You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
178 • Sevgi Doğan<br />
Tolstoy’da Bireyin Ölümle Uyanışı: Efendi-Uşak Çatışması • 179<br />
ODAK<br />
bir önemi yoktur: “Nikita’ya gelince, nasıl olsa ölecek. Zaten<br />
nedir onun yaşantısı? Acınacak nesi var? Ama ben onun gibi<br />
değilim, bir değeri var benim yaşamımım” (“Efendi ile Uşağı”<br />
31). Bu değerin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama bu değerin<br />
maddiyatla biçildiğini tahmin ediyoruz. Burada efendi, Hegel’in<br />
köle-efendi diyalektiğindeki gibi bir mücadele sonucunda efendi<br />
olmuş ve kölesini kendisiyle eş görmemekte hakkının olduğuna<br />
inanmıştır. Ancak bu üstünlüğün bir yanılgı olduğunu, birbirini<br />
efendi ve köle olarak tanıyan tarafların aslında kendilerinin tam<br />
bir gerçekleşmesini yaşayamadıklarını fark edememiştir.<br />
Nikita orada öleceğinin farkında olmasına rağmen fazla<br />
üzülmez ve önemsemez. Onun için yapacak bir şey yoktur.<br />
Hegel’de efendi-köle ilişkisinde ölümü göze alamayıp köle olan<br />
bilinç burada ölümün farkındadır. Üstelik öleceğine üzülmüyor<br />
irkilmiyordur. Ölümü kabullenen onu kucaklayan bir uşak<br />
vardır, oysa Hegel’de efendi ile kölede, köle ölümü göze<br />
alamayandır. Köle ölümü göze alamadığı yaşamı seçtiği için<br />
köle olur, efendi ise ölümüne savaştığı için efendi olur (§190)<br />
(Phenomenology of Spirit 95). Efendi ölümden korkmaz, köle<br />
bu ölüm korkusundan dolayı köleliği kabul eder. Tolstoy’da köle<br />
bilinçlenmeyi efendiden önce yaşamıştır. Hegel’de aynı durum<br />
söz konusudur ama bir farkla: Köle bunu aşmaya çalışmaz. Köle<br />
çalışma ve emek yoluyla kendini gerçekleştirmektedir. Ama<br />
henüz bu bilince ulaşmamıştır. Kendi köleliğini farklı ideolojiler<br />
aracılığıyla onaylamakta, haklı çıkarmaya çalışmaktadır. Çünkü<br />
savaşmayı göze alamaz.<br />
Tolstoy’un eserinde uşak her şeyin farkındadır, içinde<br />
bulunduğu durumun, kendi yaşamıyla, efendisinin yaşamı ve<br />
bu yaşamın kendileri için taşıdığı değerin farkındadır. Uşak<br />
için bu yaşamın bir önemi yoktur, çünkü kaybedecek şeyleri<br />
yoktur, efendi için ise bu yaşamın başka bir anlamı vardır. O<br />
yüzden uşak, efendinin fırtınaya rağmen, yola çıkmasından<br />
pişmanlık duymasının sebeplerinin olduğunu söyler; yaşamın<br />
onun için değerli olması gibi. Uşak şöyle der: “Yola çıktığına<br />
bin pişmandır şimdi. Böyle bir yaşam dururken ölmek ister mi?<br />
Ben başka, o başka” (“Efendi ile Uşağı” 32).<br />
Efendi, ölüme o kadar yaklaşmışken bile sahip olduğu<br />
malların ne olacağını düşünür ve kahrolur. Ancak Nikita o gece<br />
orada soğuktan ölmekten gocunmuyordur. Durup dinlenmeden<br />
çalıştığı bu yaşamdan yorgunluktan başka huzurlu güzel bir<br />
şey görmediği için yaşamdan bağlarını koparmaktan korkmaz<br />
ya da üzülmez. Nikita kızağın bir köşesinde kendini soğuktan<br />
ve kardan korurken, efendi atla birlikte yeniden yola çıkmaya<br />
çalışır. Efendi atla birlikte ayrılma girişiminin başarısızlığının<br />
üzerine bulunduğu yere, uşağının yanına geri döner. İçkinin<br />
etkisiyle donma tehlikesi daha fazladır ve Nikita değil ama<br />
kendisi içki içmiştir. Efendi donmakta olan ve ölmek üzere<br />
olduğundan bahseden uşağının ölmesine izin vermez ve kendi<br />
bedeniyle donmak üzere olan uşağın bedenini birleştirir. Uşağın<br />
üzerine yatar ve onu ısıtır. Bu hareketinden sonra gözyaşlarına<br />
monograf 2015/3