bilgisayar sadece bilgisayarı açıyor, sizin dışınızdaki kimseye açmıyor.<br />

Akıllı ev sistemleri: Akıllı ev sistemleri, aslında dünyada şu anda uygulanan bir durum,<br />

fakat Türkiye’de daha çok zengin kesimlerin takıldığı yerlerde söz konusu. Görüntü<br />

işlemeyi şu şekilde düşünebiliriz: Evinizin girişinde dijital bir ekran var, bir plazma TV<br />

olabilir bu. Siz evin 3 boyutlu modelini görüyorsunuz <strong>ve</strong> orada evinizin nasıl davranmasını<br />

istiyorsanız, o şekilde evi yönlendirebiliyorsunuz. Bu evin modellemesi olabilir. Evin<br />

gü<strong>ve</strong>nlik tarafının görselleştirilmesi şöyle: Mesela komşunuz geldi; ekranınız, merceğiniz<br />

o kişiyi tanır, komşunuz olduğunu bilir <strong>ve</strong> siz geldiğinizde onun ne söylediğini, hatta yüz<br />

ifadesindeki şeyleri kullanarak nasıl bir ruh hali olduğuna kadar ciddi bilgiler de <strong>ve</strong>rebilir.<br />

Bunlar şaka gibi dursa da aslında günümüzde uygulanabilen şeyler.<br />

Olabilecek olayların simülasyonu; bu aslında simulink konusuna giriyor. Simulink’le<br />

görüntü işleme de en ileri nokta sayılabilir. Şöyle: Akıllı evler için değil de mesela bir<br />

baraj yaptığınızı düşünün; mesela barajı dayanıklılık testinden geçirmek istiyorsunuz.<br />

Barajda olabilecek her şeyi sırayla denediniz; mesela kar yağdı, sel bastı, yıldırım düştü<br />

<strong>ve</strong>saire… O barajın ona nasıl tepkiler <strong>ve</strong>rebileceğini, nasıl genleşmesinin olacağını ya<br />

da yıkılıp yakılmayacağını bu şekilde görebilirsiniz. Bu aynı şekilde akıllı evler için de<br />

mevcut; mesela bir hırsızın kapıyı zorladığında ne kadar bir baskıyla açabileceği gibi<br />

bilgilere erişebilirsiniz. Kameraların uzaktan kontrol edilmemesi; artık biliyorsunuz 3D<br />

gibi teknoloji var elinizde <strong>ve</strong> sizin tabletlerinizden, mobil cihazlarından ya da internete<br />

bağlı bir laptop’unuzdan evinizdeki kameraları bir yerlere yerleştirerek istediğiniz zaman<br />

o görüntülere bağlanabilirsiniz <strong>ve</strong> tabii ki kamerayı uzaktan bir oyun sistemiyle sağa sola,<br />

yukarı aşağı hareket ettirebilirsiniz <strong>ve</strong> yakınlaştırıp uzaklaştırabilirsiniz.<br />

Bizim en iyi başardığımız şey, eğlence; öğrencinin <strong>ve</strong>ya günlük hayatta herkesin en çok<br />

sevdiği konulardan bir tanesi olabilir. Biz görüntü işleme için şöyle dedik: İlla görüntü<br />

işlemek için bilgisayar kullanmak gerekmez. Sunumumda şöyle bir şey demiştim: Bizim<br />

dışarıdan yaptığımız herhangi bir etkenle görüntü değişiyorsa, bu bir görüntü işleme<br />

uygulamasıdır.<br />

Bu Microsoft’un yaptığı bir şey, yani artık nasıl bir şeyden bahsettiğimi anlatmama gerek<br />

yok, siz gayet iyi görüyorsunuz... Bu Microsoft’un ürettiği telefon, bunun için herhangi bir<br />

ara kabloya ihtiyaç duymadan bilgilere erişebilirsiniz <strong>ve</strong> bilgileri dahi paylaşabilirsiniz.<br />

Bir uygulama daha göstereceğim: Bu da yine Microsoft X-Box Şirketinin beraber yaptığı<br />

bir oyun diyelim. Bu bir sanal bebek, insanın <strong>ve</strong>rdiği tepkilere göre sohbet edebilen <strong>ve</strong><br />

onlar gibi tepki <strong>ve</strong>rebilen bir cihaz. Şöyle bir şey: Burada yalan söyleyip söylemediğini<br />

soruyor, bu çocuğun yüz ifadesini görebilirsiniz. “Yalan mı söylemişim” gibi bir yüz<br />

ifadesi var. Şeyi söylüyor; “Her komşudan aynı şeyi duyuyorum, yine mi camını kırdın<br />

<strong>ve</strong> ödevlerini yapmamışsın” tarzı bir şey söylüyor <strong>ve</strong> çocuğun bundan morali bozuluyor<br />

<strong>ve</strong> ona küstüğünü söylüyor. Fakat moralini düzeltmek için “Hadi beraber bir şeyler<br />

112<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yapalım” diyor <strong>ve</strong> çocuk, balık tutmak istediğini söylüyor. Şimdi beraber balık tutmaya<br />

gidecekler.<br />

Şu tepede gördüğünüz kamera sayesinde bunları tamamını yapıyor. Sizin yüz ifadelerinizi<br />

tanıyarak <strong>ve</strong> ses tonunuza göre tepkiler <strong>ve</strong>rebilen bir cihaz. Gözlüğü takmanızı söylüyor.<br />

Böyle bir hareket yaptığı zaman, gözlüğünü takmış komutunu <strong>ve</strong>rmiş oluyorsunuz. Başını<br />

suya sokmasını isteyecek <strong>ve</strong> kendine balık tutmasını isteyecek. Burada aslında artık<br />

android’lerden alıştığımız bir görüntü var. Bir insanın eliyle suyu nasıl yönlendirebileceği<br />

<strong>ve</strong> bunun bilgisayarda nasıl görüntüleneceği…<br />

Son kısmına kadar şu yüzden beklettim: Burada çok önemli bir şey var aslında. Tamam,<br />

bu bilgisayar tepki <strong>ve</strong>rebiliyor, ama gerçekten sizin dışarıdan <strong>ve</strong>rdiğiniz bir görüntü nasıl<br />

tepki <strong>ve</strong>rebilir Şimdi ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Kadından bir balık<br />

çizmesini istiyor <strong>ve</strong> kadın, onu ekrana uzattığı zaman, çocuk bunu ekrandan alabiliyor <strong>ve</strong><br />

çizdiği balığı ekranda gösterebiliyor. Bu da aslında görüntü işlemenin hayatımızda nasıl<br />

bir yer kapladığının bir kanıtı <strong>ve</strong> aslında daha da nerelere gideceği konusunda kafamızda<br />

soru işaretleri oluşturuyor.<br />

Bu görüntüyü özellikle getirdim, aslında birçoğunuz belki görünce tanımıştır. Bu görüntü,<br />

bozuk bir görüntü değil, sadece stereo görüntü. Yani isterdim ki hepinizde birer gözlük<br />

olsun, şu görüntüyü 3 boyutlu olarak göresiniz. Artık biliyorsunuz, sinemalara gittiğinizde<br />

bile girişte size bir gözlük <strong>ve</strong>riyorlar <strong>ve</strong> filmleri 3 boyutlu olarak izliyorsunuz. Filmlerin<br />

yapısı bu şekilde.<br />

Aslında kısaca bahsedebilirim bu filmin yapısından. Çok karmaşık gözüküyor, ama çok<br />

basit. Bildiğiniz gibi görüntü 3 banttan oluşuyor, RGB bantlarından. Gözde derinliği <strong>ve</strong>ren<br />

aslında ikinci gözünüz. Tek göze görüntüyü <strong>ve</strong>rebilirsiniz, ama ikinci göz olmadan asla<br />

derinliği yakalayamazsınız. Normalde edebilirsiniz, ama biz doğuştan iki göze de sahip<br />

olduğumuz için <strong>ve</strong> bu yaşımıza kadar 2 gözümüzle gördüğümüz için, tek bir gözümüzü<br />

kapattığımızda, beyin backup’tan alır <strong>ve</strong> siz erinliği algılayabilirsiniz. Ama doğuştan<br />

kör olan bir insan bırakın derinliği algılamayı, gerçek bir elmayla masa üstündeki bir<br />

fotoğrafı bile ayırt edemeyebilir.<br />

Buradaki espri şu: Göze derinlik <strong>ve</strong>rmek için iki göze ayrı ayrı görüntü <strong>ve</strong>rmek gerekiyor.<br />

Orada gördüğünüz camlar, gözlüğünüzdeki camlar, ikisi birbirinden tamamen farklı<br />

<strong>ve</strong> tek göze bandın ikisini <strong>ve</strong> diğerine sadece kırmızı bandı <strong>ve</strong>rerek 3 boyutlu görüntü<br />

elde etmiş olursunuz. Yani göze aslında 2 farklı görüntü geliyor. Tabii bu zihni yoruyor<br />

biliyorsunuz, yani beyin görüntüyü beyinde birleştirdiği için, siz bunu 3 boyutlu olarak<br />

algılıyorsunuz.<br />

Astronomi; artık bununla alakalı, ay üzerindeki kraterlerin sayılmasına kadar bir sürü<br />

uygulama <strong>ve</strong> endüstriyel uygulamalar. Bu fotoğraf bir HD görüntü <strong>ve</strong> bu bir simülasyonla<br />

yapılmış; bir araba <strong>ve</strong> bunun kaza sonucu ne hale gelebileceğini bu şekilde görebilirsiniz<br />

<strong>ve</strong> tabii ki bizim olmazsa olmazımız haritacılık. <strong>Harita</strong>cılıkla alakalı çok ciddi aslında<br />

konular var, sayamayacağımız kadar çok, ama bizim ilk derslerde gördüğümüzden ilk<br />

aklımıza gelen konular uzaktan algılama, fotogrametri olsun, bir sürü uygulamalar…<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

113


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Biz burada herkesin daha iyi anlayabilmesi için bir görüntü işleme uygulaması yapacağız.<br />

Yapacağımız uygulama, basit bir uygulama, biz bunu Matlab’la yapacağız. Matlab’ı<br />

bilmeyenler olabilir. İlk önce Matlab nedir” sorusunu cevaplamak istiyorum. Matlab<br />

aslında programlama dili, ama diğer programlama dillerinden daha değişik, çünkü<br />

etkileşimi geliştirme ortamı <strong>ve</strong> aynı zamanda algoritma geliştirme ortamına da sahip <strong>ve</strong><br />

aynı şekilde <strong>ve</strong>rilerinizi analiz etme <strong>ve</strong> görselleştirme özelliklerine de sahip.<br />

Neden Matlab, bunun bize sunduğu avantaj ne Bir kere klasik dillerden çok farklı bir<br />

yapısı var. Her türlü programa adapte edilebilmesi; bu görüntü işleme uygulaması olabilir,<br />

finansal bir uygulama olabilir, aklınıza gelebilecek çok absürt uygulamalar dahi olabilir.<br />

JPEG gibi, Bitmap gibi format zenginliği, tabii bunları 3 boyutlu olarak görme şansınız<br />

var <strong>ve</strong> binin üzerinde de hazır fonksiyon bulunmakta <strong>ve</strong> tabii ki simulink. Simulink’e<br />

burada giremeyeceğiz, o başlı başına bir konu.<br />

Neden görüntü işlemede böyle bir uygulama kullandım Biz tanımlama algoritması<br />

yazacağız şimdi. Arabanın önünde kamera olduğunu düşünün <strong>ve</strong> devamlı yol fotoğraflarını<br />

çekiyor <strong>ve</strong> çektiği fotoğraflardan yol çizgilerini ayırt edip yoldan çıkmamasını sağlayan<br />

bir algoritma yazmaya çalışacağız. Bunun amacı gü<strong>ve</strong>nlik uygulaması olabilir, işte<br />

kazaları en aza indirmek falan olabilir.<br />

Neden böyle bir uygulama deneyeceğiz <strong>ve</strong> “<strong>Harita</strong>cılıkla ne alakası var” gibi bir soru<br />

gelebilir aklınıza. Her görüntü bir haritadır aslında. Şöyle söylersek daha doğru olabilir:<br />

<strong>Harita</strong>lar, karşılaşabileceğiniz en karmaşık görüntülerdir <strong>ve</strong> siz gerçekte haritada bir<br />

görüntü işleme yapabiliyorsunuz. Bu, artık görüntü işlemeyi biliyorsunuz demek anlamına<br />

gelir <strong>ve</strong> diğer uygulamalar bunun yanında sadece portatif gibi kalacaktır.<br />

Bu uygulamayı yapmak için şimdi Matlab ortamına geçiyorum. Burası Matlab’ın ilk açılış<br />

penceresi <strong>ve</strong> bu şekilde görünür. Burada çeşitli ekranlar göreceksiniz... Matlab’dan kısaca<br />

bahsetmek istiyordum, fakat zaman problemimiz var, ben direkt uygulamaya geçmek<br />

zorundayım. Normalde ufak tefek uygulamalar göstererek Matlab’ın aslında nasıl bir<br />

arayüz olduğunu görmenizi isterdim. Fakat biraz daha hızlı gitmek mecburiyetinde<br />

olduğum için, direkt uygulamayı yapacağım.<br />

İlk önce görüntüyü import ettim. Buradaki görüntüler 310x325… Bu bizim matrisimizin<br />

boyutu. Burada RGB bandını gösteriyor <strong>ve</strong> 0-255 arasında değişen bir matris olduğunu<br />

gösteriyor. Bunu çizdirecek olursak, bizim işleyeceğimiz görüntü bu. Bizim çalışmamız<br />

için ilk önce bunu tek bantlı bir görüntüye indirgememiz lazım, ancak o zaman bize bu<br />

işlemi yapma imkânı <strong>ve</strong>recek... Görüntü gördüğünüz gibi tek banda inmiş durumda.<br />

Görüntüde herhangi bir değişiklik yok, tekrar çizdirmeyeceğim, fakat değişik şeyler<br />

deneyecek olursak, mesela görüntü bana çok karanlık geldi diyelim, görüntümü birazcık<br />

daha açmak istiyorum. Bunun için şöyle bir şey deneyebilirim: .. x1.5 diyelim, bu<br />

görüntümüzü 1.5 kat daha aydınlık hale getirecektir. Bunu çizdirecek olursam, görüntünün<br />

birazcık daha açıldığını göreceksiniz. Diyelim ki bu çok fazla geldi, bunu birazcık daha<br />

düşürebiliriz.<br />

114<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Şöyle: Her görüntünün bir matristen oluştuğunu söylemiştim. Bu bizim elimizdeki matris<br />

değer 0-255 arasında değişen görüntüler <strong>ve</strong> şöyle bir şey deneyebiliriz: Çizgi değerleri, yol<br />

çizgileri aslında 255’e daha yakın değerler <strong>ve</strong> yollar asıl sıfıra daha yakın değerler. Belki<br />

bununla alakalı bir şey deneyebilirim. Burada bir eşik değer belirleyeceğim, mesela şöyle:<br />

Mesela 100 desek <strong>ve</strong> bu fonksiyonu oluştursak, şöyle bir şey göreceğiz. Sadece siyah <strong>ve</strong><br />

beyazdan oluşan bir görüntü; aslında ben bunu tek bir yol çizgisinde yakaladım.<br />

Şu anda doğru işi mi yapıyorum E<strong>ve</strong>t, aslına istediğim sonucu almadım, ama doğru<br />

yoldayım. Bu şekilde daha iyi bir eşik değer belirleyerek bir sonuca erişebilirim. Bu<br />

bizim kullandığımız görüntüydü. Burada birçoğunuz bu görüntüyü benimsemeyecektir.<br />

Burada şöyle bir şey görüyorum: Bu matrisin değerleri; yaklaşık 160. satırdan iki tane yol<br />

çizgisinin geçtiğini görüyorum. Belki sadece 160. satırla alakalı bir grafik elde edersem,<br />

bu belki bana bir sonuç <strong>ve</strong>rebilir. Bunun için 160. satıra gidiyorum <strong>ve</strong> 160. satırın grafiğini<br />

çiziyorum. Aslında korkunç bir grafik <strong>ve</strong> direkt sonucu bize gösterebiliyor. Burada<br />

yaklaşık 150-160 civarında bizim için uygun bir değer olacağını görebiliriz.<br />

Ben birçok eşik değeriyle oynayabilirim, ama daha kompleks bir yol denemek istiyorum.<br />

Matlab’ın bize <strong>ve</strong>rdiği algoritma geliştirme ortamı var <strong>ve</strong> bu tarz bir algoritmayla sonuca<br />

daha rahat erişebileceğimi düşünüyorum. Aslında görüntü için değil de genel bir kavram<br />

oluşturmak istiyorum. Bunun için bu algoritma geliştirme kısmı, burada çeşitli yüzde<br />

işaretlerini görüyorsunuz <strong>ve</strong> komutlar görüyorsunuz. Bu, buradaki hücresel aktivasyonun<br />

özelliğinden kaynaklanıyor. Ben bunları hücresel olarak teker teker çalıştırıp nasıl bir<br />

sonuç <strong>ve</strong>rdiğini göstereceğim. İlk aldığımız kısım burasıydı <strong>ve</strong> belki buradaki eşik<br />

değeriyle alakalı ufak oynamalar yapabilirim. Bundan daha yukarı gidersem muhtemelen<br />

problem çıkacaktır...<br />

Burarda yaptığımız şey; 100 pikselden küçük olan beyazları yok etti <strong>ve</strong> bana sade bir görüntü<br />

elde ettirdi <strong>ve</strong> şimdi kullanacağım fonksiyonda da bütün beyaz sınırlarını renklendirdi <strong>ve</strong><br />

çizdi. Biz burada yol çizgilerini çizdik, fakat diğer görüntüler, bizim işimize yaramayan<br />

görüntüler, bunları ayıklamak istiyoruz. Bunun için son olarak “Fainance” komutuyla<br />

beraber, bu komutuyla beraber yol çizgilerini yok ettik. “Fainance” komutu, Medlab<br />

içinde bulunan bir komut değil, bu komutu biz yazdık. Medlab, kendi fonksiyonlarının<br />

yanında, kendi fonksiyonumuzu da yazmamıza izin <strong>ve</strong>rir. Bizim yazdığımız fonksiyon bu<br />

<strong>ve</strong> burada yol çizgilerinin yatay <strong>ve</strong> düşey çizgilerinin oranlamasıyla, daha doğrusu yatay<br />

<strong>ve</strong> düşey piksellerin oranlanmasıyla “Al ya da alma” şeklinde bir uygulama…<br />

Hepinize çok teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Erciyes Üni<strong>ve</strong>rsitesinden Abdullah arkadaşımıza yaptığı sunum<br />

için teşekkür ederiz.<br />

Samsun 19 Mayıs Üni<strong>ve</strong>rsitesinin sunumunda bir teknik sıkıntı çıkmış onun için<br />

yapamayacaklar. Ben sorulara geçmeden önce bir genel toparlamak istiyorum <strong>ve</strong><br />

sonrasında da bir yarım saatlik soru-cevap bölümü yapabiliriz. Herkes istediği sunum<br />

hakkında ilgili arkadaşlara sorular sorabilir <strong>ve</strong> cevaplarını bulabilirler.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

115


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İlk başta Mustafa <strong>ve</strong> Simge arkadaş, nükleer enerji sunumu yaptılar <strong>ve</strong> zararlarına<br />

değindiler. Açıkçası nükleer enerjinin öyle evdeki tüple falan da karıştırılmayacak bir<br />

şeyin olduğunu anladık. Onun dışında Burcu arkadaşımız, işçi gü<strong>ve</strong>nliği, iş sağlığı üzerine<br />

bir sunum yaptı.<br />

Aslında izin <strong>ve</strong>rirseniz, bu konuyla ilgili 1948 yılında yayınlanmış bir ufak paragraf<br />

okumak istiyorum. Paragraf şöyle: “Gerek iş<strong>ve</strong>renler gerek hükümet, işçileri bir nevi<br />

aşağı sınıf telakki etmişlerdir. Birçok işyerinde patronlar, işçilere bir nevi uşak gibi<br />

bakmakta <strong>ve</strong> işçilerin hayatlarının .. yolunda yaptıkları icraatı işçiye bahşedilmiş bir<br />

lütuf olarak telakki etmişlerdir. Patron, İş Kanununu isterse tatbik etmekte <strong>ve</strong> isterse hiç<br />

aldırmamaktadır. Kanunen kendisine <strong>ve</strong>rilmiş hakların işçiler tarafından aranmasını ise<br />

patronlar umumiyetle hoş görmemişlerdir. İşçilere çok yerlerde bir ecir <strong>ve</strong> hizmetkâr gibi<br />

muamele edilmiştir <strong>ve</strong> İş Kanununa göre işyerlerinde seçilen işçi mümessilleri tarafından<br />

bu haklar arandığı zaman, bu mümessiller suçlanmış <strong>ve</strong> işlerinden mahrum edilmiştir.”<br />

Bu, 1948 yılında işçi meselesine dair yayınlanmış bir yazı <strong>ve</strong> durum değerlendirmesine<br />

baktığımızda, aslında aradan geçen bir 60 küsur yılda hiç değişmediğini görüyoruz.<br />

3 yıl önce bir Davutpaşa patlaması oldu, bir havai fişek fabrikasında onlarca insan<br />

hayatını kaybetti. “Davutpaşa’yı unutmadık” dedik, “Bunlar tekrarlanmasın” dedik, ama<br />

geçenlerde Ostim’de de bir patlama oldu <strong>ve</strong> iş gü<strong>ve</strong>nliğinin, işçi sağlığının nasıl bir sektör<br />

haline getirilip işçi odaklı bir mesele haline getirilmeyişini bir kez daha gözler önüne<br />

sermiş oldu olaylar.<br />

Daha sonrasında da Abdullah arkadaşım, interaktif Matlab’da görüntü işleme konusunda<br />

sunumunu izledik.<br />

Şimdi söz sizde arkadaşlar; kafanızda olan düşünceleri <strong>ve</strong>ya sormak istediğiniz soruları<br />

bekliyoruz.<br />

Buyurun.<br />

HÜSEYİN EVREN- 1976 İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi mezunuyum. Hâlâ sizin gibi<br />

öğrenciyim, öğrenmeye devam ediyorum.<br />

Benim ilk sorum nükleer enerjiyi işleyen arkadaşlarıma, onların sunumuna biraz açıklık<br />

getirmek istiyorum. Demek ki nükleer enerji, kullanılmaması gereken ya da çok dikkatli<br />

kullanılması gereken, insan sağlığına çok zararlı <strong>ve</strong> teknoloji kullanıldığı müddetçe<br />

kullanılması gerekir. Eğer teknoloji yoksa, o enerjiyi kullanmayacaksınız, insan sağlığı<br />

için çok tehlikeli; atıklar yönünden olsun, doğal afetler yönünden olsun o enerji çok<br />

tehlikeli.<br />

Bir de bizim Türkiye’mizde kullanılan HES var, hidroelektrik santraller, bunlar çok<br />

uzun zamandır kullanıldı. Barajların da bir ömrü var, biliyorsunuz, doğal yapıyı çok<br />

etkiliyor, bitki örtüsünü çok etkiliyor. Bu da bizim için çok önemli bir enerji, zararlı<br />

bir enerji diyebiliriz. Bir de kömürden enerjinin elde edildiği termik santraller. Termik<br />

santraller Türkiye’de ilk Soma’da kuruldu biliyorsunuz, sonra Muğla yöresinde kuruldu<br />

<strong>ve</strong> ben Muğlalıyım, sizin Muğla’ya gelip Yatağan, Yeniköy termik santrallerini görmenizi<br />

116<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

isterim, çevreye ne kadar büyük zarar <strong>ve</strong>rdiğini görmenizi isterim. Belki de şu anda<br />

kurulsa, o kadar zararı olmayacak. Bir defa filtre çok pahalı <strong>ve</strong> o zaman filtre yapılması<br />

istenmiş. Çok pahalı bir önlem olduğu için, ondan da yabancı yatırımcılar vazgeçmişler.<br />

Dolayısıyla o da doğayı, bitki örtüsünü yok ediyor.<br />

Bir de Türkiye için benim düşündüğüm, sizden daha tecrübeli bir ağabeyiniz olarak benim<br />

düşündüğüm, son zamanlarda rüzgâr enerjisi <strong>ve</strong> güneş enerjisi. Bu yenilenebilir bir enerji<br />

<strong>ve</strong> Türkiye için bence bunun üzerinde durulması gereken bir enerji. Sizler de aynı fikirde<br />

misiniz diye size soruyorum.<br />

İkinci sorum, işçi sağlığı konusunda. İşçi sağlığı, bir defa bir işyerine gittiğiniz zaman,<br />

hele haritacıysanız, ortamınız çok değişiyor. Arazide çalışıyorsunuz, bir köpek saldırabilir<br />

<strong>ve</strong>ya bir uçurumdan aşağı düşebilirsiniz, ayağınıza bir şey batabiilir. Bir defa işyerine<br />

girdiğinizde, şantiyeye girdiğinizde, kendi gü<strong>ve</strong>nliğinizi almak zorundasınız. Siz,<br />

çalıştığınız ortamlarda kendi gü<strong>ve</strong>nliğinizi alacaksınız. Üstünüzde bir vinç mi var, bir<br />

iş makinesinin çevresinde mi çalışıyorsunuz <strong>ve</strong>yahut da bir şantiyede üstünüzde bir işçi<br />

mi çalışıyor; her an kafanıza bir şey düşebilir. Onun için haritacılar, ortamı değiştiği için,<br />

çok dikkat etmeleri lazım. <strong>Harita</strong> mühendisleri arkadaşlarım yahut <strong>Harita</strong> Mühendisleri<br />

Odasının haritacı iş gü<strong>ve</strong>nliği konusunda bir metin hazırlamaları doğru olur mu, bunu da<br />

size soruyorum.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Öncelikle Hocam, katkınız için teşekkür ederiz. Söylediklerinize biz<br />

de katılıyoruz, fakat şöyle bir sıkıntımız var: Bahsetmek istediğimiz birçok konu vardı,<br />

fakat süre kısıtından dolayı bunu sunumumuza yansıtamadık. Söylediklerinize katılıyoruz<br />

<strong>ve</strong> teşekkür ediyoruz.<br />

SİMGE TOPÇU- Ben de teşekkür ediyorum, katılıyorum söylediklerinize. Arkadaşımızın<br />

dediği gibi, süremiz kısıtlıydı <strong>ve</strong> çok kırptık sunumu. Ülkemiz, rüzgâr enerjisi, güneş<br />

enerjisi bakımından el<strong>ve</strong>rişli bir ülke. Karşıt görüştekiler, genellikle bunun ekonomik<br />

olmadığını söylüyorlar, ama nükleer enerjinin çok ekonomik olduğunu düşünüyorlar.<br />

İlk başta bakıldığında böyle gösteriliyor, ama çok dışa bağımlı bir enerji, uranyum<br />

olarak dışarıdan alacağız <strong>ve</strong> rüzgâr <strong>ve</strong> güneş, bize bedavadan gelen bir enerji, bunu<br />

kullanmamamız çok saçma.<br />

Teşekkür ederim.<br />

BURCU YURT- Tabii ki size katılıyorum. Ben bu konuyu araştırdığım zaman şöyle bir<br />

şey öğrendim: Bir mühendisle konuşmuştum, bana barajlarda bir ölüm odası olduğunu<br />

söyledi. Ben buna çok şaşırdım. Belli bir ölüm oranı oluyormuş her baraj şantiyesinde.<br />

Nasıl olur, bunu nasıl kabulleniriz diye düşündüm. Tabii ki biz de önlem almalıyız,<br />

tabii ki düşünmeliyiz, vincin altına girmemeliyiz, fakat bir barajda 85 kişinin ölmesi<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

117


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

normalmiş. Ben şaşırdım, hatta nasıl olur böyle bir şey diye düşündüm. Yani bunu tabii ki<br />

biz düşünmeliyiz, ama iş gü<strong>ve</strong>nliği ortamının da sağlanması gerekir.<br />

OTURUM BAŞKANI- Başka sorusu olan öğrenci arkadaşımız var mı Öğrenci<br />

arkadaşlarımızdan soru yoksa, hocalarımıza söz <strong>ve</strong>receğim.<br />

SORU- Nükleerle ilgili sunum yapan arkadaşlara soracaktım. Örneğin Çernobil<br />

olayından bahsediyoruz. Normalde ülkelere kurulması için belli bir prosedür olabilir<br />

belki, belli şartları sağlanması gerekir, ama örneğin Çernobil’de olan olaydan Türkiye<br />

etkilenebiliyor.<br />

Baktığımız zaman, Türkiye’de nükleer santral kurulmasına ben de karşıyım, ama Türkiye<br />

tehdit altında olmadığı anlamına gelmiyor. Yani Azerbaycan, Rusya, Bulgaristan,<br />

buralarda nükleer santraller var. Acaba bununla ilgili bir prosedür ya da bir yasal önlem<br />

var mıdır, yani ülkelere soruyorlar mı acaba Ben Türkiye’de nükleer santral kuracağım,<br />

ama belki Yunanistan istemeyecek, ki haklıdır da. Yani Çernobil’de olanlardan tazminatla<br />

kurtulmak kadar mantıksız bir olay da olmaz. Daha geçen hafta bir arkadaşımızı kaybettik<br />

Giresun’da. Yani demek istediğim, tazminattan da öte bir prosedürü var mıdır, herkes<br />

ülkesine kurabilir mi Sadece sınır mıdır acaba nükleer santralde sorun olan Bence<br />

nükleer santral sınırla alakalı bir konu değil.<br />

Teşekkür ederim.<br />

SİMGE TOPÇU- Çok haklısın, çünkü sadece o ülke etkilenmiyor, radyasyon bulutlarıyla<br />

diğer ülkeler de etkileniyor; lösemi, farklı hastalıklar, gen bozuklukları gibi. Ama bildiğim<br />

kadarıyla bununla ilgili yasal bir şey yok. Bir ülke, komşu ülkeleri düşünerek böyle bir<br />

şey yapmama gibi bir durumu söz konusu değil bildiğim kadarıyla.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Arkadaşıma katılıyorum, bu konuda herhangi bir prosedür yok.<br />

Çernobil olayında gördük ki, Çernobil faciasından sonra özür dilendi <strong>ve</strong> konu da<br />

kapandı.<br />

OTURUM BAŞKANI- Başka sorusu olan var mı<br />

FARUK BOZKUŞ (Kocaeli Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Nükleer enerjiyle ilgili bir şey soracaktım.<br />

Biz Türkiye’de yıllardan beridir uranyum zenginliğinden bahsettik. Siz sunumunuzda<br />

şöyle bir bilgi <strong>ve</strong>rdiniz: Maden Tetkik Aramanın yaptığı araştırmalar sonucunda<br />

Türkiye’de uranyumun çok fazla olmadığını, kısıtlı olduğunu söylediniz. Açıkçası buna<br />

şaşırdım, çünkü yıllardan beri söylenen bilginin tam tersi bir bilgiydi. Bu uranyum oranı<br />

hakkında bize bilgi <strong>ve</strong>rebilir misiniz<br />

Artı, son dönemde yapılacak nükleer santrallerin Rusya’yla yapılan anlaşmalar sonucunda<br />

yapıldığını biliyoruz. Burada herhangi bir şekilde bir konsorsiyum oluşturulmadı, ihale<br />

şeklinde bir şeyler yapılmadı, direkt Rusya’yla anlaşıldı. Bu tarz bir ihale olursa, ne tür<br />

önlemler ya da nükleer enerji için neler olmalı ki biz bu nükleer enerjiyi kullanabilelim<br />

Teşekkür ederim.<br />

118<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SİMGE TOPÇU- Yapılan çalışmalar, zaten MTA’nın 20 yıl önce en son yaptığı çalışmalar<br />

<strong>ve</strong> o sıra bulunamamış, fakat olduğu düşünülüyor. Şu anda kesin bir bilgi yok, uranyum<br />

var mı, yok mu, ama 20 yıl öncesinde yeterli miktarda uranyum olmadığı için çalışmalar<br />

sonlandırılmış. Şu anda çalışma yapılmıyor diye biliyorum, ama olduğu söyleniyor,<br />

sadece söylentide var.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Simge arkadaşımıza ek olarak, Türkiye’nin birçok bölgesinde<br />

toryum, uranyum var, fakat miktarı çok az <strong>ve</strong> masrafını çıkarmayacak şekilde var, tabiiri<br />

caizse astarı yüzünden pahalı.<br />

İhaleler hakkında bir soru sormuştunuz. Geçmişe baktığımız zaman, ihaleler trajikomik<br />

bir hal almıştır. Gazeteden bile ilan <strong>ve</strong>rilmiştir, nükleer santral ihalesi için <strong>ve</strong> bunun<br />

peşinden de çok olumsuzluklar meydana gelmiştir. Türkiye’de yapılacak olan, Mersin<br />

Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santralin lisansı yoktur, herhangi bir depreme<br />

karşı dayanıklılığı test edilmemiştir <strong>ve</strong> Avrupa Birliği tarafından kabul görmemiştir.<br />

Buna çare olarak ise Bakanın tek açıklaması şu: “Biz Ruslara söyledik, onlar daha<br />

sağlam bir şey yapacaklar” tarzında bir çözüm önerisi getirmişti. Yani Türkiye’de ilk defa<br />

kullanacağı için 1200 modeli, Türkiye kobay olarak kullanılmak durumunda, bununla<br />

karşı karşıyadır.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

ZEYNEL ÜNLÜ (Kocaeli Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Ben işçi performansı hakkında bir soru<br />

sormak istiyorum. Bildiğimiz gibi, şirketler her zaman en iyi performansı almak için<br />

işçileri çalıştırırlar, yani amaçları her zaman en iyi performanstır. Ancak bu performansa<br />

ulaşabilmek için Pazar günü dahi çalıştırılıyor bildiğim kadarıyla, hiç değilse harita<br />

teknisyenleri çalıştırılıyor. Acaba bunun önlenmesi için, bunun daha esnek hale getirilmesi<br />

için Oda olarak bir adım atılıyor mu <strong>ve</strong>ya bir girişim var mı<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

BURCU YURT- Teşekkür ediyorum soru için.<br />

Odanın bu konuda aldığı önlem hakkında bir bilgim yok, ama katılıyorum, doğru<br />

söylüyorsun. Açlık sınırında çalışan işçiler var, yani tarihi devrelerde bu konu ele alınmış,<br />

Heredot döneminde. Heredot, işçilerin daha <strong>ve</strong>rimli çalışabilmesi için enerjiye gereksinim<br />

duyduklarını söylüyor. Bugün baktığımız zaman, işçilerin açlık sınırında, vardiyalarının<br />

uzadığını görüyoruz, Pazar günleri de çalışanlar var. Odanın bu konuda bir alıp almadığını<br />

bilmiyorum.<br />

MELİH ÇERKEZ (Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Sorum şöyle: Gelişmiş ülkeler dedi<br />

ki, “Nükleer santralleri kapatıyorum.” Yalnız, ben şunu söylemek istiyorum: Japonya<br />

olsun, Rusya olsun, Amerika Birleşik Devletleri olsun, bunlar uranyum zenginleştirmeye<br />

neden devam ediyorlar<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

119


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SİMGE TOPÇU- Çünkü pazarlayacaklar, gelişmekte olan ülkelerde nükleer santral<br />

yapımını teşvik edip uranyumu da pazarlayacaklardır.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Ülkelerin enerjide dışa bağımlılığını artıracaklar, Türkiye için en<br />

azından durum bu.<br />

SORU- Öncelikle sunumunuz için teşekkür ediyorum.<br />

Benim sorum şu: Türkiye enerji konusunda dışa bağımlı bir ülke. Biz nükleer enerjiye<br />

karşı, HES projelerine karşıyız, barajların da çevreye olan etkileri ortada. Bunlar olmadığı<br />

zaman, biz sadece termal enerji, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisiyle Türkiye’nin enerji<br />

ihtiyacını sizce karşılayabilecek durumda mıyız<br />

Teşekkür ederim.<br />

SİMGE TOPÇU- Bence karşılayabilecek durumdayız, çünkü bu konuda gerçekten<br />

el<strong>ve</strong>rişli bir ülkedeyiz <strong>ve</strong> enerjisinin çoğunu bu tip kaynaklardan karşılayan ülkeler var<br />

şu anda.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Genel olarak baktığımız zaman, yaklaşık 30 ülkede nükleer santral<br />

var, geri kalan 170 ülkede böyle bir çalışma yok. Dediğimiz gibi, Türkiye alternatif enerji<br />

kaynakları bakımından, yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke. Bunun<br />

üzerine gidilerek bu şekilde halledilebilir. Nükleer santraller çözüm değildir, çünkü 60<br />

yıllık bir uranyum rezervi kalmıştır. Bu da sonlu olması nedeniyle, riskli olması nedeniyle<br />

<strong>ve</strong> çevreyi tehdit etmesi nedeniyle akılcı bir çözüm olmamaktadır.<br />

OTURUM BAŞKANI- Ben de bu enerji açığının karşılanması konusunda birkaç şey<br />

eklemek istiyorum. Bu soru, genel bir soru, çünkü doğal olarak kafada bir soru işareti<br />

bırakıyor, ama belki şu taraftan da bakabiliriz: Bu enerji açığı dediğimiz açık, “Kimin<br />

için enerji” sorusunu da cevaplandırmak lazım. Tüketime dayalı bir ekonomik sistemde<br />

yaşıyoruz <strong>ve</strong> her geçen gün ne kadar üretilirse o kadar tüketilecek bir sistem. Yani bugün<br />

alış<strong>ve</strong>riş merkezleri, çoğu yerde gereksiz birçok yerde enerji tüketimi var. Bunun açığını<br />

karşılayabilmek için bence o HES’lerle vadilerimiz talanı, derelerimizin satılması,<br />

nükleer santral kurup patlama riskiyle insanların hayatını tehlikeye atacak bir kıyaslama<br />

söz konusu bile olmaması lazım. Bu üretimci sistemin dışında farklı bir sistemi tasavvur<br />

etmeye çalışmamız lazım <strong>ve</strong> tasarruf yoluna gitmemiz gerekli gibi geliyor.<br />

Başka bir soru<br />

Buyurun.<br />

SORU- Sorum şu olacak: Almanya, enerjisinin yüzde 40’ını rüzgâr enerjisinden sağlarken,<br />

neden biz yapamıyoruz Bunun halka doğru bir şekilde yansıtılması gerçekleşiyor mu<br />

Bir ton gereksiz reklamlar varken, geleceğimiz hakkında önemli bir sorun ortada var <strong>ve</strong><br />

bunun halka yansıtılması doğru sağlanıyor mu Nükleer tesis Mersin’e kuruldu diyelim;<br />

bunun atıkları nereye atılacak..<br />

Teşekkür ederim.<br />

120<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SİMGE TOPÇU- Sorduğunuz soruların birçoğunu cevabını biliyorsunuz gibi geldi bana,<br />

ama şöyle: “Neden Almanya güneş enerjisinden yararlanırken biz yararlanmıyoruz” Bizde<br />

bu kadar güneş varken, onlarda güneş enerjisi daha kısıtlıyken, biz yararlanamıyoruz.<br />

Bu da politik açıdan değerlendirilmesi lazım, yani enerji politikası olarak dış ülkelerin<br />

oyununa geliyoruz ya da gelmek istiyoruz da geliyoruz.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Sonuç olarak bunlar bilimsel çalışmalarla kontrol mekanizmalarının<br />

dışına çıkarak tamamen siyasi iradeye bırakılmıştır. Bu sebepten dolayı güneş enerjisi<br />

olsun, rüzgâr enerjisi olsun, bu konuda çalışmalar yapılamamaktadır.<br />

SİMGE TOPÇU- Bir de atıklar hakkında bir soru sormuştun. Atıkların sonra ne<br />

olacağı belli değil. Ki bizim atıklarımızın dışında, sunumda bahsettiğimiz, gelişmiş<br />

ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri atık deposu olarak kullandığı bir gerçek. Bu şekilde<br />

de kullanılabileceği durumu söz konusu. Hatta bu nükleer santralin sözde nükleer santral<br />

gibi gösterilip sadece bize atık olarak kullanmak için bir kılıf olduğu gibi bir durum da<br />

söz konusu olabilir.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Kaldı ki Türkiye’de nükleer santral yapılması durumunda atık<br />

nereye bırakılacak konusunu sorgulamaya gerek yok, zaten bu yapılıyor. Türkiye’de<br />

nükleer santral yok, fakat birçok nükleer atık Türkiye’de para karşılığında Konya’da<br />

olsun, Isparta’da olsun, Çanakkale’de yine aynı şekilde belli bölgeler kullanılıyor. Yani<br />

geçmişte hatırlarsak, İkitelli faciası var, yani Türkiye’de nükleer santral yok, fakat<br />

dünyanın en büyük nükleer facianın içerisinde. İkitelli’deki olayı hatırlarsak, İkitelli’de<br />

el arabasıyla geçen hurdacının hurda diye aldığı konteynır içinden nükleer radyoaktif atık<br />

olduğu ortaya çıkıyor. Bu 13 kişilik aile, kimisi kansere yakalanıyor <strong>ve</strong> bütün aile çocuk<br />

sahibi olamıyor <strong>ve</strong> tüp bebekle çocuk dünyaya getiriyor. Birkaç sene sonra zaten aile<br />

fertlerinin çoğu hayatını kaybediyor. Türkiye için de nükleer santral yapıldıktan sonra,<br />

atıklarını nereye boşaltacak gibi bir konu yok, zaten yapılıyor.<br />

SİMGE TOPÇU- Atığın nerede olduğu çok da şey değil, bu atıkların depolanma şekli<br />

zaten şu anda çok muğlak. Bu maddenin yarılanma ömrü 24 bin yıl <strong>ve</strong> atığın tehlikesinin<br />

geçmesi için gereken süre 250 bin yıl diye bir durum söz konusu. Bu atıkların depolanması,<br />

muhafaza edilmesi için gerekli saklama kaplarının bu kadar ömrü olup olmayacağı test<br />

edilemez sonuçta. 250 bin yıl boyunca bunu görüp, deneyip ondan sonra kesinlikle<br />

dünyaya zarar <strong>ve</strong>remez diye karar <strong>ve</strong>rilebilir bence. Şu anda çok riskli olarak bunlar<br />

depolanıyor.<br />

OTURUM BAŞKANI- Başka soru var mı<br />

Buyurun.<br />

SORU- Ben bundan yaklaşık 2 ay önce nükleer atıkların yeniden kullanılmasıyla ilgili bir<br />

haber okumuştum. Böyle bir şey duydunuz mu<br />

SİMGE TOPÇU- Yeniden kullanım durumu var, ama bu da tehlikeli. Bu yeniden<br />

kullanım sırasında havaya <strong>ve</strong> suya gaz ya da sıvı olarak radyasyon yayılması, yine<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

121


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

taşınma sırasında radyoaktif sızıntı meydana gelmesi de söz konusu. Tekrar kullanılsa<br />

bile, tehlikeleri devam etmektedir.<br />

SORU- Diğer taraftan, yine bir enerji kaynağı olarak dalgalardan, orada bir enerji üretimi<br />

söz konusu. Ülkemizde bununla ilgili çalışma var mı<br />

MUSTAFA ÖCAL- Tabii gelgit olaylarından faydalanarak enerji çalışmaları önemli,<br />

ama Türkiye’de bu konuda detaylı herhangi bir çalışma yok.<br />

EMRE DOĞAN (Gümüşhane Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- İki sorum olacak; birincisi şu: Türkiye’de<br />

enerjiye ihtiyaç olduğu gibi, dünyada da bir enerji ihtiyacı gereksinimi var. Peki, bu<br />

nükleer enerji santrallerinin kalkması için çalışmalar yapılıyor. Kapatılması durumunda,<br />

enerjinin sağlanması lazım. Bu daha önce planlanmış bir durum mu Şunu demek<br />

istiyorum: Santrali kapatacak, ama bunun karşısında başka bir enerjiye ihtiyaç sağlamış<br />

durumda mı<br />

İkinci sorum da şu: Türkiye’de nükleer enerji santralleri yapılabilir. Peki, bunlarda<br />

oluşabilecek kazalar, arızalar sonucunda, buna karşı yapılacak eylem planları hazır mı<br />

Teşekkürler.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Daha önceden Almanya, nükleer santrallerini kapattı. Almanya,<br />

toplam elektrik enerjisinin yüzde 20’sini rüzgâr <strong>ve</strong> güneş enerjisinden üretiyor. Yani<br />

birtakım çalışmalar yapılıyor.<br />

İkinci sorunuza gelince, inşa aşamasında denetleme sırasında pek çok teknik sorun ortaya<br />

çıkacaktır. Bu çok yüksek bir teknoloji gerektirmektedir. Teknoloji seviyesini biraz daha<br />

aşağıya indirelim, geçmişe dönelim. Hatırlarsak, çok ileri teknoloji gerektirmeyen hızlı<br />

tren faciasına göz atarsak, bunda birçok kişi hayatını kaybetmişti, herhangi teknik önlemler<br />

alınmamıştı. Bunun sorumluluğunu kim üstlendi; hiç kimse. Olası bir nükleer santral<br />

kazasında da bunun sorumluluğunu hiç kimse üstlenmeyecek, hiçbir siyasi, denetimciler<br />

bu sorumluluğu üstlenemeyecekler.<br />

SİMGE TOPÇU- Ayrıca teknik sorunlar için önlem alınması da çok realist durmuyor,<br />

çünkü günümüzde daha olan bir olay, Japonya’da yaşanan deprem sonrası Fukuşima’nın<br />

halini gördük. Japonya teknolojide dünya lideriyken bu hale geliyorsa, bizim bayağı<br />

düşünmemiz lazım.<br />

AHMET AYDIN YETKİN (Afyon Kocatepe Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- Ben en son soruya şöyle<br />

ek olarak bir şey söylemek istiyorum: Teknik sorunlara önlem; aslında konu nükleer<br />

santrallerken, teknik sorunun aslında konuşulmaması da gerekli. Bir de önlemler kısmında<br />

ilginç bir durum da belirteyim: Rusya, yapacağı nükleer santrali Mersin’e yapıyor.<br />

Kurulması planlanan bir yer de Sinop. Rusya niye Sinop’a yapmıyor da Mersin’e yapıyor,<br />

o da dikkat edilecek bir konu.<br />

Bunun yanında işçi sağlığı <strong>ve</strong> iş <strong>ve</strong>rimliliğinin artırılması konusunda bir sorum olacaktı.<br />

Hepimiz, buradakiler harita mühendisleri <strong>ve</strong> çalışma alanlarımızda hem kamu sektörü<br />

hem de özel sektör var. Ama sıkıntı şu ki, kamu sektöründe e<strong>ve</strong>t 08.00-17.00 çalışma saati<br />

122<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

var, daha öncesini biliyoruz. Yani çalışma saatleri 18 saatlerdeydi; gerekli çalışmalar,<br />

önlemlerle bu 8 saate indirilmişti. İş gü<strong>ve</strong>nliği, bir anlamda iş <strong>ve</strong>rimliliği özel sektörde<br />

daha bir anlamlı hale geliyor, çünkü maden ocakları ya da bizim gibi açık arazide çalışan<br />

işçilerde bu çalışma saati, beklenilen saatleri aşıyor. <strong>Harita</strong>cılar da bu söz konusu; son<br />

dakikalarda çıkan iş oluyor ya da daha farklı durum oluyor, araziye çıkıldığında saatler<br />

sonrasında geri dönülüyor.<br />

Benim sorum şu: Bu çalışmaların harita mühendisleri kısmında ne gibi çalışmalar var<br />

Çünkü belirtmiş olduğunuz çalışmalar, alınması gereken önlemler, genel kısmı ifade<br />

ediyor. Yani bir mermer ocağında çalışan işçinin de, onun dışında açık arazide çalışan bir<br />

işçinin de aynı şekilde gü<strong>ve</strong>nliğini sağlayacak önlemler ya da yapılması gerekenlerden<br />

bahsettiniz. Özellikle harita mühendislerinin iş <strong>ve</strong>rimliliğini artıracak <strong>ve</strong> onların iş sağlığını<br />

gü<strong>ve</strong>nli hale getirecek önlemler nelerdir, bu konuda görüşlerinizi almak isterim.<br />

Teşekkürler.<br />

BURCU YURT- Teşekkür ederim.<br />

Şöyle söylemek istiyorum: Özellikle Gülseren Yurttaş’ın başına gelen kazadan sonra bu<br />

konu özellikle ele alınıyor. Zaten kendisi söylüyor, ayağına çivi batmasından sonra “Bu<br />

işyerinde gü<strong>ve</strong>nlik yok” diyor <strong>ve</strong> kimse önemsemiyor. Bunun üzerinde duruyor, fakat<br />

önemsenmediği için bu durumda zaten. Bundan sonra Odamızda toplantılar yapıyor<br />

bildiğim kadarıyla, bildirileri var, toplantılardan elde ettiği sonuçlar var. Bunu da<br />

araştırırsanız siz de göreceksiniz.<br />

Bunun dışında, zaten alınacak tedbirler gerçekten çok basit. Sadece işçi sağlığı, can<br />

sağlığını tehlikeye atmayacak şeyler, sunumda da bahsettiğim gibi bilinçlendireceğiz,<br />

öncelikle iş gü<strong>ve</strong>nliği ortamını, ortamı kontrol edeceğiz. Öncelikle can sağlığı önemli<br />

olacak bizim için. Zaten can sağlığını önemsedikten sonra, farkına varacağız ki aslında iş<br />

de ilerliyor, <strong>ve</strong>rimlilik artıyor.<br />

OTURUM BAŞKANI- Başka soru var mı<br />

Buyurun.<br />

RIZA TAN (Yıldız Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi)- İki soru soracağım; biri nükleerle ilgili, biri<br />

işçi sağlığı <strong>ve</strong> iş gü<strong>ve</strong>nliğiyle ilgili.<br />

Bildiğim kadarıyla nükleer enerji üretimi <strong>ve</strong> bununla ilgili bazı çalışmalar, çok külfetli<br />

çalışmalar. Buna rağmen neden nükleer enerjide ısrar ediliyor Bunun sadece enerji kısmı<br />

mı, yoksa başka şeyler mi var bunun içerisinde Bunu açık bir şekilde açıkçası öğrenmek<br />

istiyorum.<br />

İkinci sorum, biliyorsunuz, bundan birkaç ay öncesinde çok vahim bir olay olmuştu,<br />

maden göçüğü gerçekleşti <strong>ve</strong> birçok işçi hayatını kaybetti <strong>ve</strong> bu ülkedeki Başbakanımız<br />

