Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın - Kızıl Bayrak
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın - Kızıl Bayrak
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın - Kızıl Bayrak
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
16 * Kızıl <strong>Bayrak</strong> * Sayı: 2011/08* 25 Şubat 2011<br />
Sıra Kaddafi diktasında...<br />
Arap dünyasında halk<br />
Arap dünyasında işsizlik, yoksulluk, yağma, rüşvet,<br />
ayrımcılık ve zorbalığa karşı patlak veren halk<br />
ayaklanmalarına yeni halklar ekleniyor. Cezayir,<br />
Yemen, Ürdün ve Bahreyn’in ardından Libya’da da<br />
halk hareketi başladı.<br />
Vahşi devlet terörüyle hareketi ezmeye yeltenen<br />
Muammer Kaddafi başkanlığındaki zorba rejim, Tunus<br />
ve Mısır’da olduğu gibi halk ayaklanmasıyla karşı<br />
karşıya kaldı. Genç kuşaklar ile emekçilerin<br />
ayaklanması karşısında zıvanadan çıkan dikta rejim,<br />
otomatik tüfekler, roketler, hatta helikopter ve savaş<br />
uçaklarıyla halka saldırdı. Beş günde yüzlerce eylemci<br />
katledildi, binlerce kişi yaralandı.<br />
17 Şubat’ta başlayan eylemlerin beşinci gününde<br />
ayaklanma boyutuna sıçraması üzerine tüm iletişim<br />
hatlarını kesen devlet, zorbalığın dozunu giderek<br />
arttırıyor.<br />
“Halk Cumhuriyeti”nden emperyalizm<br />
işbirlikçiliğine…<br />
Ülkeye “Halk cumhuriyeti” adını veren Kaddafi ve<br />
destekçileri, 90’lı yıllara kadar Sovyetler Birliği’ne<br />
yakın bir çizgi izlediler. ABD’ye karşı birtakım çıkışlar<br />
yapan Kaddafi, ırkçı-siyonist İsrail’i de sert ifadelerle<br />
hedef almış, kendi imzasıyla yayınladığı “yeşil kitap”<br />
ile “İslam-sosyalizm” sentezi oluşturduğunu iddia<br />
etmiştir. Kimi zaman “deli” olarak nitelenen Kaddafi,<br />
her zaman farklı bir görünüm sergilemeye çabaladı.<br />
1969’da adına “devrim” dedikleri bir darbe ile<br />
yönetime geçen Kaddafi ile ekibi, “üçüncü dünya”<br />
ülkeleri arasında aktif bir rol oynamaya çalışmış,<br />
dönemin konjonktürü sayesinde bu çizgiyi belli bir<br />
süreliğine de olsa sürdürmüştür. <strong>Bu</strong>ndan dolayı<br />
1986’da 6. Filo’ya bağlı savaş uçaklarıyla Libya’ya<br />
saldıran ABD emperyalizmi, Kaddafi’yi doğrudan<br />
hedef almıştır. ABD’nin vahşi saldırısında kızı ölürken,<br />
Kaddafi yara almadan kurtulmuştu.<br />
“Üçüncü yol”, emekçiler lehine birtakım<br />
uygulamalar içerse de, özel mülkiyeti, dolayısıyla<br />
insanın insan tarafından sömürüsünü olduğu gibi<br />
kabulleniyordu. <strong>Bu</strong> ise, işçi ve emekçilerin yönetime<br />
katılmasına, temel demokratik hakların kullanılmasına<br />
imkan vermiyordu.<br />
İğreti sonuçlar yaratmaktan öteye geçmesi mümkün<br />
olmayan “üçüncü yol” çizgisi, Sovyetler Birliği’nin<br />
dağılması ile miadını doldurdu. <strong>Bu</strong> aşamadan sonra<br />
