12.07.2015 Views

Kıyı Politikası - Prof - Ankara Üniversitesi

Kıyı Politikası - Prof - Ankara Üniversitesi

Kıyı Politikası - Prof - Ankara Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Dördüncü Bölüm: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Uygulamaları....................275I. Akdeniz Eylem Planı Çerçevesinde Uygulanan Programlar...........................277A. İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı .....................................................277B. İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi .......................................................279C. Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi .............................................................281II. Rio Konferansı Sonrasında Uygulanan Programlar ......................................282A. Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi ..........................................282B. Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm Projesi: Belek ve Çıralı.............................2831. Belek Kıyı Yönetimi Programı.................................................................................. 2842. Çıralı Kıyı Yönetimi Programı .................................................................................. 285C. Trabzon Kıyı Yönetimi ......................................................................................290D. Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı.............................................291E. Karadeniz Çevre Programı .................................................................................292F. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı ............................................................295III. Diğer Girişimler .........................................................................................297A. Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği (GATAB) ................298B. MEDCOAST.....................................................................................................299C. Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi .................................................................300D. Uluslararası Örgütler .........................................................................................3021. Dünya Bankası.......................................................................................................... 3022. OECD ...................................................................................................................... 3053. Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP) ............................................... 306IV. Türkiye'de Kıyı Yönetimi Girişimlerinde Önerilen Kurumsal Yapı.............306A. İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı .....................................................307B. İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi .......................................................308C. Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi .............................................................308D. Belek Kıyı Yönetimi Programı...........................................................................310E. Çıralı Kıyı Yönetimi Programı ...........................................................................310F. Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi ...........................................314G. Trabzon Kıyı Yönetimi......................................................................................314H. Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı.............................................315I. Karadeniz Çevre Programı ..................................................................................316J. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı.............................................................317V. Değerlendirme.............................................................................................319Sonuç ...................................................................................................................327Yararlanılan Kaynaklar .....................................................................................341Türkçe Özet.........................................................................................................369Summary .............................................................................................................370v


ÇizelgelerÇizelge 1: Kıyı Alanlarında İnsan Etkinlikleri ve Çevreye Etkisi 29Çizelge 2: Kıyıda Gözlenen Değişiklikler 33Çizelge 3: Kapitalizm, Turizm ve Seyahat 36Çizelge 4: Kıyı Yönetiminin Geçirdiği Aşamalar 55Çizelge 5: Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi 62Çizelge 6: Kıyı Yönetiminde Bütüncüllük Sağlanması Gereken Alanlar 65Çizelge 7: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Yönetiminde Kara ve Deniz Sınırları 66Çizelge 8: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Kuşağının Derinliği 67Çizelge 9: Kıyı ve Deniz Alanlarında İyelik Durumu ve Sorumlu Yönetim Birimleri 71Çizelge 10: Kıyı Yönetiminin Aşamaları, Öğeleri ve Uygulama Konuları 81Çizelge 11: Türkiye'de Turizmin Gelişimi 177Çizelge 12: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilmesi Gereken Temelİşlevler ya da Etkinlik Alanları (Bugünkü Durum) 288Çizelge 13: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilecek Temel İşlevlerya da Etkinlik Alanları (Gelecekteki Durum) 313Çizelge 14: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Girişimleri 319vi


FOEIGATABGEFICMICZMIMCAMIMFIPCCIUCNİ.Ü.İSKİFriends of the Earth InternationalGüney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme BirliğiGlobal Environment FacilityIntegrated Coastal ManagementIntegrated Coastal Zone ManagementIntegrated Marine and Coastal Area ManagementInternational Monetary FundIntergovernmental Panel on Climate ChangeWorld Conservation Union (Eski Adı: International Union forthe Conservation of Nature and Natural Resources)İstanbul Üniversitesiİstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresiK. KararkmKilometrem. Maddem. MetreM.Ö.MAPMilattan ÖnceMediterranean Action PlanMAP CAMP Mediterranean Action Plan-Coastal Area ManagementProgrammeMEDA/SMAPMED-POLMETAPMITNGOODTÜMediterranean Assistance / Short -and Medium- Term ActionsMediterranean Pollution Monitoring and Research ProgrammeMediterranean Environmental Technical Assistance ProgrammeMassachusetts Institute of TechnologyNon-Governmental OrganizationOrta Doğu Teknik Üniversitesiviii


OECDRGOrganisation for Economic Co-operation and DevelopmentResmi Gazetes. SayfaS. SayıSBFSHPTBMMTODAİEUÇEPUNDPUNEPSiyasal Bilgiler FakültesiSosyal Demokrat Halkçı PartiTürkiye Büyük Millet MeclisiTürkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi EnstitüsüTürkiye Ulusal Çevre Eylem PlanıUnited Nations Development ProgrammeUnited Nations Environment ProgrammeUNEP-MAP PAP UNEP-Priority Actions Programme of the Mediterranean ActionPlanUNEP-OCA/PAC UNEP - Oceans and Coastal Areas Programme Activity CentreWTOWorld Trade Organizationix


GirişKıyılar tarih boyunca insanoğlunun yerleşim için ilk yeğlediği yerlerdenolmuştur. Doğal güzelliği bir yana bırakılacak olursa, yiyecek ve içecek maddelerininelde edilmesinde sunduğu kolaylık, ulaştırmada gördüğü işlev, türlü savunmagereksinimleri için sağladığı uygun ortam, kıyının çekiciliğini artıran etmenlerdendir.Kıyının anılması gereken bir diğer yönü ise, kent yaşamını tamamlayıcı kimi nitelikleriile ilgilidir. İkincil ilişkilerin ön planda olduğu, yaşamın tüm alanlarının sıkı kurallarladüzenlendiği, hiyerarşinin, farklılığın ve yabancılaşmanın belirgin bir biçimde ortayaçıktığı kent yaşamının eksik yönlerini, kıyıların, doğal yapısıyla, dinginliğiyle veaçıklığıyla tamamlamakta olduğu söylenebilir. Kıyının kentte göremediğimiz başkaözellikleri de bulunmaktadır: Daha sağlıklı ve doğaya yakın bir yaşam ortamı olması,daha özgür alanlar sunması, türlü olanaklardan yararlanmada kente göre daha çokkolaylık ve serbestlik sağlaması bunlar arasında sayılabilir. Kıyı alanlarının, kentsel yada karasal alanlara göre, anılması gereken bir üstün özelliği de insanlar arasında birebirilişkilere daha uygun bir ortam sağlaması, geçici de olsa sınıfsal farklılıkların etkisiniazaltabilmesidir. Sanayi Devrimi ve onunla beraber gelen teknolojik gelişmeler, kıyılarıninsan ve diğer canlılar için önemini ve bu bölgelere olan bağımlılığı azaltmamış, tamtersine buraların birer çekim odağı haline gelmesi sürecini hızlandırmıştır. Sanayikuruluşları için uygun bir kuruluş yeri olması, kimi hammaddelerin yalnızca buralardayoğun bir biçimde bulunması, ulaşım için en elverişli olanakları sunmaları kıyılarındeğerini sürekli artırmıştır. Bilimde, teknolojide ve bunlara bağlı olarak sanayileşmedegözlenen ilerlemeler bir başka biçimde de kıyıların önem kazanmasını sağlamıştır. Buetki, sanayileşmedeki, kentleşmedeki hızlı artışların, teknolojideki gelişmelerin, insanlarıkentten uzaklaşmaya, doğayla başbaşa kalarak tatil yapmaya yöneltmeleri biçimindeortaya çıkmıştır. Ancak, sözü edilen gelişmelerle aşırı-dengesiz kentleşmeye eşlik edenhızlı nüfus artışı yine kıyı yörelerindeki baskının artması sonucunu doğurmuş; turizm,sanayi, ulaştırma, konut, ticaret alanlarındaki etkinlikler hep buralarda yoğunlaşmıştır.Sözü edilen gelişmelerin büyük bir bölümünün kıyıda ve kıyı bölgelerindegerçekleşmesi buraların yoğun bir baskı altında kalmasına neden olup onarılması güç


kimi çevre sorunlarının doğmasına yol açmıştır. Bir başka anlatımla, kıyılar ve kıyıbölgeleri, insan ve diğer canlılar için her zaman önem taşıyan bir doğal kaynak olmaniteliğini taşımışlardır. Bu durumun gelecekte de süreceğine kuşku yok. Kıyının,üretilemeyen, artırılamayan, kıt bir çevre değeri ya da bir doğal öğe olduğubilinmektedir. Bir başka açıdan, türlü kullanım biçimlerini yeğleyip bu doğal kaynağınartırılabilmesinin de olanaklı olduğu söylenebilir. Yerleşim yeri düzenlemelerinde kıyıkuşağının daha geniş bırakılması, liman yapılarak denize doğru daha geniş bir kullanmaalanı yaratılması ya da bu bölgelerde tek tek yapılar yerine toplu konut girişimlerineyönelinmesi kıyının bir anlamda artırılabilmesine olanak verebilmektedir. Ancak, dikkatedilecek olursa, yukarıda anılan tüm düzenlemelerde göze çarpan şey kıyının miktarınındeğil, yalnızca ondan yararlanma olanağının artırılmasıdır. Yeniden üretilemeyen sınırlıbir doğal kaynak niteliğinde olan kıyıların, türlü ekonomik, toplumsal etkinlikler içinvazgeçilemez bir öneme sahip olması, bu alanları ve kullanımından kaynaklanansorunları sürekli gündemde tutmaktadır. Yukarıda sözü edilen tüm sorunların Türkiyeiçin de geçerli olması, konunun önemini yitirmeden sürekli gündemde kalması, böyle birkonunun seçilmiş olmasının ardında yatan temel düşüncedir.Kıyı üzerinde türlü toplumsal kümelerin ve onların temsilcilerinin yararlanmaolanakları bulunmaktadır: Sanayi ya da turizm ile uğraşan girişimciler, devletin öncülükettiği girişimlerde çalışanlar, turizme yönelen küçük girişimciler, o yörede oturanlar,emlakçılar, yap-satçılar, kırsal kesimlerden buralardaki turistik tesislere çalışmaya gelenişçiler, türlü ekonomik ve toplumsal konumdaki yerli ve yabancı turistler, yazlıkçılar vb.Bu kümelerin her biri kendi yararını sağlarken, aynı zamanda, dolaylı ya da dolaysızolarak, kıyının niteliğinin bozulması sürecine de katkıda bulunur. Örneğin devlet,doğrudan doğruya bu bölgeleri kendi hizmetlerinin bir sunum yeri olarak kullanarak,buralarda düzenleyici, planlayıcı olarak rol oynayarak ya da altyapıyı gerçekleştirerekdoğrudan doğruya kullanıma uygun hale getirerek kıyı bölgeleri üzerinde kendinigösterir. Toplumun türlü kesimlerinin kıyılardan yararlanması dolaylı ve dolaysızyararlanma biçiminde ikiye ayrılabilir. Dolaylı yararlanma, kıyı bölgelerinde bulunan,ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek sanayi, enerji, turizm, ulaşım vb.2


giderilmesinde doğal bilimlerin yardımına başvurulurken, ikincisinde toplumsalbilimlerin katkısına da gereksinim duyulur. Bir başka anlatımla, kıyılarda doğal çevreninyanı sıra insan tarafından biçimlenmiş ya da yaratılmış bir kültürel, toplumsal, fizikselçevrenin de bulunmasından dolayı, söz konusu alanlarda ortaya çıkan sorunlarınçözümünde, yalnızca doğal bilimlerin değil, toplumsal bilimlerin de söz sahibi olacağısöylenebilir. Kıyıların insan yaşamı için gereken olanakların büyük bir bölümünükarşılayabilmesinden ötürü, tarih boyunca insan yerleşimi için en çekici yerlerdenolmaları; bunun bir sonucu olarak sanayinin, kentleşmenin, toplumsal-ekonomiketkinliklerin bir arada bulunduğu bir çekim odağı durumuna gelmeleri, toplumsalbilimlerin türlü dallarını kıyı alanlarında gerçekleştirilen insan etkinlikleri ileilgilenmeye yöneltmiştir. Tarih, coğrafya, antropoloji, toplumbilim, siyaset bilimi,hukuk, ekonomi, kentbilim, çevrebilim gibi toplumsal bilimlerin türlü dallarının kıyıyıdoğrudan ya da dolaylı bir biçimde ilgilenmeleri, kıyıların sözü edilen insanetkinliklerinin en yoğun olarak gözlendiği alanlar olması ile bağlantılıdır.Kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunları toplumsal bilimler açısından incelemeyiamaçlayan bu çalışmanın ana izleğini, kıyı yönetimi anlayışında yaşanan değişim ve budeğişimin Türkiye'nin kıyı politikasına etkisi oluşturmaktadır. Bu kaygıdan hareketle,çalışma boyunca, insanlığın kıyı alanlarına yaklaşım biçimi, bilimsel, toplumsal,ekonomik alanlardaki dönüşümlerin kıyı yönetimine etkisi, bu yapı içinde uluslararasıörgütlerin yeri ve bütün bu gelişmelerin Türkiye'nin kıyı yönetimine ve kıyıpolitikalarına yansıması sorgulanmaya çalışılacaktır. Çalışma boyunca doğruluğusınanmaya çalışılacak ön düşünceleri, bir başka deyişle varsayımları, şöyle özetlemekolanaklı:Kıyıda ortaya çıkan sorunlar yakın geçmişe değin, dar bir bakış açısıyla teknikbir ilgi alanı olarak algılanmış, parçacı yaklaşımlarla çözümler üretilmeye çalışılmıştır.Symposium, Kennebunkport, Maine, November 1-3, 1994, Committee on Science and Policy for theCoastal Ocean, Ocean Studies Board, Commission on Geosciences, Environment, and ResourcesNational Research Council, 1995, s.27.4


gereksinimlere yanıt verememesi yeni yaklaşımları gündeme getirmeye başlamıştır. Sonyıllarda, özellikle 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra, ülkenin türlüyörelerinde, kıyı yönetiminde küresel çapta gerçekleşen değişimlerin öngördüğüdoğrultuda yaşama geçirilmeye çalışılan kıyı yönetimi projeleri bu arayışın sonucuolarak ortaya çıkmıştır. Büyük bir bölümü bütüncül kıyı alanları yönetimine dayananyeni yönetim modelleri, Türkiye'nin kıyı yönetiminde, yasal ve kurumsal engellerdendolayı, yer edinememesine karşın, kıyı politikasındaki olası değişikliklerin kimiipuçlarını vermeye başlamıştır. Çoğunlukla uluslararası bir örgütün desteğiyle başlatılanve henüz deneme aşamasında olan bu girişimleri bütün yönleriyle sorgulamaksızın kıyıyönetim düzeneğine eklemek türlü sorunları da beraberinde getirecektir.Çalışmanın, üstüne kurulu olduğu varsayımları biraz daha açmak konunun dahaiyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Kıyı yönetiminin uluslararası alanda geçirdiğievrimin iki boyutu olduğu düşünülmektedir. Bunlardan birincisini, anılan yönetimsürecinin uygulanmasında yol gösterici olacak bilimsel yaklaşımda gözlenen değişimleroluşturmaktadır. Bu açıdan, çevre yönetiminde bütüncül yaklaşımların giderek ağırlıkkazanması ve bu gelişmenin kıyı yönetimi üzerindeki etkileri, bir başka anlatımla,geleneksel sektörel yaklaşımların bırakılarak bütüncül yaklaşımların yeğlenmeyebaşlanması süreci bu çalışmanın ana doğrultularından birini oluşturacaktır: Yani sektörelkıyı yönetiminden, bütüncül kıyı alanları yönetimine giden evrim. Kıyı yönetiminingeçirdiği evrimin diğer boyutu daha geniş kapsamlıdır. Bununla, ekonomide, siyasette,kamu yönetiminde, gözlenen dönüşümün kıyı yönetiminin gelişim doğrultusuna etkisianlatılmak istenmektedir. Söz konusu etkiyi, kıyının doğal niteliğine bakış açısında, kıyıalanlarından yararlanmada geçerli olacak ilkelerde (toplum yararı kavramına yüklenenanlamda), kıyı yönetiminde söz sahibi olacak edimcilerde, kıyı yönetimindeuygulanacak akçal araçlardaki değişikliklerde gözlemlemek olanaklıdır. Son dönemdeadını sıkça duymaya başladığımız, Türkçe’ye kimi zaman “yönetişim”, kimi zaman da“yeni yürütüm anlayışı” olarak çevrilen “governance” sürecinin kıyı yönetimineetkisinin de bu açıdan çözümlenmesi gerekmektedir. Kıyı yönetiminde yaşanandeğişimin iki boyutunun birbirini tamamlayan yönleri bulunduğundan, aralarında kesin6


ir ayrıma gitmek doğru bir değerlendirme olmayacaktır. Çünkü her ikisi de aynı süreciniki ayrı bileşenini oluşturmaktadır: Yirminci yüzyılın son döneminde gözlenentoplumsal, siyasal, ekonomik değişimin, bir başka deyişle kurulmakta olan yeni dünyadüzeninin. Çalışmada, kıyı yönetiminin her iki boyutunun kesişen yönleri, yani küreselçapta ortaya çıkan değişimlerle kıyı yönetiminin gelişimi arasındaki ilişki açıklanmayaçalışılacak, bunun sonucunda kıyı yönetiminin vardığı son aşama olan bütüncül kıyıalanları yönetiminin “governance” sürecinin bir parçasından başka birşey olmadığıgösterilmeye çalışılacaktır. 1970'lerde yeşermeye başlayan yeni kıyı yönetimi anlayışı(bütüncül kıyı alanları yönetimi-integrated coastal zone management) son dönemde,önemli ölçüde yeni yürütüm anlayışının etkisi altında biçimlenmeye başlamıştır. Budönemde uygulamaya konulan kıyı yönetimi modelleri yeni dünya düzeninin, yeni kamuyönetimi anlayışının dolaysız bir sonucudur. Özellikle Dünya Bankası’nın kuramsaltemelini ve uygulama yöntemini belirlemiş olduğu bütüncül kıyı alanları yönetiminindayandığı temel ilkelerin yeni yürütüm anlayışına göre belirlendiği gözlenmektedir.Türkiye'de, kıyı ve kıyı alanlarından kaynaklanan sorunlar, diğer çevresorunlarına koşut olarak, ancak 1970'lerden sonra büyük ölçüde duyumsanmayabaşlamıştır. Kıyılardan yararlanmada toplum yararı ilkesinin geçerli olması gerektiğitüzel düzenlemelerde, planlama kararlarında ve öğretide öteden beri vurgulanmaktadır.Ancak, bugüne değin kıyının toplum yararına kullanılması gerektiği ilkesinden anlaşılanşey, buralarda sanayinin, turizmin, yerleşim yerlerinin, karayollarının geliştirilmesiolmuştur. Bu yolla toplumun tümünün kıyılardan elde edilecek yararı paylaşabileceğidüşünülmüştür. Söz konusu tutumun, kıyı alanlarının doğal yapısına verdiği zararlar birtarafa bırakılacak olsa bile, toplum yararı ile ne ölçüde bağdaştığı da bugün doğurduğusorunlardan belli olmaktadır. Yalnızca çevrebilimsel dengeyi koruma içgüdüsüylehareket etmek, toplumda var olan farklı sınıfların durumunu göz ardı ederek kimidüzenlemelere girişmek de yine yukarıda anılan asıl amaçlara ulaşılmasınıengelleyebilecektir. Çünkü bu kez de tüm toplumun aynı toplumsal konumda, benzerkoşullarda yaşamını sürdürdüğü bir ön koşul olarak alınacaktır. Ancak toplumda varolandeğişik sınıfların durumunu, bir başka anlatımla dengesiz gelir dağılımını, göz ardı7


ederek, bunların üstünde düşünülen soyut bir "toplum yararı", aslında düşük gelirkümelerinin yararına sonuçlar doğurmamakta, tam tersine bunların kıyılardanyararlanma olanaklarını iyice azaltmaktadır. Toplumun tüm kesimlerinin kıyıdanyararlanabilmesinin kesin çözümü yalnızca kıyıları ortak kullanıma açmak değildir;halkın, özellikle de düşük gelir kümelerinin buralardan yararlanabilmesine elverişliolacak düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir. Devletin ekonomik açıdan güçsüzbulunanlar için bu bölgelerde türlü tesisler yapması ya da aynı amaca ulaşmaya yönelikgirişimleri desteklemesi bunlardan sayılabilir. Kıyıların yukarıda sayılan olumlunitelikleri, kıyının, küçük bir kümenin yararlanma tekelinden çıkarılarak toplumun tümkesimlerinin buralara erişim olanaklarının geliştirilmesiyle gerçek anlamınakavuşabilecektir.Son dönemde kıyılarımızda yeni bir yönetim biçeminin yeşermeye başladığınatanık olmaktayız. Genellikle uluslararası bir anlaşmanın gereklerini yerine getirmeküzere ya da bir uluslararası örgütün desteğiyle kimi yörelerde kıyı yönetimi programlarıya da projeleri başlatılmaktadır. Bu girişimleri, yukarıda değinilen, kıyı yönetiminingeçirdiği dönüşümün Türkiye'ye bir etkisi olarak değerlendirmek olanaklıdır. Bütüncülkıyı alanları yönetimi ilkelerinden yola çıkan bu girişimlerin, çağdaş bilimselgelişmelere koşut olarak yaşama geçirilmeye çalışıldığına, kimi yerel kıyı sorunlarınınçözümüne katkıda bulunma gizilgücünü taşıdığına kuşku yok. Üstelik söz konusu yeniyaklaşımın, halkın katılımı, yörede almaşık geçim olanaklarının yaratılması, bölgenin birbütün olarak ele alınması gibi ilkeleri, kıyılara geleneksel yaklaşımın kimi eksikyönlerini gidermede son derece yararlı olabilir. Ancak, tek tek pilot projeleri bir yanabırakıp bu uygulamalara daha yukarıdan baktığımızda, yeni girişimlerin, üzerindebugüne değin hiç durulmayan, bir başka yönünün daha bulunduğunu görebiliyoruz.Türkiye kıyılarında 1990'lardan bu yana yaşama geçirilmeye çalışılan yeni tasarılar,büyük ölçüde, dünyadaki toplumsal-ekonomik değişimlerin bir yansımasınıoluşturmaktadırlar. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru yaşanmaya başlanan küreselleşmesürecinin, yeni sağ politikaların ve yeni yürütüm anlayışının etkisi altında gelişen bugirişimlerle yalnızca kıyı alanlarında değil bütün yönetim dizgesinde köklü değişimler8


yaratılmak istendiği söylenebilir. Belki de konuya tersinden bakıp bu gelişmeleri, kamuyönetiminde ve egemen dünya görüşünde yaşanan değişimin kıyı yönetimine bir etkisibiçiminde değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır. Kıyı yönetiminin geçirdiğidönüşümün bir uzantısı olan ve daha çok uluslararası örgütlerin etkisi altında gelişen buyeni girişimler genelde, içeriği üzerinde fazla tartışılmayan kimi küresel ilkeler üzerindeyükselmektedir. Örneğin halkın katılımı, çok ortaklı yönetim gibi kağıt üzerindegeçerliymiş gibi duran ilkelerin, uygulamada ne yönde sonuçlar doğurabileceği üzerindefazla durulmamaktadır. Bundan ötürü, anılan yeni yaklaşımların, yerel koşullara,geleneksel yönetsel yapıya uygunluğunun sorgulanmadan benimsenmesi çözümü güçtürlü sorunları da beraberinde getirebilecektir.Kıyı yönetiminde yaşanan evrimin ve uluslararası alanda kıyı yönetimindegözlenen gelişmelerin Türkiye kıyılarına yansımalarının incelendiği bu çalışmada ilkolarak kıyı yönetiminin gelişim sürecine yer verilecektir. Bu doğrultuda, önce, kıyıyönetimine duyulan gereksinim, bir başka anlatımla, kıyıların içinde bulunduğusorunlara ve kıyılar üzerindeki doğal ve toplumsal baskılara değinilecek, ardından da,çevre yönetiminde bütüncül yaklaşımların gelişmesine koşut olarak kıyı yönetimindesektörel yaklaşımların yerini bütüncül yaklaşımların alması süreci üzerinde durulacaktır.Kıyı yönetiminin uluslararası alanda kuramsal ve uygulama açısından gelişimine ayrılanikinci bölümün ana konusunu, çevre sorunlarının küresel nitelik kazanması ve dünyadagüçler dengesinin değişimi süreci ile birlikte uluslararası politikada yerini pekiştirmeyebaşlayan uluslararası örgütler oluşturacaktır. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası veAvrupa Birliği özelinde, uluslararası alanda kıyı yönetiminin temel ilkelerinin ve elealınış biçiminin sergilendiği bu bölümde, UNEP, FAO gibi Birleşmiş Milletlerörgütlerine, GEF gibi özel amaçlı düzenlemelere ve Bölgesel Denizler Programı gibitürlü uygulama deneyimlerine yer verilecektir. Bu bölümde yalnızca söz konusuuluslararası örgütlerin kıyı yönetimine ilişkin politika ve uygulamaları sergilenmeyecek,bunun yanında son dönemde ortaya çıkan ekonomik ve siyasal değişikliklerin bir bütünolarak yönetim anlayışına, kamu yönetimine ve çevre yönetimine etkileri desorgulanmaya çalışılacaktır. Bir başka anlatımla, bütüncül kıyı alanları yönetiminin ve9


u yaklaşımın temel ilkelerini belirleyen uluslararası örgütlerin politika önerilerinin veuygulama yöntemlerinin ardındaki toplumsal-siyasal etmenler tartışmaya açılarak çevresorunlarının küresel nitelik kazanmasıyla birlikte öne çıkan bütüncül yaklaşımların veözellikle de bütüncül kıyı alanları yönetiminin yeni yürütüm anlayışı doğrultusundabiçimlenme süreci sergilenecektir. Kıyı yönetiminin uluslararası alanda geçirdiğidönüşümün ve bütüncül kıyı alanları yönetiminin Türkiye'ye etkilerini ortayakoyabilmek için ulusal kıyı yönetimine ve kıyı politikasına değinmenin yararlı olacağıdüşünülmüştür. Bu konulara ayrılan üçüncü bölümde, kıyıların sorun alanları veTürkiye'de kıyı yönetiminin işleyiş biçimi üzerinde durulmuştur. Bu doğrultuda, kıyılarailişkin temel tüzel düzenlemeler, kalkınma planları, hükümet programları, siyasal partiprogramları ve yargı kararlarından yola çıkarak Türkiye'nin kıyı politikası ortayakonmaya çalışılmıştır. Türkiye'de kıyılara ilişkin olarak izlenen politikaların "kamuyararı/toplum yararı/bireysel çıkar" kavramları bağlamında değerlendirilmesi de bubölümün bir diğer konusunu oluşturmaktadır. Çalışmanın son bölümü, kıyılara bakışaçısında ve kıyı yönetiminde uluslararası alanda gözlenen değişikliklerin Türkiye'yeetkilerine ayrılmıştır. Özellikle 1990'lardan, Rio Konferansı'ndan sonra, uluslararasınitelikteki bir çevre programının parçası olarak ya da uluslararası akçal desteklebaşlatılan yeni kıyı yönetimi uygulamalarının türlü yönleriyle ele alındığı bu bölümüntemel kaygısı, sözü edilen yeni girişimlerin geleneksel kıyı kıyı yönetimi dizgesini neyönde etkileyebileceğini ortaya çıkarmak olacaktır.Çalışmada deniz, göl ve akarsu kıyıları ve bu bölgelerden kaynaklanan sorunlarbir bütün olarak ele alınacak; ancak ekonomide, ulaşımda ve turizmdeki önemli yeridolayısıyla kaçınılmaz olarak deniz kıyılarına ağırlık verilecektir. Göl ve akarsukıyılarına, daha çok konuyla ilgisi olduğu noktalarda değinilecektir. Konu daha çoksiyasal, tüzel, toplumsal boyutlarıyla ele alınacaktır. Dolayısıyla bu bölgelerle ilgiliyerbiçimbilimsel (jeomorfolojik), denizbilimsel (oşinografik) incelemelere, planlamasürecinin, teknik açıdan, ayrıntılı bir biçimde incelenmesine girişilmeyecektir.Çalışma boyunca kıyı yönetimine ilişkin kuramsal yapıtların, uluslararası veulusal nitelikteki tüzel belgelerin, konferans metinlerinin, hükümet ve parti10


programlarının, türlü düzeydeki planların yanı sıra, kıyı ve deniz alanları ile ilgili türlükuruluşların hazırladığı web sayfalarından da yararlanılmıştır. Kıyı yönetiminingeçirdiği evrim sürecinin Türkiye'ye yansıyış biçimini daha iyi sergileyebilmek için, buçerçevede değerlendirilebilecek bir kıyı yönetiminin daha yoğun bir biçimdeincelenmesinin yerinde olacağı düşünülmüş; bu amaçla da 1995 yılında Doğal HayatıKoruma Derneği'nce başlatılan "Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm" adlı projeseçilerek yerinde gözlemlerde bulunulmuştur. 15-17 Mayıs 1999 tarihlerinde, Antalya'yabağlı Belek ve Çıralı yörelerinde yapılan incelemelerin, yeni kıyı yönetimi yaklaşımıdoğrultusunda hazırlanan programların uygulama aşamasında karşılaşılan sorunlarınanlaşılmasına oldukça katkı sağladığı söylenebilir. Bu süre içinde, her iki yöredeki kıyıyönetimi programlarının uygulanması hakkında Doğal Hayatı Koruma Derneğigörevlilerinden bilgi alınmış, konuyla ilgili kaynaklar toplanmıştır. Bu deneyim,kuramsal yapıtlarda ortaya konan kıyı yönetimi ilkelerinin, Türkiye'de yaşama geçirilişisırasında karşılaşılacak güçlüklerin ortaya konmasında da yararlı olmuştur.Özellikle kıyı yönetimi ilkelerinin ve örnek uygulamaların ele alındığıbölümlerde yoğun biçimde kullanılan kimi kavramların ne anlama geldiğini ya da hangianlamlarıyla kullanıldığını açıklamak hem konunun daha iyi anlaşılmasını hem de olasıyanlış anlaşılmaların önüne geçilmesini sağlayabilecektir. Kıyı yönetimi konusundakikuramsal çalışmalarda kimi kez plan, program ve yönetim gibi kavramların birbirlerininyerlerine kullanıldığını, kimi kez de aralarında bir anlam farklılaştırmasına gidildiğinigörmekteyiz. “Plan” sözcüğü ile anlatılmak istenen, gelecekte gerçekleştirilecek şeyleriçin ereklerin ve bunlara ulaşmak için izlenmesi gereken aşamaların belirlenmesidir. Buaçıdan plan sözcüğüne, yönetimle ulaşılmak istenen sonuçlara varmak üzere bütünyönetim etkinliklerinin saptanmasını içerecek biçimde geniş bir anlam verilmiştir.Bundan dolayı, metin boyunca kimi yerlerde geçen “kent planlaması” ya da “imarplanlaması” ile “kıyı yönetimi planlanması” kavramları birbirlerinden farklı anlamlardakullanılmıştır. İngilizce “coastal zone management”ın karşılığı olarak kullanılan “kıyıalanları yönetimi” aslında birden fazla anlam kümesini içinde barındıran bir kavramdır.Bu kavram, bir yandan, “to manage”ın bir konuyu ya da durumu ele alabilmek,11


yönetebilmek anlamına gelmesinden de anlaşılabileceği gibi, kıyı alanlarındakigelişmeleri yönlendirebilmeye, sorunları çözebilmeye göndermede bulunduğu gibi, bugelişmeleri yönlendirmek ve kıyı alanlarındaki örgütlenmeler üzerinde denetim kurmakbiçiminde de yorumlanabilir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi uygulamalarınınadlandırılmasında da “plan” ve “program” sözcüklerinin birbirlerinin yerine kullanılmasısıkça rastlanılan bir durumdur. Bir kavram karmaşasına yol açmamak için, Biliana-CicinSain ve Robert W. Knecht’in yaptığı ayrımı benimsemenin yerinde olacağınıdüşünüyorum. Buna göre, plan, belirli bir coğrafi alanın gelecekte alacağı biçim veburalardan yararlanma koşulları ile ilgili erek ve amaçlar bütünüdür. Bir plan, ancak, sözkonusu ereklerin öngördüğü işleri yerine getirmek üzere tüzel düzenlemelerin yapılması,akçal kaynakların bulunması ve diğer teknik olanakların yaratılması durumunda programolarak anılabilir. 2 Bir başka anlatımla, plan sözü ile ulaşılması gereken erekler,politikalar akla gelirken, program, en uygun iş görebilme koşullarının yaratılmasını,öngörülen ereklere ulaşmak için gereken araçların belirlenmesini ve planınsomutlandırılmasını anlatır. Bütün bu açıklamalar ışığında, anılan kavramlar, daha genişkapsamlıdan daha dar kapsamlıya, plan, program, yönetim (management) biçimindesıralanabilir.Değinilmesi gereken bir başka nokta da “kıyı alanı yönetimi”ni anlatmak üzereakademik yazında kullanılan kavramların çeşitliliği. İngilizce çalışmalarda “coastal areamanagement” ve “coastal zone management” çoğunlukla birbirlerinin yerinekullanılabilen deyişler olarak karşımıza çıkıyor. Kimi zaman, “zone” sözcüğününTürkçe’de “bölge”ye, “area” sözcüğünün “alan” anlamına denk gelmesinden dolayı,“coastal zone manegement” karşılığı olarak “kıyı bölgesi yönetimi”, “coastal areamanagement”i anlatmak üzere de “kıyı alanları yönetimi” kavramı kullanılabilmektedir.Kuşkusuz bu ayrımla anlatılmak istenen “bölge”nin “alan”a göre daha geniş bir alanıkapsaması, kıyının deniz ve karaya doğru doğal uzantısının dışında bulunan, ancak kıyı2 Biliana Cicin-Sain & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management: Conceptsand Practices, Island Press,Washington, D.C, 1998, s.160.12


üzerinde kaçınılmaz etkileri olan yerleri de içermesidir. Buna benzer biçimde, “kıyıbölgesi”nin, üzerinde kıyı yönetimi etkinliklerinin gerçekleştirildiği, türlü yasaldüzenlemelerin yapıldığı, “kıyı alanı”nın ise henüz üzerinde çalışmalara başlanmamışyerleri anlatmak üzere kullanıldığını da görebiliyoruz. 3 Kimi yapıtlarda da "kıyı alanı"yalnızca coğrafi açıdan kıyı yerlerini nitelemek üzere kullanılırken, "kıyı bölgesi"nden,üzerinde türlü insan etkinliklerinin gerçekleştiği, az çok türdeş, sınırları belli kıyıalanlarının anlatmak üzere yararlanılmaktadır. 4 Yukarıda sözü edilen ayrımların ışığıaltında, çalışma boyunca izlenecek yol şöyle özetlenebilir: Kıyı bölgesi (coastal zone) vekıyı alanı (area) kavramları arasında kesin bir ayrıma gidilmeyecek, incelenen konununniteliğine ya da verilmek istenen anlama göre kimi zaman “kıyı bölgesi”, kimi zaman da“kıyı alanı” sözcüğü yeğlenecektir. Kıyı yönetimi programlarından söz ederken “kıyıalanı yönetimi”, yönetimin uygulandığı coğrafya parçası anlatılırken de “kıyı bölgesi”kullanılacaktır. Bunların dışında, kimi bölümlerde, “kıyı bölgesi”ne, coğrafi, ekonomik,toplumsal, kültürel açıdan “kıyı alanı”na göre daha geniş bir anlam içerecek biçimde yerverildiğini de eklemek gerekir.3 Scialabba, N., Integrated Coastal Area Management and Agriculture, Forestry and Fisheries.FAO Guidelines. Environment and Natural Resources Service, FAO, Rome, 1998’den aktaranNesrin Algan, “The Significance of International Legislation in Integrated Coastal ZonaMenegement, Turkish J. Marine Sciences, S. 6 (1), 2000, s.56.4 Adalberto Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer AcademicPublishers, Dordrecht, 1999, s.18.13


Birinci Bölüm: Kıyı Yönetiminin Gelişim SüreciKentleşmeye, sanayileşmeye, ulaştırmaya, turizme sağladığı olanaklarlaekonominin, canlı türlerine, doğal değerlere, yaşam ortamlarına yaptığı ev sahipliğiyleçevrebilimin sürekli gündeminde yer alan kıyıların çevre sorunlarının en yoğun biçimdegözlendiği yerlerden olduğu söylenebilir. Kıyıların içinde bulunduğu sorunları çözmeküzere alınan önlemlerin ve geliştirilen düzeneklerin bütünü olarak değerlendirilebilecekkıyı yönetimi, bu alanlarda gerçekleştirilen insan etkinliklerinin ve bundan kaynaklanansorunların nicelik ve nitelik olarak ağırlaşmasına koşut olarak değişim göstermiştir.Yirminci yüzyıl boyunca kıyı yönetiminin geçirdiği evrimin türlü yönleriylesergileneceği bu bölümde, önce kıyıların özel bir yönetim biçimiyle ele alınmasınıgerektiren etmenlere yer verilecektir. Bu amaç doğrultusunda kıyıların tarihsel, kültürel,ekonomik ve çevrebilimsel önemi üzerinde durulup insanlığın kıyılara bakış açısı ve bualanlar üzerinde yarattığı baskı incelenecektir. Bölüm boyunca ele alınacak diğer konuise kıyı yönetimi yaklaşımına ekonomik, toplumsal, bilimsel gelişmelerin etkisi, birbaşka anlatımla, geleneksel sektörel kıyı yönetiminden bütüncül kıyı alanları yönetiminedoğru giden evrim olacaktır.I.Kıyı Yönetimine Duyulan GereksinimA. Kıyı KavramıKıyı alanları üzerine yapılacak her türlü bilimsel araştırmaların, belirlenecekpolitikaların, uygulanacak yasal düzenlemelerin ya da düzeltim çalışmalarının ilkadımını, kaçınılmaz olarak, çalışma nesnesinin belirlenmesi, bir başka deyişle, kıyınıntanımlanması oluşturacaktır. Kıyı, en genel anlamıyla, kara ve denizin, bir başka deyişletoprak ile suyun buluştuğu yer olarak bilinmektedir. 5 Gündelik yaşamda kullanılagelen5 R.W.G. Carter, Coastal Environments: An Introduction to the Physical, Ecological andCultural Systems of Coastlines, 3 rd Edt., Academic Press, London, 1991, s.1; Peter W. French,Coastal and Estuarine Management, Routledge, London, New York, 1997, s.6; Cicin-Sain,Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.15; Gary A. Klee, The Coastal14


kıyı sözcüğünün anlamı ile koşutluk gösteren bu tür "giriş" niteliğindeki tanımlar, kıyıyıyalnızca kara ile denizin kesiştiği alan olarak gösterme eğilimdedir. Kıyı ve denizalanları ile ilgili kuramsal yapıtlar incelendiğinde, bu tür tanımların hemen ardından,kıyıyı yalnızca, deniz ve kara arasında bir sınır çizgisi olarak kabul etmeyen, kimi zamantürlü toplumsal verileri de hesaba katan, kısacası hem deniz hem de kara yönünde dahageniş bir alanı gösteren, daha kapsamlı tanımların geliştirilmiş olduğu da görülür.Kavramın yukarıda anılan ilk tanımından yola çıkmak, bir başka deyişle kıyıyı dar birçizgi olarak kabul etmek, kıyıya ilişkin olarak yürütülen çalışmalarda, özellikle de kıyıalanları yönetiminde türlü sorunları beraberinde getirebilir. Çünkü her farklı tanımlama,kıyı için izlenecek politikaların, uygulanacak yöntemlerin, kullanılacak araçların dafarklılaşması anlamına gelecektir.Kıyının tanımlanmasına, bir başka anlatımla, yönetilecek olan alanınbelirlenmesine birkaç açıdan yaklaşmak olanaklı: İlk olarak siyasal, yönetsel ya daplanlamaya ilişkin ölçütler göz önünde bulundurularak bir tanım getirilebilir. Bu türtanımlarda, kıyının doğal niteliklerinin yanı sıra türlü toplumsal, ekonomik ölçütlere deyer verilir. İkinci olarak yalnızca fiziksel ölçütlere dayanılarak, kıyı alanının doğalyapısına göre çalışma alanının yani kıyının sınırları belirlenebilir. 6Fiziksel, doğal ölçütlerin göz önünde bulundurulduğu tanımlarda kıyı, daha çokgel-git hareketlerinin etkisine göre betimlenmektedir. 7 Buna benzer biçimde, kimiEnvironment: Toward Integrated Coastal and Marine Sanctuary Development, Prentice Hall,New Jersey, 1999, s.2.6 Timothy Beatley, David J. Brower, Anna K. Schwab, An Introduction to Coastal ZoneManagement, Island Press, Washington D.C., 1994, s.127 Örneğin Bird'e göre, kıyı, "suyun, gel-git hareketleri sırasında en düşük düzeyde olduğu yer iledalga hareketlerinin etkili olduğu kara sınırı arasındaki alandır." Bkz. E.C.F.Bird, Coasts, 2 nd Edt.,The M.I.T. Press, Cambridge, Massachusetts, London, 1970, s.1; Hanson'a göreyse “kıyı alanı,kıtaların ve adaların çevresinde deniz, kara ve havanın buluştuğu alanları ve karaya doğru gel-githareketlerinin ya da deniz etkisinin bulunduğu yerlerden kıta sahanlığının dışına doğru olan yerlerikapsar”. Bkz. Hansom, J.D., Coasts, Cambridge University Press, New York, 1988’den aktaranBeatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.12. Ayrıca Bkz. Klee, The CoastalEnvironment, s.2.15


tanımlamalarda, deniz ya da kara çevresinin etkisindeki alanlar da kavramın içindedeğerlendirilmiştir. 8 Gel-git hareketlerinin yoğun olarak bulunduğu yerlerde, örneğinokyanus kıyılarında bu etkinin daha geniş bir alanda duyumsandığı görülmektedir. Kimitanımlarda ise, hem denizin hem de karanın etkileşim içinde olduğu yer olan kıyının,kara ve deniz alanları arasındaki geçiş bölgesini oluşturduğu yani bir “ecotone” olduğuüzerinde durulmuştur. 9Ancak kimi zaman yönetsel/siyasal ya da doğal/fiziksel sınırların birbiriyleçatıştığı, dayanılan ölçütlerdeki farklılaşmanın, kıyının dar ya da geniş tanımlanmasınayol açtığı görülür. Örneğin ABD’de Federal Kıyı Alanları Yönetimi Programı (FederalCoastal Zone Management Programme) değişik uygulamalar ya da politikalar için farklısınırları benimsemiştir. 10 Program, kıyı alanlarının sınırlarını çizerken fiziksel, doğalöğelerin yanı sıra, kültürel ve siyasal özellikleri de göz önünde bulundurmuştur. 11 OysaTürkiye'de, kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerde yalnızca doğal nitelikler göz önündebulundurulmuş, kıyının tanımlanmasında toplumsal, ekonomik veriler dışarıdabırakılmıştır. 128 Bostwick H. Ketchum (Ed.), The Water's Edge: Critical Problems of the Coastal Zone, TheMIT Press, Cambridge, Massachusetts, London, 1972., s.4; R.W.G. Carter, Coastal Environments,3 rd Edt., Academic Press, London, 1991, s.1; Klee, The Coastal Environment, s.2.9 a.g.y.; Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.1210 a.g.y., s.13.11 Federal Kıyı Alanları Yönetimi Yasası (Federal Coastal Zone Management Act) kıyı bölgesinişöyle tanımlamıştır: “Kıyı bölgesi, devletin kıyı sularından (Coastal waters) ve kıyı toprağından(shore lands) oluşur; adaları, geçis niteliğindeki ve gelgit hareketlerinin yaşandığı alanları,bataklıkları, sulak alanları ve kumsalları kapsar.” Bkz. Klee, The Coastal Environment, s.2.12 1990 yılında çıkarılan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre, “kıyı çizgisi, deniz, tabii ve suni göl veakarsularda, taşkın durumları dışında suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi;kıyı, kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı; dar kıyı: kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ileçakışmasını ifade eder.”16


B.Kıyı-İnsan İlişkisi1. İlk Yerleşim Yeri Olarak KıyılarDeniz ve karanın buluştuğu, zengin doğal kaynakları, biyolojik çeşitliliğibünyesinde barındıran kıyı alanları tıpkı bugün olduğu gibi geçmişte de insan yaşamınınodaklandığı yerlerden olmuştur. Mumford, yaklaşık 15 000 yıl önce, mezolitik 13dönemdeki insanların kabuklu deniz canlılarını, balıkları, deniz yosunlarını yiyerekyaşamlarını sürdürdüklerini yazar. Henüz yerleşik yaşama geçememiş bu insanlar için sukenarları yaşamın en güvenceli biçimde sürdürülebileceği yerlerdendi. İçme suyununsağlanabilmesi, tarım için sulama yapılabilmesi, deniz canlılarından besin olarakyararlanılabilmesi, yiyeceklerin saklanmasında kullanmak üzere tuza gereksinimduyulması, 14 bir anlamda su kenarında yerleşimi zorunlu kılmıştır denebilir. İlkyerleşimlerin kıyı bölgelerinde ortaya çıkmasında buraların savunmaya elverişli olmalarıda rol oynamıştı. Özellikle adalar, yarımadalar ve kimi zaman da bataklık alanlar enuygun yerleşim yerleriydi. 15 Arkeolojinin ilk bulgularının bozkır ve yaylalardakivahalara yönelik olması da bu kanıyı doğrulamaktadır. 16 M.Ö. 9 000 ile 4 000 yılları13 Yaklaşık olarak M.Ö. 8000 ile 2700 yıllarını kapsayan, Orta Taş Çağı olarak da adlandırılanmezolitik dönem, paleolitik dönem ile neolitik dönem arasında yer alır. Kültürel ve teknolojik açıdanPaleolitik dönemin devamı sayılabilecek bir gelişim aşamasını simgeler. İnsanların yaşamlarınıavcılık ve toplayıcılıkla sürdürdüğü, mağaralar yerine kaya oyuklarında yerleşmeye başladıklarızamanları anlatır. Dönem, değişen iklim koşullarından ötürü her yer aynı zaman dilimindeyaşanmamıştır. Yakın Doğu'da dönem M.Ö. 6500'lü yıllara değin sürerken, Kuzey Avrupa buaşamayı M.Ö. 2000'li yıllara değin yaşamıştır. Bkz. Ana Britannica, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1989,C.16, s.21. Bir başka kaynakta ise Mezolitik dönemin Avrupa'da M.Ö. 15 000, Ön Asya veAnadolu'da M.Ö. 15 000-8 000'e kadar sürdüğü belirtilmektedir. Bkz. Enyclopedia International,Grolier Incorporated, New York, 1970, C.11, s.550. Yalnızca Batı Avrupa yazınına özgü olan bukavrama, artık, insanın kültürel evriminin dönemleştirilmesinde başvurulmadığını da eklemekgerekir.14 Francis P. Shepard, Harold R. Wanles, Our Changing Coastlines, McGraw-Hill Book Company,New York, 1970, s.1.15 Brian J., Hudson, Cities on the Shore: The Urban Littoral Frontier, Pinter, New York, 1996,s.14.16 İlk yerleşim yerlerinin kıyı bölgelerinde ortaya çıktığına ilişkin bilimsel verilerin bir anlamdagerçeği tam olarak yansıtmayacağı, eski zamanlardaki insan iskeletlerinin fosilleşebilmesi için çokhafif dalgalı göl kenarlarına ya da bataklık alanlara gereksinim duyulduğu, bu açıdan eski çağlarda17


arasında Mezopotamya ile Nil nehri vadisinde yerleşik yaşamın ilk örneklerigözlenmeye başlanır. 17 Nil üzerindeki Memphis, Thebes ve Mezopotamya'da Babil,Sümer ve Ur bunlardan en bilinenleridir. 18 Amerika dışında günümüz uygarlığınınbaşlangıcı sayılan 19 dört önemli uygarlığın, Sümer, Mezopotamya, Hint ve Çin,tohumlarının atıldığı yer nehir kenarıdır. Tarihçi Herodot'un Mısır'ı "Nil'in armağanı"olarak nitelendirmesi de bundandır. 20 Oldukça yakın sayılabilecek bir tarihte yapılankazı çalışmalarında Dünyanın en eski kentlerinden birinin yine kıyıda yerleşmiş olduğuortaya çıkarılmıştır. 1969-1975 yılları arasında, Suriye'de Fırat Nehri yakınındagerçekleştirilen çalışmalarda ulaşılan Habuba Kabira, Yakındoğu'nun en eski kentiydi. 21Avcı-toplayıcı toplulukların yerleşik yaşama geçmeleri de kıyıya olan bağımlılığı vebaskıyı azaltmamış, tam tersine sulama yapmak ya da taşkınlardan korunma amacıylaburaların doğal yapısına müdahalede bulunulmuştur. 22 Eski Yunan kentlerinin deyaşayanlara ilişkin buluntulara ancak deniz ve karanın birleştiği yerlerde rastlanabileceği de önesürülmüştür. Bir başka anlatımla, bu görüşe göre, yalnızca eski çağlarda kıyı bölgelerinde yaşayaninsanlara özgü izler günümüze değin ulaşmakta, bu da, ilk insanların yerleşim yeri olarak kıyılarıseçtiğine ilişkin bir yanlış anlaşılmaya yol açabilmektedir. Kıyı bölgelerinde bulunan fosillerin ya dadiğer kalıntıların, nehirler, gel-git hareketleri ya da deniz düzeyinin yükselmesi ile kaybolabileceği,bu açıdan kıyıların da eski zaman insanının izini sürmede çok elverişli olmadığını savunanlar dabulunmaktadır. Bkz. a.g.y., s.15.17 Lewis Mumford, The City in History: Its Origins, Its Transformation, and Its Prospects,Harcourt, Brace & World, Inc., New York, 1961, s.10-20; V. Gordon Childe, Tarihte Neler Oldu, 5.Baskı, Çev. Mete Tunçay, Alaeddin Şenel, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1993. s.54.18 Paul K.Hatt ve Albert J. Reiss, Jr. (Eds.), "The History of Human Settlement", Cities and Society,The Free Press, Glenceo, Illionis, 1957, s.175.19 V. Gordon Childe, "The Urban Revolution", Richard T. LeGates, Frederic Stout, The CityReader, 2 nd Edt., Routledge, New York, 2000, s.30.20 Arnold J. Toynbee, A Study of History, Oxford University Press, London, 1960, s.58; T. WalterWallbank, Alastair M. Taylor, Nels M. Bailkey, Civilization: Past and Present, 3 rd Edt., Scott,Foresman and Company, Glenview, 1967, s.11; Will Durant, Ariel Durant, The Lessons of History,Simon and Schuster, New York, 1968, s.15.21 Jean Louis Huot, Jean-Paul Thalmann, Dominique Valbelle, Kentlerin Doğuşu, Çev. Ali BektaşGirgin, İmge, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.55.22 Hudson, Cities on the Shore, s.17.18


kıyılarda geliştiği bilinmektedir. 23 Roma İmparatorluğu dönemi için hazırlanmışharitalardan kentlerin, büyük ölçüde kıyı bölgelerinde yığılmış olduğunu görebiliriz. 24Avrupa'nın, uygarlık tarihinde başat bir konuma sahip olmasında kuşkusuz, denizle olanyakın bağlantısı önemli bir etmendi. Denize en uzak noktanın, Orta Avrupa'da yalnızca350 km, Doğu Avrupa'da ise 700 km dolaylarında bulunması, 25 türlü doğal kaynaklardanyararlanılmasını, ticaretin, ulaşımın deniz yoluyla kolayca yapılabilmesini olanaklıkılmıştır; bundan ötürü Avrupa'nın denizin etkisinde geliştiğini söylemek yanlışolmayacaktır. Bu durumu, özellikle, 19. yüzyılda liman kentlerinin, denizin sunduğuulaşım olanaklarının ticaret için sağladığı uygun ortam sayesinde, hem kapitalizmingenişlemesinde hem de toplumsal gelişmelerde başrol oynamasında görebiliriz. 26Kent tarihine ilişkin olarak elde edilen kimi bilgilerden, kıyı-insan ilişkisininkimi yönlerinin yalnızca bugüne ait olmadığını, bunların büyük bölümünün binlerceyıldan beri süregeldiğini anlamak olanaklıdır. Sümer ülkesini betimlemek üzere kalemealınan aşağıdaki satırlar, söz konusu bağımlılık ilişkisini iyi bir biçimde ortayakoymaktadır:" Fırat ve Dicle'nin denize kavuşmadan önce boydan boya katettiği AşağıMezopotamya bölgesinin çok geniş bir alanı kapladığı söylenemez. Eni, ikinehirle ve bunlara açılan kanallarla sulanan sağlı sollu dar şeridi aşmamakta,boyu da 600-700 kilometre civarında kalmaktadır. Mezopotamya, adının daifade ettiği üzere iki nehir arasındaki ülkedir. İklimi aşırı derecede kuraktır.Bağdat ile Basra Körfezi arasındaki engebesiz, dümdüz alana yılda 200milimetreden az yağmur düşer. Mayıs'tan itibaren yaz ayları boyunca yaklaşık15 hafta ise kupkuru geçer. Fakat bu kurak ülkenin toprakları nehirlerin suyuylasulandıklarında, bereketli hasatlar elde etmek olasıdır. Bunun sağlanması içinde, Anadolu'nun eriyen karlarıyla kopup gelen dehşetli sellerin denetim altınaalınması gerekir.23 Weber, kitabında, Eski Yunan kentlerini "Savaşçıların Kıyı Yeleşimi Olarak Eski AristokratikŞehir" başlığı altında incelemiştir. Bkz. Max Weber, Şehir: Modern Kentin Oluşumu, Çev. MusaCeylan, Bakış, İstanbul, 2000, s.170.24 Örneğin Bkz. Leonardo Benevolo, Avrupa Tarihinde Kentler, Çev. Nur Nirven, Afa, İstanbul,1995, s.22-23.25 Michel Mollat du Jourdin, Avrupa ve Deniz, Çev.A. Muhittin Kargın, Afa, İstanbul, 1993, s.20.26 Bkz. Çağlar Keyder, Y. Eyüp Özveren, Donald Quataert (Ed.), Doğu Akdeniz'de Liman Kentleri(1800-1914), Çev. Gül Çağalı Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1994, s.vi, vii.19


Dicle ve Fırat her zaman bugünkü yataklarından akmamıştır. Bu bakımdan, eskiyerleşim yerlerinin harita üzerindeki konumlarından yola çıktığımızda, ilginçbulgularla karşılaşmaktayız. Tarihi yerleşim merkezlerinin çoğu bugünnehirlerden belli bir uzaklıkta kalmıştır. 3. binyıla ait hemen hemen hiçbiryerleşim kalıntısı nehirlerin halihazırdaki kıyısında yer almamakta, hatta çoğubugün iki nehir arasında uzanan çölün içinde kalmaktadır. Dahası, Basra Körfezisahillerinin yeri de çok tartışmalıdır. Bu iki değişken (nehir yatakları ve denizkıyısı) birbiriyle sıkı sıkıya ilintilidir." 27Tarihin ilk yerleşim yerlerinin üzerinde kurulu bulunduğu toprakları anlatan busatırlar, insanın kıyıya bağımlılığını ya da kıyının değişken bir yapıya sahip olduğunugöstermekle kalmaz, günümüzde kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunların oldukçaeski bir geçmişi bulunduğunu da ortaya koyar. Taşkınlardan korunma gibi zorunlugörülebilecek nedenlerden olsa bile, insanlığın kıyılarda yaşama uğruna aldığıönlemlerin, set yapma gibi, kıyının doğal yapısına bir müdahale olduğunu gösterir.Ancak bu noktada, kıyı yakınındaki toprakların, iç bölgelere göre daha düşük verimdeolduğunu, henüz nüfusun sorun yaratmadığı dönemlerde, kapalı ekonomilerin, sade biryaşamın temel gereksinimlerini karşılayabildiğini belirtmek gerekir. 28 Kıyıyerleşimlerinin, iç bölgelere doğru yayılma eğilimi göstererek doğal çevre üzerindekibaskıyı artırmaları daha sonraki dönemlere denk gelir.Kıyıların, tarih boyunca insan yerleşimleri için çekici yerler olmasında, en uygunyaşam koşullarını sağlamasının yanı sıra, insan ve diğer canlıların yaşamınıdestekleyecek dolaylı işlevlerinin de payı bulunmaktadır: Kıyı alanları, karadangelebilecek kanalizasyon ve çeşitli kimyasal madde atıkları gibi türlü kirletici öğeler içinbir tür filtre görevini yerine getirir; haliçlerde türlü bitki ve hayvan yaşamının sürmesiörneğinde olduğu gibi çok sayıda canlı için uygun bir yaşam ortamıdır; denizdengelebilecek, özellikle okyanus kıyılarında gözlenen fırtına, dalga ya da benzer doğalyıkım olaylarına karşı bir duvar işlevini görür; balıkçılığa ve diğer deniz canlılarınınyetiştirilmesine uygun ortam sağlamasında görüldüğü gibi büyük bir gıda kaynağıdır;yüzme, güneşlenme, su sporları gibi etkinlikler için uygun bir dinlenme ve eğlenme27 Huot ve diğerleri, Kentlerin Doğuşu, s.66, 67.28 a.g.y., s.242, 243.20


alanıdır; ressamlar, fotoğrafçılar, edebiyatçılar için ilham kaynağı olmasındagörülebileceği gibi estetik bir değeri vardır; 29 insanın kendisine yeniden üretebileceği,fiziksel ve ruhsal açıdan yenileyebileceği bir alandır. 30 Aslında, kıyıların içindebulunduğu sorunların da, anılan bu özelliklerinden kaynaklandığı söylenebilir. Biranlamda, sağladığı olanaklar insanı kıyıya çekmiş, buralardaki doğal yapı üzerindekibaskıyı artırmıştır.2.Kıyılar ve NüfusKıyı bölgelerinde gözlenen çevre sorunları ile nüfus arasında doğru orantılı birilişkinin olduğuna daha önce değinilmişti. Ancak nüfus değişkeninin hemen her türlüçevre sorununda olduğu gibi, bulunulan bölgenin gelişmişlik derecesine göre farklıyönde sonuçlar doğurduğu da bir gerçek. Gelişmiş ülkelerde kıyı bölgesindeki toprağınyollarla, sanayi ve savunma tesisleriyle doldurulmuş olduğu, kanalizasyon ve diğersanayi atıklarının, dinlenme ve eğlenmeye ilişkin etkinliklerin büyük sorunları daberaberinde getirdiği bilinmekte. Gelişmekte olan ülkeler içinse bu sorunların birbölümüne ek olarak, yetersiz altyapı olanaklarından, turizm etkinliklerinin aşırıbaskısından, (ormanların ve balık türlerinin kaybında görülebileceği gibi) doğalkaynaklar üzerinde var olan aşırı yüklenmeden söz edilebilir. 31Yeryüzündeki kıyıların toplam uzunluğu yarım milyon kilometreyi geçmez 32 ;konuya bu açıdan baktığımızda, kıyıların, bütün bir yerküre dikkate alındığında göz ardıedilebilecek bir büyüklük oluşturduğu düşünebilir. Ancak, kıyıyı, deniz ile karanın29 Klee, The Coastal Environment, s.2.30 Çağlayan ve deniz kıyısı gibi sulak ortamlarda insanların kendilerini daha iyi hissetmelerininnedenine ilişkin bilimsel bulgular da var. Yapılan kimi araştırmalara göre, su, sert cisimlere çarptığısırada, havadaki negatif iyonların miktarı pozitif iyonlara göre artmakta, bu da insanları daha mutlukılmaktadır. Bkz. Sargun A. Tont, Sulak Bir Gezegenden Öyküler, 6. Basım, TÜBİTAK, <strong>Ankara</strong>,1999, s.105.31 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.16.32 Andrew Goudie, The Nature of the Environment, Blackwell, 3 rd Edt, Oxford, Cambridge, 1994,s.203.21


irleştiği ya da deniz ile karayı birbirinden ayıran bir çizgi değil de, türdeş öğelerdenoluşan bir bölge olarak kabul ettiğimizde, ortaya çıkan tablo farklı olacaktır. Dünyanüfusunun yaklaşık üçte ikisinin 33 yaşamını sürdürdüğü bu küçük alan, bütün küreseldizgenin, toplumsal, ekonomik, siyasal ilişkilerinin en canlı biçimde yaşandığı yerolarak karşımıza çıkacaktır.Bütün çevre sorunlarında olduğu gibi, kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunludurumun başlıca sorumlusunun "insan" olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Buaçıdan, insanın kıyı alanlarına olumsuz yöndeki etkisinin iki ayrı biçimde ortaya çıktığıdüşünülebilir. Birincisinde, kıyı alanları, artan insan nüfusu için duyulan gereksinimlerinburalardan karşılanmasının yarattığı bir bozulma sürecine girer; her ne kadar yaratılanbaskı büyük olsa da burada, dolaylı bir etkiden söz edilebilir. Enerji, savunma, ulaştırma,eğitim-öğretim, turizm, spor, tarım gibi sektörlerin kıyı bölgelerinde yer almaları bunaörnek verilebilir. Bir başka anlatımla, bu durumda, kıyı alanında yaşamayan insanlarıngereksinimlerinin de karşılanması söz konusudur. İkincisi, yani doğrudan olumsuzetkileme ise, kıyı alanının birinci elden kullanımıyla ilgilidir. Bununla anlatılmakistenen, kıyı bölgelerinde yaşayanların çevrelerine verdikleri zarar ya da doğa üzerindeuyguladıkları baskıdır. Kıyı alanları üzerine doğrudan doğruya yapılan insan baskısına,yukarıda sayılan sektörlerden başka, kanalizasyon, yol, su gibi temel altyapıhizmetlerinin sunumundan kaynaklanan baskıları, kıyının doğal yapısının bozulmasını,söz konusu yöredeki doğal ve tarihi değerlerin yok olması gibi, çok sayıda yerel niteliklisorunu da eklemek gerekecektir.33 Agenda 21 - Chapter 17, Protection of the Oceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed andSemi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection, Rational Use and Development of TheirLiving Resources. (m.17.3); Goudie, The Nature of the Environment, s.203; Don Hinrichsen,"Coasts in Crisis", Issues in Science & Technology, Summer, 1996, s.39-48; Dick Russell, “Wherethe Land Meets the Sea”, The Environmental, March/April 1998, s.36; G. M. Lange, "StrategicPlanning for Sustainable Development in Coastal Zone Regions: Using Natural Resource Accounts",Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer,Berlin, 1999, s.55.22


Nüfusun, başlı başına, kıyı alanları için büyük sorun oluşturduğundan sözedilmişti. Kıyı bölgelerinde yaşayan nüfusun, iç bölgelerdekinden büyük olduğu, bukonuda yapılan araştırmaların üzerinde birleştiği ortak bir nokta. 34 Ancak, yapılanincelemenin tarihine, izlenen yöntemin niteliğine, dayanılan ölçütlere ya da ortaya çıkanrakamların yorumlanmasına göre, varılan sonuçlarda da farklılıklar gözlenebiliyor. Kimiaraştırmalar bütün dünya nüfusunun üçte ikisinin kıyı bölgelerinde yaşadığını ortayakoymaktadır. 35 Bir değerlendirmeye göre yeryüzü nüfusunun beşte üçü denizden karayadoğru 60 km uzunluğundaki bölge içinde bulunmaktadır. 36 Bir başka kaynağa göreysebütün nüfusun %60’ı, 60 km’lik kıyı şeridi içinde bulunmaktadır. 37 Bir başka yazaragöreyse dünya nüfusunun yarısı, deniz, nehir ya da göl kenarlarında yerleşmiştir. 38 Bunabenzer biçimde, dünyadaki büyük kentlerin önemli bir bölümü -yaklaşık üçte ikisi 39 - dekıyı bölgelerinde yer almaktadır. Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kestirimlerine göre 30yıl içinde dünya nüfusunun dörtte üçü, yani yaklaşık 6.3 milyar kişi, kıyılardayaşayacaktır. Bugün yeryüzünde kıyısal kentsel yerleşim yerlerinde yaklaşık olarak 1milyar insan yaşamaktadır; üstelik bu sayı giderek de büyümektedir. Bu büyümeninönemli bir bölümü de gelişmekte olan ülkelerde meydana gelecektir. 40 Pek çok üçüncüdünya ülkesinde, nüfusun, kıyı bölgelerinde, kırsal bölgelere göre daha fazla arttığı34 Kıyı bölgelerindeki nüfusun diğer yerlere göre daha hızlı arttığı da biliniyor. Örneğin, günümüzdekıyı alanlarında yaşayan nüfusun, 1950’deki dünya nüfusuna eşit olduğu saptanmıştır. Bkz. RobertKay, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, London, New York,1999, s.21.35 Agenda 21 - Chapter 17, m.17..3; Goudie, The Nature of the Environment, s.203; Hinrichsen,"Coasts in Crisis", s.39-48; Russell, “Where the Land Meets the Sea”, s.36.36 Hari Srinivas, “Expectations”, International Society of City and Regional Planners, Coastal AreaManagement, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998, s.15.37 International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management, InternationalSeminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998.38 Hudson, Cities on the Shore, s.1.39 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.15.40 Jerry R. Schubel, "Coastal Pollution and Waste Management", Commission on Geosciences,Environment, and Resources National Research Council, Environmental Science in the CoastalZone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson WoodsHole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994,s.126.23


gözlenmektedir. 41 Sözgelimi, 2010 yılına kadar Rio de Janeiro'dan Sao Paulo'ya kadarBrezilya kıyılarının tamamen kentsel yerleşim yerlerine dönüşeceği öngörülmektedir.Benzer bir süreci Şili'nin Valparaiso ve Concepcion kentleri arasında görmekolanaklıdır. 42 Dünya Bankası 1994 yılı verilerine göreyse, 20. Yüzyılın sonuna kadargelişmekte olan ülkelerin nüfusunun üçte ikisi kıyıda yaşıyor olacaktır. 43Gelişmiş ülkelerin kıyı alanları açısından da durum çok farklı değil. Örneğingünümüzde ABD’de nüfusun yarısı 80 km’lik kıyı kuşağı içinde yaşamaktadır. 44 Biraraştırmaya göre bu ülkede, 1960 yılında kıyı yerleşim yerlerinde 80 milyon kişiyaşamaktayken, 1990'lı yıllarda bu rakam 110 milyona ulaşmıştır. Bu sayının 2010yılına kadar 127 milyona erişmesi beklenmektedir. 45 ABD'de, en yüksek oranda kentselbüyümenin küçük kıyı kentlerinde gerçekleştiğini de eklemek gerekir. 46 1990 yılındaABD “Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetimi” 47 nin Amerikan kıyılarındaki nüfusyoğunluğu üzerine hazırladığı araştırmaya göre, ABD kıyılarının nüfusu çok hızlı birbiçimde artmaktadır. 50 eyaletten 30’unun kıyıda bulunduğu bu ülkede karada yerleşmiş41 Donald W. Field et al., Coastal Wetlands of the United States: An Accounting of a ValuableNational Resource (National Oceanic and Atmospheric Administration in cooperation with the U.S.Fish and Wildlife Service, Washington, D.C., 1991), s.354-355’den aktaran The World ResourcesInstitute, The United Nations Environment Programme, The United Nations DevelopmentProgramme, The World Bank, World Resources (1996-1997): The Urban Environment, (HabitatResmi Yayını), Oxford University Press, New York, Oxford, 1996, s.60, 114-117, 143-150.42 Hinrichsen, "Coasts in Crisis", s.39-48.43 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.15-16.44 Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.34; Klee, The Coastal Environment, s.1.45 Culliton, Thomas J., Maureen A. Warren, Timothy R.Goodspeed, and John McDonough III, FiftyYears of Population Growth Along the Nation's Coasts, 1960-2010, Rockville, MD: NationalOceanic and Athmospheric Administration, 1990'dan aktaran David M. Bush, Orrin H. Pilkey Jr.,William J. Neal, Living by the Rules of the Sea, Duke University Press, Durham and London, 1996,s.5.46 William H. Frey and Alden Speare, Jr., “The Revival of Metropolitan Population Growth in theUnited States: An Assesment of Findings from the 1990 Census,” Population and DevelopmentReview, Vol.18, No.1 (March 1992), s.135’den aktaran The World Resources Institute, The UnitedNations Environment Programme, The United Nations Development Programme, The World Bank,World Resources (1996-1997), s.60.47 National Oceanic and Atmospheric Administration.24


ulunan illerin sayısı 1569 iken, kıyı bölgelerinde 451 il vardır. 1990’da kıyıbölgelerinde yaşayanların sayısı 110 milyondu; bu sayının 2010 yılına kadar 127milyona ulaşması beklenmektedir. 48 Avrupa ülkeleri açısından da durum çok farklıdeğil. Avrupa'da bulunan yaklaşık 680 milyon kişiden 200 milyonunu 50 km'lik kıyıkuşağında yaşamını sürdürmektedir. 49Benzer bir durum Türkiye'nin içinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi için degeçerlidir. Sözgelimi, 1950’de Akdeniz ülkelerinin toplam nüfusu 212 milyonken1985’de bu rakam 356 milyona yükselmiştir; 2025’de ise 547 milyona ulaşacağıkestirilmektedir. Nüfus artışının özellikle Türkiye, Suriye ve Kuzey Afrika bölgelerindedaha yüksek olması beklenmektedir. 1992’de Akdeniz’i çevreleyen ülkelerin nüfusunun%38’i, tüm Akdeniz kıyılarının %15’inde yaşamaktaydı. Örneğin Cezayir’de nüfusun%53’ü, yalnızca %3’lük bir alanda toplanmıştı. İspanya’da kıyı alanlarında yaşayaninsanların sayısı 1900 yılında %12’den 1992’de %35’e yükselmiştir. Akdeniz’içevreleyen ülkelerde kıyıda yaşayan nüfusun gelecek yüzyılda, nüfusu artık artmayanülkelerde de dahil olmak üzere, hızla yükseleceği söylenebilir. Örneğin Mavi Plan’da,güneydeki ülkelerin nüfusunun 2025’e kadar ikiye katlanacağı öngörülmektedir. Buna48 Culliton, Thomas J., Maureen A. Warren, Timothy R. Goodspeed, Davida G. Remer, Coral M.Blackwell, and John J. McDonough III. 50 Years of Population Change Along the Nation’sCoasts, 1960-2010, 1990, Rockville, Maryland: National Oceanic and AtmosphericAdministration’dan aktaran Klee, The Coastal Environment, s.210. Bir başka ölçüte göre yapılanhesaplamaya göre de, 1980 yılında Amerika nüfusunun yaklaşık %53'ünü oluşturan 118 milyon kişi,50 millik kıyı alanı içinde yaşamaktaydı. 1940 yılı için aynı rakamlar 60.5 milyon, bütün nüfusun%46'sı biçimindeydi. Bkz. Rutherford H. Platt, "Cities on the Beach: An Overview", Rutherford H.Platt, Shelia G. Pelczarski, Barbara K. R. Burbank (Eds.), Cities on the Beach: Management Issuesof Developed Coastal Barries, The University of Chicago Department of Geography ResearchPaper No. 224, Chicago, 1987, s.6.49 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's Progress Reportand Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environmentand Sustainable Development, Office for Official Publications of the European Communities,Luxembourg, 1997, s.82.25


göre, söz konusu artış Kuzey ülkelerinin şimdiki toplam nüfusundan bile daha fazlaolacaktır. 50Nüfusun kıyı bölgelerinde, diğer yerlere göre daha yoğun olması durumunuTürkiye'de de gözlemek olanaklı. 1985’te Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %30’unuoluşturan 15.3 milyon kişi kıyı bölgelerinde yaşamaktaydı. Söz konusu bölgelerin tümTürkiye yüz ölçümüne oranı ise %14 dolayındadır. Kıyı bölgelerindeki kentsel nüfus1975’te %47.7 iken, 1985’de %64’e çıkmıştır. 51 1990 nüfus sayımına Türkiye'de nüfusyoğunluğu ortalaması km 2 'ye 73 kişi iken, kıyı illerinde bu sayı 127'yeyükselmektedir. 52 DİE, 1997 nüfus sayımı verilerine dayanarak bir hesaplamayaptığımızda, Türkiye'de kıyısı bulunan 25 ilin 53 nüfusunun 31.220.976'yı bulduğunu,bunun da 62.810.111 olan ülke nüfusunun % 49'una denk geldiğini görüyoruz. Bir başkaçalışmaya göre de, Türkiye'de, kıyıda bulunan illerin kapladığı alan, bütün ülkeyüzölçümünün %30.7'sini oluşturmaktadır. 54 Söz konusu rakamlardan yola çıkarak,Türkiye'de nüfusun yarısının kıyı bölgelerinde yaşamını sürdürdüğü sonucuna varmakçok da yanlış olmayacaktır. Ancak yıllık nüfus artış hızı oranlarına baktığımızda aynıyorumda bulunabilmek oldukça güç. 1990-1997 döneminde Türkiye yıllık nüfus artışhızı ‰15,08 iken, sözü edilen kıyı illerindeki nüfus artış hızı ‰9.3 oranındagerçekleşmiştir. Karadeniz bölgesinden ekonomik nedenlerden kaynaklanan büyük50 Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Michel Grenon ve Michel Batisse(Der), Mavi Plan, Çevre Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1988, s.61-76.51 Özcan Altaban, "An Introduction to Antalya 'A Unique Mediterranean City' ”, InternationalSociety of City and Regional Planners, Coastal Area Management, International Seminar, Antalya,Turkey, 25-29 March 1998, s.37.52 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat1999, <strong>Ankara</strong>.53 Adana, Antalya, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Giresun, Hatay, İçel, İstanbul,İzmir, Kastamonu, Kocaeli, Muğla, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Tekirdağ, Trabzon, Yalova,Zonguldak.54 T.C. Turizm Bakanlığı, Atak - Turizm, (Yayınlanmamış Rapor), <strong>Ankara</strong>, 1994'den aktaran HalilAkdeniz, Kıyı Korumasında Yönetsel ve Tüzel Boyutlar: Kuşadası ve Kemer KıyılarındakiYapılaşmalar, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, <strong>Ankara</strong>, 1996, s. 31. (Yayınlanmamış Yüksek LisansTezi)26


göçün bu oranın düşük kalmasında önemli payı bulunduğu kuşkusuz. Karadeniz bölgesidışarıda bırakıldığında söz konusu oranın ‰ 19.9'a çıkması da bu durumudoğrulamaktadır.3.İnsanlığın Kıyıya Bakış Açısındaki DeğişimTarih boyunca kıyı alanlarının insanlık için en uygun yerleşim yeri olarakyeğlendiğini ve ilk dönemlerde kıyı alanları ve kaynakları üzerindeki baskının çok sınırlıölçülerde olduğuna değinilmişti. Ancak zamanla bilim ve teknolojideki gelişmelerinçevreye daha büyük ölçüde müdahale edebilecek araçları ortaya çıkarması, nüfusunartması, kentleşmenin yaygınlaşması gibi gelişmeler çözümü güç sorunları daberaberinde getirmiştir. Öteki çevre sorunları gibi kıyı alanlarındaki sorunlarınkaynağının da Sanayi Devrimi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu büyükdönüşümün, insanlığın doğal değerlere bakış açısını değiştirdiği de söylenebilir. Ötedenberi kendisini doğanın bir parçası olarak gören, onunla uyumlu bir yaşam biçimine sahipolan insan için, anılan değerler artık "doğal kaynaklar" olarak adlandırılmaya başlananbirer nesne konumundaydılar. 55 Bundan dolayı söz konusu "kaynaklar"ın yönetilebilir,planlanabilir, alınıp satılabilir nitelikte varlıklar biçiminde ele alınmaya, bir başkaanlatımla bir pazar malı olarak görülmeye başlanması da, insanın doğaya bakışaçısındaki değişiminin dolaysız bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Kıyı alanlarında,önceleri temel gereksinimler için sınırlı ölçülerde ve toplumsal amaçlar doğrultusundagerçekleştirilen baskının zamanla niteliğinin değiştiği, bu doğal alanların kendileriniyenileyebilme yeteneğini körelttiği söylenebilir. 56 Bir başka anlatımla, giderek artan55 İlk bakışta doğal çevreyi oluşturan öğelerden her biri kaynak olarak görünse de gerçekte bunlarıntümünü birden “kaynak” terimi ile ifade etmek çok da anlamlı değildir. Çünkü insanlar yalnızcakendileri için gerekli olan, değerli olan şeyleri kaynak olarak görme eğilimindedirler. Örneğin petrolönceleri bir kaynak olarak değerlendirilmezken, enerji elde etmede kullanılabileceğinin farkınavarılmasıyla bir kaynak olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bkz. S. Güven Bilsel, “KıyıPlanlamasının Değişik Boyutları ya da Planlama Ölçütleri Üzerine”, Mimarlık, , S.147, 1976/2, s.48;Mark Manuel, Barrie Mc Elroy, Roger Smith, Coastal Conflicts, Cambridge University Press, 1995,s.31.56 Kay, Alder, Coastal Planning and Management, s.9.27


insan gereksinimlerini karşılayabilmek amacıyla kıyı alanlarında büyük çaplı üretimin,ulaştırma ve enerji elde etme ile ilgili etkinliklerin gerçekleştirilmesi kıyı alanlarınıtaşıma kapasitelerinin de sonuna yaklaşılmak üzere olduğunu gösteriyordu. Artık insanile doğa arasındaki ilişkiyi, kaynakların sınırsızlığı ve en çok kârı elde etmenin bunabağlı olduğu düşüncesi belirliyordu.C.Kıyı Alanları Üzerindeki BaskılarHem tek başına insan türünün varlığı, yani nüfus, hem de fazla nüfusunyaşamasını sağlayacak koşulların yaratılması süreci, kıyının doğal yapısına olumsuzetkide bulunur. Kıyı bölgelerinde yer alan doğal değerler ve kaynaklar üzerindeinsanlığın kurmuş olduğu baskılar şöyle özetlenebilir: Buralarda nüfusun yoğun birbiçimde bulunması baskıyı artıran en büyük etmendir. Fazla nüfusun beraberindesanayileşmeyi, kentleşmeyi getirmesi, bunların sonucunda yer altı doğal kaynaklarınınbozulması ya da yok olması, kirliliğin 57 , gürültünün ortaya çıkması; artan nüfusunbeslenmesini sağlayabilmek için balıkçılıkta olduğu gibi doğal kaynaklar üzerine aşırıbaskı yapılması bunlara örnek olarak verilebilir. Bir başka anlatımla kıyı bölgeleriüzerindeki insan baskısı, kıyının doğal yapısında ve kaynaklarında bozulmaya nedenolur. 5857 Kıyı kirliliğini yaratan etmenler genellikle iki kümeye ayrılarak incelenmektedir: Nokta kaynaklıkirleticiler ve nokta kaynaklı olmayan kirleticiler. Birincisi ile kanalizyonun, sanayi atıklarının, deniztaşıtları atıklarının suya boşaltılması ya da herhangi bir kaza sonucunda denize petrol dökülmesi gibidoğrudan doğruya belirli bir alanda oluşan kirlilik anlatılmak istenmektedir. İkincisi ise tarımalanlarının, kentsel alanların ya da kıyıdan uzak bölgelerde gerçekleşen etkinliklerin kıyıbölgelerinde dolaylı biçimde oluşturduğu kirliliği karşılamak üzere kullanılmaktadır. Bkz. Klee, TheCoastal Environment, s.120-121.28


Çizelge 1: Kıyı Alanlarında İnsan Etkinlikleri ve Çevreye EtkisiÇevre İnsan Etkileri Değişikliğe DuyarlılıkKıyı alanıKıyıdan deniz kabuğu vb. toplamakEğitimYürüyüşDüşükDüşükDüşükUçurumlar, kayalıklarSahil (kumluk-çakıllık alanlar)Gel-git hareketlerinin etkisindeki çamurlu-kumlualanlarBataklık alanlarMangrove alanları (Tropikal kuşaktaki kıyı vebataklıklarda yetişen bir bitki)Rüzgarın yığdığı kumullardan oluşan alanlarKıyıdan açıktaki alanlarKayalıklardaki gelişmeDağcılıkEğitimSahil koruma-savunmaDinlenme-eğlenme ve turizmKıyısal gelişmeKıyısal savunmaKıyı ve çakıl almaDalmaUlusal savunmaArazi araçlarıArazide hak iddia etmeYem için toprağın eşelenmesiSanayi/liman gelişimiTaramaKıyısal SavunmaKirlilikKorumaUlusal savunmaDalgakıranMarina yapımıArazide hak iddia etmeOtlatma/ekim yapmaEğlenme-dinlenmeLiman YapımıTaramaKorumaUlusal SavunmaKıyısal SavunmaKirlilikHaliç BarajlarıDalgakıranArazi araçlarıArazi üzerinde hak iddia etmeAğaç KesimiKültür balıkçılığıTarımKirlilikArazi üzerinde hak iddia etmeDinlenme-eğlenmeDalmaKum ÇıkarmaUlusal SavunmaKıyısal SavunmaKorumaSanayi atıklarının boşaltılmasıBalıkçılıkMercan KayalıklarıPetrol çıkarmaKatı atık dökmeYüksekDüşükDüşükYüksekYüksekYüksekYüksekYüksekDüşükOrtaGörece yüksekYüksekGenellikle düşükYüksekYüksekYüksekYüksekDüşükOrta-düşükYüksekYüksekYüksekOrta-DüşükDüşükYüksekOrta-DüşükDüşükOrta-DüşükDüşükDüşükYüksekYüksekGörece yüksekYüksekYüksekYüksekYüksekYüksekYüksekGörece yüksekYüksekYüksekYüksekYüksekDüşükYüksekYüksekYüksekYüksekGörece yüksekKaynak: Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, New York, 1997, s.16, 17.58 UNEP Water Branch - PAP Regional Activity Centre, Integrated Coastal Area and RiverManagement, 1997, 1-2.29


Kıyılar üzerinde insan etkinliklerinin yarattığı baskılar türlü yönlerde etkisinigöstermektedir. (Bkz. Çizelge 1) Yukarıda da değinildiği gibi, sanayileşmede,kentleşmede gözlenen gelişmeler kıyının doğal yapısını olumsuz yönde etkileyerekçevre değerlerinin bozulmasına yol açar. Bu gelişmeler yalnızca çevrebilimsel sorunlaryaratmakla kalmaz, türlü toplumsal sonuçlar da doğurur. Doğal niteliği ya da doğalkaynakları çevresel yıkım tehdidi altında bulunan kıyı bölgelerinde, balıkçılığın,avcılığın, turizmin, madenciliğin ya da diğer sektörlerin durumunun kötüleşmesininyerel ekonomiyi olumsuz etkilemesi belki de bunlardan en somut biçimdegörülebilenidir. Kıyı alanlarındaki baskılardan kaynaklanan bir diğer önemli sorun da,türlü toplumsal kümelerin kıyıdan yararlanması ile ilgilidir. Kıyının niteliği gereği deniz,ırmak, orman gibi tüm yurttaşların ortak olarak yararlanmasına açık olması, ancak builkenin uygulanmasında çoğunlukla ekonomik ve siyasal gücü elinde bulunduranlarınsöz sahibi olması, bir başka anlatımla kıyıdan yararlanmada denkserliğin göz önündebulundurulmaması söz konusu toplumsal sonuçlardan biridir. Bu açıdan, değinilmesigereken bir başka toplumsal sorun da, kıyı alanlarının dış bölgelere açık olmasındankaynaklanır. Turizm etkinliklerinin yerel halkın yaşam biçimi, gelenekleri, kültürleriüzerindeki etkileri buna örnek verilebilir.Kıyı alanlarında gözlenen bugünkü sorunların aslında oldukça yeni olduklarısöylenebilir; diğer alanlardaki çevre sorunlarına benzer bir biçimde bu alanlardakisorunların da ayırdına varılmasının uzun bir geçmişi yoktur. Bunda, kıyı alanlarınıetkileyebilecek insan etkinliklerinin, doğal sistemlerin taşıma kapasitelerini aşmaması,yani kıyı çevresinin, ortaya çıkan olumsuz sonuçları gidererek kendi kendinisürdürebilme yeteneğine sahip durumda bulunmasının payı vardır. Ancaksanayileşmenin ve kentleşmenin hızlanmasıyla birlikte bu sorunların birikimli etkileri,sorunun çok açık bir biçimde duyulmasını sağlamıştır. 59 Kıyı bölgelerinde, sanayinin59 Aslında, bir başka açıdan da, kıyılarda yaşanan sorunların diğer bölgelerde yaşananlardan çok dafarklı olmadığı, oralardaki sorunların tümünün, hem de daha da ağırlaşmış bir biçimde kıyıbölgelerinde de gözlendiği söylenebilir. Kentsel yerleşimlerin büyük bir bölümü kıyı bölgesi içindeyer alır. Dolayısıyla buraları ham aşırı kentleşmenin olumsuz sonuçlarının hem de kıyıdan30


gelişmesini özendirmek yönündeki kamusal politikaların da sorunun büyümesinde rolüvardır. 60 Kıyı bölgelerinde sorunların yaşanmasına neden olan etmenleri, bir başkaanlatımla kıyılara yönelik baskıları, doğal baskılar ve insandan, insan etkinliklerindenkaynaklanan baskılar biçiminde ikiye ayırarak incelemek olanaklı.1.Doğal BaskılarKıyıda gözlenebilen kimi sorunların ardında rüzgar, büyük dalgalar, depremgibi doğal etmenler yer almaktadır. Ancak bu olaylar da büyük ölçüde insan etkinlikleriile etkileşim içindedir. Daha önce de değinildiği gibi, aslında bu tür doğa olaylarının yada yıkımların bir tehlike yaratabilmesi için mutlaka o yörede insan yerleşimininbulunması gerekir. Bu olayların insan yaşamının görülmediği yerlerde ortaya çıkmasıdurumunda bir yıkımdan da söz edilemez. Buna benzer biçimde kıyıdaki insanetkinlikleri de buralardaki doğal yıkım olaylarının olumsuz sonuçlarını ağırlaştırır. 61Yine kıyıda yapılan yüksek yapılar, rüzgar gibi doğal hareketleri olumsuz yönlerdeetkileyebilir. 62kaynaklanan sorunların yoğun bir biçimde yaşandığı yerlerdir. Akarsu ve göl kıyılarındakiyerleşmeleri de düşündüğümüzde konunun yalnızca yerel değil ulusal boyutta da ele alınmasınıngerekliliği ortaya çıkar.60 Özeksel yönetimin türlü konulara ilişkin izlediği politikaların tümü kıyı alanını olumlu ya daolumsuz yönde etkileyebilir. Kıyı bölgelerinde turizmin geliştirilmek istenmesi, komşu ülkelerleilişkilerin buraların savunma amacıyla kullanılmasını gerektirmesi örneklerinde bu durumugörebiliriz. Bu noktada akla ilk gelen örnek, Marmara Denizi çevresinin bir sanayi bölgesi olarakdesteklenmesidir. Doğal olarak bu konuda her ülkenin kendi toplumsal, ekonomik yapısına göredeğişen politikalar etkili olmaktadır. Örneğin yazlık konutlar için belirlenecek vergi oranlarınındüşük tutulması ya da ABD gibi sigortacılık sisteminin yerleşmiş olduğu bir ülkede kaza ya dayıkım sigortasının desteklenmesi, doğal yıkım olaylarının tehdidi altında bulunan kıyı bölgelerindebina yapılmasını hızlandırabilir. Bkz. Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.6-7.61 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi bu konuda verilebilecek en somut, en yetkin örneğioluşturuyor. Depremle birlikte, sonradan denizin doldurulmasıyla kazanılan yerlerin tümü sularaltında kalmış, bir bakıma kıyı alanı eski doğal biçimine dönmüştür.62 Beatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.2-3.31


2.İnsan EtkinlikleriKara ve denizin kesişim çizgisini oluşturan ve oldukça değişken (Bkz. Çizelge2) bir doğal yapıya sahip olan kıyı alanları, yakınlarında gerçekleşen hemen her türlüdeğişiklikten etkilenirler. Yukarıdaki çizelgeden de (Bkz. Çizelge 1) görülebildiği gibi,bu alanlarda, deniz kabuğu toplamaktan, petrol çıkarılmasına değin bütün insanetkinliklerinin olumsuz etkilerini görebilmek olanaklıdır. Kıyı bölgelerinin, canlılar veinsanlar için yaşam ortamları sunması, sanayi ve ticaret için türlü olanaklar sağlaması,atıkların boşaltıldığı bir depo işlevini görmesi, gıda üretimine elverişli olması, doğalgüzellikleri barındırması ve eğitim, savunma gibi türlü amaçlara yönelik olarakkullanılabilmesinden ötürü, kıyılar üzerindeki insan etkinliklerinin sonuçları çok ağırolabilmiştir. 63 Daha önce de değinildiği gibi, kıyının ekonomik ve estetik açıdan çekiciolması, buralarda diğer yerlere göre nüfusun daha yoğun olmasına, dolayısıyla dagerçekleştirilen etkinliklerin 64 çevre üzerinde yaratacağı baskının daha da büyümesine63 Bostwick H. Ketchum (Ed.), The Water's Edge: Critical Problems of the Coastal Zone, TheMIT Press, Cambridge, Massachusetts, 1972, s.12; Julian D. Orford, "Coastal Environments", B.Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.), Environmental Management in Practice (Volume 3): Managingthe Ecosystem, Routledge, London, 1999, s.9.64 Kıyı alanlarında gerçekleştirilen ya da karasal bölgelerden kaynaklanıp da kıyıları etkileyenetkinlikleri şöyle sıralamak olanaklı: Denizcilik ve iletişimle ilgili etkinlikler: Deniz taşımacılığı,liman vb. yapılar, denizcilikle ilgili diğer tesisler, iletişim kabloları. Deniz canlılarından ekonomikamaçla yararlanma: Balıkçılık, kültür balıkçılığı, deniz yosunlarının toplanması, salyangoz, denizkabuğu, inci, mercan gibi deniz canlılarının avlanması ya da toplanması, tropikal balık avcılığı, denizmemelilerinin tüketim, gösteri ya da bilimsel araştırmalar için yakalanması, deniz memelilerininekonomik ya da bilimsel amaçlarla izlenmesi, deniz biyoteknolojisi uygulamaları. Maden ve enerjikaynakları ile ilgili etkinlikler: Petrol ve gaz araştırmaları ve üretimi, kıyıdan açıkta yapılan petrolarama etkinlikleri, petrol boru hatlarının döşenmesi, petrol aramasında kullanılan platformlar ve diğeryapılar, deniz kumu ve çakıllarını kullanma, madencilikle ilgili türlü etkinlikler, dalgalardan, gel-githareketlerinden ya da denizdeki termal güçten enerji elde amacıyla yararlanma. Turizm etkinlikleri:Oteller, pansiyonlar, yazlık evler, ulaştırma ile ilgili her türlü etkinlikler, yüzme, dalma gibi sportifetkinlikler, su altı parkları, amatör balıkçılık, sahillerde gerçekleştirilen her türlü turizm etkinliği.Kıyıdaki altyapı etkinlikleri: Yollar, köprüler, ulaşımla ilgili diğer altyapı tesisleri, içme suyu vekanalizasyon tesisleri, arıtma tesisleri, türlü ekonomik etkinlikler için deniz suyunun kullanılması.Atıklar: Sanayi kuruluşlarına kıyının yakınında yer verilmesi, sanayi atıklarının ve kent çöpünündenize boşaltılması, tarım ve sedimentasyondan kaynaklanan nokta kaynaklı olmayan kirlenme,petrol ve toksit atıkları. Deniz ve kıyı çevresini iyileştirmeye dönük etkinlikler: Denizlerin iklimidüzenleyici özelliğinin, deniz canlılarının, doğal ve kültürel varlıkların korunması ile ilgilietkinlikler. Kıyının doğal ya da diğer tehlikelerden korunması amacıyla gerçekleştirilen etkinlikler:Erozyonu önleme programları, fırtınalara ya da dalgalara karşı yapılan tesisler, denizin doldurulması32


yol açar. Sanayileşmenin, makineli tarımın, kentleşmenin, altyapının, savunmanın,ormancılığın, turizmin, madenciliğin, eğitim ve spor etkinliklerinin, ulaşımın, konutlarınhep buralarda yoğunlaşması çoğunlukla bölgenin taşıma kapasitesinin zorlanmasısonucunu doğurur. 65Çizelge 2: Kıyıda Gözlenen DeğişikliklerMutlak Zaman Ölçeği İnsanlık Zaman Ölçeği Kıyıdaki DeğişimBinyılDeniz yüzeyinin buzullanmaya yanıt vermesiYüzyıllar Yerleşme ve sanayide değişiklikler Tarihi kıyısal değişiklikler. Kasaba ve köylerin yokolması.10 yıllar Kıyı mühendisliği ve koruma Habitatların, bataklıkların, kumsalların vb. oluşumuve yok olmasıYıllar Kıyı mühendisliği, yönetim planları Koruma çalışmalarının etkileri,Aylar Turizmin etkileri Mevsimsel düzeltmeler, kıyı profili (biçimlenmesi)HaftalarTurizmin etkileri, acil kıyı korumaçalışmaları, kıyıdan kum vb.çıkarılmasıGünler Acil sel önleme çalışmaları Rüzgar dalgalarıSaatler Lağım, çöp Gel-git hareketleriKıyı profili (kıyının biçimlenmesi) bahardöneminde gel-git hareketleriDakikalarSaniyelerDalga ve akıntılarSediment taneleri hareketiKaynak: Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, New York, 1997, s.9.yoluyla toprak kazanma. Askeri amaçla gerçekleştirilen etkinlikler: Kıyıya yakın bölgelerdengemilerin geçisi, tatbikat yapılması, askeri amaçla kurulan her türlü tesis, askeri eğitim etkinlikleri.Bilimsel Etkinlikler: Denizin doğal yapısı ya da deniz canlıları üzerine yapılan her türlü bilimselaraştırma. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.21, 22. Kıyı vedeniz alanlarında gerçekleştirilen bu etkinliklerden koruma ve kirliliği önlemeye ilişkin olanlarındışında, hemen hemen tümü çevre üzerinde ağır baskı yaratmaktadır. Hatta, koruma ve kirliliğinönlenmesi amacıyla başlatılan girişimlerin de çevreye, öngörülemeyen kimi olumsuz etkilerdebulunacağı söylenebilir.65 Kıyı alanları daha önce de değinildiği gibi kara ve deniz çevredizgelerinin buluşma noktasında yeralır. Bu açıdan hem deniz hem de kara çevresinin etkisi altındadır. Bir başka anlatımla karada ya dadenizdeki etkinliklerin tümü birden kıyıyı etkiler. Üstelik kara ve deniz gerçekleşen doğal döngülerinbirbirine bağlı olduğu göz önünde bulundurulursa, kıyıdaki sorunların kaynağında hem karadan hemde denizden yapılan baskıların olduğu ortaya çıkacaktır. Bu açıdan kıyı alanının taşıma kapasitesininzorlanması ya da aşılmasının en genel kıyı alanı sorunu olduğu söylenebilir. Taşıma kapasitesininaşılması en çok atık sorununda karşımıza çıkıyor. Önceleri denizin kendini yenileyebilmesi açısındanfazla sorun yaratmayan atıkların bugün deniz ve kıyıdaki en büyük sorunlardan biri olduğunu, artıkdenizin kanalizasyon atıklarını kaldırabilme sınırının çoktan aşıldığını görüyoruz. Bkz. Beatley vediğerleri, Coastal Zone Management, s.4.33


