Yargı Mensuplarının Lojman Derdi Bitiyor - ATGV
Yargı Mensuplarının Lojman Derdi Bitiyor - ATGV
Yargı Mensuplarının Lojman Derdi Bitiyor - ATGV
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI DERGİSİ Yıl: 1 Sayı: 2 Temmuz 2007 • İki ayda bir yayımlanır. Ücretsizdir.<br />
ISSN 1307-4989<br />
Cemil Çiçek’ten<br />
Veda<br />
Adalet Bakanlığında<br />
Devir Teslim<br />
Adalet Bakanlığı Gazi Ek Binası ve Ana Bina<br />
<strong>ATGV</strong> Tarafından Yenilendi<br />
Afşin Adalet Sarayı<br />
Hizmete Girdi<br />
<strong>ATGV</strong>,<br />
Adalet Bakanlığı<br />
Merkez Binasını<br />
Yeniledi<br />
Yargı<br />
Mensuplarının<br />
<strong>Lojman</strong> <strong>Derdi</strong><br />
<strong>Bitiyor</strong>
ADALET TEŞKİLATINI<br />
GÜÇLENDİRME VAKFI (<strong>ATGV</strong>) Dergisi<br />
ISSN: 1307-4989<br />
Temmuz 2007<br />
İki ayda bir ücretsiz olarak yayınlanır.<br />
<strong>ATGV</strong> Adına Sahibi<br />
Osman Bölükbaşı<br />
<strong>ATGV</strong> Yön. Kur. Bşk.<br />
(Adalet Bakanlığı Müsteşar V.)<br />
Genel Yayın Koordinatörü<br />
Enver Kaya<br />
<strong>ATGV</strong> Yön. Kur. Üyesi<br />
(İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı)<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Nusret Oray Özkurt<br />
Editör<br />
Arzu Öztürk<br />
Yayın Kurulu<br />
Seyfullah Çakmak<br />
(CİGM Tetkik Hakimi)<br />
Hatice Kara<br />
(HİGM Tetkik Hakimi)<br />
Ahmet Taşkın<br />
(CTE Tetkik Hakimi)<br />
Dr. Uğur Yiğit<br />
(SGB Tetkik Hakimi)<br />
Neslihan Ekinci<br />
(PGM Daire Başkanı)<br />
Altan Fatih Mehan<br />
(PGM Tetkik Hakimi)<br />
Tahsin Mutlu<br />
(İMİD Tetkik Hakimi)<br />
Cengiz Tanrıkulu<br />
(BİDB Tetkik Hakimi)<br />
Adres<br />
Tavuskuşu Sk. No: 18 Dikmen - Ankara<br />
Tel : (312) 479 40 62<br />
Faks : (312) 479 40 65<br />
www. atgv.org.tr<br />
Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklıdır.<br />
Kaynak gösterilerek yayımlanabilir.<br />
Yazılan yazıların sorumluluğu yazarına aittir.<br />
Yayımlanmayan yazılar iade edilmez.<br />
Bu dergi basın meslek ilkelerine uyar.<br />
Grafik Tasarım / Uygulama<br />
Melih Okbay<br />
0535 890 32 12<br />
melihokbay@gmail.com<br />
Baskı<br />
Nokta Ofset Basım Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.<br />
Anadolu Bulvarı No: 27/28 06370<br />
Gimathan - Macunköy - Ankara<br />
Tel: (312) 397 08 57 - 397 07 58<br />
Fax: (312) 397 18 34<br />
e-mail: noktaofsetltd@ttnet.net.tr<br />
İÇİNDEKİLER<br />
Haber / Cemil Çiçek’ten Veda<br />
Sayfa 7<br />
Haber / Adalet Bakanlığında<br />
Devir Teslim<br />
Sayfa 10<br />
Haber / Afşin Adalet Sarayı<br />
Hizmete Girdi<br />
Sayfa 12<br />
Gündem / Adalet Bakanlığına<br />
Yeni Çehre<br />
Sayfa 16<br />
Gündem / <strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı<br />
Merkez Binasını Yeniledi<br />
Sayfa 20<br />
Yönetim / <strong>ATGV</strong>’de Nöbet Değişimi<br />
Sayfa 29<br />
Haber / İlk Kadın Başkanın<br />
Görev Süresi Doldu<br />
Sayfa 31<br />
Haber / Danıştay’da Adalet Şehidini<br />
Anma Günü<br />
Sayfa 33
BAYRAK<br />
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü<br />
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.<br />
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,<br />
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.<br />
Sana benim gözümle bakmayanın<br />
Mezarını kazacağım.<br />
Seni selamlamadan uçan kuşun<br />
Yuvasını bozacağım.<br />
Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...<br />
Gölgende bana da, bana da yer ver!<br />
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!<br />
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.<br />
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün<br />
Kızıllığında ısındık;<br />
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün<br />
Gölgene sığındık.<br />
Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;<br />
Barışın güvercini, savaşın kartalı...<br />
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;<br />
Senin altında doğdum,<br />
Senin dibinde öleceğim.<br />
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;<br />
Yer yüzünde yer beğen:<br />
Nereye dikilmek istersen<br />
Söyle seni oraya dikeyim<br />
Arif Nihat ASYA
ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI<br />
Fahri KASIRGA<br />
Adalet Bakanı<br />
Önsöz<br />
Meslektaşlarımız arasında giderek güçlenmekte olan iletişimin daha güçlü hale<br />
gelmesi için bir dergi çıkarılmasını ve bu dergi sayesinde sizlerin katkılarıyla<br />
oluşturulacak olan bilgi birikiminden istifade etmeyi amaçladığımızı daha<br />
önce çeşitli vesilelerle sizlerle paylaşmıştık.<br />
Dergimiz sayesinde sizlerin, Bakanlığımızın ve vakfımızın çalışmaları hakkında<br />
bilgi sahibi olmasını amaçlıyor ve aynı zamanda bu vesileyle değerli görüş ve<br />
önerilerinizi de bizlerle paylaşmanızı ümit ediyoruz.<br />
Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı görevine geldiğim günden bugüne kadarki<br />
süreci de kapsayan dönemde Sayın Bakan Cemil Çiçek’in önderliğinde Türk<br />
yargısı adına reform sayılabilecek birçok değişim ve yeniliklere imza atıldı.<br />
Bu yeniliklerin en başında; temel ceza yasalarının yenilenmesi, Denetimli<br />
Serbestlik ve Yardım Merkezleri İle Koruma Kurulları Kanununun çıkarılarak<br />
infaz sisteminde reform yapılması ve çoğunluğu işlevini yitirmiş, hatta<br />
bir kısmına ulaşılması dahi mümkün olmayan genelgelerin tamamının<br />
yürürlükten kaldırılarak yerlerine yenilerinin konması ayrıca hakim ve<br />
Cumhuriyet savcılarının özlük haklarında kanuni temellere dayandırılan<br />
iyileştirmeler yapılması gibi konular sayılabilir. Birkaç cümle ile ifade edilen<br />
bu değişiklikler için ne kadar emek ve mesai sarf edildiğini ayrıca izah etmeye<br />
gerek görmüyorum.<br />
Bütün bu temel değişikliklerin yanında, yargı teşkilatının en temel sorunu<br />
olan yardımcı personel konusunda yapılan çalışmalarda teşkilatımıza yaklaşık<br />
20 bin yeni memur alınarak bu sorun büyük ölçüde çözülmüştür.<br />
137 küçük adliye ve 3 ağır ceza merkezi kapatılarak 116 milyon YTL’lik<br />
tasarruf sağlanmıştır.<br />
Ülkenin her köşesinde adaletin ve yargının şanına yakışır tarzda yeni<br />
adalet sarayları inşa edilerek yargı, hükümet konaklarından bağımsız hale<br />
getirilmiştir. Bu dönemde, İstanbul’un en büyük adalet sarayı olan Bakırköy<br />
Adalet Sarayı başta olmak üzere, 50 adalet sarayının açılışı yapılmıştır. 27<br />
adalet sarayının ise inşaatı bitmiş ve açılışa hazır vaziyette bulunurken, 34<br />
adalet sarayı da inşaat halindedir.<br />
<strong>Lojman</strong> sorununa öncelik verilerek, 1493 adet lojman alınmış ve ihtiyaç<br />
görülen yerlerde de lojman alımına devam edilmektedir.
6<br />
Önsöz Fahri Kasırga - Adalet Bakanı<br />
İnşa edilen adliye binaları ve lojmanların projelendirilmeleri de<br />
vakfın imkanlarıyla yapılmaktadır.<br />
Adalet Bakanlığı’nın merkez binası restore edilmiş ayrıca<br />
devasa büyüklükte yeni bir ek hizmet binası alınarak hizmete<br />
sokulmuştur.<br />
Teşkilatımızdaki araçların yüzde 99’u yenilenerek birçok<br />
adliyemize araç tahsisi yapılmıştır.<br />
Eğitime verilen önemin tecellisi olarak, yıllardır hayal edilen<br />
Türkiye Adalet Akademisi kurulmuş ve eğitim hayatına<br />
başlamıştır. Ayrıca gerek ceza adalet sistemi ile ilgili yoğun<br />
eğitim faaliyetleri gerekse yabancı dil eğitimi konusunda özel<br />
üniversitelerle yapılan protokoller büyük ilgi görmüştür.<br />
Bu kapsamda, görevi başında olup da yabancı dil kurslarından<br />
faydalandırılan meslektaşlarımızın haricinde, 104 kişi yurt<br />
içinde, 35 kişi de yurt dışında birer yıl görevlerinden izinli<br />
sayılarak yabancı dil eğitimine tabi tutulmuştur. Bu eğitimlere<br />
devam etme kararlılığındayız.<br />
Teşkilatımıza verilen önemin hissettirilmesi ve teşkilatın<br />
sorunlarının yerinde tespit edilebilmesi amacıyla Müsteşar<br />
Yardımcıları ve Bakanlık bürokratları belli bir plan dahilinde<br />
yurt gezilerine gönderilerek, taşranın havasının yerinde<br />
teneffüs edilmesi imkanı sağlanmış, tespit edilen sorunlar<br />
hakkında gerekli tedbirlerin alınması için Bakanlıkta çalışmalar<br />
başlatılmıştır.<br />
İstanbul Çengelköy’de bulunan Abdullah Ağa Konağı, değerli<br />
meslektaşlarımızın istirahatı için Bakanlımıza tahsis ettirilmiş<br />
olup restorasyon çalışmaları devam etmektedir.<br />
Bursa Kültürpark’ta bulunan tarihi bir mekan, Hakimevi olarak<br />
hizmete açılmıştır.<br />
Kızılcahamam’da o bölgenin en lüks termal dinlenme<br />
tesislerinden biri olan yeni bir Hakimevi yapılmış ve hizmete<br />
açılmıştır.<br />
Yine Beypazarı’ndaki tarihi konaklardan biri, Hakimevi olarak<br />
tahsis edilmiştir.<br />
Ankara’ya gelmek durumunda kalan meslektaşlarımızın her<br />
türlü ihtiyacını karşılayabileceği, destek arandığında yardımcı<br />
olacak bir sosyal büro kurulmuş ayrıca Bakanlık ana binada,<br />
dışarıdan gelen Cumhuriyet başsavcıları, komisyon başkanları<br />
ve bölge idare mahkemesi başkanları için bir irtibat odası<br />
ayrılmıştır.<br />
İşte bu saydığımız ve saymaya fırsat bulamayacağımız daha<br />
nice hizmetlerin çok önemli bir bölümü <strong>ATGV</strong>’nin imkan ve<br />
katkılarıyla gerçekleştirilmiştir.<br />
Ayrıca, cezaevleri artık modern infaz kurumları haline gelmiştir.<br />
Bu konuda en büyük devrim, Ulucanlar Cezaevinin kapatılması<br />
ve Ankara’daki cezaevlerinin Sincan’daki dev kampüste<br />
toplanmış olmasıdır.<br />
Yakında Bayrampaşa cezaevi de kapatılarak bölge kampüsüne<br />
taşınacaktır. Yine yurdumuzun birçok bölgesinde de modern<br />
cezaevi inşaatlarına devam edilmektedir. Bu çalışmaları dile<br />
getirirken, dünyadaki benzerlerine göre çok ileri seviyeye<br />
getirilmiş olan İşyurtları Kurumunun da teşkilatımız için önemli<br />
bir ayrıcalık olduğunu ifade etmekte fayda görüyor ve bu<br />
kurumumuzun faaliyetlerini de takdirle anıyorum.<br />
Sözün burasında, görevde bulunduğu dönem içerisinde yargının<br />
hak ettiği yere gelmesi için geceli gündüzlü büyük gayret<br />
sarf eden Sayın Bakan Cemil Çiçek’e en içten teşekkürlerimi<br />
sunmayı onurlu bir borç telakki ediyorum. Sayın Bakanımızın<br />
yargı adına yaptıkları asla unutulmayacaktır.<br />
Bütün bu güzelliklerin yanında yargı adına canımızı sıkan bir<br />
takım sorunlarımızın olduğunun da bilincindeyiz. Hep birlikte<br />
çözüm bulabilmek adına bu sorunlara değinmekte fayda<br />
görüyorum. Yargı hala yavaş işliyor. Bazı kararlarımız hala<br />
toplumu tatmin etmiyor. Yargı hala tartışılıyor ve haklı veya<br />
haksız olan bu tartışmalar yargıya olan güveni kaybettiriyor.<br />
Her sorunun çözümü yargıdan bekleniyor. Yargı hala hak ettiği<br />
yerde değil ve tüm bunlardan öncelikle biz yargı mensupları<br />
rahatsız olmaya devam ediyoruz.<br />
Ancak bu olumsuzluklara rağmen, görevimizi daha büyük<br />
bir özveri ile yapmaya devam etmeli, yargıyı bir adım daha<br />
ileriye götürmenin çabası içinde olmalıyız. Kendimizi sürekli<br />
sorgulamalı, hatalarımızı gidermek için çaba göstermeliyiz.<br />
Yasaların lafzından kaynaklanan hataları, yasaların ruhunu<br />
ön plana çıkararak ve amaca yönelik yorum yaparak tolere<br />
etmeliyiz.<br />
Yargı mensupları olarak birlik ve beraberlik içerisinde olmalı,<br />
yargıyı; taşra-merkez, adli-idari gibi ayrımlara tabi tutmamalıyız.<br />
İnanıyorum ki birlik ve beraberlik içinde olursak, daima karşılıklı<br />
anlayış ve hoşgörüyü esas kabul edersek ve durmaksızın<br />
çalışırsak yargı adına aşılamayacak sorun kalmayacaktır.<br />
Bu duygu ve düşüncelerle, birçok güzelliklere vesile olacağını<br />
düşündüğüm dergimizin yayın hayatında başarılı olmasını,<br />
meslektaşlarımıza hep güzel ve müjdeli haberler duyurmasını<br />
temenni ediyor, sizlere selam ve sevgilerimi sunuyor, daha<br />
güzel günlerde buluşmak ümidiyle esenlikler diliyorum.<br />
Fahri KASIRGA<br />
Adalet Bakanı
ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI<br />
Osman BÖLÜKBAŞI<br />
<strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Başkanı /<br />
Adalet Bakanlığı Müsteşar Vekili<br />
<strong>ATGV</strong>’nin kuruluşundan bu yana geçen yirmi altı yıllık süre zarfında, herhangi<br />
bir yazılı bültenin ya da dökümanın çıkarılmamış olması çok büyük bir<br />
eksiklikti. Çünkü geleceğe güvenle bakabilmek için geçmişten ilham almak<br />
gerekmektedir.<br />
Dergiyi çıkarmaktaki gayemiz bugün yapılan çalışmaların, ortaya atılan<br />
görüşlerin, hem bugün hem de gelecekteki yargı mensuplarının yararlanabileceği<br />
bir kaynak haline gelmesine vesile olmaktır. <strong>ATGV</strong> olarak yaptığımız çalışmaları,<br />
dergimiz vasıtasıyla hem siz yargı mensuplarına duyurmak, hem de ortak bir<br />
tartışma ve düşünce platformu oluşturmak arzusundayız.<br />
Bir şeyi ilk kez yapmanın çok büyük zorlukları olduğu gibi ilk olmanın da tarif<br />
edilmez mutlulukları vardır. Derginin ilk sayısını çıkarırken çok büyük zorluklar ve<br />
sıkıntılar yaşadık, çünkü daha önce rehber alabileceğimiz bize örnek olabilecek<br />
bir döküman ya da bülten yoktu. Fakat dergi çıktıktan sonra insan hakikaten bir<br />
iş başarmanın ve ortaya eser koymanın mutluluğunu doya doya yaşıyor.<br />
İkinci sayımızda da, ilk sayımızda olduğu gibi, zengin bir içerikle siz değerli yargı<br />
mensuplarının karşısındayız. Bu arada Adalet Bakanlığımızda görev değişiklikleri<br />
yaşandı. Beş yıldan bu yana beraber çalıştığımız Bakanımız Cemil Çiçek, anayasa<br />
gereği görevinden ayrılırken yerine mesai arkadaşımız ve Vakfımızın Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Fahri Kasırga Bakan olarak getirildi.<br />
Bakanlık görevine Fahri Kasırga’nın atanması sebebiyle boşalan göreve naçizane<br />
ben vekalet etmekteyim. Aynı zamanda <strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Başkanlığına<br />
da Vakıf Senedi hükmünce gelmiş bulunmaktayım. Bu iki görevin ağırlığının<br />
ve mesuliyetinin bilincindeyim. Vakfımızın geçmişine ve siz adalet teşkilatının<br />
mensuplarına yaraşır bir hizmet vermek amacındayım.<br />
Bu vesile ile Adalet ve Vakıf kelimeleriyle taçlandırılmış Adalet Teşkilatını<br />
Güçlendirme Vakfı’nı geçmişte olduğu gibi bugün de en iyi şekilde ben ve<br />
yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımla temsil etmek arzusundayız.<br />
Geleceğe yönelik ve yargı mensuplarının hak ettiği şekilde adaleti temsil görevini<br />
bi hakkın yapmaları için yeni projeler hazırlıyoruz.<br />
Yeni Yönetim Kurulu olarak daha önceki ekipten devraldığımız bütün projeleri<br />
ve çalışmaları daha büyük bir hızla ve gayretle yerine getirmeye çalışacağız.<br />
Dergimiz bundan böyle sizlerin de görüş ve önerileriyle daha iyi ve güzel çıkmaya<br />
devam edecektir.<br />
Nice sayılarda buluşmak ümidiyle…<br />
Sunuş<br />
Uzun ve yoğun bir emek harcanarak çıkarılan ilk<br />
sayının ardından ikinci sayıyla yeniden karşınızdayız.<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (<strong>ATGV</strong>)<br />
olarak dergi çıkarmaya karar verdiğimiz günden<br />
bu yana yapılan yoğun çalışmaların ve emeklerin<br />
karşılığını ilk sayımızda aldığımızı düşünüyoruz.<br />
7
Adliyemizin güvendiğimiz yüksek gücü<br />
sayesindedir ki cumhuriyet, kaçınılmaz<br />
gelişimi izleyebilecek ve türlü şekil ve<br />
kılıktaki saldırılara karşı vatandaşın<br />
hukukunu ve memleketin düzenini<br />
korunmuş tutabilecektir.
Adalet Bakanı ve Hükümet<br />
Sözcüsü Cemil Çiçek Mesai<br />
Arkadaşlarına ve Yargı<br />
Mensuplarına Veda Etti<br />
Bakan ÇİÇEK: “ Yargı<br />
reformununu gerçekleştirdik,<br />
Hakim ve Cumhuriyet<br />
Savcılarının özlük haklarını<br />
düzenledik.”<br />
Cemil Çiçek’ten Veda<br />
Haber<br />
Seçim kararının alınmasından sonra anayasa gereği üç<br />
bakanın görevinden ayrılması gerekiyor. Adalet Bakanı Cemil<br />
Çiçek de bu bakanlar arasında yer alıyor. Bakan Çiçek,<br />
anayasa gereği görevini bırakırken Adalet Bakanlığı internet<br />
sayfasında yayınladığı veda mesajında mesai arkadaşları ile<br />
yargı mensuplarına veda etti.<br />
Adalet Bakanı Çiçek yayınladığı veda mesajında, 19 Kasım<br />
2002 tarihinden beri 58. ve 59. hükümet dönemlerinde<br />
Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev yaptığını<br />
ifade etti.<br />
9
10<br />
Haber<br />
Cemil Çiçek’ten Veda<br />
Bakan ÇİÇEK:<br />
“Büyük bir gayret ve kararlılıkla<br />
gerçekleştirilen çalışmalar sonucu<br />
dört buçuk yıl gibi kısa bir sürede,<br />
sorunların çözümlenmesi yolunda<br />
büyük mesafeler alınmış, yargı artık<br />
sadece sorunlarıyla değil, uluslararası<br />
standartlara uygun kaliteli ve başarılı<br />
hizmetleriyle de anılır hale gelmiştir.<br />
Bu çalışmalar, hakim ve Cumhuriyet<br />
savcılarımız ile adalet personelimizin<br />
sürekli olarak yanımızda hissettiğimiz<br />
desteği ve başta Müsteşarım olmak<br />
üzere Bakanlığımızın bütün yönetici<br />
ve görevlilerinin yoğun emek ve<br />
mesaisi ile gerçekleştirilmiştir.<br />
Şüphesiz yapılan bu işlerin ileride<br />
de devam ettirilmesi, yargının<br />
hak ettiği yeri alması ve adalet<br />
sistemimizin kusursuz bir duruma<br />
gelmesi açısından büyük önem<br />
taşımaktadır.’’<br />
Çiçek, parlamenter demokrasilerin üç temel erkinden biri olan<br />
ve yıllardan beri ihmal edildiğini söylediği yargı erkinin hak ettiği<br />
konuma getirilebilmesi için bakanlığı döneminde önemli atılımlar<br />
gerçekleştirildiğini şimdiye kadar yapılmayan uygulamalara imza<br />
attıklarını ifade etti. Çiçek, bu çerçevede adalet sarayları ve<br />
cezaevlerinin önemine uygun fiziki ortamlara kavuşturulduğunu,<br />
yargı mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda<br />
önemli adımlar atıldığını, yetersiz hale gelen yasaların günün<br />
ihtiyaçlarına ve çağdaş demokrasilerin gereklerine uygun bir<br />
şekle getirilmesi için yoğun çalışmalar yürütüldüğünü vurguladı.<br />
Türkiye’de şimdiye kadar adli yapıda olmayan uygulamaları kendi<br />
bakanlığı döneminde gerçekleştirdiklerini ifade eden Çiçek, ‘’Bu<br />
dönem yargı reformunun başarıyla gerçekleştirildiği bir dönem<br />
olmuştur. Türk hukuk sisteminde reform niteliğinde köklü<br />
değişiklikler yapılmıştır’’ dedi.<br />
Çiçek, hakim ve Cumhuriyet savcılarının mali haklarının, kendi<br />
özel kanunları olan Hakimler ve Savcılar Kanunu içerisinde<br />
yeniden düzenlenerek, Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet<br />
memurlarından ayrı ve özel bir rejime tabi kılındığını, böylece
anayasada belirtilen konumlarına uygun hale getirildiğini<br />
söylediği mesajında, yargının en önemli sorunlarından birisi<br />
olan hakim, Cumhuriyet savcısı ve diğer adalet personeli<br />
kadrolarındaki eksikliğin giderilmesi ve sayılarının artırılması<br />
konusunda da ciddi mesafeler kaydedildiğini ifade etti.<br />
Bakan Cemil Çiçek yayımladığı yazılı mesajda dört buçuk yıl<br />
içersinde büyük bir özveri ile çalıştıklarını ve adalet teşkilatı için<br />
ellerinden ne geldiyse yaptıklarını belirterek şu görüşlere yer<br />
verdi:<br />
‘’Büyük bir gayret ve kararlılıkla gerçekleştirilen çalışmalar<br />
sonucu dört buçuk yıl gibi kısa bir sürede, sorunların<br />
çözümlenmesi yolunda büyük mesafeler alınmış, yargı artık<br />
sadece sorunlarıyla değil, uluslararası standartlara uygun,<br />
kaliteli ve başarılı hizmetleriyle de anılır hale gelmiştir. Bu<br />
çalışmalar, hakim ve Cumhuriyet savcılarımız ile adalet<br />
personelimizin sürekli olarak yanımızda hissettiğimiz desteği ve<br />
başta Müsteşarım olmak üzere Bakanlığımızın bütün yönetici<br />
ve görevlilerinin yoğun emek ve mesaisi ile gerçekleştirilmiştir.<br />
Şüphesiz yapılan bu işlerin ileride de devam ettirilmesi, yargının<br />
hak ettiği yeri alması ve adalet sistemimizin kusursuz bir duruma<br />
gelmesi açısından büyük önem taşımaktadır.’’<br />
Cemil Çiçek’ten Veda<br />
Haber<br />
11
12<br />
Haber<br />
Adalet Bakanlığında Devir Teslim<br />
Adalet Bakanı Cemil Çiçek<br />
Bakanlık Görevini Fahri<br />
Kasırga’ya Devretti<br />
Adalet Bakanı Cemil Çiçek dört<br />
buçuk yıldır sürdürdüğü Adalet<br />
Bakanlığı görevini anayasa<br />
gereği bıraktı.<br />
Bakan Çiçek, Adalet Bakanlığı<br />
görevini mesai arkadaşı Adalet<br />
Bakanlığı Müsteşarı Fahri<br />
Kasırga’ya devretti.<br />
Adalet Bakanı Cemil Çiçek’i, Adalet Bakanlığı Merkez Bina’da<br />
görevini devretmeye geldiği sırada Bakanlık Müsteşarı Fahri<br />
Kasırga ve Adalet Bakanlığı personeli bakanlık giriş kapısında<br />
karşıladı.<br />
Bakanlık makamındaki devir teslim töreninde konuşan Bakan<br />
Çiçek, Anayasa’nın 114. maddesi gereği 4.5 yıldır yürüttüğü<br />
Adalet Bakanlığı görevini bıraktığını ve bu göreve Bakanlık<br />
Müsteşarı Fahri Kasırga’nın atandığını ifade etti.<br />
Uzun süredir Bakan ve Müsteşar olarak birlikte çalıştıklarını<br />
ve geçen bu süre zarfında “Türk Yargısı” na hizmet verdiklerini<br />
anlatan Bakan Çiçek, Fahri Kasırga’nın bakanlık görevine<br />
atanmasından dolayı memnuniyet duyduğunu söyledi.<br />
Bakan Çiçek, kendisinin yerine bakanlık görevine atanan<br />
Kasırga’nın Türk yargısına Başsavcı ve Müsteşar olarak önemli<br />
hizmetler yaptığını, yargının sorunlarını yakından tanıyan bir<br />
isim olduğunu söyleyerek, atamanın Türk Yargısı için bir kazanç<br />
olduğunu dile getirdi. Bundan sonra kendisine bir görev düşmesi<br />
halinde memnuniyetle yerine getirebileceğini belirten Çiçek,<br />
Kasırga’ya bakanlık döneminde başarılar diledi.