şöyle bir şey söyleyebildi: “Bu onların kaderi <strong>ve</strong> bu işi yapıyorlarsa, bunu göze almak<br />

zorundadırlar” gibi bir şey söyledi. Bu ülkede Başbakan bile bunu söyleyebiliyorsa <strong>ve</strong><br />

halen periyodik olarak neredeyse bir sürü iş kazaları, cinayetleri olabiliyorsa, böyle bir<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

123


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ortamda nasıl bir yasal düzenleme ya da nasıl bir tepkiyle bunun önüne geçilebilir, refleks<br />

geliştirilebilir, bunu öğrenmek istiyorum.<br />

Teşekkür ederim.<br />

SİMGE TOPÇU- Türkiye, işte ilk başta bu nükleer enerji için yola çıkarken, aslında<br />

nükleer enerji hem çok ucuz hem de çok temiz diye yola çıkıldı. Ama bu plan defalarca<br />

ertelendi, iptal edildi <strong>ve</strong> günümüzde tekrar gündeme geldi. Bunun sebebi de birçok zararlı<br />

etkisi var, ama bu enerji, dış ülkelerin pazarlama stratejilerine, bir şekilde oyuna geliyoruz.<br />

Şu anda onlar kapatıyor bu nükleer santralleri, biz de kurmaya başlıyoruz.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Biraz önce de söylediğimiz gibi, buradaki en büyük etken, yani<br />

“Nükleer çok pahalı bir sistem, fakat bunda neden ısrar ediyoruz” sorusuna, bilim<br />

adamları <strong>ve</strong> kontrol mekanizmaları, denetim mekanizmalarından çıkarak bu işin siyasi<br />

iradelere bırakılması, tekrar nükleer santrallerin, nükleer enerjinin gündeme gelmesi…<br />

BURCU YURT- Maden işçilerinden bahsettiniz; ben bunun kader olmadığını<br />

düşünüyorum. Zaten iş kazalarının da felaket olmadığı sürece, deprem, sel gibi, kader<br />

olacağını düşünmüyorum <strong>ve</strong> bunun peşini bırakmayacağız. Yasalar var, e<strong>ve</strong>t. Yeterli mi;<br />

bu konuda araştırmak gerekiyor, olsa bile ne kadar yeterli En son 2003’te çıkan yasa var.<br />

Bunların arkasını gözetmeli <strong>ve</strong> kendi haklarımızı savunmalıyız bu konuda.<br />

OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; başka sorusu olan var mı<br />

Buyurun.<br />

SORU- Türkiye’de şöyle bir durum var: Diyelim ki işyeri, bir şantiye var; şantiyede<br />

işçilerin baret takması gerekir <strong>ve</strong> burada patron bunu biliyor aslında, fakat baret almıyor.<br />

İşçiler buna itiraz ediyorlar, ısrarla patron yapmıyor. Kafada şöyle bir soru var aslında:<br />

Patron diyor ki, “Bu işçiler işten çıkabilirler, ama o işçilerin yerine çalışacak başka adamlar<br />

muhakkak bulunur, niye baret alayım ki” Yani Türkiye’de asıl sorun, Türkiye’de can o<br />

kadar ucuz ki, bırakın milyonlardan ya da 10 binlerden, 1-2 insan için bile ufacık bir<br />

önlem bile olmuyor. Dediğim gibi, en asıl şey, insan hayatının çok ucuz olması.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Son olarak arkadaşımızın sorusunu alalım <strong>ve</strong> kapatalım.<br />

Buyurun.<br />

SORU- Nükleer santralle ilgili bir sorum olacaktı. Bize şu anda örnek <strong>ve</strong>rdiğiniz bütün<br />

ülkeler, gelişmiş Batı ülkeleri, yani gü<strong>ve</strong>nlik problemi olmayan ülkeler aslında. Biz<br />

Ortadoğu gibi bir coğrafyada yaşıyoruz, bütün dünya silahlanıyor, nükleer enerji önemli<br />

bir unsur burada. Uranyum zenginleştirmek için nükleer santralin olması gerekiyor. Siz<br />

bu silahlanma yarışına katılmazsanız, buradan kaybedecek…<br />

SİMGE TOPÇU- “Ölelim, öldürelim” diyorsun<br />

SORU- Öldürmezsek ölürüz, bu kesin.<br />

124<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

MUSTAFA ÖCAL- Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara göre herhangi bir silah üretme<br />

hakkına sahip değildir, hiçbir şekilde nükleer silah üretemez.<br />

SİMGE TOPÇU- Anlaşma gereği böyle, ama bir şekilde illegal yollardan bunu da<br />

deneyeceklerini düşünüyoruz zaten.<br />

Ama öldürmek <strong>ve</strong> ölmek, her türlüsü insani şeyler değil de “Biz de yapalım, onlar da<br />

yapsın” bu şekilde ilerleyemeyiz. “Dediğin ülkeler, gü<strong>ve</strong>nlik bakımından çok iyi”<br />

diyorsun, ama onlar da öyle değil. Nükleer santraller, aynı zamanda askeri olarak da bir<br />

tehlike. Bizim bir savaş anında ilk askeri hedef, nükleer santrallerimiz olacak. Atıkların<br />

taşınması, yani dış ülkeler bu yüzden de kaçınıyorlar; atıklar oradan oraya taşınırken<br />

çünkü halk istemiyor, kendi çevresinde bu atıkların barındırılmasını istemiyor, bu yüzden<br />

sürekli oradan oraya taşınıyor bu atıklar sürekli terör olayları meydana gelecek korkusu<br />

var insanlarda. Yani bir çözüm değil, güçlenmemizi sağlayan bir şey değil, aynı zamanda<br />

bir tehlike bizim için.<br />

MUSTAFA ÖCAL- Japonya <strong>ve</strong> Amerika şu anda güçlü bir ülke, fakat güçlülük bir şey<br />

ifade etmiyor, şu anda Japonya’nın halini biz biliyoruz. Güçlü olmak önemli değil, halkın<br />

mutluluğu <strong>ve</strong> huzuru önemli.<br />

OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; bence güzel bir oturum oldu, zamanımızı bir yarım<br />

saat, hatta 35 dakika aştığımızdan kaynaklı bitirmek zorundayız, ama arada sohbetlere<br />

devam edebiliriz.<br />

Öğrenciler arasında ilgi, alaka <strong>ve</strong> bilgi bence çok güzel. Yeniden insan için toplandık, Teknik<br />

Kurultayımızın başlığı “Yeniden İnsan İçin.” Abdullah, insan hayatını kolaylaştırabilmek<br />

için bazı teknolojilerden bahsetti. Burcu, can gü<strong>ve</strong>nliğinin ne kadar önemli olduğundan<br />

bahsetti. Nükleer enerji konusunda da enerji-insan ikileminde kaldığımızda, tek seçeneğin<br />

insan olduğuna vurgu yapıldı.<br />

Ben tüm dinleyen <strong>ve</strong> sunum yapan arkadaşlara teşekkür ediyorum.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

125


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

126<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ÖZEL SEKTÖR OTURUMU<br />

Oturum Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN ( HKMO Genel Başkanı )<br />

Atilla AYDIN (32, 33, 34. Dönem Oda Başkanı)<br />

Hüseyin ÜLKÜ (37, 38, 39. Dönem Oda Başkanı)<br />

Gürsel KÜSEK (Tarım Reformu Gnl. Md. /Toplulaştırma Dairesi Başkanı)<br />

Ali ATAMAN (TKGM <strong>Kadastro</strong> Daire Başkanı)<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

127


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

128<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

OTURUM BAŞKANI- Sevgili dostlar, sevgili meslektaşlar; hepiniz hoş geldiniz. Özel<br />

Sektör Oturumunu açıyorum.<br />

Sizlere kısaca oturumdaki konuşmacı arkadaşlardaki değişiklikler konusunda kısa bir<br />

bilgi <strong>ve</strong>receğim, sonucunda da konuşmacı arkadaşlarımı buraya da<strong>ve</strong>t edeceğim. Tarım<br />

Reformu Genel Müdürümüz Gürsel Bey, Ankara dışından bu saatte buraya ulaşamadığı<br />

için, yerine Genel Müdür Yardımcımız Metin Türker Bey konuşmacı olarak katılacaklar.<br />

<strong>Kadastro</strong> Dairesi Başkanımız Ali Beyin de acilen İstanbul’a gitmesi gerektiğinden, yerine<br />

Şube Müdürümüz Nihat Erdoğan Bey katılacaklar.<br />

Bu bilgileri <strong>ve</strong>rdikten sonra, konuşmacı arkadaşlarımı buraya sırasıyla da<strong>ve</strong>t ediyorum:<br />

Metin Bey, buyurun. Ali Fahri Özten, Atilla Aydın, Hüseyin Ülkü, Nihat Erdoğan;<br />

buyurun.<br />

Oturumu başlatmadan, kısaca oturuma katılan arkadaşlarım hakkında kısa bir bilgi<br />

<strong>ve</strong>receğim size. Atilla Aydın’dan başlayayım: 1973 yılında KTÜ’den mezun oldu. 1973-<br />

1993 arasında Karayolları Genel Müdürlüğü bölge <strong>ve</strong> merkez teşkilatında muhtelif<br />

görevlerde bulundu. 1993-2000 yıllarında İller Bankası <strong>Harita</strong> Daire Başkanlığı yaptı.<br />

1990-96 arası 3 dönem Oda Genel Başkanlığı yaptı, 2000’de emekli oldu Atilla Bey.<br />

2000-2004 arasında özel bir firmada proje müdürlüğü yaptı. 2004’ten sonra da kendi<br />

firması olan Atay Firmasında proje yöneticisi olarak çalışmaktadır.<br />

Metin Türker Beyefendi, 1963 yılında Gerede’de doğdu. 1986 yılında Ankara Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />

Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümünden ziraat mühendisi olarak mezun oldu. 1987<br />

yılında DSİ Genel Müdürlüğünde memuriyet hayatına başladı. 1990 yılında yükseklisans,<br />

1997 yılında doktorasını tamamladı. 2003 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü<br />

İşletme <strong>ve</strong> Bakım Dairesi Başkan Yardımcılığı yaptı. 2004 yılında ise Tarım Reformu<br />

Genel Müdürlüğünde Destekleme Dairesi Başkanı olarak görev yaptı. 2007 yılında da<br />

Genel Müdür Yardımcısı oldu. Halen bu görevi yürütmektedir. İyi derecede İngilizce<br />

bilmektedir. Evli <strong>ve</strong> 3 çocuk babasıdır.<br />

Nihat Erdoğan, 1987 yılında İTÜ Jeodezi <strong>ve</strong> Fotogrametri Mühendisliği Bölümünden<br />

mezun oldu. 1989 yılında Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde Siirt, Batman, Kırıkkale<br />

<strong>Kadastro</strong> Müdürlüğünde kontrol mühendisliği yaptı. 2004 yılına kadar da Kırıkkale<br />

<strong>Kadastro</strong> Müdürü olarak görev yaptıktan sonra, 2004’ten sonra da Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel<br />

Müdürlüğü <strong>Kadastro</strong> Daire Başkanlığında Şube Müdürü olarak görev yapmaktadır.<br />

Nihat Bey, aynı zamanda 9. dönem, yani bu dönem Ankara Şubemizin Başkanlığını<br />

yürütmektedir.<br />

Hüseyin Ülkü, 1963 yılında İstanbul Yüksek Teknik Okulu <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong><br />

Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde 73 yılına<br />

kadar kontrol mühendisliği yaptı. 1972’de Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünde yönetim<br />

bilimi uzmanlık eğitimi gördü. 2000-2006 yılları arasında <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri<br />

Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Halen <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası<br />

Kırsal-Kentsel Alan Düzenlemesi Komisyon Başkanlığını yürütmektedir.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

129


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Ali Fahri Özten, halen Odamızın Genel Başkanıdır. 1986 yılında KTÜ’den mezun oldu.<br />

İller Bankasında çalıştı son bir yıla kadar. Şimdi serbest bir firmada faaliyet göstermektedir.<br />

Odamızın benim de görev aldığım 33 <strong>ve</strong> 34. dönemden beri Oda yönetim kurullarında<br />

<strong>ve</strong> diğer kurullarda değişik görevler yaptı. Sizin de bildiğiniz gibi, Oda Başkanlığımızı<br />

yürütmektedir.<br />

Kısaca kendimden de bahsedeyim: 1978 yılında Karadeniz Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesinden<br />

mezun oldum. 84’e kadar Karayollarında çalıştım. 84’ten sonra da ortağı olduğum firmada<br />

serbest olarak çalışmaktayım.<br />

Bu kısa girişten sonra, hiç vakit kaybetmeden şunları söyleyeceğim: Konuşmacı<br />

arkadaşlarım da uygun görürse, 15’er dakikalık konuşmalardan sonra soru-cevaba <strong>ve</strong>ya<br />

tartışmaya vakit kalsın diye bir 30-40 dakika, konuşmaları 15 dakikayla sınırlamaya<br />

çalışacağım. Bunu da söyledikten sonra, itiraz da olmadığına göre, Atilla Bey, ilk sözü<br />

size <strong>ve</strong>riyorum.<br />

Buyurun.<br />

ATİLLA AYDIN (32, 33, 34. Dönem Oda Başkanı)- Teşekkür ederim.<br />

Sayın Başkan, değerli katılımcılar; hepiniz hoş geldiniz.<br />

Konu başlıklarımı şöyle özetleyebilirim: İki konuda size özet bilgi sunacağım. Bunlardan<br />

birisi, özel sektörümüzün bugün Türkiye’deki dağılımı, yıllara göre kuruluş profilini<br />

<strong>ve</strong>receğim. Bir de şirketlerimizin Türkiye genelinde dağılımını gösteren grafikle kısa<br />

bir geçiş yapmak istiyorum. Bundan sonraki konuşmamın ağırlığı, daha önce Odamızca<br />

hazırlanmış olan <strong>ve</strong> Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğüne sunulan rapor hakkında<br />

görüşlerimizi Teknik Kurultayımızda sizlerle paylaşacağız. O konuda katkılarınızı,<br />

eleştirileriniz <strong>ve</strong> yorumlarınızı burada müşterek, birlikte seslendireceğiz.<br />

Türkiye’de şirket <strong>ve</strong> bürolarımızın kuruluşu, genellikle 1973’teki <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> Planlar<br />

Yönetmeliğinin yayınlanmasıyla birlikte ağırlık kazanmaya başlamıştır. O tarihten önceki<br />

şirket <strong>ve</strong> büro sayımız son derece sınırlı, 10-15-17 civarında 50’lerden bu tarafa, 73’lere<br />

kadar devam etmiştir. Daha sonra 73’ten başlayarak grafikte de gördüğünüz gibi, koyu<br />

renkli çizgiler, yeşiller şirket, açık renkle gördüğümüz krokiler büroları ifade etmektedir.<br />

Burada en yoğun şirket <strong>ve</strong> büro kuruluşlarının 1982 <strong>ve</strong> 83’ten itibaren yükseldiğini<br />

görüyoruz.<br />

Burada 2010 yılındaki büro sayısının çok yüksek olduğunu görüyorsunuz. Bu da son 2010<br />

yılında kurulmuş olan LİHKAB bürolarıyla bağlantılıdır.261 adet lisanslı ölçme bürosu<br />

tescil olmuştur, kurulmuştur <strong>ve</strong> bunların kuruluşu 2010 yılına rastlamıştır. Buradaki büro<br />

kuruluş artışının nedeni budur. LİHKAB’lar, özet olarak 102 civarında kamudan ayrılarak<br />

büro açmış, geri kalan 160’ı ise özel sektör bünyesinde <strong>ve</strong> özel sektörde şirketi bulunan<br />

firmaların hizmet alanını değiştirmesiyle kendini göstermiştir.<br />

Buradan şirket <strong>ve</strong> bürolarımızın illere göre dağılımını da grafikte görmektesiniz. Rahat<br />

görebilmeniz için ağırlıklı 2 grupta düzenledik. Şirket <strong>ve</strong> bürolarımızın ağırlıklı büyük<br />

130<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

illerde olduğu grafikte de görülmektedir. Özet bilgi olarak şunu söyleyelim: Türkiye’deki<br />

bütün illerde şirket <strong>ve</strong> bürolarımız mevcuttur. 1999’da yaptığımız bir çalışmada,<br />

Türkiye’nin 4 <strong>ve</strong>ya 5 ilinde büromuz <strong>ve</strong> şirketimiz bulunmazken, bugün bütün illerde<br />

yaygın şekilde büro <strong>ve</strong> şirketlerimiz hizmet <strong>ve</strong>rmektedir.<br />

İzninizle Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün danışmanlık hizmet alımına yönelik İdari<br />

Şartnamesinde yaşanan <strong>ve</strong>ya dile getirilen, seslendirilen ifadelerini Odamız, bizim de<br />

içinde bulunduğumuz bir komisyon marifetiyle bir rapora bağlamış <strong>ve</strong> bu rapor Tapu<br />

<strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğüne de iletilmiştir. O raporda üzerinde durduğumuz hususları<br />

özet olarak sizlere buradan sunmak istiyorum.<br />

Bu kriterlerden Kamu İhale Kurumunun genel olarak hazırlamış olduğu kriter <strong>ve</strong> alt<br />

kriterlere göre idareler kendi planlamalarını yapmaktadırlar. Burada görüldüğü gibi, idare<br />

mesela benzeri nitelikte <strong>ve</strong> ölçekteki deneyimlere 20 puan <strong>ve</strong>rmiş. İkinci sırada iş için<br />

önerdikleri yöntem, metodoloji dediğimiz, bunun alt başlıklarından sadece 5., ekipmana<br />

<strong>ve</strong> işin niteliğine göre belirlenecek diğer hususlara 15 <strong>ve</strong> 25 olarak 40 puanı dağıtmış.<br />

Diğer organizasyon, iş programı, işin nasıl yapılacağına ilişkin hususlarda herhangi bir<br />

puanlama <strong>ve</strong> değerlendirme yapmayı düşünmemiştir idare. Bu konudaki inisiyatif tümüyle<br />

kamu kurumlarına <strong>ve</strong>rilmiştir. Kamu kurumları, bu bazda puanlayarak hizmetleri gereği<br />

firmaları değerlendirmektedir.<br />

Bunun ayrıntılarına geçtiğimizde, özet olarak 3 başlıkta toplanmıştır bu kriterler: Benzeri<br />

nitelikteki işler 20 puan, metodoloji dediğimiz 40 puan, bunun alt başlıkları ekipman<br />

<strong>ve</strong> diğer hususlar 15 <strong>ve</strong> 25 puan. Bu dönem 6. maddede geçen harita mühendislik<br />

hizmetlerinin değerlendirilmesi, ciro bazında 20 puan <strong>ve</strong> varsa, normal ceza puanı.<br />

“İşin niteliğine göre belirlenecek diğer hususlar” başlığı altında ciro değerlendirmesi<br />

yapılmaktadır. Bunun ayrıntılarını ileride göreceğiz. Yönetici kadrosunu ikiye bölerek<br />

değerlendirmiş; anahtar teknik personel <strong>ve</strong> şirketin bünyesinde çalışan personelin<br />

değerlendirilmesi şeklindedir.<br />

Burada puanlamanın ayrıntıları görülmektedir. İş deneyim belgelerinin güncelleşmiş<br />

parasal tutarları toplamı 1-5 arasında, parsel sayısı olarak toplam üretim tutarları<br />

2-7 arasında, birim zamanda üretilen ortalama parsel miktarları da 3-8 puan arasında<br />

değerlendirilmiş. Bu arada 2 minimumla maksimum puan arasındaki fark yaklaşık<br />

14 puandır. Bu özellikle siyah çizgilerle belirttiğimiz hususlar, yönetmelikten, İdari<br />

Şartnameden doğrudan alınmış hususlardır. Son 5 yılda kabul edilmiş işlemlerin<br />

tamamlanan benzeri iş tanımına uyan işlerdeki deneyimleri diye, toplam bu hizmetler<br />

için şirketin cirosu değerlendirmeye esas alınmış.<br />

Burada gördüğümüz eksiklik <strong>ve</strong> olmasını arzu ettiğimiz hususları kısaca şöyle belirtelim:<br />

Yine İdari Şartnamenin 31.1 maddesindeki güncelleşmiş parasal çıkarlar, yine B-6<br />

maddesindeki ciro kapsamında değerlendirilmektedir. Bu da aynı <strong>ve</strong>riyle ikinci kez<br />

planlama yapılmasını getirmektedir. Yani hem bir ciroya, bir şirkete puan <strong>ve</strong>riyorsunuz,<br />

burada da tekrar toplamlar üzerinden de tekrar bir puanlama yapmak suretiyle bir<br />

mükerrerlik gibi gözükmektedir.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

131


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bir diğer husus, yine A-3 maddesindeki birim zamanda üretilen ortalama parsel miktarı.<br />

Birim zamanda üretilen ortalama parsel miktarı değerlendirmesi de oldukça subjektiftir,<br />

çünkü cezaya girmeyen iş, süresinde bitirilmiş iştir. Süre uzatımı yükleniciden<br />

kaynaklanmayan durumlarda <strong>ve</strong>rilmektedir. Süre uzatımı almadan, eğer cezaya<br />

girmemişse, iş de süresinde bitmişse, o işin geç bitirildiği ifadesi <strong>ve</strong>ya bitiş tarihi itibariyle<br />

değerlendirmeye girmesinde bir subjektiflik olmaktadır.<br />

Bir örnek <strong>ve</strong>rirsek; gerek idareden kaynaklanmayan gerek firmadan kaynaklanmayan<br />

uzama nedenleri olabiliyor. Sözgelimi Orman İdaresinin yaptığı bir tahdit çalışmasındaki<br />

bir hatanın düzeltilmesi 4-5 ay gibi bir süre alabiliyor. Bu durum idareye aktarıldığı<br />

zaman, idare son derece normal olarak süre uzatımı <strong>ve</strong>rmektedir, çünkü kendisinden de<br />

kaynaklanmıyor, firmadan da kaynaklanmıyor. Ama işin sonucunda <strong>ve</strong>rilmiş süreden çok<br />

daha uzun bir sürede işi bitirmiş oluyorsunuz. O zaman bu parametre, çok objektif bir<br />

sonuca vardıramıyor kurumları diye düşünüyoruz.<br />

İşlerin süresinde bitirilmiş olması <strong>ve</strong> cezaya girmemiş olması, işin normal yürüdüğü<br />

ifadesini ortaya çıkarıyor. İşleri süresinde bitirmiş deneyimli firmalar arasında maksimum<br />

<strong>ve</strong> minimum puanlara bağlı olarak oluşabilecek muhtemel toplam 20 eksi 6; minimum<br />

puan aldığı zaman 6 puan, maksimum 20 puan. 14 puanlık puan farkı, yeterli şartları<br />

sağlayan deneyimli firmaların rekabet koşullarını ortadan kaldırmaktadır. Bu puan aralığı<br />

mutlaka daraltılmalıdır.<br />

İkinci konumuz, iş için önerdikleri yöntem, metodoloji. Bunu da iki başlık altında<br />

puanlamıştır; “Ekipman <strong>ve</strong> işin niteliğine göre belirlenecek diğer unsurlar” başlığı altında<br />

ciro <strong>ve</strong> ceza puanı. İdare, ekipmanın ön yeterliliğinden istemiş olduğu yeterli donanımın<br />

puanlamaya esas bölümünde 3 kat artırarak puanlamaya sokmuştur. İdarenin takdiridir<br />

bu, “Maksimum puanı daha fazla olana <strong>ve</strong>riyorum” <strong>ve</strong> boyutlandırmayı ona göre açmış<br />

olabilir. Ancak ekipman kapsamında aşağıda sayılanlardan kendi malı <strong>ve</strong> finansal kiralama<br />

olarak bünyesinde bulunduğunu belgesiyle kanıtlaması zorunludur. “Ön yeterlilik son<br />

başvuru tarihinden sonra edinilen ekipman değerlendirilmeyecektir” diye bir ifade var.<br />

Bu, sonuçta ön yeterliliği kazanmış firmaların durumlarını düzeltip rekabet şartlarını<br />

artırabilmesi için ikinci teklife kadar donanım edinmesi açık olmalıdır, İhale Kanunu<br />

buna engel değildir, değerlendirmemiz budur.<br />

Bir diğer husus da burada iş ortaklarında ortaklık oranına bakılmaksızın pilot <strong>ve</strong><br />

diğer ortaklara “Ekipmanın tamamı bir bütün olarak değerlendirilir” ifadesiyle iş<br />

ortaklıklarının anlamını doğru ifade edilmektedir. Ancak diğer başlıklar altında ileride<br />

göreceğimiz gibi, “Özellikle pilot ortağın <strong>ve</strong>rileri değerlendirmeye alınır” şeklinde<br />

ifadeler bulunmaktadır. Buradaki değerlendirmemiz; burada ön yeterlilikten sonra, teklif<br />

aşamasında ekipman edinilmesi yönetmeliğe uygun olduğu halde değerlendirme dışı<br />

bırakılmamalıdır diyoruz.<br />

İşin niteliğine göre belirlenecek unsurlardan harita mühendislik hizmetlerine ilişkin<br />

toplam cirolar değerlendiriliyor. Hâlbuki ön yeterlilikte cirolar değerlendiriliyor, firmalar<br />

kendi arasında sıralanıyor. İlk 10 firma teklif <strong>ve</strong>rmek üzere da<strong>ve</strong>t ediliyor. Katılan firma<br />

132<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

30, 20, 50, farklı boyutlarda olabiliyor, ama bunların en yüksek puanı olan 10 firması<br />

katılabiliyor. Buradaki değerlendirmelerin bir tanesi de ön yeterlilikte cirodur. Ciro<br />

değerlendirmesi Ön Yeterlilik Şartnamesinde değerlendirilmesine rağmen, ikinci kez<br />

idari şartname bünyesine konularak tekrar ikinci kez burada değerlendiriliyor.<br />

Burada esas olan, işin başlığında da görüldüğü gibi, teknik değerlendirme kriterleridir.<br />

Bu her ne kadar yaptığı işte boyutlandırılsa da bir mali portreden puan alıyorsunuz, o<br />

da çeşitli yakınmaları beraberinde getiriyor. Şöyle ki: “İş ortaklığında da yalnız pilotun<br />

faturaları değerlendirilir” deniliyor. İsteklilerin bu şekilde ciroları kendi arasında<br />

sunacakları <strong>ve</strong> “Birinci sırada olan maksimum puan alacaktır” ifadesiyle “Sıralamada<br />

çok yüksek puan alan tam puan alır, diğerleri orantı yoluyla bulunur” ifadesi, şöyle bir<br />

sonuç ortaya çıkarıyor: Bu tabloda katılan 10 firmanın cirolarının lineer olarak arttığını<br />

kabul ettik. Birinci firmanın 1 milyon, 2, 3, 4, 5, 10. filan da 10 milyon TL’lik yıllık cirosu<br />

olduğunu kabul ettik. Bu durumda, bu şartnameye göre puanlama şu şekilde olmaktadır:<br />

10 milyon cirosu olan firma 20 puan almaktadır, yıllık 7 milyon cirosu olan firmaya kadar<br />

bütün firmaların tamamı 14 puan almaktadır, yani minimum puan almaktadır. Burada<br />

cirosu 1 milyon olan firma da 14 puan alıyor, cirosu 7 milyon TL olan firma da 14 puan<br />

alıyor. Sadece 8 <strong>ve</strong> 9 milyon olanlar kısmen yaklaşıyorlar.<br />

Peki, nasıl olmalıdır Burada enterpolasyonu <strong>ve</strong> orantıyı 20 puanla 0 puan arasında<br />

yaptığınız zaman, diğer 1, 2, 3, 4, 5, 7’ye kadar bütün firmaların puan hesabı 14 puanın<br />

altında kalıyor. Hâlbuki çok kolay bir adımla enterpolasyonu 14’le 20 arasında yaptığınız<br />

zaman ki diğer taraftan öneri olarak bunu sunuyoruz birinci firma 14 puan alır, giderek<br />

lineer şekilde de dağılmış olur. Burada arada kalan 2, 3, 4, 5, 6 <strong>ve</strong> 7 milyon cirosu olan<br />

<strong>ve</strong>ya bu aradaki 5 firmanın taban yapması da ortadan kalkmış olur.<br />

Bu kriterde yine tekel konumunda yüksek cirolu bir istekliye bağlı hesaplanacak<br />

puanlamalar, diğer istekliler arasında farklılıkların doğru belirlenmesini de önleyecektir.<br />

Hâlbuki maksimum puanı işin niteliğine göre kurum tarafından belirlenmelidir. Yani<br />

kurum, hangi işte ne kadar minimum hizmet talep ediyorsa onu belirtmeli, onun 2-3 katı,<br />

işin niteliğine göre saptayarak maksimum puanı ona göre <strong>ve</strong>rmelidir. Yani başvuranların<br />

<strong>ve</strong> ilk 10’a giren firmaların sıraya diziliş <strong>ve</strong> onun maksimim puanı, cirosu <strong>ve</strong>ya başka<br />

kalemlerde de aynı durum var, diğer 3 kalemde de saraya koyarak maksimum puanı,<br />

diğerlerini taban puanın altında 0’lı enterpolasyon yapılmak suretiyle değerlendirmesi,<br />

ciddi puan aralıklarını ortaya getirip rekabet şartlarını zorlamaktadır. Hâlbuki işin<br />

niteliğine göre kurum tarafından belirlenmelidir, iş ortağı olan diğer ortağın da faturaları<br />

dikkate alınmalıdır. Puanlama kriterlerinde enterpolasyon minimum <strong>ve</strong> maksimum<br />

arasında yapılmalı, “Minimum puanın altında kalan isteklilere minimum puan <strong>ve</strong>rilir”<br />

cümlesi şartnameden çıkarılmalıdır.<br />

Yönetici kadrosuna geldiğimizde, 15 puanla minimum 20 puan arasında anahtar teknik<br />

personel devam etmekte. Bunun dışında ikinci bir puanlaması da şirket bünyesinde 2 yıl<br />

içerisinde 360 gün çalışan mühendis <strong>ve</strong> teknisyen sayısını ayrı ayrı kategorize ediyor <strong>ve</strong><br />

en yüksek sayıda mühendis çalıştıran maksimum puan alıyor, yine aşağıya doğru dizilerek<br />

sıralamada yapılan puanlamada ciroda <strong>ve</strong>rdiğim örnek gibi yine farklılıklar göstermektedir.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

133


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bu değerlendirmede “360 gün çalışmış olmalı” koşulunun yanında, ortak girişimlerde<br />

sadece pilot ortağın durumunun değerlendirilmesi, hem İhale Yasasıyla hem de özel<br />

sektörde kurumlaşmış olan konsorsiyum <strong>ve</strong> ortak girişim olgusuyla çelişmektedir.<br />

Yine bu kriterde istenen yeterli koşulları sağlayan deneyimli firmalar ile çeşitli işyerlerinde<br />

ucu açık bir sayıda mühendis <strong>ve</strong> teknisyen çalıştıran bir firma arasında oluşacak 20 eksi<br />

10 puanlık fark, eşitlik <strong>ve</strong> rekabet koşullarını zedelemektedir. İstenen personel sayısının<br />

üst sınırı, firmaların sunacağı sayı olmamalıdır. Kurum üst sınırı işin niteliğine göre<br />

saptamalıdır, bu puan aralığının açılmasını önleyecektir. Enterpolasyon, minimum <strong>ve</strong><br />

maksimum puan arasında yapılmalıdır. Bu puanlama sonucunda bir örnek olarak, 1<br />

milyonluk bir işin 100’den başlayıp 70’e kadar bir puan sıralaması içerisinde dağılımını<br />

görmektesiniz. 70 puanla 100 puan etkisini şuradan özetleyebiliriz: 100 puan alan kişi,<br />

teklifi 1 milyon ise, 70 puanı olan bir firmanın bu işi alabilmesi için <strong>ve</strong>receği teklif 300<br />

milyar olmalıdır, yani yüzde 70 indirim yapmalıdır, bunun ifadesi bu.<br />

Sonuç <strong>ve</strong> öneriler: İstekliler arasında eşitlik ilkesi <strong>ve</strong> rekabetin sağlanması gözetilirken,<br />

tekelleşmenin önlenmesi, ihtiyaçların uygun şartlarda <strong>ve</strong> zamanında karşılanmasını temin<br />

bakımından kamu yararı da gözetilerek aşağıdaki şu ilkeler benimsenmelidir:<br />

1. Ön yeterlilik <strong>ve</strong> idari şartnamedeki kriterler Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri<br />

Uygulama Yönetmeliğine uygun olmalıdır.<br />

2. Özel sektördeki kurumsallaşma niteliği göz ardı edilmemelidir.<br />

3. Ön yeterlilik değerlendirmesi sonucunda kısa listeye giren firmalar, teknik yönden<br />

değerlendirilirken haksız rekabete neden olacak <strong>ve</strong> sektörde tekelleşmeyi getirecek<br />

kriterlerden <strong>ve</strong> puanlamalardan kaçınılmalıdır.<br />

4. Ortak girişimlerde iş ortaklıklarının durumu, ortaklık oranına bakılmaksızın bir<br />

bütün olarak değerlendirilmelidir.<br />

5. Kısa listeye giren firmalar arasında rekabet koşulları, İhale Yasasının yabancı<br />

firmalara karşı yerli firmalara sağladığı yüzde 15 oranındaki teklif fiyat avantajını<br />

geçmemelidir.<br />

Bu ilkeler doğrultusunda;<br />

1. İstekliler arasında yapılan sıralamaya bağlı değerlendirmeler yerine, idarenin<br />

işin niteliğine göre tespit edeceği minimum <strong>ve</strong> maksimum miktarlar üzerinden<br />

değerlendirme koşulları oluşturulmalıdır.<br />

2. Her başlıktaki puanlama kriterlerinde enterpolasyon minimum <strong>ve</strong> maksimum<br />

arasında yapılmalı, “Minimum puanın altında kalan isteklilere minimum puan<br />

<strong>ve</strong>rilir” cümlesi şartnameden çıkarılmalıdır. Bunun için minimum-maksimum puan<br />

sınırında olduğu gibi, benzer nitelik <strong>ve</strong> ölçekteki işlerde deneyimleri, istihdam<br />

durumu <strong>ve</strong> son 3 yıla ait cirolar başlıkları altında istenen kriterlerin de minimum <strong>ve</strong><br />

maksimum sınırları idarece konulmalıdır.<br />

Ayrıca fazla sayıda hizmet alımı işinin Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü 26.11.10’da 60<br />

işi aynı günde ihale etmiştir. Aynı gün içerisinde ihaleye çıkarılması doğru bir yaklaşım<br />

134<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

değildir. Bu tür yaklaşımlar, isteklilerin aynı anda tüm işlere dosya <strong>ve</strong>rmesini gündeme<br />

getirmektedir. Bu durum, puanlama kriterlerinde gerçekçi bir yaklaşımı zedelemektedir.<br />

Bu sıkıntının aşılması için ihalenin belirli aralıklarla günlere yayılmasının uygun olacağı<br />

düşünülmektedir.<br />

Ortak girişimlerde iş ortaklarının durumu, ortaklık oranına bakılmaksızın bir bütün<br />

olarak değerlendirilmesi anlamlı olacak <strong>ve</strong> ortak girişimleri güçlendirecektir. Personel<br />

durumunun puanlamasında, mühendislerin özel sektörde geçen toplam deneyim süreleri<br />

için belgelendirmede yine ilgili meslek odasının kayıt koşuluna bağlanmalıdır.<br />

Konuşmamızı da özellikle Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün İdari Şartnamesindeki<br />

yakınmalara bağlı olarak geliştirdik. Bu rapor kuruma da <strong>ve</strong>rilmiştir, bunu sizlerle de<br />

paylaştık. Bunun dışında, Ön Yeterlilik Şartnamesiyle ilgili diğer kurumlarda olsun, Tapu<br />

<strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu ilanlarda olsun, herhangi bir dengesizlik <strong>ve</strong><br />

bir değişiklik görülmemektedir, Kamu İhale Kurumunun gösterdiği kriterler çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />

yapılmaktadır. Ondan herhangi bir yakınma gelmemektedir. Bu konuda diğer kurumlar;<br />

Karayolları, Devlet Su İşleri, İller Bankası ihalelerinde de değişik kriterler mevcuttur.<br />

Ancak diğer kurumlarda olduğu gibi, sadece kendi personeline avantaj sağlama gibi bir<br />

yorum getirilmektedir gerek Karayolları için gerek İller Bankası için, DSİ için <strong>ve</strong> diğer<br />

kurumlar için. Bu, ülkemizde tüm kamu kurumlarında gözlenmektedir. En basiti, mesela<br />

SPK’da hiç sınava girmeden değerleme uzmanı olarak belge alıyorlar. Aynı durum<br />

Karayolları için de geçerli; o da sadece yol projesi <strong>ve</strong> yol kamulaştırması olanları da<strong>ve</strong>t<br />

ediyor, başka kamulaştırma yapanın belgesini ikinci plana itiyor. İller Bankası, buna<br />

benzer çalışmış olmak <strong>ve</strong> şantiye mühendisliği <strong>ve</strong>ya şantiye müdürlüğü yapmış olmayı<br />

<strong>ve</strong>ya o kurumda çalışan personeli öne getiriyor.<br />

Burada özel sektörün diğer kurumlardan oldukça idari şartnamesi oturmuş görünüyor.<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü de bu İdari Şartnamesini daha bir rekabet şartlarını, eşit<br />

olanları, yakın olanları puanlamada da yakına getirecek şekilde dizayn etmesini, bizim<br />

önerilerimiz doğrultusunda yapmasını bekliyoruz, umut ediyoruz.<br />

Danışmanlık hizmetleri, özel hizmetlerdir. Yasa koyucu da danışmanlık hizmetleri için<br />

şunu söylüyor: Diyor ki, “Burada benim almak istediğim hizmet, çok özel bir hizmettir.<br />

Danışmanlık için bana yüksek indirimlerle karşıma gelmenizi değil, donanımlı gelmenizi<br />

arzu ediyorum.” Danışmanlık hizmetinin tanımı <strong>ve</strong> talebi bu doğrultudadır. Çünkü<br />

danışmanlık hizmetine ödeyeceği bedel, işin esasını etkileyecek unsur orada bilgidir, bedel<br />

değildir. Dolayısıyla dikkat ederseniz, “Teknik kriterler” başlığında etki yüzde 70’tir, mali<br />

teklifin iş alımındaki etkisi yüzde 30’dur. Yani “Benim karşıma donanımlı gelen alsın”<br />

diyor. İdareler de bu yönde şartnamelerini düzenlemişlerdir. Biz de düşünüyoruz, Tapu<br />

<strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü de bu doğrultuda hareket etmek istemiştir. Ancak gördüğümüz<br />

kadarıyla bazı birimlerde <strong>ve</strong>rdiğim iki örnekte de görüldüğü gibi, ipin ucu kaçıyor. Yani<br />

7 trilyonluk ciroyla 10 trilyonluk ciro arasında 7 puan fark var.<br />

Hepinize teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sayın Aydın, biz de size teşekkür ederiz.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

135


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Atilla Bey, baktım ki akademik bir sunum gibi bir şey hazırlamış, yani kesmek de<br />

istemedim, süresini biraz aştı. Sanırım diğer arkadaşlar biraz daha hızlı davranırlarsa,<br />

Atilla Beyin aştığı süreyi telafi ederiz.<br />

Sayın Metin Türker Bey; buyurun efendim.<br />

METİN TÜRKER (Tarım Reformu Genel Müdür Yardımcısı)- Sayın Başkan, değerli<br />

katılımcılar; ben de sunumuma başlamadan önce kurumum <strong>ve</strong> şahsım adına hepinizi<br />

saygıyla selamlıyorum.<br />

Aslında bu oturuma Genel Müdürümüz katılacaktı, fakat Ankara dışında olması nedeniyle<br />

kendisi katılamadı. Dolayısıyla benim katılmamı istedi. Ben de bu <strong>oturumu</strong>n Özel Sektör<br />

Oturumu olduğunu ancak buraya gelirken öğrenebildim, ama sizlerle Tarım Reformu<br />

Genel Müdürlüğünün arazi toplulaştırma faaliyetleriyle ilgili ufakta bir gezinti yapalım<br />

istiyorum.<br />

Değerli arkadaşlar; biliyorsunuz ki bir ülkenin kalkınmasında ulaşım, çok amaçlı barajlar,<br />

havalimanları, maden tesisleri, organize sanayi bölgeleri gibi tüm kamu destekli yatırımlar<br />

büyük bir önem taşımaktadır. Yatırım bedelleri yüksek olan söz konusu projelerin<br />

büyük bir kısmı kırsal alanlarda yapılmakta <strong>ve</strong> uygulama için de önemli derecede<br />

araziye ihtiyaç duyulmaktadır. Söz konusu araziler ya kamu arazilerinden geçmekte<br />

ya da özel mülk arazilerinden geçmektedir. Hazineye ait arazilerden geçildiğinde bir<br />

sorun yoktur, dolayısıyla herhangi bir bedel ödenmemektedir. Ancak mülk arazileri söz<br />

konusu olduğunda kamulaştırma söz konusu olmakta <strong>ve</strong> kamulaştırmanın yüklü bedeller<br />

gerektirmesi, zor bir iş olması, teknik bir iş olması nedenlerinden dolayı bu da zaman<br />

zaman kamu yatırımlarında gecikmelere <strong>ve</strong> aksamalara yol açmaktadır.<br />

Aynı zamanda toplulaştırmasız planlanan kamu yatırımları, kırsal alanda arazilerin<br />

daha fazla parçalanmasına <strong>ve</strong> arazilerin zaman zaman bozulmasına, üretim yapılamaz<br />

hale gelmesine de yol açmaktadır. Dolayısıyla Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak,<br />

yasanın bize <strong>ve</strong>rmiş olduğu görev gereği, kırsaldaki arazilerin <strong>ve</strong>rimliliğini artıracak her<br />

türlü düzenleme yapmak bir zaruret arz etmektedir.<br />

Genel Müdürlüğümüz, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım<br />

Reformu Kanunuyla Bakanlar Kurulu kararıyla uygulama alanı ilan edilen yerlerde<br />

çalışma yapmaktadır. Nitekim bugün itibariyle 46 il, 180 ilçe <strong>ve</strong> 3 bin 200’ü aşkın<br />

yerleşim biriminde çalışmalarımız devam etmektedir.<br />

Genel Müdürlüğümüzce yürütülen çalışmaların başında, arazi toplulaştırması <strong>ve</strong><br />

tarla içi geliştirme hizmetleri yer almakta. Ayrıca sulama, arazi kullanım planlarının<br />

hazırlanması, arazi dağıtımı, çiftçiyi topraklandırma çalışmaları, toprak etüt <strong>ve</strong> haritalama<br />

çalışmalarıyla birlikte kırsal alanın yeniden düzenlenmesinde temel nü<strong>ve</strong> teşkil eden<br />

köy imar planlamalarının çalışmaları gibi faaliyetler bulunmaktadır ki, bu çalışmaların<br />

büyük bir kısmında da harita mühendislerinin önemli katkıları bulunmaktadır. Nitekim<br />

Genel Müdürlüğümüz, en son kurulan Diyarbakır Bölge Müdürlüğüyle birlikte 10 bölge<br />

müdürlüğüyle Türkiye’nin bütün bölgelerinde çalışmalara devam etmektedir..<br />

136<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bildiğiniz gibi, bugün ülke gündeminde en önemli konu arazi toplulaştırmasıdır.<br />

Arazi toplulaştırması kimilerine göre amaç, kimilerine göre bir araçtır. Biz biliyoruz<br />

ki, dar manada arazi toplulaştırması, kırsaldaki dağınık, parçalı <strong>ve</strong> bozuk şekilli<br />

parsellerin birleştirilerek düzenli bir parsel yapısının oluşturulması anlamını taşırken;<br />

gelişmiş Avrupa ülkelerindeki uygulamaları da dikkate aldığımızda, geniş manada<br />

arazi toplulaştırması, kamu yatırımlarında ihtiyaç olan kamulaştırma <strong>ve</strong> tarımsal arazi<br />

kayıplarının düzenlemesiyle ilgili diğer çalışmaların birlikte yapılması, arazi kullanım<br />

planlarının hazırlanması <strong>ve</strong> kırsal alanın yeniden düzenlenmesi gibi faaliyetleri de içinde<br />

barındırmaktadır.<br />

Arazi toplulaştırmasını basit bir şekilde görmek istersek; bildiğiniz gibi, kırsal alandaki<br />

arazinin mevcut kullanım durumu modern tarıma uygun değildir. Nitekim şemada da<br />

gördüğümüz gibi, özellikle kırsal alanda sulama yatırımları <strong>ve</strong> yol gibi diğer kamu<br />

yatırımlarının geçmesi durumunda, bu yatırımlar işin tabiiatı gereği parsel sınırlarından<br />

ziyade güzergâh olarak yapılmakta, bu da çoğu zaman parçalı durumları artırmakta <strong>ve</strong><br />

tarım alanlarını tehdit etmektedir.<br />

Bildiğiniz gibi, günümüzde küresel iklim değişikliği <strong>ve</strong> kuraklık ciddi bir tehlike,<br />

gıda gü<strong>ve</strong>nliği sorgulanmaktadır. Dolayısıyla bu konularla ilgili çok ciddi tedbirler<br />

kaçınılmaz olmaktadır. Nitekim bir sulama projesiyle durumu değerlendirdiğimizde, eğer<br />

parsel sınırları dikkate alınacaksa kanalların uzadığını, yatırım maliyetlerinin arttığını<br />

görmekteyiz. Ancak arazi toplulaştırmasıyla birlikte sulama projesini planladığımızda,<br />

parseller daha düzgün hale gelmektedir. Nitekim bir şahsa ait farklı yerlerdeki düzensiz<br />

parseller tek bir yerde birleştirilmekte, dolayısıyla her parsel sulama kanalına <strong>ve</strong> yola<br />

kavuşturulmakta, böylece araziler <strong>ve</strong>rimli kullanılabilir bir hale gelmektedir. Nitekim bu<br />

olay, hem kamu yatırımları hem de topraktan faydalanan çiftçiler açısından çok büyük<br />

faydalar sağlamaktadır.<br />

Tabloda da görüldüğü gibi, kamu yatırımlarında yüzde 40’lara varan bir tasarruf<br />

sağlanabilmektedir. Sulama oranları yüzde 80’leri aşmaktadır. Nitekim yapmış<br />

olduğumuz bir çalışmada, arazi toplulaştırmasız olarak mevcut duruma göre planlanan<br />

bir arazi toplulaştırma projesinde kullanılan su miktarıyla arazi toplulaştırması sonrasında<br />

modern sulama sistemiyle birlikte yapıldığında, yüzde 65 oranında bir su tasarrufunun<br />

sağlanabileceği hesaplanmıştır. Bu, küresel iklim değişikliği <strong>ve</strong> kuraklık da dikkate<br />

alındığında, ülkenin geleceği için çok önemli bir kaynaktır. Dolayısıyla sulama tesislerinin<br />

mutlaka arazi toplulaştırmasıyla birlikte diğer kırsal alan düzenlemesi <strong>ve</strong> kırsal kalkınma<br />

faaliyetleriyle birlikte ele alınması kaçınılmaz görünmektedir.<br />

Ayrıca çiftçiler açısından, üreticiler açısından da, girdilerde çok ciddi oranlarda tasarruf<br />

sağlanmaktadır. Gelirde ise en az yüzde 25’lik bir gelir artışı sağlandığını görmekteyiz.<br />

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak yaptığımız çalışmalar, sadece dağınık parsellerin<br />

birleştirilmesi, yeniden düzenlenmesi şeklinde değildir. Nitekim kırsal alanın cazibesini<br />

artıracak, kırsalda kalkınmayı <strong>ve</strong> istihdamı artıracak, kaynakların <strong>ve</strong>rimli kullanılmasını<br />

sağlayacak diğer tedbirleri de beraberinde uygulamaktayız. Tarla içi yollarla birlikte arazi<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

137


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ıslahı, sulama projeleri, kapalı sistem olarak <strong>ve</strong> o arazinin <strong>ve</strong>rimini artırıcı diğer tedbirleri<br />

de beraber kullanmaktayız.<br />

Yaptığımız çalışmalarla, parseller büyümekte, parsel sayısında yüzde 40 oranında<br />

azalırken, parsel büyüklüğü yüzde 80 artmakta, kullanılmayan araziler kullanılabilir hale<br />

getirilmekte <strong>ve</strong> işletmelerde sulama oranlarında <strong>ve</strong> randımanlarında ciddi artışlar söz<br />

konusu olmaktadır.<br />

Denizli Tavas Büyükkonak Arazi Toplulaştırması Projemizde, 11 bin 342 parsel<br />

toplulaştırma sonrası 2 bin 745 parsele düşmüştür. Projede 27 parça arazinin tek bir<br />

parçada birleştirildiğini <strong>ve</strong> bunun aynı zamanda yol <strong>ve</strong> sulama kanalına kavuşturulduğunu<br />

görüyoruz. Nitekim sulama birliği başkanının bu konuda “Her gün su kavgasından<br />

sulamayla ilgili işlemleri yürütemezdim. Ama şimdi çok şükür toplulaştırma sonrası<br />

her parsel sulama kanalına <strong>ve</strong> yola kavuştuğu için, bu konuda son derece rahatlamış<br />

durumdayız. Böylece yargı yükü de azalmış durumda” şeklinde bize teşekkürleri<br />

olmuştur.<br />

Değerli arkadaşlar; Türkiye’de artık arazi toplulaştırması ülke gündemine oturmuştur.<br />

Bizim 2023 vizyonu gibi birinci kuşak arazi toplulaştırmasını yapacak bir eylem planını<br />

hazırlayıp Hükümetin önüne koymamız gerekmektedir. Dolayısıyla yapmış olduğumuz<br />

çalışmada, Türkiye’de 14 milyon kuru <strong>ve</strong> sulu olarak arazi toplulaştırması yapılabilecek bir<br />

alan söz konusudur. Bunun 8.5 milyon hektarı ekonomik sulanabilir alanlar oluştururken,<br />

5 milyon hektarını da kuru tarım alanları oluşturmaktadır.<br />

Nitekim bugüne kadar yapılan çalışmalara baktığımızda, 5.3 milyon hektar arazinin<br />

sulamaya açıldığını <strong>ve</strong> bunun da 1.1. milyon hektarlık kısmında da ancak toplulaştırma<br />

yapıldığını görmekteyiz. Önümüzdeki süreçte yeni alanları da buna dahil etmek durumu söz<br />

konusudur. Özellikle bildiğiniz gibi, 2009-2010 yıllarında GAP Eylem Planı kapsamında<br />