Kıyı alanlarında gözlenmeye başlanan bir başka önemli sorun da iklimdeğişikliği ile deniz düzeyinde meydana gelen yükselmedir. Her ne kadar, doğrudandoğruya insan etkinliklerinden kaynaklanmayan doğal bir değişim gibi görünse de,küresel ısınmanın temelinde aşırı sanayileşmeden kaynaklanan ve ozon tabakasına zararveren gaz emisyonlarının olduğu bilinmektedir. Şimdiden kimi kıyı bölgelerini tehditetmeye başlayan, önümüzdeki yıllarda daha ağır sonuçlar doğurabilecek bu tehlikedenen çok etkilenen yerler düşük düzeyde bulunan kıyı bölgeleri olacaktır. Deniz suyununısınması rüzgarların şiddetini artırarak, etkilenen bölgenin daha da büyümesine yolaçacaktır. Kıyı bölgeleri ve burada bulunan yerleşim birimleri, yalnızca denizdüzeyindeki, ısıdaki, yağış miktarındaki, nem oranındaki, rüzgardaki, fırtınalardakideğişikliklerden değil, denizlerdeki tuzluluk oranındaki, akıntılardaki, sedimentoranındaki, erozyondaki değişikliklerden de etkilenir. 66 Bir başka anlatımla, kıyıalanlarındaki hemen hemen bütün yıkımların ya da sorunların ardında, bir biçimdeinsanın ve ekonomik etkinliklerin bulunduğu söylenebilir.3.TurizmTurizm etkinlikleri kıyı bölgelerindeki sorunlarının artmasında önemli payıolan bir diğer etmendir. Tarihsel değerlerin, doğal güzelliklerin yoğun biçimde bir aradabulunduğu kıyı alanlarının, turizm etkinliklerinin büyük bir bölümüne ev sahipliğiyaptığı bilinmekte. Turizm yörelerinde nüfusun yalnızca yılın belli dönemlerindeartması çoğunlukla buraların taşıma kapasitesinin üzerine çıkılmasına yol açmaktadır.Bundan dolayı, turizmin kıyı alanlarında yarattığı olumsuz etkiler diğer yerlere göredaha ağır sonuçlar doğuracaktır. Çevre üzerinde turizmden kaynaklanan baskıları birkaçkümeye ayırarak incelemek olanaklıdır. İlk olarak, doğrudan doğruya turizm etkinliklerisonucunda doğal çevreye verilen zararları belirtmek gerekecektir. Burada söz konusuolan, doğal ve tarihi değerlerin turizm etkinliklerinden olumsuz yönde etkilenmesidir.İkinci olarak, nüfus yığılmasının beraberinde getirdiği iletişim ve ulaşım araçlarının66 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Jan C. Post and Carl G.34


etkisinden söz edilebilir. Son olarak da yoğun turizm etkinliklerini desteklemek üzerekurulan altyapının olumsuz etkilerini anmak gerekir. 67Ancak 19. yüzyıldan sonra, küçük bir azınlığın saygınlık simgesi olmaktançıkarak daha geniş kitlelere ulaşma olanağı bulabilen turizm, 20. yüzyıl’da iletişim veulaşım teknolojisindeki gelişmelerle birlikte büyük bir ekonomik sektör haline gelmiştir.Özellikle II. Dünya Savaşı Sonrası'nda hava taşımacılığındaki gelişmeler, 68 boşzamanları geçirme alışkınlıklarındaki değişmeler kitle turizminin doğmasınıkolaylaştırmıştır. Önceleri yalnızca varsılların ve toplumdaki yüksek kesimdekilerinkatılabildikleri turizm etkinliklerinin nicelik ve nitelik açısından gelişmesi doğal çevreyide olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Anahatlarıyla gelişim çizgisi aşağıdakiçizelgede verilen turizmin, doğal çevrede ve kıyı bölgelerinde olumsuz sonuçlar doğuranetkileri şöyle sıralanabilir: Turizm etkinlikleri doğrudan ya da dolaylı olarak doğalçevreye türlü etkilerde bulunur, 69 ancak bu etkinliklerin çoğu kıyıda ya da kıyıbölgelerinde gerçekleştirildiği için buralardaki bozulma diğer yerlere göre daha fazlaolacaktır. Turizmin kıyı alanlarına yönelik ilk göze çarpan olumsuz etkisi kıyı boyuncaotellerin, turizme ilişkin yapıların sıralanmasıdır. İkinci olaraksa, yörede artan nüfusungereksinimlerini karşılamak üzere altyapının geliştirilmesini anmak gerekir. Ulaşım veenerji gibi temel gereksinimleri karşılamak üzere başlatılan çalışmalar çoğunluklaburaların doğal yapısının bozulması sonucunu doğurur. Turizm etkinliklerininLundin (Ed.), Environmentally Sustainable Development Series No.9, Washington D.C., 1993, s.4.67 John Urry, “Turist Bakışı ve Çevre”, Çev.Rahmi G. Öğdil, Varlık, Ağustos 1999, S.1103, s.37.68 Hudson, Cities on the Shore, s.33.69 Turizm etkinliklerinin çevre üzerindeki baskısı türlü biçimlerde ortaya çıkar. Taşıt trafiğinin havakirliliğine yol açması, turistik tesislerin atık sularının boşaltılması sonucu deniz ve içme suyundakirliliğin ortaya çıkması, kimi turistik etkinliklerin (yat, sürat motoru vb.) deniz kirliliğini artırması,deniz ve kara bölgesinde katı atıkların yarattığı sorunlar, özellikle yaz aylarında altyapı üzerindebüyük baskı oluşması, turistik yörelerin doğal-kültürel özelliklerini yitirerek büyük kentleredönüşmeleri, doğal ve kültürel mirasın zarar görmesi, tarım-balıkçılık gibi geleneksel geçimkaynaklarının gücünü yitirmesi, yörenin kültürel-toplumsal yapısında bozulmalar gözlenmesi bunlararasında sayılabilir. Bkz. Mediterranean Action Plan, Priority Actions Programme, Guidelines forCarrying Capacity Assessment for Tourism in Mediterranean Coastal Areas, Regional ActivityCentre, Split, 1997, s.3, 4.35


kıyılardaki bir başka olumsuz etkisi de, buralardaki doğal değerlerin ekonomik yararamacıyla tüketilmesidir. 70 Yöreler arasındaki kültür farklılığının, bir başka anlatımlakültür çeşitliliğinin bozularak egemen Batı kültürünün buralarda yapay olarakyeşermeye başlaması da değinilmesi gereken bir başka olumsuz noktadır. Ekonomisiturizme dayalı olan gelişmekte olan ülkelerde söz konusu sorunlar daha da ağıryaşanacaktır. Ekonomik getiri uğruna bütün doğal ve kültürel değerlerin turizmeaçılması, çoğunlukla da bunları yerine koymak için elverişli düzeneklerden, yeterli akçalkaynaklardan yoksun bulunulması, bu tür ülkelere yabancı olmayan bir olgudur. 71Çizelge 3: Kapitalizm, Turizm ve SeyahatToplum biçimiKapitalizm öncesiLiberal kapitalizmÖrgütlü kapitalizmÖrgütsüzleşmiş kapitalizmSeyahat biçimiÖrgütlü keşifZenginlerin bireysel seyahatleriÖrgütlü kitle turizmiTurizmin sonuKaynak: John, Urry, Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı, İstanbul, 1999, s.201.D.Kıyıda Yaşanan ÇatışmalarKıyı, doğal yaşam alanlarının, doğal kaynakların ve insan yerleşimlerininbirleştiği yer olmasından dolayı, buralarda kara ve deniz alanlarından farklı sorunlaryaşanabilmektedir. Aynı sorunların gözlendiği durumlarda da çoğunlukla bu sorunlarındaha ağır bir biçimde yaşanmakta olduğu söylenebilir. İnsan etkinliklerinin ve çevredeğerlerinin, kıyıda diğer yerlere oranla daha yoğun bir biçimde bulunması bu durumun70 1980’li yıllarda, Bardados gibi turizmin yoğun olarak yaşandığı yerlerde, bir yandan kıyıdakiotellerin denize atıksularını boşaltması, bir yandan da yerli halkın turistlere satmak üzere mercanadalarındaki bitki ve balıkları toplayarak mercanların yok olmasına neden olmaları, turizmetkinliklerinin çok yönlü olumsuz etkilerine örnek olarak verilebilir. Bkz. John, Urry, MekânlarıTüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı, İstanbul, 1999, s.183.71 Bkz. Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, IntegratedManagement of Coastal Zones, FAO Fisheries Technical Paper, Rome, 1992, s.42, 43.36


ardındaki temel etmenlerden biridir. Bir başka anlatımla, türlü ekonomik dışsallıklardanyararlanma düşüncesiyle sanayi, turizm, ulaşım gibi çevre sorunlarının artmasına katkıdabulunabilecek insan etkinliklerinin, doğal güzelliklerin, kaynakların, duyarlı yaşamalanlarının toplandığı kıyı bölgelerinde yoğunlaşması, çevre sorunlarının kara ya dadeniz bölgelerine göre daha ağır yaşanmasına yol açmıştır. Bundan dolayı, kıyıların,insan ve doğa arasındaki etkileşimin en yoğun olarak yaşandığı yerler olduğusöylenebilir.Kıyı konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıkların temelinde çoğunlukla kıyınınpek çok etkinlik için uygun bir yer olması vardır. Daha önce de değinildiği gibi, tarım,sanayileşme ve kentleşme ile ilgili etkinliklerin tümü için kıyı bölgeleri çekici yerlerdir.Kentsel yerleşim yerlerinde hem doğaya yapılan baskı hem de bu baskının yarattığıolumsuz sonuçlar daha yoğun biçimde duyumsandığından, buralarda kıyıların içindebulunduğu sorunlar daha rahat gözlemlenebilir. 72Kıyı bölgelerinin bir başka özelliği de türlü çatışmaların yaşandığı yerolmalarıdır. Girişimcilerin, bireylerin, yapsatçıların, esnafın, kendi aralarında ya daüçüncü bir kümeye karşı yaşadıkları çıkar çatışmalarını bir kenara bırakarak, kıyıbölgelerinde yaşanan çatışmaları birkaç kümeye ayırarak incelemek olanaklı: İlk olarak,bir kıyı bölgesinde farklı devletlerin, siyasal ya da ekonomik konularda denetimlerinisürdürmek istemelerinden kaynaklanan uluslararası çatışmalar söz konusu olabilir. 73Çalışmanın niteliği, daha çok siyasal boyutları olan böyle bir sorunu ele almaya elverişliolmadığı için konuya ayrıntılı olarak değinilmeyecektir. İkinci bir çatışma türü daha çokekonomik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Kıyının yukarıda değinildiği gibi, kara vedenizden farklı bir fiziksel yapıya sahip olması, bir başka deyişle, çevre öğelerinin vedoğal kaynakların yoğun bir biçimde bulunması, buraların diğer yerlere oranla ekonomikaçıdan değer kazanmasına yol açmıştır. Bu tür çatışmalar genelde girişimcilerinbirbirleriyle ya da özeksel ve yerel yönetimlerle olan ilişkilerinde gözlenir. Çoğunlukla,72 Mark Manuel, Barrie Mc Elroy, Roger Smith, Coastal Conflicts, Cambridge University Press,1995, s.1.73 Bkz. Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.165.37


ekonomik yarar elde etme umuduyla yola çıkan girişimci, buralara ilişkin yasaldüzenlemeleri uygulamakla görevli resmi birimlerle karşı karşıya kalır. Bir diğer çatışmabiçimine de, daha çok yerel halk, çevreci gruplar, gönüllü örgütlerle girişimciler, yerelve özeksel yönetimler arasında rastlanır. Burada sorun, daha çok, ekonomik etmenlerlekorumacılık kaygısının çatışmasından kaynaklanır. Korunması gereken çevredeğerlerinin olduğu bir yerde, özel girişimcilerin gerçekleştirmeyi tasarladığı birişletmeye, yerel ya da özeksel yetkililerin onay vermelerinden sonra yerel halkın veçevrecilerin birlikte hareket ederek söz konusu girişimi durdurma girişimleri buna örnekverilebilir. Kıyı bölgesinde yaşanan bir başka çatışma da, yerli halkın yerleşik kültürü,yaşam biçimi ile buralara geçici olarak turistik amaçlarla gelenlerin yarattığı görecekalıcı olarak nitelendirebileceğimiz yeni davranış biçimleri, kültür öğeleri arasındayaşanan çatışmadır. Kıyıda, birbirlerine olumsuz etkide bulunabilecek yararlanmabiçimlerinin bir arada yer alması da çatışmalara neden olabilir. Dinlenme ve eğlenmeyeilişkin etkinliklerle kıyıdaki balık çiftliklerinin birbirlerine karşı olumsuz etkilerdebulunmalarında bunu görebiliriz. 74 Kıyıda özel iyeliğin yaygınlaşması buraların kamuyararına kullanılmasını önleyebilir. Daha sonraki sayfalarda ayrıntılı bir biçimde yeralacak bu çatışma türünün en yaygın örneği, parasal ve fiziksel engellerden dolayı düşükgelir kümelerinin, kıyılardan yararlanma olanaklarına kavuşamamasıdır. 75 Bir diğerçatışma türü, uzun dönemli çevre koruma yaklaşımlarıyla kısa dönemli ekonomikçıkarlar arasında görülür; tarihsel ya da doğal değeri olan bir kıyı yöresinin turizmeaçılması gibi. 76 Bu çatışma nedenlerinin görünür nedenleri farklı olsa da, dikkatleincelendiğinde hemen hepsinin ardında ekonomik etmenin olduğu görülecektir. Bunda,daha önce de değindiğimiz gibi, kıyının ekonomik açıdan bir kaynak olarakgörülmesinin de payı bulunmaktadır.74 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP RegionalSeas Reports and Studies No 161, 1995, s.2.75 a.g.y.76 a.g.y.38


II.Kıyı Yönetiminin Geçirdiği EvrimKıyının doğal yapısını korumak, buralardan yararlanma olanaklarını geliştirmeküzere yapılan çalışmaların, alınan önlemlerin, gerçekleştirilen araştırmaların, bir başkadeyişle, anılan bu etkinliklerin bütününü anlatan kıyı yönetiminin, ortaya çıkan sorunlarayaklaşım biçimi açısından son 25 yılda büyük bir değişiklik geçirdiği söylenebilir.Kuşkusuz bunda, daha önceki bölümlerde değinildiği gibi, kıyı bölgelerinde aşırı nüfusyığılmasının yarattığı baskının giderek artmasının, buraların ekonominin türlü sektörleriiçin bir çekim yeri durumunda olmasının, geleneksel yaklaşımlarla sorunun üstesindengelme çabalarının başarısız sonuçlar doğurmasının da payı var. Kıyı yönetiminingeçirdiği evrimi bir kaç yönden incelemek olanaklı. Bu değişiklikleri hem bir çalışmaalanı olarak kıyının uzamsal olarak tanımlanmasında hem de bu alanlardaki sorunlarınele alınışında egemen olan bakış açısında görebiliyoruz. Kıyının kara ve deniz yönündetanımlanma biçimi ve kıyı yönetiminin kullandığı araçlarla bilim dallarından yararlanmayollarıyla ilgilidir bu değişim. Kıyı yönetiminin geçirdiği evrimi incelemek, bugününyönetim yaklaşımlarına nasıl gelindiğine ve uygulamalarda karşılaşılan güçlüklerin dahakolay anlaşılmasına yardımcı olabilir. Bu bölümde, söz konusu değişimi türlü yönleriyleortaya koyma amacı doğrultusunda insanlığın kıyı alanlarına bakış açısında, kıyıdaduyumsanan sorunların ele alınış biçiminde, kıyı yönetiminin kullandığı araçlarda,kıyının tanımında ortaya çıkan değişiklikler incelenmeye çalışılacaktır. Bir başkaanlatımla "kıyı yönetimi"nden "bütüncül kıyı alanları yönetimi"ne doğru evrim sürecininyansıtılmasına çalışılacaktır.39


A.Çevre Yönetiminde Yaşanan Gelişmelerin Kıyı Yönetimine Etkisi1.Çevre Yönetimi"Çevre yönetimi"nin iki ayrı anlam kümesini bünyesinden barındıran birkavram olduğu söylenebilir. 77 Bir kez, çevre yönetimi, çevre sorunlarına çözüm bulmauğraşında bulunanların çevreyle ve birbirleriyle olan ilişkiler bütününü anlatmak üzerekullanılabilir. Burada çok aşamalı bir süreç söz konusudur. Bu anlayış daha çok çevresorunları ile ilgili yönetsel ya da gönüllü örgütlenmelere vurguda bulunur. 78 İkinciolarak çevre yönetiminden, bir dizi kavram ve yaklaşımın oluşturduğu bilimsel birçalışma alanı anlamı çıkarılabilir. Çevre yönetimine ikinci yaklaşım daha çok, çevresorunlarına nasıl bir bilimsel bakış açısıyla yaklaşılmasının gerekli olacağı tartışmasınaodaklanır. Çevre sorunlarını gidermek ya da insan etkinliklerinin çevreye baskısınıazaltmak üzere hangi disiplinlerden, nasıl yararlanmak gerektiği, bu süreç içinde bunlararasında nasıl uyum sağlanacağı konusu bu anlayışın temel kaygısıdır. Bir anlamdaçevre yönetiminin söz konusu iki ayrı anlam kümesinin birbirleriyle sıkı bir biçimdebağlı olduğu, aynı sürecin iki ayrı yönünü simgeledikleri de söylenebilir. Çalışmanın bubölümde daha çok çevre yönetiminin ikinci yönüne ağırlık verilerek, çevre yönetimindeyaşanan değişimlerin kıyı yönetimine etkisi üzerinde durulacaktır.2.Çevre Yönetiminde Bütüncül YaklaşımlarTürlü insan etkinliklerinin doğrudan doğruya insan yaşamını, doğal ve yapayçevreyi olumsuz yönde etkilediği bilinmekte. Yalnızca insan yaşamı değildir kuşkusuzbu etkinin altında kalan; hem flora ve faunasıyla çevrenin canlı öğeleri, hem dehavasıyla suyuyla dağıyla deniziyle kıyısıyla cansız öğeleri bu olumsuz etkiden payına77 Geoff A. Wilson, Raymond L. Bryant, Environmental Management: New Directions for theTwenty-First Century, UCL Press, London, 1997, s.5, 6.78 Örneğin bu yaklaşım doğrultusunda geliştirilen bir tanıma göre çevre yönetimi, "tüm canlılarınsağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamaları, doğal kaynakların korunması, değerlendirilmesi vegeliştirilmesi amacıyla gerek kamusal, gerekse özel kesimde elverişli bir iletişim, planlama, eşgüdüm40


düşeni alır. Belli bir yörenin doğal çevresinin zarar görmesinin ya da doğalkaynaklarının azalmaya başlamasının, ekonomide, toplumsal yaşamda olumsuz sonuçlardoğurması kaçınılmazdır. Öte yandan, söz konusu çevre sorunlarının giderilmesi içingereken çabaları akla getirdiğimizde, çevre sorunlarının çok geniş bir alanı ilgilendirdiğiortaya çıkacaktır. Bundan dolayı, çevre sorunları ile uğraşan bilim dallarının sayısınıntüm bilim dalları sayısına eşit olduğunu söylemek abartılı bir düşünüş biçimiolmayacaktır. Çevre sorunlarının karmaşık ve içiçe geçmiş öğelerden oluşan bir yapıyasahip olmasının, çevre yönetiminin bilimin türlü dallarından yararlanmasını zorunlukıldığı söylenebilir. Çevre konusunda yapılan çalışmaların, biyoloji, kimya gibigeleneksel disiplinlerden farklı olarak siyaset, hukuk, ekonomi, toplumbilim gibi. bütünilgili dalları göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bir başka anlatımla bu alandakiçalışmaların hem disiplinlinlerarası hem de çok disiplinli olarak sürdürülmesi, sistematikve bütüncül yaklaşıma sahip olması gerektiği kabul edilmektedir. 79 Çevre sorunları,koruma planlarıyla, yönetim çabaları arasında eşgüdüm sağlanmasıyla ve bunlara akçalkaynak bulma sorunuyla kamu yönetiminin, doğal kaynakları ve insanın yaşamsalgereksinimlerini ilgilendirdiği için ekonominin, bireylerin kendi aralarında ve bir bütünolarak toplumun yarar paylaşımını ya da çatışmasını ilgilendirdiği için hukukun, türlüçözüm önerilerini gerçekleştirecek bir araç olarak mühendisliğin, sınır tanımazlığındandolayı uluslararası ilişkilerin konusudur. Çevrenin yukarıda anılan çok yönlülüğündenkaynaklanan bu durumun çevre yönetiminin alacağı biçimi doğrudan doğruyabelirleyeceği kuşkusuzdur. 80ve denetim sisteminin oluşturulması ve bu sistemi çalıştıracak bir örgütün kurulması anlatılmaktadır.Bkz. Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.259.79Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council,Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of aRetreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), NationalAcademy Press, Washington, D.C., 1994, s.8; Klee, The Coastal Environment.80 Bütüncül (integrated) çevre yönetimi yaklaşımlarının ardında "holism" bulunmaktadır. İlk olarak1926 yılında, "Holism and Evolution" adlı yapıtta, Smuts tarafından kullanılan "holism" kavramı,bütünün kendisini oluşturan parçalardan daha farklı daha büyük olduğu düşüncesi çerçevesindebiçimlenmiştir. Bkz. C.J.Barrow, Environmental Management: Principles and Practice,Routledge, London, New York, 1999, s.131,132. Holistik düşünce, 'bilimin, indirgemeci yaklaşımı41


Günümüzde çevre yönetiminin, çevre sorunlarının niteliğinden dolayı, karşılıklıetkileşimlerle, çok taraflı kullanımlarla, karmaşıklıkla, çapraz kesen dışsallıklarlauğraşmada fazla başarılı olamadığı görülmektedir. 81 Kıyı alanlarında yaşanan sorunlariçin de aynı durumun söz konusu olduğu söylenebilir. Tek tek sektörleri temel alarakyapılan çalışmalar, kıyı alanlarında birbirine sıkı sıkıya bağlı olan türlü öğeleri, yanihem deniz ve kara etkileşimini, hem doğal sistemlerin bütünlüğünü, hem de kıyıda yeralan sektörlerin birbirleri ile olan ilişkisini göz ardı etmiştir. 82 İşte tüm bu nedenlerdendolayı çevre sorunlarını çözmede ya da en azından zararlarını, boyutunu azaltmada,yukarıda anılan sektörel uğraş alanlarının tümünü birden kapsayacak, onların çalışmalarıüzerinde eşgüdüm kurabilecek, bütüncül (holistic) bir yönetim yaklaşımınıngeliştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmaktadır. 83 Bunun için de çevre yönetimininsektörel temeldeki yönetim çabalarının üstünde, onları belli bir amaç doğrultusundayöneltecek biçimde, bütüncül bir yaklaşıma sahip olması gerektiği düşünülmektedir.benimseyen çok sayıda dallara ayrılmasından dolayı, inceleme konusu olan nesnenin yalnızca kimiöğelerini ele alabileceği, bunun da bütünü gözden yitirme tehlikesini taşıyabileceği' varsayımınadayanır.81 Richard D. Margerum, “Integrated Environmental Management: Moving from Theory to Practice”,Journal of Environmental Planning & Management, September, 1995.82 Günümüzde çevre yönetiminde kullanılan değişik yaklaşımları Barrow'un yaptığı sınıflandırmayıizleyerek şöyle kümelendirmek olanaklı: Özel Amaçlı Yaklaşımlar: Belli bir yerde ortaya çıkan çevresorununu çözmek için başvurulan özgün yaklaşımlar. Sorun Gidermeye Dönük Yaklaşımlar: Türlüsorunları, gereksinimleri ve bu yolda atılması gereken adımları belirlemek için kullanılanyaklaşımlar. Dizgesel Yaklaşımlar: Dağ, ova, çöl, ada gibi doğal değerlerin oluşturduğuçevredizgeleri bir bütün olarak ele alan yaklaşımlar. Bölgesel Yaklaşımlar: Belli bir bölgeyi ya daekolojik birimi çalışma alanı olarak belirleyen yaklaşımlar. Kıyı alanları, nehir havzaları, deniz, adagibi kimi zaman ulusal sınırların da ötesine geçebilen bölgeler için geliştirilen yaklaşımlar bukümede ele alınabilir. Belirli Disiplinlere Özgü Yaklaşımlar: Çeşitli uzmanlık alanlarınca geliştirilenyaklaşımlardır. Hava kalitesi yönetimi, su kalitesi yönetimi, toprak yönetimi, çevre sağlığı, kentselgelişme, deniz yönetimi, turizm yönetimi, koruma alanı yönetimi için başvurulan yaklaşımlar bunlararasında sayılabilir. Gönüllü Örgütlerin Yaklaşımı: Özel koruma alanlarının oluşturulması, araştırmaya da diğer koruma önlemleri için akçal kaynak bulunması gibi gönüllülük temeline dayalı olaraksürdürülen çalışmalarda yararlanılan yaklaşım. Ticari Yaklaşım: İş dünyasının ya da girişimlerinyararına olacak biçimde çevre sorunlarına çözüm aramayı hedefleyen yaklaşımlar. Bkz. Barrow,Environmental Management, s.20, 21.83 R. Ryan Dupont, Terry E. Baxter, Louis Theodore (Eds), Environmental Management:Problems and Solutions, Lewis Publishers, London, New York, 1999, s.1.42


3.Bütüncül Çevre YönetimiBütüncül çevre yönetiminin üzerinde oydaşmaya varılmış bir tanımı yok.Ancak, “insan etkinliklerinin çevre üzerindeki etkisi, bu alandaki politikalar ve denetimbiçimleri arasında eşgüdüm sağlamak" 84 gibi ya da ”bir ekosistemde belirli toplumsalhedeflere ulaşmak için, o ekosistem içinde işleyen toplumsal, siyasal, ekonomik vekurumsal etmenleri göz önünde bulunduran bir dizi eylemi belirlemek ve uygulamaktır"biçiminde genel tanımlar yapılmaktadır. 85 Bugün, çevre yönetimine benzer bir biçimde,bütüncül kaynak yönetimi (integrated resource management), ekosistem yönetimi,bütüncül havza yönetimi (integrated catchment management) ve su havzası yaklaşımlarıda (watershed approach) 86 , çevre sorunlarını yaratan öğelerin karşılıklı etkileşimini vekarşılıklı bağlantılarını göz önünde bulundurmaktadır. Aslında ‘bütüncül çevreyönetimi’ kavramının anılan bu yönetim biçimlerinin tümünü birden kapsamakta olduğusöylenebilir. 87Bütüncül çevre yönetimi, bugüne değin izlenen çevre yönetimi yaklaşımlarınındar bir bakış açısına sahip olmasına, çevre sorunlarını yaratan türlü etmenler arasındayeterince eşgüdümü sağlayamamasına ve toplumsal-ekonomik koşulları göz ardıetmesine bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Çevre sorunlarının sınır tanımaması, bütünekonomik-siyasal kararlardan etkilenmesi, su, toprak, hava gibi değişik çevredeğerlerinde de gözlenebilmesi, bütüncül yönetim yaklaşımlarının uygulanmasınıgerekli kılmıştır. Söz konusu yaklaşımın genel kabul görmüş bir tanımının ya dailkelerinin olduğunu söyleyebilmek oldukça güç. Yine de, kavramla anlatılmak84 Margerum, “Integrated Environmental Management".85 a.g.y.86 Çevre yönetimi yazınında "integrated watershed management" olarak adlandırılan bu yaklaşımıTürkçe'ye "bütüncül su havzası yaklaşımı" olarak çevirebiliriz. Bununla anlatılmak istenen, çevreyönetiminin çalışma alanı olarak, su havzasını, bir başka anlatımla, aynı yere dökülen bir nehrinbütün kollarını, öğelerini, etki alanını almasıdır. Bkz. Isobel W. Heathcote, Integrated WatershedManagement: Principles and Practice, John Wiley & Sons, New York, 1998, s. 3, 4.87 Margerum, “Integrated Environmental Management".43


istenenler üzerine kimi saptamalarda bulunulabilir: Bu yaklaşımda, çevre sorunları ve busorunların çıkış kaynakları bir bütün olarak ele alınır. Bu amaç doğrultusunda, çevreyönetimi için, uluslararası alanda, yararlanılacak değişik bilim dalları arasında, türlüsanayi dalları ya da ekonomik sektörler arasında bütünlüğün sağlanmasına çalışılır.Onarıcı politikalardan daha çok önleyici politikaların geliştirilmesine önem verilir.Çevre sorunları ile ekonomik ve toplumsal yapının birbirinden ayrı tutulamayacağıdüşüncesiyle çevre sorunları salt teknik bir uğraş alanı olarak değerlendirilmez.Bütüncül çevre yönetiminin büyük ölçüde geniş kapsamlı bölge planlama anlayışınınetkisi altında geliştiğini söylemek olanaklı. Yaklaşımın, kuramsal açıdan kimibelirsizlikler taşıdığı ve uygulamaya geçirilmesinde güçlüklerle karşılaşıldığını daeklemek gerekir. 88Bütüncül çevre yönetimi üzerine yapılan kuramsal çalışmalarda, bütüncül çevreyönetiminin kapsamlı olması, yani bütüncül yaklaşımı benimsemesi, bütün çevredizgeyi(ekosistemi) ele alması, bir çevredizge içindeki birleştirici parçaları, alt dizgeleri ve varolan bütün karşılıklı bağlantıları göz önünde bulundurması, tek tek yapılan çalışmalarınortak ereklerinin önceden belirlenmesi gerektiği üzerinde durulmaktadır. 89 Kuramsalçalışmaların üzerinde görüş birliğine vardığı bir diğer konu ise bütün çevre yönetimisürecinde, katılımcılar (stakeholders 90 ), yerel halk ve burada yönetim çalışmalarınıdoğrudan yürütecek olan yönetim birimleri arasında eşgüdümün sağlanmasıdır. 91 Bunagöre, yöre halkının, yapılan çalışmalar ve varılacak amaçlar konusunda bilgilendirilmesidurumunda daha başarılı sonuçlar alınabilecektir. Bundan bir adım öteye giderek onları88 Barrow, Environmental Management, s.256-257.89 Bkz. Allan Savory, Jody Butterfield, Holistic Management: A New Framework for DecisionMaking, Island Press, Washington, D.C., 1999, s.101-103.90 "Stakeholder" sözcüğü, kıyı yönetiminde çabada pay sahibi olmayı ya da ortaklaşa çabagöstermeyi anlatmaktadır. Bu açıdan kıyı yönetiminde dolaylı ya da dolaysız biçimde etkiliolabilecek bütün edimcileri (özeksel yönetim, yerel yönetimler, gönüllü örgütler, özel sektör, yörehalkı vb.) bu kavramın içinde düşünmek gerekmektedir.91 Margerum, “Integrated Environmental Management".44


karar süreçlerine katmak, çalışmanın genel doğrultusu hakkında onaylarını almak dayine başarılı sonuçlara varmada yapılacak işlerden biri olmalıdır. 92Bütüncül çevre yönetimine ilişkin yazında, genellikle, bütüncül yaklaşımınkuramsal boyutuna, yani, bütüncül yaklaşımın ne olduğuna, neden böyle bir yaklaşımagereksinim duyulduğuna, türlü örnek olaylara değinildiği halde, kuramın ve uygulamayanasıl geçirileceği konusunda fazla çalışmanın yapılmamış olduğunu görmekteyiz. Buyüzden bütüncül çevre yönetiminin nasıl uygulamaya geçirileceği konusunda, üzerindegörüş birliğine varılmış bir ilkeler bütünü bulunmamaktadır. Belki bunda, uygulamadabu yaklaşımın fazla başarılı olamaması da etkili olmaktadır. 93 Bütün bunlara karşın,bütüncül yaklaşımın yaşama geçirilmeye çalışıldığı pek çok örneği görebilmek olanaklı.Örneğin, ABD’de Çevre Koruma Ajansı (Environmental Protection Agency), GreatLakes’daki sorunlu yerler için su havzası yaklaşımını (watershed approach)kullanmaktadır. 94 Bunun gibi, ormancılık (U.S.Forest Service) ve toprak yönetimiyle(U.S. Bureau of Land Management) ilgili yönetsel birimler de “çevredizge yaklaşımını”92 Bütüncül kıyı yönetimine ilişkin kuramda, çalışmalarda eşgüdümü sağlamak için sözü edilen kimiaraçlar şöyle sıralanabilir: Bilgi ve verilerin ortaklaşa toplanması, paylaşımı; tahmin ve senaryolarınortaklaşa yapılması; ortak modellerin yaratılması, coğrafi bilgi sisteminin ortak kullanılması; bülten,elektronik posta vb. yollarla düzenli bir iletişim düzeneğinin yaratılması; planların ortaklaşa olarakgözden geçirilmesi, bütçelemenin ortak yapılması; genel denetimin yapılması; düzenli toplantılarıngerçekleştirilmesi; gerektiğinde eşgüdümleme komiteleri kurulması; ortak çalışma gruplarınınyaratılması. Buna benzer bir biçimde, yönetim süreci içinde ortaya çıkabilecek türlü çatışmalarıçözmek için önerilen araçlar da şöyle sıralanıyor: Konu hakkında daha ayrıntılı araştırmalardabulunmak; çatışma içinde olan birey ya da kümeler arasında iletişim kurmaya çalışmak; daha yüksekkonumdaki bir birime, otoriteye başvurmak; özel toplantılar düzenlemek; tartışma ya da pazarlıkyöntemini kullanmak; dışarıdan ya da üçüncü bir kümeden yardım istemek. Bkz. Margerum,“Integrated Environmental Management".93 Bütüncül çevre yönetimi deneyimlerinde karşılaşılan başarısızlığın temel nedenlerinden birinin,katılımcıların siyaset ve planlama süreçlerini anlayamamaları ya da bütüncül yönetim kavramınıyaşama geçirememeleri olduğu kabul edilmektedir. Bir anlamda, bütüncül yaklaşımlar, tıpkı "süreklive dengeli kalkınma" gibi, kuramsal düzeyde çok şey ifade ediyor görünmekle birlikte, kavramınuygulamaya geçiş yöntemi konusunda belirsizlikler sürmektedir. Bkz. Richard D. Margerum,"Integrated Approaches to Environmental Planning and Management", Journal of PlanningLiterature, May 1997, Vol.11, No. 4, s.459-476.94 J. Schmandt, "Managing Comprehensive Rule Making: EPA's Plan for Integrated EnvironmentalManagement, Public Administration Review, March/April 1985, s.309-318'den aktaran Margerum,“Integrated Environmental Management".45


uygulamaktadır. 95 Buna benzer bir biçimde, ABD’de 1965 tarihli Su KaynaklarıPlanlaması Yasası’nda (Water Resources Planning Act) kapsamlı havza planlaması yanibütüncül yaklaşım benimsenmiştir. 96 Bütüncül yönetim yaklaşımında bir aşamayı daAmerika Ulusal Çevre Yasası (1969) oluşturmaktadır. Çevre sorunları konusundakiyasaların genellikle sorun çözmeye ya da sorun ortaya çıktıktan sonra girişimdebulunmaya yönelik düzenlemeleri içermesi, söz konusu yasaların yalnızca bir sorunaodaklanması ve farklı alanlara özgü yasaların uygulanması için çok sayıda kurumunöngörülmüş olması gibi sakıncaları ortadan kaldırma amacını taşıyan ABD Ulusal ÇevreYasası’nın bütüncüllüğe giden yolda bir adım olduğu söylenebilir. 97 Federal düzeydekibu düzenleme, çevre sorunlarının karşılıklı bağımlılık göstermesi, çevre sorunlarınınsınır tanımaması özelliği göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiştir.Bütüncül çevre yönetimi ve bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili akademikyazında üzerinde en çok durulan konulardan biri, türlü bilim dalları arasında, özelliklede toplumsal bilimlerle doğa bilimleri arasında, uyumu, işbirliğini sağlamaktır. Ancak,söz konusu gerekliliğin yaşama geçirilmesinin önünde oldukça büyük engellerbulunmakta. Bunların başında, doğa bilimlerinin çevre sorunları ile ilgili tek bir konuyaya da tek bir sektöre odaklanması, toplumsal bilimcilerin çoğunlukla ilgiliaraştırmalardan dışlanması ya da yeterince temsil edilmemesi gibi tarihsel ve gelenekseletmenler gelmektedir. Bütüncüllüğün sağlanamamasında bir diğer engeli ise toplumsalve doğal bilimlerin kullandıkları dildeki, benimsedikleri kavramlardaki, izledikleriyöntembilimsel yaklaşımlardaki farklılıklar oluşturmaktadır. Üçüncü olarak, iki farklıbilimsel geleneğin, insana çevredizge içinde verdikleri yerin farklılığından kaynaklanangüçlüklerden söz edilebilir. Doğa bilimleri, çevre sorunları uğraşında, insanı, çevresinin95 a.g.y.96 N. Wengert, "A Critical Review of the River Basin as a Focus for Resources Planning,Development, and Management", D. J. Allee, L. B. Dworsky & R. M. North (Eds), Unified RiverBasin Management, Symposium Proceedings, Minneapolis, American Water ResourcesAssociation, 1981'den aktaran Margerum, “Integrated Environmental Management".97 a.g.y.46


ir parçası, çoğunlukla da doğal döngülere dışarıdan müdahele eden 'istenmeyen' biröğesi olarak algılarken, toplumsal bilimler çoğunlukla, çevreyi insanın gereksinimlerinigideren bir dizge olarak ele alır. Söz konusu bakış açısı farklılığının, iki bilimselanlayışın yanyana gelmesinde kimi sorunlar doğuracağı açıktır. Bütün bunlara,akademik çevrelerde, araştırma kuruluşlarında bilimde uzmanlaşmayı özendirici pek çoketmenin varolmasını, ancak aynı durumun disiplinlerarası çalışmalar için söz konusuolmamasını da ekleyebiliriz. 98Geleneksel anlayış, çevre sorunlarını hangi sektör (tarım, sanayi, turizm, enerjivb.) içinde yer aldığına göre tanımlar ve çözüm önerilerini ona göre geliştirir. Sözkonusu çevre sorununun ölçeği de (yerel, bölgesel, ulusal) türlü coğrafi düzeylerdenbirine göre belirlenir. Oysa bütüncül yaklaşımda, aynı çevre sorununun tüm sektörlerdeve coğrafi bölgelerdeki olası etkileri anlaşılmaya çalışılır. Sorunu gidermeye yönelik,genel nitelikli ilkelerin yanı sıra, sorunun değişik boyutları için özel erekler saptanır.Bunun dışında, uygulama aşamasında söz sahibi olacak kurum ve edimciler de belirlenir.Örneğin ulaştırmadan kaynaklanan sorunlar için, gürültü düzeyi, yerleşim yerlerininyollara uzaklığı gibi, sorunu tanımlamaya yönelik kimi ölçümler yapılır. Daha sonrauygun ölçütler bulunarak, yerel yönetimler, çıkar grupları, ulaşımla ilgili şirketleregereken yetki ve sorumluluklar verilir. Bütüncül yaklaşımın uygulanmasında, sorundanbir biçimde etkilenen bütün edimcilerin, kamu kurumlarının, özel şirketlerin, gönüllüörgütlerin uygulama sürecine katılmasının, başarının sağlanmasında önemli olduğukabul edilir. Bunun yanında, öteden beri uygulanan denetim ya da cezalandırma gibizorlayıcı önlemlerden daha çok, 'çevre dostu' ürünlerin üretilmesine ya da hizmetlerinsunulmasına önem verilir. 9998 Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean Studies Board, Commission onGeosciences, Environment, and Resources National Research Council, Science, Policy, and theCoast: Improving Decisionmaking, National Academy Press, Washington, D.C., 1995, s.44-45.99 Grigoris Kafkalas, "Industry/Energy", United Nations Environment Programme-MediterraneanAction Plan, Workshop on Policies for Sustainable Development of Mediterranean CoastalAreas, Santorini Island, 26-27 April 1996, Papers by a group of experts, MAP Technical ReportsSeries No.114, UNEP, Athens, s.94.47


Buradan da anlaşılabileceği gibi, bütüncül yaklaşım bir yönüyle Pazarekonomisinin gereklerinin yerine getirilmesine özgü önerilerde bulunmaktadır.Uygulamaya ilişkin etkinliklerde özel şirketlerin rolünün artırılması, 'çevre dostu' 100olarak anılan ürünlere ağırlık verilmesi bunlar arasında sayılabilir. Belki de söz konusuduruma bir başka açıdan bakmak daha yerinde olacaktır. Çevre sorunlarının ardında,büyük ölçüde kapitalizmin ürünü olan sanayileşme, kentleşme, nüfus birikimi ve tüketimtoplumu bulunduğundan ve bu etmenlerin her birinin ortaya çıkan özgül bir soruna türlüyönlerde katkısı olduğundan, sorunun çözümüne yönelik çalışmaların söz konusuetmenlerin bütün yönleriyle ele alınması gerekmektedir. Çevre sorunlarının boyutlarınınartmasıyla giderek, küresel nitelik taşıyan yeni sorun alanlarının ortaya çıkması dabütüncül yaklaşımın gerekliliğinin benimsenmesinde etkili olmuştur.Bütüncül yaklaşımlara ilişkin olarak değinilmesi gereken bir konu da, yeniyaklaşımın yaşama geçirilmesine, geleneksel yönetim dizgesinden (government) dahaçok yeni bir yönetim anlayışının (governance) elverişli olmasıdır. 101 Bütün yönetimişlevlerini tek bir özekte toplayan klasik yönetim anlayışının, türlü edimciler arasındaişbirliği sağlanmasını gerektiren bütüncül yaklaşımlara çok da uygun olmayacağı açıktır.Esnekliği, özel örgütlenmeleri, pazara dayalı araçları, çok ortaklı iş görmeyi bünyesindebarındıran bu yeni yönetim anlayışına çalışmanın ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılıolarak değinilecektir.100 Çevre dostu olarak nitelenen ürünlerin, kapitalizmin kendisini sürdürmede kullandığı araçlardanbiri olduğu kabul edilebilir. Bu yolla bir yandan, ekonominin sürdürülebilmesi için gerekli olan doğalkaynaklardan yararlanma en çoğa çıkarılmak istenirken bir yandan da yeni bir tüketim alanı dayaratılmış olur. Türlü reklam araçlarıyla, eğitsel etkinliklerle yalnızca bu tür mallara istemde bulunanyeni bir tüketici kümesinin Batıda oluşturulmakta olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, yanidoğal kaynaklardan sürdürülebilir bir biçimde yararlanma yollarının aranması uzun dönemde olumluetkilerini gösterebilecek bir önlemken, 'çevre dostu' ya da 'yeşil' ürünlerin ön plana çıkarılmasınınhem kısa erimli hem de uzun erimli etkileri bulunmaktadır. Kısa dönemde, bu tür ürünlerindesteklenmesiyle aynı zamanda, yeni, yeşil bir Pazar yaratılmış olmaktadır. Bu durumun uzunerimdeki etkileri ise doğrudan doğruya kaynakların ussal bir biçimde kullanımıyla ilgilidir.101 John Barry, Rethinking Green Politics, Sage Publications, London, 1999, s.130-13148


B.Kıyı Yönetimi KavramıTarihsel gelişim sürecine girmeden önce, kıyı yönetimi kavramının diğer çevrekoruma yaklaşımlarından ayrılan yönleri üzerinde durmak yerinde olacaktır. Biryapıtta, 102 en genel anlamıyla "kıyı bölgesindeki çevresel değişimleri planlamak vebunlara karşı harekete geçmek" olarak tanımlanan kıyı yönetiminin, siyasa belirleme,plan yapma ve uygulama olarak üç aşamadan oluştuğu söylenebilir. Kıyı yönetimiyalnızca fiziksel ve biyolojik çevreyi değil, insanın kıyı alanlarından yararlanmabiçimini ve toplumsal çevreyi de ilgi alanı içinde görür. Bundan dolayı kıyı yönetimi,kıyı korumacılığından ya da kıyı çevresinin düzenlenmesinden daha genişkapsamlıdır. 103 Bunun gibi, sahil yönetimi (beach management) ile kıyı yönetiminin(coastal management) farklı düzeyleri temsil ettiğini, birincisinin yalnızca ikincisinin biröğesi ya da alt aşaması olarak, yalnızca sahillerin korunmasını ve geliştirilmesini anaamaç olarak aldığını da belirtmek gerekir. 104C.İlk Kıyı Yönetimi DeneyimleriKıyı alanlarının yönetiminde günümüzde benimsenen yaklaşımların ilkörneklerini kimi ilkel toplulukların deneyimlerinde görmek olanaklı. Örneğin BatıSamoa’da kıyı alanları üzerinde ortak iyelik kurulmuştur. Kıyının deniz ve kararyönündeki alanlarda, kumsalda ve bütün doğal değerlerin üzerinde bireylerin denetimkurmasına izin verilmez; yerli halkın oluşturduğu köyün söz konusu doğal değerlerüzerinde iyeliği olduğu kabul edilir. Bir başka açıdan, kıyının geleneksel, doğal birbiçimde yönetimidir söz konusu olan. Çağdaş dünyanın kıyı yönetimi uygulamalarındakullandığı, bölgeleme, balıkçılığın ya da avlanmanın belli kurallara bağlanması,102 Klee, The Coastal Environment, s.32.103 Susan Gubbay, "Marine Nature Conservation in the Coastal Zone", M. G. Barrett (Ed.), CoastalZone Planning and Management, (Proceedings of the Conference Coastal Management 1992:Integrating Coastal Zone Planning and Management in the Next Century, Organized by theInstitution of Civil Engineers and held in Blackpool on 11-13 May 1992), Thomas Telford,London,1992, s.86.104 Eric C. F. Bird, Beach Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996, s. 212.49


politikaların ve türlü düzenlemelerin geliştirilmesi ve olumsuz davranışlarda bulunanlarakimi yaptırımların uygulanması (uyarma ya da ceza verilmesi) gibi kıyı yönetimiaraçlarından da yararlanıldığı görülebilir. 105Kıyının çevrebilimsel kaygılarla ele alınmasının ya da "yönetilmesinin"başlangıcı, 19. yüzyıl sonlarında kurulmaya başlanan ulusal parklara değin götürülebilir.Bu dönemde doğal parkların kurulmasındaki amaç, buraları bilimsel araştırmalara ya dakonuklara açmak değil, daha çok birer doğal değer olarak korumaktı. 106 19. yüzyılınsonu ile 20. yüzyılın başlarında imar planlamasının yaygınlaşmasının kıyı alanlarıyönetimine etkisi, bölgeleme aracılığı ile değişik yararlanma biçimlerinin ayırdedilmesi,kamuya açık park alanların oluşturulması ve genel sağlık önlemlerine ağırlık verilmesibiçiminde kendisini göstermiştir. Bu dönemden sonraki çalışmalarda ise daha çokkentleşmenin kıyı alanlarına değin uzanmasının yarattığı olumsuz sonuçlarayoğunlaşılmıştır. Çevrebilimsel yönetim, kaynak yönetimi gibi adlarla anılan ya dakentsel ve endüstriyel gelişimleri denetlemek amacıyla geliştirilen ve daha çokmühendisliğe dayalı yaklaşımlar birbirinden bağımsız biçimde yaşama geçirilmeyeçalışılmıştır. 107 Türlü yönetim yaklaşımlarının kıyı alanları yönetimi altında toplanması,kıyının başlı başına bir çalışma alanı olarak kabul edilmesi, bir başka anlatımla kıyıalanları yönetiminin ortaya çıkması için 1970'li yılları beklemek gerekecektir. 1081970’lerden önce kıyı yönetimi, deniz jeolojisi, biyolojisi gibi farklı disiplinlerin ışığıaltında sürdürülmekteydi. Bu dönem boyunca kıyı yönetiminin daha çok doğal yıkımlarakarşı önlem alma ya da yıkım sonrası izlenecek politikayı ve uygulamayı belirlemeyle105 Kay, Alder, Coastal Planning and Management, s.134.106 1930'larda ilk örnekleri görülmeye başlanan doğal parkların sayısı 850'si kıyı alanlarında olmaküzere 4500'e ulaşmıştır. Kay, Alder, a.g.y., s.10.107 a.g.y., s.10, 11.108 Marios Camhis, Harry Coccossis, "Coastal Planning and Management Perspectives", Ekistics,Vol.49, No 293, March/April 1982, s.92.50


ilgilendiğini belirtmek gerekir. 109 Kıyının çevrebilimsel, ekonomik ve toplumsalaçılardan bir bütün olarak ele alınması dönemin kıyı yönetimi anlayışına uzak birolgudur. 1950’den 1970’e değin süren dönem, bir bakıma kıyı yönetiminin gelişmedönemi olarak değerlendirilebilir. 110Kıyı alanları yönetiminde ilk girişimlerin gelişmiş ülkeler tarafındanbaşlatıldığını görüyoruz. Kıyı alanları yönetimi (coastal zone management) ilk kez1972’de Amerika Birleşik Devletleri'nde gündeme gelmiştir. 1972’de çıkarılan KıyıAlanları Yönetimi Yasası (Coastal Zone Management Act) uyarınca alınan önlemleringeleneksel sektörel yaklaşımlara göre başarılı olduğu kabul edilmektedir. 111 Kıyı alanlarıyönetiminin ilk kez yasal düzenlemeye konu olmasını aynı dönemde gerçekleştirilenStockholm İnsan ve Çevre Konferansı'nın dolaylı getirilerinden biri olduğu dadüşünülebilir. 112 ABD’de başlatılan bu ilk girişimin ardından 1980'lerin başına değin,pek çok ülken bu yönde bir çaba içine girmeye başlamıştır. 113 Genellikle uluslararasıörgütler ya da başka devletler tarafından desteklenen, çoğunlukla yalnızca belli bir kıyıalanına, özel bir kalkınma projesine ya da erozyon gibi önemli bir kıyı sorununa yönelikolarak düzenlenen bu ilk programlar çoğunlukla iyi bir planlama yapmaya ve bununetkili bir biçimde uygulanmasına dönüktür. 114 Kıyı alanını tüm öğeleriyle birlikte bir109 Danimarka örneği için Bkz. E.C.M. Ruijgrok, P. Vellinga, "Chances for Nature - A Matter ofSubstitution", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management,s.89.110 Klee, The Coastal Environment, s.32-33.111 Jan C. Post and Carl G. Lundin (Ed.), Guidelines For Integrated Zone Management,(Environmentally Sustainable Development Series No.9, The Word Bank), 1993, s.1.112 Ancak bu ilk girişimin, her ne kadar kendisinin bütüncül olduğu varsayımında bulunsa bile, dahaçok kıyının kara yönü ile ilgilendiğini, eyalet programlarının, kıyının deniz yönündeki sorunlarlailgilenmediğini görüyoruz. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management,s.33.113 Josef Leitmann, “Options for Managing Protected Areas: Lessons from International Experience”,Journal of Environmental Planning and Management, January 1998, Vol.41, S.1, s.129-144.114 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.35.51


ütün olarak algılayan, kapsayıcı bir yaklaşıma sahip değildi bu programlar. 115 Budönemde, "kıyı alanı yönetimi" (coastal zone management), "kıyı yönetimi" (shoremanagement), "coastal planning" (kıyı planlaması), “kıyı bölgesi yönetimi” (coastalzone management), "kıyı kaynakları yönetimi" (coastal resource management) ve “kıyıalanı yönetimi” (coastal area management) terimi bu tür çabaları tanımlamak içinbirbirlerinin yerine kullanılan kavramlar oldu. 116D.Geleneksel Kıyı Yönetimi YaklaşımıÇevre sorunlarının ele alınış biçimindeki, bir başka deyişle çevre yönetimindekideğişimin, kıyı sorunlarını çözmek için sürdürülen çalışmalara da yansıdığını görüyoruz.Kıyı yönetiminde sektörel yaklaşımların terk edilerek bütüncül yaklaşımlarayönelinmesinin kıyının özelliğinden kaynaklanan türlü nedenleri de bulunmaktadır. Hemkara bölgelerinde gerçekleştirilen etkinliklerden hem de denizdeki kullanımbiçimlerinden etkilenen kıyıların durumunu bu açıdan şöylece özetlemek olanaklı:Teknolojik gelişmelerin, sanayileşmenin, nüfus yoğunluğunun kısacası doğaya baskınınbugünkü kadar ağır olmadığı dönemlerde denizlerden yararlanma olanakları dakısıtlıydı. Denizlerden doğrudan doğruya yararlanma, ulaşım ve balıkçılık gibi alanlarlasınırlı kalıyordu. Bunların birbirlerini olumsuz yönde etkilemeleri, bir çatışma içindeolmaları da söz konusu değildi. Bu nedenle tek tek her bir kullanım biçiminden doğansorunları gidermek için yalnızca o alana özgü çözüm yöntemlerini uygulamak yeterlioluyordu. Bir başka deyişle kıyı yönetiminde yakın tarihlere kadar egemenliğinisürdüren sektörel yaklaşımlarla sorunların üstesinden gelinmeye çalışılıyordu. Oysabugün denizler, karadaki insan yaşamının hemen hemen tüm yöndeki gereksinimlerinigiderebilmenin araçlarının bulunduğu bir kaynak olarak görülmektedir. Denizler,günümüzde enerji, tıp, dinlenme ve eğlenme, spor, savunma, eğitim, ulaşım, gıda gibi115 Post and Lundin, Guidelines For Integrated Zone Management, s.1.116 Evelyne Meltzer, International Review of Integrated Coastal Zone Management, Departmentof Fisheries and Oceans, Ocean Conservation Report Series, Ottawa, 1998, s.8.52


sektörlerin tümünün yer aldığı bir kaynak görünümünü almıştır. 117 Bu alandagerçekleştirilecek etkinlikler de, eskiden olduğundan farklı bir biçimde birbirleriyle -çoğunlukla da olumsuz yönde- bir etkileşim içine girmişlerdir. Bu nedenle, gelenekselsektörel yaklaşımlar, denizden kaynaklanan sorunların giderilmesinde yetersiz kalmıştır.Geleneksel sektörel kıyı yönetiminin, deniz yönünden karşılaştığı güçlüklerden kimileride denizin doğal yapısından kaynaklanmaktadır. Denizin karmaşık ve değişken biryapıya sahip olması, bu bölgelerde çok sayıda bilim dalının, değişik dallardakiuzmanların işbirliği ve eşgüdüm içinde çalışmasını gerektirmektedir. Yukarıda anılanduruma benzer bir biçimde, burada da, geleneksel yaklaşımın denizlerde gerçekleşenbütün değişiklikleri ya da denizi oluşturan bütün öğelerini kapsamakta yetersiz kaldığınıgörmekteyiz. 118Kıyı bölgelerindeki yönetsel yapının da geleneksel sektörel yaklaşımın yetersizkalmasına yol açtığı düşünülebilir. Çoğu yerde kıyı bölgelerinde birden fazla yönetimbiriminin yetkileri elinde tuttuğu bilinmektedir. Genelde, kıyının kullanımının yerelyönetimler, denizde gerçekleştirilen etkinliklerin ise özeksel yönetim denetimindeolması, buralarda yetki karmaşasına yol açabilmektedir. Kıyıda söz sahibi olankurumların farklı yasal düzenlemelere ve farklı yetkilere sahip olması; kimi zaman aynıkonuda ya da yerde birden fazla kurumun yetkili bulunması ya da tam tersine yetkiboşluğunun ortaya çıkması; kimi zaman aralarında yarışmanın bulunması; farklı bakışaçılarına ve anlayışlara sahip olmaları, çalışanlarının farklı eğitim kurumlarından geçmişolmaları; çoğunlukla birbirlerinin etkinlikleri hakkında bilgi sahibi olmamaları;aralarında eşgüdüm bulunmaması yeni sorunları da beraberinde getirebilmektedir. 119Federal yapılı devletlerde bu durumun boyutlarının daha da büyüyeceği düşünülebilir.117 Günümüzde, kıyıda ve denizde gerçekleştirilen hemen hemen bütün etkinlikler kıyı ekolojisini vekaynaklarını olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Buralarda yerleşim, savunma ya daendüstriyel amaçlı yapıların yapılması, madencilik, denizin doldurulması ya da taranması vb.etkinlikler doğrudan doğruya kıyının doğal yapısının bozulmasına katkıda bulunur. Cicin-Sain,Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.19.118 a.g.y., s.16.119 a.g.y., s.19.53


İmar planlarının yapılıp uygulamaya konması, koruma alanlarının belirlenipdüzenlenmesi, sanayi için yer seçimi, turizm etkinliklerinin planlanması gibi çok sayıdakonuda birbirlerinden farklı düzeylerde yönetim birimlerinin sorumlu ya da yetkiliolması, bu yönetim birimleri arasında eşgüdümün sağlanmasını gerektirmektedir.Üstelik kıyı bölgelerinde yalnızca yerel ve özeksel yönetimin etkisinden denetimindensöz etmek eksik bir değerlendirme olacaktır. Özeksel yönetimin taşra örgütünü, ilgilibakanlıkları, türlü uzmanlık birimlerini, yerel, ulusal ya da uluslararası niteliktekigönüllü örgütleri, uluslararası akçal kurumları, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibiuluslararası ya da ulus-üstü nitelikteki örgütleri de bir kıyı yöresinde etkili olabilecekyönetim birimlerinden saymak gerekecektir. 120Kıyıdan yararlanmadan kaynaklanan kimi çatışmalar da bütüncül biryaklaşımın uygulanmasını gerekli kılabilir. Bu çatışmalar petrol arama ve işletme işiyleuğraşanlar, balıkçılar gibi doğrudan doğruya ya da turistler, çevreci gruplar gibi dolaylıbir biçimde yararlananlar arasında da olabilir. Kıyıya yakın yerlerdeki bir enerjisantralinin o yörenin doğal yapısını bozarak turizm açısından çekici olmaktan çıkarmasıve bunun sonucunda turizmde elde edilmesi beklenen geliri azaltması; doğal dengeyeverdiği zararla çevreci grupların tepkisini çekmesi; santralin yaratacağı yeni iş olanaklarıyüzünden yöre nüfusunun hızla artması ve burada yeni, öngörülemeyen, teknik,toplumsal sorunlara yol açması bu çatışmalara örnek olarak verilebilir. Aslında kıyıdandolaylı bir biçimde yararlanacaklar arasında gelecek kuşakları da saymak gerekecektir.Bu çatışmaların kaynağında kıyının ortak bir kamu malı sayılmasının, buralarda var olantoplumsal yararın payı bulunmaktadır.120 Kıyı alanlarında bütüncül bilimsel yaklaşımların yeterince gelişememesinde, bu yerlerde çoksayıda örgütün söz sahibi olmasının da etkili olduğu düşünülmektedir. Bkz. William Eichbaum,"Coastal Management and Policy, Commission on Geosciences, Environment, and ResourcesNational Reearch Council, Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for FurtherResearch, (Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts,June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.152.54


Çizelge 4: Kıyı Yönetiminin Geçirdiği AşamalarDönemTemel Özellikleri1950-1970 -Sektörel yaklaşım-İnsan doğaya karşı-Düşük düzeyde halk katılımı-Ekolojinin sınırlı ölçüde göz önünde bulundurulması-Reaktif (onarıcı) önlemler1970-1990 -Çevrenin önem kazanması-Sektörler arasında daha yoğun bütünleşme ve eşgüdüm-Halk katılımının artması-Çevre bilincinin güçlenmesi-Mühendislik egemenliğinin sürmesi-Proaktif (önleyici) ve reaktif önlemler1990'dan Günümüze-Sürekli ve dengeli kalkınma kavramına odaklanma-Kapsamlı çevre yönetiminin ağırlık kazanması-Çevresel yenileme-Halk katılımına vurguGelecekte ...-Ekolojiye duyarlı bir kıyı alanı yönetiminin kurulması, önleyiciyönetim ve governanceKaynak: Robert Kay, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, E & FN Spon, London andNew York, 1999, s.11.III.Bütüncül Kıyı Alanları YönetimiBütüncül kıyı alanları yönetimi 1980’lerde uygulanmaya başlanan biryaklaşımdır. Bu yıllarda pek çok ülkede bütüncül kıyı yönetimi programlarıbaşlatıldığından, değişik yönetim anlayışları da ortaya çıkmıştır. 121 Ancak, uygulamabiçimleri farklılık gösterse de, hemen hemen bütün bütüncül kıyı alanları yönetimideneyimlerinin küresel düzeyde belirlenmiş ilkeler ışığında yürütüldüğü söylenebilir.İlerleyen sayfalarda ayrıntılı olarak değinilecek bu ilkelere geçmeden önce, söz konusuyeni yaklaşımın gelişim çizgisini ortaya koymakta yarar var.A.Kıyı Yönetiminden Bütüncül Kıyı Alanları YönetimineKıyıların önceleri konu dar bir bakış açısıyla yalnızca kıyı çizgisi tek ölçütalınarak “kıyı yönetimi” adı altında incelendiğinden, sorunların önemli bir bölümünün55


kaynaklandığı kıyının deniz ve kara yönünde uzandığı alanların kapsam dışındabırakıldığından, söz edilmişti. Yalnızca kıyı kuşağını değil de daha geniş kapsamlı biralanı denetlemek üzere başlatılan çalışmalarda da, daha çok kıyının kara yönü üzerindeduruluyordu. Bir başka anlatımla, ilk başlarda kıyı yönetimi ilgisini daha çok, karadagerçekleştirilen etkinliklerin kıyılara etkisine yöneltmişti. Sonraları daha geniş kapsamlıbir anlayışın egemen olmaya, konunun deniz açısından da ele alınmaya başlandığınıgörüyoruz. 122 Kıyı sorunları üzerine yapılan kuramsal çalışmalarda ve kıyı yönetimiuygulamalarında "kıyı" yerine "kıyı bölgesi"nin çalışma alanı olarak seçilmesiyle “kıyıbölgesi yönetimi” (coastal zone management) kavramı daha yaygın bir biçimdekullanılır hale geldi. Bu durum “kıyı” kavramından “kıyı bölgesi” kavramına geçişinakademik dünyada dile getirilmesi olarak da değerlendirilebilir. Kıyı bölgesi ileanlatılmak istenen, kıyının yalnızca deniz ve kara ile buluştuğu yer olarakalgılanmaması, bunun da ötesine giderek deltaların, sahillerin, kumsal ve kumulların,kayalıkların, bataklıkların kısaca denizin etkisinde kalan tüm karasal alanın da gözönünde bulundurulmasıdır. 123 Bir başka anlatımla önceleri yalnızca tek tek kıyıyaolumsuz etkide bulunabilecek etmenlerle uğraşılırken giderek bunun yeterli olmayacağı,tüm kıyı çevredizgesinin ve kıyıdan türlü yararlanma biçimlerinin birbirleri arasındakietkileşimin de göz önünde bulundurulmasının gerektiği anlaşılmaya başlanmıştır. Kıyıyönetiminde gözlenen bu değişimin ardında, hem buralarda ortaya çıkan sorunların,kıyının kara ve deniz yönüne göre daha içte kalan bölgelerde gerçekleştirilenetkinliklerden kaynaklanması hem de ortaya çıkan bir sorunun birbirleriyle etkileşimiçinde olan çok sayıda etmeni göz önünde bulundurarak çözülebileceğinin anlaşılmasıbulunmaktadır. Örneğin, buna göre, belli bir yerdeki kirlilik sorununun çözümünde sözkonusu kıyı alanındaki sanayi, kentleşme, turizm, yerleşim biçimi etmenlerinin, çevre121 Klee, The Coastal Environment, s.48.122 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.32.123 Sumru Ünsal, “ ‘Kıyı Yönetimi’ Kavramında Yaşanan Evrim ve ‘Kıyı Kullanımı ve Yönetimi(Düzenleme) Bütünlüğü’ İlkeleri”, Erdal Özhan (Ed.),Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. UlusalKonferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi,Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.10.56


sorunları konusundaki tüzel düzenlemelerin, yörenin doğal niteliklerinin, yaşayanlarıntoplumsal kültürel özelliklerinin, sürdürülen çalışmalarda göz önünde bulundurulmasıgerekmektedir.Kıyı yönetiminde bütüncül yaklaşımın çok da eskilere uzanan bir tarihi yoktur.Yakın zamanlara değin kıyı alanlarının ve deniz bölgelerinin ayrı ayrı incelendiğinigörüyoruz. Genelde kıyının kara tarafıyla jeologlar, kent planlamacıları, kamugörevlileri ya da uzmanlar ilgilenirken, denizbilimciler (oşinograflar) ya da denizle ilgilidiğer bilim dalların temsilcileri de kıyının yalnızca deniz yönünü uğraş alanları içindegörmüşlerdir. 124 Bu işbölümü gerçekte, sanıldığı gibi uzmanlaşmayı tam olaraksağlayamamış, kıyıyı oluşturan öğelerin ve yapısı üzerinde etkili olan etmenlerden birbölümünün çalışma dışında bırakılmasına, dolayısıyla da eksik bir yaklaşımıngeliştirilmesine yol açmıştır. 125Kıyı bölgelerini yönetme işinin, tek sektöre dayalı olarak yapılmasının ve sorungiderme çabalarının parçacıl bir yaklaşım doğrultusunda sürdürülmesinin çok da başarılısonuçlar vermediği zamanla anlaşılmaya başlanmıştır. Bu durumun nedeni, kıyıda ortayaçıkan sorunların çok sayıda, çeşitli türde olması ve bunların hem denizde, hem kıyıda,hem de karada gerçekleştirilen etkinliklerden kaynaklanmasıdır. Söz konusu sorunlarınortaya çıkmasında baş role sahip olan bu etmenler birbirleriyle sıkı sıkıya da bağlıdır. Buyüzden kıyı alanlarında duyumsanan herhangi bir sorunun ya da rahatsızlığın nedenini,kaynağını bulmak oldukça güçtür. Çoğunlukla sorunun tek bir nedeni olmadığı, dahaçok etkinlikler, kullanımlar ve sektörler arasındaki ilişkiler bütününün gözlenensorunların asıl kaynağı olduğu söylenebilir. Bu nedenle daha önce de değinildiği gibi,kıyı alanında ortaya çıkan sorunların temelinde, o bölgelerde etkisini duyumsatan, sorunyaratan, tüm etmenlerle ilgilenmek gerektiği kadar, belki ondan da önemlisi, bu124 Klee, The Coastal Environment.125 Bir anlamda bütüncül kıyı alanları yönetiminde uygulanması tasarlanan bilimsel yöntempozitivizme, bilimin dallara ayrılmasına, tümevarım yöntemine bir karşı duruşu simgelemektedir.Bkz. Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.233.57


etmenlerin karşılıklı etkileşimlerinin, bağlantılarının ortaya konarak bir çözüm yoluaranması gerektiği anlaşılmıştır.1980’lerin ortalarından başlayarak, kıyı bölgelerinin içinde bulunduğu karmaşıkilişkiler bütününü yönetme işinin, tek sektöre dayalı olarak yapılmasının güçlükleriortaya çıkmaya başladığında bütüncül kıyı alanları yönetimi (integrated coastal zonemanagement) gündeme geldi. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, kıyı alanları yönetiminin(coastal zone management) ilk zamanlarda uygulandığı biçimden oldukça farklıyapıdadır. Her şeyden önce bütüncül kıyı alanları yönetimi daha kapsamlı biryaklaşımdır; yalnızca çevresel/ekonomik sorunları değil ekonomik ve toplumsalkonuları da ilgi alanının içinde görür. Kıyı bölgesini ve kaynaklarını etkileyen bütünekonomik etkinlikleri göz önünde bulundurur; bütün bu etkinliklerin birbirleri ileuyumlu olması ereğini taşır. 126Kıyı bölgelerinde yer alan balıkçılık, savunma, spor, eğitim, turizm, tarım,ulaştırma, gibi etkinliklerin ya da sektörlerin büyük bir bölümünün kendi özeldenetleyici ya da düzenleyici kurumu vardır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, söz konusuetkinliklerle ilgili olarak kurulmuş kurumların yerini alacak bir yapılanma değildir.Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinin amacı, birbirlerinden bağımsız bir biçimdehareket eden bu örgütlenmeler arasında eşgüdümü ve uyumu sağlamaktır. Örneğin bellibir yörede turizmden sorumlu kurum, turist sayısını ve turizmden elde edilecek geliriartırmanın yollarını ararken, bütüncül kıyı alanları yönetimi, diğer sektörlerin turizmüzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerini saptama, yöredeki belli bir kirlilikkaynağının turizm üzerine etkilerini ve olası çözüm yollarını araştırmadansorumludur. 127126 Post, Lundin, Guidelines For Integrated Zone Management, s.1-2.127 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.46.58


B.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi KavramıKıyı yönetimi kavramının günümüze değin değişik adlarla anıldığınıgörmekteyiz. Birleşmiş Milletler’in 1972’deki ilk yayınlarında kıyı bölgesi yönetimi(coastal zone management) kavramı kullanılmıştı. Bu dönemde, gelişmekte olanülkelerin kıyıya ilişkin olarak aldığı önlemler ve yaptığı düzenlemeler bütüncül kıyıalanları yönetimi (integrated coastal area management) olarak anıldı. Burada bölge(zone) yerine alan (area) sözcüğünün seçilmesinin ardında, söz konusu ülkelerdekiçabaların denizin etkisinde kalan tüm kıyı bölgeleri için değil de belirli, dar bir kıyı alanıiçin sürdürülmesi bulunmaktadır. Kavramın uluslararası alanda daha geniş bir biçimdetanınmasıyla bütüncül kıyı bölgesi yönetimi (integrated coastal zone management) vebütüncül kıyı yönetimi (integrated coastal management) deyişleri daha yaygın birbiçimde kullanılmaya başlandı. Kavrama, bütüncül (integrated) sözcüğününeklenmesinin nedeni, artık kıyıya yönelik çalışmaların tek bir sektör üzerineodaklanmaması, bütüncül bir bakış açısıyla konunun ele alınmasını daha uygunolacağının anlaşılmasıydı. 128 Kıyı bölgesini etkileyen bütün etkinlikleri bir arada ele alanbir araç olarak bütüncül kıyı alanları yönetimi (integrated coastal zone management-ICZM) kavramının benimsenmesi 1980'lerin ortasına denk gelmektedir. 129 1992 RioÇevre ve Kalkınma Konferansı belgelerinden biri olan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesiile birlikte, bütüncül deniz ve kıyı alanları yönetimi (integrated marine and coastal areamanagement-IMCAM) terimi de kullanılmaya başlanmıştır. 130 1980'lerden günümüzedeğin çevre sorunları alanında yapılan çalışmalara damgasını vuran "sürekli ve dengeli128 a.g.y., s.11.129 Josef Leitmann, “Policy and Practice Options for Managing Protected Areas: Lessons fromInternational Experiences”, International Society of City and Regional Planners, Coastal AreaManagement, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March 1998, s.127.130 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.12.59


kalkınma" (sustainable development) yaklaşımı 131 son dönemde kıyı yönetiminin biçimiüzerinde de etkili olmuştur. 132Kuramsal çalışmalarda, ulusal ve uluslararası tüzel belgelerde ya da türlüuluslararası örgütlerin konuya ilişkin olarak hazırladıkları yazanaklarda kıyı alanlarıyönetiminin genellikle “bütüncül” ya da “kapsamlı”olarak nitelendiğini görüyoruz.Kullanılan sözcükler değişebilse de anlatılmak istenenin aslında aynı olduğunusöyleyebilmek olanaklı: Kıyı alanının değişik yönlerinin, onu oluşturan öğelerin ve varolan çeşitli sektörlerin belli erekler doğrultusunda bir dizge biçiminde ele alınması vearalarında eşgüdümün sağlanması. 133 Ancak, özellikle 1992 Rio Konferansı’nın ardından“bütüncül” (integrated) sözcüğünün bu açıdan daha yaygın bir kullanım alanınakavuştuğunu belirtmek gerekir.Bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili olarak hem akademik çevrelerce hemde kimi uluslararası örgütlerce türlü tanımlar geliştirilmiştir. Örneğin, 1989'da, GüneyCarolina'da, 13 ülkeden 28 araştırmacının, kıyı yönetiminin son 20 yılda geçirdiğideğişimi ve gelecekte alabileceği biçimi tartışmak amacıyla bir araya geldiği bir atölyeçalışmasında bütüncül kıyı alanları yönetimi, "kıyı bölgesinin korunması ve çok yönlüsürdürülebilir bir biçimde kullanılmasını gerçekleştirecek çevresel, toplumsal-kültürel vekurumsal kaynakların geliştirilmesini ve uygulanmasını sağlamayı amaçlayan dinamik131 Rio Konferansı'ndan sonra akademik yazında genellikle "sürekli ve dengeli kalkınma" kavramı ileulaşılmak istenen başlıca üç amacın olduğu kabul edilmektedir: Ekonomik dizgenin etkinliğinisağlamak; çevredizgenin bütüncüllüğünü korumak; bugünkü ve gelecek kuşaklar arasında toplumsaleşitliği sağlamak. Bkz. Adalberto Vallega, "Coastal Area Management in the Mediterranean: AReference Framework", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the FirstInternational Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5,1993, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.452; AdalbertoVallega, "Cityports, Coastal Zones and Sustainable Development", Brian Hoyle (Ed.), Cityports,Coastal Zones and Regional Change: International Perspectives on Planning and Management,John Wiley & Sons, Chichester, 1996, s.302.132 Kay, Alder, Coastal Planning and Management, s.10, 11.133 a.g.y., s.50, 51.60


ir süreç" olarak benimsenmiştir. 134 Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO)göre, bütüncül kıyı alanları yönetimi, "kara ve denizin bulaşma noktasındaki kalkınmayönetimi ve kıyı kaynakları ile ilgili planlama ve eşgüdümleme sürecidir". 135 BilianaCicin-Sain ve Robert W. Knecht ise kavramı, "kıyı ve deniz alanlarının ve kaynaklarınınsürdürülebilir bir biçimde kullanımı, gelişimi ve korunması için alınan kararlarcasürdürülen sürekli ve dinamik bir süreçtir" biçiminde tanımlamaktadır. 136 Bir başkakaynakta bütüncül kıyı alanları yönetimine, "karar alma, siyasa belirleme konumundabulunanlara ekonomik, toplumsal-siyasal kültürel ve çevresel gereksinimler arasındadenge kurmaya olanak tanıyan kapsamlı bir siyasa/yönetim sürecidir" biçiminde yerverilmektedir. 137 Bir diğer tanıma göreyse, bütüncül kıyı alanları yönetimi, "bilimselçözümleme ve planlamayı, halk katılımını ve kurumsal reformu birlikte gerçekleştirmeyiamaçlayan eylem yönelimli bir yaklaşım"dır. 138 "Bütüncül kıyı alanları yönetimi"kavramı ile anlatılmak istenenleri açıklamak için kullanılan tanımların genellikle buyaklaşım biçiminin yalnızca bir yönünü ele aldığını, temel ilkelerinden çoğunu dışarıdabıraktığını görüyoruz. Bundan dolayı, niteliği gereği dar kapsamlı olması gerekentanımlardan bir adım öteye giderek bu alanda genel olarak benimsenmiş bulunanilkelerin ve öğelerin neler olduğuna değinmek daha yerinde olacaktır. Böylece bütüncülyönetimin kıyı alanlarında uygulanma biçimi hakkında da bir düşünceye sahip olabiliriz.134 J. Sorensen, "The Global Dispersion of Coastal Zone Efforts", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST93: Proceedings of the First International Conference on the Mediterranean CoastalEnvironment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University,<strong>Ankara</strong>, 1993, s.518.135Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, IntegratedManagement of Coastal Zones, Rome, 1992, s.5.136 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.39.137 R.K.Turner, B.T.Bower, "Principles and Benefits of Integrated Coastal Zone Management(ICZM), Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management,Springer, Berlin, 1999 s.13.138 G.-M. Lange, "Strategic Planning for Sustainable Development in Coastal Zone Regions: UsingNatural Resource Accounts", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal ZoneManagement, Springer, Berlin, 1999 s.55.61


Çizelge 5: Bütüncül Kıyı Alanları YönetimiBütüncül Kıyı Alanları YönetimiÖrgütsel Yapı Yasal Çerçeve Gelenekler veToplumsal KurallarKaynaklarınKorunması/GeliştirilmesiBütüncülleştirme, Uyum Sağlama,KatılımSorunlarınBelirlenmesiPlanlama Uygulama DeğerlendirmeAraştırma Veri Toplama Siyasa Geliştirme Karar Alma PlanınYürütülmesiEğitim veBilinçlendirmeProgramlarıEkoloijkveritabanlarıSistem Çözümlemesi(Doğal/Toplumsal/Ekonomik/Yönetsel)Karar AlmayaKatkıda BulunanDüzeneklerDüzenleyici veDüzenleyiciOlmayanİşlemlerPlanınUygulanması veSürdürülmesiUygulama SüreciİzlemeAmaca Dönük İzlemeÇizelgeleriDeğerlendirme veGözden GeçirmeAmaca DönükDeğerlendirmeAraştırmaNüfus veEkonomiye İlişkinİstatistiklerÇok-Disiplinli İşbirliğiMaliyet/Yarar,Ekolojik/EkonomikDeğerlendirmelerAkçal AraçlarPlanın SürdürülmesiAraştırma veÇözümlemeDeğerlendirmenin Halkave Kıyıdan YararlananlaraAçık OlmasıHalk KatılımıÖnderlik Etme,Yol GöstermeDoğal ya da DoğalOlmayan Yıkımlarİçin Önlemler AlmaUzaktan Algılama veCoğrafi BilgiSistemleriKaynak: J. van der Weide, L. De Vrees, "Methods and Tools to Support CZM, Wim Salomons vediğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.71.KamuoyunuBilgilendirmeC.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Genel İlkeleri1.Kıyı Yönetiminin BütüncüllüğüBilimsel yapıtlarda kıyı yönetiminde bütüncüllükten ne anlaşılması gerektiğikonusunda oydaşmaya varıldığı görülüyor. Örneğin Bower'a göre, bütüncül kıyı alanlarıyönetimi, beş ayrı alanda bütünleşmeyi sağlamayı ana amaç olarak almaktadır: Birincialan, ekonomik gelişme, çevre yönetimi, balıkçılık, enerji, ulaşım, atık yönetimi, turizmgibi konularda izlenen program ve planların bütünleşmesidir. İkinci olarak, ulusal,bölgesel, yerel düzeydeki değişik yönetim birimlerinin işlem ve eylemleri arasında birbütünleşmenin sağlanması gerekir. Üçüncüsü, özeksel yönetim, yerel yönetimler ve özelsektör kuruluşları arasında bütünlüğün sağlanmasıdır. Dördüncü alan ise, kıyı alanlarıyönetimi programlarının uygulanmasına yöneliktir. Bununla anlatılmak istenen,planlama, planlamanın yaşama geçirilmesi ve elde edilecek sonuçların değerlendirilmesi62


aşamalarının bir bütün olarak ele alınmasıdır. Sonuncusu ise, bütüncül kıyı alanlarıyönetimi sürecinde değişik bilim dallarından yararlanılmasıdır. Bir başka anlatımla,buna göre, yönetim programlarının uygulama aşamasında, yalnızca mühendislikbilimlerinden değil, ekonomi, siyaset bilimi ve hukuk gibi toplumsal bilimlerin farklıdallarından da yararlanılmalıdır. 139Bir başka çalışmada ise bütüncül kıyı alanları yönetiminin dört yönübulunduğu, yönetimlerarası, kara ve deniz arası, sektörlerarası ve disiplinlerarası olmaküzere dört ayrı açıdan bütünleşmenin sağlanması gerektiği belirtilmektedir. Buna göre,kıyı alanları yönetiminde, ulusal, bölgesel ve yerel yönetim düzeyleri arasında;yönetimin uygulanacağı alan olarak kıyının kara ve denize doğru uzantıları arasında;kıyı bölgelerinde yer alan türlü ekonomik sektörler arasında ve son olarak da, yönetimsürecinde yararlanılacak bilim dalları arasında bütünleşme sağlanmalıdır. 140Biliana Cicin-Sain ve Robert W. Knecht ise kıyı alanları yönetimiçalışmalarında toplam beş alanda bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğigörüşündedir. Buna göre, kıyı yönetiminde, kıyı alanlarında gerçekleştirilen ya da bualanları etkileyebilecek nitelikteki ekonomik sektörler arasında, kıyı bölgelerinde yetkive sorumluluk sahibi olan yönetim birimleri arasında, kıyının deniz ve kara yönüarasında, yönetim süreci ile bilim arasında ve değişik bilim dalları arasında veuluslararası alanda bütüncüllüğün sağlanması gerekmektedir. Kıyı yönetiminde bütüncülyaklaşımın uygulanması konusunda bu yaklaşımın da diğerlerine oldukça benzer139 Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean Studies Board, Commission onGeosciences, Environment, and Resources National Research Council, Science, Policy, and theCoast: Improving Decisionmaking, National Academy Press, Washington, D.C., 1995, s.42-44;B.T. Bower, Producing Information for Integrated Costal Management Decisions: AnAnnotated Seminar Outline, Conservation and Assessment, National Ocean Service, November,Washington D.C., 1992: National Oceanic and Atmospheric Administration (UnpublishedManuscript)'den aktaran Klee, The Coastal Environment, s..48; R.K.Turner, B.T.Bower,"Principles and Benefits of Integrated Coastal Zone Management (ICZM)", Salomons ve diğerleri,Perspectives on Integrated Coastal Zone Management, s.18.140 Knecht, Robert W., ve Jack Archer, " 'Integration' in the U.S. Coastal Zone ManagementProgram", Ocean & Coastal Management, Vol.21, s. 187-188'den aktaran Klee, The CoastalEnvironment, s.48.63


değerlendirmelerde bulunduğu görülüyor. Diğerlerinden farklılaştığı tek nokta,bütüncüllüğün uluslararası alanda da uygulanması, bir başka anlatımla, aynı kıyıbölgesini paylaşan ya da etkisini birden fazla ülkenin kıyı alanlarında gösteren çevresorunlarıyla karşılaşan devletlerin birbirleriyle bu konuda işbirliği yapmasınıngerekliliğidir. 141Sonuç olarak kıyı alanları yönetiminde bütüncül yaklaşımın geçerli olmasındangenellikle türlü sektörler, türlü yönetim düzeyleri, özel ve kamusal kesim, özekselyönetim ve yerel yönetimler, bilim dalları, kıyının deniz ve kara yönü ve devletlerarasında bütünleşmenin sağlanması gerekliliği anlaşılır. Bütüncül kıyı alanlarıyönetiminde çalışma alanı açısından da bütüncüllüğün sağlanmasının önemli olduğukabul edilmektedir. Bundan dolayı, doğal kaynakların, biyolojik çeşitliliğin korunması,toplumsal-ekonomik gelişmişlik düzeyinin yükseltilmesi, canlı ve cansız bütün çevreöğelerinin doğal yıkımlardan korunması, bütüncül yönetimin ilgi alanı içindegörülmektedir. 142 Değişik yapıtların kıyı yönetiminin bütüncüllüğüne ilişkin olarakbenzer öğelere vurguda bulunması, söz konusu çalışmaların Birleşmiş Milletler, DünyaBankası gibi örgütlerin belgelerine dayanılarak hazırlanmış olmasına da bağlanabilir.141 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.45-46.142 John R.Clark, Coastal Zone Management Handbook, Lewis Publishers, Boca Raton ve Boston,1996, s.20.64


Çizelge 6: Kıyı Yönetiminde Bütüncüllük Sağlanması Gereken AlanlarKaynak: P.R.Burbridge, "The Challenge of Demonstrating the Socio-Economic Benefits of IntegratedCoastal Management", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal ZoneManagement, Springer, Berlin, 1999, s.42.2.Yönetimin Kara ve Deniz Yönünde SınırıBütüncül kıyı alanları yönetiminin denetimi altındaki alanın olanaklı olduğuölçüde geniş tutulmasının, bir başka anlatımla kıyı alanları yönetiminin uygulanacağıalan açısından da bütünlüğün sağlanmasının, yönetimin etkenliğini artıracağıbelirtilmişti. Bunun ardında yatan düşünce -kıyı alanlarında gözlenen çevre sorunlarınıngenellikle iç bölgelerde gerçekleştirilen etkinliklerden kaynaklanmasından dolayı- alınanönlemlerin, gerçekleştirilen düzenlemelerin ancak geniş bir alanda olumlu sonuçlardoğurabilmesidir. Böylece kıyının deniz ve karaya doğru iki yönündeki alanların daolanaklı olduğu ölçüde yönetim sürecine dahil edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.Ancak söz konusu alanlarda bütünlüğün sağlanmasında, kıyı alanlarındaki iyelikbiçiminin farklı olmasından, buralarda değişik düzeylerde yönetim birimlerinin sorumlu65


ulunmasından ve var olan kurumların farklı amaçlarla kurulmuş olmalarındankaynaklanan türlü güçlükler de ortaya çıkmaktadır. 143ülkelerde kıyı yönetiminin uygulanacağı alanları görebilmek olanaklıdır.Çizelge 7: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Yönetiminde Kara ve Deniz SınırlarıAşağıdaki çizelgede, türlüDevlet/EyaletKıyı Yönetiminin Uygulanacağı Alanın SınırlarıKara YönündeDeniz YönündeBrezilya 2 km ( Y ) 12 km ( Y )Kaliforniya 914 m (1000 yard) ( Y ) 5,5 km (3 deniz mili) ( K )Kosta Rika 200 m ( Y ) ( D )Ekvador Her yöre için farklı uzaklıklar -İsrail Her yöre için 1-2 km 500 m ( D )Güney Afrika 1 km ( Y ) -Güney Avustralya 100 m ( Y ) 5,5 km (3 deniz mili) ( K )Queensland 400 m ( Y ) 5,5 km (3 deniz mili) ( K )İspanya 500 m 22 km (12 deniz mili)Sri Lanka 300 m ( Y ) 2 km ( D )Washington 60 m (200 foot) ( Y ) 5,5 km (3 deniz mili) ( K )K: Kıyı Çizgisinden;Y :Deniz Düzeyinin en yüksek olduğu noktadan;D : Deniz Düzeyinin en düşük olduğu noktadanKaynak: Adalberto Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer AcademicPublishers, Dordrecht, 1999, s.125.Kıyı yönetiminde mekansal açıdan yönetsel sınırların belirlenmesi de oldukçagüçtür. Kara ve deniz arasındaki etkileşimin yoğun olarak yaşandığı yerlerinsaptanmasında sıkıntı yaşanması, biyolojik süreçlerin kıyının her iki yönünde de etkiliolması, kıyı ve deniz alanlarındaki insan etkinliklerinin sonuçlarının çok geniş alanlarıetkilemesi, kıyının doğal yapısının değişkenlik göstermesi ve farklı yerlerde farklı kıyıtiplerinin bulunması, kıyı yönetiminin yetki alanının belirlenmesi konusunda evrenselkuralların saptanmasını önlemektedir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanacağıalanın belirlenmesinde bir diğer önemli etmen de kıta sahanlığının genişliğidir.Uluslararası anlaşmalar sonucunda belirlenen kıta sahanlığının büyüklüğü, bir ülkedebütüncül kıyı alanları yönetimi uygulanacak kıyı bölgesinin, deniz yönüne doğrusınırlarının belirlenmesinde kimi sorunlar doğurabilir. Örneğin bu açıdan Türkiye'nin143 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.48.66


Akdeniz'de en kötü durumda bulunan ülke olduğu söylenebilir. 144 Değinilmesi gerekenbir konu da kıyı kenar çizgisi. Kıyıda iyeliğe elverişli olmayan yerlerin sınırını çizen, biranlamda koruma bandı işlevini gören kıyı kenar çizgisinin derinliği ülkeden ülkeyebüyük değişiklikler gösterebilmektedir. Çizelge 8'den de anlaşılabileceği gibi kıyı kenarçizgisi, kimi ülkelerde yalnızca doğal kıyı kuşağının sınırı olarak kabul edilip derinlikmesafesi çok kısa tutulmuş, kimi ülkelerde ise bundan daha geniş bir bakış açısıylabütün kıyı bölgesi kıyı kenar çizgisinin içine alınmıştır. Çizelgedeki uzunluklarınbütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulandığı alanları göstermediğini, buralarınyapılaşmaya ve diğer ekonomik etkinliklere kapalı alanlar olduğunu belirtmek gerekir.Çizelge 8: Çeşitli Ülkelerde Kıyı Kuşağının DerinliğiÜlke Kıyı Kenar Çizgisinin DerinliğiEkvador - 8 m.Hawai -- 40 foot (12 m.)Filipinler ----- 20 m.Meksika ----- 20 m.Yeni Zelanda ------- 66 foot (20 m.)Brezilya ------ 33 m.Oregon ----------- Bitki örtüsüne göre değişkenKolombiya --------------- 50 m.Kosta Rika --------------- 50 m.Endonezya --------------- 50 m.Venezuela --------------- 50 m.Şili -------------------- 80 m.Fransa ----------------------- 100 m.Norveç ----------------------- 100 m.İsveç ---------------------- 100 m.İspanya ------------------------ 100/200 m.Kosta Rika ------ 50 m ---------------- 200 m.Uruguay ---------------------------------- 250 m.Endonezya ---------------------------------------- 400 m.Yunanistan ----------------------------------------------- 500 m.Danimarka --------------------------------------------------------- 1-3 km(Eski) Sovyetler Birliği (Karadeniz Kıyıları) ----------------------------------------- 3 kmKaynak: Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, IntegratedManagement of Coastal Zones, Rome, 1992, s.138.144 Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.141.67


3.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimine Duyulan GereksinimKıyı yönetiminde bugüne değin uygulanagelen sektörel yaklaşımların sorunlarıçözmede başarılı olamamasının bütüncül kıyı alanları yönetiminin önem kazanmasındapayı bulunmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, kıyı alanlarında bulunan türlüsektörlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar birbirleri ile sıkı sıkıya bağlıdır. Belli biryerdeki sorunu çözebilmek için çoğunlukla birden fazla sektörün durumunu göz önündebulundurmak, bütüncül bir yaklaşımla hareket etmek gerekmektedir. Bugüne değindeniz ve kıyı sorunları daha çok, dışişleri bakanlıklarının 145 , deniz ulaşımı, balıkçılık yada savunma ile ilgili kurumların ilgi alanı çerçevesinde, ulusal düzeyde ele alınmıştır.Belli bir kıyı alanındaki çevre sorununun uluslararası düzeyde de etkilerininduyumsanmaya başlamasıyla, tek tek devletlerce yürütülen koruma, iyileştirmeçabalarının ya da önlemlerinin kıyı ve deniz çevresini korumada fazla etkili olamadığıanlaşılmaya başlanmıştır. Geleneksel olarak kıyı yönetimi çerçevesinde sürdürülençalışmalar kıyının karaya yönüne doğru uzandığı alanlara odaklanmıştır. Kıyıalanlarında ortaya çıkan erozyona karşı önlemler almak, sulak alanların korunması,kıyıda türlü etkinlikleri düzenleme ve kıyılardan halkın yararlanması gibi konulargeleneksel kıyı yönetiminin başlıca uğraş alanlarından olmuştur. Bir başka anlatımla,geleneksel yaklaşımda daha çok kıyıda gerçekleşen türlü etkinliklere yer verilmesisorunu ile ilgilenilir. Bundan dolayı, kıyı alanlarındaki sorunları ele alma işi büyükölçüde yerel ve bölgesel düzeydeki planlama birimlerine bırakılmıştı. 146 Günümüzdeartık, kıyı ve deniz alanlarında ortaya çıkan sorunların büyük bir bölümünün karakaynaklı etkinliklerden türediği, denizde gerçekleştirilen etkinliklerin de kıyı alanlarındaolumsuz sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurularak, kıyı alanları yönetimininkıyının deniz ve kara yönünde sürdürülmesi gerektiği büyük ölçüde kabul edilmektedir.Kıyı bölgelerinde ve buraları etkileyebilen diğer yörelerde nüfus birikiminden dolayı,145 Üzerinde ulusal yetkilerin geçerli olacağı deniz ve kıyı sınırlarının belirlenmesinden, uluslararasıdeniz taşımacılığından ya da deniz kaynaklarının kullanımından kaynaklanan sorunlar bunlararasında sayılabilir.146 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.37.68


kıyı ve deniz kaynaklarının tükenmeye başlaması, turizmin, balıkçılığın ve zarar görenkaynaklara bağımlı olan diğer ekonomik sektörlerin durumunun kötüleşmesi bütüncülkıyı alanları yönetiminin başlatılmasında önemli olan etmenlerdendir. Kıyı vedenizlerden elde edilebilecek ekonomik yararı artırma isteği ya da deniz ve kıyılardanyeni yararlanma yollarını aramak bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlatılmasındaönemli olabilir. 147 İklim değişikliği sonucu deniz düzeyinin yükselmesi, kıyı ve denizalanlarının biyolojik çeşitliliğini korumak, az gelişmiş yörelerde ekonomik kalkınmayısağlamada kullanılacak yeni araçlar arayışında olmak da bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin uygulanması gereksinimini doğurabilir. Buradan da anlaşılabileceği gibibütüncül kıyı alanları yönetimine duyulan gereksinim, büyük ölçüde var olan sektörelyönetimlerin yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır. 148Kıyı alanlarında bütüncül yönetimin uygulanması yönetsel nedenlere dedayanır; genellikle bu alanlardaki yönetim yapısı çok karmaşıktır; türlü yönetimbirimlerinin yetki alanları birbirine geçmiştir; kimi zaman da yönetimde boşluklararastlanır. Bütüncül yönetim, özeksel yönetimden en küçük yerel birime değin bütünyönetim düzeylerini kapsamayı amaçladığından, söz konusu sorunu aşmada kullanılacaketkili bir araç olarak görülebilmektedir. 149Yukarıda sözü edilen koşullar dışında özeksel yönetim, altında imzası bulunanuluslararası bir sözleşmenin gereklerini yerine getirmek için ya da belli bir bölgeselgelişme bankasının desteklemesiyle de bütüncül kıyı alanları yönetimi programınabaşlamak isteyebilir. 150147 a.g.y., s.41.148 a.g.y., s.127.149 Clark, Coastal Zone Management Handbook, s.19-20.150 1982 yılında yapılan Deniz Hukuku Sözleşmesi ve 1992 tarihli Rio Çevre ve KalkınmaKonferansı belgelerinden, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, İklim Değişikliği Sözleşmesi ve Gündem21 bunlardan sayılabilir. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management,s.135.69


D.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Uygulamaya Yönelik İlkeleri1.Bütüncüllüğü Sağlama SorunuBütüncül yönetimin sağlanmasında, var olan sektörler arasında, yönetimbirimleri arasında, kıyının kara ve deniz yönü arasında, uluslararası düzeyde vekullanılan teknikler açısından bütünleşmenin gerekli olduğu daha önce belirtilmişti.Ancak kimi zaman bütün bu öğeler arasında bütünleşmeyi sağlamada kimi zorluklarlakarşılaşılabilir. Bunların başında yönetsel nitelikte olanlar gelmektedir. Genellikle kıyıve deniz alanlarında birden fazla yönetsel birim denetim işlevini yerine getirir.Çoğunlukla bunların yetki alanlarının çakıştığını yani aynı yörede birden fazla örgütünaynı alanda söz sahibi olduğunu ya da kimi yerlerde de yönetim boşluklarının ortayaçıktığını görmek olanaklıdır. 151 Bu duruma, kıyı alanlarında iyeliğin yapısındankaynaklanan etmenleri ve türlü sektörler arasındaki çıkar çatışmalarını da eklemekgerekir. Kıyının deniz ve kara yönündeki alanlardaki iyelik biçimlerini, buralarınyönetiminden sorumlu olan birimlerin düzeylerini ve kuruluş amaçlarını içeren aşağıdakiçizelgede bu durumu görebilmek olanaklı. 152151 Kıyıda yer alan insan etkinliklerinin çeşitliliği, bu bölgelerden sorumlu olan ulusal ve yerelnitelikteki yönetsel birimlere de yansımıştır. Örneğin İngiltere'de Tarım, Balıkçılık ve Gıdabakanlıkları balıkçılık sektörü, kıyının korunması ve denize tehlikeli atıkların bırakılması, UlaştırmaBakanlığı limanlar, denizcilik, Ticaret ve Sanayi Bakanlıkları petrol işleri, Çevre Bakanlığı, genelçevre politikasının belirlenmesi, koruma, kirliliğe karşı önlem alınması gibi konularda söz sahibidir.Çoğunukla Kıyı bölgelerinde bunların yetki ve görev alanları içiçe geçtiğine tanık olunur. Benzer birdurumun Türkiye için de geçerli olduğu bilinmekte. Bkz. David Holgate-Pollard, "Policy, Legislationand Guidelines", C. A. Fleming (Ed.), Coastal Management: Putting Policy into Practice,(Proceeding of the Conference Organized by the Institution of Civil Engineers and Held inBournemouth on 12-14 November 1995), Thomas Telford, London, 1996, s.17.152 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.48.70