Bakan ÇİÇEK:<br />
“Fahri Kasırga’nın Adalet<br />
Bakanlığına atanmasından büyük<br />
memnuniyet duyuyorum.”<br />
Adalet Bakanlığı görevine atanan Bakanlık Müsteşarı Fahri<br />
Kasırga da Cemil Çiçek’in bakanlık görevi sırasında yargıya<br />
büyük hizmetler yaptığını, büyük projelere imza attığını söyledi.<br />
Bugüne kadar yapılamayan, başarılamayan işlerin Cemil Çiçek<br />
döneminde yapıldığı kaydeden Kasırga, “Sayın Bakanımız, bana<br />
bugüne kadarki en ağır görevi yüklüyor’’ dedi.<br />
Kasırga, Cemil Çiçek’ten sonra bakanlık yapmanın zorluğunun<br />
bilincinde olduğunu, ama bu görevi layıkıyla yapmaya gayret<br />
edeceğini de söyledi.<br />
Bakanlık görevinden ayrılan Çiçek’in, yargıyı çok iyi noktalara<br />
taşıdığını, yargının bağımsızlığı ve saygınlığı konusunda çok<br />
büyük hassasiyet gösterdiğini anlatan Kasırga, Çiçek’in yargı<br />
camiasının gönlünde taht kurduğunu dile getirdi.<br />
Bakan Kasırga, Çiçek’in bıraktığı noktada aynı ilkelerle Türk<br />
yargısını daha ileri noktalara taşımak için çalışacağını kaydetti.<br />
Kasırga, Cemil Çiçek’ten bakanlık görevini devralmasıyla<br />
hayatındaki en müstesna günü yaşadığını söyledi.<br />
Konuşmaların ardından birbirlerini kutlayan halef-selef bakanlar<br />
Çiçek ve Kasırga birbirlerine çiçek sundular. Çiçek, Kasırga<br />
kendisine çiçek sunarken, ‘’Benim soyadım Çiçek, ama bu çiçek<br />
benden daha canlı’’ diye espri yaptı.<br />
Adalet Bakanlığında Devir Teslim<br />
Bakan KASIRGA:<br />
“Bakan Cemil Çiçek yargıya<br />
büyük hizmetler verdi.”<br />
Haber<br />
Törenin ardından Çiçek ve Kasırga bir süre baş başa görüştü.<br />
Daha sonra Adalet Bakanı Fahri Kasırga ve bakanlık personeli,<br />
Cemil Çiçek’i Bakanlık Merkez Binası’ndan alkışlarla uğurladı.<br />
13
14<br />
Haber<br />
Afşin Adalet Sarayı Hizmete girdi<br />
Türkiye adalet sarayları ile donatılmaya devam ediyor.<br />
Afşin Adalet Sarayı Adalet<br />
Bakanı Fahri Kasırga’nın<br />
Katılımıyla Hizmete Girdi<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (<strong>ATGV</strong>)’nin katkılarıyla<br />
yapılan ve yaklaşık bir yıl gibi kısa bir sürede bitirilen Afşin<br />
Adalet Sarayı yapılan törenle hizmete girdi.<br />
Osmanlı ve Selçuklu mimari motiflerinden esinlenilerek yapılan<br />
Afşin Adalet Sarayı 1 milyon 500 bin YTL (1 trilyon 500 milyar<br />
lira) mal oldu.<br />
Adalet Sarayının açılışına Adalet Bakanı Fahri Kasırga,<br />
Müsteşar yardımcısı Sadi Güven, Kanunlar Genel Müdürü<br />
Niyazi Güney, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı Enver Kaya,<br />
Teknik İşler Dairesi Başkanı Erdoğan Böcek, İdari ve Mali İşler<br />
Dairesi Başkanlığı Tetkik Hakimleri Muharrem Akkaya ve Mikail<br />
Özdemir’in yanı sıra Kahramanmaraş Valisi Niyazi Tanılır,<br />
Kahramanmaraş Başsavcısı, Kahramanmaraş Adli Yargı Adalet<br />
Komisyonu Başkanı, Elbistan Başsavcısı, Ağır Ceza Mahkemesi<br />
Başkanları, ilçe kaymakamları, ilçe hakim, Cumhuriyet Savcıları,<br />
komşu ilçelerin hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile çok sayıda<br />
vatandaş katıldı.<br />
Törenin açılış konuşmasını Afşin Cumhuriyet Başsavcısı Hikmet<br />
Şentürk yaptı. Başsavcı Şentürk adli teşkilatın kuruluşundan
Adalet Bakanı Fahri Kasırga, K. Maraş Valisi M. Niyazi Tanılır ve Afşin Başsavcısı Hikmet Şentürk<br />
Afşin Adalet Sarayı’nın açılışını yaptılar.<br />
itibaren Afşin ilçesinde de yargı hizmetlerinin müstakil ve<br />
amacına uygun olmayan binalarda verildiğini anlatarak, “Hukuk<br />
devleti olma yolunda özellikle son dönemlerde ülkemizin<br />
gösterdiği değişim ve gelişim çerçevesinde, yargı bağımsızlığı<br />
ve hukukun üstünlüğüne saygının bir göstergesi olarak adli<br />
hizmetlerin, niteliğe uygun binalarda olması gerekiyor” dedi.<br />
Adalet dairesini tek çatı altında toplayan ve kısa sürede inşaatı<br />
tamamlanan binanın, toplam 1394 metrekare kapalı alana sahip<br />
olduğunu söyleyen Başsavcı Şentürk konuşmasında şunları dile<br />
getirdi:<br />
“Adalet Sarayımız modern teknolojiyle donatıldı ve bütün<br />
hizmetleri yapabilecek hale getirildi. Mimarisinde kültürel<br />
birikimimizin de izlerini taşıyan, geçmişten geleceğe kurulan<br />
güzel bir köprü görünümündeki hizmet binamız ile, biz<br />
hakim ve Cumhuriyet savcıları ile adalet çalışanlarımız da<br />
devletimizin yargısal alanındaki işlevine uygun olarak, halkımızın<br />
mağduriyetini gidermede dünden daha istekli olacağız.<br />
Böylesine nezih bir ortamın hazırlanması bizlerin olduğu kadar<br />
vatandaşımızın da devletimizin yargı erkine olan güvenlerini de<br />
arttıracaktır”.<br />
Afşin Başsavcısı Hikmet Şentürk, Afşin Adalet Sarayı’nın<br />
yapımında kuşkusuz birçok kişinin emeğinin bulunduğunu<br />
belirterek, başta Adalet Bakanı Fahri Kasırga olmak üzere emeği<br />
geçen herkese ayrı ayrı teşekkürlerini bildirdi.<br />
Afşin Adalet Sarayı’nın hizmete girmesi vesilesiyle bir konuşma<br />
yapan Adalet Bakanı Fahri Kasırga, son yıllarda gelişen teknolojik<br />
Afşin Adalet Sarayı Hizmete girdi<br />
Haber<br />
Bakan KASIRGA:<br />
“Son dört yılda ülkemizde yaşanan<br />
gelişme ve değişmelere paralel olarak<br />
yargı alanında da büyük değişme ve<br />
gelişmeler yaşanmıştır.<br />
Başta hukuk reformu olmak üzere,<br />
personelimizin nitelik ve nicelik olarak<br />
iyileştirilmesi, hakim ve Cumhuriyet<br />
savcılarının özlük haklarında yapılan<br />
düzenlemeler, Adalet akademisi<br />
projesi, uluslararası standartlarda<br />
ceza infaz sisteminin oluşturulması,<br />
istinaf mahkemeleri projesi ve adalet<br />
teşkilatının fiziki altyapı sorunlarının<br />
çözülmesi alanında olağanüstü<br />
çalışmalar yapılmıştır”.<br />
çalışmalardan adalet personelinin de yararlanması için çok büyük<br />
ilerlemeler kaydedildiğini söyledi ve yapılan çalışmalar hakkında<br />
bilgi verdi.<br />
Adaletin dağıtılmasının, devletin en önemli görevleri arasında<br />
yer aldığını belirten Bakan Kasırga, adalet hizmetlerinin çağdaş<br />
bir ortamda yerine getirilmesi ve kaliteli bir yargı hizmeti<br />
sunulabilmesi için gerekli her türlü önlemi almak devletin temel<br />
amaçları arasındadır dedi.<br />
Bakan Kasırga, son yıllara kadar yargının mevzuat, personel,<br />
araç ve gereç yetersizliğinden tutun da fiziki alt yapı yetersizliğine<br />
1
16<br />
Haber<br />
Afşin Adalet Sarayı Hizmete girdi<br />
Bakan KASIRGA:<br />
“Bakanlığımız tarafından çeşitli tarihlerde<br />
çıkarılan dört binin üzerinde genelge<br />
yürürlükten kaldırılarak 1 Ocak 2006<br />
tarihinden itibaren bunların yerine140<br />
civarında yeni genelge yürürlüğe girdi.<br />
Bütün bu yeni yasaların hazırlanması<br />
sırasında Adalet Bakanlığına önemli<br />
görevler düştü. Meslek eğitimi ve yabancı<br />
dil eğitimine büyük önem verildi. Bakanlık<br />
bilgisayar ağıyla donatıldı. Tüm bu<br />
yeniliklerden 35 bin yargı mensubuyla 40<br />
bin avukat istifade etmektedir”.<br />
kadar pek çok konuda sıkıntısı olduğuna değindiği konuşmasında<br />
şunları söyledi:<br />
“Toplumda yargının bu sorunları düzeltemeyeceği yönünde bir<br />
kanaat yerleşmiştir. Takdir edileceği gibi son dört yılda ülkemizde<br />
yaşanan gelişme ve değişmelere paralel olarak yargı alanında da<br />
büyük değişme ve gelişmeler yaşanmıştır.<br />
Başta hukuk reformu olmak üzere, personelimizin nitelik ve<br />
nicelik olarak iyileştirilmesi, hakim ve Cumhuriyet savcılarının<br />
özlük haklarında yapılan düzenlemeler, Adalet akademisi projesi,<br />
uluslararası standartlarda ceza infaz sisteminin oluşturulması,<br />
istinaf mahkemeleri projesi ve adalet teşkilatının fiziki altyapı<br />
sorunlarının çözülmesi alanında olağanüstü çalışmalar<br />
yapılmıştır”.<br />
Avrupa Birliğine üyelik müzakereleri sürecinde mevzuat<br />
yetersizliğini aşmak için önemli adımlar attıklarını vurgulayan<br />
Bakan Kasırga, konuşmasının sonunda şu görüşlere yer verdi:<br />
“Bakanlığımız tarafından çeşitli tarihlerde çıkarılan dört binin<br />
üzerinde genelge yürürlükten kaldırılarak 1 Ocak 2006<br />
tarihinden itibaren bunların yerine 140 civarında yeni genelge<br />
yürürlüğe girdi.
Bütün bu yeni yasaların hazırlanması sırasında Adalet<br />
Bakanlığına önemli görevler düştü. Meslek eğitimi ve yabancı<br />
dil eğitimine büyük önem verildi. Bakanlık bilgisayar ağıyla<br />
donatıldı. Tüm buyeniliklerden 35 bin yargı mensubuyla 40 bin<br />
avukat yararlanmaktadır.”.<br />
Bakan Kasırga, Türkiye genelindeki adalet sarayları hakkında<br />
bilgi verdikten sonra, Afşin Adalet Sarayı’nı hizmete açtı.<br />
Afşin Adalet Sarayı Hizmete girdi<br />
Haber<br />
17
18<br />
Gündem<br />
Adalet Bakanlığı’na Yeni Çehre<br />
Adalet Bakanlığı’na<br />
Yeni Çehre<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı projelerine devam ediyor. Vakıf,<br />
Türkiye Gübre Sanayi Anonim Şirketi (TÜGSAŞ)’ın Beşevler’deki<br />
binasını yenileyerek adalet teşkilatının hizmetine sundu.<br />
Yıllarca TÜGSAŞ Genel Müdürlüğü olarak kullanılan binayı alarak,<br />
adalet teşkilatının hizmetine sokma görevini <strong>ATGV</strong>’nin üstlendiğini<br />
anlatan <strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Başkanı ve Adalet Bakanlığı<br />
Müsteşar Vekili Osman Bölükbaşı, “Adalet Bakanlığı olarak adalet<br />
teşkilatına ve yargı mensuplarına yakışan bir bina yapılması<br />
yönünde karar aldık.<br />
Çünkü Bakanlıklar semtindeki merkez binamızın bize yeterli<br />
gelmiyordu. Personele yer bulunması ve fiziki mekan yönünden<br />
büyük sıkıntı yaşıyorduk” dedi. Ankara’da ana binaya yakın bir<br />
yerde bina yapma ya da alma şanslarının olmadığını bu yüzden<br />
TÜGSAŞ’ın binasını devraldıklarını ifade eden Müsteşar Vekili<br />
Bölükbaşı, yapım süreciyle ilgili şunları söyledi:<br />
”Adalet Bakanlığı’nın merkez binası artık hizmetlerimizi<br />
karşılamaya yetmiyordu. Bu sebeple yeni bir binaya ihtiyaç doğdu<br />
ve TÜGSAŞ’ın Genel Müdürlük binası devralındı.
Müsteşar V. BÖLÜKBAŞI:<br />
“Çağın ve günümüzün gereklerine uygun,<br />
yargıya yakışır şekilde hizmet verecek bir<br />
binaya kavuştuk. Adalet teşkilatı adına,<br />
Bakanlığımızı ihtiyaçlarına uygun yapıya<br />
kavuşturma hedefine önderlik eden Sayın<br />
Bakanımız Cemil ÇİÇEK ve yıllarca<br />
Sayın Bakanımızla birlikte müsteşar<br />
olarak görev yaptıktan sonra kendisinden<br />
bayrağı devralan Sayın Bakanımız<br />
Fahri KASIRGA başta olmak üzere,<br />
böylesine çağdaş ve modern bir binayı<br />
Bakanlığımıza kazandırmada emeği geçen<br />
herkese teşekkürlerimizi sunar, yeni hizmet<br />
binamızın Adalet camiasına ve tüm yargı<br />
mensuplarına hayırlı ve uğurlu olmasını<br />
dilerim.”<br />
Adalet Bakanlığı’na Yeni Çehre<br />
Gündem<br />
19
20<br />
Gündem<br />
Adalet Bakanlığı’na Yeni Çehre<br />
TÜGSAŞ’tan devralındığında<br />
binanın girişinde yer alan ve<br />
1994 yılında vefat eden ünlü<br />
seramik sanatçısı “Attila<br />
GALATALI” tarafından<br />
1982 yılında yapılan rölyef,<br />
tadilat çalışmaları sırasında<br />
zarar görmemesi için titizlikle<br />
korunmuştur.<br />
Yapılan çalışmalar sonucunda<br />
bu önemli eser, bakanlığımız<br />
Gazi Ek Binasına gelen<br />
misafirlerimizi tüm ihtişamıyla<br />
karşılamaktadır.<br />
TÜGSAŞ Binasının Yenilenmesiyle İlgili Bilgi Veren Bölükbaşı<br />
Şunları Söyledi:<br />
Bakanlığı döneminde yargıya yakışır şekilde hizmet verilecek<br />
fiziksel ortamın gerekliliğine olan inancı ve bu inanç paralelinde<br />
yapmış olduğu hizmetler ile her zaman hatırlanacak olan<br />
Adalet Eski Bakanı Sayın Cemil ÇİÇEK’in gayretleri ile TÜGSAŞ<br />
Genel Müdürlük binası bakanlığımız bünyesine katılmıştır.<br />
Ancak devralındığında son derece yıpranmış ve kullanılamaz<br />
halde bulunan binanın bu şekli ile hizmet vermesi mümkün<br />
gözükmüyordu. Binanın bütünüyle yenilenmesi ve çevre<br />
düzenlemesinin yapılması gerekmekteydi.<br />
O dönemde Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı görevini yürüten<br />
ve <strong>ATGV</strong> yönetim kurulu başkanı olan Bakanımız Sayın Fahri<br />
KASIRGA’nın yoğun çabaları sonucunda binanın tadilat ve<br />
yenileme çalışmaları <strong>ATGV</strong> tarafından üstlenilmiş ve bu işin<br />
yapılabilmesi için vakıf tarafından 10.393.741 YTL’lık kaynak<br />
aktarılmıştır.<br />
İlk Önce Binanın İç Düzenlemesi Yapıldı<br />
Adalet Bakanlığı ek hizmet binasının yapımıyla ilgili detaylı bilgi<br />
veren Müsteşar V. Osman Bölükbaşı, eski TÜGSAŞ binasının<br />
Adalet Bakanlığı ek binasına dönüştürülmesi inşaatı işi için ilk<br />
önce ihale açıldığını ve ihale bedelinin 5 milyon 546 bin YTL (5<br />
trilyon 546 milyar TL) olduğunu söyledi.<br />
Yapılan bu ilk ihaleyle binanın iç düzenlemesinin yapıldığını<br />
belirten Müsteşar Vekili Bölükbaşı, ihaleyi alan firmanın eski<br />
TÜGSAŞ binasının Adalet Bakanlığı ek binasına dönüştürülmesi<br />
inşaatıyla ilgili olarak yaptığı işleri şu şekilde özetledi:
Müsteşar V. BÖLÜKBAŞI:<br />
“Binanın mevcut perde<br />
duvarlarında mekanik aksamlı<br />
olarak granit (blueporl) taş<br />
uygulaması yapıldı. Önceden<br />
cam mozaik olarak yapılmış<br />
olan kısımların üzerine kompozit<br />
levhalarla kaplama uygulandı.<br />
Ayrıca binada aydınlatma<br />
olarak kullanılan merdiven<br />
aydınlatma kısımlarında tuvalet<br />
pencerelerinde ve doğu cephesi<br />
kısmında ise slikon cephe<br />
uygulamasına gidildi”.<br />
Adalet Bakanlığı’na Yeni Çehre<br />
• Binanın eski ısı yalıtımsız tüm alüminyum doğramaları,iç<br />
kısımdaki tüm doğramalar (ahşap kapı vb.) döşeme duvar<br />
kaplamaları sökülerek yenilendi.<br />
Gündem<br />
• Bina içersindeki tüm elektrik ve tesisat hatları eskileri sökülmek<br />
kaydıyla tamamen yenilendi. Binanın tüm alüminyum doğramaları<br />
ısı yalıtımlı olarak yenilendi.<br />
• Bina içerisindeki tüm duvarlar alçıyla sıvandı. Ayrıca duvar ve<br />
tavanların tüm plastik boyaları da yapıldı.<br />
• Binanın tamamında döşeme kaplamaları granit seramik,granit,<br />
pvc yer kaplaması; makam odalarına ahşap parke uygulandı.<br />
• Tüm alüminyum kapıları, oda ahşap kapıları ve makam odaları<br />
kök kaplamalı kapıları yenilendi (kapı kolu kilit madeni aksam<br />
dahil).<br />
• Katlara ulaşımı sağlayan üç adet asansör tamamen yenilendi.<br />
• Yemekhane ile mutfak arasında malzeme nakli amacıyla bir adet<br />
yük asansörü monte edildi.<br />
• Koridor kısımlarına taş yünü asma tavan uygulandı. Birinci ve<br />
ikinci katlarda ise metal asma tavan uygulaması ve merkezi sistem<br />
ısıtma ve havalandırma yapıldı.<br />
• Islak mekanlarda duvar ve döşeme seramikleri tamamen<br />
yenilendi, buralara yeniden hilton lavabo ve vitrifiyeler yapıldı.<br />
• Binanın belirli yerlerinde güvenlik amaçlı kamera sistemi<br />
yerleştirildi. Güvenlik kontrol, kamera monitör odaları, X- ray,<br />
duyarlı kapı, telefon santrali yeniden düzenlendi.<br />
21
22<br />
Gündem<br />
• Çatının tamamı cam yünü olarak değiştirildi.<br />
Adalet Bakanlığı’na Yeni Çehre<br />
• Binanın çatısında ve konferans salonu ışıklıklarında çatı tadilatı<br />
yaptırıldı.<br />
• Tüm katlardaki asansör duvar (mekanik) ve döşeme granitleri<br />
yenilendi.<br />
Eski TÜGSAŞ Binasından Eser Kalmadı<br />
Binanın dış cephesinin yenilenmesi ile ilgili olarak 1 milyon 651<br />
bin 960 YTL (1 trilyon 651 milyar 960 milyon TL)’ye ikinci<br />
ihale’nin yapıldığı belirten <strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Osman<br />
Bölükbaşı, yüklenici firmanın bu çerçevede yaptıklarıyla ilgili<br />
olarak da şu bilgileri verdi:<br />
“Binanın mevcut perde duvarlarında mekanik aksamlı olarak granit<br />
(blueporl) taş uygulaması yapıldı. Önceden cam mozaik olarak<br />
yapılmış olan kısımların üzerine kompozit levhalarla kaplama<br />
uygulandı. Ayrıca binada aydınlatma olarak kullanılan merdiven<br />
aydınlatma kısımlarında tuvalet pencerelerinde ve doğu cephesi<br />
kısmında ise slikon cephe uygulamasına gidildi”.<br />
Adalet Bakanlığı’nın yeni hizmet binası için yapılan son<br />
büyük ihale’nin, binanın kalorifer tesisatı, jeneratör montajı ve<br />
benzerleriyle ilgili olduğunu hatırlatan Osman Bölükbaşı, “ Bu<br />
ihalenin bedeli toplam 2 milyon 858 bin 230 YTL (2 trilyon 858<br />
milyar 230 milyon TL) oldu” dedi. Müsteşar V. Bölükbaşı, ihalenin<br />
alınmasından sonra işi alan firmanın yaptıklarıyla ilgili olarak<br />
şunları söyledi: Bina için 2 adet 550 Kva jeneratör seti, bina<br />
dışında ise bir adet trafo merkezi yapıldı. Ayrıca bina içerisinde<br />
klima santralleri, bina dışına bir adet yangın suyu su deposu<br />
monte edilirken, bina mutfak tesisat ve ekipmanları imal edildi”.<br />
Eski TÜGSAŞ binası ile yeni Adalet Bakanlığı ek binası arasında<br />
mukayese kabul etmez değişiklikler olduğunu vurgulayan<br />
Müsteşar Vekili Bölükbaşı, <strong>ATGV</strong> Dergisi’ne konuyla ilgili şu<br />
değerlendirmede bulundu:<br />
“Çağın ve günümüzün gereklerine uygun, yargıya yakışır<br />
şekilde hizmet verecek bir binaya kavuştuk. Adalet teşkilatı<br />
adına, Bakanlığımızı ihtiyaçlarına uygun yapıya kavuşturma<br />
hedefine önderlik eden Sayın Bakanımız Cemil ÇİÇEK ve yıllarca<br />
Sayın Bakanımızla birlikte müsteşar olarak görev yaptıktan<br />
sonra kendisinden bayrağı devralan Sayın Bakanımız Fahri<br />
KASIRGA başta olmak üzere, böylesine çağdaş ve modern<br />
bir binayı Bakanlığımıza kazandırmada emeği geçen herkese<br />
teşekkürlerimizi sunar, yeni hizmet binamızın Adalet camiasına ve<br />
tüm yargı mensuplarına hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim.”
<strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı<br />
Gündem<br />
Merkez Binasını Yeniledi<br />
Adalet Bakanlığı Merkez Binası’nda uzun süredir devam eden yenileme çalışmaları<br />
sona erdi. Bakanlık Merkez binanın bodrum katlar hariç tümü yenilendi.<br />
<strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Üyesi Kaya:<br />
“<strong>ATGV</strong> olarak böylesine bir projeyi daha<br />
bitirmenin haklı gururunu yaşıyoruz.<br />
Yenilenen binamızda hem rahat hem de<br />
huzur içinde bir ortamda, adaletin yerine<br />
gelmesi için daha büyük bir özveriyle<br />
çalışacağız”.<br />
<strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı Merkez Binasını Yeniledi<br />
Adalet Bakanlığının Merkez Binası olarak kullanılan Bakanlıklar<br />
semtindeki binanın, 1926 yılında yapıldığına işaret eden <strong>ATGV</strong><br />
Yönetim Kurulu Üyesi ve Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler<br />
Dairesi Başkanı Enver Kaya , Merkez binanın o günden bu yana<br />
hizmette olduğunu vurguladı.<br />
Merkez binada kargir ve karkas sistemlerinin birlikte kullanıldığını<br />
ifade eden Başkan Enver Kaya “ Adalet Bakanlığı Merkez<br />
binamız yetmiş yıldan bu yana kullanılmaktadır. 1926 yılında<br />
hizmete giren merkez binamız iki adet bodrum kat, zemin kat ,<br />
birinci ve ikinci katlardan oluşmaktadır. Binanın toplam inşaat<br />
alanı 8 bin 600 metrekare civarındadır. Zaman içinde muhtelif<br />
tadilat ve tamiratlar yapıldı, fakat haliyle eski bir bina olduğu için<br />
yeniden tamir ve tadilat görmesi gerekti” dedi.<br />
23
24<br />
Gündem<br />
<strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı Merkez Binasını Yeniledi<br />
<strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Kaya: “Bu iş için yapılması<br />
gerekli olan projeler Adalet<br />
Bakanlığı Teknik İşler Dairesi<br />
Başkanlığı’nca hazırlandı.<br />
Proje aşamasında binanın<br />
dış görünümü ve mimari<br />
özelliklerinin korunmasına<br />
azami ölçüde gayret gösterildi.<br />
İçteki tanzim ve tefrişatlar da<br />
ilgili birim amirlerinin talimatları<br />
doğrultusunda oluşturuldu.”
<strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı Merkez Binasını Yeniledi<br />
Enver Kaya:<br />
Gündem<br />
“Çok güzel ve modern bir<br />
binaya kavuştuk. Yapılan bütün<br />
çalışmalar yargı mensupları ve<br />
adalet teşkilatının günümüz<br />
koşullarına uygun bir ortamda<br />
çalışabilmelerine yönelik olarak<br />
planlandı”.<br />
BİNANIN MİMARİ ÖZELLİKLERİ KORUNDU<br />
Binanın son zamanlarda oldukça yıprandığı ve hizmet veremez<br />
hale geldiğini bunun için kapsamlı bir restorasyon yapılmasına<br />
karar verildiğini anlatan Başkan Kaya “ Bu iş için yapılması<br />
gerekli olan projeler Adalet Bakanlığı Teknik İşler Dairesi<br />
Başkanlığı’nca hazırlandı. Proje aşamasında binanın dış<br />
görünümü ve mimari özelliklerin korunmasına azami ölçüde özen<br />
gösterildi. İçteki tanzim ve tefrişatlar da ilgili birim amirlerinin<br />
talimatları doğrultusunda oluşturuldu” diye konuştu.<br />
Yapılan proje çerçevesinde binanın tadilatı ve tefrişatı ile ilgili<br />
olarak ihalelerin yapıldığını söyleyen Kaya, bodrum kat haricinde<br />
tüm binanın tadilat ve tefrişatının bitirildiğini söyledi.<br />
2
26<br />
Gündem<br />
MERKEZ BİNA YENİ ÇEHRESİYLE HİZMETİNİZDE<br />
<strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı Merkez Binasını Yeniledi<br />
Binanın güçlendirilmesi, ısıtılması,aydınlatması,havalandırılması<br />
ve altyapının modernizasyonu ile fonksiyonel ve güncel hale<br />
gelmesi gibi konularda hedeflenen tüm gayelere ulaşıldığını<br />
açıklayan <strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Üyesi Kaya şunları söyledi:<br />
“<strong>ATGV</strong> olarak böylesine büyük bir projeyi daha bitirmenin haklı<br />
gururunu yaşıyoruz. Yenilenen binamızda hem rahat hem de<br />
huzur içinde bir ortamda adaletin yerine gelmesi için daha büyük<br />
bir gayretle çalışacağız”. Yapılan çalışmalar sonunda, güncel<br />
ve teknolojik unsurlar ile donatılmış, sağlıklı çalışma ortamları<br />
olan modern ve şık görünümlü, en az otuz yıl süreyle tamirat<br />
veya tadilat ihtiyacı olmayacak bir bina elde edildiğini ifade<br />
eden Başkan Kaya, “Çok güzel ve modern bir binaya kavuştuk.<br />
Yapılan bütün çalışmalar yargı mensupları ve adalet teşkilatının<br />
günümüz koşullarına uygun bir ortamda çalışabilmelerine yönelik<br />
olarak planlandı” diye konuştu.<br />
Makam odaları sapelli ahşap<br />
lamine, diğer ofis alanları<br />
40x40cm parlak granit seramik,<br />
koridor ve merdivenler ise “Roza<br />
Porino ve Balmoral Red “olarak<br />
adlandırılan doğal granit ile<br />
kaplandı.
<strong>ATGV</strong> tarafından tadilatı ve tefrişatı yaptırılan Adalet Bakanlığı<br />
Merkez Binası’nda şunlar yapıldı:<br />
• Makam odaları sapelli ahşap lamine, diğer ofis alanları<br />
40x40cm parlak granit seramik, koridor ve merdivenler ise “Roza<br />
Porino ve Balmoral Red “olarak adlandırılan doğal granit ile<br />
kaplandı.<br />
• Ara bölmeler, mahalleri kullanacak personel sayısına göre<br />
yeniden düzenlendi. Yeni duvarlar 12,5 cm kalınlıklı hafif gaz<br />
beton ile imal edilerek alçı panel ile kaplandı.Islak mahaller<br />
haricindeki duvarların tamamında sıva yenilenip üzeri su bazlı<br />
mat boya yapıldı.<br />
• Odaların tamamında alçıpan , koridorlarda ise 60x60 cm<br />
ebadında perfore alüminyum elemanlarla asma tavan imalatı<br />
yapılıp alçı olanlar yine su bazlı mat boya ile boyandı. Asma<br />
tavan araları; tamamı yenilenen Elektrik ve Mekanik tesisatı<br />
ile data sisteminin dağıtımı için kullanıldı. Makam odalarında<br />
“Fan-Coil” sistemine geçilirken aydınlatma armatür ve aksesuarı<br />
tamamen yenilendi.<br />
• Gerekli su yalıtımları yapılarak duvar ve döşemeler birinci<br />
sınıf seramikle kaplandı.Kabin kapıları kompakt laminat ile imal<br />
edildi. Tavanlarda 30x30 cm perfore alüminyum elemanlar<br />
ile asma sistem uygulanırken, su ve elektrik israfını önlemek<br />
amacıyla, aydınlatma armatürleri otomatik sensörlü, batarya ve<br />
bas aparatları da fotoselli olarak yapıldı.<br />
• Kanat, kasa ve pervazların tamamı masif olarak ve sapelli<br />
ahşaptan imal edilip, koyu renk ve mat cila ile sonlandı.<br />
• Kayıt ölçü ve görünümleri orijinallerine uygun olarak ve yine<br />
sapelli ahşaptan söveli olarak imal edilip yerine takılmış, ısı<br />
kontrollü çift cam kullanıldı. Ayrıca pencere denizlikleri beyaz<br />
mermerden yapıldı.<br />
• Tamirat öncesinde teftiş kurulu birimi tarafından kullanılmakta<br />
olan bölüm yeniden planlanarak gerekli takviyeler de yapılmak<br />
kaydıyla yenilendi. Binanın otopark yönündeki eski ana girişi<br />
düzenlenerek yeniden aktif hale getirildi. Katlarda koridor<br />
sonlarına konulmuş olan sekreterlik mahalleri kaldırılarak,<br />
koridorların ışık ve hava sirkülasyonları orijinal hallerine<br />
döndürüldü.<br />
<strong>ATGV</strong>, Adalet Bakanlığı Merkez Binasını Yeniledi<br />
Gündem<br />
27
28<br />
Faaliyetler<br />
Yargı Mensuplarının <strong>Lojman</strong> <strong>Derdi</strong> <strong>Bitiyor</strong>…<br />
Yargı Mensuplarının<br />
<strong>Lojman</strong> <strong>Derdi</strong> <strong>Bitiyor</strong>…<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı (<strong>ATGV</strong>) lojman alımlarını<br />
aralıksız şekilde sürdürüyor. 2007 yılının ilk altı aylık döneminde<br />
geçen yılın aynı dönemine göre neredeyse iki buçuk kat daha fazla<br />
lojman alımı yapıldı.<br />
İzmir <strong>Lojman</strong>ları<br />
Türkiye genelinde geçen yılın ilk altı aylık döneminde <strong>ATGV</strong><br />
tarafından alınan lojman adeti 84 iken, 2007 yılında bu rakam<br />
234 adet oldu. <strong>Lojman</strong> alımları bu yılın ilk döneminde özellikle<br />
Ağustos 1999 depreminden etkilenen il ve ilçelerden yapıldı.<br />
2007 yılında aldıkları lojmanlarla ilgili olarak <strong>ATGV</strong> Yönetim<br />
Kurulu Üyesi ve Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Dairesi<br />
Başkanı Enver Kaya, lojman alımlarına göreve geldikleri günden<br />
bu yana büyük önem verdiklerini söyledi. 2006 yılının ilk altı<br />
ayında 84 lojman alınmışken bu yıl bu rakamı aynı dönemde iki<br />
buçuk kat arttırdıklarını vurgulayan Kaya şunları söyledi:<br />
“Geçen yıl Türkiye genelinde <strong>ATGV</strong> olarak toplam 722 dairelik<br />
lojmanı yargı mensuplarının hizmetine sunduk. Geçen yıl<br />
bünyemize kattığımız 722 dairelik lojmandan 84 adedini yılın ilk<br />
yarısında almışken, geriye kalan 638 adet lojmanı ise yılın ikinci<br />
yarısında satın aldık”.<br />
Bu yıl lojman alımları konusunda kendilerine büyük hedefler<br />
koyduklarını anlatan Başkan Kaya, öncelik sırasına göre lojman<br />
alımı yaptıklarını söyledi. İçinde bulunduğumuz yılın ilk yarısında<br />
196 dairelik lojman alımını bitirdiklerini belirten Kaya, “ 2007’de<br />
lojman alımlarında, geçen yılki rakamları aşmayı hedefliyoruz.<br />
Geçen yıl toplam 722 dairelik lojman almışken bu yıl 2006’daki<br />
2007’nin ilk yarısında <strong>ATGV</strong> tarafından alınan lojmanlar listesi<br />
SATIN ALINAN YER ALINIŞ TARİHİ DAİRE ADEDİ<br />
KÖRFEZ - KOCAELİ 28.03.2007 16<br />
GÖLCÜK - KOCAELİ 28.03.2007 12<br />
KARASU - SAKARYA 28.03.2007 10<br />
FERİZLİ - SAKARYA 28.03.2007 6<br />
PAMUKOVA - SAKARYA 28.03.2007 8<br />
GEREDE - BOLU 28.03.2007 8<br />
SİVAS - MERKEZ 28.03.2007 33<br />
TURGUTLU - MANİSA 28.03.2007 16<br />
BORNOVA - İZMİR 28.03.2007 62<br />
SÖKE - AYDIN 04.04.2007 25<br />
TOPLAM 196
Yapımı devam eden Sivas löjmanı<br />
rakamı aşacak çalışmaları yürütüyoruz. Hemen hemen her hafta<br />
lojman alımı yapmak üzere çeşitli il ve ilçelere seyahat yapıyoruz.<br />
En uygun şart ve fiyatta lojman almaya ya da yaptırmaya<br />
çalışıyoruz”dedi.<br />
LOJMAN SORUN OLMAKTAN ÇIKACAK<br />
Başkan Enver Kaya, yargı mensuplarının bundan böyle lojman<br />
sorunu ile karşı karşıya kalmayacağını ifade ettikten sonra,<br />
gerekli çalışmaların <strong>ATGV</strong> tarafından yürütüldüğünü belirtti.<br />
Başkan Kaya, lojmanlarla ilgili şu görüşlere yer verdi: “Yargı<br />
mensupları, özellikle hakim ve Cumhuriyet savcılarının<br />
lojman diye bir sorunu kalmayacak. Bu konuya Vakıf olarak<br />
büyük önem veriyoruz. Elimizdeki imkanlar ölçüsünde her<br />
türlü kaynağı öncelikli olarak lojman alımlarına veriyoruz.<br />
Hakim ve Cumhuriyet savcılarının adaleti tesis ederken<br />
hayat standartlarının alt seviyelerde olmaması gerektiğinin<br />
bilincindeyiz”.<br />
<strong>ATGV</strong> olarak 7 Temmuz 2006’da alımı gerçekleştirilen<br />
Kadıköy’deki arsa üzerine, 144 adet dairenin yapımının<br />
sürdüğünü açıklayan Başkan Kaya, “Bunun yanı sıra<br />
08.11.2006’da Aydın’da alınan arsa üzerine 57 dairelik lojman<br />
inşaatı da bu yıl başladı” diye konuştu. <strong>ATGV</strong> Dergisi’ne<br />
lojmanların son durumu ve yapılan çalışmalar hakkında konuşan<br />
Başkan Enver Kaya, arsa alımları ve inşaatlarla ilgili şu bilgileri<br />
verdi: “Bu yılın başında Nevşehir’de aldığımız arsa üzerine<br />
24 adetlik bir lojman inşaatına başlayacağız. Firmalardan<br />
bu konuyla ilgili olarak tekliflerini almakta ve değerlendirme<br />
aşamasındayız. Ayrıca yine bu yıl Yozgat’ın Sorgun İlçesi’nde<br />
aldığımız arsaya da 16 adetlik daire yapılmasına karar verdik.<br />
İnşaat halen devam ediyor. İlaveten <strong>ATGV</strong> olarak Ağrı’nın<br />
Doğubeyazıt ve Mardin’in Dargeçit İlçeleri’nde bu yılın ilk<br />
döneminde arsa satın aldık”.<br />
İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı Enver Kaya başkanlığındaki heyet Sakarya - Ferizli<br />
lojmanlarında incelemelerde bulundu.<br />
Yargı Mensuplarının <strong>Lojman</strong> <strong>Derdi</strong> <strong>Bitiyor</strong>…<br />
Ferizli <strong>Lojman</strong>ları<br />
Pamukova <strong>Lojman</strong>ları<br />
Gerede <strong>Lojman</strong>ları<br />
Faaliyetler<br />
29
30<br />
Faaliyetler<br />
<strong>ATGV</strong> Yeni Kararlara<br />
İmza Attı<br />
<strong>ATGV</strong> Yeni Kararlara İmza Attı<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı<br />
(<strong>ATGV</strong>) yeni yönetim kurulu ile<br />
yaptığı toplantıda önemli kararlara<br />
imza attı. Müsteşar Vekili Osman<br />
Bölükbaşı’nın başkanlığında yapılan<br />
Yönetim Kurulu Toplantısı’na<br />
Müsteşar Yardımcısı ve <strong>ATGV</strong><br />
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı<br />
Maksut Mete’nin yanı sıra Yönetim<br />
Kurulu Üyeleri Kenan İpek (Ceza ve<br />
Tevkifveleri Genel Müdürü), Ayhan<br />
Tosun (Hukuk İşleri Genel Müdürü),<br />
Enver Kaya (İdari ve Mali İşler<br />
Dairesi Başkanı) katıldı.<br />
Her haftanın Çarşamba günü toplanan Yönetim Kurulu ayda<br />
dört kez bir araya geliyor. Yoğun gündem maddeleriyle toplanan<br />
yönetim kurulu, çalışmaları sırasında önemli kararlara imza<br />
atıyor.<br />
Toplantı sırasında alınacak kararlarla ilgili yetkili kişi ya da<br />
kurumların da görüşlerine başvurduklarını belirten <strong>ATGV</strong><br />
Yönetim Kurulu Üyesi Enver Kaya, “Yönetim Kurulu olarak<br />
herhangi bir konuyla ilgili olarak karar alırken, çok titiz ve hassas<br />
davranıyoruz. Kurumumuza ve kendimize söz getirecek ya da<br />
yanlış anlamaya ihtimal verebilecek en ufak bir konuyu dahi göz<br />
ardı etmemiz söz konusu dahi olamaz“ dedi.<br />
Yönetim kurulu toplantılarında Vakıf olarak birçok karar aldıklarını<br />
hatırlatan Başkan Enver Kaya, şunları söyledi: “ Yönetim Kurulu<br />
olarak çok yoğun bir çalışma ortamı içersindeyiz. Bakanlık ve<br />
Vakıfa yeni hizmet araçlarının yanı sıra, hakim ve savcılarımız<br />
için yeni bazı konutların alımını yaptık. Her yaptığımız iş ve<br />
aldığımız karar yargı mensuplarının ve adalet teşkilatının daha<br />
iyiye ve daha güzele ulaşması içindir”.<br />
Enver Kaya, <strong>ATGV</strong>’nin aldığı kararlar ve yaptığı işlerle ilgili olarak<br />
şu bilgileri verdi:<br />
İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığının talebi üzerine; icra ve<br />
keşif aracı olarak kullanılmak üzere Otokoç Otomotiv Tic. Ve<br />
San. A.Ş. den toplam 753.250 YTL bedelle satın alınmasına<br />
karar verilen 23 adet Ford Transit 330 S Kombi Önden Üflemeli
Enver Kaya: “ Yönetim Kurulu<br />
olarak çok yoğun bir çalışma<br />
ortamı içersindeyiz<br />
Bakanlık ve Vakıfa yeni hizmet<br />
araçlarının yanı sıra, hakim<br />
ve savcılarımız için yeni bazı<br />
konutların alımını yaptık. Her<br />
yaptığımız iş ve aldığımız karar<br />
yargı mensuplarının ve adalet<br />
teşkilatının daha iyiye ve daha<br />
güzele ulaşması içindir<br />
Klimalı EFI araç, firmanın verdiği son teklif üzerine toplam<br />
747.500 YTL bedelle satın alınmasına karar verildi.<br />
Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün talebi<br />
üzerine; Merkezi Romanya Bükreş’te bulunan Güneydoğu<br />
Avrupa Savcılar Danışma Gurubu (SEEPAG)’nun dönem<br />
başkanlık sırası 2007 yılı itibariyle Ülkemize geldiğinden, 14-15<br />
Haziran 2007 tarihleri arasında SEEPAG tarafından Ülkemizde<br />
düzenlenecek olan “Terörizm Finansmanı”konulu toplantıya<br />
katılacak konukların karşılanması, resepsiyonu ve akşam yemeği<br />
ile sosyal etkinlik kapsamındaki gezi masraflarının Vakfımızca<br />
karşılanmasına karar verildi.<br />
Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine; Vakfımıza<br />
ait Nevşehir’deki arsa üzerine 115 m2, tek blok halinde 12<br />
katlı, 24 daireden ibaret lojman dairesi yapılabilmesini teminen,<br />
uygulama projesinin Vakfımızca çizdirilmesi, proje çiziminden<br />
sonra firmalardan tekrar teklif alınmasına karar verilmiştir.<br />
Ankara Hakimevi İşletme Müdürlüğü’nün talebi üzerine; Tesiste<br />
bulunan sondaj suyunun arıtılması için firmalardan alınan<br />
teklifler üzerine, söz konusu işin 24.950 YTL bedelle Termak<br />
GPM Arıtma Sistemleri Ltd. Şirketine yaptırılması kararlaştırıldı.<br />
Bakanlık ana bina tadilat ve onarımı işi sırasında proje<br />
kapsamında olmayan odaların tavanlarına da alçıpan asma<br />
tavan imalatı yapıldığından, bu işin bedeli olarak 1.971,18 YTL<br />
aktarılması kararlaştırıldı.<br />
İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığının talebi üzerine ;<br />
Bakanlık hizmetlerinde kullanılmak üzere 20 adet Megane 1.6<br />
16v Expression aracın, Renault Mais Motorlu Araçlar Ankara<br />
Şubesinden toplam 570.000 YTL bedelle satın alınması, faturası<br />
Adalet Bakanlığı adına düzenlenecek olan 20 adet aracın<br />
ihtiyaç duyulan yerlerde kullanılmak üzere bağış suretiyle Adalet<br />
Bakanlığı’na devredilmesi kararlaştırıldı.<br />
Karasu Adalet Sarayı Projesi, AYT Proje Mimarlık Müh. Ltd.<br />
Şirketine 67.900 YTL + KDV bedelle Vakıfça hazırlatılacaktır.<br />
İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığının talebi üzerine; hakim<br />
<strong>ATGV</strong> Yeni Kararlara İmza Attı<br />
Faaliyetler<br />
ve Cumhuriyet savcılarına ait kimlik kartlarının deri kılıfları ile<br />
birlikte bir kereye mahsus ilgililere gönderildiği, ancak yenileme<br />
talebinde bulunanlar için tekrar deri kılıf yaptırılmasının külfetli<br />
olacağından, yenilenmesi talep edildiği takdirde kılıfların 15 YTL<br />
bedelle satışının yapılması, elde edilecek gelirin Vakıf hesabına<br />
yatırılması uygun görülmüştür.<br />
Personel Genel Müdürlüğünün talebi üzerine; Bakanlık<br />
Merkez Teşkilatına bağlı memurlar için yeni personel kartı<br />
düzenlenmesinde kullanılmak üzere ödenek gönderilecektir.<br />
<strong>ATGV</strong> Yönetim ve Çalışma Esaslarını Gösterir Yönetmeliğin<br />
6. Maddesine dayanılarak hazırlanan “Adalet Teşkilatını<br />
Güçlendirme Vakfı Genel Müdürlük ve İktisadi İşletmelerde<br />
Çalışanların Görev Yetki ve Sorumlulukları Talimatnamesi” kabul<br />
edilmiştir ve tüm personele tebliği için tesislere iletilmiştir.<br />
Danıştay Hizmetlerini Güçlendirme Vakfı Başkanlığının talebi<br />
üzerine; bina bakım onarımı ve demirbaş alımı ve bilgi işlem<br />
biriminde planlanan işler için, Vakfımızca 150.000 YTL bağış<br />
yapılması uygun görülmüştür.<br />
Gölbaşı (Adıyaman) Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine;<br />
yeni yapılan hizmet binası bahçesinin düzenlenmesi için gereken<br />
18.000 YTL Vakıf tarafından karşılanacaktır.<br />
Beypazarı Belediyesi tarafından 25 yıllığına intifa hakkı<br />
Vakfımıza devredilen ve restorasyonu Vakfımızca yaptırılan<br />
Abbaszade Konağında ihtiyaç duyulan halıların İşyurtları<br />
Kurumundan alınması ve bedelinin Vakfımızca karşılanması<br />
uygun görülmüştür.<br />
Konağın içindeki demirbaşların Vakfımızca sigortası yaptırılacak<br />
olup; konağın mülkiyetinin Vakfımıza devredilmesi konusunda<br />
Beypazarı Belediye Başkanlığı’na yazı yazılacaktır.<br />
Vakfımızca lojman olarak satın alınmasına karar verilen<br />
Urankent’teki 192 daire için, müteahhit ortak girişim ile Vakfımız<br />
arasında yapılan protokol onaylandı.<br />
İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığının talebi üzerine; TBMM<br />
Milletvekili seçimlerinde oy kullanacaklar Antalya Tesislerinde<br />
kampa katılmadıkları 18. dönemde 2 gün, 19. dönemde 1 gün<br />
mazeretli sayılacaklardır.<br />
Konya İli Çumra İlçesinde görev yapan Hakim ve Cumhuriyet<br />
savcılarının lojman ihtiyacında kullanılmak üzere TOKİ tarafından<br />
satışa sunulan C2-1 Bloktaki toplam 8 adet dairenin peşin olarak<br />
toplam 567.478 YTL bedelle satın alınmasına karar verilmiştir.<br />
Antalya Eğitim ve Sosyal Tesisleri Güvenlik ve Koruma<br />
Hizmetlerini yürütmek üzere, teklif veren firmalardan en uygun<br />
teklifi verdiği anlaşılan Sarsan Güvenlik Hizmetleri Ltd. Şirketi ile<br />
1 yıl 6 ay süreli sözleşme yapmak üzere tesis müdürlüğüne yetki<br />
verilmiştir.<br />
Vakfımızca lojman olarak kullanılmak üzere satın alınmasına<br />
karar verilen yapımı halen devam eden 192 dairenin Yapı<br />
denetimi işinin alınan teklifler içerisinde en uygun teklifi verdiği<br />
görülen ADEN Yapı Denetim Ltd. Şirketi ile Yapı Denetim<br />
Sözleşmesi yapılması uygun görülmüştür.<br />
31
32<br />
Ziyaret<br />
<strong>ATGV</strong> Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Enver Kaya:<br />
“Acınız Acımızdır”<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme<br />
Vakfı (<strong>ATGV</strong>) Yönetim Kurulu<br />
Üyesi ve İdari Mali İşler Dairesi<br />
Başkanı Enver Kaya, vakıf olarak<br />
sosyal yardımlara büyük önem<br />
verdikleri, bundan böyle daha<br />
kapsamlı hizmetler vereceklerini<br />
söyledi.<br />
Kestel Hakimliği görevini sürdürürken, geçirdiği kalp krizi sonucu<br />
vefat eden Hakim Aytekin Baysal’ın eşini ziyaret eden İdari ve<br />
Mali İşler Dairesi Başkanı Enver Kaya, Hakim Aytekin Baysal’ın<br />
eşi ve kederli ailesine taziyede bulundu.<br />
Ziyaret sırasında oldukça üzgün gözüken Hakim Aytekin<br />
Baysal’ın eşi ve ailesine Enver Kaya, hakim ve Cumhuriyet<br />
savcılarının her türlü problemi ve sorunlarıyla ilgilendiklerini fakat<br />
ölüm için ellerinden bir şey gelmediğini ifade ederek “Her nefis<br />
er veya geç ölümü tadacak. Tabi ki insanların uzun ve mutlu bir<br />
hayat sürmeleri herkesin arzusudur. Fakat hayata kısa ve erken<br />
veda etmek de var. Herkes alınyazısındaki süre kadar yaşıyor.<br />
Bunu kimse değiştiremez. Allah’ın takdiri böyle imiş” dedi.<br />
KAYA: “BİR NEBZE OLSUN KATKI YAPMAK İSTİYORUZ”<br />
Ölen arkadaşları için çok büyük bir üzüntü duyduklarını, bunu<br />
kelimelerle anlatmanın imkansız olduğunu vurgulayan Başkan<br />
Kaya, geride kalanlara <strong>ATGV</strong> olarak ellerinden gelen her türlü<br />
yardımı yapacaklarını belirterek, şunları söyledi:<br />
“Mensuplarımızın iyi günlerinde olduğu gibi kötü günlerinde de<br />
yanında olacağız. Onların her türlü zorlukları aşmasında bizim de<br />
yardımımız olsun istiyoruz. Hakim arkadaşımızın vefatıyla geride<br />
kalan eşi, çocuğu ve kederli ailesine bir nebze katkı sağlamak<br />
istiyoruz. Hiç olmazsa kederli ailesinin acılarını biraz olsun<br />
azaltmayı diliyoruz. Sizin acınız bizim de acımızdır “.<br />
Hakim Aytekin Baysal’ın eşi de <strong>ATGV</strong>’nin ve mesai arkadaşlarının<br />
yaptığı taziye ziyaretinden son derece memnun kaldığını,<br />
kendisinin böyle bir günde eşinin mesai arkadaşları tarafından<br />
desteklemesinin son derece gurur verici olduğunu söyledi. Hakim<br />
Baysal’ın eşi, kocasının vefatının kendisini çok sarstığını ama<br />
dostlar sayesinde ayakta kalmaya çalıştığını, mesai arkadaşları<br />
ve <strong>ATGV</strong>’nin yaptığı katkıları ömür boyu hayırla yadedeceğini<br />
ifade etti.<br />
HAKİM AYTEKİN BAYSAL<br />
Hakim Aytekin Baysal 26 Şubat 1972 yılında Kayseri’nin Talas<br />
İlçesi’ne bağlı Çatadere Köyü’nde doğdu.<br />
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 12.11.1996 yılında<br />
mezun olan Hakim Baysal, sırasıyla 09.07.1997 tarihinde<br />
Kadıköy Adli Yargı Hakim Adaylığı, 18.08.1997’de Ankara<br />
Adli Yargı Hakim Adaylığı, 26.07.1999’da Çine Hakimliği,<br />
30.10.2003 Uludere Hakimliği görevlerinde bulundu.<br />
01.08.2005 yılında Kestel Hakimliği görevini yürütürken ani bir<br />
kalp krizi sonucu hayata veda eden Hakim Baysal, evli bir çocuk<br />
babasıydı.