2 milyon 61 bin hektar alanda arazi toplulaştırması çalışmalarımız devam etmektedir.<br />

2.3 milyon hektarlık alanda toprak etütleri <strong>ve</strong> haritalama çalışmalarımız son noktaya<br />

gelmiştir. Nitekim bu konuyla ilgili de bir <strong>ve</strong>ritabanı çalışması da son aşamasındadır.<br />

Yine Konya Ovası Eylem Planı (KOP) kapsamında 500 bin hektarın üzerinde bir alanın<br />

toplulaştırılması hedeflenmektedir. Bildiğiniz gibi, 2007-2008 yıllarında yaşanan kuraklık<br />

<strong>ve</strong> aşırı su çekimlerinden dolayı çok ciddi sorunları beraberinde getirmiştir. Böylece<br />

Konya Ovası’na yeni su kaynakları temin edilmesi <strong>ve</strong> mevcut kaynakların daha <strong>ve</strong>rimli<br />

kullanılması noktasında arazi toplulaştırmasının da KOP Eylem Planı kapsamında sulama<br />

projelerinin modernizasyonuyla birlikte ele alınmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu<br />

konuyla ilgili çalışmalarımız DPT <strong>ve</strong> ilgili kurumlar nezdinde devam etmektedir.<br />

Tabloda da gördüğünüz gibi, 1961 yılından 2002 yılına kadar Toprak Su Genel Müdürlüğü,<br />

mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü <strong>ve</strong> Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak 450<br />

bin hektar alanda toplulaştırma yapılırken, 2003 yılından sonra ciddi bir atılımın olduğunu<br />

<strong>ve</strong> 691 bin hektar alanda, Köy Hizmetleriyle beraber düşündüğümüzde 1.1 milyon hektar<br />

alanda toplulaştırmanın yapıldığını görmekteyiz.<br />

138<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

“Bundan sonraki süreç içerisinde bizim öncelik kriterlerimiz ne olmalıdır” sorusuna,<br />

öncelikle sulamaya açılacak olan 3.2 milyon hektar alanda hem Devlet Su İşleri hem<br />

de il özel idarelerinin sorumluluğundaki alanlarda sulama peojwlweinin toplulaştırmayla<br />

birlikte planlanması <strong>ve</strong> uygulanması, ikinci grup olarak toplulaştırmasız olarak sulamaya<br />

açılan 4 milyon hektarlık alanda da toplulaştırmayla modern sulama sisteminin birlikte<br />

ele alınması <strong>ve</strong> üçüncü grup olarak da kuru tarım alanlarında toplulaştırma yapılarak<br />

2023 yılına kadar birinci kuşak arazi toplulaştırmasının ülkemizde tamamlanmasını<br />

hedeflemekteyiz.<br />

Değerli arkadaşlar; Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak 2005’ten sonraki<br />

çalışmalarımız, özellikle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasından sonra<br />

çok hızla artmıştır. Dolayısıyla tabloda da gördüğümüz gibi, şu an itibariyle 2.5 milyon<br />

hektar alanda Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak arazi toplulaştırması <strong>ve</strong> tarla içi<br />

geliştirme hizmetleri çalışmalarımız devam etmektedir. Önümüzdeki 2010-2014 Stratejik<br />

Plandaki hedefimiz 5.7 milyon hektardır. Bu plan Devlet Planlama Teşkilatına <strong>ve</strong>rilmiştir<br />

<strong>ve</strong> artırılmasıyla ilgili de çalışmalarımız devam etmektedir.<br />

Değerli arkadaşlarım; sunumum genel yapısı itibariyle Özel Sektör Oturumu olması<br />

nedeniyle bizim üzerinde durmamız gereken konuları 3 grupta değerlendiriyorum.<br />

Bunlardan birincisi iş potansiyeli <strong>ve</strong> süreklilik. GAP Eylem Planı yapıldı. GAP Eylem<br />

Planıyla ilgili çok ciddi bir atılım yaptık. Bu atılım duracak mı, yoksa devam edecek mi<br />

Bu konuyla ilgili Genel Müdürlük olarak arazi toplulaştırma atlasıyla ilgili bir çalışmamız<br />

devam ediyor. Az önce de söylediğim gibi, 2023 yılında, Cumhuriyetin 100. yılında birinci<br />

kuşak arazi toplulaştırmasıyla ilgili bir çalışma içerisinde olduğumuzu söyleyebilirim.<br />

İkinci önemli konu, kurumsal kapasite. 2005 yılında ilk arazi toplulaştırmasıyla ilgili<br />

sunuyu zamanın Tarım Bakanı Sami Güçlü’ye sunduğumuzda, özel sektörü de dikkate<br />

aldığımızda mevcut kapasitemiz 50 bin hektar dedik. “Dolayısıyla 8.5 milyon hektar alanı<br />

50 bin hektara böldüğümüzde, 170 yıla ihtiyacımız var. Bu bütçe imkânlarıyla, bu kamu<br />

<strong>ve</strong> özel sektör kapasitesiyle 170 yıl bekleyecek miyiz” diye sordum. Akabinde, özellikle<br />

GAP Eylem Planı kapsamında kamu yatırımlarında yatırım maliyetlerinin azaltılması <strong>ve</strong><br />

yatırımların hızlandırılması açısından da arazi toplulaştırmasının bir araç olduğu savını<br />

kendilerine takdim ettik.<br />

Nitekim GAP koordinasyon kurullarında da yatırımların hızlandırılması konusunda<br />

iki komisyon kuruldu. Bunlardan birincisi, Alternatif Finans Kaynakları Komisyonu,<br />

sorumluluk DPT’de. İkincisi, kamu yatırımlarının hızlandırılması için <strong>ve</strong> yatırım<br />

maliyetlerinin daha ucuza indirilmesi için Arazi Toplulaştırılmasının Hızlandırılması<br />

Komisyonu, Komisyonun Başkanlığını da Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak<br />

bizler yaptık<br />

Almanya’daki, Hollanda’daki <strong>ve</strong> diğer gelişmiş ülkelerdeki uygulamaları inceledik<br />

<strong>ve</strong> kesinlikle kamu yatırımlarının arazi toplulaştırmasıyla beraber planlanması <strong>ve</strong><br />

uygulanması gerektiğini söyledik. Bunun sonucunda da GAP’ta arazi toplulaştırması<br />

görevi Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne <strong>ve</strong>rilirken, GAP dışındaki arazi ihtiyacı olan<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

139


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

tüm kamu kurumlarının ihtiyaçları için de 5403 sayılı Kanunun içerisinde özel arazi<br />

toplulaştırmasıyla ilgili bir düzenleme yapıldı.<br />

Bu kapsamda çalışmalarımız devam etmektedir. En son Karayolları Genel Müdürlüğüyle<br />

bir protokol hazırladık. Bundan sonra Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen<br />

otoyol <strong>ve</strong> bölünmüş yolların da arazi toplulaştırmasıyla birlikte değerlendirilmesi,<br />

dolayısıyla arazi toplulaştırmasıyla birlikte hem çevresel hem de tarımsal açıdan gerekli<br />

düzenlemeler yapılacak <strong>ve</strong> sürdürülebilir bir kırsal altyapı oluşturulacaktır.<br />

“Bugün özel sektör <strong>ve</strong> kamu sektörü açısından durumumuz nedir” diye sorduğumuzda,<br />

2009 yılında ilk yaptığımız ihalelerde bunu çok sorgulamıştık. Nitekim özel sektördeki<br />

firmalarımızla defalarca toplantılar yaptık, “Kurumsal kapasitenin artırılmasıyla ilgili<br />

neler yapabiliriz” konusunu tartıştık <strong>ve</strong> çok şükür bugün önemli bir noktaya geldiğimizi<br />

görüyoruz. Bugün itibariyle kendimize, “14 yılda, yılda 1 milyon hektar araziyi<br />

toplulaştırabilecek kurumsal kapasitemiz var mıdır” dediğimizde, arkadaşlarımız o gün<br />

için çok ciddi bir iş, “Hayır, yapamayız” derlerken, şimdi aynı soruyu sorduğumuzda,<br />

belki… biraz sonra yine aynı soruyu sorduğumuzda birçoğumuzun “Biz bunu yaparız”<br />

noktasında kendilerini daha geliştirdiklerini görmekteyiz.<br />

Ancak “Mevcut durum itibariyle beklediğimiz yerde miyiz” sorusunu sorduğumuz zaman,<br />

ben bu konuda biraz daha fazla gayret göstermek zorunda olduğumuzu düşünmekteyim. bazı<br />

eksikliklerimiz söz konusudur. Bunlardan birisi, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesiyle<br />

ilgili, kamu boyutuyla ilgili yönü. personel, bütçe, teknik donanım <strong>ve</strong> yazılım açısından<br />

ele aldığımızda, belirlenen süreçte beklediğimizin gerisinde olduğumuzu söylüyoruz.<br />

İkincisi, firmalarımızın kurumsal kapasiteleri açısından aldığınızda ise, teknolojik<br />

donanım açısından sıkıntımız yok. Ancak firmalarımızın muhataplarla iletişimleri <strong>ve</strong><br />

kendi kurumsal kapasitelerini biraz daha artırmaları konusunda gayret göstermeleri<br />

gerektiğini düşünüyorum.<br />

Bir diğer önemli konu; bugün uygulamalarda bütünlük açısından kurumlar arasındaki<br />

benzer işi yapan <strong>ve</strong>ya birbirini tamamlayıcı işleri yapan kurumlar arasında daha fazla<br />

işbirliğinin <strong>ve</strong> ortak çalışmanın olması gerektiğini düşünüyorum. Arazi toplulaştırmasında<br />

en önemli konu, belki değişik sektörler için farklı farklı değerlendirilebilir, ama biz<br />

ziraat mühendisleri <strong>ve</strong>ya tarım camiası açısından olayı ele aldığımızda, özellikle kırsalın<br />

kalkındırılmasının sağlanması, kırsal alan <strong>ve</strong> düzensiz kentleşme arasındaki farklılıkların<br />

giderilmesi <strong>ve</strong> kırsalın cazibesinin artırılarak önümüzdeki süreçte gıda gü<strong>ve</strong>nliği ile birlikte<br />

sanayiye hammadde temini, istihdam gibi pek çok açıdan da kırsaldan beklenenlerin<br />

karşılanması gerektiğini düşünüyoruz.<br />

Bu noktada sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sayın Türker; biz teşekkür ederiz.<br />

Buyurun.<br />

140<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


HÜSEYİN ÜLKÜ (37, 38, 39. Dönem Oda Başkanı)-<br />

TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Değerli katılımcılar; tümünüzü saygıyla, sevgiyle selamlamak istiyorum.<br />

<strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odamızın Merkez Yönetimi, dün de, bugün de emekten<br />

yana yönetim politikalarına öncelik <strong>ve</strong>rerek çalışmalarını sürdürmektedir. Bunu sadece<br />

yönetim kurullarının dünya görüşünden kaynaklandığı biçiminde değerlendirmek<br />

bence yetersizdir. Çünkü <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası, bir harita-kadastro<br />

mühendisinin müelliflik hakkının sermayeden önce geldiğini düşündüğü için de bu<br />

politikalarını dün ortaya koymuş, sürdürmüş, bugün de devam ettirmektedir.<br />

Bunu söylememin nedeni şu: Elbette özel sektör içerisinde bizim Anadolu’da büyük<br />

oranda küçük bürolarımız belli çalışmalar yapıyor. Odamızın hem onlar için hem de<br />

özel sektörümüz, yani şirketlerimiz için de yaptığı çalışmalardan da kısaca söz etmek<br />

istiyorum. Ama önce kısa bir değerlendirme yapmak durumundayım.<br />

Geçmiş zamanlarda biz harita <strong>ve</strong> kadastro mühendisleri, sadece mekânın haritasını<br />

çıkarırdık. Günümüzde ise bir mekânın haritasından yeni bir mekân çıkartıyoruz. Elbette<br />

bunu sadece harita <strong>ve</strong> kadastro mühendisleri olarak tek başımıza yapmıyoruz; diğer<br />

meslek disiplinleri olan şehir plancıları, mimarlar <strong>ve</strong> mühendislerle birlikte yapıyoruz.<br />

Ancak bir mekânın haritasından yeni bir mekân çıkarma sürecinde harita <strong>ve</strong> kadastro<br />

mühendisliği disiplininin ayrı bir yeri <strong>ve</strong> özelliği var. Bu özellik, konumsal bilginin<br />

üretilmesi <strong>ve</strong> yönetilmesindeki işlevi nedeniyle sürecin her işlem adımında yer alması <strong>ve</strong><br />

işlevinin sürekliliğidir.<br />

<strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> kadastro mühendislerinin bir mekânın haritasından yeni bir mekânın<br />

çıkarılmasındaki yetki <strong>ve</strong> sorumluluklarının yerine getirilmesinin yasalarla, tüzük <strong>ve</strong><br />

yönetmeliklerle belirlenmiş olması ise, meslek alanımızın teknik özelliği yanında, insantoprak,<br />

toplum-toprak ilişkilerinde gerçekleştirdiği projelerde mülkiyetin belirlenmesi<br />

<strong>ve</strong> kayıt altına alınması ayrıcalığına dayanır. Bu ayrıcalık imar planlama aşamasında<br />

başlamaktadır. İmar planları çizilirken hâlihazır haritaları <strong>ve</strong> kadastral haritaları yani<br />

temel altlıklarını biz yaparız. İmar uygulamaları aşamasında parselasyon planlarını yine<br />

biz yaparız. Bir parselin ayrılması, birleştirilmesi, bir parsel üzerinde herhangi bir irtifak<br />

hakkı kurulması işlemini yine biz yapıyoruz. Bir arsa-arazi üzerine yapılacak yapının<br />

yapı ruhsatı, kat irtifakı, kat mülkiyetine esas vaziyet planını, bağımsız bölüm planını <strong>ve</strong><br />

yapı aplikasyon belgesini yine biz düzenleriz.<br />

Arazi toplulaştırmasında birçok parselin derecelendirilmesi, değerlendirilmesi,<br />

birleştirilmesi <strong>ve</strong> blok planlarına göre dağıtılarak yeni konum, şekil <strong>ve</strong> alanlarına göre<br />

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü <strong>ve</strong>ya DSİ, ilgili idarelerce kesinleştirilen planların<br />

tesciline varıncaya kadar işlemleri Ziraat mühendisleri ile birlikte yine bizler yaparız.<br />

Karayolları, Devlet Demiryolları, Devlet Havameydanları, Limanlar, DSİ’nin büyük<br />

projelerindeki kamulaştırma planlarının, projelerinin yapılması <strong>ve</strong> uygulaması içinde hep<br />

biz varız.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

141


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yukarıda belirttiğim her işlemde bir mekânın haritasından yeni bir mekân çıkarılmakta<br />

<strong>ve</strong> yeni mekânda oluşan yeni mülkiyet desenlerinin, parsellerin, yolların, kanalların,<br />

yapıların yeni haritası, planı çizilmekte, kadastro <strong>ve</strong> tapu kontrollerinden sonra tescilleri<br />

yapılmaktadır. Yani işlem tapu <strong>ve</strong> kadastroda başlayıp, yine tapu <strong>ve</strong> kadastroda bitmektedir.<br />

Bu nedenle hem ülkemiz <strong>ve</strong> hem halkımız hem de mesleğimiz açısından tapu <strong>ve</strong><br />

kadastronun yeri <strong>ve</strong> önemini çok iyi görmek <strong>ve</strong> çok iyi değerlendirmek durumundayız.<br />

Ayrıca kadastronun bitmeyeceğini, insan <strong>ve</strong> toplum yaşamı için sürekli <strong>ve</strong> sonsuz olduğu,<br />

her meslektaşımız tarafından her zaman, her yerde gündeme getirilmelidir. Sanki son<br />

zamanlarda kadastro bitmiş <strong>ve</strong> işlevsiz bir duruma gelmiş gibi bir hava, bir kanı yaratılmak<br />

istenmektedir.<br />

Yine Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğüyle ilgili çalışmalarımız içinde benim size sunuş<br />

yapacağım Tapu Planları Tüzüğüne baktığımızda, bu tüzük meslek alanımız için artık<br />

bundan sonra iki boyutlu kadastrodan 3 boyutlu kadastroya geçişin hukuki teknik<br />

belgesini oluşturduğunu görmekteyiz. Elbette bu işlemler yapılırken, zaman zaman<br />

gittiğimiz illerde yaptığımız çalışmalar sırasında, panellerimiz sırasında arkadaşlarımızın<br />

da sorularını, eleştirilerini dinlediğimiz için, ben kısaca bazı şeyleri özetlemek istiyorum.<br />

Sanıyorum Genel Başkanımız bu konulara daha sonra da daha geniş değinecektir.<br />

Değerli arkadaşlar; Planlı Alanlar Yönetmeliğimize baktığımızda, 4. maddesi, o<br />

yönetmeliğin diğer yönetmelik <strong>ve</strong> tüzüklere uygun olarak uygulamaya konulacağı<br />

hükmünü taşımaktadır. Burada bir hatırlatma yapmak istiyorum: Şu anda Planlı<br />

Alanlar Yönetmeliğinin ruhsatlarla ilgili 57. maddesinde “Bir parselin aplikasyon<br />

krokisini belediye <strong>ve</strong>rir” hükmü vardır. Bu hükmü büyük çoğunlukla belediyelerimiz<br />

uygulamamakla doğru yapmaktadır; yani kendisi uygulama yapmamakta, aplikasyon<br />

krokisinin kadastrodan, LİKAB’dan alınmasını istemektedir. Bazıları ise halen yanlış<br />

uygulamayı yönetmelik maddesi nedeniyle sürdürmektedir. Ben burada bunun nedenini<br />

açıklamak, gittiğiniz yerlerde konuşurken, tartışırken konunun açıklığa kavuşması <strong>ve</strong><br />

mevzuata uygun hale gelmesini sağlamanızı rica ediyorum.<br />

Bizim 31 Ocak 1988 tarihli Büyük Ölçekli <strong>Harita</strong>ların Yapım Yönetmeliğimizin 271.<br />

maddesinde “Mülkiyet sınırlarının aplikasyonu <strong>ve</strong> mülkiyete ilişkin yer gösterme işlemi,<br />

yetkili kadastro teknik elemanlarınca yapılır.” 272. maddesinde de “Mülkiyete konu<br />

olmayan detayların <strong>ve</strong> zemin kodlarının aplikasyonu, uygulanmış mülkiyet sınırları<br />

göz önünde bulundurularak uygulama haritaları <strong>ve</strong> imar çaplarına uygun şekilde ilgili<br />

belediye harita teknik elemanlarınca yapılır” hükmü var idi.<br />

2005’teki yeni yönetmeliğimizde, yani Büyük Ölçekli <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Harita</strong> Bilgileri Üretim<br />

Yönetmeliğimizin 83. maddesinde uygulama, aplikasyon işlemi yeniden düzenlenmiştir.83-<br />

C maddesine baktığımızda, “Mülkiyet sınırlarının aplikasyonu <strong>ve</strong> mülkiyete ilişkin<br />

yer gösterme işlemleri Tapu <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün belirleyeceği esaslar<br />

çerçe<strong>ve</strong>sinde yapılır” hükmü vardır. Diğer maddeler ise yönetmeliğimizde kaldırılmıştır.<br />

Dolayısıyla bu yönetmeliğimiz, aslında bütün bakanlıkların imzaladığı <strong>ve</strong> yürütme zorunda,<br />

uygulamak zorunda olduğu bir yönetmeliktir. Bu nedenle bu çelişkinin kaldırılması için<br />

142<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

zaten Odamız ayrıca Bakanlığa da başvurmuş durumda, ama başvurmamış olsa da bu<br />

durumu bizim görmemiz <strong>ve</strong> ona göre düzeltmemiz gerekli. Ayrıca yine Bayındırlık <strong>ve</strong><br />

İskân Bakanlığı 18. Madde Uygulama Yönetmeliğimizin 43. maddesinde de mülkiyete<br />

ilişkin sınırların gösterilmesi yetkisinin Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde olduğu<br />

yazılıdır.<br />

Bu tartışmasız konuların tartışmalı hale gelmesi, idarelerimizde bürokratik işlemleri de<br />

çoğaltabilmektedir. Örneğin yeni Tapu Planları Tüzüğümüze göre, bundan sonra yapı<br />

ruhsatı, kat irtifakı <strong>ve</strong> kat mülkiyeti aşamalarında gerekli olan bağımsız bölüm planlarının<br />

<strong>ve</strong> vaziyet planlarının yapımında eğer parselin sayısal <strong>ve</strong>rileri söz konusu ise, buna göre<br />

aplike edilmiş <strong>ve</strong> ona göre işlem görmüş ise, Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü kendi<br />

genelgesinde bu işlemlerin aynen esas alınacağı <strong>ve</strong> sadece harita üzerinde vaziyet planının<br />

çizim kontrollerini yapacağı, onun üzerinden cins değişikliği, kat mülkiyeti işlemini<br />

gerçekleştireceği hükmü yer almıştır.<br />

İşte bize düşen, aplikasyon krokimizi sayısal değilse sayısal olarak düzenlemek. Bütün<br />

işlemleri bunun üzerinden yürüttüğümüzde, yani yapı ruhsatını, kullanma iznini, daha<br />

sonra da kat irtifakı, kat mülkiyeti <strong>ve</strong> cins değişikliği işlemlerimizi sayısal <strong>ve</strong>rilerle<br />

gerçekleştirirsek, elbette ki hem bilimsel, teknik açıdan doğru hem de mülkiyetleri<br />

koruma açısından doğru bir işlemi gerçekleştirmiş olacağız.<br />

Bu arada bir şeyi söylemek istiyorum; o da şu: Odamız, belki görülmeyen, çok<br />

iyi anlatamadığımız da diyebiliriz, etkinlikler içerisinde gerçekten büyük emekler<br />

harcamaktadır. Örneğin Kentleşme Şûrası <strong>ve</strong> o şûranın dokümanlarından kaç arkadaşımızın<br />

bilgisi var, ne kadarımız okudu, inceledi <strong>ve</strong> bu dokümanların bizim özel sektörümüzün,<br />

kamuda çalışanlarımızın <strong>ve</strong> küçük bürolarımızın geleceği açısından ne kadar önemli<br />

kararları içeriyor Bilmiyorsak, lütfen bilelim <strong>ve</strong> bunun üzerinden kendi geleceğimizi<br />

hep birlikte Odamızın öncülüğünde şekillendirelim.<br />

Bunu niye söylüyorum Çünkü Kentleşme Şûrası, Kentsel Gelişme Stratejisi 2010-2023<br />

olarak Devlet Planlama Teşkilatından geçti, Resmi Gazetede yayımlandı. Dün TAU<br />

Genel Müdürümüz de belirtti, bunun içerisinde coğrafi bilgi sistemleri de dahil. İşte bu tür<br />

çalışmalarda Oda olarak, hem kamuda çalışan arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın hem<br />

de özel çalışan meslektaşlarımızın <strong>ve</strong> mesleğimizin alanlarının önünün açılması yönünde<br />

uğraş <strong>ve</strong>riyoruz <strong>ve</strong> uğraş <strong>ve</strong>rmeyi de sürdürüyoruz.<br />

Şimdi tekrar kadastroya <strong>ve</strong> tapu planlarına dönmek istiyorum <strong>ve</strong> size bir iki bilgi<br />

sunacağım. Kat irtifakı kurulurken, kat mülkiyeti kurulurken değerli arkadaşlar, arsa<br />

paylarını neye göre hesaplarız biz ya da mimarlar ya da evrakları hazırlayanlar Size<br />

bir mahkeme kararını okumak istiyorum <strong>ve</strong> diğer çalışmayla birleştirip sözlerime son<br />

<strong>ve</strong>rmek istiyorum. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25.12. 2003 tarihli kararı: “Arsa<br />

payları, her bir bağımsız bölümün yüzölçümü, kaçıncı katta yer aldığı, cadde <strong>ve</strong> sokağa<br />

cepheli olup olmadığı, kullanma amacı, beklentileri, güneşten yararlanma, rüzgâr <strong>ve</strong><br />

diğer dış etkenlerden etkilenme gibi unsurlar dikkate alınarak <strong>ve</strong> gerektiğinde sanayi <strong>ve</strong><br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

143


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ticaret odalarından <strong>ve</strong> mahalli satım bürolarından alınacak bilgilerden de yararlanmak<br />

suretiyle gerçek değerlerinin saptanması suretiyle belirlenmelidir” diyor.<br />

Değerli arkadaşlar; 2003’te <strong>ve</strong>rilen bu Yargıtay kararı doğrultusunda biz arsa paylarımızı<br />

düzenleyip tapuya tescil etmiyorsak, aslında çok büyük bir yanlışı yapıyoruz. Şimdi<br />

bu yanlışların kökten düzelmesi için Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü, Taşınmazların<br />

Değerlerinin Belirlenmesi <strong>ve</strong> Kayıt Altına Alınması Çalıştayını sürdürüyor. Bu çalıştayda<br />

bizler de yer alıyoruz, görüş <strong>ve</strong> önerilerimizi dile getiriyoruz.<br />

Ancak burada şunu söylemek istiyorum: İzmir’deki panelimizde söylemiştim, bir<br />

arkadaşımız buna karşı çıkmıştı. Tapu Planları Tüzüğümüzün gerekli gördüğü bağımsız<br />

bölüm planlarıyla ilgili Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün gönderdiği örnekte alanlar<br />

olmadığı için, “Alanı mimari projede mimar –‘yasasında da var’- proje üzerine yazacak”<br />

hükmünden hareketle sanki biz harita <strong>ve</strong> kadastro mühendisleri onun sorumlusu değilmişiz,<br />

sanki Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü de mimari projenin dışında alanın herhangi bir<br />

yerde yazılması yönünde bir eğilimini ne yazık ki ben geçmişte de görmedim, şu an da<br />

göremiyorum. Ama önümüzdeki günlerde mutlaka Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün<br />

bu yönde kararlar alacağını, çünkü taşınmaz değerleme uzmanlarının bu yönde talepleri<br />

olduğunu, sadece bağımsız bölümün kendi alanının değil, eklentilerinin de alanlarının<br />

kayıt altına alınması halinde, kendi yapacakları değerlemelerin çok daha bilimsel, teknik<br />

<strong>ve</strong> gü<strong>ve</strong>nilir bilgi, belgelere dayandığı için geçerli olacağını ifade etmektedirler.<br />

İşte bizler, artık kendimizi sadece yeryüzündeki sınırlarla değil, yeni kurulacak haklar<br />

içerisinde taşınmaz değerlemesi için de sorumlu sayarsak, mimar arkadaşımızla kat irtifakı<br />

<strong>ve</strong> kat mülkiyeti kuruluşundaki arsa paylarının hesaplanmasının gerçekten bilimsel, teknik<br />

<strong>ve</strong>rilere dayandırılarak gerçekleştirilmesi <strong>ve</strong> ona göre tescil edilmesini birlikte sağlarsak;<br />

bunun ülkemize <strong>ve</strong> halkımıza büyük yararları olacağını düşünüyorum.<br />

Ben sözlerimi burada bitirip, daha sonra vaziyet planı, bağımsız bölüm planı <strong>ve</strong> (yapı<br />

yeri uygulama krokisi diye geçiyor bazı yerler de) aplikasyon belgesiyle ilgili konularda<br />

sorularınız olursa bunları da yanıtlamak isterim.<br />

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sayın Ülkü; teşekkür ederiz.<br />

Sayın Erdoğan; buyurun.<br />

NİHAT ERDOĞAN (HKMO Ankara Şube Başkanı)- Sayın Başkan, değerli meslek<br />

büyüklerim, sevgili meslektaşlarım; hepinizi Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü, kurumum<br />

<strong>ve</strong> şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Program değişikliği nedeniyle şu an burada<br />

olmayan Sayın <strong>Kadastro</strong> Daire Başkanımız Ali Ataman Beyin selamlarını <strong>ve</strong> Kurultayın<br />

başarılı geçmesi dileklerini ileterek sunumuma başlıyorum, bana ayrılan zaman dilimi<br />

içerisinde de bitirmeye çalışacağım.<br />

Bildiğiniz gibi, Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü, gerçekten ülkemizin çok köklü bir<br />

geçmişi olan bir kurumu. 21 Mayıs 1847 tarihinde kurulmuş, 22 Nisan 1925 tarihinde<br />

144<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

de 658 sayılı Kanunla <strong>Kadastro</strong> Teşkilatı, Tapu Genel Müdürlüğüne eklenmiştir. Teşkilat<br />

yapısı, en son yürürlüğe giren 6083 sayılı Kanunla birlikte yeniden düzenlenmiş olup,<br />

bugün itibariyle 22 bölge müdürlüğü, bunlara bağlı 957 tapu müdürlüğü <strong>ve</strong> 81 kadastro<br />

müdürlüğüyle ülke çapında önümüzdeki günlerde teşkilatlanmasını tamamlayacak.<br />

Merkez teşkilatımız, ana hizmet birimlerinin yanında, danışma <strong>ve</strong> denetim birimleri <strong>ve</strong><br />

yardımcı hizmet birimlerinden oluşmakta. Taşra teşkilatımız ise 22 bölge müdürlüğümüz,<br />

yeni yapılanmaya göre 81 kadastro müdürlüğümüz <strong>ve</strong> 957 tapu sicil müdürlüğümüzden<br />

oluşmakta.<br />

Tapu kadastro birimleri, halkın devletle yoğun ilişki içinde olduğu hizmet noktalarından<br />

bir tanesi. Yılda ortalama 7 milyon işlem yapılarak yaklaşık 20 milyon vatandaşımıza<br />

hizmet <strong>ve</strong>rilmektedir. Başka bir anlatımla da her yıl ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i<br />

tapu kadastro hizmetlerinden faydalanmaktadır. Hepimiz de belki hayatında en az bir defa<br />

mutlaka bir tapu kadastro birimine uğrayacağız, uğramama gibi bir şansımız da yok.<br />

Mülkiyet hakkı, kaynağını anayasadan alan en temel haklardan biridir. Ülkemizde de bu<br />

hizmetin, bu hakkın kullanılması 163 yıldır teşkilatımız tarafından yerine getirilmektedir.<br />

Tapu hizmetleri, Türkiye’de modern tapu sicilinin yasal dayanağı Medeni Kanundur. Tapu<br />

sicili, taşınmaz mal üzerindeki hakların durumlarını göstermek üzere devletin sorumluluğu<br />

altında tescil <strong>ve</strong> açıklık ilkelerine göre tutulan bir sicildir. Tapu Müdürlüklerimizde yoğun<br />

olarak satış, ipotek, bağış, kat mülkiyeti, kat irtifakı gibi akitli işlemler; intikal, ifraz,<br />

tevhit, cins değişikliği, imar uygulama tescili gibi akitsiz işlemler, tapu kayıt örneği,<br />

resmi yazışma gibi konularda faaliyetler yürütülmektedir. Tapu müdürlüklerindeki işlem<br />

hacmi her yıl önemli ölçüde artmaktadır.<br />

<strong>Kadastro</strong> hizmetleri, kısaca gayrimenkullerin geometrik <strong>ve</strong> hukuki durumlarını belirlemek<br />

olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde de bu çalışmalar 1912 yılında başlamış <strong>ve</strong> halen 1987<br />

tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı <strong>Kadastro</strong> Kanunu hükümlerine göre yürütülmektedir.<br />

<strong>Kadastro</strong> hizmetleri, ilk tesis kadastrosu yapımı <strong>ve</strong> kadastro sonrası talebe bağlı işlemler<br />

olarak 325 kadastro müdürlüğünde bugüne kadar yürütülmekteydi. Ancak bugünden sonra<br />

6083 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte önümüzdeki günlerde 81 kadastro<br />

müdürlüğündeki ana yapıya göre yine aksatılmadan yerine getirilecektir.<br />

Ülke genelinde ilk tesis kadastrosu hemen hemen tamamlanmış bulunmaktadır, sadece<br />

sorunlu birimlerde henüz çalışma başlamamıştır. <strong>Kadastro</strong> sonrası işlemler ise bildiğiniz<br />

üzere, 2010 yılı yaz aylarından sonra genel olarak lisanslı harita <strong>ve</strong> kadastro bürolarına<br />

devredilmiştir.<br />

Bu kısa kurum tanıtımından sonra, bu <strong>oturumu</strong>muzun da önemli temasından biri olan özel<br />

sektörle ilgili çalışmalarımız konusunda bilgi <strong>ve</strong>rmek istiyorum.<br />

Tapu <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün başlıca temel projeleri; birincisi kadastronun<br />

tamamlanması projesi ki bugün burada sona gelmiş bulunmaktayız. Tapu <strong>Kadastro</strong><br />

Modernizasyon Projesi ki, şu anda devam ettiğimiz, süreçlerini birlikte gördüğümüz bir<br />

proje. 2B <strong>Kadastro</strong> Çalışmaları Projesi birinci etabı tamamlandı, ikinci etabı başlamak<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

145


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

üzere. Tapu kadastro bilgi sistemi TAKBİS Projemiz de hızlı bir şekilde ilerliyor, tapu<br />

müdürlükleri bünyesinde büyük çoğunlukla tamamlanma aşamasına özellikle büyük<br />

şehirlerde geldi. <strong>Kadastro</strong> müdürlükleriyle ilgili TAKBİS 3 Projesi kapsamında da<br />

çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir.<br />

Tapu Arşiv Bilgi Sistemi TARBİS Projesi tamamlandı. “TUSAGA Aktif CORS” Sistemi<br />

tamamlandı, uygulamaya geçti. <strong>Harita</strong> Bilgi Bankası kullanılıyor, Ortofotoların web<br />

servisleri üzerinden sunumları başladı. Lisanslı harita kadastro mühendislik büroları<br />

çalışmalarını sürdürüyor.<br />

Sürekli Kurumsal Gelişim Projesi, elbette kurumun vizyonu, misyonu, kurum çalışanlarının<br />

daha iyi standartlarda hizmet üretmesi noktasındaki pilot uygulamalar tamamlandı,<br />

geliştirilme süreçleri devam ediyor. Türkiye ulusal coğrafi bilgi sistemi TUCBS kurulum<br />

çalışmaları tamamlandı, Bakanlığa devredildi.<br />

Türkiye’nin kadastro durumu, ki bunu benden önce de Sayın Atilla Başkan söyledi, özel<br />

sektörle biz bu proje kapsamında çok yoğun bir çalışma yürüttük. Bugün itibariyle 52<br />

bin 459 Türkiye genelindeki köy, mahalle biriminden yüzde 97.37’lik bir kısımda, 51<br />

bin 193’ünde kadastro tamamıyla bitti, kullanıma sunuldu. 1 023 birimde yaklaşık yüzde<br />

1.93 gibi bir alanda çalışmalar devam ediyor. Şu anda kadastro yapımı yönünden sorun<br />

teşkil eden orman gibi, sınır ihtilafı gibi, vatandaşların şu anda kadastroyu istememesi<br />

gibi çeşitli sebeplerden dolayı henüz çalışmaya başlanılmayan yüzde 0.70 sadece 348<br />

tane birimimiz kaldı. Yüzde 98’i de bitti artık, yani bugün diyoruz ki, ülkemizde biz<br />

kadastroyu bitirdik.<br />

Yıllar itibariyle baktığımız zaman, 1924’ten bugüne geldiğimiz noktada, özellikle<br />

<strong>Kadastro</strong>nun Bitirilmesi Projesi kapsamında 2004-2011 yılı arasında çok yoğun bir çalışma<br />

gerçekleştirildi ki bunu da grafikten görebiliyoruz. Dediğim gibi, kadastro Cumhuriyetin<br />

ilk yıllarından beri sürdürülegelen bir proje <strong>ve</strong> bir Cumhuriyet projesi diyoruz biz buna<br />

<strong>ve</strong> 2003 yılına kadar da ülke genelinde yüzde 75’lik bir oranda kadastro yapılmış iken,<br />

2003’ten sonra pilot uygulamalar <strong>ve</strong> ihaleli çalışmalarla geri kalan yüzde 25’lik kısımda<br />

hemen hemen çalışmalar bitirilmiştir. Bu konuda da Hükümetimiz buna öncelik <strong>ve</strong> önem<br />

<strong>ve</strong>rmiş <strong>ve</strong> desteklerini esirgememiştir.<br />

Ülkemizde ihaleli kadastro çalışmalarından önce, kadastro müdürlüklerinin kendi<br />

imkânlarıyla yaptığı çalışmalarda yılda 350 birimde köy <strong>ve</strong>ya mahalle kadastro çalışmaları<br />

yapılırken, yani 325 kadastro müdürlüğünü düşünürseniz, her yıl her bir kadastro<br />

müdürlüğü bir tane köyün kadastrosunu yapıp devrederken, özellikle çalışma metodunun<br />

değiştirilmesi, özel sektörden hizmet satın alınmak suretiyle yıllık üretim yaklaşık 10 kat<br />

artırılmış, 3 bin-3 bin 500 köy seviyesine çıkartılmıştır. Üstelik bu çalışmalarda maliyetler<br />

düşerken, sayısal formatta bilgi sistemlerine uygun daha kaliteli sonuçlar elde edilmiştir.<br />

Türkiye geneli kadastro üretim durumu, biraz önce de özetlediğimiz gibi, 2003 yılına<br />

kadar 52 bin birimden 39 bin 400’ünde tamamlanmış iken, 2003-2010 yılları arasında<br />

12 bin 642 birimde köy-mahalle kadastro çalışması yapılmıştır. Bu süreci biz özel<br />

146<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

sektörümüzle birlikte Türkiye’nin çeşitli yerlerinde şantiye ortamlarında birlikte yaşarak<br />

gerçekleştirdik.<br />

İhaleli kadastro çalışmalarına baktığımızda, biraz önce Tapu <strong>Kadastro</strong>nun ihale<br />

dokümanındaki Odamızın görüşleri, bu raporlar bize de geldi, her aşamasını kurum olarak<br />

değerlendiriyoruz, elbette ki ihale dokümanlarında eksiklikler, uygulamada arzu ettiğimiz<br />

sonuçları elde edecek maddeler yazılmamış olabilir ki, doküman sürekli gelişiyor.<br />

Yansıda da göreceğiniz üzere, Tapu <strong>Kadastro</strong> 2004’te 19 tane pilot projeyle bu çalışmaya<br />

başladı. Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünde ihale kültürü diye bir kültür henüz daha<br />

oluşmamıştı. 1990’lı yıllarda e<strong>ve</strong>t, kurum bir ihaleli kadastro çalışması yapmıştı, ama o<br />

süreç daha sonra devam ettirilememişti.<br />

Ancak 2004’te bu karar <strong>ve</strong>rildikten sonra, yoğun bir doküman geliştirme süreci yaşadık.<br />

İhale dokümanlarını daha önce ihale yapılan kurumlardan, onların dokümanlarından<br />

faydalanarak geliştirdik. Bazı süreçleri özel sektörle birlikte kurum olarak yaşayarak<br />

öğrendik <strong>ve</strong> bunları da her dönem özel sektörümüzün temsilcileriyle, ihaleye katılan<br />

<strong>ve</strong>ya katılmayan yüklenici firmalarımızla kurumda yaptığımız her yıl şartname hazırlık<br />

değerlendirme toplantılarında, karşılıklı görüşmelerle özel sektörün temsilcilerinin<br />

de görüş <strong>ve</strong> önerilerini alarak dokümanlarımızı geliştirdik. Bu dokümanlarımızı,<br />

ihalelerimize giren firmalarımız çok iyi bilirler ki, 2004’teki ilk dokümanla 2011’de, şu<br />

anda kullandığımız dokümanlar arasında özellikle işin yapımına, metodolojisine yönelik<br />

Özel Teknik Şartname <strong>ve</strong> İdari Şartname, ihale kriterlerinin belirlenmesi, yeterliliklerin<br />

tespiti noktasında ciddi bir gelişme olduğu görülecektir.<br />

Özetle, 2004-2010 yılları arasında yüklenicilerle sözleşme yaptığımız toplam 583 bizim<br />

yürüyen projemiz var. 12 bin 25 birim(köy+Mahalle), 12 milyon 379 bin 209 parsel <strong>ve</strong><br />

toplam 597 trilyon eski parayla, 597 milyon TL şu anda bizim kontrata bağladığımız<br />

sözleşmelerimiz var <strong>ve</strong> bunun 505 tanesinde kabul işlemleri tamamıyla bitirildi. Diğer<br />

projelerin de sadece 2010 yılında sözleşmeye bağlananlar hariç, yani 26 proje hariç,<br />

diğerlerinde tamamlanma aşamasına gelindi. Gerçekten burada hem kurumsal kapasite<br />

en süt seviyede kullanıldı hem de özel sektörün hem personel hem teknik kapasitesinden<br />

en üst seviyede yararlanılmaya çalışıldı.<br />

<strong>Kadastro</strong>nun Bitirilmesi Projesi kapsamında yüklenici firmalarımızla, bildiğiniz üzere<br />

ARIP Projemiz de vardı bizim, orada da kadastro yaptık, Dünya Bankası kaynaklı, bu<br />

projeden 17.6 milyon TL, 4734’e göre yaptığımız ihalelerde de 461 milyon TL olmak üzere<br />

bugün itibariyle 639 milyon TL KDV hariç ödeme gerçekleştirildi. Bununla birlikte, yine<br />

mevzuatta yapılan değişiklikle, özellikle 2005 yılında <strong>Kadastro</strong> Kanunundaki değişiklikle<br />

birlikte orman kadastrosu da bizim ilk defa yapılan yerlerde, daha önce başlamamış<br />

olan yerlerde kadastro çalışmaları esnasında bizim kadastro ekiplerimiz tarafından<br />

gerçekleştirildi. Bu çerçe<strong>ve</strong>de de 9 bin 166 birimde toplam 71 bin 864 kilometrekarelik<br />

bir alanın da orman kadastrosu tamamlandı.<br />

<strong>Kadastro</strong>nun Bitirilmesi Projesiyle ülkemizde ilk defa böylesine dağınık, kompleks <strong>ve</strong><br />

kapsamlı bir çalışmada özel sektörle devlet memurları birlikte aynı projede çalışarak<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

147


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

olumlu sonuçlar alınmıştır. <strong>Kadastro</strong> Kanununda yapılan değişiklik neticesinde, yıllardır<br />

yapılamayan orman kadastrosu genel kadastro kapsamına alınarak, çalışılan birimlerde<br />

orman <strong>ve</strong> tesis kadastrosunun tek elden yapılmak suretiyle tamamlanması sağlanmıştır.<br />

Yine bu çalışmalar için ila<strong>ve</strong> bir kaynak kullanılmadığı için, kadastro projeleri toplam<br />

maliyetinden yaklaşık yüzde 15-20 tasarruf sağlanmıştır.<br />

Yine <strong>Kadastro</strong>nun Bitirilmesi Projesiyle özel sektörümüzde 5 bin civarında mühendis<br />

<strong>ve</strong> teknisyen ile 10 bin civarında idari <strong>ve</strong> diğer personel olmak üzere, yaklaşık 15 bin<br />

civarında ila<strong>ve</strong> istihdam sağlandığı tahmin edilmektedir. Ayrıca özel sektörümüz yine<br />

bu projeler sayesinde, özellikle ARİP <strong>ve</strong> Dünya Bankası kaynaklı Tapu <strong>Kadastro</strong><br />

Modernizasyon Projesi sayesinde Dünya Bankası prosedürlerine göre iş yapabilme<br />

yeteneği kazanmıştır. Çünkü Dünya Bankasının ihale mevzuatı <strong>ve</strong> yeterlilikleri 4734<br />

sayılı Kamu İhale Kanunundan farklı, farklı bir ihale yöntemi uyguluyoruz.<br />

Özet olarak ben burada <strong>Kadastro</strong> Bitirme Projesiyle ilgili şunu söylemek istiyorum: Biz<br />

başlangıçta, 2004’te 20-30 firmayla bu yola çıktığımızda, bugün geldiğimiz noktada 300<br />

firmamız var. Yani 250 firmayla aktif çalışma yapıyoruz, 300 firma kadastro ihalelerimize<br />

giriyor. Özel sektörümüz açısından baktığımız zaman, bu olumlu bir proje. Ben kuruma 89<br />

yılında başladığım zaman, “Bu kadastroyu biz ihale edelim, özel sektöre yaptıralım” diye<br />

deselerdi, “Bu kadastro bir kamu hizmetidir, devlet eliyle yapılması gereken bir hizmettir,<br />

bu doğru olmaz” derdik. Ama bugün geldiğimiz noktada baktığımızda, ki sonuçlarını<br />

gördüğümüzde, gerçekten çok başarılı bir proje. Kurum olarak da biz, gerçekten 2004’ten<br />

bugüne ihale konusunda bir yere geldik. Gerçekten merkezde bu konuda çok ciddi emek<br />

harcayan, gayret harcayan mühendis arkadaşlarımız var, çok ciddi <strong>ve</strong> önemli başarılara<br />

imza atıyorlar. Bunlar hep birlikte yapılıyor tabii, özel sektörle birlikte yapılıyor.<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Modernizasyon Projesi ki, bu da yine bizim kadastrodan sonra, şu anda<br />

özel sektörle birlikte yürüttüğümüz bir proje, bu da yine Dünya Bankası kaynaklı bir proje.<br />

Amacı, <strong>Kadastro</strong> Kanununun öngördüğü mekânsal bilgi sisteminin altlığını oluşturacak<br />

şekilde tapu kadastro bilgilerini güncellemek, sayısal <strong>ve</strong> hukuksal formda bilgisayar<br />

ortamına aktararak kullanıma sunmak olarak özetleyebiliriz. 22 bölge müdürlüğümüz<br />

yetki alanında biz bu projeyi uyguluyoruz. Proje 2009 yılında fiilen uygulamaya başladı;<br />

2008’de sözleşme imzalandı, 2009’da da ihale süreci başladı <strong>ve</strong> birinci yılında 167 bin<br />

parsel sözleşmeye bağlandı. İkinci yılında 2 milyon 98 bin parsel üzerinde bir planlama<br />

yapıldı. 2011, içinde bulunduğumuz yıl itibariyle 1 milyon 425 bin parselin ihalesi<br />

planlanıyor. 2012 yılında 410 bin olmak üzere, Dünya Bankası kaynaklı olarak 4.1 milyon<br />

parselin yenilemesini bu projede dış kaynak kullanarak gerçekleştireceğiz.<br />

Ayrıca kurumun döner sermaye gelirlerinin bir kısmını kadastronun tamamlanmasına<br />

binaen bundan sonraki süreçte yenilemeye de aktarmayı düşünüyoruz <strong>ve</strong> ila<strong>ve</strong> kaynak<br />

temini halinde de döner sermaye gelirlerimizden yine bu yıl içinde 1 milyon 500 bin<br />

parseli, 2012 yılında da 2 milyon 500 bin parsel olmak üzere, bu zaman dilimi içerisinde<br />

toplamda 8.1 milyon parselin yenileme ihalesini yapmayı planlıyoruz.<br />

148<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Modernizasyon Projesi, 2013 yılında tamamlanacak bir projemiz. Yine<br />

yansıda görüldüğü üzere, yıllar itibariyle, 2009’dan geldiğimiz noktaya göre 1 milyon<br />

26 bin parselde fiilen özel sektörümüzle birlikte müdürlüklerimiz yenileme çalışmalarını<br />

devam ettiriyor <strong>ve</strong> 75.4 milyon TL şu anda bunun sözleşme bedeli. 600 küsur milyonun<br />

üzerine bunu da eklediğimiz zaman, Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü, bu süreç içerisinde<br />

yaklaşık 750-800 milyon TL’lik bir kaynağı özel sektörümüze aktarmış durumdadır, ki<br />

600 milyon TL’si şu anda ödenmiş vaziyette.<br />

Bunlar da yine planlamalarımız, devam eden ihalelerimiz. 679 bin parselin bu ay içerisinde<br />

sözleşmesini yapmayı döner sermaye kaynaklarından planlıyoruz. Ağustos ayı içerisinde<br />

de nisanda yaptığımız bu yeni ihalelerin yer teslimini yapmayı planlıyoruz.<br />

2011 yılında yine Dünya Bankası kaynaklarıyla Mayıs 2011’de, önümüzdeki ay için 170<br />

bin parsel, Temmuz 2011’de 245 bin parsel, Ekim 2011’de 240 bin parsel, Aralık 2011’de<br />

de 100 bin parsel olmak üzere, yine bu yıl içerisinde 755 bin parselin Dünya Bankası<br />

kaynaklı olarak ihalesini yapmayı planlıyoruz. Buna paralel yine temel harita üretimi<br />

kapsamında da 6 sözleşmemizde 78.1 kilometrekarelik alanın ortofotosunu yapıyoruz,<br />

3.6 milyon TL de bunun sözleşme bedeli.<br />

Teşekkür ediyorum sabırla dinlediğiniz için.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sayın Erdoğan; biz de teşekkür ederiz.<br />

Sayın Başkan; buyurun.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN (HKMO Genel Başkanı)- Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.<br />

Ben de tüm izleyici arkadaşlarımı selamlıyorum.<br />

E<strong>ve</strong>t, epey yoruldunuz, çünkü iki saate yakındır sunumlar devam ediyor. Aslında ben hem<br />

bilgilendirme amaçlı, hem de yapılan sunumlara yönelik de kısa bir değerlendirmeden<br />

bir 15-20 dakika içerisinde ben de konuşmamı tamamlamayı planlıyorum. Aslında<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün yaptığı 2004’ten 2010 yılına kadar 583 projeyle<br />

sürece çıkıldığı <strong>ve</strong> 596 trilyonluk işin yapıldığını Nihat Bey söyledi. Peki, özel sektör bu<br />

konuda ne konumdadır diye sormak gerekiyor. Bu kadar hizmet yapıldı, özel sektörün<br />

tespiti nedir Özel sektör 583 projeyi ki, tabii ki sonuçta bir kamu hizmeti, hizmet satın<br />

alınabilir, bunun hiçbir sakıncası yok, <strong>Kadastro</strong> bunu daha önce de yapabilmeliydi. Ama<br />

burada sorulacak soru, bu 583 projeyi Türkiye’nin her tarafında, ki en zor kısımların<br />

kadastrosunun geriye bırakıldığı alanlarda meslektaşlarımız canla başla, gece gündüz<br />

çalıştılar, bu işi ürettiler. Sonuç ne Sonuç, özel sektör geriye gitti.<br />

Burada kamu, Tapu <strong>Kadastro</strong> olabilir, diğer kurumlar olabilir, özel sektörü korudu mu,<br />

koruyabildi mi, ne yapabilirdi Bu konuda da tablo ortada, serbest çalışanların son 7<br />

yılda yaptıkları çalışmalarda, bu kadar üretimin sonucunda fakirleştiğini söyleyebiliriz.<br />