Çizelge 9: Kıyı ve Deniz Alanlarında İyelik Durumu ve Sorumlu Yönetim BirimleriİyelikBiçimiKıyıdanUzak KaraAlanlarıKıyıya BitişikKara AlanlarıKıyıya BitişikDeniz alanlarıÖzel Kamusal/Özel Genel OlarakKamusalKıyıdan UzakDeniz AlanlarıGenel OlarakKamusalAçık DenizlerGenel OlarakKamusalYönetimDüzeyiYönetimBirimlerininÇalışmaKonularıYerel ya daBölgeselÇokAmaçlıKurumlarUlusal, Bölgeselve YerelinKarışımıÇok AmaçlıKurumlarUlusal, Bölgeselve YerelinKarışımıTek AmaçlıKurumlarGenelde OlarakUlusalTek AmaçlıKurumlarGenel OlarakUlusalTek AmaçlıKurumlarKaynak: Biliana Cicin-Sain & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and OceanManagement, Island Press,Washington, D.C, 1998, s.44.Yukarıdaki çizelgede ele alınan beş bölgenin temel özellikleri şöylesıralanabilir: Kıyının hemen ardında yer alan karasal alanlar, yerleşimin yoğunlaştığıyerlerdir. Nokta kaynaklı olmayan kirleticilerin yoğun bir biçimde bulunduğu bu alanlar-özellikle nehirler aracılığıyla- kıyı alanlarının doğal yapısında bozulmalara yol açabilir.Sulak alanların, bataklıkların bulunduğu kıyıya bitişik topraklarda da, birincisine benzerbiçimde, nüfus yoğunluğu ve bunun getirdiği etkinliklerin sayısı fazladır. Genelliklehaliç, lagün ya da sığ sulardan oluşan, kıyıya bitişik deniz alanları bir başka deyişleüçüncü bölge ise, birinci ve ikinci bölgelerde gerçekleştirilen etkinliklerden olumsuzyönde etkilenen yerlerdir. Kıyıdan uzak deniz alanları ile anlatılmak istenen, kıyı ileulusal yetki alanlarının (genellikle 200 mil) içinde kalan yerlerdir. Açık denizler iseulusal yetki alanlarının dışında kalan yerleri belirtmek için kullanılmıştır. Çizelgeden degörülebileceği gibi yönetim etkinlikleri farklı farklı düzeylerdeki birimlerce yerinegetirildiğinden ve buralarda değişik iyelik biçimleri bulunduğundan dolayı, söz konusubeş ayrı bölgede yönetim açısından bütünlüğü sağlamak oldukça güçtür. Bu bölgelerdeetkinliklerde bulunan kurumların çalışma alanlarının genişliği de, bütüncül yönetiminsağlanmasının önündeki engellerden biridir. Kıyının kara yönündeki bölgelerde,yönetimden sorumlu olan kurumlar genellikle birden fazla konuyu uğraş alanı olarak71


seçerken, kıyıdan denize doğru gidildikçe, balıkçılık ya da petrol arama gibi konularlailgilenen tek amaçlı birimlerin sayısı da artar. 153Türlü sektörler arasında işbirliğine bağlı olan yardımlarda bulunulması,sorunların her bir meslek kümesinin kavramlarıyla değil de daha genel kavramlarla dilegetirilmesi, bütün sektörlerin üstünde siyasa belirleyici kurul ya da örgütlerinoluşturulması bütünleşmeyi sağlayan araçlardandır. Karşılaşılan sorunun tüm kurumlarıilgilendiren nitelikte olması bütünleşmeyi kolaylaştıran bir diğer etmendir. Kıyıalanlarında bulunan sektörlerin temsilcilerinin katılacağı bir üst kurul ya da kurumoluşturmanın, çalışanları bütüncül bir bakış açısına sahip olacak biçimde eğitmenin,çeşitli bakanlıkların temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturmanın ya da var olan biryönetsel birime bu sorumluluğu vermenin ve bir bakanlığın öncü birim olarakseçilmesinin bütüncüllüğü sağlamada bir adım olabileceği düşünülebilir. 1542.Gerçekleştirilecek ÇalışmalarBütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde bir yandan, var olan sektörelyönetimler arasında denge kurulmaya, bunlar arasında uyum sağlamaya çabagösterilirken bir yandan da kıyı ve deniz bölgelerinde karşılaşılabilecek sorunlarıngiderilmesine çalışılır. Kıyı yönetimi sürecinde uygulanan araçlar, ülkenin içindebulunduğu toplumsal, ekonomik, kültürel konuma ya da yerel koşullara göredeğişebilmektedir. Yararlanılan araçların seçiminde kıyı alanının fiziksel durumu da birbaşka ölçüt olarak alınmaktadır. Söz konusu çalışmalar sırasında yararlanılabilecekaraçları, imar planlaması, ekonomik gelişmenin sağlanması, kaynakların korunması,farklı yararlanma biçimleri arasında yaşanan çatışmaların çözümü ve kamu düzenininsağlanması biçiminde beş genel başlık altında toplamak olanaklıdır. 155 Bunların dışında,bölgeleme, parselleme, tahliye planı, kıyı çizgisinin belirlenmesi, doğal yıkım olaylarına153 a.g.y., s.48.154 a.g.y., s.155-157.155 a.g.y., s..152-154.72


karşı önlem alma, kumsal koruma etkinlikleri, özel koruma alanları belirleme, kentselgelişmeyi yönlendirme, vergi ayrıcalıkları tanıma, tehlike alanlarında yıkıma uğrayanyapılar için önlemler alma da uygulanan diğer araçlardandır. Beş genel başlık altındatoplanan uygulama biçimleri şöyle özetlenebilir:İmar Planlaması: Kıyı ve deniz alanlarında yürütülen ekonomik ve toplumsaletkinliklerin ve kıyı alanlarından yararlanma biçimlerinin planlanmasıdır. Uzun dönemlibir bakış açısıyla hazırlanması gereken bu planlar yalnızca bugünün değil, geleceğinkullanma biçimlerini de göz önünde bulundurur. Bu tür uzun erimli bir planı hazırlamakiçin kıyı çevresi ve yararlanma biçimleri üzerine araştırmalarda bulunulur; kullanımbölgelemesi yapılır; yeni yararlanma biçimlerinin neler olabileceği kestirilmeye çalışılır;kıyı ve deniz alanlarının değeri konusunda halk eğitimi çalışmaları sürdürülür; halkınkıyı ve denize erişimini ve buralardan yararlanmasını kolaylaştıracak düzenlemeleryapılır.Ekonomik Gelişmenin Sağlanması: Kıyı ve deniz alanları ile buralarda bulunankaynaklardan ekonomik açıdan gelişmeyi sağlayıcı yönde yararlanmanın yollarıaraştırılır. Yöreye özgü yeni geçim kaynaklarının saptanması ya da var olanlarındesteklenmesi, çevreye duyarlı turizm (eco-tourism) biçimlerinin geliştirilmesi, buamaçla yapılabilecek çalışmalara örnek olarak verilebilir. Kültür balıkçılığınıngeliştirilmesi, kitle turizminin yeniden düzenlenmesi, deniz ulaşımının iyileştirilmesi vedeniz kaynakları üzerine yapılan araştırmalar da buna eklenebilir.Kaynakların Korunması: Bu tür çalışmalarda, kıyı ve deniz alanlarının doğalniteliğini korumak ve biyolojik çeşitliliğin sürmesini sağlayıcı yönde önlemler almakyoluyla kıyılardan sürekli ve dengeli bir biçimde yararlanmanın koşulları yaratılmayaçalışılır. Çevresel etki değerlendirmesi dizgesinin kurulması, çevre ölçünleriningeliştirilmesi, kıyı alanlarındaki su kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi, denizinbiyolojik çeşitliliğinin korunması ile ormanlar, mercan kayalıkları ve sulak alanlar gibikıyı ve deniz çevresine özgü öğelerin korunması ve iyileştirilmesine yönelik çalışmalaryapılır.73


Farklı Yararlanma Biçimleri Arasında Yaşanan Çatışmaların Çözümü: Var olanve gelecekte ortaya çıkabilecek yararlanma türleri arasında denge kurulması amacıgüdülür. Birbirlerini olumsuz yönde etkileyen yararlanma biçimleri arasında yaşanançatışmaların en aza indirilmesi amaçlanır. Bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarakdeğişik yararlanmalar arasındaki karşılıklı etkileşim araştırılır, değişik sorun çözmeyöntemlerine başvurulur, kaçınılmaz nitelikteki olumsuz etkiler en aza indirilmeyeçalışılır.Kamu Düzeninin Sağlanması: Doğal nitelikte olan ya da insan etkinliklerindenkaynaklanan tehlikelere karşı halkın korunması ve gerekli önlemlerin alınmasıyönündeki çalışmalardır. Doğal yıkımların ya da deniz düzeyinin yükselmesi gibiküresel değişikliklerin yıkıcı etkilerinin azaltılmasına çalışılması, kıyıyı dış etkilerdenkorumak üzere kıyı duvarları yapılması ve olağanüstü durumlar için tahliye planlarıyapılması bunlar arasında sayılabilir.Kıyı yönetimi programlarında kullanılan araçlar, bir başka deyişle, kıyıyönetimi planlarının uygulamaya aşaması üzerine yapılan bir araştırmada, daha çokbölgeleme, parselleme, kapsamlı toprak kullanma planı, tahliye planı, kıyı düzenlemelerigibi araçlardan yararlanıldığı ortaya konulmuştur. Kıyı alanları için özel vergilerkoymak, yeniden yerleştirme programları uygulamak, tehlike altında ya da yıkımauğramış yerleri onarmak, türlü vergi ayrıcalıkları getirmek gibi araçlara ise oldukça azbaşvurulduğu gözlenmiştir. 1563.İlkelerin Yerel Koşullara UydurulmasıBütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanmasına yönelik olarak belirlenenilkelerin katı bir biçimde düzenlenmediği, ülkelerin yerel koşullarına uyarlanabilecekbiçimde oluşturulduğu belirtilmişti. Değişik ülkelerin uygulamalarına baktığımızda da156 David R. Godschalk, David J. Brower, Timothy Beatley, Catastrophic Coastal Storms: HazardMitigation and Development Management, DC: Duke University Press, Durham, 1989'dan aktaranBeatley ve diğerleri, Coastal Zone Management, s.152-154.74


söz konusu ilkelerin yaşama geçirilmesinde farklılıklar bulunduğunu görüyoruz.Toplumsal-ekonomik gelişmişlik düzeyi, nüfus yoğunluğunda gözlenen bölgelerarasıfarklılıklar, kıyı ve deniz çevredizgesinin niteliği, toplumsal-kültürel gelenekler, tüzeldüzenlemeler, siyasal dizge farklılığı, sanayileşmenin niteliği ve yoğunluğu gibietmenler her bir ülkenin bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerini kendi koşullarınauyarlamasını gerektirmiştir. Örneğin gelişmiş ülkelerdeki kıyı yönetimi programlarıdaha çok, gelişmişlikten kaynaklanan sorunları çözme ya da gelişmeyi sınırlamayönünde önlemler alırken, gelişmekte olan ülkelerdeki kıyı alanları yönetimiprogramlarından beklenen önemli işlevlerden biri kalkınmayı sağlamada yardımcıolmaktır. Kıyı yönetimi ilkelerinin yalnızca ülkelerin kendilerine özgü koşullarınauydurulması yeterli değildir; uygulanacak programın, ülke içindeki bölgesel ve yerelfarklılıklara uyarlanması da gerekecektir. 157 Bütüncül kıyı alanları yönetiminin esnekyapıda olması, uygulanmakta olduğu ülkenin ve yörenin gereksinimlerine, doğalyapısına, kültürel özelliklerine göre önlemlerin alınmasına olanak tanımaktadır. Örneğin,bütüncül kıyı alanları yönetimi, Sri Lanka'da kıyı erozyonuna, Filipinler'de balıkçılığa,Suudi Arabistan'da kıyı ve deniz koruma alanlarına, Ekvador'da karides yetiştiriciliğine,Oman'da yönetim yapısına, ABD'de ise toprak kullanımına odaklanmış durumdadır. 1584.Uygulama Aşamasında Karşılaşılabilecek GüçlüklerBütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulama aşamasında karşılaşılabilecekkimi güçlükleri aşmak için getirilen öneriler şöyle özetlenebilir: Genellikle bütüncül kıyıalanları yönetimi programlarının uygulanmasında yapılması gereken ilk şeyin,programın tanıtımı olduğu kabul edilmektedir. Böyle bir tanıtımın yapılması, hem yerelhalkın program çerçevesinde yapılması öngörülen çalışmaları benimsemesinikolaylaştıracak hem de özeksel yönetimin söz konusu girişime vereceği desteğiartıracaktır. Bu açıdan bütüncül kıyı alanları yönetiminin var olan sektörel yönetim157 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.122.158 Clark, Coastal Zone Management Handbook, s.22.75


irimlerinin yerini alma amacını taşımadığı, yalnızca onlar üzerinde denetleyici veeşgüdümleyici bir rol oynayabileceği, türlü sektörler için sürdürülen yönetim çabalarınınetkenliğini artıracağı belirtilmelidir. Bunun yanında, bütüncül kıyı alanları yönetimiprogramının kıyı alanlarında gözlenen tüm sorunları çözebilecek nitelikte karmaşık birdüzeneği gerektirmediği, öncelikle yörenin en çok gereksinim duyduğu konularaodaklanacağı, aşamalı olarak diğer sorunları da ele alacağı açıklanmalıdır. 159 Bütüncülkıyı alanları yönetiminin balıkçılık, tarım ve sanayinin türlü dallarına olumlu katkılarıolacağı da belirtilmelidir. Belli bir yörede bütüncül yönetimin uygulanmasınagirişmeden önce yöre halkına ve söz konusu alandaki sektör yöneticilerine ya da kamugörevlilerine, öteden beri uygulanmakta olan sektörel yaklaşımın sınırlılıkları, yenigetirilen bütüncül yaklaşımın temel özellikleri ve bu yaklaşımın nasıl, hangi aşamalarlayaşama geçirileceği hakkında bilgi verilmesi de yönetimin etkenliği açısından önemliolacaktır.Öngörülen yönetim programının kıyı alanlarının bütün sorunlarını birden elealmaması, öncelik taşıyan sorunlardan başlayıp daha sonra aşamalı bir biçimde diğersorunlara eğilmesinin yerinde olacağı, programın olanaklı olduğu ölçüde kısa sürelitutulması (örneğin 5 yıldan az) ve ne zaman sona ereceğinin belirtilmesinin de yararlıolacağı söylenebilir.Bütüncül kıyı alanları yönetiminde katılımın sağlanması, uygulanacak olanprogramın yöre halkının gereksinimleri doğrultusunda tasarlanması, olanaklı olduğuölçüde geniş bir kitlenin katkılarının alınması ve özel sektör-kamu sektörü arasındaişbirliğinin güçlendirilmesi açısından önemlidir. Kıyıdan yararlanan tüm kesimlerin kıyıyönetiminin öngördüğü etkinliklere katılımının sağlanmasının çalışmaların veriminiartıracağı düşünülmektedir. Bundan dolayı, genellikle, otel, pansiyon sahipleri veişletmecilerinin, turizm şirketlerinin, dükkan sahiplerinin, balıkçıların, tarımlauğraşanların, emlakçıların, enerji kuruluşlarının, liman görevlilerinin, yerel yönetim159 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.126.76


irimlerinin, gönüllü örgütlerin, kadın gruplarının, çevrecilerin ve yöre halkının yapılançalışmalara etkin bir biçimde katılmaları önemlidir. Gerekirse, uygulamada kolaylıkyaratabileceği düşüncesiyle yukarıda sayılan yararlanıcı kümelerinden oluşan birkurulun oluşturulmasının yararlı olacağı da öngörülmektedir. Üzerinde çalışmalaryapılan kıyı alanından yararlananların yönetim sürecine katılmalarını sağlayabilecek bukurulun üyelerinin çalışmalar hakkında bilgilendirilmesi ve kendilerinin yalnızca alınankararları onaylayıcı bir konumda olmadıklarına inandırılması önemlidir.Yönetim dizgesinin değişikliklere direnç gösterecek yapıda olması,bürokrasinin uygulamalar sırasında kimi güçlükler yaratma olasılığı ve getirilmesidüşünülen yeniliklerden ekonomik açıdan olumsuz etkileneceklerin gösterebileceğitepkiler, kıyı alanları yönetimine ilişkin etkinliklerin gerçekleştirilmesi sürecindesorunlar doğurabilir. 1605.Özeksel ve Yerel Yönetimlerin RolüBütüncül kıyı alanları yönetiminin, bölgesel, özeksel ve yerel düzeylerdekiyönetim birimlerinin işbirliği ve katkısı ile gerçekleştirilmesi, başarılı sonuçlar alınmasıiçin bir zorunluluktur. İzlenecek olan programın bütün karar alma düzeneğinin desteğinialması, akçal kaynak bulmada karşılaşılabilecek kimi güçlüklerin ortadan kaldırılmasına,çalışmaların daha verimli bir biçimde sürdürülmesine, bürokratik engellerin aşılmasınakatkı sağlayabilecektir. 161 Bu açıdan türlü bakanlıkların, gönüllü örgüt temsilcilerinin,uzmanlık kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir üst kurulun oluşturulmasının dayararlı olabileceği düşünülmektedir.160 a.g.y., s. 128-135.161 R. W. Knecht, "A Perspective on the Relationship Between the Local and the National Levels ofGovernment in Coastal Zone Management", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings ofthe First International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1,November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.351;Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s. 135.77


Özeksel yönetim, ülke bütününü ilgilendiren konularda ana gelişmedoğrultularını belirlediği için kıyı alanları üzerinde dolaylı ya da dolaysız etkilerininolması kaçınılmazdır. Yerel, bölgesel ya da ulusal düzeydeki kuruluşlarınoluşturulmasında, vergilerin saptanmasında, uluslararası ilişkilerin sürdürülmesinde,enerji sunumunun, yerleşim yerlerinin, sanayinin alacağı yönün belirlenmesinde sözsahibi olmasından dolayı, kıyı alanlarının yönetim sürecinde ve buralarla ilgili alınacakkararlarda özeksel yönetimin de göz önünde bulundurulması kaçınılmazdır. Özekselyönetimin çıkış noktası, belli bir yöredeki kıyı alanları yönetiminden elde edilecekkazanımın kamu yararına katkıda bulunacağı düşüncesidir. Kuşkusuz bunun ardında,özeksel yönetimin, yalnızca kıyı alanları üzerinde değil ülke bütünü üzerinde denetimuygulaması bulunmaktadır. Örneğin özeksel yönetim, turizmi geliştirmek, korumaalanları için yeni yönetim yaklaşımları getirmek gibi gerekçelerle bütüncül kıyı alanlarıyönetimini başlatmak isteyebilir.Özeksel yönetimin bütüncül kıyı alanları yönetimini uygulamalarına katkısınıya da kimi olumsuz etkilerini türlü değişik açılardan ele almak olanaklı. Özekselyönetimin bütüncül kıyı alanları yönetimi için öngördüğü ilkeler, yöreler arasındakifarklılıkları göz önünde bulundurmayabilir. Özeksel yönetime bağlı olan türlü uzmanlıkkuruluşları, yönetim çalışmalarını bürokratik bir bakış açısıyla ele alıp insan öğesini vekatılımı göz ardı edebilir. Buna karşılık özeksel yönetimin, türlü sektörlerinetkinliklerine daha geniş bir açıdan değerlendirebilecek konumda olmasından dolayı,bütüncül yönetim için gerekli olan eşgüdümü sağlayabilme şansı, uluslararası alandakitürlü kıyı programları ile bağlar kurabilme olanağı ve bütüncül kıyı alanları yönetimiuygulamalarını akçal açıdan destekleme gizilgücü vardır. Bu açıdan, kıyı alanlarıyönetiminin başarı kazanmasında özeksel yönetimin desteğinin yaşamsal önemdeolduğunu belirtmek gerekir.Yerel yönetimler, halka en yakın yönetsel birimler olmalarından ve yöreye özgüsorunlarla birlikte yaşamalarından dolayı, bütüncül kıyı alanları yönetimininvazgeçilmez öğelerindendir. İçme suyu sağlanması, kamu sağlığının korunması, altyapıgibi yerel nitelikli hizmetlerin sunumunda etkin rol oynamaları da yerel birimlerin bu78


konudaki önemini artırmaktadır. Halk katılımını daha kolay sağlayabilmeleri, yönetimsürecinde gerekli olabilecek verilere sahip bulunmaları da buna eklenmelidir. Yerelyönetimlerin bir özelliği de kıyı alanlarından yararlanma biçimlerini düzenleme yetkisinielinde bulundurmalarıdır. Kıyı alanlarından yararlanma koşullarını belirleme vebölgeleme yapma yetkisi, bütüncül kıyı alanları yönetiminin kullandığı önemliaraçlardandır. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanacağı alanlar ve burada yeralan kimi kaynaklar üzerinde denetim yetkileri bulunduğundan, yörede karşılaşılansorunları, yöre halkının gereksinimlerini en iyi bilen birimler olmalarından dolayı bubirimlerinin yönetim sürecine katılmaları önemlidir. 162 Yerel yönetimlerin, pek çokdeneyimin gösterdiği gibi, yeni projelerin başlamasına, yeni araçların kullanılmasınaözeksel yönetimden çok daha istekli göründüğünü de eklemek gerekir. 1636.Akçal BoyutBütüncül kıyı alanları yönetimi çerçevesinde öngörülen çalışmalarınsürdürülmesi için gerekli olan akçal kaynağı bulma önemli bir sorundur. Yöre halkının,gönüllü örgütlerin çalışmalara katılımını sağlama, gerekli bilgi ve verileriüniversitelerden ya da türlü uzmanlık birimlerinden sağlama gibi giderleri azaltıcıönlemler bir yana bırakılacak olursa, programda yer alan çalışanların, danışmanlarınücretlerinin ödenmesi, alana ilişkin yeni verilerin toplanması ve yapılacak diğer işler içingereken kaynağı bulmak için aslında çok fazla seçenek yoktur. Özeksel yönetim veuluslararası kredi kuruluşları, bugün uygulanmakta olan bütüncül kıyı alanları yönetimiprogramlarının ana akçal kaynağını oluştururlar.Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde hem uygulamaların etkinliğiniartırmaya hem de gelir elde etmeye yarayabilecek kimi önlemler getirilebilir.Kirleticilerden vergi alınması, üretim sürecinin vergilenmesi, türlü ekonomik etkinlikler162 a.g.y., s. 132-145.163 Knecht, "A Perspective on the Relationship Between the Local and the National Levels ofGovernment in Coastal Zone Management", s.352.79


ya da çevreye zarar verebilecek girişimlerden alınabilecek harçlar, içme suyu, sağlık gibitürlü hizmetlerin sunulmasından elde edilebilecek gelirler ya da motorlu taşıtkullanımına, kıyıdan yararlanmaya konulabilecek dolaylı vergiler bunlardan sayılabilir.Ancak bu tür önlemlerin bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinde kendisine güçlü biryer edinemediği, henüz gelişim aşamasında olduğu söylenebilir. 164Özellikle az gelişmiş ülkelerde, özeksel yönetimin de ekonomik açıdan güçlüolmaması, bu tür programları dış kaynak bulma arayışına yöneltmekte, bu konuda bukonuda başvurabilecek kurumların başında da Dünya Bankası, UNEP, UNDP, GEF,bölgesel kalkınma bankaları ya da uluslararası yardım kuruluşları 165 gelmektedir.164Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, s.6, Cicin-Sain, Knecht,Integrated Coastal and Ocean Management, s. 165-166.165 Kanada (Canadian International Development Agency- CIDA), Amerika Birleşik Devletleri(United States Agency for International Development -USAID), İsveç'in (Swedish InternationalDevelopment Authority - SIDA) uluslararası yardım kuruluşları buna örnek olarak verilebilir. Bkz.Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.167.80


Çizelge 10: Kıyı Yönetiminin Aşamaları, Öğeleri ve Uygulama KonularıAşamalar Öğeler KonularSüreçPlanınYapılmasıPlanınUygulanmasıEtmenlerÖnemli SorunlarOlanaklarİlgili GruplarÖlçek/SorumlulukAraçlarYasal DüzenlemelerEkonomik AraçlarKıyı DinamikleriSu DöngüsüEkosistem DinamikleriEtkinliklerin YoğunlaşmasıSuyun Niteliği ve NiceliğiBiyolojik ÇeşitlilikNüfus BüyümesiEkonomik BüyümeKıyı Erozyonu/Kum BirikmesiEkosistemin Tahrip EdilmesiDeniz KirliliğiSu KirliliğiKaynak Kullanımında ÇatışmalarToprak Kullanımında Çatışmalarİnsan EtkinlikleriNüfusun YoğunlaşmasıKentleşmeAtıkların BoşaltımıEkonomik GelişmeBalıkçılık/AkuakültürDenizden Petrol vb.Maddelerin ÇıkarılmasıTarımSanayiTurizmUlaşımKentsel GelişmeBalıkçılarSanayiEmlakçılarPlanlama BürolarıLimanYetkilileri/Askeri Kuruluşlar/Kanalizasyon SistemiTuristlerÇevreci GruplarYerel/BölgeselMekansal PlanlamaFiziksel Planlar ve Kaynak Yönetimi PlanlarıToprak Kullanımının DenetlenmesiEmisyon StandartlarıDeniz Kullanımının DüzenlenmesiProjeler İçin ÇED UygulanmasıAltyapının GeliştirilmesiLimanlarSahilin KorunmasıAtıksuların İşlenmesiKıyıya Ulaşım İçin Yollar Yapılması....Kaynak: UNEP Water Branch-PAP Regional Activity Centre, Integrated Coastal Area and River BasinManagement, 1997.81


IV.DeğerlendirmeTarih boyunca insan etkinliklerinin su kenarlarında yoğunlaşmasının kıyılarıniçinde bulunduğu sorunların temel nedeni olduğu söylenebilir. Tarıma, enerji üretimine,ulaştırmaya, turizme elverişli yerler olmaları, doğal kaynaklara ve hammaddelere evsahipliği yapmaları, doğal güzellikler ve biyolojik çeşitlilik açısından varsıl olmaları,kıyı alanlarının insan etkinliklerinin ve ekonomik yaşamın odaklandığı yerler olmasınayol açmıştır. Kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunların dünya gündeminde önemli bir yertutmasını da, kıyıların sahip olduğu bu niteliklere bağlamak gerekir. Söz konusuözelliklere yakından bakıldığında hemen hepsinin bir yönüyle ekonomik değerininolduğu görülecektir. İşte kıyıların içinde bulunduğu bu durum, bir yandan kıyı alanlarıüzerinde çıkarları bulunan türlü kümeler arasında çatışmalar yaratıp sorunlarınağırlaşmasına yol açarken, bir yandan da kıyıların korunması için önlemler alınmasını,kıyı yönetimi düzeneklerinin geliştirilmesini gerekli kılmıştır. Ulusal kıyı alanlarıiçindeki, tarım, sanayi, balıkçılık, ulaştırma, enerji, turizm gibi türlü sektörlerindüzenleme altına alınması böyle bir gereksinimin sonucu olmuştur. Sektörel yaklaşımınegemen olduğu bu çabalar, daha çok, türlü bilim dallarının, kıyının kara yönündegözlenen özgül bir soruna odaklanması biçiminde ortaya çıkıyordu. Özellikle yirminciyüzyılın son çeyreğinde kıyının deniz ve kara yönündeki etkinliklerin karmaşıklaşarakartması ve küresel çevre sorunlarının gündeme gelmeye başlaması, geleneksel sektörelkıyı yönetimi yaklaşımlarının yetersiz kalmasına yol açarak yeni arayışları gündemegetirmiştir. 1970'lerden itibaren başta ABD olmak üzere sanayileşmiş ülkelerdeuygulanmaya başlanan ve 1990'lı yıllarda uluslararası alanda da benimsenerek diğerülkelere yaygınlaştırılmaya çalışılan bütüncül kıyı alanları yönetimi, bu arayışın birsonucudur. Geleneksel kıyı yönetimi dizgesinin eksik yönleri üzerine kurulu bulunan buyaklaşım, adından da anlaşılabileceği gibi, daha kapsamlı bir bakış açısına sahiptir.Kıyının kara ve deniz yönünün birlikte ele alınması, kıyı sorunlarına yönelen bilimdalları arasında eşgüdümün sağlanması ve özellikle de toplumsal bilimlerin katkısınınsağlanması, kıyı yönetimi sürecine özeksel yönetim kurumlarının yanı sıra yerelyönetimlerin, yerel girişimlerin, özel sektörün ve yöre halkının eklemlenmesi, yönetsel82


irimler arasında yetki ve sorumluluk çatışmasının ortadan kaldırılarak eşgüdümünsağlanması ve uluslararası alanda işbirliğinin geliştirilmesi, bu yeni yaklaşımındayandığı temel ilkelerdendir. 166 Günümüzde, bütüncül kıyı alanları yönetimi yaklaşımıkendisine küresel ölçekte destek bulmuş görünüyor. Uluslararası alanda çevre sorunlarıile savaşımda bulunmak üzere kurulmuş UNEP gibi örgütlerin yanı sıra Dünya Bankası,OECD gibi akçal kuruluşlar ya da Avrupa Birliği gibi ulus-üstü örgütlenmeler kıyılarıniçinde bulunduğu sorunlara çözüm olarak bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerininyaşama geçirilmesini salık vermekteler. Bütüncül kıyı alanları yönetimi üzerinde budenli güçlü biçimde oydaşmaya varılmasının ardında, kıyı alanlarında karşılaşılansorunlarla etkin bir savaşımda, diğer çevre sorunlarında olduğu gibi, küresel ölçekteişbirliğinin sağlanması gerekliliği bulunuyor. Ancak, kuramsal çerçevesi özellikle"sürekli ve dengeli kalkınma" ilkesi doğrultusunda oluşturulan ve daha çok küreselekonomik dizgenin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik bu küresel girişimlerin, birörnekuygulama modellerinin ve serbest pazara dayalı araçların çevre ülkelere dayatılmasısürecine yaptığı katkının görmezden gelinerek, ulusal çevre yönetimi düzeneklerinesorgulanmaksızın aktarılmasının önemli sorunlar doğuracağı açıktır.Bu aşamada, son dönemde, küresel çevre sorunları gündeminde kendisine güçlübir yer edinen ve bütüncül kıyı alanları yönetimini biçimlendiren temel bir ilkeye,"sürekli ve dengeli kalkınma"ya (sustainable development), değinmekte yarar var. İlkolarak 1987’de Ortak Geleceğimiz 167 adlı yazanakta kapsamlı bir biçimde işlenen bukavramın yaygın bir biçimde uygulama olanağına kavuşmasında 1992 Rio Çevre veKalkınma Konferansı’nın payı büyüktür. Ekonomik kalkınmada çevre değerlerini de göz166 Bütüncül kıyı alanları yönetiminde ya da çevre yönetiminde son dönemde kullanılagelenkavramların çoğunun aslında, henüz sanayi toplumunun etkisi altına girmemiş yerlerde öteden beriuygulanmakta olduğu da bir gerçek. Günümüzde çevre yönetiminin dayanması gerektiği belirtilen"doğayla uyum içinde yaşama, yenilenebilir kaynakların kullanımı, yeniden kullanım, doğal yaşamalanlarına zarar verilmemesi, atıklardan kurtulma, topluluk bilincine sahip olma, yerinden yönetim"gibi pek çok ilkenin yeni olduğunu söyleyebilmek oldukça güç. Bkz. Klee, The CoastalEnvironment, s.48.167 Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Ortak Geleceğimiz, Çev. BelkısÇorakçı, <strong>Ankara</strong>, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, 1987.83


önünde bulundurma, ya da yazanağın anlatımıyla, “bugünkü kuşakların gereksinimlerinigelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasına zarar vermeden karşılama”biçiminde özetlenebilecek olan bu yaklaşım, bütün çevre politikalarını olduğu kadar kıyıyönetimini de etkilemiştir. Sürekli ve dengeli kalkınma kavramının temel politikalardayerleşmeye başlamasıyla birlikte, ekonomik kararların çevre değerleri üzerindeki olasıolumsuz etkileri de göz önünde bulundurulmaya başlanmıştır. Ekonomik kalkınmayısağlamak amacıyla yaşama geçirilecek yatırım kararlarının ya da türlü sektörlerinişleyişini denetlemek üzere alınan önlemlerin çevreye verebileceği zararın hesabakatılmasında; doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin korunmasının aynı zamandaekonominin sürdürülebilirliğine katkıda bulunacağının anlaşılmasında ve alınacakkararların gelecek kuşakların yaşamları üzerinde doğuracağı sonuçlar üzerindedüşünülmeye başlanmasında sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımının da payıbulunmaktadır. Çalışmanın bir sonraki bölümünde de değinildiği gibi, kıyı alanlarınayönelik uluslararası belgelerde ve türlü uluslararası örgütlerin yine kıyı alanları yönetimikonusunda yayınladığı kuramsal çalışmalarda sürekli ve dengeli kalkınma en çok sözüedilen kavramlardan birisidir. Kavramın, ulusal kıyı yönetimi süreçlerine iki yoldanetkide bulunacağı düşünülebilir. Bunlardan birincisi ve dolaylı olanı, ülkenin çevrekoruma politikalarının sürekli ve dengeli kalkınma ilkeleri doğrultusunda oluşturulmuşolmasıdır; bu durumda çevrenin diğer öğelerinde olduğu gibi kıyı alanları üzerinealınacak kararlarda da çevre ve ekonominin birlikte değerlendirileceği, bir başkaanlatımla sürekli ve dengeli kalkınma kavramının yaşama geçirileceği beklenebilir.İkincisi, kavramın oluşmasında etkin rol almış, bu anlayışı ana politikalarına ve çalışmaprogramlarına uyulması gereken bir ilke olarak yansıtmış uluslararası örgütler yoluylagerçekleşebilir. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi örgütlerin, gelişmekte olan birülkede destekleyeceği kıyı alanları yönetimi programlarında sürdürülebilir kalkınmayaklaşımının uygulanmasını ön koşul olarak sunması buna örnek verilebilir. Uluslararasıalanda kıyı yönetimi uygulamalarına ayrılan İkinci Bölüm'de konuya daha ayrıntılıdeğinilecektir.84


İkinci Bölüm: Uluslararası Alanda Kıyı Yönetimi UygulamalarıUluslararası düzeyde kıyılar için alınan önlemlere ayrılan bu bölümün iki işleviyerine getireceği düşünülmektedir. Bunlardan birincisi, bölümün başlığından daanlaşılabileceği gibi, özellikle 1992 Rio Konferansı sonrası kıyılara karşı ilgininartmasına koşut olarak küresel düzeyde alınan önlemleri, gerçekleştirilen etkinliklerisergilemek; ikincisi ise, kıyı yönetiminin yirminci yüzyıl boyunca geçirdiği dönüşümdeuluslararası örgütlerin yerini sorgulamaktır. Bir anlamda, söz konusu değişim sürecininyaşanmasında baş rolü oynayan bu güç odaklarının uyguladığı ya da desteklediği kıyıyönetimi programlarının hangi ilkeler çerçevesinde yürütüldüğünü belirleyip kıyıalanlarına bakış açılarını ortaya koymanın, kıyı yönetiminin geçirdiği değişiminyönünün ve niteliğinin anlaşılmasına katkıda bulunacağı düşünülmektedir. Bu amaçdoğrultusunda, Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi türlüörgütlerin çevre sorunlarına ve özellikle de kıyı alanlarına yaklaşımı ele alınacak; sözkonusu örgütlerin kıyı alanlarının korunmasına ve yönetilmesine ilişkin aldıklarıönlemler, yaptıkları çalışmalar, ortaya koydukları ilkeler ve başlattıkları programlarincelenecektir. Yirminci yüzyılı son döneminde özellikle ekonomide ve kamuyönetiminde gözlenen gelişmelerin kıyı yönetimine etkisi de yine bu bölümdeişlenecektir.Özellikle Rio Konferası'ndan sonra bütüncül kıyı alanları yönetimiuygulamalarının yaygınlaştığına yukarıda değinilmişti. Türkiye'de özellikle 1990'lıyılların ikinci yarısından bu yana, pilot uygulama nitelikteki kıyı yönetimiprogramlarının başlatılmasını da bu durumun bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir.Genellikle, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ya da Avrupa Birliği gibi uluslararasıdüzeydeki örgütlenmelerin kıyı yönetimi ve çevre yönetimine ilişkin olarak kurduklarıtürlü fonlardan alınan destekle yaşama geçirilmeye çalışılan söz konusu programlarakısaca değinmek yararlı olacaktır.85


I.Çevre ve Kıyı Yönetiminde Yeni Güç Odağı Olarak Uluslararası ÖrgütlerSon yıllarda kıyı yönetimindeki gelişmelerin büyük ölçüde, uluslararası örgütlertarafından yönlendirildiği görülmektedir. Aslında yalnızca kıyı yönetimine özgü birdurum değildir bu; diğer çevre sorunları için de aynı şeyleri söylemek çok da yanlışolmayacaktır. Ekonomide, iletişimde, kültürde, küresel değerlerin egemen olmayabaşlaması, çevre sorunlarının nitelik ve nicelik olarak değişime uğraması ve gönüllüörgütlerin bir edimci olarak güçlenmeye başlaması, kıyı yönetiminde yeni bir dönemibaşlatmıştır denebilir. Bu yeni dönem, aynı zamanda, ulusal devletlerin, tıpkı diğerkonularda olduğu gibi kıyı yönetiminde de uluslararası alandaki gelişmelerebağımlılığını simgelemektedir.A.Çevre Sorunlarının Uluslararası Nitelik Kazanması1980’lerden önce çevre sorunları bugün olduğu gibi uluslararası politikadaönemli bir yer tutmuyor, daha çok, diğer sorun alanlarının bir parçası olarak ele alınıyor,yerel bir sorun olarak niteleniyordu. Ancak küresel boyutlarda etkilerini duyuran çevresorunlarının ortaya çıkmaya başlamasıyla ya da başka bir deyişle sorunların farkınavarılmasıyla konu uluslararası politikada kendine yer bulmaya başlamıştır. 168 Bu açıdan1992 Rio Konferası’nın etkisinin önemi gözden yitirilemez. İlk defa Rio Konferansı ileküresel ısınma, biyolojik çeşitlilik, ormansızlaşma gibi tüm dünyanın geleceğiniilgilendiren küresel sorunlar uluslararası alanda geniş bir katılımla tartışılmayabaşlanmıştır. Her ne kadar kendisinin öncülü 1972 Stockholm Konferansı da benzer168 Eğer bir çevre sorununun sonuçları tüm dünyayı etkiliyorsa yani küreselse ya da tek bir bölge ilesınırlı kalmıyorsa o sorunun küresel çevre politikaları içinde değerlendirilebileceği söylenebilir."Küresel çevre değerleri" (global commons) yani tek bir ülkeye ait olmayan tüm dünyanın sahipolduğu, insan ve diğer canlıların varlıkları için yaşamsal önem taşıyan doğal değerler ya da kaynaklarda küresel çevre politikaları içinde değerlendirilmektedir. Su, küresel ısınma, atıklar, kimyasalmaddeler, biyolojik çeşitliliğin ya da canlı türlerinin yok olması, ormansızlaşma, hava kirliliği gibikonular uluslararası çevre politikalarının içinde değerlendirilmektedir. Bkz. Gareth Porter and JanetWelsh Brown, Global Environmental Politics, 2 nd Edt., Westview Press, Oxford,1996, s.13;Elizabeth R. DeSombre, "International Environmental Policy", B. Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.),Environmental Management in Practice (Volume I): Instruments for EnvironmentalManagement, Routledge, London, 1998, s.362.86


içimde yeryüzündeki devletlerin büyük bölümünün bir araya geldiği genel bir buluşmaolsa da, hem bu denli küresel ölçekte sorunların ele alınmamış olması, 169 hem de DoğuBloku ülkelerinin söz konusu toplantıda temsil edilmemeleri, 170 bir başka anlatımla tümdünya ülkelerinin toplandığı bir zirve niteliğinde olmaması nedeniyle uluslararası alandaRio Konferansı kadar etkili olamamıştır. Bugün çevre sorunlarının uluslararası politikaalanında, güvenlik ve ekonomiden sonra üçüncü büyük sorun ya da işbirliği alanı olduğusöylenebilir. 171B.Uluslararası Örgütler ve Çevre SorunlarıYukarıda değinildiği gibi, küresel çapta etkili olan çevre sorunlarının yarattığıolumsuz sonuçların daha çok, büyük uluslararası örgütler eliyle denetlenmeyeçalışıldığını görüyoruz. Çevre sorunlarını dolaylı ya da dolaysız bir biçimde ilgi alanlarıiçinde gören UNEP, FAO gibi türlü Birleşmiş Milletler örgütleri, Dünya Bankası, IMF,Dünya Ticaret Örgütü gibi akçal kuruluşlar uluslararası çevre politikalarının alacağıyönün belirlenmesinde önemli ölçüde etkilidirler. Bunda, küresel çevre sorunlarının sınırtanımayan, devletlerin ortak çabasını gerektiren niteliğe sahip olması kadar, söz konusuuluslararası örgütlerin büyük ölçüde, küresel ölçekteki ekonomi ve güvenlik ilişkileriniyürütüyor olmasının da payı vardır. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi büyükuluslararası örgütlerin, çevre sorunları ve kıyı alanlarına ilişkin işlevlerini giderekartırmasına bir başka açıdan da bakılabilir. Küreselleşmenin, yeni dünya düzeninin,kamu yönetimine etkilerinin incelendiği bölümde de değinildiği gibi, "governance"süreci ile birlikte ulusal devletlerin yetkilerinin ve denetimlerinin giderek azalmasının169 Mark F. Imber, "The Environment and the United Nations", John Vogler, Mark F. Imber (Eds.)The Environment & International Relations, Routledge, London, New York, 1996, s.139.170 Sovyetler Birliği, Doğu Almanya’nın Batı Almanya ile eşit haklara sahip olarak alınmamasınıprotesto etmek için Stockholm Konferansı’na katılmamıştır. Romanya ve Yugoslavya dışındaki diğerVarşova Paktı üyeleri de Sovyetler Birliği’nin kararını destekleyip Konferans’a gitmeyincetoplantılarda dönemin iki büyük bloğundan yalnızca birinin görüşleri ağır basmış oldu. Bkz. FehmiYavuz, Çevre Sorunları, 2.Baskı, SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1975, s.15.171 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.1.87


çevre sorunları konusunda da geçerli olduğu söylenebilir. 172 İmzalanan uluslararasıantlaşmalar ya da herhangi bir çevre projesi için yapılan kredi sözleşmeleri ile getirilenyeni koşullar ulusal devleti geleneneksel yönetim yapısında değişiklikler yaptırmayazorlamıştır. Çevre sorunlarının ulus-üstü kurumlarca ele alınması eğiliminde, sondönemde giderek daha çok uygulama alanı bulan bütüncül yaklaşımların da payıbulunmaktadır. Ortaya çıkan sorunların bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmasızorunluluğundan yola çıkan bu yaklaşımların yerel-bölgesel düzeylerde olduğu kadarküresel düzeyi de gündeme getirmeye başlamaları da, uluslararası örgütlerin çevresorunları alanında önemli bir edimci olarak algılanmalarına katkıda bulunmuştur. 173Uluslararası örgütlerden kimileri -örneğin UNEP-, çevre sorunlarını doğrudandoğruya ilgi alanlı içinde görmekte, genel amaçlı olarak kurulmuş kimi örgütler desorunu kalkınma bağlamında ele almaktadır -örneğin Dünya Bankası-. Bu tür örgütlerinbüyüklükleri de farklılık göstermektedir. Örneğin Dünya Bankası, 6 000’in üzerindegörevlisi ve her yıl milyarlarca Dolarlık kredi verme olanağını tanıyan akçal gücüylediğer uluslararası örgütlerden ayrılmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü’nünçalışan sayısının 240, bütçesinin de 60 milyon Dolar olduğu 174 göz önünde tutulursa, butür örgütler arasındaki dengesizlik kendiliğinden ortaya çıkacaktır.C.Gönüllü ÖrgütlerSon yıllarda çevre sorunlarının nicelik ve nitelik olarak çeşitlenmesiyle birliktekonu ile ilgili gönüllü örgütlerin sayılarında da bir artışın olduğunu görüyoruz. Bunakoşut bir gelişme de, çevre sorunlarının sınır ötesi etkilerinin eskisine oranla daha ağır172 Bkz. Marian A. L. Miller, "Sovereignty Reconfigured: Environmental Regimes and Third WorldStates", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics, The MIT Press,Cambridge, 1998, s.174-177; Gülten Kazgan, Küreselleşme ve Ulus-Devlet: Yeni EkonomikDüzen, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2000, s.35.173 Veronica Ward, "Sovereignty and Ecosystem Management Clash of Concepts and Boundaries?",Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics, The MIT Press, Cambridge,1998, s.79-91.88


ir biçimde duyumsanmaya başlamasının, bu alanda etkinliklerini sürdüren gönüllüörgütlerin çabalarının yetersiz kalması sonucunu doğurmasıdır. Çalışmalarını gönüllülüktemelinde sürdüren, kâr elde etmeyi başlıca amaç olarak almayan, devletin ve büyüksermaye gruplarının denetiminde olmayan, 175 belirli ilke ve erekler doğrultusundaeylemlerini sürdüren bu tür örgütlenmelerin yalnızca yerel ya da ulusal düzeydeörgütlenmekle kalmayıp uluslararası alanda da etkin olmaya çalıştıklarını, bu amaçlaişbirliğine ya da üst örgütlenmelere gittiklerini görüyoruz. 176 Salt uluslararası alandaçalışmak üzere kurulmuş örgütlere rastlamak da olanaklı. Bir başka deyişle, "çevresorunlarının sınır tanımazlığı” ilkesi ile bu konularda dayanışma içinde olmanınsorunların çözümünü kolaylaştıracağı düşüncesinin, uluslararası alanda çalışmalarınısürdüren gönüllü örgütlerin kurulmasında başlıca etmen olduğu söylenebilir. 1992 RioKonferansı ile birlikte gönüllü örgütlerin, çevre politikalarını belirleme sürecine dahaetkin bir biçimde katılmaya başladıklarını görüyoruz. Bu durumun izlerini RioKonferansı’nın hem hazırlık aşamasında, hem konferans sırasında, hem de kabul edilenbelgelerde görmek olanaklıdır. Konferansın hazırlık aşamasında gönüllü örgütlerin de174 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.41; James Connely, Graham Smith, Politicsand the Environment: From Theory to Practice, Routledge, London, New York, 1999, s.198.175 Bu noktada büyük sermaye gruplarıyla ya da uluslararası akçal destek örgütleriyle yakın ilişkidebulunmayan gönüllü örgütlerin daha çok kamuoyunu bilinçlendirme, eğitimsel etkinliklerde bulunmaya da türlü tepkisel yöntemleri izlemek zorunda kaldıklarını, belli bir çevre sorununun çözümünde,diğer kümede yer alan gönüllü örgütler kadar katkı sağlama olanağına sahip olamadıklarınıbelirtmekte yarar var.176 Uluslararası alanda çalışan gönüllü örgütlerin kimi bir federasyon çatısı altında toplanmıştır.Örneğin 53 bağımsız ulusal gönüllü örgütü bünyesinde barındıran Yeryüzünün Dostları (Friends ofthe Earth International -FOEI) konfederasyon biçiminde örgütlenmiştir. Azgelişmiş ülkelerin gönüllüörgütler de aralarındaki eşgüdümü ve işbirliğini geliştirmek üzere üst örgütlenmeler kuruyorlar.Örneğin Brezilya’daki devlet dışı kuruluşlar forumu (Brazilian NGO Forum) Rio Konferansısırasında 1000’den fazla örgütü buluşturmuştu. Endonezya’da 1982’de kurulan ve 68 ulusal çevreciörgütü temsil eden üst kuruluşun (Kenya Environmental Non-Governmental Organization –KENGO) aynı zamanda yakın ülkelerdeki 20’den fazla çevreci örgütle de bağı vardır.Endonezya’daki çevre forumu da (Indonesian Environmental Forum – WALHI) ülke çapındaki 450çevreci örgütü bir araya getirmektedir. Amazon havzasındaki beş ülkedeki yerli azınlıkların,Amazon’daki kalkınma projelerine karşı hareket etmek amacıyla kendi aralarında kurdukları birliğide (İspanyolca adıyla COICA) burada anmak gerekir. Bkz. Porter, Brown, Global EnvironmentalPolitics, s.51-53.89


katkılarının alınmasının, daha sonraki Birleşmiş Milletler toplantılarının da uyacağı birilke olma özelliğini kazandığı söylenebilir. 177Uluslararası alanda çalışmalarda bulunan gönüllü örgütlerin küresel çevrepolitikalarının belirlenmesinde, kimi uygulamalara karşı tepki göstermek, 178 yeni çevresorunları hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, kendi hükümetlerine gerekli düzeltimleriyapması yolunda baskıda bulunmak, kimi yerel nitelikli çevre sorunlarına yönelikprojeler gerçekleştirmek ya da uluslararası sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadığınıdenetlemek gibi yollarla etkili olabildikleri görülmektedir. 179Uluslararası kamuoyunda çevre sorunlarının yer edinme biçiminde, yukarıdakısaca değinilen, daha çok gelişmiş ülkelerde örgütlenmiş olan gönüllü örgütlerin etkiliolduğunu görüyoruz. Herhangi bir çevre sorununun ortaya çıkışı, etkilerininduyumsanmaya, kamuoyunda yer edinmeye başlaması, bu sorunların ardındaki olasıedimcilere karşı gösterilecek tepkilerle eylem biçimleri ve sorunun çözümü içingeliştirilebilecek önerilerde, kısacası bütün yönleriyle çevre sorunlarında, daha çokgelişmiş ülkelerdeki gönüllü çevre örgütlerinin söz sahibi olduklarını, belki de dahadoğru bir deyişle öyle algılandıklarını söyleyebiliriz. Bu durumun bir başka biçimde dile177 Örneğin Cenevre’de Mart 1991’de yapılan ikinci hazırlık toplantısına 200 gönüllü örgütkatılmıştı; New York’taki son hazırlık toplantısında ise bu sayı 500’e ulaşmıştır. Ancak konferansınana doğrultularının belirlenmesinde gönüllü örgütlerin fazla etkili olamadığını, özelikle de bu açıdanözel önem taşıyan akçal kaynak bulma ve ticaret konularında daha çok resmi temsilcilerin söz sahibiolduklarını, gönüllü örgütlerin daha çok toplumsal konularda etkili olabildiklerini söyleyebiliriz.Örneğin söz konusu örgütlerin Gündem 21’in yoksulluk, tüketim, kadın sorunları ile ilgilibölümlerindeki etkisi diğerlerine göre çok daha fazladır. Bkz. Porter, Brown, Global EnvironmentalPolitics, s.58.178 Uluslararası nitelikteki gönüllü çevre örgütleri, uluslararası mali kuruluşların türlü uygulamalarınakarşı eleştiriler yöneltip başarılı sonuçlar alabiliyorlar. Örneğin güneyli ve kuzeyli NGO’lar, DünyaBankası’nın denetiminde olan ‘Global Environment Facility’in (GEF) 1991-1993 yıllarındakideneme aşamasında, sekreterliğin Dünya Bankası’ndan bağımsız hareket etmesini ve projelerde,anlaşmayı imzalayan tüm ülkelerin söz sahibi olmasını isteyerek GEF’in yeniden yapılanmasındaetkili olmuşlardır. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.57.179 Donald T. Wells, Environmental Policy: A Global Perpective for the Twenty-First Century,Prentice Hall, New Jersey, 1996, s.35; Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.54.90


getirilmesi de, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki gönüllü örgütlerin çoğuzaman görmezden gelinmesidir. 180Bu açıdan uluslararası gönüllü örgütlerin küresel çevre politikalarınınbelirlenmesinde sanıldığının tersine fazla da etkin olamadığı, devletlerin bu alanda tıpkıeskiden olduğu gibi belirleyici rollerini sürdürdükleri söylenebilir. Gönüllü örgütleringeçmişe oranla uluslararası alanda daha çok seslerini duyurabildikleri bir gerçek. Ancakbundan, gönüllü örgütlerin bir edimci olarak uluslararası alanda yer aldıkları sonucunuçıkarmamak gerekir. Buna en yakın konumda olan NGO’ların büyük akçal ya da siyasaldesteğe sahip Batılı büyük uluslararası gönüllü kuruluşlar olduğu söyleyebilir.Sonuç olarak uluslararası çevre politikalarının belirlenmesinde devletlerin halabaşat güç olarak yerlerini koruduklarını ama uluslararası kuruluşların, uluslararasıgönüllü örgütlerin ve özel şirketlerin giderek artan bir biçimde politikaların belirlenmesürecinde yer almaya başladıkları söylenebilir. Bu açıdan, en azından şimdilik, gönüllükuruluşların, işlevleri daha çok, yeni toplumsal sorunları uluslararası alana taşımak olan,ancak ileride bir edimci olarak uluslararası alanda yer edinme gizilgücüne sahipörgütlenmeler olduğu söylenebilir.D.Uluslararası Örgütler ve Kıyı YönetimiUluslararası örgütlerin kıyı alanlarına yönelik etkinlikleri uygulamadan dahaçok kuramsal düzeyde yoğunlaşmaktadır. Genellikle birkaç yörede deneme niteliğindebaşlatılan pilot çalışmaları saymazsak, bu tür kuruluşların kıyı yönetimini asıl olarakyaptıkları kuramsal nitelikli çalışmalarla etkiledikleri söylenebilir. Bu durum kendisini,180 Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki gönüllü çevre örgütlerinin çevreye bakış açılarındagenellikle yoksulluktan kaynaklanan sorunların ilk sırada yer aldığını görmekteyiz. Ozon tabakasınınincelmesi, küresel ısınma, biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi daha küresel sorunlardan çok, toprakkullanımı, ormanların yok edilmesi, balıkçıklıkla ilgili sorunlar, doğal kaynakların adil olmayan birbiçimde kullanılması, kirlilik gibi daha çok kalkınmaya ilişkin sorunlara ağırlık verildiğigözlenmektedir. Bu kümede yer alan örgütlerin ilgilendikleri de bir başka konu da, az gelişmişülkelerin kalkınma çabalarını desteklemek üzere çok uluslu bankaların ve şirketlerin başlattığı91


kıyı yönetimi sürecinde uyulması gereken genel ilkelerin belirlenmesi biçimindegöstermektedir.Uluslararası alanda kıyı alanları yönetiminin uygulama yöntemini belirlemek,uygulayıcılara yol gösterici olmak üzere ilk çalışma 1987’de OECD tarafındanyapılmıştır. 181 1988 yılında iklim değişikliği konusunda Dünya Meteoroloji Örgütü(World Meteorological Organization-WMO) ve UNEP’in ortaklaşa düzenledikleriküresel iklim değişikliği konusundaki uluslararası panelde de 182 , söz konusu tehlikeyekarşı kıyı bölgelerinin korunmasını sağlamak amacıyla bir “kıyı bölgesi yönetimi altgrubu” kurulmuştur. 183 OECD'nin 1987 yılında yayınladığı çalışmadaki yol göstericinitelikteki ilkeler daha sonra 1992 yılında Brezilya'da gerçekleştirilen Rio Çevre veKalkınma Konferansı’nda 184 da olduğu gibi benimsenmiştir. 185 Rio Konferansı’ndansonra da söz konusu ilkelerin geliştirilmesi amacıyla türlü çalışmalar yapılmıştır. DünyaBankası'nın, FAO ve UNEP’in desteği ile 1993’de birlikte yayınladığı ilkeler dizisibunlardan biridir. 186 Kasım 1993’de Hollanda’da 90 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilenprojelerdir. Bir anlamda azgelişmiş ya da güneyli gönüllü örgütlerin daha "marjinal" kümeyi temsilettikleri söylenebilir. Bkz. a.g.y., s.53; Connely, Smith, Politics and the Environment, s.199.181Organisation for Economic Co-Operation and Development, Integrated Coastal ZoneManagement: Review of Progress in Selected OECD Countries, OECD, Paris, 1987.182 Intergovernmental Panel on Climate Change-IPCC183 Özellikle iklim değişikliği sonrasında deniz altında kalabilecek ülkelerin durumuyla ilgilenmeküzere kurulan bu alt kurulun çalışmalarında söz konusu ülkeler için bütüncül kıyı alanları yönetimiönerilmiştir. Biliana Cicin-Sain & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management:Concepts and Practices, Island Press,Washington, D.C, 1998, s.36.184 1980’li yıllarda, 1992 Rio Konferansı için yapılan hazırlık çalışmalarında da bütüncül kıyıyönetimi konusunda türlü çalışmalar, tartışmalar yapılmıştı. Birlesmis Milletler’in FAO gibiörgütlerinin de, bütüncül kıyı alanları yönetiminin gerekliliğine ilişkin olarak hazırladığı türlüraporlar buna örnek verilebilir. Bkz. FAO (Food and Agriculture Organization of the United Nations)1991. Development of Coastal Areas and Enclosed Seas. UN Conference on Environment andDevelopment Research Paper No.4, Rome: Food and Agriculture Organization of the UnitedNations’den aktaran Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.35.185 a.g.y., s.4 .186 World Bank, Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, 1993. 1-5Kasım 1993 tarihleri arasında Noordwijk'de (Hollanda) yapılan Dünya Kıyı Konferansı'na sunulan bumetin 1996'da yeniden yayınlanmıştır: Jan C. Post ve Carl G. Lundin (Eds.), Guidelines for92


“the World Coast Conference”da da buna benzer bir biçimde kıyı alanları yönetimineilişkin ilkeler dizisi yayınlanmıştır. Ayrıca, UNEP’in Akdeniz Eylem Planı’nın ÖncelikliEylemler Programı’nca hazırlanan ve 1995’de yine UNEP tarafından yayınlanan ilkelerdizisi de burada anılabilir. 187 Kıyı alanları yönetimi konusunda yapılan katkılara türlüeğitim programlarını da eklemek gerekir. Bunlardan biri, “United Nations for OceanAffairs and Law of the Sea” tarafından düzenlenen “Train-Sea-Coast” adlı kurstur.Ayrıca “International Ocean Institute’nun ve “Intergorvernmental OceanographicCommission”un düzenlediği kurslar da buna örnek olarak verilebilir. 1881992 Rio Konferansı ve Gündem 21 ile hem bütüncül kıyı alanlarıyönetimindeki uygulamaların, hem de kuramsal çalışmaların sayısının arttığınadeğinilmişti. Rio Konferansı'ndan sonra hemen hemen bütün büyük uluslararası örgütlerkıyı alanları yönetimi konusunda bir ilkeler dizisi hazırlayarak konuyu ilgi alanlarıiçinde kabul ettiklerini göstermişlerdir. Dünya Bankası'nın 189 (1993), Dünya KıyıKonferansı'nın 190 (1994), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün 191 (1991),Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın 192 (1995) ve Dünya Koruma Birliği'nin 193 (1993)Integrated Coastal Zone Management, Environmentally Sustainable Development Studies andMonographs Series No.9, Washington D.C., World Bank, 1996.187 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP RegionalSeas Reports and Studies, No.161, 1995. .188 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.4-5.189 World Bank, Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, 1993. (1-5Kasım 1993 Dünya Kıyı Konferansı'na sunulmak üzere hazırlanan metin.)190 WCC (World Coast Conference), How to Account for Impact of Climate Change in CoastalZone Management: Concepts and Tools for Approach and Analysis, Versions 1 and 2. WorldCoast Conference 1993, November 1-5, Noordwijk, Netherlands. The Hague: Ministry of Transport,Public Works, and Water Management, National Institute for Coastal and Marine Management,Coastal Zone Management Centre, 1993.191OECD (Organization for Economic Co-operation and Development), Report on CZM:Integrated Coastal Zone Management, Washington DC, Organization for Economic Co-operationand Development, 1991.192 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP RegionalSeas Reports and Studies No.161, United Nations Environment Programme, 1995.93


hazırladığı kıyı yönetimi ilkeleri yazanakları bunlar arasında sayılabilir. Kıyı yönetimiuygulamalarında yol gösterici olacak temel ilkeleri belirlemeyi amaçlayan söz konusuilkeler bildirgelerinin bir işlevinin de, akçal destek sağlanacak kıyı programlarınıbelirlemek olduğu söylenebilir. Bir yöredeki kıyı yönetimi projesinin uluslararası finanskurumlarından destek alabilmesi için, kendi kıyı yönetimini, yukarıda belirtilençalışmalarda ortaya konan ilkeler doğrultusunda düzenlemesi gerekmektedir.Dünya Bankası’nın ilkeleri Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı’ndan hemensonra, bu konferansın beklentilerine yanıt olarak, UNEP ve FAO’nun da ortaklaşaçabalarıyla 1992 yılı sonbaharında ortaya konulmuştur. Yine aynı yılın Kasım ayındaDünya Bankası’nda bir atölye çalışmasının yapıldığını görüyoruz. Bu çalışmalarınardından, ilkeler dizisi tamamlanarak Dünya Kıyı Konferansı’na (World CoastConference) görüşülmek üzere sunulmuştur. 90’dan fazla ülkenin temsilcilerindenoluşan konferans’ta bütüncül kıyı alanları yönetiminin gerekliliği ve hızlı bir biçimdeuygulanması üzerinde durulmuştur. Konferansta tartışılan diğer konularsa bütüncül kıyıalanları yönetiminin uygulanması ve bu konuda karşılaşılan güçlükler olmuştur. OECDve UNEP’in ilkeler dizisini ortaya koyan metinler Rio Konferansı’ndan öncebelirlenmiştir. Bu ilkeler genelde yürütülmekte olan diğer programların bir parçalarıolarak ortaya çıkmıştır. Kıyı alanlarında gerçekleştirilen etkinliklerde bütüncülyaklaşımı sağlamayı ve ekonomi ile çevre düşüncesini bağdaştırmayı amaçlayanOECD’nin ilkeleri, 17 ülkenin hazırladığı yazanaklara ve 16 örnek olay çalışmasınadayanılarak hazırlanmıştır. 194 UNEP’in ilkelerinin ise Akdeniz Bölgesel DenizlerProgramı’na bağlı olan (Mediterranean Regional Seas Programme) Akdeniz Eylem Planı(Mediterranean Action Plan) uygulamalarında elde edilen deneyimlerden yola çıkılarakhazırlandığı söylenebilir. Akdeniz Eylem Planı’nda, Akdeniz’i çevreleyen ülkelerin193IUCN (World Conservation Union), The National Environment Strategy Fiji, Gland,Switzerland: World Conservation Union, 1993.194 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.103.94


kıyılarının bütüncül bir yönetimle ele alınması öngörülmüştü. 195 Uluslararası Doğayı veDoğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) 196 , şimdiki adıyla Dünya KorumaBirliği'nin 197 deniz ve kıyı alanlarına ilişkin programlarında yürütülen çalışmalardoğrultusunda saptanan ilkeler de, kıyının sürdürülebilir bir biçimde gelişmesindeçevrebilimin ve planlamanın göz önünde bulundurulması gerektiğini ortayakoymuştur. 198Dünya Bankası, Dünya Kıyı Konferansı, Ekonomik İşbirliği ve KalkınmaÖrgütü, Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve Dünya Koruma Birliği tarafındanhazırlanan ilkeler dizilerinin, bütüncül kıyı alanları yönetiminin amacı, ilkeleri, işlevleri,mekansal bütünleşme, yatay ve dikey bütünleşme, bilimden yararlanma konularındakiortak noktalarını aşağıdaki biçimde özetlemek olanaklı: Kıyı alanları yönetiminin amacıkıyı alanlarının gelişimine yönelik çabalara sürdürülebilirlik konusunda yol göstericiolmaktır. Kıyı alanları yönetimi süreci asıl olarak 1992 Rio Konferansı’nda belirlenenilkeler doğrultusunda sürdürülür. Bir başka anlatımla kıyı alanları yönetiminde kuşaklararasında eşitlik sağlama, önleyicilik ve kirleten öder ilkelerine özel önem verilir.Yürütülen çalışmalarda bilimden yararlanırken, politikalar geliştirirken, bütüncüllüğe vedisiplinlerarası bir yaklaşımın geliştirilmesine önem verilir. Bütüncül kıyı alanları195 a.g.y.196 International Union for the Conservation of Nature and Natural Resources.197 Dünyanın en eski koruma örgütlerinden olan Dünya Koruma Birliği (World Conservation Union),1948’de Fransa’da kurulmuştur. Günümüzde örgütün, doğayı korumak amacıyla devletlerin, resmikuruluşların ve gönüllü örgütlerin bir araya gelerek politika belirledikleri, bilimsel araştırmayaptırdıkları bir üst birlik halini aldığını görüyoruz. Bu amaçla halen 74 ülke, 105 ulusal kurum(Çevre, turizm bakanlıkları vb.) ve 700 gönüllü örgüt Dünya Koruma Birliği ile birlikteçalışmaktadır. Bkz. What is IUCN?, (http://www.iucn.org/info_and_news/about_iucn/index.html).198 Dünya Koruma Birliği 1994 yılından bu yana UNDP, Dünya Bankası ve UNEP’le çevre sorunlarıve kalkınma alanında işbirliği yapmaktadır. Dünya Bankası ile birlikte 1995 yılından sonra yaptığıçalışmaların, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik, doğal kaynaklardan sürdürülebilir bir biçimdeyararlanma, ormanların korunması, koruma alanlarının oluşturulması gibi geniş bir yelpaze içinde yeraldığını görmekteyiz. Bu konuda Bkz. IUCN’s Strategic Partnerships with the World Bank,(http://wbln0018.worldbank.org/cssd/kb.nsf/13f71d5...), Haziran 2000; Strengthening theCollaboration between the World Bank Group and IUCN on Environmental Policy Issues andProjects, (http://wbln0018. worldbank.org/cssd/kb.nsf/13f71d5.../5c67dd94...)95


yönetimi, kıyı bölgelerinde var olan bütün sektörlerin yönetimini güçlendirmeyi vebunların eşgüdüm içinde çalışmasını sağlamayı amaçlar. Bu yaklaşımın bir diğer amacıda kıyı çevredizgelerinin üretkenliğini ve biyolojik çeşitliliği korumaktır. Kıyıalanlarında ussal bir ekonomik gelişmeyi sağlamak, kıyı ve deniz kaynaklarınınsürdürülebilir bir biçimde kullanılmasına uygun ortam hazırlamak ve kıyı alanındaortaya çıkan türlü sorunları çözmeye çalışmak da, bütüncül kıyı alanları yönetimininamaçları arasında sayılabilir. Kıyı yönetimi kıyı ve kara alanlarının her ikisini birdenkapsamına almalıdır, yani deniz alanını etkileyen kara alanını ve kara alanını etkileyendeniz alanını. Bütüncül kıyı alanları yönetimi programının ülkenin bütün deniz alanlarınıkapsaması da beklenebilir. Ancak buralarda, Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesininve Rio Konferansı'nın ilkeleri geçerlidir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, kıyı alanlarıyönetiminde bugüne değin gözlenen biçimiyle sektörel yaklaşımı ve yönetimyapısındaki parçalanmışlığı aşmayı amaçlar. Bundan dolayı kıyı bölgelerinde çalışandeğişik düzeydeki yönetimler arasındaki eşgüdümü sağlamak, ve gereken kurumsaldüzenekleri oluşturmak bütüncül kıyı alanları yönetiminin hedefleri arasında olmalıdır.Kıyı bölgesinin karmaşık yapısı bütüncül kıyı alanları yönetiminin doğal ve toplumsalbilimlerden yararlanmasını gerektirir. Bu nedenle kıyı yönetiminde risk değerlendirmesi(risk assessment), ekonomik değerlendirme (economic valuation), zarar görebilirlikdeğerlendirmesi (vulnerability assessment), kaynak muhasebesi (resource accounting),fiyat-maliyet analizi (cost-benefit analysis), sonuç almaya dayalı izleme (outcome-basedmonitoring) gibi teknikler kullanılmalıdır. 199II.Dünya BankasıA.Dünya Bankası ve Kıyı AlanlarıDünya Bankası'nın, çevre ile ilgili konuları da çalışma alanının içindegörmesinde, yoğunluğunu giderek artıran bu tür sorunların Banka'nın asıl amacına199 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.108.96


ulaşmasında, yani yoksullukla savaşımda ve sürekli ve dengeli kalkınmayı 200 sağlamada,bir engel olarak kabul edilmesi etkili olmuştur. Bir başka anlatımla, çevre sorunlarınıgidermeye yönelik çabaların, yoksulluğu giderme ve kalkınmayı sağlama amacınaulaşılmasına katkıda bulunacağı öngörülmüştür. Banka'nın çevre sorunları ile yakındanilgilenmesinin bir diğer nedeni de, yürüttüğü türlü ekonomik kalkınma projelerininönemli çevre sorunlarına yol açmasıdır. 201 Özellikle az gelişmiş ülkelerdegerçekleştirilen enerji, sanayi, altyapı, tarım projelerinde, çevresel değerlerin göz önündebulundurulmasının gerekliliği de bir diğer etmendir. 202 Bundan ötürü, örgüt bünyesindeçevre sorunları ile ilgili bir birim kurulmuş, 203 burada türlü alanlardan uzmanlarçalıştırılmaya başlanmıştır. 204Kıyı alanlarında yaşanan sorunların da ekonomik kalkınmanın önünde bir engelolarak görülmesinden ötürü Banka, kıyı yönetimi ile ilgili araştırmalar yaptırmakta, türlü200 Uluslararası çevre politikasında genel kabul gören, sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımınınBanka’nın politikalarına da yansıdığını görüyoruz. 1993 yılında Banka’nın yeniden yapılanmasıçalışmaları sırasında, sürekli ve dengeli kalkınmaya ilişkin konularla ilgilenmek üzere bir başkanyardımcılığı oluşturuldu. Ancak bu yeni makamın enerji ve sanayi bölümleri üzerinde bir yetkesiolmadığı gibi yaptırım gücü de fazla değildir. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics,s.48.201 Uygulanan politikaların çevreye olumsuz etkilerde bulunduğu Banka tarafından da kabuledilmektedir. Örneğin 1992’de Banka’nın değerlendirme bölümünün (Operations EvaluationDepartment) bir yazanağında, hiç bir projenin çevresel açıdan değerlendirilmediğini, bu açıdançevresel etki değerlendirmesine gidilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Bkz. a.g.y., s.48.202 Wells, Environmental Policy, s.20.203 Dünya Bankası'nda, çevre sorunlarına ilişkin etkinliklerde bulunmak üzere, 'Siyasa, Araştırma veDış İşler" (Policy, Research, and External Affairs, PRE) bölümünde bir çevre birimi (EnvironmentDepartment, ENV) bulunmaktaydı. 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra, çevre ileilgili bölüm "Çevresel Sürekli ve Dengeli Kalkınma Başkan Yardımcılığı"na bağlandı. Böylece çevresorunları birimi, "Tarım ve Doğal Kaynaklar Bölümü" ile "Ulaştırma ve Kentsel Gelişme"bölümleriyle aynı düzeyde temsil edilmeye başlandı. Bkz. Jacob D. Werksman, "Greening BrettonWoods", Philippe Sands (Ed.), Greening International Law, Earthscan, London, 1993, s.71.204 1991 yılında Dünya Bankası'nın çevre sorunları ile ilgili alanlarda çalışan görevlilerinin sayısı,106'sı ekonomi, mühendislik, kent planlamacılığı, çevrebilimcilik, orman mühendisliği, antropolojidallarında uzman olan ve üst düzey işlerde çalışanlar, 34'ü ise yardımcı birimlerde çalışanlar olmaküzere 140'tır. Bunlara, dolaylı bir biçimde çevre ile ilgili çalışmalarda bulunan birimlerde görevyapanlar da eklendiğinde toplam sayı 270'i, Banka çalışanlarının yaklaşık %6'sını, bulmaktadır. Bkz.97


ülkelerde başlatılan kıyı yönetimi uygulamalarını desteklemektedir. Ancak bu açıdanDünya Bankası'nın, diğer uluslararası örgütlerden ayrılan bir yönü var. Banka'nındenetiminde kuramsal çalışmalar yaptırılması ya da kimi projelerin akçal açıdandesteklenmesi, yerel düzeyde elde edilen olumlu sonuçlar dışarıda bırakılacak olursa,kıyı yönetiminin geleceğine yönelik kimi dolaylı etkilerde bulunmaktadır. Daha açıkolarak belirtmek gerekirse, uluslararası alandaki siyasal ve ekonomik ağırlığından dolayıBanka'nın kıyılara ve kıyı yönetimine bakışının, kıyı yönetiminin gelişme çizgisinibüyük ölçüde belirleyeceği söylenebilir. Pek çok ülkenin kıyı yönetimi uygulamalarını,hem kuramsal açıdan hem de uygulama aşamasında, Dünya Bankası'nın ortaya koyduğuilkeler doğrultusunda sürdürdüğü bilinmekte. Bundan dolayı, Banka'nın, kıyı yönetimineilişkin olarak belirlediği ilkeleri incelemek, kıyı yönetiminin gelecekte alacağı biçimi desergilemek anlamına gelecektir.Bu bölümde değinilecek olan bir başka örgüt de Birleşmiş Milletler ve DünyaBankası'nın ortak bir kuruluşu olan Küresel Çevre Olanakları (Global EnvironmentFacility-GEF). Her ne kadar Birleşmiş Milletler ile Dünya Bankası'nın birliktebaşlattıkları bir girişim olsa da, GEF'in politikası, programları, gündelik işleri hep DünyaBankası tarafından yürütüldüğünden, bu çalışmada, Dünya Bankası ile aynı bölümdeincelenmesi yeğlenmiştir. Aşağıda daha ayrıntılı biçimde incelenecek olan örgüt,Banka'nın hem küresel çevre sorunları hem de kıyı yönetimi uygulamalarında büyükölçüde söz sahidir. 205Dünya Bankası’nın, kıyıları ilgi alanının içinde görmesinin ardında, gelecekteburalarda dünya nüfusunun büyük bir bölümünün yaşayacak olması yatmaktadır.Banka’ya göre, ileride çoğunluğunu gelişmekte olan ülkelerin insanlarının oluşturacağıkıyı bölgelerinde kalkınmayı önleyici nitelikte büyük çatışmaların ve kaynaklar üzerindeJeremy J. Warford, Nicholas van Praag, The World Bank and the Environment: A ProgressReport Fiscal 1991, Washington, D.C., 1991, s.1-3.205 Andrew Jordan, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection: The EvolvingRole of GEF", Environment, Jul/Aug94, Vol. 36, No 6, s.13-28.98


ağır baskıların yaşanmaması için şimdiden birtakım yönetsel önlemlerin alınmasıgerekmektedir. Kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlu durumdan kurtulabilmesi içinbütüncül kıyı alanları yönetimi yaklaşımı uygun görülmektedir. 206Dünya Bankası’nın, bütüncül kıyı alanları yönetimi için öngördüğü ilkelerinneler olduğuna geçmeden önce, Banka’nın kıyı alanlarını nasıl değerlendirdiğini, bualanlara hangi açıdan yaklaştığını belirlemek yararlı olacaktır:Dünya Bankası'na göre, bütüncül kıyı alanları yönetimi uygulamalarınınbaşarılı olabilmesi için kıyının geniş anlamda yorumlanması gerekmektedir. 207 Bunagöre kıyı bölgesi, deniz ile karanın birleştiği noktayı, kıyı kuşağının çevresini ve karayayakın deniz bölgesini anlatan bir kavramdır. Kıyı bölgesi, nehir deltalarını, kıyıdakiovaları, sulak alanları, sahil ve kumlukları, kayalıkları, ormanları, lagünleri ve diğer kıyıöğelerini içerir. Bankaya göre, kıyı bölgesinin su havzasından denize kadar olan tümbölgeyi kapsaması gerektiği öne sürülebilse de, böyle bir yaklaşım, kimi ülkelerde kıyıbölgelerinin topraklarının büyük bir bölümünü kapsayarak planların uygulanamamasısonucunu doğurabilir. 208Kıyı alanları, insanların yaşamlarını sürdürmeleri için fiziksel ve biyolojikolanaklar sunduğundan bugünkü ve gelecek kuşaklar için yönetilmesi gereken değerlidoğal kaynaklardandır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, bu kaynaklardan değişikbiçimlerde yararlanan türlü sektörler arasında denge kurmaya çalışır. Bu yüzden,belirlenen ilkeler, çevrebilimsel ve toplumsal-ekonomik açıdan önem taşıyan kıyı206 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Jan C. Post and CarlG. Lundin (Ed.), Environmentally Sustainable Development Series No.9, Washington D.C., 1993.207 Dünya Bankası yalnızca kıyı yönetiminde değil, diğer çevre sorunlarının giderilmesinde debütüncül yaklaşımları savunmaktadır. Örneğin atık su sorununu giermek, deniz kirliliğini önlemekiçin en etkili ölçeğin havza olduğu kabul edilmektedir. Bkz. The World Bank Group, PollutionPrevention and Abatement Handbook 1998: Toward Cleaner Production, Washington, D.C.,1999, s.108-113.208 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, s.3.99


alanlarından ve çevredizgelerinden sürdürülebilir bir biçimde yararlanılmasını, çevrekalitesinin korunmasını ve iyileştirilmesini amaçlamaktadır.Kıyı bölgelerinde nüfusun hızla artmakta olması, kıyıdan yararlanmadankaynaklanan çatışma ve sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Nüfusun denetim altınaalınması, kıyı bölgelerinin niteliğinin ve üretkenliğinin sürdürülmesinde çok önemliolduğundan nüfusun aile planlaması yoluyla denetim altına alınması bütüncül kıyıalanları yönetiminin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Nüfusun belli bir düzeyde tutulmasıyalnızca kıyı bölgeleri için değil, tüm gezegen için de çok önemlidir.Kıyı alanlarındaki sorunların çözülmesini güçleştiren bir nokta da yerel, taşrave özeksel yönetimlerin buralarla ilgili yetki ve sorumluluklarının iç içe geçmişolmasıdır. Kalkınma, yönetim ve çevre koruması ile ilgili konulardan sorumlu olan pekçok örgüt bulunması, politikaların belirlenmesi ve uygulanması sürecinin başarısınıengeller. Sonuç olarak, bir yandan nüfusun hızla artmakta olması, bir yandan sanayidenve yoğun yerleşimden dolayı kirliliğin ve bozulmanın ortaya çıkması, bir yandan çözümbulmaya yönelik politikaların belirlenememesi ve bir yandan da birden fazla yönetimbiriminin ya da örgütün sorumlu olması, kıyılar üzerindeki baskıyı iyice artırır. Sözkonusu gelişmeler kaynaklardan yararlanma kapasitesinin düşmesine neden olacaktır. 209B.Dünya Bankası'nın Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleriDünya Bankası’nın kıyı alanlarının yönetimine ilişkin ana doğrultularıbelirlemek amacıyla 1993 yılında bir ilkeler dizisi hazırladığını görüyoruz. 210 Bu ilkelerdizisi, 1992 Rio Konferansı’nda bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanması için yolgösterici nitelikte ilkelerin belirlenmesi isteğine bir yanıt olmak üzere 1993’deHollanda’da, Noordwijk’de, Dünya Kıyı Konferansı’nda (World Coast Conference)saptanan “Noordwijk Guidelines” adlı ilkeler dizisinin güncelleştirilmiş ve genişletilmiş209 a.g.y., s.3, 4.210 a.g.y.100


içimidir. 211 Banka’nın, daha çok, sürekli ve dengeli kalkınma bağlamında ele aldığıkıyı alanları yönetimi anlayışını, söz konusu ilkeleri inceleyerek ortaya koymak olanaklı.Dünya Bankası’na göre, bütüncül kıyı alanları yönetimi bir governancesürecidir. Bu yönetim biçiminde, toplumsal ve çevre korumaya yönelik önlemlerbirarada ele alınır. Kıyı bölgesinden etkilenen tüm tarafların katılımı öngörülerek gerekliolan yasal ve kurumsal çerçeve belirlenmeye çalışılır. Amaç, bu bölgelerdeki insanetkinliklerinin kaynaklar ve çevre üzerindeki zararlı etkilerini en aza indirmeyeçalışırken elde edilebilecek yararı en çoğa çıkarmaktır. Bütüncül kıyı alanlarıyönetiminde, ulaşılacak ereklerin belirlenmesi, planlamanın yapılması, mümkünolduğunca geniş bir biçimde tüm ilgililerin katılımının sağlanarak uygulamayageçilmesi, katılan ilgili taraflar arasında uzlaşmanın sağlanması, ülkenin tüm kıyılarıarasında dengeli bir kullanımın gerçekleştirilmesi ana amaç olarak belirlenmiştir.Bütüncül kıyı alanları yönetimi, daha önceleri uygulanmaya çalışılan kıyıyönetiminden oldukça farklı yapıdadır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi, çevre korumayaya da çevrebilime ilişkin sorunların yanı sıra ekonomik ve toplumsal sorunları da ilgialanının içinde görür. Önceki yaklaşımlardan farklı olarak tek tek sektörlerle ilgilenmez,kıyı bölgelerindeki tüm etkinlikleri, tüm sektörleri göz önünde bulundurur. Kıyıbölgelerinde yer alan değişik etkinlikleri ulusal bütünlüğü sağlamak içinuyumlulaştırmaya çalışır.Buna göre bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulamaya dönük üç sonulamacı bulunmaktadır: Eğitsel etkinliklerde bulunmak, yasal düzenlemelere gitmek,gerekli personeli sağlamak gibi yollarla var olan sektörel yönetimi güçlendirmek; yaşamortamlarının yok edilmesini, kirliliği ve aşırı sömürüyü önlemek yoluyla kıyı211 Rio Konferansı’nda ve özellikle Gündem 21’in denizlere ilişkin 17. Bölümünde kıyılara özel birönem verilmesi, Dünya Bankası’nın bu yöndeki çalışmalarını hızlandırmıştır. Uluslararası İklimDeğişikliği Paneli’nin (the Intergovernmental Panel on Climate Change) ve Küresel İklim DeğişikliğiÜzerine Hükümetlerarası Komite’nin (the Intergovernmental Negotiating Committee on GlobalClimate Change) bütüncül kıyı alanları yönetimini desteklediklerini açıklaması da, Dünya Bankası’nıkonunun ele alınması için harekete geçiren etmenlerden biri olmuştur. Bkz. a.g.y., s.2.101


çevredizgelerinin verimliliğini ve biyolojik çeşitliliğini korumak; kıyı kaynaklarınınrasyonel bir biçimde gelişimini ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak.Dünya Bankası metninde, bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili yol göstericiilkelerin yalnızca konunun ana hatlarını belirlemek amacıyla hazırlandığı, her ülkenin,kıyılarının niteliklerine, kurumsal ve yönetsel düzenlemelerine, geleneklerine, kültürelve ekonomik yapılarına göre bu ilkeleri düzenleyip uygulayacağı belirtilmiştir. Önerilenilkelerin ekonomik ve çevrebilimsel konulardan daha çok yasal, siyasal, yönetsel alanlariçin kimi düzenlemeleri öngördüğü; balıkçılık, tarım, ormancılık, turizm ve çevrekirliliği gibi sektörel sorun alanlarıyla ilgili ilkelerin diğer kuruluşlar tarafından elealınması gerektiği de vurgulanmıştır. Söz konusu ilkeleri şöyle özetlemek olanaklı:-Bütüncül kıyı alanları yönetimi sektör yönelimli, yani sektörlere ayrı ayrıodaklanmış, parçacıl yapıdaki geleneksel yaklaşımlardan bir adım öteye giderek kıyıbölgesini olanaklı olduğu ölçüde çevredizge yaklaşımıyla bir bütün olarak yönetmeninyollarını arar.- Hükümetlere öncelikle ele alınması gereken sorunlar ve çözümler hakkındayol gösteren bir çözümleyici süreçtir.-Demokratik bir biçimde üzerinde anlaşılmış ereklere uygun olarak kıyıbölgelerinin ve kaynaklarının kullanımını, yönetimini, korunmasını içeren, değişenkoşullara uyum gösterebilen bir süreçtir.-Kıyı alanları ve bundan yararlanma biçimleri arasında karşılıklı bağlantıyı gözönünde bulunduran, çok disiplinli bütüncül (holistic) bir dizgesel yaklaşımdır-Çevredizgelerin korunmasını ve kıyıya bağlı olan ekonomik sektörler arasındabir denge kurmayı amaçlar. Gerekirse iyileştirme çabalarına girişerek, etkinlikler için enuygun yerleri belirleyerek, çevre üzerindeki baskının en aza indirilmesi gereğini gözönünde bulundurarak, kullanım biçimleri için en uygun öncelikleri belirler. Buetkinlikler için aynı zamanda çevresel etki değerlendirmesi yapılmasını öngörür.102


-Yönetsel organlar tarafından belirlenen ve genelde kıyı kaynaklarının tümünükapsayan coğrafi sınırlar içinde uygulanır.-Kıyı bölgesinde yerleşim yerlerinin ve kaynakların eşit ve dengeli bir biçimdeyer almasını sağlamak üzere politika belirlenmesi sürecine tüm önemli katılımcıların(stakeholders) girmesinin yollarını arar.-Karmaşık yapıdaki ekonomik, toplumsal, çevrebilimsel, yasal ve yönetselsorunlara çözümler getirmeye çalışan evrimci bir süreçtir.-Sektörel ve çevresel gereksinimleri bir arada ele alır; bu amaçla yönetiminbütün düzeylerinde hukuksal ve kurumsal düzenlemeler yapılmasını amaçlar.-Kaynaklardan yararlanma ya da belli yerlerin kullanımı, izin ya da yetki almagibi konularda çıkabilecek olası anlaşmazlıkları azaltmaya ya da çözmeye yönelik birdüzenek sağlar.-Yönetimin bütün düzeylerinde sürekli ve dengeli kalkınma ve çevre korumanınöneminin anlaşılmasına çalışır. Bütüncül kıyı alanları yönetimi ‘reaktif’ değil‘proaktiftir’; bir başka anlatımla, sorunlar ortaya çıkmadan önlem almayı amaçlar.Dünya Bankası’nın bunların dışında daha genel nitelikli kimi ilkeleri debenimsediğini görüyoruz: Önceden önlem almak, kirleten öder, özel kaynak muhasebesi,sınırötesi sorumluluk, kuşaklar arasında eşitlik gibi Gündem 21’de yer verilen ilkelerbunlar arasındadır. Bunun yanı sıra, kıyıdan yararlanan ya da kıyı ile ilgisi bulunankesimlerin politika belirleme ve uygulama aşamalarına katılımın sağlanabilmesi içinbütün yönetim sürecinde saydamlığın sağlanması da öngörülmektedir. 212212 a.g.y., s.1-7.103


1.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminde Uygulanabilecek ProgramlarBütüncül kıyı alanları yönetimi, yeni birtakım düzenleyici programlarıngeliştirilmesini öngörür. Özel kullanım türlerinin ve etkinliklerin kıyı bölgesinde nasılyer alacağını gösteren bölgeleme planları, belirli kaynakları (örneğin mercan kayalıkları)ya da bölgeleri (örneğin körfezleri) düzenlemek için yeni yönetim programları, kötüdurumda bulunan kıyı kaynaklarının (örneğin sulak alanlar) durumunu iyileştirmeyi yada kıyı sorunlarını çözmeyi amaçlayan (örneğin kıyı erozyonu) eylem programları vekıyı bölgelerinde yeni bir ekonomik gelişme türünün gelişmesini amaçlayan eylemprogramları bunlar arasında sayılabilir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi bünyesinde yeralan bu programlar, kurumsal düzenlemelerin güçlendirilmesini ya da yenidendüzenlenmesini, var olan hakların korunmasını, yerel yönetimlerin, topluluk bilinciningüçlendirilmesini, yeni sürdürülebilir geçim kaynaklarının geliştirilmesini, yönetiminher kademesinde ve kıyı bölgesindeki topluluklarda sürekli ve dengeli kalkınmabilincinin kazandırılmasını gerektirebilir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarıyaulaşması için değişik sektörler arasında uyumun, anlaşmanın kurulması gerekmektedir.Bu amaçla “kirleten öder” ve “önlem alma” ilkelerinin gereklerinin yerine getirilmesiistenilen sonuca daha kısa sürede varmayı sağlayabilir. Böylece kaynakların aşırıkullanılmasının da önüne geçilmiş olur. ÇED’in gereklerinin yerine getirilmesininsağlanması, kıyıda çevre sorunlarını azaltıcı önlemlerin alınması ve halk eğitimininverilmesiyle kıyı bölgelerinde alınan önlemlerden çıkarı zedelenenlerin direnmelerininönüne de geçilebilir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin önleyici politikalara dayandığısöylenmişti; ancak kestirilemeyen kimi durumlara karşı onarıcı politikalar dageliştirilebilir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarıya ulaşmasında önemli olan birnokta da plan oluşturma sürecinin uygun bir süre içinde tamamlanmasıdır. Eğer bu süreçok uzun tutulursa çalışmaların başında var olan istek ve enerji kaybolabilir. 213213 a.g.y., s.6.104


2.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetiminin Uygulama AşamasıKıyı bölgelerinde gözlenen çok sayıdaki sorunlardan herhangi biri o alandabütüncül yaklaşımın, yani bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlatılmasını gereklikılabilir. Bir başka anlatımla, kıyı bölgesi kaynaklarının kullanımında ekonomik yararıartırma isteği, kaynakların önemli ölçüde tükenmesi, kıyı ve çevresinde kirliliğinartması, verimli kıyı çevredizgelerinin yok olmaya ya da zarar görmeye başlaması, kıyıbölgesindeki doğal yıkımlar sonucunda can ve mal kayıplarının artması, kıyıbölgelerinde yeni ekonomik kalkınma olanaklarının farkına varılması, kıyıdanyararlananlar arasında çıkar çatışmalarının ortaya çıkması gibi konuların tümü ya daherhangi birisi bir yörede bütüncül kıyı alanları yönetimi çalışmalarına başlamak içinyeterli olacaktır.Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarılı olabilmesi için, bu sürece katılacak,yeni programların neler olduğunu belirleyecek, kurumsal sorumluluğu alacak ve akçalyükü paylaşacak yönetim birimlerinin ya da örgütlerinin tümünün onaylarının alınmasıgerekir. Bundan başka kıyıdan yararlanan ya da kıyı ile bağlantısı olan bütünkatılımcıların görüşünün alınması ve yönetim sürecine en başından katılması daönemlidir. Belli bir yörenin kıyı yönetimini yönlendirme sorumluluğu ülkenin resmikurumlarına verilebilir. Eğer bütüncül kıyı alanları yönetimi ülkenin bütünündeuygulanacaksa, çalışmalar arasında eşgüdümü saağlama sorumluluğu balıkçılık, doğalkaynaklar, planlama, çevre ile ilgili bir sektörel kuruma ya da bunlardan daha üstdüzeydeki bir kuruma bırakılabilir. Bu noktada, bölgesel çabalar ya da uluslararasıyardımlar önemli bir rol oynayabilir.Kıyı alanlarının büyük bir bölümünde kamu iyeliği egemen olduğundanburalardaki yönetim süreci büyük ölçüde devlet tarafından belirlenir. Ancak devletin çoksayıdaki kurumu bu bölgelerde yetkili ve sorumlu durumda olabilir. Pek çok ülkede kıyıalanlarında özel iyelik de söz konusu olduğundan, devletin müdahalesi türlü çatışmalarakaynaklık edebilir. Kıyı bölgeleri savunma ile ilgili etkinlikler için de çekici yerlerolduğundan buralarda askeri kuruluşlar da önemli ölçüde söz sahibidir. Bunların dışında,105


ulusal ve yerel düzeyde özel uzmanlık kuruluşları, araştırma enstitüleri, kıyıbölgelerinden yararlananlar, kıyı alanlarında toprağı bulunanlar ve yöre halkının da kıyıyönetimi sürecinde önemli rolleri bulunmaktadır. Bütüncül kıyı alanları yönetimindebaşarıya ulaşmak için, anılan bütün bu tarafların yönetim etkinliklerine katılmalarınısağlamak gerekmektedir. Bütüncül kıyı alanları yönetiminde yer alan kurumlar ya daedimciler arasında eşgüdümü sağlama görevini ulusal bir planlama birimi, var olanresmi bir kurul, özel olarak bu amaçla kurulmuş eşgüdümcü bir kurul, özel uzmanlıkkurumları ya da bir bakanlık yapabilir. Eşgüdümü sağlamak üzere böyle bir yapılanmayagidilmesi, sürdürülen çalışmaların daha uzaktan görülebilmesine olanak tanıyacaktır.Böylece planlama etkinliklerinin eşgüdümü, bölgeleme planları ve diğer yönetselişlemlerin yerine getirilmesi, çevresel etki değerlendirilmesinin yapılması, insankaynaklarının gelişimi, yönetim sınırları dışındaki ilişkilerin ve sorunların ele alınması,bütçenin eşgüdümü ve çalışmaların siyasal açıdan denetlenebilirliği öngörülen üstyapının denetiminde gerçekleşecektir.Özeksel yönetim, bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlamasında, akçalkonularda, konu ile ilgili türlü veri ve bilgilere ulaşmada, uzman sağlamada önemliroller oynayabilir. Federasyon biçiminde örgütlenmiş devletlerde, federal devletlere debu alanda önemli görevler düşer. Bunların dışında konu ilgili özel uzmanlık kuruluşları,araştırma enstitüleri ya da bakanlıklar da sorunların giderilmesinde daha iyi olanaklarasahip olabilirler. Yerel yönetimler de, hem söz konusu alana en yakın yönetsel birimolduğundan, hem de kıyıdan yararlananların en kolay yönlendirebilecekleri, iletişimkurabilecekleri örgüt olduğundan kıyı yönetiminin vazgeçilmez öğeleri olarakalgılanmalıdır. Son olarak kıyı alanından türlü amaçlarla yararlananlar, bir başkaanlatımla, özel girişimcilerin, gönüllü örgütlerin ve yöre halkının yönetim sürecindeetkin bir biçimde yer alması sağlanmalıdır.Özeksel yönetimin fazla güçlü olmadığı ülkelerin kıyı alanlarında özel sektörve yerel topluluklar, kaynakların yönetiminde önemli bir role sahip olabilirler. Ancakbunların başarılı olabilmesi için özeksel yönetimin uzun dönemli planlamayıgerçekleştirmesi ve sürdürülebilirliği sağlayacak koşulları yaratması gerekir. Bu106


düzenlemeler gerçekleştirilirken kıyıdaki taşınmaz mallar ve kıyı kaynakları üzerindekiiyelik haklarının korunması da bir başka önemli konudur.Özellikle gelişmekte olan ülkelerin kıyı bölgelerinde yeni ekonomik gelişmeolanaklarının göz önünde bulundurulmasını gerekmektedir. Bu alanda yapılacakçalışmalar, alınacak önlemler, açık bir biçimde yapılmış pazar çalışmalarına,potansiyelin talebin belirlenmesine, rekabet durumunun saptanması çalışmalarına dayalıolmalıdır. Buralarda gerçekleştirilen kalkınma projeleri, hem çevreye yapılan baskı, hemde maliyet açısından ele alınmalıdır.Bütüncül kıyı alanları yönetimi programının sonuçlarının başarılı olabilmesi,çalışmaların düzenli olarak izlenmesine ve değerlendirilmesine bağlıdır. Bu yüzden tümbütüncül kıyı alanları yönetimi çabalarının hedefinin olanaklı olduğunca ölçülebilir birbiçimde belirtilmesi gerekmektedir.Bütüncül kıyı alanları yönetimi programları, uluslararası kurallara olduğukadar, önceden yapılmış ulusal planlara ve programlara uygun olmalıdır. Bütüncül kıyıalanları yönetimine ekonomik kalkınma açısından bakıldığında, bu amaçla ortaya konanbir kıyı yönetimi programının sonul amacının, burada yürütülen etkinlikleri ulusal veyerel düzeydeki ekonomik kalkınma planlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmekolduğu söylenebilir.Aslında bir bütüncül kıyı alanları yönetimi programını gerçekleştirebilmek içinbüyük miktarda akçal kaynağa gereksinim duyulmaz. Uygulama yapılan ülkelerde zatenbu işler için uygun uzman görevliler bulunabilir. Yapılacak işlerin gerektirdiği kaynak,özeksel yönetimden ve gerekirse de uluslararası kuruluşlardan bulunabilir. Ancak büyükmiktarlarda kaynak gerektirecek kimi projeler için dışarıdan borç alınması dagerekebilir.Genellikle belli bir kıyı alanını olumsuz yönde etkileyen etmenlerin bir bölümüaynı deniz çevresindeki komşu ülkelerden kaynaklandığından, kıyı alanlarında gözlenensorunların önemli bir bölümü uluslararası alanda kurulacak işbirliği ile ele alınabilir.107


