Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Gelin, milletçe gönüllerimizi cehaletten, kabalıktan,<br />
bağnazlıktan, kinden, nefretten, hasetten<br />
arındırarak, dinî desen ve millî renklerimiz çerçevesinde<br />
yeniden kendimiz olalım. “Erbaîn”ler çıkarırcasına,<br />
gece-gündüz sürekli nefsanî arzularımıza karşı durarak,<br />
kalblerimize ve ruhlarımıza rahat bir nefes aldıralım.<br />
Gelin son bir kez daha, bizi Hak’tan uzaklaştırıp cismaniyetin<br />
esiri hâline getiren nefis ve şeytanın bütün karanlık<br />
oyunlarına “yeter!” diyerek, inancımızın gücüyle, Kudreti<br />
Sonsuz’un birer nüve şeklinde mahiyetimize yükleyip genlerimize<br />
işlediği “ahsen-i takvîm”e mazhariyetin esasları sayılan<br />
iç dinamiklerimize yönelip insanî husûsiyetlerimizin<br />
gereklerini yerine getirelim.<br />
Zaten eğer, içinde bulunduğumuz şu kritik günlerde,<br />
bütün bilgi, görgü ve müktesebâtımızı insan, kâinat ve Yaratıcı<br />
münasebetlerine bağlayarak gerçek ilim ve mârifete<br />
yönelmezsek, ilim adına bir kısım vehimlere kurban gitmemiz,<br />
kazanma kuşağında kaybetmemiz ve “Onlara,<br />
kendisine âyetlerimizi verip duyurduğumuz densizin kıssasını<br />
da anlat; anlat ki o, sahip olduğu bilgisine rağmen,<br />
sıyrılıp (tekvînî veya tenzîlî) âyetleri (idrak çerçevesinin)<br />
dışına çıktı. Derken şeytan onu kendine uydurup kendine<br />
benzetti; o da onun arkasına takıldı ve azgınlardan biri<br />
oldu.” 1 âyetinde anlatılan tali’sizin durumuna düşmemiz<br />
kaçınılmaz olacaktır. İlimlerin evhama dönüştüğü, hikmetin<br />
abeslere inkılâp ederek tam bir tereddüt kaynağı oluşturduğu,<br />
bütün varlık ve eşyanın ürperten cenazeler hâlini<br />
alıp içlerimize korkular saldığı bir duruma düşmenin ise,<br />
düz cehaletten daha tehlikeli olduğu açıktır.<br />
İnsanı, haktan, varlığın hakikatinden uzaklaştırıp<br />
kendi özüne de yabancılaştıran gayesiz, hedefsiz bilgi ve<br />
müktesebâtı, bir meçhul şairimiz şöyle ifade eder:<br />
Ümmî kalıp cazibe-i dîne incizâb,<br />
Evlâ değil mi âlim olup çekmeden azâb.<br />
Öyle ise gelin, bilmeyi bilelim; kendi özümüzü keşfetmeye<br />
çalışalım ve vicdanlarımızı mârifetle harekete geçirerek<br />
el ele, gönül gönüle hep beraber Hakk’a yürüyelim.<br />
Suların döne döne ve değişe değişe ummana yürüdüğü<br />
gibi “Biz hepimiz Allah’a aidiz –bu aidiyete ruhlarımız<br />
feda olsun– ve mutlaka O’na döneceğiz.” 2 mülâhazasıyla,<br />
varlığımızı değerler üstü değerlere yükseltecek üst üste süreçlerden<br />
(vetire) geçip kendi mahiyetimize münasip bir<br />
şekil almaya, ruhumuzun ufkuna ulaşmaya veya özümüzle<br />
bütünleşmeye daha ciddî gayretler gösterelim.<br />
Evet sular, ummandan, mini mini nem parçacıkları halinde<br />
ayrılır; enerjilerini kullana kullana, mahiyetlerinin müsaadesi<br />
çerçevesinde zıtlıkları aşar, “çiy noktası”na ulaşır..<br />
birbiriyle bütünleşir ve ayrı bir mahiyet alırlar; ardından<br />
da bin bir tarraka ve ışık oyunları içinde yeniden baş aşağı<br />
toprağın bağrına boşalır; arzın derinliklerinde rezervi azalan<br />
veya tamamen biten havuzları doldurur; kuruyup ciğeri<br />
yanmış ovanın-obanın imdadına koşar; bağların-bahçelerin<br />
yüzünü güldürür ve geçtiği her yerde yolunu gözleyenlere<br />
tebessümle mukabelede bulunurlar. Her şeyle ve herkesle<br />
sarmaş dolaş olur, hemen bütün muhtaçları şefkatle kucaklar<br />
ve hiçbir ayrım gözetmeden hemen hepsinin hararetini<br />
giderirler. Sonra da, yeniden, derin bir birleşme tutkusu ve<br />
kendi havuzuna ulaşma sevdasıyla, çaylar-ırmaklar oluşturarak<br />
yürürler değişik çağıltı mûsıkîleriyle göllere-deryalara..<br />
her zaman bir gözü atmosferin derinliklerinde, diğeri arzın<br />
enginliklerinde, bitmeyen bir aşk u şevkle döner dururlar<br />
yer-gök arasında.. hem de edip eylediklerini başa kakmadan,<br />
kimseyi mahrum bırakmadan, herkesi, her şeyi, her<br />
yeri sevindirir ve bütün muhtaçların yüzlerini güldürürler;<br />
güldürür, insaf ve insaniyetimize tenbihlerde bulunarak, bizi<br />
iradelerimizin hakkını vermeye çağırırlar.<br />
Aslında, canlı-cansız ekosistemin bütün unsurları birbirleriyle<br />
el ele, omuz omuza öyle bir birlik içindedir ki,<br />
dahası olamaz: Evet, en küçük ve önemsiz görünen yaratıklardan<br />
en dev ve cesametli varlıklara kadar her şey<br />
ve her nesne, bir vücudun uzuvları gibi belli bir plan çerçevesinde,<br />
hep birbirinin imdadına koşmakta, birbirine<br />
yardım ellerini uzatmakta hatta çok defa hayatlarını hep<br />
başkalarını yaşatmaya bağlı sürdürüp tam bir dayanışma<br />
ve yardımlaşma örneği sergilemektedirler: Güneş, o dev<br />
3