İlk Kadın Başkanın Görev<br />
Süresi Doldu<br />
Anayasa Mahkemesi’nin 46 yıllık<br />
tarihinde ilk kadın başkan olan<br />
Tülay Tuğcu yaş haddinden emekliye<br />
ayrıldı. Başkan Tuğcu için Yüksek<br />
Mahkeme’de eşi Şener Tuğcu ve kızı<br />
Ayşe Tuğcu’nun da katıldığı bir tören<br />
düzenlendi.<br />
Tuğcu daha sonra alkışlar eşliğinde<br />
kendi adını ve soyadının taşıyan 06<br />
TT 033 plakalı Honda Civic marka<br />
arabasının şoför koltuğuna geçerek<br />
mahkemeden ayrıldı.<br />
Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Yüksek Mahkeme’den<br />
ayrılırken gazetecilere kısa bir açıklama yaparak, bundan sonraki<br />
hayatında domates yetiştireceğini ve torunlarına bakacağını<br />
söyledi.<br />
Uğurlama töreninin ardından bir açıklama yapan Anayasa<br />
Mahkemesi Başkan Vekili Haşim Kılıç, Tuğcu’nun 22 aylık görev<br />
süresi boyunca çok yoğun tempoda çalıştığını, bu süre içerisinde<br />
üyelerin ve raportörlerden tam desteğini aldığını söyledi.<br />
Kılıç, “Bundan sonraki hayatında sağlık, mutluluk ve esenlikler<br />
dileyerek yolcu ettik” dedi.<br />
Yüksek Yargıdan Haberler<br />
H. TÜLAY TUĞCU<br />
Haber<br />
H. Tülay Tuğcu, 1942 yılında Ankara’da doğdu. Tuğcu, ilk ve<br />
orta öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. Ankara Hukuk<br />
Fakültesi’nden 1965 yılında mezun olan Tuğcu, bir süre serbest<br />
avukatlık yaptı.<br />
1969 yılında Danıştay sınavlarını kazanarak Danıştay Yardımcısı<br />
olarak göreve başlayan Tuğcu, 1974 yılında Amme İdaresi<br />
Enstitüsü’nü bitirdi. 1982 yılında Danıştay Birinci Dairesi Kıdemli<br />
Tetkik Hakimliği’ne getirilen Tuğcu, 1992 yılına kadar bu görevi<br />
yürüttü.<br />
1992 yılında Danıştay üyeliğine seçilerek Altıncı Daire’de göreve<br />
başlayan Tuğcu, 3 yıl burada çalıştıktan sonra Danıştay Onuncu<br />
Dairesi’ne geçerek Anayasa Mahkemesi Üyeliği’ne seçilinceye<br />
kadar burada görev yaptı. Tuğcu, Danıştay Genel Kurulu’nca<br />
belirlenen üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından<br />
22.12.1999 tarihinde Anayasa Mahkemesi Üyeliği’ne seçildi.<br />
25 Temmuz 2005’te Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçilen<br />
Tülay Tuğcu, Yüce Mahkeme’nin ilk kadın başkanı oldu.<br />
“Suçluların İadesi” ve “İdarenin Takdir Hakkının Yüksek<br />
Yöneticilerde Kullanılması” konulu tezleri ve “Verimlilik” konulu<br />
çevirisi bulunan Tuğcu, evli ve iki çocuk annesidir.<br />
33
34<br />
Haber<br />
Yargıtay Cumhuriyet<br />
Başsavcılığında Görev<br />
Değişimi<br />
Yüksek Yargıdan Haberler<br />
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görev<br />
değişikliği yaşandı. Cumhurbaşkanı Ahmet<br />
Necdet Sezer tarafından Yargıtay Cumhuriyet<br />
Başsavcılığı’na atanan Abdurrahman Yalçınkaya,<br />
görevi Nuri Ok’tan devraldı. Yargıtay Cumhuriyet<br />
Başsavcılığı’nda Cumhuriyet savcıları ve idari<br />
personelin de katılımıyla devir teslim töreni<br />
düzenlendi.<br />
Tören sırasında bir konuşma yapan Nuri Ok, görev yaptığı dört yıl<br />
boyunca hukukun öne çıkması için gayret gösterdiğini belirterek<br />
“Her şeyin hukuk olduğu çağımızda Yargıtay Cumhuriyet<br />
Başsavcılığı ve yargının önemi ortadadır” dedi. Başsacı Ok,<br />
bundan sonra da Türkiye’de hukuk devleti ilkesi ve demokratik<br />
ortamın daha da yerleşeceğine inandığını ifade etti.<br />
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ok, kendisinden görevi devralan<br />
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya,<br />
Yargıtay Cumhuriyet savcılarına ve idare personele bundan<br />
sonraki görevlerinde başarılar diledi.<br />
Yeni göreve başlayan Başsavcı Yalçınkaya da devir teslim<br />
sırasında yaptığı konuşmada, Ok’un görevde bulunduğu dört<br />
yıllık süre boyunca sergilediği üstün meziyetleri unutmalarının<br />
mümkün olmadığını, meslek aşkı ve dürüstlüğünün kendilerine<br />
her zaman örnek olacağını vurguladı.<br />
Başsavcı OK: “Hukukun öne<br />
çıkması için gayret gösterdim”<br />
Görev süresi dolan ve görevini devreden Nuri Ok, yaş haddinden<br />
emekliliğine yaklaşık altı ay bulunmasına rağmen, erkenden<br />
emekliye ayrıldı. Nuri Ok, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer<br />
tarafından bundan dört yıl önce Yargıtay 11. Ceza Dairesi<br />
Başkanı iken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevine atandı.<br />
Abdurrahman Yalçınkaya, Yargıtay Genel Kurulu’nca gösterilen<br />
beş aday arasından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer<br />
tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı.<br />
Yalçınkaya, dört yıl süreyle bu görevi yürütecek.<br />
ABDURRAHMAN YALÇINKAYA<br />
10 Mart 1950 tarihinde Şanlıurfa’da doğdu. Ankara Yıldırım<br />
Beyazıt Lisesi’ni bitirdi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden<br />
1973 yılında mezun olduktan sonra, askerliğini Tuzla’da kısa<br />
dönem olarak yaptı.<br />
Ankara hakim adayı olarak mesleğe başlayan Yalçınkaya,<br />
sırasıyla Acıpayam, Bulanık Hakimliği, Gürün Ağır Ceza<br />
Mahkemesi Başkanlığı, Gürün Adli Yargı Adalet Komisyonu<br />
Başkanlığı, Silifke Hakimliği ve Yargıtay Tetkik Hakimliği<br />
görevlerinde bulundu.<br />
14.4.1998 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Abdurrahman<br />
YALÇINKAYA, Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi Üyesi iken<br />
Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından<br />
21.06.2004 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından Yargıtay<br />
Cumhuriyet Başsavcı vekilliği görevine getirildi. Nuri Ok’tan<br />
Yargıtay Başsavcılığı görevini devraldı.<br />
Yalçınkaya, evli ve iki çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir.
Danıştay’da Adalet<br />
Şehidini Anma Günü<br />
Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu:<br />
“SALDIRININ AMACI TÜRKİYE<br />
CUMHURİYETİ VE TÜRK<br />
ULUSUDUR”<br />
Bir yıl önce menfur bir saldırı sonucu<br />
öldürülen Danıştay Üyesi Mustafa Yücel<br />
Özbilgin yapılan törenle anıldı.<br />
Danıştay’a yapılan saldırının yıldönümü ve<br />
yargı şehidi Mustafa Yücel Özbilgin’i “Anma<br />
Günü” dolayısıyla Danıştay’da düzenlenen<br />
törene, Mustafa Yücel Özbilgin’in eşi Sema<br />
Özbilgin, oğulları Gökhan ve Serkan Özbilgin<br />
ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Danıştay Başkanı<br />
Sumru Çörtoğlu, Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, Yargıtay<br />
Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Yargıtay Birinci Başkan Vekili<br />
Osman Şirin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili Abdurrahman<br />
Yalçınkaya, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok,<br />
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üyeleri ile Danıştay mensupları<br />
katıldı.<br />
Yüksek Yargıdan Haberler<br />
Haber<br />
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Danıştay saldırısının<br />
Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçtiğini ifade ettiği<br />
açıklamasında şu görüşlere yer verdi:<br />
“Cumhuriyet’in temel değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini,<br />
hukukun üstünlüğünü ve çağdaşlığı içine sindiremeyenlere karşı<br />
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, kurum ve kuruluşlarıyla dimdik<br />
ayakta duracaktır”.<br />
KASIRGA: “KARANLIK GÜÇLER HEDEFLERİNE<br />
ULAŞAMAYACAK”<br />
Adalet Bakanı Fahri Kasırga, Danıştay saldırısının yıldönümünde<br />
yayımladığı mesajda yargıya yapılan bu tür saldırıların hiçbir<br />
zaman unutulmayacağına vurgu yaparak şu görüşlere yer verdi:<br />
“Yargıya ve yargıca yapılan her türlü saldırı, Türkiye Cumhuriyeti<br />
ve ulusumuza yöneliktir. Görevini anayasaya, vicdani kanaatlere<br />
ve yasaya uygun yerine getiren yargı mensuplarına yönelik bu<br />
gibi saldırılar, Atatürk Türkiye’sinin hedeflerinde asla değişikliğe<br />
yol açamaz. Cumhuriyetimizin varlığına kasteden bu karanlık<br />
güçler, hiçbir zaman hedeflerine ulaşamayacak, aksine<br />
kararlılığımızı güçlendirecektir”.<br />
YARGITAY BAŞKANI ARSLAN: “İNSANLIK DIŞI BİR SALDIRI”<br />
Yargıtay Başkanı Osman Arslan konuyla ilgili olarak yaptığı yazılı<br />
açıklamada,yargı mensuplarının, yargılama görevi yaptıkları<br />
sırada canlarına kastedilmesinin hiç bir gerekçeyle mazur<br />
3
36<br />
Haber<br />
Yüksek Yargıdan Haberler<br />
Danıştay Başkanı Sumru<br />
Çörtoğlu, tören sırasında<br />
yaptığı konuşmada yapılan bu<br />
olayın Cumhuriyetle barışık<br />
olmayan, Hukuk devlet düzenini<br />
özümsemeyen ve ülkemizin temel<br />
kurum ve kuruluşlarını hedef<br />
alan zihniyete karşı her zaman<br />
dikkatli olunması gerektiğini en acı<br />
şekilde hatırlattığını belirterek, bu<br />
saldırının Cumhuriyet tarihinde<br />
yüksek bir mahkemeye bu düzeyde<br />
yapılan ilk saldırı olma niteliği<br />
taşıdığına işaret etti.<br />
gösterilemeyeceğini belirterek, ‘’Bu insanlık dışı saldırı tarihte<br />
kara bir leke olarak kalacaktır’’ dedi.<br />
Terörün, hukuk ve insanlık dışı bir eylem olmanın ötesinde hiç<br />
bir amaç ve anlamı olmadığını yazılı açıklamasında ifade eden<br />
Arslan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye<br />
Cumhuriyeti’nde, yargının kaynağını hukuktan ve yüce milletin<br />
vicdanından aldığını söyledi. Arslan, açıklamasında şunları<br />
ifade etti: ”Adil ve yansız yargının karşısında hiç bir yasa dışı<br />
eylem etkili olamayacak, aksine yargının hukukun üstünlüğünü,<br />
hak ve adaleti sağlama yönündeki kararlılığını ve idaresini<br />
güçlendirecektir. Merhum Özbilgin, onurlu, hukukçu kimliği,<br />
müstesna kişiliği ve görevi başında katledilerek ulaştığı “Yargı<br />
Şehidi” mertebesiyle daima hatırlanacaktır. Bir hakimin verdiği<br />
karar nedeniyle uğradığı saldırı yüzünden yaşamını yitirmesi<br />
insanlık suçudur, üstelik toplumun her katmanında sorgulanması<br />
ve telin edilmesi gereken bir hadisedir. Yüce Türk milletinin<br />
gösterdiği duyarlılık tek tesellimiz olmuştur. Yargı şehidimizin aziz<br />
hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz” dedi.<br />
Yargıya yönelik her türlü saldırının kamu düzeninin bütününe<br />
yönelik olduğunu hatırlatmasında bulunan Çörtoğlu’nun<br />
konuşmanın tam metni aşağıda yer almaktadır.<br />
“Sayın Başkanlar, Değerli Konuklar, Sevgili Meslektaşlarım;<br />
Bugün, Danıştay’a ve onun şahsında demokratik, laik<br />
cumhuriyete karşı yapılan menfur saldırının yıldönümü; yargı<br />
şehidimiz Danıştay Üyesi merhum Mustafa Yücel ÖZBİLGİN’i<br />
anma töreni için toplanmış bulunuyoruz.<br />
Menfur saldırıda kaybettiğimiz çok değerli meslektaşımız Mustafa<br />
Yücel ÖZBİLGİN’in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor,<br />
saldırıya uğrayan İkinci Dairemizin Başkanı Mustafa BİRDEN,<br />
Üyeleri Kamuran ERBUĞA, Ayfer ÖZDEMİR ve Ayla GÜNENÇ<br />
ile Tetkik Hakimi Ahmet ÇOBANOĞLU’na huzurlarınızda bir kez<br />
daha geçmiş olsun dileklerimizi yineliyorum.<br />
Bu anlamlı Törende bizlerle birlikte olan Mustafa Yücel<br />
ÖZBİLGİN’in eşi sayın Sema Hanımefendiye ve çocuklarına<br />
Danıştayımızın tüm mensupları adına sevgilerimi sunuyor, sabırlı<br />
ve metin olmalarından onur duyduğumuzu özellikle belirtmek<br />
istiyorum.
20 Haziran 1942 tarihinde dünyaya gelen ve Tokat, Zile<br />
nüfusuna kayıtlı olan Mustafa Yücel ÖZBİLGİN, 1965 yılında<br />
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra<br />
devlet hizmetinde çalışmaya başlamış ve onu kaybettiğimiz ana<br />
kadar da Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Ulusumuza hizmet<br />
etmeyi sürdürmüştür.<br />
Çalışma yaşamına Kaymakam vekili olarak başlayan, ardından<br />
uzun yıllar Kaymakam olarak görev yapan ÖZBİLGİN, bir süre<br />
Mülkiye Müfettişliği de yaptıktan sonra, Adıyaman ve merkez<br />
valiliklerinde bulunmuştur.<br />
30 Eylül 1999 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından Danıştay<br />
üyeliğine seçilen ÖZBİLGİN, iki yıl süreyle Danıştay Genel<br />
Sekreterliği görevini de yerine getirmiştir. Danıştay üyesi olarak<br />
aramıza katıldığı andan itibaren, uzun yıllar boyunca edindiği<br />
yöneticilik tecrübelerini yargıçlık mesleği ile en iyi şekilde<br />
birleştirerek ve kaybettiğimiz ana kadar hukuka bağlı bir<br />
yüksek yargıç olarak, “Türk Milleti Adına” karar veren ve üstün<br />
sorumluluk duygusu içerisinde Yüce Türk adaletine hizmet eden<br />
değerli arkadaşımızı, bizim ve Yüce Türk Ulusunun unutması<br />
mümkün değildir.<br />
Anayasadan aldığı yetki ile Türk Milleti adına yargılama görevini<br />
yerine getirdiği sırada Danıştay İkinci Dairesine yapılan bu<br />
saldırı, Cumhuriyet tarihinde yüksek bir mahkemeye, bu düzeyde<br />
yapılan ilk saldırı olma niteliğini taşımaktadır.<br />
Yargıya yönelik her türlü saldırı, kamu düzeninin bütününe<br />
yöneliktir. Bu nedenle Danıştay’a yapılan menfur saldırının<br />
hedefi, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu’dur.<br />
Bu olay, Cumhuriyetle barışık olmayan, laik devlet düzenini<br />
özümsemeyen ve Ülkemizin temel kurum ve kuruluşlarını hedef<br />
alan zihniyete karşı her zaman dikkatli olunması gerektiğini en<br />
acı bir şekilde bize hatırlatmıştır.<br />
Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye<br />
Cumhuriyeti, varlığına kast edenlere hiçbir zaman boyun<br />
eğmemiştir. Hukukun üstünlüğünü devlet hayatının her alanında<br />
hakim kılmayı hedefleyen Danıştay da 17 Mayıs 2006 tarihinde<br />
mensubu Danıştay Üyesi Mustafa Yücel ÖZBİLGİN’i, bu uğurda<br />
şehit vermiştir.<br />
Laik Cumhuriyeti tüm kazanımlarıyla yaşatmayı, hukuku,<br />
yaşamın her alanında üstün kılmayı amaç edinen Danıştay için<br />
17 Mayıs, asla unutulmayacak bir gündür.<br />
Yargı, Türk Milleti adına karar veren, bağımsız, tarafsız ve<br />
Anayasal bir kurum olarak Türkiye Cumhuriyetinin en önemli<br />
temellerinden biridir.<br />
Adalet dağıtma görevini, Anayasaya, yasaya, hukuka ve vicdani<br />
kanaatlerine göre yerine getiren mensuplarımıza yönelik<br />
bu saldırı, hedef ve irademizde en ufak bir değişikliğe yol<br />
açmamıştır. Bilakis, üstlendikleri görevin önemi ve yüceliğinin<br />
bilincinde olan mensuplarımız, bugün dünden daha kararlı ve<br />
azimli olarak adaletin tesisi için çalışmaktadırlar.<br />
Bu menfur olayı, hukuka saygılı Devlet anlayışını korumayı ilke<br />
edinen milletin, laik cumhuriyete ve onun bağımsız yargısına<br />
sahip çıkma ve tehlikelere karşı her zaman uyanık olma<br />
gerekliliğinin bir işareti olarak görüyoruz.<br />
Böyle eylemler ile karşı karşıya kalınmaması için, daha ciddi<br />
güvenlik tedbirlerinin alınmasının yanı sıra, bu tür olayların her<br />
yönüyle aydınlığa kavuşturulmasının gerektiği de kuşkusuzdur.<br />
Halen Adliye Mahkemesinde devam eden yargılama sürecini<br />
ilgi ile takip edip, duruşmalara izleyici olarak katılan meslek<br />
mensuplarımızın, hakim ve savcılarımızın, ve idari personelimizin<br />
sahiplenme duygusunu Danıştayımız için güven ve kurum bilinci<br />
açısından önemli görüyor, aynı ilginin basın ve yayın kuruluşları<br />
Yüksek Yargıdan Haberler<br />
tarafından da devamlılık arz edecek şekilde gösterilmesini<br />
bekliyoruz.<br />
Haber<br />
Mustafa Yücel ÖZBİLGİN’in cenaze törenine katılarak<br />
üzüntümüzü paylaşan, bizler ile birlikte Anıtkabiri ziyaret ederek<br />
saldırıyı kınayan, başta duyarlı vatandaşlarımız olmak üzere,<br />
sivil toplum örgütlerinin, hukukçuların, akademisyenlerin,<br />
sivil ve askeri devlet erkanının yargıya sahip çıkmalarını ve<br />
toplumsal tepkilerini yasal zeminde açık ve net bir şekilde<br />
ortaya koymalarını önemli bulduğumuzu belirtiyor, bunu yargı<br />
bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin teminatı olarak görüyoruz.<br />
17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay’a yapılan bu menfur saldırıda<br />
hayatını kaybeden yargı şehidi, değerli meslektaşımız Mustafa<br />
Yücel ÖZBİLGİN’in anısına, hizmet binamızda bir köşenin<br />
oluşturulması, Danıştay’ın bir birimi veya ünitesine isminin<br />
verilmesi; menfur saldırının yıl dönümünde Danıştay’da tüm<br />
yargı mensuplarının katılımı ile bir tören yapılması ve bu günün<br />
kurumsallaştırılarak sonraki yıllarda da anılması konuları,<br />
Danıştay Başkanlar Kurulumuzun öncelikli gündem maddeleri<br />
arasında yerine almış ve bu konular Kurulumuzun 15.12.2006<br />
tarihinde aldığı 2006/17 sayılı kararla yaşama geçirilmeye<br />
başlanmıştır.<br />
Bu kapsamda, Danıştay’a yapılan saldırının çağdaş ve aydın<br />
Cumhuriyetimizi hedef almış olması gerçeğinden hareketle,<br />
aydınlanmanın, aklın ve bilimin esas alındığı yer olma niteliği göz<br />
önünde bulundurularak, Danıştay Kütüphanesine Mustafa Yücel<br />
ÖZBİLGİN’in ismi verilmiştir.<br />
Yine, hizmet binamızın girişine bir anı köşesi oluşturulmuş,<br />
menfur olayı anlatan ve bununla ilgili değer ve hassasiyetlerimizi<br />
yansıtan bir pano hazırlanmıştır.<br />
Bugün, birincisini düzenlediğimiz 17 Mayıs törenlerinin<br />
kurumsallaştırılması ve devamlılığının sağlanmasına yönelik ilk<br />
adımı atmış bulunuyoruz.<br />
Gelecek yıllarda yapılacak 17 Mayıs törenlerinde, merhum<br />
Mustafa Yücel ÖZBİLGİN’in anısına hukuk devleti, yargı<br />
bağımsızlığı ve yargıç güvencesi konularında ödüllü yarışma<br />
düzenlenmesi, anı kitabı hazırlanması, sempozyum yapılması<br />
ve gerekli koşulların oluşması halinde Uluslararası Atatürk Barış<br />
ödülüne veya diğer organizasyonlara aday gösterilmesi gibi<br />
proje ve girişimlerimizin varlığını sizlerle paylaşıyor, bu konuda<br />
her türlü öneri ve işbirliğine Danıştay olarak hazır olduğumuzu<br />
özellikle belirtmek istiyorum.<br />
Danıştayı ve onun çalışanlarını koruyup yüceltecek en<br />
büyük güç, hak ve hukuka saygılı Türk Milletinin kendisidir.<br />
Cumhuriyetimizin kazanımlarının teminatı olan Danıştay’a ve<br />
yargımıza sahip çıkılarak onun yüceltilmesi herkesin görevi<br />
olmalıdır.<br />
Ortak hedef ve görevi, kutsal adaletin dağıtımının yanı sıra,<br />
Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumak ve hukuk devleti<br />
ilkesini gerçekleştirmek olan bağımsız Türk yargısına karşı<br />
yapılan bu ve benzeri saldırı ve eylemler, bizleri görev ve<br />
sorumluluğumuzu yerine getirmekten asla alıkoyamayacak, Yüce<br />
Önderimiz Atatürk’ün aydınlık yolundan ayıramayacaktır.<br />
Sayın Başkanlar, Değerli Konuklar, Sevgili Meslektaşlarım;<br />
17 Mayıs Törenine katılmak suretiyle bu anlamlı günü bizlerle<br />
paylaştığınız için sizlere en derin saygılarımı sunarım.”<br />
ÖZBİLGİN ADINA DANIŞTAY’DA KÜTÜPHANE<br />
Danıştay Kütüphanesi’ne Mustafa Yücel Özbilgin’in isminin<br />
verildiğini kaydeden Çörtoğlu, Özbilgin anısına başka projelerinde<br />
gündemde olduğunu, Cumhuriyetimizin kazanımlarının teminatı<br />
olan Danıştay’a ve yargıya sahip çıkılarak onun yüceltilmesinin<br />
herkesin görevi olduğunu belirtti.<br />
37
38<br />
Aktivite<br />
Yargı Mensupları İçin<br />
Tatil Fırsatı Devam<br />
Ediyor…<br />
Gökçeada Eğitim ve Dinlenme Tesisleri 2007 Yılı Yaz Sezonunu Açtı<br />
Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden biri olan ve Adalet<br />
Bakanlığı’na ait Gökçeada Eğitim ve Dinlenme Tesisleri 2007 yılı<br />
yaz sezonunu açtı.<br />
Yargı mensupları ile misafirlerinin hizmetine sunulan tesisler, sezon<br />
öncesi bakım ve onarımdan geçirilerek, yaz sezonuna eksiksiz bir<br />
şekilde hazırlandı.
TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL YERLERİNDEN GÖKÇEADA’DA<br />
TATİL İMKANI<br />
Gökçeada Tesisleri’nden öncelikli olarak Adalet Bakanlığı<br />
personeli ile emeklileri, imkanlar ölçüsünde de Bakanlık<br />
ve Merkez Yönetim Kurulu tarafından uygun görülen diğer<br />
kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlarla misafirleri<br />
yararlanabilmektedir. Personel ve emeklinin eşi, altsoyu ve<br />
üstsoyu personel gibi, kamu kurum ve kuruluşlarının personeline<br />
ve emeklilerine aynı yakınlığı bulunan kişiler de kamu kurum ve<br />
kuruluşunun personeli gibi ücrete tabi tutulmakta ve bunların<br />
dışında kalan kişiler ise misafir statüsünde değerlendirilmektedir.<br />
Alınan karar gereği tesisten yararlanma süresi on gün olarak<br />
belirlendi. 2007 yılına ait yaz kampının başlangıç ve bitiş<br />
dönemleri şu şekilde ayarlandı.<br />
1. Dönem 18.06.2007 - 28.06.2007<br />
2. Dönem 29.06.2007 - 09.07.2007<br />
3. Dönem 10.07.2007 - 20.07.2007<br />
4. Dönem 21.07.2007 - 31.07.2007<br />
5. Dönem 01.08.2007 - 11.08.2007<br />
6. Dönem 12.08.2007 - 22.08.2007<br />
7. Dönem 23.08.2007 - 02.09.2007<br />
Gökçeada Eğitim ve Dinlenme Tesisleri 2007 Yılı Yaz Sezonunu Açtı<br />
MÜRACAATLAR FAZLA OLURSA PUANLAMA YAPILACAK<br />
Bakanlık, aldığı karar gereği; müracaat sayısının tesisteki daire<br />
adedinden fazla olduğunu tespit ederse, kamp tahsislerini<br />
puanlama esasına göre yapacaktır. Puanlama yargı mensupları<br />
için kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin her yılı için 1<br />
puan, eşleri için 10 puan, bakmakla yükümlü oldukları çocukları<br />
(öğrenci değilse 18 yaşını doldurmayanlar, öğrenci ise 25 yaşını<br />
doldurmayanlar) için 5 puan verilecektir.<br />
Bunun yanı sıra puanlama sırasında diğer bazı kriterler<br />
de göz önünde bulundurulacak ve verilen bu puanların<br />
toplamından; deniz kıyısında görev yapanlardan 5 puan,<br />
2006 yılında tesislerden yararlananlardan 20 puan,<br />
2005 yılında tesislerden yararlananlardan 10 puan,<br />
2004 yılında tesislerden yararlananlardan 5 puan,<br />
2003 yılında tesislerden yararlananlardan 4 puan, 2002<br />
yılında tesislerden yararlananlardan 3 puan, 2001 yılında<br />
tesislerden yararlananlardan 2 puan, 2000 yılında tesislerden<br />
yararlananlardan 1 puan düşülecektir.<br />
Aktivite<br />
Gökçeada tesislerine ulaşım,<br />
Çanakkale ve Eceabat<br />
Kabatepe iskelesinden feribotla<br />
sağlanmaktadır.<br />
Yaz döneminde feribot<br />
seferlerinin kalkış ve dönüş<br />
saatlerinde değişiklik<br />
yapıldığından, seferlere ilişkin<br />
tarifenin kamp dönemlerinden<br />
önce Çanakkale ya da Gökçeada<br />
Cumhuriyet Başsavcılıklarından<br />
öğrenilebilir.<br />
Yapılan bu hesaplamalardan sonra oluşacak puanlar için bir sıra<br />
cetveli hazırlanacak, böylelikle Gökçeada Tesisleri’nden kimin<br />
öncelikli olarak yararlandırılacağı belirlenecektir. Hazırlanacak<br />
sıra cetvelinde puanların eşit çıkması halinde ise 5, 4, 3, 2, 1<br />
inci bölgelerde hizmet yapanlara bu sıraya göre öncelik hakkı<br />
tanınacaktır.<br />
YARGI MENSUPLARI İÇİN ÖZEL FİYAT BELİRLENDİ<br />
Alınan karar gereği Gökçeada Eğitim ve Dinlenme Tesisleri’nde<br />
bir günlük konaklama ücreti mensuplar için birinci ve yedinci<br />
dönemlerde kişi başına KDV dahil 14,50 YTL (yatak 4,50 YTL,<br />
yemek 10,00 YTL) tespit edilirken ; ikinci, üçüncü, dördüncü,<br />
beşinci ve altıncı dönemlerde ise 19,00 YTL. (yatak 5,50 YTL ,<br />
yemek 13,50 YTL) olarak belirlendi.<br />
Tüm dönemlerde kalacak olanlardan konut başına buzdolabı<br />
bulunanlardan günlük 1.25 YTL, televizyon bulunanlardan<br />
39
40<br />
Aktivite<br />
günlük 1.55 YTL, kliması bulunanlardan günlük 2.25 YTL<br />
ilave ücret alınacak, kamu kurum ve kuruluşunun personeli ile<br />
emeklilerine Bakanlığımız personeline belirlenen ücretin % 25’i,<br />
misafirlere ise % 50 fazlası uygulanacaktır.<br />
Tesisten yararlanacakların yedi yaşını doldurmamış (2000 yılı<br />
ve sonrası doğumlular) çocukları için, ayrı yatak tahsis edilmesi<br />
halinde tam konaklama bedeli alınacak, ayrı yatak tahsis<br />
edilmemesi halinde ise konaklama bedeli alınmayacaktır. Bu<br />
çocuklar için yemek istenilmesi halinde ise, yemek bedeli tam<br />
olarak alınacaktır. Küçüklerin yaşlarını geçerli kimlik belgesiyle<br />
ispatlamaları zorunludur.<br />
Bakanlık, Çanakkale Başsavcılığı veya tedarik gibi tesisin<br />
işletilmesiyle doğrudan ilişkili olarak yapılan resmi görüşmeler<br />
ve haberleşmeler dışında, tesiste kalanların yararlandıkları<br />
telefon, faks ve internet gibi hizmetlerin ücretleri yararlananlar<br />
tarafından tesisten ayrılmadan önce ödemeleri gerekmektedir. Bu<br />
hizmetlerin hiçbiri ücretsiz olarak verilmeyecektir.<br />
BEŞ KİŞİDEN FAZLA MÜRACAATLAR DİKKATE<br />
ALINMAYACAK<br />
Bakanlık bu sene aldığı kararlar gereği kamptan yararlanmak<br />
isteyenlerin uyması gerekli bazı kuralları şu şekilde belirledi:<br />
• Odalar dört yatak kapasiteli olup, ilave olarak ancak bir yatak<br />
daha verilebileceğinden beş kişiden fazla olan müracaatlar<br />
dikkate alınmayacaktır.<br />
• Kamptan, tahsis belgesinde isimleri yazılı olanların yerine<br />
başkası faydalandırılmayacaktır.<br />
• Tesise katılmaları uygun görülenler; eğitim ve dinlenme tesisleri<br />
kamp yönergesinde yer alan kurallar ile tesis müdürlüğünce<br />
hazırlanacak günlük programa uyacaklardır.<br />
• Gökçeada tesislerine ulaşım, Çanakkale ve Eceabat Kabatepe<br />
iskelesinden, feribotla sağlanmaktadır. Yaz döneminde feribot<br />
Gökçeada Eğitim ve Dinlenme Tesisleri 2007 Yılı Yaz Sezonunu Açtı
Gökçeada Eğitim ve Dinlenme Tesisleri 2007 Yılı Yaz Sezonunu Açtı<br />
Aktivite<br />
seferlerinin kalkış ve dönüş saatlerinde değişiklik yapıldığından,<br />
seferlere ilişkin tarifenin kamp dönemlerinden önce Çanakkale ya<br />
da Gökçeada Cumhuriyet Başsavcılıklarından öğrenilebilir.<br />
• Kamp dönemlerinin giriş ve çıkış saatleri 11.00 olup, kamp<br />
dönemleri sonunda tesislerde sayım, onarım ve temizlik işleri<br />
yapıldığından, kampın başlangıç tarih ve saatinden önce gelenler<br />
tesislere kabul edilmeyecek, dönemler sonunda kamptan ayrılış<br />
saatine de titizlikle uyulacaktır.<br />
• Ayrıca Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan kamu sosyal<br />
tesislerine ilişkin tebliğ hükümlerine uyulacaktır.<br />
KAMPTAN YARARLANMAK İSTEYENLER NE YAPMALI?<br />
Kamptan yararlanmak isteyenlerin önce; kamp dönemleri için<br />
tespit edilen tarifenin % 20’sini müracaat sırasında avans<br />
olarak Adalet Bakanlığı Eğitim ve Dinlenme Tesisleri’nin Ziraat<br />
Bankası Çanakkale - Kordon Şubesi’ndeki 304001-131204<br />
nolu hesabına yatırmaları gerekmektedir. Kalan bölüm ile klima,<br />
televizyon ve buzdolabı ücretleri kamp devresinin başlangıç<br />
tarihinde tesis müdürlüğüne ödenecektir.<br />
Kamp tahsis edilemeyenler ile kamp döneminin başlamasından<br />
bir hafta öncesine kadar vazgeçenlere avansları aynen iade<br />
edilecektir. Geçerli bir mazereti olmaksızın bu süreden sonra<br />
vazgeçtiklerini bildirenlere her gün için avansın % 5’i oranında<br />
kesinti yapılmak suretiyle avansları iade edilecek, kamp<br />
döneminin başlamasına kadar vazgeçtiklerini bildirmeyenlerin ise<br />
avansları iade edilmeyerek gelir olarak kaydedilecektir.<br />
41
42<br />
Aktivite<br />
<strong>ATGV</strong>’den Termal Turizm İmkanı<br />
<strong>ATGV</strong>’den Termal Turizm<br />
İmkanı<br />
Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı<br />
(<strong>ATGV</strong>) turizm sezonunda yargı<br />
mensuplarına ve adalet teşkilatına,<br />
alternatif turizm imkanları sunmayı<br />
sürdürüyor.<br />
Ankara’ya bir saatlik mesafede bulunan<br />
<strong>ATGV</strong> Kızılcahamam Hakimevi, tüm yaz<br />
boyunca tatil yapmak isteyenlerin uğrak<br />
yeri oluyor.<br />
Ankara’nın havasının temizliği ve kaynak sularının zenginliği ile<br />
tanınan ilçesi Kızılcahamam’da Akçay Mahallesi Gençlik Caddesi<br />
No: 13’te bulunan Kızılcahamam Hakimevi, yaz boyunca tüm<br />
yargı mensupları ile adalet teşkilatının hizmetinde olacaktır.<br />
Yargı mensupları Kızılcahamam Hakimevine 03127366153<br />
numaralı telefondan ulaşıp rezervasyon yaptırabileceklerdir.<br />
Yaz sıcağından kaçmak, sağlıklı bir ortamda dinlenmek<br />
ve özellikle de termal imkanlardan yararlanmak isteyen<br />
mensuplarımız için <strong>ATGV</strong>, hem piyasa fiyatlarından daha ucuz<br />
hem de beş yıldızlı otel konforunda hizmetler sunmaya devam<br />
ediyor.<br />
KIZILCAHAMAM TESİSLERİNDE YOK YOK<br />
Kızılcahamam Hakimevi termal havuzları, türk hamamı, baybayan<br />
jakuzi, sauna, fitness center, restaurant, ruff restaurant,<br />
konferans salonu, suit odalar, lobi, televizyon salonu, oyun
<strong>ATGV</strong> Kızılcahamam<br />
Hakimevi’nin en önemli özelliği<br />
içinde çok güzel termal havuzlar<br />
barındıyor olmasıdır.<br />
Türkiye’de çok az tesiste bulunan<br />
termal havuzlar mensuplarımızın<br />
sağlık sorunlarını giderdiği<br />
gibi, onlara şifa kaynağı da<br />
olmaktadır. Özellikle kireçlenme,<br />
bel ağrısı ve fiziki rahatsızlık<br />
çekenler doktor tavsiyesiyle<br />
termal havuzlardan rahatlıkla<br />
faydalanabilmektedir.<br />
<strong>ATGV</strong>’den Termal Turizm İmkanı<br />
Aktivite<br />
salonuyla hizmet veriyor. Ayrıca çamaşırhane, teknik servis ve<br />
mutfak da tesis de bulunmaktadır.<br />
Kızılcahamam Hakimevi’nde 150 kişilik Restaurant ve 70 kişilik<br />
Ruff Restaurant bulunuyor. Tesislerde kalanlar için sabah<br />
kahvaltısı açık büfe, öğle ve akşam yemeğinde Tabldot ve Alakart<br />
usulü uygulanıyor.<br />
Konferans salonundan yararlanmak isteyenler için her türlü<br />
imkan sunuluyor.Tesisin birinci katında bulunan konferans salonu<br />
124 kişi kapasiteli olup, bunun yanı sıra sinevizyon cihazı ile ses<br />
sistemi de bulunmaktadır.<br />
Tesiste üç ön büro görevlisi ve iki bellboy ile reception hizmeti<br />
veriyor. Bunun yanısıra lobide oturup internet vasıtasıyla işlerini<br />
görmek isteyen mensuplarımız için wireless Bağlantı hizmetini de<br />
sağlıyoruz.<br />
ODALARIN BEŞ YILDIZLI OTELDEN FARKI YOK<br />
<strong>ATGV</strong> bünyesinde hizmet veren Kızılcahamam Hakimevi özellikle<br />
sağladığı konfor ile beş yıldızlı otelleri aratmıyor. Hakimevi’nde<br />
toplam 33 adet oda bulunuyor.<br />
Bu odaların tümünde jeotermal su, elektrik kartlı kapı sistemi,<br />
saç kurutma makinesi, televizyon, müzik, direk hatlı telefon,<br />
minibar, sensörlü aydınlatma sistemi bulunuyor.<br />
Odaların sağladığı hizmet kalitesi yönünden beş yıldızlı otellerden<br />
farklı olmayan Kızılcahamam Hakimevi, yargı mensupları ve<br />
adalet teşkilatının taleplerini karşılamayı bekliyor.<br />
43
44<br />
Aktivite<br />
<strong>ATGV</strong>’den Termal Turizm İmkanı<br />
24 saat hizmet veren termal<br />
tesisimizde termal su ile birlikte,<br />
bay ve bayan ayrı olmak üzere,<br />
umumi havuz, türk hamamı,<br />
Jakuzi yer alıyor. Bunların yanı<br />
sıra üç adet özel aile termal<br />
havuz, bir adet Sauna ile bir adet<br />
dinlenme salonuyla hizmet veren<br />
Hakimevi’nde bay ve bayan ayrı<br />
masaj salonları da bulunuyor.
<strong>ATGV</strong>’den Termal Turizm İmkanı<br />
Aktivite<br />
<strong>ATGV</strong> Kızılcahamam Hakimevi’nin en önemli özelliği içinde<br />
çok güzel termal havuzlar barındıyor olmasıdır. Türkiye’de çok<br />
az tesiste bulunan termal havuzlar, mensuplarımızın sağlık<br />
sorunlarını giderdiği gibi onlara şifa kaynağı da olmaktadır.<br />
Özellikle kireçlenme, bel ağrısı ve fiziki rahatsızlık çekenler doktor<br />
tavsiyesiyle termal havuzlardan rahatlıkla faydalanabiliyor.<br />
24 saat hizmet veren termal tesisimizde termal su ile birlikte bay<br />
ve bayan ayrı olmak üzere umumi havuz, Türk hamamı ve Jakuzi<br />
yer alıyor. Bunların yanı sıra üç adet özel aile termal havuz,<br />
bir adet Sauna ile bir adet dinlenme salonuyla hizmet veren<br />
Hakimevi’nde, bay ve bayan ayrı masaj salonları da bulunuyor.<br />
Tüm bunlara ilaveten tesiste spor yapmak isteyenler de<br />
unutulmamış. Tesis bünyesinde bay-bayan olmak üzere ayrı<br />
düzenlenmiş ve çeşitli kondisyon aletleri ile donatılmış spor<br />
merkezleri bulunmaktadır. Ayrıca televizyon salonu, oyun salonu<br />
ve dinlenme salonuyla <strong>ATGV</strong> Kızılcahamam tesisleri her türlü<br />
konforu sunmaktadır.<br />
Hem Ankara’ya olan yakınlığı hem de sunduğu imkanlarla tatil<br />
yapmak ve dinlenmek için ideal bir yer olan <strong>ATGV</strong> Kızılcahamam<br />
tesisleri’nden yılın her döneminde faydalanmak mümkün. Tesis<br />
personeli yılın her döneminde yargı mensupları ve adalet teşkilatı<br />
personeline ve yakınlarına hizmet vermeyi sürdürüyor.<br />
4
46<br />
Makale<br />
İnternette Yeni Bir Dönem<br />
Başlıyor<br />
İnternette Yeni Bir Dönem Başlıyor<br />
“İnternet Ortamında İşlenen Suçlarla Mücadele Kanun Tasarısı”ndan<br />
“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar<br />
Yolu ile İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”<br />
(5651 Sayılı Kanun, Yürürlük Tarihi 04-05-2007)<br />
Cengiz TANRIKULU / Adalet Bakanlığı BİDB Tetkik Hakimi<br />
Kamuoyunda yakın geçmişte yoğun şekilde<br />
çocuk pornografisi üzerinde durulmuş<br />
ve çeşitli yetkililer tarafından çocuk<br />
pornografisi üzerinde yasal düzenlemeler<br />
yapılacağı konusunda açıklamalar<br />
yapılmıştır. Bu açıklamalardan hareketle<br />
oluşan kamuoyunun da etkisi ile Ulaştırma<br />
Bakanlığı İnternet ortamındaki suçlarla,<br />
suç oluşmadan önceki aşama bağlamında,<br />
önleme amacıyla bir düzenleme yapılmasını<br />
kaçınılmaz görerek harekete geçmiş ve<br />
“İnternet Ortamında İşlenen Suçlarla<br />
Mücadele Kanun Tasarısı”nı hazırlamıştır. 1<br />
1- Vatan Gazetesi, “İnternet’te Çocuk Pornosu ve Kumara Önlem<br />
Geliyor!” (10.02.2007)<br />
Adı geçen tasarı daha sonra “Elektronik Ortamda İşlenen<br />
Suçların Önlenmesi Kanunu Tasarısı” adıyla TBMM’de kabul<br />
edilerek yasalaşmış ve 04 Mayıs 2007 tarihi itibarıyla, bazı<br />
maddeleri ise 4 ay sonra olmak üzere, yürürlüğe girmiştir 2 .<br />
Bu haberler kamuoyunda bir hayli yer bulmuş ve kamuoyunda<br />
çocuk pornografisinin cezalandırılmadığı, bu konuda yasal<br />
düzenlemenin bulunmadığı şeklinde fikir ve yayınlara da<br />
rastlanmıştır. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, çocuk<br />
pornografisi ile ilgili olarak Türk Ceza Kanunun 226.<br />
maddesinde düzenleme mevcut olup bu maddeye göre çocuk<br />
pornografisi ile ilgili suç işleyen kişilere on yıla kadar hapis<br />
cezası verilebilmektedir 3 .<br />
Diğer yandan yine Türk Ceza Kanunu 103. maddesinde<br />
çocukların cinsel istismarı ile ilgili fiilleri işleyenlere 20 yıla<br />
varan hapis cezaları öngörülmüştür. Doç. Dr. Adem Sözüer’in de<br />
belirttiği gibi mevcut durum bu iken bu konuda yasal düzenleme<br />
bulunmamaktadır şeklinde iddialarda bulunmak hatalı bir tutum<br />
olarak değerlendirilmelidir 4 . Kaldı ki sırf cezaların arttırılması<br />
suçun işlenmesinde tek başına engel olmayacaktır. Nasıl ki idam<br />
cezası olan ülkelerde suçların artış hızları ABD’de olduğu gibi<br />
önemli oranda düşmüyorsa, İnternet’le ilgili çocuk pornografisi<br />
gibi suçların engellenmesi için sadece yüksek cezalar yeterli<br />
olmayacaktır.<br />
Bu tür suçların engellenebilmesi için ülkemizde bilişim suçları ile<br />
ilgili delillerin ne şekilde tespit edileceği konusunda bir an önce<br />
temel ilkeler belirlenmeli ve bu konuda daha kapsamlı yasal<br />
düzenlemeler yapılmalı, uygulayıcılar bu konuda eğitilmeli ve<br />
yeterli teknik donanımla teçhiz edilmelidirler. Nitekim İstanbul<br />
Emniyet Müdürlüğü’nün kurmuş olduğu bilişim suçları bürosu<br />
faaliyete geçtikten sonra basına da yansıyan önemli oranda<br />
suçun tespitine yönelik çalışmalar yapılmış ve failler hakkında<br />
yasal işlemler başlatılmıştır.<br />
Ulaştırma Bakanlığı tarafından hazırlanan “İnternet Ortamında<br />
İşlenen Suçlarla Mücadele Kanun Tasarısı” adı Komisyon<br />
çalışmaları sırasında, ‘’İnternet Ortamında Yapılan Yayınların<br />
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla<br />
Mücadele Kanunu Tasarısı’’ olarak değiştirilmiş ve sadece<br />
erişimin engellenmesi değil, bunun yanı sıra tasarının kapsamı<br />
genişletilerek Adalet Bakanlığının hazırlamış olduğu İnternet<br />
Servis Sağlayıcılarla ilgili bazı hükümlerin Ulaştırma Bakanlığı<br />
Tasarısına alındığı ve daha sonra yasalaştırıldığı anlaşılmaktadır .<br />
Bu bağlamda Ulaştırma Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu Yasa<br />
Tasarısının içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve<br />
toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile
İnternet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim<br />
sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usulleri de<br />
kapsayacak şekilde yasalaştırılmıştır 6 .<br />
Adalet Bakanlığı Tasarısında olduğu gibi bu Yasa da<br />
İnternet ortamında kullanıcılara sunulan her türlü bilgi<br />
veya veriyi üreten içerik sağlayıcıların, İnternet<br />
ortamında<br />
yayınladıkları<br />
her türlü<br />
yayından sorumlu olacaklarını düzenlemektedir.<br />
İçerik sağlayıcı, bir başkasına ait İnternet sitesinden sağladığı<br />
içerikten, kural olarak sorumlu tutulmayacaktır. Ancak bağlantı<br />
sağladığı, içeriği benimsediği ve kullanıcının ulaşmasını<br />
amaçladığının anlaşılması halinde, aynı içerikten dolayı sorumlu<br />
tutulacaktır. Bağlantı sağlanan içeriğin suç oluşturması halinde,<br />
bu içeriğe bağlantı sağlayan içerik sağlayıcısı, işlenen suça<br />
katılmaktan dolayı sorumlu tutulacaktır.<br />
Yine kabul edilen Yasa’ya göre İnternet ortamında hizmet<br />
ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten yer<br />
sağlayıcıları, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka<br />
aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla<br />
yükümlü tutulmayacaklardır. Yer sağlayıcı, hukuka aykırı içerikte<br />
suç unsuru bulunduğundan haberdar edilmesi ve engelleme<br />
yeteneği bulunması durumunda, hukuka aykırı içeriği yayından<br />
kaldırmakla yükümlü olacaktır.<br />
Yeni düzenlemeyle, erişimi engellenecek suçlara ilişkin katalogda<br />
da değişiklik yapılmıştır. Katalogdan çocukların cinsel istismarı<br />
ve sağlık için tehlikeli madde temini suçları, erişimi engellenecek<br />
suçlar arasından çıkarılmış, suçu ve suçluyu övmenin eklendiği<br />
katalog, müstehcenlik, fuhuş, intihara yönlendirme, kumar<br />
oynanması için yer ve imkân sağlama suçlarından oluşturulacak<br />
şekilde yeniden düzenlenmiştir.<br />
Yasaya sonradan eklenen yeni bir maddeye göre ise İnternet<br />
erişim sağlayıcılarına ekstra yükümlülük getirilmiştir. Buna<br />
göre; erişim sağlayıcısı, herhangi bir kullanıcısının yayınladığı<br />
hukuka aykırı içerikten haberdar edilmesi halinde erişimi<br />
engelleyecektir. Ancak bu noktada hangi yayının hukuka aykırı<br />
olduğunun tespiti sorun teşkil edecektir. Bu da hak kayıplarına<br />
veya aslen hukukçu olmayan Internet Servis Sağlayıcıların (ISS)<br />
mağduriyetine sebep olabilecek gibi gözükmektedir.<br />
Özellikle günümüzde erişimin engellemesi konusunda açıkça bir<br />
hüküm bulunmamasına rağmen mahkemeler tarafından değişik<br />
iş kararları olarak erişimin engellenmesi kararları verilmekte<br />
İnternette Yeni Bir Dönem Başlıyor<br />
Makale<br />
ve değişik iş kararları birçok kez duruşma yapılmaksızın<br />
evrak üzerinden inceleme yapılması nedeniyle seri bir şekilde<br />
çıkmaktadır. Bu noktada bile birçok eleştiri mevcut iken erişimin<br />
engellenmesi kararının idari makamlara verilmesi, ülke<br />
olarak sadece iç kamuoyunda değil, dünya<br />
kamuoyunda da çok eleştiri almamıza<br />
neden olacak gibi gözükmektedir.<br />
Bu durum nazara alındığında, tüm<br />
erişimin engellenmesi kararlarının<br />
acele hallerde Cumhuriyet savcısı,<br />
diğer zamanlarda ise hâkimler<br />
tarafından alınması daha<br />
baştan temel hak ve<br />
özgürlükler bağlamında<br />
birçok mağduriyeti<br />
engelleyecektir.<br />
Yine 5651 Sayılı<br />
Kanun erişim<br />
sağlayıcısını,<br />
sağladığı hizmetlere ilişkin<br />
her türlü bilgi, veri tabanı ve<br />
ulaşım kayıtlarını 6 aydan 2 yıla kadar<br />
saklamakla, bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü<br />
ve gizliliğini sağlamakla yükümlü tutmaktadır. İnternet<br />
kafeler veya tasarıda geçen hali ile ticari amaçlı toplu kullanım<br />
sağlayıcıların, yani oteller, üniversiteler vs., bundan sonra bu<br />
hizmeti verebilmek için mahalli mülki amirden izin belgesi<br />
alması gerekmektedir. İzne ilişkin bilgi ve belgelerin yetkili<br />
makama ilgili hizmet verilmeden 30 gün içinde bildirilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Ticari amaçla olup olmadığına bakılmaksızın bütün toplu<br />
kullanım sağlayıcıları Yasaya göre ayrıca, konusu suç oluşturan<br />
içeriklere erişimi önleyici tedbirleri almakla yükümlü olacaktır.<br />
Bu koşulları yerine getirmeyenlere 10 bin YTL’den 50 bin YTL’ye<br />
kadar idari para cezası verilmesi öngörülmektedir.<br />
Asıl Yasanın en çok eleştirilen kısmı ise içerik veya yer<br />
sağlayıcısının yurtdışında bulunması halinde, erişimin<br />
engellenmesi kararının, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı<br />
tarafından verilecek olmasıdır. Bu karar, erişim sağlayıcısına<br />
bildirilerek, gereğinin yerine getirilmesi istenecektir. Erişimin<br />
engellenmesi kararının gereği, derhal ve en geç kararın<br />
bildirilmesi anından itibaren 24 saat içinde yerine getirilecek.<br />
İdari tedbir olarak verilen erişimin engellenmesi kararının yerine<br />
getirilmemesi halinde erişim sağlayıcılarına 10 bin YTL’den 100<br />
bin YTL’ye kadar idari para cezası verilecektir.<br />
Mahkemeler veya acil hallerde C. Savcısı tarafından Koruma<br />
tedbiri olarak verilen erişimin engellenmesi kararının gereğini<br />
yerine getirmeyen yer veya erişim sağlayıcılarının sorumlularının,<br />
fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı<br />
takdirde, 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılması<br />
öngörülmektedir 7 .<br />
Bu bölümde 04.05.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5651 Sayılı<br />