Balık stoklarının azalması, denizi doğal yapısının bozulması, kirlilik gibi sorunlar sınırtanımadığından bu konularda ortak hareket edilmesi gerekebilir. 214C.Dünya Bankası'nın Kıyı Yönetimi Uygulamalarına Bir Örnek: GEFKüresel Çevre Olanakları (Global Environment Facility, GEF), 1991 yılında,Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler tarafından, ozon tabakasının incelmesi, iklimdeğişikliği, biyolojik çeşitlilik, uluslararası sular konularında akçal kaynak sağlamakamacıyla kurulmuştur. Bir anlamda örgüt, ekonomik kalkınma konusunda DünyaBankası ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın gördüğü işlevi, küresel çevresorunları konusunda yerine getirecekti. Akçal yükünü Kuzey'in gelişmiş ülkelerininçektiği örgüt, kuruluş aşamasında daha çok, azgelişmiş ülkelerin, küresel ısınma,biyolojik çeşitliliğin korunması ya da uluslararası nitelikteki suların iyileştirilmesi ileilgili kimi projelerine akçal destek verme amacını güdüyordu. 215 Örneğin GEF'in 1991-1994 yıllarını kapsayan birinci aşaması, daha çok bu tür projeleri desteklemek üzerebaşlatılmıştı. 216 GEF, başlangıçta geçici bir akçal destekleme düzeneği olaraktasarlanmıştı. Birinci aşamanın sona ermesinin ardından, 1994 yılında, Cenevre'deyapılan bir toplantıda, sürekli çalışan bir örgüt haline getirilmesi kararına varılmıştır. 2171994'de toplam 34 ülke, örgütü desteklerken, bu sayı 1998'de 36'ya yükselmiştir. 218Bugün, GEF'in bütçesinin yaklaşık üçte ikisi Dünya Bankası projeleri için214 a.g.y., s.7-14.215 GEF, Türkiye'de de, biyolojik çeşitliliğin korunması konusundaki iki projeyi desteklemektedir.Bunlardan, "Genetik Biyolojik Çeşitliliğin Korunması" başlıklı proje 1993-1998 tarihleri arasındagerçekleştirilmiştir. "Koruma Alanları ve Bütüncül Koruma Yönetimi" adını taşıyan projeninse 1999-2003 yılları arasında uygulamaya geçmesi tasarlanmaktadır. Bkz. Global Environment Facility, GEFProject Tracking and Mapping System, (http://edcnts2.cr.usgs.gov/gef/), Ekim 2000.216 Andrew Jordan, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection: The EvolvingRole of GEF", Environment, Jul/Aug94, Vol. 36, No 6, s.13-28.217 Mohamed El-Ashry, "The New GEF", Environment, July/August 1994, Vol.36, No.6, s.37-39.218 Global Environment Facility, What Is the Global Environment Facility?, (http://www.gefweb.org), Ekim 2000.108


kullanılmaktadır. 219 Günümüzde GEF'in desteklediği bölgesel projelerin sayısı Afrika'da13, Arap ülkelerinde 2, Asya Pasifik'te 5, Avrupa'da 4, Latin Amerika ve Karayipler'de 3olmak üzere toplam 27'dir. GEF, daha önce de belirtildiği gibi, daha çok küresel iklimdeğişikliği, biyolojik çeşitliliğin korunması ve ozon tabakasının incelmesi gibikonulardaki projeleri destekleme eğiliminde olduğundan, kıyı yönetimi projeleri içinözel bir program oluşturmamıştır. Yine de sözü edilen bölgesel projelerden dördü kıyıyönetimine ilişkindir. İlerleyen sayfalarda ayrıntılı biçimde ele alınacak olan KaradenizStratejik Eylem Planı da bunlardan birisidir. 220 GEF'in bileşimine ve işleyiş biçimine,hem Kuzey'den 221 hem de Güney'den pek çok eleştiri yöneltilmiştir. Daha kuruluşaşamasında, gelişmiş ülkeler, GEF’in yalnızca küresel çapta sorunlarla ilgilenmesigerektiğini savunurlarken az gelişmiş ülkeler buna karşı çıkıyordu. 222 GEF’in DünyaBankası’nca yönetilmesi, dolayısıyla azgelişmiş ülkelerin yönetimde söz sahibiolamaması 223 , GEF’in desteklediği projelerin hep Dünya Bankası projeleri olması, bu219 GEF, desteklenecek projelere yalnızca Dünya Bankası ya da Birleşmiş Milletler aracılığıyla akçalyardımda bulunmuyor, "International Finance Corporation", Inter-American Development Bank" ve"Asian Development Bank" gibi türlü uluslararası akçal ögütler de kimi projelere aracılık ediyorlar.Bkz. World Bank and the Global Environment: Portfolio, (http://wbln0018.worldbank.org...),Eylül 2000.220 United Nations Development Programme-Global Environment Facility, Regional Projects,(http://www.undp.org/gef...), Ekim 2000.221 Başlangıçta Dünya Bankası’nın bir birimi olarak kurulan GEF’e, UNEP ve UNDP bilimsel veteknik destek sağlıyordu. GEF’in akçal yükünü taşıyan Fransa ve Almanya gibi ülkeler örgütün, azgelişmiş ülkelerin daha fazla oranda temsil edildiği UNEP bünyesinde olmamasını, görece kendiağırlıklarının daha fazla olduğu Dünya Bankası’nın denetimi altında bulunmasını istediler. ABD, ekyük getireceğini düşündüğünden başlangıçta GEF’i desteklemedi. Bu sıralarda az gelişmiş ülkeler,sanayileşmiş ülkelerin kendi sorunlarını göz önünde bulundurarak, organlarında daha çok söz sahibiolduğu Dünya Bankası bünyesinde GEF’i kurmalarına karşı çıktılar. Buna göre GEF, güneyinazgelişmiş ülkeleri için değil, Kuzey’in gelişmiş ülkelerinin sorunlarıyla ilgilenecektir. Rio Çevre veKalkınma Konferansı'nın hazırlık toplantılarında söz konusu az gelişmiş ülkeler GEF’e almaşıkolarak bir akçal destek birimi oluşturulmasını önerdiler, ancak bu dileğin gerçekleşmesinde başarılıolamadılar. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.141.222 a.g.y., s.141.223 Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası'nda olduğu gibi GEF'te de üye ülkelerin örgütyönetiminde ağırlığı, akçal katkıları ile doğru orantılıdır. Bkz. Andrew Jordan, "Paying theIncremental Costs of Global Environmental Protection: The Evolving Role of GEF", Environment,July/August 1994, Vol. 36, No 6, s.13-28.109


gerekçelerin ardındaki temel etmendi. 224 Örneğin 1997'de, Yeni Delhi'de, Hindistan'dayapılan GEF toplantısında, kuruluşun oluşum biçimine ve uygulamalarına ağıreleştirilerde bulunulmuştur. Bunların başında gelişmiş ülkelerin, Rio Konferansı'ndaverdikleri akçal destek sözünü yerine getirmemeleri geliyordu. 225 Sözgelimi, ABD'ninGEF'e toplam olarak yalnızca 2.75 milyar Dolar katkıda bulunması en çok tepki çekenkonuların başında geliyordu. 226 Toplantıda dile getirilen bir diğer nokta da GEF'inuygulamalarının izlenmesine ve değerlendirilmesine yönelik girişimlerin yetersizkalması, bundan dolayı da örgütün ne ölçüde başarılı olduğunun ölçülmesinin oldukçagüç olmasıydı. Desteklenecek projelerin seçiminde nesnel ölçütlere dayanılmamasınında ayrı bir tartışma konusu oluşturduğunu belirtmek gerekir. 227 Bütün bu eleştirilere,GEF’in işleyişinde saydamlığın sağlanamaması, akçal denetiminin tam olarakyapılamaması, proje gerçekleştirilen ülkelerdeki sivil girişimlerin görüşünün alınmamasıda eklenebilir. 228D.DeğerlendirmeDünya Bankası'nın kıyı alanlarına ilişkin olarak izlediği politikanın, çevrepolitikasından ayrı olarak incelenmesi olanaksızdır; bundan dolayı önce Banka'nın çevresorunlarına yaklaşımına değinmek yararlı olabilir. Dünya Bankası’nın çevre sorunlarıkonusunda izlediği politika pek çok yönden eleştirilmektedir. Özellikle de, yine bir224 Jacob D. Werksman, "Greening Bretton Woods", Philippe Sands (Ed.), Greening InternationalLaw, Earthscan, London, 1993, s.83.225 Buna karşılık gelişmiş ülkeler de, azgelişmiş ülkelerin fona katkıda bulunması gerektiğinisavunmaktadırlar. Örneğin 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda bu tür istemler özellikleFederal Almanya tarafından dile getirilmişti. Bkz. Ayşegül Kaplan, Küresel Çevre Sorunları vePolitikaları, Mülkiyeliler Vakfı Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.170.226 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin GEF için söz verdiği 1.5 milyar Dolar, bu ülkenintoplam dış yardım tutarı olan 22 milyar Doların yalnızca %7'sine denk geliyordu. Bkz. P.A., Davis,"The Greening of Goreign Aid", Congressional Quarterly Weekly Report, 06.15.1991, Vol.49,No.24, s.1600.227 Sanjay Kumar, "Global Facility Fails to Protect Environment", Lancet, 04.11.1998, No 9109,s.1114-1116.228 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.141; Connely, Smith, Politics and theEnvironment, s.191-192.110


uluslararası kuruluş olan Birleşmiş Milletler’in belirlediği ‘sürekli ve dengeli kalkınma’konusunda. 229 Buna göre, Dünya Bankası’nın, çalışma biçimi, sorunlara bakış açısı veizlediği programlar 'sürekli ve dengeli kalkınma'yı sağlamada yeterli değildir. DünyaBankası, sermaye-yoğun, özekselleştirilmiş, büyük ölçekli projeleri desteklemeeğilimindedir. Üstelik destek verdiği projelerin uzun dönemdeki toplumsal ve çevreselsonuçlarının da göz ardı etmektedir. Özellikle 1970 ve 1980’lerde Brezilya veEndonezya’daki yağmur ormanları, Orta ve Güney Amerika’daki büyükbaş hayvançiftlikleri 230 ve Afrika’daki tütüncülükle ilgili projelerin çevre sorunlarını çözmeye katkısağlamadığı tam tersine ormansızlaşmaya ve çölleşmeye yol açtığı öne sürülmüştü. 231Çevre açısından başarısız bu projelere gelen yoğun eleştiriler üzerine Dünya Bankası1980’lerin ortalarından başlayarak, verdiği kredilerin çevreye olan etkilerinde daha229 Dünya Bankası’na sürekli ve dengeli kalkınma konusunda yöneltilen eleştirilerden bir bölümü deyapısal uyum politikaları ile ilgilidir. Dünya Bankası’nın, kredi verdiği devletlerin kamuyönetimlerinin yeniden yapılandırılması sürecinde “governance”ı temel aldığı söylenebilir. Bukavramla hem liberal ekonominin, hem de sivil toplumun bu ülkelerde güçlendirilmesi temel amaçolarak alınmaktadır. Dünya Bankası’nın benimsetmek istediği reformlar, özünde devleti küçültme vekamu yönetimini yeniden yapılandırmaya dayanmaktadır. Kamu harcamalarının azaltılması, kamuhizmetlerinde verimliliğin artırılması ve özelleştirme bu değişim isteğinin somutlanış biçimidir. Bureformlar ilk bakışta kamu hizmetlerinin etkinliğini artırıyor gibi görünse de, işten çıkarmaların artışı,çalışanlar arasında maaş farkının artırılması, erken emekliliğin yaygınlaştırılması, kamuhizmetlerinden yararlananların aldıkları hizmetin maliyetine katılması, birer müşteri biçimindegörülmesi gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu da bir gerçektir. Bkz. Ayşe Tatar Peker, “DünyaBankası: ‘Büyüme’ Söyleminden ‘İyi Yönetme’ Söylemine”, Toplum ve Bilim, Bahar, S.69, 1996,s.38. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için uygulanan politikalarla işsizliğin arttığı, sağlıkharcamalarında indirime gidildiği ve bunların sonucunda da borç alan ülkelerin doğal kaynaklarınadaha çok baskıda bulunmak zorunda kalması, yerel koşulları göz ardı etmesi, Banka’ya yöneltilendiğer eleştiriler arasındadır. Bkz. Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.48; Connely,Smith, Politics and the Environment, s.191230 Porter, Brown, Global Environmental Politics, s.47.231 Dünya Bankası’nın uygulamaya koymayı düşündüğü pek çok çalışma gönüllü kuruluşlarcaeleştirilip engellenmeye çalışılmıştır. Bu konuda Dünya Bankası’nın projelerinin yerel özelliklerigözardı etmesinin ve çevreye olumsuz etkilerde bulunmasının etkili olduğu söylenebilir. Bkz. NükhetTurgut, “Çevre Hukukunda Çevreci Örgütlere Tanınan Olanaklar”, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi,C.45, S.1-4, 1996, s.106. Örneğin 1980’lerin sonlarına doğru gönüllü örgütlerin, Dünya Bankası’nıhalk katılımı ve denetim konularında eleştirdiklerini görüyoruz. Yaklaşık 100 kadar NGO'nun,Dünya Bankası’nın gerçekleştirdiği projelerin olumsuz yönleri üzerinde durmaları, türlü tepkileri dilegetirmeleri üzerine Banka, 1993 yılında bir toplantı (Inspection Panel) düzenlemiş, daha sonra daburada önerilen birtakım yenilikleri yaşama geçirmek zorunda kalmıştır. Bkz. Porter Brown, GlobalEnvironmental Politics, s.57.111


duyarlı olmaya başladı. 232 Çevre ile ilgili bir birim kurdu, konu ile ilgili uzmanlarçalıştırmaya ve çevre sorunları ile ilgili programları daha çok finanse etmeye başladı.Ancak bütün bunlara karşın Banka’nın verdiği kredi türlerinin ağırlıklarının çok fazladeğişmiş olduğu söylenemez. 233 Kısaca belirtmek gerekirse, Dünya Bankası, çevresorunları ile yalnızca ekonomik kalkınmayı sağlama çabalarına bir engel oluşturduğuölçüde ilgilenmekte, çevre sorunlarını ekonomik bir bakış açısıyla ele almaktadır.Dünya Bankası, çevre korumaya ilişkin olarak yürüttüğü diğer programlar gibi,bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarını da ekonomik kalkınma bağlamında elealmaktadır. Bir başka anlatımla, Banka için önemli olan, kıyı bölgelerinde yaşanan sorunve çatışmaların, kalkınma çabalarını olumsuz etkileyip etkilemediği, bu alanlardayürütülecek yönetim etkinliklerinin ekonomik kalkınmaya ne derece katkı sağladığıdır.Belirlenen ilkeler dizisine göre, bütüncül kıyı alanları yönetiminin başlıca üç ereğibulunmaktadır: i. Eğitsel etkinliklerde bulunmak, yasal düzenlemelere gitmek, gereklipersoneli sağlamak gibi yollarla var olan sektörel yönetimi güçlendirmek; ii. Yaşamortamlarının yok edilmesini, kirliliği ve aşırı sömürüyü önlemek yoluyla kıyıçevredizgelerinin verimliliğini ve biyolojik çeşitliliğini korumak; iii. Kıyı kaynaklarınınussal bir biçimde gelişimini ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak. 234 Görülebileceğigibi, belirlenen üç erekte de kıyı alanlarından yararlanma koşullarını geliştirmek vekalkınmayı sağlamak arzusu ağır basmaktadır. Bu yörelerdeki doğal yaşamın, doğaldeğerlerin korunması, ekonomik yarar elde etmeye göre ikinci planda kalmaktadır.Amaç, kıyı bölgelerinde doğal yaşamı, doğal değerleri, sürekli ve dengeli kalkınmayısağlamak üzere korumaktır.232 Küresel ısınma, yağmur ormanlarının yok olması gibi sorunların uluslararası alanda çokçatartışılmaya başlanmasıyla Banka 1989’da enerji politikasını değiştirme kararı aldı. Ancak böyle birpolitika az sayıda ve büyük ölçekli projelerden, çok sayıda küçük ölçekli yerel projelere geçmeyigerektirdiğinden uygulanması güç olacaktı. Bkz. a.g.y.233 a.g.y., s.47.234 The World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, s.5.112


Dünya Bankası’nın kıyı yönetimine ilişkin çaba harcamasının, bütüncül kıyıalanları yönetimine ilişkin ilkeler belirlemesinin gerisinde, bu bölgelerin kalkınma içindiğer yerlere göre daha çok olanaklar sunmasının yatmakta olduğu söylenebilir. Budurum Dünya Bankası metninde, “Kıyı kaynakları şimdiki ve gelecek kuşaklar içinyönetilmesi gereken değerli bir mirastır. Kıyı alanları insanlığın kullanımına fiziksel vebiyolojik olanaklar sunar; bütüncül kıyı alanları yönetimi, daha önce belirlenen hedefleregöre türlü kullanım biçimleri arasında en uygun dengeyi bulmaya çalışır” 235 biçimindebelirtilmektedir. Bir başka anlatımla, Dünya Bankası’na göre, kıyı alanlarına ilişkinyönetim etkinliklerinin başlıca amacı, bu bölgelerin kalkınma çabalarına daha çokkatkıda bulunabilecek olanakları yaratmak olmalıdır. Kıyı alanlarındaki doğal vekültürel değerlerin korunması, yok olmakta olan canlı türlerinin koruma altına alınması,diğer önemli çevre sorunlarının giderilmesi, daha çok, kalkınma çabalarına katkılarıoranında göz önünde bulundurulmaktadır. Bu durum, söz konusu ilkeler dizisindedoğrudan doğruya bu biçimde ifade edilmemiş olsa da, metnin genelinde bu yorumudoğrulayacak türlü vurguları bulabilmek olanaklıdır. 236 Bu açıdan, Banka’nın belirlediğiilkeler dizisinin insan ve çevre odaklı bir bakış açısından kaleme alındığı söylenebilir.Daha çok, ekonomik kalkınmayı destekleyici yönde etkinliklerde bulunan bir bankanın,çevre odaklı bir yaklaşımı benimsemesi de beklenemezdi kuşkusuz.Banka, nüfusu, genel olarak çevre sorunlarını, özel olarak da kıyı alanlarınıniçinde bulunduğu sorunları ağırlaştırıcı bir etmen olarak değerlendirmektedir. Kıyıalanlarında nüfusun fazla olması bu bölgelerin niteliğinin bozulmasına, üretkenliğininazalmasına yol açacak, bu durum da, söz konusu yerlerdeki türlü kullanım biçimleriarasındaki çatışmaları ve sorunların yoğunluğunu artıracaktır. Böylece, kıyıalanlarındaki kaynaklardan yararlanma kapasitesi düşebilecektir. Bu235 a.g.y., s.3.236 Örneğin söz konusu metinde, kıyıların ekonomik değerinin, insanlığa, doğa tarafından yapılan birsermaye yatırımını andırdığı, buralardan elde edilen mal ve hizmetlerin bu yatırımdan kaynaklananyararlar olduğu, bundan ötürü de kıyı alanlarındaki kaynakların yok edilmesi sermayenin tüketilmesianlamına geleceği belirtilmektedir. Bkz. a.g.y., s.4.113


değerlendirmelerden de anlaşılabileceği gibi, Banka, kıyı bölgelerindeki nüfusu, doğaldeğerler üzerinde yaptığı baskıyı göz önünde bulundurmadan, türdeş bir değişken olarakele almaktadır. Bir başka deyişle, Banka, gelişmiş ya da az gelişmiş kıyı bölgeleriarasında, doğaya yapılan baskı açısından, bir ayrım yapmamaktadır. Kıyı alanlarındakinüfusun, doğal değerlerin yitirilmesinde ve sorunların ortaya çıkmasında en önemlietmenlerden biri olarak değerlendirilmesinin ardında Neo-Malthusçu görüşlerin etkisiolduğu söylenebilir. “Nüfusun, aile planlaması yoluyla denetim altına alınmasının,bütüncül kıyı alanları yönetiminin ayrılmaz bir parçası olduğu” 237 biçimindeki anlatımda bu yorumu doğrulamaktadır.Banka'nın, bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerini "governance" kavramıçerçevesinde belirlediğini görüyoruz. Bu amaçla kıyı bölgesinde devletin, yerelyönetimlerin, gönüllü kuruluşların, özel şirketlerin, toprak sahiplerinin, yöre halkının,araştırma ve uzmanlık kuruluşlarının tümünün birden söz sahibi olması, kendileriniilgilendiren kararların alınmasında katkılarının bulunması gerekmektedir. Buna benzerbir biçimde, çevre sorunlarının sınır tanımaması olgusu, komşu ve yakın yerlerdeki diğerkıyı bölgeleri yönetimleri ile işbirliği yapmayı gerektirir. Ortak denizde kıyısı olanülkelerin, kıyı alanları yönetimi için işbirliği yapmasını da öngören bu ilke,"governance" sürecinin bir başka boyutunu, uluslararası alanda işbirliğine gidilmesini veortak hareket edilmesini, oluşturur. Bu anlamda, önerilen ilkelerin, değişik edimcilerarasında işbirliğini, etkileşimi, birlikte yönetimi öngördüğünü, geleneksel kamuyönetimindeki anlamıyla devletin bütün yönetim etkinliklerini planlayıp yaşamageçirmesinden yana olmadığını görüyoruz. Böyle bir yönetim sürecinde, devlete düşengörev, daha çok, türlü edimcilerin desteğiyle işleyen yönetim sürecinde eşgüdümüsağlamak, yönetimin aksamaması için uygun koşulları yaratmak olacaktır.Söz konusu ilkeler dizisinde, ilk bakışta, özeksel yönetime önemli görevlerverildiği görülebilse de, metin daha dikkatli bir biçimde okunduğunda, bütüncül kıyı237 a.g.y.114


alanları yönetiminde, özel kesimin ağırlığının öngörülenden daha büyük olacağısöylenebilir. Yukarıda da değinildiği gibi, özellikle özeksel yönetimin güçlü olmadığıyerlerde, özel girişimcilerin, bütüncül kıyı alanları yönetimine daha fazla katkıdabulunmaları beklenmektedir. Pek çok kıyı bölgesinin aynı zamanda az gelişmiş olduğu,güçlü özeksel yönetimlerinin bulunmadığı göz önünde bulundurulursa, özel kesimin, pekçok yerde, kıyı yönetimi sürecinin güçlü bir edimcisi olacağı kolayca anlaşılabilir. Buaçıdan, toprak ve doğal kaynaklar üzerindeki özel iyeliğe, verimliliğe, öncedenkazanılmış haklara ve rekabet kurallarına saygı gösterilmesinin, bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin başarısı için bir ön koşul olarak görülmesinin, pazar ekonomisinin önündekiengellerin kaldırılma arzusundan kaynaklandığı açıktır.Dünya Bankası’nın bütüncül kıyı alanları yönetimine ilişkin olarak önerdiğiilkeler çerçevesinde, komşu devletler arasında ve uluslararası alanda işbirliğikurulmasının gerekliliği üzerinde durulmasına iki açıdan yaklaşılabilir. İlk olarak budurumun, yukarıda da belirtildiği gibi, aslında, kıyı alanlarının coğrafi, çevrebilimsel,ekonomik anlamda birbirine bağımlı olmalarından kaynaklandığı düşünülebilir. Birbaşka anlatımla, kıyı alanlarında gözlenen bir sorun, diğer yerlerdeki kıyı alanlarındanbağımsız olarak ele alınamaz. Kirlilik, balık stoklarının azalması bunlar arasındadeğerlendirilebilir. Bu nedenle, devletlerin ya da yerel yönetimlerin, komşu kıyı alanlarıya da diğer devletlerle işbirliği içinde olmadan tek başına hareket etmesi sorununçözümünde fazla etkili olamayacaktır. Bir başka açıdan da, sözü edilen uluslararasıişbirliğinin tam da governance sürecinin bir öğesi olduğunu, bu durumun DünyaBankası’nın destekçisi olduğu yeni kamu yönetimi anlayışının bir yansıması olarakdeğerlendirilebileceğini söyleyebiliriz. Bu anlamda ulusal devletlerin, kıyı yönetimleriaçısından, hem genel çerçevesi Dünya Bankası’nca çizilen ilkelere uymak zorundakalacağını, hem de diğer devletlerle, uluslararası örgütlerle sürekli işbirliği içindebulunmasının gerekeceğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz işbirliği içinde olunması gerekenörgütlenmelere, bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili programları destekleyenuluslararası akçal kuruluşlar da eklenebilir.115


Dünya Bankası’nın kıyılara ve kıyı yönetimine etkisini iki yöndedeğerlendirmek olanaklıdır. Bunlardan birincisi, Banka'nın doğrudan doğruya türlükoruma, planlama çabalarını desteklemesidir. Bu destek hem teknik olarak hem de akçalaçıdan yapılmaktadır. Bir başka anlatımla Dünya Bankası, belli bir yöredeki “kıyıalanları yönetimi” uygulamasının hem ne yönde olacağını önceden belirlemekte hem deburalara parasal yardımda bulunmaktadır. Öte yandan Banka’nın, sanayinindesteklenmesi yönünde verdiği destekle kıyı bölgelerinde yeni sorunların ortayaçıkmasına ya da var olanların artmasına yol açtığı da söylenebilir. Bundan dolayı,Banka’nın, kıyı bölgelerindeki sorunları giderme yolunda adımlar mı attığı, yoksa tamtersine buraları yeni sorunlarla karşı karşıya mı bıraktığı tartışmalıdır. DünyaBankası’nın kıyılara yönelik ikinci etkisi ise birincisinden daha geniş, daha kapsamlıdır.Banka, belli bir yörede başlatılan kıyı programının yalnızca akçal ve teknik boyutunusaptamakla kalmamakta, söz konusu çalışmaların nasıl bir yönetsel ve ekonomik yapıiçinde yürütülmesi gerektiğini de belirlemektedir. Yirminci yüzyılın son dönemindekitoplumsal, ekonomik gelişmelerin ve governance sürecinin kıyı yönetimine etkisinin elealındığı sayfalarda bu konuya ayrıntılı bir biçimde değinilecektir.III.Birleşmiş MilletlerA.Birleşmiş Milletler Örgütü ve Kıyı AlanlarıKıyılar, küresel iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı gibi küresel çevresorunlarının en çok etkisinde kalan alanlar olduğu için Birleşmiş Milletler Örgütü'nünözel olarak ilgilendiği konular arasında yerini almıştır. Birleşmiş Milletler'in kıyıalanlarına bakış açısını ortaya koyabilmek ve bu alanda sürdürdüğü çalışmaların 238238 Birleşmiş Milletler, kıyı alanları ile ilgili çalışmalarını, Birleşmiş Milletler Çevre Programınabağlı olan Deniz ve Kıyı Alanları Programı Etkinlikleri Merkezi (UNEP-Oceans and Coastal AreasProgramme Activity Centre–OCA/PAC) aracılığıyla sürdürmektedir. Söz konusu merkezinuygulamaya geçirmeye çalıştığı Bölgesel Denizler Programı, 13 bölgede, 140 ayrı ülke ya dabölgenin katılımıyla sürdürülmektedir. Örneğin Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi(Barselona Sözleşmesi) çerçevesinde oluşturulan Akdeniz Eylem Planı, UNEP’in başlattığı ilkbölgesel denizler programıdır.116


gelişme doğrultusunu verebilmek için, 1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı’ndabenimsenen bildirgeyi, 1992 yılında Rio de Janeiro’da yapılan Çevre ve KalkınmaKonferansı’nda kabul edilen belgeleri, yine aynı yıl, Birleşmiş Milletler Gıda ve TarımÖrgütü'nce (FAO) hazırlatılan bütüncül kıyı alanları yönetimi yazanağını ve 1995yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nca (UNEP) yayınlanan Bütüncül Kıyı veDeniz Alanları Yönetimi İlkeler Dizisi"ni incelemek gerekecektir. Bunların dışında,Birleşmiş Milletler’in dolaylı bir biçimde katkıda bulunduğu ya da desteklediği kimibelgelere, çalışmalara da değinilecektir. 239B.1972 Stockholm İnsan ve Çevre KonferansıKıyı alanlarını ilgilendiren ilk uluslararası antlaşmalar genelde göçmen ya dayaban yaşamı türleri, uluslararası göllerde ve nehirlerde ortaya çıkan sorunlar ve petroltankerlerinin yol açtığı deniz kazaları üzerineydi. 240 Kıyının kara ve deniz yönüyle birbütün olarak uluslararası alanda ele alınmasının geçmişi çok da eskiye gitmez. Bu açıdandeniz ve kıyı alanlarında gözlenen sorunların ilk olarak Stockholm Konferansı ilekapsamlı bir biçimde ele alındığı söylenebilir. 241 Konferansın, kamuoyunun gündemineçevre sorunlarının girmesini sağlama, ülkeleri çevre sorunları ile ilgili ulusal birimlerkurmaya özendirme gibi dolaylı etkilerinin yanı sıra kıyı ve deniz sorunlarını doğrudandoğruya ilgilendiren kararları da bulunmaktadır. Stockholm Konferansı’nın kıyı ve deniz239 Örneğin, 1992 yılında Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve KalkınmaKonferansı’nda, bütüncül kıyı alanları yönetimi konusunda çıkabilecek türlü anlaşmazlıkları,çatışmaları en aza indirmek ve uygulamalar konusunda bir anlamda yol gösterici olabilecek birilkeler dizisinin saptanması gerektiği görüşü benimsenmişti. Bu isteğe yanıt vermek üzere 1993’deHollanda’da, Noordwijk’de, Dünya Kıyı Konferansı’nda (World Coast Conference) “NoordwijkGuidelines” sunuldu. Bugün kıyı yönetimi alanında geçerli olan evrensel ilkeler büyük ölçüde buradabelirlenen ilkelerin genişletilmiş ve güncelleştirilmiş bir biçimidir. Bkz. Jan C. Post and Carl G.Lundin (Ed.), Guidelines for Integrated Zone Management, The World Bank, EnvironmentallySustainable Development Series No.9, 1993, s.v.240 Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.72.241 Kimi büyük çevre yıkımlarının dolaylı etkilerinden birinin çevre duyarlılığını geliştirme olduğubiliniyor. Örneğin 1969’da California’da Santa Barbara’da meydana gelen deniz kazasının, hemkamuoyunun çevre sorunlarına odaklanmasını sağlayarak konferansın gerçekleştirilmesi için uygunortamın yaratılmasına katkıda bulunduğu hem de uluslararası toplantılarda deniz kirliliğinin elealınmasını kolaylaştırdığı söylenebilir. Bkz. a.g.y., s.72.117


alanlarına yaklaşım biçimini, getirdiği düzenlemeleri ve bu alandaki diğer çalışmalaraetkisini şöyle özetlemek olanaklı: Özellikle uluslararası alanda etkilerini gösteren çevresorunlarını ele almak üzere bir çevre programının (UNEP) kurulması, kıyı alanlarının ilkkez uluslararası düzeyde ele alınmasına olanak tanımıştır. UNEP’in, Bölgesel DenizlerProgramı aracılığı ile sürdürdüğü projelerin, deniz düzeyinin yükselmesini önleme vebiyolojik çeşitliliğin korunması konularındaki çalışmalarının başlangıç noktasıStockholm Konferansı’dır. Konferans boyunca gerçekleştirilen toplantılarda, o dönemdemeydana gelen büyük gemi kazaları, soyu tükenme tehlikesinde olan deniz canlıları vedeniz kirliliğinin ele alınması, bu konularla ilgili uluslararası belgelerin oluşturulmasınakatkıda bulunmuştur. 2425-6 Haziran 1972'de Stockholm'de gerçekleştirilen İnsan ve Çevre Konferansı,çevre sorunlarına küresel düzeyde duyulan ilginin somut olarak ilk ortaya konduğu yerolmuştur. Bu toplantıda benimsenen çevre ve kalkınmanın birlikte ele alınmasıdüşüncesi, 1992 Rio Çevre ve Kalkınma konferansı göz önünde bulundurulduğunda, çokfazla destek bulmuş değildir. 243 Bir başka anlatımla, çevre koruma çabalarının veekonomik kalkınmayı sağlama yönündeki önlemlerin birlikte ele alınması düşüncesiRio'da daha güçlü bir biçimde benimsenmiştir. Bu durumu, iki konferansın adlarındananlamak da olanaklıdır. 1972'de Stockholm'de yapılan konferansın başlığında "insan" ve"çevre" sözcükleri yer alırken 20 yıl sonra gerçekleştirilen konferansta "insan"ın yerini"kalkınma" almıştır. Konferansların sonuç belgeleri için de benzer bir değerlendirmeyapılabilir.242 1972’de Londra’da imzalanan atıklardan ve diğer maddelerden kaynaklanan deniz kirliliği ileilgili sözleşme (Convention on the Prevention of Marine Pollution by Dumping of Wastes and OtherMatter) ve yine aynı dönemde, gemilerden kaynaklanan kirlenme konusunda yapılan ilk kapsamlısözleşme olan “International Convention for the Prevention of Pollution from Ships” (MARPOL)buna örnek verilebilir. Bkz. a.g.y., s.73.243 W.M.Adams, Green Development: Environment and Sustainability in the Third World,Routledge, London, New York, 4 th Edt., 1998, s.36.118


Stockholm Konferansı'nda kabul edilen bildirgede, uluslararası alanda çevresorunlarına ilişkin olarak ortaya konan kimi ilkelerin dolaylı biçimde kıyı alanlarınıilgilendirdiği görülmektedir: İnsanın onurlu, huzurlu bir yaşamı sağlayacak nitelikte birçevrede özgürlük, eşitlik ve uygun yaşam koşulları içinde yaşaması temel hakkıdır; tüminsanların kirliliğe karşı haklı savaşımları desteklenmelidir; çevre sorunları asıl olarakazgelişmişlikten kaynaklanmaktadır; gelişmekte olan ülkelerin çevre sorunları karşısındaözel durumları göz önünde bulundurulmalıdır; devletlerin çevre kaynaklarını, çevreyigeliştirme ilkesinden hareket ederek planlamak, yönetmek ve denetlemek görevi, enuygun ulusal kuruluşa verilmelidir; devletler genel olarak çevre sorunları konusunda,özel olarak da kendi yetki sınırları içindeki etkinliklerden kaynaklanan zararlardansorumlu olmalarını sağlamak üzere uluslararası hukuku geliştirmek için işbirliğiyapacaklardır; bugünkü ve gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşama hakları birarada düşünülmelidir. Bildirgede çevre sorunlarını genel olarak ele alan bu ilkelerin yanısıra kıyı ve deniz alanları ile ilgili iki madde bulunmaktadır. Bunlardan biri hava, su,toprak gibi doğal öğelerin ve doğal kaynakların gelecek kuşaklar için korunması, diğeride devletlerin deniz kirliliğini önleme ödevi ile ilgilidir. 244 Stockholm İnsan ve ÇevreKonferansı'nın sonunda kabul edilen metinlerden biri olan 119 maddelik "Eylem İçinÖneriler" adlı belgenin 5 bölümünden biri de deniz kirliliğine ayrılmıştır. 245 Bu bölümdedeniz ve çevresindeki canlılar, deniz kirlenmesi, kıyı ve deniz bölgelerindekikaynakların korunması ile ilgili önerilere yer verilmektedir.244 Bildirgede, kıyı ve deniz alanları ile ilgili iki madde bulunmaktadır: Hava, su, toprak, bitki vehayvanların bütününü kapsayan yeryüzünün doğal kaynakları ve özellikle doğal ekosistemi temsileden örnekler, bugünkü ve gelecek kuşakların çıkarları için uygun bir planlama ve yönetim ilekorunmalıdır. (m.2); Devletler, insan sağlığına, deniz canlıları, denizin doğal güzelliği ve öteki meşruyararlarına zarar verebilecek maddelerle denizin kirlenmesini önlemek üzere, mümkün olan heradımı atacaklardır. (m.7)245 "Eylem İçin Öneriler", i. İnsanların Yerleşmiş Bulundukları Yörelerin Denetimi, ii. DoğalKaynakların Yönetimi, iii. Genel Olarak Kirlenme, iv. Deniz Kirlenmesi, v. Kirlenmenin Eğitsel,Bilgi Edinme, Sosyal ve Kültürel Yönleri adlı bölümlerden oluşmaktadır. Bkz. Fehmi Yavuz, ÇevreSorunları, 2.Baskı, SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1975, s.15.119


C.1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı, Stockholm Konferansı'nın 20.yıldönümüne denk gelir. 246 1972 yılında gerçekleştirilen ilk uluslararası çevrekonferansından bu yana çevre sorunlarının niteliğindeki değişimin ve bunlara karşıalınan önlemlerin gelişim doğrultusunun değerlendirilmesi konferansın ana amacıydı.Konferans, adından da anlaşılabileceği gibi çevre sorunlarını ekonomik kalkınmabağlamında ele almıştır. Son yıllarda daha yoğun bir biçimde duyumsanmaya başlanan,doğal kaynakların, ormanların, biyolojik çeşitliliğin yok olma tehlikesi altında olması,iklim değişikliği gibi küresel çevre sorunlarının kalkınmaya olan olumsuz etkileri,Konferans boyunca sürdürülen çalışmaların odak noktasını oluşturmuştur. Bu açıdan,Stockholm Konferansı'nda ele alınmayan ya da üzerinde durulmayan pek çok yeni konuRio'nun gündemine girebilmiştir.1.Rio Bildirgesi1992 Rio Bildirgesi’nde, başlı başına kıyı alanlarını ve sorunlarını ilgilendirenbir düzenlemeye rastlanılmıyor. Ancak, tıpkı Stockholm Bildirgesi'nde olduğu gibi,metnin dolaylı biçimde konuyu ilgilendiren maddeleri de yok değil. Bunları şöyleözetlemek olanaklı: Devletler kendi doğal kaynaklarını başka ülkelere zarar vermeyecekbir biçimde kullanmak zorundadırlar; bugünkü ve gelecek kuşakların hakları biraradadüşünülmelidir; gelişmekte olan ülkelere çevre sorunları konusunda özel öncelikverilecektir; devletlerin küresel ortaklık ruhu içinde işbirliği yapması gerekmektedir;gelişmiş ülkelerin sürekli ve dengeli kalkınma konusunda sorumlulukları bulunmaktadır.Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Stockholm Bildirgesi'nin RioBildirgesi'ne göre kıyı ve deniz alanları konusunda daha yetkin, daha ilericidüzenlemeler getirdiği söylenebilir. Buraya değin aktarılanlardan görülebileceği gibi, ilk246 3-14 Haziran 1992'de Brezilya'da, Rio de Janeiro'da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre veKalkınma Konferansı'nda 178 devlet temsilcisi, yaklaşık 1000 resmi delege, 9000 gazeteci ve 1400gönüllü örgüt temsilcisi bir araya gelmiştir. Konferansta beş belge kabul edilmiştir: Rio Bildirgesi,İklim Değişikliği Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Gündem 21, Orman İlkeleri Bildirgesi.120


konferansın bildirgesinde doğrudan doğruya kıyı ve deniz alanları ile ilgili sayılabilecekiki özel madde yer alırken, 20 yıl sonra gerçekleştirilen konferansın bildirgesindekonuya yer verilmiş değildir. Bu durumun yalnızca kıyı ve deniz alanları ile sınırlıolmadığı, diğer çevre sorunları, özellikle de devletlerin çevre sorunları karşısındayükümlülükleri konusunda, Stockholm Konferansı'nın, Rio Konferası'ndan dahakapsamlı hükümler taşıdığı, uluslararası çevre hukuku açısından Rio Konferansı'nın birgerilemeyi simgelediği de öne sürülmektedir. 2472.Gündem 21Deniz ve kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlar, Rio Çevre ve KalkınmaKonferansı sonunda benimsenen beş belgeden biri olan ve 21. yüzyıl için bir eylem planıolanı olarak tasarlanan Gündem 21'de ayrıntılı ve kapsamlı bir biçimde ele alınmıştır.Gündem 21'in kıyı alanlarını özel olarak ilgilenilmesi gereken bir konu olarakgörmesinin ardında, 20. yüzyılda kıyıların içinde bulunduğu sorunlu durumbulunmaktadır. Kıyı alanlarının giderek artan biçimde insan baskısı altına girmesi,kıyıların iklim değişikliği gibi küresel çevresel değişikliklerden ilk etkilenecek yerlerdenolması, buralardaki doğal kaynakların yok olma tehlikesi altında kalması ve son olarakpek çok kıyı bölgesinin az gelişmişlikten kaynaklanan sıkıntılar içinde bulunması,Gündem 21'in kıyı alanlarına yönelik olarak duyduğu ilginin kaynağıdır denebilir. 248Bu açıdan, konunun ele alındığı 17. başlığın, Gündem 21'in en geniş bölümünütemsil ettiğini belirtmek gerekir. 249 Genellikle Gündem 21'in 17. bölümünün, kıyı247 Bkz. Marc Pallemaerts, “Stockholm’den Rio’ya Uluslararası Çevre Hukuku: Geleceğe Doğru GeriAdım mı?", Çev. Bülent Duru, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi (<strong>Prof</strong>.Dr.CemalMıhçıoğlu’na Armağan), C.52, Ocak-Aralık 1997, s.613-632.248 Adalberto Vallega, Fundamentals of Integrated Coastal Management, Kluwer AcademicPublishers, Dordrecht, 1999, s.6.249 United Nations Sustainable Development, Agenda 21-Chapter 17: Protection of the Oceans, AllKinds of Seas, Including Enclosed and Semi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection,Rational Use and Development of Their Living Resources, (http://www.un.org/esa/sustdev/agenda21.htm) Eylül 2000.121


alanları konusunda bir dönüm noktasını oluşturduğu, bu düzenleme ile kıyı alanlarıüzerinde en güçlü uluslararası anlaşmaya varıldığı kabul edilmektedir. 250 Gündem 21,kıyısı olan ülkeleri, bütüncül kıyı yönetimini uygulamaya, kendi deniz çevrelerini vekıyılarını sürekli ve dengeli bir biçimde geliştirmeye çağırmaktadır. Gündem 21'in kıyıalanlarını en çok etkileyen önerilerinin kıyı yönetimi konusunda olduğu söylenebilir.Gündem 21’in denizler ve kıyı alanları konusunda uygulanmasını önerdiği politikalarındaha sonra da pek çok bilimsel yapıtta, uluslararası belgede yinelendiğini görmekteyiz.Kıyıların korunması ve buraların etkin bir biçimde yönetilmesi için bütüncül kıyıalanları yönetiminin uygulamaya geçirilmesi düşüncesi, kısa sürede uluslararası alandabenimsenen bir ilke durumuna gelmiştir. Gündem 21'de yapılan önerilerin benzerini1994'de yürürlüğe giren BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde de bulabiliriz. Aynı konuda1992 Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ni de anmak gerekir. İklim Değişikliği ÜzerineUluslararası Panel'de 251 de küresel iklim değişikliği ve deniz düzeyinin yükselmesi gibikonularda bütüncül kıyı yönetiminin bir araç olarak kullanılabileceği sonucunavarılmıştır. Ayrıca deniz çevresini etkileyen karasal etkinlikler üzerine 1995 WashingtonKonferansı’nda benimsenen küresel eylem programında 252 da kara kaynaklı denizkirlenmesinde bütüncül kıyı yönetiminin önemine değinilmiştir. 253 Bundan dolayı, kıyıyönetiminin günümüzde aldığı biçimi tam anlamıyla anlayabilmek için, bu konudabugüne değin yapılan çalışmaların dayandığı ana kaynaklardan biri olan Gündem 21’inilgili bölümünün ilkelerini ortaya koymak gerekmektedir. Gündem 21’in 17. bölümüdeniz ve kıyı alanlarına ayrılmıştır. “Okyanusların, Kapalı ya da Yarı Kapalılar da Dahil250 Gündem 21'in, deniz ve kıyı alanlarındaki ana sorunlar ve bunlara getirilebilecek çözümönerilerinde oydaşmaya varılmasına olanak tanıma, bütüncül kıyı alanları yönetiminin uluslararasıhukukta da kendisine yer bulabilmesini sağlama gibi katkıları kabul edilmekle birlikte, deniz ve kıyıalanlarının korunması ve iyileştirilmesine yönelik önerilerinin esnek bir biçimde düzenlendiği,getirilen açıklamaların belirsizliklerle dolu olduğu yönünde eleştiriler de yöneltilmiştir. Bkz. Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.93.251 Intergovernmental Panel on Climate Change- IPCC.252 The Global Programme of Action on Protection of the Marine Environment from Land-BasedActivities.253 Peter W. French, Coastal and Estuarine Management, Routledge, New York, 1997, s.195;Cicin-Sain, Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management, s.2.122


Olmak Üzere Bütün Denizlerin, Canlı Kaynaklarının Korunması, Ussal Bir BiçimdeKullanılması ve Geliştirilmesi” adını taşıyan söz konusu metnin kıyı alanlarını ve buradayapılacak çalışmaları ele alış biçimini şöyle özetlemek olanaklı: 254Deniz ve kıyı alanları iki nedenden ötürü korunması gereken dizgelerdir. İlkolarak bu alanlar yeryüzünde yaşamın sürmesini sağlayan temel öğelerdendir. İkincinedense buraların sürekli ve dengeli kalkınmayı sağlamada türlü olanaklarıbarındırmasıdır. Bu açıdan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde belirtildiğigibi, denize kıyısı olan ülkelerin söz konusu alanların korunmasında ve buralardansürdürülebilir bir biçimde yararlanılmasında türlü hakları ve sorumluluklarıbulunmaktadır. Kıyı ülkelerinin, Sözleşmenin öngördüğü doğrultuda, bölgesel, ulusal veyerel düzeylerde, kıyıların ve deniz alanlarının korunmasına yönelik bütüncül yaklaşımıgerçekleştirmeye çalışmaları ve olası sorun alanlarını öngörmeye dayalı önlemlerialmaları gerekmektedir. Bugüne değin, tek tek devletlerin ulusal, bölgesel ya da yereldüzeylerde deniz ve kıyı kaynaklarının yönetimine ilişkin olarak aldıkları önlemler,yürüttükleri çabalar, bu alanlarda sürekli ve dengeli kalkınmayı gerçekleştirebilmişdeğildir. Üstelik bu alanlar üzerinde gözlenen baskılar ve doğal niteliğindeki bozulmalarher geçen gün artmaktadır. Bundan dolayı, denize kıyısı olan ülkelerin, kendi kıyıalanları ve deniz çevrelerini bütüncül bir anlayışla yönetmeleri ve buralardan sürekli vedengeli bir biçimde yararlanma yollarını aramaları gerekmektedir. Söz konusu bütüncülyaklaşım, karar alma ve uygulama sürecinde bütünlüğü sağlamayı, bu yerlerdeki doğalkaynaklardan dengeli bir biçimde yararlanmayı, türlü kullanım biçimleri arasındakikarşılıklı etkileşimlerin neler olduğunu ortaya koymayı, onarımcı olmaktan daha çokönleyici nitelik taşıyan önlemlerin alınmasını ve bu alanların korunması ve geliştirilmesiamacıyla yürütülecek çalışmalarda, ilgili bütün bireylerin, grupların ve örgütlerin kararalma ve uygulama sürecine, uygun düzeylerde katılmasını öngörür.254 Agenda 21 - Chapter 17, Protection of the Oceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed andSemi-Enclosed Seas, and Coastal Areas and the Protection, Rational Use and Development of TheirLiving Resources.123


Denize kıyısı bulunan devletlerin, kıyı ve deniz alanlarının korunupgeliştirilmesine ilişkin olarak yürütecekleri çalışmalar sırasında eşgüdümü sağlamak vealınacak kararları bir bütün içinde değerlendirmek için, yerel ve ulusal düzeylerde,siyasa belirlemek işlevini görecek kurul ya da kurumlar oluşturmaları yararlı olabilir.Danışma hizmeti de verebilecek olan bu yapılanmaya, gerektiğinde akademik kurumlar,özel kuruluşlar, gönüllü örgütler, yerel topluluklar ve kıyı kaynaklarından yararlanankümeler de dahil edilmelidir. Gereken yerlerde bütüncül kıyı ve deniz alanları yönetimive sürekli ve dengeli kalkınma ile ilgili plan ve programlar hazırlanmalıdır. Tehlikealtında bulunan, doğal niteliğini kaybetmeye başlamış, zarar görmüş bölgelersaptanmalı, buralara ilişkin gerekli veriler toplanmalıdır. Çevresel etkideğerlendirmesine, yapılan çalışmaların düzenli bir biçimde izlenmesine önemverilmelidir. Yapılacak planlarda, deniz düzeyinin yükselmesi ya da denize tehlikeliatıkların karışması gibi, insan etkinliklerinden ya da doğal etmenlerden kaynaklananbozulmalar göz önünde bulundurmalıdır. Tehlike altında bulunan yaşam ortamlarınınkorunmasına önem verilmelidir. Yerleşim yerleri, tarım, turizm, balıkçılık, limanlar vesanayi gibi kıyı alanlarını olumsuz yönde etkileyen sektörler bütüncül bir bakış açısıylayönetilmelidir. Altyapı hizmetleri, bütün bu sektörlerle uyumlu olacak bir biçimdeyerine getirilmelidir. Yöre halkının kıyı ve deniz alanları ile ilgili konularda eğitimine vebilinçlendirilmesine önem verilmelidir. Bu bölgelerde, doğa üzerinde ağır baskıdabulunacak sektörlerin aşırı ve dengesiz gelişmesini önlemek üzere, almaşık işlendirmeolanakları geliştirilmelidir. Kıyı alanlarına etkide bulunacak her türlü etkinlik içinçevreye zarar vermeyecek teknolojilerin geliştirilip uygulanmasına çalışılmalıdır.Denize kıyısı olan ülkeler, uluslararası örgütlerin de katkısıyla, biyolojikçeşitliliğin sürdürülmesi ve denizde yaşayan canlıların, yaşam ortamlarının korunmasınayönelik önlemler almalıdır. Bu amaçla, denizdeki biyolojik çeşitliliğin izlenipdenetlenmesi, tehlike altındaki türlerin ve yaşam ortamlarının nicel ve nitel durumununsaptanması, koruma alanları yönetimi dizgesinin geliştirilmesi ve bütün bu önlemleridestekleyecek nitelikte bilimsel araştırmaların yaptırılması ve elde edilecek sonuçlarınduyurulması gerekmektedir. Her bir devletin, yukarıda anılan amaçlara ulaşmak için kıyı124


ve deniz alanları ile ilgili veri kaynaklarını geliştirmesi, gerekli toplumsal-ekonomik veçevresel göstergeleri düzenlemesi, kıyı ve deniz alanlarının çevresel açıdan durumunuortaya koymak üzere düzenli olarak çevresel değerlendirmelerini yapması, kıyıalanlarındaki kaynakların, etkinliklerin, buralardan yararlanma biçimlerinin, yaşamortamlarının ve korunması gerekli alanların durumunu saptaması ve elindeki bilgi veverileri diğer devletlerle paylaşması gerekmektedir. Bu açıdan uluslararası alandaişbirliğini sağlamak, özellikle de gelişmekte olan ülkelerle, olanaklı olduğu ölçüde debölgesel ya da bölge-altı örgütlenmelerle işbirliği içinde olmak, yapılacak çalışmalarınetkenliğini artırabilir. Devletler, ulusal bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerininhazırlanması sürecinde işbirliğinde bulunmalıdırlar; örneğin bu amaç doğrultusunda,1994 yılından önce, karşılıklı olarak deneyimlerin aktarılacağı bir küresel konferansdüzenlenebilir. Bölgesel, bölge-altı ya da küresel nitelik taşıyan uluslararası örgütler,kıyı devletlerinin, özellikle de gelişmekte olan kıyı devletlerinin bu yöndeki çabalarınıdesteklemelidir.Birleşmiş Milletler’in kıyı alanlarına ilişkin olarak yürüttüğü çalışmalarda RioKonferansı bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Bu konferansta benimsenenbelgelerden biri olan Gündem 21’in, deniz ve kıyı alanlarının korunması ile ilgili 17.bölümünün öngördüğü yaklaşımın, kısa sürede, kıyı alanları ile ilgili alınacak önlemlerive konuya yaklaşım biçimini önemli ölçüde etkilediğini söylemek abartma olmayacaktır.Yukarıda daha ayrıntılı bir biçimde değinilmiş olan Gündem 21’in 17. bölümünün, kıyıalanlarının yönetiminde bugüne değin izlenen sektörel yaklaşımların, kıyı alanları gibikarmaşık, birbirleriyle bağlantılı öğeleri olan dizgeleri yönetmede yetersiz kaldığıgörüşüne dayanılarak kaleme alındığı görülmektedir. Önerilen yeni yaklaşım biçimi isebütüncül kıyı ve deniz alanları yönetimidir.D.UNEP, Bütüncül Kıyı ve Deniz Alanları İlkeler DizisiBirleşmiş Milletler’in kıyı yönetimine yaklaşım biçimini, UNEP'in kıyı vedeniz alanları yönetimi ilkelerini belirleyen çalışmasında daha ayrıntılı biçimde125


görebilmek olanaklı. 255 İlk olarak Şubat 1993’de Cenevre’de, daha sonra Aralık 1993’deRoma’da gözden geçirilip düzeltilen söz konusu metin, son biçimini 1994’de BirleşmişMilletler Çevre Programı-Deniz ve Kıyı Alanları Programı Etkinlikleri Merkezi'nin(OCA/PAC) Nairobi’deki biriminde yapılan toplantıda almıştır. Metnin başlangıcında,kıyı ve deniz alanlarını daha iyi bir biçimde yönetmenin koşullarını ortaya koymayıamaçlayan bu ilkelerin, her tür soruna kesin, evrensel çözümler getirebilecek biçimdedüzenlenmediği, yalnızca ana doğrultuları göstermek üzere hazırlanmış olduğu, edinilendeneyimlerle yeniden düzenlenebileceği belirtilmiştir. Çalışma, daha çok Akdeniz’dekikıyı alanlarının sorunları üzerine yapılan araştırmalardan elde edilen veriler, izlenimler,deneyimler üzerine kurulmuştur. Başlangıçta yalnızca Afrika’daki Bölgesel DenizlerProgramlarında uygulanan bu ilkeler dizisini incelemek, hem Birleşmiş Milletler’in kıyıalanlarına bakışını, hem de uluslararası alanda genel kabul gören yaklaşım biçiminianlamamıza yardımcı olabilecektir.1.UNEP'e Göre Kıyı Alanları ve SorunlarıUNEP'in kıyı ve deniz alanlarının bütüncül yönetimi üzerine hazırlattığıçalışmasında kıyı alanları ve deniz sorunlarını ele alış biçimi şöyle özetlenebilir: Kıyıkaynaklarının, artan nüfusun ve kentleşmenin gereksinimlerini karşılamak üzere, sanayi,turizm, dinlenme ve eğlenme, balıkçılık, enerji üretimi, ulaşım gibi sektörlerce türlüekonomik ve toplumsal erekler doğrultusunda kullanılması, deniz, su, hava kirliliği,tarihi ve mimari mirasın bozulması, deniz ve karadaki doğal kaynakların tükenmesi,kıyılara halkın girişinin engellenmesi, gürültü gibi, çözümü güç sorunlara nedenolmaktadır. Bunların yanında iklim değişikliği, deprem, orman yangını, sel gibi doğal yada insan etkinliklerinden kaynaklanan diğer yıkım olayları da kıyı alanlarını tehditetmektedir.255 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP RegionalSeas Reports and Studies No 161, United Nations Environment Programme, Nairobi, 1995. İlkelerbildirgesi Valerie Brachya, Ferenz Juhasz, Arsen Pavasoviç ve Ivica Trumbic’den oluşan bir ekiptarafından kaleme alınmıştır.126


Bugüne değin tek tek devletlerin izlediği resmi politikaların bu sorunlarınçözümünde çok da başarılı olamadığı bilinmektedir. Sektörel yaklaşımın egemen olduğubu politikaların, sorunların çözümünde fazla yol alamamasının gerisinde, kıyıdakigelişimin bir bütün olarak kaynaklar üzerinde baskıda bulunacağının anlaşılamamasıbulunmaktadır. Bir başka anlatımla, söz konusu sektörlerin hem kendi aralarında, hemde doğal dizgelerle bir bütün oluşturduğu, alınacak önlemlerin bütün etkilerinin gözönünde bulundurması gerekliliği göz ardı edilmiştir. Artık, kıyı dizgesinin, sektörelbakış açısıyla yönetilemeyecek denli karmaşık yapıda olduğu anlaşılmıştır. Diğer birdeyişle, kıyıdan beklenen ekonomik yararlarla bu alanlardaki doğal süreçlerin korunmasıarasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bu yüzden kıyı alanları tüm öğeleriyle birlikte elealınmalı, politikalar buna göre belirlenmelidir. Parçacıl çözüm önerileri sorunu ancakgeçici bir biçimde çözebilirler. Bundan dolayı, daha kapsamlı, çevresel, toplumsal veekonomik etmenlerin tümünü birden göz önünde bulunduracak bir yaklaşımıngeliştirilmesi kaçınılmazdır. Anılan bu nedenlerden ötürü, bütüncül kıyı alanlarıyönetimi, kıyıdaki sorunları çözebilecek, sürekli ve dengeli kalkınma için gerekenolanakları yaratacak bir yaklaşım biçimi olarak değerlendirilebilir.2.UNEP'in Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleriDaha önceki sayfalarda ele alınan Dünya Bankası'nın "Noordwijk Guidelines"adındaki ilkeler dizisi ile UNEP'in hazırlattığı kıyı yönetimi ilkeleri belgesinin büyükölçüde birbirine koşut olarak kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Dünya Bankası’nınbelirlediği bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkeleri ayrıntılı olarak incelendiği için, bubölümde Birleşmiş Milletler’in kıyı yönetimini yansıtan belgedeki yönelimlere kısacadeğinmek yerinde olacaktır: Buna göre, başarılı bir kıyı yönetimi, ancak etkilenen tümtarafların yönetime katılması, alınan kararları desteklemesi ile gerçekleştirilebilir. Kıyıdagözlenen her türlü ilişki yalnızca fiziksel ve çevrebilimsel değil, ekonomik kavramlarlada açıklanmalıdır. Bir ülke içindeki yönetimin tüm düzeyleri kıyı yönetimi veplanlamasına dahil edilmelidir. Kıyıdaki iyelik haklarının korunmasına önemverilmelidir; böylece taşınmaz sahiplerinin uygulanan programları benimsemesi dekolay olacaktır. Yönetim çalışmalarına yöre halkının, kamu kurumlarının ve özel127


kesimin katkıda bulunması başarıyı artıracaktır. Doğayı koruma çabaları ile ekonomikgelişmeyi sağlama çalışmaları bir arada ele alınmalıdır. Kıyı yönetimi çalışmalarınınetkili olabilmesi için, gereken yerlerde, çevresel etki değerlendirmesinin yapılmasıgerekmektedir. Kıyıda uygulanacak olan bütüncül yönetim, yerel geleneklere,gereksinimlere ve önceliklere saygı duymalıdır. Belirlenen ilkeler yalnızca yol göstermeamacını taşıdığından, evrensel düzeyde geçerlilik taşıyan kurallar olarak algılanmamalı,her ülke bu ilkeleri kendi koşullarına uyarlamaya çalışmalıdır. 256UNEP'in bütüncül kıyı alanları yönetimine ilişkin ilkeleri açıklayan belgesinde,Dünya Bankası ilkeler dizisinden farklı olarak, yalnızca bütüncül kıyı alanlarıyönetimine ilişkin ilkelerin belirlenmediğini, var olan sektörel yönetimlerin, bütüncülkıyı alanları yönetimi çerçevesinde ne yönde geliştirileceğinin de sergilenmeyeçalışıldığını görüyoruz. Söz konusu ilkeler şöyle sıralanmaktadır: Kentsel büyümenin,var olan altyapı kapasitesini aşmaması gerekmektedir; turizm ve doğal kaynaklarüzerindeki olumsuz etkileri önlemek için sanayinin gelişmesi ve işleyişi denetim altınaalınmalıdır; su, kara, hava ve gürültü kirliliğini önlemek ya da azaltmak için önlemlergeliştirilmelidir; turizm ve doğa koruma politikaları birlikte ele alınmalıdır. Çekim yeriolan yörelerin korunması ve geliştirilmesi için turizm bir gelir kaynağı olarakdüşünülebilir; akuakültür etkinliklerine yer ayrılmasında, diğer kıyı etkinlikleri vesudaki atıkların durumu göz önünde bulundurulmalıdır; balıkçılığın sürdürülebilmesiiçin, balık stoklarının ve doğal deniz kaynaklarının korunmasına önem verilmelidir;kıyının tarımsal amaçlarla kullanımı yalnızca gıda elde edilmesinde ya da işlendirmededeğil, kıyıdaki aşırı gelişmenin önlenmesinde ve kent özeklerinin buralardanuzaklaştırılmasında da önemlidir; kent özeklerini birbirinden ayırmak ve doğal kıyıkaynaklarının sürekliliğini sağlamak için açık alanlar korunmalıdır; kıyı kuşağında256 UNEP, Guidelines for Integrated Management of Coastal and Marine Areas, UNEP RegionalSeas Reports and Studies No 161, 1995, s.16, 17.128


kentsel ve endüstriyel gelişmeye izin verilmemeli; kıyı kuşağına yapı yapılmamalı,buraları olanaklı olduğu ölçüde kamu kullanımına açık bırakılmalıdır. 257E.FAO'nun Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi İlkeleriBirleşmiş Milletler Örgütü'nün kıyı yönetimini nasıl ele aldığını, kıyıalanlarının hangi ilkeler doğrultusunda biçimlenmesini istediğini anlayabilmek için,Gündem 21 ve UNEP'in yanı sıra, bir başka örgütün, Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO),1992 yılında hazırlattığı yazanağı 258 da incelemek gerekecektir. Her ne kadar söz konusuyapıtta, çalışmanın, FAO'nun resmi görüşlerini yansıtmayıp yalnızca akademik birçalışma olarak kaleme alınmış olduğu belirtilse de, "Kıyı Bölgelerinin BütüncülYönetimi" adlı çalışmayı incelemek, Birleşmiş Milletler'in kıyı alanlarına ve bu yerleriçin alınması gereken önlemlere bakış açısını ortaya koymaya yardımcı olabilir. 1992yılında yayınlanan çalışmanın büyük ölçüde Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda kıyıalanları yönetimi için anlaşmaya varılan ilkelere dayanılarak hazırlandığı görülmektedir.Üstelik, Birleşmiş Milletler'in kıyı alanları konusunda hazırlattığı diğer akademiknitelikteki çalışmalarla da, hem kuramsal, hem de uygulamada yararlanılacak araçlaraçısından, koşutluk sergilediğini belirtmek gerekir. Bundan dolayı, yazanak ayrıntılıbiçimde incelenmeyecek, yalnızca konuyu ele alış biçimine ve bütüncül kıyı alanlarıyönetimi konusunda saptadığı ilkelere değinilmekle yetinilecektir.Yazanağa göre, kıyı alanlarında yaşanan çevre sorunlarının önüne geçebilmek,doğal yaşamı koruyabilmek, doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltabilmek, kirliliğiönleyebilmek ve buralarda sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımının geçerli olmasınısağlayabilmek için en uygun araç bütüncül kıyı alanları yönetimi olacaktır. 259 Kıyıalanlarında uygulanacak bütüncül yönetimin dayanması gereken ilkeler de özetle şöylebelirtilmiş: Kıyının deniz ve kara bölgelerinin uyum içinde planlanması ve yönetilmesi257 a.g.y, s.18.258Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, IntegratedManagement of Coastal Zones, FAO Fisheries Technical Paper, Rome, 1992.129


gerekmektedir; kıyı yönetimi programları deniz kenarına odaklanmalıdır; kıyı yönetimisınırları sorunların niteliğine göre esnek olarak saptanmalıdır; ortak kaynaklarınkorunmasına özel önem verilmelidir; doğal yıkımlara karşı alınacak önlemler ve doğalkaynakların korunması için yürütülecek çalışmalar bütüncül kıyı alanları yönetimiprogramları ile uyum içinde olmalıdır; ülke içindeki bütün yönetim düzeyleri kıyıyönetimi ve planlamasında yer almalıdır; kıyılardaki kalkınma çabalarında doğal dengegöz önünde bulundurulmalıdır; kıyı yönetimi programlarının uygulanmasına halkın veilgili ekonomik sektörlerin katılımı sağlanmaya çalışılmalıdır; program çerçevesindegerçekleştirilecek bütün etkinliklerde çevresel etki değerlendirmesi yapılmalıdır. 260F.Birleşmiş Milletler'in Kıyı Yönetimi Uygulamalarına Bir Örnek:BölgeselDenizler ProgramıBuraya değin, Birleşmiş Milletler'in kıyı alanları ve yönetimi konusuna bakışaçısı türlü kuramsal çalışmalarla incelenmeye çalışıldı. Ancak örgütün kıyı alanlarınailgisi salt akademik yapıtlarla ya da uluslararası belgelerle sınırlı değil; 1970'lerden buyana başlattığı programlarla kıyı alanları yönetiminin uygulama aşamasında da etkiliolmaktadır. Bölgesel Denizler Programı adıyla bilinen UNEP'in en başarılıetkinliklerinden biri olarak sayılan 261 söz konusu programa kısa da olsa yer vermek,örgütün kıyı alanlarına ilişkin olarak gerçekleştirdiği etkinlikleri anlamak açısındanyararlı olabilir.Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kıyı alanlarına yönelik çalışmaları BölgeselDenizler Programı aracılığıyla yürütülmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre ProgramıBölgesel Denizler Programı, 262deniz kirliliğini denetim altına almak ve çok sayıdaülkenin çevrelediği denizlerdeki kıyı ve deniz kaynaklarını yönetmek üzere 1974 yılında259 a.g.y., s.6,7.260 a.g.y., s.48-66.261 Oran R. Young, International Governance: Protecting the Environment in a StatelessSociety, Carnell University Press, Ithaca, 1994, s.167.262 United Nations Regional Seas Programme130


kurulmuştur. Bugüne değin 12 ayrı bölgede uygulanmaya başlamış olan programlarınyanı sıra bir program da hazırlık aşamasındadır. 263 Güney Asya, Doğu Asya veKuzeybatı Pasifik dışında tümünün uluslararası tüzel belgelere dayandığı buprogramların kendine özgü eylem planları, akçal kaynakları bulunmaktadır. 264Bu programa bağlı olan eylem planlarından biri olan Akdeniz Eylem Planı,Akdeniz Havzası'nda kalkınmayı desteklemek ve çevreyi korumak amacıyla, BirleşmişMilletler Çevre Programı altında, Akdeniz'de kıyısı olan 16 ülke ve Avrupa Komisyonutarafından 1975'de Barselona'da kabul edilmiştir. Plan'ın bir özelliği de BirleşmişMilletler Çevre Programı bünyesinde başlatılan ilk bölgesel girişim olmasıdır. 265Akdeniz Eylem Planı'nın yasal çerçevesini, 16.02.1976 tarihinde imzalanan BarselonaSözleşmesi (1995 değişiklikleri dahil) ve türlü çevre koruma konularına ilişkin olarak263 United Nations Environment Programme, "The Mediterranean Action Plan", Ekistics, Vol.48, No290, September/October, 1981, s.401 Birleşmiş Milletler Bölgesel Denizler Programına bağlı olarakyürütülen diğer eylem planları şöyle sıralanabilir: Bahreyn, İran, Irak, Kuveyt, Umman, Katar, SuudiArabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin Kıyı Alanları ve Deniz Çevresinin Korunması veGelişmesi İçin Eylem Planı (1978), Orta ve Batı Afrika Bölgesi Kıyı Alanları ve Deniz ÇevresininKorunması ve Gelişmesi İçin Eylem Planı (1981), Doğu Asya Bölgesi Kıyı ve Deniz AlanlarınınKorunması ve Gelişmesi İçin Eylem Planı (1981), Güney Doğu Pasifik Kıyı Alanları ve DenizÇevresinin Korunması İçin Eylem Planı (1981), Aden Körfezi ve Kızıl Denizin Kıyı AlanlarınınGelişmesi ve Deniz Ortamının Korunması için Eylem Planı (1982), Karayipler Çevre Programı içinEylem Planı (1981), Güney Pasifik Çevre ve Doğal Kaynakların Yönetimi İçin Eylem Planı (1982),Doğu Afrika Bölgesi Kıyı Alanları ve Deniz Ortamının Korunması ve Yönetimi İçin Eylem Planı(1985), Kuzeybatı Pasifik Eylem Planı (1994), Güney Asya Denizleri Bölgesi (1994), KaradenizStratejik Eylem Planı (1993) ve hazırlanmakta olan Güney-Batı Atlantik Bölgesini İçeren EylemPlanları. Bkz. Adam Rogers (Ed.), Taking Action: An Environmental Guide for you and yourCommunity, United Nations Environment Programme, Hong Kong, 1995, s.155, 156; John F.McEldowney & Sharron McEldowney, Environment and Law: An Introduction forEnvironmental Scientists and Lawyers, Longman, London, 1996, s.237; Ruşen Keleş, CanHamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.188-189; Robert Kay, Jacqueline Alder,Coastal Planning and Management, E & FN Spon, London, New York, 1999, 265-266.264 a.g.y., s. 265-266.265 Adalberto Vallega, "From the Action Plan to the Mediterranean Agenda 21", Erdal Özhan (Ed.),MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on the MediterraneanCoastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East TechnicalUniversity, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.2.131


yapılan 6 protokol oluşturmaktadır. 266 Akdeniz Eylem Planı, kıyı alanları yönetimi,kirliliğin önlenmesi, çevredizgenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması konuları ileilgilenmektedir. 1995 yılında yapılan değişikliklerle, bölgede sürekli ve dengelikalkınmanın sağlanması ve uygulamaya dönük çalışmaların hızlandırılmasıamaçlanmıştır. 267 Akdeniz Eylem Planı'nın, yasal düzenlemeler (Barselona Sözleşmesive ilgili protokolleri); bilimsel inceleme ve araştırma (MED-POL) 268 ; toplumsalekonomikplanlama (Mavi Plan) ve akçal-kurumsal düzenlemeler olmak üzere dört anabölümü bulunmaktadır. 269 Akdeniz Eylem Planı bünyesinde gerçekleştirilecekçalışmalarda eşgüdümü Birleşmiş Milletler Çevre Programı sağlamaktadır.Akdeniz Eylem Planı'nın temel öğelerinden biri olan Mavi Plan'ın temel ereği,Akdeniz Havzası'nın bir bütün olarak, kalkınma ve çevre açısından, geleceğine yönelikaraştırmalar yapmaktır. Bir anlamda Mavi Plan, Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin temeltoplumsal-ekonomik verileri, bunların birbirleriyle etkileşimleri ve Akdeniz Bölgesi'ningeleceğine etkileri üzerine yapılması öngörülen araştırmalar ve çalışmalarınbütünüdür. 270 Mavi Plan'ın, Akdeniz Eylem Planı'nın çevre yönetimi boyutunuoluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 271 Bu açıdan Mavi Plan'ı, Akdeniz'içevreleyen devletlerin çevrenin korunmasında alacağı önlemler ve kullanacağı araçlar266 Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye daha sonraki bölümlerdedeğinilecektir.267 United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan (MAP), What is MAP?,(http://www.unepmap.org/whatmap.htm), Kasım 1999.268 Mediterranean Pollution Monitoring and Research Programme269 Özdoğan Aktar, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi: AkdenizEylem Planı", Yeşil Çevre, 23 Ağustos 1993.270 L. Jeftic, "Integrated Coastal Zone Management in the Mediterranean Action Plan of UNEP",Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on theMediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, MiddleEast Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.467.271 Marinos Yeroulanos, "The Mediterranean Action Plan: A Success Story in the InternationalCooperation", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.178.132


konusunda bir yol gösterici olarak da değerlendirmek olanaklıdır. 272 Kıyı doğalkaynaklarının birbirleriyle uyumlu bir biçimde yönetilmesi için, çevre ve kalkınmaarasındaki karşılıklı etkileşimlerin incelenmesi planın ana amaçları arasındadır. Plandailk olarak, Akdeniz Havzası'ndaki ulusal kurumlar, çevrenin türlü öğeleri ve buralardagerçekleştirilen etkinliklere yönelik araştırmalar yapılması, veriler toplanması, ardındanda iyileştirme önlemlerine geçilmesi öngörülmektedir. Toplumsal-ekonomik kalkınmadarol oynayan sektörlerin değerlendirilmesi, bunların birbiriyle ilişkilerinin incelenmesi veyaratabilecekleri çevre sorunlarının ortaya konması da Mavi Plan'ın bir diğerboyutudur. 273 Mavi Plan kapsamındaki araştırmalar, çevre sorunları, ekonomi ve nüfuskonularında, 'senaryo' yöntemine dayanılarak yapılmıştır. İnceleme konusu olarak saltçevre sorunları alınmamış, daha bir geniş bir bakış açısı benimsenerek, çevre sorunlarınıetkileyebilecek tarım-beslenme, sanayi, enerji, turizm, ulaştırma ve kentleşmealanlarının şimdiki ve gelecekteki olası durumları da çalışmaya dahil edilmiştir. 274Kısa adı MED-POL olan "Akdeniz'de Kirlenmenin Ölçülmesi, İzlenmesi veAraştırılması Programı" ise, Akdeniz Eylem Planı'nın dayandığı uluslararası belge olanBarselona Sözleşmesi'nin 10 ve 11. maddeleri uyarınca, Akdeniz'in kirliliğini ölçmek,bir izleme düzeneği oluşturmak, Akdeniz'deki her türlü deniz kirliliği ile ilgili ulusalaraştırma programlarını eşgüdümlemek amacıyla kurulmuş bir izleme ve araştırmaprogramıdır. Program çerçevesinde elde edilen veri ve bilgilerin, bölgesel çapta ortakçalışmalar yürütmede ve uyumu sağlamada önemli katkılarda bulunduğu kabuledilmektedir. 275272 Panos Lagos, "The Blue Plan", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.180.273 Özdoğan Aktar, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi: AkdenizEylem Planı", Yeşil Çevre, 23 Ağustos 1993.274 Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Michel Grenon ve Michel Batisse(Der), Mavi Plan, Çevre Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1988.275 L. Jeftic, "Integrated Coastal Zone Management in the Mediterranean Action Plan of UNEP",Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on theMediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOAST, Middle133


Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilecek etkinliklerde türlüuluslararası kuruluşlarla işbirliği yapılması da öngörülmüştür. Bu amaçla, BirleşmişMilletler'in Gıda ve Tarım Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi türlü uzmanlık kuruluşları,Dünya Bankası, METAP, Avrupa Yatırım Bankası gibi uluslararası örgütler ve 70dolayında da gönüllü örgütle türlü alanlarda ortak çalışmalar yapılmaktadır. 2761.Akdeniz Eylem PlanıAkdeniz Eylem Planı, başlangıç yılı olan 1975'den bu yana kıyı ve denizyönetimini ilgi alanı içinde görmektedir. Akdeniz Eylem Planı'na bağlı olan KıyıAlanları Yönetim Programı (MAP CAMP) 277 ise 1989 yılında kurulmuştur. Programçerçevesinde 1989 ve 1998 yılları arasında, Arnavutluk, Hırvatistan, Mısır, Yunanistan,İsrail, Suriye, Tunus ve Türkiye'de çeşitli kıyı alanları projeleri gerçekleştirilmiştir.Arnavutluk, Lübnan, Malta, Fas ve Slovenya'ya yönelik projelerse hazırlıkaşamasındadır. Bu çalışmalar, daha çok, türlü uluslararası belgelerde ya da toplantılardabenimsenen ilkeler doğrultusunda yürütülmüştür. Örneğin, 1992 Rio Konferansıbelgelerinden biri olan Gündem 21'de ve 1993 yılında gerçekleştirilen Dünya KıyıKonferansı'nda göz önünde bulundurulan, 'sürekli ve dengeli kalkınma', 'bütüncül kıyıalanları yönetimi' kavramları, söz konusu Program kapsamındaki çalışmaların gelişmeyönünü belirlemiştir. 278 Barselona Sözleşmesi'nin 1995 yılında gözden geçirilmesi veAkdeniz Eylem Planı'nın ikinci aşamasına geçilmesi sürecinin Kıyı Alanları YönetimiEast Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.468; Aktar, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nınUluslararası İşbirliği Projesi: Akdeniz Eylem Planı".276 United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan (MAP), Partnerships,(http://www.unepmap.org/partner.htm), Kasım 1999.277 Mediterranean Action Plan - Coastal Area Management Programme278 Akdeniz Eylem Planı'nın ikinci aşamasının Rio Konferansı'nda benimsenen ilkeler doğrultusundaoluşturulduğunu ilgili sözleşme metninde görebilmek de olanaklıdır. Bkz. United NationsEnvironment Programme, Mediterranean Action Plan and Convention for the Protection of theMarine Environment and the Coastal Region of the Mediterranean and its Protocols, InformelDocument (Revised), Athens, 1997, s.1.134


Programı'nı güçlendirdiği söylenebilir. 279 Akdeniz'in Kirliliğe Karşı KorunmasıSözleşmesi'ne taraf ülkelerin temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda da ÖncelikliEylemler Programı/Bölgesel Etkinlik Merkezi'nin 280 çalışmalarında bütüncül kıyıalanları yönetimi ve planlamasına ağırlık verilmesi gereği üzerinde durulmuştur. 2811998 yılı Haziran ayında Kahire'de, Bölgesel Etkinlik Merkezi ve AkdenizEylem Planı temsilcilerinin katıldığı toplantıda, uygulamaya geçirilecek kıyı alanlarıyönetimi projeleri için bir el kitabı hazırlanması kararı alınmıştı. Kıyı alanı yönetimiprojelerinin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlarının izlenmesine ilişkin yol göstericiilkelerin yer aldığı bu metni incelemek Akdeniz Eylem Planı'nın kıyı alanlarınayaklaşımını anlamamıza yardımcı olabilir: Akdeniz Eylem Planı Kıyı Alanları YönetimiProgramı'nca hazırlanan el kitabında, kıyı alanları yönetimi çalışmalarının, sürekli vedengeli kalkınmayı sağlamak üzere yürütülmesi gerektiği belirtilmektedir. Daha önce dedeğinildiği gibi, uluslararası düzeyde benimsenen kimi belgelerin ya da uluslararasıkuruluşların öngördüğü yaklaşımın izlenmesinin doğal bir sonucudur bu durum. Bunundışında, çevrenin korunmasıyla kıyı ve deniz kaynaklarından ussal bir biçimdeyararlanma da Programın ulaşmak istediği erekler arasındadır. Programın uygulanacağıbölgelerdeki kurumsal yapıyı güçlendirmek, yöre halkına yönelik eğitici etkinliklerdebulunmak da ulaşılmak istenen sonuçlar arasında yer almaktadır. 282 GEF, 283 METAP, 284279 Arsen Pavasovic, "Strengthening the Involvement of MAP-UNEP in ICZM Pilot Projects", ErdalÖzhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean &Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>,Turkey, s.418-420; United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan - CoastalArea Management Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMPProjects: Operational Manual, Athens - Split, 1999, s. v.280 Priority Actions Programme/Regional Activity Centre (PAP/RAC)281United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan, Report of theExtraordinary Meeting of the Contracting Parties to the Covention for the Protection of theMediterranean Sea Against Pollution and its Protocols, UNEP, Athens, 1996, s.9.282United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan - Coastal AreaManagement Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMP Projects:Operational Manual, Athens - Split, 1999, s.3.135


Avrupa Birliği'nin yürüttüğü Akdeniz Yardım Programı 285 gibi programlarla işbirliğiiçinde bulunmak, bu tür birimlerce yürütülen çalışmalar arasında eşgüdümü sağlamak daöngörülen erekler arasındadır.Yukarıda da değinildiği gibi, burada benimsenen ilkeler büyük ölçüdeBirleşmiş Milletler Örgütü'nün ve diğer uluslararası örgütlerin ya da antlaşmalarınöngördüğü çerçeve içinde düzenlenmiştir. 1992 Rio Konferansı'nda kabul edilen RioBildirgesi ve Gündem 21 (özellikle 17. bölümü), Barselona Sözleşmesi bunlararasındadır. Akdeniz Eylem Planı Kıyı Alanları Yönetimi Programı tarafındanhazırlanan yönlendirici kitapta, anılan bu belgelerin benimsediği ilkelerin yanında,kirleten öder ilkesi, önleyici nitelikte bir yaklaşımın benimsenmesi, katılımcılık,bütüncül yönetim tekniklerinin uygulanması, çevredizgenin korunması, iyileştirilmesi vekıyı yönetiminde ekonomi ve pazar araçlarının kullanılması da öngörülmüştür. 286Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde gerçekleştirilen programların, belli biryörenin sorunlarını çözmekten çok, sorunları tanımaya ve güçlü bir kıyı yönetimidüzeneği oluşturmaya yönelik olduğu söylenebilir. Akdeniz'de METAP ve PAPöncülüğünde gerçekleştirilen kıyı yönetimi programlarının değerlendirildiği biryazanakta da bu durumu doğrulayan tümcelere rastlamak olanaklıdır. Yazanağa göre, buprojelerden çoğu, halen uygulama öncesi aşamasını yaşamaktadır; ulusal kalkınmaplanları ile ilişkileri tam olarak kurulamamıştır; yönetsel sınırlarla coğrafi sınırlarçoğunlukla örtüşmemektedir; nüfus sorunları göz önünde bulundurulmamaktadır; çoğuyerde arazi kullanımından kaynaklanan çatışmalara rastlanılmakta, genellikle debunların yönetim politikaları ile bütünleştirilmesinde başarısız olunmaktadır; yörenin283 Global Environment Facility284 Mediterranean Environment Technical Assistance Programme285 Mediterranean Assistance / Short -and Medium- Term Actions Programme- MEDA/SMAP286United Nations Environment Programme - Mediterranean Action Plan - Coastal AreaManagement Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMP Projects:Operational Manual, Athens - Split, 1999, s.4.136


gelişmesine ilişkin niceliksel kestirimler sağlıklı olarak yapılmamaktadır. 287 Böyleolunca da, kıyı yönetimi programları, daha çok uygulama öncesi aşamalardayoğunlaşmak zorunda kalmaktadır. Özeksel ve yerel yönetimlerin, kıyıdanyararlananların, gönüllü örgütlerin, bilim dünyasının ve halkın uygulanan projelerekatılmasını sağlamak, daha önce edinilmiş deneyimleri yeni çalışma alanlarınaaktarmak, eğitime dönük etkinliklerde bulunmak, olası yeni sorun alanlarını belirleyipbunları karşı önlemler geliştirmek, çalışmalarda en uygun araç ve teknikleri belirlemekbunlar arasında sayılabilir. Bütüncül kıyı alanları yönetimi yöntemini ve araçlarınıkullanmak, gerekli planları yapmak, uygulamaların ulusal kalkınma planları ile uyumluolmasını sağlamak, o yöreye özgü çevre sorunlarını gidermeyi amaçlayan çalışmalardabulunmak ve sürdürülebilir kıyı yönetimi sağlamak üzere ulusal ve yerel kapasiteyigüçlendirmek de bu programların diğer erekleri arasındadır. 2882.Karadeniz Çevre ProgramıGEF’in (Global Environment Facility) ve UNEP'in akçal desteğiyle başlatılanKaradeniz Çevre Programı, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya veGürcistan’ın kıyı ve deniz alanlarını kapsayan bir girişimdir. GEF’in oluşumu ve işleyişbiçimi göz önünde bulundurulduğunda, Dünya Bankası'nı da Karadeniz ÇevreProgramı’nda söz sahibi örgütler arasında saymak gerekecektir. 289 Karadeniz'e kıyısı287 Ivica, Trumbic, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in theMediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions ProgrammeRegional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997, s.3.288 United Nations Environment Programme-Mediterranean Action Plan-Coastal Area ManagementProgramme (MAP CAMP), a.g.y., s.4-5.289 GEF, daha önce de belirtildiği gibi, büyük ölçüde Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler’indenetiminde olan bir fondur. Bundan ötürü, GEF kapsamında yapılan akçal katkılarda bu iki örgütünde payının olduğunu söylemek çok yanlış olmayacaktır. Karadeniz Çevre Programına BirleşmişMilletler UNEP aracılığıyla destek vermiştir. Örneğin, Karadeniz Çevre Programı kurulduğudönemde, UNEP ve GEF üç yıl için toplam 9.3 milyon Dolar'lık yardımda bulunmuştu. Bkz. ÖmerFaruk Gençkaya, "States and Non-State Actors in Environmental Policy Making: An Overview of theGEF-BSEP NGO Forum", Protecting Regional Seas: Developing Capacity and FosteringEnvironmental Cooperation in Europe, (Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko),137


olan altı ülkenin, 1992 yılında, Bükreş'te, kabul ettikleri "Karadeniz'in Kirliliğe KarşıKorunması Sözleşmesi", 290 1993 tarihli Odessa Bildirgesi ve 1996'da imzalananKaradeniz Stratejik Eylem Planı, Karadeniz Çevre Programı’nın ana dayanaklarınıoluşturmaktadır. Karadeniz'de kıyısı bulunan ülkelerin çevre yönetimlerinigüçlendirmek, çevre sorunları konusundaki politikaların, yasal düzenlemeleringeliştirilmesini, yaşama geçirilmesini sağlamak, sürekli ve dengeli kalkınmayıgerçekleştirmeye yönelik önlemleri almak programın temel erekleri olarakbelirlenmiştir. 291 Program, Karadeniz'de, tehlikeli atıkların ya da kazaların önlenmesineyönelik olarak bölge ülkelerinin yaptıkları çalışmalara katkıda bulunmayı, buralardaülkesel ya da bölgesel düzeyde yapılması düşünülen planlama etkinliklerinidesteklemeyi de amaçlamaktadır. Karadeniz kıyısında bulunan ülkelerin çevrebakanlarının 1993 yılında Odessa'da yaptığı toplantıda, Karadeniz Çevre Programı'nındayandığı uluslararası belgelerin yaşama geçirilebilmesi için bir Karadeniz EylemPlanı'nın hazırlanması kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin amaçlarına ulaşabilmesi için tarafülkelerin katılımıyla "Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu" adında biryapının oluşturulması ve bu komisyonun işlerini yürütecek sekreteryanın İstanbul'daçalışması da karara bağlanmıştır. 292 Bunun yanı sıra, yine sözleşmenin uygulanabilmesiiçin "Karadeniz'de Çevrenin Korunması ve Yönetimi Projesi"ni yürütecek "ProjeKoordinasyon Birimi"de İstanbul'da kurulmuştur. 293Conference Proceedings: "Saving the Seas: Developing Capacity and Fostering EnvironmentalCooperation in Europe", 14 May 1999, s.86.290 Sözleşme ve protokolleri 15 Ocak 1994 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girmiştir.291 Arsen Pavasovic, "ICZM Policies and Strategies for the Black Sea Region", Proceedings of theMEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land Ocean Interactions - Managing CoastalEcosystems, 9-13 November, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>,1999, s.1291.292 Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu (İstanbul Komisyonu), ilk toplantısını 4-5Mayıs 1995'de gerçekleştirmiştir.293Türkiye'nin merkez olarak seçilmesinde, Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde elde edilendeneyimlerin de etkili olduğu söylenebilir. Bkz. Thomas Land, "Pollution and Politics in the BlackSea", Contemporary Review, May 1999, Vol. 274, Issue 1600, s.230-236.138


Karadeniz Çevre Programı’nın dayandığı uluslararası belgelerden biri olan"Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı", 30-31 Ekim1996 tarihlerinde İstanbul'da yapılan Çevre Bakanları Konferansı'nda kabul edilmiştir. 294Eylem Planı, Karadeniz'de kıyısı bulunan Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya,Türkiye ve Ukrayna'yı kapsamaktadır. Karadeniz Stratejik Eylem Planı’nın bir özelliği,1992 Rio Konferansı belgelerinden Gündem 21’in saptadığı ilkelerin ilk olarak yaşamageçirildiği metin olmasıdır. 295 Gerçekten de, "Karadeniz'in Rehabilitasyonu veKorunması İçin Stratejik Eylem Planı" adlı belgede, Rio Konferansı sonrasındagündeme gelen, "sürekli ve dengeli kalkınma", "ihtiyat ilkesi", "temiz teknolojilerinkullanılması", kalkındırmayı güçlendiren "ekonomik araçların kullanılması","Karadeniz'de kıyısı bulunan ve Karadeniz Havzası ülkeleri arasında işbirliğikurulması", "saydamlık" ve "halk katılımı" gibi ilkeleri bulabilmek olanaklıdır. 296Birleşmiş Milletler Çevre Programları Proje Hizmet Birimi 297 , Karadeniz EşgüdümBirimi ve her bir ülkenin çevre bakanıyla birlikte, bu eylem planı çerçevesindegerçekleştirilecek tüm projeleri yönetmekten sorumludur. 298Karadeniz Stratejik Eylem Plan, taraf ülkelerin 1997 yılı sonuna kadar ulusaleylem planlarını hazırlamalarını öngörmektedir. Bu doğrultuda Türkiye de, 1998’de,Karadeniz Bölgesi için izleyeceği bütüncül kıyı alanları yönetimi politikalarını içeren“Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri” 299 adlı yazanağı294 Bkz. Black Sea Environmental Programme, 1996 Annual Report, Istanbul, 1997, s.ii.295 Şule Güneş, “Birleşmiş Milletler Bölgesel Deniz Programları; Karadeniz Çevre Rejimi”, ErdalÖzhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,<strong>Ankara</strong>, 1998, s.7.296 Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı, 30-31 Ekim 1996,İstanbul.297 The United Nations Office for Projects Services Division for Environmental Programmes-UNOPS298 Merih Kerestecioğlu, Bayram Öztürk, Remzi Sönmez, Black Sea Strategic Action Plan-Turkey:Inception Report, August 1997, s.1299 Remzi Sönmez, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika veStratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, <strong>Ankara</strong>, 1998.139


hazırlamıştır. Bunun yanında, Karadeniz Bölgesi'nde çevre sorunları açısından önceliktaşıyan konuların belirlenmesine yönelik bir başka yazanak 300 da kaleme alınmıştır. 301Türkiye'nin, Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı çerçevesinde hazırladığı eylemplanı olan "Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu"ise 1999'da yayınlanmıştır. 302Karadeniz Çevre Programı çerçevesinde, Karadeniz'de kıyısı olan ülkelerdeuygulanmak üzere, üç yıllık bir hazırlık aşamasından sonra yatırım ana (master) planıhazırlanmıştır. Bu plan, temel olarak, Karadeniz bölgesindeki toprak kullanma biçimi ileilgili olmasına karşın, enerji, denizcilik, türlü sanayi dalları, altyapı, tarım, ulaştırma veturizm alanlarında yeni yatırım olanakları da yaratmaktadır. Bunun yanında, doğalçevrenin durumunu iyileştirmek de planın amaçları arasındadır. Söz konusu projede,Karadeniz'de kıyısı bulunan 6 ülkede 'çevre etkinlik merkezleri' kurulması daöngörülmüştür. Buna göre Rusya, kıyı alanı yönetimi tekniklerinin bu altı ülkenin kendiyerel koşullarına nasıl uyum sağlayacağını araştıracak, Türkiye, yapılan çalışmalarındüzenli izlenmesini gerçekleştirecek, 303 Ukrayna, özel izleme ve çevre ölçünlerinibelirleyecek, Romanya balıkçılık, Gürcistan biyolojik çeşitlilik, Bulgaristan ise denizkazalarına anında müdahale etme ile ilgili konularda araştırma yapacaklardır. Anaplanın, kalkınmaya katkıda bulunacak yatırımları desteklemesi de kararlaştırılmıştır. Bu300 Global Environment Facility-Black Sea Environmental Programme, Black Sea EnvironmentalPriorities Study: Turkey, United Nations, New York, 1998.301 Şule Güneş, Nilgün Görer, Arzu Nuray, “Rio Sonrası Entegre Kıyı Alanları Yönetimi; TürkiyeDeneyimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal KonferansıBildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta DoğuTeknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.27.302 The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz UlusalStratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.303 Rusya ve Ukrayna'nın büyük ölçekli, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya'nınsa küçük kazalara vesızıntılara müdahale etmesi kararlaştırılmıştır. Türkiye'de acil müdahale çalışmalarının DenizcilikMüsteşarlığı yürütmekte, kirliliği izleme görevini ise İstanbul Teknik Üniversitesi ÇevreMühendisliği Bölümü yerine getirmektedir.140


amaçla, Birleşmiş Milletler'in kalkınmayla ilgili türlü birimleri, Avrupa Birliği ve GEFaracılığıyla türlü yardımlar yapılmaktadır. 3041996 yılında kabul edilen Karadeniz Stratejik Eylem Planı'nda, taraf ülkelerinkıyı yönetimlerini eşgüdüm içinde oluşturmaları için Karadeniz Bölgesi bütüncül kıyıalanları yönetimi stratejilerinin geliştirilmesinin gerektiği belirtilmektedir. Özelliklearazi ve su kullanımı konusunda temel ilkelerin ve yöntemlerin belirlenmesinin önemliolduğu vurgulanmaktadır. İlgili ülkeler, bütüncül kıyı alanları yönetimini sağlamaküzere, ulusal stratejileri ve planlama araçlarında, yukarıda sözü edilen ilke ve yöntemlerikullanacaklardır. Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerin, 1999 yılına kadar, bütüncül kıyıalanları yönetimi kolaylaştırmak için gerekli yasal ve teknik araçları iç hukuklarınayansıtmaları ve uygulamak için çaba harcamaları gereğine de değinilmektedir. Plandayer alan son konu ise, bütüncül kıyı alanları yönetimi için, ulusal, bölgesel ve yerelsektörler arası kurulların 1997 yılı sonuna kadar kurulmasının önerilmesi. Bu kurullar,katılımcı bir bütüncül kıyı alanları yönetimi için ulusal planları hazırlayıp uygulamaklagörevli olacaktır. 305Karadeniz Çevre Programı'nın tüzel ve yönetsel temelinin, gerek bölgesel gerekyerel düzeyde, büyük ölçüde oluşturulduğunu görüyoruz. Ancak, söz konusubeklentilerin uygulamaya geçirilmesi konusunda aynı değerlendirmeyi yapmak, enazından bu aşamada, oldukça güç görünüyor. Program kapsamında bugüne değinsürdürülen çalışmalarla, Karadeniz'e ilişkin bilimsel incelemelerin artması, bölgedekiülkelerin toplumsal, ekonomik, tüzel, çevresel değerleri üzerine araştırmalarınyapılması, kirlilik yaratan kaynakların saptanması, coğrafi bilgi sistemi (GIS) gibi304 The Global Environment Facility, Black Sea Enviromental Programme Coordination Unit, BlackSea Transboundary Diagnostic Analysis, U.N. Publications, New York, 1997; ContemporaryReview, May 1999, C.274, S.1600, s.230-236.305 Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı, 30-31 Ekim 1996,İstanbul, s.21.141


irtakım somut yararların gözlenebildiği söylenebilir. 306 Karadeniz'i çevreleyen ülkelerinekonomilerinin güçlü olmaması, aralarında ekonomik, toplumsal, siyasal ve tüzelkonularda türlü ayrımlar bulunması ve bütüncül kıyı alanları yönetimi konusunda yeterlideneyimleri olmamaları, bu denli geniş kapsamlı bir programın yaşama geçirilmesindekarşılaşılan en büyük engellerden. 307G.DeğerlendirmeBirleşmiş Milletler'in, küresel çevre sorunlarının ve buna bağlı olarak kıyıyönetiminin ana gelişme doğrultularını çizen en güçlü uluslararası örgüt olduğusöylenebilir. Küresel ölçekte gerçekleştirdiği toplantılar, imzaya açtığı sözleşmeler,yaptırdığı kuramsal nitelikli çalışmalar ve uygulamaya geçirdiği programlarla örgütün,kıyı yönetimi gelişme çizgisinin belirlenmesinde büyük ölçüde söz sahibi olduğu açıktır.Dünya Bankası, OECD gibi uluslararası örgütlerin ya da Avrupa Birliği gibi ulus-üstüoluşumların da, kıyı yönetimi politikalarını büyük ölçüde Birleşmiş Milletler'inkinekoşut olarak saptadıkları görülmektedir. Bundan ötürü, Birleşmiş Milletler'in kıyıalanlarına ve kıyı yönetimini ele alış biçimini ortaya koymak, aynı zamanda, diğeruluslararası örgütlerin kıyı yönetimine yaklaşımlarını bir yönüyle sergilemek anlamınagelecektir. Her ne kadar, türlü uluslararası örgütlerin kıyı yönetimi anlayışları türdeşilkeler doğrultusunda belirlenmiş olsa da, örgütün kuruluş amacına, bileşimine veetkinlik amacına göre kimi ayrımlar da yok değil. Bu açıdan, Birleşmiş Milletler ileDünya Bankası'nın, kıyı yönetimi ilkeleri açısından da aynı durumun geçerli olduğusöylenebilir. Birleşmiş Milletler’in bütüncül kıyı alanları yönetimine ilişkin yaklaşımının306 Martin Sampson, "Black Sea Environmental Cooperation: Toward a Fourth Track", ProtectingRegional Seas: Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe,(Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko), Conference Proceedings: "Saving the Seas:Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe", 14 May 1999, s.75307 Arsen Pavasovic, "ICZM Policies and Strategies for the Black Sea Region", s.1301-1302; SibelSezer, "The Role of International Environmental Institutions in Protecting Regional Seas: A Focus onthe Black Sea", Problems of Regional Seas 2001: Proceedings of the International Symposiumon the Problems of Regional Seas (12-14 May 2001, Istanbul-Turkey), Bayram Öztürk, NesrinAlgan (Eds.), İstanbul, 2001, s.62.142