Dolayısıyla Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü e<strong>ve</strong>t, hizmet alma noktasında başarılıdır,<br />

doğrudur. Ama özel sektörün bu süreç içerisindeki korunmasında kamu gücünü daha<br />

düzgün kullanabilir miydi; tabii ki kullanabilirdi. Odanın parsel fiyatına 130 lira dediği<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

149


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yaklaşık maliyetlerde 20 TL önerildiğinde “Hayır” deme yetkisini kullanabilirdi. Bu<br />

yetkisi vardı, çünkü Oda bunu destekliyordu. Yine bu yaklaşık maliyetlerin 100 lira<br />

<strong>ve</strong> 100’ün üzerinde olduğu dönemlerde, meslektaşlarımızı yarışa sokacaksınız -böyle<br />

bakmak gerekir, kurum böyle bakacaktır mutlaka- ondan sonra “Niye 20 lira <strong>ve</strong>rdin”<br />

diyeceksiniz; olmaz. “Bunun yaklaşık maliyeti 100 liradır, senin yüklenici kârın maksimum<br />

25 liradır, bunun altındaki bir yaklaşımla bu işi yapamazsın” demeliydi; demedi, diğer<br />

hiçbir kurumda olduğu gibi. Diğer kurumlara da dönüp baktığımızda, onların da bunu<br />

yapmadığını göreceğiz.<br />

Dolayısıyla Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünün -ki onu bizler de söylüyoruz- son<br />

dönemlerde gerçekten ciddi bir çalışması var. Hele 570 bin kadastro paftasının, yani 32<br />

milyon parseli yenileme gündemde ki 2011’de, 2012’de 2 bin 500 parselin yenilemesini<br />

bahsetti Başkan, doğru. Demin dediğiniz gibi, 2004 yılında kurum olarak acemi<br />

olabilirsiniz, ama artık acemi de değilsiniz, bu kadar işi hallettiniz, çok da yoğun iş<br />

ihale edeceksiniz. Bu yeniden güncelleme ihalelerinde, yenileme ihalelerinde lütfen özel<br />

sektörü iyi anlayın, oradaki meslektaşlarımızı, gece gündüz çalışan meslektaşlarımızı iyi<br />

anlayın <strong>ve</strong> emeğin karşılığını <strong>ve</strong>rin, çünkü Oda bu konuda çok kararlıdır. Bunu sadece<br />

özel sektörde çalışanlar için demiyorum, aynı şekilde kurumda görev yapan teknisyen,<br />

tekniker, mühendis arkadaşlarımızın da o kontrollük süreçlerinde özlük haklarının<br />

korunması gerektiğini Odamız söylüyor.<br />

Biz bunu Sayın Bakan’a da söyledik; <strong>Kadastro</strong> Teşkilat Yasası değiştiği süreçte, örneğin<br />

Karayolları böyle bir hak aldığında, kadastrodaki personele bu hakkın <strong>ve</strong>rilmediğini<br />

Sayın Bakan’a da ilettik, üyelerimizin bu konudaki tavrını da söyledik. Ama maalesef<br />

<strong>Kadastro</strong> Yasasında bu da yapılamadı.<br />

Buradan özellikle toplulaştırma projeleriyle ilgili Sayın Genel Müdür Yardımcısı da<br />

ifade etti, Türkiye’de 14 milyon hektarlık bir alanın toplulaştırma mühendislik hizmetleri<br />

yapılacak, bu doğrudur. 1960 yılında başlayan toplulaştırma çalışmalarında bugüne dek<br />

1 milyon hektarlık alanın toplulaştırmasının yapıldığı <strong>ve</strong> son yıl 2 milyon hektar alanda<br />

toplulaşma ihalesinin yapıldığını söylediler, bu da doğru.<br />

Tabii burada sorulacak sorular da var: 1960’tan günümüzde 45-50 yılda 1 milyon hektarın<br />

toplulaştırma projesi ki, tam 1 milyon hektar değildir, 900 küsur bin hektardır; bu süre<br />

içerisinde Tarım Reformu Genel Müdürlüğü -ki daha önce Köy Hizmetleri bu işin içinde<br />

vardı- bu projeleri hazırlarken bu kadar yoğun ihaleye çıkmasında altyapı hazır mıydı<br />

Şu an o 2 milyon hektarlık ihalenin yapıldığı Diyarbakır <strong>ve</strong> o bölgeye gidin, inanılmaz<br />

bir sıkıntı var orada. Çünkü projelerin hazırlanmasıyla birlikte etüt çalışmalarının çok<br />

iyi yapılmadığını söylemek durumundayız. Hatta biz Diyarbakır’da bu konuda forum<br />

da gerçekleştirdik; inanılmaz sıkıntılar var, kadastro <strong>ve</strong> mülkiyet konularında çok büyük<br />

sıkıntılar var. Etüt çalışmalarında, o yüzlerce köyün ihale yapıldığı dönemde insanlarla<br />

diyalog, sosyal yapıyı, sosyal dokuyu konuşmak gerekiyordu. İnsanlar meslektaşlarımızı<br />

artık köye sokmuyorlar, çünkü kadastro güncellemesi yok, kadastro <strong>ve</strong>rileri çok eksik <strong>ve</strong><br />

meslektaşlarımız toplulaştırma anında sahaya çıkamıyorlar, çünkü sıkıntı var.<br />

150<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Dolayısıyla bundan sonra yapılacak olan -ki 12 milyon hektar alandan bahsediliyor- kuru<br />

tarım, sulu tarım, bunları Oda olarak biz de destekliyoruz, bunların çok iyi altyapısının<br />

oluşturulması gerektiğini söylüyoruz. Ama burada çok daha önemli bir şey söylüyoruz;<br />

diyoruz ki, “Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, toplulaştırma projelerinin, toplulaştırma<br />

mühendislik projelerinin yüzde 80’ini harita <strong>ve</strong> kadastro mühendislik hizmeti olduğunu<br />

niye kabul etmiyor” Bunu kabul etmek durumunda. Eğer siz toplulaştırma projesinin<br />

yapım ihalesi içine koyarsanız, oradaki mühendisliği yok edersiniz, buna hakkınız<br />

yok. Bunu yüzlerce kere söyledik, ama inatla Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, harita<br />

mühendislik hizmetlerini yapım işi kalemine koyuyor <strong>ve</strong> yapım ihalesine çıkıyor. İlk<br />

başlarda belki küçük işlere çıktınız, meslektaşlarımız bu işe girebildi, ama şu an çok<br />

geniş kapsamda ihaleler var ki bu 20 trilyon üzerinde, meslektaşlarımız teminat bulup<br />

ihaleye giremiyor.<br />

Dolayısıyla bizim burada önerimiz şudur: Toplulaştırmada mühendislik projeleriyle yapım<br />

işini lütfen ayırın. Kentte yaptığımız imar uygulamalarında, 189. madde uygulamasında<br />

proje biter, arkasından yapım çalışması gelir; siz de lütfen toplulaştırma projesinde proje<br />

çalışmalarını ayrı ihale edin, arkasından proje bittikten sonra da uygulama ihalelerine<br />

geçin, yapım ihalelerine geçin. Toplulaştırma mühendislik projelerini de lütfen<br />

mühendislik hizmet kapsamında, danışmanlık hizmet kapsamında ihaleye çıkın. Yapım<br />

içerisinde bu mühendislik hizmetlerini yok etmeyin diyoruz.<br />

Bu arada eksik bıraktığım bir konu var: Biliyorsunuz, Kamu İhale Yasasının 2003 yılında<br />

yürürlüğe girmesiyle birlikte çok sıkıntılar yaşanıldı; hizmet alımına sokuldu, oradan<br />

danışmanlığa geçildi, bir sürü sıkıntılar… Yani şöyle bir yasa olmaz değerli arkadaşlar: 8<br />

yılda 19 kez değişen bir yasa olur mu Yani 9 yılda tutmadı, 8 yılda bir yasa 19 kez değişiyor.<br />

Bütün maddelerine bakın, hep değişiklik, değişikliklere bir değişiklik daha yapılıyor.<br />

Böyle bir yasa, böyle bir anlayış olmaz. En son şu an harita mühendislik hizmetlerinin<br />

tapu kadastro hizmetleri hariç, diğer hizmetleri yapımla ilgili hizmet kapsamında. Yapımla<br />

ilgili hizmet kapsamının bir anlamı var; iş bitirme, iş deneyim belgelerinin geriye dönük<br />

15 yıllık geçerlilik süresi var <strong>ve</strong> yapımla ilgili hizmette meslektaşlarımız, iş deneyim<br />

belgeleri alabilmekte.<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğünden emekli olan hiçbir arkadaşım, hiçbir iş deneyim<br />

belgesi olmayacak. Yeni emekli olduklarında, yeni bir mühendisin ilk deneyimsizlik süresi<br />

gibi görülecekler, böyle bir şey olmaz. Ama Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü bu konuda,<br />

ki orada yapımla ilgili danışmanlık kapsamında değil, sadece danışmanlık kapsamında <strong>ve</strong><br />

iş deneyim belgeleri geriye dönük 5 yıl için geçerli. Diğer hizmetlerde biliyorsunuz 15 yıl,<br />

kadastro hizmetlerinde 5 yıl <strong>ve</strong> Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğündeki meslektaşlarımızın<br />

emekli olduklarında iş deneyim belgeleri olmayacak.<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü, bugüne kadar bu maddeyle ilgili hangi girişimi yaptı<br />

Sürekli uyarmamıza rağmen bu girişimi yapmadı, eksiklik bu, bunu mutlaka düzeltmesi<br />

gerekir. Biz de Oda olarak bu konuda gerekli girişimleri yapıyoruz, fakat bir yargı<br />

kararı olduğu söyleniyor. Yargı kararını da doğru savunun; savunmayı yapmazsanız, bir<br />

üyemizin açtığı dava sonucunda olaylar farklı noktaya gidiyor, yani çok karışık. Tabii ki<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

151


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

temel şey, Kamu İhale Yasasına demin de söyledim, 8 yıl içerisinde 19 kez değiştirirseniz,<br />

bir gün önceki savunmanız bir gün sonra farklı noktaya taşıyor <strong>ve</strong> burada inanılmaz bir<br />

sıkıntı var.<br />

Demin de söyledim, arazi toplulaştırmasıyla ilgili Tarım Reformu Genel Müdürlüğü -ki,<br />

Sayın Genel Müdürle bu konuda epey görüşmelerimiz de oldu- şunu aslında şeklen kabul<br />

ediyor: “E<strong>ve</strong>t, artık bir mühendislik hizmetlerini yapım işinden ayırmamız gerekir.”<br />

Bunun önümüzdeki dönem içerisinde mutlaka yapılması gerekir, çünkü Türkiye’de 14<br />

milyon hektar alandan bahsediliyor.<br />

Kamu İhale Yasasının 14. maddesi de çok açık, ortak girişimden bahseder. Ortak<br />

girişimde müelliflikleri farklı meslek disiplinleri ayrı işlerde kurum, ortak girişim, yani<br />

konsorsiyum yapmak durumundadır. Ama bugün bu konuda herkes kendi oturduğu<br />

koltuğundan konuya bakarak, yani ya yasaları istedikleri gibi yorumluyorlar ya da bu<br />

konuda hiçbir şey yapmamak için ellerinden geleni yapıyorlar.<br />

Bakın, bir ihale ilanını ben size okuyayım: “Hâlihazır harita yaptırılması, güncelleştirilmesi,<br />

jeolojik etüt dosyalarının hazırlanması, imar planının çizim <strong>ve</strong> imar uygulaması.” Bunu<br />

kim ihale ediyor; Milli Savunma Bakanlığı ihale ediyor <strong>ve</strong> burada harita mühendisi yok<br />

arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi Uyarmışız, yani “Hâlihazır haritaların yaptırılması<br />

<strong>ve</strong> çok büyük bir alan bu, bunun içerisinde imar uygulaması yapılması, tescili var,<br />

güncelleme var <strong>ve</strong> siz burada harita mühendisi aramıyorsunuz.” Uyarıyoruz kurumu,<br />

kurum diyor ki, “Bizim yaptığımız şey yasaya uygundur.” Yasaya bakıyorsunuz, demin<br />

bahsettiğim Kamu İhale Yasasının 14. maddesi ortak girişim, konsorsiyumu tanımlıyor,<br />

iş ortaklığını tanımlıyor <strong>ve</strong> müellifliklerin farklı meslek disiplinlerine ait işlerde ortak<br />

girişimi ifade ediyor. Fakat bu işte inanılmaz bir şey var, bu kurumdaki arkadaşlar niye<br />

böyle düşünürler, niye böyle yaklaşırlar, inanın anlamak çok zor.<br />

Tabii sonuçta yasalarda, yani mevzuatta bir şekilde bir yer almaz iseniz, inanılmaz bir<br />

sıkıntıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Hatırlayın, bu maden işleriyle ilgili sürekli gündeme<br />

getiriyorduk; sonuçta maden sahalarının belirlenmesi tespit edilmesi, tescil edilmesi, imalat<br />

haritalarının yapılması, birçok hizmet harita mühendisliği hizmetlerinin kesinlikle olması<br />

gerektiğini hep söyledik. Tabii ki yasa <strong>ve</strong> yönetmeliklerin süreci noktasında dayatmalar<br />

oldu. Arkasından yasa değişti, Maden Yasasının bazı maddeleri değişti <strong>ve</strong> Maden<br />

Yasası Uygulama Yönetmeliğinin değişikliği gündeme geldi. 160 maddeyi ilgilendiren<br />

bir yönetmelik <strong>ve</strong> çok müdahale ettik Oda olarak <strong>ve</strong> yönetmeliğin bir bölümünde çok<br />

da başarılı olduk. Maden sahalarına yönelik olarak harita mühendisliği hizmetlerinin<br />

yapılmasıyla ilgili sorumluluğun, harita mühendisleri tarafından yürütülmesi bölüm<br />

olarak çok güzel bir şekilde yönetmelikte yer aldı.<br />

Fakat çok enteresan bir şey, yine aynı yönetmeliğin tanımlar başlığında bu “<strong>Harita</strong>cı”<br />

tanımı koymuşlar. Bir kurum, bir genel müdür, bir mesleğe bu kadar hakaret edemez<br />

arkadaşlar. Kimse yanlış anlamasın, ama sonuçta haritacıyı harita mühendisi, harita<br />

teknikeri, harita teknisyeni <strong>ve</strong> topograf diye tanımlayıp “İmalat haritasını haritacı imzalar”<br />

152<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

diye şark kurnazlığı olmaz. Sayın Genel Müdürlük bunları yapıyor. Birçok yönetmelik<br />

var olmasına rağmen, neden harita mühendisi değil de böyle bir tanıma giriyorsunuz<br />

Bakıyorsunuz, orada bir meslek grubunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz, maden<br />

mühendisleri olabilir, farklı <strong>ve</strong> benzer meslek grupları, kurumun kapılarını tutmuşlar,<br />

“Aman bu haritacılar girmesin, harita mühendisleri girmesin.” Neden Sonuçta bir<br />

harita üretimi yapılacak, 500 ölçekli olur, 1 000 ölçekli olur, bunu daha sonra imalata<br />

dönüştüreceksiniz, vaziyet planları yapılacak, yani bırakın bunu harita mühendisleri<br />

yapsın, neden karşısısınız buna Kendileri imza atıyor, maden mühendisleri imza atıyor<br />

<strong>ve</strong>ya başkaları imza atıyor.<br />

Bunun çok değişik gerekçeleri olabilir, ama biz sonuçta şöyle bir suçlama da yapıyoruz:<br />

“Demek ki siz maden sahalarından devlete <strong>ve</strong>receğiniz yüzde 2’lik payı kaçırmak<br />

için yapılan imalat haritalarında gerçekten kaçmaya çalışıyorsunuz.” Çünkü harita<br />

mühendisleri burada ciddi olarak iş yapacaklardı ya da kendi meslek grubunda iş alanı<br />

yaratacaksınız; böyle bir şey olmaz.<br />

Yargıya gittik değerli arkadaşlar, bu madde için. Kurumun savunması; “1938 sayılı <strong>Harita</strong><br />

Genel Komutanlığının yayınladığı <strong>Harita</strong> Temin <strong>ve</strong> Kullanım Yönetmeliğinde haritacı<br />

kelimesi geçiyormuş.” Nereden bulmuşlar bunu, nereye nasıl dayandırıyorlar Dayanak<br />

noktası, <strong>Harita</strong> Genel Komutanlığının yayınlamış olduğu o yönetmelik, temin yönetmeliği,<br />

üretim yönetmeliği değil tabii ki, 38 tarihli, “Orada haritacı kelimesi geçiyormuş.” Yani<br />

bir kurum, bu kadar mı kendini zorlar, gelişmeye, bilimsel çalışmaya <strong>ve</strong> teknolojiye bu<br />

kadar mı uzak durur<br />

Tabii sadece maden mühendisliği ya da Maden İşleri Genel Müdürlüğü için bunu<br />

söylemiyorum. Biliyorsunuz, orman mühendisleri için de, orman alanları için de<br />

geçerliydi. Orman mühendisleri de tüm kapıları tutmuşlar, orman sahasında her işleri<br />

onlar yapar, aplikasyondan haritaya kadar, vaziyet planına kadar, üretime kadar. Onlar<br />

diğer mühendisleri de saymıyor tabii orada. Burada ziraatçıların da hakkını yemeyelim,<br />

onlar da “Tarım alanlarında tüm toplulaştırma mühendislik hizmetlerini biz yapacağız”<br />

diye bir yaklaşımları var.<br />

Burada biz şunu söylüyoruz: Gün, birlikte üretim günüdür; alan, mühendisliğin birlikte<br />

üretim alanıdır, herkes kendi meslek alanına sahip çıkacaktır, Türkiye’de şu an 14 bine yakın<br />

harita mühendisi vardır <strong>ve</strong> bu meslektaşlarımız kendi işlerini yapmak durumundadırlar.<br />

Lütfen bizim işlerimizi başkaları yapmasın, bunu özellikle söylemek istiyorum.<br />

Sayın Hüseyin Ülkü de söyledi, biliyorsunuz, Tapu Planları Tüzüğünde yapılan<br />

değişiklikle birlikte Bakanlığın planlı alanlar tip imar yönetmeliğinde bir değişiklik<br />

yapılması zorunlu. Orada tanımlanan vaziyet planı, bağımsız bölüm planıyla birlikte yine<br />

Bakanlığın Kat Mülkiyeti Yasasında yaptığı değişiklikle ilgili yapı kullanım izin belgesi<br />

<strong>ve</strong>rilmesinde aranan koşullarda sıkıntımız var. Orada şunu söyleyebiliriz: Yıllardır<br />

kente yönelik vaziyet planlarının oluşturulması, yani vaziyet planının diğer anlamı şu:<br />

Bir yapıya ilişkin aplikasyon projesinin hazırlanması. Bu planın hazırlanmasında harita<br />

mühendislerinin bir şekilde dışlanması ki, bunu çok iyi hatırlarsınız, 90’lı yılların sonuna<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

153


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

kadar bu alanda maalesef yine diğer meslek grupları bu işi hep yürütüyordu. Belediyedeki<br />

arkadaşlar birçok anlamda bu işin böyle yürümesine sıcak bakıyorlardı. Bunu da hep<br />

söyledik, dedik ki, “Burada ya siyasi rant vardır ya ekonomik rant vardır. Bunu Oda<br />

açıkça söylemek durumunda. Bir kentin düzgün kentleşmesini, insanca yaşam anlamında<br />

o caddelerin, sokakların ya da planların oluşmasını kim istemez Ya birileri bundan<br />

siyasi rant peşinde koşacak ya da ekonomik rant peşinde koşan kişiler <strong>ve</strong>ya birileri. Bu<br />

alanda çok uğraştık, bir türlü planlı alanlar yönetmeliğinde aplikasyon projesinin tanımını<br />

koyamadık, koymadılar, itiraz ettiler.<br />

Bir ara 99 depremi sonrası “Yapının yatay-düşey konumunun subasman seviyesine kadar<br />

yapılmasında harita mühendisleri sorumludur” diye bir ekleme yapıldı yönetmeliğe, 2<br />

ay sonra hemen onu kaldırdılar. Aplikasyon projesi yerine, aplikasyon belgesi tanımını<br />

bir şekilde oraya koymaya çalıştık, yer aldı. Bu kez aplikasyon belgesini mimar <strong>ve</strong> inşaat<br />

mühendisleri “biz yaparız” dediler. Yani bu meslektaşlarımız da diğer meslek gruplarına<br />

kadar saygısızca yaklaşmalarını doğru görmüyoruz. Sonuçta hiç hayatında aplikasyon,<br />

topografya dersi okumayan bir mimar arkadaşımızın “Ben aplikasyon belgesini<br />

hazırlıyorum” demesi anlaşılır gibi değil. Bu noktada son vaziyet planı, Tapu Planları<br />

Tüzüğü çerçe<strong>ve</strong>sinde hazırlanan vaziyet planı, tam da aplikasyon belgesinin tanımını<br />

koyuyor. Artık yönetmelikte yer almadık, ama bir şekilde tüzükte yer aldık.<br />

Tüzük biliyorsunuz yönetmeliğin daha üzerinde olduğu için, aslında tüzük bir yasa kadar<br />

önemli, çünkü tüzüğü çıkarmak için Danıştay 1. Dairesinden olur almanız lazım. Danıştay<br />

1. Dairesinden olur almak için tüm kurumların görüş <strong>ve</strong>rmesi lazım, çok zor bir olaydır.<br />

Bunu o dönem Sevgili Hüseyin Ülkü’nün de katkılarıyla, <strong>Kadastro</strong>daki arkadaşların da<br />

sıcak yaklaşımıyla Tapu Planları Tüzüğüne bunu koyduk. Şimdi mimarlar ayakta, vaziyet<br />

planı bizimdi, size ne oldu diye. Biz de diyoruz ki, vaziyet planını siz tüzüğe koydunuz,<br />

siz yönetmeliktesiniz, sizinki ayrı bir vaziyet planı, bizimkinin farklı bir tanımı vardır.<br />

Bunun artık şeye konulması gerekiyor, Planlı Alanlar Yönetmeliğine eklenmesi<br />

gerekiyor. Bu konuda TAU Genel Müdürü Osman İyimaya, meslektaşımız, kendisine<br />

bu konuda Oda bir rapor sundu. Yaklaşık 40 sayfalık, dünden bugüne neden olması<br />

gerektiği, gerekçeleriyle birlikte, yasa maddeleriyle birlikte, mevzuat maddeleriyle<br />

birlikte bu konuda raporu sunduk <strong>ve</strong> raporun cevabını bekliyoruz. Çünkü Planlı Alanlar<br />

Yönetmeliğinde son değişiklik biliyorsunuz jeofizik <strong>ve</strong> jeoloji mühendisliğiyle inşaat<br />

mühendisliğinin zemin mekaniğiyle ilgili değişiklikler olmuştu, burada sıkıntı var. Bir<br />

de yine LİHKAB’larla ilgili parsel aplikasyonunun lisanslı bürolar tarafından yapılması<br />

noktasında yine aynı yönetmelikte de bir hüküm koyduk.<br />

LİHKAB konusuna çok girmek istemiyorum, çünkü o konuda saatlerce tartışmak gereken<br />

bir konu o. Çünkü bu süreç iyi yönetilemedi, gerek <strong>Kadastro</strong>, gerek Oda, gerek diğer<br />

süreçlerde farklı gelişmeler oldu. Ama son yapılan itirazlarla birlikte sınavın iptaline<br />

mahkeme karar <strong>ve</strong>rdi. Demek ki yeni süreci çok iyi değerlendirip, gerek kurum, gerek<br />

meslektaşlarımızla birlikte bu konunun daha sağlıklı yürütülmesi noktasında adımlar<br />

atılması gerekir diye düşünüyorum.<br />

154<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Son olarak bu şeyle ilgili bir bilgi <strong>ve</strong>reyim: Biliyorsunuz, yapı denetim kuruluşları, son<br />

yapılan düzenlemeyle birlikte 81 ilde yapı denetim kuruluşları şu an yetkili. Tabii yapı<br />

denetim kuruluşlarında denetçi mimar <strong>ve</strong> denetçi mühendis var, bu denetçi mühendis<br />

inşaat, makina diye geçiyor, harita mühendisliği yok. Onlar da bizim işimizi yapmaya<br />

çok meraklılar. Bununla ilgili bir de biliyorsunuz onlar bir birlik kurmuşlar, bu birlik<br />

elinde bir çanta almış, il il dolaşıyor, “Bu işleri biz yapacağız” diye. Geçen Kastamonu’da<br />

karşılaştık onlarla. Yasa çok açık; yapı denetim kuruluşu belediye adına denetim yapan,<br />

kontrol eden bir birim, yani işi yapan bir birim değil. Ama illerde yapı denetim kuruluşları,<br />

gerek aplikasyon, gerek diğer buna benzer teknik uygulama sorumluluğu, ki fenni<br />

mesuliyet anlamında belli yetkileri var mutlaka, ama bizim Anadolu’daki bürolarımızın<br />

serbest yaptığı işleri yapmaya kalkmış <strong>ve</strong> bu konuda da ciddi adımlar atılıyor. Yani burada<br />

da başka bir sıkıntı yaşamaya başlıyoruz, çünkü yapı denetim kuruluşları yasa gereği<br />

denetimle görevli, bir işi yapmakla görevli değil <strong>ve</strong> serbest harita <strong>ve</strong> kadastro mühendislik,<br />

müşavirlik büroları gibi iş yapmaya onlar da çok he<strong>ve</strong>sli.<br />

Sonuçta çok özetle, birçok meslek grubu harita <strong>ve</strong> kadastro mühendislik hizmetlerini<br />

yapma noktasında dörtnala koşuyor. Diyoruz ki, herkes kendi işini yapsın. Burada harita<br />

<strong>ve</strong> kadastro mühendislerinin yaptığı alanlar ki, en son biliyorsunuz 93 yılında Bayındırlık<br />

Bakanlığının yayınladığı <strong>Harita</strong> Mühendislik Hizmetlerini Yükümlenecek Müellif <strong>ve</strong><br />

Müellif Kuruluşların Ehliyet Durumuna Ait Yönetmelikte harita mühendislerinin yetki,<br />

görev <strong>ve</strong> sorumlulukları bellidir, kaç yıldır vardır bu. Buna rağmen halen bazı meslek<br />

grupları, inatla biz şuradan nasıl bir pay alabiliriz, nasıl bir pay koparabiliriz şuradan diye<br />

bunu yapmasınlar, hep de bunu söylüyoruz.<br />

Bu konuda farklı meslek gruplarıyla ciddi olarak bir çatışma içerisinde olduğumuzu da<br />

söyleyebilirim Ama sonuçta bizi de her yıl üni<strong>ve</strong>rsiteden bine yakın meslektaşımız mezun<br />

oluyor <strong>ve</strong> dolayısıyla biz, kendi meslek alanlarımızı artık bu noktadan sonra sahip çıkmak<br />

durumundayız.<br />

Tabii ki kamu kurum <strong>ve</strong> kuruluşları, örneğin İller Bankası gibi yapmamalı. İller<br />

Bankasındaki meslektaşlarımız, ihalelere yaklaştıklarında <strong>ve</strong>rdikleri yüzde 10, yüzde 15,<br />

yüzde 20’lik bir indirimi bu sefer İller Bankası üst yönetimi, “Bu indirim çok düşük,<br />

bunu kabul etmiyorum.” Bu kadar keyfiyet olamaz, yani yaklaşık maliyet var, o yaklaşık<br />

maliyetin gerektiğinde yüzde 10’un üzerine çıkılabilmesine rağmen, yaklaşık maliyetin<br />

yüzde 20’sine indirim yapıldığı halde, yüzde 10 indirim yapıldığı halde, İller Bankası<br />

yönetimi, “Ben bunu çok yüksek buldum, kabul etmiyorum.” Yani bir ülkede bu kadar<br />

keyfilik nasıl olur Bir genel müdür bunu söylüyor, bir genel müdür yardımcısı başka bir<br />

şey söylüyor. Yani inanılmaz bir şey.<br />

Dolayısıyla yargıya gittiğiniz zaman yargı diyor ki, “Efendim, bak hemen yanında 100<br />

liralık işi 10 liraya, 15 liraya, bilemediniz 20 liraya yapan bir örnek gösteriyor kurum,<br />

diyor ki, ‘Bu ilin yanındaki şu kasabada bu iş 15 liraya yapıldı, bu arkadaş bunu 80 lira<br />

yapmak istiyor, olmaz’ diyor.” Şunu sormuyor: “Neden böyle, neden bir yerde 80 lira, bir<br />

tarafta 15 lira. Bu çarpıklık nerede” diye sormuyor. Doğru, burada kamu zarara giriyor,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

155


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

“15 liraya demek ki bu yapılıyormuş” diye bir yaklaşım. Ama sonuçta bu meslek, bu<br />

meslektaşlarımız, özel sektörümüz, serbest çalışanlarımız çok büyük sıkıntı içerisinde.<br />

Sorun, kamuda çalışan meslektaşlarımızı ayaklarının üzerinde dik durarak doğru dürüstçe<br />

-ki Oda bunun hep yanında olmuştur- yaklaşık maliyetlerin arkasında durarak bu<br />

mesleğini <strong>ve</strong> mühendisliği korumak durumundalar. Bunu yapmıyorlar, anlamak çok zor,<br />

çünkü Oda çok net şunu söylüyor: Yaklaşık maliyet konusunda Oda bu işin yanındadır.<br />

Demin de Atilla Aydın uzun uzun sundu, Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğüne 17 Şubatta<br />

rapor sunduk. Ama raporun hiçbir maddesi o Danışmanlık Hizmetleri Sözleşmesine<br />

alınmadı. Neden almıyorsunuz arkadaş, soruyoruz, ila<strong>ve</strong> ediyoruz, <strong>ve</strong>riyoruz. Bakın, Oda<br />

bu konuda özel sektörde çalışanlarla komisyon kurup çalışma yapmış, rapor oluşturmuş.<br />

2004’te acemiydiniz, ama artık aradan 7 yıl geçti, neden bunu uygulamıyorsunuz O<br />

zaman deyin ki “Bu yanlış, olmuyor.” Yoksa akla başka sorular geliyor.<br />

Çok teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ederiz Sayın Özten.<br />

Tabii ki sizlerin sorularını alacağım, ama ben de bir iki şeyi söylemek istiyorum.<br />

Bizler nedense Amerika’yı hep yeniden keşfederiz. İhale Yasasındaki 19 tane değişiklik,<br />

bir tarafına dokunduğunuz zaman bir tarafını bozuyorsunuz <strong>ve</strong> uygun bedel gibi ideal bir<br />

yöntem belli noktalara çekildi. Tabii ki kamu yanında <strong>ve</strong> yasa, yönetmelik yapıcıların da<br />

çok büyük şeyi var. Deniyorsunuz 5 sene, şimdi de söyleniyor ki, “İhale Yasası tekrar<br />

değişecek, uygun bedele yakın bir sistem gelecek.” Tam uygun bedel de değil. İşte bir<br />

kurum geçen senenin ihale ettiği işleri birim fiyat olarak ortalamasını alıp da o ortalamayla<br />

bu seneki birim fiyatları belirlerse, bunda bir sakatlık var. Yani mühendisler böyle hesap<br />

yapmaz; mühendisler olması gerekenin hesabını yapar, onu koyarlar. Ondan indirim<br />

isteyebilirler, buna konulan müteahhitlik kârlarının altındaki şeyleri, her ne kadar yasada<br />

o konuyu koruyucu şeyler de olsa, ben de kamuda çalışsam, bir komisyonda çalışsam,<br />

ben de o riski göze alamam. Yani aşırı düşük sorgulamalarda çok az miktarda sonuçlar<br />

aldığımızı görüyoruz.<br />

Diğer, onu da Başkan biraz kamudaki arkadaşların üzerine tabii ki doğal olarak gitti, o<br />

bütün sorunları uhdesinde topluyor, meslektaşlarımızın sorunlarını uhdesinde topluyor,<br />

biraz meslek olarak da şey yaptı belki, ama tabii ki sonuçta en ufak bir proje bile, sadece<br />

bir meslek örgütünün emeği <strong>ve</strong>ya bilgisiyle üretilmez arkadaşlar. Muhakkak farklı<br />

deneyim sahipleri <strong>ve</strong>yahut da farklı mesleklerden öğrendiği şeyleri de katarak belki<br />

bir şeyler yapabilirsiniz, ama noksan kalır. Tabii ki gelişmekte olan ülkemizde tabiiri<br />

caizse çok kullanırız, pasta büyümedikçe paylaşımı zordur; pasta, aynı pasta, fakat sayı<br />

durmadan artıyor. Bizim harita mühendisleri, bildiğim kadarıyla en az işsiz olan meslek<br />

gruplarından biri, ama diğer meslek gruplarından bilmiyorum ki yüzde 3-5 işsizlik oranı<br />

olan var mı; herhalde hepsi, birçoğu yüzde 10’un üzerindedir, bundan kaynaklanıyor.<br />

Onun için meslek grubu olarak şanslı olduğumuzu tahmin ediyorum.<br />

156<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Sorularınızı alacağım; şununla bitirmek istiyorum: Ahmet Yaşayan Hocam burada yok,<br />

ev<strong>ve</strong>lki gün yemekte yine bir başka hocamızın anlattığı bir fıkrayı anlatmıştı. Temel,<br />

bankanın önüne tezgâhı kurmuş, fındık satıyor. Sonra İdris de gelmiş, ondan borç<br />

para istiyor. Demiş ki, “Biz bankayla anlaştık; banka fındık satmayacak, ben de para<br />

satmayacağım.” Onun için herkes kendi işini yaparsa, kendi yetkilerini sınırlarsa, beraber<br />

üretmek, beraberce bir sonuç almak <strong>ve</strong> onu paylaşmak <strong>ve</strong> üleşmek konusunda da bence<br />

doğru yaparız diyorum.<br />

Salondan konuşmacılarımıza sorularınızı almak istiyorum. Soru soran arkadaşımız,<br />

soruyla kalır da <strong>ve</strong>yahut da fikrini söylemesin demiyorum, varsa tabii ki söyleyecek, ama<br />

onu kısa bir şekilde de ifade ederse <strong>ve</strong> ismini de söylerse memnun olurum.<br />

Buyurun.<br />

MURAT CESUR- Teşekkür ederim.<br />

Birkaç sorum olacak. İlk sorum Nihat Beye: Öncelikle Tapu <strong>Kadastro</strong>nun 2004’ten bu<br />

yana yaptığı çalışmalarda, kamu kısmında yer alan pek çok meslektaşımızın emeğiyle<br />

<strong>ve</strong> özel sektördeki arkadaşlarımızın emeğiyle bir başarı elde edildi, tabii sorunları ayrı<br />

bir şey. Ama bu arada bu modernizasyon, otomasyon <strong>ve</strong> sayısallaştırma <strong>ve</strong> yapılması<br />

planlanan işler tamamlanmadan müdürlük sayılarının azaltılması burada ciddi bir sorun<br />

gibi görünüyor. Ben bunun bu kadar acele olmasına neden olan nedeni merak ediyorum,<br />

ne sıkıştırıyor bizi Bir tarih var <strong>ve</strong> o tarihten önce bu kadar müdürün gitmesi mi,<br />

müdürlüğün kapanması mı gerekiyor, biz neyi bilmiyoruz Bize bu konuda bir bilgi<br />

<strong>ve</strong>rirse çok sevinirim.<br />

Ayrıca yine kadastroyla <strong>ve</strong>ya bu müteahhitlik hizmetlerinde özellikle bilirkişi ücretlerinin<br />

ödenmesi konusunda hep sıkıntı çıkıyor. Ben bir vatandaş olarak, bu ülkenin bilgisine<br />

başvurduğu vatandaşını müteahhitlerle ticari bir pozisyona düşürmesini utanç <strong>ve</strong>rici<br />

buluyorum. Yani, bir yerde karşıma gelen bir adamın “100 lira, 150 lira bilirkişi ücretimi<br />

alamadım” dediğinde, cebimden çıkarıp <strong>ve</strong>resim geliyor. Bunu bir an önce çözmek lazım,<br />

bu devlet olmanın gereğidir. Böyle ihaleli işlerde bilirkişileri o işleri yapan müteahhitlerin<br />

vicdanına bırakamazsınız, böyle bir şey olamaz, bu çok büyük bir yanlış.<br />

Bir başka şey de, bu da beni çok şaşırtan bir şey. Mesela yıllarca ihale yapmış bir kurumuz,<br />

bir ihaleye çıkıyor, yeni bir yöntemle bir yanlışlık eseri 10 tane, 11 tane işi bir firma<br />

alabiliyor. Bu yanlışlığı bir sonraki işlerde düzeltiyorlar, ama bu işteki şartnamede yanlışlar<br />

devam ediyor. “Alt yüklenici kullanamaz” gibi, “Taşeron kullanamaz” gibi maddeler<br />

var, ama bunun takibini yapmıyor. 11-12 iş almış arkadaşım, 9-10’unu kendi yapmıyor,<br />

taşeronlara yaptırıyor <strong>ve</strong> bu işyerinin iş bitirmesiyle bu yanlışı artık kendine artı olarak<br />

götürüyor, bütün işlerin üstünde iyi bir iş bitirmeyle yoluna devam ediyor. Ama hem kurum<br />

bunu bilmesine rağmen, diğer firmalar da bunu bilmesine rağmen, bu konudaki yanlışlar<br />

bunca yıllık ihale deneyimi olan bir kuruma da bence yakışmıyor. Yani eğer bir ihaleye<br />

“Alt yüklenici kullanamaz” maddesiyle çıkıyorsanız, o zaman kullandırmayacaksınız. O<br />

zaman bu işi alan firma, kendi olanaklarıyla, kendi mühendisleriyle yapacak. Eğer ki alt<br />

yüklenici kullanıyorsa, o zaman da alt yüklenicisine bunun karşılığı olan iş bitirmesini,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

157


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ücretini, sözleşmesini kabul edeceksiniz. Yani bu ikisini görmezden gelerek, bu sektörün<br />

yeni yetişen kadrolarının, gerçekten işi yapanların, işi üretenlerin mağdur olmasına<br />

kulaklarınızı kapatamazsınız, gözlerinizi yumamazsınız. Yani asıl işi yapanlar, sektör<br />

gelişiyor gibi görünse de gelişemez, bu şartlarda yerinde sayar.<br />

Çok teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sorunuzu kim yanıtlasın<br />

MURAT CESUR- Genel olarak Nihat Beye sorum. Başkanım zaten bizim sorunlarımızı<br />

çok net ifade etti…<br />

OTURUM BAŞKANI- Çok teşekkür ederim.<br />

Soruları alalım, ondan sonra sırayla devam edelim.<br />

Buyurun.<br />

HÜSEYİN EVREN- 1976 İstanbul Teknik Üni<strong>ve</strong>rsitesi mezunuyum, 35 senedir bu<br />

mesleğin içerisinde bilfiil çalışıyorum, hâlâ da çalışmaktayım, serbest çalışıyorum.<br />

Atilla arkadaşımız İhale Yasasından bahsetti, ihalenin <strong>ve</strong>riliş şeklinden bahsetti,<br />

puanlamadan bahsetti. Tabii bir grup arkadaşımız öne geçtiler, ben hiç ihale almadım.<br />

Soruyorum, “Sen kesinlikle ihale alamazsın bundan sonra” dediler. “Neden” “Onların<br />

puanları çok yüksek.” Acaba bu puanlama yapılırken, yapılan işin kalitesi, yapılan<br />

işin doğruluğu, sadece kadastro askısı yapıldıktan sonra hemen ihaleyi alan firmanın<br />

sorumluluğu bitiyor mu Bunun tabii bir kadastro mahkemesi safhası var, ondan sonra<br />

vatandaşlar tarafından dava açılıyor. Dava açıldığında, belki kadastronun bir kısmı iptal<br />

edilecek. Burada yapımcı firmanın sorumluluğu var mı Bunu tabii Nihat Beye soruyorum,<br />

o var karşımızda şu anda. Acaba bu yanlışlıklar neticesinde eksi puanlama alabiliyor mu<br />

bu firmalar, yani artı puan aldığı gibi, yani işi üretti, yaptı etti, fakat işin sonucunda bu<br />

arkadaşlarımız, yaptıkları yanlışlıklardan yahut da kadastro mahkemelerindeki davalardan<br />

dolayı eksi puanlama yapılabiliyor mu Bunu soruyorum.<br />

İkincisi, Nihat Bey dedi ki, “Biz 2004’ten 2010’a kadar şu kadar kadastroyu bitirdik.”<br />

Para var, teknoloji gelişti; ben eskiden bir haftada yaptığım bir uygulama sahasını şu anda,<br />

şu teknolojiyle bir günde yapıyorum. Bakın, teknoloji gelişti. Döner sermaye eskiden<br />

beri para biriktirdi, biriktirdi <strong>ve</strong> bu Hükümet geldi, o döner sermayeyi kullandı, Dünya<br />

Bankasından da parayı aldı, neden olmasın bu kadar kadastro Ama bu yapılan kadastro<br />

doğru mu, doğru mu yapıldı Çünkü <strong>ve</strong>rilen ihalede kadastrodaki elemanlar müteahhidin<br />

emrine <strong>ve</strong>rildi, arabasıyla, yemeğiyle, bilirkişiyle, her şeyiyle. Bu kadastro değil bence,<br />

bu yapılan yanlış bir kadastro <strong>ve</strong> sonra da acıları çıkacak.<br />

Bir de Metin Beye bir sorum olacak: Bu toplulaştırmalar çıkıyor, biz toplulaştırma<br />

alamıyoruz. Yapımla mühendislik hizmeti bir midir toplulaştırmada Orada yapım<br />

maliyeti çok yüksek; nasıl aynı müteahhide bunu <strong>ve</strong>rebilirsiniz Burada mühendislik<br />

hizmeti çok önemli, çünkü bir altyapının oluşması gerekiyor; bir toplulaştırma yapacağınız<br />

bölgede önce o vatandaşların aydınlatılması lazım, altyapının hazırlanması lazım. Biraz<br />

158<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

önce dedi ki, “Buraya insanları sokmuyorlar.” Vatandaş sokmaz tabii ki, çünkü yanlış<br />

toplulaştırma yapılıyor da ondan. Bu toplulaştırmayı yapanlar, yapımla mühendislik<br />

hizmetini ayıracaklar mı, onu soruyorum.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Ben teşekkür ederim.<br />

Arkadaşlar; şöyle bir uyarı geldi Yönetimden: Bizden sonraki oturumda sunum yapacak<br />

arkadaşların belli saatte uçakları var Ankara dışına. Dolayısıyla onlar geç kalmasın<br />

diye biraz daha hızlı bir şekilde, 5-10 dakikada bitirmek durumundayız. Zamanı çok iyi<br />

kullandık, siz de yeterince konuştunuz Hüseyin Bey.<br />

Buyurun.<br />

KEMAL ÖNCÜ (Tapu <strong>Kadastro</strong> 17. Bölge Müdürlüğü, Eskişehir)- Efendim, ben bir<br />

tespit yapmak istiyorum: Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü mevcut yüzde 70 paftasına 3 yıl<br />

içerisinde sıhhat kazandırılarak 20-K kapsamında bitirilecek. Arkasından Tarım Reformu<br />

Genel Müdürlüğü gelecek, A köyünde biz yenileme yaptık, atıyorum, oradaki paftalara<br />

sıhhat kazandırdık, ülke koordinat sistemine göre ürettik paftalarımızı, yeniledik; hemen<br />

bir yıl sonra da tekrar Tarım Reformu Genel Müdürlüğü geliyor, “Orada toplulaştırma<br />

yapacağım” diyor. Ne oldu; biz orada 3 trilyonu <strong>ve</strong>ya 4 trilyonumuzu çöpe atıyoruz.<br />

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü geliyor, projesini çiziyor, o haritalar tekrar üretiliyor.<br />

Bence 20-K yapılırken birlikte toplulaştırma yapılamaz mı<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

UFUK SERDAR İNCİ- Başkanımız da bahsetti; <strong>Kadastro</strong>dan emekli olan ya da ayrılan<br />

bir kişinin iş deneyim belgesi alamadığını söyledi. Ben şöyle bir ekleme de yapacağım:<br />

İller Bankasından emekli olan biri de iş deneyim belgesi alsa bile, <strong>Kadastro</strong>daki ihaleye<br />

giremiyor ya da bir başka yerdeki ihaleye giremiyor, onun da bir anlamı olmuyor.<br />

Artı, herhangi bir yerde memuriyeti olmayan bir mühendis de 10 yıllık bir mühendis ya<br />

da 15 yıllık bir mühendis, resmi alt yüklenici olmadıktan sonra da -ki bunun adı da bir<br />

anlamda taşeronlaştırma oluyor- bir iş bitirme belgesine sahip olamıyor. Kanunumuz da<br />

iş bitirme belgesi çerçe<strong>ve</strong>sinde yapım işlerinde olduğu gibi, yıllara sarih olarak belli bir<br />

rakamsal iş bitirme de <strong>ve</strong>rmiyor. Oda Başkanımızın özellikle cevap <strong>ve</strong>rmesini bekliyorum;<br />

bu konuda kurumlar arası bir işbirliği yapıp harita mühendislik hizmetleri belli bir iş<br />

bitirme çerçe<strong>ve</strong>sine oturtulabilinir mi <strong>ve</strong>ya Kamu İhale Kurumu nezdinde kurumlarla<br />

birlikte -çünkü tüm kurumlarda çalışan harita mühendislerini de etkiliyor bu- yıllara sarih<br />

olarak bir iş bitirme kazanımı elde edilebilinir mi<br />

Teşekkür ederim.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

159


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Başka soru alamayacağım, kusura bakmayın; uyarı var, 5-10 dakika içerisinde bitirmek<br />

durumundayız.<br />

Sırayla sorulara sadece cevap <strong>ve</strong>rmek üzere Nihat Beyden başlayalım.<br />

Buyurun.<br />

NİHAT ERDOĞAN- Ben öncelikle Murat Beyin birinci sorusuyla başlayayım. Tabii<br />

konumum itibariyle kadastro müdürlükleri ilçelerde kanun gereği ne zaman kapanacak,<br />

o soruya cevap <strong>ve</strong>remem. Çünkü bu idari bir düzenleme <strong>ve</strong> kanunun da 6 aylık bir geçiş<br />

süreci var, kurum da bu konuda gerekli çalışmayı yapıyor. Ama müdürlükler ilçelerde<br />

kapanırken hizmet orada bitmiyor, yani o müdürlüklerin belki idari anlamda müdürleri<br />

olmuyor, ama personelleri orada yine devam eden projeler tamamlanıncaya kadar<br />

görevlerini sürdürecek.<br />

Diğer taraftan bilirkişi ücretleri ödemesi noktasındaki sıkıntılardan bahsetti. Bizim ihale<br />

dokümanlarımızda 2004’ten bu tarafa net bir şekilde bilirkişi ücretlerinin yüklenici firma<br />

tarafından ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Yani mevzuat açısından burada bir problem<br />

yok, bu nedenle biz her hakediş düzenlemesinde de firmaya ödüyoruz. Firmayla yüklenici<br />

arasında ödeme noktasında bir sıkıntı varsa, biz tekrar kadastro müdürlüklerimizde<br />

bunları değerlendiririz. “Hakedişlerden kesilsin” noktasında bize sürekli öneri geliyor;<br />

bu da Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliği hükümlerine göre şu an uygun görülmüyor,<br />

ama bu konuda araştırmamız devam ediyor.<br />

Bir de yine Murat Cesur Bey, danışmanlık ihalesine geçiş noktasında aynı firmalarda<br />

işlerin toplanması <strong>ve</strong> bunun yarattığı sıkıntılarla ilgili bir şey söylemişti. Tapu kadastro<br />

hizmetleri daha önce hizmet kapsamındayken, mevzuat değişikliğiyle danışmanlık<br />

kapsamına alındı <strong>ve</strong> elbet ilk uygulamada belki kurum şanssızlığı, bir anda çok fazla<br />

o dönemde özellikle 2B’nin süreç olarak öncelikle ihale edilmesi gerektiğinden dolayı<br />

bir iki pilot uygulama yapılmadan danışmanlığa geçildiği için kurumsal anlamda, ihale<br />

dokümanlarında ilk başta öngörülemeyen hususlar değerlendirmede ortaya çıktı. Ama<br />

daha sonraki süreçlerde, özellikle şu son dönemde yaptığımız ihalelerde bunu aldığımız<br />

yeni düzenlemelerle, tedbirlerle önledik. Şu an değerlendirilen ihalede bunun daha sağlıklı<br />

sonuçlarını göreceksiniz.<br />

“Alt yüklenici kullanılması noktasında bir sıkıntı yaşanıyor” dedi. Acaba bizim<br />

ihalelerimizi mi kastetti, onu anlayamadım. Bizim dokümanımızda, bizim her ikisinde<br />

de Dünya Bankası <strong>ve</strong> KİK ihalelerimizde de alt yüklenici kullanılabilir, böyle bir<br />

“Kullanılmaz” hükmü yok.<br />

Hüseyin Evren Beyin bir sorusu vardı; “<strong>Kadastro</strong> ihalelerinde, bunlar yapıldıktan sonra<br />

yapımcı firmanın sorumluluğu nedir” Bizim Dünya Bankası ihalelerimizde ihalenin<br />

kabulünden sonra işin 1 yıl sorumluluk süresi var. Bu 1 yıllık süre içerisinde yükleniciden<br />

kaynaklanan herhangi bir sebep var ise, teminatları çözülmediği için, uygulamada ortaya<br />

çıkan problemler yükleniciye teknik anlamda düzelttiriliyor. <strong>Kadastro</strong> Kanunu ihaleli de<br />

160<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yapsa, müdürlük kendi imkânlarıyla da bunu yapıyor olsa dahi, 3402 sayılı Kanunun<br />

ilgili maddelerine göre yapıyor. Biz özel sektöre sadece teknik kısmını ihale ediyoruz,<br />

hukuki kısmında bir değişiklik yok. Yani kadastronun tespit tutanağının düzenlenmesi,<br />

ilan edilmesi, kesinleştirilmesi, teknik <strong>ve</strong> yükleniciden kaynaklanıyor. Ölçü hatası, hesap<br />

hatası varsa, bunlar her zaman diğer kurumların yaptığı haritalardaki hatanın giderilmesi<br />

gibi, yüklenicinin sorumluluğunda zaten. KİK ihalelerinde de öyle, ihale mevzuatından<br />

gelen bir sorumluluk var zaten. Ama kadastroda dava açıldı, isim hatası olabilir, malikin<br />

tespitine yönelik bir dava olabilir, bu dava yükleniciden kaynaklanmıyor. Biz tutanağı yine<br />

kadastro müdürü, kadastro teknisyeni, kadastro ekibinin sorumluluğunda yapıyoruz.<br />