“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu<br />
Yayınlar Yolu ile İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında<br />
Kanun”un önemli bazı maddeleri üzerinde durulacaktır.<br />
KAVRAMLAR<br />
İnternet servis sağlayıcılar ile ilgili olarak 5651 Sayılı<br />
Kanun’da yeni kavramlar ortaya konmuş ve önemli bazı kurallar<br />
47
48<br />
Makale<br />
getirilmiştir.<br />
Kavramlar<br />
Madde 2’de<br />
tanımlanmıştır buna göre;<br />
•Erişim Sağlayıcı<br />
İnternette Yeni Bir Dönem Başlıyor<br />
Kullanıcılarına internet ortamına erişim olanağı<br />
sağlayan her türlü gerçek veya tüzel kişiyi, (Örneğin;<br />
Adalet Bakanlığı UYAP üzerinde çalışan tüm<br />
kullanıcılara İnternet ortamına erişim hizmeti sağlamakla<br />
bir erişim [Access Provider] sağlayıcısıdır.)<br />
• İçerik Sağlayıcı; İnternet ortamı üzerinden kullanıcılara<br />
sunulan her türlü bilgi veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan<br />
gerçek veya tüzel kişileri, (Örneğin; Adalet Bakanlığı,Adalet<br />
Bakanlığına ait web sayfasını ve alt sayfalarının içeriğini<br />
hazırlamakla aynı zamanda bir içerik [Content Provider]<br />
sağlayıcısıdır.)<br />
• Yer Sağlayıcı; Hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri<br />
sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri, (Örneğin; Adalet<br />
Bakanlığı 200 den fazla adli ve idari yargı birimleri ile ceza infaz<br />
kurumlarının internet sayfalarını kendi web sunucuları üzerinde<br />
tutması ve yayınlama hizmetlerine aracılık etmesi nedeniyle yer<br />
[Hosting Provider] sağlayıcısıdır.)<br />
• Toplu Kullanım Sağlayıcı; Kişilere belli bir yerde ve belli<br />
bir süre internet ortamı kullanımı sağlayanı, ifade etmektedir.<br />
(Örneğin; İnternet kafeler, müşterilerine wireless İnternet erişimi<br />
sağlayan oteller, öğrencilerine İnternet hizmeti veren okullar gibi<br />
işletme, kurum ve kuruluşlar toplu kullanım sağlayıcılarıdır.)<br />
• İzleme; İnternet ortamındaki verilere etki etmeksizin bilgi ve<br />
verilerin takip edilmesini,<br />
• Trafik Bilgisi; İnternet ortamında gerçekleştirilen her türlü<br />
erişime ilişkin olarak taraflar zaman süre, yararlanılan hizmetin<br />
türü, aktarılan veri miktarı ve bağlantı noktaları gibi değerleri,<br />
• Yayın; İnternet ortamında yapılan yayını, ifade eder.<br />
BİLGİLENDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ<br />
5651 Sayılı Kanunun 3.maddesi erişim ve içerik sağlayıcılarına<br />
bilgilendirme yükümlülüğü getirmektedir. Buna göre;<br />
• Erişim ve içerik sağlayıcılar tanıtıcı bilgilerini web sayfalarına<br />
koymak ve güncel bulundurmak zorundadırlar. Aksi takdirde<br />
web sayfalarına tanıtıcı bilgilerini koymayan servis sağlayıcılara<br />
2.000-10.000 YTL arası idari para cezası uygulanacaktır.<br />
Bu madde ile özellikle internet ortamında yayın yapan<br />
kişi veya kurumların belirlenebilir ve ulaşılabilir olması<br />
amaçlanmıştır. Geçmişte bu konuda büyük sıkıntılar<br />
yaşanmakta yayını yapana ulaşmak kimi zaman<br />
mümkün olmamaktaydı.<br />
Bu durumda özellikle e-ticaret aracılığı ile mal<br />
ve hizmet alımı yapan kişi ve kurumları mağdur<br />
etmekte idi. Uygulamanın daha da netleşmesi için<br />
04.05.2007’e kadar bir yönetmelik çıkarılması da<br />
5651 Sayılı Kanun ile öngörülmüştür.<br />
İÇERİK SAĞLAYICININ SORUMLULUĞU<br />
• İçerik sağlayıcı hazırladığı tüm içerikten<br />
genel hükümlere göre tam sorumlu. Bu<br />
düzenleme 2000/31 sayılı AB Direktifine de<br />
uygun bir düzenleme olarak Yasa’da yerini almış<br />
bulunmaktadır.<br />
• İçerik sağlayıcı bundan başka bağlantı sağladığından<br />
içeriğini benimsediği ve söz konusu içeriğe ulaşılmasını<br />
amaçlıyorsa bu bağlantıdaki içerikten de sorumlu olacaktır.<br />
YER SAĞLAYICININ SORUMLULUĞU<br />
Yer sağlayıcı kural olarak yayınlanan içerikten sorumlu değildir.<br />
Ancak hukuka aykırı içeriği 8. ve 9. maddeye göre haber<br />
verildiğinde ortadan kaldırmak zorundadır. Aksi takdirde yer<br />
sağlayıcı cezalandırılması söz konusu olacaktır.<br />
ERİŞİM SAĞLAYICININ SORUMLULUĞU<br />
• Erişim sağlayıcı kural olarak yayınlanan içerikten<br />
sorumlu değildir.<br />
• Hukuka aykırı içerikten haberdar olduğunda, teknik imkan<br />
varsa bu içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.<br />
• Erişim sağlayıcı ayrıca trafik bilgilerini 8 yönetmelikte<br />
gösterildiği kadar tutmakla (en az 6 ay, en fazla iki yıla kadar)<br />
da yükümlü olacaktır.<br />
• Faaliyete son vereceğini ve elinde bulunan ve yasa gereği<br />
tutmakla yükümlü olduğu trafik kayıtlarını en az üç ay önce<br />
Kuruma vermekle sorumludur 9 .<br />
TOPLU ERİŞİM SAĞLAYICI<br />
• İnternet kafeler gibi toplu erişim sağlayıcılarına mülki amirden<br />
izin şartı getirilmiştir.<br />
•Konusu suç olan içeriklere erişimi engelleyen tedbirleri<br />
almakla sorumlu olacaklardır. (Biraz geniş yorumlanmaya uygun<br />
olması yönüyle eleştirilmektedir)<br />
•İzin alınmadan faaliyette bulunan toplu erişim sağlayıcılara<br />
3.000.- YTL ile 15.000.-YTL arası İdari Para Cezası<br />
öngörülmüştür.<br />
ERİŞİMİN ENGELLENMESİ<br />
• 8. Maddede hangi suçlar bakımından erişimin engellenmesi<br />
kararı verilebileceği açıklanmış ve bir katalog suç listesi<br />
verilmiştir.<br />
Bu suçlar; intihara yönlendirme (madde 84), Çocukların cinsel<br />
istismarı (madde 103, birinci fıkra), Uyuşturucu veya uyarıcı<br />
madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190), Sağlık için<br />
tehlikeli madde temini (madde 194), Müstehcenlik (madde<br />
226), Fuhuş (madde 227), Kumar oynanması için yer ve imkân
sağlama (madde 228), 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk<br />
Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda yer alan suçlardır.<br />
• Düzenlemenin tersinden yorumlandığında uygulamada Fikri<br />
ve Sınai Haklar Kanunun ek 4. Maddesinden başka erişimin<br />
engellenmesine mahkemeler karar vermeyecek mi diye tereddüt<br />
oluşmuştur.<br />
• Kanunda geçen “Yeterli şüphe sebebi” nin ne anlama geldiği<br />
belli değildir.<br />
• Kanunun 8. maddesi 4. fıkrasına göre çocukların cinsel<br />
istismarı (103) ve Müstehcenlik (226) söz konusu olduğunda<br />
de kurulacak Dairenin Başkanı direk idari olarak erişimin<br />
engellenmesine karar verebilecek olması da Kanuna karşı<br />
yapılan diğer bir temel eleştiri noktalarından birisidir.<br />
• İçerik ve yer sağlayıcı yurt dışında ise de Dairenin Başkanı<br />
direk idari olarak erişimin engellenmesine karar verebilecek.<br />
• Erişimin engelleme kararını yerine getirmeyenlere ceza; 5651<br />
Sayılı Kanunun 8. maddesi 10. fıkrasına göre koruma tedbiri<br />
olarak mahkemeler ve savcılıklar tarafından verilenleri yerine<br />
getirmeyen yer ve erişim sağlayıcılara 6 aydan 2 yıla kadar<br />
hapis, ayrıca kanunun 8. maddesi 11. fıkrasına göre idare<br />
tarafından idari tedbir olarak verilenleri yerine getirmeyenler<br />
ise 10.000.- YTL den, 100.000.-YTL ye idari para cezası<br />
öngörmektedir.Bu cezalara karşı itiraz idari yargıya yapılacaktır.<br />
E-TEKZİP DÖNEMİ BAŞLADI<br />
• Kanunun 9. Maddesine göre; internet ortamında hakları<br />
ihlal edilenler içerik sağlayıcıya ulaşamadığında yer sağlayıcıya<br />
haklarını ihlal eden içeriğin yayından kaldırılmasını ve hazırladığı<br />
cevabı bir hafta süre ile internet ortamında yayınlanmasını<br />
isteyebileceklerdir.<br />
• İçerik veya yer sağlayıcı bu talepleri iki gün içinde yerine<br />
getirecektir.<br />
• Ret veya ret sayılan hallerde sulh ceza hakimine itiraz<br />
hakkı bulunmakta olup Sulh ceza hakiminin kararını<br />
yerine getirmeyenlere 6 aydan iki yıla kadar hapis cezası<br />
öngörülmüştür.<br />
İNTERNET KURULU<br />
• Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Çocuktan ve Aileden<br />
Sorumlu Devlet Bakanlığından temsilciler ve ihtiyaç duyulan<br />
diğer Bakanlıklardan üyelerle, 1 adet üye İnternet Servis<br />
Sağlayıcılar ve sivil toplum kuruluşları arasından seçilecek bir<br />
üyeden oluşacak.<br />
• Kurul İzleme filtreleme ve engelleme yapılacak içeriğin tespiti<br />
İnternette Yeni Bir Dönem Başlıyor<br />
Makale<br />
bakımından belirleyici ilkeleri tespit edecek ve benzeri konularda<br />
yapılacak öneriler konusunda karar verecek.<br />
ELEŞTİRİLER<br />
• Erişim engellenmesi kararları hakim tarafından verilmeli veya<br />
acil durumlarda C. Savcısı verebilmelidir. Bunun dışında idari<br />
merciin engelleme kararı vermesi uygulamada bazı sıkıntılara<br />
neden olabilecektir.<br />
• Erişimin engellenmesi konusu usul hükümlerini<br />
ilgilendirdiğinden CMK ve HUMK’ da düzenlenmesi<br />
gerekmektedir.<br />
• Televizyon kanallarında uygulanmakta olduğu gibi kısmen<br />
yayından kaldırma veya erişimin engellenmesi müeyyidesi<br />
düzenlenerek tüm site içeriğinin erişiminin engellenmesi veya<br />
yayından kaldırılması bazı sıkıntılara ve haksızlıklara neden<br />
olabilir.<br />
• Kaldı ki erişimin engellenmesi teknik olarak % 100 yerine<br />
getirilebilir bir uygulama değildir. Türkiye’deki ISS tarafından<br />
erişimin engellenmesine karar verilse bile dünyada bulunan<br />
diğer sunucular üzerinden yasaklı siteye erişmek mümkündür.<br />
O nedenle bazı ek yasal tedbirlere ihtiyaç vardır. Örneğin Siber<br />
Suç Sözleşmesi’nde yer alan 7/24 hizmeti sunan uluslararası bir<br />
çağrı merkezi kurularak bu konuda uluslararası yardımlaşmanın<br />
önü açılabilir.<br />
• Uygulamada sorun olacak bir başka konuda Müstehcenlik<br />
suçlarında erişimin engellenmesi kararların ne şekilde<br />
uygulanacağı ile ilgilidir. Bu konuda idareye yetki verilmiştir.<br />
idarenin bu maddeyi amacı dışında geniş yorumlaması ve<br />
uygulaması halinde uluslararası boyutta ülkemizin zor durumda<br />
kalması olasıdır.<br />
2- “İnternet yayıncılarının …. Yasa, Meclisten Geçti ”<br />
http://www.nethaber.com/NewsDetails.aspx?id=20579 (07.05.2007)<br />
3- Milliyet Gazetesi,“Çocuk Pornosuna 4 Yıl Hapis” (26.01.2007)<br />
“Çocuk pornocusuna dört yıl hapis cezası”<br />
http://www.sabah.com.tr/2007/01/26/gun107.html (15.04.2007)<br />
“Kanadalı öğretmene çocuk pornosundan 1,5 yıl hapis”<br />
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/5752846.asp?sd=2 (15.04.2007)<br />
4- Sözüer, Doç. Dr. Adem, “TCK, CMK ve Kabahatler Kanunundaki son<br />
değişiklikler ne getiriyor.” HPD Aralık 2006, Sayı:9<br />
- Bilişim Suçları ile ilgili Adalet Bakanlığı tarafından “Bilişim Ağı<br />
Hizmetlerinin Düzenlenmesi ve Bilişim Suçları Hakkında Kanun Tasarısı”<br />
yaklaşık bir buçuk yıllık bir komisyon çalışması sonrasında hazırlanmış ve<br />
28.12.2006 tarihinde Başbakanlığa sevk edilmiştir.<br />
Bu Tasarı ile özellikle 5237 sayılı TCK da yer almayan bilişim suçlarını<br />
mevzuatımıza dahil etmek ve mevcut olan ve ancak yetersiz olduğu ileri<br />
sürülen çocuk pornografisi gibi suçların daha etraflı bir şekilde düzenlenmesi<br />
ve cezalarının artırılması amaçlanmıştır.<br />
http://www.kgm.adalet.gov.tr/bilisimkanunu.htm (14.04.2007)<br />
6- Sabah Gazetesi, (27.03.2007);<br />
http://www.sabah.com.tr/tek100-20070327.html (06.07.2007)<br />
http://www.sabah.com.tr/haber,0C6FA86207934AC2B0B8935B22919611.<br />
html (13.04.2007)<br />
7- http://www.sabah.com.tr/tek100-20070327.html (06.07.2007)<br />
http://www.sabah.com.tr/haber,0C6FA86207934AC2B0B8935B22919611.<br />
html (13.04.2007), Bugün Gazetesi, (14.04.2007), Cumhuriyet Dergi,<br />
(15.04.2007)<br />
8- Trafik verileri; Erişime ilişkin taraflar, Zaman, Süre, Hizmetin türü,<br />
Aktarılan veri miktarı, Bağlantı noktaları, yönetmelikte belirtilecek diğer kayıt<br />
konularından oluşmaktadır. (5651 Sayılı Kanun, Madde 2)<br />
9- Trafik bilgilerini tutmayana 5651 sayılı kanunun trafik bilgilerini<br />
tutmayan ve kapanacağını ve kayıtlarını üç ay önceden kuruma bildirmeyen<br />
erişim sağlayıcılarına 10.000YTL- 50.000.-YTL arası idari para cezası<br />
öngörülmüştür.<br />
49
0<br />
Derleme<br />
“Bye-Bye” Türkçe<br />
“BYE-BYE” TÜRKÇE<br />
Osmanlıca, Öztürkçe Derken…<br />
İngiliz Atını Alan Üsküdar’ı Geçti<br />
Derleyen: Enver KAYA / <strong>ATGV</strong> Dergisi Genel Koordinatörü<br />
(İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı)<br />
Herhalde bizim kadar çabuk ve sık, ıstakozun kabuk değiştirmesi<br />
gibi dil değiştiren bir millet olmamıştır. Neredeyse bir nesil<br />
içinde Osmanlıca’dan Öztürkçe’ye, oradan “Anglomanca” diye<br />
tabir edeceğim yeni garip dile geçtik. Bu sonuncusu inanılmaz<br />
bir hızla gerçekleşti. Aslında pek de şaşılacak bir hızla değil.<br />
Kendiliğinden sâfiyâne olmuş bir şey değil. Birazdan aşağıda<br />
belirteceğim gibi yakın tarihte başka bir iki misali de var. Gayet<br />
iyi tasarlanmış, uygulamaya geçilmiş bir planın sonucu bu. Ama<br />
iş daha tam bitmedi. Devamı var.<br />
Muamma gibi konuşur oldum. Açıklayayım.<br />
Osmanlıca Hakkında<br />
Türkler sekizinci yüzyıldan sonra İslâm<br />
medeniyetine büyük, köklü bir Asya<br />
kültürü katkısını beraberlerinde<br />
getirerek girdiler. Okumuş, yazmış üst<br />
tabakanın diline bol miktarda, Arapça,<br />
Farsça bilmesi birkaç yüz yıl sürdü.<br />
İbn-i Sina, Farabi gibi bilginler bilim dili<br />
olarak Arapça’yı kullandılar.<br />
Bunda şaşılacak bir<br />
şey yok. Unutmayalım<br />
ki, Avrupa milletleri 18.<br />
Yüzyıla kadar Latince’yi bilim<br />
dili olarak kullanmaya devam<br />
etmişlerdir. Rönesansla birlikte<br />
İtalyanların 13’üncü yüzyılda edebiyat dili<br />
olarak Latince yerine İtalyanca’yı kullanmaya<br />
başlamalarına rağmen gerçi Arapçalı, Farsçalı<br />
Türkçe’ye sonradan “Osmanlıca” denmiş, ama<br />
bunda da bir tuhaflık var. Şimdi dil bilimci ve<br />
tarihçi uzmanlarımıza soruyorum.<br />
Bu “Osmanlıca” lafı ne zaman ve nerede<br />
çıkmıştır? Yoksa 19’uncu yüzyılda mı? Neden<br />
derseniz, Anadolu Selçuklu Devleti adeta resmi<br />
dilini bile Farsça etmişti. Bu Fars merakı o kadar ileri<br />
gitmişti ki, Anadolu Selçuklu Sultanları İslamiyet’ten değil Fars<br />
efsanelerinden isimlerini alıyorlardı. Keykubat, Keykâvus gibi.<br />
Anadolu beylikleri zamanında Karaman oğlu Mehmet Bey’in<br />
Türkçe için yaptıkları iyi bilinir ve Osmanlıların ilk dönemlerinde<br />
Türkçe yeniden devletin dili olmuştur.<br />
Okur, yazar takımının dilinde Arapça, Farsça kökenli sözcük<br />
yoğunluğunun artışı 20. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür.<br />
Sonuna doğru Türk aydınları yeni kavramlar için gereken yeni<br />
terimleri Arapça, Farsça dil kurallarına göre dillerdeki köklerden<br />
kendileri türetmişlerdir. O kadar ki o, özellikle bilimsel ve teknik<br />
terimlerin bir kısmı bugün Arapça’da, Farsça’da yoktur, bir<br />
kısmını ise, Araplar öğrenmiş kullanmaktadırlar.<br />
Bu konunun inceliklerini uzmanlarımıza bırakalım, bizden sadece<br />
hatırlatması. Burada ilginç bir nokta aklımıza geliyor. Şimdi<br />
bizimkilerin türettiği bu Arapça, Farsça kökenli bilimsel terimlere<br />
acaba “uydurmaca” diyecekler çıkar mı?<br />
Yeni bilimsel ve teknik kavramlara karşılık terimleri kimler ve<br />
nasıl türetir?<br />
Her dilde bilimin ve tekniğin gelişen ihtiyaçlarını karşılamak<br />
için yeni terimler türetmek icap eder. Bu türetmeyi, genellikle<br />
dilciler değil, o bilimsel ya da teknik konuyu icat eden bilim<br />
adamı yapar. Neden mi? Elbet buluşunu ilk kez yazar veya<br />
anlatırken, yeni kavramların adını kendisi koyması gerekir de<br />
ondan. O konu başka bir dilde icat edilmişse de, yeni konuyu<br />
ilk kez ülkesine getiren tanıtan, uygulayan, daha da geliştiren<br />
bilim adamına, bu getirdiği yeni kavramların adını kendi dilinde<br />
koymak sorumluluğu düşer. Onun için bilimin ön<br />
saflarında buluşan, Dünya bilim meydanında<br />
güreş tutması gereken bilim adamının,<br />
gereken yabancı dil veya diller kadar kendi<br />
dilinin yapısını, sözcük, terim türetme<br />
kurallarını çok iyi bilmesi icap eder. Bu kendini<br />
bilen epeyce ilerlemiş her ülkede böyledir.<br />
Ha, ya o bilimci kendi dilini bilmez, ülkesinin<br />
dilini sevmez ve hatta, bazı eski veya yeni usûl<br />
sömürgelerde görülen sömürgeleşmiş, aşağılık<br />
duygusuna kapılmış kafayla, kendi dilini, kültürünü<br />
küçümser ise, işte o zaman, bir bilim + gönül<br />
adamında olması gereken<br />
sorumluluğu hissetmez,<br />
hatta adeta düşmanca<br />
bir tavırla yabancı<br />
kelimeleri kullanmakla<br />
övünür, büyüklük taslar, halkının<br />
dilini parçam-parça ederken hiç yüreği<br />
sızlamaz. Şimdi, izin verirseniz, başka bazı<br />
dillerde bilimsel ve teknik terimleri bilimci ve<br />
araştırmacılar nasıl türetiyor, ona bakalım.<br />
Latin dillerine karşı Almanca ve Roma’nın<br />
Keltlerle mücadelesi<br />
Fransızca, İtalyanca, Portekizce, İspanyolca, Latince kökenlidir,<br />
bunlara “Latin Dilleri” de denir. Dolayısıyla bu dillerde terimler<br />
genellikle Latince kurallarına göre, bazen de eski Yunan<br />
(Grek) köklerinden türetilir. Latince’de kelime türetme yeteneği<br />
mevcuttur. Almanca konuşan ülkelerin dili, o da Latin gibi bir<br />
“Hint-Avrupa” ana öbeğinde olmakla beraber çok farklılaşmış<br />
bir alt-öbek, “Cermen” türündendir. Almanca’da da yeni terim<br />
sözcük türetme yetenekleri kalmıştır.<br />
Almanlar tarafından icat edilmiş olsun olmasın, terimleri<br />
genellikle Latin dillerininkilere hiç benzemez. Latin kökenli dilleri<br />
olan ülkeler Roma İmparatorluğu’nun en geniş döneminde<br />
o sınırlar içine fütühatla dahil edilmiş Gaul, İberia, vb. gibi
ülkelerdir. Oraların dili<br />
Roma egemenliğinden<br />
önce Latince gibi değildi.<br />
Çoğu, Kelt kavimlerinin<br />
Seltik, Keltik, Gaul,<br />
Gaelik, Galata şeklinde<br />
telaffuz edilmiş olan çok<br />
yakın akraba kavimlerin<br />
dilini konuşuyordu.<br />
Gerçi sonradan Avrupa<br />
kendini Roma ve Yunan<br />
medeniyetinin devamı<br />
gibi görmek istemiş ve<br />
kendini 19’uncu yüzyılda<br />
sömürgelerine öyle<br />
tanışmışsa da, Avrupa’nın<br />
kökenini ve hatta<br />
bugünkü davranışlarının<br />
temelini oluşturan bu<br />
Kelt kavimleridir. Bugün<br />
hala, birçok tanınmış Avrupa kentinin ismi Keltceden gelmiştir.<br />
Örneğin: Leibzig, Lieg, Lion, Kelt tanrısı, Lug’tan geliyormuş.<br />
Milano bile İtalyanca’dan değil, Keltce milanumas’tan geliyor.<br />
Julius Sezar’a kadar Keltler Romalılara çok çektirmişler. Bu<br />
yabani kavimler, yüzlerine mor boyalar sürülü, sarı saçları kireç<br />
sürülerek havaya dikleştirilmiş halde, vahşi çığlıklarla saldırır,<br />
başlangıçta Romalıları çok ürkütürlermiş. Roma daha küçükken<br />
Romalılar bunlarla uğraşa uğraşa bilenmişler, askeri yöntemler<br />
geliştirmişler. Gene de birkaç yüzyıl sonra Sezar’a gelindiğinde<br />
Keltlerle devamlı uğraşmaları gerekiyormuş. Bunun üzerine ne<br />
yapsak da bu dertten uzun vadeli bir şekilde kurtulup rahat<br />
etsek, diye düşünmüşler. Üç şıkkı tartışmışlar:<br />
1) Bunların hepsini katliamdan geçirsek; buna kolumuzun<br />
kuvveti yetmez (o zaman atom bombası yok ya!)<br />
2) Tüm ülkelerini istila etsek, devamlı askeri baskı altında tutsak,<br />
buna da ne askerimiz ne paramız yetişir. O halde?<br />
3) Bunları Latinleştirelim, yani kültürlerini, törelerini, bunun<br />
içinde dillerini unutturalım.<br />
Ve böyle yapmışlar. İş bitmiş. Roma İmparatorluğu’nun büyümesi<br />
tabi sınırına ulaşması Cermen kavimlerini içine alamadı. Onun<br />
için Almanca Latinleşmeden Cermen dili olarak kaldı. Sonunda<br />
o Cermen kavimleri Batı Roma İmparatorluğu’nun 416 yılında<br />
defterini dürdüler. (İşlerini biliyorsunuz uzak atalarımızdan Hunlar<br />
kolaylaştırdı, ama o da ayrı bir hikaye.)<br />
İngilizce neyin nesidir?<br />
İngilizce ve Amerikanca’da terim türetme<br />
Gelelim İngilizce sonra Amerikanca da nasıl bilimsel terim<br />
türetildiğine. Şimdi, bu aslan İngilizce bir kere çok yeni dildir.<br />
Mazisi 500 seneyi pek geçmez. Halbuki mesela Türkçe’nin,<br />
Çince’nin en az birer 10.000 senesi var. Bu on bini nereden<br />
çıkardım çok merak eden olursa söylerim.<br />
1066’da İngiltere, Fransa’dan gelen Normların istilasına<br />
uğradığında, Anglo-Sakson yerliler ormanlarda sırık ve<br />
otlardan yapılmış kulübelerde oturuyorlardı. Kendi nehirlerinin<br />
bir kıyısından öbür kıyısına dosdoğru geçecek kadar bile<br />
denizcilikleri yoktu.<br />
Kasaba ve köyleri arasındaki başlıca yolları hala 100 sene<br />
önce Romalıların yaptığı yollardı. Yerli ahalinin kökeni Keltlerle<br />
Viking (Nors, Nordig) ve Cermen soyundan Engel ve Sakson<br />
karışımı idi. Tabi bu İngiltere dediğimiz bölge Britanya adasının<br />
güney doğusunda onun küçük bir kısmı oluşturuyordu.<br />
Bölgenin kuzeyinde, batısında ve de yandaki Erin adasında,<br />
“Bye-Bye” Türkçe<br />
Derleme<br />
Romalılardan kaçtıkları<br />
için Latinleşmemiş,<br />
Keltce dillerini korumuş<br />
son Keltler, yani İskoçlar,<br />
Velşler, İrlandalılar<br />
bulunuyordu. Britanya’nın<br />
bu durumu bu güne kadar<br />
sürmüştür. O son Keltlere<br />
sorarsanız, İngilizlerle<br />
hesapları daha bitmemiştir.<br />
Her biri bugün, İngilizlerin<br />
süregelen çeşitli baskı ve<br />
oyunlarına rağmen dillerini,<br />
kimliklerini korumaya<br />
çalışmaktadırlar.<br />
Roma’nın eyaleti<br />
oldukları birkaç yüzyıl<br />
içinde İngilizler tam<br />
Latinleşmemiş ama<br />
dillerine büyük ölçüde<br />
Latince karışmıştı. Norman istilasından az önce üst tabaka<br />
Fransızca konuşmaya merak sarmış, bazı krallarını Normanlar<br />
tayin eder olmuştu. Norman istilasından sonra yapı iyice değişti.<br />
Dil bu seferde Fransızca ile karıştı. Bu günün İngiliz üst tabaka<br />
ve asilzadeleri bence daha çok Norman, hala yabaniliğini<br />
sürdüren alt tabaka Koknen takımı da eski yerlilerin devamıdır.<br />
Sınıf farkı sürmektedir. Amerika’ya da başka kılıflar altında<br />
yansımıştır.<br />
Sonuç olarak, bugünkü haline 4-5 yüzyıl önce gelmeye başlayan<br />
İngilizce beş kadar dilin rastgele ve kuralsız karışımından<br />
oluşmuş, bu dillerin hiç biri dilin ana kurallar iskeleti<br />
diyebileceğimiz temel yapısını sağlar konumda kalamamıştır.<br />
Dolayısıyla, İngilizce’de belli kurallara göre yeni terim türetme<br />
yeteneği hemen hemen yoktur.<br />
Buna karşılık, Türkçe binlerce yıldır matematiksel yapısını,<br />
sözcük türetme yetenek ve kurallarını aynen korumuştur.<br />
Türkçe’nin bu olağanüstü yapısı Osmanlıca’daki Arapça, Farsça<br />
