köşe yazısı Demiroğlu’ndan Kış Turizmine Genel Bakış Dr. O. Cenk Demiroğlu Mercator-İPM Araştırmacısı Sabancı Üniversitesi 86 ŞUBAT/MART 2015
Osman Cenk Demiroğlu kimdir? 1980, İstanbul doğumlu Osman Cenk Demiroğlu, Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Turizm İşletmeciliği alanında Boğaziçi Üniversitesi’nden Lisans ve İstanbul Üniversitesi’nden Yüksek Lisans derecelerini ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı eğitimlerini aldı. Turizm ile ilgili konularda araştırmaları bulunan Demiroğlu, 2006 senesinde Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Barlas Küntay Turizm Araştırma Ödülü ve 2007 senesinde IV. Lisansüstü Turizm Öğrencileri Araştırma Kongresi Sektör Ödülünü kazandı. 2008-2011 yıllarında İsveç Enstitüsü İsveç-Türk Bursu ile Umeå Üniversitesi’nde “Turizm” ve “Mekansal Planlama ve Geliştirme” konularında iki Yüksek Lisans derecesi daha alan Demiroğlu, 2011-2013 yıllarında doktora çalışmalarına paralel olarak Norveç Araştırma Konseyi’nin YGGDRASIL ve NORKLIMA Burslarını ve Slovak Cumhuriyeti Ulusal Bursunu kazanarak Batı Norveç Araştırma Enstitüsü ve Matej Bel Üniversitesi’nde projeler yürütmüştür. Norveç’teki misafirliği esnasında Sogn og Fjordane Üniversite Koleji Mühendislik ve Fen Fakültesi’nde “İklim Değişikliği” konusunda eğitim alan Demiroğlu, 2013 yılında “İklim Değişikliğinin Kış Turizmine Etkisi” konulu tezi ile İstanbul Üniversitesi’nden Coğrafya Doktoru unvanı almıştır. Sektör ve bilim dalıyla ilgili olarak Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği (TUYED), Skål International ve American Association of Geographers (AAG) üyelikleri bulunan Demiroğlu, çalışmalarını Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde Mercator- İPM Araştırmacısı olarak, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Araştırma Merkezi ile işbirliği içerisinde sürdürmektedir. Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde Seyahat Coğrafyası üzerine dersler veren Demiroğlu, 2014 senesinde “Kış Turizmi” adlı kitabını yayınlamıştır. Uzun seneler kış sporlarına gönül veren yazar, 2011-2012 senelerinde İsveç Hız Kayağı Kupası’nda kulübü USHK Umeå’yu temsil ederek birçok ulusal düzey yarışa katılmıştır. Kış Sporları Turizmini Geliştirmede Üç Engel: İklim Değişikliği, Pazar Darlığı ve Destinasyon Yönetimsizliği Ülkemizde uzun ama dar bir geçmişi olan kış sporları turizminde son senelerde ciddi bir hareketlilik gözlemlenmekte. Bu nedenle olacak ki, My Ski Life ve iki dergi daha, sadece kar, buz ve tahta sporlarına odaklanarak son bir senede yayın hayatlarına başladılar. Yayıncılıkta bu gelişmelerin yaşanmasının ardında, Türkiye’nin yıllardır tam anlamıyla değerlendirilemeyen kış sporları ve turizmi potansiyelinin hızlı bir ivmeyle filizler vermeye başlaması olmalı... Türkiye’de kış sporlarının tarihi I. Dünya Savaşı’na, hatta Petran (Rize) gibi gizli kalmış yörelerde 19. yüzyıla, turizminin tarihçesi ise Uludağ’da ilk turların ve konaklamanın başladığı 1930’lu yıllara kadar uzanıyor. Ancak kış sporlarının turizminin ülke çapına yayılması için ilk ciddi adımlar, 1950’li ve 1960’lı yıllarda atılıyor ve Uludağ, Elmadağ, Erciyes, Bitlis, Palandöken ve Sarıkamış’ta ilk mekanik tesisler kuruluyor. 1980’lerde serbest pazar ekonomisine geçen Türkiye’de turizm sektörünün önemi daha iyi kavranınca, Turizm Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı ilk sistematik hamleyi yaparak yeni merkezler tespit etmiş ve özel sektörle işbirliği içerisinde geliştirilmesine çalışmış. 2000’li yıllarda ikinci bir yarı-sistematik hamlenin daha yapıldığı dikkat çekiyor. İlk senelerde eski bakanlardan Faruk Özak’ın da girişimleriyle bir “kayak açılımı” dile getiriliyor. Bunu takiben, ilişkili veya ilişkisiz olarak, Anadolu’nun birçok köşesinde özellikle İl Özel İdarelerinin girişimleriyle birçok küçük ve orta boylu kayak alanı beliriyor. Ayrıca bazı merkezler baştan sona yenileniyor. Bunların başlıca iki örneği; Palandöken ve Erciyes… Erciyes yenilemeyi sadece fiziksellikte bırakmıyor, kurumsallığa da taşıyor. Böylece günümüzde projesi henüz tamamlanmamış olsa da şimdiden Anadolu’nun gerek Yıldız Dağı (Sivas) gibi yeni, gerekse Palandöken gibi köklü kayak merkezlerine (özellikle yönetim modeliyle) önemli bir model oluyor. Sonuç olarak, Türkiye’de 2000’li yıllara kadar bir düzineyi anca aşan kayak merkezi ve alanı sayısı, günümüzde 50’yi aşmış durumda (bkz. Kayakharitasi.com). Ancak gelinen bu arz büyüklüğünün, mevcut planlar ışığında nitel ve nicel açılardan henüz başlangıç olduğu anlaşılıyor. Kar sporlarına uygun fiziki potansiyeli Türkiye’yle kıyaslanır diğer ülkelere baktığımızda da mevcut büyüklüğün potansiyeli gerçek anlamda ifade edemediği ortada. Sözgelimi, kaba bir hesapla kış sezonu boyunca 150 bin kilometrekaresi karla kaplı bir araziyle kaplı Türkiye’de sadece 50 civarı kayak alanı mevcutken, bu rakam, 190 bin kilometrekare ile Fransa’dan Slovenya’ya yedi ülkeye yayılan Alpler’de bini rahatça aşıyor. Türkiye’de kış sporları ve turizminin geliştirilmesinin en önemli iki politik aktörü olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Kayak Federasyonu’nun vizyon ve planları, önümüzdeki yıllarda spor ve sektörün çok daha fazla adından söz ettireceğini gösteriyor. Bakanlık, ilan ettiği 28 kayak merkezinden sekizini tamamen, yedisini ise kısmen hayata geçirmiş durumda, diğerleri ise planlama aşamasında. Ayrıca Kalkınma Bakanlığı ile işbirliğinde 2015 senesi içerisinde bir “Kış Turizmi Strateji Belgesi”’nin de ortaya çıkarılması söz konusu. Yaptığımız görüşmelerden, bu belgenin sadece kış sporlarına uygun yerlerin planlama esaslarını belirlemekle kalmayıp işin talep, tanıtım ve işletme boyutundaki eksikliklerini de mercek altına alacağını anlıyoruz. Yönetimi yeni değişen, ancak kısa sürede pek çok yeni adım atan Federasyonun vizyonu ise çok büyük projeleri içeriyor. Özetle, 12 sene ŞUBAT/MART 2015 87