emperyalist güçlerle işbirliğine ağırlık veren Kaddafi,<br />
özellikle eski sömürgeci güç olan İtalya ile çok yönlü<br />
ilişkiler geliştirmeye başladı. (Nitekim gerici İtalyan<br />
rejimi hala Kaddafi diktasına destek vermektedir.)<br />
Anti-Amerikancı tutum alan ancak anti-emperyalist<br />
olmayan Kaddafi’nin “üçüncü yol”u, emperyalistlerle<br />
işbirliği yapmakta hiçbir güçlük çekmedi.<br />
ABD ile gerilim tam ortadan kalkmasa da, arayı<br />
düzeltmek için fırsat kollayan Kaddafi, 11 Eylül<br />
saldırısından sonra ABD-İngiltere emperyalistleriyle de<br />
arayı düzeltti. <strong>Bu</strong>sh döneminde Beyaz Saray’a hakim<br />
olan neo-faşist çete, Kaddafi rejimi ile yakın işbirliğine<br />
başladı. 2008’de Libya’yı ziyaret eden dönemin ABD<br />
Dışişleri Bakanı Condolezza Rice, <strong>Bu</strong>sh-Kaddafi<br />
yakınlaşmasını dünyaya ilan etti.<br />
Son 20 yılda giderek ucubeleşen Libya yönetimi,<br />
ekonomik, siyasal ve sosyal alanı kontrol eden bir dikta<br />
rejimi halini aldı. Emekçiler lehine olan düzenlemeleri<br />
hızla ortadan kaldıran, petrol zengini ülkenin gelirlerini<br />
Kaddafi ailesi ve çevresine peşkeş çeken, eğitim ve<br />
sağlık hizmetlerini önemsemeyen rejim, emperyalist<br />
şirketlerin “gözdeleri” arasına yerleşti. Günlük petrol<br />
üretimi 1.6 milyon varil olan Libya, petrol tekelleri için<br />
önemli bir rant kaynağı oldu.<br />
Kaddafi rejiminin izlediği çizgi rüşvet, yağmalama,<br />
yozlaşma ve zorbalığın doruğa çıkmasını kaçınılmaz<br />
hale getirdi. <strong>Bu</strong> ise dikta rejiminin de sonunu hazırladı.<br />
Önce batı komşusu Tunus, ardından doğu komşusu<br />
Mısır’da diktatörleri deviren halk ayaklanmaları,<br />
beklenenden erken bir zamanda Libya’ya da sıçradı.<br />
Kaddafi Bin Ali-Mübarek yolunda<br />
Başkent Trablusgarp’tan önce ayaklanmanın<br />
merkezi haline gelen ülkenin ikinci büyük kenti<br />
Bingazi, aynı zamanda faşist İtalyan işgaline karşı<br />
bağımsızlık direnişinin de önemli merkezlerinden biri<br />
olmuştur. Sadece coğrafi olarak değil sosyal, kültürel,<br />
siyasal olarak da Mısır’la etkileşim içinde bulunan<br />
Bingazi’nin, diktatörlük karşıtı ayaklanmaya öncülük<br />
etmesinde, söz konusu etkileşimin de önemli bir rol<br />
oynadığı vurgulanıyor.<br />
Bingazi’de 200 kişinin öldüğü şiddetli çatışmaların<br />
ardından, kolluk kuvvetleri ve ordu parçalandı. Bir<br />
kısmı ayaklanan halkın safına geçerken, diğerleri<br />
ortalıktan çekildi ve kent fiilen ayaklanan halkın<br />
denetimine geçti. Denetimin halk komiteleri tarafından<br />
sağlanmasından sonra Bingazi’de çatışmaların son<br />
bulduğu bildirildi.<br />
CMYK<br />
<strong>Bu</strong> arada El Cezire ve diğer uydu kanallarında canlı<br />
yayına katılan Libyalı muhalifler Tobruk, Ez Zevye,<br />