alıntılara rağmen hakim yapı olarak kalmış, onun içindir ki yirmi<br />
yıl içinde tekrar öz ve halk Türkçe’sine dönmek mümkün ve kolay<br />
olmuştur.<br />
Türkçe’ye Arapça, Farsça karışması İslâm’ı bir bütün olarak<br />
görme gereğinden ve Türklerin kendi hevesleriyle oluşmuştur.<br />
Bu seferki İngilizce etkisi ise kendiliğinden olmamış 40 yıl<br />
önce- daha da belirgini 1953’de – Türk Milli Eğitimine İngiliz<br />
ve Amerikan gizli teşkilatlarının el atması ve Türk okullarında<br />
eğitim dilinin İngilizce yapılması, yani birçok derslerin Türk hoca<br />
tarafından Türk öğrencisine İngilizce olarak anlatılmasının zorunlu<br />
kılınması hainliği ve garabeti ile meydana gelmiştir.<br />
Bu en büyük, en sinsi ve en tehlikeli sömürgeleştirme oyunu<br />
halen son sürat ve hızlanarak devam etmektedir. İngilizce ve<br />
onun sulandırılmışı olan Amerikanca’da niye yeni terim türetmek<br />
yeteneğinin kalmamış olduğunu az önce belirttik. Peki o halde,<br />
son yüzyılda birçok yeni bilim ve teknik kavram yaratmış olan bu<br />
milletler, bulduklarına nasıl “İngilizce” karşılıklar buldular?<br />
İngiltere’nin Roma eyaleti oldukları devirde, İngilizce’ye bol<br />
miktarda Latince karıştığını söylemiştir. Buna İngilizleri<br />
sömürgecilik döneminde, bir de kendilerini Roma-Yunan<br />
medeniyetinin varisi gibi görme hüsn-ü kuruntusunu ekleyin. İşte<br />
o zaman, 18-19 yüzyıl bilimcilerinin hele daha pek netleşmemiş<br />
kavramlara Latince (ve Eski Yunanca’dan) türetilmiş adlar<br />
takarak bir allame-yi cihanlık taslamak eğilimi de olunca büyük<br />
Latince, eski Yunan lafları etmenin nedeni daha da iyi anlaşılır<br />
sanırım. Ama gene de önemli bir etken İngilizce’de yeni terim<br />
1
2<br />
Derleme<br />
“Bye-Bye” Türkçe<br />
türetme yeteneğinin bulunmayışıdır. İngiliz bilim adamları<br />
Latince-Eski Yunanca’dan yeni terim türetebiliyorlardı. Çünkü<br />
daha liselerinde Latince ve eski yunanca zorunlu dersler olarak<br />
herkese öğretiliyordu. Amerikan okullarında da önceleri bu böyle<br />
idi. Gelgelelim 1960’lardan sonra, Amerika, önce yavaştan,<br />
şimdi ise hızlı hızlı çökme yoluna girdikçe okullarından mecburen<br />
Latince ve yunanca dersleri kaldırıldı. Mecburen diyoruz; çünkü,<br />
bugün ABD’de, orta ve lise düzeyi eğitiminde büyük bir bunalım<br />
yaşanmaktadır. Değil Latince, yüzde doksan halk okullarında<br />
dosdoğru İngilizce yazmak ve okumak bile öğretilememiştir. Bir<br />
iki yıl önceki “New-York Times” gazetesi araştırma makalesine<br />
göre Amerikan liselerini bitiren Amerikalı gençlerin %60’ı<br />
dosdoğru okuma yazma bilmemektedirler!.. Öğretmenler, “Ne<br />
eğitimi? Biz bir saatlik derste öğrencilerin birbirlerini tabanca ile<br />
vurmasını önleyebilirsek,<br />
başarılı addediliyoruz”<br />
diyorlar.<br />
Şimdi bu durumda<br />
Latincesiz olarak eğitim<br />
bitirip, bilim-teknik<br />
adamı olan Amerikalı’da<br />
İngiliz’deki yeni terim ve<br />
ad koyma yöntemi de yok;<br />
o zaman ne oldu? Birkaç<br />
kelimelik uzun bir laf edip<br />
her kelimenin baş harflerini<br />
birleştirerek yeni sözcük<br />
icat etmeğe başladılar.<br />
Mesela, bilgisayarlarda<br />
biliyorsunuz, “ana-bellek”e<br />
RAM diyorlar. Bunu<br />
türetmek için “Random<br />
Access Memory” lafından<br />
baş harfleri almışlar.<br />
Şimdi şu işe bakın: Hiç<br />
bilmeyen gariban bir<br />
Türk’e “bellek” deseniz,<br />
bellemekle hafızayla ilgili<br />
bir laf ettiğinizi en azından<br />
tahmin eder. Halbuki<br />
kara cahil bir Amerikalı ve<br />
İngiliz’e “RAM” deseniz<br />
koyunun erkeğinden<br />
bahsediyorsunuz sanır.<br />
Dilbilimciler böyle baş<br />
harflerden yapılmış<br />
(İşte hakiki uydurukça)<br />
sözcüklere “Akronim”<br />
(Acronym) diyorlar. Gene<br />
bu batılı bilginlere göre,<br />
bir dilde bunların başlamasını o dilin tam yozlaşıp gücünün<br />
kalmadığına yoruyorlar. Üst sınıfla halk arasında bir uçurumun<br />
gitgide büyümesine katkısı da caba. Çok şükür ki (bu ifade<br />
bilimsel değil ama, bilimcinin bizce gerekli bilim+gönül adamı<br />
tanımına uygun, değil mi?)<br />
Türkçe, bu yozlaşmaya gereği olmayan, türetme yeteneği<br />
matematikçilere parmak ısırtacak düzeyde, bilimcisini de halkını<br />
da kafaca ve gönülce birleştirebilecek nitelikte nadir bir dildir.<br />
Yeter ki, kırk sene önce başlamış olan haçlı kafalı, batılı misyoner<br />
sömürgecilerin büyük oyununa kurban gitmesin.<br />
Türkçe’de yeni kavramlara karşılıklar, dilinin özelliklerini iyi<br />
öğrenmişlerse kolayca bulunur. Tabii dilini bilimiyle, fenniyle,<br />
edebiyatıyla iyi öğrenmek, onu iyice bilmek, onun eşsiz yetenek<br />
ve inceliklerine aşık olmak bahtiyarlığına ermek içinse her<br />
konuda eğitimini Türkçe olarak görmüş olmak gerekir. En az<br />
bir başka dili öğrenmenin de hem bilim için, hem karşılaştırma<br />
sonucu kendi dilini de daha iyi idrak etmek açısından faydası<br />
vardır. Her düzgün ülkede olduğu gibi yabancı dil, mesleğine<br />
yardımcı olacak kadar, ayrıca yabancı dil dersinde öğrenilir.<br />
Yok eğer, bizdeki gibi batılı sessiz oyunlar sonucu, eğitim dili<br />
resmi dil veya anadilden olmazsa, o kişi değil Türkçe terimler<br />
türetmek, konuşurken, yazarken aklına mevcut Türkçe sözcükler<br />
bile gelmez, hala tam iyice anlamadığı yarım yamalak İngilizce<br />
laflar söyleyiverir. Hele bir de öyle bir garip eğitim düzeni ile<br />
içine sokulan aşağılık duygusunu önceleyememişse telafi<br />
kabilinden bu çirkin İngilizce bozması lafları kullanmakla da<br />
böbürlenir. İşte bu yabancı tuzağının sonunda bir nesil içinde<br />
Anglomanlıca dediğim,<br />
yani İngilizlerin güvercin<br />
ingilizcesi dediği ingilizce,<br />
yani iki yüzelli kelimelik<br />
Tarzanca dil ortaya çıkar.<br />
Ama iş bununla da<br />
bitmemiştir. Romalıların<br />
Keltleri nasıl yok ettiklerini<br />
hatırlayalım: Milli kimlik,<br />
Amerika’nın son yıllarda<br />
bize yutturmaya çalıştığı<br />
gibi bir ırk meselesi<br />
katiyyen değildir, bir<br />
gelenek-görenek, kültürtöre<br />
ve özellikle bir gönül<br />
ve onu, gemiyi yüzdüren<br />
su gibi batmadan üstünde<br />
tutan dil meselesidir.<br />
Dilini unutan kavimlerin<br />
tarihten adları bile silinir<br />
gider. Anadolu, böyle yok<br />
olmuş kavimlerin birlerce<br />
yıl sonra kazılarda bulunan<br />
çanak çömlek kırıntıları ile<br />
doludur.<br />
İngilizlerin İrlandalılara<br />
yaptığı<br />
İngiltere’nin batısındaki<br />
Erin adasına sığınıp<br />
yaşamını kimlikleri içinde<br />
sürdürebilen son Keltler<br />
İrlandalılar olmuştu. (Bir<br />
de kuzeyde İskoçlar, yanda<br />
Velşler.) Roma bittikten<br />
sonra Erin Keltleri 500<br />
yıllarından itibaren 1000<br />
yıl kadar büyük bir medeniyet kurdular. İrlanda’nın batısındaki<br />
Atlas ummanı ile devamlı çarpışan sarp kayalıklar üzerinde<br />
kurdukları manastırlarda Erin keşişleri yazdılar, çizdiler, eski el<br />
yazması kitapları yenileyerek Roma öncesi bilgileri de yaşattılar.<br />
Bu ara Roma sonrası Avrupa tam bir karanlığa, Orta Çağ’ın<br />
vebalı, kara cadılı hurafelerine bürünmüştü. Erin keşişleri Latince<br />
bildikleri gibi, toplumda büyük itibarla önemli bir yer tutan Erin<br />
şairleriyle birlikte ana dilleri Gaelik’i (Keltçe) geliştiriyorlardı.<br />
Toplumdaki eğitimden, çeşitli okullardan Şair sınıfı sorumluydu<br />
(Bkz. İrlanda Dilinin Başına Gelenler (1. Daiel Corkery, “The<br />
Fortunes of the Irish Language” Mercier Pres, Cork 1954-1968,<br />
2- Birgit Bramsba (Ed.) “Homage to Ireland-Aspects of Culture<br />
an Language”, Uppsala, 1990) Tüm okullarındaki eğitim dili
Gaelik idi. Keşişler zaman zaman kıta Avrupa’sına geçiyor,<br />
oradaki manastırlara biraz medeniyet aktarmağa çalışıyorlardı<br />
(500-800 yılları.)<br />
15. yüzyıldan itibaren İngilizler defalarca Erin’e tecavüz ettiler.<br />
Sonunda İrlanda’yı kendi eyaletleri yaptılar. İlk işlerinden biri<br />
şair sınıfını toplayıp katletmek oldu. Daha sonra bütün coğrafi<br />
isimleri Gealik dilinden İngilizce’ye çevirdiler. (Bkz: Brian Friel,<br />
“Tercümeler” Translations adlı sahne oyunu…)<br />
Bütün bu uğraşlarına rağmen İngilizler, 1890’a gelindiğinde<br />
İrlandalıları bir türlü kendi kimliklerinden, kültürlerinden,<br />
bağımsızlık özlemlerinden vazgeçirememişlerdi; isyanlar gırla<br />
gidiyordu. Onun üzerine İngilizler Romalılar gibi düşündüler.<br />
Bunların Gaelik dillerini unutturalım o zaman iş biter dediler.<br />
Derhal bir “Milli(!) Eğitim Kurulu” oluşturdular. Kurulda İngiliz<br />
sömürge-eyalet yöneticileri, bir de onların İrlandalı yardakçıları<br />
vardı.<br />
Kurul bir karar aldı: Yarından tezi yok ilk, orta, lise, evrenkent<br />
(Üniversite), tüm okullarda (ki hepsinde dersler Gaelik dilinde<br />
olmakta idi) eğitim dili bundan böyle İngilizce olacaktır dediler,<br />
öyle de oldu, Bir nesil sonra, o zamana dek İrlanda halkının<br />
%90’dan fazlası Gaelik konuşurken, Gaelik bilenlerin sayısı<br />
%30’a düştü. Bu 30’da dağdaki çobanlar, kentteki hamallar.<br />
Fakat iş bitmeyecekti. Çünkü ciğeri yananlar, dillerine, şiirlerine,<br />
töresine aşık olmuşlar, haysiyetli kişiler tükenmemişti. İşte öyle<br />
bir takım eğitimciler, doktorlar, yazar çizerler bir araya geldiler,<br />
Gealik Birliği (Konrath na Gaelge) diye bir dernek kurdular.<br />
Şehri çeşitli semtlerinde yetişkinlere ana dilleri Gaelik’i yeniden<br />
öğretmek için dershaneler açtılar. Millet yorgun argın işinden<br />
çıkıp bu kurslara gidip dilini öğrenmeye başladı. Bu etkinliklerin<br />
oluşturduğu bilinçlenme ile bugün bile bitmemiş çatışmalardan<br />
sonra bağımsız İrlanda Cumhuriyeti kuruldu. Yeni devletin resmi<br />
dile Gaelik oldu.<br />
Avrupa Birliği’ndeki sessiz dil kavgası<br />
Bugün Avrupa’da, Avrupa Birliğinde dil egemenliği kavgası, pek<br />
göze batmamaya çalışarak, özellikle İngilizce, Fransızca, Almanca<br />
arasında sürmektedir.<br />
İki Dünya Harbi sonrası baş gösteren İngiliz, sonra Amerikan<br />
etkisi, bu ülkeler zayıfladıkça azalmakta, irili ufaklı bir çok<br />
dilin önemi artmakta, herkes kendi diline verdiği önemi<br />
yükseltmektedir. Yabancı dil öğrenme yöntemlerinin gelişmiş<br />
olması, dilden dile çevirilerin bilgisayarlarca yapılmaya<br />
başlanması, insanlığın rengarenk zenginliği olan çeşitli dilerin<br />
yaşayıp serpilmelerini kolaylaştırmaktadır.<br />
Bu, kendi dilini bırakıp da yabancı dilde dersleri vermek<br />
şeklindeki “yabancı dil öğrenmek yöntemi (!)” birkaç sömürgeden<br />
başka hiçbir ülkede yoktur. Öyleyse diyoruz, ya biz dünyanın en<br />
akıllı milletiyiz de böyle dehşet bir yabancı dil öğrenme yöntemi<br />
keşfettik, ya da resmen sömürge de olmadığımıza göre, dünyanın<br />
en aldatılmış milletiyiz. Hüküm sizden.<br />
Şimdi bilim, teknik, dil konusunda Japonlar ne yapmış ona<br />
bakıp, bu önemli misalden sonra ana konumuz Osmanlıca,<br />
Öztürkçe, Anglomanlıca karmaşasına döneceğiz.<br />
Japonlar o çetrefil yazılarıyla ne yaptı?<br />
Japon Meici Tanzimatı bizimkinden 30 yıl sonra, 1868’de<br />
başladı. Biz nereye vardık, onlar nereye, işte meydanda. Japonlar<br />
daha başında “Batı tekniği, Japon Ruhu” sözünü kendilerine<br />
düstur edindiler (gerçi bizde de Ziya Gökalp, sonra Atatürk “Türk<br />
harsı içinde çağdaşlaşmak” dediler, ama kendilerinden önce ve<br />
sonra böyle bir uygulama hemen hemen olmadı).<br />
1868’den itibaren bütün eğitim Japonca olarak büyük bir<br />
“Bye-Bye” Türkçe<br />
Derleme<br />
hassasiyetle tutuldu. Bilim ve teknik terimleri hep Japonca’dan<br />
türetildi. Bugün Japonca’dan “atom”, “molekül”, “elektrik” gibi<br />
terimler bile tam Japonca’dır.<br />
Japonca’nın bir Ural-Altay Dili olduğu, dolayısıyla Türkçe ile<br />
akrabalığı ayrıntılı bir şekilde 1975’te ispatlanmış, ondan<br />
sonra bu akrabalık Japonya’da ve Türkiye’de de bilinmiştir.<br />
800 yılından sonra Çin’den Uygur tarzı Burhaniliğin (Budizm)<br />
Japonya’ya gelmesiyle birlikte Japonca’ya bol miktarda Çin’ce<br />
sözcük girmiş, ama Japonca’nın Türkçe’ye benzer yapısı hakim<br />
kalmıştır. Japonca’nın dünya üzerindeki önemi artmaktadır.<br />
Bugün batı ülkelerinde birçok uluslararası ortamda, İngilizce,<br />
Fransızca, Almanca, bazen İspanyolca veya İtalyanca ile birlikte<br />
Japonca’ya sık sık rastlanmaktadır.<br />
Peki biz ne yaptık?<br />
Peki biz ne yaptık? Osmanlı dönemi aydınlarının nasıl bilimsel<br />
ve teknik terimler türettiğinden yukarıda bahsetmiştik. Türkçülük<br />
akımlarından sonra doğan Cumhuriyet’te dildeki Arapça, Farsça<br />
sözcükler fazlalığı temizlendi. Batıdan yeni gelen kavramlara<br />
gerekli karşılıkların Türkçe’den türetilmeleri doğaldı. Zaten yazının<br />
değişmesi, Arapça ve Farsça’nın öğretilmemesi, İslam aleminden<br />
sıyrılıp Atatürk’ten sonra çağdaşlaşma emelinin Avrupalı olma<br />
özentisine dönüşmesi ile, eski Türkçe (“Osmanlıca” yerine böyle<br />
dedim) bilen de pek az kalmıştı.<br />
Atatürk bilim dilinin Türkçe, tüm derslerinin her düzey okulda<br />
Türkçe olmasına büyük özen göstermiş, o kadar ki 1934’te<br />
oturup bir “Geometri” kitabı yazmış, bugün kullandığımız “üçgen”<br />
gibi terimleri kendi türetmişti.<br />
Yabancı dili misyoner okullarına özenilmesin diye de Türk Eğitim<br />
Derneği’ni, onun özel okulu TED Yenişehir Lisesi’ni kurmuştu.<br />
Ben bu okulda yetiştim. Yabancı dil öğretilmesine önem veriliyor,<br />
ama bu, her akıllı ülkede olduğu gibi takviyeli yabancı dil<br />
derslerinde yapılıyordu. Bütün fen, edebiyat, felsefe, vb. dersler<br />
tam Türkçe idi. İşte bu gaye ile kurulan böyle ve başarılı bir<br />
okula İngiliz-Amerikan çengeli 1953’te atılıp dersler İngilizce’ye<br />
çevrildi. Okula “Ankara Koleji” dendi. O zamana dek yurtta<br />
böyle bir misyoner tipi Türk okulu yoktu. “Kolej” (Robert Kolej<br />
gibi) misyoner okulu demekti. Sonra açılan bu İngiliz deliğinden<br />
kova gibi su girdi. “Anadolu Liseleri” vb. aldı yürüdü. Millete de<br />
yabancı dil öğretmenin yolu buymuş gibi yutturuldu.<br />
Geleceğimizin teminatı olan Türkçe kalemizde bu gediği açmayı<br />
başaran Oxford’lu Mr. Browning’e de 20 yıl sonra İngiltere<br />
Kraliçesi madalya verdi. Törene katılanlar, sanırım, “ufak bir<br />
okulda İngilizce dersi veren bir garip öğretmene koskoca Kraliçe<br />
niye madalya verir?” diye sormadılar. Arkasından geldi “Orta<br />
Doğu Teknik Üniversitesi”… Toptan Amerikanca. O zamanlar<br />
hala bahane gerekiyordu.<br />
Dediler ki: Efendim buraya Orta Doğu’dan yabancı öğrenciler<br />
gelecek.. Yani biz birkaç öğrenci için kendi dilimizi feda<br />
edeceğiz. Halbuki her ülkede yabancı öğrencilere eğitim verme<br />
fedakarlığı sağlanıyorsa onların o ülkenin dilini öğrenmeleri şart<br />
koşulur, o ülkenin kültürünü seven taraftarlar yetiştirilir. Tabii<br />
denilen sadece kademeli fetihte kullanılan geçici bir bahane,<br />
bir alıştırmaydı. Nitekim sonra peşpeşe gelen Boğaziçi (yani<br />
Bosphorus)”, derken Bilkent (adı güzel ama!), şimdi de, Koç, vb.<br />
için bahaneye artık lüzum görülmüyor. Çünkü kamuoyu artık<br />
yeterince uyuşturulmuştur. Bunun sonu, çok değil bir iki nesil<br />
sonra Türkçe’ye “bye bye” demek olacaktır.<br />
Bu Türkçe’ye Türk tarihine, Türk egemenliğine, Türk Dünyasına,<br />
Müslüman ülkeler önderliği emellerine, Türk’ün dünya üzerindeki<br />
haysiyetine “bye-bye” demektir. Beyler! Havai’den ibret alalım.<br />
Türkçe’yi, dolayısıyla Türk’ün geleceğini satanlar torunlarının<br />
3
4<br />
Derleme<br />
“Bye-Bye” Türkçe<br />
mirasyedi olarak refah içinde yaşayacaklarını zannedip<br />
sevinmesinler.<br />
Havai milletini Amerikan misyonerlerine satan yerli asilzade,<br />
hatta prenseslerin torunları bugün Havai’de hamallık yapıyor.<br />
Gidip görünüz. Batılıda –hele Amerikalı ve İngiliz’de emlak<br />
merakı çoktur. Bir fırsat buldu mu, kimseye bırakmaz.<br />
İngiliz atını alan Üsküdar’ı geçti…<br />
1055 yıllık İslami dönemde bazı Arapça, Farsça kökenli sözcüler<br />
veya bunların Türkçe’ye uyarlanmış şekillerinin Türkçe halk diline<br />
kadar geçmiş ve Türkçe’ye mal olmuş olması olağandır. Ayrıca<br />
böyle birtakım sözcükler geniş bir Avrasya alanına yayılmış<br />
diğer Türk boylarının da dillerine malolmuştur. Böyle ortak<br />
sözcükleri Kazak, Azeri, Tatar, Başkır, Özbek, Karaçay, Çeçen,<br />
Uygur Türkleri de kullanıyor. “Kelime”, “laf”, “tabiat”, “sohbet”,<br />
“rahmet” de Türkçe’dir; “sözcük”, “söz”, “doğa”, “söyleşi” de<br />
Türkçe. Üstelik unutmayalım ki, İbn-i Sina, Gazali gibi büyük<br />
ve batıya bilimi öğretmiş olan gerçek alimlere göre gerçek bilim<br />
adamı, fenci ise, hekim ise, yalnız bu dış dünya bilimlerinde<br />
değil, aynı oranda iç aleminin, gönlün de bilimlerinde yetişmiş<br />
olmalıdır. Batılı bu konuda geri kalmıştır. Gönül gibi kelimelerin<br />
batı dillerinde karşılığı yoktur. Çünkü batıda böyle kavramlar hala<br />
yoktur. Derin, eski kültürleri olan Asya milletlerinde vardır. Batı<br />
bu eksikliğin acısını bugün bol bol çekiyor. Sanayide ilerlemiş,<br />
madden zenginleşmiş olmalarına rağmen batının insanları ve<br />
toplumları huzursuzluk, mutsuzluk içindedirler. Sözün kısası,<br />
“Osmanlıca”dır, diye “hikmet”, “rahmet” gibi sözcükleri atmak<br />
çok şey kaybetmemize yol açar. Halbuki biz kendi insanlık<br />
hasletlerimizi korumakla kalmayıp bu zavallı batıya da onları<br />
öğretmeliyiz. Hele Türk dilinin unutturulup, ulusumuzun<br />
Anglolaştırılması oyununa kurban gidersek, gençlerimiz yabancı<br />
dilde, misyoner tipi okullarda yetişmeğe devam ederse gönül gibi<br />
sözcüklerle birlikte gönlümüz de gider.<br />
Öte yandan; Türkçe’nin kurallarına uygun olarak dikkatle<br />
türetilen güzel, yeni terimlere Türkçe yerine Öztürkçe diyerek<br />
bir ayrım yapmak, hele hele bu terimlere “uydurmaca” demek<br />
büyük bir hatadır. Kaldı ki, diğer Türk budunları ile dil birliğimizi<br />
bozuyor diye, Türkçe terimlere karşı çıkanlar herhalde çoğu kez<br />
yanılmışlardır. O “yeni” terimlerin bir çoğuna ya da benzerine<br />
Kazak, Özbek gibi Türk lehçelerinde rastladım.<br />
30, 40 yıldır dil ve edebiyat üstatlarımız, dil ve edebiyat<br />
dergilerinde “kelime” mi “sözcük” mü gibi çatışmaları<br />
sürdürdüler. Halbuki Türkçe’nin karşısındaki asıl tehlike İngilizce<br />
ile eğitimin gitgide hızlandırdığı İngilizce istilası idi. 1970’lerde<br />
Türk Dil Kurumu’nu bu konuda uyardım. Rahmetli ağabeyim,<br />
dilci Samim Sinanoğlu ile birlikte bilim ve teknik terimlere Türkçe<br />
karşılıklar türetme işine ağırlık verilmesini önerdik. Bu konuda<br />
rahmetli Prof. Abdullah Kızılırmak ve Dr. Aydın Köksal gibi bilim<br />
ve Türk dili kahramanlarını şükranla analım.<br />
1960’larda Abdullah Bey Ege’de Avrupa çapındaki rasathanesi<br />
ve öğrencileri ile gökbilim yaparken bir yandan da Türkçe fen<br />
dergisini çıkarıyordu. TDK ile “Gökbilim Terimleri Sözlüğü”nü<br />
yayınladı. Aydın Bey ise, Türkiye’de ilk Bilgi İşlem Merkezleri<br />
kurulurken, arkadaşları ile “yazılım” “bilişim” gibi güzel terimleri<br />
dilimize kazandırdı. Halen “Bilgisayar” terimi yerleşmişken,<br />
yabancı dille gördükleri eğitimin yarattığı bilinçsizlik ve<br />
sevgisizlikle “komputer” diye yazanları ayıplamak gerekir. Haydi<br />
ayıplamayalım da, kendilerini ikaz edelim.<br />
1978’de 5 yıllık bir çalışma ile hazırladığım “Fiziksel Kimya<br />
Terimleri Sözlüğü” Türk Dil Kurumu’nca basıldı. Tabii önce<br />
TDK’nın dilbilimcileri tarafından da incelenmişti. O yıl<br />
sözlük hakkında çeşitli bilim ve teknik meslek kuruluşlarının<br />
toplantılar düzenlediğini, sözlük hakkında methiyeler yazıldığını<br />
sevinmemeye çalışarak öğrendim. Fakat kısa süre sonra kitap<br />
piyasadan garip bir şekilde kayboldu. Dileriz şimdiki Türk Dil<br />
Kurumu da bilim ve teknikte terimlerin Türkçe’nin ana kuralları ile<br />
türetilmesi gereği üzerinde durur, Osmanlıca’nın da, Öztürkçe’nin<br />
de Türkçe olduğu ve uğraşılarak ana davanın Anglomanlıca’yı<br />
bertaraf etmek olduğu hakkında birleştirici bir tutum alır.<br />
Düpedüz İngilizce istilası<br />
1930’lardan 1980’e kadar dilin sadeleştirilmesi, devletin,<br />
aydın kesimin dilinin halk diliyle daha da bütünleşmesi<br />
hareketi yaygınlaşmıştı. Ama son 5-10 yılda halk diline kadar<br />
geçmiş, iyice yerleşmeğe başlamış Türkçe terimlerin yerine,<br />
garip “Anglomanlıca” sözlerin kullanılması adet oluveriyor. Şu<br />
örneklerde olduğu gibi:<br />
vekiller heyeti ¨ bakanlar kurulu ¨kabine<br />
mebus ¨millet vekili ¨parlamenter<br />
matbuat ¨basın-yayın ¨media<br />
muhaberat ¨iletişim ¨komünikasyon<br />
içtima ¨toplumsal ¨sosyal<br />
kanuni ¨hukuki ¨yasal ¨legal…<br />
meclis-i mebusan ¨millet meclisi<br />
meclis ¨parlamento<br />
mesele ¨sorun ¨problem<br />
usul ¨yöntem ¨metod<br />
asgari ¨en az ¨minimum<br />
azami ¨en çok ¨maksimum<br />
seçenek ¨alternatif<br />
faaliyet ¨etkinlik ¨aktivite<br />
karmaşa ¨kaos<br />
müstemleke ¨sömürge ¨koloni<br />
mutabakat ¨konsensus,consensus<br />
eşgüdüm ¨koordinasyon<br />
encümen ¨kurul ¨yar<br />
kurul ¨komite ¨komisyon<br />
kurultay ¨kongre<br />
müdür ¨yönetmen ¨direktör<br />
teşkilat ¨örgüt ¨organizasyon<br />
Bazı ”Anglomanlıca” dediğim laflara da şaşıp kalıyorum: Ne<br />
İngilizce’ye anlamı tam benzer, ne Fransızca’ya. Şimdi bir<br />
de düpedüz İngilizce laflar moda oldu. Az evvel hiç olmazsa<br />
imlalarını, söylenişlerini Türkçe’ye uyarlıyorduk. Şimdi aynen<br />
İngilizce yazılış ve telaffuzu kullanmakla kendilerine böbürlenme<br />
fırsatı çıkaranların sayısı artıyor. İşte bizim yabancı dille eğitim<br />
bu işe yarar, başka bir şeye değil. Bu gidişle bir iki nesile kalmaz<br />
resmi dil (zaten fiilen İngilizce ve Türkçe olmuşa benziyor)<br />
İngiliz sömürgelerindeki gibi İngilizce oluverir. Tabii uyanır engel<br />
olmazsak. Kuvvetle inanıyorum ki bu İngiliz oyunu mutlaka<br />
bozulacaktır. Çünkü Türkçe son birkaç bin yılda birkaç kez<br />
böyle saldırılara maruz kalmış, ama kendini kurtarabilmiştir.<br />
Şimdi de Türkiye Türkçe’si İngiliz; Kazak, Kırgız, Tatar Türkçe’leri<br />
Rus; Güney Azerbaycan Türkçe’si İran dil kültür soykırımı<br />
taarruzundan kendini kurtaracaktır.<br />
Yeniden kurtuluş savaşı: Nereden başlayalım?<br />
Dilimize olan son saldırının altında yabancı dille eğitim temel<br />
silah olarak yatar. Yapılacak şey çok var. Hemen yapılabilecekler:<br />
1) Kamuoyu yabancı dil yalnız böyle öğrenilir diye aldatılmıştır.