Dünya Bankası’nın belirlediği ilkeler dizisi ile büyük ölçüde koşut olduğunu görüyoruz.Üstelik söz konusu Birleşmiş Milletler metninin pek çok yerinde Dünya Bankası’nınilkeler dizisine yapılan göndermeler göze çarpmaktadır. Bu nedenle, daha öncekisayfalarda ele alınan, Dünya Bankası ilkeler dizisini sergilemenin, Birleşmiş Milletler’inkıyı yönetimi anlayışını da ortaya koymak anlamına geleceği söylenebilir. Kıyıalanlarının algılanış biçiminde, buralardaki sorunların betimlenmesinde, bütüncül kıyıalanları yönetimi anlayışının benimsenmesinde ve bu yaklaşımın uygulama yöntemindesöz konusu koşutluğu görebilmek olanaklı. Bu nedenle Dünya Bankası’nın kıyıalanlarına bakış açısı için yapılan değerlendirmeler, büyük ölçüde, Birleşmiş Milletleriçin de geçerlidir. İkincisinde, kıyılardan halkın yararlanmasına, kıyı bölgelerinde azgelişmişlikten kaynaklanan sorunlara daha çok vurguda bulunulduğu, birincisinde iseekonomik bakış açısının görece daha sağlam yerleşmiş olduğu düşünülebilse de, sonuçolarak, her iki metnin de kıyı alanlarına, kıyının içinde bulunduğu sorunlara ve bunlarailişkin çözüm çabalarında izlenmesi gereken yönteme bakışının benzer olduğudeğerlendirmesinde bulunmak çok da yanlış olmayacaktır.IV.Avrupa BirliğiA.Avrupa Birliği ve Çevre SorunlarıAvrupa Birliği'nin kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunları çözmeye yönelikolarak geliştirdiği politika ve uygulamalardan söz etmeden önce, Birliğin çevrepolitikalarına değinmek yararlı olacaktır. Avrupa Birliği’nin 308 çevre sorunlarını ilgialanının içinde görmesinde daha çok ekonomik etmenlerin söz sahibi olduğusöylenebilir. Malların, hizmetlerin, sermayenin, işgücünün serbest dolaşımını veekonomik, siyasal alanda Avrupa ülkeleri arasında bütünleşmeyi amaçlayanörgütlenmenin, çevre sorunları karşısında duyarsız kalması da beklenemezdi kuşkusuz.308 Maastricht Antlaşması’nın Kasım 1993’de yürürlüğe girmesiyle birlikte, “Avrupa Kömür ve ÇelikTopluluğu”, “Avrupa Ekonomik Topluluğu” ile “Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu” Avrupa Birliğiadını almıştır. Bundan dolayı, 1993 yılından önceki gelişmeler için “Avrupa Birliği” yerine “AvrupaTopluluğu”nun kullanılması yeğlenmiştir.143


Üye ülkeler arasında haksız rekabeti önlemek üzere ekonomik etkinliklere kimi çevrekoruma ölçünleri getirme isteği; doğal yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile yaşamkalitesinin artırılması arasında bir bağ olduğu inancı; üye ülkeler arasında, diğerkonularda olduğu gibi çevre sorunları alanında da ortak politikalar belirlenmesi amacı;ve aynı coğrafi bölgeyi paylaşan üye ülkelerin “sınır tanımayan” nitelikteki çevresorunları karşısında birlikte harekete geçme gerekliliği, Avrupa Birliği’ni çevre sorunlarıkonusunda tüzel düzenlemeler yapmaya zorlamıştır. 309 Birliğin, çevre sorunlarınayönelik olarak izlediği politikaları ana hatlarıyla şöyle özetlemek olanaklı: 1957’deRoma Antlaşması’ndan, ilk çevre eylem programının yapıldığı 1973 yılını kapsayandönemde, çevre sorunları Avrupa ülkelerinin gündeminde bugünkü kadar yoğun birbiçimde yer almıyor, yalnızca, Londra'nın hava kirliliği gibi kimi yerel nitelikli sorunlargündeme girebiliyordu. 310 O dönemde Avrupa topluluklarını oluşturan kurucuantlaşmalarda 311 da çevre sorunları ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktaydı. YalnızcaRoma Antlaşması’yla nükleer enerji konusunda kimi güvenlik önlemleri getirilmişti.Bundan dolayı o dönem için topluluğun bir çevre politikasının varlığından söz etmekolanaklı değildi. Bu dönemde, çevre konusunda kimi tüzel düzenlemeleregerçekleştirildiyse de, topluluğun kurucu belgesi olan Roma Antlaşması'nda doğrudandoğruya çevre ile ilgili bir hükme yer verilmemişti. Topluluğa üye ülkelerin, politikabelirleme süreçlerinde çevre sorunlarını da göz önünde bulundurmaları gereğinden yolaçıkarak, bu konuda üye ülkelerin alacağı önlemler arasında birörnekliği sağlamaamacıyla 1973 yılında hazırlanan ilk çevre eylem programından 1986’ya, Avrupa TekSenedi'ne, değin, topluluğun çevre sorunlarına daha yoğun bir biçimde eğildiğini, bu309 Office for Official Publications of the European Communities, The European Community andthe Environment, Luxembourg, 1987, s.15-19; Hüseyin Pazarcı, Nami Çağan ve diğerleri, AvrupaTopluluğu’nda ve Türkiye’de Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, <strong>Ankara</strong>, 1989,s.17-19.310 Ali Marin, "EU Environmental Policy", Ali Marin, El-Agraa, The European Union: History,Institutions, Economics and Policies, 5 th Edt., Prentice Hall, London, 1998, s.423.311 Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kuran 1951 Paris Antlaşması ve Avrupa EkonomikTopluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu kuran 1957 Roma Antlaşması.144


konuya ilişkin olarak çıkarılan tüzel belgelerin sayısında bir artış olduğunu görüyoruz. 312O yıllardaki adıyla Avrupa Topluluğu’nun, çevre sorunlarıyla daha yakın bir biçimdeilgilenmesinde, Roma Klubü’nce MIT’e hazırlattırılan Büyümenin Sınırları (Limits toGrowth) adlı yazanağın 313 ve 1972 Stockholm Konferansı’nın 314 dünya kamuoyundaçevre sorunları lehine yarattığı olumlu havanın etkisi bulunmaktadır. RomaAntlaşması’nda değişiklikler yapan ve çevre sorunlarına ilk kez bağımsız bir bölümde 315(VII.başlıkta) yer verilmesini öngören Avrupa Tek Senedi (1986) ile birlikte Topluluğunçevre sorunları politikasında yeni bir dönemin başladığı söylenebilir. Bu dönemde çevresorunları alanında yol gösterici kuralların belirlenmesi, ekonomik alanda tam olarakbütünleşmeyi sağlamada gerekli adımlardan biri olarak değerlendiriliyordu. 1992yılından, Maastricht Antlaşması’ndan sonra, Birliğin çevre sorunlarında da yerelleşmeyiöngörmesiyle birlikte, birlik düzeyinde önlemler almak yerine, ortaya çıkan sorunlarınasıl olarak yerel düzeyde çözülmesi gerektiği düşüncesi egemen olduğundan budönemde Topluluk için geniş kapsamlı bir çevre politikasının geliştirilmiş olduğusöylenemezdi. 3163121973 yılından günümüze değin Birliğin çevre sorunları alanında gerçekleştirdiği yasaldüzenlemelerin sayısı 200'ü bulmuştur. Bunlar daha çok atık yönetimi, su ve hava kirliliğikonularındadır. Bkz. European Union, Environment: Current Situation and Outlook,(http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/l28066. htm), Ağustos 2000.313 James Connely, Graham Smith, Politics and the Environment: From Theory to Practice,Routledge, London, New York, 1999, s.226.314 1972 Yılı Ekim ayında, Topluluk üyesi ülkelerin devlet başkanlarının Pariste yaptıkları birtoplantıda alınan kararlardan biri de, aynı yıl Stockholm’de yapılan çevre konferansında alınankararlara bütün üye ülkelerin uymasıydı. Bkz. Haluk Ceyhan, Emre Gönen, Çevre Sorunları:Avrupa Toplulukları ve Türkiye Politikalarının Karşılaştırmalı İncelenmesi, İktisadi KalkınmaVakfı Yayınları, İstanbul, 1990.315 130R, 130S ve 130T maddelerinden oluşan VII. başlık altında, çevre kalitesinin korunması veiyileştirilmesinden, bireylerin sağlığının korunmasından, doğal kaynakların ussal kullanımından,önleyici eylem ilkesinden, kirleten öder ilkesinden, üye devletlerin birbirleriyle ve topluluk dışındakidevletlerle çevre sorunları konusunda işbirliği yapmasından söz edilmektedir.316 Robert Garner, Environmental Politics, Prentice Hall, London, New York, 1996, s.119-124.145


B.Avrupa Birliği'nin Kıyı PolitikasıÇevre sorunlarının önemli bir bölümünün etkisi altında kalan kıyı alanları daAvrupa Birliği'nin ilgi alanı içine giren konulardan biri olmuştur. Birliğe, kıyılarayönelik özel önlemler alma gerekliliğini duyumsatan etmenler, yine Avrupa Birliği'ninkıyılar konusunda yayınladığı bir belgeye dayanılarak ortaya konabilir. Buna göre,Avrupa çapında etkisini gösteren ve ülkelerin tek tek ele alamayacakları doğal vekültürel miras, kirlilik, turizm, deniz güvenliği ile ilgili sorunlar; kıyı bölgelerindebölgesel politika, ulaştırma, balıkçılık, çevre, tarım, enerji, sanayi, turizm gibi konulardaBirliğin etkili bir politika izlemesini sağlama kaygısı ve son olarak da kıyı bölgelerininkorunması ve sürdürülebilir bir biçimde gelişmeleri konusunda türlü alanlarda deneyimve bilgi birikiminin paylaşılmasını sağlama isteği gibi etmenler, Avrupa Birliği'ni, kıyıalanları için, özel, kapsamlı bir politika belirlemeye yöneltmiştir. 317Avrupa Birliği, tüzel dizgesi içinde, yalnızca kıyı alanlarına özgü, kapsamlı biryasal düzenlemeye yer vermiş değildir. Ancak, çevresel etki değerlendirmesi, çevresorunları konusunda bilgilere erişme serbestliği, içme ve kullanma suyunun kalitesi,zararlı atıklar, kabuklu deniz canlıları, kentsel atık suların arıtılması, kirliliğinönlenmesi, nehir havzalarındaki kirlenme, doğanın korunması, kuşlar, yaşamortamlarının korunması gibi konularda gerçekleştirdiği düzenlemelerin kıyı alanları içinde geçerli olduğunu belirtmek gerekir. 318 Bugüne değin Birlik içinde kıyı ve denizalanları ile ilgili yaklaşık 30 düzenlemenin gerçekleştirildiği de eklenmelidir. 319 AvrupaBirliği'nin kıyı alanlarına yönelik politikalarının temel ilkelerini, Birliğin çevrepolitikalarının anayasası sayılabilecek çevre eylem programlarında bulabilmek olanaklı.317 DG Environment, Nuclear Safety and Civil Protection, Demonstration Programme onIntegrated Management of Coastal Zones, Information Document European Commission Services,February 1996, s.3.318 John Gibson, Legal and Regulatory Bodies: Appropriateness to Integrated Coastal ZoneManagement: Final Report, European Commission - DG XI.D.2, Macalister Elliott and PartnersLtd., Hampshire, 1999, s.50-60.319 European Commission, Caring for Our Future-Action for Europe's Environment: 25 Issuesat a Glance, 2 nd Edt, Brussels-Luxemburg, 1998, s.94.146


Çevre sorunları ile ilgili politikalara daha çok kuramsal düzeyde yer veren, uygulamayöntemlerine fazla değinmeyen bu programlarda, dolaylı ya da dolaysız biçimde kıyıalanlarını ilgilendiren hükümler de bulunmakta. Birliğin, kıyı alanları ile ilgili sorunlarıele alış biçimini tam olarak anlayabilmek ve söz konusu politikaları uygulamaya nasılgeçirdiğini sergileyebilmek için, taraf olduğu kıyı ve deniz alanları ile ilgili türlüuluslararası sözleşmelere de değinmek gerekecektir.C.Avrupa Birliği Çevre Eylem Programlarında Kıyı Alanları1. Birinci Çevre Eylem Programı (1972-1976)O zamanki adıyla Avrupa Topluluğu'nun, çevre sorunları alanında izleyeceğiortak politikaları, uygulamada izleyeceği ilkeleri saptamak amacıyla hazırlanan ilk çevreeylem programının başlangıç yılı 1972'dir. 320 Avrupa Topluluğu'nun bu dönemde birçevre eylem programı hazırlamasında Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı'nın önemlipayı bulunmaktadır. Programın bu konferansta benimsenen ilkeler doğrultusundahazırlanmış olduğunu, temel ilkelerin sergilendiği bölümden anlamak olanaklıdır.Birinci programda, Topluluğun çevre politikalarının genel amacı, Topluluk bireylerininyaşam kalitesini, yaşadıkları çevreyi ve yaşam koşullarını geliştirmek olarakbelirlenmiştir. Program özel olarak kıyı alanlarını düzenleme altına almış değildir.Ancak, deniz kirliliği ile ilgili ilkelerin ortaya konulduğu 6. Bölümde kıyı kirliliği ileilgili türlü hükümleri bulabilmek olanaklı. "Ortak Yarara Açık Alanlar İçin Özel Eylem"adını taşıyan bu bölüm, "Deniz Kirliliği", "Ren Nehri Havzasını Kirliliğe Karşı Koruma"ve "Sınır Bölgeleri Çevrelerinin Korunması" başlıklarını taşıyan üç alt başlıktanoluşmaktadır. Programda, deniz kirliliğinin giderilmesine yönelik özel önlemlergetirilmemiştir. Deniz kirliliği ile ilgili türlü uluslararası sözleşmelere uyulmasının,Avrupa ülkeleri arasında işbirliğinin sağlanmasının, türlü uluslararası örgütlerin320 Commission of the European Communities, "Declaration of the Council of the EuropeanCommunities and of the Representatives of the Governments of the Member States Meeting in theCouncil of 22 November 1973 on the Programme of Action of the European Communities on theEnvironment", Official Journal of the European Communities, 20.12.1973, No C 112, s.1-51.147


desteğinin alınmasının gerekli olduğunun belirtilmesiyle yetinilmiştir; bunun dışındaözel bir programa ya da uygulama önerisine yer verilmiş değildir.2. İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981)Topluluğun çevre politikasını, yaşam kalitesi, yaşama koşulları ve yaşamaortamını iyileştirmek olarak belirleyen İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981),birincisinden farklı olarak, kıyı alanlarını ilgilendiren kimi ilke kararlarına yer vermiştir."Topraktan, Çevreden ve Doğal Kaynaklardan Uygun Biçimde Yararlanma ve BunlarınUssal Yönetimi" başlığının ilk alt bölümünde, kentsel, kırsal, dağlık ve kıyısal alanlaradeğinilmektedir. 321 Programda, Avrupa'nın kıyı bölgelerinin geliştirilmesi veçevrebilimsel yönetiminin öneminin, Birinci Çevre Eylem Programı döneminde kıyıbölgelerinin bütüncül gelişimi ile ilgili ilkelerin saptanması amacıyla başlatılançalışmayla ortaya konduğu, bu durumun, OECD ve Avrupa Konseyi gibi uluslararasıörgütlerce yaptırılan çeşitli araştırmalarda da vurgulandığı belirtilmektedir. Programagöre kıyı alanlarının karşı karşıya kaldığı sorunlar, büyük ölçüde, son yıllarda sanayininve turizmin hızla gelişmesinden ve uzun dönemli planlama anlayışının eksikliğindenkaynaklanmaktadır. İkinci Program'da kıyı ve deniz alanları ilgili kapsamlı ilkelere,uygulama programlarına yer verilmemiş, yalnızca konunun önemine değinilmekleyetinilmiştir.321 "Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of theGovernments of the Member States, Meeting Within the Council of 17 May 1977 on theContinuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on theEnvironment", Official Journal of the European Communities, 13 June 1977, No C 139. s.1-46.148


3. Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986)Üçüncü Program'da, 322 Topluluk'un çevre politikasının sonul amacınınöncekilere göre oldukça geniş bir bakış açısıyla ortaya konduğu görülüyor: İnsansağlığını korumak, su, hava, toprak, iklim, hammaddeler, yapay çevre, doğal ve kültürelmiras, flora, fauna gibi yaşama kalitesinin belirlenmesinde doğrudan etkili olan bütünöğelerin, kaynakların korunması ve iyileştirilmesi. Topluluk çevre politikasının, ilk ikiprograma göre daha ayrıntılı ve kapsamlı biçimde belirlenmesi, çevre sorunlarının geçen10 yıl içinde nicelik ve nitelik açısından geçirdiği değişimle ilgilidir. Üçüncü Program'dakıyı ve deniz alanları ile ilgili sorunlar iki ayrı yerde ele alınmaktadır. "DeğişikÇevrelerde Kirliliğin ve Gürültünün Önlenmesi ve Azaltılması" başlığını taşıyanbölümde içme suyu ve deniz suyunun kirliliği konusunda bir düzenleme getirilmiştir.Oldukça kısa bir biçimde kaleme alınmış olan bu bölümde, su kirliliği ile ilgili olarak ilkprogramda alınan önlemlerin yerine getirilmeye devam edileceği, tehlikeli atıkların vepetrolün yarattığı kirliliğin önlenmesine özel önem verileceği belirtilmiştir. ÜçüncüProgram'da kıyı ve deniz alanlarının geçtiği ikinci yer ise "Toprağın Korunması ve UssalYönetimi; Çevre ve Doğal Kaynaklar" adını taşıyan 3. başlık. Genel olarak toprağın vearazi kullanımının ele alındığı bu bölümde kıyı alanlarına da kısaca yer verilmiştir. Bunagöre Topluluk, kıyı alanları ve dağlık bölgeler gibi, çevresel ya da ekonomik açıdanönem taşıyan duyarlı alanların bütüncül yönetimini sağlamaya çalışacaktır. Akdeniz'deve Kuzey Denizi'nde karşılaşılan sorunların çözümü için özel önlemler alınmasınıngerekliliği ve bu konularda yapılan uluslararası antlaşmaların gereklerinin yerinegetirilmesi, üçüncü programın önem verdiği diğer konular arasındadır.322 "Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of theGovernments of the Member States, Meeting Within the Council of 7 February 1983 on theContinuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on theEnvironment (1982-1986)", Official Journal of the European Communities, 7 February 1983, NoC 46, s.1-16.149


4. Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992)Dördüncü Çevre Eylem Programı'nda 323 kıyı bölgelerine, "Çevre KaynaklarınınYönetimi" başlığı altında, "Kentsel Alanlar, Kıyısal ve Dağlık Bölgeler" bölümünde yerverilmiştir. Programda kıyı alanlarının düzenleniş biçiminin önceki programlardan farklıolmadığı görülmektedir. İlgili paragrafta yalnızca, konu ile ilgili uluslararası girişimlerinönemi vurgulanmaktadır. Değinilen bir başka konu da, Avrupa Kıyı Şartı'ndabenimsenen ilkelerin, bütün Avrupa ülkelerinde yaşama geçirilmesinin kıyılarınkorunması için taşıdığı önem. Kıyı alanları ile ilgili ilkelerin düzenlendiği bölümde yeralmayan ancak programın türlü yerlerinde ele alınan bir başka konunun da kıyılarıilgilendirdiği söylenebilir. Programda, kirliliği önlemeye ilişkin olarak uygulanangeleneksel sektörel yönetimlerin genelde başarısız sonuçlar verdiği, bundan ötürü dedaha kapsamlı, daha bütüncül yaklaşımların geliştirilmesi, çevre konusunda ortakölçünler geliştirilmesinin önemi üzerinde durulmaktadır. Burada, doğrudan doğruya,kıyıların bütüncül yönetiminden söz edilmese de, bütüncüllüğün önemininvurgulanması, kıyı alanlarının bütüncül yönetimine doğru giden bir adım olarak kabuledilebilir.5. Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000)Avrupa Birliği'nin Beşinci Çevre Eylem Programı, 324 1992 Rio Çevre veKalkınma Programı'nın isterlerine, özellikle de Gündem 21'e bir yanıt olarak hazırlananaBeşinci Program'ın temel ilkelerine, sürekli ve dengeli kalkınma, Birlik içinde çevre323 "Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives of theGovernments of the Member States, Meeting Within the Council of 19 October 1987 on theContinuation and Implementation of a European Community Policy and Action Programme on theEnvironment (1987-1992)", Official Journal of the European Communities, 19 October 1987, NoC 328, s.1-45.324 "Resolution of the Council and the Representatives of the Governments of the Member States,Meeting within the Council of 1 February 1993 on a Community Programme of Policy and Action inRelation to the Environment and Sustainable Development - A European Community Programme ofPolicy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development", Official Journalof the European Communities, 17 May 1993, NO. C 138.150


politikalarının bütünleştirilmesi, bu süreç içinde serbest piyasa ekonomisininaraçlarından yararlanılması ve toplumdaki bütün edimcilerin ortak katılımınınsağlanması egemen olmuştur. 325 Program, beş temel sektörün çevre üzerinde yarattığıbaskıya yönelmiştir: Sanayi, enerji, ulaştırma, tarım ve turizm. Bu beş önemli sektörüzerinde uygulanan politikaların bütüncülleştirilmesi metin boyunca vurgulanan anailkelerden biridir. 326 Beşinci Program, çevre sorunlarına diğer programlara göre dahakapsamlı ve ayrıntılı biçimde yer vermektedir. İklim değişikliği, hava kirliliği, doğalkaynakların ve biyolojik çeşitliliğin kaybı, kentsel çevrenin bozulması, kıyı alanları veatıklar özellikle üzerinde durulan konuları oluşturmaktadır. Kıyı alanlarının yönetimi,Beşinci Program döneminde, öncelikle ele alınması gereken konulardan biri olarakbelirlenmiştir. Program'ın diliyle aktarmak gerekirse "toprağın, suyun, doğal kaynaklarınve kıyı alanlarının sürdürülebilir yönetimi". Programda, kıyı çevrelerinin taşımakapasitesi dikkate alınarak kıyı alanlarının sürekli ve dengeli kalkınmasına çabagösterileceği, kıyı alanlarının çevresel gereksinimlerine öncelik verileceği, bütüncülplanlama ve yönetim uygulamalarının kuramsal ve uygulayımsal çerçevesinin çizileceği,eğitim ve halkı bilgilendirme çalışmalarına devam edileceği, bütüncül kıyı alanlarıyönetimi konusunda pilot projelere başlanacağı ve daha önce başlanmış olanlara daakçal destek verileceği belirtilmiştir.Programın kıyı alanlarına verdiği önem, salt bu konu için ayrı bir bölümaçılmasından da anlaşılabilir. "Kıyı Alanları" başlığını taşıyan ilgili bölümde, Avrupakıyılarının ve kıyı alanlarının içinde bulunduğu durum sergilenerek, bütüncül kıyıalanları yönetiminin uygulanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Beşinci325 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's ProgressReport and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to theEnvironment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the EuropeanCommunities, Luxembourg, 1997, s.9-10.326 European Commission, Taking European Environment Policy into the 21 st Century: ASummary of the European Commission's Progress Report and Action Plan on the FifthProgramme of Policy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development,Office for Official Publications of the European Communities, Luxembourg, 1996, s.8.151


Program'ın kıyı alanları için öngördüğü politikalar şöyle özetlenebilir: Bütün yönetimdüzeyleri içinde uygulanan politikalar arasında bütünlüğü sağlamak; bütüncül kıyıalanları yönetimi için bir ortak çerçeve hazırlamak; toprağın kullanımı, korunması vedoğal kaynaklardan yararlanma konularında ölçütler getirmek; halkın, özel sektörün vekamu sektörünün bilinçlendirilmesi yönünde çaba göstermek. 327 Programın, kıyıalanlarını dolaylı biçimde ilgilendiren hükümleri de bulunmaktadır. Örneğin, turizmkonusunun ele alındığı bölümde, doğayı ve çevreyi, özellikle de kıyısal ve dağlıkalanları göz önünde bulunduran bir turizm politikasının daha uzun ömürlü ve daha karlıolacağı belirtilmektedir. Bir başka bölümde de ekonomik gelişmenin ve toprakaşınmasının kıyı alanlarının doğal yapısını geri dönülemez biçimde bozmasından sözedilmektedir. Kitle turizminin daha çok kıyısal ve dağlık alanlarda yoğunlaştığı, bueğilimin önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceği, bütün bunların da, bu bölgeleriçin ulusal ve bölgesel düzeyde bütüncül yönetim planları yapılmasını zorunlu kıldığıbelirtilmektedir.6. Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010)Avrupa Birliği'nin son çevre eylem planının büyük ölçüde Beşinci Çevre EylemProgramı'nda benimsenen ilkeler üstüne kurulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 328Bunu, sürekli ve dengeli kalkınma ilkesine, pazar ekonomisinin çevresel öğeleri de gözönünde bulundurarak güçlendirilmesine, çevre duyarlılığının yaygınlaştırılıp katılımınartırılmasına ya da çevre sorunlarının bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmasına yapılanvurguda görebilmek olanaklıdır. Ancak Programın, kendini öncekilerden ayıran327 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's ProgressReport and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to theEnvironment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the EuropeanCommunities, Luxembourg, 1997, s.81, 82.328 Commission of the European Communities (Communication from the Commission to theCouncil, the European Parliament, The Economic and Social Commitee and the Committee of theRegions On the Sixth Environment Action Programme of the European Community), Environment2010: Our Future, Our Choice: The Sixth Environment Action Programme, (Proposal for a152


özellikleri de yok değil. Kıyılar bir yana bırakılıp genel olarak bakıldığında ilk gözeçarpan nokta, programın, büyük ölçüde, serbest piyasayı düzenleyici nitelikteki kurallarayer vermiş olmasıdır. Bunun yanında, küresel iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğinkorunması dönük ilke kararları daha kapsamlı biçimde ele alınmıştır. Programdabelirlenen dört öncelikli sorun alanı da bu durumu yansıtmaktadır: İklim değişikliği,doğanın ve biyolojik çeşitliliğin korunması, çevre ve sağlık, doğal kaynakların veatıkların sürdürülebilir yönetimi. Altıncı Program'da, doğrudan doğruya kıyı alanlarıylailgili bir bölüme yer verilmemiş, "Deniz Çevresi" adlı başlık altında kimi politikaönerilerinden söz edilmiştir. Önceki programla karşılaştırıldığında yeni programınkıyılara ilişkin olarak getirdiği düzenlemelerin daha genel kapsamlı olduğu, ayrıntılaragirilmediği göze çarpmaktadır. Örneğin, yalnızca bütüncül kıyı alanları yönetimininuygulanacağından söz edilmiş bunun yaşama geçirilme yöntemine ise hiçdeğinilmemiştir. Programda sözü edilen kıyılarla ilgili diğer sorun alanları ise şöylesıralanabilir: Kıyı alanlarındaki aşırı nüfus artışı ve kentleşme, turizm etkinlikleri, denizkazaları, deniz ulaştırmasından ya da nehir ve limanlardan kaynaklanan kirlilik,radyoaktif maddeler, balıkçılık. Anılan sorun alanları ilgili olarak, toprak, tarım vebölgesel politikaların bütünleştirilmesinden ve tarım, balıkçılık, ormancılıkpolitikalarının çevreye duyarlı biçimde geliştirilmesinden ve bütüncül kıyı alanlarıyönetiminden söz edilmektedir.D.Avrupa'da Kıyı ve Deniz Alanlarına Yönelik AntlaşmalarAvrupa Birliği’nin kıyı ve deniz alanları ile ilgili olarak yürüttüğü çalışmalarageçmeden önce, aynı konuda taraf olduğu uluslararası antlaşmalara değinmek yerindeolacaktır. Avrupa Birliği’nin ya da Avrupa ülkelerinin katılımıyla ortaya çıkan bubelgeler, bir yandan doğrudan doğruya kıyı ve deniz alanları ile ilgili yeni düzenlemelergetirirken bir yandan da türlü kıyı alanları yönetimi programlarına kaynaklık etmişlerdir.Bu bölümde sırasıyla "Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme"ye,Decision of the European Parliament and of the Council laying down the Community EnvironmentAction Programme 2001-2010), Luxembourg, 2001.153


"Petrol ve Öteki Zararlı Maddelerle Kuzey Denizi’nin Kirlenmesine Karşı MücadeleAntlaşması"na, "Kara Kökenli Deniz Kirliliğinin Önlenmesi Sözleşmesi"ne ve"Akdeniz’in Kara Kökenli Kirlenmesine İlişkin Protokol"e yer verilecektir. 329 Sözkonusu belgeler, kıyı alanına ilişkin sorunların tümünü kapsamamakta, daha çokkirlilikle ilgili düzenlemeleri içermektedir.1.Deniz KirliliğiAvrupa Birliği’nin deniz kirliliği konusunda taraf olduğu antlaşmalardan biri,16.02.1976 tarihinde Barselona’da imzalanan, "Akdeniz’in Kirlenmeye KarşıKorunmasına İlişkin Sözleşme"dir. 330 Sözleşme, hem Avrupa Birliği’ne üye olandevletlerin, hem de Akdeniz’de kıyısı bulunan devletlerin, deniz çevresinin korunması,kirliliğin azaltılması ve buna yönelik önlemlerin alınması konusunda türlüyükümlülükler altına girmesini öngörmektedir. Gemi ve uçaklardan atıkboşaltılmasından, kıta sahanlığı ve deniz yatağının araştırılması ve işletilmesinden,akarsular aracılığıyla taşınan yabancı maddelerden ve karada gerçekleştirilenetkinliklerden kaynaklanan deniz kirliliğine karşı önlemler almak ve bu konudaişbirliğinde bulunmak, sözleşmeye taraf olan devletlerin uymak zorunda olduğukurallardandır. Çevre sorunları ile ilgili olağanüstü durumlarda diğer devletleribilgilendirmek, söz konusu sorunların giderilmesine yönelik çalışmalarda işbirliği içindeolmak, Akdeniz’de kirliliğin sürekli olarak izlenmesine yönelik çabalara katkıdabulunmak, deniz kirliliği konusunda ulusal araştırma programlarını geliştirmek vebunların birbirleriyle uyumlu duruma getirmek, gelişmekte olan ülkelerin329 Avrupa Birliği, kıyı ve deniz alanlarına gözlenen kirliliğe ilişkin olarak hazırlanan başkaantlaşmalara da katılmıştır. Türkiye’nin de taraf olduğu (RG,12.06.1981, S.17368) 19.06.1981 tarihli“Olağanüstü Durumlarda Akdeniz’in Petrol ve Öteki Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde YapılacakMücadele ve İşbirliğine Ait Protokol”, 25.04.1963 tarihli “Kirliliğe Karşı Ren’in Korunması İçinUluslararası Komisyona İlişkin Sözleşme”, 03.12.1976 tarihli “Kimyasal Kirlenmeye Karşı Ren’inKorunması Sözleşmesi” gibi uluslararası belgelere ve Avrupa Birliği’nin türlü kirlilik türlerininönlenmesine ilişkin olarak aldığı kararlara bu çalışmada yer verilmemiştir.154


gereksinimlerine öncelik vererek teknik yardımda bulunmak da taraf ülkelerinyükümlülükleri arasındadır. Sözleşme ile ilgili işlerden sorumlu organ olarak daBirleşmiş Milletler Çevre Programı belirlenmiştir.Avrupa’da deniz kirliliği konusunda sözü edilebilecek bir diğer belge ise,03.12.1976 tarihinde Bonn’da imzalanan “Petrol ve Öteki Zararlı Maddelerle KuzeyDenizi’nin Kirlenmesine Karşı Mücadele Antlaşması”dır. Akdeniz’in kirliliğe karşıkorunması için öngörülen ilkelere benzer biçimde, Kuzey Denizi’nin kirlenmesine karşıalınabilecek önlemleri konu edinen antlaşmanın temel düzenlemeleri şöyle özetlenebilir:Antlaşmaya taraf olan devletler, 331 Kuzey Denizi Bölgesi’nde petrol ve öteki zararlımaddelerden kaynaklanan kirliliğin giderilmesi konusunda işbirliği yapacaklardır. Buamaca yönelik olarak taraf devletler, kirlilikle ilgili kurumlar ve araçlar konusunda bilgialışverişinde bulunacaklar, petrol ya da diğer zararlı maddelerin neden olduğu birkirlilikle karşılaştıklarında ilgili devletlere bu konuda bilgi vereceklerdir. Gereklidurumlarda, bir kirlilik olayıyla karşılaşan devlet, diğer devletlerden yardımisteyebilecektir. 3322.Kara Kökenli Deniz KirliliğiAvrupa Birliği’nin, karada gerçekleştirilen etkinliklerden kaynaklanan denizkirliliği konusunda taraf olduğu antlaşmalardan biri, 04.06.1974 tarihinde Paris’teimzalanan ve 26.03.1986’da üzerinde kimi değişiklikler yapılan “Kara Kökenli DenizKirliliğinin Önlenmesi Sözleşmesi”dir. Sözleşmeye göre, taraf devletler, akarsularyoluyla, sualtı ya da diğer boru hatlarıyla taşınan, yerleşim yerlerinden kaynaklanan ya330 Türkiye bu sözleşmeyi, 31.10.1980 tarih ve 2328 sayılı yasayla onaylanmasını uygun bularak ve07.12.1980 tarih ve 8/2067 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylayarak kabul etmiştir. RG,12.06.1981, S.17368.331 Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç, İngiltere ve Kuzey İrlanda veAvrupa Birliği.332 Hüseyin Pazarcı, Nami Çağan ve diğerleri, Avrupa Topluluğu’nda ve Türkiye’de ÇevreMevzuatı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, <strong>Ankara</strong>, 1989, s.104.155


da diğer etkinliklerin atmosfere verdiği emisyonlardan oluşan deniz kirliliği ile hem tekbaşlarına hem de ortak olarak önlemler alacaklar, bu konu ile ilgili politikalarını uyumluhale getireceklerdir. Taraf devletlerin, kirliliğin azaltılması çabalarına katkıda bulunmaküzere işbirliğinde bulunmaları, bilimsel ve teknik araştırmalar yapmaları, bu doğrultudaönleyici programlar geliştirmeleri, düzenli bir izleme düzeneği kurmaları ve anlaşmayaaykırı uygulamaları cezalandırmaları da Sözleşme'de öngörülmüştür. 333Kara kökenli deniz kirliliğine ilişkin olarak Avrupa Birliği’nin taraf olduğu birdiğer uluslararası belge ise, yukarıda da değinilen, 1976 yılında Barselona’da imzalanan“Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme” uyarınca yapılan“Akdeniz’in Kara Kökenli Kirlenmesine İlişkin Protokol”dur. 334 Buna göre, protokoletaraf olan devletler, Akdeniz Bölgesi'nde bulunan nehirlerden, kıyıdaki tesislerden,kanalizasyon borularından kaynaklanan kirlenmeleri ya da diğer kara kökenlikirlenmeleri denetlemek ve önlemek için uygun görülen bütün önlemleri alacaklardır.Bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarak, taraf devletler, protokolde belirtilenmaddelerden kaynaklanan kara kökenli kirliliği ortadan kaldırmayı, tek başlarına ya daortaklaşa olarak kirliliğin azaltılması amacıyla programlar hazırlamayı, aralarındabilimsel ve teknolojik alanlarda işbirliği yapmayı, gereken konularda ortak standartlaroluşturmayı, az gelişmiş ülkelere teknik, eğitsel ve bilimsel yardımlarda bulunmayıkabul etmişlerdir.E.Avrupa Birliği'nin Kıyı Alanlarına Yönelik UygulamalarıAvrupa Birliği'nin ya da eski adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kıyıalanlarına yönelik etkinliklerini 1970'lerin başına değin götürmek olanaklı. Ancak budönemde kıyı alanları doğal çevrenin bir parçası olarak görülmüş, başlı başına kıyıalanları ile ilgili bir düzenlemeye ya da programa yer verilmemiş, yalnızca deniz, su333 a.g.y., s.106.334Türkiye bu protokolu, 18.02.1987 tarih ve 87/11520 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıylaonaylamıştır. RG, 18.03.1987, S.19404.156


kirliliği konusunda bir dizi yönerge ve Avrupa Kıyı Şartı ile yetinilmiştir. 335 AvrupaTopluluğu bünyesinde, 1978 yılı Ekim ayında Napoli'de yapılan "Deniz Kıyısı BölgeleriKonferansı'nda" 336 Avrupa ülkeleri arasında kıyı alanları konusunda bir Şart'ınhazırlanması kararı alınmıştı. Bu doğrultuda dört yıl boyunca hazırlık çalışmalarıyapılarak oluşturulan taslak metin, 1981 yılındaki "Deniz Kıyısı BölgeleriKonferansı'nda" Avrupa Kıyı Şartı olarak benimsenmiştir. Şart'ın ana amacı kıyıalanlarının korunması ve geliştirilmesi konusunda Avrupa ülkeleri arasında eşgüdümüve işbirliğini sağlamaktı. Avrupa kıyılarında ekonominin güçlendirilip daha yarışmacıbir yapıya bürünmesini sağlamak, kıyı alanlarının doğal niteliğini korumak, bu amaçdoğrultusunda gerekli plan ve programları gerçekleştirmek, kıyı alanlarını doğal yıkımolaylarından korumak, turizm etkinliklerini denetim altına almak, kamuoyunuaydınlatıcı ya da eğitimsel nitelikli çalışmalarda bulunmak, bilimsel araştırmaları veuluslararası işbirliğini geliştirmek ve türlü devletlerin farklı tüzel düzenlemeleri arasındauyumun sağlanmasına çalışmak, Şart'la ulaşılması gereken erekler olarak belirlenmiştir.Şart çerçevesinde, 1982-1985 yılları arasında ilk eylem programı başlatılmıştır.Program, kıyı alanlarına ilişkin veri ve bilgilerin toplanmasına, planların yapılmasına,kıyılarda gözlenen deniz ve kara kaynaklı kirliliğin denetim altına alınmasına ve pilotuygulama projelerinin geliştirilmesine dayanmaktadır. 337Avrupa Birliği 5. Eylem Programı'nda da kıyı alanlarında sürekli ve dengelikalkınmayı sağlamak üzere bütüncül yönetimin uygulanacağı, bu amaçla türlü yörelerdetürlü kıyı yönetimi projeleri başlatılacağı ya da önceden başlatılmış olanlarındestekleneceği öngörülmüştü. 1991 yılında başlatılan LIFE Programı 338 da sözü edilen335 Marios Camhis, Harry Coccossis, "Coastal Planning and Management Perspectives", Ekistics,Vol.49, No 293, March/April 1982, s.95; Gunter Schneider, "The European Community'sEnvironmental Policy", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.165.336 Conference of the Peripheral Maritime Regions337 Georges Pierret, "The European Coastal Charter", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982,s.171-175.338 LIFE Programının amacı, sürekli ve dengeli kalkınma anlayışı doğrultusunda, kıyı bölgelerininkorunmasını ve yönetimini sağlamaktır. Konu ile ilgili bilimsel yayınlar, toplantılar, konferanslar da157


projeleri yaşama geçirmek üzere oluşturulmuştur. 339 Avrupa Birliği'nin kıyı alanlarınayönelik ilk kapsamlı girişimi, üç yıllık (1996-1998) bir bütüncül kıyı alanları yönetimiprogramının (Demonstration Programme of Integrated Management of Coastal Zones)başlatıldığı 1995 yılına denk gelir. Bu programın amacı, kıyı alanlarında sürekli vedengeli kalkınmayı gerçekleştirmek üzere bilimsel ve teknik alanlardaki gelişmelereöncülük etmek, kıyıdan yararlanan ya da kıyı alanlarını etkileyebilen türlü yararlanıcılararasında işbirliği ve uyumu sağlamak olarak belirlenmiştir. Anılan amaç doğrultusundaAvrupa'nın türlü kıyı bölgelerinde, bütüncül kıyı alanları yönetiminin uygulanacağı,LIFE ve TERRA'nın 340 destekleyeceği 20 dolayında pilot proje başlatılmıştır. 341 Sözkonusu projeler, yönetsel kuruluşlar (yerel, bölgesel, ulusal düzeyde), gönüllü örgütlerve diğer toplumsal-ekonomik edimciler arasında işbirliğine ve bilgi alışverişinedayanmaktadır. 342 Bunların dışında, Avrupa Birliği'nin kıyı alanları için gerçekleştirdiğidiğer etkinlikler de şöyle sıralanabilir: Kullanma suyunun kalitesi, kentsel kanalizasyonatıklarının işlenmesi, kuşların korunması ve çevresel etki değerlendirmesi gibi konulardaprogramca desteklenebilmektedir. Bkz. Sevim Budak, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası:Avrupa Topluluğu'nun Çevre Politikası ve Türkiye'nin Uyum Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul,2000, s.81.339 Stefano Belfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.),Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea:Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996,Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.222.340 TERRA, Avrupa Birliği ülkelerinin yerel ve bölgesel yönetimlerini mekansal planlama konusundadesteklemek ve aralarında işbirliğini güçlendirmek üzere 1993 yılında kurulmuş bir programdır. Bkz.EU Demonstration Programme-Integrated Management of Coastal Zones, Implementing theDemonstration Programme on Integrated Management of Coastal Zones, November, 1996, s.10.341 Commission of the European Communities, Progress Report on Implementation of theEuropean Community Programme of policy and Action in Relation to the Environment andSustainable Development "towards sustainability", COM (95) 624, Brussels, 10.01.1996; StefanoBelfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedingsof the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needsfor Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey,MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.229.342 a.g.y., s.225-226.158


yönergeler hazırlanması; 343 gönüllü örgütlere, çevreci kuruluşlara yardımdabulunulması, etkinliklerinin desteklenmesi; çevre duyarlılığının gelişmesi için çabagösterilmesi. Bunların yanında, Avrupa Bölgesel Gelişme Fonu'nun 344 içme ve kullanmasuyu, kanalizasyon, katı atıklar, doğal bölgelerin korunması konusunda yaptığı akçalyardımları da anmak gerekir. 345 Avrupa Birliği'nin uygulamaya koyduğu ya dadesteklediği kıyı ve deniz alanı projelerinde, bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin,evrensel nitelikteki belgelerde yer aldığı biçimiyle benimsendiği görülmektedir. 346F.DeğerlendirmeAvrupa Birliği'nin kıyı alanlarına ilgisinin daha çok siyasal ve ekonomiketmenlerden kaynaklandığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Birliğin, genelolarak çevre sorunlarına, özel olarak da kıyı ve deniz alanlarına ilişkin gerçekleştirdiğidüzenlemelerin, ekonomik ve siyasal alanda ulaşılmak istenen bütünleşme çabalarınınbir uzantısı olarak değerlendirilmesi olanaklıdır. Bir başka anlatımla, çevre ve kıyıyönetiminde üye ülkelerin ortak ilkeler doğrultusunda hareket etmesiyle hem yönetselhem de ekonomik düzenlemeler arasında bir örneklik sağlanmış, hem de pazarekonomisinde dengeli yarışmanın koşullarını oluşturmaya doğru bir adım atılmışolacaktır. Birliğin kıyı alanlarını ilgi alanının içinde görmesinde bir tek ekonomiketmenler söz oynamıyor kuşkusuz. Çevre sorunlarının sınır taşımayan nitelikteolmasının, dolayısıyla ulus-üstü düzeydeki örgütlenmelerin rollerinin giderekgüçlenmekte olmasının da bunda payı var.343 European Commission, Towards Sustainability: The European Commission's ProgressReport and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action in Relation to theEnvironment and Sustainable Development, Office for Official Publications of the EuropeanCommunities, Luxembourg, 1997, s. 82.344 The European Regional Development Fund345 Belfiore, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", s.226.346 Örneğin Bkz. Domingo Jiménez-Beltrán, Environment in the European Union at the Turn ofthe Century, European Environment Agency, Luxembourg, 1999, s.370-371; Official Jurnal of theEuropean Communities, "Opinion of the Committee of the Regions on 'Towards a European159


Kıyı yönetiminin sektörel bakış açısından bütüncül yaklaşımlara doğrugeçirdiği evrimin Avrupa Birliği'nin kıyı politikalarına da yansıdığını görmekteyiz.1972-1987 yılları arasını kapsayan ilk üç çevre eylem programı, kıyı ve deniz alanlarınınsorunlarını daha çok kirlilik düzeyinde ve sektörel bağlamda ele alırken, sonraki ikiprogramda daha geniş kapsamlı bir bakış açısı egemen olmaya başlamıştır. DördüncüÇevre Eylem Programı (1987-1992), daha bütüncül yaklaşımların geliştirilmesigerekliliği üzerinde dururken, Beşinci Program (1993-2000) bundan bir adım öteyegiderek kıyı alanlarını ayrı bir başlık altında ele almış ve bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin uygulanmaya geçirilmesinden söz etmiştir. Büyük ölçüde Rio Konferansıbelgeleri, özellikle de Gündem 21 çerçevesinde kaleme alınan "Kıyı Alanları" adındakibu bölüme, "sürekli ve dengeli kalkınma", "pazar ekonomisinin araçlarındanyararlanma" ve "katılım" ilkeleri egemendir. Sonuç olarak, Avrupa Birliği'nin kıyıalanlarını yönelik tüzel düzenlemelerini ve bu kapsamdaki uygulamalarını, Avrupaülkeleri arasında birliği sağlamada kullanılan bir araç olarak değerlendirmek olanaklıdır.Ancak bu aracın, çevre sorunlarını niteliğinde ve niceliğinde gözlenen değişimden,ekonomide ve siyasal alandaki yeğlemelerden bağımsız olmadığını da eklemek gerekir.V.Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Toplumsal-Ekonomik Değişimler ve KıyıYönetimiA.Kıyı Yönetiminin Toplumsal-Siyasal BoyutuKıyı yönetiminin geçirdiği evrimi ve günümüzde ulaştığı aşamayı -bütüncülkıyı alanları yönetimini- bütün yönleriyle sergileyebilmek için, söz konusu yaklaşımın,teknik öğelerinin, uygulama araçlarının yanı sıra, içinde biçimlendiği toplumsalekonomikortamın da çözümlenmesi gerekmektedir. Son dönemde kıyı yönetimi ile ilgiliyazın incelendiğinde, genellikle yönetim sürecinin teknik-yöntemsel açıdan ele alındığı,yerleşik düzen içinde, kıyıyı korumaya yönelik çabaların nasıl başarıya ulaşacağınınIntegrated Coastal Zone Management (ICZM) Strategy General Principles and Policy Options'",(2000/C 226/11), C 226/38-42, 08.08.2000.160


tartışılmaya çalışıldığı görülecektir. Çoğunlukla bu tartışmalar daha çok belli başlıuluslararası örgütlerce yaptırılmış kuramsal çalışmaların çerçevesi içinde kalmaktadır.Bu anlamda, anılan uluslararası örgütlerin kıyı yönetiminin kuramsal çerçevesinibelirlemesinin, kıyı yönetiminin daha geniş bir bakış açısıyla, toplumsal ekonomikboyutuyla ele alınmamasının nedenlerinden biri olduğu savunulabilir. Dünya Bankasıgibi akçal açıdan güçlü uluslararası örgütlerin, belli bir yörede destekleyeceği kıyıyönetimi programının, kendisinin belirlediği ilkelere göre yürütülmesini şart kılması,genellikle söz konusu ilkelerin sorgulanmadan yaşama geçirilmesine ya da en azındanbu yönde çaba gösterilmemesine yol açmaktadır. Kıyı yönetiminin öteden beri doğabilimcilerinin uğraş alanı olarak görülmesi, toplumsal bilimlerin bu alana katılımınınyeterli düzeyde olmaması da söz konusu durumun ikinci bir nedeni olarakdeğerlendirilebilir. İşte çalışmanın bu bölümü, söz konusu boşluğun giderilmesi, başkabir anlatımla kıyı yönetiminde yaşanan gelişmelerin toplumsal-ekonomik boyutunungündeme getirilmesi konusunda bir ilk adım oluşturabilmek kaygısıyla kalemealınmıştır.Çalışmanın üstüne kurulduğu varsayımlardan biri, kıyı yönetimindeki yeniyaklaşımların büyük ölçüde, dünyanın yirminci yüzyılın son çeyreğinde geçirdiğiekonomik-toplumsal dönüşümlerin etkisi altında biçimlenmesiydi. Bir diğer deyişle,bütüncül kıyı yönetimi yaklaşımının varlığını, yalnızca bilimsel alanda gerçekleşengelişmelere borçlu olmadığı, bu yeni yönetim biçeminin yeşermesinde türlü toplumsalgelişmelerin de payının bulunduğuydu. Bu ön düşüncelerden yola çıkarak önce sözüedilen toplumsal-ekonomik değişmelerin, yeni yürütüm anlayışı (governance) olarakadlandırılan yeni yönetim biçeminin ve kamu yönetiminde yaşanan değişimlerinbütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilişkisi çözümlenmeye çalışılacaktır. Anılan yeni kıyıyönetimi yaklaşımlarına dayalı olarak Türkiye'de gerçekleştirilmeye çalışılan kimi kıyıyönetimi deneyimlerinin bu yapı içindeki yerinin sorgulanması, bir başka anlatımla,örnek olarak seçilen kıyı yönetimi projelerinde yeni kamu yönetimi anlayışının etkisi isesonraki bölümlerin konusunu oluşturacaktır.161


B.Yeni Yürütüm Anlayışını (Governance) Biçimlendiren Toplumsal GelişmelerKıyı ile ilgili yasal düzenlemelerin yaşama geçiriliş biçiminin ve bu amaçdoğrultusunda oluşturulan yönetsel dizgenin, bir başka deyişle kıyı yönetiminin,geçirdiği evrimin toplumsal boyutunu çözümleyebilmek için öncelikle kamuyönetiminde yaşanan değişimin yönünü ortaya koymak gerekecektir. Bu da kaçınılmazolarak, son dönemde kamu yönetimini etkileyen toplumsal ekonomik koşullarınçözümlenmesini zorunlu kılacaktır. Kıyı yönetiminin ulaştığı son aşamanınsergilenmesinde böyle bir yolun izlenmesinin nedeni, başta da belirtildiği gibi, kıyıyönetiminin büyük ölçüde kamu yönetimindeki değişimlerin etkisi altındabiçimlendiğinin bir ön kabul olarak alınmasıdır.Son dönemde toplumsal bilimler yazını, Sovyetler Birliği'nin dağılmasınınsimgelediği, kimi zaman küreselleşme, kimi zaman da postmodernizm olaraknitelendirilen ekonomik ve siyasal gelişmeler üzerine yoğunlaşmaya başladı. 1970'liyıllarda ekonomide, Fordist üretim biçiminde yaşanan sıkıntılar sonucunda Keynesyenpolitikaların terkedilmeye başlanması, 347 Marksizmin gündemden düşmesi, iletişimolanaklarındaki ilerlemeler, dünyada dengelerin değişerek ABD'nin tek egemen güçhaline gelmesi, liberal ekonominin ve Batı demokrasisinin almaşıksız tek yaklaşımolarak baskın duruma gelmesi, son dönemdeki gelişmelerin ana öğesidir. Bu süreçteuluslararası ticaretin ve sermaye akışının hızlanmasıyla ulusal tüzel düzenlemeler, sözkonusu akışkanlığın önünde duran bir engel olarak görülmeye başlandı. Sermayenindevinimini sınırlayacak engellerin, örneğin Avrupa Birliği gibi ulus-üstü siyasalörgütlenmelere gidilerek, kaldırılması, uluslararası akçal güçlerin dünya ekonomisinde347 Talepte hızlı düşüşlerin ve değişmelerin yaşanması, üretimde verimliliğin giderek düşmesi,karlardaki azalmanın yeni yatırımları engellemeye başlaması, petrol fiyatlarının yükselmesi, dövizfiyatlarının sürekli değişiklik göstermesi ekonominin ve Fordizmin girdiği bunalımın ardındabulunan başlıca etmenlerdi. Bkz. Stuart Hall, “Yeni Zamanların Anlamı”, Yeni Zamanlar:1990’larda Politikanın Değişen Çehresi, Stuart Hall ve Martin Jacques (Der), Çev. AbdullahYılmaz, Ayrıntı, <strong>Ankara</strong>, 1995, 51.162


payının artması da yeni gelişmelerdendir. 348 Bunun bir başka sonucu da, ulusal devletingücünü yitirmesi, dünya düzeninde yeni güç odaklarının daha etkili olmayabaşlamasıydı. Sermayenin küreselleşmesi ve uluslararası alanda hareketliliğininhızlanmasının doğurduğu bir başka sonuç da, ulusal devletin eski konumunun sarsılmayabaşlanmasıyla birlikte, yerel boyutun, kentlerin önem kazanması; böylece sermaye ulusdevletengeliyle karşılaşmadan yerel pazarlara ulaşabilecektir. 349Kamu yönetimi anlayışında yaşanan değişimde "liberal demokrasinin meşruluksorunu" olarak adlandırılabilecek bir başka etmenin de rol oynadığı savunulmaktadır. 350Aslında, yukarıda değinilen sürecin bir parçasını oluşturan bu etmenin, yeni dünyadurumunda, liberal demokrasiyi, yönetimde, temsil ve katılımda yaşanan sıkıntılaraçözüm bulma arayışına yönelttiği düşünülmektedir. Liberal demokrasinin bir temsil vekatılım sorunu ile karşı karşıya olduğu düşüncesinde, büyük ölçüde, Aydınlanma'nıngetirdiği ussallık anlayışı üzerine kurulu, yöneten-yönetilen ikiliğine dayanan,özekselleşmiş, uzun erimli planlamayı öngören geleneksel yönetim ve örgütdüzeneklerinin bireyi yönetim sürecinden dışlayarak edilginleştirdiği varsayımındanyola çıkılmaktadır. 351 Bireylerin yönetimde temsilinden kaynaklanan sıkıntılarla348 Yirminci yüzyılın sonuna doğru sermaye önündeki engellerin kaldırılmasıyla birlikte ekonomikanlamda ulusal devletlerin erklerini yitirmeleri tezine güçlü bir karşı çıkış da yükselmekte. Bugörüşün temel dayanağı, günümüzde uluslararası ticaretin ve uluslararası yatırımların yüzyılınbaşındakinden daha güçlü olmaması. Bkz. Paul Hirst, Grahame Thompson, KüreselleşmeSorgulanıyor, Çev. Çağla Erdem, Elif Yücel, Dost, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.8-23; Chris Harman,"Globalisation-A Critique of a New Orthodoxy", International Socialism, No 73, 1996.349 Bu konudaki tartışmalar için şu kaynaklara bakılabilir: Gülten Kazgan, "Yeni Ekonomik Düzen veUlus Devlet", Mülkiye, Cilt XXIV, S.220, s.129-138; David Harvey, "Esneklik: Tehdit mi yoksaFırsat mı?", Toplum ve Bilim, Çev.Ayça Kurdoğlu, Bahar 1993, S. 62, s.83-92; Çağlar Keyder,Ulusal Kalkınmacığın İflası, 2. Basım, Metis, İstanbul, 1996; Tarık Şengül, "Siyaset ve MekansalÖlçek Sorunu: Yerelci Stratejilerin Bir Eleştirisi", Küreselleşme: Emperyalizm, Yerelcilik, İşçiSınıfı, A. Ahmet Tonak (Der.), İmge, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.111-158.350 Yılmaz Üstüner, E. Fuat Keyman, "Globalleşme, Katılımcı Demokrasi ve Örgüt Sorunu",Ekonomik Yaklaşım, Sonbahar-Kış 1995, Cilt 6, S.17-18, s.33-49.; Marie-Claude Smouts, "TheProper Use of Governance in International Relations", International Social Science Journal, March1998, S.155, s.84.351 İlhan Tekeli, "Yönetim Kavramı (nın)Yanı Sıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin NedenleriÜzerine", Modernite Aşılırken Siyaset, İmge, <strong>Ankara</strong>, 1999, s.239-254.163


demokrasinin yalnızca belirli bir orandaki çoğunluğun egemenliğine dönüşmesi, varolan katılım yollarının, bir başka deyişle yurttaşların yönetimi etkileyebilme olanağının,yalnızca oy verme ile sınırlı kalması, sözü edilen bunalımın bir başka boyutunuoluşturmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin, yurttaş girişimlerinin ve özel kesimin,yönetim sürecinde bir edimci olarak yer almasını sağlayacak koşulları yaratmanın, sözüedilen sıkıntılı durumu aşmaya yarayabileceği düşünülmektedir. 352 Akılcılığa dayananteknokratik yönetimin her zaman en iyi olanı belirleyemeyeceği düşüncesiyle gelenekselyönetim yapısına yeni öğeler eklenmesi, postmodern eğilimlerin bir yansıması olarak dadeğerlendirilebilir. Son dönemdeki toplumsal gelişmelerle geleneksel ulusal yönetimyapısının güç yitirmesi, bireyin ve sivil toplumun yönetimde ön plana çıkmasınıkolaylaştıran bir başka etmen olmuştur. Teknolojik gelişmelerin büyük ölçüdeyönlendirip biçimlendirdiği küreselleşme olgusu, klasik anlamdaki sınırları ve doğalolarak bu sınırlar içindeki denetim gücünü zayıflatmıştır. Dolayısıyla tek başına devletinve diğer güç odaklarının belirleyiciliği büyük aşınmalar göstermiştir. Uluslararası alandayapılan türlü siyasal-ekonomik antlaşmalar, çok-uluslu şirketlerin sayılarının artması vegiderek güçlenmesi, sermayenin belirli noktalarda yoğunlaşarak buralardan dünyaekonomisinin işleyişini yönlendirilmesi, uluslararası sermaye önündeki türlü engellerinkaldırılması ya da zayıflatılması, iletişim ve ulaşım olanaklarının artmasının kültürlerinbirbirleri ile tanışmasını sağlaması, çoğunlukla da tek bir egemen kültürün diğerleriüzerinde denetimde bulunmaya başlaması, devletlerin ve bunların yönetim süreçlerininbirbirine bağımlı duruma gelmesi türünden gelişmeler bunlardan sayılabilir. Yirminci352 Küreselleşme ile gelen yeni koşullar karşısında siyasal alanda genel yönelişi etkileme olanağıkalmayan bireyler ve topluluklar daha küçük sorunlarla ilgilenmeye başlıyorlar. Çevrecilik, hayvanhakları ve eşcinseller, özürlüler vb. kesimlerin hakları için savaşımda bulunma bunlardan sayılabilir.Bkz. Hirst, Thompson, Küreselleşme Sorgulanıyor, s.211. Çünkü yeni dünya düzeni ile ulusaldevletin göreli olarak öneminin azalması, politika belirleme sürecinin yalnızca var olan yeni düzenenasıl uyum sağlanabileceği sorunu olarak algılanması, devletlerin bir tür belediyeye yani yalnızcagerekli kamu hizmetlerinin yapıldığı ya da yönlendirildiği bir kuruma dönüştürülmek istenmesi, buyapı içerisinde sınıf temelinde ortaya çıkabilecek toplumsal yapıyı ve devlet düzenini dönüştürücühareketlerin etkililiğinin azalması, bireylerin yalnızca kendi yaşam çevrelerine ya da gündelikyaşamlarına ilişkin sorunlarda etkin tavır alabilmesi sonucunu doğurmuştur. Daha önceden dedeğinildiği gibi, hizmetlerin sunumu sürecinde sivil toplumun da etkili olmasını gerektirenyönetişimin mantığı ile de uyuşur bu durum.164


yüzyılın son çeyreğinde yaşanan bütün bu gelişmelerin ulusal devletlerin kamuyönetimine ve yönetsel yapısına, dolayısıyla onun bir parçası olan kıyı yönetimineyansımaması olanaksızdı.C.Yeni Yürütüm AnlayışıÖzünü liberal ekonominin ve yeni sağ politikaların oluşturduğu bugelişmelerin, kamu yönetimine etkisini üç ana başlık altında özetlemek olanaklıdır:Devletin etkinlik alanının, öncelikle de ekonomi alanında, daraltılması; daha öncedenkamu tarafından sunulan türlü alanlardaki hizmetlerin özel kesime devredilmesi, kamuyönetiminde işletmecilik ilkelerinin egemen kılınması. Bu üç yönelişin doğal sonuçları,kamu hizmetlerinin toplumsal niteliğinden soyutlanarak piyasanın işleyiş kurallarınagöre düzenlenmesi ve salt teknik bir sorun olarak algılanması, özel amaçlı yeniörgütlerin kurulması, “deregulation” (kurumsal-yasal serbestleştirme) sürecinin veözelleştirmenin hızlandırılmasıdır. Bu yapı içerisinde devlete bırakılan temel görev -adalet, savunma, iç güvenlik gibi bir kaç ana konu dışında- serbest pazara dayalı olarakişleyen ekonomi için gerekli düzenleyici önlemleri alması olmuştur.Bütün bu gelişmelerin doğal sonucu, klasik kamu yönetimi anlayışının değişimgeçirerek, kamu yönetiminin işlevinin, daha çok serbest pazarın ve sermayenin -özelliklede uluslararası sermayenin- daha iyi işlemesine olanak verecek koşulları yaratmaklasınırlandırılması; yerel ya da özeksel nitelikteki kamu hizmetlerinin sunulmasında özelgirişime ve sermayeye daha çok yer verilmesi; bürokrasinin çalışmasında yasaldüzenlemelere uygunluktan daha çok etkinliğe ve verimliliğe önem veren işletmecilikanlayışının (managerialism) egemen kılınması; 353 kamu harcamalarının azaltılması;3531980'lerde Amerika Birleşik Devletleri'nde Reagan'ın ve İngiltere'de Thatcher'ın, kamuhizmetlerini daha etkili ve verimli sunmak üzere başlattığı 'düzeltim' çalışmaları burada anılabilir.Kimi hizmet alanlarının özel sektöre bırakma, kamu görevlilerinin sayısında indirime gitme,başarıma dayalı bir ücret düzeneği kurma ve yönetimin işleyişinde tasarrufu göz önünde bulundurmagibi önlemler bunlardandır. Bkz. David L. Dillman, "Personel Yönetiminde ve Verimlilikte Reform:İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Kamu Hizmetinin İyileştirilmesi", Çev. Çiçek Refik,Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1991; Christopher Pollitt, "Antistatist Reforms and165


kamu sektöründe çalışanların sayısında indirime gidilmesi; kamu hizmetlerininsunumunda, klasik kamu hizmeti anlayışının gereklerinin bırakılarak, hizmetlerinbedelinin ve yararlanma koşullarının serbest piyasa ilkelerine göre belirlenmesi; buhizmetlerden yararlananların “yurttaş” yerine “müşteri” olarak değerlendirilmesi;hizmetlerin yerine getirilmesinde var olan kurumlar yerine yeni özel amaçlı uzmanlıkkuruluşlarından yararlanmanın yollarının açılması; yönetim sürecinde profesyonelyöneticilerin etkin rol oynaması; 354 türlü yerel girişimlerin ya da gönüllü örgütlerinhizmetlerin sunulması sürecine (özellikle çevre sorunları, tarihsel ve kültürel değerlerinkorunması, kültür-eğitim vb. işlerde) daha etkin bir biçimde katılması; yerelyönetimlerin demokratik işlevlerinden daha çok hizmet sunmaya ilişkin işlevlerinin önplana çıkarılması; uluslararası çapta, büyük uzmanlık ve sermaye kurumlarınınyönlendiriciliğine ve akçal desteğine daha az direnç gösterilmesi olmuştur. Bu anlayışınbir uzantısı olarak son dönemde, “toplam kalite yönetimi”, “başarım değerlendirmesi”,“esnek üretim”, “yasal-kurumsal serbestleşme”, özel amaçlı (adhokratik) örgütler, kamuyönetimi yazınında yoğun bir biçimde gündeme gelmeye başlamıştır. 355Yukarıda sayılan gelişmelere koşut olarak, klasik yönetim anlayışının kimieksikliklerini doldurmak üzere yeni bir yönetim anlayışı “yönetişim” (governance)New Administrative Directions: Public Administration in the United Kingdom",Administration Review, January/February 1996, Vol. 56, No.1, s.81-84.Public354 R.A.W. Rhodes, Understanding Governance: Policy Networks, Governance, Reflexivity andAccountability, 2 nd Edt., Open University Press, Buckingham, 1999, s.48.355 Christopher Hood, "A Public Management for all Seasons?", Public Administration, Vol. 69,Spring 1991, s.3; Patrick Dunleavy, "The Globalization of Public Services Production: CanGovernment Be 'Best in World'? ", Public Policy and Administration, 1994, No 9/2, s.36-42;Patrick Dunleavy, Christopher Hood, "From Old Public Administration to New Public Management",Public Money & Management, July-September 1994, No: 14/3, s.9; Demet Varoğlu, KadirVaroğlu, “Kamu Demokrasilerinde <strong>Prof</strong>esyonelleşme ve Örgütsel Yapılanma Üzerine Etkileri”,Kamu Yönetimi Disiplini Sempozyumu Bildirileri-Cilt II., TODAİE, <strong>Ankara</strong>, 1995, s.11-24;A.Şinasi Aksoy, “Yeni Sağ ve Kamu Yönetimi”, Kamu Yönetimi Disiplini SempozyumuBildirileri-Cilt II., TODAİE, <strong>Ankara</strong>, 1995, s.160-173; B. Guy Peters, “Model of Governance forthe 1990s”, The Future of Governing, University of Press of Kansas, 1996, s.15-44 ; Turgay Ergun,“Postmodernizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.30, S.4, Aralık 1997, s.5-15.166


gündeme gelmiştir. 356 "Governance" sözcüğü ile yalnızca ulusal devletlerin yönetimsüreci değil, uluslararası örgütlerin, uluslararası akçal örgütlerin, çok uluslu şirketlerinve gönüllü kuruluşların oluşturduğu uluslararası yönetim düzeneği anlatılmakistenmektedir. 357 Sözcük, devletin kurumsal düzenlemelerini, siyasa belirleme sürecini,karar alma ve uygulama aşamalarını, yönetim içinde bilgi akışını ve yurttaşlarla yönetimarasındaki bütün ilişkileri kapsayacak biçimde kullanılmaktadır. 358 İngilizce'si"governance" olan ve Türkçe'ye "yönetişim" 359 ya da "yeni yürütüm anlayışı" 360biçiminde aktarılan kavram, devletin küçültülmesine, yeni kamu yönetimi anlayışına, iyiyönetime (good governance), 361 yönetimin katılımcı boyutunun ön plana çıkartılmasına356 Dünya Bankası’nın 1989’da Afrika’nın içinde bulunduğu durumu 'governance’taki kriz' olaraknitelemesinden sonra ‘governance’ sözcüğü yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bkz. AnthonyPagden, "The Genesis of ‘Governance’ and Enlightment Conceptions of the Cosmopolitan WorldOrder", International Social Science Journal, March 1988, s.7; Ngaire Woods, "The Challenge ofGood Governance for the IMF and the World Bank Themselves", World Development, Vol.28,No.5, May 2000.357Anthony Pagden, "The Genesis of ‘Governance’ and Enlightment Conceptions of theCosmopolitan World Order", s.7.358 Woods, "The Challenge of Good Governance for the IMF and the World Bank Themselves".359 Bkz. Tekeli, "Yönetim Kavramı (nın)Yanı Sıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin NedenleriÜzerine", s.239-254.360 Bkz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Avrupa Birliği'ne Tam Üyelik Sürecinde Türkiye'deYönetimin Yeniden Yapılanması, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.108.361 1990'larda, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) ve Dünya Bankası'nın, borç vereceği ülkelerinyönetim yapılarında gitmeleri gereken değişikliklerin dayandığı, yasallık (legitimacy), temsil(representation), denetlenebilirlik (accountability), halkın bilgilendirilmesi, saydamlık gibi ilkelerinbütünü "iyi yönetim" (good governance) olarak adlandırılmaya başlandı. Buna göre, yönetimsürecinde saydamlığın, etkililiğin, denkserliğin, katılımın, halkın hizmetleri sahiplenmesinin, hukukdevletinin, yurttaşlar ve devlet arasında bilgi akışının sağlanması sağlanması gerekmektedir. Bkz.Mark Turner, David Hulme, Governance, Administration & Development: Making the StateWork, Macmillan Press Ltd., London, 1997, s.231; "İyi yönetim" kavramının dayandığı ilkelerin,borç alan ülkelerce benimsenmesini zorunlu tutan bu uluslararası örgütlerin, söz konusu kavramıniçeriğini kendi iç yapılarına ne ölçüde yansıtabildiği ayrı bir tartışma konusunu oluşturmaktadır. Üyeülkelerin, özellikle gelişmiş ülkeler dışındakilerin, örgütlerin yürütücü kurullarında ve örgütpolitikasında ne denli etkili olabildikleri, örgüt çalışmalarına gönüllü örgütlerin ve halkın katılımınınhangi düzeyde gerçekleştiği gibi konularda Dünya Bankası ve IMF'ye sert eleştirileryöneltilmektedir. Örneğin, gelişmiş ülkelerin, özellikle de ABD'nin, bu örgütlerin politikalarınınbelirlenmesinde baskın rol oynaması ve örgütlerin çalışanlarının büyük ölçüde Anglo-Saksonkültüründen gelmeleri denkserlik ilkesinin; kredi verilen projelerde, halk katılımının yalnızcabilgilendirme düzeyinde kalması, karar alma, uygulama, denetleme aşamalarından dışlanması,167


göndermede bulunmaktadır. 362 Kavramın dayandığı başlıca ilkelere göz atmak gerekirse:Yeni yönetim anlayışında herşeyden önce, birden fazla edimcinin, etkileşim içindehizmetleri sunması ya da düzenlemesi söz konusudur. Devletin görevi salt bu hizmetlerigörmek ya da denetlemek değildir; daha çok bunların, toplumun türlü kesimlerininoluşturduğu örgütlenmeler tarafından yerine getirilmesi için uygun koşullarıhazırlamakla yükümlüdür. Bir başka anlatımla, devletin yanında, sivil toplumkuruluşlarının, özel kesimin, bireylerin bu sürece katılmaları beklenir. 363 Devlet busistemde tek başına belirleyici güç olmayacak, daha çok işlerin görülmesinikolaylaştıracak türlü önlemleri alacak, yönlendirici konumda kalacaktır. Önemli olan iyihizmet sunabilen bir devlet yapısını oluşturmak değil, kendine güveni olan, girişimcinitelikteki birey ya da örgütleri (ya da edimcileri) geliştirmektir. Hizmetlerinyürütülmesinde söz sahibi olan odaklar, yeni anlayışa göre yalnızca alıcı konumundadeğildir; bunlara daha çok, birer ortak gözüyle bakılır. Böyle bir anlayış, başarımdeğerlendirmesine, toplam kalite yönetimine, açıklığa, çoğulculuğa, yerinden yönetimedayanacaktır. Uluslararası örgütler, gönüllülük temeline dayalı kuruluşlar, çok-ulusluşirketler bu yeni anlayışın ayrılmaz parçalarıdır. 364Yönetimin işleyiş biçimini anlatmak üzere "government"ın yanına"governance" kavramının da getirilmesine karşı güçlü bir karşı çıkışın bulunduğunu dakatılım ilkesinin bu örgütlerce bile yeterince yaşama geçirilemediğini ortaya koymamasınıngöstergeleri olarak sunulmaktadır. Bkz. Woods, "The Challenge of Good Governance for the IMFand the World Bank Themselves".362 Ayşe Tatar Peker, “Dünya Bankası: ‘Büyüme’ Söyleminden ‘İyi Yönetme’ Söylemine”, Toplumve Bilim, Bahar, S.69, 1996, s.45; R.A.W. Rhodes, Understanding Governance: Policy Networks,Governance, Reflexivity and Accountability, 2 nd Edt., Open University Press, Buckingham, 1999,s.46, 47.363 Örneğin çevre korumaya ilişkin türlü önlemlerin alınmasında "yönetişime" özgü kimi yöntemlerinkullanıldığını görüyoruz. Bu alanda devletin zorlayıcı, özel sektörünse kara dayanan kararlarıkarşısında, bağımsız girişimlerin daha olumlu sonuçlar verebilen uygulamalar gerçekleştirebileceğidüşünülüyor. Bkz. Gerry Stoker, “Governance as Theory: Five Propositions”, International SocialScience, March 1988, S.155, s.17-44; Tekeli, “Yönetim Kavramı (nın) Yanısıra YönetişimKavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine”, s.251.364 Ali Kazancıgil, "Governance and Science: Market-like Modes of Managing Society andProducing Knowledge", International Science Journal, March 1998, S.155, s.70, 71.168


elirtmek gerekir. Örneğin bir görüşe göre, son dönemde çok sık kullanıldığı için her şeyya da hiçbir şey anlamlarına gelebilen "governance" kavramının pazarlanmayaçalışılmasında, "government" sözcüğünün özel girişime dayalı pazar ekonomilerininişleyişine uymamasının büyük payı bulunmaktadır. 365 Kavramın toplumsal bilimlerin1980'lerde yaşadığı paradigma krizine bir yanıt olarak geliştirildiği desavunulmaktadır. 366D.Bütüncül Kıyı Alanları Yönetimi ve Yeni Yürütüm AnlayışıÖnceki sayfalarda daha ayrıntılı olarak ele alınan "bütüncül kıyı alanlarıyönetimi"nin temel ilkelerinin yeni yürütüm anlayışının (governance) etkisi altındaoluşturulduğu gözlenmektedir. Söz konusu yeni kıyı yönetimi anlayışınınbiçimlenmesinde özellikle Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslararasıörgütlerin söz sahibi olduğuna, bu alandaki kuramsal gelişmeleri yönlendirdiğine dahaönce değinilmişti. Yeni kıyı yönetiminin, yeni yürütüm anlayışı çerçevesi içindedeğerlendirilebilecek özelliklerine geçmeden önce, bu bağlantıyı vurgulayan bir DünyaBankası belgesine göndermede bulunmakta yarar var. Bütüncül kıyı alanları yönetiminintemel ilkelerinin sergilendiği bu çalışmada doğruda doğruya, kıyı yönetimi ile yeniyürütüm anlayışı vurgulanmaktadır: “Bütüncül kıyı alanları yönetimi ... bir ‘governance’sürecidir.” 367 Ancak, yapıtta yalnızca kıyı yönetiminin "governance" sürecinin birparçası olduğuna değinilmiş, bunun dışında bir çözümlemeye yer verilmemiştir. Kıyıyönetimiyle ilgili hiçbir kuramsal çalışmanın üstünde durmadığı bu ilişkiyi, söz konusubelgenin ele almadığı yönleriyle incelemekte yarar var.365 Gerry Stoker, “Governance as Theory: Five Propositions”, International Social Science, March1988, S.155, s.17-44.366 Bob Jessop, “The Rise of Governance and the Risks of Failure: The Case of EconomicDevelopment”, International Social Science Journal, March 1988, S.155, s.29-47.367 Jan C. Post ve Carl G. Lundin (Der.), The Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal ZoneManagement, Washington DC, The World Bank, 1993, s.1.169


Bu çalışmanın daha önceki bölümlerinde değinildiği gibi, bütüncül kıyı alanlarıyönetimi öncelikle halk katılımına dayanır. Bu yeni yönetim anlayışında, ekonomik vetoplumsal yararın elde edilmesinde yeni özel yöntemlerin geliştirilmesi gerektiğineinanılır. Kıyı kaynaklarından sürdürülebilir bir biçimde yararlanmak için tüm sektörlerinişbirliği içinde olması gerekir. Devletin tüm organları (özeksel ya da yerel) kıyı yönetimiiçinde düşünülür. Bu amaçla insan kaynaklarının ve kurumsal gelişimin güçlendirilmesiesastır. Bireylerin kıyı kaynaklarından eşit bir biçimde yararlanmasına çalışılır. Ancakkıyıda gerçekleştirilecek planlama ve koruma etkinliklerinde önceden kazanılmışhaklara saygı duyulması da önemlidir; özellikle taşınmazlar ve iyelik üzerindeki haklara.Çevre koruma ve ekonomik gelişme bir arada düşünülür; bunlar birbirlerini dışlayankavramlar değildir. Kıyı kaynaklarından yararlanma biçimlerinin kalkınma ve çevreüzerindeki etkilerinin tümünü birden ele alacak, kapsamlı bir anlayışın geliştirilmesizorunludur. Bu iki kavram arasındaki ilişkiler yalnızca fiziksel ve çevresel değil,ekonomik kavramlarla da açıklanmalı ve anlaşılmalıdır. Kıyı yönetim sürecinin heraşamasında başarım değerlendirmesine gidilmelidir. Kıyıdan yararlanan ya da kıyı ileetkileşim içinde bulunan tüm sektörlerin aralarındaki ilişkiler tam olarak belirlenmelidir.Bütüncül kıyı alanları yönetimi klasik imar planlamasından çok daha geniş kapsamlıdır;disiplinlerarası bir yaklaşımı gerektirir. Kıyı ve deniz kaynaklarının kullanımında tümtaraflar arasında anlaşma ve uyuma varılması gerekmektedir. Yatay ve dikey doğrultudatüm sektörler arasında iletişim kurulmaya önem verilmelidir. Kıyı alanlarının gelişimi veiyi bir biçimde yönetilebilmesi için yerel değerlerin, geleneklerin göz önündebulundurulması ve öncelikli gereksinimlerinin neler olduğunun saptanması önemlidir.Ülkelerin bütüncül kıyı alanları yönetimini kendi ulusal ve yerel koşullarına uyarlamasıbaşarı düzeyini yükseltecektir. Kıyı yönetimi sürecine katılanların eğitilmesi de üzerindedurulması gereken bir diğer konudur. Kıyı yönetiminde yer alan tüm ortakların eşit vedengeli bir biçimde politika belirleme sürecine girmelerine elverişli bir ortamyaratılmalıdır. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarısı için tüm bunların yanında,gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi de gerekir. Özekselyönetimin çabalara destek olması, akçal katkılarda bulunması, yönetim programlarınınbaşarısı için gereken koşullardan biridir. Yerel yönetimlerin ve özel amaçlı kurumların170


çalışmalara vereceği desteğin, başarı düzeyini artıracağı burada anılmalıdır.Üniversiteler ve araştırma kurumları ile sürekli iletişim içinde olmak gerekmektedir.Kıyı yönetimi sürecindeki tüm ortaklar (bireyler, gönüllü kuruluşlar, taşınmaz sahipleri,yerel yönetimler, özel amaçlı kuruluşlar vb.) arasında eşgüdüm kurulmalıdır. Çevresorunlarının niteliğinden dolayı, ülkeler arasında da yakın iletişimin ve işbirliğininsağlanması gerekmektedir.Görülebileceği gibi, yeni kıyı yönetimi yaklaşımının bütün bu özelliklerini yeniyürütüm anlayışında bulmak olanaklı. Dolayısıyla bütüncül kıyı alanları yönetiminin"governance" sürecinden başka bir şey olmadığını söylemek çok da yanlış olmayacaktır.Bu süreç içerisinde, doğanın korunmasından ve toplum yararından çok, ekonomikgelişmenin önünde bir engel olarak durduğu kabul edilen çevre sorunlarının giderilmesiönem taşımaktadır. Söz konusu yeni yönetim anlayışında vurgu daha çok doğalkaynakların tükenmesine, turizme, özel sektörün ve sivil toplumun güçlendirilmesineyapılır. Yönetim sürecinde, ulusal devletin yanı sıra uluslararası örgütlerin, yerelyönetimlerin, özel kesimin ve sivil toplum kuruluşlarının da önemli bir edimci olarak yeralması, çalışmaların daha çok uluslararası akçal kuruluşların desteğiylegerçekleştirilmesi, geleneksel yönetim biçiminin yanında yeni özel amaçlı kurumlara yerverilmesi, yeni kıyı yönetimi yaklaşımının biçimlenmesinde bilimsel-teknolojikgelişmelerden daha çok, ekonomide ve yönetimde yaşanan değişimlerin baskınolduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar, yeni kıyı yönetimi yaklaşımında, çalışmalarsırasında yerel koşulların göz önünde bulundurulmasının gerekliliği üzerinde duruluyorolsa da, önerilen ilkelerle küresel, türdeş bir kıyı yönetimi dizgesi yaratılmak istendiğiaçıktır.VI.DeğerlendirmeUluslararası alanda gözlenen toplumsal-ekonomik değişimlerin kıyı yönetimineetkisinin ve uluslararası örgütlerin kıyı alanlarına bakış açılarının yansıtılmaya çalışıldığıbu bölümün temel kaygısı, kıyı yönetiminin geçirdiği değişim sürecinde uluslararasıörgütlerin rolünü sorgulamaktı. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi örgütlerin kıyı171


alanlarına ilişkin etkinlikleri, izledikleri politikalar yukarıda ayrıntılı biçimde incelenipçözümlendiği için burada yalnızca, üzerinde durulmayan kimi konularınvurgulanmasıyla yetinilecektir.Son yıllarda çevre sorunları ve özellikle de kıyı yönetimi ile ilgili kuramsalçalışmaların önemli bir bölümünde, uluslararası örgütlerin ya da gönüllü kuruluşlarınküresel sorunların çözümünde etkin bir rol oynayabilecekleri konusunda oydaşmayavarıldığı görülmektedir. Bu tür kuruluşların, çevre sorunlarına çözüm bulma çabalarınadiğer edimcilerden -ulusal devlet, yerel yönetimler, yöre halkı gibi- daha fazla katkıdabulunabilecek yapıda oldukları biçimindeki genel görüşün, uygulamada sağlanan kimiyerel katkılar bir yana bırakılacak olursa, pek çok yönden tartışmalı olduğu ortadadır.Öncelikle, sanıldığının aksine, bu tür örgütlerin sorunları çözmede ya da en azındanboyutlarını daha aşağıda tutmada diğerlerine oranla fazla etkili olduğuna ilişkin güçlükanıtlar bulmak çok da kolay olmayacaktır. Çalışmada değinilen Birleşmiş Milletler,Dünya Bankası örneklerinde bu konunun ipuçlarını bulmak olanaklıdır. Söz konusualana ayrılan akçal kaynağın, bir başka yöntemle ya da bir başka örgütlenme biçimiyledaha başarılı sonuçlar verip veremeyeceği denenmiş değildir. Üzerinde durulmasıgereken bir diğer nokta ise son dönemdeki ekonomik-toplumsal dönüşümlerle ilgilidir.Yukarıda yer verilen kıyı yönetimi ilkelerini ve bu ilkeler uyarınca başlatılanprogramları, ulus-üstü örgütlenmelerin ekonomik ve toplumsal yaşamda edindiklerigüçlü konumun çevre sorunları alanına bir yansıması olarak değerlendirmek deolanaklıdır. Bir anlamda, ulusal devletlerin çevre sorunları alanında da etkilerininazalmaya ya da hareket alanlarının yalnızca önceden belirlenmiş küresel ilkelerçerçevesiyle sınırlanmaya başladığı söylenebilir. Bir uluslararası örgütten destek alanülkenin ya da yerel birimin, kıyı yönetiminin örgütsel yapısını, izleyeceği yöntemi veçalışmalarını, destek veren kurumun ilkeleri doğrultusunda belirlemek zorunda kalacağıgörülecektir.Bir başka konu da, daha önce de değinildiği gibi, bu tür kuruluşlar arasındakibüyüklük farkıdır. Genelde uluslararası örgütlerin ve gönüllü kuruluşların çevresorunları alanında önemli sorumluluklara sahip olması gerektiği ve bu doğrultuda172


desteklenmesi gerektiği söylenirken, bunların arasındaki büyüklük farkları çoğu kez gözardı edilerek örgütlerin tümü denk yapıdaymış, denk büyüklükteymiş gibi kabuledilmektedir. Oysa örgütler arasındaki farklar, hepsini aynı pota içinde görmemizeolanak tanımayacak kadar büyüktür. Bu durumun doğal sonucu da, bunlardan yalnızcabirkaçının etkin bir biçimde işlevlerini yerine getirebilmesi ve diğerleri üzerinde denetimsağlayabilmesidir.Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi büyük uluslararası kuruluşların, çevre ileilgili öncelikli sorun alanlarını, buna ilişkin politikaları ve yürütülecek çalışmalarıöncede saptadıkları bilinmektedir. Bunu da, devletler arasında işbirliği olanaklarıyaratarak, türlü toplantılar düzenleyerek, eylem planları ya da bildirgeler hazırlayarakgerçekleştirmektedirler. Küresel çevre sorunların gözler önüne serilmesinde, devletlerarasında işbirliği olanaklarının yaratılmasında, kamuoyunun harekete geçirilmesinde butür kuruluşların önemli işlevler gördüğüne kuşku yok. Ancak konu bir başka açıdan elealındığında bu denli olumlu değerlendirmelerde bulunmak güçleşmektedir.Büyük uluslararası örgütlerin, söz konusu etkisi yalnızca küresel çevre sorunlarıile ilgili politikaları belirlemesiyle ya da çok sayıda çalışmaya imza atarak bu alandakiuygulamaları kendi dünya görüşü doğrultusunda biçimlendirmesiyle ortaya çıkmıyor.Önceden de değinildiği gibi, uluslararası örgütler, belli bir yerdeki kıyı yönetimiprogramını, ancak belli bilimsel yöntem ve araçların kullanılması koşuluyladesteklemektedirler. Bu durumun, bilimsel çalışmaların alacağı yönün büyükuluslararası (akçal) kuruluşlarca belirlenmesi anlamına geleceği düşünülebilir. Biranlamda, bu tür kuruluşlar, gerçekleştirdikleri ya da akçal açıdan destekledikleri'projelerde' bilimden yalnızca teknik anlamda yararlanmak, özellikle toplumsalbilimlerde ise ana doğrultuları kendisi belirlemek eğilimindedir. Bu tür uluslararasıörgütlerin, bundan bir adım daha öteye giderek bilim dünyasını kendi ilkeleri, anlayışı,dünya görüşü çerçevesinde yönlendirdiği hatta biçimlendirdiği söylenebilir. Günümüzdeakademik dünyada yaygın olarak tartışılan ve genelde içeriği bu tür kuruluşların bakışaçısına göre doldurulan, yeni yürütüm anlayışı/yönetişim (governance), sürekli vedengeli kalkınma (sustainable development), iyi yönetim (good governance) gibi173


kavramların öncelikle büyük uluslararası örgütlerce kullanıldığını, ardından akademikyazına güçlü bir biçimde girdiğini görüyoruz.Uluslararası örgütlerin kıyı alanlarına yönelik etkinliklerini bir başka açıdandeğerlendirmek de olanaklıdır. Özellikle, teknik olanakları ve yönetsel yapıları güçlüolmayan ülkeler söz konusu programlar aracılığıyla kimi kıyı bölgeleri için kazanımlarsağlayabilirler. Ancak uygulanan pilot projelerdeki başarının bir iki yöreyle sınırlıkalmaması, buradaki deneyimden elde edilecek kazanımların ülke yüzeyineyansıtılabilmesi için öncelikle güçlü bir ulusal kıyı yönetimi düzeneğinin kurulmasıgerekmektedir. Yoksa, yeni başlatılan kıyı yönetimi programlarının, Türkiye örneğindeolduğu gibi, uygulamaya geçemeyip kağıt üstünde kalması, var olan geleneksel yönetimyapısını daha da parçalı durumu getirmesi ya da en iyi olasılıkla, yerel düzeyde başarılıolan ancak ülke yüzeyine yayınlaştırılamayan örnek çalışmalar olarak kalmasıkaçınılmazdır.174


Üçüncü Bölüm:Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Tüzel Açıdan Kıyıların DurumuTürkiye'de, özellikle 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra,geleneksel dizgeden bağımsız olarak ya Gündem 21 gibi çevre sorunlarını küreseldüzeyde ele alan kimi belgelerin zorlamasıyla ya da Dünya Bankası gibi uluslararasıakçal destek kuruluşlarının desteğiyle yeni kıyı yönetimi girişimlerinin başlatıldığındansöz edilmişti. Anılan gelişmeyi, uluslararası alanda kıyı yönetimi anlayışındakideğişimin bir yansıması olarak değerlendirmek olanaklıdır. Ancak bu yeni eğilimin,kıyılardaki sorunların nicelik ve nitelik açısından ağırlaşmaya başlamasından ve ötedenberi uygulanagelen kıyı yönetimi dizgesinin yetersizliklerinden beslendiği de bir başkagerçek. Yeni kıyı yönetimi yaklaşımlarının Türkiye kıyılarına etkisini bütün yönleriyledeğerlendirebilmek için, önce, bu yeni eğilimi doğuran koşulları sergilemekgerekmektedir. Üçüncü bölümde, bu amaç doğrultusunda, önce Türkiye kıyılarının geneldurumu ortaya konarak içinde bulunduğu sorunlara değinilecek, ardından kıyıyönetiminin tüzel boyutlarına yer verilecek, son olarak da, kıyıya yönelik olarak izlenenpolitikalar kamu yararı bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır.I.Türkiye'de Kıyı Yönetimine Duyulan GereksinimTürkiye'de kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunları incelemek aynı zamanda,ülkenin genel olarak yerleşim ve çevre sorunlarını da ortaya koymak anlamınagelecektir. Nüfusun yaklaşık yarısının kıyı bölgelerinde yaşaması, Türkiye genelindenüfus yoğunluğu km 2 'de 73 kişi olmasına karşılık kıyı illerinde bu sayının 127 olması,tüm sanayi ürünlerinin %70-80'inin kıyı illerinden sağlanması bu yargıyıdoğrulamaktadır. 368 Ancak kıyılar, evsel ve endüstriyel atıklardan, enerji santrallerindenya da kent yaşamından kaynaklanan kirlilik gibi karasal bölgelerde de görülebileceksorunların yanı sıra doğal yapılarına özgü değişik kirlenmelere ya da baskılara da sahne368 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat1999, <strong>Ankara</strong>.175


olmaktadır. Bir başka anlatımla kıyı alanlarında, üzerinde nüfus ve ekonomik etkinlikyoğunluğu fazla olduğu için buralarda, hem kara bölgelerine, hem de kendi doğalyapılarına özgü sorunları gözlemlemek olanaklıdır. Türkiye kıyılarının, evsel veendüstriyel atıklardan, denize katı atık boşaltılmasından, deniz ulaşımı ve kazalarından,liman ve marina yapımından, kıyıların doldurulmasından 369 , aşırı avlanmadan ya dadeprem, sel gibi doğal yıkım olaylarından kaynaklanan kirlilik ve sorunların tehdidialtında olduğu bilinmektedir. Ancak, burada, hem çalışmanın kapsamını aşması hem dekimi yerlerde değinilmiş olmasından ötürü, sözü edilen bu sorunların tümüne birden yerverilmeyecek, yalnızca turizm ve ikinci konutlardan kaynaklanan sorunlar üzerindedurulacaktır.Türkiye kıyıları üzerindeki baskıda turizm etkinliklerinin ayrı bir yeribulunmaktadır Aşağıdaki çizelgeden de görülebileceği gibi, turizm hareketleri özellikle1970'li yıllardan sonra hızlanmış, 1980'lerde turizmden elde edilecek geliri artırmaküzere alınan önlemler ülkeye gelen turist sayısında büyük bir artışa yol açmıştır. Buaçıdan, 1982 yılında çıkartılan Turizmi Teşvik Kanunu, Türkiye'de kitle turizminingelişimi açısından bir dönüm noktasını simgelemektedir. Yasayla, bir yandan bualandaki girişimlerini desteklemek üzere özel önlemler getirilirken bir yandan dabozulmamış kıyı alanları, verimli tarım toprakları, tarihi ve doğal değerler turizminhizmetine sunulmuştur.369 Türkiye kıyılarının önemli bir bölümünde olumsuz etkisini gösterecek olan Karadeniz Sahil Yoluprojesini burada anmak gerekir. 1997'de başlanan yol çalışmaları Samsun-Sarp arasındaki 559 km'likmesafeyi kapsamaktadır. Yol yapımının önemli ölçüde denizin doldurulmasına dayandığı proje, ÇEDraporlarının eksik olması, doğal dengeyi ve doğal varlıkları tehdit etmesi, balıkçılık gibi gelenekselgeçim kaynaklarını yok etmesi, halk katılımı ve kamuoyu bilgilendirilmesindeki eksiklik gibinedenlerle Karadeniz kıyılarında yeni sorunları gündeme getirebilecektir. Bolaman-Hopa arasındaki345 km'lik yolun yaklaşık 150 km'sinin denizi doldurarak yapılacağını da belirtmek gerekir. Bkz.Sami Koç, "Doğu Karadeniz Sahil Yolu İyileştirme Projesi Hakkında Görüş ve Öneriler", I.Karadeniz Kalkınma Kurultayı: Gönüllü Kuruluşlar ve Kişisel Katkılar (17-18 Mayıs 1998,Samsun), Karadeniz'in Özelliklerini Koruma Kulübü Derneği, <strong>Ankara</strong>, 1999. s.114-117.176