Mısrata, Sirt, El Bayda gibi kentlerde de rejimin<br />
hakimiyetini yitirdiğini ifade ediyorlar. Yapılan<br />
açıklamalara göre, şu ana kadar (22 Şubat) ülkenin<br />
dörtte üçü rejimin egemenliğinden kurtarılmış<br />
bulunuyor.<br />
Rejimin safdışı edildiği kentlerde halk<br />
komitelerinin oluşturulduğunu, bu komitelerin kentleri<br />
yönettiğini bildiren çok sayıda açıklama yapıldı.<br />
22 Şubat akşamı “17 Şubat gerillaları” imzasıyla<br />
açıklama yapan ve ayaklanmaya önderlik eden güçler,<br />
Kaddafi rejiminin sonunun geldiğini ilan ederek<br />
bağımsız, özgür, insan haklarına saygılı, eşitliği temel<br />
alan bir Libya kurmak için mücadeleye devam<br />
edeceklerini vurguladılar.<br />
22 Şubat’ta devlet televizyonundan açıklama yapan<br />
Muammer Kaddafi ise, ayaklanan halka hakaretler edip<br />
tehditler savurdu. Halkı ihanetle suçlayan zorba rejimin<br />
şefi, Libya’yı yakmakla, iç savaş çıkarmakla, ülkeyi<br />
bölüp kaosa sürüklemekle tehdit etti. Ondan iki gün<br />
önce açıklama yapan ve herhangi bir resmi sıfat<br />
taşımayan oğul Seyfülislam Kaddafi de benzer tehditler<br />
savurmuş, ayaklanma durmazsa iç savaş çıkacağını,<br />
yüzbinlerce kişinin öleceğini, ülkenin parçalanacağını,<br />
açlık ve kaosun egemen olacağını, Libya’nın taş<br />
devrine döneceğini vb. iddia ederek, felaket tellallığı<br />
yaptı.<br />
Baba-oğul Kaddafiler tarafından savrulan tehditler,<br />
zıvanadan çıkmış bir dikta rejimin, defolup gitmeden<br />
önce, ayaklanan emekçilere olabildiğince ağır bir bedel<br />
ödetme hevesi içinde olduğunu gösteriyor. Kaddafi<br />
ikilisi sonuna kadar savaşmaktan sözetseler de, defolup<br />
gideceklerdir. Tüm veriler, Kaddafi’nin de Bin Ali<br />
Mübarek ikilisinin akıbetine uğrayacağına işaret ediyor.<br />
Vahşette sınır tanımayan<br />
dikta rejimin altı boşalıyor<br />
Arap dünyasında<br />
Ayaklanan halka kurşun sıkanların önemli bir<br />
kesiminin Afrika ülkelerinden devşirilen kiralık<br />
katillerden oluşması, dikta rejimin birkaç günde içine<br />
düştüğü aczi gözler önüne seriyor. Hava kuvvetlerinin<br />
halka karşı kullanılması ise, bu aczin bir diğer<br />
göstergesidir.<br />
Görünen o ki, dikta rejimin kolluk kuvvetleri ile<br />
ordu içindeki sadık tetikçileri, yağmacı rejimden<br />
nemalananlar ve Afrika ülkelerinden devşirildiği<br />
söylenen kiralık katillerden başka dayanağı kalmadı.<br />
Kuşkusuz bu kadarı katliam yapmak, provokasyonlar<br />
tertiplemek, bazı tesisleri tahrip <strong>etmek</strong> için yeterlidir.<br />
Ancak olaylar o noktaya varsa bile, bu, dikta rejimi<br />
kurtarmaya yetmeyecektir. Zira ayaklanmanın vardığı<br />
boyut, rejimin ayakta kalmasının mümkün olmadığına<br />
işaret ediyor.<br />
Rejimin belli dayanakları bulunsa bile, halkın<br />
büyük bir çoğunluğunun “halk rejimin yıkılmasını