Ancak özetle şunu söyleyebilirim: Kusur sorumluluk süresi var. Yükleniciden kaynaklanan<br />

bir kusur oluştuğunda tazmin ettiriliyor <strong>ve</strong> ona ilişkin de tabii düzenlemeler önümüzdeki<br />

süreçte olacak.<br />

Bir de bu ihaleli kadastronun doğru bir kadastro olmadığını söylüyor. İhaleli kadastro da<br />

yine aynı <strong>Kadastro</strong> Kanunu hükümlerine tabii, hukuki anlamda <strong>ve</strong> teknik anlamda hiçbir<br />

problem <strong>ve</strong> sıkıntı yok, hukuksal anlamda geçerli <strong>ve</strong> doğru bir kadastro.<br />

Ufuk Beyin iş deneyim belgeleriyle ilgili bir sorusu vardı. Bizim Dünya Bankası<br />

ihalelerimizde biz kişisel iş deneyim belgelerini kullanamıyoruz. Bu bankanın bir<br />

kuralı, biz bunu aşamıyoruz. Diğer taraftan, 4734 kapsamında yaptığımız danışmanlık<br />

ihalelerinde ise kadastro ihalelerimiz, onu ayırıyorum özellikle, çünkü kanunda da<br />

parantez içinde kadastro ihalelerinin yapımla ilgili bir hizmet kapsamında, yani son 15<br />

yıla denk gelen bir değerlendirme kriteri almıyor, dolayısıyla danışmanlık kategorisinde<br />

değerlendiriyor. Ancak bizim 22-A uygulaması kapsamında şu anda KİK’ten çıktığımız<br />

ihaleler, 15 yıllık bir deneyim kapsamında değerlendiriliyor, yapımla ilgili danışmanlık<br />

hizmet alımı şeklinde oluyor. Dolayısıyla bundan sonra orada belgeler zaten alacak, o<br />

mevzuat çerçe<strong>ve</strong>sinde, ama kadastrodan dolayı herhangi bir çalışanımıza bir kişisel iş<br />

deneyim belgesi <strong>ve</strong>remediğimiz için, ihalelerimizde kişisel deneyimini yeterli bir kriter<br />

olarak düzenleyemiyoruz. Ama KİK kapsamındaki 22-A’da bu düzenleme var zaten,<br />

onlar son 15 yıllık şeye bağlı, kişisel iş deneyimi alabiliyor.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

METİN TÜRKER- Genel Müdürlüğümü ilgilendiren konularla ilgili olarak çok dikkati<br />

çeken konulardan bir tanesi, “Yapım işleriyle mühendislik hizmetleri neden ayrı ihale<br />

edilmiyor” Bu konuyu Genel Müdürlük olarak değerlendirdik, değerlendirmelerimiz<br />

hâlâ devam ediyor. Ancak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü döneminde ilk toplulaştırma<br />

ihaleleri yapılırken yaşanan sorunları dikkate aldığımızda, bu sorunlar bizi önemli ölçüde<br />

etkiledi.<br />

Özellikle ilk ihaleleri yapılırken, mühendislik hizmetleriyle yapım işleri ayrı ayrı ihale<br />

edildi. Ancak daha sonra özellikle aplikasyon aşamasında, tapu kadastroyla ilgili işlemler<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

161


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

noktasında harita <strong>ve</strong> kadastro <strong>ve</strong>rilerinin sık sık değişmesi, tespitlerdeki bazı değişimler,<br />

tecavüzler, birtakım uygulamalar konusunda Genel Müdürlüğü, sonuçta kurumu sorumlu<br />

tuttu. Bunun sonucunda sorunun çözülmesiyle ilgili olarak da özellikle ziraat mühendisi<br />

<strong>ve</strong> harita mühendislerinden oluşan yeni ekipler kuruldu. Bunun sonucunda bu ihaleler<br />

daha sonra ayrı olarak ihale edilmeye başlandı.<br />

Bu konu, tabii tartışılacak bir konu. Az önce yine diğer soruların içerisinde “Yüzde 80<br />

mühendislik hizmeti var” denildi. Oysa ki bizim hesaplamalarımıza göre yüzde 80 tarla<br />

içi yol <strong>ve</strong> tarla içi geliştirme hizmetleri, ki bu hizmetlerin içerisinde tarla geçişlerine<br />

kadar, tesviyeye kadar, yine sunumda söylediğim gibi arazi ıslahına kadar bir yığın konu<br />

söz konusu. Dolayısıyla bizim hesaplamamıza göre yüzde 60 oranında sadece tarla içi yol<br />

hizmetinden kaynaklanan bir durum söz konusu.<br />

Değerli arkadaşlar; GAP’la ilgili bir soru vardı. GAP’ta e<strong>ve</strong>t, etütlerde sıkıntı var, sorun<br />

var, belki doğru karşılanabilir. Ancak GAP Eylem Programı kapsamında Tarım Reformu<br />

Genel Müdürlüğünün üstlendiği misyon, yatırımların hızlandırılması noktasındaydı.<br />

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, 15 yıldır yatırımları tamamlamış, barajlar bitmiş <strong>ve</strong> 1<br />

milyon hektar araziyi sulayacak su bekliyor. Ancak tarla kanallarının yapılmamasından<br />

dolayı, özellikle kamulaştırma bedellerinin yüksek olması, kamulaştırma davalarının<br />

uzun sürmesi nedenlerinden dolayı mesafe alınamamış, ki bunu çok tartıştık. Bunun<br />

sonucunda da Tarım Reformu Genel Müdürlüğünde süratle sahaya inme talimatı <strong>ve</strong>rildi.<br />

En son teknolojiyi kullanarak etüt yaptık. E<strong>ve</strong>t, bir köyün belki arazisini detaylı noktada<br />

etüt yapabilseydik, 6 ay orada sahada çalışmamız gerekiyordu. Hâlihazır alımlarını<br />

klasik sistemle yapmış olsaydık, en az belki 4-5 sahada çalışmamız gerekiyordu. Böyle<br />

bir durumda da zannediyorum biz oranın sadece etüdü için bir 5-6 sene harcamamız<br />

gerekecekti.<br />

Peki, ne yaptık En son teknolojiyi kullanarak, uydu <strong>ve</strong>rilerinden <strong>ve</strong> ortofotolardan<br />

faydalanarak, teknolojiyi de işin içine katarak hızlı bir çalışma yaptık <strong>ve</strong> bunun sonucunda,<br />

sadece bir rakam <strong>ve</strong>receğim sizlere, 2010 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne<br />

470 kilometre kanal güzergâhında çalışma imkânı <strong>ve</strong>rdik. Eğer Tarım Reformu Genel<br />

Müdürlüğü olarak sahada çalışmasaydık, Devlet Su İşleri bu sahayı kamulaştırmayla<br />

geçseydi, 101 trilyon lira para ödeyecekti eski parayla. Ancak biz arazi toplulaştırma<br />

tekniğini kullanarak, vatandaşın yıllık üretim sezonundaki zarar ziyanını karşıladık,<br />

ödediğimiz zarar ziyan bedeli 2.1 trilyon <strong>ve</strong> devleti kurtardığımız kamulaştırma bedeli 101<br />

trilyon. Sadece bu rakam size yeter. Dolayısıyla burada öncelikle arazi toplulaştırmasının<br />

kamu yatırımlarının, DSİ sulama yatırımlarının hızlandırılması, önünün açılması söz<br />

konusuydu.<br />

Köylerde tabii meslektaşlarımızın girememesi <strong>ve</strong>ya bir iletişim problemi yaşanması<br />

doğrudur. Bu aynı zamanda bizim kendi sorunumuz, bir iletişim sorunu. Bölgenin kendine<br />

has yapısı var, özellikleri var. Ama yine o noktada da firmalarımızın büyük çoğunluğu ya<br />

bu bölgenin insanı <strong>ve</strong>ya o bölgede çalışan insanları, taşeron kullanarak <strong>ve</strong> diğer hizmetlere<br />

de ortak yaparak bu sorunu da aşmaya çalışıyor. Bu noktada önemli mesafeler aldığımızı<br />

düşünüyorum.<br />

162<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Onun dışında, bir de bir arkadaşımız güzel bir soru sordu; iki <strong>Kadastro</strong> yenilemesi yapılıyor,<br />

ama birkaç yıl sonra aynı yerde Tarım Reformu Genel Müdürlüğü toplulaştırma yapıyor.<br />

Bu sefer aynı yerde aynı <strong>ve</strong>rileri tekrar tekrar kullanmak söz konusu” <strong>ve</strong> burada kaynak<br />

israfından bahsediyor, doğrudur. Aynı olay bugün Devlet Su İşleri sulama alanlarında da<br />

vardır, il özel idarede de. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, bugüne kadar gittiği yerde<br />

bir hâlihazır almıştır, Tarım Reformu gitmiş bir daha almıştır. Dolayısıyla bundan sonra<br />

Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğüyle ortak bir mutabakatımız var, kadastro yenilemesi olan<br />

yerlerde Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü girmiyor <strong>ve</strong> oraya arazi toplulaştırması olarak<br />

bizler giriyoruz. Nitekim arazi toplulaştırması da aynı zamanda bir kadastro yenilemesi<br />

faaliyeti, ama bundan sonraki özellikle planlama sürecinde yapacağımız çalışmalarda<br />

bunu daha dikkatli ele alacağız.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

ATİLLA AYDIN- Teşekkür ederim.<br />

“Yapılan işin kalitesi önemli değil mi” diye sordu Hüseyin arkadaşımız, “Hizmetini<br />

düzgün yapmayan firmalar eksi puan alamaz mı” dedi. Buna benzer bir puanlama<br />

sistemi 1980’lerin sonunda bu Uygun Bedel Tebliği dönemlerinde firmalara bir sicil<br />

puanı <strong>ve</strong>riliyordu. Yani yaptığı işlerden dolayı bölge <strong>ve</strong> Genel Müdürlükten bir sicil<br />

puanı <strong>ve</strong>riliyordu, o da ihaleler süreçlerinde dikkate alınıyordu. Ama son yıllarda böyle<br />

bir değerlendirme yapılmıyor. Firmaların işlerinin kalitesi, bitirdiği işte açılan dava<br />

sayısı, itiraz sayısı da bir ölçektir. Ancak burada sorumlu yalnız firma değil; teknisyenin<br />

eksiğinden <strong>ve</strong>ya kontrolün eksiğinden kaynaklanan dava konusu işler de olacağı için,<br />

objektif bir <strong>ve</strong>riyi yakalamak çok kolay değil diye düşünüyorum.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Sayın Başkan; buyurun.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Hemen şunu söyleyeyim: Sayın Genel Müdür Yardımcısı beni<br />

yanlış anladı. Ben toplulaştırma ihalelerinin yüzde 60’ı demedim, yüzde 70’i demedim,<br />

toplulaştırma mühendislik hizmeti dedim. Zaten sorun orada, mühendislik hizmetlerini<br />

yapım içine koyarsanız yok oluyor. Dolayısıyla toplulaştırma mühendislik hizmetlerinin<br />

ayrı yapılması gerekiyor. Toplulaştırma mühendislik hizmetlerinin yüzde 80’i harita <strong>ve</strong><br />

kadastro mühendislik hizmetidir, onu demeye çalıştım.<br />

Toplulaştırma, aynı zamanda yenileme yerine geçer mi; hayır geçmez, onu da çok net<br />

söylemek gerekiyor. Kesinlikle yenileme yapıldıktan sonra, mülkiyet netleştikten sonra<br />

toplulaştırmaya geçilmelidir. Toplulaştırmayla birlikte yenileme yapılamaz, burada bunu<br />

net söylemek istiyorum.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

163


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bir diğer konu; şöyle bir şey olamaz: “Devlet kâr etti” mantığı yok, devlet ticari şirket<br />

değil. Eğer siz vatandaşın arazisinden geçecekseniz, kamulaştırmanız gerekiyorsa<br />

kamulaştıracaksınız, böyle şey yok. Yani devlet açıkgözlülük yapıp, “Burada kamulaştırma<br />

yapmayıp, toplulaştırmayla burada yüzde 10 pay alıp, kamu payından bunu geçirelim”<br />

mantığı, biz mühendis odası olarak bunu doğru görmüyoruz. Gerekiyorsa toplulaştırma<br />

anlamında, o anlamda kamulaştırma yapar, Devlet Su İşleri kamulaştırma bedelini öder,<br />

çünkü o suyu yarın parayla satacak orada, bedava mı <strong>ve</strong>riyor Vatandaşın sahasını yüzde<br />

10’la kurtaracak, kamulaştırma yapmayacak.<br />

Tabii ki toplulaştırma projelerine şu anlamda bakmak gerekiyor: Blok planların<br />

hazırlanmasında bu çok önemli, yani DSİ’nin oluşturacağı sulama hatlarının blok<br />

planlarından geçmesi çok anlamlı, buna katılıyoruz. Ama bu sadece kamulaştırmak<br />

kurtulmak için yapılıyorsa, bence devletin burada yanlışı var, kusura bakmasın. Vatandaşın<br />

arazisinde gerekirse kamulaştırılacak, kamulaştırma bedelini ödeyecek, çünkü yarın o su<br />

ücretini vatandaştan yine alıyor.<br />

Zaten Genel Müdür, bu etüt çalışmalarının çok hızlı yapıldığını söyledi, haklılar. Ben,<br />

Diyarbakır’daki köye giriş noktasında bizim meslektaşlarımız harita yapım çalışmasına<br />

giremiyorlar, öyle bir sıkıntı var dedim. Ama şunda hemfikiriz: Sayın Gürsel Bey,<br />

Genel Müdürün bu konudaki yaklaşımı iyi, şunu söylüyorlar: “Bir araya gelip, oturup<br />

konuşmak gerekiyor, tartışmak gerekiyor, çünkü önümüzde 14 milyon hektarlık bir<br />

alanın toplulaştırma hizmetleri yapılacak.” Bununla birlikte Türkiye’nin kadastrosunun<br />

2/3’ünün yenileme çalışması var, mutlaka bu çalışmalar paralel gitmeli. Tabii ki sulama<br />

mutlaka biliyorsunuz kuru tarımdan sulu tarıma geçişte 1’e 6’lık bir oran var ürün<br />

bakımından, mutlaka o DSİ’nin önü kesilmemeli, buna da katılıyoruz. Bu projeleri<br />

birlikte yürütmenin doğruluğu konusunda biz de hemfikiriz <strong>ve</strong> Oda olarak da gerek Tarım<br />

Reformu Genel Müdürlüğü gerek Tapu <strong>Kadastro</strong> Genel Müdürlüğü gerek Devlet Su İşleri<br />

Genel Müdürlüğüyle bu konuda bir çalıştay yapma noktasında ev sahipliği yapmaya<br />

hazırız, yapmalıyız da diye düşünüyorum, mühendislik projelerinin açılmasında bu adımı<br />

atmalıyız.<br />

Ufuk Beyin sorduğu soru şuydu: “Kamu İhale Yasasında mesleki denetim belgeleri<br />

ne olacak” dedi. Tabii temel felsefe şu: Eğer Kamu İhale Yasası, 2000’li yıllarda hep<br />

söyleriz, hep eleştirirler, “Niye neoliberal politika diyorsunuz” diye.<br />

Arkadaşlar; Kamu İhale Yasasının bu ülkeye giriş nedeni, kamu ihalelerinin uluslararası<br />

tekellere, şirketlere açılmasıdır <strong>ve</strong> Kamu İhale Yasasının felsefesinde müelliflik yoktur,<br />

tekel büyük şirketler vardır <strong>ve</strong> mühendisler orada ücretlidir, onun mücadelesi <strong>ve</strong>riliyor.<br />

O nedenle büyük sıkıntılar yaşanıyor. Siz eğer mühendislerin müelliflik hakkını yok<br />

edecekseniz, işte Kamu İhale Yasası tam da bunu söylüyor; gerek mühendisler gerek<br />

mimarların müelliflik hakları burada yok, “Ücretli çalış” diyor, devasa şirketler... Bunu<br />

Bakan direkt bize söyledi arkadaşlar. Hatırlayın eczacıları, son olarak bunu söyleyeyim.<br />

Eczacıların da o büyük marketler zincirinde müelliflik hakları alınarak orada ücretli<br />

çalışmaları yönünde kanun düzenlemesi yapılmaya kalkışıldı. Türkiye’de 27 bin eczacı<br />

var, Kızılay’da 30 bin kişi yürüdüler. Ama Türkiye’de 400 bin mühendis var, mühendislerin<br />

164<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

müelliflik hakları alınırken, TMMOB alanlarda miting çağrısı yapılırken kimse gelmiyor.<br />

O zaman da müelliflik haklarımız böyle yasayla tıkır tıkır alınıyor.<br />

Teşekkür ederim.<br />

METİN TÜRKER- Değerli arkadaşlar; GAP Eylem Planı kapsamında GAP sulama<br />

projelerinin tamamlanması için 13 katrilyonluk bir bedele ihtiyaç var, eski rakamlarla<br />

konuşuyorum <strong>ve</strong> işin içerisinde olan biri olarak söylüyorum. Burada yüzde 40 yatırım<br />

tasarrufu demek, arazi toplulaştırmasının orada çalışmasıyla birlikte 13 katrilyonluk<br />

yatırımın 8.5 katrilyona düşmesi demektir. Bu Türk vatandaşının <strong>ve</strong>rgileriyle <strong>ve</strong>rdiği<br />

paralardan sağlanan bir tasarruftur, bu bir.<br />

İkincisi, bu alandaki kamulaştırma miktarı da 3.6 katrilyonluk bir kamulaştırmaya<br />

karşılık gelmektedir. Nitekim arazi toplulaştırması, kamulaştırılacaksa kamulaştıralım,<br />

ama bakın, bu parçalı, dağınık, bozuk şekilli arazilerle Türk tarımı hiçbir yere gidemez.<br />

Dolayısıyla buna mecburuz. Bunu yaparken hem yatırım tasarrufunu sağlayacak, her<br />

parseli sulama kanalına ulaştıracağız, her parselin yolu olacak <strong>ve</strong> her parsel düzgün şekilli<br />

yakıt tüketiminden tutun, girdi tasarrufuna kadar, gelir artışına kadar her türlü teknolojiyi<br />

sağlayacak bir pozisyona gelecek.<br />

Bunu yaparken de kamu yatırımlarının hızlandırılması noktasındaki gücünü de<br />

kullanacağız. Bunu sadece biz kullanmıyoruz. Bugün Almanlar bunu sadece <strong>ve</strong> sadece bu<br />

kamulaştırma amaçlı gibi görünüyor, ama onlardaki sistem çok daha gelişmiş durumda,<br />

önceden rezerv arazi edinimi dahi işin içerisinde var. Ama toplulaştırma olmadığı zaman<br />

düşündüğünüz hatlar dosdoğru geçildiği için, bazı parsellerin ortasından, bazı parsellerin<br />

sağından solundan, dolayısıyla eski yapı aynen duracak <strong>ve</strong> tam tersine, bu olumsuz yapı<br />

daha da artmış olacak. O nedenle kırsal alan düzenlemesi kavramı kapsamında arazi<br />

toplulaştırmasının yapılması kaçınılmaz bir zaruret.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Ben de sizlere, salondaki katılan, katkı koyan <strong>ve</strong> konuşmacı<br />

arkadaşlarımın hepsine teşekkür ediyorum <strong>ve</strong> <strong>oturumu</strong> kapatıyorum.<br />

İyi günler.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

165


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

166<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

PANEL<br />

ABD-AB VE AVRASYA KISKACINDA TÜRKİYE’NİN<br />

“DEĞERLER EKSENİ”NİN DÖNÜŞÜMÜ<br />

Oturum Başkanı : Mehmet SOĞANCI<br />

(TMMOB Başkanı)<br />

21 Nisan 2011<br />

KONUKLAR:<br />

Prof. Dr. Korkut BORATAV<br />

Ahmet ABAKAY (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı)<br />

Prof. Dr. Nurşen MAZICI<br />

Oğuzhan MÜFTÜOĞLU<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

167


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

168<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

SUNUCU- Sayın konuklar; “ABD-AB <strong>ve</strong> Avrasya Kıskacında Türkiye’nin ‘Değerler<br />

Ekseni’nde Dönüşümü” konulu paneli yönetmek üzere Türk Mühendis Mimar Odaları<br />

Birliği Başkanı Sayın Mehmet Soğancı’yı da<strong>ve</strong>t ediyorum. Ayrıca panelistler; Prof.<br />

Dr. Sayın Korkut Boratav, Prof. Dr. Sayın Nurşen Mazıcı, Çağdaş Gazeteciler Derneği<br />

Başkanı Sayın Ahmet Abakay <strong>ve</strong> Oğuzhan Müftüoğlu’nu sahneye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI (Mehmet Soğancı)- İyi günler. Hepinizi öncelikle şahsım adına<br />

<strong>ve</strong> burada konuşma yapacak her biri çok değerli konuşmacılar adına sevgiyle, saygıyla,<br />

dostlukla selamlıyorum.<br />

Kendi adıma Oda Yönetimine <strong>ve</strong> bu etkinliğin Düzenleme Kuruluna, böylesi bir toplantıyı<br />

yönetme görevi <strong>ve</strong>rdikleri için de öncelikle çok teşekkür ederim.<br />

Bugün burada her biri çok değerli konuşmacılarla Türkiye’yi <strong>ve</strong> dönüşümü konuşacağız.<br />

Kurultay başlığımız da “Yeniden İnsan İçin.” Yeniden insan için Türkiye’deki dönüşüm<br />

<strong>ve</strong> değişim hangi boyutlarda, her biri çok değerli konuşmacılar görüşlerini sizlerle<br />

paylaşacaklar.<br />

Çok fazla zaman almamak için, özgeçmişleri okumadan çok kısaca tanıtmak istiyorum<br />

konuşmacıları. Hemen sağımda Sayın Hocam Prof. Dr. Korkut Boratav var. Ben kendisini<br />

çocukluğumda beri okurum, Hocamızın yüreğine <strong>ve</strong> beynine çok sağlıklar diliyorum.<br />

Aşağı yukarı 30 yıldır yazılarını takip eden bir kişi olarak da Türkiye’nin iktisat<br />

alanında, onun siyaseti anlamında <strong>ve</strong> Türkiye’yi tanımamıza, anlamamıza yönelik olarak<br />

yazdıkları yazılar, bugün itibariyle de Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin rehberi<br />

rolündedir. Bunu her zaman kendisine de çok söyledim, dışarıda da söylüyorum. Bazen<br />

örgütümüzü sıkıştırıyorlar, “Arkanızdaki güçler kimdir” diye. Söylüyorum kongrelerde,<br />

kurultaylarda, yaptığımız etkinliklerin sonuç bildirgesi, TMMOB’nin yol haritasını çizen<br />

diyorum. Çok da sıkıştığımız zaman Hocamızın adını <strong>ve</strong>riyoruz, kötü yola -kötü yolsa<br />

adı- bizi düşürenlerden birisidir diyoruz. Hocam, size çok teşekkür ediyorum.<br />

Hemen solumda Ahmet Abakay arkadaşım, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı aynı<br />

zamanda. Bugünlerde karanlığın <strong>ve</strong> taassubun altında çok uzun bir süredir -içeride<br />

olan gazeteci sayısı yüzü geçti belki- onurlu gazetecilerin, kalemi dik tutanların sesini<br />

çıkarmaya çalışan, bunun için de çaba harcayan bir Dernek Başkanımız. Dernek<br />

Başkanlığından daha öte, tabii kendisinin yurtse<strong>ve</strong>r, demokrat bir gazeteci olma kimliği<br />

bence daha önemli. Ahmet arkadaşım da hoş geldi.<br />

Onun solunda Oğuz Ağabey var. Kendisi benim ağabeyim, çok uzun süredir tanıdığım<br />

bir kimse. Türkiye’nin 12 Eylül karanlığındaki Büyük Devrimci Yol Davasının bir nolu<br />

sanığı, Birgün Gazetesi kurucusu, ÖDP kurucusu <strong>ve</strong> son günlerde entelektüel tartışma<br />

ortamında ilgi duyan “Bir Bitmeyen Yolculuk; Söyleşi” kitabının da söyleşi yapılanı,<br />

Adnan’ın yaptığı söyleşi kitabı.<br />

En sonda da çok değerli bilim insanı, siyaset bilimci Prof. Dr. Nurşen Mazıcı bulunuyor.<br />

Kendisi İletişim Fakültesi öncelikle, sonrasında Selçuk Üni<strong>ve</strong>rsitesi Mühendislik<br />

Mimarlık Fakültesi lisans eğitimi, sizden birisi, meslektaşınız, ama kendisinin bu<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

169


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

mesleğini yaptığını sanmıyorum. Siyaset biliminde mastır <strong>ve</strong> doktora, Londra’da<br />

tez çalışmaları, Amerika’daki çalışmalarıyla profesör oldu. Ama kendisini bu çeşitli<br />

televizyon kanallarındaki konuşmalarıyla da yakından tanıyoruz. Siz de hoş geldiniz.<br />

Değerli arkadaşlar; bu kısa tanıtmadan sonra -özgeçmişler kitapta yer alacak, onun<br />

için kısaca geçtik- ben buradaki sıraya göre konuşmacılara söz <strong>ve</strong>receğim. 20’şer dakika<br />

civarında görüşlerini paylaşacaklar. 20. dakikada sadece “Süre bitti” diye bir ikazım<br />

olacak. Bu ilk turlar bittikten sonra, salondaki siz katılımcılara 5. konuşmacı olarak soru<br />

sorma noktasında söz <strong>ve</strong>receğiz. Daha sonra 5’er dakikada da toparlamaya çalışacağım.<br />

Diliyorum hayatınızda anlamlı olabilecek bir iki saati hep birlikte geçirmiş oluruz.<br />

Diliyorum bu <strong>oturumu</strong>n sonunda da aklımızda, zihnimizde “Değişen <strong>ve</strong> dönüşen Türkiye<br />

ne durumdadır” sorusunun bazı ipuçları, yanıtları da alınmış olur.<br />

Hocam, ilk söz sizin; buyurun.<br />

Prof. Dr. KORKUT BORATAV- Sayın Başkan; teşekkür ederim.<br />

Şöyle bir ana tema söz konusu: “Türkiye’nin Değerler Ekseninin Dönüşümü.” Her ne<br />

kadar alt <strong>ve</strong>ya üst başlığında “Avrupa Birliği, ABD, Avrasya” ifadeleri varsa da ona belki<br />

konuşmamın sonunda kısaca bir iki değinme yapacağım. Ben daha çok “Türkiye’yi hangi<br />

sınıflar yönetiyor” sorusunun acaba değişip değişmediğini tartışmaya çalışacağım. İki<br />

yönden önem taşıdığını düşünüyorum; birincisi şu: Neoliberal denilen dönemde, yani 30<br />

yılı aşkın bir dönemde bir dönüşüm olmuş mudur, yani Türkiye’nin sınıf dengelerinde bir<br />

dönüşüm olmuş mudur İkincisi ise, son dönem olarak nitelendireceğimiz AKP iktidarı<br />

yıllarında bir değişim olmuş mudur<br />

Başlangıcı çok kısa değinip geçeceğim. Türkiye toplumunun esas olarak Cumhuriyet<br />

tarihinin büyük ölçüde siyasi iktidarın adım adım Türkiye’nin ekonomiye egemen olan<br />

sınıfları tarafından fethedilme süreci olduğunu düşünüyorum. Bu çeşitli aşamalardan<br />

geçmiş <strong>ve</strong> fetih süreci bana göre 80 sonrasında aşağı yukarı tamamlanmıştır.<br />

Neoliberal denilen dönemi tercüme etme ihtiyacı duyanlardan biriyim. Benim<br />

değerlendirmeme göre işin esası, sermayenin sadece Türkiye değil, dünya çapında,<br />

sadece çevre ekonomilerinde, yani yoksul, azgelişmiş toplumlarda değil, aynı zamanda<br />

metropol ekonomilerinde de sermayenin emeğe karşı kapsamlı bir saldırısı olduğunu<br />

düşünüyorum. Bu kapsamlı saldırıyı sınır taşımayan, tam tahakkümü hedefleyen bir<br />

saldırı olarak düşünüyorum.<br />

80 öncesinde elbette sınıf iktidarı vardı, ama sınıf iktidarı, çeşitli nesnel zorlamaların<br />

sonunda Türkiye’nin emekçi sınıf <strong>ve</strong> katmanlarına karşı belli düzenlemeler içinde<br />

paylaşma süreci içindeydi. Paylaşmayı çok ihtiyatla konuşuyorum, fakat en azından<br />

bölüşüm ilişkileri, bizim literatürümüzde bazen “Sosyal devlet” denilen, bazı boyutlarıyla<br />

“Popülizm” denilen, emekçi sınıfların taleplerini <strong>ve</strong> gereksinimlerini <strong>ve</strong> özlemlerini,<br />

bölüşümden aldıkları payları dengede tutacak özellikler taşıyordu. İşte bu özelliklerin<br />

Türkiye’ye özgü değil, tüm dünyaya özgü bir büyük dönüşümle adım adım aşındığını<br />

görüyoruz.<br />

170<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Ben bu aşınma sürecinin 80’de başladığını, bu konuda özellikle Türkiye’nin sol<br />

çevrelerinde geniş bir fikir birliği olduğunu tahmin ediyorum. Bazı iddiaların aksine, 12<br />

Eylül rejimi sadece demokrasiye, insan haklarına <strong>ve</strong> siyasi haklara yapılan bir saldırı<br />

değildir, arkasında çok kapsamlı, bilinçli, bölüşüm ilişkilerinde sermayenin ön plana<br />

çıkmasını hedefleyen dönüşüm vardır.<br />

Bu dönüşümün birkaç aşamadan geçtiğini düşünüyorum. Emeğin kazanımlarına indirilen<br />

en sert darbe ilk 8 yılda, yani 12 Eylül askeri rejiminin de katkısıyla 80-88 yılları içinde<br />

oldu. Parlamenter rejime dönüş, bu operasyona kısıtlar getirdi <strong>ve</strong> Türkiye’nin tabanından,<br />

emekçi sınıflardan başlayan bir direnme <strong>ve</strong> âdeta bir anlamda bir karşı saldırının kısmi<br />

başarılar kazandığı bir ikinci dönem geldi. Bunu 89’u izleyen 3-4 yılda kesinlikle, ama<br />

belli ölçülerde 1997’ye kadar gelen dönemde de gözlüyoruz. Yani âdeta emeğe karşı<br />

girişilen büyük saldırının kısmen rövanşı alındı. Önce tabandan gelen dalga dalga<br />

direnmeler, bunun ekonomik mücadele alanına taşınması, kitle mücadeleleriyle, daha<br />

sonra da 90’lı yılların hemen hemen büyük bir bölümünü oluşturan siyasi istikrarsızlık<br />

ortamının emeğin kazanımlarının aşınıp gitmesini önleyen mekanizmalar taşıdığını da<br />

görüyoruz.<br />

98 yılına gelindiğinde, Türkiye’nin egemen sınıflarında bir özlem, bir beklenti oluştu;<br />

“Bu iş böyle devam edemez.” Yani 80’de başlayan o büyük dönüşümün kalıcı olması<br />

gerekiyordu. “Anayasa değiştirildi, sosyal mevzuatta değişiklikler oldu, kurumsal<br />

değişmeler oldu, ama yine eski hale mi dönüyoruz Bu işin çözülmesi lazım” diye<br />

burjuvazinin egemen öğelerinden, etkili çevrelerinden gelen talep siyasi iktidara da<br />

taşındı <strong>ve</strong> kestirme yol, Türkiye’yi kalıcı bir şekilde IMF <strong>ve</strong> Dünya Bankasının gözetimi<br />

altına sokmakta bulundu. 1998’li yılları izleyen 10 yıl, 2008’in Mayıs ayına kadar<br />

-konuyla ilgilenmeyen arkadaşlarımız çok fazla bunu bilmiyor olabilirler- kesintisiz<br />

IMF programları egemen olmuştur. 98’in Haziranında başlamıştır, 2008’in Mayısında<br />

bitmiştir. Son anlaşmayı da AKP iktidarı yapmıştır.<br />

Bu dönemin ana sloganı şuydu: “Devlet, ekonomiden elini çeksin, yani ekonomi, esas<br />

olarak piyasaların çözeceği bir alandır.” Bunların kastettiği aslında ekonomi değildir,<br />

bölüşümdür, yani devletin bölüşüm süreçlerini düzeltecek müdahalelerle, popülizm<br />

denilen o bozuk ilişkileri külliyen <strong>ve</strong> kalıcı bir şekilde tasfiye etmesi istendi. “Piyasaya<br />

teslim edilince bölüşüm, bölüşümden nemalanmayan, dışta kalan, çaresiz kalan çevreler<br />

ne olacak” sorusunu da Dünya Bankasının yeni yeni geliştirmeye başladığı yoksullukla<br />

mücadele programları, yani önce yoksullaştırıyor, sonra da çeşitli mekanizmalarla,<br />

“Garibanları da gözetelim” mekanizmasıyla marjinalleri, sistem dışı kalanları, çaresiz<br />

kalanları da gözetme <strong>ve</strong> yardım etme programlarıyla hallediyor meseleyi, halletmeyi<br />

bekliyor. Yani devletin temel işlevleri de böylece elini çekmekten ibaret oluyor.<br />

Bu dönemin ikiye ayrıldığını söyleyebiliyoruz. Birincisi, buna İkinci Ecevit dönemi<br />

diyelim, çünkü Ecevit’in birinci döneminden radikal bir farklılık taşır. İlk dönemdeki<br />

Ecevit’le ikinci dönemdeki Ecevit, âdeta birbirinin bir ayna karşıtı denilebilecek kadar<br />

karşıttır. İlk Ecevit dönemi, 2001 krizinin de katkısıyla bölüşüm ilişkilerinde önemli bir<br />

emek karşıtı dönüşüm yarattı. Kriz de Dünya Bankasından ithal edilen Kemal Derviş<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

171


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

tarafından yönetildi, o reçetelere uygun olarak yönetildi <strong>ve</strong> 90’lı yıllarda emeğin tekrar<br />

elde ettiği kazanımların büyük bir bölümü kriz nedeniyle ortadan kalktı.<br />

İkinci dönemi de AKP devralıyor. Ben burada AKP ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum:<br />

AKP iktidarının hangi sınıfları temsil ettiği konusunda salonda yanılgılar var mı, yok mu,<br />

bilmiyorum, ama bu Odanız, bir geniş meslek tabanını oluşturduğu için her görüşten<br />

insanın olduğunu biliyorum, normal karşılıyorum. Dolayısıyla örneğin AKP’nin esas<br />

olarak bir emekçiler partisi olduğunu düşünen mensuplar, üyeler, salonda arkadaşlarımız<br />

da olabilir. “Nereden bu kanaat oluşuyor” derseniz, bu türden bir kavram <strong>ve</strong> yanılgının<br />

çok eskilere kadar, yani Türkiye düşünce tarihinde eskilere de gittiğini biliyoruz.<br />

Eskiler dediğim, en azından daha eskilerde de bulabiliriz, ama mesela İdris Küçükömer<br />

dostumuzun –toprağı bol olsun- ortaya attığı “CHP sağ, Demokrat Parti sol bir partidir”<br />

savının bugüne taşınmış biçimi olarak düşünebiliriz. Seçmen tabanı emekçilerden olan<br />

bir partinin esas olarak solcu olduğu algılamasına dayanır bu.<br />

Hemen şunu söyleyelim: Doğrudur, kendisini programında <strong>ve</strong> resmi söyleminde solda<br />

ilan eden büyük merkez partisi CHP’ye kıyasla seçmen tabanının 2002’den bu yana<br />

daha çok emekçi kitlelerden oluştuğunu biliyoruz. Ama bu her zaman böyle değildi, yani<br />

aynı bağlantıyı Adalet Partisi-CHP geçmişine <strong>ve</strong>ya CHP’nin daha sonraki yeni türleri<br />

olan SHP, DSP uzantılarını alırsak görüyoruz ki, çok partili Cumhuriyet tarihinin belli<br />

dönemeçlerinde bu partiler, orta sol partiler, orta sağ partilere göre daha geniş emekçi<br />

tabanlarına ulaşabildiği, seçimlerde birinci parti konumuna geldiği, birinci parti olmak için<br />

hem sandık gözlemleri hem de basit bir aritmetik hesabıyla emekçi tabanına dayanmadan<br />

birinci parti olunamayacağı olgusuna da dayanırsak, bunun daima böyle olmadığını da<br />

biliyoruz.<br />

Ancak AKP’nin bu kazandığı özelliğin 3 tane kolaylaştırıcı öğesi var. Bunların bir<br />

kısmına zaten değindim. DSP sağa kaymış <strong>ve</strong> CHP de onu izlemiştir. Bu sözünü ettiğim<br />

98’den sonraki dönüşümlerde <strong>ve</strong> 2001 krizinin yönetilmesinde <strong>ve</strong> o krize karşı mücadele<br />

edilmesinde kesinlikle DSP, dolayısıyla Ecevit iktidarı, emeğin ağır maliyetler ödediği<br />

bir krizi yönetmiş; diğer parti de halkın özlemlerine, halk muhalefetinin sözcüsü olma<br />

fırsatını reddetmiştir, sadece fırsatçı motivasyonları bile reddetmiştir. Birincisi o.<br />

İkincisini iyi biliyorsunuz, 12 Eylül solu tasfiye etti. Dolayısıyla sol akımların, sosyalist<br />

sol akımlarının emekçi sınıflarla bağlantılarını kesmek <strong>ve</strong> yok etmek, fiziki tasfiye <strong>ve</strong><br />

siyasi baskı <strong>ve</strong> fikir alanındaki süreçleriyle, bunun da mirasını hatırlayalım.<br />

Üçüncüsü, bu parti, kitle tabanının oluşmasında emekçilerin sınıfsal özlem <strong>ve</strong><br />

programlarını, potansiyel programlarını değil, tarikat <strong>ve</strong> cemaat örgütlenmelerini büyük<br />

ölçüde kullanmıştır. Bu nedenle benim kendi değerlendirmem, halk sınıflarının sol ile,<br />

sosyalist <strong>ve</strong> diğer solla, yani sosyalist <strong>ve</strong>ya sosyal demokrat solla yeniden kavuşabilmesinin<br />

vazgeçilmez bir önkoşulu, bu tarikat-cemaat örgütlenmesinin gücünün ortadan kaldırılması<br />

diye düşünüyorum. Bu nedenle de laikliğin büyük önemini vurgulamak istiyorum.<br />

Bu eski teze, yani “Madem ki halk sınıfları destekliyor, o halde doğal olarak solcudur”<br />

savına bir de yeni eklentiler yapıldı; bir çevre <strong>ve</strong> merkez analizi getirildi. Bunu başka<br />

172<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

türlü de çevirebilirsiniz, Anadolu burjuvazisiyle İstanbul burjuvazisi de diyebilirsiniz,<br />

ama bu terim bu teoriyi geliştirenlere çok sıcak da gelmiyor. Bir burjuvazi lafı der demez<br />

karşıtı olan sınıfları da düşünmeniz lazım. Burjuvaziyi emekçi sınıf, işçi sınıfı olmadan<br />

düşünmek mümkün mü Demek ki burjuvazinin hegemonyasını itiraf edip, işçi sınıfıyla<br />

nesnel çatışmaları da kabul ediyorsunuz. Onun için bunu da çeviriyorlar; bir yanda elitler,<br />

yani eski elitler, öte yanda halk diye gevşek bir terim getiriyorlar. Bunun kabul edilebilir<br />

bir görüş olduğunu düşünmüyorum.<br />

Nedir Herhangi bir siyasi partinin iktidardayken özellikle, muhalefetteyken de<br />

tartışabiliriz, ama iktidardayken şunu söylemek lazım: En geniş anlamıyla sermaye <strong>ve</strong><br />

emeğin genel çıkarları vardır. Bu genel çıkarlar, bu iki temel sınıfın karşıtlığını oluştura<br />

çıkar farklılıklarıdır, yani birinin çıkarıyla öbürünün çatıştığı haller vardır, normal hal<br />

budur. Böyle bir durumda eğer sistematik olarak herhangi bir parti, özellikle siyasi iktidar,<br />

bu karşıt konumlarda emekten yana pozisyon almıyorsa, yani sermayeye maliyetler<br />

yükleyecek, <strong>ve</strong>rgileyecek, sermayenin elinden pozisyon avantajlarını tasfiye edecek,<br />

aşındıracak konumlara yönelmiyorsa, temel sınıf pozisyonu belli olmuş demektir.<br />

Bunun çeşitli kanıtlarını oluşturmak, dikkatinize sunmak mümkündür, ama önemli bir<br />

gösterge, doğrudan doğruya bölüşüm ilişkilerine yansımasıdır. AKP’nin yönetimde<br />

olduğu 2003 <strong>ve</strong> canlanma konjonktürü olan 2007 yılını alın istiyorsanız, istiyorsanız<br />

krizin Türkiye’yi etkilediği 2 yılı da alın, şunu görüyorsunuz: Geçmişte hiçbir dönemde<br />

gerçekleşmeyen bir olgu; bu dönemde bir kriz, genel olarak bölüşüm ilişkilerini emeğin<br />

aleyhine dönüştürür. Bu aşağı yukarı istisnası hemen hemen olmayan bir kuraldır, çünkü<br />

kriz ortamında emek çaresiz kalır. Emek kaskatıdır, çünkü fiziki varlığıyla emek denilen<br />

öğe aynılaşmıştır, özdeştir. Buna mukabil sermaye, hele ki büyüdükçe <strong>ve</strong> güçlendikçe<br />

sermayedardan bağımsız hareket edebilir; sermaye kaçabilir, kayabilir. Mesela emeğe<br />

ayırabileceği fonların değişken sermayeyi tutup finans sektörüne kaydırabilir, Türkiye’den<br />

dışarı kaçabilir <strong>ve</strong>ya dışarıdan Türkiye’ye gelebilir. Sermaye bu esnekliği yüzünden<br />

krizlerden maliyet ödemeden, daha doğrusu en az maliyet ödeyerek, göreli olarak da<br />

kazançlı çıkarak atlatır.<br />

Kriz sonrasında ise bu bozulma zaman içinde telafi edilir. Bizim geçmiş krizlerimizde de<br />

bu böyle olmuştur, farklı gecikmeler ile. Bu son kriz istisnadır, AKP’nin yönettiği döneme<br />

denk gelmiştir <strong>ve</strong> 2001 krizinde emeğin göreli durumundaki bozulma düzelmemiş, daha da<br />

ağırlaşarak devam etmiştir. Bunun tartışma olursa <strong>ve</strong>ya vaktim olursa, nicel göstergelerini<br />

sizinle paylaşabilirim. Reel ücretleri mutlak düzey alarak alınız, kriz öncesiyle AKP’li<br />

yılları, 2007’yi <strong>ve</strong>ya 2009’u alın, ücretlerin seyrini emek <strong>ve</strong>rimliliğiyle mukayese edin,<br />

kalabalık emekçi sınıfların yığıldığı bir diğer alan olan tarıma bakın, tarımda çiftçinin<br />

eline geçen fiyatla çiftçinin ödediği fiyatlar arasındaki makası mukayese edin, tarımı,<br />

ticaret hadlerini mukayese edin, işsizlik göstergelerini dar <strong>ve</strong> geniş anlamda mukayese<br />

edin, göreceksiniz ki emeğin göreli durumu 2001 krizi sonrasında kalkınma, ekonomik<br />

canlanmaya rağmen düzelmemiş, bozulmuştur.<br />

Buna mukabil, emekle sermaye karşıtlığının söz konusu olmadığı alanlarda, bir parlamenter<br />

rejimin iktidar partisi olduğu için, kolay yollara giderek kaynak dağıtma mekanizmalarını<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

173


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

kullanmıştır. Ama sadece <strong>ve</strong> özellikle onlara bakarak hüküm <strong>ve</strong>remeyiz, çünkü bu<br />

<strong>oturumu</strong>n ana başlığına böylece gelmiş oluyorum. Değerle ekseninin dönüşümünde<br />

bu dönüşümün en belirleyici öğelerinden biri, Türkiye Cumhuriyetinin bazı bakımdan<br />

Cumhuriyetin başından itibaren, bazı bakımlardan çok partili rejime geçişten, yani 46-<br />

50’den sonra, fakat en belirleyici şekilde 1960’la 80 arasında oluşmuş <strong>ve</strong> kök salmış<br />

olan sosyal devlet kazanımlarının büyük ölçüde tasfiyeye uğradığı bir dönemeç olduğunu<br />

görüyoruz. Eksen kaymasının ana özelliklerinin de bu olduğunu düşünüyorum.<br />

Burada şunu da ekleyerek son cümlelerimi söyleyeyim Başkan: Burjuvazinin iktidarı bana<br />

göre açık <strong>ve</strong> seçiktir, ama her iktidar partisi <strong>ve</strong> akımının kendine özgü programı da vardır.<br />

Genel olarak burjuvazinin programı uygulanıyorsa sınıf iktidarı söz konusudur, ama o<br />

özel programın kendine özgü mekanizmaları vardır. Bu AKP döneminin daha önce Turgut<br />

Özal’dan devraldığı büyük beceriler <strong>ve</strong> marifetler vardır ki, genel olarak burjuvazinin<br />

çıkarlarını gözetmenin dışında, özel olarak yarenler takımını da gözetmenin ustalıklarını<br />

geliştirmişlerdir bu iki siyasi akım, Turgut Özal <strong>ve</strong> şimdi de Tayyip Erdoğan’ın temsil<br />

ettiği siyasi akım. Yani sermayenin çıkarları geneldir, oradan ödün <strong>ve</strong>rilmez. O model<br />

esas olarak dış dünya, yani uluslararası sermayenin üst organları tarafından denetleniyor<br />

<strong>ve</strong> uygulanıyor. Ama onun altındaki mekanizmalarda yarenleri ödüllendirmek, olası<br />

<strong>ve</strong> gerçek hasımları da, yani iş dünyasının içindeki hasımları da tehdit etmek <strong>ve</strong>ya<br />

cezalandırmak yöntemlerinde bu iktidar ustalaşmıştır. Bu yöntemler, onun zaman zaman<br />

TÜSİAD aleyhine <strong>ve</strong>ya belli sermaye, diyelim bankalar aleyhine yaptığı söylemlerle göz<br />

boyamamalıdır. İktidarın sınıfsal karakteri <strong>ve</strong> Türkiye’nin eksen kaymasının en önemli<br />

öğelerinden biri olan refah devletinin, emeğin göreli durumunun bozulmasının belirleyici<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

Saygılar sunuyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Hocamıza çok teşekkür ediyoruz.<br />

Şimdi söz sırası Ahmet Abakay’da.<br />

AHMET ABAKAY (Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı)- Çok teşekkür ederim.<br />

Medya tabii ki dünyada da önemli, Türkiye’de de önemli, her toplumda önemli; toplumu<br />

aptallaştırmak için önemli, toplumu aydınlatmak için önemli, toplumu daha iyi kuşaklar<br />

yetiştirmek <strong>ve</strong> daha doğru bilgilendirmek için önemli ya da çok niteliksiz toplumları<br />

yaratmak için de önemli. Her ulusun, her toplumun tarihinde, her ülkenin tarihinde,<br />

geçmişinde olumlu, şanlı, şerefli dönemler vardır; tam tersi, utanılacak, daha sonraki<br />

yıllarda mahcup olacak dönemler vardır, bu her yerde vardır. İngiltere deyince, 1215<br />

“Magna Carta”, anayasanın doğuşunun dünyaya bir bakıma yansıtılması ya da Fransız<br />

devrimi, Fransızlar için de, dünya demokrasi hareketi için de övünülecek bir şeydir, eşitlik,<br />

özgürlük, adalet kavramlarının dünyaya, toplumlara adanması <strong>ve</strong> hayata geçirilmesi için<br />

bir ışık yakılması ya da 1917 Sovyet Devriminin bugün reel sosyalizmin yenilgiye uğramış<br />

gibi gözükse de işçi sınıfına dünya sosyalist hareketinin idealinin vurgulanması, dünyaya<br />

kazandırılması <strong>ve</strong> bunlar tabii toplumların, hatta dünyanın başka ülkelerine örnek olan<br />

konuları, örnek alınan, izlenen olguları.<br />

174<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Tabii bizde de mutlaka geçmişte, Osmanlı’dan gelen çok övünülecek dönemler de vardır.<br />

Döneminin çok emperyal, çok güçlü bir ülkesi Osmanlı İmparatorluğu, ama Viyana<br />

kapılarına kadar gitmek kimisi için övünç <strong>ve</strong>silesi, ama ben “Ne işimiz var orada” diye de<br />

kendi kendime hep sorarım. Bu övünülecek bir şey midir, yoksa birtakım başka ülkelerin<br />

topraklarına gidip oradaki zenginleri almak mıdır Yani bugünkü diyelim ki Amerika’nın<br />

Irak topraklarına gelip oranın zenginliklerini zulüm içinde almakla o dönemin bir eşdeğeri<br />

midir, onu da soru işareti olarak ortaya bırakıyorum. O zafer midir, yoksa hezimet midir,<br />

ayrı bir şey.<br />

Yine ülkelerin geçmişlerinde, tarihlerinde utanılacak konuları var, savunamayacakları,<br />

mahcup oldukları dönemler vardır. Hitler Almanya’sı, Franco İspanyası, Musollini<br />

İtalya’sı gibi, ülkemizin de geçmişte bugün baktığımızda utanılacak, mahcup olunacak<br />

dönemleri vardır. 1915 Ermeni tehciri, sürgünü, insanların zulme uğraması, 1938<br />

Dersim’deki katliamlar, bunlar da bizim acılarımız <strong>ve</strong> bizim utanılacak dönemlerimiz.<br />

Daha sonra biraz daha ilerlersek, askeri darbeler, insanların Sıvas, Maraş, Çorum<br />

katliamları <strong>ve</strong> devrimci gençlik önderlerinin ki Oğuzhan daha çok anlatacaktır, kendi<br />

döneminin mağdurudur ya da mağdur derken, muhatabıdır, döneminin acısını çekmiş <strong>ve</strong><br />

mücadelesini <strong>ve</strong>rmiş insanlardan, yani toplumumuzun geçmişinde de her ülkede olduğu<br />

gibi utanılacak <strong>ve</strong> onun hesabının sorulması gereken dönemler de vardır.<br />