Çizelge 11: Türkiye'de Turizmin GelişimiYıllarGelen Turist(1000 Kişi)Endeks Turizm Geliri(Milyon $)1953 91 100 -1960 124 136 -1970 725 797 -1975 1.541 1.693 2011980 1.288 1.415 3261983 1.625 1.786 4201984 2.117 2.326 5481985 2.615 2.874 1.0941986 2.391 2.627 9501987 2.856 3.138 1.4761988 4.173 4.586 2.3551989 4.459 4.900 2.5571990 5.389 5.922 3.2251991 5.518 6.064 2.6541992 7.076 7.776 3.6391993 6.501 7.144 3.9591994 6.671 7.331 4.3211995 7.727 8.491 4.9571996 8.614 9.466 5.6501997(1) 9.700 10.659 7.5001998(2) 11.000 12.088 8.500(1) Gerçekleşme Tahmini(2) TahminKaynak: Devlet Planlama Teşkilatıİkinci konut yatırımlarının plansız biçimde kıyı alanlarında yoğunlaşması da birdiğer önemli sorunu oluşturmaktadır. Önemli bölümünün kıyılarda, verimli tarımtopraklarında ve ormanlık alanlarda yer aldığı bu konutlar, yılın yalnızca belirlidönemlerinde kullanılmasına karşın, kurulu oldukları yörelerde yoğunluğu artırarakbüyük altyapı sorunlarına neden olmaktadır. 370 Bu anlamda, ikinci konutların kıyı370 Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın 1996 yılında yaptırdığı bir araştırmada busonuçları doğrulayan bulgulara rastlamak olanaklıdır. Balıkesir'in Burhaniye, İzmir'in Çeşme veMuğla'nın Bodrum ilçelerinde yapılan alan araştırmasına göre, toplu konut sitelerinin yalnızca%8.5'inde kanalizasyon sistemi bulunmakta, %82'sinde çöpler düzenli olarak toplanabilmekte,177


alanlarına yaptığı baskı iki biçimde kendini göstermektedir. Birincisinde doğalgüzelliklerin, doğal kaynakların ya da tarım topraklarının üzerine kurulmuş konutlarındoğrudan doğruya doğa üzerine yaptığı bir baskı söz konusudur; ikincisi ise, bu türyapıların nüfus yoğunluğunu dengesiz bir biçimde artırarak kentsel altyapıya getirdikleriyükle ilgilidir. İkinci konutlarla ilgili olarak değinilmesi gereken bir konu da kıyıalanlarının kamu yararına kullanımı sorunudur. Toplumun bütün kesimlerinin yararınaaçık olması gereken kıyı alanları, bu tür yapılarla yalnızca sınırlı bir kümenin denetiminebırakılmakta, halkın kıyılara erişimi engellenmektedir. Türkiye'nin kıyı politikalarınınkamu yararı bağlamında incelendiği bölümde konuya ayrıntılı biçimde yer verilecektir.Özellikle Türkiye’de, kıyı bölgelerinin içinde bulunduğu bir başka sorunun da,kıyı kentlerinin kimliklerini yitirmesi olduğu söylenebilir. Sanayileşmenin, kentleşmeninve turizm etkinliklerinin hızlanıp yaygınlaşmasının, bu açıdan, diğerlerinden daha çok,kıyı kentlerini etkilediğine kuşku yok. Artan nüfusun gereksinimlerini karşılamak üzerekıyı alanlarında altyapının geliştirilmesi, sanayi ve turizm tesislerine ya da enerjisantrallerine kıyıda yer verilmesi, kıyı kuşağı boyunca -çoğu kez de denizi doldurarakyolgeçirilmesi, ormanlık alanların ikinci konutlar ya da işyerleri için ayrılması, kıyıkentlerinin kimliğinin bozulmasına yol açan en önemli etmenlerdendir. 1950'li yıllardayapılan Karadeniz Sahil Yolu’nun, Trabzon’un deniz ile bağını keserek kentin tarihselkimliğinin bozulması sürecine katkıda bulunması bu konuya örnek verilebilir. 371Samsun-Sarp arasındaki kıyı kuşağından -çoğu yerde denizden- geçecek Karadeniz SahilYolu'nun da kıyı kentlerine benzer etkilerde bulunacağına kuşku yok.%56.2'sinde düzenli otopark bulunmaktadır. %86.7'si deniz kıyısında bulunan bu konutlardan yılda 4aydan daha az yararlananların oranı %85.8'dir. Bkz. Ülker Baykan Seymen, Hülya Koç, Türkiye'deKıyı Yerleşmelerinde Tatil Konutları, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1996.371 Baran İdil, “Kıyı Kentlerimizin Yok Olan Kimlikleri ve Düşündürdükleri: Trabzon Özelinde Birİrdeleme”, Mimarlık, 1989/2, S.234, s.94-95.178


II.Kıyılara İlişkin Tüzel DüzenlemelerKıyılardan yararlanmada kamu yararı anlayışının ne ölçüde tüzel düzenlemelereyansıdığını anlayabilmek; yasama, yürütme ve yargı organlarının kıyı alanlarına bakışınıortaya koyabilmek; türlü uluslararası belgelerde ya da örgütlerin yayınlarındabenimsenen evrensel kıyı yönetimi ilkelerinin yasalarda ne ölçüde yer bulabildiğinisaptayabilmek için kıyılara ilişkin tüzel yapıyı ayrıntılı biçimde incelemek yerindeolacaktır. Bu amaç doğrultusunda, önce, kıyı ile ilgili ilk yasa kuralının çıkarıldığı1972’den günümüze değin tarihsel gelişim içinde doğrudan doğruya kıyıyı ele alan yasalbelgelere 372 yer verilecek, ardından da, yürürlükte bulunan tüzel düzenlemeler türlüaçılardan değerlendirilmeye çalışılacaktır. Temelde başka konular üzerine çıkarılmışolan ancak kimi yönleriyle kıyıları ilgilendiren diğer yasalara da yeri geldiğincedeğinilecektir. Kıyı ve deniz sorunlarına ilişkin taraf olunan çeşitli uluslararasıantlaşmalara ya da örgütlere, ilgili bölümlerde değinildiği için burada yer372 04.04.1926 tarihli 743 sayılı Medeni Kanun’u dışarıda bırakırsak 1972 yılından günümüze değinbaşlıbaşına kıyıları ele alan pek çok yasal düzenleme gerçekleştirilmiştir. Bir bölümüne çalışmaboyunca da değinilecek olan söz konusu yasal belgeleri şöyle sıralamak olanaklı: 20.07.1972 tarihli1605 sayılı (6785 sayılı) İmar Kanunu’nda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun;18.01.1975 tarihli İmar Kanunu'nun Ek 7 ve 8 inci Maddelerine İlişkin Yönetmelik (16.02.1975Tarihli ve 15151 Sayılı Resmi Gazete'de düzeltmesi vardır.); 17.04.1990 tarihli 1982 Anayasası;02.06.1983 tarihli İmar Kanunu'nun Ek 7 ve 8 inci Maddesine İlişkin Yönetmeliğin 4.2 MaddesineFıkra Eklenmesine Dair Yönetmelik; 22.11.1983 tarihli 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu; 05.12.1983tarihli İmar Kanunu'nun Ek 7 ve 8 inci Maddesine İlişkin Yönetmeliğin 4.2 Maddesine FıkraEklenmesine Dair Yönetmelik; 01.12.1984 tarihli 3086 sayılı Kıyı Kanunu; 18.05.1985 tarihli 3086Sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik; 10.07.1986 tarihli 3086 Sayılı KıyıKanununun Bazı Maddelerinin İptaline Dair Anayasa Mahkemesi Kararı; 04.10.1989 tarihli 6785Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunun Bazı Maddelerininİptaline Dair Anayasa Mahkemesi Kararı; 17.04.1990 tarihli 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun İptalineDair Anayasa Mahkemesi Kararı; 03.08.1990 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına DairYönetmelik; 23.01.1992 tarihli 3621 sayılı Kıyı Kanununun Bazı Maddelerinin İptaline DairAnayasa Mahkemesi Kararı; 11.07.1992 tarihli 3830 sayılı Kıyı Kanununda (3621 sayılı) DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun; 13.10.1992 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair YönetmeliğinBazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik; 30.03.1994 tarihli Kıyı KanunununUygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yönetmelik;27.07.1996 tarihli Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı MaddelerininDeğiştirilmesi Hakkında Yönetmelik.179


verilmeyeceğini de eklemek gerekir. 373 Türkiye'de kıyı yönetimini biçimlendiren temeldüzenlemelerin zamandizimsel biçimde incelenmesine geçmeden önce kıyıların genelolarak içinde bulunduğu tüzel durumu ana hatlarıyla ortaya koymada yarar var.Tüzel düzenlemelerde, kıyılara, nicelik ve nitelik açısından, diğer çevreöğelerine göre, ayrıcalıklı bir yer verildiğini söylemek olanaklıdır. Anayasada konuya"Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünde değinilerek, buralardanyararlanmanın sosyal ve ekonomik bir hak olduğunun öngörülmesi, kıyıların devletinhüküm ve tasarrufu altında bulunduğunun, 374 kıyı kuşağından yararlanmada önceliklekamu yararının gözetileceğinin vurgulanması söz konusu değerlendirmenin en güçlüdayanaklarındandır. Aynı Anayasa kuralı uyarınca çıkarılan Kıyı Kanunu'nu veaşağıdaki sayfalarda daha ayrıntılı biçimde değinilecek olan, dolaylı ya da dolaysızbiçimde kıyıları ilgilendiren çok sayıda tüzel düzenlemeyi göz önündebulundurduğumuzda, kıyıların korunmasında yasal araçlardan yoğun bir biçimdeyararlanıldığı ortaya çıkacaktır. Tüzel dizgemizde kamu malları içinde yer alan kıyılar,373 1997 yılına değin Türkiye çevre sorunları konusunda 38 sözleşmeye ve 29 bildirgeye imzaatmıştır. Bunların yanı sıra 15’de ikili antlaşmaya taraf olmuştur. Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı,Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, <strong>Ankara</strong>, s.10. Türkiye'nintaraf olduğu, kıyı ve deniz alanları ile ilgili düzenlemeleri içeren uluslararası belgeleri ise şöylesıralamak olanaklı: 1972 tarihli Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı Bildirgesi, 1976 tarihliAkdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, 1978 tarihli Gemilerden KaynaklananKirliliğin Önlenmesi Sözleşmesi, 1980 tarihli Akdeniz'in Kara Kökenli Kirleticilere Karşı KorunmasıHakkında Protokol, 1976 tarihli Fevkalade Hallerde Akdeniz'in Petrol ve Diğer Zararlı MaddelerleKirlenmesinde Yapılacak İşbirliğine Ait Protokol, 1995 tarihli Akdeniz'de Özel Koruma Alanlarınaİlişkin Protokol, 1996 tarihli Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımından KaynaklananKirliliğin Önlenmesi İzmir Protokolü, 1985 tarihli Ozon Tabakasının Korunmasına Dair ViyanaSözleşmesi, 1987 tarihli Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolu, 1992 tarihliBiyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 1989 tarihli Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının veİmhasının Kontrolü Sözleşmesi, 1992 tarihli Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı Bildirgesi, 1992tarihli Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi, 1992 tarihli Karadeniz Deniz ÇevresininKara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye Karşı Korunması Dair Protokol, 1992 tarihli KaradenizDeniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesine Karşı Acil Durumlarda Yapılacakİşbirliğine Dair Protokol, 1992 tarihli Karadeniz Deniz Çevresinin Boşaltmalar NedeniyleKirlenmesinin Önlenmesine İlişkin Protokol.374 "Hüküm ve tasarrufu altında bulunma" deyişi ile kıyıların devletin iyeliğinde olması değil,yönetimin buralarda "denetim" ve "gözetim" yetkilerini elinde bulundurulması anlatılmaktadır. Bkz.Aydın Zevkliler, "Kıyılarda Mülkiyet İlişkileri", Amme İdaresi Dergisi, Eylül 1979, C.12, S.3, s.80.180


"sahipsiz mallar" kümesi içinde değerlendirilmektedir. 375 Bundan ötürü, kıyılarla ilgilitüzel işlemler de diğer kamu malları için geçerli olan ilkelerce biçimlenir. Bir başkaanlatımla kıyılar, devir ve ferağ edilemez (başkasının üstüne geçirilemez), zaman aşımıile edinimleri söz konusu olamaz, özel hukuk işlemlerine konu olamaz, gerçek kişilerlehine ayni hak kurulamaz, tapu sicili hükümlerine bağlı değildir, haczedilemez,kamulaştırılamaz. Kıyılar, bütün bunların yanında, özel bir koruma dizgesinden deyararlanırlar. 376 Her ne kadar yasal kurallar kıyıda iyeliğin söz konusu olamayacağını,buralara ilişkin özel bir korumanın getirileceğini öngörse de, uygulamada yasaların kimiboşluklarından yararlanılarak iyelik kurulduğu bilinmektedir. 377A.Osmanlı DönemiTürkiye'de kıyı alanları ile ilgili düzenlemeleri incelemeye geçmeden önce,geçmişte konunun nasıl ele alındığını görmek, tüzel durumun gelişim çizgisi hakkındadeğerlendirmede bulunmamızı kolaylaştırabilir. Daha önce de değinildiği gibi kıyınındoğrudan doğruya bir yasa maddesine konu olması ancak 1972 yılında375Öğretide kamu malları, "orta malları", "hizmet malları" ve "sahipsiz mallar" biçimindekümelenmektedir. Medeni Kanun'un 641. maddesinde "menfaati umuma ait olan mallar" biçimindekideyişle mera, yaylak, kışlak, otlak, yol, meydan, köprü, pazar yeri, park gibi genel yararlanmaya açıkolan yerler yani "orta malları" anlatılmak istenmektedir. "Hizmet malları", kamunun iyeliğindebulunan ve belli bir hizmete özgülenmiş türlü yapılar ve araçlar gibi mallardan oluşmaktadır.Kıyıların da içinde değerlendirildiği "sahipsiz mallar" kavramı ise yine Medeni Kanun'un aynımaddesi uyarınca, kural olarak özel iyeliğe elverişli olmayan, "menfaati umuma ait sular ile ziraataelverişli olmayan yerler, kayalar, tepeler, dağlar ve onlardan çıkan kaynaklar"dır. Bkz. Sıddık SamiOnar, İdare Hukukunun Umumi Esasları - II. Cilt, 3. Baskı, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul,1966, s.1313-1314; Aydın Gülan, "Kamu Malları", İl Han Özay, Günışığında Yönetim, Alfa,İstanbul, 1996, s.582-588.376 Türlü yasal düzenlemelerde, kıyılarda kirlenmenin ve yapı yapılmasının önlenmesi üzerinegetirilen kurallar bunlardandır. Daha önce ayrıntılı biçimde değinilen, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nunikinci bölümünün "Kıyının Korunması, Yapı Yasağı ve Kıyıda Yapılacak Yapılar" başlığını taşıyandüzenlemesi buna örnek verilebilir. Bkz. Erden Kuntalp, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, May,<strong>Ankara</strong>, 1981, s.102-115; Ruşen Keleş, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, <strong>Ankara</strong>, 1998,s.324.377 Medeni Kanun'un, sahipsiz ve orta mallarını düzenleyen 641. maddesinde "aksi saptanmadıkça"biçimindeki deyişten ya da 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun tarıma uygun olmayan yerleri işgal etmeolanağı tanıyan 6. Maddesinden yararlanılarak elde edilen iyelikler bunlardan yalnızca birkaçı. Bkz.181


gerçekleşebilmiştir. Bundan önce ne Osmanlı Dönemi'nde ne de CumhuriyetDönemi'nde bu yönde bir adım atılmıştır. Osmanlı Dönemi'nde kıyılar için özel birdüzenleme getirilmemiş olmasını hem kıyılar üzerinde yaşamsal öneme sahip olabilecekbir baskı bulunmamasına hem de kıyıların ekonomik, toplumsal açıdan bugünkü kadardeğer taşımamasına bağlayabiliriz. 378 Kuşkusuz bunlara, o dönemde henüz çevrebilincinden ya da çevre hareketinden söz edilememesi de eklenebilir. Osmanlı’da kıyılar,diğer topraklarla birlikte değerlendirilmiş, özel bir düzenleme içine alınmamıştır. 1858yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi’nde sayılan beş toprak türünde de kıyılardan sözedilmemektedir. 379 Ancak, adı geçen yasanın “gûhi, taşlık, kıraç, pırnallık ve otlak” gibiyerleri “arazi-i mevat” (ölü topraklar) bölümü içinde ele almasından yola çıkarak, benzerniteliğe sahip olan kıyı parçalarının da bunlar içinde değerlendirildiği yorumunuyapabilmek olanaklıdır. Bir başka anlatımla, kıyılar tarıma elverişli olmadığından,genellikle taşlık, kayalık alanlardan oluştuğundan “arazi-i mevat” olarakdeğerlendirilebilirdi. Bu tür toprakların, özel iyeliği konu olamadığı, devletin hüküm veCevat Geray, "Kıyılara İlişkin Düzenlemelere Toplu Bakış", Amme İdaresi Dergisi, Mart 1977,C.10, S.1, s. 70, 71.378 Halil Cin, "Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi", Seha L. Meray’a Armağan, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, <strong>Ankara</strong>, 1981, s. 85-90.3791839 Tanzimat Fermanı’nı izleyen yıllardaki Batılılaşma adımlarından bir olarakdeğerlendirilebilecek Arazi Kanunnamesi, miri toprak anlayışını özel iyelik doğrultusundadeğiştirmeyi amaçlıyordu. Buna göre, iyelik biçimine göre beş tür toprak bulunuyordu (m.1): Arazi-imemlûke (mülk topraklar); arazi-i emiriye (arz-ı memleket, arz-ı haviz, mirî arazi, devlet toprakları);arazi-i mevkufe-i sahiha (sahih vakıflar, vakıf arazi); arazi-i metrûke (kamunun kullanımındakitopraklar); arazii mevat (ölü topraklar). Mülk arazi, üzerinde bireysel iyeliğe izin verilen topraklarıanlatmak için kullanılmaktaydı. Arazi sahibi toprağını dilediği gibi kullanır, miras bırakabilirdi. Mirîarazi, kuru mülkiyeti devlette kalan, kullanma hakkı sözleşme ile bireylere devredilebilen topraklarıanlatıyordu; ülke topraklarının büyük bir bölümü bu küme içinde değerlendiriliyordu. Vakıf arazi iletoplumsal yardıma özgülenen topraklar anlatılmak istenmekteydi. Metrûk arazi, devletin, genelhalkın ya da bir köyün, kasabanın ortak kullanımına sunulan topraklar için kullanılmaktaydı. Ölütopraklar ise, kimsenin iyeliğinde ya da tasarrufunda olmayan, bir köy ya da kasaba halkınınkullanımına sunulmamış olan “gûhi, taşlık, kıraç, pırnallık ve otlak” gibi boş yerleri ifade eder. Butür topraklar, tarıma elverişli olmadığı için “mevat” (ölü) olarak anılıyorlardı. Üzerinde çalışılıptarıma uygun duruma getirilmedikçe devletin hüküm ve tasarrufu altındaydılar. Bkz. Bülent Köprülü,Toprak Hukuku Dersleri-Cilt I, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1958, s.14, 98; ŞakirBerki, Toprak Hukuku, 3. Baskı, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1967, s.73-88; Cin,“Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi”, s.81-85; Hüseyin Erkan, Kadastro Bilgisi,TMMOB-Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yayını, <strong>Ankara</strong>, 1989, s.21-25.182


tasarrufu altında bulunduğu akla getirilecek olursa, Osmanlı dönemi ile TürkiyeCumhuriyeti döneminde kıyıların bağlı olduğu tüzel dizge arasında bir sürekliliğinolduğunu öne sürmek çok da yanlış olmayacaktır. Ancak, söz konusu varsayımın bütünkıyılara genellenemeyeceği de belirtilmeli. Doğal nitelikleri, konumları, ya da başkayasalarda ele alınış biçimleri açısından “mülk”, “miri”, “vakıf” arazi içindedeğerlendirilebilecek kıyı alanlarının bulunduğunu da eklemek gerekecektir. 380B.1972-1982 DönemiTürkiye’de kıyılara ilişkin ilk yasal düzenlemenin gerçekleştirilmesi için 1972yılını, yani “6785 sayılı İmar Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması HakkındaKanun"un ek 7. ve 8. maddelerini beklemek gerekmiştir. Bu yıldan önce konuya ilişkinözel bir düzenleme yapılmamış, kimi yasaların yalnızca belli bölümlerinde kıyı ile ilgilihükümlerin yer aldığı gözlenmiştir. 381 Yine aynı yıl kıyı alanları ile ilgili olarak “Kıyılarve Turistik Alanlar Kanunu Tasarısı” hazırlanmış ancak söz konusu metin yasalaşmaolanağına kavuşamamıştır. Ek 7. ve 8. maddeden önce kıyı ile ilgili özel bir düzenlemegetirilmemiş olmasının nedenlerinden birinin, bu döneme kadar kıyının ekonomikaçıdan bir değer olarak görülmemesi olduğu söylenebilir. Bu yıllardan sonra kıyınınyavaş yavaş değer kazanmaya başlaması turizmin gelişimi ile eşzamanlıdır. 1972yılından önce kıyı ile ilgili özel bir yasa kuralı bulunmuyor, konu ile ilgili düzenlemelerMedeni Kanun’un 382 ve 1961 Anayasası’nın 383 ilgili hükümleri çerçevesinde380 Cin, "Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi", s. 79.381 618 sayılı Limanlar Kanunu’nda; 743 sayılı Medeni Kanun’da; 2644 sayılı Tapu Kanunu’nda;5516 sayılı Bataklıkların Kurutulması ve Bundan Elde Edilecek Topraklar Hakkında Kanun’da; 1580sayılı Belediye Kanunu’nda; 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu’nda ve 775 sayılıGecekondu Kanunu’nda kıyılarla ilgili maddeleri bulabilmek olanaklı. Bkz. Kuntalp, DenizKıyılarının Hukuksal Düzeni, s.9. Örneğin 2290 sayılı Belediye Yapı Yolları Kanunu'nun 4/fmaddesinde kıyıdan itibaren 10 metrelik alanın kıyı kuşağı olarak korunması öngörülmekteydi. Bkz.Ruşen Keleş, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", A.Ü.SBF Dergisi, Ocak-Haziran 1989, C.XLIV, No:1-2, s.43.382 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun'un 636. maddesine göre, “Sahipsiz yerlerde birikmek,dolmak ve kaymak veya umuma ait suların mecra veya seviyeleri değişmek gibi bir suretle teşekküledip kendisinden istifade mümkün olan arazi devletin mülkü olur”, 641. maddesine göre, “Sahipsizşeyler ile menfaati umuma ait olan mallar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Hilafı sabit183


yapılıyordu. Kamu mallarının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirtensöz konusu hükümlerden, yalnızca kıyıda iyelik durumuna ilişkin sorunlara yanıtolabilecek bir sonuç çıkarılabiliyordu: Kıyıda özel iyelik söz konusu değildir. Bunabenzer biçimde 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun 35. maddesinde mer’a, yaylak, otlak,harman yeri, pazar yerleri gibi halkın yararına ayrılan taşınmazların özel iyeliğe konuolamayacağı da hükme bağlanmıştı. Anlaşılabileceği gibi bu hükümler kıyı alanları içinyalnızca dolaylı bir koruma önlemi getiriyor, kıyının doğal niteliğini kaybetmesi, kıyıalanlarında planlama, yapılaşma ve yerleşme sorunları, turizm vb. konular yasaldüzenlemelerin kapsamı dışında kalıyordu.1.Ek 7. ve 8. MaddeTürkiye’de kıyılara ilişkin ilk tüzel düzenlemeyi 6785 sayılı İmar Kanunu'nagetirilen ek maddeler oluşturmaktadır. 1972 yılında çıkarılan 1605 sayılı “6785 sayılıİmar Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun"un ek 7. ve 8.maddeleri kıyılardan yararlanmaya ilişkin kurallarla ilgilidir. 384 Daha önce de değinildiğigibi, bu tarihten önce kıyı alanları ile ilgili yasal sorunlarda Medeni Kanun’un 641.maddesi ile diğer yasaların ilgili kurallarına başvurulmaktaydı. Kıyıların pek çok yerdeözel iyeliğe, arsa vurgunculuğuna konu edilmesinin, toplumun buralardan yararlanmaolanaklarının kısıtlanmış olmasının, bir anlamda, var olan kuralların kıyının korunmasıve toplum yararına kullanımı için yeterli güvence sağlayamamasının böyle birolmadıkça menfaati umuma ait sular ile ziraate elverişli olmayan yerler, kayalar, tepeler, dağlar veonlardan çıkan kaynaklar kimsenin mülkü değildir. Sahipsiz şeylerin ihraz ve işgali, yollar vemeydanlar, akar sular ile yatakları gibi menfaati umuma ait malların işletilmesi ve kullanılmasıhakkında ahkâmı mahsusa vazolunur.” Bunların yanında, 912. maddede, özel iyelik altındabulunmayan ve genel kullanıma ayrılan taşınmazların tescile bağlı olmayacağının öngörülmesine deeklemek gerekir. Medeni Kanun’un anılan hükümlerinden de anlaşılabileceği gibi ana kural olarakkıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu kabul edilmiştir. Ancak, 641. maddedeki, “aksisaptanmadıkça” biçimindeki ifade, bu alanların özel iyeliğe de konu olabileceğini göstermektedir.Medeni Kanun’un ilgili maddelerinin 1972 yılına değin, kıyı alanları ile ilgili uygulamalarıyönlendirdiği göz önünde bulundurulursa, bu istisnanın önemi de ortaya çıkacaktır.383 1961 Anayasası’nın 30. maddesine göre, “Tabiî servetler ve kaynakları, Devletin hüküm vetasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir.”184


düzenlemenin gerçekleştirilmesinde etkili olduğu söylenebilir. 385 Buna, aynı yılStockholm’de yapılan İnsan ve Çevre Konferansı sonrasında oluşan ortamı, bir başkaanlatımla, o dönemde çevre sorunlarının ve çevre duyarlılığının sürekli gündemdekalmasını da eklemek gerekir.6785 sayılı yasada değişiklik yapan 1605 sayılı yasanın ek 7. ve 8. maddeleri,deniz, göl ve nehir kenarlarında 10 metreden az olmamak üzere 386 İmar ve İskanBakanlığı’nca belirlenen mesafede, “hususi şahıslarca umumun istifadesine ayrılmayan”yapıların yapılamayacağını, var olanlara da ekleme getirilemeyeceğini öngörmekteydi.Bu yerlere ilişkin imar planlarının öncelikle hazırlanacağı, deniz, göl ve nehirkenarlarında kamuya ait arazi ve arsaların özel iyeliğe dönüştürülemeyeceği, buralarda384 RG, 20.07.1972, S. 14251.385 Ek 7. ve 8. maddelerden önceki düzenlemeler bir anlamda kıyıda özel iyeliğe olanak tanıyacak yada daha doğru bir deyişle böyle yorumlanacak biçimde düzenlenmişti. 743 sayılı Medeni Kanun’un641. maddesinin, üzerinde bireysel iyelik kurulamayacak mallar için “aksi saptanmadıkça” koşulunugetirmesi; 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 6. maddesinin tarıma uygun olmayan toprağı işgal edebilme,8. maddesinin denizi doldurma yoluyla özel iyelik kazanılabilmesine, 10. maddesinin kıyıdakendiliğinden oluşan yerleri satın alabilme olanağı tanıması; 6086 sayılı Turizm Endüstrisini TeşvikKanunu’nun 8. maddesinin devletin hüküm ve tasarrufundaki arsaları Bakanlar Kurulu kararı iledevredilebileceğini öngörmesi bunlara örnek verilebilir. Bkz. Cevat Geray, “Kıyıların ToplumYararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.68. ÖrneğinVedat Dalokay 1969'da şunları yazmaktaydı: "Halkımızın kıyı nimetlerine duyduğu ihtiyacınbilincine varması ve kıyıların ülke turizm ve dinlenmesinde ön plana geçişi, kıyıların ekonomikdeğerini aniden artırdı. Nüfus artışı, haberleşme ve ulaşım araçlarının hızla gelişmesi, güneş vedenizin insan sağlığındaki önemli rolünün anlaşılması, yalnız kıyı şehirlerindeki halkın değil,uzaktaki halkın da kıyılardan yararlanmak istemesi; halkın doğal eğiliminin ve uygarlığındeğerlendirildiği ve tahrik ettiği bu tutku ve bu istek karşısında haksız ve kolay kazanca yönelmişvarlıklı bazı örgüt ve kişiler, gözlerini bu yeni açılan alana diktiler. Sermaye oraya akarak varlıklısınıflar arasında amansız bir kıyı spekülasyonu başlattı. Su kıyılarımızın en değerli parçaları, şimdibu sınıfların elindedir. Bu yerler az bir yatırım ve yoğun bir propoganda ile işletmeye açılmış ya dabüyük kârlar karşılığı yeniden satışa çıkarılmıştır. Bkz. Vedat Dalokay, "Türkiye'nin Kıyı Sorunlarıve Politikası", IX. İskan ve Şehircilik Konferansları: Türkiye'de Orman Köyleri, Yerleşme,Bölge Planlama, Şehirleşme, Doğu Anadolunun Sorunları, A.Ü.SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1969,s.96.386 6785 sayılı yasaya ek 7. ve 8. maddelerin getirilmesinden önce, İmar Tüzüğü'nün, 'sukenarlarından en az 30 metre uzaklıkta özel yapıya izin verilmemesi' yönündeki kuralı yürürlükteydi.Bkz. Fehmi Yavuz, Ruşen Keleş, Cevat Geray, Şehircilik: Sorunlar-Uygulama ve Politika, A.Ü.SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1973, s.420.185


denizi doldurma ve bataklık kurutma yoluyla özel iyelik adına arazi ve arsakazanılamayacağı da yasada belirtilmiştir.İmar Kanunu'na getirilen ek 7. ve 8. maddeler başlangıçta uygulanma olanağınakavuşamamıştır. Bu amaçla, 4 Kasım 1974 tarihinde İmar ve İskan Bakanlığı bir genelgeyayınlayarak ilgili yasal düzenlemenin uygulanacağını kamuoyuna duyurmak, valileri veilgili kamu görevlileri uyarmak gereksinimi duymuştur. Ancak, yasa maddelerininyaşama geçebilmesi için, yaklaşık iki yıl sonra yayınlanacak olan ilgili yönetmeliğibeklemek gerekecektir. 387Ek 7. ve 8. maddelerde, yalnızca kıyıda yapı yapılmasını denetlemek amacıgüdülmüştür. Kıyıdan kaynaklanan sorunları bütüncül bir biçimde ele almak, buralardakiekonomik ve toplumsal gelişmeleri yönlendirmeye çalışmak, kirliliği önlemek gibikonular düzenlemenin ilgi alanı dışındadır. Örneğin bir yapıtta, ek 7. ve 8. madde ilegetirilen kuralların kıyıdan daha çok kıyıya bitişik olan arsa ve arazileri ilgilendirdiği,sözü edilen düzenlemenin doğrudan doğruya kıyının hukuksal düzenini değil yalnızcakıyı bölgesinde bulunan arsa ve arazilerin kullanım ilke ve esaslarını ele aldığıdeğerlendirmesi yapılmıştır. 388 Bu açıdan, söz konusu düzenlemenin yalnızca, 6785sayılı İmar Kanunu'nun eksik ya da aksayan yönlerini gidermek amacıyla getirilmişolduğu söylenebilir. Ek 7. ve 8. maddelerde dikkati çeken bir nokta da, henüz 'kıyı', 'kıyıbölgesi' ya da 'kıyı alanı' kavramlarının kullanılmaması, onun yerine "deniz, göl ve nehirkenarları" biçiminde bir deyişin yeğlenmesidir. Bu durum az önceki değerlendirmeyidestekleyen bir bulgu olarak düşünülebilir. Söz konusu maddelerde, 'kıyı bölgesi', 'kıyıkuşağı', 'kıyı yönetimi' bir kenarda dursun, yalnız başına 'kıyı' sözcüğüne bile yerverilmemektedir. Bundan dolayı, gerçekleştirilen düzenlemeyi, bütün kıyı sorunlarını ele387 Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68;Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır” (Mimarlar Odası’nın 20-21 Eylül 1976günlerinde Antalya’da düzenlenen Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Seminerinde sunulanbildirilerden yararlanılarak hazırlanan giriş yazısı), S.147, 1976/2, s.37.388 Kuntalp, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, s.10.186


almayı amaçlayan kapsamlı bir girişim olarak değil, kıyıların korunması, yönetilmesikonusunda bir ilk adım olarak görmek yerinde olacaktır.2.Ek 7. ve 8. Maddelere İlişkin Yönetmelikİmar Kanunu'nun ek 7. ve 8. maddelerinin uygulanmasına ilişkin koşullarıdüzenleyen yönetmelik İmar ve İskan Bakanlığı’nca 18 Ocak 1975 tarihindeçıkarılmıştır. 389 1984 yılında 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun çıkarılmasına değin kıyıalanlarındaki uygulamalara yön veren söz konusu tüzel belgenin getirdiği düzenlemelerşöyle özetlenebilir: Yönetmelik, yalnızca kıyıdan yararlanma koşullarını, yapı yapılıpyapılamayacak yerleri göstermekle kalmamış, planlama ve yapı yapma sürecindeuyulması gereken yapı yoğunluğu, yapılar arası uzaklıkların saptanması ile ilgilikuralları da belirlemiştir. Kıyının, herkesin mutlak bir eşitlik ve serbestlikleyararlanmasına açık bulunduğu, üzerinde hiç bir yapı yapılamayacağı öngörülmüştür.Ancak, iskele, liman, dalgakıran, tersane, köprü, fener, bekçi kulübesi, tuzla vb.yapılarla kıyının kamu yararına kullanımını sağlamayı kolaylaştırmak ya da kıyıyıkorumak amacını taşıyan kamuya yararlı yapı ve tesisler bu hükmün dışında tutulmuştur.Yine buralarda toplumun yararlanmasına açık olarak çayhane, kahvehane, lokanta,soyunma odası gibi yapıların bir bölümü ya da tümü su üstünde yapılabilecektir. Sözkonusu yapıların hiç bir biçimde özel iyeliğe konu edilemeyeceği, kıyının kullanılmasınıengelleyecek biçimde planlanamayacağı da belirtilmiştir. Yönetmeliğe göre, kıyılardakara yönünde en az 30 metre içinde hiç bir yapı ya da duvar, çit, parmaklık, tel örgü,hendek gibi engeller konulamayacaktır; kıyılarda kıyıyı değiştirecek ölçüde kazıyapılmasına, kum, çakıl, yosun ve saz vb. çekilmesine izin verilmeyecektir; kıyılaramoloz, toprak, curuf, çöp vb. kirletici etkisi olan artıklar atılamayacaktır. Deniz ve gölkenarlarında kara yönünde en az 100 metre genişlikteki kuşak içinde toplumunyararlanmasına ayrılmayan yapı yapılamayacak, yapılmış olanlar değiştirilemeyecek,bunlara ekleme yapılamayacaktır. Bu madde kapsamına giren kuşaklar içinde bulunan389 RG, 18.01.1975, S. 15122.187


kamunun yapılı-yapısız arazi ve arsaları her ne biçimde olursa olsun özel iyeliğegeçirilemeyecek, bu yerlerde denizden doldurma ve bataklık kurutma yoluyla özel iyelikadına arazi ve arsa da kazanılamayacaktır. Yönetmelik, yürürlüğe girdiği gündenbaşlayarak 3 ay içinde, kapsam içine giren alanların hava fotoğraflarının çekilerekmevcut durumun saptanmasını da öngörmüştür. 390 Yönetmeliğin ilgili maddelerinin"mülkiyet hakkının" özüne dokunduğu gerekçesiyle açılan davada Danıştay’ın kıyılarınkamu yararına kullanılmasına ilişkin kararını da burada anmak gerekir. 391Kıyı alanlarında iyeliğin sınırlanması ya da kıyı alanlarındaki iyelik biçimindenkaynaklanan sorunların çözülmesi, ek 7. ve 8. maddelerin uygulanmasına ilişkinyönetmeliğin ilgi alanı dışında kalıyordu; yalnızca kıyılardan yararlanma, yapı yapma veplanlama ile ilgili konuları düzenlenmesi amaçlanmıştı. 392 Doğal olarak bu durum,yönetmeliğin dayandığı 1605 sayılı yasanın ilgili maddelerinin niteliğinden390 Yönetmelik yeni düzenlemeye geçiş sürecinin nasıl olacağını belirlemiştir. Buna göre, deniz, gölve nehir kenarlarında, 1605 sayılı yasa’nın Resmi Gazete’de yayınlandığı 20.07.1972 günündenönce, kenardan 10 metreden az uzaklık içinde, İmar ve İskan Bakanlığı'nın A-02/57 sayılıgenelgesinin yayın günü olan 4.11.1974 gününden önce, kenardan 100 m. uzaklık içinde, ek 7-8.Maddelere göre Bakanlar Kurulu kararıyla düzenleme altına alınmış yerleri ilgilendirenkararnamelerin Resmi Gazete’de yayını gününden önce başlanmış olup da bitirilmiş ya dabitirilmemiş yapılarda, yasalar uyarınca kazanılmış haklar saklıdır. Ayrıca, deniz, göl ve nehirkıyılarında bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce tapuya yazımlanmış (tescil edilmiş) olupda yasalara uygun olarak kazanılmış olan öteki haklar saklı tutulmuştur.391 Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 30.01.1975 tarihli kararından aşağıdaki bölümüaktarmak yararlı olacaktır: “6785 Sayılı Kanun’un 25/c maddesine dayanan İmar Tüzüğünün 40.maddesine konulan yasak hükmünün mutlak ve kifayetli olmayışı sonucu kıyı yağmacılığıönlenememiş, toplumun büyük bir kısmının deniz, göl ve nehirlerden tam bir serbestlik ve eşitlikteyararlanma olanağı kalmamıştır. Türk hukukunda, deniz, nehir ve göl kıyıları Medeni Kanun’un 641.maddesi ile toplumun yararlanmasına açık tutulduğu halde fiili durum büyük oranda bunun aksiolmuştur... Anayasa Mahkemesince 02.06.1964 günü verilen bir kararda ise, 'mülkiyet hakkı geçenyüzyılın ferdiyetçi doktrinlerinin etkisi altında malikin kişiliğine bağlı, dokunulamaz, kutsal ve doğalhaklardan sayılırken günümüzde bu görüş değişmiş ve mülkiyet hakkı malikine toplum yararına bazıödevler ve görevler yükleyen sosyal bir hak olarak görülmeye başlanmıştır' denilmektedir... Kıyılarınanılan kararda ifadesini bulan niteliğinden ötürü de deniz, göl ve nehir kıyılarının ve bu kıyılardankara yönünde içeriye doğru muayyen bir saha şeridinin toplumun eşitlik ve serbestlikleyararlanmasına açık tutulmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” Ayrıca Bkz.Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır”, s.38, 39; Cevat Geray, "Türkiye'de KıyısalAlanların Korunma ve Geliştirilmesine İlişkin Sorunlar", Peyzaj Mimarlığı, 1976/2, s.23. (19-24)392 Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68.188


kaynaklanmaktaydı. Söz konusu yönetmeliğin uygulamada olumlu sonuçlardoğurduğunu söyleyebilmek oldukça güç. Planların yönetmeliğe uyumlu bir biçimdedeğiştirilebilmesi sağlanamamış; denizin doldurulması yoluyla kıyılarda özel iyelik hızlayaygınlaşmış, kıyı kenar çizgisini saptamak için herhangi bir çaba harcanmamış; kıyıkuşağının arkasındaki bölgelerde arsa vurgunculuğu hızlanmıştır. Bunda, o dönemde,kıyı kuşağının ileride kamulaştırılacağı düşüncesi de etkili olmuştur. Yönetmeliğin birkatkısının mevcut durumu gösteren hava fotoğraflarının çekilmesini sağlaması olduğusöylenebilir. Bunun dışında kıyıya yönelik herhangi bir olumlu adım atılamamış,planların üzerinde ek 7. ve 8. maddelerin ve yönetmeliğinin etkisi son derece sınırlıkalmıştır. 393 6785 sayılı İmar Kanunu’nu değiştiren 1605 sayılı yasanın getirdiği ek 7. ve8. maddeler uyarınca çıkarılan yönetmeliğin bugünkü yasal durumun ilk tohumlarını daatmış olduğu söylenebilir. Bunu, “kıyı çizgisi”, “kıyı”, “deniz, göl (doğal ve yapay) venehir kenarı”, “toplumun yararlanmasına ayrılan yapı”, “turizm yerleşme alanı” gibikavramlara ilişkin olarak yapılan tanımlarda da görebilmek olanaklı. 3946785 sayılı İmar Kanunu’nda Değişiklikler Yapan 1605 sayılı yasanın ek 7. ve8. maddeleri ve ilgili yönetmelik üzerine o dönemde yapılan değerlendirmeler şöyleözetlenebilir: Bir görüşe göre, kıyılardaki olumsuzluğun nedenini ek 7. ve 8. maddelerde393 Cevat Geray, “Kıyıların Korunmasına İlişkin Düzenlemeler”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.41,1975, Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır”, (Mimarlar Odası’nın 20-21 Eylül 1976günlerinde Antalya’da düzenlenen Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Semineri'nde sunulanbildirilerden yararlanılarak hazırlanan giriş yazısı), S.147, 1976/2, s.37; Geray, “Kıyıların ToplumYararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68; Cevat Geray, "Kamu Taşınmazları,Kıyılar ve Sayıştay", A.Ü.SBF Dergisi, C.XXXIV, Ocak-Aralık 1979, No:1-4, s.8-9.394 Yönetmelikte, deniz, göl ve nehir kenarı “deniz, göl ve nehir kıyılarının kara yönünde bittiğiçizgi”; toplumun yararlanmasına ayrılan yapı ise “yetkililerce saptanmış ya da onanmış kural ve ücrettarifelerine uygun biçimde, kamu görevlilerinin denetimi altında, getirdiği kullanımdan belirli kişi yada topluluklara ayrıcalıklı kullanım tekeli tanımaksızın, yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbestolarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapılardır” biçiminde tanımlanmıştır.Söz konusu düzenlemelere sonraki tüzel belgelerde de rastlamak olanaklı. Örneğin yürürlüktebulunan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nda toplumun yararlanmasına açık yapı buradaki düzenlemeyebenzer biçimde tanımlanmıştır: “Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerineuygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkıtanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konutdokunulmazlığı olmayan yapıları ifade eder”.189


ya da ilgili yönetmelikte değil de uygulamada, karar organlarının belirlediğipolitikalarda aramak daha gerçekçi olacaktır. Yasaların getirdiği kurallar kimilerinin önesürdüğü gibi kıyının kullanımını engellememekte tersine, özellikle alt gelir kümeleri gözönüne getirildiğinde, kullanımı kolaylaştırmaktadır. Bu açıdan kıyıdan yararlanmakoşullarını belirleyen söz konusu yasal düzenlemeler yerindedir. 395 Buna benzerbiçimde, bir başka değerlendirmede de, 396 getirilen düzenlemenin yaşamageçirilebilmesini kolaylaştıracak gerekli önlemlerin alınmaması yüzünden başarıyaulaşılamaması üzerinde durulmuştur. Buna göre, söz konusu düzenlemeler Ecevit veIrmak hükümetleri dönemlerinde gerçekleştirilmiş, sonradan iktidara gelen MChükümetleri döneminde, öngörülen kuralların uygulamaya geçirilmesi için gerekliadımlar atılmamıştır. Kıyı kenar çizgisinin ve dolayısıyla kıyı kuşağının saptanması içinbir çaba gösterilmemesi, kıyı bölgelerindeki imar planlarının yönetmeliğe uyumlu halegetirilmesi için çalışmaların başlatılmaması, yerel yönetimlerin, söz konusu yasaldüzenlemelerin gereklerini yerine getirebilmesi için akçal, insangücü ve teknik açılardangüçlendirilmesi yönünde bir girişimde bulunulmaması, yapı denetiminin sıkı bir biçimdeyapılmayışı, kıyıdaki çit, duvar vb. engellerin kaldırılmaması, arsa vurgunculuğununönüne geçilememesi, deniz doldurma yoluyla kıyı toprağının özel iyeliğe geçişine karşıönlem alınamayışı yüzünden ilgili yasal düzenlemeler de tam olarak uygulanma şansınakavuşamamıştır. 397 Bir başka yazar ise, yasa hükümlerine uyulmasında, toplum yararınakullanımı engellemeyen her olanaktan yararlanmada, Anayasa'nın toplum yararını395 Yiğit Gülöksüz, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık,S.147, 1976/2, s.58.396 Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.68.397 Dönemin, Marmara Adası Belediye Başkanı Ahmet Enön'ün Marmara ve Boğazları BelediyeleriBirliği Beşinci Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma da bu durumu yansıtan ifadeleri bulabilmekolanaklı: "Kıyı yağması denilen konu Belediyeler Birliğimizin asıl amaçları arasında müşterek birderdimizdir. Belediye hudutları köylerle zaman zaman kesilir ve bir belediyenin hududu diğer birbelediyenin hududuna kadar dayanmadığından aradaki köy kesiminde kırsal alanda bir yağmalamadırgider. Bu kırsal kesimler belediye hudutları içerisinde olsa belediye reisleri zabıtası, fen işlerimarifetiyle bunları durdurur ve yasaya göre yıktırır. Ama belediye hududu dışında kalınca iş o ilinValilerine düşüyor. Sayın valilerimizce Marmara Denizi kıyılarında bugüne kadar (Hiçbir vilayethududu içerisinde) tek bir kaçak yapı yıkılmamıştır. Kıyıya tecavüz eden yönetmeliğe aykırı yapılanyapı durdurulamamıştır." Marmara ve Boğazlar Dergisi, S.7- 8, Şubat-Mart 1976, s.21.190


öngören hükümlerini göz önünde tutmada anlatımını bulan bir “olumlu yaklaşım” ile ek7. ve 8. maddelerin yeterince bir güvence sağlayacağını düşünmektedir. Bir başkaanlatımla yöneticilerin ve plancıların istençlerine bağlı olarak söz konusu düzenlemeninolumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirtmektedir. Buna göre, ilgiliyönetmeliği, arsa vurgunculuğunu önleyici yönde hükümler taşımadığı için eleştirmek,yönetmelik bu amaç doğrultusunda hazırlanmadığından, yerinde olmayacaktır. Kıyıdaözel iyelik var olduğu sürece öngörülen yaklaşma mesafesi sürekli olarak en alt noktada,yani 10 metrede, tutulmak istenecek, yasalardaki boşluklardan yararlanma isteğininönüne geçilmesi kolay olmayacaktır. İlgili düzenlemelerin olumlu sonuçlardoğurabilmesi için uygulamanın sıkı bir biçimde denetlenmesi ve bütün sorumlularıntoplum yararının korunması amacına uygun olarak görevlerini eksiksiz yerinegetirmeleri gerekecektir. 398 Bir çalışmada da, yapılaşma mesafesinin 10-100 metrearasında plancının istencine bırakılmasının türlü olumsuz sonuçlar doğuracağı, budüzenlemenin “egemen çevreler” için 10 metre, “sair kişiler” için 100 metre olarakuygulanma olasılığı üzerinde durulmuştur. Ancak ilgili yönetmelik, bu durumuyla bile,kıyıların korunması ve toplum yararının gözetilmesi için bir ilk adım sayılabilirdi. 399C.Askeri Yönetim Dönemi12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden I. Özal Hükümeti'ne (13.12.1983) değin,yaklaşık üç yıl süren olağanüstü dönemin Türkiye'nin çevre ve kıyı yönetiminde etkileribüyük olmuştur. Başta 1982 Anayasası olmak üzere, Turizmi Teşvik Kanunu, SahilGüvenlik Koruma Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, ÇevreKanunu ve Milli Parklar Kanunu hep bu dönemin eseridir. Burada yalnızca, 1982Anayasası'nın kıyıları alanları ile ilgili kurallarına ve Boğaziçi'nin korunması ile ilgilitüzel düzenlemelere değinilecek, dönem boyunca çıkarılan diğer yasalara da ilerleyensayfalarda yer verilecektir.398 Ergun Unaran, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.70-71.399 Selman Ergüden, Yaşar Konmaz, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine”, Mimarlık,S.147, 1976/2, s.75.191


1.1982 Anayasası1982 Anayasası’nın, "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünün“Kamu Yararı” başlığının altında ele aldığı ilk konu “Kıyılardan Yararlanma”dır. 400 Buaçıdan ilk olarak Anayasa'nın, kıyılardan yararlanmayı sosyal ve ekonomik bir hakolarak gördüğünü belirtmek gerekecektir. 401 43. maddenin düzenleniş biçiminden deanlaşılabileceği gibi Anayasa’da kıyılara ilişkin olarak iki temel ilke belirlenmiştir:Kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması ve buralardan yararlanmada kamuyararının göz önünde tutulması. Anayasa'nın güvenceye aldığı bir başka konu da kıyıkuşağının derinliğinin ve bu alanlardan yararlanma koşullarının yasal düzenleme ilebelirlenmesidir. Anayasa'nın kıyıları ilgilendiren kuralları salt 43. madde ile sınırlı değil.“Kamu Yararı” üst başlığı altında yer alan “Kamulaştırma” ile ilgili 46. maddede dekıyılara ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Buna göre, kamulaştırma işlemlerinde,kıyı alanları genel düzenlemenin dışında tutulacak, bu alanlarda yapılacakkamulaştırmalarda toprak bedellerinin ödenmesi ile ilgili kurallar ayrı bir yasa iledüzenlenecektir. 402 Kıyıların korunması amacıyla yapılacak kamulaştırmaların, genelkuraldan ayrılarak, devletin daha rahat hareket edebileceği bir çerçevede belirlenmişolması, bir başka anlatımla bu tür kamulaştırmalarda devletin üzerindeki akçal yükünazaltılmasının öngörülmesi, kıyıların korunmasına katkı sağlayabilecek bir adım olarak400 43. maddeye göre, “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsukıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamuyararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin buyerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.”401 Anayasa'nın kıyılara "Temel Haklar ve Ödevler" bölümünün "Sosyal ve Ekonomik Haklar veÖdevler" altbölümünde yer vermesinin, yeni bir sosyal haklar dizisinin getirilmesi biçimindeyorumlanamayacağı savunulmaktadır. Buna göre Anayasa, bu düzenleme ile kamu yararından neanlaşılması gerektiğini, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirtmekleyetinmiştir. Söz konusu düzenleme bireylere değil, devlete yöneliktir; bireylerin bu kuraldan dolaylıbir biçimde yararlanabilirler. "Oysa, temel haklar doğrudan doğruya ilgililerin durumlarınıdüzenleyen kurallardandır". Bkz. Tekin Akıllıoğlu, "Kamu Yararı Kavramı Üzerine Düşünceler",Amme İdaresi Dergisi, Haziran 1991, C.24, S.2, s. 4-6.402 “...kamulaştırma bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması,büyük enerji ve sulama projeleri ile iskan projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların192


değerlendirilebilir. Ancak devlete getirilen söz konusu kolaylığın ya da olanağın,kıyıların korunmasına olumsuz yönde etkide bulunabilecek “büyük enerji projeleri”,“iskan projeleri”, “turizm” gibi alanlarda da geçerli olduğunu gözden yitirmemekgerekmektedir. Bu açıdan Anayasa’nın getirdiği düzenin, çevre sorunları ve ekonomikkalkınmayı birlikte düşünmenin sonucu olduğu söylenebilir. Anayasa’nın kıyılarıilgilendiren bir diğer hükmü de 56. madde ile düzenlenmiş. 403 Sağlıklı, dengeli birçevrede yaşama hakkını öngören, devlete ve yurttaşlara çevre sağlığını koruma, çevrekirliliğini önleme ödevini yükleyen bu düzenleme ile getirilen güvence kuşkusuz kıyıalanlarını da kapsıyor. Bunlardan başka belirtilmesi gereken bir nokta da, 1982Anayasası'nda kıyının, diğer kamu mallarından farklı bir konumda tutulması. Örneğin,ormanlarla doğal servet ve kaynaklar üzerinde devletin hüküm ve tasarrufununbulunduğuna ilişkin kurala kimi istisnalar getirilmişken kıyı için bu tür bir düzenlemeyegidilmemiştir. 404yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenmeşekli, kanunla gösterilir.”403 “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevresağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir...”404 Bu durum Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu'nun bir kararında da belirtilmiştir:"1982 Anayasası, "kıyı"yı sahipsiz doğal nitelikli ve herkese açık bir kamu malı olarak ortayakoyarken bu alanda yer alan diğer kamu mallarında da (mallarını da) farklı düzende görmüştür.Gerçekten Anayasa, 168. maddesinde tabii servet ve kaynakların Devletin hüküm ve tasarrufundaolduğunu belirledikten sonra, bunların arama ve işletme hakkınında (hakkının da) Devlete aitolduğunu kabul etmiş, ancak gereğinde bu hakkın özel kişilere devredilebileceğini öngörmüştür.Kıyılarda ise böyle bir durum söz konusu değildir. Aynı biçimde, kamu malları arasında çok önemliyer tutan ve Anayasanın 169. maddesinde "kıyı"ya benzer bir sistemle belirlenen 'ormanlar' Devletçeyönetilip, işletilmekte ve özel mülkiyet dışında tutulmaktadır. Ne var ki; kamu yararının gerektiğidurumlarda, bu yerler irtifak hakkına konu olabildikleri gibi, orman rejimi dışınaçıkarılabilmektedirler. Oysa, 'kıyı' yönünden bu tür bir uygulama kesinlikle düşünülmemiştir. 1961ve 1982 Anayasaları kamu malları yönünden kabul ettikleri kimi esaslarla, sosyal içerikli mülkiyetkavramına yer vermişlerdir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında görülen ve diğer sahipsiz kamumallarından farklı olan kıyılar, bu tür bir mülkiyet içerisinde yer alır." (E.1996/5, K.1997/3, RG,30.12.1997, S.23216)193


2.Boğaziçi’nin Korunmasına Yönelik DüzenlemelerBoğaziçi’nin korunmasına yönelik ilk düzenlemeyi bir Bakanlar Kurulu Kararıoluşturmaktadır. 405 12 Eylül 1980 Darbesi'nden sonra kurulan askeri yönetimce 1983yılında çıkarılan bu kararnamenin amacı, Boğaziçi Nazım ve 1/1000 ölçekli imar planıhazırlanıncaya değin geçerli olacak ilkeleri saptamak olarak belirlenmiştir. Söz konusuBakanlar Kurulu Kararı ile Boğaziçi sit alanında artık yeni imar durumu ve inşaat ruhsatıverilmeyeceği, doğal güzelliği bozan ve tahrip eden işletmelerin kapatılacağı, hazineyeait olan arsaların yeşillendirilip korunması için önlemler alınacağı belirtilmiştir.Boğaziçi Nazım Planı ve Uygulama İmar Planı’nın çalışmalarına başlanması daöngörülmüştür. Kararnamenin dikkati çeken bir hükmü, Üsküdar, Beykoz, Sarıyer,Beşiktaş ilçelerinin Boğaziçi sit alanına giren yerlerindeki ruhsat işlemlerinin İstanbulBelediyesi’nce tek elden yürütüleceği biçimindedir. Anılan kural, İstanbul ve büyükkentler için öngörülen “anakent yönetimlerine” giden bir adım olarak dadeğerlendirilmiştir. 406Nazım plan yapılıncaya değin ortaya çıkan yasal boşluğu kapatmak üzereçıkarılan bu kararnamenin ardından, yaklaşık on ay sonra, Boğaziçi ile ilgili bir yasaldüzenleme gerçekleştirilmiştir. 18 Kasım 1983'de çıkarılan Boğaziçi Kanunu'nun 407amacı, İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerinikamu yararını gözeterek korumak, geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunuartıracak yapılanmayı sınırlandırmak için uygulanacak imar düzenini belirlemektir. Yasabu amaç doğrultusunda, Boğaziçi'nin doğal yapısının korunmasını ve çarpıkyapılaşmanın önlenmesini sağlamak üzere kimi kurallar getirmiştir: Buna göre, Boğaziçialanında yer alan kültürel, tarihi değerler ve doğal yapı koruma altına alınacak; bubölgede tarihe ve ulusal kültüre dayanan yaşamın canlandırılması desteklenecek;yasalara aykırı yapılar hemen yıktırılacak; mevcut planda nüfus ve yapı yoğunluğunu405 RG, 29.01.1983, S.17943.406 Keleş, Kentleşme Politikası, 5. Baskı, İmge, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.469.194


artırıcı nitelikte plan değişikliğin gidilemeyecek; Boğaziçi kıyı ve sahil şeridinde veöngörünüm bölgesinde konut yapılamayacak; kıyılar ancak kamu yararınakullanılabilecek; Boğaziçi kıyı kuşağında ancak toplumun yararlanabileceği dinlenme,gezinti ve turizm amaçlı tesisler yapılabilecek; Boğaziçi alanında kömür ve akaryakıtdepoları, tersaneler ve sanayi tesisleri kurulamayacaktır. Boğaziçi öngörünüm, gerigörünüm ve etkilenme bölgelerinde kamu hizmeti ve tesislerine ayrılan alanlarda 40m 2 'yi geçmeyen bekçi kulübesi, büfe, çay ocağı gibi yapılara imar uygulama programıuygulanıncaya kadar izin verileceği de yasada belirtilmiştir. Yasa, yöredeki ormanlıkalanlar için de önlemler getirmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarının elinde bulunanormanlık alanlar bedelsiz olarak Hazineye devredilecek, özel iyelikte bulunanlarsaTarım ve Orman Bakanlığı'nca kamulaştırılacaktır. Yasayla Boğaziçi alanında yerleşmeve yapılaşmanın planlanması, eşgüdümü ve buna ilişkin uygulamanın denetlenmesi için"Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu"nun 408 , "Boğaziçi İmar İdareHeyeti"nin 409 ve İstanbul Belediyesine bağlı kamu tüzelkişiliğine sahip olan "Boğaziçiİmar Müdürlüğü"nün 410 kurulması da öngörülmüştür. Bir bakıma, İmar YüksekKoordinasyon Kurulu genel karar organı, Boğaziçi İmar İdare Heyeti "karar organı",Boğaziçi İmar Müdürlüğü de yürütme organı olarak nitelenebilir. Yasaya göre 'kurul',Boğaziçi için alınacak imar kararlarının yönünü belirleyecek, 'heyet', belirlenen407 RG, 18. 11.1983, S.18229.408 Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Başbakan veya görevlendireceği Devlet Bakanı veBaşbakan Yardımcısının başkanlığında, İmar ve İskan, Milli Savunma, Maliye, İçişleri, Bayındırlık,Sağlık ve Sosyal Yardım, Ulaştırma, Tarım ve Orman, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Enerjive Tabii Kaynaklar bakanlarından oluşur. Gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileri kurultoplantılarına çağrılabilir. (m.7)409 Boğaziçi İmar İdare Heyeti, İstanbul Valisinin başkanlığında, İstanbul belediye Başkanı, İstanbulİl Hukuk İşleri Müdürü, İl İmar Müdürü, İl Sağlık Müdürü, Defterdar, Boğaziçi İmar Müdürü,İstanbul Belediyesi İmar Müdürü, Vali ve Belediyenin tayin edecekleri birer uzman, Taşınmaz Kültürve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu Başkanı, Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek ilgili bilim dalıöğretim üyesi olmak üzere oniki üyeden oluşur. Gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcileritoplantılara çağrılabilir. Boğaziçi İmar İdare Heyetinin sekreterya hizmeti Boğaziçi İmarMüdürlüğünce yapılır. (m.8)410 Boğaziçi İmar Müdürlüğü, Boğaziçi İmar Müdürü, en çok üç müdür yardımcısı ile gerekliplanlama, plan uygulama, yapı kontrol, idare ve destek birimlerinden oluşur. (m.9)195


politikaların nasıl uygulamaya geçirileceğine karar verecek, bunun için gerekli araçlarısağlayacak, "müdürlük" ise uygulamayı gerçekleştirecektir. Müdürlüğe verilen görevlerşunlardır: Boğaziçi imar planlarını ve Boğaziçi Alanında bu Kanunun amacına uygunyatırımları ve ilgili diğer faaliyetleri düzenleyen imar uygulama programlarını ve ilgilidiğer planları hazırlamak ve Belediye Başkanlığına sunmak; bütçeyi hazırlamak; imaruygulamalarını, ruhsat ve izin işlemlerini yürütmek, yapı ve inşaatları denetlemek, imarkurallarına aykırı yapılar hakkında alınan yıkım kurallarını uygulamak. Yasada,Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün gelirleri 411 ve kurallara aykırı davranışlara verilecekcezalar da düzenleye alınmıştır.O dönemde Boğaziçi Kanunu'na türlü yönlerden eleştiriler yöneltilmiştir.Bunlardan bir bölümü, yasanın, Boğaziçi'nin korunması için yeteri oranda güvencesağlamadığı görüşünde temelleniyordu. Buna göre, herhangi bir doğal-kültürel yapıt yada yer ile ilgili özel bir düzenleme yapılmasına gerek yoktu; bu tür konuların geneldüzenlemeler içinde değerlendirilmesi gerekiyordu. Üstelik, yasanın öngördüğü kurallar,korumadan çok Boğaziçi'nin kimi alanlarında imar affını gündeme getiriyordu.Öngörülen kurulda halkın ya da halkın seçtiği temsilcilerin yeterince temsil edilmediği,yasanın ancak daha alt düzeylerdeki yasal belgelerde yer alabilecek konulara yer verdiğide diğer eleştiriler arasında yer alıyordu. 412 Boğaziçi Kanunu'na bir diğer kümedenyöneltilen eleştiriler ise daha çok ekonominin gereklerine dayanıyordu. Buna göre yeniyasa iyelik hakkını sınırlamaktaydı. Getirilen düzenleme konut sorununun ağırlaşmasınayol açabilecekti. Bu durumuyla yasanın uygulanmaya geçirilmesinde büyük sorunlarla411 Yasada öngörülen gelir kaynakları şöyle: Genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere ve il özelidarelerine verilen paydan İller Bankasındaki belediyeler ve il özel idareleri ortak fonuna aktarılanpayların yüzde 10 oranından aşağı olmayacak biçimde Boğaziçi İmar Yüksek KoordinasyonKurulunca kararlaştırılacak oranda ayrılacak miktar; boğaz köprülerinden geçiş ücretlerinin yüzde10'u; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan imar ile ilgili harçlar ve harcamalara katılmapaylarının bir misli oranında alınacak harç ve harcamalara katılma payları; her türlü mal, para vebenzeri bağışlar, yardımlar.412 Cevat Geray, "Boğaziçi Yasası", Mimarlık, S.199, 1984/1, s.43-45.196


karşılaşılacaktı. 413 3194 sayılı İmar Kanunu'nun kimi maddeleri ile Boğaziçi Kanunu'ndaönemli değişiklikler yapılmasında, ikinci kümedeki eleştirilerin büyük payıbulunmaktaydı.1985 yılında çıkarılan 3194 sayılı İmar Kanunu 414 ile 2960 sayılı BoğaziçiKanunu uyarınca kurulan organlar kaldırılmış, bu kuruluşların görev ve sorumluluklarıile personel ve gelirleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili ilçe belediyelerinedevredilmiştir. 1987 yılında İmar Kanunu’nun iptali için Anayasa Mahkemesi’nde açılandavada Boğaziçi ile ilgili söz konusu maddelerin de Anayasaya aykırılığı önesürülmüştür. 415 Buna göre, İmar Kanunu’nun getirdiği kurallarla “kamu yararı kişiyararına göz ardı edilmekte”dir. Böylece İstanbul Boğazı’nın doğal yapısı dabozulabilecektir. Anılan düzenleme Boğaziçinin doğal güzelliğini ve tarihi mirasınıkorumada yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi, iptali istenen Boğaziçi ile ilgilimaddelerden birinin gerekçesini haklı bulmuş, diğer maddelerdeki düzenlemelerinseAnayasaya aykırılık oluşturmadığı sonucuna varmıştır. İptali istenen kural, Boğaziçiöngörünüm bölgesinin konut yapımına açılması ile ilgili koşulları düzenlemekteydi.Anayasa Mahkemesi kararında, 3194 sayılı yasanın ilgili maddesinin kamu yararınıgerçekleştirmek amacına yönelik olmadığı belirtilmiştir. Buna göre, yeni düzenlemedeBoğaziçi öngörünüm bölgesinde, belli koşullarda da olsa, yeşil alanlarda konutyapılmasına izin verilmektedir. Dolayısıyla yeni yasada kamu yararını göz önünde tutanbir koruma düzenlemesi getirildiği söylenemez. Anayasa Mahkemesi’ne göre eskidüzenleme, Anayasa’nın 56. maddesindeki “herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevredeyaşama hakkına sahiptir” biçimindeki kuralına daha uygundur. Bundan dolayı ilgilikuralın Anayasa’ya aykırılığı açıktır.Askeri yönetim döneminde getirilen düzenlemelere birkaç açıdan yaklaşmakolanaklı. İlk olarak, böyle bir düzenlemenin ardında, 1982 Anayasası'na çevre ile ilgili413 Keleş, Kentleşme Politikası, s.471.414 RG, 09.05.1985, S.18749.197


56. maddenin, kıyılarla ilgili 43. maddenin alınması örneğinde olduğu gibi, ordunun veaskeri yönetimin çevre sorunlarına görece duyarlı yaklaşımının bulunduğu söylenebilir.Ancak Boğaziçi için getirilen düzenlemelerin doğurduğu sonuçlar için aynıdeğerlendirmeyi yapmak güç görünüyor. Bu açıdan, 12 Eylül Askeri Darbesi'ninardından gelen olağanüstü dönemin Boğaziçi’nin korunması açısından olumsuz sonuçlardoğurduğu söylenebilir. İmar ve İskan Bakanlığı’na bağlı Büyük İstanbul Nazım PlanıBürosu Başkanlığı’nca hazırlanan ve 29 Temmuz 1980’de yürürlüğe giren “1/50.000Ölçekli İstanbul Metropoliten Alan Nazım Planı”, İstanbul’un Kuzey bölgelerindekiyapılaşmanın önlenmesini, Boğaziçi’ndeki kültürel doku ve doğal yapının korunmasınıöngörmekteydi. Askeri girişimden hemen önceye denk gelen söz konusu Nazım Planıaynı zamanda İstanbul Nazım Planı Bürosu’nun son işini de oluşturmuştu. Ülkedekidiğer demokratik kurumlarla birlikte Nazım Plan Bürosu da yine bu dönemde ortadankaldırılmıştır. Daha önce de değinildiği gibi, Turizmi Teşvik Yasası da bu döneme denkgelir. Boğaziçi yöresinde geri görünüm ve etkilenme bölgelerinde yapılaşmaya izinveren Boğaziçi Yasası da yine bu dönemin ürünüdür. Gerek Askeri Yönetim dönemindegerek onu izleyen hükümetler döneminde yapılan yasal düzenlemeler ve yerelyönetimlerin uygulamaları Boğaziçi’ni hızla arsa vurguncularının hedefi haline getirmiş,yapılaşmaya elverişli bir ortam yaratmıştır. Örneğin 3194 sayılı yasanın Boğaziçi’niilgilendiren hükümleri, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı yayınlanana değin yaklaşıkiki yıl yürürlükte kalmış, bu sürede Boğaziçi için verilen yapı izinlerinin sayısı 350’yigeçmiştir. 416415 RG, 18.04.1987, S.19435.416 Cevat Geray, "Doğal Çevreyi Korumada Toplum Yararı Sorunsalı", Tarım ve Mühendislik,1989, S.33, s.38; Oktay Ekinci, İstanbul’u Sarsan On Yıl: 1983-1993, Anahtar Kitaplar, İstanbul,1994, s.31-36.198


D.İlk Kıyı Yasası Dönemi1.3086 Sayılı Kıyı KanunuTürkiye’de kıyıya özgü bir yasa için ilk girişim 1966 yılına denk gelir. “MilliKıyılar Kanunu” adını taşıyan ve su kıyısında en az 10 metre derinliğinde kuşağıntoplumun yararlanmasına ayrılmasını öngören öneri yasalaşamamıştır. 417 Bunun dışında,daha önce de değinildiği gibi, 1972 yılında, yalnızca kıyıları konu alan bir yasaldüzenleme gerçekleştirilmek istenmiş, bu amaçla hazırlanan “Kıyılar ve Turistik AlanlarKanunu Tasarısı”nı 418 da yasalaştırma olanağı bulunamamıştır. Başlıbaşına kıyılarla417 Söz konusu yasa tasarısı 10 metrelik bir kuşağı toplumun yararlanmasına özgülüyordu. Bkz.Cevat Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış”, s.65;Necmettin Koçtaş, "İmar Olayından ve İmar Mevzuatından Kaynaklanan Sorunlar", KentleşmeninGetirdiği Çevre Sorunları Sempozyumu (İdare Hukuku Açısından), 17-18 Kasım 1983,Danıştay Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1987, s.59.418 Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nca hazırlanan, Bakanlar Kurulunca uygun görülen ve 23.10.1972tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevkedilen “Kıyılar ve Turistik Alanlar Kanunu Tasarısı”adından da anlaşılabileceği gibi kıyıların korunması ve turizmin geliştirilmesi amacını taşıyordu.Düzenleme, salt kıyıların korunması amacına yönelik değildi; buralardan kamu yararına yararlanmaolanaklarının geliştirilmesinin turizme, dolayısıyla da ülke ekonomisine katkıda bulunacağıdüşüncesinden hareket edilmişti. Bu durumu tasarının öngördüğü kıyı kuşağı tanımından daanlayabilmek olanaklı. Yararlanma biçimlerinde türlü sınırlamalar getirilen kıyı kuşağının derinliğiyöreden yöreye, her bölgenin turistik özelliklerine göre değişebilecekti. Söz konusu metindeöngörülen kuralların bir açıdan günümüzdeki yasal düzenlemelere temel oluşturduğu söylenebilir.Örneğin tasarıda kıyı “deniz, doğal veya yapma göl sularının başladığı yer ile kıyı şeridi arasındakikumsal, taşlık veya kayalık alanları ifade etmektedir” biçiminde tanımlanmıştır. Yine tasarıya göre“kumsal, taşlık, kayalık veya sazlık alanın bulunmadığı hallerde ise kıyı, deniz veya göl suyunundoğal şartlarda ve en yüksek düzeyde kara ile birleştiği yerdir. Çeşitli yapay engeller nedeniyle doğaldurumun saptanmasına olanak görülmeyen hallerde kıyı, deniz veya göl suyunun mevcut koşullarda,kara üzerindeki yapıtlarla birleştiği yerdir.” Tasarıda kıyının mülkiyete konu olamayacağı, denizlerin,göllerin ve bunların kıyılarının herkesin ortak yararlanmasına açık olduğu belirtilmiştir. Kıyı kuşağıkonusunda ise günümüzdeki düzenlemeden oldukça farklı bir yapı öngörülmüş, turizm yönündendeğer taşıyan, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca saptananalanların kıyı kuşağı olarak anılacağı belirtilmiştir. Buna göre kıyı kuşağı, “denizler ile doğal veyayapma göl kıyılarında tarım arazisinin bittiği veya kumsalın veyahut kayalığın başladığı yerdenitibaren içeriye doğru devam eden ve genişliği her bölgenin turistik özelliklerine göre tespit edilenalandır”. Tasarının ana ilkeleri ya da o dönem için getirdiği yenilikleri şöyle özetlemek olanaklı:Kıyılarda özel mülkiyetin geçerli olmaması; kıyıların herkesin yararına açık olması; tapu kayıtlarındadeniz ya da göl olarak gösterilen sınırların düzeltilmesi; kıyı kuşağındaki kamu taşınmazlarının özelkişilere devir yasağının getirilmesi; kıyı kuşağındaki kamu taşınmazlarının turizm etkinliklerindebulunan özel kişilere tahsisi; kıyılarda doldurma, kurutma ve benzeri işlemlerin sınırlandırılması;imar planı sınırları dışında kalan alanlarda, ayırma, birleştirme, değişiklik ve diğer kullanımlarının199


ilgili bir yasal düzenleme için, 1982 Anayasası’nın 43. maddesinde yer alan “kıyılarlasahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerdenyararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir” biçimindeki hükmün yaşamageçirilmesini, 1984 yılını, beklemek gerekmiştir. Bu yıl çıkarılan 3086 sayılı KıyıKanunu ile Türkiye’de ilk kez yalnızca kıyıları konu alan bir yasal düzenleme degerçekleştirilmiş oluyordu. 4193086 sayılı yasanın, kıyıyı ve kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunları genişkapsamlı bir bakış açısıyla ele alan bir düzenleme olmadığını en başta belirtmekgerekecektir. Bu durumu yasanın amaç maddesinden de anlamak olanaklıdır: “Bukanun, deniz tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamıniteliğinde bulunan sahil şeritlerinde, bu yerlerin özelliklerini gözeterek koruma vekullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir.” Yasa, yalnızca kıyı veburaların devamı niteliğinde bulunan kıyı kuşağında koruma ve kullanma esaslarınıbelirlemeyi amaç olarak aldığını belirtmektedir. Benzer bir anlatımı yasanın kapsamınıortaya koyan “Bu kanun, deniz, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları ile sahil şeritlerinive kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarına ait esasları kapsar.” biçimindeki2. maddede de görebiliyoruz.Yasa amaç ve kapsamını, kıyıların ve kıyı kuşağının “koruma ve kullanmaesaslarını”, “bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarını” belirlemek biçiminde ortayakoyduktan sonra kıyıya ilişkin kimi kavramların tanımlarını vermiştir. “Kıyı çizgisi”,“kıyı kenar çizgisi”, “kıyı”, “sahil şeridi” ve “dar kıyı” kavramlarının açıklandığı bubölüm, önceki yasal düzenleme olan ek 7. ve. 8. maddelerin kapsamına almadığı kimiyeni tanımları içermektedir. Bunlar, “kıyı kenar çizgisi”, “sahil şeridi” ve “dar kıyı”yailişkin tanımlardır. Daha önceki ek 7. ve 8. maddelerde yer alan kimi tanımların da yenisınırlandırılması; kıyıya geçiş hakkının tanınması; kıyı tespit komisyonlarının kurulması. Bkz. KadirPala, Kıyılar ve Turistik Alanlar Kanun Tasarısı ile İlgili Not, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı,<strong>Ankara</strong>, 1974; Ahmet Yıldırım, "Kıyılar ve Sorunlarımız-II", Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.39,1975, s.7-12.419 RG, 01.12.1984, S.18592.200


yasada yer almadığı görülüyor. Bunlar “deniz, göl (doğal ve yapay) ve “nehir kenarı”,“toplumun yararlanmasına ayrılan yapı” ve “turizm yerleşme alanı”na ilişkintanımlardır.3086 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadırve herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Buna göre kıyı ve kıyıkuşağından yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Bu yerlerde planlama veuygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gereklidir. Kıyıdayalnızca, deniz, göl ve akarsuların kamu yararına kullanımını kolaylaştırmak ya dakıyıyı korumak amacına yönelik olan yapı ve tesisler; özellikleri gereği, tersane, fabrika,santral, su ürünleri tesisleri gibi kıyıda yapılması zorunlu tesisler ve eğitim, spor ya daturizm amaçlı tesisler yapılabilir. Söz konusu yapı ve tesisler yapım amaçları dışındakullanılamaz; eğitim tesisleriyle spor amaçlı yapılanmalarda, kıyı, geçişi engelleyecekbiçimde kapatılamaz. İmar planı kararları ile kamu önceliği olan yerler dışında özelyapılanmalara da izin verilebilir. Ancak bu plan kararlarının Bakanlar Kurulu tarafındanonaylanması gereklidir. Kamu yararının gerektirdiği hallerde, Bayındırlık ve İskanBakanlığı'nın görüşü alınarak, deniz, göl ve akarsudan doldurma ve kurutma işlemleriyoluyla arazi kazanılabilir. Buraları için yapılacak planlar hakkında İmar Kanunuhükümleri uygulanır; bu planlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından onaylanır.Kıyı kenar çizgisi, valiliklerce oluşturulacak beş kişilik bir komisyon tarafındanbelirlenir. Kıyı kuşağı, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde, imar planı olmayanyerlerde 10 metreden, diğer yerlerde 30 metreden az olamaz. Kıyıda ve kıyı kuşağındakiplanlar bu yasanın belirlediği ilkelere aykırı olamayacaktır. 1972 yılından önce kıyıdayapılmış olan yapılarla bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuata ve imarplanına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu kanunun hükümleriuygulanmayacaktır.3086 sayılı yasanın değerlendirmesi daha sonraki başlıklarda daha ayrıntılıbiçimde yapılacaktır. Bu aşamada, yasanın ilkelerinin eski düzenlemeler doğrultusundabelirlendiğini, ancak kıyıda yapılaşmaya daha çok olanak tanıdığını belirtmekleyetinilecektir.201


2.İlk Kıyı Yasası Yönetmeliği3086 sayılı Kıyı Kanunu’nun uygulanma biçimini göstermek üzere, Bayındırlıkve İskan Bakanlığı’nca 18 Mayıs 1985’de “3086 Sayılı Kıyı Kanununun UygulanmasınaDair Yönetmelik” çıkarılmıştır. 420 Yönetmeliğin öngördüğü kuralları şöyle özetlemekolanaklı: Öncelikle metin içinde geçen kimi kavramların tanımlarına, 421 ardından dayönetmeliğin uygulanması ile ilgili genel esaslara, kıyıyı doldurma yoluyla arazikazanılmasına, kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine, kıyı ve kıyı kuşağında planlama veyapılanma ile ilgili kurallara yer verilmiştir. Yinelemeye yol açmamak için, yasadandaha ayrıntılı düzenlenen ya da yasanın kapsamında olmayan kimi konulara değinmekyerinde olacaktır. Yönetmeliğe göre, kamu yararının gerektirdiği durumlarda denizidoldurma ya da kurutma yoluyla toprak kazanılabilir. Bunun için söz konusu işlemlerigerçekleştirecek idarenin görüşünü valilik aracılığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nailetmesi gerekir. Önerinin Bakanlıkça uygun bulunması durumunda ilgili idare o yöre ileilgili planı hazırlar. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca onaylanan bu planlar hakkındaİmar Kanunu hükümleri uygulanır. Yine yönetmeliğe göre, kıyı kenar çizgisi tespitkomisyonu, jeoloji mühendisi, jeolog, jeomorfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraatmühendisi, mimar, inşaat mühendisleri arasından valiliklerce oluşturulur. Bukomisyonun kamu görevlilerinden oluşması temel kuraldır. Ancak bunun olanaklıolmadığı durumlarda en az iki üyesinin kamu görevlisi ve birinin mimar ya da inşaatmühendisi, birinin de jeolog ya da harita mühendisi olması şarttır.420 RG, 18.05.1985, S.18758421 Yönetmelikte akarsu, “devamlı akış gösteren ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce tesbitedilen yıllık ortalama debisi 100 m 3 /sn, dolayısıyla yıllık ortalama akımı 3.15X10 9 m 3 den fazla olanakarsulardır”, toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı ise “mevzuata göre tesbit edilmiş ya da tasdikedilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklaraayrıcalıklı kullanım tekeli tanımaksızın, yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açıkbulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapılardır” biçiminde tanımlanmıştır.202


3.İlk Kıyı Yasası ile ilgili Anayasa Mahkemesi Kararı1984 yılında yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu’na iki yıl sonra, 1986’da,dönemin Anamuhalefet Partisi Halkçı Parti Meclis Grubu adınca AnayasaMahkemesi’nde iptal davası açıldı. İptal isteminde bulunulan hükümlerin ortak yönünübunların kamu yararına aykırı biçimde düzenlenmesi oluşturuyordu. AnayasaMahkemesi, 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4., 6., 9., 13. ve geçici 2. maddesinin iptalinekarar vermiş, söz konusu maddelerin iptali sonucunda yasanın öbür hükümlerininuygulama olanağı kalmadığından dolayı da yasanın tümünü iptal etmiştir. 422 İptal edilenyasa kuralları ve Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki görüşü şöyle özetlenebilir.Kıyı Kanunu'nun 4. maddesinde ve bu hükmün yinelendiği 9. maddede “kıyıkenar çizgisi”nin tanımı yapılırken “kayalık” sözcüğüne yer verilmediği, bu durumun daAnayasa'nın 43. maddesindeki “kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır”biçimindeki hükmün uygulanmasına engel olabileceği öne sürülmüştür. 423 Buna göre,“kayalık” kıyının bizzat kendisi olmasına karşılık, yasa metninde yapılmış olan kıyıtanımında kayalıklara yer verilmiş değildir. Böyle bir düzenleme uygulamada türlüsorunlar yaratabilecektir. Anayasa Mahkemesi bu görüşü haklı bularak, 3086 sayılıyasanın 4. maddesinde kıyı çizgisi ve kıyı tanımları yapılırken jeolojik açıdan kıyı olaraksayılması gereken kayalıklara yer verilmediğini, bu durumda kıyı kapsamındakikayalıkların Anayasanın 43. maddesinde öngörülen “Devletin hüküm ve tasarrufualtında olma" kuralının dışında kaldığını, yasa koyucunun kıyı kenar çizgisinitanımlarken tek tek sayma yöntemi yerine kumluk, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklıksözcüklerinden sonra “gibi” sözcüğünü de kullanarak kayalık alanları da kıyı niteliğinde422 ES:1985/1, KS:1986/4, KG:25.02.1986, AMKD, C.22, s.28-65, RG, 10.07.1986-19160.423 3086 sayılı yasanın 4. maddesine göre: "Kıyı Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda,taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi, Kıyı KenarÇizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda kıyı çizgisinden sonra kara yönünde devam eden, suhareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklık alanın tabii sınırını, Kıyı: Kıyıçizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı, Sahil Şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren karayönünde, imar planlı yerlerde yatay olarak en az 10 metre, diğer yerlerde en az 30 metregenişliğindeki alanı, Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını ifade eder.”203


yerlerden sayma eğilimini göstermediğini belirterek yasanın 4. maddesinde ve 4.maddenin hükmünün yinelendiği 9. maddede yer alan kıyı kenar çizgisi ve kıyıtanımlarının Anayasa’nın 43. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı sonucuna varmıştır.3086 sayılı yasanın 6. maddesinin de Anayasa'nın 43. maddesine aykırılığı önesürülmüştür. Bu maddenin birinci fıkrasında “... faaliyetlerinin özellikleri gereği,tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı tesisler; gemi sökme yeri ve sair kıyıdazorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir” denilmektedir. 424İptal isteminin gerekçesinde, bu maddede yer alan “... faaliyetlerinin özellikleri gereği”deyiminin her anlama ve amaca çekilebileceği, “fabrika, santral” sözcüklerinin ve “... vesair kıyıda yapılması zorunlu tesisler”in son derece geniş kavramlar olduğu, budüzenlemeler ile Anayasa'nın 43. maddesinin öngördüğü amacı bağdaştırmanın olanaklıolmadığı, bu tesislerin geçiş hakkının önlenmesine olanak tanıdığı belirtilmiştir. Ayrıca6. maddenin son fıkrasında yer alan “kamu önceliği olan yerler dışında plan kararları ileözel yapılanmalara izin verilebilir” biçimindeki ibarenin de, Anayasa’nın 43.maddesinde yer alan “kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır” hükmünün ihlalianlamına geleceği, Anayasanın 43. maddesinin son fıkrasında yer alan “kişilerin buyerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir” hükmünün bu anlamda“kıyı” için öngörülmemiş olduğu da belirtilmektedir. Anayasa Mahkemesi, faaliyetlerigereği kıyıda yapılması zorunlu olan fabrika ve santral gibi tesisler için kıyıda yerseçilmesinin doğal olduğunu, ancak bu koşullara sahip olup olmadığına bakılmaksızıneğitim, spor veya turizm amacına yönelik tesislerin burada yapılmasına olanaktanınmasının Anayasa'nın 43. maddesine aykırı olacağını belirtmiştir. AnayasaMahkemesi'ne göre, kanun koyucunun açık bir biçimde kural olarak kıyıda, yapı424 "Kıyıda ancak plan kararıyla, deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların kamu yararına kullanımınıkolaylaştırmak veya kıyıyı korumak amacına yönelik olan yapı ve tesisler, faaliyetlerinin özelliklerigereği tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı sanayi tesisleri, gemi sökme yeri ve sair kıyıdayapılması zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir. Bu yapı ve tesisleryapım amaçları dışında kullanılamaz ve eğitim tesisleri ile spor veya turizm amaçlı yapılanmalardakıyı geçişi engellenecek şekilde kapatılamaz. Kamu önceliği olan yerler dışında plan kararları ile özelyapılanmalara da izin verilebilir. Bu plan kararları Bakanlar Kurulunca onaylanmadan tatbikedilemez. Ancak bu tür yapılanmalarda da kıyı geçişi engellenecek şekilde kapatılamaz." (m.6)204


yasağını belirtmesi ve bu kurala istisna olarak “deniz, tabii ve suni göl ve akarsu”kıyılarının kamu yararına kullanımını kolaylaştırmak ya da kıyıyı korumak amacınayönelik olan yapı ve tesisleri belirlemesi ve söz konusu tesislerin yapım koşullarını,yöntemlerini ve bu yerlerden yararlanma koşullarını açıklığa kavuşturması gerekirdi.Anayasa Mahkemesi, kamu önceliği olan yerler dışında kalan alanlarda plankararları ile özel yapılanmalara izin verilebileceği biçimindeki hükmü de Anayasanın 43.maddesine aykırı bulmuştur. Kararda, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunankıyılarda özel yapılanmalara izin verilmesinin doğal niteliği bakımından herkesin ortakkullanımına açık bulundurulması gereken bir alanda -yani kıyıda- anayasal bir ilkeninortadan kaldırılması sonucunu doğurduğu belirtilmiştir. Sözü edilen bu eksikliklerAnayasa ile öngörülen sonuçlara ulaşılmasını engellediğinden Anayasaya aykırılıkoluşturmaktadır.İptali istenen bir başka yasa kuralını da Kıyı Kanunu'nun 13. maddesinde yeralan “sahil şeridinde toplumun yararlanmasına ayrılan yapılanma izni verilebilmesi içinbu niteliğin tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmesi mecburidir” biçimindekidüzenleme oluşturmuştur. Söz konusu hükümde geçen “sahil şeridinde toplumunyararlanmasına ayrılan yerlerde yapılanma” deyişinin Anayasa'nın 43. maddesi ileuyum göstermeyen muğlak, saptırılması olanaklı bir hüküm olduğu ileri sürülmüştür.Buna göre, maddenin bu biçimde düzenlenmesiyle kıyı kuşağında “toplumyararlanması” ilkesi bozulmuş olacaktır. Anayasa Mahkemesi, söz konusudüzenlemenin, kıyı kuşağında toplumun yararlanması için kimi yerlerin ayrılacağı veanılan yerlerde yapılanmaya izin verilebileceği biçiminde anlaşılabileceği, Anayasa'nın43. maddesinin, kıyı alanında olduğu gibi kıyı kuşağının tümünde kamuya önceliktanıdığı düşüncesinden hareketle ilgili yasa kuralını Anayasa'ya aykırı bulmuştur. Bunagöre, Anayasa'nın 43. maddesindeki kurala uyulmayarak kıyı kuşağının tümündekamuya öncelik tanınması ilkesi çiğnenmiştir.İptali istenen son kural da geçici 2. maddede yer almaktadır. Bu maddeye göre“1972 yılından önce kıyıda doğmuş özel mülkiyete konu yapılar ile bu kanunun205


yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılarhakkında bu kanun hükümleri uygulanmaz”, bu yapılara eklenti yapılamaz, ancak buyapıların herhangi bir nedenle yıkılması durumunda yasanın hükümlerine göreyapılanmaya izin verilir. Yasa hükmünün, özel kişi ya da kuruluşların eskiyen, yıkılanyapılarının yeniden yapılmasına, toplumun yararlanmasına tahsis edilip edilmediğinebakılmaksızın izin verebilecek biçimde düzenlenmesinden ötürü iptali istenmiştir.Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 43. maddesinin kıyıların devletin hüküm ve tasarrufualtında olduğunu belirleyen hükmünden dolayı, özel iyeliğin kıyıda geçerliolamayacağını, 1972 yılından önce yasalara aykırı olarak yapılan yapıların kazanılmışhak kavramı içinde değerlendirilemeyeceğini, yasalara aykırı durumlara dayanılarakkazanılmış hak iddiasında bulunulamayacağını belirterek söz konusu geçici 2. maddeninilgili hükmünü iptal etmiştir.3086 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildiği 1986 yılından, yenikıyı yasasının çıkarılmasına değin geçen dört yıl boyunca ortaya çıkan yasal boşluk,15.07.1987 tarihinde Bayındırlık Bakanlığı'nca yayınlanan 110 sayılı genelge iledoldurulmaya çalışılmıştır. İlgili Anayasa Mahkemesi kararına, dolayısıyla daAnayasa'nın kıyılarla ilgili 43. maddesine uygunluğu oldukça tartışmalı olan bu yasa altıdüzenleme dönemi kıyılarda yapılaşmanın artışını da beraberinde getirmiştir. 425425 110 sayılı genelge, kıyı kuşağını, uygulama imar planı olan yerlerde en az 10 metre, uygulamaimar planı olmayan belediyeler ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında köy vemezraların yerleşik alanlarında en az 30 metre, planı bulunmayan yerlerde uygulanacak yönetmeliğin6. Bölümü kapsamında kalan yerlerde en az 100 metre olarak belirlemişti. Genelge, kıyı kuşağını,3086 sayılı yasaya göre daha derin tanımlamıştı. Ancak, düzenlemenin bir bütün olarak Anayasa'yauygunluğu oldukça tartışmalıydı. Yasa ile düzenlenmesi gereken bir konunun yasa altı bir düzenlemeile ele alınması bir yana, yeni düzenleme 1986 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına aykırı hükümlerde taşıyordu. Kıyı tanımında kayalıklara yer verilmemesi, turizm tesislerinin kıyıda yapılmasınaolanak tanınması buna örnek verilebilir. Bkz. Belma Tekinbaş, "Kıyı Mevzuatının Gelişimi", MekanPlanlama ve Yargı Denetimi, Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok (Der.), Yargı Yayınevi, <strong>Ankara</strong>,2000, s.122, 123.206


E.Günümüzdeki Durum1.3621 Sayılı Kıyı Kanunu3086 sayılı ilk kıyı yasasının 1986’da Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesiylebirlikte, Türkiye'de kıyıların, tüzel açıdan yeni bir döneme girdiği, belki de dahadoğrusu, kıyıların geçmişte olduğu gibi, bir yasal dayanaktan yoksun kaldığısöylenebilir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından ancak dört yıl gibi uzun birsürenin geçmesinden sonra yeni yasanın çıkarılması, kıyıların korunması ve buralarındoğal, kültürel değerlerinin korunması ve arsa vurgunculuğunun önlenmesi açısından birgerileme dönemine girildiğini göstermektedir. Söz konusu yasal boşluğun yasa altıdüzenlemelerle doldurulmaya çalışılmasının da durumu değiştirmediğini belirtmekgerekir. 426 3621 sayılı yeni Kıyı Kanunu'nu 427 , 1984 tarihli 3086 sayılı Kıyı Kanunu ilekarşılaştırmalı bir biçimde incelemek yerinde olacak. Yeni yasanın 3086 sayılı yasayagöre daha geniş kapsamlı bir düzenleme getirmeyi amaçladığı söylenebilir. Örneğin3086 sayılı yasanın amaç maddesi “Bu kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyılarıile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan kıyı kuşaklarında, buyerlerin özelliklerini gözeterek koruma ve kullanma esaslarını tespit etmek amacıyladüzenlenmiştir” biçimindeyken, 3621 sayılı yasanın ilgili maddesine bunlardan başka“doğal ve kültürel” ile “...ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına...” ifadelerieklenmiştir: “Bu kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerinetkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürelözelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanmaesaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir”. Bir başka anlatımla yeni yasa, kıyıların426 Dört yıllık yasal boşluğun, Bayındırlık Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeler, İmar Kanunu veyönetmelikleri, koruma kurulları kararları ve imar planlarıyla doldurulmaya çalışıldığı dönemin,Türkiye'de, turizmin geliştiği ve Turizmi Teşvik Kanunu uygulamalarının yoğunlaştığı yıllara denkgelmesi ilgi çekicidir. Bkz. Oktay Ekinci, "Kıyılar ve Toplum Yararı", İnsan, Çevre, Toplum, 2.Baskı, Ruşen Keleş (Der.), İmge, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.163, 164.427 RG, 17.04.1990, S.20495207


korunması ve buralardan yararlanma ile ilgili koşulları, kıyıların doğal ve kültürelözelliklerini ve kamu yararını gözeterek düzenleyecek, kıyının toplumun yararlanmasınaaçık olmasını göz önünde bulunduracaktır. Söz konusu değişikliklerden yeni yasanın,kıyıların korunması ve buralardan yararlanma konularında daha ilerici hükümler taşıdığıanlaşılmaktadır.İki yasa metni arasındaki bir diğer farklılığı da kıyıya ilişkin türlü tanımlarınverildiği 4. maddede görmek olanaklı. Öncelikle “Kıyı çizgisi”, “dar kıyı” ve “kıyı”nınher iki yasada da aynı biçimde tanımlanmış olduğunu belirtmek gerekir:“Kıyı Çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumlarıdışında suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi,Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı,Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını ifade eder.”Ancak, “kıyı kenar çizgisi” ile “sahil şeridi”ne ilişkin tanımlarda önemli birayrılık göze çarpmaktadır. Daha önce de söz edildiği gibi 3086 sayılı Kıyı Kanunu kıyıkenar çizgisini, “deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki karayönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, taşlık, sazlık, bataklık alanıntabii sınırını ifade eder” biçiminde belirlemişti. 1986’da yasanın bu hükmünün iptaledilmesinden sonra yeni yasada Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda gerekendeğişiklik yapılmış ve söz konusu tanıma “kayalık” ve “ve benzeri alanların” sözlerieklenerek kıyı kenar çizgisinin kapsadığı alan genişletilmiştir. 428428 Bir bakıma kıyı kenar çizgisinin salt kıyının derinliğini belirlemediğini, bunun yanında kimiişlevlerinin de olduğu söyleyebiliriz. Özel iyelik elindeki taşınmazların, devletin hüküm ve tasarrufualtındaki yerlerin ve kamu orta mallarının sınırını çizmesi buna örnek olarak verilebilir. Yargıtay'ınbir içtihadı birleştirme kararında, kıyı kenar çizgisinin tüzel değeri üzerine şu saptamalar yapılmıştır:"Kıyı kenar çizgisini, adından esinlenerek sadece, kıyılara ilişkin bir rol üstlendiğini kabul etmek sonderece yanlıştır. Gerçekten bu çizginin, kıyıların hukuksal rejimini ortaya koyması ve yukarıdaözellikleri açıklanan alanların, belirlenmesi açısından işlev ve önemi çok açıktır. Ne var ki, bu çizgi,bir taraftan sahipsiz mal niteliğindeki kıyı alanlarının rejimini belirlerken, öte yandan özel mülkiyetkonusu, taşınmazların sınırını da çizmektedir. Bu yönden soruna yaklaşıldığında, sözü edilen çizgiözel mülkiyet rejimi alanında da bir işlev görmektedir. Kıyı kenar çizgisinin, fonksiyonu bununla dabitmemekte, kimi durumlarda Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki araziler ile mer'a, yaylak, kışlak208