Konunun vehametini<br />
kavrayanlar<br />
çevrelerindeki<br />
herkese, velilere,<br />
eğitimcilere, halka<br />
gerçeği anlatsınlar.<br />
Hazırlık sınıfı diye bir<br />
uygulamanın başka<br />
ülkelerde olmadığını,<br />
bunun büyük bir<br />
israf olduğunu<br />
duyursunlar.<br />
2) Hangi yabancı<br />
dillerin hangi<br />
mesleklerde faydalı<br />
olduğu, ne tarz<br />
öğrenilmesi gerektiği<br />
tespit edilsin. Mesela, gezim (“Turizm”) rehberliği, konukevi<br />
(“Otel”) yöneticiliği yapacak kişilerin İngilizce fizik, matematik<br />
terimleri bilmeleri gerekmediği gibi, bilimcinin de sokak<br />
İngilizce’sini bülbül gibi bilmesi değil, kendi mesleğini takip<br />
edecek kadar yabancı bilim dilini bilmesi yeterlidir. Asıl bilmesi<br />
gereken matematiktir.<br />
3) İnsanlar, yeni seçilen bakanlar, vb. yalnız yabancı dil<br />
bilmeleriyle methedilmemeli, matematik, bilgisayar yazılım<br />
dilleri, iktisat, felsefe, Türk lehçeleri, mühendislik, vb. bilgi ve<br />
yetenekleri için övülmeli.<br />
4) Hukukçularımız yabancı dille eğitimin Anayasaya aykırı olduğu<br />
açısından (eğitim resmi dilden olur) gereken mercileri uyarmalı,<br />
hatta toplu davalar açmalıdırlar.<br />
5) Orta ve Yüksek öğretimin tümünde yabancı dille eğitim devlet<br />
tarafından yasaklanmalıdır. Hatta yabancı misyoner okullarında<br />
bile (Robert Kolej, Sen Joseph vb.) Eğitim dili tümüyle Türkçe<br />
olmalı, yabancılar bu okullarında ayrı yabancı dil dersinde<br />
takviyeli, yeni ve hızlı yabancı dil öğrenme yöntemleri ile faydalı<br />
olmalıdırlar. Eğer bu değişikliğe yanaşmazlarsa gerçek gayeleri<br />
daha da açığa çıkacaktır. Özel veya devletin tüm okullarında<br />
yabancı diller ayrıca yeni verimli yöntemlerle öğretilmeli, yaz<br />
kursları açılmalı, kamuoyu düzeltilmeli, hazırlık sınıfı uygulaması<br />
kesinlikle kaldırılmalıdır. Eğer devletin fazladan bir iki yıl eğitim<br />
yapmak gibi imkanı bolsa (!) ve illa da her ülkeden bir iki yıl<br />
daha çok okunacak deniyorsa, hazırlık yılında, her öğrenci,<br />
seçeceği meslek ne olursa olsun, matematik, bilgisayar kullanım<br />
ve yazılımını öğrenmelidir. İşte o zaman her ülkenin gerisinde<br />
değil önünde oluruz. Çünkü öğretilen İngilizce sadece-züppelik,<br />
“rock and roll”culuk dilidir. Gerçek bilim dili matematiktir.<br />
6) Partisinin sağ veya sol edebiyatı ne olursa olsun iktidardakiler<br />
ve hükümetleri gerçekten Türkiye, Türk Dünyası ve Türk<br />
halkının beka ve çıkarını en ön plana almalıdır. Bu anlamda milli<br />
olmalıdır. Peki öyle oldukları nereden belli olacak? Anlamanın<br />
kolayı var. Türkiye ve Türk Dünyası’nın baş sorunu eğitim ve<br />
eğitim dili sorunudur. Bu konuya eğilmeğe, kesin önlemler<br />
almağa yanaşmayan bir iktidar milli olamaz; lafları ve giysileri ne<br />
olursa olsun.<br />
7) Konuşurken İngilizce laflar katmak övünülecek bir şey değil,<br />
ayıplanacak bir şey olmalıdır. Bu durum muhataba kibarca<br />
hissettirilmelidir.<br />
8) Belediyeler, sorumlu kuruluşlar, işyeri yada dükkanları<br />
güzel Türkçe isimler koymaya teşvik etmeli, yarışmalar açmalı,<br />
törenlerle ödüller dağıtmalıdırlar. Buna rağmen aşağılık<br />
duygusu hastalığından veya Türk diline gizli düşmanlıktan<br />
kurtulamayanların ruhsatları verilmemeli veya yenilenmemeli,<br />
“Bye-Bye” Türkçe<br />
keseceklerini belirtmelidirler.<br />
Derleme<br />
yabancı dilden adlarla manen<br />
her gün yara bere içinde<br />
bırakılmamız önlenmelidir.<br />
9) Keza milli iktidarın yetkili<br />
mercileri basın-yayında dergi,<br />
gazete, TV, radyo isimlerinin<br />
Türkçe olmasını Madde 8’deki<br />
gibi önlemlerle sağlamalıdır.<br />
10) Dergilere abone olanlar<br />
yayımcılara toplu, çok imzalı<br />
mektuplar yazmalı, isim<br />
Türkçeleşmediği takdirde abone<br />
olmayacaklarını bildirmelidirler.<br />
Keza, ilan verenler de TV<br />
olsun, gazete olsun önce<br />
ricada bulunmalı, olmazsa ilan<br />
yoluyla olan parasal kaynağı<br />
11) Anglolaştırma yolunda dış kaynakların 1970’lerde<br />
başlattığı masum görünüşlü, sessiz fakat son derece etkili bir<br />
yöntem de “T-shirt” dedikleri mintan seferberliğidir. Gençlerin<br />
üzerindeki üstleri İngilizce yazılı çoğu da açık-saçık anlamlı<br />
(hatta Amerikan bayraklı!) bu gömlekler önemli birer beyin<br />
yıkama aracıdırlar. Şimdi bu silahı tersine çevirmeliyiz. Esnaf,<br />
küçük imalatçı kuruluşlar bu konuda toplantılar yapmalı, önce<br />
bu yazı ve resimlerin kimlerce sokuşturulduğu saptanmalıdır.<br />
İngilizce bile bilmeyen bazı imalatçı ve esnafa bu yazıları kim<br />
veriyor? Dış ülkelerde aynılarına rastlamıyorum. Şimdi yetenekli<br />
çizimcilerimize esnaf güzel Türkçe yazılı resimler çizdirsinler,<br />
bunlarda başarıyla, milli kültüre, Türk okul ve evrenketlerine<br />
(üniversite) özendirecek sunuşlar olsun. Para kazanılırken milli<br />
bilince, dile zararı değil, faydası dokunsun.<br />
12) Türk Dünyası’nın bekasını isteyen, Türk dilini seven<br />
herkes, diğer siyasi, ülküsel görüşleri ne olursa olsun,<br />
dilimizin, eğitimimizin kurtarılmasını en önemli, birinci milli<br />
dava olarak görmeli, önce bu davayı hep birlikte halletmek<br />
için birleşmelidirler. Bu arada, şimdiki Türk Dil Kurumunun<br />
“Osmanlıca”yı unutulmaktan kurtarmış olan değerli dil ve<br />
edebiyat şahsiyetleri, yıllarca uzak Türk lehçelerinin sözcüklerini<br />
hazırlamış, Türk bilim ve teknik diline gerçek Türkçe’den<br />
güzel terimler türetmiş, bu sefer de “sağcı” veya “solcu” ya<br />
kızıp “Anglomanlıca”yı körüklememiş eski Türk Dil Kurumu<br />
uzmanlarıyla barışmalı, hep birlikte gerçek Türkçe bilim dilinin<br />
geliştirilmesi ve de Türk Dünyası’nın ortak yazı dilinin, ortak<br />
Türkçe bilim dilinin bir an önce sağlanması için çalışmalıdırlar.<br />
Yoksa Türk dili, lehçeleriyle beraber, Anglo-Sakson, Rus ve<br />
İran’ın “böl ve fethet” siyasetine kurban gidebilir.<br />
Osmanlıca – Öz Türkçe diye anlamsız kavgalar, aslında gene<br />
anlamsız “sağ-sol” dış kaynaklı kavgaları ile dilseverlerimiz<br />
bölünürken, İngiliz atını alan sessizce Üsküdar’ı geçiyordu. Ama<br />
şimdi, halkımız dahi bu, gece yarısı ilerleyen düşman atlısını ay<br />
ışığında gördü, fark etti. Onun için, on bin yıldır nice badireler<br />
atlatmış olan Türk Dili ailesi gene muhakkak kurtarılacaktır.<br />
Bu en büyük ve en şerefli kurtuluş savaşı Türk Dünyası’nın her<br />
köşesinden başlamıştır. Türk dili yalnız kurtulmayacak, o nadir<br />
matematiksel yapısıyla dünyanın da bilim dili olacaktır.<br />
Kaynak:<br />
Bir Nev-York Rüyası / “Bye - Bye Türkçe” / Oktay Sinanoğlu<br />
(Birinci bölüm, makaleler) / Otopsi Yayınları / Nisan 2004
6<br />
Bulmaca<br />
KARE BULMACA<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
6<br />
7<br />
8<br />
9<br />
10<br />
11<br />
12<br />
13<br />
14<br />
1<br />
1 2 3 4 6 7 8 9 10 11 12 13 14 1<br />
SUDOKU<br />
3 4 7 9<br />
3<br />
2 6 4 8 9<br />
1 3 8<br />
4 6 7 9 3<br />
6 1 2 8<br />
3<br />
Elimizde 1’den 9’a kadar sayılar var ve bu sayıların dokuz<br />
tane 3x3’lük bloklardan oluşan toplamda 81 karelik tabloya<br />
yerleştirilmesi gerekiyor.<br />
Kural ise her satırda, her sütunda ve her blokta dokuz farklı<br />
rakam kullanılması.<br />
Soldan Sağa<br />
1) Bir hususu temin etmek için depozite yatırmak suretiyle kefil<br />
olma<br />
2) Büyükler - Tersi, bir ilçemiz<br />
3) Bir felsefeci - Duyularımızdan birisiyle hissedilen - Bir ay adı<br />
4) Tufeyli - Tersi, port adresinin kısa yazılışı, translation<br />
5) Tersi kazılmaktan emir kipi - Af dilemek - Anadolu Ajansının<br />
kısa yazılışı<br />
6) Bir meyve adı - Tersi, eski bir devlet ismi - Tersi Uluslararası<br />
Arşiv Birliğinin kısa adı<br />
7) Kusmak, Yere akmak - Bir nota - İş görmek<br />
8) Kasapta satılır - Maestro - Latif<br />
9) Kuzu sesi - Tersi, eski dilde mektup - Tersi, evlerin<br />
pencerelerine eşya<br />
10) Uymaktan emir kipi - Uçurum - Bir haber ajansının kısa<br />
yazılışı - Kan pıhtısı, uyuşuk kan<br />
11) Şık giyinen için kullanılır - Ced - Paralı oyun<br />
12) Tersi, mililitrenin kısa yazılışı - Bir nota - Tersi boyun bağı -<br />
Eski dilde çocuk<br />
13) Asyanın İngilizce yazılışı - Yerine getirme - Bir ünlem.<br />
14) Bir balık türü - Bitki<br />
15) Kiracısı tarafından üzerine bina yapılmak veya ağaç dikilmek<br />
üzere senelik ücret karşılığında kiraya verilen arazi<br />
Yukarıdan Aşağıya<br />
1) Bir kayıt ile bağlı olmayan kefalet<br />
2) Kisralar - Tersi, bir kadın ismi<br />
3) Sav - Yapmak<br />
4) Tersi Ankara’da bir semt adı - Acizlik durumu<br />
5) Tersi, Afganistanın başkenti - Bir alet - Tersi vilayet<br />
6) Ekşimsi bir meyve - Bir peynir türü<br />
7) İşaret zamiri - Genişlik - Tersi Uluslararası Motor Sporları<br />
Federasyonu kısa yazılışı<br />
8) İstanbul Belediyesinin kısa yazılışı - Türkiye Futbol<br />
Federasyonunun kısa yazılışı - Tersi yakında olmayan<br />
9) Tersi göz-Karışık renkli - Zaman gösterici<br />
10) Aidiyet - Memura ödenir - Bir element<br />
11) Tersi dakikanın kısa yazılışı - Böbürlenmek, hava atmak<br />
- Tersi yemeklerde kullanılır<br />
12) İs - Tersi bağlaç - Tersi yavaş<br />
13) Uluslararası Asfalt Birliğinin kısa adı - İstanbul da bir dere adı -<br />
Bir nota<br />
14) Tersi oy - Uzak Doğu’da bir yer adı - Hazreti. Muhammed ‘in<br />
anlaşma yaptığı yerin adı<br />
15) Ticaret malları<br />
Geçen Sayının Çözümleri<br />
Soldan Sağa:<br />
1) Müddeiumumi, 2) Üte - Salas, 3) Düstur - Ha, 4) To - Tapsi<br />
5) Etamin - As ,6) Nafile - Sn, 7) Ak - Rasat - Oa,<br />
8) Az - At - Tna 9) Emsal - İsa, 10) Fesat, 11) Hukuki Esasi<br />
Yukarıdan Aşağıya:<br />
1) Müddeialeyh, 2) Ütü, 3) Destan - Asak, 4) Tomarza,<br />
5) Etu - İfa - Lek, 6) Nisa, 7) Us - Latife, 8) Maharet - Ses<br />
9) Ulap - Tasa, 10) Ma - Sason - As, 11) İstisna Akti
ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI<br />
ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI<br />
AİLESİ OLARAK EMEKLİYE AYRILAN HAKİM<br />
VE CUMHURİYET SAVCILARIMIZA BUNDAN<br />
SONRAKİ YAŞAMLARINDA MUTLULUK,<br />
BAŞARI VE SAĞLIK, VEFAT EDEN, ŞEHİT OLAN<br />
HAKİM VE CUMHURİYET SAVCILARIMIZA DA<br />
ALLAHTAN RAHMET, KEDERLİ AİLELERİNE<br />
BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUZ...<br />
01.04.2007 - 28.06.2007 TARİHLERİ ARASINDA KENDİ İSTEĞİ İLE EMEKLİYE<br />
AYRILAN HAKİM VE SAVCILARIMIZ<br />
SİCİL NO ADI VE SOYADI GÖREV YERİ ONAY TARİHİ<br />
28119 Ümit BAYRAKTAR Bakırköy Hakimi 09.04.2007<br />
28131 Cengiz İDİZ Kartal Savcısı 12.04.2007<br />
28401 Hüseyin ULUS Ankara Hakimi 20.04.2007<br />
29332 Nejla AKGÜN Bakırköy Hakimi 26.04.2007<br />
27381 Mehmet ÖZKAN Samsun BİM Başkanı 09.05.2007<br />
22002 Ali ÖZTÜRK Konya ACM Başkanı 08.05.2007<br />
24563 Hacı Osman GENÇ Bakanlık Yüksek Müşaviri (Ankara Savcısı) 08.05.2007<br />
28431 Mustafa GÖKŞEN Mersin Hakimi 10.05.2007<br />
23641 Mehmet Selim KAYA Ankara Hakimi 15.05.2007<br />
26024 Hasan AKSOY Antalya Hakimi 01.06.2007<br />
20651 Mehmet TUCUK Ankara Hakimi (Açıkta iken) 08.06.2007<br />
30201 Figen (ECE) DİRİM Sultanbeyli Hakimi 11.06.2007<br />
29966 Ali SARISOY Bakırköy Savcısı 14.06.2007<br />
24298 Oğuz KOVUKÇU Sultanbeyli Hakimi 18.06.2007<br />
26021 Mehmet Ali UĞUR Kırıkkale Hakimi 22.06.2007<br />
7
8<br />
01.04.2007 - 28.06.2007 TARİHLERİ ARASINDA YAŞ HADDİNDEN EMEKLİYE AYRILAN<br />
HAKİM VE SAVCILARIMIZ<br />
SİCİL NO ADI VE SOYADI GÖREV YERİ AYRILIŞ TARİHİ<br />
19388 Tevfik KÖKSAL Ceza İşleri Genel Müdür Yardımcısı 17.04.2007<br />
24244 Erbil İLTER Babaeski Hakimi 17.04.2007<br />
17937 Nihat ERGÜN Şişli Savcısı 02.05.2007<br />
18252 İrfan HACIEVLİYAGİL Şişli Hakimi 19.05.2007<br />
26607 Mehmet Metin ALP İstanbul Vergi Mahkemesi Başkanı 25.05.2007<br />
26497 Refik NAKİPOĞLU Bursa Hakimi 25.05.2007<br />
18295 Eren GÖNEN Kadıköy Cumhuriyet Savcısı 30.05.2007<br />
26605 Mesrur BAYKARA İzmir VM Başkanı 01.06.2007<br />
19413 Mehmet UYANIK İzmir Cumhuriyet Savcısı 01.06.2007<br />
22.07.2007 TARİHİNDE YAPILACAK GENEL SEÇİMLERDE MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI OLACAĞINDAN;<br />
2839 SAYILI KANUNUN 19. MADDESİ GEREGİNCE İSTİFA TALEBİNDE BULUNANLARIN İSİM LİSTESİ<br />
SİCİL NO ADI VE SOYADI GÖREV YERİ AYRILIŞ TARİHİ<br />
34290 İbrahim GÜRLER Giresun Hakimi 08.05.2007<br />
35100 Gündüz GÜNEŞ Erzurum Hakimi 08.05.2007<br />
27971 Feridun BAHŞİ Ankara Hakimi 08.05.2007<br />
30024 Kerim YILMAZ Ankara Hakimi 08.05.2007<br />
19211 M. Ünal ARIK Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı 08.05.2007<br />
30951 İbrahim DEMİRCİOĞLU Giresun Cumhuriyet Savcısı 10.05.2007<br />
35287 Bedia ARIKAN Dörtyol Hakimi 15.05.2007<br />
38675 Nermin SOMAN SATIR Çerkezköy Hakimi 05.05.2007<br />
ADALET TEŞKİLATINI GÜÇLENDİRME VAKFI<br />
Tüm meslekdaşlarımıza teşekkür ederiz...<br />
Mayıs2007’de yayın hayatına başlayan dergimize göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı siz<br />
meslekdaşlarımıza teşekkür ediyoruz. İlk sayımızda belirttiğimiz gibi, sizlerden gelecek eleştiri ve<br />
önerilerle daha kapsamlı, daha güzel bir dergimiz olacağına olan inancımız tamdır.<br />
Yayınlanmasını istediğiniz makale, haber, etkinlik vb. konuları ve fotografları “Adalet Bakanlığı<br />
İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı”na posta veya internet aracılığıyla gönderebilirsiniz.<br />
Tüm meslekdaşlarımıza sağlıklı, mutlu ve başarılı günler diliyoruz...
<strong>ATGV</strong> ailesi olarak 2007 yaz kararnamesi ile<br />
görev yerlerinde değişiklik olan tüm hakim ve savcı<br />
meslekdaşlarımıza yeni görevlerinde başarılar dileriz.