Buradan şuraya gelmek istiyorum: Her dönemde her iktidar medyayı çok büyük şekilde<br />

kullanmak için ele geçirmek, onda etkin olmak, ona egemen olmak için çok büyük<br />

çabalar sarf etmiştir, etmektedir, bugün de öyledir. Her iktidar medyaya egemen olmak<br />

ister. Birçok medya da zaten gönüllü biat eder. Kimisi direnir, o başka bir şey. Bu dünyada<br />

da böyle. İktidarlar her dönemde medyaya ister şiddetle, ister ekonomik yardım, isterse şu<br />

<strong>ve</strong>ya bu nedenle medyanın kendi yanında olmasını istemiştir. Ama bir de şu var: İktidarını<br />

korumak için de, iktidarın gücünü, saltanatı sürdürmek için de gerçekten medyaya ihtiyaç<br />

var.<br />

Burada şu ortaya çıkıyor: İfade özgürlüğü <strong>ve</strong> düşünce suçu diye bir kavram ister istemez<br />

ortaya çıkıyor. Bu dünyada da böyle. Örneğin Galileo bir düşünce suçlusu, yani şuradan<br />

o örneğe gelmek istiyorum: Bu iktidarın baskılarına karşı direnenler, başkaldıranların<br />

örnekleri anlamında bir giriş yapmak istiyorum. Galileo, iktidarın hoşuna gitmeyen<br />

şeyler söylüyor; “Güneşin etrafında dünya dönüyormuş da, bilmem ne oluyormuş da…”<br />

İktidarı sarsacak, iktidarın varlığını tehlikeye düşürecek birtakım şeyler söylüyor <strong>ve</strong> bu<br />

düşünce suçlusudur. Bunun hesabı görülmelidir, çünkü iktidarı zorlayan şeyler etrafında<br />

taraftar bulan şeyler. Pir Sultan Abdal bir düşünce suçlusu, çünkü iktidarın hoşuna<br />

gitmeyen şeyler söylüyor <strong>ve</strong> etrafında birtakım insanlar da kümeleniyor <strong>ve</strong> bu iktidar için<br />

tehlike <strong>ve</strong> tabii ki onun hesabı görülmeli. İşte Hızır Paşasıyla bilmem nesiyle düşünce<br />

suçu <strong>ve</strong> aykırı düşünceleri ifade edenlerin engellenmesi, yok edilmesi süreci tarihin her<br />

döneminde vardır.<br />

Bugünlere biraz daha yakınlaşırsak, Nazım Hikmet düşünce suçlusu, Aziz Nesin düşünce<br />

suçlusu ya da o dönemin Sabahattin Ali’si düşünce suçlusu, bunların hesabı görülmeli<br />

<strong>ve</strong> iktidarlar tarafından da bunların hesapları görülüyor. Yani yazanlar, çizenler, düşünce<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

175


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

adamları her dönemde iktidarlar için tehlikelidir. Galieo, o dönemin iktidarı kilise için<br />

tehlikeydi, diğerleri de Osmanlı için, Türkiye için, Cumhuriyet için tehlikeli, o dönemin<br />

iktidarları için tehlike arz eden düşünce sahipleriydi <strong>ve</strong> tehlikeli işlerdi bu düşünceleri<br />

ortaya atmak.<br />

Biz nasıl bir toplumdayız, hangi genleri taşıyoruz, neleri beraberimizde taşıyoruz Öyle<br />

bir süreçten geçiyoruz ki, öyle geçmişimizde -olumluları herkes konuşur da olumsuzları<br />

biz konuşalım- padişahlar iktidarlarını, koltuklarını korumak için çocuklarını, babalarını,<br />

evlatlarını ortadan kaldırmak için fetvalar yayınlayabilen bir kuşaktan geliyoruz; “Çoğunu<br />

öldürebilir, babasını öldürebilir, oğlunu öldürebilir.” Koltuk, iktidar böyle bir şey; fetvalar<br />

yayınlayabiliyorsun <strong>ve</strong> böyle bir geleneği taşıyoruz biz. Son 100 yılda Türkiye’de 86<br />

gazeteci, yazar öldürülmüş <strong>ve</strong> bunların hepsinin ortak özelliği, dönemlerinde muhalif<br />

olmaları. Bu isimleri tek tek saymayacağım, sadece birkaç örnek <strong>ve</strong>receğim. Sabahattin<br />

Ali de var, bunların içerisinde Uğur Mumcu da var, Abdi İpekçi de var, Apê Musa da var,<br />

en son Metin Göktepe, Hrant Dink gibi 86 kişi öldürülmüş <strong>ve</strong> hepsi muhalif görüşleri<br />

nedeniyle ortaya çıkmışlar <strong>ve</strong> bir mücadele içerisinde kendilerini ortaya koymuşlar.<br />

Bunların hepsinin bir ikinci özelliği, hiçbirinin katilleri ya da arkasındaki güçler<br />

bulunmamış bugüne kadar, yok. Devletin derinliklerinde şurada burada kaybolup<br />

gitmişler ya da araştırılmamış, incelenmemiş ya da ortaya çıkarılmamış. Ben 40 yıl<br />

önceye bakıyorum; 1971’de sizin biraz da çömeziniz sayılayım, 71’de Siyasal Basın<br />

Yayında ben öğrenciyim. Daha sonra gazeteciliğe başladım filan… O dönemde insanları<br />

içeri alırlardı. O dönemdeki başbakanlar <strong>ve</strong> o dönemin başta gelen iktidar yetkilileri,<br />

o zaman da Marksist-Leninist, hatta Maoist olan kişileri mahkûm ederlerdi, asarlardı,<br />

keserlerdi, toplumun önüne atarlardı. Yani yine muhalif görüşteki insanlar içeri alınırlardı<br />

<strong>ve</strong> şimdi aradan geçti 40 yıl. Bugün bakıyorum, yine insanlar cezaevlerinde, yine yazanlar,<br />

çizenler içerideler.<br />

Gazeteciler için ölçü şu: Ben de 36 yıldır gazetecilik mesleği içerisindeyim. Gazeteciler<br />

haberciyse objektif, doğru yazmakla mükelleftirler, görevlidirler, bunu yapmaları gerekir;<br />

yazar iseler, yorumcu iseler de en aykırı düşünceyi dahi -tabii ki yazdığı şiddet değildirözgürce<br />

yazabilmeleridir, ölçü budur. Özellikle son 8 yılda ölçü değişti; ölçü cesur<br />

gazeteci, cesur yazar, cesur savcı… Ben niye cesur olayım; ben normal gazeteciyim,<br />

beni niye cesur olmaya zorluyorsun Cesur olmak, farklı şeyi söylemek, muhalif olmak.<br />

Muhalif olmak niye cesaret işi olsun Bu doğal bir tepki, doğal bir eleştiridir. Yok, cesur<br />

olacaksın. İşte “Nedim Şener cesur gazeteci” dediler, işte cesur gazeteci… En son Ahmet<br />

Şık <strong>ve</strong> diğer 60’ı aşkın tutuklu gazeteciler, içeridekiler… Sadece o değil, örneğin daha<br />

cezaevinde olmayan, davası devam eden 2 bin dolayında dava gazeteci-yazarlar için<br />

devam ediyor.<br />

Bundan galiba bir yıl kadar ev<strong>ve</strong>ldi, Başbakan İstanbul’da bir konuşma yaptı. Kültür<br />

Bakanlığınca Çetin Altan’a <strong>ve</strong>rilmek üzere Büyük Ödül Töreni vardı <strong>ve</strong> Başbakan da<br />

orada çok özgü<strong>ve</strong>n içerisinde dedi ki, “Artık Türkiye, Çetin Altan’ların yargılandığı,<br />

kaç yılla yargılandığı bir ülke değildir.” Aynı hafta Taraf Gazetesinden oğlu Ahmet<br />

Altan mahkeme kapısındaydı. Geçen ayki ya da iki ay ev<strong>ve</strong>lki 50 bin liralık tazminat<br />

176<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

davasını saymıyorum, yoktu o zamanlar. Çetin Altan’a “Ô dönemler değil” diyorsun;<br />

oğlu yargılanıyor, bırakın başkalarını. Böyle bir kamuoyunu aldatma, doğru olmayanı<br />

söyleme filan…<br />

Bizim Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Namık Durukan, Milliyet<br />

Gazetesinde Emine Ayna’yla bir röportajını yayınladı; 7.5 yılla yargılandı, şu sıralarda<br />

beraat etti. Gazetecinin işi, görevi, legal bir partinin bir başkanıyla, yöneticisiyle,<br />

millet<strong>ve</strong>kiliyle röportaj yapmaktan başka ne olabilir Çok uğraştı, yeni beraat etti. Yine<br />

bizim Derneğin Genel Yönetim Kurulu üyelerinden Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri İlhan<br />

Taşçı, “Cüppeli Adalet” diye bir kitabı var, üzerinde de takkeli bir yargıç üniforması var.<br />

Erzurum’daki savcı, “Bu bana benziyor, beni kastediyor” diye dava açtı <strong>ve</strong> yargılanıyor<br />

İlhan Taşçı. Yani ciddi bir yargılama olur, anlarsınız da, “Bana benzetmiş bunu” diyor.<br />

Yani genel anlamda ördek-su birikintisi örneği gibi bir şey.<br />

Türkiye’de gerçekten son 8 yıl çok acımasız <strong>ve</strong> çok ağır baskı altında geçti. En son<br />

Doğan Medya Grubundan da bugünkü gazetelerde de var, Milliyet <strong>ve</strong> Vatan Gazetesi de<br />

satıldı. Orada zaten yazarları yavaş yavaş şutladılar, yazılarını teke indirdiler, bazılarını<br />

gönderdiler falan… Bu süre içerisinde herhalde o zaten bankacılık yapıyor bir yandan, bir<br />

yandan petrolcülük yapıyor, “Lanet olsun” deyip, “Ben bunlarla mı uğraşacağım” deyip,<br />

gazeteler için ağır <strong>ve</strong>rgilerden sonra altından kalkamadı <strong>ve</strong> sattı. Bunun kötü olanı şu: Her<br />

gazete el değiştirdiğinde, yüzlerce gazeteci işten atılır, işsizler çoğalır. Yeni ekipler gelir,<br />

yeni ekipler kurulur, eski ekipler ortaya salınır. Gazetecilikte işsizlik zaten çok fazla var<br />

<strong>ve</strong> daha da artar.<br />

Başbakan Strasbourg’da galiba açıkladı, “İçerideki tutuklular gazeteci değil, teröristtirler”<br />

dedi. Ona göre içeride sadece 27 kişi var, “Bu tutuklu gazeteciler terörist” dedi. İsmail<br />

Beşikçi; 17 yıl hapis yatmış, sosyolog, devamlı kitap yazıyor. Kandil’i “Qandil” diye<br />

yazmış <strong>ve</strong> onun duruşmasına da gittim. Duruşmasında da onu yargılayan yargıç bile<br />

mahcup, yani yüzüne gözüne bakamıyor, öyle bir davayı sürdürdüğünden emin ki…<br />

Beşikçi, savunmasında dedi ki 2 ay kadar ev<strong>ve</strong>l, “Ben sosyologum; ben insanlara bakarım,<br />

topluma bakarım <strong>ve</strong> bazı şeyler gözüme çarpar. Mesela kiliseleri ben Anadolu’da birçok<br />

yerde görürüm, İstanbul’da da var, sizin de dikkatinizi çekmez mi hâkim bey Bunların<br />

cemaati nerede Ben merak ederim sosyolog olarak. Bu kiliseler müze olmuş, bilmem<br />

ne olmuş, dolu, boş, bunların cemaatleri mutlaka vardı ki bunlar kurulmuş. Bunların<br />

cemaatleri nerede Ben bunu merak ederim. Siz merak etmez misiniz, bu yapılar niye<br />

yapılmış <strong>ve</strong> cemaatleri nerede”<br />

Ben bu örneği 15-20 gün ev<strong>ve</strong>l Ordu Üni<strong>ve</strong>rsitesinde Öğrenci Kulübü beni da<strong>ve</strong>t etti, orada<br />

bu örneği <strong>ve</strong>rince, bir öğrenci soru sordu, o da anladığım kadarıyla Müslüman, İslamcı bir<br />

çocuk, “Ama bu gönüllü mübadele Hocam” dedi. İnsanın toprağı, ölüsü, tavuğu, ineği,<br />

mezarlığı burada. Ben dedim ki, “Seni Yunanistan’daki bir kişiyle, ailenle beraber, bırak<br />

kitlesel yer değiştirmeyi, ister misin sen Sen oraya git, o da buraya gelsin.” Neyse…<br />

Yani Beşikçi, Başbakanın gözünde terörist. Gerçi daha yatmadı, 1,5 yıl yeni aldı, ama<br />

yargılanan gazeteciler için, Ahmet Şık <strong>ve</strong>ya Mustafa Balbay, “Bunların hepsi terörist”<br />

diyebilen bir Başbakan. Bir de “Yargının işi” diyor falan… En son Başbakan diyor ki,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

177


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

“Ben bir manşete karıştım mı, bana söyleyin.” Ben de geçen hafta Çiğdem Onat’ın bir<br />

programında bunu NTV’de de vurguladım; çok karıştın. Bir defa medya patronlarına<br />

dedin ki, “Atın bu muhalif yazarları, parasını sen <strong>ve</strong>rmiyor musun, bunları işten at.” Bunu<br />

dedikten sonra, hangi babayiğit manşetini özgürce atabiilir ya da seçim gezilerinde “Şu<br />

şu gazeteleri okumayın, almayın” kampanyası açan bir başbakan olabilir mi Olur da<br />

demokratik ülkelerde olabilir mi Tam tersi, “Yerde gördüğün kâğıdı alırsan oku” derler<br />

devlet yönetenler, toplumun önderleri. Sabah, ATV şikeli satışını zaten hiç söylemiyorum<br />

<strong>ve</strong> bu birike birike otosansürü getiriyor. Otosansür, terörist olabilirsin, seni teröristlikle<br />

suçlayabilirler ya da muhalif olduğun için, Ergenekon’a sokulursun, İsmail Beşikçi gibi<br />

başka bir şeye dahil edilebilirsin. Sansürün en kötüsü otosansür; o zaman yazarken elin<br />

tuşlara gitmez, “Ben bunu yazmayayım, başıma iş açılmasın” noktasına gelirsin, en kötü<br />

de bu. Artık otosansür, yazarların çok büyük ölçüde başındaki beladır.<br />

Yine en son Brüksel’e dönüp bitireyim: Brüksel’deki Avrupa Konseyi Parlamenterler<br />

Meclisinde Başbakana sorular soruluyor. Başkana deniliyor ki, “Tutuklu gazeteciler<br />

var.” O diyor ki, “Onlar terörist.” “Kitaplar yargılanıyor.” “Kitap değil, bomba onlar.”<br />

“Yayınlanmamış kitap” diye soruluyor başka bir soruda. “Bunlar yayınlanmamış olsa bile,<br />

bomba yapımında bir malzeme.” “Yüzde 10 baraj” “İstikrar bozulmasın diye bu benim<br />

için iyi.” “Peki, tutukluluk süreleri çok uzun” “Ben bilmem, yargı bilir.” “Ben bilmem,<br />

erim bilir” gibi bir şey vardır Anadolu’da… En son öğrencilere söyledi, “Siz yürüyüş<br />

yapamazsınız, yaparsanız 10 bin kişiyi de ben getiririm.” Ben buradan da hatırlatıyorum<br />

ki, daha sonra zaten gazetelere de çıkacaktır bu, 23 Nisanda liseliler İstanbul’da Barbaros<br />

Meydanı’nda toplanacak. Hadi getir sen de 10 bin kişiyi. O zaten yarın gazetelerde<br />

çıkacak ya da duyuruları var. Başbakan, kırmızı güçlere karşı mavi güçleri hazırlıyor.<br />

Bu bir tatbikat değil, bu bir hayat, böyle bir şey olabilir mi O zaman 1 Mayısta da<br />

1 milyonun karşısına 1 milyon da sen getir, grevlere karşı grev kırıcıları getir. Bunlar<br />

konuşulmayacak kadar demokraside yeri olmayan şeyler.<br />

Çok teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sağ olun.<br />

Sayın Hocamız Prof. Dr. Nurşen Mazıcı; buyurun.<br />

Prof. Dr. NURŞEN MAZICI- Ben Ahmet Beye bir ek yaparak başlayayım: Ama Sayın<br />

Başbakan buna demokrasi demiyor ki zaten, “İleri demokrasi” diyor. O zaman arada bir<br />

fark olması gerekir.<br />

E<strong>ve</strong>t, benim konu başlığım değerli konuklar, bu renkli devrimler. Bunlar hem çiçeklerle<br />

hem de çeşitli renklerle anılan devrimler. Bu aşamaya nasıl geldiğinin önce bir tarihsel<br />

planına bakmak istiyorum.<br />

Biliyorsunuz, İkinci Dünya Savaşından sonra iki kutuplu sisteme giderken dünya,<br />

önce Batılı güçlerin Almanya’yı işgal ederek Almanya’nın ikiye bölünmesiyle birlikte<br />

Sovyetler Birliğiyle Amerika arasında bir paylaşım süreci başlamıştı. Napolyon’un<br />

çok güzel bir sözü vardı, “Her ülkenin coğrafyası, onun kaderidir” der. Bu paylaşıma<br />

178<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

bakıldığında da Sovyet tankları Slav ülkelerden ilerleyerek gelirken, Türkiye’nin de bir<br />

bakıma Batı Blokuna alınmasının nedeni, komünizme girmemesi için Birleşmiş Milletlere<br />

da<strong>ve</strong>t edilme süreciyle başlamıştı. Orada çeper ülke olarak Yugoslavya’ya kadar gelmişti.<br />

Yugoslavya, biliyorsunuz Doğu Blokuna girmedi. Orada çeperdeki ülkeler Macaristan’la<br />

Çekoslovakya kalmıştı. Biliyorsunuz Macaristan <strong>ve</strong> Çekoslovakya da Batı Avrupa’nın<br />

sınırında olan ülkelerdi <strong>ve</strong> bunlar Katolik ülkelerdi. Onların da 56’da Macaristan’da,<br />

68’de de Çekoslovakya’da Çek <strong>ve</strong> Slovaklar, bir bağımsızlık yürüyüşü yaparken bu<br />

bastırıldı, Çekoslovakya 1968’de Doğu Blokuna girdi. Bunun dışında kalan yerler de işte<br />

Türkiye, Yunanistan dahil olmak üzere de Batı Blokunda yer alındı. Böyle 45 yıl süren<br />

bir süreç başladı.<br />

Soğuk savaş dönemi, genelde gevşek bir sistem olduğu için de çok fazla sorunlu geçmedi.<br />

Ancak Sovyetlerin doğu çeperinden 1989’da Afganistan’a müdahale etmesiyle birlikte,<br />

Amerika’da <strong>ve</strong> Batı Avrupa’da “Sovyet gücü nasıl çökertilir” konusunda “Russian<br />

Institute” ya da Soviet Union Institute” gibi kurumlarda Sovyetler Birliğini çökertme<br />

planları yapıldı o dönemde. Tam bu planlar yapılırken, Afganistan’da da Sovyetlerin<br />

başarılı olamadığı ortaya çıkınca, bir bakıma da Sovyetler Birliğinin ekonomisinin <strong>ve</strong><br />

savunma gücünün de, saldırı gücünün de çok sınırlı olduğu Batı dünyası tarafından<br />

öğrenilmiş oldu.<br />

İşte bu bağlamda ilk hareketi yine Katolik olan bir ülke, Polonya’da gördük.<br />

Hatırlıyorsunuz, bu halk hareketleriyle başlıyor” denen örneklerin başında, Polonya’da<br />

Lech Walesa’nın başlattığı, Gdansk Şehrinde ortaya çıkan bir işçi hareketiyle başladı<br />

<strong>ve</strong> Polonya’dan sonra yine çeperdeki ülkelere sıçradı, oradan Çekoslovakya’ya geçti.<br />

Sonra bölünmüş Almanya’da Berlin Duvarı yıkıldı. Bu yıkılmalarla birlikte işte bu renkli<br />

devrimler denilen süreç de başladı.<br />

Bu süreç başlarken Amerika da, Pentagon da hazırlık yapıyordu. “Amerika’nın yeni yüzyılı”<br />

derken, 21. Yüzyılı kastediyordu <strong>ve</strong> burada kendi isteklerini şu şekilde sıralıyorlardı:<br />

Enerji kaynakları üzerinde bir gü<strong>ve</strong>nlik denetimi sağlamak; tüm bu bölgelerde, yani tekrar<br />

ulus devletlerin doğduğu Orta Avrupa’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da, hatta Güney<br />

Amerika’da, bu bölgelerde Amerika’nın denetiminde demokratik görünümlü devletler<br />

kurmak, Çin <strong>ve</strong> Rus baskısını bu bölgelerden uzaklaştırmak <strong>ve</strong> bu sayılan bölgelerde<br />

Amerikan hâkimiyetini egemen kılmak için gerekli askeri üslerin kurulmasını sağlamaktı.<br />

Bu amaca ulaşmak için de iki tane yöntem buldular.<br />

Ben Amerika’da kaldığım sürede bir şey daha öğrendim: “Bilim adamı tarafsızdır, bilim<br />

evrensel değerlerle yapılır” gibi görüşlerim çok zayıfladı. Özellikle toplum bilimlerinde<br />

bu böyleydi, hatta pozitif bölümlerde de çok yanıldığımı söyleyemem. Biliyorsunuz,<br />

dünyayı en fazla kirleten ülke Amerika, ama Amerika bilim adamlarının sözleşmeye imza<br />

atmamasını kendine göre bilimsel nedenlerle de açıklıyor. Oradaki toplumbilimcileri<br />

görünce, “Demek ki her egemen güç, kendi bilim adamını da yetiştiriyor” görüşü çok hâkim<br />

oldu bende. Orada Prof. Noy diye bir profesör vardı, bu Russian Institute’te falan çalışan<br />

birisiydi. “Amerika’nın bu amaçlarını gerçekleştirmek için iki yöntem kullanılabilinir”<br />

diyordu. Bu yöntemlerden birincisini “Hard power” olarak niteledi. “Hard power”,<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

179


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

sert güç; bu asker olarak çıkarlarınızın, biraz önceki saydığım, Amerika’nın egemen<br />

olmasını istediği yerdeki çıkarlarını takip etmek için sert güç kullanacaktı, ekonomik güç<br />

kullanacaktı <strong>ve</strong> askeri güç kullanacaktı. Bunu Neo-Con’lar destekledi; Dick Chaney’in<br />

de başında bulunduğu, Rumsfeld’lerin başında bulunduğu Bush Yönetiminin birinci<br />

hükümet döneminde şahinler dediğimiz bu grup, saldırarak bir yere askeri gücünü<br />

göstererek, onları havuç-sopa politikasıyla Amerikan denetimine almak.<br />

Bunu yaparken, bunların ilk müdahale alanları yine Afganistan oldu. Fakat, Afganistan’ın<br />

hemen ardından 11 Eylül olayı izledi. 11 Eylül olayından sonra ikinci görüş ortaya atıldı;<br />

bunlara da “Soft power” dediler, “Yumuşak güç” dediler. Yumuşak güçle ne yapılabilinirdi<br />

Amaçları aynı, yine enerji bölgelerini ele geçireceksiniz, gerekli yerlere üsler kuracaksınız,<br />

ama bunu yumuşak güçle yapacaksınız. “Yumuşak güçle nasıl yapılacaksınız” denildi.<br />

“Yumuşak güçte silah kullanmayacaksınız, çünkü Amerika demokrasi beşiği bir ülkedir,<br />

demokrasiyle tanınmış bir ülkedir, demokrasi taşıyıcısı olarak bu işi yapacaksınız. Öyle<br />

önerilerde bulunacaksanız ki, başkalarına cazip gelecek bu önerileriniz <strong>ve</strong> bunları da ikna<br />

ederek hedeflerinize ulaşacaksınız. Yumuşak güçte zorlama <strong>ve</strong> baskı olmayacak” denildi.<br />

Bunu da savunanlar, George Soros dediğimiz bir finans spekülatörüydü. Bunlar, bu<br />

dönemde <strong>ve</strong> son günlerde de çok kullanılan, fetişizm boyutuna gelmiş olan STK’ları, sivil<br />

toplum örgütlerini kurdular. Bu kuruluşla birlikte de anılan ülkelerde, Orta Avrupa’dan<br />

başlamak üzere, Türkiye’yi de içine alan Güneydoğu Avrupa, oradan Ortadoğu -şimdi<br />

başladı işte, Afrika çizgisine geldi- Kafkaslarda <strong>ve</strong> Orta Asya’da rejimleri Amerika lehine<br />

çevirecektiniz.<br />

Burada özellikle Bush döneminin o şahinleri buna direndiyse de Irak’ın işgalinden sonra<br />

Amerikan askerlerinin ölü sayısı 2 bini aşınca, bu şahinler dediğimiz Neo-Con’lar çekildi<br />

<strong>ve</strong> ikinci grup olan Soros grubu girdiler. Ne yapacaktınız; gireceğiniz ülkeye kendinizi<br />

sevdirecektiniz, güzel şeyler söyleyecektiniz, ikna edecektiniz, zor kullanmayacaktınız <strong>ve</strong><br />

bunlarla ne yapılmaya başlandı; örneğin demokrasi kavramı kullanıldı, devrim kullanıldı,<br />

sivil toplum sözcüğü kullanıldı. Dikkat ederseniz, biraz önce Ahmet Bey, “Demokraside<br />

bu olur mu” dedi. Hatta daha ileriye geçildi, “İleri demokrasi” de denildi ülkemizde<br />

buna. Ama bizim bu demokrasi, bildiğimiz demokrasi kavramlarına uymuyordu. Örneğin<br />

biz ilk kez devrim kavramını siyasal literatürde Fransız devriminde biliriz. O da nedir<br />

Çok geniş kapsamlıdır da, dar anlamda, şu an kullandığım anlamıyla devrim, bir toplumda<br />

siyasal rejimin ani <strong>ve</strong> hızlı bir şekilde niteliğini çoğunluğun lehine olacak şekilde akla<br />

dayanarak, duygusaldan uzak <strong>ve</strong> duygulardan uzak bir şekilde değiştirilme biçimine<br />

devrim deniliyordu. Fransız devriminin cazibesi <strong>ve</strong> özelliği de oradan geliyordu. Bir<br />

de evrensel nitelik taşıyordu. Örneğin İnsan Hakları Bildirgesinde ne diyor; “Fransızlar<br />

eşittir, Fransız erkekleri eşittir ya da Katolikler eşittir” demiyor bildiğiniz gibi, “Tüm<br />

insanların doğuştan gelen <strong>ve</strong> devredilemez hakları vardır” diyor. Bu çok evrensel bir<br />

değer olduğu için de Fransız devrimi, hakkettiği o pozitif anlamı doya doya izleyicisine<br />

<strong>ve</strong> takipçisine kendini aktarabiliyor.<br />

Oysa günümüzde bakıyoruz; devrim, özgürlük, insan hakları gibi kavramları daha çok<br />

biraz önce bahsettiğim, o Amerika’nın 5 amacını gerçekleştirmek için “Soft power”,<br />

180<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yumuşak gücü kullananlar daha çok ele alıyor. Bir kere sağ kesimin kavramı değildir<br />

bunlar; özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramları Fransız ihtilalinden beri tüm solcuların,<br />

o zaman Jean Jackques Rousseau’ların, Voltaire’lerin ortaya koyduğu şeyler. Uzun süre<br />

de toplumdan dışlanan, egemen iktidara karşı direndikleri için tutuklanan bu insanlar,<br />

hep sol cenahtan gelen insanlar. Birden buradan alındı, sağcılar bu kavramları, özellikle<br />

Amerika’nın bu kavramları kullanmaya başladığını görüyoruz. Napolyon’un dediği gibi,<br />

“Coğrafyası her ülkenin kaderidir.”<br />

İlk hareketi Afganistan’a Amerika’nın müdahalesi <strong>ve</strong> 11 Eylül olaylarından öncesinde<br />

daha ne yapıldı Çözülme Yugoslavya’da başladı. Orası Doğu Blokuna da girmemişti,<br />

Batı Blokunda da değildi, Bağlantısızlar Hareketinin öncülerindendi <strong>ve</strong> gerçekten de<br />

sosyalist olmakla birlikte bağımsız kalabilmişti Tito zamanında. Buradan başlandı, önce<br />

Yugoslavya parçalanırken, burada Slobodan Miloseviç düşürüldü, arkasından orada<br />

katliamlara girildi. Orada NATO, çok se<strong>ve</strong>cen bir şekilde bu savaşa son <strong>ve</strong>riyor göründü<br />

<strong>ve</strong> ardından da Yugoslavya 6 devlete bölündü. Hatta o da yetmedi; Kosova hiçbir zaman<br />

devlet olmadı, Kosova’nın hiçbir zaman bayrağı yoktu. Avrupa Birliği bunlara bir bayrak<br />

yapmış, Avrupa Birliği bayrağına benzeyen bir bayrak, “Bu sizin bayrağınız olsun. Sizin<br />

para biriminiz de yok, ama şimdilik Euro’yu kullanın” demiş. Orada da ayrı bir yer<br />

kurarak, dedim ya, üsleri kurmaya ihtiyaçları var. Zaten demokrasi, insan hakları, sivil<br />

toplum, bu tür kavramlar da hep kulakta pozitif algı sağladığı için de Doğu Avrupa başta<br />

olmak üzere, bu tür kavramların peşine takılan insanlar çok sayıda arttı.<br />

Bunun ardından ne oldu Son zamanlarda tekrar kullanılan bir kavram, sivil itaatsizlik<br />

kavramı çıktı. Sivil itaatsizlik kavramı da çok eski bir kavram, 150 yıldır falan kullanılan<br />

bir kavram. Ama bunun biz en başat, en yoğun kullanıldığı yer olarak da Hindistan’da<br />

Gandhi’nin kullandığını, o pasif direniş dediğimiz, şiddete bulaşmadan devletin<br />

kararlarına <strong>ve</strong> yasalarına uymama yolunu seçmesiyle görüyoruz. Şimdi bir de sivil<br />

itaatsizlik çıktı, bu sivil itaatsizlikle birlikte bölgedeki devletlerin teker teker düşürülerek<br />

başlarına Amerika’da eğitim almış, yetiştirilmiş gençler, televizyon kanallarıyla, internet<br />

kanallarıyla eğitilmiş kimselerle buralara, bu devletlerin başına getirilmeye çalışıldı.<br />

İşte bunun en iyi örneğini biz nerede görüyoruz Yugoslavya’ya girmiştim, oradan bir<br />

örnekle devam edeyim. Slobodan Miloseviç demişti ki, “Yugoslavya’yı parçalamayı Batılı<br />

emperyalistler yapıyor. Emperyalistlerin asıl amacı, Anadolu ihtilalinin yapıldığı ülkeyi<br />

parçalamaktır.” Ta o zamandan, 1992’de söylemişti bunu <strong>ve</strong> sonra 2001 olayı, Irak’ın<br />

işgali 2003. Neo-Con’lar çekilip Soros <strong>ve</strong> Türkiye’de de biliyorsunuz, bu Açık Toplum<br />

Enstitüsü çok yaygın bir şekilde, Amerika’da eğitim almış ya da onlardan burs almış<br />

kimselerle çalışmaya koyuldu. Türkiye’de de o dönemde “Türkiye kalkınmalı, sermaye<br />

piyasasıyla serbest piyasa politikasını sürdürmeli, ama bağımsızlığını da korumalı” diyen<br />

Ecevit, Yılmaz <strong>ve</strong> Bahçeli Hükümeti, 2001’de bir ekonomik kriz çıkarılarak düşürüldü.<br />

Onun düşürülmesinin arkasından da işte aynı o kendi tiplerine uygun olan, Amerika’ya<br />

bağlı olan, sorgulamayan <strong>ve</strong> onun ithal değerlerini alıp ülkeye kültürel olarak uymasa<br />

bile, uygulamaya kalkan AKP Hükümeti iktidara getirildi.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

181


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

İşte bu gelişle birlikte Türkiye’deki kırılma, Hocamın da biraz önce değindiği gibi,<br />

Hocam ekonomik boyutuna değinmişti, siyasal olarak da o hükümetin düşmesiyle birlikte<br />

başladı.<br />

Burada bu sivil darbelere direnenler oldu, onların mesela kan bulaşanları var. Bunlardan<br />

bir tanesi Romanya’daki Çavuşesku’ya karşı hareketti. Onlar direndikleri için daha sonra<br />

linç edildiler. Ardından Avrupa’da Doğu Bloku tamamen çözülüp, hepsi tek tek ulus devleti<br />

kurup, işte “Kadife devrim” derler ona, kadife boşanma da oldu. Önce birleşen Çeklerle<br />

Slovaklar, bu kez de ayrılarak Çek Cumhuriyeti <strong>ve</strong> Slovak Cumhuriyetine dönüştü.<br />

Onun ardından nereye geçildi, Türkiye’den sonra Kafkaslara geçildi. Güney Kafkaslarda<br />

özellikle 3 ülke karşımıza çıktı; Gürcistan, Ermenistan <strong>ve</strong> Azerbaycan. Bunlara daha sıra<br />

gelmeden, Sovyetler Birliğinin özellikle Afganistan’daki askeri başarısızlığı Amerika’yı<br />

çok şaşırttı <strong>ve</strong> “Hızlı bir şekilde dünya tek süper gücün eline geçerse, eksenlerinde kayma<br />

olur <strong>ve</strong> dünyayı toparlayamayız” kaygısıyla Sovyetler Birliğinin mirasçısı olarak Rusya<br />

Federasyonu görüldü <strong>ve</strong> “Russian First” başlığıyla ona biraz ayrıcalıklı davranıldı.<br />

Zaten o süreç nasıl başlamıştı, çok iyi hatırlayacaksınız; Gorbaçov’un “Presteroyka” <strong>ve</strong><br />

“Glastnost” politikasıyla başlamıştı, ama Gorbaçov yine de 15 cumhuriyetin ayrılmasını<br />

değil, daha demokratik bir Sovyetler hedefliyordu. Ama orada da bir hükümet darbesiyle<br />

Boris Yeltsin getirildi. Onun ardından yine Sovyet politbürosundan çok önemli birisi olan<br />

Edvard Şevardnadze de e hızlı bir şekilde o 15 cumhuriyet parçalanırken Gürcistan’ın<br />

başına getirildi. Fakat Amerika onu da beğenmedi, çünkü Rus yanlısı <strong>ve</strong> politbürodan<br />

gelme birisi olduğu için, Amerika’da avukatlık yapan, Amerika’da hukuk öğrenimi yapmış,<br />

Hollandalı bir hanımla evli olan Mihail Şaakaşvili’yi getirdi Gürcistan’a <strong>ve</strong> Gürcistan’da<br />

çok rahat, çok kolay bir şekilde de bu renkli devrimlerden birisi gerçekleşmiş oldu. Zaten<br />

bu çok kolay gerçekleştiği için de Gürcistan’dakine de yine “Kadife devrim” denildi.<br />

Onun ardından Azerbaycan’da Muttalibov dönemiydi, onu atamışlardı. Rusya yanlısı diye<br />

Muttalibov da indirildi, ardından Amerikan yanlısı olduğu düşünülen Elçibey getirildi.<br />

Fakat Elçibey de Türkiye yanlısı olduğu için, Rusya tarafından Elçibey düşürüldü,<br />

Rusya’ya daha yakın olan Haydar Aliyev getirildi.<br />

İşte burada çeper ülke olmak, kanat ülke olmak çok zor. Hem Sovyetler Birliğine yakın<br />

olacaksınız, burada rejimleriniz sık sık gidip geliyor. Şeyde de mesela Küba füzelerini<br />

hatırlayın, 62’deki füzeleri; Amerika Türkiye’ye füze yerleştirince, Rusya da gidip<br />

Küba’ya yerleştirmişti. “Süper ülkelere komşu olmak” diyor İsmet Paşa, “Ayıyla yatağa<br />

girmek gibi bir şeydir” diyor. Mesela Kanada çok yakındır Amerika’ya, Amerika’yla<br />

komşu olmasının kendi gücünü yok ettiğini söyler.<br />

Azerbaycan’da hızlı bir şekilde Muttalibov da düşürüldü <strong>ve</strong> ardından Elçibey de düşürüldü<br />

<strong>ve</strong> onun yerine de dediğim gibi, Rus yanlısı olduğu için Aliyev getirildi. Çünkü Rusya,<br />

Kafkasları kolay kolay bırakmak istemedi. Neden Kafkasları bırakmak istemedi Çünkü<br />

Amerika’nın amaçlarından bir tanesi de kaynakların olduğu yerde üsler kurmaktı. Orada<br />

da Bakü petrolleri <strong>ve</strong> Hazar petrolleri vardı.<br />

182<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kafkasların üçüncü ülkesi Ermenistan’da çok kolay olmadı. Biliyorsunuz, “Esas oğlan”<br />

diye niteledikleri Ter Petrosyan’ı getirdi Amerika. Ter Petrosyan da Türkiye’yle iyi ilişkiler<br />

kuracaktı ki, arkasından Rus yanlısı olan <strong>ve</strong> Taşnak Hükümetinin önde gelenlerinden<br />

Rober Koçaryan’ı getirdi hemen Rusya <strong>ve</strong> onu da yine bir darbeyle, hatırlarsınız, meclisi<br />

basmışlardı orada da, birkaç tane millet<strong>ve</strong>kili de ölmüştü, Koçaryan da o şekilde geldi.<br />

Orada da biraz direnmeyle, dikkat ederseniz Amerika ile Rusya Federasyonu arasında bir<br />

dirençle karşılaşılan, gidip gelinen bir renkli devrim görülüyor.<br />

En çok rengi tartışılan, bu sivil itaatsizlik sonucu çıkan yer, “Turuncu devrim” dediğimiz<br />

Ukrayna oldu. Ukrayna da gerçekten Rusya’yla Amerika arasında böyle çok dengelerde<br />

bulunan bir ülkeydi. Amerika, Victor Yuşçenko’yu destekliyordu. O arada bunlar da parti<br />

propagandası yaparken turuncu kaşkol takmışlardı boyunlarına, oradan o adı aldı. Fakat<br />

Ukrayna’yı Rusya da rahat bırakmadı, çünkü Kırım biliyorsunuz onlarda. Fatih’in dediği<br />

gibi, “Mora Yarımadası, İstanbul <strong>ve</strong> Kırım’ı elinizde tutarsanız, dünyaya hâkim olursunuz”<br />

der. Tarih boyunca da Avrupalılar da, Ruslar da, Osmanlı da hep bu 3 merkezi ellerinde<br />

tutmak istemiştir. Bu bakımdan Hatırlarsınız, Yuşçenko’ya ilaç <strong>ve</strong>rilmişti, zehirlenmişti,<br />

suratı falan şişmişti, ama daha sonra orada bunu başardılar.<br />

Ben Ukrayna’ya gitmiştim; devrim olmuş, onu kutluyorlar. Eski komünistler Kiev Gününü<br />

kutluyorlar. Gençlere bakıyorsunuz, ne Soros’tan haberi var, ne turuncu devrimden haberi<br />

var, içki içip eğleniyorlar, orada Batı müziği çalıyor. Komünistler de daha böyle yan bir<br />

semte gitmiş, onlar daha folklorik müzik dinliyor. Nasıl iki kuşak birbirlerinden bölünmüş,<br />

böyle bir Ukrayna doğmuş diye, orada o devrimin toplumu nasıl yozlaştırdığına bizzat<br />

tanık oldum.<br />

Sonra Kırgızistan’da sarı devrim gerçekleşti. Bu devrime “Lale devri” de denildi<br />

üstüne üstlük <strong>ve</strong> burada sivil halk hareketi, Sovyet cumhuriyetlerinden burada kalan<br />

<strong>ve</strong> Amerika’nın özellikle üstünde durduğu bir yerdi Kırgızistan. Orta Asya’daki<br />

diktatörlükleri yıkmak istiyorlardı, onun için Kırgızistan çok önemli oldu <strong>ve</strong> burada da<br />

Kırgızistan en zayıf halka olarak görünüyordu. Onu da yıkmayı <strong>ve</strong> orada çatışmalar olsa<br />

da en sonunda sivil itaatsizlik gösteren halkın başarılı olduğu ortaya çıktı.<br />

Konuşmamdan sanki halk hareketlerine, demokrasiye, sivil toplum örgütlerine, insan<br />

haklarına karşıymışım gibi bir izlenim edinebilir, aranızda yabancı birisi olsa. Hayır,<br />

mesela toplumun dinamiklerinden oluşan bir sivil toplum, her zaman demokrasiye katkısı<br />

olmuştur, ama toplumun kendi içinden çıkan. Mesela Reagan zamanında bir enstitü<br />

kuruldu, onun bütçesi 50 milyar dolardı, 2 katına çıkarıldı, 6 bin adamıyla çalıştı <strong>ve</strong> tek<br />

amacı, Sovyetleri çökertmek için plan yapmaktı. Eleştirilen STK’lar toplum içerisinden<br />

çıkan değil, Batı toplumundan, Amerika’dan gelip, size sızıp sizin dış politikanızı<br />

belirlemeye çalışan STK’lar olarak eleştiriye maruz kalıyor, bu bakımdan da haklı gibi<br />

geliyor bana. Burada o şeylerin elimde adları vardı, ama zaman kalmadığı için size onu<br />

okumayacağım; Avrupa’da olanlar da var, özellikle bu STK’lar kanalıyla Türkiye’yi<br />

federasyona dönüştürmek isteyen. Ama dediğim gibi, zaman kalmadı. Daha sonra “Merak<br />

ediyorum” diye soranınız olursa, onları anlatırım.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

183


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Adı da çok güzel, değil mi; renkli bir hayat dediğinizde olumlu bir imaj yaratıyorsunuz.<br />

Ama bu renklilik o kadar da gittiği topluma hayat <strong>ve</strong>ren bir şey değil. Olumlu kavramlarla<br />

toplumun iç dinamiğini yok sayarak bir tür yeniden emperyalizmin biçimlenmesi yolunu<br />

açtığı için de ne yazık ki negatif bir anlam yüklemek durumundayız.<br />

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Biz teşekkür ederiz Hocam, ağzınıza sağlık.<br />

Sayın Oğuzhan Müftüoğlu; buyurun.<br />

OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU- Arkadaşlar; merhaba.<br />

Ben de benden önce konuşan arkadaşların, hocaların görüşlerine katılıyorum. Bu yaşanan<br />

süreç, e<strong>ve</strong>t, Korkut Hocanın da söylediği gibi, sermayenin emeğe karşı bir saldırısı, yeni<br />

bir saldırısı. Türkiye’de yaşanan <strong>ve</strong> dünyada da yaşanan -ben emperyalizm kavramını<br />

da uluslararası sermaye kavramı içinde değerlendiriyorum-emperyalizmin <strong>ve</strong> sermayenin<br />

emeğe karşı, ezilenlere karşı bir saldırısı. Biraz bunun arka planı üzerinde çok fazla<br />

durmadan, Korkut Hocanın zamanını tam kullanmak gibi bir titizliği var, onun için olsa<br />

gerek kısa geçti.<br />

Bu sürecin arka planı, esas olarak küreselleşme sürecinin bir ürünü. Bunun üzerine<br />

birkaç şey söylemek istiyorum. En üst dönemine geçen, bu neoliberal diye ifade edilen<br />

politikaların Türkiye’de hâkim hale getirildiği, hegemon kılındığı dönem. Bu sermayenin,<br />

emperyalizmin bir saldırısı.<br />

Küreselleşme -üzerinde durmayacağım, hepinizin çok aşina olduğu, çok fazla<br />

dinlediğiniz, okuduğunuz, yazdığınız konular- aslında sermayenin uluslararasılaşması<br />

<strong>ve</strong> emeğin parçalanması, emeğin parçalanıp dağıtılması, esası, özü bu; bütün kamusal<br />

alanın <strong>ve</strong> bütün dünyanın her tarafının sermayenin ticaret alanına bırakılması <strong>ve</strong> emeğin<br />

bütün geçilen dönemde yüz yıllık kazanımlarının elinden alınarak parçalanıp dağıtılması<br />

süreci. Bu sürecin düşünsel alana, inanç alanına, entelektüel alana yansımaları var.<br />

Ekonomik alan üzerinde durmayacağım, ama daha çok AKP iktidarının içyüzünü tam<br />

olarak anlayabilmek için üzerinde durmak gerekiyor.<br />

Bu bir tür modernizmin tersinmesi diye ifade edebileceğimiz bir dönem, düşünsel <strong>ve</strong><br />

kültürel, ideolojik dünyası olarak, ideolojik dünyası olarak; postmodernizm de deniliyor,<br />

modernizmin akılcılığının, bütünselliğinin yerine parçalanmayı <strong>ve</strong> mistisizmi, dini ön<br />

plana çıkartan bir süreç; toplumsal kurtuluş mücadeleleri, bilim <strong>ve</strong> aklın yadsındığı<br />

<strong>ve</strong> parçalılığın, bilinmezciliğin, akıl dışılığın, mistisizmin, dinin ön plana çıkartıldığı<br />

bir süreçtir. Bu bütün dünyada, Avrupa’da da böyle. Sanat alanında izleyebilirsiniz bu<br />

geliştirilen şeyleri, kültürel alanda izleyebilirsiniz. Siyaset alanında bunun çok etkin<br />

yansımaları var.<br />

Biliyorsunuz, bu yeni dönemin başlangıcında, Amerika’da 21. Yüzyılın dinin geri dönüş<br />

yüzyılı olacağı ifade edilmişti. Bunun sonucu olarak toplumsal alanda çok güçlü bir<br />

muhafazakârlaşma dalgası, cemaatleşme dalgaları yaşanıyor, Amerika’da da bu son<br />

184<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

derece yaygın. Gündelik hayat içerisinde giderek din etkinleşiyor, aynı zamanda kamusal<br />

alanda düzenleme gücüne kavuşuyor.<br />

AKP, bütün bu gelişmelerin doruk noktasına vardığı, bütün bu gelişmelerin sonucu olarak<br />

Türkiye’de cemaat ağlarıyla aşağıdan <strong>ve</strong> ele geçirdiği iktidar olanaklarıyla yukarıdan<br />

müdahaleyle devleti <strong>ve</strong> toplum yapısını köklü bir şekilde dönüştüren bir iktidar süreci<br />

olarak ortaya çıktı. Korkut Hocanın ifade ettiği bu gelişme sürecinin, AKP ile ifade edilen<br />

bu gelişme sürecinin genel çerçe<strong>ve</strong>sini bu şekilde değerlendiriyorum.<br />

Korkut Hoca, sınıfsal bakımdan bunun analizini yapmak istedi. O konuda söylediklerine<br />

katılıyorum, fakat şu söylenebilir: AKP iktidarının arkasındaki büyük gücün aslında bir<br />

ölçüde Anadolu burjuvazisi, Anadolu sermayesi diye ifade edilen İslamcı bir sermayenin<br />

olduğu biliniyor. İkincisi, 12 Eylül döneminde askerler tarafından desteklenen<br />

Fethullah Gülen hareketi var. Hem uluslararası destek, ABD desteğiyle hem de<br />

Türkiye’deki -bağlantılı olduğuna inanıyorum- askeri darbeler döneminde desteklenen<br />

Gülen hareketinin çok büyük bir sermaye gücüne ulaştığı biliniyor. Elinde radyoları,<br />

televizyonları, gazeteleriyle çok büyük bir medya imparatorluğu kurmuş durumda <strong>ve</strong> bir<br />

şekilde bir cemaat örgütlenmesi, Türkiye’deki yaygın bir cemaat örgütlenmesi oluşturmuş<br />

durumda. AKP’yi esas destekleyen güç, bu çerçe<strong>ve</strong> içerisinde bir İslamcı sermayenin <strong>ve</strong><br />

emperyalizmle bağlantılı bir Gülen Cemaatinin Türkiye’de yeni bir hegemonya kurduğu,<br />

Türkiye’nin bütün yapısını, devlet yapısını, toplumsal yapısını değiştirerek yeni bir düzen<br />

kurduğu bir dönem.<br />

Benim konum, “Türkiye’de Demokrasi Mücadeleleri.” Bu gelişmelerin sonucu olarak<br />

seçimlere gidiyoruz, son günlerde aktüel olan seçim tartışmalarını izliyoruz. Sanki çok<br />

önemli değişiklik olacakmış gibi seçimler büyük bir önemle televizyonlar bütün toplumu<br />

meşgul ediyor, ama dikkat edin, daha bugünden oluşacak yeni Meclisin yapısı aşağı yukarı<br />

yüzde 90 bellidir. Bir kamuoyu araştırmacısı otursa, yüzde 90 civarında millet<strong>ve</strong>killerini<br />

tek tek sayabilir. Kim seçti bunu; bellidir, büyük çoğunluğunu Tayyip Erdoğan seçti,<br />

diğerlerini de diğer partilerin başkanları seçti. Türkiye’deki demokrasinin geldiği yer<br />

burası.<br />

Yüzde 10 barajı var, yüzde 10 barajıyla seçimlere gidiliyor. Bu yüzde 10 barajı üzerine<br />

şöyle bir hesap yapabilirsiniz: Mesela 6 tane partinin yüzde 9 civarında oy aldığını<br />

düşünün, geriye kalan 2 partinin yüzde 15-20’şer oy aldığını düşünün. Türkiye’deki<br />

seçimlere katılımın yüzde 55’i Parlamento dışı kalacaktır. Türkiye’nin demokrasi düzlemi,<br />

geldiği noktada, 100 yıl sonrasında, bu demokrasi mücadelelerinin sonunda geldiği nokta<br />

aşağı yukarı budur.<br />

Anayasa tartışmaları muhtemelen önümüzdeki seçim süreci içerisinde bolca önümüze<br />

konulacaktır. “Türkiye hâlâ bir 12 Eylül Anayasasıyla idare ediliyor, bu değiştirilmelidir.<br />

İlk defa Türkiye’de bir sivil parlamento tarafından, halkın seçtiği millet<strong>ve</strong>killeri tarafından,<br />

Meclis tarafından bir anayasa hazırlanmalıdır” şeklinde bir kampanya yürütülüyor. Bu<br />

seçimler sonrasında karşı karşıya kalacağımız, hem seçim sürecinde AKP’nin, Tayyip<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