Bu açıdan sözü edilmesi gereken bir başka ayrım da “sahil şeridi”ne ilişkindir.3086 sayılı yasada kıyı kuşağı, “kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde, imarplanlı yerlerde yatay olarak en az 10 metre, diğer yerlerde en az 30 metre genişliğindekialan” olarak tanımlanmıştı. 3621 sayılı yasa “sahil şeridini” bundan geniş çaplı birdüzenlemeye giderek belirlemiştir:“Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde;a.Uygulama imar planı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 m.genişliğindeki alanı,b.Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırlarıiçinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazımimar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 m.genişliğindeki alanı,c.Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskan dışıalanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veyabulunmasın yatay olarak en az 100 m. genişliğindeki alanı ifade eder.”Yeni yasada “uygulama imar planı yapılacak alanlar”, “uygulama imar planıbulunmayan alanlar” ve “yerleşim dışı alanlar” biçiminde üçlü bir ayrıma gidildiği veher biri için farklı derinlik ölçütleri getirildiği göze çarpmakta. Bu düzenlemenin 3086sayılı yasanın öngördüğünden daha geniş bir kıyı kuşağı tanımı yaptığı, kıyılarınkorunması açısından daha olumlu bir yaklaşıma sahip olduğu söylenebilir. Ancakyasanın (b) bendine bir sınırlama getirilmektedir. Buna göre, belediye ve mücavir alansınırları dışında ve köy yerleşik alanı içinde, daha önce yürürlükte bulunan mevzuathükümlerine uygun yapıların bulunduğu yerleşim alanlarında 10.11.1995 tarihindenönce köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar tarafından, konut olarak yapılacakgibi kamu orta mallarının sınırını da belirlemektedir. Kıyının diğer sahipsiz kamu mallarıyla farkıgözetildiğinde, bu sorununda (sorunun da) önemi göz ardı edilemez. Yukarıda açıklandığı üzere, kıyı,su hareketlerinin oluşturduğu, kayalık, kumluk, sazlık, bataklık, çakıllık gibi alanlar olup, üzerindekamunun öncelik ve yararlanması dışında hiçbir tasarrufun yapılamadığı kendine özgü Anayasalrejimleri olan kamu mallarıdır. Oysa diğer sahipsiz kamu malları, ormanlar dahil, irtifak hakkınaveya kimi durum ve koşullarda mülkiyete konu olabilmektedirler. 2634 sayılı Turizm TeşvikKanunu'nun 8. maddesi ile Kadastro Kanununun 17. maddesi bu yönde gösterilebilecek örneklerdir."(E. 1996/5, K.1997/3, RG, 30.12.1997, S.23216)209


yapılar için mevcut durum dikkate alınarak kıyı kuşağı yatay olarak en az 10 metreyedüşürülebilir.Yeni yasanın, 3086 sayılı yasada sözü edilmeyen, ancak 18 Mayıs 1985’deçıkarılan “3086 Sayılı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik”te geçen birkavramı,“toplumun yararlanmasına açık yapı”yı düzenlemeye aldığını görüyoruz:“Toplumun yararlanmasına açık yapı: Mevzuata göre tespit ya datasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiğikullanımdan belirli kullanımdan belirli kişi ya da topluluklaraayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkeseeşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığıolmayan yapıları ifade eder.”3621 sayılı yasada öngörülen bu açıklama aslında eski yönetmelikte yer verilentanımın gözden geçirilmiş biçimidir. Yönetmelikteki tanımdan tek farklı yön, “kullanımtekeli” yerine “kullanım hakkı” ifadelerine yer verilmesidir.3621 sayılı yasanın 3086’ya göre bir başka önemli farklılığı da kıyıda yapıyapılması ile ilgili hükümlerde ortaya çıkmaktadır. Bu ayrılığın ardında kuşkusuz 1986tarihli Anayasa Mahkemesi kararının öngördüğü yönde düzeltimler yapma isteğiyatmaktadır. Bu durum yasada yer verilen madde başlıklarında da kendisinigöstermektedir. 3086 sayılı yasada bu konuya ilişkin maddelerin bulunduğu bölüm içinyalnızca “Kıyıda Yapı” başlığını uygun görülürken yeni yasada daha geniş kapsamlı birbaşlık seçilmiş: “Kıyının korunması, Yapı Yasağı ve Kıyıda Yapılacak Yapılar”. Budurumun maddelerin içeriği için de geçerli olduğu söylenebilir. Daha önce de görüldüğügibi 3086 sayılı yasada, bu bölümde, oldukça esnek bir yaklaşımla kıyıda yapılabilecekyapılar ele alınmaktaydı. Oysa yeni yasanın ilke olarak yapı yapılmasını önlemekamacını taşıdığını, bu amaçla da kıyıda yapılacak yapılara kimi sınırlamalar getirdiğinigörüyoruz. Bu yeni düzenlemeye göre, kıyı herkesin eşitlik ve serbestlikleyararlanmasına açık olup buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, telörgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz; kıyılarda kıyıyı değiştirecekboyutta kazı yapılamaz, kum, çakıl vb. alınamaz veya çekilemez; kıyılara moloz, toprak,curuf, çöp gibi kirletici etkisi olan atık ve artıklar dökülemez. Anılan sınırlayıcı210


hükümler 3086 sayılı yasada bulunmuyordu; bu açıdan 3621 sayılı yasanın kıyıdayapılacak yapılara ilişkin daha sınırlayıcı önlemler getirdiği, daha etken bir korumadizgesi öngördüğü ve kamu yararını daha çok ön plana çıkardığı söylenebilir.3621 sayılı yasada 3086’dan farklı olarak kıyıda yapılabilecek yapıların imarplanı ile değil uygulama imar planı ile de düzenlenmesi gerektiğini belirtilmiştir. 429 3621sayılı yasanın kıyıda yapılabilecek yapıları daha ayrıntılı bir biçimde sayarak bunlarısınırlandırdığını, ayrıca 3086 sayılı yasada adı geçen fabrika ve santral tesislerini kıyıdayapılabilecek yapılar arasından çıkardığını görüyoruz. Belirtilmesi gereken bir diğernokta da, 3086 sayılı yasadaki “kamu önceliği olan yerler dışında plan kararları ile özelyapılanmalara da izin verilebilir. Bu plan kararları Bakanlar Kurulunca onaylanmadantatbik edilemez" biçimindeki hükmün yeni yasada yer almayışıdır. Böylece yeni yasanınkıyıyı özel yapılanmaya tamamen kapattığı söylenebilir.Her iki yasa arasında bir başka farklılık da doldurma ve kurutma yoluyla arazikazanma ve bu araziler üzerinde yapılabilecek yapılarda ortaya çıkıyor. 3086 sayılıyasanın bu yolla arazi kazanma konusunda da daha esnek ve daha az sınırlayıcı olduğugörülüyor. Bu durum ilgili maddeye verilen başlıklardan da açıkça görülmekte. 3086sayılı yasanın bu bölümdeki başlığı yalnızca “Doldurma ve Kurutma Yoluyla AraziKazanma” iken, yeni yasanın başlığı “Doldurma ve Kurutma Yoluyla Arazi Kazanma veBu Araziler Üzerinde Yapılabilecek Yapılar” olarak düzenlenmiş. Başlığından daanlaşılabileceği gibi yeni yasa ile öncekinden farklı olarak, bu alanlar üzerindeyapılabilecek yapılara ilişkin kurallar da belirlenmek istenmiştir. Bu alanlardayapılanmaya ilişkin olarak 3086 sayılı yasa herhangi bir sınırlama getirmezken yeniyasa, bu alanlarda ancak kamu yararına kullanılabilecek ve faaliyetleri gereği kıyıdan429 Buna göre, “Kıyıda, uygulama imar planı kararları ile; a. iskele, liman, barınak, yanaşma yeri,rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiyeve pompaj istasyonları gibi, kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesisler. b. faaliyetlerinin özellikleri gereği kıyıdan başka yerde yapılmaları mümkün olmayantersane, gemi söküm yeri ve su ürünlerini üretim ve yetiştirme tesisleri gibi, özelliği olan yapı vetesisler yapılabilir. Bu yapı ve tesisler yapım amaçları dışında kullanılamazlar.”211


aşka yerde yapılamayacak yapılarla açık otopark, park, yeşil alan ve çocuk bahçesi gibiteknik ve sosyal altyapı alanlarının düzenlenebileceğini öngörmüştür. Söz konusuarazilerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, özel iyelik konusuyapılamayacağı da belirtilmiştir. Bu konuda değinilmesi gereken son bir ayrım dadoldurma işleminde izlenecek yolla ilgilidir. 3621 sayılı yasa ile bu yolla arazi kazanmadaha da zorlaştırılmaktadır. Buna göre, doldurma ya da kurutmayı yapacak kurumunvaliliğe teklif götürmesi gerekir. Valilik bu teklifi kendi görüşü ile birlikte Bayındırlıkve İskan Bakanlığı'na gönderir. Bakanlık konuyla ilgili kuruluşların görüşünü de alarakteklifi inceler. Teklifin uygun bulunması durumunda ilgili idare tarafından uygulamaimar planı hazırlanır. Oysa 3086 sayılı yasanın düzenlemesine göre, önceden planlamayönünden ilgili idare kanalı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın uygun görüşününalınması yeterli sayılıyordu. 3621 sayılı yasaya göre ise, doldurma ve kurutma yoluylakazanılan araziler üzerinde yapı yapılabilmesi için Maliye ve Gümrük Bakanlığı'ndanizin alınması zorunludur. 3086 sayılı yasada böyle bir düzenleme bulunmamaktaydı.İki yasa hakkında değinilmesi gereken bir konu da kıyı kenar çizgisininbelirlenmesi ile ilgilidir. 3086 sayılı yasaya göre, “Kıyı kenar çizgisi, valiliklerceoluşturulacak 5 kişilik bir komisyonca tespit edilir. Bu komisyonun en az iki üyesininkamu görevlileri arasından ve biri mimar veya inşaat mühendisi, biri jeolog veya haritamühendisi olması şarttır. Komisyonun teşekkülü, çalışma usul ve esasları Bayındırlık veİskan Bakanlığı'nca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir”. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'ndakıyı kenar çizgisini saptayacak komisyonun daha ayrıntılı bir biçimde belirtildiğinigörüyoruz. 3086 sayılı yasadaki düzenlemeden ayrılan yanlarını şöyle özetlemekolanaklı: İlk olarak komisyonun oluşumunda bir farklılık göze çarpıyor. Yeni yasakomisyon üyelerinin tümünün kamu görevlisi olması koşulunu getirmektedir. Yasa,komisyon üyelerinde aranan nitelikleri de açık bir biçimde belirlemiş: Jeoloji mühendisi,jeolog veya morfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraat mühendisi, mimar ve şehirplancısı, inşaat mühendisi olmak. Bunların kimler olabileceği valiliklerce belirlenecektir.Kıyı kenar çizgisinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca onaylandıktan sonra yürürlüğegireceği de yeni yasanın bir diğer düzenlemesidir.212


3086 sayılı yasada, kanun hükümlerine aykırı yapılanmalarda yalnızca İmarKanunu’nun ilgili ceza hükümlerinin uygulanacağı belirtilirken 3621 sayılı yasa bundandaha ayrıntılı bir düzenlemeye gitmiştir. Buna göre, kıyıda engel oluşturanlara,kirletenlere, kazı yapanlara 5-50 milyon TL para cezası verilebilecektir. Ayrıca bualanlarda yasa hükümlerine uyulmadan yapılan yapılar için 3194 sayılı İmar Kanunu'ndaöngörülenin iki katı kadar para cezasının uygulanacağı da öngörülmüştür.2. İkinci Kıyı Yasası ile İlgili Anayasa Mahkemesi Kararı1990 yılında çıkarılan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun kimi maddelerinin iptaliiçin dönemin Anamuhalefet Partisi (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) tarafından AnayasaMahkemesi'nde açılan dava sonucunda 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi, 430 2. fıkrası 431 ve 17. maddesindeki “4. maddesinin son fıkrasıhükmü 1.3.1995 tarihinde, diğer ...” 432 ibaresi iptal edilmiştir. 433 Anılan maddelere ilişkinAnayasa Mahkemesi kararı şöyle özetlenebilir: 4. maddenin anayasaya aykırılıkgerekçesinde, bu maddede öngörülen derinlik uzunluğunun Anayasanın 43. maddesihükümlerine uygun olmadığı iddia edilmiştir. Buna göre, yasanın ilgili maddesi bubiçimiyle, görünürde, yerleşim yerine göre farklı düzenlemelerde bulunsa da, sonuçta budurum yasanın öngördüğü en alt uzunluğun, yani 10 metrenin, sahil şeridi uzunluğuolarak uygulanmasını gerektirecektir. Çünkü yasanın öngördüğü “uygulama imar planı430 “Sahil şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde; a.Uygulama imar planı yapılacakalanlarda yatay olarak en az 20 m. genişliğindeki alanı, b.Uygulama imar planı bulunmayan belediyeve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imarplanı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 m. genişliğindeki alanı, c.Belediye vemücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskan dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planıbulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 m. genişliğindeki alanı ifade eder.” (m.4)431 "(b) bendinde tespit edilen alan, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ve köy yerleşik alanıiçinde, daha önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine uygun yapıların bulunduğu meskûnalanlarda, 10.11.1985 tarihinden önce köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar tarafından,konut olarak yapılacak yapılar için, mevcut teşekkülde (teşekkül de) dikkate alınarak sahil şeridiyatay olarak en az 10 metreye düşürülebilir." (m.4)432 "Bu kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrası hükmü 1.3.1995 tarihinde, diğer hükümleri yayımıtarihinde yürürlüğe girer." (m.17)213


yapılacak alanlar”ı, henüz uygulama imar planı bulunmayan tüm yerler için uygulamakolanaklı duruma gelecektir. Ayrıca, köy yerleşik alanı için öngörülen 10 metre kuralının,kıyılarımızın büyük bir bölümünün köy yerleşim alanı içinde olduğundan, 8333 km’likuzunluğundaki bir kıyı kuşağı uygulaması içinde ele alınacağı öne sürülmüştür. Bugörüş doğrultusunda karar veren Anayasa Mahkemesi’ne göre de, sahil şeridinin 100metreden daha kısa olarak belirlenmesi, bu yerlerden Anayasa’nın öngördüğü kamuyararına uygun bir yararlanmayı zorlaştıracaktır. Kıyı kuşağı derinliğinin “uygulamaimar planı yapılacak alanlarda” en az 20 metre olarak belirlenmesi imar planı yapılacağıileri sürülen kıyı kuşaklarının bulunduğu her yerde bu derinlik uzunluğunun geçerliolması sonucunu doğuracaktır. Anayasa Mahkemesi'ne göre, “yasakoyucu, takdirhakkını, ne zaman yapılacağı belli olmayan bir planın gerekçe gösterilerek kamuyararına saptanmış genişliklerin daraltılması sonucunu doğuracak uygulamalara olanakverecek biçimde kullanamaz.” Anayasa Mahkemesi, yasanın ilgili maddesinin,Anayasa'nın herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu belirten 56.maddeyle de uyumlu olmadığını belirtmiştir. Çünkü, denizlerin, göllerin ve onlarındevamı olan kıyılar ve kıyıları tamamlayan kıyı kuşakları dengeli bir çevre ile yakındanilişkilidir. Üstelik, kamuya açık, kıyı, deniz, göl ve akarsuların kirlenmesinde kıyıkuşaklarının kullanış biçimi en büyük etmendir. Başka bir deyişle, kıyılar ve kıyıkuşakları kişilerin yararlanacağı doğal çevreyi oluşturur. Herkes, bu çevrede sağlıklı vedengeli bir yaşam hakkına sahiptir. Çevre koşullarına ve kamu yararı esasına göresaptanmamış kıyı kuşağı uygulaması, kişileri bu anayasal haktan yoksun kılar. 3621sayılı yasanın öngördüğü alan, çevre koşullarını ve kamu yararını gözetecek ve kişileresağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama olanağı verecek derinlikte değildir. Bu nedenle, 4.maddenin (a) bendinin, Anayasa'nın 43. ve 56. maddelerine aykırı olduğundan, iptaligerekmektedir. Anılan kararın bir özelliği kıyılardan yararlanmanın ve buralarda433 ES:1990/23, KS: 1991/29, KG 18.09.1991, AMKD, C. 27/2, s.509-542, RG, 23.01.1999-21120.214


gözlenen sorunların Anayasa'nın 56. maddesinde öngörülen çevre hakkı ile bağlantısınınkurulmasıdır. 434İtiraz konusu oluşturan bir diğer hüküm de 4. maddenin son fıkrasına ilişkindir.Buna göre, köy yerleşik alanı içinde mevcut durum dikkate alınarak kıyı kuşağı yatayolarak 10 metreye düşürülebilecektir. Anayasa Mahkemesi'ne göre, bu kuralınkazanılmış hakların korunması amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır. Ancak, kıyılarüzerinde “kazanılmış hak” kavramının ne ölçüde geçerli olduğu, kıyı üzerinde hernasılsa yapılmış bir yapının ya da elde edilmiş bir tapunun, hatta ruhsata dayalı birtaşınmazın, tüzel koruma görüp göremeyeceği konusu, anayasal açıdan tartışmalı birsorundur. Anayasaya aykırılığı saptanmış bir kurala göre kazanılmış haklarınvarlığından söz edilemez. Kamu yararı düşüncesiyle konumları özellik taşıyan alanlarınkişilere yeni olanak sağlanması amacıyla daraltılması, kıyı kuşağından yararlanmadaönceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmadığından ilgili fıkra Anayasaya aykırıbulunmuştur. Anayasa Mahkemesi ayrıca, 4. maddenin son fıkrasının iptal edilmesi ileuygulama olanağı kalmayan 17. maddedeki “4.maddesinin son fıkrası hükmü 1.3.1985tarihinde diğer...” ibaresinin de iptaline karar vermiştir.3.3830 Sayılı Kanun1992’de Anayasa Mahkemesi'nin, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun kimimaddelerini iptal etmesinden sonra, ilgili hükümleri yeniden düzenlemek üzere 3830sayılı yasa çıkarılmıştır. 435 Yeni yasa kıyı kuşağını yeniden tanımlamaktadır; buna göre,kıyı kuşağı, “kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metregenişliğindeki alanı” kapsayacaktır. Yeni düzenleme yerleşim yerlerine göre kıyıdafarklı düzenlemeler öngörmemiş, tüm kıyılar için kıyı kuşağının yatay olarak derinliğini100 metre olarak benimsemiştir. 3830 sayılı yasa kıyı kuşağında yapılaşma koşullarını434 Bkz. Cevat Geray, "Anayasa Mahkemesi'nin Kıyı Yasası'na İlişkin Yeni Bir Kararı", Bayındırlıkve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29Mayıs 1992, Trabzon), <strong>Ankara</strong>, 1993, s. 185.215


yeniden belirlemiştir. Buna göre, “sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenarçizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisiarasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçlıkullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 100 metreden az olmamaküzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkatealınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırıgerisinde kalan alanda düzenlenebilir”. Kıyı kuşağında yapılacak yapıların kullanımamacına bağlı olarak yapım koşullarının yönetmelikte belirleneceği de belirtilmiştir.Yeni düzenlemenin kıyı kuşağını, 3086 ve 3621 sayılı yasaların öngördüğünden dahageniş tanımladığını, bu alanlardaki yapılaşmanın koşullarını da bu iki yasanınöngördüğünden daha olumlu sonuç doğuracak biçimde belirlediğini görüyoruz.4.İkinci Kıyı Yasası YönetmeliğiYeni yasa çerçevesinde çıkarılan yönetmeliği, önceki başlıkta olduğu gibi 3086sayılı eski Kıyı Kanunu'nun yönetmeliği ile karşılaştırmalı bir biçimde incelemek yararlıolacaktır. Yinelemelere yer vermemek için 3621 sayılı yasada belirlenen ve doğal olarakyönetmelikte de yer alan, kıyı kuşağının tanımı, buralardan yararlanma ve yapılanmakoşulları ile ilgili kurallara değinilmeyecek, yalnızca önemli görülen kimi konularınaktarılmasıyla yetinilecektir. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun uygulama biçiminidüzenlemek üzere ilk kez 03.08.1990 tarihinde çıkarılan ve üç kez değişikliğe 436 uğrayan“Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik”in aldığı son biçimiyle öngördüğükurallar, ana çizgileriyle şöyle özetlenebilir: 437 Yeni yönetmeliğin, dayandığı yasanın435 RG, 11.07.1992, S.21281, Kanun No: 3830.436 03.08.1990’da çıkarılan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik üzerinde 1992, 1994ve 1996 yıllarında değişiklik yapılmıştır. Bkz. RG, 03.08.1990, S.20594, RG, 13.10.1992, S.21374;RG, 30.3.1994, S.21890 ve RG, 27.7.1996, S.22709.437 İzmir Çevre Hareketi Avukatları, 30.03.1994 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik değişikliğininyasaya aykırı hükümler taşıdığını belirterek yönetsel yargıda dava açmışlardır. Ancak, Danıştay 6.Dairesi (E.1994/3011) davayı esas yönünden reddetmiştir. Davanın gerekçesini, "dar kıyı" tanımınınyönetmelikten çıkarılması, "günübirlik tesislerinin" kapsamının genişletilmesi, kısmi yapılaşmamaddesiyle su basman düzeyine getirilmiş inşaatlara kazanılmış haklar tanınması, kıyı kenar216


niteliğinden dolayı, eski yönetmeliğe göre kıyılardan yararlanma ve koruma konusundadaha etkili kurallar getirdiği söylenebilir. İlgili yönetmeliklerin daha “amaç” maddesindebu farklılaşmayı görebilmek olanaklı. Yeni yönetmelik, eski yönetmelikte de sözüedilen, “kıyı kenar çizgisinin tespiti, kıyının kullanılması ve korunması ile uygulamayailişkin esasları” belirlemenin yanı sıra, “kıyılarda doldurma ve kurutma yoluylakazanılan alanlarda, sahil şeritlerinde planlama ve uygulama esaslarını” da düzenlemeyealacağını belirtmektedir. Burada dikkati çeken şey, yeni yönetmeliğin eskisinden farklıolarak, doldurma ya da kurutma ile kazanılan toprakları, kıyı kuşağını ve buralarınplanlamasını da ilgi alanı içinde görmesidir. Yukarıdaki değerlendirmeyidoğrulayabilecek bir başka kanıtı da “kapsam”la ilgili hükümlerde bulabilmek olanaklı.Eski yönetmelikte, kıyı ve kıyı kuşağından “yararlanma imkan ve şartlarını”n, yeniyönetmelikte ise “kamu yararına yararlanma imkan ve şartlarını”n düzenleneceğibelirtilmektedir. Böylece yeni düzenlemede kıyı ve kıyı kuşağından yararlanmada kamuyararı ilkesinin geçerli olacağı bir kez daha vurgulanmış olmaktadır. Ancak yeniyönetmeliğin öncekinden en önemli farkının, hem kimi yeni konulara ilişkindüzenlemeler getirmesi, hem de ele aldığı konuları son derece kapsamlı ve ayrıntılıbiçimde işlemesi olduğu söylenebilir. Örneğin eski yönetmelikte yalnızca “akarsu”,“toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı” ve “teknik yönetmelik”e ilişkin tanımlara yerverilirken yeni yönetmelikte tanımları yapılan kavramların sayısı artmıştır. 438 Kıyı kenarçizgisinin belirlenmesi, kıyı kuşağında ve kıyıda doldurma ya da kurutma yoluylakazanılan arazilerde planlama ve yapılanma yöntemi hakkında daha ayrıntılı birdüzenleme getirilmiştir. Değinilmesi gereken son bir nokta da, yeni yönetmeliğin,çizgisinin belirlenmesi ve onaylanmasının güçleştirilmesi, kıyıda arıtma tesislerine izin verilmesi,doldurma ve kurutma yoluyla arazi kazanma olanağının genişletilmesi oluşturuyordu. Bkz. İzmirBarosu, Mevzuat Bankası, İzmir Barosu Mensubu Bir Grup Avukatın Kent ve Çevre HukukuRaporu, (http://www.izmirbarosu.org.tr/mevzuatbankasi/rapor2.htm), Ocak 2001.438 Yeni yönetmelikte tanımlar başlığı altındaki kavramlar şöyledir: Bakanlık; kıyı kenar çizgisi; kıyı;dar kıyı; sahil şeridi; toplumun yararlanmasına açık yapı; akarsu; Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği;Teknik Yönetmelik; Su Ürünleri Üretim ve Yetiştirme Tesisi; Sosyal ve Teknik Altyapı Tesisleri;Günübirlik turizm tesisleri; kısmi yapılaşma; taşıt yolu; rekreaktif alanlar; emsal, inşaat alanıkatsayısı.217


denetim ve imar mevzuatına aykırı yapılar hakkında verilecek cezalara ilişkin kurallarıbelirlemesidir.F.Kıyı Alanlarını Dolaylı Biçimde Etkileyen DüzenlemelerKıyı alanlarını dolaylı ya da dolaysız biçimde ilgilendiren çok sayıda yasaldüzenleme olduğu daha önce belirtilmişti. Bu durum bir ölçüde, önceleri, kıyı ile ilgilibir düzenlememeye gidilmemesinden, bu boşluğun başka konulardaki yasaların ilgilihükümleriyle doldurulmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. Bir başka açıdan sözkonusu durum, çevre sorunları alanındaki düzenlemelerde gözlenen karmaşanın kıyıalanlarına yansıması olarak da değerlendirilebilir. Başka sorun alanları ile ilgili kurallarıbelirleme amacını taşıyan, bunun yanı sıra kıyılara ilişkin hükümler de getiren tüzelbelgelerin içeriğini özetlemek hem kıyı ile ilgili yasal çerçevenin ortaya konulmasınahem de bu alandaki görev, yetki ve kural çatışmasının sergilenmesine yardımcıolacaktır. 439439 Çok sayıda insan etkinliğinin bir araya geldiği, pek çok ekonomik girişimin üzerinde kurulduğu,doğal ve kültürel değerlerin yoğunlaştığı yerler olmasından dolayı, kıyı alanları, türlü yasaldüzenlemelerin ilgi alanına girmektedir. Örneğin, belli bir kıyı alanındaki bütün yerel niteliklihizmetlerin görülmesinden sorumlu olan yönetsel birim olan köyleri ya da belediyeleri düzenleyen18.03.1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunu ve 14.04.1930 tarihli 1580 sayılı Belediyeler Kanunu, suürünlerinin korunması, üretimi ve denetimine ilişkin kuralları getiren 04.04.1971 tarihli 1380 sayılıSu Ürünleri Kanunu, yapılanma ve planlama koşullarını belirleyen 03.05.1985 tarihli 3194 sayılıİmar Kanunu, kıyı ve limanların korunması, güvenliğinin sağlanması, deniz yolu ile yapılankaçakçılığın önlenmesi, izlenmesi ile ilgili kural ve yöntemleri içeren 13.07.1982 tarihli 2692 sayılıSahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu dışında dolaylı bir biçimde kıyıları ilgilendiren diğer tüzelbelgeler şöyle sıralanabilir: 20.04.1341 tarihli 618 sayılı Limanlar Kanunu; 08.09.1956 tarihli 6831sayılı Orman Kanunu; 1933-1957 tarihli 2293 sayılı Belediye Yapı Yolları Kanunu'nun 4/1 maddesi;27.07.1973 tarihli Su Ürünleri Tüzüğü; 16.03.1982 tarihli 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu;13.07.1982 tarihli Sahil Güvenlik Koruma Kanunu; 23.07.1983 tarihli Kültür ve Tabiat VarlıklarınıKoruma Kanunu; 11.08.1983 tarihli 2872 sayılı Çevre Kanunu; 11.08.1983 tarihli 2873 sayılı MilliParklar Kanunu; 07.09.1985 tarihli Sahil Güvenlik Komutanlığı İdari ve Adli Görevlere İlişkinTüzük; 17.04.1987 tarihli Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun; 04.09.1988tarihli Su Kirliliği Kontrolu Yönetmeliği; 11.03.1989 tarihli Tarım Alanlarının Amaç DışıKullanımına İlişkin Yönetmelik; 13.11.1989 tarihli Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı ile İlgiliKanun Hükmünde Kararname; 19.08.1993 tarihli Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve GörevleriHakkında Kanun Hakkında Kararname.218


Kıyı alanlarını dolaylı biçimde ilgilendiren yasal düzenlemelere, çevresorunlarına ilişkin en genel kuralları getiren Çevre kanunu'nunda başlamak gerekir.Çevre Kanunu 440 , kıyı alanları ile ilgili olarak özel bir düzenleme getirmemiştir. Yasa,genel olarak kirliliğin önlenmesine yönelik kuralları içerdiğinden kıyı alanlarındagözlemlenebilecek hemen her türlü kirlilik sorunu için ilgili hükümlerin geçerli olduğusöylenebilir. Bunları şöyle özetlemek olanaklı: 1. maddede yasanın amaçlarından birinin“...kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde korunması;su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi...” olduğu belirtilmektedir. Buna benzer birbiçimde, 8. maddedeki hüküm de kıyı alanlarını ilgilendirmektedir: “Her türlü atık veartığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara veyöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak,taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.” Yasanındüzenlemeye aldığı bir diğer konu da kirletme yasağına uymayan gemiler. Buna göre,kirletme yasağına uymayan deniz araçlarından boyutlarına göre para cezası kesilecektir.Büyükşehir sınırları içinde kalan kıyılarda ceza verme yetkisi büyükşehirbelediyelerinde, bu alanların dışında kalan kıyılarda ise sahil güvenlik botkomutanlarındadır.Kıyı alanlarını ilgilendiren bir diğer düzenleme de, 2872 sayılı Çevre Kanunuhükümlerine uygun olarak hazırlanan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'dir. 441Yönetmeliğin amacı 1. maddesinde, her türlü su kaynağının korunması, en iyi biçimdekullanımının sağlanması ve su kirliliği kontrolü için gereken hukuki ve teknik esaslarıortaya koymak olarak belirlenmiş; bütün bunların ekonomik ve sosyal kalkınmahedefleriyle uyumlu bir biçimde yapılacağı da eklenmiştir. Yönetmelikte, deniz ve kıyısuları kullanım amaçlarına ve kalitelerine göre sınıflandırılarak 442 suların korunmasına440 RG, 11.08.1983, S.18132.441 RG, 04.09.1988, S.19919.442 Buna göre, D I, D II ve D III olmak üzere üç ayrı grup vardır. Sınıf D I (Su ürünleri üretimi) a)Yoğun ticari balıkçılık, su ürünleri avcılığı yapılan açık denizler b) Yoğun kıyı balıkçılığı ve kabuklu219


ilişkin kimi kurallar getirilmektedir. Özel koruma alanları belirlemek, sulara atıkboşaltılmasına sınırlamalar getirmek yönetmelikte öngörülen önlemlerdendir.Türlü ekonomik etkinliklerin çevreye olası etkilerinin araştırılmasına ilişkin birtüzel belge olan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği 443 , 2872 sayılı ÇevreKanunu’nun 10. maddesine dayanılarak çıkarılmıştır. Kıyı alanlarında gerçekleştirileceketkinlikleri de kapsamına aldığından söz konusu yönetmeliğin incelenmesi yerindeolacaktır. ÇED sürecinde uyulacak yönetsel ve teknik yöntem ve esasları düzenlemekamacıyla hazırlanan yönetmeliğin ÇED sürecini ayrıntılı ve kapsamlı bir biçimdedüzenlediğini görüyoruz. ÇED sürecinden geçmesi gereken faaliyetler iki gruptatoplanmış; birincisinde, çevreyi olumsuz yönde etkileyecek faaliyetler, ikincisinde isedaha az olumsuz etkisi olabileceği düşünülenler yer almıştır. 444 Buna göre,gerçekleştirilen etkinliğin niteliğine göre “ÇED olumlu kararı” ya da “ÇED ön araştırmaraporu” hazırlanıp Mahalli Çevre Kurulu’ndan “çevresel etkileri önemsizdir” kararıalınmadıkça, söz konusu faaliyetler için teşvik, onay, izin ve ruhsat verilemeyecektir.Yönetmelik, ÇED raporunun Çevre Bakanlığı’na sunulmasından sonra, halkı yatırımhakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini almak üzere faaliyet sahibi tarafındanyörede bir toplantı düzenlenmesini de öngörmüştür.su ürünleri yetiştirme alanları c) Dalyancılık alanları; Sınıf D II: (Rekreasyon) Plaj, sportif, estetikamaçlarla kullanılan deniz ve kıyı suları; Sınıf D III:Ticari, endüstriyel ve diğer kullanımlar.443 RG, 23.06.1997, S.23028; (Değişik) RG, 13.10.1999, S.23785.444 Söz konusu sınıflandırmaya göre kıyı alanlarına olumsuz yönde etkisi olabilecek etkinlikler şöyledüzenlenmiş: 1.Grup (ÇED Uygulanacak Faaliyetler): Ham petrol rafinerileri, termik güç santralleri,nükleer güç santralleri ile diğer reaktörler, limanlar, iskeleler ve rıhtımlar, yat limanları, toplu haldeprojelendirilen konutlar (1 000 ve üzeri) ve olimpik spor köyleri, turizm konaklama tesisleri (200 odave üzeri), dip taraması (200 000 m3 ve üzeri), gemi döküm tesisleri, tersaneler; 2.Grup (ÇED ÖnAraştırması Uygulanacak Faaliyetler): Eğitim kampüsü, spor ve sağlık kampüsleri, derin denizdeşarjı ve atık su arıtma tesisleri (Yerleşim birimlerine ait proje nüfusu 20 000 ve üzeri), toplu haldeprojelendirilen konutlar (200 konut dahil 1000 konuta kadar), turizm konaklama tesisleri (5 oda dahil200 konuta kadar), iskeleler ve rıhtımlar (1.grupta yer almayanlar), balıkçı ve romörkor barınakları,yat yanaşma yeri (Bakım, onarım, ikmal ve kışlama tesisleri olanlar), dip taraması (1. Grupta yeralmayanlar), denizden alan kazanılması, petrol arama ve çıkarma faaliyetleri. Yönetmeliğe göre 2.Grupta bulunan faaliyetler için ÇED raporu değil, ÇED ön araştırması istenmektedir. Ancak bugrupta yer alan faaliyetlerden, Mahalli Çevre Kurulu’nca “çevresel etkileri önemlidir” kararıverilenler için de ÇED raporunun hazırlanması gerekecektir.220


Türkiye'de çevresel etki değerlendirmesinin eleştiriye en açık yönünün, ilgiliyasal düzenlemenin uygulama biçimi olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Çevreseletki değerlendirmesi yazanaklarının çoğunun, çevrenin değil de ekonominin gereklerinegöre kaleme alındığı, olumsuz yönde sonuçlananların da kağıt üzerinde kaldığıbilinmekte. Ancak tüm bunların yanında, değinilmesi gereken bir konu da, çevresel etkideğerlendirmesinin dar anlamda yorumlanmasının getirdiği türlü sıkıntılardır. Herhangibir etkinliğin ya da bir işletmenin, çevreye olası etkileri ortaya konurken yalnızca sözkonusu proje göz önünde bulundurulmakta, araştırmalar dar bir çerçevedeyürütülmektedir. Oysa, çevresel etkilerin, "proje" temelinde değil de, daha geniş görüşlübir bakış açısıyla politika belirleme sürecinin bir parçası olarak dikkate alınması, birbaşka anlatımla bu tür araştırmaların "plan" aşamasında yapılması anlayışını yasaldüzenlemelerimizde bulabilmek olanaklı değildir. 445Limanlar Kanunu’nda, 446 limanların üzerinde kurulu oldukları alanları, birbaşka deyişle kıyıyı, ilgilendiren düzenlemeleri bulmak olanaklıdır. Daha çok kıyıişgalini, kıyıdan toprak kazanılmasını ve kirliliği ele alan bu düzenlemeler şöyle:“Liman reisliğinden resmî izin alınmadıkça deniz kıyılarında iskele, rıhtım, kızak,kayıkhane, tamirhane, fabrika, gazino, depo, mağaza ve umumi deniz hamamlarıyapılamaz liman reisliğinin yasak ettiği yerlere pasakül, moloz, safra ve süprüntü veemsali gibi şeyler atılamaz.” (m.4);. “Limanlar içinde hükümetin tayin ve tahdit ettiğiyerlerde deniz kıyısına kazık çakmak, doldurmak, suretile denize tecavüz etmek velimanların içinde ve deniz üzerinde kahvehane, yemekhane, yatakhane misillû mahallertesis eylemek veyahut herhangi bir suretle limanların genişliğine halel vermekmemnudur.” (m.5)445 Stratejik çevresel etki değerlendirmesi olarak adlandırılan bu yaklaşım için Bkz. Nükhet Turgut,Çevre Hukuku: Karşılaştırmalı İnceleme, Savaş Yayınevi, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.427-433.446 RG, 20.4.1341, S.95.221


Orman Kanunu'nun 447 , orman sayılan yerlerin orman sınırları dışına çıkarılmasıile ilgili maddesi, kıyı alanları yönetimi uygulamalarında sık sık sorun olarak ortayaçıkmaktadır. Söz konusu düzenlemeye göre, "31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fenbakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe,meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antepfıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanlarıveya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilenaraziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarıorman sınırları dışına çıkartılır...". (m.2/b) Orman alanlarındaki kıyı bölgelerinde çıkananlaşmazlıklarda bu maddenin önemli bir yeri olduğu söylenebilir. Pek çok köylü, bualanlarda yapılanmaya getirilen sınırlamalar nedeniyle üzerinde yerleştikleri alanın, buhüküm uyarınca, orman sınırlarının dışına çıkarılmasını talep etmektedir. OrmanKanunu'nun, kıyı alanlarını ilgilendiren bir diğer düzenlemesi de 25. madde. 448 Bunagöre, Orman Genel Müdürlüğü, gerekli gördüğü ormanları, milli parklar, tabiat parkları,tabiat anıtları, tabiatı koruma sahaları ve orman mesire yerleri olarak ayırır, düzenler,yönetir ve gerektiğinde işletir veya işlettirir. Milli Parklar Kanunu ele alınırkendeğinilecek olan bu konu kıyı alanlarındaki koruma alanları açısından önemtaşımaktadır.Doğrudan doğruya kıyıya yönelik bir düzenleme olmasa da, milli parklarınbüyük ölçüde kıyı bölgelerinde yer almasından dolayı Milli Parklar Kanunu'na 449 buradayer vermek gerekecektir. Buna göre, "Milli park karakterini sahip olduğu tesbit edilenalanlar, Milli Savunma, İmar ve İskan ve Kültür ve Turizm Bakanlıklarının olumlugörüşü, gereği halinde diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak, Tarım ve Ormanbakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile millî park olarak belirlenir." (m.3)Buralara özgü gelişme planları, ilgili bakanlıkların görüşleri ve gerekirse katkılarıylaTarım ve Orman Bakanlığı'nca hazırlanır ve yürürlüğe konur.447 RG, 08.09.1956, S.9402; RG, (Değişik) 20.06.1973, 05.06.1975, 23.09.1983, 05.06.1986,22.05.1987, 03.11.1988, 04.07.1995.448 RG, (Değişik) 23.9.1983222


Birinci maddesinde, amacı, "...korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür vetabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleridüzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilatın kuruluş vegörevlerini tespit etmek" olarak belirlenen Kültür ve Tabiat Varlıklarını KorumaKanunu'nun 450 kıyı alanlarını ilgilendiren hükümleri şöyle özetlenebilir: Yasada, "kültürvarlıkları" tanımının, kıyı bölgelerini de içerecek biçimde yapıldığını görüyoruz: "'Kültür varlıkları'; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarlailgili bulunan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmazvarlıklardır." (m.3) Buna benzer bir biçimde, "tabiat varlıkları" tanımı da kıyı bölgeleriniilgilendiriyor: " 'Tabiat varlıkları'; jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere aitolup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli,yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir." Yasa, korunması gerekenkültür ve doğa varlıkları ile ilgili hizmetleri yürütmek üzere Kültür Bakanlığı'na bağlıolarak "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu" 451 ve yine bakanlıkçabelirlenecek yerlerde "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarını" öngörmüştür.Tüm yerleşim yerlerini ilgilendiren genel bir düzenleme olmasından ötürü İmarKanunu'na 452 da burada değinmek gerekecektir. Yasa, 4. maddesinde, 2634 sayılıTurizmi Teşvik Kanunu'nun, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma449 RG, 11.08.1983, S.18132.450 RG, 23.07.1983, S.18113.451 Yasada Yüksek Kurul'un görevleri şöyle belirlenmiş: "Korunması gerekli taşınmaz kültür vetabiat varlıklarının korunması ve restorasyonuyla ilgili işlerde uygulanacak ilkeleri belirlemek,koruma kurulları arasında eşgüdümü sağlamak ve uygulamadan doğan genel sorunlarıdeğerlendirerek görüş bildirmek. Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerin, kararlarınauymak zorunda olduğu belirtilen koruma kurullarının görevi ise daha ayrıntılı bir biçimde sayılmış(m.57): Bakanlıkça tespit edilen veya ettirilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarınıntescilini yapmak; korunması gerekli kültür varlıklarının gruplandırmasını yapmak; sit alanlarınıntescilinden itibaren bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartlarını belirlemek; koruma amaçlı imar planlarıile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip onamak; korunması gerekli taşınmaz kültürvarlıklarından özelliklerini kaybetmiş olanların tescil kaydını yaptırmak; korunması gerekli taşınmazkültür ve tabiat varlıklarının koruma alanları ile ilgili uygulamaya yönelik kararlar almak." (m.51)452 RG, 09.05.1985, S.18749.223


Kanunu'nun ve İmar yasasının ilgili maddelerine uyulmak koşulu ile 2960 sayılı İstanbulBoğaziçi Kanunu ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanunile diğer özel kanunlar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu kanunun özelkanunlara aykırı olmayan hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir. Bir başka anlatımlaİmar Kanunu'nun uygulanmasında, yukarıda belirtilen özel yasaların hükümleriöncelikle dikkate alınacaktır. Yasa, nazım imar planı ve uygulama imar planının ilgilibelediyelerce, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde ise valiliklerce ya dailgilisince yapılacağını ya da yaptırılacağını belirtmiştir (m.8). İkinci ya da yazlıkkonutların büyük bir bölümünün belediye sınırları dışında yer aldığı düşünülürse,yasanın bu hükmünün doğrudan doğruya kıyı bölgelerini ilgilendirdiği anlaşılacaktır. 453Turizm sektörünü düzenleyecek, geliştirecek önlemlerin alınmasını sağlamakamacıyla 1982 yılında çıkarılan ve turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesineyönelik hükümler taşıyan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu 454 , kıyı alanlarında ortayaçıkan pek çok sorunla doğrudan ilintili olduğu için incelenmeye değer görülmüştür.Yasa, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen turizm bölgeleri, turizm alanları ve turizmmerkezlerinde turizmi geliştirmek ve turizm işletmelerini teşvik etmek üzere türlüönlemler getirmiştir. Buna göre, söz konusu yerlerde, devletin hüküm ve tasarrufualtındaki yerlerin kamu yararına korunmasına ya da kullanılmasına katkıda bulunacakyapı ve tesisler, tapu kaydı aranmaksızın, imar planlarına göre yapılabilir ve işletilebilir.Yine imar planları yapılmış turizm bölgeleri ve merkezlerindeki taşınmaz mallardan,Hazineye ait olan yerlerle ormanlar Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edilir.Bakanlık bu taşınmaz malları “Türk ve yabancı uyruklu, gerçek ve tüzelkişilerekiralamaya, tahsis etmeye, bu taşınmaz mallar üzerinde müstakil ve daimi haklar dahilirtifak hakkı tesisine ve bunlardan altyapı için gerekli olanlar üzerinde, altyapıyıgerçekleştirecek kamu kurumu lehine bedelsiz irtifak hakkı tesisine yetkilidir.” Yasada,453 Erdal Özhan, "Coastal Zone Management in Turkey", Ocean & Coastal Management, Vol.30,Nos 2-3, s.167.454 RG, 16.03.1982, S.17635.224


undan başka, turizm alanlarındaki altyapı gereksiniminin ilgili kamu kuruluşlarıncaöncelikle tamamlanmasını ve buralarda faaliyete geçecek işletmeleri desteklemek üzere“Turizmi Geliştirme Fonu” kurulması da öngörülmüştür. Değinilmesi gereken bir noktada, bu yasanın, 442 sayılı Köy Kanunu'nun ve 2644 sayılı Tapulama Kanunu'nunyabancıların taşınmaz iyeliğine ilişkin olarak getirdiği sınırlamaların ortadankaldırılmasıdır. 455Turizmi Teşvik Kanunu, turizm yatırımlarına verilen kredilerin artırılması,özellikle kıyı alanlarındaki bölünmüş arazilerin birleştirilerek yatırımcılara tahsisedilmesi, gerekli altyapı olanaklarının sunulması, kimi teşviklerin verilmesi gibi turizmicanlandırmaya yönelik önlemlerle 1980'li yıllarda yaşanan döviz sıkıntısını gidermeyiamaçlıyordu. Gerçekleştirilen düzenlemeden de anlaşılacağı gibi, Turizmi TeşvikKanunu, bir yandan hazineye ait taşınmazları, ormanları, turizmin hizmetine sunarak sözkonusu yerler üzerindeki baskıyı artırmış, bir yandan da işletmelere türlü teşvikleröngörerek turizmin hızla büyümesine, doğal ve kültürel değerlerin bozulması sürecinekatkıda bulunmuştur. 456 Sözü edilen turizm alanlarının büyük bir bölümünün kıyılarüzerinde bulunması, 457 yasanın, konumuz açısından önemini ortaya koymaktadır. Yasa455 Keleş, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", s.45.456Yasada, söz konusu uygulamalarda çevresel ve kültürel değerlerin de göz önündebulundurulacağının belirtilmesi de sonucu değiştirmemiştir: “Turizm bölgelerinde ve turizmmerkezlerinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde, bölgenin doğal ve kültürelözelliklerini bozmamak, turizm işletmelerine zarar vermemek ve imar planlarına uygun olmak veBakanlıktan izin almak kaydıyla kamuya yararlı diğer yapı ve tesisler yapılabilir ve işletilebilir.Deniz, göl ve akarsular ile kıyıları, özelliklerini bozucu ve yıpratıcı şekilde kullanılamaz...” (m.6)457 Bugüne değin, turizm bölgesi, alanı ya da merkezi olarak ilan edilen ve uygulamaya başlanan 168yerden 87'si kıyısal ya da kentsel alanlardadır. Bkz. Baykan Günay, "Turizm Merkezi KavramınınGelişimi ve Yargı Denetimi", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi, s.200. Günay'a göre yasanınturizm bölgesi, turizm alanı ve turizm merkezi olarak sıradüzensel bir basamaklandırmayı öngörmesikapsamlı bir planlama anlayışının ürünü olarak değerlendirilebilirdi. Örneğin buna göre, "ülkeölçeğinde turizm bölgeleri belirlenecek, daha sonra yatırımların yoğunlaşacağı turizm alanlarısaptanacak ve bu alanlar içinde bizzat müdahalelerin ve yatırımların yapılacağı alanlar yani turizmmerkezleri olarak planlanacaktır". Ancak uygulama, bu yöndeki beklentilere yanıt verecek biçimdegelişmemiş, yasa daha çok, planlama ve kamu yararı ilkelerine aykırı biçimde yaşama geçirilmiştir.a.g.y., s.283.225


uyarınca yapılan arazi tahsisleriyle kıyı alanlarına ve kıyının doğal yapısına verilenzarar, resmi nitelik taşıyan yazanaklarda da dile getirilmiştir. 458Özel çevre koruma bölgelerine ve bununla ilgili yönetsel yapıya ilişkin kanunhükmünde kararnamenin 459 kıyı alanları yönetimi sürecinde önemli bir yeribulunmaktadır. Yasanın anlatımıyla, amacı, "2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9.maddesine göre «Özel Çevre Koruma Bölgesi» olarak ilan edilen ve edilecek alanlarınsahip olduğu çevre değerlerini korumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için tümtedbirleri almak, bu alanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarınıyapmak mevcut her ölçekteki plan ve plan kararlarını revize etmek re'sen onaylamaküzere Çevre Bakanlığı'na bağlı ve Tüzel Kişiliğe sahip Özel Çevre Koruma KurumuBaşkanlığının kurulması ile bu Kurumun teşkilat ve görevlerine ilişkin esaslarıdüzenlemektir." Toplam 13 ayrı yerde kurulan özel koruma bölgelerinin 460 koruma vekullanma yöntemlerini belirlemek olan Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı'nıngörevlerini yasa özetle şöyle sıralamış: Özel çevre koruma bölgelerinin çevre değerlerinikorumak ve mevcut çevre sorunlarını gidermek için gerekli önlemleri almak, bualanların koruma ve kullanma esaslarını belirlemek, imar planlarını yapmak, buyörelerdeki tarihi kalıntıların ve ekolojik dengenin korunması konusunda araştırmalar,incelemeler yaptırmak, gerekli önlemleri almak; bölge ile ilgili her ölçekteki yeni planve projeyi re'sen onaylamak; buralardaki tesislerin nerelerde yapılacağına karar vermek;taşınmaz malların kamulaştırılması için gerekli işlemleri yapmak; bölgelerde planlarlagünübirlik alan olarak ilan edilen özel iyelik dışındaki alanların ve kumsalların irtifakhakkını kullanmak.458 Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, <strong>Ankara</strong>, 1998,s.47-48; T.C. Çevre Bakanlığı, Ulusal Gündem 21 (İkinci Taslak), <strong>Ankara</strong>, 1999, s.75-79.459 RG, 13.11.1989, S.20341460 Göcek, Dalyan, Patara, Kekova, Göksu, Gölbaşı, Pamukkale, Ihlara, Foça, Belek, Datça, Gökova,Tuz Gölü.226


III.Türkiye'de Kıyıya Yönelik Olarak İzlenen PolitikalarTürkiye'nin kıyı politikasını bütün yönleriyle ortaya koyabilmek için tüzeldüzenlemelerin yanı sıra başka kaynaklara da başvurmak gerekiyor. Her ne kadaryukarıda incelenen yasa kurallarından ana hatlarıyla Türkiye'nin kıyılara bakış açısınıanlama olanağı bulunsa da, hem yalnızca belli bir zaman diliminde ortaya çıkmışolmaları, hem de belli bir siyasal-toplumsal ortamın ürünü olmaları, salt yasaldüzenlemelere bakarak Türkiye'nin kıyı politikası hakkında değerlendirme yapmayıgüçleştirmektedir. Bu açıdan, planlama sıradüzeninin en üstünde yer alan beş yıllıkkalkınma planlarında, Cumhuriyet Dönemi boyunca iktidara gelmiş hükümetlerin vesiyasal partilerin programlarında konunun nasıl ele alındığını incelemek yararlıolacaktır. Türkiye'nin çevre sorunları alanındaki önceliklerinin ve ilke kararlarınınsergilendiği bir belge olan Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP) da bu açıdanincelemeye değer görülmektedir. Burada, yalnızca ilgili belgelerin genel olarak kıyıyayaklaşımlarının ortaya konacağını, söz konusu yaklaşımların kamu yararı kavramıbağlamında değerlendirmesininse bir sonraki alt-bölümde yapılacağını da eklemekgerekir.A.Kalkınma Planları1963-1967 ve 1968-1972 yılları arasını kapsayan I. ve II. Beş Yıllık Kalkınmaplanları kıyı ve kıyı alanlarına yönelik herhangi bir düzenleme getirmemiştir. Bunabenzer biçimde, çevre sorunları ile ilgili konular da planların ilgi alanlarına girebilmişdeğildir. 461 Bundan ötürü, ilk iki planı dışarıda bırakıp, 1973'den günümüze, planlardakıyı alanlarının nasıl düzenlendiğini ortaya koymak daha yerinde olacaktır. Bu tarihtensonra kıyı alanlarının, dolaylı da olsa, ilk kez plan içine alınmasında, 1972 Stockholmİnsan ve Çevre Konferansı'nın da etkili olduğu düşünülebilir.461 Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, <strong>Ankara</strong>, 1963; DevletPlanlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (İkinci Beş Yıl) 1968-1972, <strong>Ankara</strong>, 1968.227


III. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (1973-1977) da kıyı alanları başlı başına birinceleme konusu olarak alınmamaktadır. Ancak, Planda, çevre sorunları için getirilendüzenlemenin dolaylı bir biçimde kıyıları ilgilendirdiği söylenebilir: "Sağlık ile İlgiliSorunlar" başlığının altındaki 176. maddeye göre, "Çevre sağlığının büyük bir sorunolarak ortaya çıkışında, düzensiz yerleşme, mali güçsüzlük, eğitim yetersizliği, hızlınüfus artışı ve bunların yanında ilgili kurumların gereken etkinlikten uzak olması başlıcanedenlerdir." 462 Görülebileceği gibi ilgili maddede yalnızca, genel olarak çevresorunlarından söz edilmekte, kıyıya ve kıyı bölgesinin sorunlarına ilişkin herhangi birdüzenlemeye yer verilmemektedir. Buna benzer nitelikteki bir düzenlemeye de"Yerleşme Sorunları" başlığı altında yer verilmektedir. Buna göre, "Genel olaraktoplumsal ve kültürel değişmenin gerçekleştirilmesi ve sanayileşmeninhızlandırılmasında şehirleşme önemli bir etkendir. Öte yandan üretkenliğin daha yüksekolduğu bu noktalarda sanayiin de yoğunlaştırılması kısa dönem için geçerlidir. Ancakyalnızca bir nüfus yığılması biçiminde oluşan demografik şehirleşme süreci ve sanayiinbelli noktalarda aşırı yoğunlaşması, uzun dönem ekonomik kalkınma açısından bazısorunlar doğurmaktadır." 463 Ancak maddenin düzenleniş biçiminden de görülebileceğigibi, burada yalnızca kentleşme sürecinin alması gerektiği biçim öngörülmüş, bu uğurdasanayileşmenin dengeli bir biçimde geliştirilmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur.Belli noktalarda aşırı nüfus yığılmasının ve sanayinin belli yerlerde toplanmasınınvurgulandığı noktanın bir biçimde kıyıları da ilgilendirdiği söylenebilir. Bilindiği gibikıyı bölgeleri hem insan yerleşimleri hem de sanayi için bir çekim odağıdır.IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983) doğrudan doğruya kıyı ile ilgili birdüzenlemeye yer vermiş değildir. Ancak, "Çevre Sorunları" başlığı altında incelenen su,deniz kirliliği, toprak erozyonu ve kirliliği gibi konuların dolaylı bir biçimde kıyıları da462 Devlet Planlama Teşkilatı, Yeni Strateji ve Kalkınma Planı: Üçüncü Beş Yıl (1996-2000),<strong>Ankara</strong>, 1973, s.111.463 a.g.y., s.112.228


ilgilendirdiği düşünülebilir. 464 Planda, kıyılardan, deniz kirliliği dolayısıyla sözedilmiştir. Bu açıdan, Türkiye denizlerini ve kıyılarını tehdit eden petrol taşımacılığıplanın üstünde önemle durduğu bir konudur. Bundan da öte, belki de planın kıyıları dahaçok ilgilendiren bir kuralı, doğal kaynakların toplum yararına kullanılmasına ilişkinolanıdır. Plana göre, "Bugün Türkiye'de ileri toplumlarda rastlanan çevre kirliliğigörülmekle birlikte, yaygın olan geleneksel kesimdeki su, kanalizasyon sorunu,gecekondu bölgelerindeki kötü barınma koşulları, toprak ve orman erozyonudur.Bunların yanı sıra doğal kaynakların uzun dönemde toplum yararına kullanımlarayöneltilememesi de önemli çevre sorunları yaratmaktadır." 465 Planın bu öngörüsünekarşın, ilerleyen sayfalarda daha ayrıntılı biçimde değinileceği gibi, 1980 sonrası, doğalkaynakların ve bu arada kıyıların toplum yararına aykırı kullanılmasının en iyiörneklerinin sunulduğu dönem olmuştur.V. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (1985-1989) da doğrudan kıyıya yönelik birdüzenleme göremiyoruz; ancak "Çevre Sorunları"na ayrılan bölümdeki kimidüzenlemeler, dolaylı bir biçimde, kıyı alanlarında karşılaşılabilecek sorunları dailgilendirmektedir. Planın anlatımıyla: "Ülkemiz şehirleşme, erozyon ve tabii afetlerinsonucu olan çevre kirlenmeleri ile hızlı sanayileşmenin ve tarımda modernleşmeningetirdiği çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Çevre konusunda temel yaklaşım, sadecemevcut kirliliğin ortadan kaldırılması muhtemel bir kirliliğin engellenmesi değil,kaynakların gelecek nesillerin de yararlanabileceği en iyi şekilde kullanılmasımuhafazası ve geliştirilmesidir."; "İçme ve kullanma suyunda insan sağlığınıngerektirdiği şartların yerine getirilmesi sağlanacak, su kaynaklarının değişik kullanım464 Planın sürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımını benimsediği anlaşılmaktadır: "Genellikle insanyerleşmeleri, sanayi ve tarım uğraşıları sonucu doğal çevrenin kirlenmesi - toprak, su, hava kirliliğive ekolojik dengenin bozularak canlı yaşamın tehlikeye düşmesi olarak kendini gösteren çevresorunlarının sınaileşme ve kalkınmadan soyutlamaksızın çözümü III. Planda ana politika olarak kabuledilmiştir." Bkz. Devlet Planlama Teşkilatı, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983),<strong>Ankara</strong>, 1983, s.83.465 a.g.y., s.83.229


amaçlarını göz önünde bulunduran alıcı ortam ve atık standartları düzenlenecektir." 466Bu hükümlerden de anlaşılabileceği gibi V. Plan kıyıya doğrudan doğruya yer vermemişkonuyu çevre sorunları bağlamında değerlendirmiştir.V. Planda öngörülen düzenlemelerden farklı olarak, VI. Beş Yıllık KalkınmaPlanı'nda (1990-1994), doğrudan doğruya kıyı alanlarına yönelik kimi kurallara yerverilmiştir. Buna göre, "kıyı şeridinin faydalı ve ekonomik kullanımını düzenlemekmaksadıyla ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararını gözeten birmaster plan hazırlanacaktır." 467 Söz konusu düzenlemenin, kıyıları ekonomik kaynakolarak gören bir dünya görüşü doğrultusunda kaleme alındığı anlaşılmaktadır. Kıyıalanları için yapılması öngörülen master plan da bu amaca yönelik olarak tasarlanmıştır."Çevre Sorunları" başlığını taşıyan bölümde de konuyla ilgili kimi politika kararlarınıbulmak olanaklı: "Deniz ortamında çevre koruma politikaları, öncelikle insan sağlığıaçısından önemli bölgeler başta olmak üzere, su ortamı olarak kullanılan bölgelerle suürünleri açısından önemli bölgeleri kapsamına alacaktır". Bunların dışında su kirliliğikonusunda havza ölçeğinde önlemler alınması zorunluluğuna, AT çevre politikalarınauyum sağlamanın gerekliliğine, çevre denetim-izleme dizgesinin kurulmasının yerindeolacağına ve imar yasasının çevresel etkileşim boyutunun göz önünde bulundurularakyeniden gözden geçirilmesine de planda yer verilmiştir. 468 VI. Plan'da kıyı alanlarınayönelik bir diğer düzenlemeye de "Yerleşme-Şehirleşme" başlıklı bölümderastlayabilmek olanaklı. Bu bölümde, kıyılarda yapı yoğunlaşmasını önleyecek yeni biryasal düzenleme için gerekli çalışmaların başlatılması ve bir arazi kullanma planınınyapılması öngörülmektedir. 469 Görülebileceği gibi, ilk kez VI. Plan'da kıyı, doğrudan466 Devlet Planlama Teşkilatı, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), <strong>Ankara</strong>, 1985, s.171.467 Devlet Planlama Teşkilatı, Altıncı Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), <strong>Ankara</strong>, 1990, s.312.468 a.g.y., s.312, 313.469 " Mücavir alanlar, deniz ve göl kenarları, ulaşım aksları, sanayinin yerleşebileceği alanlar gibiarazi kullanım taleplerinin yoğunlaştığı yörelerde, gelişmeleri yönlendirebilmek için arazi kullanmaplanlarının yapılmasına ağırlık verilecektir. (m.1011). Kıyılarda yapı yoğunlaşmasını önleyecek yenibir yasal düzenleme için gerekli çalışmalar yapılacaktır." (m.1012)230


doğruya bir düzenleme konusu olarak ele alınmıştır. Anayasa'nın 43. maddesi hükmüneuygun bir biçimde ele alınan bu maddelerden başka pek çok maddenin de kıyıyı şu ya dabu biçimde etkilediği gözlenmektedir.VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın (1996-2000), kıyı alanlarına yönelik olarakayrıntılı bir düzenlemeye gittiğini söylemek olanaksız. Plan kıyı konusuna yalnızca"Çevrenin Korunması ve Geliştirilmesi" bölümünde yer vermiş: "Hukuki ve KurumsalDüzenlemeler: ... Yüz metre kıyı şeridini esas alarak yapılaşmayı bu baza oturtan 3621sayılı Kıyı Kanunu topoğrafik koşulları ve doğal kaynakları dikkate alacak biçimdeyeniden düzenlenecektir." 470 Çevre koruma konusunda yürürlükteki mevzuatın pek çokeksik yönü bulunduğunu belirten, Çevre Kanunu'nun kimi olumsuz hükümlerine değinenVII. Plan'ın kıyı korumacılığı konusunda var olan yapıyı koruma eğiliminde olduğusöylenebilir. Plan'a göre, değişik yapıdaki kıyılara aynı uzunlukta derinlik ölçütüuygulamak uygun değildir; var olan hukuksal yapı değişik tipteki kıyıları da göz önünealarak değiştirilmelidir. VII. Plan kıyıya doğrudan doğruya yer vermese de çevrekoruması ile ilgili kimi hükümlerinin de kıyı yönetimi alanında kimi sonuçlar doğurmasıolanaklı. Bunları planın diliyle şöyle sıralayabiliriz: İşlevsel ve dinamik bir çevreyönetimini oluşturacak örgütsel ve hukuksal düzenlemelerin gerçekleştirilememiştir;Çevre Bakanlığı eşgüdüm ve işbirliğini sağlamada yetersiz kalmıştır; bölgesel ve ulusalalanda politikalar belirlenememiştir; çevre konusundaki uluslararası yükümlülüklerinyerine getirilmesi içim çaba harcanmalıdır; 3194 sayılı İmar Kanunu ve 2634 sayılıTurizmi Teşvik Kanunu'nun geliştirilmesi gerekmektedir; çevre yönetimine ve kararalma süreçlerine halkın katılımı sağlanmalıdır; gönüllü kuruluşların bu konulardakiçalışmaları desteklenmelidir; çevre korumayı ve ekonomik gelişmeyi sağlamak içinsürekli ve dengeli kalkınma yaklaşımı benimsenmelidir. VII. Plan kıyı alanı ile ilgiliolarak hukuksal ve kurumsal düzenlemeler de öngörmektedir. Buna göre 3621 sayılıKıyı Kanunu tamamen gözden geçirilmelidir. Özellikle de m.4/b, c, 15 yenidendüzenlenmelidir. Bir başka deyişle kıyı şeridi günün koşullarına göre yeniden470 Devlet Planlama Teşkilatı, VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), <strong>Ankara</strong>, 1996, s.194.231


elirlenmelidir. VII. Plan bu düşünceyi şöyle yansıtmış: "Yüz metre kıyı şeridini esasalan yapılaşma topoğrafik koşulları ve doğal kaynakları dikkate alacak şekilde yenidendüzenlenerek cezai işlemler günün koşullarına uyarlanmalıdır." 471VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (2001-2005), önceki plandan farklıbiçimde, ele alınan konuların genel ilkeleri belirtilmekle yetinilmiş, ayrıntılara yerverilmemiştir. Planın bu genel yaklaşımının kıyı alanları için de geçerli olduğusöylenebilir. VIII. Plan'da, "Çevre" başlığını taşıyan bölümde kıyı alanlarının iki ayrıyönü üzerinde durulmaktadır. "Mevcut Durum" alt başlığında konuya, "hızlı kentleşme,başta kıyı alanları ve denizler olmak üzere doğal kaynaklar üzerindeki baskıları, atıklarınmiktarını ve diğer çevre sorunlarını artırmıştır" biçiminde değinilmiştir. "Hukuki veKurumsal Düzenlemeler" başlığını taşıyan bir diğer alt bölümde ise "6831 sayılı OrmanKanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu, 2863 sayılı Kültür veTabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununda ve çevreyleilgili yönetmeliklerde gerekli düzenlemeler yapılacaktır" denilmektedir. Bu alıntılardanda anlaşılabileceği gibi, kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunlara ve bunların çözümüiçin izlenebilecek politikalara ayrıntılı biçimde değinilmemiş, bunun yerine genel,yüzeysel bir anlatımla yetinilmiştir. Sözü edilen yasal düzenlemelerdeki değişikliklerinhangi yönde gerçekleştirileceklerini de planın söyleminden anlamak olanaklı değildir.Bunların dışında, kıyı alanlarını ilgilendirebilecek kimi ilkelere de yer verilmiş. TürkiyeUlusal Çevre Eylem Planı'nın (UÇEP) güncelleştirilip yasal çerçeveye kavuşturulması,çevre yönetim araçlarının kullanımının etkin duruma getirilmesi, çevre konusundauygulanan politikalar ve stratejilerin Avrupa Birliği kuralları ile uyumunun sağlanması,çevre ve kalkınma ile ilgili veri ve bilgi erişim sistemlerinin oluşturulması, ÇEDsürecinin daha etkin kılınması gibi öneriler bunlar arasında sayılabilir. 472471 a.g.y., s.307.472 Devlet Planlama Teşkilatı, Uzun Vadeli Strateji ve VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), <strong>Ankara</strong>, 2000, s.187-190.232


B.Hükümet Programları30 Ekim 1923 yılında kurulan 1. İnönü Hükümetinden, 57. Ecevit Hükümetine(28.05.1999-...) değin, hükümet programlarını incelediğimizde, kıyı ve kıyı alanları ileilgili konuların bir politika olarak hükümetlerce benimsenmesinin oldukça yeniolduğunu görebiliriz. Kıyılara ilk kez II. Demirel Hükümeti Programı'nda yerverilmiştir. Kıyıların kamu yararına kullanılması ve kıyılardaki çevre sorunlarınıngiderilmesi ile ilgili ilk düzenlemeye de 1971 yılında kurulan I. Erim HükümetiProgramı'nda rastlanılmaktadır. Kıyı alanları yönetiminden ise ilk kez, 1991 yılındakurulan Yılmaz Hükümeti Programı'nda söz edilmiştir. Sonraki dönemlerde böyle birdüzenlemeye gidilmediği görülmektedir. Hükümet programlarında kıyı alanlarıkonusunda belirlenen ilkeler incelendiğinde, kıyı ve deniz alanlarının yalnızca ekonomikaçıdan korunması gereken birer doğal kaynak olarak görüldüğü anlaşılacaktır. Aşağıdakibölümde, yalnızca kıyı, deniz alanları ve bunların korunması ile ilgili olarak hükümetprogramlarında yer verilen ilke kararları sergilenmeye çalışılmış, doğal çevreninkorunması, çevre sorunlarının giderilmesi, çarpık kentleşmenin önlenmesi, turizmingeliştirilmesi, deniz taşımacılığının güçlendirilmesi, enerji yatırımlarının artırılması,altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, madenciliğin iyileştirilmesi gibi konular, hemenhemen bütün hükümet programlarında yer aldığı için, dışarıda bırakılmıştır. 473 Ancakaşağıdaki bilgilerin yalnızca programlarında kıyı sorunlarına yer veren hükümetlereilişkin olduğunu, burada anılmayan pek çok dönemde, kıyılara yönelik bir politikanınbelirlenmemiş olduğunu da eklemek gerekir. 474473 Hükümet programlarının incelenmesinde TBMM Kütüphane Müdürlüğü'nce hazırlanan veTBMM Bilgi İşlem Merkezi'nce derlenen bilgilerden yararlanılmıştır. Bkz. TBMM, TürkiyeCumhuriyeti Hükümetleri, (http://www.tbmm.gov.tr/ambar/hukumet), Ağustos 2000. Son yirmiyıllık dönemdeki hükümetlerin kıyıya yaklaşımları için ayrıca Bkz. Ayşe Tekel, "1980 SonrasıHükümet ve Siyasi Parti Programlarında Kıyı", Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve DenizAlanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi TürkMilli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.49-58.474 Programlarında kıyıya ve kıyı sorunlarına yönelik önlemlere yer vermeyen hükümetler şunlardır:İnönü Hükümeti (30.10.1923-06.03.1924), II. İnönü Hükümeti (06.03.1924-22.11.1924), OkyarHükümeti (22.11.1924-03.03.1925), III. İnönü Hükümeti (03.03.1925-01.11.1927), IV. İnönüHükümeti (01.11.1927-27.09.1930), V. İnönü Hükümeti (27.09.1930-04.05.1931), VI. İnönü233


II. Demirel Hükümeti Programı (03.11.1969-06.03.1970): Kıyılarda turistik limanlar,balıkçı limanları, çekek yerleri yapılması; kıyı köylerinde yaşayan yurttaşların denizleolan ilişkilerini kolaylaştırmak için küçük barınaklar, iskeleler, çekek yerleri yapılması;ucuz halk plajlarının yapılması.III. Demirel Hükümeti Programı (06.03.1970-26.03.1971): Kıyılarda çok sayıda balıkçılimanları ile çekek yerleri gibi kıyı yapılarının yapımına devam edilmesi; kıyı köylerindeyaşayan yurttaşların yaşam koşullarının iyileştirilmesi.I. Erim Hükümeti Programı (26.03.1971-11.12.1971): Kıyılardaki tarihi ve turistiknitelik taşıyan devlet topraklarının elden çıkarılmaması ile ilgili önlemlerinsıkıştırılması; özel mülkiyet konusu toprakların Anayasa gereğince kamu yararınakullanılması ile ilgili önlemlerin alınması.II. Erim Hükümeti Programı (11.12.1971-22.05.1972): Deniz ve göl kıyılarının herkesinyararlanmasına açık tutulması, turistik nitelik taşıyan devlet topraklarının eldençıkarılmamasını ve bu nitelikteki özel mülkiyet konusu toprakların, sektörün gelişmesineimkan verecek belirli bir plan disiplini içerisinde kamu yararına uygun kullanılmasınısağlayacak yönetsel, akçal ve yasal önlemlerin alınması; kıyılarda günden güne artan “sukirlenmesi”nin kısa sürede ve etkili önlemlerle çözülmesi.Hükümeti (04.05.1931-01.03.1935), I. Bayar Hükümeti (01.11.1937-11.l 1.1938), VII. İnönüHükümeti (01.03.1935-01.11.1937), II. Bayar Hükümeti (11.11.1938-25.01.1939), I. SaydamHükümeti (25.01.1939-03.04.1939), II. Saydam Hükümeti (03.04.1939-09.07.1942), I. SaraçoğluHükümeti (09.07.1942-09.03.1943), II. Saraçoğlu Hükümeti (09.03.1943-07.08.1946), PekerHükümeti (07.08.1946-10.09.1947), I. Saka Hükümeti (10.09.1947-10.06.1948), II. Saka Hükümeti(10.06.1948-16.01.1949), Günaltay Hükümeti (16.01.1949-22.05.1950), I. Menderes Hükümeti(22.05.1950-09.03.1951), II. Menderes Hükümeti (09.03.1951-17.05.1954), III. Menderes Hükümeti(17.05.1954-09.12.1955), IV. Menderes Hükümeti (09.12.1955-25.11.1957), V. Menderes Hükümeti(25.1 1.1957-27.05.1960), I. Gürsel Hükümeti (30.05 .1960-05.01.1961), II. Gürsel Hükümeti (05.01.1961-20.11.1961), VIII. İnönü Hükümeti (20.11.1961-25.06.1962), IX. İnönü Hükümeti(25.06.1962-25.12.1963), X. İnönü Hükümeti (25.12.1963-20.02.1965), Ürgüplü Hükümeti(20.02.1965-27.10.1965), I. Demirel Hükümeti (27.10.1965-03.11.1969), Talu Hükümeti(15.04.1973-26.01.1974), VI. Demirel Hükümeti (12.11.1979-12.09.1980), II. Özal Hükümeti(21.12.1987-09.11.1989), II. Çiller Hükümeti (05.10.1995-30.10.1995), III. Çiller Hükümeti(30.10.1995-06.03.1996), II. Yılmaz Hükümeti (06.03.1996-28.06.1996), IV. Ecevit Hükümeti(11.01.1999- 28.05.199).234


Melen Hükümeti Programı (22.05.1972-15.04.1973): Deniz ve göl kıyılarının planlı birturizm politikasının izlenmesine olanak tanıyacak biçimde ve toplum yararına uygunolarak kullanılması.I. Ecevit Hükümeti Programı (26.01.1974-17.11.1974): Deniz ulaşımının daha hızlı veyoğun bir hale getirilmesi için deniz ulaşım araçlarının çoğaltılması vemodernleştirilmesi; kıyı tesislerinin gereksinimlere yanıt verecek biçimde geliştirilmesi.Irmak Hükümeti Programı (17.11.1974-31.03.1975): Turizmin geliştiği alanlardafiziksel planlama çalışmalarına hız verilmesi; kıyılar ve turistik yörelerin toplumyararına kullanılması ve korunması çalışmalarının tamamlanması; kıyıların spekülatifamaçlarla yağma edilmesine karşı önlemlerin etkinleştirilmesi; kıyıların halkınyararlanmasına açılması.IV. Demirel Hükümeti Programı (3l.03.1975-21.06.1977): Üzerinde Türkiye’nin hakkıbulunan deniz yatağındaki ve deniz yatağı altındaki doğal kaynakların aranması, bunlarasahip çıkılması ve işletilmesi için gerekli önlemlerin alınması.II. Ecevit Hükümeti Programı (21.06.1977-21.07.1977): Ekonomik bakımdanTürkiye’nin her bölgesinin bütün dünyaya açılışını kolaylaştırıcı bir limanlar ağınınkurulması; ulaşıma elverişli göl ve nehirlerde yer yer yeni su bağlantıları da kurularak,ulaşım olanaklarının ve limanların geliştirilmesi; Van ve Keban Göllerinde ulaştırmahizmetlerinin gelişmesine öncelik verilmesi; sulardaki balık ve başka ürünzenginliklerinin yenilenme dengesini korumak ve bu ürünleri en verimli biçimdedeğerlendirmek için Devletin gerekli düzenlemeleri, araştırma ve aydınlatma göreviniyapması; balıkçıların açık deniz balıkçılığına geçmelerinin özendirilmesi; donanım vepazarlama kooperatiflerinin kredi, bilgi ve eğitim desteğine kavuşturulması; iç sulardakültür balıkçılığının gelişmesinin desteklenmesi.V. Demirel Hükümeti Programı (21.07.1977-05.01.1978): Artan petrol gereksiniminiulusal kaynaklardan karşılamak için kara ve denizlerde geniş ölçüde petrol arama235


seferberliğine girilmesi; deniz taşımacılığının ülkeye döviz getiren bir kaynak halinesokulması.III. Ecevit Hükümeti Programı (05.01.1978-12.11.1979): Kıyıların, doğal ve tarihseldeğerlerin korunması ve tüm yurttaşların yararına sunulmasının etkin önlemlerlesağlanması; kentlerde ve kıyılarda düzensiz yerleşmeyi ve yurttaşların aldatılmasınıönlemek amacıyla hisseli arsa ve arazi satışlarını önleyici yasal önlemlerin getirilmesi;denizlerden, göklerden ve uzaydan yararlanmada bütün insanlık için hakça bir düzenkurulmasına katkıda bulunulması; ekonomik ve sosyal bir yara haline gelen kaçakçılıkla,sınır ve kıyı bölgeleri halkının refahını gözeten çözümler uygulayarak, kesin ve etkinbiçimde mücadele edilmesi; haberleşme ve tesis olanaklarından yoksun bulunan kıyılarlasınır kapılarının en kısa sürede çağdaş haberleşme ve kontrol ağıyla donatılması içingerekli önlemlerin alınması.Ulusu Hükümeti Programı (20.09.1980-13.12.1983): Kıyılardan halkın rahatçayararlanması ve Türkiye'nin zengin kıyı kuşağının turistik amaçlarla en iyi şekildedeğerlendirilmesinin üzerinde önemle durulması; devletin, turizm gelişme alanlarında altyapı yatırımlarını gerçekleştirecek, üst yapı yatırımları ve işletmeciliğin özendirilmesiiçin gerekli teşviki sağlaması.I. Özal Hükümeti Programı (13.12.1983-21.12.1987): Doğal güzelliklerin korunmasınave gelişmesine büyük önem verilmesi; teknik ve ekonomik koşullar sonucu, bazıtesislerin deniz, göl veya nehir kıyısında kurulması zorunlu olduğu hallerde kirlenmeyiönleyici önlemlere uyulmasının sağlanması.Akbulut Hükümeti Programı (09.11.1989-23.06.1991): Büyük çoğunluğu kum-denizgüneşturizmine hitap eden türdeki tesislere, termal-golf-kültür- kamping-kış-kongreturizmi türündeki yeni tesislerle arz çeşitliliği getirilmesi; ülkenin belli yörelerineyoğunlaşmış olan turistik tesislerin, potansiyel arzeden diğer bölgelere de dengeli birbiçimde dağılımının gerçekleştirilmesi.236


I. Yılmaz Hükümeti Programı (23.06.1991-20.11.1991): Doğal, kültürel ve sosyalçevrenin korunması ve geliştirmesi; çevrebilimsel değerlerin korunması ve ekonomikkalkınmanın sağlanması bir bütün olarak ele alınarak, sürekli ve dengeli kalkınmaamacına uygun olarak yasal, idari ve teknik önlemlerin geliştirilmesi; kıyı alanlarınyönetimi konusuna ve kıta içi su kaynaklarının korunmasına özel bir önem verilmesi;evrensel boyuta ulaşan çevre sorunlarının çözümü amacıyla uluslararası kuruluşlarcabaşlatılan tüm faaliyetlerin yakından izlenmesi; Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerlebirlikte Karadeniz’in kirlilikten korunması amacıyla başlatılan çalışmalarınsürdürülmesi; Türkiye'nin çevre konusunda taraf olduğu uluslararası sözleşme veprotokoller çerçevesinde aldığı yükümlülüklerin yerine getirilmesi için gerekli yasal veteknik önlemlerin alınması; deniz taşımacılığı sektörünün ağırlığının özel teşebbüsegeçmesinin desteklenmesi.VII. Demirel Hükümeti Programı (21.11.1991-25.06.1993): Su ürünleri üretiminiartırmak, deniz ve iç suları korumak, stokların tahribatını, hastalık ve parazitlerinzararlarını ve çeşitli şekilde meydana gelen kirlenmeleri önlemek için gerekli önlemlerinalınması; deniz ve iç sularda, doğal kaynak kullanımını arttırmak üzere, kültürbalıkçılığının özendirilmesi; çevreyi ve yeşili korumada deniz, akarsu, kara ve havakirliliğini ve gürültüyü önleyici önlemlerin alınması, atıkların yeniden kullanılmasıprojelerine önem verilmesi; Karadeniz-GAP Otoyol Projesi'nin tamamlanması;denizcilik eğitimi master planının hazırlanması.I. Çiller Hükümeti Programı (25.06.1993-05.10.1995): Su ürünleri üretimini artırmakamacıyla, açık deniz balıkçılığı, yetiştiricilik ile stokları geliştirici, koruyucu faaliyet vehizmetlerin geliştirilmesi; balıkçı barınakları barınma ve çekek yerleri gibi altyapıyatırımlarına öncelik verilmesi; liman, kıyı tesisleri gibi altyapı hizmetleriningeliştirilmesi; deniz kaynaklarının korunması için önlem alınması; DenizcilikBakanlığı'nın kurulması.Erbakan Hükümeti Programı (28.06.1996-30.06.1997): Su ürünleri sektöründe, doğalortamların korunması ve kontrolü; kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılarak237


üretimin artırılması; yetiştiricilik ve açık deniz balıkçılığının geliştirilmesi ve ilgilialtyapının tamamlanması; su havzalarının ve denizlerin korunması konusunda kararlı vesonuç alıcı bir politika izlenmesiIII. Yılmaz Hükümeti Programı (30.06.1997-11.01.1999): Turizm üst yapısının yeterlibir altyapı ile bütünleşmesi için gerekli düzenleme ve teknik önlemlere ağırlık verilmesi;Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) projesinin hızla uygulanmasıiçin gerekli düzenlemelerin yapılması; Karadeniz ve Akdeniz sahil yolları vebağlantılarının bitirilmesine önem verilmesi; deniz kirliliğini önleyecek önlemleralınması; yurtiçi ulaşımda deniz taşımacılığının özendirilmesi; Denizcilik Bakanlığı'nınkurulması.V. Ecevit Hükümeti Programı (28.05.1999- ...): Turizm bölgelerindeki ve kıyı kenarçizgisinde bulunan yerlerdeki uygulamaların yasalara uygun şekilde yürütülmesi; turizmsektöründe yaşanan sorunların çözümü ve turizmin gelişmesiyle ilgili politikalarınözenle uygulanması; "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK)Projesi" nin tamamlanması, bu amaçla uluslararası kuruluşların sağladığı finansmanınkullanılması için gerekli iç düzenlemelerin yapılması.Hükümet programlarında kıyıya ve kıyıda yaşanan sorunlara nasıl yerverildiğinin sergilenmeye çalışıldığı bu bölümden de anlaşılabileceği gibi, Türkiye'dehükümetlerin kıyıya ilişkin olarak kapsamlı bir politika geliştirebilmiş olduklarınısöylemek oldukça güç. 1923'den günümüze değin iktidara gelmiş olan 57 hükümettenyalnızca küçük bir bölümü, kıyı alanlarının içinde bulunduğu sorunları ele almakzorunluluğu duymuştur. İlerleyen sayfalarda, siyasal partilerin programlarında kıyınınincelendiği bölümün sonuçları da bu olguyu doğrulamaktadır. Kıyıya yer verilmiş olanprogramlarda da, kıyı ve deniz alanları, genellikle ekonomik yarar sağlama düşüncesiçerçevesinde ele alınmakta, daha çok balıkçılığa, ulaştırmaya, doğal kaynaklara,enerjiye, ulaştırmaya vurguda bulunulmaktadır. Doğal değerlerin korunmasına yönelikdeğerlendirmelerde de turizm gelirlerini artırmak kaygısının ağır bastığı görülmektedir.Değişik siyasal konumdaki hükümetlerin programları arasında da bu açıdan bir farklılık238


olduğu söylenemez. Değinilmesi gereken bir nokta da, kıyı alanları ile ilgili sorunlarınsektörel bir bakış açısıyla ele alınmalarıdır; bunun doğal sonucu olarak kıyı ile ilgilisorunlar yalnızca turizm, ulaştırma ya da enerji sektörleri çerçevesinde gündemegetirilmiştir. Kıyı yönetimi kavramının ancak 1990'lı yıllarda hükümet programlarınagirebildiğini de eklemek gerekir. Hükümet programlarında kıyı alanları sorunlarının elealınış biçiminin toplum/kamu yararı bağlamında değerlendirilmesine çalışmanınilerleyen sayfalarında yer verilecektir.C.Siyasal PartilerTürkiye'nin kıyı politikasının incelendiği bu bölümde, ulusal düzeydeuygulanan politikaların kaynaklandığı yer olan siyasal partilere değinmemek bir eksiklikolacaktı. Siyasal partilerin amaçlarını, ilkelerini ve politikalarını içeren tüzel bir belgeolan parti programlarının incelenmesinin, Türkiye'deki siyasal partilerin kıyı alanları vekıyıda yaşanan sorunlara ilişkin olarak benimsedikleri politikaların sergilenmesineyarayacağı düşünülmüştür. Ağırlıklı olarak günümüzde etkinliklerini sürdüren partilerinyer aldığı bu bölümde, genel olarak çevre sorunlarına, özel olarak da kıyı alanlarınaverdikleri önemden ötürü, Sosyal Demokrat Halkçı Parti ve Yeşiller Partisi gibi artıksiyasal yaşamları sona ermiş bulunan partilere de değinilmektedir. Siyasal partileringenelde, az sayıda örnek dışında, kıyıya ve kıyı alanları ile ilgili çevre sorunlarınaprogramlarında yer vermedikleri görülmektedir. Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet HalkPartisi, Demokrat Türkiye Partisi, Halkın Demokrasi Partisi, İşçi Partisi, LiberalDemokrat Parti, Sosyal Demokrat Halkçı Parti, Sosyalist Birlik Partisi ve YeşillerPartisi'nin programlarında kıyı ve deniz alanlarına ilişkin kimi düzenlemeleri bulabilmekolanaklı. Diğer partiler programlarında yalnızca genel olarak çevre sorunlarına yervermişler, özel olarak kıyıyı ilgi alanları içinde görmemişlerdir. 475 Kıyıların ve içindebulunduğu türlü sorunların parti programlarına yansımasını şöyle özetlenebilir:475 Programlarında doğrudan doğruya kıyı ve kıyı alanlarıı almayan, yalnızca buralardaki kimi çevresorunlarına değinmekle yetinen siyasal partiler için Bkz. Doğru Yol Partisi Tüzüğü ve Programı,<strong>Ankara</strong>, 1990; Refah Partisi, Türkiye’nin Meseleleri ve Çözümleri (Program), <strong>Ankara</strong>, 1991;239


Büyük Birlik Partisi’nin kıyı bölgelerinde yaşanan sorunlara “Kentleşme veKonut” başlığı altında yer verdiği görülmektedir. Buna göre, “kıyı yağmacılığı, verimlitarım alanlarında betonlaşma ve haksız kullanıma son vermek için, ‘kentleşme meskenplanları’ uygulamaya konacaktır.” 476Cumhuriyet Halk Partisi Programı'nda kıyı sorunlarına “Çevre Politikaları”bölümünde değinilmiş: “CHP, kentsel altyapıların tamamlanmasını; katı atık sorununun,ileri teknoloji ve sağlık kuralları içinde çözülmesini; kıyı, deniz ve göllerin herkesinortak kullanımı için korunmasını, bu alanlarda yapılanmanın kullanımı engellemesini;kentlerin yeşil kuşaklarla donatılmasını görev bilmektedir. CHP, özellikle, tüm tatlı sukaynaklarımız ile Marmara Denizi’nin kirlenmesini ‘özel bir proje’ kapsamında kontrolaltına alacak; “Akdeniz ve Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması UluslararasıSözleşmeleri”nin uygulanmasını özenle sürdürecektir.” 477Demokrat Türkiye Partisi’nin kıyı bölgelerinin içinde bulunduğu sorunlarıdoğrudan doğruya ilgi alanına almadığını ancak Türkiye’de bu bölgeler için öneminisürekli koruyan bir konuya, ikinci konuta, değindiğini görmekteyiz: “Ülkemizde ikincikonut konusu bugüne kadar siyasal partiler tarafından değerlendirilmemiş bir konudur.Komisyonumuz ikinci konut konusunun, aynı zamanda, bugüne kadar sistemli birbiçimde incelenmemiş olduğunu da saptamış bulunmaktadır. Bu bakımdan ikinciDemokrasi Partisi (DEP), Program, 1993; Sosyalist Parti, Kuruluş Bildirgesi, Program, Tüzük,Sosyalist Parti Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1993; Yeni Parti, Program, <strong>Ankara</strong>, 1993; Türkiye SosyalistHareketi, Birleşik Sosyalist Parti ve Sosyalist Politika: Program ve Parti Yapılanması ÜzerineGörüşler, Belgeler, <strong>Ankara</strong>, Kasım 1994; Barış Partisi, Türkiye Toplumsal Barış Projesi: YenidenYapılanma Programı, <strong>Ankara</strong>, 1998; Fazilet Partisi: Seçim Beyannamesinde İlkeler-Hedefler,1999, <strong>Ankara</strong>; Halkın Demokrasi Partisi, Yerel Yönetimler Programı, <strong>Ankara</strong>, 1999; Sosyalist İşçiPartisi, Sosyalizm Programı, İstanbul, 1999; Anavatan Partisi Programı, <strong>Ankara</strong>, (Tarihbelirtilmemiş.); Aydınlık Türkiye Partisi, Temel Görüşlerimiz ve Tercihlerimiz, (tarih ve basımyeri belirtilmemiş); Demokratik Sol Parti, Program, <strong>Ankara</strong>, Sistem Ofset, (Tarih belirtilmemiş);Halkın Demokrasi Partisi, Program, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.); Millet Partisi Programı,Bayrak Yayımcılık, İstanbul, (Tarih belirtilmemiş.); Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Program veTüzük, <strong>Ankara</strong> (Tarih belirtilmemiş.).476 Büyük Birlik Partisi Programı, <strong>Ankara</strong>, 1999, s.25.477 Cumhuriyet Halk Partisi Programı, Yeni Hedefler Yeni Türkiye, <strong>Ankara</strong>, 1994, s.109.240


konutun öncelikle envanterinin çıkartılması gerekmektedir. Bu duruma bağlı olarak da,bu atıl kapasitenin değerlendirilmesi, kaynak israfının önlenmesi, işlevsel yönedönüştürülmesi ve çevresel ilişkiler konusundaki sorunlarının çözüme götürülebilmesimümkün olacaktır.” 478İşçi Partisi Programı'nda, hem genel olarak çevre sorunlarına hem de kıyıbölgelerindeki yapılaşma sorunlarına yer verilmektedir: “Kapitalizminzorunluluklarından ileri gelen “Üret ve Sat”, “Kullan ve At” mantığı, hammadde veenerji kaynaklarının israfı, sanayi artıkları, nükleer denemeler, şehirleşme, yabancılaşmave bencillik, bugün doğayı ve insanın bedensel ve ruhsal sağlığını yıkıma uğratanetkilerde bulunmaktadır. Doğal zenginliklerimiz, tarihsel kültür hazinelerimiz vetopraklarımız erozyona uğramakta, ormanlarımız kül olmakta ve kesilmekte,denizlerimiz ve şehirlerimizde soluduğumuz hava kirlenmektedir. İnsanlarımız şehirdenen silolara tıka basa yığılmakta, kuru kalabalıkların içinde yalnızlaşmakta ve toplumayabancılaşmaktadır. Demokratik halk iktidarı; insanı, toplumu, kültürü, yeşili ve maviyikorumak için seferberlik başlatacaktır. ... Kıyılardaki betonlaşmaya son verilecek,varolanlar yıkılacak, doğal zenginliklerin tüm halkın malı olması sağlanacaktır.” 479Liberal Demokrat Parti’nin programında, yalnızca, kıyı alanlarını ilgilendirendeniz ulaşımı ve limanlarla ilgili bir düzenlemeyi görmekteyiz: “Kabotaj Kanunukaldırılacak; deniz ulaşımı serbestleştirilecek; tüm liman ve iskelelerözelleştirilecektir.” 480Sosyal Demokrat Halkçı Parti 1993 yılı programında, kıyıları ilgilendiren birdüzenlemeye, “Çevre Politikaları” bölümünde rastlanılmaktadır. Buna göre, “Türkiye’desanayileşme ve kentleşmenin bugünkü aşamasında bile önemli düzeyde hava kirliliği,478 Demokrat Türkiye Partisi, Demokrasi ve İnsan Haklarının Çağdaşlık Düzeyine Çıkarılması veDevletin Yeniden Yapılandırılması Toplantısı-Çalışma Grupları Toplantısı, Antalya, 12-12Aralık 1997, DTP Yayınları, s.167.479 İşçi Partisi, Program-Tüzük, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.49-50.480 Liberal Demokrat Parti, Program, <strong>Ankara</strong>, 1994, s.59.241


deniz kirliliği, verimli tarım topraklarının kaybedilmesi türünde bir çok sorun ortayaçıkmıştır. Bu sorunlar, belli yörelerde ve kentlerde yoğunlaşmıştır. Bunların çözümüne,herbiri için ayrı projeler geliştirilerek yaklaşılacaktır. SHP, halkın ortak kullanımına açıkbir şekilde kıyıların korunması ve kullanılmasını düzenlemeyi devletin görevi bilir.” 481Sosyalist Birlik Partisi Programı'nda, kıyı alanlarının ilgilendiren genel birdüzenlemeye, “Yeni Bir Dünyanın Kurulmasında Söz Sahibi Olmak İçin Barışçı, ÇokBoyutlu Bir Dış Politika” başlığı altında yer verilmektedir: “Türkiye, deniz, göl venehirlerin ve doğal kaynakların, komşu halklarca paylaşılan doğanın ve tarihsel kültürelmirasın gerek korunmasında gerekse verimli ve insanca kullanımında devletler vehalklar arasında karşılıklı yarar temelinde sıkı dostluk ve işbirliği uygulamalıdır.” 4821988 yılında Türkiye'nin ilk "yeşil" partisi olarak kurulan ancak siyasal yaşamıfazla uzun sürmeyen Yeşiller Partisi, Türkiye'de, kıyı alanlarından yaşanan sorunlaraprogramında yer veren az sayıda siyasal partiden birisi. Aslında, partinin doğası gereği,programın hemen hemen bütününde dolaylı bir biçimde çevre ve kıyıları ilgilendirensorunların işlendiği söylenebilir. Başlıbaşına kıyıyı ilgilendiren bir düzenlemeye iseprogramın "Kentleşme" başlığı altında yer verilmiştir. Daha çok, kıyıdan yararlanma vekıyıdaki iyelik üzerinde durulan düzenleme şöyle: "Yeşiller Partisi, dünyanın en güzeldeniz kıyılarına sahip olan ülkemizde başlayan kıyı yağmasına karşıdır. Anayasamızın43. maddesinde de belirtildiği üzere, kıyılar özel mülkiyete konu olamaz. Ancak,Yeşiller Partisi, halkın kullanımına açılan kıyıların (kumluk, çakıllık, sazlık, kayalıkv.s.) hemen arkasından başlayan sahil şeridinin özel mülkiyette olması halinde, halkınfiili kullanımına açılamayacağını düşünerek anayasamızın 43. maddesinde kamumülkiyetine geçirilmesi yürütmenin keyfine bırakılan kırsal alanlardaki deniz sahil481 Sosyal Demokrat Halkçı Parti Programı, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.58.482 Sosyalist Birlik Partisi, Tüzük ve Program, <strong>Ankara</strong>, 1991, s.29.242


şeritlerinin kıyı kenar çizgisinden itibaren belli bir derinlikteki alanın mutlaka kamumülkiyetinde olmasını savunur ve bunu gerçekleştirmek için çaba sarf eder." 483Türkiye'de siyasal partilerin kıyı alanlarında gözlenen sorunlara yaklaşımları ikibiçimde ortaya çıkmaktadır. Partilerin büyük bir bölümü kıyıların içinde bulunduğusorunlara ilişkin bir politika belirlememekte, konuyla ilgilerini yalnızca çevre sorunlarıile sınırlamakta; geriye kalanlarsa, kıyı ile ilgili sorunları, özellikle üzerinde durulmasıgereken konulardan biri olarak algılayıp türlü politika önerileri geliştirmektedir. Bundanbir adım öteye gidip, arsa vurgunculuğuna, ikinci konutlara, tarım topraklarının amaçdışı kullanılmasına, aşırı ve dengesiz yapılaşmaya, doğal dengenin bozulmasına karşıpolitika geliştirmiş olan partilerimiz de yok değil. Siyasal parti programlarında, kıyılarınekonomik yararından çok doğal yapısına vurguda bulunulduğu, buraların kamu yararınauygun biçimde kullanılmasına yönelik önlemlerden söz edilmektedir; oysa hükümetprogramlarının incelendiği yukarıdaki bölümde bunun tersi bir durum söz konusuydu.Parti programlarının geleceğe yönelik birer tasarım niteliğinde olması, hükümetprogramlarınsa daha çok uygulamaya dönük ilke kararları biçiminde kaleme alınması buayrımın en büyük nedeni olsa gerek. Kıyı alanlarında yaşanan sorunlara ilişkin politikageliştiren siyasal partilerse çoğunlukla deniz, su ve hava kirliliğini gündemlerinealmışlardır. Bu açıdan Türkiye'deki siyasal partilerin kıyı konusunda kapsamlı birpolitika geliştirdiklerini söylemek oldukça güç. İdeolojideki farklılıkların kıyıkonusunda programlara belirgin bir biçimde yansımadığı, yalnızca siyasal yelpazenin solkesimindeki partilerin kıyı yağmacılığı, kıyıların toplum yararına kullanımı konusundadiğerlerine göre daha duyarlı olduğu söylenebilir.483 Programın gerekçe bölümünde de kıyılardaki plansız gelişmelerden söz edilmektedir: "Yine aynızihniyet, çarpık kentleşme olgusunun yaygınlaşmasını umursamamaktadır. Bir İzmir, bir İzmitKörfezi sorunu, bir Gökova, Aliağa, Foça, güney kıyılarındaki plansız, programsız sanayileşme,turizm hareketleri, ülkemizin yakın geleceğini tehlikelere atmaktadır. Bkz. Yeşiller Partisi Programve Tüzüğü, <strong>Ankara</strong>, 1988, s.17, 20.243