185


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Erdoğan’ın seçimi üzerine oturtmaya çalıştığı zemini oluşturacaktır hem seçim sonrasında<br />

karşımıza gelecek olan süreci bize işaretlemektedir.<br />

Daha önce değişik konuşmalarımda da ifade ettim; anayasalar, mevcut ekonomik<br />

sistemin üstyapı kurumlarıdır. Hem geçenlerde olan anayasa referandumu hem de<br />

şimdi yapacakları anayasa tartışması, işte bu deminden Korkut Hocanın anlattığı, dünya<br />

çapında ortaya çıkan gelişmeler olarak gördüğümüz değişimin, bu neoliberal değişimin<br />

anayasasını hazırlayacaklardır. Hazırlanmasını istedikleri şey budur. Sivil olup olmaması,<br />

aslında bir yutturmacadan ibarettir. 12 Eylül Anayasası da aslında askerler tarafından falan<br />

değil, askerlerin görevlendirdiği siviller tarafından yapıldı, şimdi de Tayyip Erdoğan’ın<br />

görevlendirdiği birtakım uzmanlar tarafından yapılacak, Tayyip Erdoğan’ın seçtiği Meclis<br />

millet<strong>ve</strong>killeri tarafından oylanacak.<br />

12 Eylül Anayasası, sermayenin o dönemdeki ihtiyaçlarına cevap <strong>ve</strong>ren, o günkü<br />

sermaye düzeninin hukuksal üstyapısını oluşturmak üzere, emeğe karşı, ezilenlere karşı<br />

sermayenin korunduğu <strong>ve</strong> sermayenin önünü açan özellikler taşıyan bir anayasaydı.<br />

Bu hazırlanmak istenen anayasa, bugünkü anayasa da sermayenin emeğe karşı saldırısı<br />

demek olan bu neoliberal saldırı düzeninin, yeni düzenin, sağcı, İslamcı yeni düzenin<br />

anayasası olacaktır.<br />

Ben aslında sürenin kısıtlılığı dolayısıyla bunların çok ayrıntısına, gerisine gitmeden,<br />

solun bu gelişmeler karşısında, bu değişim karşısındaki bölünmesi konusu üzerinde<br />

durmak istiyorum.<br />

Deniliyor ki, “Türkiye ciddi bir değişim yaşıyor. Sol içerisinde bu değişime yandaş<br />

olanlar var, bütün bu gelişmeleri bunu bir demokratikleşme olarak görenler var.” Bütün bu<br />

gelişmeleri askeri <strong>ve</strong>sayet döneminin Türkiye’de kaldırılması, sona erdirilmesi <strong>ve</strong> yerine<br />

liberal demokrasi ya da sivil demokrasinin ikame edilmesi, artık nihayet Türkiye’nin<br />

darbelerden kurtulması gibi görenler var. Darbecilik <strong>ve</strong> demokratlık tartışması, polemikleri<br />

Tayyip Erdoğan’ın dilinden düşmüyor. Her kürsüye çıktığında, “Bu darbeciler, çeteciler,<br />

çetecilerin adamları, bir de halkın seçtikleri” diye kendisini koyuyor, bu şekilde bir<br />

propaganda yapıyor.<br />

Sol, bu çatışma düzleminde ikiye ayrılmış durumda <strong>ve</strong> sol içerisinde büyük çatlamalar<br />

yaşandı. Bir kısmı gerçekten de bütün bu dünyadaki gelişmeleri, hem küreselleşmeyi,<br />

küreselleşme sürecini olumlu bir süreç olarak değerlendiriyor hem Türkiye’deki<br />

bunun yansıması olan gelişmeleri, devletçiliğin tasfiyesini, kamusal alanın tasfiyesini,<br />

özelleştirmeleri <strong>ve</strong> benzeri olumluyor <strong>ve</strong> bunun bir uzantısı olarak liberal demokrasinin<br />

gelişmesi diye ifade edilen, demokrasinin gelişmesi diye ifade edilen bu sürecin arkasında<br />

yer alıyor. Bir kısmı biliyorsunuz, anayasa referandumunda çok açık bir şekilde “Yetmez,<br />

ama e<strong>ve</strong>t” diyerek çeşitli kılıflar uydurdular, “12 Eylül cuntacılarının yargılanması<br />

için destekliyoruz” falan gibi. Bunlar kılıfıdır esasında, tamamen AKP’nin yürüttüğü<br />

politikaların desteklenmesi esastır, bu süreci olumlayan bir yaklaşımın ifadesidir.<br />

Bence izninizle çok fazla üzerinde durmayacağım; Türkiye’de darbecilikle demokratlık<br />

tartışmasının, bu yürüttükleri tartışmanın saçmalığını solun üzerine yıkmak istediler, bizim<br />

186<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

üzerimize bu darbecilik yaftasını yıkmak istediler. Solun bütün geçmişini, solun içinden<br />

çıkan kimi -yine affınıza sığınarak söyleyeceğim- dönekleri kullanarak, onların ağzından<br />

solun bütün geçmişini darbecilik <strong>ve</strong> cuntacılıkla, askeri <strong>ve</strong>sayetçilikle suçladılar. Birkaç<br />

cümleyle buna cevap <strong>ve</strong>rmek istiyorum. Türkiye’deki yaşanan bütün darbeler, 12 Mart<br />

olsun, 12 Eylül olsun, sermayeye dayanan darbelerdir; uluslararası sermayeye <strong>ve</strong> ulusal<br />

düzlemdeki sermaye, tekelci sermayeye dayanan darbelerdir, ABD’nin <strong>ve</strong> sermayenin<br />

sola karşı saldırısıdır. 12 Mart da böyledir, arkasında ABD’nin olduğu bilinir; 12 Eylül<br />

de öyledir, arkasında Türkiye’deki işadamlarının <strong>ve</strong> Amerikan emperyalizminin olduğu<br />

bilinir. İçinizde benim gibi bu süreci yaşayanlar çoktur. O kadar açıktır ki, bütün 12 Eylül<br />

döneminde, bütün 12 Mart döneminde sadece solcular ezilmiştir, emekçiler ezilmiştir,<br />

sermaye gülmüştür.<br />

12 Mart döneminin öncesinde de Türkiye’de sermaye krizdeydi, büyük bir devalüasyon<br />

yaşanmıştı. 12 Eylül öncesinde de büyük bir devalüasyon olmuştur <strong>ve</strong> hatırlarsınız,<br />

Süleyman Demirel’in “70 sente muhtaç olduğumuz bir dönemdir” diye bahsettiği bir<br />

krizin içine sürüklenmiştir. 12 Eylül darbesi, sermayenin hem politik düzlemde, hem de<br />

ekonomik düzlemde girdiği krizden kurtarılması için sola karşı <strong>ve</strong> ezilenlere, emekçilere<br />

karşı yapılmış bir saldırıydı. Sol ezildi, ama esas olarak işçi sınıfının hakları hem 12 Eylül<br />

döneminde hem 12 Mart döneminde ortadan kaldırıldı. 12 Eylül döneminde bir tek grev<br />

yoktur, bir tek toplu sözleşme yoktur. Bütün süreç içerisinde incelerseniz Türkiye’deki<br />

sermaye şirketlerinin mali şeylerini, 12 Eylülden önce bir sıkıntı içerisindeyken, 12<br />

Eylülden sonra büyük kârlar elde ettiklerini görürsünüz. Emeğin kazançları bütün o süreç<br />

boyunca hemen hemen sıfırlanmıştır.<br />

Bu darbelerin arkasındaki Amerika’nın varlığına ilişkin kanıtlar hepinizin malumudur;<br />

12 Eylül yapıldığı zaman, “Sizin çocuklar yaptı” diye Amerikan başkanına gidip<br />

haber <strong>ve</strong>rilmesi, her darbe öncesinde Genelkurmay başkanlarının Amerika’ya giderek<br />

Pentagon’dan gerekli izinleri almış olması… Kaldı ki Türkiye NATO’ya bağlı bir<br />

ülkedir, Türk Ordusu NATO’ya bağlı bir kuruluştur, NATO denetimi altındadır. ABD<br />

Ordusunun eğitim düzeni içerisine daha 1959’larda girmiştir Türkiye Ordusu. Türkiye’nin<br />

emperyalizme bağımlılığının en önemli yönlerinden bir tanesi askeri bağımlılıktır. Türk<br />

Ordusunun bütün askeri teçhizatı, yedek parçası, her şeyi ABD tarafından temin edilir.<br />

Böyle bir ordunun ABD’nin izni, icazeti olmaksızın darbe yapması hiçbir şekilde mümkün<br />

değildir.<br />

Askeri <strong>ve</strong>sayet tartışmasına birkaç cümle söyleyeyim: En çok kullanılan şeylerden bir<br />

tanesi, askeri <strong>ve</strong>sayet kavramı. Ben Marksist bir insanım, bana göre kapitalizm altında<br />

ordular, mevcut düzenin, var olan kapitalist düzenin koruyucusudur <strong>ve</strong> her kapitalist<br />

ülkede eğer düzen krize girerse, ordu müdahale eder <strong>ve</strong> düzeni korur. Bunun başka bir<br />

istisnası yoktur. Sosyalist ülkeler için de geçerlidir bu; sosyalist ülkelerdeki ordular da var<br />

olan sosyalist düzenin koruyucusu işlevini görürler, bu doğal bir şeydir. Marksist devlet<br />

teorisinin dışında bir ordu analizi yapmak da saçma bir şeydir.<br />

Maalesef darbecilik meselesini tartışanlar, Türkiye’deki sol harekete darbecilik yaftasını<br />

yapıştırmak isteyenler, darbeciliği Kemalizmin bir unsuru olarak görüyorlar, Türkiye’deki<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

187


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kemalist geleneğin bir ifadesi olarak görüyorlar <strong>ve</strong> “Türkiye’nin Kemalist gelenekten<br />

kurtulması, solun Kemalist gelenekten kurtulması -çünkü bu darbeciliktir- artık liberalleşip<br />

liberal demokrasinin içerisine girmesi gerektiği” tezlerini savunuyorlar.<br />

Elbette Türkiye’de bir darbecilik geleneği var, ordu içerisinde de vardır, Kemalist<br />

dönemde de vardır, yani ta İttihat Terakki döneminden bu yana, çünkü kurucu ordu<br />

rolüyle Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Daha sonraki dönemler içerisinde de ordu,<br />

belirli bir şekilde rejimin, düzenin, Kemalist düzenin, Türkiye Cumhuriyetinin, laikliğin<br />

koruyucusu… Bunun kazanımları olduğu, onların nasıl değerlendirilmesi gerektiğine<br />

girmek için zamanım uygun değil, ama Türkiye, o Türkiye değildir. 1950’lerden itibaren<br />

Türkiye’de burjuvazi gelişmiştir. 60 ihtilali sonrasında, 60’lar sonrasında tekelci burjuvazi<br />

<strong>ve</strong> sermayenin egemenliği gelişmeye başlamıştır kademe kademe. Korkut Hocam biraz<br />

ifade etti aslında, “100 yıllık bir dönem içerisinde sermayenin kademe kademe emeğin<br />

haklarını fethetmesi” diye. Ben onu aslında devlet iktidarının sermaye tarafından<br />

devralınması olarak da ifade edilebileceğini düşünüyorum.<br />

45’lerden sonra, İkinci Dünya Savaşından sonraki gelişmeler, Demokrat Partinin kurulması,<br />

Türkiye’nin kapitalizme açılmasıyla sermayenin uluslararası sermayeyle bir bütünlük<br />

içerisinde Türkiye’de iktidar partileri üzerindeki hâkimiyetinin gerçekleşmesiyle sermaye<br />

egemenliği gerçekleşmiştir <strong>ve</strong> ordu da bu dönüşümün bir parçası olarak dönüşmüştür.<br />

ABD ile askeri anlaşmaların yapılması, soğuk savaş stratejileri doğrultusunda ABD’nin<br />

Türkiye Ordusunu yeniden yapılandırması sonrasında ordu da dönüşmüştür.<br />

Bizler 60’lı yıllarda Atatürkçülük, Kemalizm, Kemalizmin doğuşunda gerçekte<br />

antiemperyalizm olduğu, ama 60’lar sonrasında bunun söz konusu olmadığı şeklinde<br />

uzunca tartışmalar olmuştu sol içerisinde. Sanki bütün hafızalar silinmiş gibi, şimdi<br />

AKP iktidarının yürüttüğü, “Liberal değişim” diye ifade ettiği süreç, dönüşüm sürecinin<br />

arkasına solu katabiilmek için bu kavramlar kullanılmaktadır.<br />

Şöyle toparlamaya çalışayım: Türkiye, çok ciddi bir değişim süreci geçirmiştir. Bu<br />

değişimin niteliği, gerici bir değişim sürecidir. Türkiye artık yeni bir devlet haline<br />

dönüşmüştür; dinci-ılımlı İslamcı bir iktidar elinde baskıcı, zorba bir iktidar haline<br />

dönüşmüştür. Aşağı yukarı 25-30 yıldır kademe kademe devam eden bu süreç<br />

tamamlanmıştır. Demin söylediğim gibi, bugün öyle bir düzen oluşturulmuştur ki, bir tek<br />

Tayyip Erdoğan, padişahlık yetkilerine sahip değil neredeyse.<br />

Türkiye’deki değişim sürecini anlatan Graham Fuller’in bir kitabı var, “Yeni Türkiye”<br />

diye. Orada uzun uzun bu süreçle ilgili şöyle bir şey de yapıyor: “Türkiye Cumhuriyeti,<br />

başlangıçtan itibaren kuruluş sürecinde, Kemalist cumhuriyet döneminde İslam’dan<br />

koparak, Doğudan koparak Batıya yönelmiştir, bu yanlış bir şeydi. Türkiye şimdi<br />

yeniden bu ılımlı İslamcı parti eliyle <strong>ve</strong> son derece güçlenmiş bu Fethullah Gülen<br />

cemaati marifetiyle yeni bir Türkiye oluşturmaktadır. Bu çok hayırlı bir şeydir, çünkü<br />

İslam ülkelerinde, Arap ülkelerinde de çok uzun süreden beri bir halife arayışı vardır.<br />

Türkiye’nin 1920’lerde kopmasından, halifeliğin kaldırılmasından sonra âdeta öksüz<br />

–‘öksüz kelimesini kullanmıyor da onun gibi’- kalmışlardır. Bir öndere, bir şeylere<br />

188<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

ihtiyaçları vardır, bir önderden yoksun durumdadırlar, güçlü bir halifeye çok büyük<br />

bir ihtiyaç duymaktadırlar.” Nurşen Hocanın az önce anlattığı gibi, aslında Türkiye’de<br />

yaşanan süreç, bütün bu renkli devrimlerin bir Türkiye <strong>ve</strong>rsiyonu. Karşımızda âdeta<br />

yeni halife Tayyip Erdoğan, Türkiye’de bu yeni dönemin bir sembolü olarak karşımızda<br />

duruyor.<br />

Sol <strong>ve</strong> emekçi sınıflar, bu gelişmeler karşısında fikri <strong>ve</strong> ideolojik olarak kendi içinde, solun<br />

içerisindeki ihanetler dolayısıyla zayıf duruma düşmüşlerdir. Çaresizlik <strong>ve</strong> umutsuzluğun<br />

en yaygın <strong>ve</strong> en kötü sonucudur bütün bu gelişmeler, âdeta önüne geçilmez bir süreçtir, bu<br />

karşı konulmaz bir durumdur. Bir süre önce ordudan gelecek bir darbeden medet umma<br />

yaygın bir şeydi Türkiye’de; ben çok uzun sürede beri böyle bir şey beklenmesinin ne<br />

kadar yanlış olduğunu anlatmak için çok yazdım, o da ortadan kalktı. Belki en önemli şey,<br />

üzerinde durulması gereken şey, bütün bunlar karşısında ne yapmak lazım, çare nerededir,<br />

belki biraz sonra onları konuşuruz.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyoruz.<br />

Arkadaşlar; soru sormak isteyen var mı<br />

SORU- Gürcistan’da Şaakaşvili daha önce Adalet Bakanı olarak gelmişti yanılmıyorsam.<br />

Bu renkli devrimler, bu dönüşümlerde ülkelerin adalet bakanlığı çok önemli bir yer diye<br />

düşünüyorum. Önce yasalar çıktı, yumuşatıldı ortam, demokrasicilik adına, ondan sonra<br />

da ülke dönüştürüldü. Ancak bir de şu federasyon şey, kalmış olduğunuz şeye de kısaca<br />

değinirseniz çok merak ediyorum.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

HÜSEYİN ERKAN- Ben de Sevgili Nurşen’e, biraz da belki Oğuzhan Beye sormak<br />

istiyorum.<br />

Tabii Nurşen Hocaya bir toplumbilimci, bir siyaset bilimci olarak benim kavrayamadığım<br />

bir meseleyi sormak istiyorum. 1960’ları hatırlıyorum, Ali Fuat Başgil vardı <strong>ve</strong> Ali Fuat<br />

Başgil’in sanıyorum o zamanlar AP Başkanlığı <strong>ve</strong>ya onların adayı olarak Cumhurbaşkanlığı<br />

gibi belki adaylıkları da söz konusuydu. Onun bir kitabında der ki, “Bilim geliştikçe din<br />

geriler, etkisi geriler.” 60’lı yıllardan bu yana 50 yılı aşan zamandır tam tersi oldu gibi<br />

Türkiye’de. Bunu nasıl değerlendirebiliyor bir toplumbilimci olarak Üni<strong>ve</strong>rsitelerimiz<br />

artıyor, eğitim sürelerini yükseltiyoruz, buna rağmen Oğuzhan Beyin de dediği gibi,<br />

sürekli bir dine kayış yaklaşımı içerisindeyiz. Bu nedir böyle<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

HAKAN AKÇİN- Ben de Nurşen Hocaya bir soru sormak istiyorum: Renkli devrimler<br />

var, bir de gri devrimler var, örneğin İran devrimi gibi. Bu pozisyonda baktığımızda, İran<br />

<strong>ve</strong> İsrail’i nereye koyuyorsunuz Bunun açıklamasını rica ediyorum.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

189


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

EFTAL DÖNMEZ- Emeğin 1980’lerden, Sovyet Blokunun gerilemesinden sonra<br />

bir gerilemesinden bahsedildi. Fakat kapitalizmin bir de en büyük bunalımı, talep<br />

sorunundan kaynaklanan 1930’lardaki bunalımdı. Emek bu kadar gerilerken, sermaye<br />

karşılaşabileceği bir talep sorununu nasıl çözmeyi düşünüyor acaba Korkut Hocam da<br />

bu soruyu cevaplayabilir, Sayın Müftüoğlu da.<br />

OTURUM BAŞKANI- Başka soru yok herhalde.<br />

Buyurun Hocam.<br />

Prof. Dr. KORKUT BORATAV- Teşekkürler.<br />

Son soru bana yönelikti, ona değineyim, bir iki cümle daha eklemek istiyorum.<br />

Kapitalizmin talep sorununu çözme problemi, kronik bir problemdir <strong>ve</strong> sürekli olarak<br />

sistemin sürüklendiği krizlerin nedenlerinden de biridir. Amerika, bu krize sürüklenen,<br />

sonunda kendisini krize sürükleyen dönemi bir anlamda talep sorununu çözme çabasıyla<br />

yarattı. Şöyle yarattı: Amerikan toplumu <strong>ve</strong> emekçi sınıfları, ücretleri bastırılırken<br />

tüketimlerini artırabilecek bir mekanizma geliştirdiler, yani borçlanarak, âdeta sınırsız<br />

borçlanarak Amerikan emekçi sınıfları ücretlerinin üzerinde, gelirlerinin üzerinde<br />

tüketim imkânına kavuşturuldular. Ama bunun da sınırlarına ulaşıldı, sürdürülemez bir<br />

süreç olduğu ortaya çıktı. Borçlanma mekanizmasının er <strong>ve</strong>ya geç finansal sistemi bir<br />

balon gibi önce şişireceği, sonra da patlatacağı, dolayısıyla çözülmeyen bir sorun olarak<br />

karşımızdadır. Amerikalılar son 20-30 yıldan beri ilk defa tasarruf etmenin de bir hayat<br />

tarzı olduğunu öğrenmeye başladılar, sıfır tasarruf oranlarından pozitif tasarruf oranlarına<br />

geçtiler.<br />

AKP dönemiyle ilgili belki değerli meslektaşımın da konusuna giriyorum, ama şöyle bir<br />

iki cümle söyleyip tamamlayayım: Efendim, bu Arap dünyasındaki çalkantıları herkes<br />

izliyor, farklı değerlendirmeler de yapıyor. Şöyle bir ilginç gözlem, söyleyeceklerime<br />

taban oluşturdu: Muhalif hareketler, özellikle İslamcı olan muhalif hareketler, yani<br />

Müslüman Kardeşler kanadını temsil eden hareketler, sistematik olarak Türkiye’yi<br />

bir örnek olarak gördüklerini söylediler. Gerçekten de ben biraz öyle düşünüyorum;<br />

Arap dünyasındaki İslamcı akımların, yani Mısır’da, Tunus’ta, şu anda Suriye’de <strong>ve</strong><br />

muhtemelen Libya’daki İslamcı akımların Türkiye’yi, yani AKP iktidarını bir örnek<br />

olarak gördüklerini sanıyorum. Çünkü bu iktidar birçok şeyi birden başardı, öyle bir<br />

mekanizmanın kendilerine de sağlanabileceği ümidinde <strong>ve</strong> mücadelesi içindedirler.<br />

Şunu yaptı AKP: Bir kere belli bir parlamenter sistem içinde -ki bunu başkanlığa<br />

dönüştürmek istiyor- iktidarının istikrarlı <strong>ve</strong> kalıcı olabileceğini kanıtladı. Yani<br />

parlamenter seçimler <strong>ve</strong> çok partili bir sistemin İslamcı bir akımın kalıcı olarak iktidarda<br />

kalabileceğinin mümkün olduğunu gösterdi. İkincisi, bu sisteme, bu kalıcılığa muhalif olan<br />

çevrelerin, etkili çevrelerin felce uğratılabileceğini de kanıtladı. Üçüncüsü, sermayenin<br />

190<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

genel programını uygulatabiileceğini ortaya koydu; tabandan bir muhalefet, kendisini<br />

tehdit eden bir muhalefete yol açmadan sürdürebileceğini kanıtladı <strong>ve</strong> emperyalizmle de<br />

uzlaşabileceğini kanıtladı. İşte bunlar, “O yapabiliyorsa, biz de yapabiliriz” zihniyetini<br />

oluşturdu.<br />

Tabii Arap dünyasındaki İslamcı akımların başarı sağlayıp sağlamayacağı konusunda<br />

bir öngörü yapamıyorum. Benim temennim o yönde değildir, ama şunu söylemekle<br />

son <strong>ve</strong>reyim: Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu âlemdeki hareketlere karşı tavrında<br />

âdeta Müslüman Kardeşler’in temsil ettiği akımın bir uluslararası lideri olma özlemi de<br />

var, o yüzden biraz böyle oynuyor. Gerek Mısır’da -Tunus’a pek karışamadı- şu anda<br />

Libya’da <strong>ve</strong> Suriye’deki hareketlerin sonunda şöyle bir beklenti içinde: Yakın Ortadoğu<br />

coğrafyasında bir siyasi hareketin, âdeta sınırları aşan bir siyasi hareketin manevi lideri<br />

olma rolünü üstlendi <strong>ve</strong> bunda başarı sağlayıp sağlamayacağını bilemem. Böyle bir<br />

gözlem de yapmakla bitireyim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Çok teşekkür ediyoruz Hocam.<br />

Buyurun.<br />

AHMET ABAKAY- Bana soru yok, ama ben zamanın kısa olduğunu da bilerek çok hızlı<br />

bir iki cümle söyleyeyim.<br />

Önümüzde seçim var <strong>ve</strong> artık partilerden, hele ki iktidar partisinden artık kalıcı, yani<br />

halk yararına bir şey beklemek mümkün değil. Çünkü seçimlere kadar artık demokrasi,<br />

insan hakları, temel hak <strong>ve</strong> özgürlükler filan askıdadır. “Tek parti, tek lider, tek din, tek<br />

bayrak, tek vatan” çok duyduğumuz kelimeler. “Vatan, millet, Sakarya; Kur’an, kitap;<br />

Allah, Muhammed” o 2 ay boyunca bunları dinleyeceğiz. “Tek Recep, Tek Tayyip, tek<br />

Erdoğan” bu 2 ay böyle geçecek. Bu süreç içerisinde Avrupa Birliği de yok, çünkü oy<br />

lazım, insanların kandırılmasının tam zamanıdır.<br />

Katar’da konuştu Başbakan, dedi ki, “Biz bize yeteriz, Avrupa Birliği nereden çıktı”<br />

Gerici Arap rejimleri, petrol şeyhlerinin, diktatörlerin, yani örnek aldığı, kendisine liderlik<br />

olarak gördüğü Avrupa Birliği ya da Avrupa ya da demokratik ülkelerin altını çizmeden,<br />

tam tersi, gerici Arap rejimlerini falan örnek gösterdi. Oralarda zaten demokrasi yok,<br />

insan hakları yok, kadın hakları yok, Başbakanımızın düşüncesine de uygun. Kısa zamana<br />

kadar iktidarlar döneminde iktidarın valileri vardı, kaymakamları vardı. Ne yazık ki şimdi<br />

ben de bu meslekten utanarak bunu söylüyorum; artık iktidarın valileri, kaymakamlarının<br />

yanına iktidarın gazetecileri, yazarları eklendi. En çok dönek de bizden çıktı ne yazık ki.<br />

Bunun kötü tarafı şu: Kadrolaşmanın, gerçekten devletin her alanında kadrolaşmanın<br />

bugünü değil, gelecek kuşakları çok yoğun bir şekilde <strong>ve</strong> kötü geleceğe hazırlaması...<br />

Temel işsiz kalmış, İstanbul’a iş bulmaya gitmiş. İş bulamamış, aç sefil, para yok,<br />

lokantaların önünden yutkunarak geçiyor. Lokantanın birinin kapısında “Ye, iç, para<br />

<strong>ve</strong>rme, torunun ödesin” diye bir talebe görmüş. Korkarak girmiş, demiş ki, “Ben<br />

yiyeceğim, para <strong>ve</strong>rmeyeceğim, öyle mi” “Yok, ne parası; torunun ödeyecek.” Gitmiş<br />

yemiş, içmiş, kalkarken “Bana müsaade” demiş. Önüne çok ağır bir fatura koymuşlar.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

191


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Demiş ki, “Para yok, ye, iç, torunun ödeyecek dediniz” “Bu senin değil, bu dedenin<br />

hesabı.” Yani iş öylesine kötü durumda.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

Prof. Dr. NURŞEN MAZICI- Dedim ki, oradaki STK’lar Amerikan, doğrudan ya da<br />

dolaylı devlet destekli olanları var, bunun ilki NED’dir dedim. Bu 50 milyar dolardı, ama<br />

6 bin kişi çalışıyordu, Reagan tarafından kurulmuştu. Onun adı “National Endowment for<br />

Democracy” yani “Demokrasiye Ulusal Olarak Kendini Adayanlar.” Kulağa ne kadar hoş<br />

geliyor, değil mi Bunda yine George Soros desteği var. National Democratic Institute<br />

for International Affairs” var, bunlar hep Amerikan kaynaklı. “International Republican<br />

Institute” var; bunun başında CIA eski direktörü James Wesley bulunuyor. “Freedom<br />

House” var. Burada hep özgürlük, dediğim gibi kulağa hep çok hoş gelen şeyler, bu da<br />

Soros tarafından finanse ediliyor. “International Centre Non-Violent for Debates” yani<br />

Şiddet İçermeyen Tartışmalar Uluslararası Merkezi, bunu da Soros destekliyor. Bir de<br />

Albert Einstein Enstitüsü var. İlk baktığımızda, sanki bir fizik enstitüsüymüş gibi, ama<br />

değil, bu da bir sivil toplum örgütü.<br />

Bunların dışında Alman örgütler, vakıflar var. “Germen Marshall Fund” var, Soros<br />

Vakfınca da destekleniyor bu. Belgrat merkezli “Center for Non Violent Resistance”<br />

var, “Freedom House” var, bunların dışında British Councill var İngiliz destekli olan <strong>ve</strong><br />

Westminister Foundation for Democracy” var. Yine Alman olarak Friederich Ebert Vakfı<br />

var, Friederich Naumann Vakfı var, Henrcih Böll Vakfı var, bir de Konrad Adenauer var,<br />

bizde en etkin olanlardan birisi de o.<br />

Hüseyin Hocamın sorusuna gelince; “60’larda, 70’lerde Türkiye daha ilerideydi, bunu<br />

ben anlayamadım” dedi. Bizim de anlamadığımız o. Bu “Uygarlıklar Çatışması” kitabının<br />

yazarı Samuel Huntington, -yaşlanınca insanlar ya daha dindar ya da daha fazla milliyetçi<br />

oluyor, gençliğinde düzgün şeyler yazardı o adam- “Siyasal Değişme, Siyasal Bozulma”<br />

diye bir makalesi var. Orada diyor ki, “Bir toplumdaki her değişiklik, gelişmenin işareti<br />

değildir. Hele bu azgelişmiş bir toplumsa, bu değişmelerin çoğu bozulmadır.” O yüzden<br />

70’lerdeki gelişmeydi, ama şu anki bozulma, korkunç da bir yozlaşma. Gittiğimiz yer de<br />

orası, yani bilimle açıklanacak gibi değil, bilimin kendisi baştan yozlaşıyor. “Biz özgürlük<br />

istiyoruz; türbana özgürlük istiyoruz.” Bir kere liberalizmde özgürlüğün tanımı, dinin<br />

<strong>ve</strong> devletin baskısına karşı direnmek demektir. Siz dine çekmeye çalışırsanız, onun adı<br />

özgürlük değil, tutsaklık olur. Ama özgürlük dediğinizde de böyle günümüzde, “Bırakınız<br />

postmodernizm çerçe<strong>ve</strong>sinde insanlar istediği gibi davransın” deniliyor.<br />

Bir arkadaşımız, “İran’daki gri devrime ne diyorsunuz” diye sordu. İran’dakine ben<br />

devrim demiyorum, derslerimde de karşıdevrim diye anlatıyorum. Size konuşmamın<br />

içinde devrimi tanımını yaparken ne demiştim; evrensel nitelikler taşımalı, cinsiyet<br />

ayrımcılığı, yaş ayrımcılığı, din-mezhep ayrımcılığı yapmamalı, akla dayanmalı, duygusal<br />

192<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

olmamalı <strong>ve</strong> çoğunluğun lehine kararlar alan şeye devrim dedim. İran’da böyle olmadı,<br />

İran’daki bir karşıdevrim. Bir kere bir azınlığın lehine oldu, mollalar sınıfı başa geçti<br />

<strong>ve</strong> “İslam’da ruhban sınıfı yok” deniliyordu, Şiilikteki mollalar da onun ruhban sınıfını<br />

oluşturdu. Kadınlara ayrımcılık yapıldı bir kere. Onun dışında Sünnilerle Şiiler arasında<br />

bir nefret işlendi. Bunlara baktığınızda da ona ben devrim değil, karşıdevrim demeyi daha<br />

uygun buluyorum.<br />

Onun dışında, “İsrail’in durumu ne olacak” diye sormuştunuz. Amerika’nın zaten “Soft<br />

power”la “Hard power”ı kullanmaktaki amacını saymıştım, 4 tanesini, beşincisi de şu:<br />

Diyor ki, “Bölgedeki radikal dini unsurları kontrollü bir şekilde eritmek <strong>ve</strong> İsrail’in<br />

bölgesel gü<strong>ve</strong>nliğini sağlamaktır.” Radikal dini unsurları eritmek için de ılımlı İslam<br />

ortaya çıkarmak gerekir. Nitekim biraz önce Korkut Hocam da değindi, neden “Muslim<br />

Brodhers”lar seçiliyor; çünkü onlar şiddete bulaşmıyorlar. Yavaş yavaş bunlar kanalıyla<br />

ılımlı İslamcıları, bizde de zaten ılımlı İslam görünümü <strong>ve</strong>rdiği için AKP’yi iktidara<br />

getirdiler. O bakımdan burada kaybeden, “One minute” de demiş olsa Davos’ta, “9 kişinin<br />

hesabını soracağız” denilmiş olsa da neticede bu saydığım enstitülerin çoğunun başında<br />

Yahudiler bulunuyor, kolay kolay da şey etmezler.<br />

İkincisi, 29 Ekimde Amerikalı parlamenterler Cumhuriyet Bayramı töreni düzenliyorlar.<br />

Bu yıl dikkat ederseniz, Ermeni soykırım iddiaları hiç yok. Nisan ayına geldiğimiz halde<br />

neden yok; ılımlı İslam dönüşmesinde Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolü daha fazla öne<br />

çıktı da onun için.<br />

Başka da soru yoktu herhalde, değil mi Teşekkürler.<br />

OTURUM BAŞKANI- Biz çok teşekkür ediyoruz.<br />

Buyurun.<br />

OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU- Dine kayışın sebeplerini soruyorsunuz, “Neden oldu”<br />

diye. Akşam e<strong>ve</strong> gidin, televizyonu bir açın, TRT1’den başlayarak şöyle birkaç saat<br />

bir izleyin. İslamcı kanalları açıp sabredebilirseniz, sabahleyin Meltem Televizyon var,<br />

Kur’an’dan yayınlar yapıyor, öbürü başka şeyler yapıyor. Televizyonları baştan aşağı bir<br />

geçin. Anadolu’ya çıkın arabanızla, bir Anadolu turu yapın <strong>ve</strong> her geçtiğiniz kasabada,<br />

her geçtiğiniz şehirde, oradaki yayın yapan radyo kanallarını dinleyin, halkla canlı yayın<br />

kurdukları o konuşmaları dinleyin, anlarsınız. Bu ideolojik hegemonyanın oluşmasında<br />

medyanın rolü korkunç <strong>ve</strong> iletişim araçlarının yaygınlaşması, televizyon kanallarının bu<br />

kadar yaygınlaşması, özelleşmesi, bir yandan özgürleşme diye karşılandı, ama sermayenin<br />

hegemonyasını kurduğu bir alan, çok büyük bir rol oynuyor.<br />

Ben ideolojik <strong>ve</strong> fikri mücadelenin, hegemonya mücadelesinin önemine işaret etmek<br />

istiyorum. Sorulmayan bir soruyu ben sorayım: Peki, ne olacak şimdi Yani bu kapkaranlık<br />

bir tablo, iktidarlarını kurdular, devleti ele geçirdiler, orduyu hizaya getirdiler, sermayeyi<br />

ellerine geçirdiler, halkı çok kolay bir şekilde yönlendirebiliyorlar. “Bu böyle devam<br />

edecek mi” diye sorulması lazım <strong>ve</strong> “Bundan çıkış yolu nedir” diye sorulması lazım.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

193


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Öncelikle ideolojik <strong>ve</strong> fikri mücadelenin, hegemonya mücadelesinin önemine vurgu<br />

yapmak istiyorum burada. Önce fikirlerle kazanırsınız, bu konuda çok zayıftır sol. Gidin<br />

Anadolu’ya, sol kitaplar satan yayınevleri bitmiştir, kitapevleri kapanmıştır. Buraya<br />

gelmeden önce İzmir Kitap Fuarındaydım. Sol kitapları satan yayınevleri, stantların<br />

önünde çok fazla insan yoktu. Ama sağ kitapları yayınlayan, yayınları yayınlayan stantlar<br />

var, İzmir’de bile önleri dolu. Çok ucuz, parlak renkli kâğıtlara basmışlar, sol kitapların iki<br />

misli satıldığı rakamlar sağcılarda yarıya düşüyor, çok ucuz şekilde satıyorlar, çok kaliteli<br />

baskıları var <strong>ve</strong> çok çeşitli alanlarda yayın yapıyorlar. Her alanda; bilim alanında, kültürel<br />

alanda… Türbanlı gençlerin bu tür kitaplara, dergilere olan, okumaya olan ilgisinin ne<br />

kadar yoğun olduğunu görüyorsunuz. Maalesef solda 12 Eylül sonrasındaki o saldırıların<br />

da bir izi, daha az kitap okuma; solcu ailelerin çocukları daha az ilgileniyorlar siyasetle<br />

<strong>ve</strong> okumayla daha az ilgileniyorlar. Ben buna vurgu yapmak istiyorum.<br />

Renkli devrimler tartışması şöyle bir soru aklıma getirdi: Bu çağın, küreselleşme çağının,<br />

yeni dünya düzeninin alameti farikası şeydi, “Devrimler çağı bitti, ‘İzm’ler çağı bitti,<br />

artık devrimler olmayacak, tarihin sonu geldi” diyorlardı. Şimdi renkli devrimler, onun<br />

yerine renkli devrimleri geçirdiler. Sınıf özünden kopartılmış, kendi kontrolü altında<br />

etnik, dinsel, mezhepsel alanlara kaymış mücadeleler içerisinden gelen <strong>ve</strong> sermayenin<br />

dünya siyasetine, dünyanın yeniden yapılandırılmasına uygun şekilde gelişen renkli<br />

devrimler yaşanıyor.<br />

Ben devrimler çağının sona ermediğine her zaman için vurgu yaptım. Çünkü küreselleşme<br />

çağı, bütün bu gelişmeler, sonuç itibariyle ezilenlerin daha çok ezildiği, bölgesel <strong>ve</strong><br />

sınıfsal eşitsizliklerin daha çok arttığı bir tablo ortaya çıkarıyor. Dünyada hem bölgesel<br />

bakımdan hem de ülkeler içerisinde eşitsizlik bu kadar yaygınken, baskı <strong>ve</strong> zulüm bu<br />

kadar varken, bu düzenlerin bu şekilde devam edip gideceğini, artık kalıcı düzenin, tarihin<br />

sonunun bu şekilde devam edebileceğine inanmak için tarihten hiçbir anlamamak gerekir.<br />

Eğer eşitsizlik varsa, zulüm varsa, 21. Yüzyıl, ezilenlerin kendi devrimlerini mutlaka<br />

yaşatacaktır. Bu renkli devrimler bir tarafa atılacaktır <strong>ve</strong> gerçekten ezilenler, bugünkü hiç<br />

yıkılmazmış gibi görülen iktidarları alaşağı etmesini bileceklerdir.<br />

OTURUM BAŞKANI- Sabırla mücadele….<br />

OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU- Hayır, sabır demiyorum. Bana bazen “Bunun çaresi<br />

nedir” diye soranlar oluyor. İnsanların kendi haklarını aramak için bu inançla -bu inanç<br />

çok önemlidir, sabır değil- ÖSYM rezaletleri karşısında gencecik liseli çocukların,<br />

15 yaşındaki çocukların gösterdiği cesareti toplumun bütün kesimlerinin göstermesi<br />

gerekir.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.<br />

Buyurun.<br />

Prof. Dr. NURŞEN MAZICI- Ben burada bir tespit, bir özeleştiri yapmak istiyorum.<br />

Neden şeyin karşısında din bu kadar ideoloji olarak çıktı, bunu sorgulamamız lazım.<br />

194<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Sosyalizm, bir bakıma da bir dindi. O yıkılınca, onun yerine bir alternatif üretmek<br />

gerekiyordu. Sadece İslam dünyasında değil, Yahudi dünyasında da, Hıristiyan dünyasında<br />

da bir dinsel siyasallaşma ivme kazanmış durumda, hatta Türkiye’dekinden daha fanatik<br />

şekilde örgütlenen kesimler de var. Bu birazcık alternatif olarak kendilerine ideoloji<br />

bulmaya çalışan yoksul kesimler için…<br />

Bir de dinin uyuşturucu yanıyla, işte “Bu dünyada sabret, öbür dünyada cennete gidersin”le<br />

de biraz da kontrol altında tutuluyor. Ama ben bir özeleştiri yapmak istiyorum: Neden<br />

Sovyetler yıkıldı da Amerika yıkılmadı Yani Sovyetler Birliğinde o hantal bürokrasiyi<br />

yenmek için mücadele <strong>ve</strong>rilmedi. Biz öğrenciydik, benim iki hocam da burada, sol 80<br />

öncesi 147 fraksiyona ayrılmıştı, birbirini yiyordu. O zaman biraz dinle, Allah’la falan<br />

dalga geçiliyordu. Siz inançsız olabilirsiniz, ama MHP’li çok fakir ailelerin çocukları daha<br />

dindar, daha milliyetçi oldukları için o tarafa kaydılar. Biz de biraz özeleştiri yapmamız<br />

lazım.<br />

Türkiye’de bu noktaya gelişimizin iki temel nedeni vardır; Cumhuriyetin ilk yıllarından<br />

1980’e kadar tüm kaynaklar, İş Bankasının kaynakları, Ziraat Bankasının kaynakları<br />

milli müteşebbis için, burjuva sınıfı yaratmak için harcandı. 80’de ancak burjuva<br />

sınıfını Türkiye çıkarabildi. Burada bizim laik kesim de çok erken reha<strong>ve</strong>te kapıldı.<br />

Batı dünyasında 200 yıl demokrasi mücadelesi <strong>ve</strong>rilirken, bizde 30 yıl sonra herkes<br />

kendi ailesel kabuğuna çekildi. Ben biraz da özeleştiri yapmamızı, ama hiçbir zaman<br />

da vazgeçmeden direnmemizi öneriyorum. Yavaş yavaş “Ey CHP, siz de türbanlıları<br />

destekleyin” demeleri, onların da zayıfladığını gösteriyor. Her birimizin de gerektiğinde<br />

birer Hasan Tahsin olmaya da hazır olması gerekir kanısındayım.<br />

Teşekkür ederim.<br />

OTURUM BAŞKANI- Arkadaşlar; çok uymayacak ama söyleyeceğim: Temel ölünce,<br />

yazmış ya mezar taşına, “Dedim dedim inanmadınız, ne oldu şimdi” Benim algıladığım,<br />

bu panelin sonunda “Ne oldu şimdi” diye yazdırmadan önce, belki de insandan,<br />

emekten, halktan yana bir çabayı hep birlikte daha da fazla çalışarak, belki daha fazla<br />

emek harcayarak yürütmek gerekiyor. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği bu türden<br />

etkinlikler <strong>ve</strong> böylesi bir entelektüel tartışmayı, işte <strong>Harita</strong> Mühendisleri Odamız<br />

da burada, bugün Türkiye’nin 4 yerinde böyle etkinliğimiz var, arkadaşlarımızla bu<br />

görüşmeleri <strong>ve</strong> konuşmaları yapıyoruz. Derdimiz tek tabii daha aydınlık, daha çağdaş,<br />

daha yaşanılabilir bir Türkiye’dir, çocuklarımız rahat etsin diyedir. Yani mezar taşına “Ne<br />

oldu şimdi” diye yazmadan önce, onun gereklerini belki de yapabilmektir. Bir meslek<br />

örgütü sorumluluğuyla biz bu görevlerin, sorumlulukların bilincindeyiz diye Odam adına<br />

da söylemiş olayım.<br />

Konu başlığına dönersek, konuşmacılardan algıladığım, şimdi bu eksen hakikaten çok iyi<br />

yerlere kaymıyor <strong>ve</strong> bunun için de bir mücadeleyi, bir direnme noktasını <strong>ve</strong> hattını hep<br />

birlikte yapmamız gerekir diye bir algılama yaptım. Bilmiyorum sizin aklınızda neler<br />

kaldı..<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

195


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Sevgili arkadaşlar; önce çok değerli konuşmacılara sizler adına görüşlerini bizlerle<br />

paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum. Size de onlar adına katılımınızdan dolayı çok<br />

teşekkür ediyorum <strong>ve</strong> esas teşekkürüm, tabii bizi bugün bu etkinlikte hepimizi bir araya<br />

getiren Oda Yönetimi <strong>ve</strong> Düzenleme Kurulu üyelerinedir.<br />

İyi ki varsınız, iyi günler, iyi tatiller.<br />

196<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

KAPANIŞ OTURUMU<br />

Oturum Başkanı : Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN<br />

(Kurultay Başkanı / İTÜ Rektörü)<br />

22 Nisan 2011<br />

Ödül Töreni<br />

Sonuç Bildirgesi<br />

KAPANIŞ<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

197


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

198<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

OTURUM BAŞKANI- Değerli başkanlarım, sevgili hocalar, değerli öğrenciler, sevgili<br />

katılımcılar; Kurultayın sonuna geldik. 5 günlük uzun <strong>ve</strong> yorucu bir Kurultayın kapanış<br />

konuşmasını yapmak üzere beraberiz.<br />

Tabii 5 gün uzun bir süre, belki bundan sonraki kurultaylarda buna biraz dikkat etmemiz,<br />

tekrar değerlendirmemizde büyük fayda var diye düşünüyorum. Çünkü dünyada da<br />

bu kurultaylarda artık toplantıları biraz daraltmaya başladılar. İlk gün çok kalabalık<br />

bir kurultaydı, belki bugüne kadar yapılan kurultayların içerisinde katılımın en yoğun<br />

olduğu bir kurultaydı. Son gün olmasına rağmen, son saatler olmasına rağmen, salonda<br />

herhalde yine bir 50-60 kişi vardır. Yani bu sayıyı gerçekten uluslararası konferanslarda<br />

da bulamıyorsunuz.<br />

Ben Kurultayın başından, hazırlık döneminden şu saate kadar emeği geçen tüm<br />

arkadaşlarıma -tek tek isimlerini saymayayım, çünkü hepsi uzun bir liste olur- sizler<br />

de dahil, katılımcılar, hepsine tek tek teşekkür ediyorum.<br />

Şimdi Kurultay Sonuç Bildirgesi okunacak. Kurultay Sonuç Bildirgesini hazırlayan<br />

bir komisyon var, sanırım eski başkanlardan oluşuyor, ben de ilk defa duyacağım ne<br />

yazdıklarını.<br />

Şimdi Fatmagül Hocamı Kurultay Sonuç Bildirgesini okumak üzere buraya da<strong>ve</strong>t<br />

ediyorum.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK- Merhabalar.<br />

Sayın Rektörümüz <strong>ve</strong> Kurultay Başkanımız Muhammed Şahin’in belirttiği gibi Sonuç<br />

Bildirgesini okuyacağım. Ancak öncesinde Kurultayla ilgili genel bir değerlendirme<br />

yapmak istiyorum.<br />

Sonuç Bildirgemiz biraz uzun, müsaadelerinizle onu kürsüde oturarak okuyacağım<br />

sonrasında.<br />

Bildiğiniz gibi, 18-22 Nisan tarihleri arasında yaptık Kurultayımızı. Öğrenci Oturumu<br />

ikinci gün yer aldı. 17 tane teknik <strong>oturumu</strong>muz vardı. 4 adet özel oturum, sosyal<br />

konuların, ülkemizle ilgili, dünyayla ilgili konuların tartışıldığı 2 panelimiz <strong>ve</strong> poster<br />

<strong>oturumu</strong> şeklinde kurultayımız gerçekleştirildi.<br />

Kayıtlı 850 delegemiz, katılımcı olarak yine Kurultaya katılan 360 delegemiz vardı.<br />

550 öğrencimiz <strong>ve</strong> 35 görevlimiz, toplam 1 795. Kayıt olmadan giren arkadaşlarımızla<br />

beraber sayının 2 bin civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Ölçme Teknolojileri <strong>ve</strong> Yazılım<br />

Fuarında da 33 adet firma, kamu kurumu <strong>ve</strong> üni<strong>ve</strong>rsite yer aldılar.<br />

Çeşitli ödüllerimiz vardı, ilk gün de size söz etmiştik. Ödüllerimizin ilki, En İyi Poster<br />

Ödülüydü. Bu ödülleri konuşmalarımızdan sonra dağıtacağız, ama ben önce açıklamak<br />

istiyorum. Melis Uzar arkadaşımız kazandı, konusu “Lidar <strong>ve</strong> Hava Fotoğraflarının<br />

Füzyonuyla Otomatik Bina Çıkarımı”ydı, Doç. Dr. Naci Yastıklı’yla beraber hazırladığı<br />

bir çalışma, çok teşekkür ediyoruz kendisine.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

199


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Gençlik Teknik Oturumunda yine hakemlerimizin seçimiyle posterle benzer şekildeydi. En<br />

İyi Sunum, En İyi Genç Sunucu Ödülü Tolga Bakırman’a <strong>ve</strong>rildi. Tolga’yı göremiyorum,<br />

ama biraz sonra ödülünü aldığında göreceksiniz. Konusu, “YTÜ Davutpaşa Kampusu<br />

ÖSYM Salon Bilgi Sistemi”ydi, Yrd. Doç. Dr. Ümit Gümüşel’le beraber hazırladıkları bir<br />

çalışma. Ben şimdiden tebrik ediyorum. Aynı oturuma katılan diğer arkadaşlarımıza da<br />

plaket <strong>ve</strong>receğiz.<br />

E<strong>ve</strong>t, gördüğünüz fotoğraf, bu küçük yaramazın fotoğrafı, birincilik ödülünü aldı;<br />

meslektaşımız Okan Yıldız tarafından çekilen bir fotoğraf. Kendisi burada değil, ama<br />

yakın bir arkadaşına ödülünü takdim edeceğiz, bir fotoğraf makinesi kazandı arkadaşımız.<br />

İkincilik ödülünü İsmail Ragıp Karaş arkadaşımız kazandı, o da meslektaşımız.<br />

Üçüncülük ödülü de Ali İpek tarafından çekilen bu güzel fotoğrafa <strong>ve</strong>rildi. Hepinizi tebrik<br />

ediyorum.<br />

Sonuçlandırmadan önce bir duyuru yapmak istiyoruz size. Çoğunuz biliyorsunuz,<br />

Odamızın kanalları yardımıyla duyuruldu aslında; Coğrafi Bilgi Sistemi Kongresi var.<br />

Bu kongre, TMMOB kongresi olarak tescil edilmiş bir kongre <strong>ve</strong> Odamız düzenliyor.<br />

Kurultaya benzer şekilde iki senede bir yapılıyor, Antalya’da olacak bu sene, 31 Ekimle<br />

4 Kasım arasında. Sloganı bilmiyordum, o da belirlenmiş: “Ortak Aklın Adresi.”<br />

Genişletilmiş özet göndermek için son tarih 27 Mayıs. Yine Odamızın web sayfasında<br />

yer alan interaktif sistemle bu kongreye bildirilerinizi yollarsanız, katılırsanız çok<br />

sevineceğiz.<br />

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, Sonuç Bildirgesini okumak üzere yerime<br />

geçiyorum.<br />

“13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı Sonuç Bildirgesi<br />

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği <strong>Harita</strong> <strong>ve</strong> <strong>Kadastro</strong> Mühendisleri Odası tarafından<br />

1987 yılından beri düzenlenen Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayının 13.’sü 18-22<br />

Nisan 2011 tarihleri arasında Ankara’da yüksek bir katılımla gerçekleşmiştir. Delegeler,<br />

konuklar <strong>ve</strong> öğrencilerle birlikte 2 bin dolayında katılımcı Kurultayımızı izlemiştir.<br />

24 yıllık tarihi boyunca harita bilimsel <strong>ve</strong> teknik kurultayları, sektörümüzün bir paylaşım<br />

yeri olmuştur. Bu paylaşım, temelde sektörün farklı alanlarında ulusal <strong>ve</strong> uluslararası<br />

düzeyde görev yapmakta olan meslektaşlarımızın deneyim <strong>ve</strong> birikimlerinin paylaşımıdır.<br />

Söz konusu deneyim <strong>ve</strong> birikimler, kimi zaman mevcut yöntemlerle geliştirilen yeni<br />

uygulamaları, kimi zaman yeni yöntem <strong>ve</strong> kavramları, kimi zaman bilim <strong>ve</strong> teknolojideki<br />

gelişmeleri, kimi zaman da farklı disiplinlerle yapılan ortak çalışmaları içermiştir.<br />

Bununla birlikte, her ne olursa olsun, kurultayların temel hedefi, sektör mensuplarımız<br />

arasındaki iletişimi güçlendirmek olmuştur.<br />

Kurultayların bir diğer amacı, teknik konuların yanı sıra, ulusal <strong>ve</strong> evrensel düzeydeki<br />

ekonomik, sosyal, siyasal, politik, kültürel <strong>ve</strong> benzeri gelişmeleri meslektaşlarımızın<br />

tartışmasına açarak sosyal <strong>ve</strong> toplumsal bilincin oluşmasına <strong>ve</strong> bu bilincin yayılmasına<br />

katkıda bulunmaktır. Kurultayımızda düzenlenen iki panel, ülkemizde <strong>ve</strong> dünyada yaşanan<br />

bu gelişmeleri anlama <strong>ve</strong> değerlendirmeye dönüktür.<br />

200<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Kurultay kapsamında eğitim programları da yer almıştır. Üyelerimizin talepleri<br />

doğrultusunda belirlenen ‘Uzaktan Algılamanın Temelleri <strong>ve</strong> Uydu Görüntüleri<br />

Kullanılarak Mekânsal Veri Üretimi’ başlıklı eğitim çalışması, HKMO MİSEM Salonunda<br />

2 gün sürmüştür.<br />

E<strong>ve</strong>t, yeniden insan için. Mühendislik her zaman yeninin simgesi oldu, gelişimin <strong>ve</strong><br />

geleceğin simgesi oldu. Son zamanlarda ise yeni, esas amacından, insandan koparıldı.<br />

Ulusötesi tekellerin dayatmaları, reform adı altında sundukları yapısal değişiklikler yeni<br />

olarak önümüze sürüldü. Ancak uygulamaya konulan bu programlarda temel olgunun<br />

insan olmadığı geç de olsa görüldü. Yeniyle insanın bağına tekrar vurgu yapılmasının<br />

gerekliliğine olan inançla yola çıkılarak yeniden insan için bilim, teknoloji <strong>ve</strong> mühendislik,<br />

yeniden insan için doğa, tarım <strong>ve</strong> kent, yeniden insan için medya, yeniden insan için<br />

örgütlenme, yeniden insan için demokrasi diyoruz. Yeni aramıza dönüyor, yarını yeniden<br />

hemen kurmak için.<br />

Emperyalizm, yayılmacı politikaları doğrultusunda Ortadoğu <strong>ve</strong> Kuzey Afrika ülkelerini<br />

yapılandırmaya devam etmektedir. Bu coğrafyada kendi yarattığı diktatörleri tasfiye<br />

etmekte, halkı kullanarak süreci sözüm ona demokrasi adına yürütmektedir. Gerçekte<br />

ise kendi çıkarları için bölgeyi açıkça işgal etmektedir. 1980’den bu yana uygulamaya<br />

konulan ekonomik, sosyal, kültürel, politik programların içeriğinde emek, demokrasi,<br />

özgürlük <strong>ve</strong> barış yoktur, bir başka deyişle odağında insan yoktur.<br />

Yoksulluk <strong>ve</strong> işsizlik, insanlığın karşısında iki büyük sorun olarak varlığını devam ettiriyor.<br />

İktidar sahipleri ise yoksulluk <strong>ve</strong> işsizliği bitirmeyi değil, yönetmeyi tercih ediyorlar.<br />

Yoksulluk <strong>ve</strong> işsizlik, iktidar politikalarının bir aracı olarak insanın karşısına dikiliyor.<br />

Yeniden insan için, yoksulluğun yönetilmesine karşı insanı merkezine alan bir yaklaşımı<br />

temsil etmekte <strong>ve</strong> insanlığın geleceğine dair umutlarını yeşertmektedir.<br />

Demokrasinin güçler ayrılığı prensibi olarak bilinen yasama, yürütme <strong>ve</strong> yargı<br />

organlarının ayrılıkları ilkesi, geride bıraktığımız dönemde ortadan kaldırılmaya<br />

çalışılmıştır. Yürütme erki, antidemokratik baraj sisteminin yardımıyla yasamayı etkisi<br />

altına almış, bununla yetinmeyerek yargı sistemi başta olmak üzere ülkedeki kurumları<br />

dönüştürmeye girişmiştir. Ülkede yasama, yürütme <strong>ve</strong> yargı erklerinin tümü iktidar adına<br />

tek bir elden yürütülmek istenmektedir. Bu irade, kendisini açıkça ifade etmektedir. Bunun<br />

sonucu olarak bir korku imparatorluğu yaratılmıştır. Bugün korku imparatorluğunu<br />

yaratanlar dahi, yarattıkları sistemi kontrol edememekten korkmaktadırlar.<br />

Demokrasi <strong>ve</strong> özgürlük kelimelerinin içinin boşaltıldığı bir döneme tanıklık etmekteyiz.<br />

Özel yetkili mahkemeler, devlet gü<strong>ve</strong>nlik mahkemelerinin devamı olarak varlığını<br />

sürdürmekte, gözaltı sürelerinin keyfi kullanımıyla yargılamadan cezalandırma yöntemi<br />

uygulanmaktadır. 12 Eylül 2010 tarihinde ‘ileri demokrasi’ hamasetleriyle yapılan anayasa<br />

değişiklikleri, demokratikleşme <strong>ve</strong> özgürleşmeye katkı sağlamamıştır. Yapısı değiştirilen<br />

yargı kurumları, siyasal iktidara daha bağımlı hale getirilmiş, yargı bağımsızlaşmak bir<br />

yana, siyasallaştırılmıştır.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

201


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Siyasal iktidarın yürütme, yasama <strong>ve</strong> yargıyı kontrol ettiği, daha da öteye bunun tek<br />

kişiye dayalı monarşik bir çağrışım yaptığı günümüz Türkiye’sinde, başkanlık sisteminin<br />

tartışmaya açılması tesadüfi değildir. Başkanlık sistemi, ABD dışında ihraç edildiği hiçbir<br />

ülkede başarılı olamamıştır. Başkanlık sistemiyle siyasal iktidarın tek elde toplanması,<br />

demokratik geleneklerin güçlü olmadığı ülkelerde tek adamlık <strong>ve</strong> diktatörlük sonuçları<br />

doğurmuştur. Yeniden insan için, böyle bir ortamda eşitliğe, özgürlüğe, demokrasiye olan<br />

inanca vurgu yapmaktadır.<br />

Ülkemizde <strong>ve</strong> dünyada sosyal, siyasal, ekonomik <strong>ve</strong> kültürel alanlara yönelik değişimler<br />

hızla yaşanmaktayken, değişimi görmek <strong>ve</strong> insan için yönlendirmek temel hedefimiz<br />

olmalıdır. O nedenle ‘Yeniden insan için’ diyerek aydınlık <strong>ve</strong> mutlu geleceğimizi<br />

selamlıyoruz.”<br />

Sonuç Bildirgesinin teknik oturumlarda oturum başkanları <strong>ve</strong> sizlerin katılımlarıyla, bize<br />

<strong>ve</strong>rdiğiniz bilgilerle hazırladığımız bölümü de var:<br />

“Yaklaşık 2 bin kişinin izlediği kurultayda deprem sonrası hasar tahmininden coğrafi<br />

bilgi sistemi uygulamalarına, jeodinamik çalışmalardan, afet acil durumu yönetiminden<br />

kıyı yönetimi <strong>ve</strong> deniz kadastrosuna çok geniş yelpazede bildiriler sunulmuştur.<br />

Jeodezik çalışmaların önemli bir ayağını da tektonik hareketlere bağlı yer değiştirmelerin<br />

izlenmesi oluşturmaktadır. Yerbilimcilerin tektonik hareketleri yorumlamak için ihtiyaç<br />

duyduğu ölçme çalışmaları, hareketi anlamlı şekilde yorumlayabilmek için gereken<br />

duyarlılığa sahip olmalıdır. Yersel amaçlarla kurulmuş mikro jeodezik ağlarda GPS<br />

ölçmelerindeki zamansal <strong>ve</strong> teknik yetersizlikler nedeniyle deformasyon analizi sonuçları<br />

yaratıcı olabilmektedir. Jeodezik ağlarda hız <strong>ve</strong>ktörlerinin elde edilmesi, uzun zamana<br />

yayılan gözlemler <strong>ve</strong> prezisyonlu, tekrarlı çalışmalar gerektirmektedir.<br />

Türkiye ulusal düşey kontrol ağında referans olarak kullanılan jeoid için yaklaşık 9<br />

santimetre olarak <strong>ve</strong>rilen konum doğruluğu artırılmalıdır. Bu amaçla kıyı <strong>ve</strong> denizlerde<br />

uydu altimetresi, karada <strong>ve</strong> yersel ölçmelerin yanı sıra havadan gravite ölçmeleri<br />

gerçekleştirilmeli, .. ağının yenilenmesi çalışmaları sürdürülmelidir.<br />

Geçtiğimiz yıllar içinde coğrafi bilgi sistemleri kullanımı tüm sektörler düzeyinde<br />

yaygınlaşmış, meslek alanımızın ağırlıklı olduğu çok disiplinli bir sektör haline<br />

dönüşmüştür. Yaygınlaşmanın sonucu olarak ihtiyaç <strong>ve</strong> beklentiler yeniden şekillenmektedir.<br />

Günümüzde CBS kullanıcıları için <strong>ve</strong>ri yerine servis hizmetlerinin sağlanması ihtiyacı<br />

ön plandadır. Servis yönelimli mimariler ile CBS kullanıcılarına sunulan hizmetin<br />

standartları yükselecektir.<br />

Türkiye ulusal CBS altyapısının kurulmasındaki belirsizlikler ise sürmektedir. Yapılmış<br />

ihalelerle süreçler sektörce takip edilerek TUCBS kurulumunun bir an önce hayata<br />

geçirilmesine katkı sağlanmalıdır.<br />

Kamu kurumlarında servis hizmetlerine yönelik projeler geliştirilmekte, bazı kurumlar<br />

<strong>ve</strong>ri paylaşımlarını internet ortamında yapabilmektedirler. Kıt kaynakların etkin kullanımı<br />

için kurumlar arası çalışmaların ilke edinilmesinin de ötesinde, yasal zorunluluk olarak<br />

202<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

hayata geçirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Meslektaşlarımızın altyapı şebekelerinde<br />

optimizasyon bazlı konumsal algoritmalar yardımıyla karar destek sistemleri geliştirmesi<br />

üzerine çalışmaları ilgi çekici olmuştur.<br />

Meslek disiplinimizin farklı kurum <strong>ve</strong> enstitülerde kullanılmasına ilişkin örnekler gün<br />

geçtikçe artmaktadır. Çevre kirliliği üzerine çalışmalarını sürdüren enstitülerde harita<br />

mühendislerinin görev almaya başlamasının ardından, CBS <strong>ve</strong> uzaktan algılama<br />

tekniklerini kullanan çeşitli projeler hayata geçirilmiş, çevre kirliliği araştırmalarına<br />

meslektaşlarımızca önemli katkılar sağlanmıştır.<br />

Kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarının kayıt altına alınması <strong>ve</strong> korunmasında daha önceki<br />

dönemlerde harita mühendisliğinden yararlanılamamış olması önemli kayıplara neden<br />

olmuştur. Kültür <strong>ve</strong> tabiiat varlıklarının korunması önemli olduğu kadar, meslektaşlarımız<br />

için de yeni bir çalışma alanını ifade etmektedir. Genç mühendisler de yaptıkları sunumlar<br />

ile konunun ayırdında olduklarını göstermişlerdir.<br />

Coğrafi bilginin iletimi <strong>ve</strong> iletişimi konusunda etkin rol alan mesleğimizin uçuş haritaları,<br />

hologram haritalar gibi yeni harita sunuş ortamları üzerine de çalışmalar yürütmesi<br />

gerekliliğine işaret edilmiştir.<br />

Uzaktan algılama tekniklerinin, LİDAR <strong>ve</strong> yersel lazer tarama teknolojilerinin disiplinler<br />

arası projelerin çok önemli bir parçası olduğu, dolayısıyla meslektaşlarımızın ortak<br />

çalışmalarda liderlik görevini üstlenmeyi hedeflemelerinin altı çizilmiştir.<br />

Arazi toplulaştırma çalışmaları, son dönemde meslek alanımızın gündeminde önemli<br />

bir yer tutmaktadır. Ülkemiz, kırsal alanlardaki parsel boyutlarının işletmeye uygun<br />

olmaması dolayısıyla ortaya çıkan düşük <strong>ve</strong>rimlilik, toplulaştırmaya olan ihtiyacı da<br />

artırmaktadır. Toplulaştırma işlemlerinin arazi düzenlemeleri içerisinde kullanımı<br />

hızla artış göstermekte, pek çok mühendislik projesi öncesi toplulaştırma çalışmaları<br />

yürütülmektedir. Toplulaştırma işlemleri sonrasında sulamada yüzde 60’lara varan su<br />

tasarrufunun sağlandığı, önümüzdeki dönemde çok ciddi miktarda kırsal alan için arazi<br />

toplulaştırmasının yapılmasının planlandığı ifade edilmiştir. İhalelerde konsorsiyum <strong>ve</strong>ya<br />

mühendislik hizmeti olarak ayrı ihale edilmesinin arazi toplulaştırma projelerini daha<br />

nitelikli kılacağı <strong>ve</strong> kamu yararının gerçekleşmesini sağlayacağı dile getirilmiştir.<br />

Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ciddi miktarda kadastro yenilemesi yapılmasına gereksinim<br />

oluğu, yenileme çalışmalarında özel sektöre de önemli görevler düşeceği hatırlatılmıştır.<br />

Özel sektörün yapılanmasında <strong>ve</strong> sağlıklı gelişmesinde önemli rolü olan eşitlik ilkesi,<br />

rekabet koşulları <strong>ve</strong> tekelleşmenin önlenmesi hususunda kamu kurumlarının duyarlı<br />

olması vurgulanmıştır.<br />

Türkiye kadastrosu, kamu hizmetlerinin projelendirilmesinde temel altlık olacak, kamu<br />

yönetimini kolaylaştıracak bir bilgi sistemine dönüşme aşamasındadır. Tapu <strong>Kadastro</strong><br />

Genel Müdürlüğünce yürütülen Taşınmaz Değerlerinin Belirlenmesi <strong>ve</strong> Kayıt Altına<br />

Alınması Çalıştayı çok önemli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Taşınmaz değerleme<br />

faaliyetlerinin özellikle Almanya <strong>ve</strong> İspanya uygulamalarına benzer olarak kadastro<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

203


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

idarelerine <strong>ve</strong>rilmesi <strong>ve</strong> yasal, kurumsal, teknik altyapının oluşturulması önerilmiştir.<br />

Taşınmaz değerleme <strong>ve</strong>rilerinin ulusal bir <strong>ve</strong>ritabanına oturtulması gerektiği belirtilmiş,<br />

değerlemede kullanılan matematiksel yöntemlere ilişkin model önerileri sunulmuştur.<br />

Kıyı <strong>ve</strong> deniz alanlarında artan insan kaynaklı kullanımın bu alanlarda mülkiyetin <strong>ve</strong><br />

sınırların tanımlanmasını gerekli kıldığı, bu nedenle deniz kadastrosu kavramının<br />

geliştirilmesi vurgulanmış, bu alandaki çalışmalar dünyadaki örnekleriyle birlikte<br />

tartışılmıştır.<br />

Özel mühendislik ölçmelerinde hassas nokta konumlama tekniğinin kullanılabilirliği<br />

üzerine aktarılmış, hidrografik ölçmeler alanına ilişkin örnekler <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />

Sayısal arazi <strong>ve</strong> yükseklik modellerinin, kalite değerlendirme sürecinin yönetmeliğimizde<br />

yer alması gerektiği vurgulanmıştır.<br />

Üni<strong>ve</strong>rsitelerimizde yüksek kontenjanlar, ağır ders yükleri, akademik kadro eksikliği <strong>ve</strong><br />

ikinci öğretimin getirdiği yıpratıcı koşullar, akademik çalışmaları <strong>ve</strong> AR-GE süreçlerini<br />

engellemektedir. Kamu kurumları <strong>ve</strong> üni<strong>ve</strong>rsiteler, teknoloji <strong>ve</strong> yazılım geliştirme<br />

çabalarında ortak projeler geliştirmelidir.<br />

Sonuç olarak, Kurultayımız 5 günlük bir zaman diliminde başarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />

Kurultayda sunulan bildiri sayısı <strong>ve</strong> çalışmaların bilimsel <strong>ve</strong> teknik niteliğinin yüksek<br />

oluşu, delege katılımının yüksekliği, yaşanan tartışmaların canlılığı, Ölçme Teknolojileri<br />

<strong>ve</strong> Yazılım Fuarına <strong>ve</strong> Gülseren Yurttaş Anısına İş Sağlığı <strong>ve</strong> Gü<strong>ve</strong>nliği Fotoğraf<br />

Yarışmasına olan ilgi bu başarının göstergelerindendir.<br />

Ülkemizde 104’ü kamu, 53’ü vakıf, toplam 157 üni<strong>ve</strong>rsite bulunmaktadır. Her yıl 36<br />

bin civarında mühendis bu üni<strong>ve</strong>rsitelerden mezun olmaktadır <strong>ve</strong> yüzde 26’sı işsizdir.<br />

Dolayısıyla hızla artan üni<strong>ve</strong>rsitelerin sayısı, beraberinde yeni sorunlar da getirmektedir.<br />

Anayasamıza göre devlet, ülkeye <strong>ve</strong> insanlığa hizmet etmek üzere çağdaş eğitim öğretim<br />

esaslarına dayanan <strong>ve</strong> milletin <strong>ve</strong> ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek<br />

amacıyla bilimsel özerkliğe sahip üni<strong>ve</strong>rsiteler kurmakla sorumludur. Bu sorumluluğun<br />

doğru olarak yerine getirilmesi önemlidir. Ne yazık ki gerek meslek örgütlerinin<br />

gerekse ilgili kurumların görüşleri alınmayarak eğitim-üretim-çalışma yaşamı ilişkisi<br />

kurulamamaktadır.<br />

Ülkenin içerisinde bulunduğu durumun baş sorumlularından olan 12 Eylül kurumu YÖK<br />

kaldırılmalıdır. 27 Mart 2011 tarihinde 1.7 milyon gencin girdiği yükseköğretime geçiş<br />

sınavında yaşanan <strong>ve</strong> sonrasında yetkililerin yaptığı açıklamalarla büyüyen şifreleme<br />

skandalı, milyonlarca öğrencimizi, gencimizi, ailelerini <strong>ve</strong> tüm toplumu rahatsız etmiştir.<br />

Bu olayın gerçek yüzü hızla aydınlatılmalı, varsa sorumluları ortaya çıkarılmalı, gençlerin<br />

<strong>ve</strong> ailelerin mağduriyeti mutlaka giderilmelidir.<br />

Kurultayımızda ele alınan <strong>ve</strong> bildirgemizde özetlenen konular, meslektaşlarımız <strong>ve</strong><br />

Odamız açısından büyük değer taşımakta, bundan sonra geliştirilecek sektörel politika<br />

açısından önemli bir altlık oluşturmaktadır. Kuşkusuz, Kurultayımıza ilişkin yapılacak<br />

eleştirel değerlendirmeler <strong>ve</strong> görüşler, bundan sonra gerçekleştirilecek olan benzeri<br />

etkinliklerin başarısının gü<strong>ve</strong>ncesi olacaktır.<br />

204<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bilimde, teknolojide, mühendislikte, tarımda, sanayide, örgütlenmede insanı hatırlatmanın<br />

<strong>ve</strong> hatırlamanın zamanı geldi. İnsanlığın geleceğinin karanlık olmasına izin <strong>ve</strong>rmek<br />

istemiyoruz. Bu nedenle hep birlikte ‘Yaşasın yeniden insan için’ diyoruz.”<br />

Teşekkür ederim.<br />

SUNUCU- Sayın konuklar; Kurultaylarımızın gerçekleştirilmesinde katkı <strong>ve</strong> destek<br />

<strong>ve</strong>ren saygıdeğer meslektaşlarımız <strong>ve</strong> sevgili öğrenci arkadaşlarımıza plaketlerini <strong>ve</strong>rmek<br />

üzere Oda Yönetim Kurulumuzu da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Değerli arkadaşlar; ben bu <strong>oturumu</strong>n eksik olmaması için bir<br />

düzeltmenin yapılması gerekiyor. Çünkü Kurultay Sonuç Bildirgesini Gül Hoca okudu.<br />

Aslında Sonuç Bildirgesini tartışmaya açmak gerekiyor, bunu her kurultayda yaptık.<br />

Gül Hocam, o süreci siz tamamlayın, Kurultay Sonuç Bildirgesi netleşsin, sonra ikinci<br />

bölüme geçelim.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK- Kurultay Sonuç Bildirgesine eklenmesini istediğiniz<br />

bölümler varsa, önerilerinizi bekliyoruz.<br />

Buyurun Sayın Onur Hocam.<br />

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Kurultayın gerçekleşmesinde emeği geçen arkadaşlarımın<br />

hepsine çok teşekkür ediyorum. Ancak bu Sonuç Bildirgesini hazırlayan arkadaşlara da<br />

ayrıca teşekkür ediyorum. Ben herhangi bir katkı sağlamak amacıyla değil de bir öneri<br />

amacıyla söz aldım. Acaba bu bildirgeyi Odamızın web sayfasına koysak, bir haftalık da<br />

bir süre <strong>ve</strong>rsek, web sayfasında bu bildirgenin feetback’ini sağlayıp bundan sonra Sonuç<br />

Bildirgesi haline dönüşse bir öneride bulunacaktım.<br />

Teşekkür ederim.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK- Bu değerli katkınız için çok teşekkür ederiz Hocam.<br />

Onu ben sonunda söyleyecektim zaten. Yapılacak önerileri de ekleyerek bir hafta <strong>ve</strong>ya<br />

daha fazla süre, bilmiyorum Kurultaydaki eski usulleri, internet sayfasında duracak.<br />

Hepimiz mail adresini biliyoruz Odamızın, önerileri, katkıları yaparsanız çok seviniriz.<br />

Taylan Bey, buyurun.<br />

TAYLAN …- Sayın Başkan; son <strong>oturumu</strong>muzda eğitime yer <strong>ve</strong>rilmişti. Orada gündeme<br />

gelen özellikle Mesleki Yeterlilik Kurumuyla ilgili birtakım açıklamalarda bulundu<br />

Sayın Veysel Hocamız. Bu kurum, biliyorsunuz bir kanunla kuruldu <strong>ve</strong> ciddi yetkileri<br />

var. Bu kapsamda mesleki alanlarda standartlar belirliyor, hatta ölçme, değerlendirme,<br />

belgelendirme <strong>ve</strong> sertifikasyon çalışmalarını yürütüyor. Ben önümüzdeki dönemde<br />

özellikle TMMOB’ye bağlı meslek odaları içerisindeki faaliyetleri <strong>ve</strong> Mühendislik-<br />

Mimarlık Hakkındaki Kanun, TMMOB Kanuna dayalı çalışmaları da düşündüğümüzde,<br />

yasal anlamda belli çakışmaların olacağını, ki önümüzdeki seçimden sonra da yapılacak<br />

anayasa değişiklik çalışmalarında meslek odalarına ilişkin de birtakım değişiklik<br />

düşünüldüğünde, bunun önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden Kurultay Sonuç<br />

Bildirgesinde buna da yer <strong>ve</strong>rilirse sevinirim.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

205


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Teşekkür ederim.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK- Çok teşekkür ederiz.<br />

Değerli arkadaşlar; söylediğimiz gibi, web sayfamıza konulacak bildirge. Katılırsanız,<br />

önerileriniz bize bildirirseniz çok seviniriz. Tekrar yenilenip, zaten farkındaysanız, en son<br />

oturumlar yok, yani en son oturumlardan çıkardığımız şeyleri yetiştiremedik.<br />

Çok teşekkür ediyorum tekrar.<br />

Buyurun.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Hocam; bir konuya açıklık getirmek istiyorum: Bu Sonuç<br />

Bildirgesini Odanın web sayfasına koyup bir hafta tüm görüş <strong>ve</strong> önerileri beklersek,<br />

bu Sonuç Bildirgesi hem çıkmaz, sonu gelmez, bir de işleyiş öyle değil. Ama sonuçta<br />

Sonuç Bildirgesinin var olan delegasyona gönderilmesi olabilir. Sanıyorum Onur Hocam<br />

belki onu söylemeye çalıştı. Delegasyona bizdeki mail adreslerine göre mail olarak<br />

gönderebiliriz. Ama bunu web sayfasına koyduğumuzda, her kelimesine itiraz gelebilir <strong>ve</strong><br />

sonuçta biz bu Sonuç Bildirgesini çıkartamayız, öyle bir işleyiş de olamaz. Delegasyona<br />

gider, görüşler gelir <strong>ve</strong> Sonuç Bildirgesi Komisyonu, gerektiğinde hataları, gerektiğinde<br />

paragrafların yerlerinin değiştirilmesi gibi, bu yetkiyi <strong>ve</strong>relim komisyona, komisyon bunu<br />

değerlendirsin. Onur Hocam, bu şekilde olur, değil mi<br />

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Benim amacım şuydu: 2 bin kişi katılmış, ama şu anda<br />

salonda 60-70 kişiyiz, belki 100 kişiyiz. Geri kalan arkadaşların da belki katkıları<br />

sağlanacaktır. Onlara bir olanak sağlamak amacımdı, sizin yönteminiz de tabii ki daha<br />

iyi bence de.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Tamam, ilgili delegasyona mail atabiiliriz, oradan gelen görüşleri<br />

komisyon değerlendirir.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK- Teşekkür ediyorum.<br />

SUNUCU- Kurultaylarımızın gerçekleştirilmesinde katkı <strong>ve</strong> destek <strong>ve</strong>ren saygıdeğer<br />

meslektaşlarımız <strong>ve</strong> sevgili öğrenci arkadaşlarımıza plaketlerini <strong>ve</strong>rmek üzere Oda<br />

Yönetim Kurulumuzu da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Oda Yönetim Kurulu Başkanı olarak, 13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel<br />

<strong>ve</strong> Teknik Kurultayını tamamlamış bulunuyoruz. Güzel bir Kurultay oldu, Odanın amaçları<br />

çerçe<strong>ve</strong>sinde gerçekleşen bir Kurultay oldu. Kurultayın başarıyla yapılmasında emeği<br />

geçen Düzenleme Kuruluna, Düzenleme Kurulu Başkanına, Sayın Rektöre, Yürütme<br />

Kurulu Başkanı Fatmagül Hocaya <strong>ve</strong> Yürütme Kuruluna, Bilim Kuruluna, Danışma<br />

Kuruluna <strong>ve</strong> tüm katılımcılara Oda Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyoruz.<br />

Bu dönem çok güzel bir çalışma oldu. Bu Kurultay süreci, Oda Yönetim Kurulunun en<br />

rahat çalıştığı dönemlerden biriydi. Demek ki Kurultay Yürütme Kurulu <strong>ve</strong> Düzenleme<br />

Kurulu bu konuda çok başarılı bir çalışma yürüttü ki bizlere çok yük düşmedi, onu<br />

söylemek istiyorum. O nedenle Kurultay Yürütme Kurulunu özellikle alkışlamayı ben<br />

206<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

de buradan istiyorum <strong>ve</strong> Kurultay Yürütme Kurulumuza çok teşekkür ediyoruz. Yürütme<br />

Kurulundan 2 arkadaşımız şehir dışında oldukları için katılamayacaklarını Sayın Genel<br />

Sekretere bildirmişler, hemen o bilgiyi <strong>ve</strong>rdi.<br />

Sayın Rektör <strong>ve</strong> Düzenleme Kurulu Başkanı dedi ki, “5 gün, aslında çok yoğun bir gün.<br />

Özellikle yürütme <strong>ve</strong> diğer görev alan arkadaşlar için çok yoğun bir tempo.” Ama böyle<br />

bir gelenek oluşmuş, belki bundan sonraki dönemlerde 4-4.5, artık onu yine dönemin<br />

koşulları <strong>ve</strong> yapısı belirleyecektir.<br />

Onur Hocamın özellikle Sonuç Bildirgesinin tamamlandıktan sonra, son şekilden sonra<br />

aslında bunlar odalarımızın çalışma raporlarına, çalışma programlarına yön <strong>ve</strong>recek<br />

raporlar <strong>ve</strong> ilkelerdir, belki de odalarımızın manifestosudur bunlar. Söylenmeyen paragraf<br />

kalmadı, hemen hemen her şey söylendi <strong>ve</strong> bir meslek odası, her zaman TMMOB’nin de<br />

dünden bugüne söylegeldiği emekten, halktan yana, toplumdan yana, bilimi, mühendisliği,<br />

tekniği <strong>ve</strong> teknolojiyi ülkenin kalkınması yönünde kullanmaya devam edecek.<br />

İyi ki geldiniz, iyi ki buradasınız, iyi ki katkı <strong>ve</strong>rdiniz. Hem mesleğimiz, hem ülke adına<br />

başarılı bir çalışma oldu. Tekrar Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum.<br />

SUNUCU- Bugünlere gelinmesi için emek harcayan <strong>ve</strong> geçmiş kurultaylarımızın<br />

başkanlarından 3. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Ahmet Aksoy, 5. Bilimsel<br />

<strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Turgut Uzel’e, 7. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay<br />

Başkanı Sayın Gökçin Seylam’a, 8. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr.<br />

Erdal Koçak’a, 9. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Ayhan Alkış’a,<br />

11. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Ahmet Yaşaran’a katkılarından<br />

dolayı teşekkür ediyoruz.<br />

Aramızda bulunan <strong>ve</strong> bugünlere gelinmesi için emek harcayan 2. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik<br />

Kurultay Başkanı Sayın Hüseyin Erkan’a katkılarından dolayı teşekkür ederiz <strong>ve</strong> plaketini<br />

almak üzere da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

Plaketini <strong>ve</strong>rmek üzere Hüseyin Ülkü’yü sahneye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

(Hüseyin Erkan’a plaketi takdim edildi)<br />

HÜSEYİN ERKAN- Değerli arkadaşlar; 2. Kurultaydan 13.’süne, büyük bir mutluluk<br />

benim için <strong>ve</strong> gerçekten o günlerle bugünleri karşılaştırdığım zaman görüyorum ki, çok<br />

iyi gelişmeler var. Mesleğimizin bu noktalara gelmesinde mutlaka bu kurultayların çok<br />

büyük bir katkısı var. Bu noktaya gelmesinde katkısı bulunan arkadaşlara mesleğim adına,<br />

Odam adına, Türkiye’m adına teşekkürlerimi, saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.<br />

Çok teşekkürler.<br />

HÜSEYİN ÜLKÜ- Çok değerli katılımcılar; ben gerçekten büyük bir onur duydum şu<br />

anda. Hüseyin Erkan Hocamın benim üzerimde çok önemli <strong>ve</strong> büyük emeği vardır. Ben<br />

onun uyarısı <strong>ve</strong> katkısıyla Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsüne katıldım. Ayrıca şu anda<br />

Ayhan Kalyoncu Ağabeyim karşımda. Devrim Apartmanı’nın da bana çok büyük katkısı<br />

vardır. Onlar olmasaydı, ben Odaya adım atmazdım, sizlerle birlikte bugünlere gelemezdim.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

207


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Bu güzel günlere hep birlikte gelmemizi sağlayan arkadaşlara <strong>ve</strong> Hocama böyle bir plaketi<br />

<strong>ve</strong>rme onurunu bana <strong>ve</strong>rdikleri için Yönetim Kurulumuza çok teşekkür ediyorum.<br />

SUNUCU- 10. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Onur Gürkan’a<br />

katkılarından dolayı teşekkür ederiz <strong>ve</strong> plaketini almak üzere sahneye da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Şunu belirtmek istiyorum: Aslında geriye dönük tüm kurultay<br />

başkanlarına plaket hazırladık, ama aramızda değiller, olanların anonsunu yapıyoruz <strong>ve</strong> şimdi<br />

Sevgili Hocamızın plaketini <strong>ve</strong>rmek üzere Ayhan Kalyoncu’yu buraya da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

(Prof. Dr. Onur Gürkan’a plaketi takdim edildi)<br />

AYHAN KALYONCU- Değerli arkadaşlar; çok sevmiş olduğum bir kardeşime, öğretim<br />

üyesi <strong>ve</strong> gerçekten ilişkimizi kesmediğim bir kardeşime bu plaketi <strong>ve</strong>rmek onurunu bana<br />

<strong>ve</strong>rdiği için, Yönetim Kurulundaki arkadaşlarımın hepsine çok teşekkür ediyorum. Onu<br />

sağlıklı <strong>ve</strong> mutlu nice günler dileğiyle kendisine <strong>ve</strong>riyorum.<br />

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Birkaç kelime söyleyeceğim, ama heyecanlandım<br />

gerçekten. Bu plaketlerden epey var evimde, ama bu çok özel bir plaket. Her şeyden önce<br />

kadirşinaslık gösterdikleri için Oda Yönetim Kurulumuza Başkanın şahsında teşekkür<br />

ederim. Ama benim için çok büyük bir sürpriz olan olay da bu plaketi Ayhan Ağabeyimizin,<br />

aslında yaşlarımız oldukça yakın, ama ben ona doğduğumdan beri ağabey dediğim için,<br />

ağabey diyorum. Kendisiyle ilgili şöyle bir şey söyleyeceğim: Bir kamu kuruluşunda<br />

emekli olduğu zaman ben çok üzülmüştüm, kendisine de bir mektup yazmıştım. Ama<br />

onun emekliliği meğer sadece kamudan emekliymiş, hâlâ çalışmasını sürdürüyor.<br />

Ben bu mesleğe mensup olduğum için çok mutluyum. Geçmişe baktığım zaman hiçbir<br />

şeyden “Keşke” demiyorum. Bir tek şey hariç tabii, hep söylüyorum: Keşke sigara<br />

içmemiş olsaydım diyorum. Sigara içenlere de ithaf olunur. Her şeye “İyi ki” diyorum;<br />

iyi ki bu mesleği seçmişim, iyi ki bu meslekte sonuna kadar dayanmışım <strong>ve</strong> iyi ki bu<br />

mesleğin mensubuyum.<br />

Teşekkür ederim.<br />

SUNUCU- 12. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Dursun Zafer Şeker’e<br />

katkılarından dolayı teşekkür ederiz <strong>ve</strong> plaketini almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyoruz.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Dursun Zafer Şeker Hocamıza plaketini <strong>ve</strong>rmek üzere önceki<br />

dönem Oda başkanlarından Atilla Aydın’ı da<strong>ve</strong>t ediyoruz.<br />

(Prof. Dr. Dursun Zafer Şeker’e plaketi takdim edildi)<br />

ATİLLA AYDIN- Değerli arkadaşlarım; Zafer Hocama plaketini <strong>ve</strong>rmekten büyük<br />

keyif alıyorum. En genç Kurultay Başkanımız, Muhammed Hocadan önce. Kendisini<br />

kutluyorum, hayatta başarılar diliyorum.<br />

Hepinize saygılar sunuyorum.<br />

208<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Prof. Dr. DURSUN ZAFER ŞEKER- Çok teşekkür ederim.<br />

Aslında büyüklerim söyleyecek söz bırakmadılar bana. Ben Oda Yönetim Kuruluna daha<br />

önce teşekkür etmiştim, ama bu gerçekten çok onurlu bir görev, zamanında bu görevi<br />

<strong>ve</strong>rdikleri <strong>ve</strong> layık gördükleri için kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.<br />

Bir kere daha teşekkür ederim, sağ olun.<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı En İyi Poster Ödülünü alan Sayın Melis<br />

Uzar’a katılımından dolayı teşekkür ederiz <strong>ve</strong> plaketini almak üzere sahneye da<strong>ve</strong>t<br />

ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Plaketini <strong>ve</strong>rmek üzere Kurultay Düzenleme Kurulu Başkanı<br />

Sevgili Hocamızı, Rektörümüzü buraya da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

Buyurun Sevgili Hocam.<br />

Prof. Dr. MUHAMMED ŞAHİN- Ben 1987 yılında üni<strong>ve</strong>rsiteden mezun oldum <strong>ve</strong><br />

ondan sonra yurtdışına çıkmıştım. Odayla benim entegrasyonum Atilla Aydın Beyin<br />

Başkanlığı döneminde oldu. O zaman öğrenciydim ben. Atilla Bey beni hiç tanımıyordu.<br />

İşte o zaman mail sistemi de iyi çalışmıyordu, bir sempozyum organizasyonu konusunda<br />

haberleşiyorduk, “Uluslararası bir sempozyum, Deformasyonlar Sempozyumu organize<br />

edeceğiz” diye. Odanın daha önceden bu kapsamda bir sempozyumu olmamıştı. O zaman<br />

Atilla Beyin cesareti, böyle daha genç, yeni doktorasını bitirememiş, hele yurtdışında,<br />

daha yüzünü görmediği birisi böyle bir başvuruda bulunuyor <strong>ve</strong> büyük bir organizasyon,<br />

o zaman siz de Yönetim Kurulu üyesiydiniz. Tabii bazı arkadaşların çekinceleri olmuştu,<br />

ama büyük bir cesaret örneği göstererek, hiç görmediği böyle genç birisine –o zaman kaç<br />

yaşındaydım bilmiyorum, 26-27 yaşındaydım- destek <strong>ve</strong>rdi <strong>ve</strong> sahip çıktı o sempozyuma<br />

Atilla Bey. Onu da İstanbul Sheretton’da yapmıştık <strong>ve</strong> Odamız adına o güne kadar yapılan<br />

uluslararası anlamda, tabii küçük çaplı çalışmalar yapılmıştı, ama böyle bir sempozyum<br />

yapılmamıştı, ilk defa onun temellerini Atilla Bey atmıştı.<br />

Ben tabii daha önceki yönetimleri bilmediği için, onlar beni bağışlasın, ama Ankara Genel<br />

Merkez, genel olarak Atilla Beyin başlattığı o süreci devam ettirdi hep. Ben daha önceki<br />

konuşmalarımda da değişik ortamlarda söylüyorum, Odamız politikayı da iyi yapıyor,<br />

bu mesleki organizasyonları, bilimsel organizasyonları da çok iyi yapıyor, hatta diğer<br />

odalara göre –ben diğer odaların yanında da söylüyorum- en iyi bizim Genel Merkez<br />

yapıyor bu işi. Hiçbir zaman bu işte üni<strong>ve</strong>rsitelerle işbirliği yaptığı zaman politikayı<br />

karıştırmıyor, sadece mesleği öne alarak herkesle işbirliği yapmışlardır bugüne kadar,<br />

örneklerini göstermişlerdir, bundan sonra da göstereceklerinden eminiz. Biz gerçekten<br />

kendilerini çok seviyoruz. Her seferinde bu Yönetim Kurulunu, tabii öncekileri olduğu<br />

gibi gördükçe keyif alıyorum, böyle bir Yönetim Kurulu <strong>ve</strong> Başkana sahip olduğumuz<br />

için. Kendilerine teşekkür ederim.<br />

Melis’le de geçmişimiz var. Benim baldızımla -baldızım derken, “Baldızım deme” diyor<br />

genelde, “Hoşuma gitmiyor, eşimin kardeşi de” diyor- beraber okumuşlar Yıldız Teknik<br />

Meslek Yüksekokulunda, 96-98, o dönemden beri tanışıyoruz. Tesadüfe bak, aradan<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

209


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

yıllar geçiyor, ilk defa dışarıda karşılaştık hafta başında <strong>ve</strong> bugün de bu ödülünü biz<br />

<strong>ve</strong>riyoruz.<br />

Başarılarının devamını diliyorum.<br />

(Melis Uzar’a ödülü takdim edildi)<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı Gençlik Teknik Oturumu En İyi Sunum<br />

Ödülünü alan Sayın Tolga Bakırman’a katılımından dolayı teşekkür ederiz <strong>ve</strong> plaketini<br />

almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyoruz.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı Fatmagül Batuk’u plaketini<br />

<strong>ve</strong>rmek üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyoruz.<br />

Buyurun Sayın Hocam.<br />

Prof. Dr. FATMAGÜL BATUK- Ben de Sayın Rektörüm gibi anılarımı biraz anlatayım.<br />

Sanırım biliyorsunuz, Tolga, benim Anabilim Dalı Başkanı olduğum Fotogrametri<br />

Anabilim Dalının bir Araştırma Görevlisi. Çok uzun süre olmadı araştırma görevliliğine<br />

başlayalı, ama geleceğinin çok parlak olacağını, büyük başarılara imza atacağını gördük.<br />

Bu Kurultaydaki ödülüyle de bunu bir kez daha kanıtladı, meslektaşlarımıza da kendini<br />

kanıtladı diye düşünüyorum.<br />

Çok tebrik ediyorum seni Tolga.<br />

(Tolga Bakırman’a plaketi takdim edildi)<br />

Araş. Gör. TOLGA BAKIRMAN- Ben tabii öncelikle bu çalışmamı gerçekleştirdiğim<br />

Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ümit Gümüşay’a çok teşekkür ederim. Ayrıca tabii bu Kurultayı<br />

düzenleyen Odaya <strong>ve</strong> Sayın Kurultay Başkanımıza teşekkür ederim.<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı Gençlik Teknik Oturumuna katkılarından<br />

dolayı Sayın Mehmet Başkurt’a, Atacan Özkütük’e, Mesut Emre Çakır’a, Buğra Ersan<br />

Tüzgen’e <strong>ve</strong> Mehmet Öksüz’e teşekkür ediyor <strong>ve</strong> plaketlerini almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t<br />

ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Plaketlerini Oda Genel Merkez Yönetim Kurulu İkinci Başkanı<br />

Hasan Tuzcu Bey <strong>ve</strong>recek.<br />

HASAN TUZCU- Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Bana genç<br />

arkadaşlarımıza plaket <strong>ve</strong>rmek düştü, bunun için de ayrıca mutluyum. Hepsine başarılar<br />

diliyorum. Geleceğimiz onlar olduğuna inancımı belirtmek istiyorum. Katkılarından<br />

dolayı herkese teşekkür ediyorum.<br />

(Plaket sahiplerine plaketleri takdim edildi)<br />

………- Bize bu ortamda yer <strong>ve</strong>rdiğiniz için her zaman da sizinle birlikte olmak istediğimi<br />

söylüyorum.<br />

Çok teşekkür ediyorum.<br />

210<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

…….- Bu benim ilk kurultayım, ilk defa böyle bir çalışmada yer aldım. Çok heyecanlandım,<br />

çok çalışmaya çaba gösterdim. Ama hakkını teslim etmeliyim ki, Hocamız Sayın Ümit<br />

Gümüşay olmasaydı, muhtemelen ben de burada olmazdım. O yüzden kendisine buradan<br />

çok teşekkür ediyorum.<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı kapsamında Gülseren Yurttaş anısına<br />

düzenlenen “İş Sağlığı <strong>ve</strong> Gü<strong>ve</strong>nliği” konulu Fotoğraf Yarışması birincisi Sayın Okan<br />

Yıldız, Fotoğraf Yarışması ikincisi Sayın İsmail Karaş, yarışma üçüncüsü Sayın Ali<br />

İpek’e katılımlarından dolayı teşekkür ediyor <strong>ve</strong> plaketlerini almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t<br />

ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Plaketlerini Oda Genel Sekreterimiz Ertuğrul Candaş <strong>ve</strong>recek.<br />

(Yarışmada dereceye girenlere plaketleri takdim edildi)<br />

FAZIL UZUN (HKMO Trabzon Şube Başkanı)- Okan gitmeden, sonuç da belli olmadan<br />

önce “Ağabey, sen ödülümü alır gelirsin” dedi, çok iddialıydı herhalde. O fotoğraf da<br />

bizim Odada çekilmişti, Okan’ın çocuğuydu fotoğraftaki. Adına düzenlenen bu Fotoğraf<br />

Yarışmasında Sevgili Gülseren Yurttaş’ı saygıyla <strong>ve</strong> sevgiyle burada anıyoruz.<br />

Teşekkür ediyorum.<br />

………….- Ben, bu yarışma için oy <strong>ve</strong>ren, değerlendiren herkese teşekkür ediyorum<br />

<strong>ve</strong> böyle güzel bir organizasyon düzenleyen, katkıda bulunan herkese ayrıca teşekkür<br />

ediyorum <strong>ve</strong> meslektaşımız Gülseren Yurttaş anısına düzenlenen bu yarışmada özellikle<br />

böyle bir ödül almak benim için de gurur kaynağı. Oda Yönetimine <strong>ve</strong> siz katılımcılara<br />

çok teşekkürler.<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultay Başkanı Sayın Prof. Dr. Muhammed Şahin’e<br />

katkılarından dolayı teşekkür ediyor <strong>ve</strong> plaketini almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Hocam, bu kez mikrofonu konuşmak için <strong>ve</strong>rmeyeceğiz,<br />

sadece plaketini <strong>ve</strong>receğim. Çok teşekkür ediyoruz. Daha önceki sözlerimizin hepsinin<br />

arkasındayız. Teşekkür ediyoruz Sevgili Hocam.<br />

(Kurultay Başkanı Prof. Dr. Muhammed Şahin’e plaketi takdim edildi)<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı Yürütme Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr.<br />

Fatmagül Batuk’a teşekkür ediyor <strong>ve</strong> plaketini almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Sadece şunu söylememe izin <strong>ve</strong>rin: Açılış konuşmaları başlayacak,<br />

salonda 1 150 kişi var, konuşmalar başlayacak. Sevgili Hocamın önünde notlar, Rektörün<br />

önünde notlar. İlk konuşmayı tabii Gül Hoca yapınca, yerine geldi oturdu. “Hocam,<br />

geçmiş olsun, ne kadar rahatladınız” dedim. “Valla düşünüyorum, ne yapacaksınız” diye<br />

aramızda sohbet oldu. O anı yaşamak lazım, salonda o coşkuyla birlikte Kurultayın açılış<br />

ivmesini <strong>ve</strong>rme sürecinde güzel bir süreç yaşandı, onu paylaşmak istedim. Çok emeği var<br />

Sevgili Hocamın.<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

211


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

Yönetim Kurulu adına Yönetim Kurulu Üyemiz Özkan Talay, sıra sende, buyurun, Sevgili<br />

Hocama ödülünü sen <strong>ve</strong>r.<br />

(Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fatmagül Batuk’a plaketi takdim edildi)<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurulu Yürütme Kurulu Sekreteri Sayın Ülkü<br />

Karaalioğlu’na teşekkür ediyoruz <strong>ve</strong> plaketini almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyoruz.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Ülkü Hanım Yönetim Kurulu üyemiz, ama aynı zamanda<br />

Kurultayın Yürütme Kurulunda çok yoğun emek harcadı, çok yoğun çalıştı. Biz de<br />

Yönetim Kurulu adına kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz <strong>ve</strong> plaketini Yönetim<br />

Kurulu adına ben, yine Yönetim Kurulu Üyemiz <strong>ve</strong> Genel Saymanımız Ülkü Hanıma<br />

<strong>ve</strong>riyorum <strong>ve</strong> emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.<br />

(Ülkü Karaalioğlu’na plaketi takdim edildi)<br />

SUNUCU- 13. Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı Yürütme Kurulu Üyesi Sayın Yrd. Doç.<br />

Dr. Füsun Balık Şanlı, Prof. Dr. Dursun Zafer Şeker, Yrd. Doç. Dr. Derya Öztürk, YRd.<br />

Doç. Dr. Mustafa Ümit Gümüşay, Yrd. Doç. Dr. Murat Selim Çepni, Araştırma Görevlisi<br />

İsmail Ercüment Ayazlı, Yrd. Doç. Dr. Himmet Karaman, Nurcan Candaş, Murat Türüdü,<br />

Ayhan Bingöl <strong>ve</strong> Burak Kukul’a katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz <strong>ve</strong> plaketlerini<br />

almak üzere buraya da<strong>ve</strong>t ediyorum.<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- Kurultayın gerçekleşmesinde asıl katkısı olan mutfaktaki<br />

emekçiler, Yürütme Kurulu üyeleri topluca burada <strong>ve</strong> plaketlerini yine Düzenleme<br />

Kurulu Başkanımız <strong>ve</strong>recek. Kendilerine bir kez daha bu yoğun çalışmalarından, öz<strong>ve</strong>rili<br />

çalışmalarından -1 yılı aşkın onlarca toplantı düzenlediler, onlarca toplantı yaptılar- sizler<br />

adına bir kez daha teşekkür ediyor <strong>ve</strong> plaketlerini Düzenli Kurulu Başkanımız <strong>ve</strong>recek.<br />

(Yürütme Kurulu üyelerine plaketleri takdim edildi)<br />

ALİ FAHRİ ÖZTEN- E<strong>ve</strong>t, Kurultayı gerçekleştiren ekip bu, arkadaşlarımız, hocalarımız,<br />

biz kendilerine tekrar teşekkür ediyoruz.<br />

Son olarak hepinizi buraya da<strong>ve</strong>t ediyoruz, topluca bir resim çektirerek Kurultayımızı<br />

sonlandırıyoruz. 14. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayında buluşmak üzere<br />

hoşça kalın diyoruz.<br />

212<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

213


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

214<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

THBTK<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

215


TMMOB<br />

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI<br />

216<br />

13. Türkiye <strong>Harita</strong> Bilimsel <strong>ve</strong> Teknik Kurultayı / 18-22 Nisan 2011<br />

PANELLER<br />

THBTK

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!