D.Türkiye Ulusal Çevre Eylem Planı (UÇEP)Kıyı alanlarında ortaya çıkan sorunlara yönelik politikaların tam olarak ortayakonulabilmesi için ilgili tüzel düzenlemelerin, kalkınma planlarının, hükümet ve siyasalparti programlarının yanı sıra Türkiye'nin çevre sorunları alanında temel politikalarınıiçeren Ulusal Çevre Eylem Planı'nın kıyılarla ilgili hükümlerinin de incelenmesigerekecektir. Türkiye’de çevre sorunlarının durumunu, bu alanda geliştirilebilecekpolitikaları ortaya koymayı amaçlayan Ulusal Çevre Eylem Planı’nın (UÇEP)hazırlıklarına 1995 yılında başlanmıştır. Türkiye’nin, ekonomi ve toplumsal konulardaolduğu gibi kapsamlı bir çevre politikasının bulunmaması, çevre eylem planı hazırlamaisteğinin ardında yatan en büyük nedendir. Dünya Bankası’nın akçal destek verdiğiUÇEP çalışmaları DPT’nin eşgüdümünde yürütülmüş, Çevre Bakanlığı da teknikdestekte bulunmuştur. Çevre Bakanlığı ayrıca, UÇEP’in uygulamasından ve bu alandagerçekleştirilecek etkinliklerin eşgüdümünden sorumlu örgüt olarak belirlenmiştir. 484Sürekli ve dengeli kalkınmanın koşullarını belirleyen ve Avrupa Birliği’nin çevresorunlarına yönelik kurallarının benimsenmesi sürecinde bir aşamayı temsil eden birbelge olarak UÇEP, etkili bir çevre yönetimi dizgesinin geliştirilmesini, çevrenindurumuna ilişkin verilerin çoğaltılmasını, çevre duyarlılığının güçlendirilmesini ve kimikonularda yeni yatırımların yapılmasını öngörmektedir. 485UÇEP’in 150 maddelik eylem planında 14. başlık kıyı ve deniz alanlarınaayrılmıştır: “Kıyı ve deniz alanları yönetim planlarının hazırlanması.” Maddede bundanbaşka açıklamaya yer verilmediği için söz konusu yönetim planlarının niteliğinianlayabilmek güç. Ancak, eylem dizisinin aşağıda yer verilen 28. maddesinden, kıyıyönetimi uygulamalarında bütüncül yaklaşımın egemen olmasının öngörüldüğüsonucuna varmak olanaklı: “Ekolojik havza temeline dayalı entegre (fiziksel, toplumsal,estetik vb.) dinamik ve katılımcı planlama, uygulama ve denetleme mekanizmalarının484 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat1999, <strong>Ankara</strong>, s.i.485 a.g.y., s.iii.244


geliştirilmesi.” Ancak UÇEP'in kıyı alanlarına ilişkin olarak belirlediği ilkelerin daha iyianlaşılabilmesi için söz konusu ilkelerin ayrıntılı bir biçimde işlendiği yer olan sektörelyönetim seçenekleri ile ilgili bölümü ve UÇEP kıyı alanları grubunun hazırladığıçalışma yazanağını incelemek yararlı olacaktır. 486UÇEP'de, "Çevre Yönetimi İçin Sektörel Eylem Seçenekleri" başlığı altında"Deniz ve Kıyı Alanları Kaynakları"na da yer verilmiştir. Bu alanlara yönelik olarakönerilen politikaları, örgütlenme biçimlerini, yasal düzenlemeleri, ekonomik ve akçalönlemleri şöyle özetleyebiliriz: Sulak alanların, dağların, yaylaların ve kıyılarınbaşlıbaşına birer ekosistem olduğu gerçeğinin çevre koruma kapsamındadeğerlendirilmesi; özel çevre koruma bölgeleri ile doğal sit belirleme ve yönetimdüzenlerinin yaylaları, dağları, kumulları kapsamasının sağlanması; duyarlı ortamlardakiyapılaşmalarla ilgili yetki ve sorumluluk karmaşasının önlenmesi, turizm etkinliklerinindeniz ekosistemlerine zarar vermesini önlemeye yönelik yapılaşma politikalarınıngeliştirilmesi; balıkçılıkla geçinenlerin desteklenmesi; ulusal ve bölgesel düzeylerdeyerel yönetimler, gönüllü kuruluşlar ve üniversite temsilcileriyle koruma kurullarınınoluşturulması; balıkçılıkla ilgili bir ulusal kurulun oluşturulması; denizlerin yönetimi iledoğrudan ve dolaylı olarak ilgili tüm uluslararası düzenlemelerde Türkiye'nin temsiledilmesi; duyarlı alanlara özgü yasal düzenlemelerin yapılması; 3621 sayılı Kıyı Yasasıve ilgili yönetmeliğin değiştirilmesi, kıyı kuşağının tanımlanmasının kıyınınözelliklerine göre belirlenmesi; yöresel avlanma ve balık avlama kotaları konulmasınınsağlanması; Orman, Maden, Kıyı ve Su Ürünleri Yasalarına tür ve özel ortamlardüzeyinde koruma çabalarına destek olacak biçimde içerik kazandırılması; DSİ'ninsıtmayla mücadele amacıyla sulak alanları kurutması görevinin kaldırılması; duyarlıortamların belirlenmesiyle ve tanıtılmasıyla ortaya çıkacak rant artışlarından belirlioranlarda pay alınması; ender, geleceği tehlikede, endemik vb özelliklere sahip türlerinyetiştiriciliğinin desteklenmesi; gönüllü kuruluşların gerekli eğitim araç ve gereçleriyledonatılması; yatırımcı kamu kuruluşları ile altyapı, toplu konut yapımı hizmetlerini486 a.g.y., Ek1, s.10.245


veren kurumların yönetici ve çalışanlarının, köy muhtarlarının, kurullarının, belediyeyöneticilerinin eğitilmesi; köy yönetimlerinin yaylaların, dağların, sulak alanlarınkorunmasıyla ilgili hak, yetki ve sorumlulukları ile donanımlarının artırılması;belirliduyarlı ortamların yönetiminin gönüllü kuruluşların sorumluluğuna bırakılması; kıyıalanlarındaki jeolojik ve jeomorfolojik yapıların ve duyarlı ortamların, denizlerdeki canlıkaynakların ve su ürünlerinin dökümünün yapılması; kıyı kumullarındaki yapılaşmalarve kumul önleme çalışmaları sırasında kumullara özgü mikro ve makro flora ve faunanınkorunmasına yönelik önlemlerin yaşama geçirilmesi; ekolojik, toplumsal, ekonomik vekültürel çözümlemelere dayalı tümleşik "duyarlı alan yönetim planları hazırlanması";duyarlı ortamların ekolojik özelliklerinin farklı bilgi alanlarından katılımlarla çok yönlüaraştırılması; kıyı alanları sınırlarının belirlenmesi. 487 "Kıyılardan farklı biçim vedüzeylerde yararlanan kesimlerin temsilcilerinin karar süreçlerine katılabildiğidemokratik yönetim modellerinin geliştirilmesi; bu yönetim modelinin yaşamageçirilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hazırlanması; kıyı yönetim eylemplanlarının hazırlanması ve uygulanması" da UÇEP'in değindiği diğer konulardır. Buamaç doğrultusunda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın uygulayıcılığında, turizm, çevrebakanlıklarının, yerel yönetimlerin ve il özel yönetimlerinin katılımıyla bir "kıyı alanlarıyönetiminin geliştirilmesi" projesinin başlatılması da öngörülmüştür. 488UÇEP'in kıyı alanlarına yönelik olarak geliştirdiği ilke kararlarının çağcıldünyada çevre sorunları ve kıyı alanları için benimsenen ilkeler doğrultusundabiçimlendirildiği görülmektedir. Getirilmek istenen yeni kıyı düzeninde, ekonomikyarardan çok doğal dengenin göz önünde bulundurulmakta, kıyı yönetiminde katılımınsağlanmasına özel önem verilmekte, kıyıların bütüncül bir yaklaşım ile ele alınmaktadır.Ancak kıyıların toplum yararına kullanımı ya da halkın kıyılara erişimi gibi konularUÇEP'te kendisine yer bulabilmiş değildir. Buna karşın, UÇEP'te dile getirilen ilke ve487 a.g.y., Ek 6, s.15.488 a.g.y., Ek 7, s.10.246


önerilerin Türkiye'de kıyı yönetimi konusunda ileri yönde bir adımı simgelediğisöylenebilir.IV.Türkiye'de Kıyıya Yönelik Olarak İzlenen Politikalar ve Kamu YararıKıyının niteliği gereği ortak mal olması, üzerinde iyelik kurulamaması, türlüsorunları da beraberinde getirmektedir. Bu açıdan kıyıdan yararlanmada karşımıza çıkanen önemli sıkıntılardan biri, toplumun değişik katmanlarının tümünün buralardan eşit vedengeli bir biçimde yararlanabilmesi, bir başka anlatımla, kıyılardan yararlanmakonusunda toplumun türlü kesimleri arasında toplumsal adaletin sağlanabilmesidir. Buda ancak düşük gelir gruplarına kıyılardan yararlanma yollarını açmakla olabilir.Kıyılarda genellikle ancak yüksek gelir düzeyindekilerin erişebileceği nitelikte dinlenmeve eğlenme amaçlı tesislerin yer alması, bu sorunun yaratan en önemli etmenlerdendir.Konaklama yerlerinin, yazlık evlerin, otellerin, eğlence merkezlerinin kıyıda yer almayabaşlaması, bir yandan buradaki göreli olarak düşük gelirli yerli halkı başka yerleregeçmeye zorlarken, bir yandan da kıyıdaki arsaların değerini artırır. Bütün bugelişmelerin, kıyı bölgelerinde ancak yüksek gelir kümesindekilerin yaşayabilmesisonucunu doğuracağı söylenebilir. Bu bölgelerdeki mekansal ayrımlaşmanınsa ortayaçıkan bir başka sonuç olduğu da düşünülebilir. 489 Gerçekten de pek çok kıyı yöresinde,kıyı kuşağına yakın olan yerlerde daha ‘seçkin’ kimselerin yaşadığı, daha yükseknitelikli yapıların, tesislerin yer aldığı gözlenebilir. 490 Bu kuşağı çevreleyen ve göreliolarak daha yoksul kesimin yaşadığı ikinci kuşağa, çoğunlukla birinci kuşağa ucuz489 Bkz. Timothy Beatley, David J. Brower, Anna K. Schwab, An Introduction to Coastal ZoneManagement, Island Press, Washington D.C., 1994, s.52-53.490 Türkiye’de de bu durumun genel olarak geçerli olduğunu, ancak kimi noktalarda farklılaşmayauğradığını, ilk bakışta Türkiye’de kıyı bölgelerindeki konutlar, bunları çevreleyen kırsal niteliklikonutlara göre daha yüksek nitelikli olduğu izlenimi yaratsa da, çoğunlukla bu durumun yalnızcagörünürde doğru olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz söz konusu yapılar estetik ya da yaşam kalitesiaçısından diğerlerine göre daha üstündür; ancak yapı kalitesi için aynı değerlendirmeyi yapmakoldukça güç. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde de gözlenebildiği gibi, kıyı kesiminde yüksekgelir kümelerinin yaşadığı konutlar, bunları çevreleyen düşük ölçünlü ya da kırsal niteliklikonutlardan yapı sağlamlığı açısından daha ileride değildir.247


işgücü sağlamak görevi düşer. Yukarıda da değinildiği gibi, toprak gelirlerinin yapay birbiçimde artmasıyla yerli halkın daha içlere çekilmesinin sonucudur bu durum. Yerlihalkın topraktaki değer artışından yararlanmak amacıyla yer değiştirmesi ve gelenekselyaşam biçimlerini, mesleklerini değiştirmesi yeni sorunlar da doğurmaktadır. Sonuçolarak, kıyılardan yararlanmada farklı gelir kümeleri arasında denkliğin sağlanamaması,bir başka anlatımla kıyılardan yararlanma yollarının çoğunlukla birinci kümedekilereaçık olması ve kıyı bölgesinde mekansal ayrımlaşmanın giderek artması toplumsaladaletin sağlanamaması anlamına gelmektedir.A.Toplum Yararı-Kamu Yararı KavramlarıTüzel düzenlemelerde, kıyılardan yararlanmanın ancak "kamu yararına" ya da"toplum yararına" gerçekleşebileceği öngörülmektedir. 1982 Anayasası'nın 43. maddesi"deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahilşeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir" derken, 1990 yılındaçıkarılan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun amaç maddesi "Bu kanun, deniz, tabii ve suni gölve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahilşeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasınaaçık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir"biçimindedir. Bu deyişlerin yer aldığı düzenlemelerden, ilk bakışta, kıyılardan yalnızcagenel yararlanmanın söz konusu olabileceği gibi bir anlam çıkarılabilir. Ancak "toplumyararı" ve "kamu yararı" sözcüklerine tüzel ve tarihsel açılardan bakıldığında,kavramların göndermede bulunduğu anlam kümelerinde kimi değişikliklerin bulunduğuortaya çıkacaktır. Bu tartışma, 1970'li yılların ikinci yarısında, kıyıdan yararlanmakoşulları konusu aracılığıyla gündeme gelmiştir. Özellikle 6785 sayılı İmar Kanunu'naeklenen kıyı ile ilgili 7. ve 8. maddelerin uygulanmasında karşılaşılan sorunlar sözkonusu tartışmaların odak noktasını oluşturuyordu.Bir bölüm yazar, kıyılardan yararlanmada toplum yararı ilkesinin geçerli olmasıilkesiyle dar gelirlilerin, düşük toplumsal-ekonomik konumdakilerin kıyılara erişiminikolaylaştıracak düzenlemelerin gerçekleştirilmesinin anlatılmak istendiğini248


savunmaktadır. Örneğin Cevat Geray'a göre, yalnızca yüksek gelir düzeyindekileringirebileceği dinlenme yerlerine kıyıda izin verilmesi, kıyıdan toplum yararı kavramıdoğrultusunda yararlanılmasına uygun düşmeyecektir. 491 Ümit Doğanay da "kamuyararı"nın, kurulu düzenin korunmasına yönelik bir çıkar olduğunu, "toplum yararı"nınise ülkede yaşayan tüm insanların ortak çıkarlarını yansıttığını düşünmektedir. Ona göre,örneğin, otopark yapmak amacıyla bir arsanın kamulaştırılması, özel iyeliği korumakaygısıyla yapıldığı için, kamu yararına bir işlemken, aynı arsa üzerinde yapılacakyapıların toplumsal konut niteliğinde olmasını öngören bir düzenleme "toplum yararına"yönelik olarak değerlendirilmelidir. 492 Buna benzer biçimde, "kamu yararı" gibi birkavramın, sınıflar üstü bir bakışla yorumlanarak yaşama geçirilmeye çalışılmasının,yasal düzenlemelerin amacına uygun düşmeyeceği de savunulmuştur. 493 İlhan Tekeli de,491 1972 yılında 6785 sayılı İmar Kanunu'na eklenen 7. ve 8. maddelerin yaşama geçiriliş sorunlarailişkin değerlendirmesinde Geray şöyle demektedir: "Kıyının topluma açılması, yapılacakdüzenlemelerde ilk önce en basit anlamıyla, halkın kıyıya ulaşabilmesi akla gelmekteydi. Bunuengelleyen fiziksel engeller kaldırılmalı, yenileri konulmamalıydı. Kıyıda yapı yasağı bu anlamageliyordu... Özel ev, klüp, tatil köyü, kamu kuruluşu kampı gibi yalnızca sahibine, üyelerine ya dabelli kümelere açık olan yapılar yapılması kıyıdan halkın yararlanmasını engellemekteydi. Burada,"toplumun yararlanmasına açık" yapı ya da kullanım kapsamına giren otel, motel, lokanta, mo-campve benzerleri acaba gerçekten halka açık yapı sayılabilir miydi? Kanımızca yalnızca bunun ücretiniödeyebilecek güçte olan yüksek gelir düzeyinde olanların girebileceği yapılar, tesisler gerçektentopluma açık sayılamazdı. Ancak kıyıdan yararlanmayı kolaylaştıran, plaj tesisleri (örneğin giyinme,soyunma, yıkanma yerleri, v.b.) toplumun yararlanmasına açık nitelikte sayılırdı. Bkz. Cevat Geray,"Kıyılara İlişkin Düzenlemelere Toplu Bakış", Amme İdaresi Dergisi, Mart 1977, C.10, S.1, s.72,73.492 Ümit Doğanay, "Toplum Yararı ve Kamu Yararı Kavramları", Mimarlık, Temmuz 1974/7, S.129,s.5-6.493 "Sınıflı toplumlarda, sınıfları ve çıkar ayrılıklarını görmezlikten gelen "sınıflarüstü" yaklaşımlar,egemen güçler yararına sonuç verir. Kıyıların kullanımı konusunda da çeşitli çıkar gruplarının,kıyıları kendine yararlı biçimde kullanmak üzere bir yarışma, bir çekişme içinde olması, sınıflı birtoplumda doğaldır. Bunlar sanayi ya da turizm yatırımı yapan büyük sermayeden, turizm alanındakiküçük girişimcilere, arsa spekülatörleri ve yap-satçılara, dinlenme ihtiyacı olan çalışan kesimlerekadar uzanan çeşitli toplum kesimlerini oluşturur. Bunlardan biri için yararlı olan bir planlama kararı,diğer bazıları için yararlı olmaz. Bugünkü kıyı kullanım düzeni de, doğal olarak, farklı çıkargruplarının güçlerini yansıtır. Gerçekten, kıyılara baktığımızda, toplumdaki en temel çelişkiyi hemengörebiliriz: Kıyılar, emekçi kesimlerin dinlenme ve eğlenme ihtiyacını gidermelerine olanakvermeyecek bir biçimde kullanılmaktadır. Bu olanağı sağlamak için, kıyıları herkesin serbestçeyararlanmasına açık tutmak yeterli değildir; bu kesimlerin yararlanabileceği dinlenme ve eğlenmetesislerinin yapılmış, çalışma ve yaşam koşullarının, dinlenme ve eğlenmeye olanak verecek biçimdedüzenlenmiş olması da gerekir." Bkz. Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır”, s.39. Yiğit249


Türkiye'de, genel olarak planlamanın, özel olarak da kıyı planlamasının, "kamu yararı","toplum yararı" gibi sınıflararası ayrımları göz önünde bulundurmayan ilkelerdoğrultusunda biçimlendiğini, oysa plancının güçsüz kesimleri kollayacak önlemlerialması gerektiğini düşünmektedir. 494 Ruşen Keleş ise "toplum yararı" ve "kamu yararı"kavramları arasında bir ayrım yaparak birincisinin, iyelik hakkının sınırlarınınbelirlenmesinde yararlanılan tüzel bir kavram olduğunu, ikincisinin, yani "toplumyararı"nın ise toplumsal devlet ilkesinin gereği olarak devlete kimi yükümlülüklergetiren, değer yargısına dayanan bir kavram olduğunu savunmaktadır. Buna göre"toplum yararı", "kamu yararı"na göre daha geniş kapsamlıdır. 495 Tekin Akıllıoğlu ise,Gülöksüz'ün yaklaşımı da buna benzerdir: "... kıyıların "toplum yararı"na kullanılması düşüncesisoyut düzeyde çoğunlukla paylaşılır. Ancak, sorun "toplum yararı" amacının sosyal gruplar açısındanyorumlanarak somutlaştırılması sırasında ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde kıyıların "toplum yararı"nakullanılması, uzun süre sınıflar üstü nitelikte bir amaç olarak bütün çevrelerce benimsendi. Hükümetprogramlarında, Kalkınma Planlarında, kıyılardaki uygulamalardan sorumlu bakanlık politikalarındaaçıklandı. Bu çerçevede, dış turizmin geliştirilmesi, sanayileşme, kıyıların korunması ve imarı,karayollarının yapımı gibi, herbiri toplum yararına sayılan faaliyetler kıyıda yer aldı. Sonunda ülkenüfusunun tümüne yakın bir bölümünün kıyıdan ve kıyı yoluyla denizden yararlanmasını sınırlayanbir kıyı kullanış düzeni ortaya çıktı. 'Toplum yararı' amacı ile toplumun bütün kesimlerinin yararınaolmayan bir sonucun elde edildiği görüldü." Bkz. Yiğit Gülöksüz, “Kıyıların Toplum YararınaKullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.54. Aynı görüşü savunan bir başkayazara göreyse: "Oysa 'toplum yararına aykırı olmamaz' ilkesi, mülkiyet hakkının kullanılmasında bir'gerek koşul' özelliği taşımaktadır. Öyle anlaşılsa gerektir. Burada toplum yararından, kağıt üzerindemülkiyet hakkı bulunduğu halde bu hakkın genel iktisadi gerçekleşmesi dışında kalmış, mülksüz -esas olarak üretim araçları mülkiyetinden yoksun- toplum kesimlerini yani geniş anlamıyla halkkesimlerini anlamak daha akla yakın gelmektedir... Tarihsel gelişmede "toplum yararı", sınıflarüstümantıkla açıklanamayacağı gibi, bu mantığa anti-tez olan "ya hep ya hiç" mantığıyla daişlememektedir... Bkz. Gürkan Gezim, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması AlternatifleriÜzerine", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.60.494 "Plancının, kıyı kullanışlarının tarihsel bir süreç içinde sosyal grupların ve sınıfların çıkarçatışmalarının sonucunda oluştuğunu kavraması gerekir. Plancı yaptığı planın hangi gruplarınçıkarına dönük olduğunun bilincinde olarak, bu planı ne tür gruplar arası koalisyonlarlagerçekleştirebileceğini araştırmalıdır... Plancı, toplumdaki güçsüz kesimlerin planlama sürecindekietkinliğini artırmak için sınıfsal niteliği belirsiz kavramlar kullanmaktan kaçınarak, kararların sınıfsalsonuçlarını açıkça ortaya çıkarmalıdır. Plancı, toplumdaki güçsüz kesimlerin kıyı kullanmasürecindeki yarışmaya daha etkin şekilde katılmalarını sağlayacak güdüyü doğurmak için, kıyınıngüçsüz kesimler için kullanılış örneklerini ortaya koymaya, önerilerini somutlaştırmaya çalışmalıdır."Bkz. İlhan Tekeli, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.47.495 Keleş'e göre, " ... 'kamu yararı' ve 'toplum yararı' kavramları dilimizde, birbirlerinin yerine vezaman zaman da yanlış yerlerde kullanılmaktadırlar. Denilebilir ki, toplum yararı, kamu yararınıngeniş anlamıdır. Şöyle ki, dar anlamda kamu yararı, iyelik hakkının sınırlarının belirlenmesinde vebu hakkın özüne yapılacak karışmalarda bir ölçü olarak kullanılır. Teknik bir terimdir. Örneğin,250


ayrımın "kamu yararı" ile "toplum yararı" arasında değil, "kamu yararı" ile "bireyselçıkar" arasında olması gerektiğini düşünmektedir. Yazara göre, her iki sözcük dizisi debireysel çıkarın üstünde bulunan bir "yarar" anlayışına göndermede bulunmaktadır.Üstelik yargı kararlarında "toplum yararı" ile "kamu yararı" arasında bir ayrımyapıldığına rastlamak olanaklı değildir. 496Bütün bu değerlendirmeler ışığında söz konusu düzenlemeleri ve kavram çiftinişöyle yorumlamak daha gerçekçi bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir: Yasaldüzenlemelerde ve yargı kararlarında bir ayrıma gidilmediğinden ötürü, iki kavrama ayrıtüzel yorumlar getirmek olanaklı görünmüyor. Bir başka anlatımla yasa koyucu, ikikavrama da, aralarında herhangi bir anlam farklılaşmasına yol açmayacak biçimde yervermiştir. Örneğin Anayasanın iyelik hakkına ilişkin 35. maddesi, "Herkes, mülkiyet vemiras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." biçimindedüzenlenmiştir. Söz konusu anayasa kuralında -her ne kadar biri iyelik hakkınınsınırlanmasına, diğeri de iyelik hakkının yaşama geçiriliş biçimine göndermedebulunuyorsa da- iki kavram aynı anlamda kullanılmıştır denebilir. 1961 Anayasası'ndakibiçimiyle 1982 Anayasası'na aktarılan bu maddenin gerekçesinde de konu ile ilgili birayrıma yer verilmemektedir. Ne tüzel belgelerde, ne yargı kararlarında, ne de tüzelöğretide, yukarıda tartışmalarda odaklanılan iki kavram arasında bir ayrıma gidildiğinegöre, kavramlar arasında böyle bir ayrımın, en azından tüzel açıdan, yapay olduğukamulaştırma işlemlerinde, bir "kamu yararı" kararı alınmasında olduğu gibi. Bir ilkokul yapımı içintoprak kamulaştırılmasında, kamu yararının bulunduğunun varsayılması, işlemin tamamlanması içinön koşuldur. Öte yandan, kamu yararının geniş anlamı, siyasal ideolojik bir nitelik taşır. Bu anlamdakamu yararı, anayasaların dayandığı siyasal ve toplumsal ilkelerle ilgilidir. Anayasaların, toplumsaldevlete yüklemiş olduğu görevlerle ilgili, değer yargıları içeren, aktörel (ahlaki) bir kavramdır. Bunedenle, geniş anlamdaki bu kamu yararını, belki toplum yararı olarak adlandırmak daha yerindeolur. Anayasamızdaki anlayış da bu doğrultudadır. Dolayısıyla, kıyılarla ilgili olarak, kamuyararından söz ettiğimizde, biz de gerçekte toplum yararından söz etmekteyiz. Bkz. Ruşen Keleş,"Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", A.Ü.SBF Dergisi, Ocak-Haziran 1989, C. XLIV, No:1-2,s.39-62; Ruşen Keleş, "Kent ve Çevre Değerleri Bağlamında Kamu Yararı Kavramı", MekanPlanlama ve Yargı Denetimi, s.1-3.496 Tekin Akıllıoğlu, "Kamu Yararı Kavramı Üzerine Düşünceler", Amme İdaresi Dergisi, Haziran1991, C.24, S.2, s.6-7, 11-13.251


söylenebilir; yasa koyucu sınıfsal ayrımları göz önünde bulundurarak böyle birdüzenlemeye gitmiş değildir.Özellikle 1970'li yıllarda yapılan tartışmalarda dile getirildiği gibi, "toplumyararı"nın sınıflar arasındaki farklılıkları dikkate alan bir kavram olduğunu ileri sürmek,söz konusu ilkelerin toplumdaki düşük gelir düzeyindeki kümelerin lehine uygulanmasıgibi ilerici bir beklentiden kaynaklanıyor olsa da, hem yasaların yaşama geçirilmesindehem de yargı kararlarında bu tür bir eğilim baskın olmadığından, bu tür bir ayrımın tüzeldizgemizde var olduğunu öne sürmek çok da gerçekçi bir yaklaşım olarakgörünmemektedir. Böyle bir ayrımın tüzel dizgemizde var olduğunu kabul etmek, biranlamda var olan tüzel yapının, kıyıdan ve diğer doğal kaynaklardan yararlanmadasınıfsal farklılıkların göz önünde bulundurulmasını öngördüğünü, dolayısıyla ilerici,yetkin bir düzenleme olduğunu, savunmak anlamına da gelebilecektir. Oysa ne tüzelbelgelerimizde, ne yargı kararlarında, ne de uygulamada bu tür bir değerlendirmeninörneklerine rastlamak olanaklıdır.Böyle bir ayrım, her ne kadar tüzel açıdan çok anlamlı görülmese de, kıyınınkorunması ve kıyıdan yararlanma konusunda izlenen politikaların değerlenmesindeönemli bir işleve sahip olabilir. Bir başka deyişle yukarıdaki tartışmalarda ele alınan"toplum yararı", "kamu yararı" ve "bireysel yarar" kavram dizilerinden Türkiye'deizlenen kıyı politikalarının gelişimi ve aldığı yönün ortaya konulmasında bir ölçüt olarakyararlanılabilir. Bu doğrultuda, ele alınan kavramlar ışığında Türkiye'de izlenen kıyıpolitikaları şöyle değerlendirebilir:B.Türkiye'nin Kıyı Politikası ve Kamu YararıTürkiye’de izlenen kıyı politikaları toplum yararı bağlamında nasıl elealınabilir? Ya da bir başka anlatımla Türkiye’nin kıyı politikaları ve buna ilişkin tüzeldüzenlemeleri ne ölçüde toplum yararına yöneliktir? Bu soruları tam anlamıylayanıtlayabilmek için, öncelikle, yukarıdaki tartışmaların ışığında, “toplum yararı”kavramına hangi anlam verilerek başvurulduğunu belirtmek gerekmektedir. Bu açıdan,her ne kadar “bireysel yarar” ya da “egemen güçlerin yararı”ndan çok başka şeyleri252


simgeleseler ve içerikleri arasında pek çok benzerlikler bulunsa da, “toplum yararı” ve“kamu yararı” kavramları arasında bir ayrım yapmanın, izlenen kıyı politikalarınınçözümlenmesinde türlü kolaylıklar sağlayacağı düşünülmektedir. Bu bölüm boyunca,“toplum yararı”, daha çok, ekonomik ve toplumsal açılardan toplumun alt düzeydebulunan kümelerin yararına olan eylem ve işlemleri anlatmak üzere kullanılacaktır.İzlenen politikalar, her ne kadar, salt bu kümedekilere yönelik olmasa da, yalnızca doğalve kültürel değerleri ya da doğal dengeyi koruma ereği doğrultusunda oluşturulmuşpolitika kararları da bu kavramla nitelenecektir. “Kamu yararı” ise bütün yurttaşların,genelin yararına göndermede bulunacak biçimde ele alınacaktır. Örneğin, kıyılardanyararlanmada ekonomi odaklı bakış açısının ön plana çıkarılarak, belirli bir kıyıalanından elde edilecek yararın, sonuçta herkese döneceği düşüncesinden yola çıkılarakalınan kararlar "kamu yararı" bağlamında değerlendirilecektir. Daha somut bir başkaörnek vermek gerekirse, kıyıların turizm alanı ilan edilerek buralardan elde edilecekgelirin, dolaylı da olsa, bütün yurttaşlara yansıyacağı varsayımında "kamu yararı"nın,aynı alanı şimdiki ya da gelecek kuşakların yararlanmasına açık tutmak için korumayaalmak ya da buralarda, düşük gelir kümelerine yönelik olanaklar yaratmak düşüncesinde"toplum yararı"nın ağır bastığı söylenebilir. Her iki kavram arasında, bu biçimiyleyapılan ayrımın yalnızca Türkiye'nin kıyı politikalarının niteliğinin incelenmesineyönelik olduğunu, iki kavram arasında tüzel açıdan bir anlam farklılığının bulunupbulunmadığının sorgulanmayacağını da belirtmek gerekir.Kıyıya yönelik olarak izlenen politikaların değerlendirilmesinde başvurulacakkaynaklar yasama, yürütme ve yargı organları olacaktır. Daha somut olarak belirtmekgerekirse, izlenen politikaların çözümlenmesinde, kalkınma planlarından, yasaldüzenlemelerden, hükümet programlarından, yargı kararlarından ve bunların yaşamageçiriliş biçimlerinden, yani uygulamadan yararlanılacaktır.1.1972 ÖncesiKıyıdan yararlanma koşullarını düzenleyen ilk kuralların getirildiği 1972yılından önce, Medeni Kanun'un ve 1961 Anayasası'nın ilgili hükümlerinden253


yararlanılmaktaydı. Medeni Kanun'un 636, 641 ve 912. maddeleri, sahipsiz şeylerin,"menfaati umuma ait olan malların", tarıma elverişli olmayan yerlerin aksiispatlanmadıkça, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu öngörmekteydi.Bunun gibi, 1961 Anayasası'nın 30. maddesi de, doğal servet ve kaynakların devletinhüküm ve tasarrufu altında olduğunu söylemekteydi. Diğer yasaların kimi kurallarındanda, kıyının devletin gözetim ve denetiminde olacağı sonucunu çıkarmak olanaklıydı.Daha önce de belirtildiği gibi, bu düzenlemeler yalnızca genel kuralları belirlemiş,kıyıların korunması, kullanılması ve üzerinde yapılanma gibi konuları dışarıdabırakmışlardır. Medeni Kanun'daki "aksi saptanmadıkça" biçimindeki kural da kıyıdaözel iyeliği yeşil ışık yakmıştır. Kıyıların, ancak, aksi saptanmadıkça devletin hüküm vetasarrufu altında bulunması, buralarda özel iyeliğin de geçerli olabileceği anlamınageliyordu. Bu açıdan 1972 öncesinde yasal düzenlemelerin kıyıdan kamu yararınayararlanmaya elverişli hükümler getirmediği açıktır; bir bakıma kıyılarda özel iyelikkurulması yoluyla bireysel yarar söz konusu olabiliyordu. Bu dönem içinde hazırlanan I.ve II. Beş Yıllık Kalkınma Planları'nda da kıyı ile ilgili bir politika kararına rastlamakolanaklı değildi. Dönemin hükümetleri de, kıyı alanları ve kıyı sorunlarına ilişkinpolitika belirleme gereği duymamışlardır. Örneğin, 1972'den önce işbaşına gelmişbulunan 35 hükümetten yalnızca dördü 497 programlarında kıyı sorunlarına yer vermiştir;bu metinlerde de daha çok kıyıların ekonomik değerine vurguda bulunulmuştur.Kıyıların kamu yararına kullanılması ve herkesin yararlanmasına açık olmasına ilişkinbir politika kararı ise, yalnızca, dönemin sonlarına doğru iktidara gelen I. ve II. Erimhükümetlerinin programlarında yer almaktadır. 498497 II. Demirel Hükümeti (03.11.1969-06.03.1970), III. Demirel Hükümeti (06.03.1970-26.03.1971),I. Erim Hükümeti (26.03.1971-11.12.1971), II. Erim Hükümeti (11.12.1971-22.05.1972)498 I. Erim Hükümeti Programı (26.03.1971-11.12.1971): "Kıyılarımızdaki tarihi ve turistik niteliktaşıyan devlet topraklarının elden çıkarılmaması ile ilgili tedbirler sıklaştırılacak özel mülkiyetkonusu toprakların Anayasa gereğince kamu yararına kullanılması ile ilgili tedbirler alınacaktır."; II.Erim Hükümeti Programı: (11.12.1971-22.05.1972): "Deniz ve göl kıyıları herkesin istifadesine açıktutulacak, turistik nitelik taşıyan devlet topraklarının elden çıkarılmamasını ve bu nitelikteki özelmülkiyet konusu toprakların, sektörün gelişmesine imkan verecek belirli bir plan disiplini içerisindekamu yararına uygun kullanılmasını sağlayacak idari mali ve kanuni tedbirler alınacaktır."254


2.1972-1980 DönemiTürkiye’nin çevre sorunlarına ve kıyılara yönelik olarak izlediği politikalarınbaşlangıç noktası olarak 1973-1977 yıllarını kapsayan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı elealınabilir. Daha önce de belirtildiği gibi, 1972 Stockholm İnsan ve Çevre Konferansı’nında etkisiyle ilk kez bu planda çevre sorunlarına değinilmiştir. Aşırı ve dengesizkentleşme, çevre kirliliği ve hızlı nüfus artışı gibi kimi çevre sorunlarının kıyılar için degeçerli olduğu göz önünde bulundurarak, planın dolaylı biçimde kıyıları da ele aldığısöylenebilir. Aynı değerlendirme, çevre sorunları başlığı altında su, deniz, toprakkirliliğinin incelendiği, 1979-1983 yılları için hazırlanan IV. Plan için de yapılabilir.Daha önceki planlarda ne çevre sorunlarına ne de kıyı sorunlarına rastlamak olanaklıdır.IV. Plan'da da başlıbaşına kıyılara yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. Yalnız,plandaki, "doğal kaynakların uzun dönemde toplum yararına kullanımlarayöneltilememesi de önemli çevre sorunları yaratmaktadır" biçimindeki saptamanınkıyıları da içerdiği söylenebilir. Burada "toplum yararı" kavramı kullanılmış olmasınakarşın, sözü edilen düzenlemenin yalnızca alt gelir kümelerine değil, toplumun bütününeyönelik olduğu anlaşılmaktadır; her ne kadar "toplum yararı"ndan söz edilse de, dilegetirilmek istenenin aslında "kamu yararı" olduğu açıktır.Dönem boyunca kıyılara ilişkin yasal düzenlemeler "toplum yararı" ya da"kamu yararı" açısından şöyle değerlendirebilir. Kıyılarla ilgili ilk yasa kuralı niteliğitaşıyan, 1972 yılında 6785 sayılı yasaya eklenen, 7. ve 8. maddelerde "toplum yararı"kavramına yer verilmiş değildir. Yalnızca, kıyıdan 10 metreden az olmamak üzere"hususi şahıslarca umumun istifadesine ayrılmayan" yapıların yapılamayacağıbelirtilmiştir. Anılan ek maddelerin uygulanmasına ilişkin olarak 1975'de çıkartılanyönetmelikte de buna benzer biçimde "toplum yararı" kavramından söz edilmemektedir.Ancak kıyılardan yararlanma koşullarını düzenleyen kimi maddelerinden söz konusuilkelerin üstü kapalı biçimde benimsendiğini söyleyebiliriz. Örneğin, yönetmeliğe göre,kıyılar, herkesin mutlak bir eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık bulunacak,üzerlerinde ancak kamu yararına kullanımı kolaylaştırmak ya da kıyıyı korumak amacınıtaşıyan kamuya yararlı yapı ve tesislerle, çayhane, kahvehane, lokanta gibi toplumun255


yararlanmasına açık yapılar yapılabilecektir. Bu düzenlemeden yola çıkıldığında,yönetmeliğin, "kamu yararı" ve "toplum yararı" kavramları arasında bir ayrım yaptığı,"kamu yararı" ile toplumun tümünün ortak yararının, "toplum yararı" ile ise çayhane,kahvehane, lokanta gibi tesislerden yararlanabilecek, düşük gelir kümelerininhedeflendiği düşünülebilir. Ancak, bu konuya yönelik tartışmaların yer aldığı dahaönceki sayfalarda da değinildiği gibi, yönetmeliğin iki kavramı farklı anlamlardakullandığını söylemek oldukça güç görünmektedir. Belki de yönetmelikteki budüzenlemenin, "kamuya yararlı" sözcüğü ile yapıların, genel kullanıma ya da herkesinyararına açık olan, çoğunlukla da devletin elinde bulunan yapı ve tesisleri anlatmayaçalıştığını, "toplumun yararlanmasına açık" biçimindeki hükümle ise yine herkesinkullanımına açık olan devlet ya da özel sektör elindeki küçük işletmeleri gösterdiğinikabul etmek yerinde olacaktır. Yönetmeliğin farklı gelir kümeleri ya da toplumsalsınıflar arasında ayrım yaptığını söylemek çok gerçekçi görünmemektedir.Dönemin hükümet programlarının, yasal düzenlemelerin bir adım ötesinegiderek, kıyıların toplum yararına kullanılması ilkesine koşut sayılabilecek kimi politikakararları aldıkları söylenebilir. Her ne kadar, Melen Hükümetinden (22.05.1972-15.04.1973) III. Ecevit Hükümeti'ne (05.01.1978-12.11.1978) değin, programlarincelendiğinde, asıl olarak, kıyının korunması ve ekonomik açıdan verimli bir biçimdekullanılmasına ilişkin politikalara yer verildiği, toplum yararı ilkesinden de bütünüylevazgeçilmediği görülebilecektir. Örneğin, Melen Hükümeti Programı'nda, kıyılarınplanlı bir turizm politikasının izlenmesine olanak tanıyacak biçimde ve toplum yararınakullanılmasından söz edilmiştir. 499 Irmak Hükümeti Programı'nda, kıyıların ve turistikyörelerin toplum yararına kullanılması ve kıyıların halkın yararlanmasına açılması499 Melen Hükümeti Programı (22.05.1972-15.04.1973): "Turizm sektörünü, gerek ödemelerdengesine olan katkısı, gerekse yarattığı istihdam hacmi bakımından ekonomimizin önemlisektörlerinden biri olarak kabul ediyoruz. Bu nedenle sektörün geliştirilmesi için gerekli teşviktedbirlerinin süratle alınması, finansman ve işletmecilik sorunlarının halli, deniz ve göl kıyılarınınplanlı bir turizm politikasının takibine imkan sağlıyacak tarzda ve toplum yararına uygun olarakkullanılması Hükümetimizin turizm sahasındaki ana politikasını teşkil edecektir."256


öngörülmüştür. 500 III. Ecevit Hükümeti Programı'nda ise kıyıların tüm yurttaşlarınyararına sunulması, denizlerden yararlanmada hakça bir düzen kurulması, kıyı bölgelerihalkının yaşam düzeyinin yükseltilmesi gibi ilkeler yer almıştır. Ancak programda,bunların nasıl yaşama geçirileceğine ilişkin bir açıklamaya rastlanmamaktadır. 501Dönem boyunca kıyılara ilişkin olarak gerçekleştirilen iki yasal düzenlemeninde "toplum yararı" ile "kamu yararı" arasında bir ayrım yapmadığı belirtilmişti. Ancakbu yılların kıyılardan yararlanma politikalarını tam anlamıyla değerlendirebilmek içinyasal düzenlemelerin yanı sıra uygulamaya da değinmek gerekiyor. 6785 sayılı yasayaeklenen 7. ve 8. maddelerle bunların uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin uygulanmakoşulları daha önce ilgili bölümde ele alınmıştı. Bunları "toplum yararı" kavramıçerçevesinde bir kez daha gözden geçirmek yararlı olabilir. Öncelikle söz konusu yasaldüzenlemelerin yaşama geçirilmesi için çaba harcanmadığını, gerekli olan önlemlerinalınmadığını belirtmek gerekir. Örneğin, kıyı kenar çizgisi için çalışmalarabaşlanmamış, yapı denetimi sıkı bir biçimde yapılmamış, arsa vurgunculuğuna karşıgerekli önlemler alınmamış, kıyıya halkın erişimini zorlaştıran duvar, çit gibi engellerortadan kaldırılmamış, denizi doldurma yoluyla toprak kazanılmasının önünegeçilememiştir. Bundan ötürü, "toplum yararı" ilkesi şöyle dursun, yasal düzenlemelerinöngördüğü en temel düzenlemeler bile yaşama geçirilebilmiş değildir. Dönem boyunca500Irmak Hükümeti Programı (17.11.1974-31.03.1975): "Hükümetimiz, yurdumuzun turizmpotansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek, dış turizm talebini özendirmek ve iç turizmi deyaygınlaştırmak kararındadır. Bu amaçla Üçüncü Beş Yıllık Plan hedeflerine uygun olarak, turizmingeliştiği alanlarda fiziksel planlama çalışmalarına hız verilecek, kıyılar ve turistik yörelerin toplumyararına kullanılması ve korunması çalışmaları tamamlanacaktır. .. Hükümetimiz, kıyıların spekülatifamaçlarla yağma edilmesine karşı tedbirlerin etkinleştirilmesi işini ele alacak ve kıyılar halkınistifadesine açılacaktır."501 III. Ecevit Hükümeti Programı (05.01.1978-12.11.1979): "Hükümetimiz ekonomik ve sosyal biryara haline gelen kaçakçılıkla, sınır ve kıyı bölgeleri halkının refahını gözeten çözümler deuygulayarak, kesin ve etkin biçimde mücadele etmekte kararlıdır. Bunu sağlamak için, ilgili tümDevlet kuruluşları sürekli işbirliği yapacaklardır. Bugün haberleşme ve tesis olanaklarından yoksunbulunan kıyılarımızla sınır kapılarımızın, en kısa sürede çağdaş haberleşme ve kontrol ağıyladonatılması için gerekli önlemler alınacaktır... Kıyıların, doğal ve tarihsel değerlerin korunması vetüm yurttaşların yararına sunulması etkin önlemlerle sağlanacaktır...Kentlerde ve kıyılarda düzensizyerleşmeyi ve yurttaşların aldatılmasını önlemek amacıyla hisseli arsa ve arazi satışlarını önleyiciyasal önlemler getirilecektir."257


yapılan tartışmalarda da, söz konusu yasal düzenlemelerin, bu biçimiyle bile "toplum"yararını sağlamada yeterli olabileceği, asıl önemli olanın uygulamada karşılaşılangüçlükler olduğu üzerinde durulmuştur. 5023.Askeri Yönetim Dönemi (1980-1983)Türkiye'de kıyı politikaları açısından bu dönemin en büyük özelliği kıyıya yerveren bir Anayasa'nın çıkarılmış olmasıdır. Daha önce ayrıntılı biçimde ele alındığı içinburada ilgili Anayasa kuralına yalnızca "kamu/toplum yararı" bağlamında değinilecektir.1982 Anayasası'nda söz konusu ilkeye "deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerinkıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir"biçiminde" yer verilmiştir. Maddenin düzenleniş biçiminden de anlaşılabileceği gibi,yasa koyucu bu düzenleme ile yalnızca kıyıların genel yararlanmaya açık olduğunubelirtmiş, farklı gelir kümelerini göz önünde bulunduran bir kural getirmemiştir.Anayasanın, kıyı kuşağının düzenlenmesi konusunda, doğal ve kültürel değerlerinkorunmasından değil de, bireylerin yararlanma olanaklarından söz etmesini de "toplumyararı"ndan uzaklaşma olarak değerlendirmek olanaklıdır. 50312 Eylül 1980 tarihinde başlayan ve 13.12.1983 tarihine değin süren AskeriYönetim Dönemi'nde işbaşında olan Bülent Ulusu Hükümetinin programında isekıyılardan yararlanmada "toplum yararı" ya da "kamu yararı" gibi bir ilkeden söz502 Bkz. Ergun Unaran, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.70-73;Cevat Geray, “Kıyıların Korunmasına İlişkin Düzenlemeler”, Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.41,1975, s.2-3; Cevat Geray, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara GenelBakış”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.64-69; Selman Ergüden, Yaşar Konmaz, “Kıyı PlanlamasındaYasal Çerçeve Üzerine”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.74-75; Yiğit Gülöksüz, “Kıyıların ToplumYararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.54-58.503 Oktay Ekinci, "Kıyılar ve Toplum Yararı", İnsan, Çevre, Toplum, 2. Baskı, Ruşen Keleş (Der.),İmge, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.162, 163.258


edilmemektedir. Bunun yerine, "halkın kıyılardan rahatça yararlanması" gibi, içeriğioldukça belirsiz bir anlatımın kullanılması yeğlenmiştir. 504Bu dönem içinde kıyıların kamu yararına kullanımı konusu içinde değinilmesigereken önemli bir düzenleme 1982'de çıkarılan Turizmi Teşvik Kanunu'dur. Daha öncede değinildiği gibi, bu yasa aracılığıyla kıyı yörelerindeki doğal alanlar ve ormanlarturizm bölgesi ilan edilerek pazar ekonomisine kazandırılmak istenmiştir. Kıyıların,ormanların turizme açılması, hem buraların doğal niteliklerini yitirmesine neden olmuş,hem de halkın kıyılardan yararlanma olanaklarının kısıtlanması sonucunu doğurmuştur.Bu yıllar içinde gerçekleştirilen bir başka yasal düzenleme de, 18 Kasım 1983’de,Boğaziçi’ni, kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek üzere çıkarılan 2960 sayılıBoğaziçi Kanunu'dur. 505 Yasanın genel esasları düzenleyen bölümünde, Boğaziçi kıyıkuşağı ve öngörünüm bölgesinde turizm ve rekreasyon amacı ile ayrılan alanlara ancaktoplumun yararlanmasına ayrılan yapılabileceği belirtilmiştir. 506 Yasanın ilgilikurallarından da anlaşılabileceği gibi, Boğaziçi kıyılarının korunması vegeliştirilmesinde asıl amaç genel yararın sağlanmasıdır; bir başka anlatımla yasa, düşükgelir kümelerinin kıyıya erişimini kolaylaştıracak düzenlemeler getirmiş değildir.Buralardan elde edilecek yararın toplumun tümüne yansıyacağı ön kabulünden hareket504Ulusu Hükümeti Programı (20.09.1980-13.12.1983): Kıyılarımızdan halkımızın rahatçayararlanması ve zengin kıyı şeridimizin turistik amaçlarla en iyi şekilde değerlendirilmesi üzerindeönemle durulacaktır.505 Boğaziçi Kanunu’nun amaç maddesi şöyle: “Bu kanunun amacı; İstanbul Boğaziçi Alanınınkültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmekve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imarmevzuatını belirlemek ve düzenlemektir.”506 Yasanın genel esasları düzenleyen bölümünün konuyla ilgili hükümleri: ...h) Boğaziçi sahil şeridive öngörünüm bölgesinde turizm ve rekreasyon amacı ile ayrılan alanlara toplumun yararlanmasınaayrılan yapı yapılır ve bu husus tapu sicillerine işlenir. Toplumun yararlanmasına ayrılan bu yapılaramaç dışı kullanılamaz... I) Boğaziçi Alanında kıyılar ancak kamu yararına kullanılır... J) Boğaziçisahil şeridinde ancak toplumun yararlanacağı dinlenme, gezinti ve turizm tesisleri imar planlarınauygun olmak şartı ile yapılabilir... o) Boğaziçi Alanında kamu hizmet ve tesislerine ayrılan alanlarda40m 2 ’yi geçemeyen bekçi kulübesi, büfe, çay ocağı gibi yapılara imar uygulama programıuygulanana kadar Boğaziçi İmar İdare Heyetince müsaade edilir.259


edilmiştir. Bundan dolayı, yasa ile getirilmek istenen düzenlemenin, “toplumyararı”ndan çok, “kamu yararı”na yakın durduğu söylenebilir.Bu dönemde kıyıya ilişkin olarak getirilen yasal düzenlemelerin, en azındankuramsal açıdan, kamu yararını sağlamaya elverişli olduğu söylenebilir. Her ne kadar,“toplum yararı” anlayışından uzak bir biçimde düzenlenmiş olsa da, ilgili yasakurallarının en azından “kamu yararı”na yönelik olduğu açıktır. Kıyıların bu dönemboyunca karşılaştığı sorunlar büyük ölçüde, yasaların eksikliğinden değil, yasalarınuygulamasından, ya da daha doğru bir deyişle, yasaların uygulanamamasındankaynaklanmıştır. Sözgelimi, yukarıda değinilen Anayasa Mahkemesi kararınınyayınlanmasına değin geçen iki yıl içinde ortaya çıkan yasal boşluktan yararlanılarakBoğaziçi yöresinde yüzlerce yapı izni verilmiştir. 5074.İlk Kıyı Yasası Dönemi (1984-1990)Bu dönem, 3086 sayılı ilk kıyı yasasının çıkarıldığı 1984'ten, günümüzdegeçerli olan düzenlemenin kaynağı olan 3621 sayılı yasanın yapıldığı 1990 yılına değinsürmektedir. Bu dönemdeki kıyı politikaları, "toplum yararı" ve "kamu yararı"bağlamında şöyle değerlendirilebilir: 1984-1990 yılları arasını kapsayan dönemde, V.(1985-1989) ve VI. (1990-1994) Beş Yıllık Kalkınma Planları'nın ilkeleri geçerlidir. Herne kadar VI. Plan bu döneme değil de bir sonraki döneme ilişkin politikaları belirliyorolsa da, planın hazırlanma dönemi göz önünde bulundurularak bu bölüm içinde elealınmıştır. Kıyıya ve kıyı sorunlarına ilişkin bir politikaya yer vermediği için, "kamuyararı" açısından V. Plan'ı değerlendirmek olanaksız. Buna karşılık, VI. Plan'ın kıyıyayönelik politikalarında "kamu yararı" kavramından söz edilmektedir: "Kıyı şeridininfaydalı ve ekonomik kullanımını düzenlemek maksadıyla ve sahil şeritlerindenyararlanmada öncelikle kamu yararını gözeten bir master plan hazırlanacaktır". Ancak507 Cevat Geray, "Doğal Çevreyi Korumada Toplum Yararı Sorunsalı", Tarım ve Mühendislik,1989, S.33, s.38; Oktay Ekinci, İstanbul’u Sarsan 10 yıl: 1983-1993, Anahtar Kitaplar, İstanbul,1994, s.31-36.260


plandaki biçimiyle "kamu yararı", toplumun kıyı alanlarından serbestçe yararlanmasınıdeğil de, buraların kamu yararını sağlayacak ekonomik etkinliklere özgülenmesinianlatmaktadır.1984-1990 yılları arasındaki altı yılı kapsayan bu dönemde iktidarda bulunaniki hükümetin programında da kıyıların "toplum yararı" ya da "kamu yararı"nakullanımına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. I. Özal HükümetiProgramı'nda, yalnızca kıyıda kurulması zorunlu olan tesislerin yaratacağı kirliliğinönlenmesi gerektiğinin belirtilmesiyle yetinilmiştir. 508 II. Özal Hükümeti (21.12.1987-09.11.1989) ve Akbulut Hükümeti (09.11.1989-23.06.1991) programlarında ise kıyı vekıyı sorunları görmezden gelinerek yalnızca turizm sektörüne ilişkin kimi önlemlerdensöz edilmiştir.Türkiye'nin ilk kıyı yasası niteliğini taşıyan 3086 sayılı ilk Kıyı Kanunuincelendiğinde, söz konusu düzenlemenin kıyıların "kamu yararı"na kullanımınısağlamak üzere gerçekleştirildiği izlenimi edinilecektir. Yasa metninin pek çok yerinde"kamu yararı" ve "toplum yararı" deyişleri geçmektedir. Örneğin, yasada, kıyılardanyararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği, 509 kıyıda ancak kamu yararınakullanımı kolaylaştıran yapı ve tesislerin yapılabileceği, 510 doldurma ve kurutma yoluylaarazi kazanmanın ancak kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçekleştirilebileceği 511508 I. Özal Hükümeti Programı (13.12.1983-21.12.1987): "Tabii güzelliklerin korunmasına vegelişmesine büyük önem verilecektir. T'eknik ve ekonomik şartlar sonucu, bazı tesislerin deniz, gölveya nehir kıyısında kurulması zaruri olduğu hallerde kirlenmeyi önleyici tedbirlere uyulmasısağlanacaktır."509 "Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarakyararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir."(m.5)510 "Kıyıda ancak plan kararıyla, deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların kamu yararına kullanımınıkolaylaştırmak veya kıyıyı korumak amacına yönelik olan yapı ve tesisler, faaliyetlerinin özelliklerigereği tersane, fabrika, santral, su ürünlerine dayalı sanayi tesisleri, gemi sökme yeri ve sair kıyıdayapılması zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizm amaçlı tesisler yapılabilir." (m.6)511 "Kamu yararının gerektirdiği hallerde deniz, göl ve akarsu doldurma ve kurutma suretiyle eldeedilmek istenen yerler hakkında önce planlama yönünden ilgili idare kanalı ile Bayındırlık ve İskanBakanlığının uygun görüşü alınır. Doldurma ve kurutma işleri yürürlükteki mevzuat hükümlerine261


elirtilmektedir. Yine buna benzer biçimde, bir maddede de, toplumun yararlanmasınaayrılan yapılarla ilgili bir kurala yer verilmiştir. Ancak burada yasa koyucu, "toplumyararı" ile "kamu yararı" arasında bir ayrım yapmamış, her iki sözcük kümesini de aynıanlama gelecek biçimde kullanmıştır. Kıyı Kanunu'nun düzenlemeleri biçimsel değil denitel açıdan değerlendirildiğinde, ortaya bambaşka bir sonucun çıktığı görülebilecek, birbaşka anlatımla, yasanın öngördüğü düzenlemelerin kamu yararını sağlamaya elverişliolmadığı anlaşılacaktır. Daha önce de değinildiği gibi, Anayasa Mahkemesinin 3086sayılı yasayı iptal eden kararı da bu gerekçeye dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesi,1986 yılında verdiği kararla, 3086 sayılı yasanın kimi maddelerini, uygulanma olanağıkalmadığı için de yasanın tümünü iptal etmiştir. İlgili Anayasa Mahkemesi kararında,3086 sayılı yasanın, Anayasa’nın 43. maddesinde düzenlenen, kıyı ve kıyı kuşağındanyararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir, biçimindeki kurala aykırı olduğusonucuna varılmıştır. Mahkeme, 3086 sayılı yasada, “kıyı” tanımında kayalıklara yerverilmemesini, kıyıda yapılabilecek yapıların sayıldığı maddenin kapsamının -“faaliyetlerinin gereği... kıyıda yapılması zorunlu tesisler ile eğitim, spor veya turizmamaçlı tesisler” gibi bir anlatımla- genişletilmesini, kıyıda plan kararları ile özel yapılaraizin verilmesini, kıyı kuşağında toplumun yararlanmasına ayrılan yerlerde yapılanmayaolanak tanınmasını ve son olarak da, özel iyelik altında bulunan 1972 yılından öncekıyıda yapılmış yapıların yıkılmaları durumunda yeniden yapılmalarına izin verilmesini,kamu yararını sağlamaya yönelik bir düzenleme olarak değerlendirmemiştir.Bu aşamada Anayasa Mahkemesi’nin, 1987'de, 2960 sayılı yasada öngörülendüzenlemelere ilişkin olarak vermiş olduğu bir başka karara da değinmek gerekiyor.Önceki bölümlerde incelendiği gibi, 1985 yılında çıkarılan 3194 sayılı İmar Kanunu ileBoğaziçi Kanunu değiştirilerek, Boğaziçi öngörünüm bölgesinde, yeşil alanlardayapılanmaya belli koşullarda olanak tanınmıştı. Anayasa Mahkemesi ilgili kararında, 512göre yapılır. Bu yerler için yapılacak planlar hakkında İmar Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, buplanlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından tasdik edilir."512 RG, 18.04.1987, S.19435.262


söz konusu düzenlemeyle kıyının özel yapılanmaya açıldığını, bunun da kamu yararınısağlamaya yönelik bir düzenleme sayılamayacağını belirtmiştir. 5135.Günümüzdeki Durum (1990 ve Sonrası)1990 sonrasında hazırlanan VII. (1996-2000) ve VIII. (2001-2005) Beş YıllıkKalkınma Planları, önceki yasal düzenlemelerin aksine kıyıların kullanımında "kamuyararı"nın göz önünde bulundurulması gerekliliğine bir politika kararı olarak yer vermişdeğildir. Belki de bu açıdan üzerinde durulması gereken tek nokta, VII. Plan'ın, "100metre olarak belirlenen kıyı kuşağının topoğrafik koşulları ve doğal kaynakları dikkatealacak biçimde yeniden saptanmalıdır" biçimindeki düzenlemesidir. Her iki planın dakıyı alanlarını, yönetsel ve tüzel sorunlar, uluslararası antlaşmalar, kirlilik ve ekonomikdeğer açılarından ele aldıkları gözlenmektedir. 1998 yılında hazırlanan Ulusal ÇevreStratejisi ve Eylem Planı'nda da kıyı alanlarının kamu/toplum yararına kullanılmasıkonusunda düzenlemeye gidilmemiş; daha çok kıyının doğal yapısının korunması,ekonomik değerinin artırılması gibi sorunlar üzerinde durulmuştur. 514513 Anayasa Mahkemesi kararında şu değerlendirmeler yer almaktadır: “3194 sayılı Yasa ile getirilendeğişiklikte ise; 2960 sayılı Yasadaki düzenlemede yer alan kıyı ve sahil şertilerinden sözedilmemekte, öngörünüm bölgesi; orman, koru, ağaçlandırma ve yeşil alanlar da dahil olmak üzerebazı sınırlamalarla özel yapılanmaya açılmaktadır. 2960 sayılı Yasanın 5. maddesinin birinci veikinci fıkralarında, Boğaziçi alanında orman sayılmayan kamu kurum ve kuruluşlarına veya özelmülkiyete ait koru, koruya katılacak alan, çayır, mesire yeri, bostan ve benzeri alanların yeşil alansayılacağı ve bitki varlıklarının geliştirilerek muhafaza edileceği, bu alanlardaki bitki varlıklarınınyok edilmesi veya tahrip edilmesinin yasak olduğu belirtilmektedir. Yapılan değişiklikle öngörünümbölgesi yönünden bu yasaklama da etkisiz hale getirilmektedir. Bu koşullarda, 3194 sayılı Yasa ilegetirilen değişikliğin “kamu yararını” gerçekleştirmek amacına yönelik olduğu kabul edilemez. Zirabu yeni düzenlemeden ancak parsel büyüklüğü 5.000 m 2 ’nin üstünde, ya da altında olupta komşuparselleri satın alma gücü bulunan mülk sahipleri yararlanabileceklerdir... Yukarıda açıklandığı gibi;3194 sayılı Yasanın 47. Maddesi (g) fıkrasının getirdiği değişiklikle, önceden ancak toplumunyararlanmasına açık yapılar yapılmasına izin verilen Boğaziçi öngörünüm bölgesi, belli koşullarla daolsa sonuç olarak, yeşil alanları da kapsar biçimde konut inşaatına açılmış bulunmaktadır. Bu sonuç,yasa koyucunun amacının, Boğaziçi öngörünüm bölgesini kamu yararını gözönünde tutarak korumakdeğil, buna yeşil alanları da dahil etmek suretiyle özel yapılanmaya açmak olduğunugöstermektedir.”514 Ulusal Çevre Eylem Planı'nda, kıyı ve deniz yönetimini iyileştirmeye yönelik olarak geliştirilenseçeneklerden en önemlileri olarak şunlar gösterilmiştir: "Ekonomik ve sosyal büyümenin daha etkilibiçimde yönetilmesi. Bu bağlamda yapılacak işler arasında deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunması,263


Bu dönemde iş başına gelen hükümetlerce hazırlanan ve kıyı sorunlarına yerveren altı programın hiçbirinde, kıyılardan yararlanmada "toplum yararı" ilkesinin gözönünde bulundurulması gerektiğine ilişkin bir düzenlemeye rastlayamıyoruz. 515Hükümet programlarında ağırlık kıyıların ekonomik önemine, turizm sektöründekiyerine verilmiş, kıyılardan yararlanma koşullarına ilişkin herhangi bir ilkebelirlenmemiştir.3086 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden dört yıl sonraçıkarılan 3621 sayılı yasanın, "toplum yararı" ya da "kamu yararı" açısından birilerlemeyi simgelediğini belirtmek gerekir. Bunu, her iki yasanın amaç maddelerindenbile görmek olanaklıdır. 3086 sayılı yasanın amacının belirtildiği satırlarda, daha öncesöz edildiği gibi, yalnızca kıyıların koruma ve kullanma esaslarından söz edilmiştir; oysayeni kıyı yasası bunun bir adım ötesine giderek kullanma ilkelerine, "toplumyararlanmasına açık, kamu yararına" deyişlerini de eklemiştir. 516 Bunun dışında, 1986tarihli Anayasa Mahkemesi kararı ışığında kıyı ve kıyı kenar çizgisi tanımları dagenişletilmiştir. Yeni yasanın eskisinden ayrılan bir diğer yönü de, kıyıda yapıyapılmasını, kıyının doğal yapısını bozucu etkinliklerde bulunulmasını yasaklayıcıhükümler taşımasıdır. İki yasa metni arasında gözlenen bir diğer ayrım da doldurmayoluyla kazanılacak topraklar konusundadır. 3086 sayılı yasada, doldurma yoluylakazanılan topraklar üzerinde yapılabilecek yapılar konusunda bir düzenlemeyeÇED'lerin kıyılardaki yapılaşma konusunda daha yaygın biçimde kullanılması ve ilgili kurumlardaçalışanların mevcut önlemleri daha iyi uygulayabilecek biçimde eğitilmeleri. Katı ve sıvı atıklarınbertarafının, su temininin, doğal, tarihsel ve kültürel değerlerin korunmasının maliyeti hesabakatılarak, turizmin çevre üzerindeki kirletici etkisinin içselleştirilmesi. Turizm yatırımlarınınplanlanmasına ve uygulanmasına yerel halkın daha yaygın biçimde katılması." Bkz. Devlet PlanlamaTeşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat 1999, <strong>Ankara</strong>, s.48.515 Bu dönem içinde programlarında kıyıya yer veren hükümetler şunlardır: Yılmaz Hükümeti(23.06.1991-20.11.1991), VII. Demirel Hükümeti (21.11.1991-25.06.1993), I. Çiller Hükümeti(25.06.1993-05.10.1995), Erbakan Hükümeti (28.061996-30.06.1997), III. Yılmaz HükümetiProgramı (30.06.1997-11.01.1999), V. Ecevit Hükümeti Programı (28.05.1999- ...)516 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun amaç maddesi şöyle: "Bu kanun, deniz, tabiî ve sunî göl ve akarsukıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürelözelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarınıtespit etmek amacıyla düzenlenmiştir." (m.1)264


gidilmemişken, 3621 sayılı yasa, bu alanlarda yalnızca kamu yararına yönelik yapılarınya da altyapı tesislerinin yapılabileceğini öngörmüştür. Buradan da anlaşılacağı üzere,3621 sayılı yasa, eski yasaya oranla "kamu yararı" açısından daha yetkin kurallargetirmiştir. Ancak aynı değerlendirmeyi "toplum yararı" açısından yapmak oldukça güçgörünüyor. Kıyı ile ilgili diğer yasal düzenlemelerde olduğu gibi bu yasada da, alt gelirkümeleri için ayrı bir düzenlemeye gidilmemiş, kıyılardan sağlanan genel yararıntoplumun bütün kesimlerine yönelik olduğu ön düşüncesinden yola çıkılarak kurallarbelirlenmiştir.3621 sayılı yasa, her ne kadar, 3086 sayılı yasaya göre, kıyıların korunması veburalardan yararlanma koşulları konusunda daha ilerici hükümler taşısa da, AnayasaMahkemesi, yine aynı konuda verdiği bir kararda, yapılan düzenlemeyi kıyıların kamuyararına yönelik kullanılması için yeterli bulmamıştır. Mahkeme'nin 1992 yılındaverdiği karara göre, yasada belirtilen uzaklıklar kıyının kamu yararına korunmasınızorlaştıracaktır; kıyı kuşağının kamu yararının çağdaş anlayışına uygun bir biçimdekullanılabilmesi için, en az 100 metreye çıkarılması gerekmektedir. 3621 sayılı yasanınkimi maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden sonra aynı yıl çıkarılan3830 sayılı yeni yasa, kıyıların kamu yararına kullanılmasına daha elverişli bir kuralgetirmiştir. Yeni düzenleme ile kıyı kenar çizgisi kara yönünde yatay olarak en az 100metre genişliğindeki alan olarak belirtilmiştir. Buna göre, kıyı kuşaklarında yapılacakyapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilecektir.Bu dönemin bir diğer özelliği, yerel ve özeksel yönetimin yanı sıra özelsektörün kıyı yönetiminde bir edimci olarak güçlenmeye başlamasıdır. Çalışmanın sonbölümünde ayrıntılı biçimde incelenecek bu durum, kamu yararı kavramına ekonomialanında liberalleşme ve küreselleşme dalgası ile getirilen yeni yorumun, 517 bir başkaanlatımla kamu yararını sağlamada en az ulusal devletler kadar özel kesimdeki517 Kamu yararı kavramına getirilen yeni yorumun eleştirisi için Bkz. Ruşen Keleş, "The Concept ofPublic Interest as a Guiding Principle for Coastal Zone Management in Turkey: Stockholders versus265


firmaların ya da yurttaş hareketlerinin de payının bulunduğu inancının giderekgüçlenmeye başlamasının bir yansıması olarak da değerlendirilebilir.Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Türkiye'de kıyılara ilişkin olarakizlenen politikaların "toplum yararı" şöyle dursun, "kamu yararı"nın gereklerini bileyerine getirmekten uzak olduğu söylenebilir. Son 30 yıllık dönemde, kıyıların kamuyararına kullanılması konusunda, en azından yasal düzeyde, önemli adımların atıldığıtartışılmaz. Ancak ilgili belgeler incelendiğinde, kıyıların kamu yararınakullanılmasından daha çok, buralarda, akçal getirisi olan etkinliklerin geliştirilmesininanlaşıldığı ortaya çıkacaktır. Bir anlamda, kamu yararını sağlamak hep ekonomik yararıen çoğa çıkarmak olarak algılanmıştır. Yasal düzenlemelerin, yukarıda ele alındığıanlamda, kıyıların "toplum yararına" kullanımına, yani alt gelir kümelerinin buralardanyararlanma olanaklarının geliştirilmesine yer verdiği de söylenemez. Yürütmeyi, belkide daha doğru bir anlatımla, tüzel düzenlemelerin uygulanmasını, ele aldığımızda dahakaramsar bir tabloyla karşılaşmaktayız. Kıyı ve çevre ile ilgili yasal düzenlemelerçoğunlukla kağıt üzerinde kalmış, yasaların gerekleri yerine getirilmemiştir. Kıyılar,daha çok, kitle turizmi etkinliklerine, ikinci konutlara, arsa vurgunculuğuna, enerjiüretim tesislerine özgülenmesi gereken alanlar olarak algılanmıştır. Bu açıdan yargının,kıyı alanları konusunda yasama ve yürütmeye göre, kıyı alanlarının kamu yararınakullanımı konusunda bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz; daha önce de değinilen pekçok yargı kararında bunun somut örneklerine rastlamak olanaklıdır.Türkiye'de son 25-30 yıllık dönemde kıyıların ele alınış biçiminde ya da kıyıyaverilen değerde önemli dönüşümlerin olduğu gözlenmekte. 1970'li yıllarda yapılankuramsal çalışmalara 518 ya da gündeme getirilen tartışmalara baktığımızda, 519 kıyıdanStakeholders", Paper Presented to the Meeting on Coastal Zone Management in theMediterranean Region, April 26 – May 1, 2001, İzmir.518Örneğin Bkz. Haydar Karabey, Kıyı Mekanının Tanımı, Ülkesel Kıyı MekanınınDüzenlenmesi İçin Bir Yöntem Önerisi, Mimar Sinan Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1978.519 Mimarlık Dergisi'nin (1976) kıyı sorunlarına ilişkin konuların ele alındığı 147. sayısındaki yazılarböyle bir anlayışın ürünüdür. Bkz. "Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır"; İlhan Tekeli, "Kıyı266


yararlanma koşullarını belirleme ve kıyıyı koruma düşüncesinin daha çok "toplumyararı" kavramınca biçimlendiğini görmekteyiz. Bu dönem boyunca yapılantartışmaların içeriğini, daha çok, toplumdaki türlü sınıfların kıyılardan yararlanmakoşulları, kıyı alanlarında iyelik hakkının kullanılması, kıyıda yapılaşmanınsınırlandırılması gibi konular oluşturmaktadır. Dönemin hükümetlerinin de bir ölçüdetoplum yararına yakın politikalar belirlediği söylenebilir. Örneğin, her ne kadar buyılların hükümet programları kıyıyı, asıl olarak ekonomik değerine vurguda bulunarakele alsalar da, kıyıların toplum yararına kullanılmasını bütünüyle gözden yitirmişdeğildirler. Özellikle Melen, Irmak ve III. Ecevit hükümetleri programlarındagörülebileceği gibi, kıyıların toplum yararına kullanılmasından, kıyıların halkınyararlanmasına açılmasından, denizlerden yararlanmada hakça bir düzen kurulmasındanve kıyı bölgeleri halkının yaşam düzeyinin yükseltilmesinden söz edilebilmiştir. Oysason yıllardaki kıyı yönetimi uygulamalarında ya da kuramsal çalışmalarda, yukarıdasözü edilen toplumsal yönün dışarıda bırakılarak daha çok ekonomik, teknik ya dayönetimsel öğelerin ön plana çıkarıldığı gözlenmektedir. Bu değişimin ardında türlüçevresel, ekonomik, siyasal etmenleri bulabilmek olanaklıdır. Çevre sorunlarının,dolayısıyla da kıyı alanlarındaki sıkıntıların, giderek yoğunluğunu artırması, yeni sorunalanlarının çıkması, bu değişimin nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir.Sözgelimi, son dönemde, kıyı yörelerinde gerçekleşen turizm etkinliklerinin yarattığıbaskı giderek ağırlığını artırmıştır; buna, ekonomik gelişmenin türlü gereklerinin artanbiçimde kıyı alanları üzerinden karşılanması da eklenebilir. Bir anlamda yeni sorunalanlarının ortaya çıkması tartışma gündemini değiştirmiştir. Kıyı alanlarına bakışaçısındaki değişimle kıyıların toplumsal değil de ekonomik bağlam içinde ele alınmayaPlanlamasının Değişik Boyutları"; S. Güven Bilsel, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları ya daPlanlama Ölçütleri Üzerine", Baran İdil, "Kıyı Sorunlarıyla Hatırladıklarımız"; Yiğit Gülöksüz,"Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler", Gürkam Gezim, "Kıyıların ToplumYararına Kullanılması Alternatifleri Üzerine"; Cevat Geray, "Kıyıların Toplum YararınaKullanılmasına İlişkin Sorunlara Genel Bakış", Ergun Unaran, "Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve";Selman Ergüden, Yaşar Kanmaz, "Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine"; Erden Kuntalp,"Kıyıların Hukuksal Düzeni", Hüseyin Tanrıöver, " 'Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması İlkesi've Kent Planlama Eylemi".267


aşlanması anlatılmaktadır. Bunu, kıyı yönetimi ile ilgili kuramsal çalışmalar yaptıran,türlü yerel uygulamalara destek veren büyük uluslararası örgütlerin belgelerindengörebilmek de olanaklıdır. Söz konusu metinler incelendiğinde bunların büyük ölçüdeekonomik bir bakış açısının ürünü olduğu, diğer çevresel değerlerde olduğu gibi, kıyıalanlarının da, ekonomiye katkıları oranında önemli görüldüğü ortaya çıkacaktır. Bugelişmelerin Türkiye'ye yansımasını uluslararası örgütlerin belirlediği ilkelerçerçevesinde konan yeni kıyı yönetimi programlarında görebiliriz. Daha çok, bütüncülyaklaşımların ışığında geliştirilen son 10 yıldaki yeni kıyı yönetimi deneyimlerinin de"toplum yararı"nı sağlamaya yönelik olmadığı söylenebilir. Dördüncü Bölüm boyuncaayrıntılı bir biçimde ele alınacak bu girişimlerde vurgu, daha çok, kıyının doğalyapısının korunmasına ve kıyıların ekonomik değerinin artırılmasınadır.V.DeğerlendirmeKıyı ile ilgili düzenlemelerin gelişim sürecinin incelendiği bu bölümdekuşkusuz, en çok dikkati çeken noktalardan biri, konuyla doğrudan ya da dolaylıbiçimde bağlantılı pek çok tüzel belgenin bulunmasıdır. Bir anlamda, kıyı alanlarındakihemen her türlü sorun alanı yasaların kapsamı içine alınmış, olumsuz yönde etkilerdebulunacak etkinlikler için sıkı düzenlemeler getirilmiştir. Oysa, bütün bunları bir yanabırakıp kıyıların içinde bulunduğu durumu gözümüzde canlandırırsak, tüzeldüzenlemeler ile uygulamalar arasında büyük bir kopukluk olduğunu kolaycagörebiliriz. Bu bağlamda, kıyılardaki sorunların ardında, yasaların gereklerinin yerinegetirilmemesinin bulunduğu düşünülebilir. Ancak, bir başka açıdan bakıldığında, ‘sözkonusu düzenlemelerin tam anlamıyla uygulanmış olması durumunda da' konuya kalıcıbir çözüm getirilemeyeceği söylenebilir. Bu noktada yasalardan kaynaklanan sorunlarkarşımıza çıkıyor. Yasaların, yapıldığı dönemin toplumsal-ekonomik koşullarını, sözkonusu düzenlemelerin içinde gerçekleştiği toplumsal yapıyı bir yana bırakırsak,kıyılarla ilgili tüzel düzenlemeyi şöyle değerlendirmek olanaklı: Türkiye’de kıyı ile ilgilidüzenlemelerin en olumsuz yönü belli bir politika çerçevesinde tasarlanmış olmayışıdır.Uzak görüşlü tasarların yerine gündelik, gelip geçici etmenlerin yasa koyucular üzerinde268


etkili olduğu söylenebilir. Daha somut olarak belirtmek gerekirse, getirilen düzenlemelerbilimsel bir “kıyı yönetimi” yaklaşımından etkilenmiş değildir. Kıyıda gözlenensorunların birbirleriyle bağlantılı olduğu gözden yitirilerek parçacıl çözüm önerilerigeliştirilmeye çalışılmıştır. Bu anlamda, kıyı alanları yönetiminde yaşanan evrimsürecinin dışında kaldığımız söylenebilir. Bir başka anlatımla, gerçekleştirilen tüzeldüzenlemeler “bütüncül yönetim” yaklaşımından uzaktır. Kimi yerlerde, daha çokuluslararası örgütlerin ve gönüllü örgütlerin akçal ve teknik desteğiyle başlatılangirişimler dışarıda bırakılacak olursa, kıyı alanlarında uzamsal, bilimsel, yönetsel veuluslararası alanda bütünlüğü sağlayacak çalışmaların nicelik ve nitelik açısındandoyurucu olmaktan uzak olduğu söylenebilir. İlgili yasal belgelerde kıyının deniz boyutugörmezden gelinmiştir; getirilen kurallar daha çok kıyının kara yönü ile ilgilidir; buradada genellikle kıyıda iyelik ve toprağın nasıl kullanılacağına ilişkin hükümler ağırlıktaşımaktadır. 520 Bir başka anlatımla, deniz ve kara etkileşimi, deniz yüzeyi, denizulaşımı, denizde yürütülecek ekonomik ve toplumsal etkinlikler, yasal düzenlemelerinçerçevesi dışında kalmaktadır. Kara yönüne ilişkin olarak öngörülen uzaklıklarda “kıyıbölgesi” anlayışı göz ardı edilerek, yalnızca belli mesafelerin verilmesiyle yetinilmiştir.Getirilen kurallarda bütün kıyılar birörnek olarak ele alınmış, aralarındaki farklılığauygun düşecek düzenlemelere gidilmemiştir. 521 Derin kıyı kuşağına sahip bölgelerle dar520Kıyı Kanunu kıyılarda iyelik konusunda çıkan anlaşmazlıkların çözümü konusunda birdüzenlemeye yer vermemiştir. 469 sayılı Hukuk Usulü M. Kanunu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunuhükümlerine göre taşınmaz mallarda uyuşmazlıkların çözümü adli yargı alanı içindedir. Yargıtay'ınbir içtihadı birleştirme kararında da iyelik durumuna ilişkin çatışmaları çözme görevinin adli yargıyaait olduğu belirtilmektedir: "Mülkiyet hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları çözümlemekgörevi adli yargıya aittir. 3621 sayılı Yasa kıyı kenar çizgisi yönünden adli yargı yerinin bu görevinikısıtlamamış, daraltmamış ve ortadan kaldırmamıştır. Genişletici yorum yoluyla idari yargıda davakonusu olabilecek olan ve tartışılabilir niteliği bulunan idari işlemin adli yargıyı bağlayacağını kabul,kanun koyucunun amacına uygun değildir." (E.1996/5, K.1997/3, RG, 30.12.1997, S.23216)521 Kıyı kuşağı derinliğinde farklılaştırmaya gidilememesinin nedeni olarak, 3621 sayılı yasanın kimimaddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden sonra yeni yasanın hazırlanması içintanınan 6 aylık sürenin kapsamlı çalışma yapmak için yeterli olmaması, kıyılarda henüz kadastroçalışmalarının tamamlanmaması, planlama ve kıyı kenar çizginin belirlenmesi için gerekli ölçeklerdeharitaların bulanmaması, kısaca farklı kıyı türleri hakkında yeterli araştırmaya girişilememiş olmasıgösterilmektedir. Feral Eke, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskanBakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1995, s.23, 24. Ayrıca Bkz. Ekinci, "Kıyılar ve Toplum Yararı", s.167. 1996yılında gerçekleştirilen III. Çevre Şurası'nda da, kıyıların tanımlanma biçiminin gözden geçirilmesi,269


ir kıyı kuşağı bulunan, yolların ve dağların denize paralel uzandığı Karadeniz gibiyöreler için aynı yaklaşma mesafesinin öngörülmesi, yasanın uygulanmasında türlüsorunlar yaratmıştır. 522 Yasal düzenlemelerin bir başka olumsuz yönü, pek çok kurumunya da yönetsel birimin kıyı konusunda yetkili kılınmasıdır. 523 Özellikle planlama veyapılanma konularında birden fazla yönetsel birimin sorumlu olması, çözümü güç olanyeni sorunları da beraberinde getirmektedir. Buna, kimi kıyı alanları için birden fazlayasal düzenlemenin, dolayısıyla birden fazla kuralın geçerli olması eklenebilir. 524Değinilmesi gereken bir diğer nokta da kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerin çok sıkdeğiştirilmesidir. Bunda kuşkusuz toplum yararı-bireysel çıkar ikiliğinin ve bundankaynaklanan çatışmaların önemli payı bulunmaktadır. Son olarak, ilgili yasalarda çevrekoruması ile ilgili kurallara yeterince yer verilmemiş olmasını da eklemek gerekir. 525kara yönündeki etkinliklerin kıyıları etkilediği ölçüde, buralarında kıyı tamına eklenmesi gerektiğinedeğinilmiştir. Bkz. Ayhan Harunbeyoğlu, "Kıyı Alanlarının Rasyonel Kullanımı ve Yönetimineİlişkin Öneriler", III. Çevre Şûrası Tebliğler ve Bildiriler Kitabı, (4-6 Aralık 1996, Antalya-Belek), T.C. Çevre Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1996.522 Remzi Sönmez, "Kıyı Planlamasında Yeni Yaklaşım Önerileri", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı,Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992,Trabzon), <strong>Ankara</strong>, 1993, s.128.523 Kıyı alanlarında yetkileri bulunan kurum ve kuruluşlar şöyle: Çevre Bakanlığı, Turizm Bakanlığı,Orman Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu,Milli Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma Kurulları, Devlet Planlama Teşkilatı, Valilikler, il özel idareleri, belediyeler,köy muhtarlıkları, Denizcilik Müsteşarlığı, Devlet Limanlar ve Hava Meydanları İşletmesi,Genelkurmay Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü.524 Bütüncül yaklaşımın Türkiye’de yeterince yer edinememiş olmasının nedenlerinden biri de, kıyıalanları ile ilgili konuların genellikle birden fazla yasa metninde yer almasıdır. Bu durum, kıyıdakietkinliklerin daha geniş bir bakış açısıyla eşgüdümünü, denetlenmesini engellemektedir. Örneğin,balık çiftliği kurmak için elverişli olan bir koyda deniz ulaşımı yapılabilmekte ya da turizmbölgelerinde enerji santrallerine izin verilebilmektedir. Bkz. Feral Eke, Şule Karaaslan, “KıyıMevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve DenizAlanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi TürkMilli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, <strong>Ankara</strong>, s.71.525 a.g.y., s.70-72; Meltem Durukan, “Kıyı Alanları Konusunda Ulusal Mevzuat ve İdari Yapı”,Özhan, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997,<strong>Ankara</strong>, s.66; Erdal Özhan, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & CoastalManagement, Vol. 30, Nos 2-3, s.153-176.270


Günümüzde geçerli olan kıyı kullanım koşullarını düzenleyen 3621 sayılı KıyıKanunu'nun ve ilgili yönetmeliğin hükümlerini, uygulamada karşılaşılan güçlükleraçısından şöyle değerlendirmek olanaklı: Yukarıda da değinildiği gibi, Kıyı Kanunu'nunbelki de eleştiriye en açık yönü, kıyının yalnızca kullanıma, buradaki yapılanmakoşullarına ilişkin hükümleri barındırması, bunun dışında kıyı alanında gerçekleştirilenetkinlikleri ilgi alanının dışında görmesidir. Bir diğer nokta da yasanın daha çok kıyınınkara yönünü ele alması, deniz yönüne ilişkin herhangi bir düzenleme getirmemesidir.Aslında bu iki eleştiri de yasanın, bütüncül bir yaklaşıma sahip olmayışındankaynaklanmaktadır. 526 Yöneltilebilecek bir diğer eleştiri de, getirilen kimi tanımlarlailgilidir. Örneğin kıyı kuşağının bütün kıyılar için, yöreler arasındaki doğal-kültürelfarklılıklar göz önünde bulundurulmadan 100 metre olarak belirlenmesi, kimi yerlerdekorunması gereken alanları dışarıda bırakabilirken, kimi yerlerde de yerleşim yerlerinintarihsel özelliklerini bozucu yönde sonuçlar doğurabilmektedir. Buna benzer biçimdekıyı kuşağının hangi ölçütlere ya da verilere göre belirleneceğinin açık ve somut olarakbelirtilmemesi ve bu konularda bilimsel araştırmaların sınırlı ölçülerde yapılmaktaolması yöneltilen bir başka eleştiridir. Doldurma ya da kurutma yoluyla kazanılantoprakların kullanımı ile ilgili hükümler de önemli sorunlar doğurmaktadır. Daha öncede değinildiği gibi, ilgili yasa kuralı, kıyı kuşağını iki eşit bölüme ayırmış, bunlardanbirincisinde yani ilk 50 metre içinde, yalnızca “yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir verekreaktif amaçla” düzenlemeye gidilebileceğini, kara yönüne doğru ikinci 50 metrelikbölümde ise bunlardan başka, “yol, açık otopark, park, yeşil alan ve çocuk bahçeleri gibiteknik ve sosyal altyapı tesisleri”nin ve “toplum yararına açık olmak şartıyla konaklamahariç günü birlik turizm yapı ve tesisleri”nin yapılabileceğini belirtmektedir. Oysa526 Türkiye’de kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerin yalnızca kıyının kullanım biçimini düzenlemesi,kıyıyı geniş anlamda bir bölge olarak almaması türlü sorunları da beraberinde getirmektedir. Kıyıyaetkili olan deniz ve kara yönündeki bölgelerin çevrim dışı bırakılması buralara ilişkin çalışmalarıneşgüdümünü zorlaştırdığı gibi, ilgili düzenlemelerin yaşama geçirilmesinde olumsuz sonuçlar dadoğurmaktadır. Örneğin, kıyıdan kum çekmek kıyı kanununda yasaklandığı ve cezası belirlendiğihalde kıyıdan biraz daha açıklardan kum çekmenin cezası Su ürünleri Yasası’na aykırılık olarakbelirlenmekte ve daha az para cezası öngörülmektedir. Bu konudaki örnek için Bkz. TürkBelediyecilik Derneği ve Konrad Adenauer Vakfı, Avrupa’da Yerel Yönetimlerin ÇevrePolitikaları ve Türkiye: Sorunlar ve Çözüm Yolları, 16-17 Kasım 1998, Antalya, s.26.271


yasanın bir başka maddesinde, doldurma ya da kurutma yoluyla kazanılan yerlerde, kıyıkuşağının ikinci bölümü için öngörülen yapıların yapılabileceğinden söz edilmektedir.Bunun doğal sonucu da, doldurma ya da kurutma yoluyla kazanılan kıyı alanlarında,denizden karaya doğru, önce yapılaşmanın, sonra yaya yolu ya da eğlenme-dinlenmeamacıyla bırakılan alanın, sonra da tekrar yapılaşmanın egemen olduğu üç ayrı alanınortaya çıkması, böylece planların bütünlüğünün bozulması olmaktadır. Yasanın,yürürlüğe girdiği tarihten önce kısmen 527 ya da tamamen yapılaşmış uygulama imarplanlarının kıyı kuşağı ile ilgili hükümlerinin geçerli olacağı yönündeki düzenlemesinide burada anmak gerekir. Söz konusu düzenleme, kıyı alanlarında yoğun yapılaşmayabir anlamda yeşil ışık yakmıştır denilebilir. Aynı bölge içindeki değişik yerel yönetimbirimlerinin uygulamalarında farklılıkların ortaya çıkması, aralarında eşgüdümünbulunmaması; söz konusu yönetim birimlerinin yeterli nitelikte donanıma, uzmançalışana sahip olmaması; 528 kıyı kenar çizgisi belirleme çalışmalarının düzenli birbiçimde yapılmaması da, uygulamada karşılaşılan güçlüklere örnek verilebilir. 529Daha önce de değinildiği gibi, kıyı alanlarının bugün içinde bulunduğu sorunlarınbir bölümünde doğrudan doğruya kamu kesiminin de payı bulunmaktadır. Yasamaorganı, kıyı alanlarında arsa vurgunculuğunu hızlandırıcı, kamunun elinde bulunantaşınmaz malların öze iyeliği geçmesini sağlayıcı ve kıyıda yapılaşmayı özendirici yasal527 03.10.1990 tarihli ve 20594 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kıyı Kanunu’nun UygulanmasınaDair Yönetmelik’te 30.03.1994 tarihinde yapılan değişiklikle “kısmi yapılaşma” şöyletanımlanmaktadır: Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihindenönce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının,kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında;üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ileruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerinsayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplamtaban alanının yüzde ellisinden fazla olması durumudur.528 Örneğin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca 1991 yılında yapılan bir araştırmaya göre, araştırmakapsamındaki 1446 belediyenin 1021'inde üniversite mezunu çalışan, 1318 belediyede ise hiç teknikeleman bulunmamaktadır. M. Durukal Çulha, "Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve UygulamaSemineri Açılış Konuşması", (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Bayındırlık ve İskan Bakanlığı,Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.12.529 Eke, Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, s.73-76.272


düzenlemelere giderken, yürütme de kimi eylem ve işlemleriyle kıyıda bulunantaşınmazların özel iyeliğe geçmesine yol açmıştır. Yasama organının kıyı alanlarınabakış açısı yukarıda incelenmişti; yinelemeye yol açmamak için burada söz konusudüzenlemelere yer verilmeyecektir. Ancak yasamanın kıyılara yaklaşımını sergilemeyekatkı sağlayacağı düşüncesiyle konuya ilişkin bir Anayasa Mahkemesi kararından sözetmek yerinde olacak. 12 Eylül 1996 tarihinde çıkarılan 4182 sayılı "Kamu Kurum veKuruluşlarının Taşınmaz Mallarının Satışı Hakkında Kanun", kamu kurum vekuruluşlarının mülkiyetinde bulunan ve bir kamu hizmeti için gerekli olmayan mallarınsatılması için Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesini öngörmekteydi. Bakanlar Kurulu, buyasa ile kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde bulunan taşınmazın kamu hizmetiiçin gerekli olup olmadığını ve hangi ilke ve yönteme göre satılacağını belirlemeyetkisine kavuşuyordu. İptal isteminin gerekçesinde, söz konusu yasa ile verilenyetkilerin konu ile ilgili diğer yasalarda belirlendiğini, oysa yasanın Bakanlar Kurulunaanılan diğer yasaları değiştirebilmesi sonucunu doğuracak yetkilerin verildiğibelirtilmişti. Anayasa Mahkemesi 24.04.1998 tarihli kararında 530 , Bakanlar Kurulunayasama organınca verilen yetkinin çerçevesinin ve sınırlarının çizilmediği, kural koymayetkisi verilerek geniş takdir alanı bırakıldığı, genel olarak konuyla ilgili bütün yasalariçin mevzuat kuralları dışında satış yöntemi yetkisi tanındığını, dolayısıyla da budurumun Anayasa'ya aykırılık oluşturacağı sonucuna varmıştır. 531 Söz konusu yargıkararında da görülebileceği gibi, kıyıdaki sorunların büyümesinde, buralardan toplumyararını sağlayacak biçimde yararlanma koşullarının engellenmesinde çoğunlukla hemyasal düzenlemenin hem de yönetsel işlemlerin birlikte sorumlu olduğunu görüyoruz.530 RG, 24.04.1998, S.23322.531 Anayasa Mahkemesi'ne göre, "Hiçbir devlet organı, Anayasa'dan aldığı yetkiyi, başka bir organadevredemez. Yasama yetkisinin devredilmezliği, yasa niteliğinde veya yasa gücünde işlemler yapmayetkisinin devredilmezliği anlamına gelir. Eğer bir düzenleyici işlem, mevcut yasa hükümlerinideğiştirebiliyor veya yürürlükten kaldırabiliyorsa, bu işlem yasa niteliğinde ve gücündedir. Çünkü birhukuksal işlem, ancak kendisine eşdeğerli olan bir işlemle değiştirilebilir, kaldırılabilir. Buna göre,yasama organı, başka bir devlet organına yürürlükteki yasa kurallarını değiştirme ve kaldırma yetkisiveremez. Bu yasayla yürütme organına yasama yetkisini sınırsız biçimde kullanma olanağınıntanınmış olması yasama yetkisinin devri niteliğindedir."273


Bir başka anlatımla yasama ve yürütmenin bu konuda benzer bir yaklaşıma sahip olduğusöylenebilir: Kıyının daha çok, ekonomik kalkınmaya yardımcı olan bir hammadde,kaynak ya da araç olarak görülmesi. Oysa, "yargı" organı için aynı şeyleri söyleyebilmekoldukça güç. Bölüm boyunca değinilen Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında daanlaşılabileceği gibi yargı organı çoğunlukla kıyıları bir ekonomik kaynaktan öte,korunması gerekli doğal bir değer olarak görmüş, buralardan kamu yararınayararlanmanın koşullarının oluşturulmasını öngörmüştür.Son olarak değinilmesi gereken bir nokta da, kıyının tüzel boyutu açısındanbugün gelinen aşamanın yeterli olup olmadığıdır. Bölümde ele alınan yasa kurallarıincelendiğinde, söz konusu tüzel belgelerin çevresel değerler açısından ilerleyici yöndebir evrim geçirmediği anlaşılacaktır. Örneğin 3621 sayılı yasada öngörülen kıyı kuşağıderinliği ile 1975 tarihli yönetmeliğin belirlediği uzaklık geçilebilmiş değildir. Ancakkıyı ile ilgili yasal düzenlemeleri bütünüyle olumsuzlamak çok da gerçekçi bir yaklaşımolarak görünmemektedir. Geç de olsa, kamu yararı ilkesi çerçevesinde kıyıdanyararlanma ile ilgili kuralların ayrı bir yasa ile düzenlenmesi olumlu bir gelişme olarakdeğerlendirilebilir. 532 Kuşkusuz buna, altına imza attığımız, çevre sorunları ile ilgiliuluslararası antlaşmaları da eklememiz gerekir. Belki de kıyı alanlarının karşı karşıyakaldığı sorunların çözümünde iç hukuk düzenlemelerimizden daha çok taraf olduğumuzuluslararası belgelere güvenmek gerekecektir.532 Eke, Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”, s.70-72.274


Dördüncü Bölüm: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi Uygulamaları1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı ile birlikte Türkiye'nin kıyıpolitikasında yeni bir eğilimin yeşermeye başladığı söylenebilir. Bu yeni eğilimi, kimiyerlerde geleneksel tüzel dizgenin dışına taşarak kıyı yönetim planlarınınhazırlanmasında, kimi yerlerde bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarınınbaşlatılmasında, kimi kıyı bölgeleri için de danışma organları oluşturulmasındagörebilmek olanaklıdır. Çalışmanın bu bölümünde, Türkiye'de 1990'lı yıllardan bugünedeğin uygulamaya konulan kıyı yönetimi programları türlü yönleriyle sergilenmeyeçalışılacaktır. Daha önce de söz edildiği gibi, 1992 Rio Çevre ve KalkınmaKonferansı'nda, özellikle de Gündem 21'in 17. bölümünde, üzerinde görüş birliğinevarılan kararlar kıyı yönetimin vardığı son aşamayı simgelemekteydi. Bu açıdan, ancakGündem 21'den sonra bütüncül kıyı alanları yönetiminin yaygın biçimde uluslararasıalanda benimsenmeye başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. İşte bu bölümdeincelenecek, yeni girişimler de aynı eğilimin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. 533Bir başka anlatımla, Türkiye'de yaşama geçirilmeye çalışılan yeni kıyı yönetimiprogramlarında, dolaylı ya da dolaysız biçimde, Rio'nun, Gündem 21'in ilkelerinin etkiliolduğu söylenebilir. Bu açıdan, söz konusu yeni deneyimleri, kıyı alanlarına bakışaçılarına, izledikleri yönteme, yararlandıkları araçlara ya da niteliksel bir başka ölçütedayanarak sınıflandırmanın türlü güçlükleri beraberinde getireceği anlaşıldığından533 Örneğin, Rio Konferansı'nda benimsenen ilkeler ışığında hazırlanan Ulusal Gündem 21'de (İkinciTaslak), kıyı yönetiminde geleneksel sektörel yaklaşımın bir yana bırakılarak bütüncül politikalarıngeliştirilmesi üzerinde durulmaktadır. Belgenin, "Kıyı Bölgeleri ve Devletlerin SürdürülebilirYönetimi" adını taşıyan 11. bölümünde, kıyıların büyük bir nüfus ve göç baskısı altında bulunduğu;sanayinin, ulaşımın ve diğer ekonomik sektörlerin bu baskıyı daha da artırdığı; denizlerin hızlakirlenip doğal kaynak zenginliğinin kayba uğradığı; yasalardaki kimi düzenlemelerin kıyı alanlarınave ekosisteme zarar verici sonuçlar doğurabildiği; çok sayıda yetkili kamu kuruluşunun bulunduğu vearalarında eşgüdüm kurulamadığı; kamusal ve özel kesimde yalnızca ekonomik olup olmamaölçütünün ağır bastığı; verimsiz bir kullanımı olan tatil konutlarının doğal ve tarihi çevrede tahribatayol açtığı açık bir biçimde belirtilmektedir. Bütün bu sorun alanlarının çözümü için de "kıyıbölgelerinin ve kıyı denizlerinin korunması, sürekli ve dengeli yönetimi ve geliştirilmesi için entegreplan ve politikaların oluşturulması" önerilmektedir. T.C. Çevre Bakanlığı, Ulusal Gündem 21(İkinci Taslak), <strong>Ankara</strong>, 1999, s.75-79.275


yalnızca zamandizinsel bir sıralamayla yetinmek zorunda kalınmıştır. Türkiye'de yenikıyı yönetimi anlayışının henüz emekleme döneminde olması, çoğu girişimin henüzaraştırma ya da plan yapma aşamasından öteye geçememesi ve bu tür kıyı yönetimiuygulamalarının uzun bir geçmişinin olmaması, söz konusu deneyimleri niteliğe özgübir ölçüte dayanarak kümelendirmeyi güçleştirmektedir. Burada vurgulanması gerekennokta, anılan girişimlerin yasal dayanaklarının bulunmamasıdır. Bundan ötürü yeni kıyıyönetimi deneyimleri, özeksel yönetimin ya da yerel yönetimin önderliğindegelişmemiş, daha çok, uluslararası akçal destek alan ulusal bir gönüllü örgütünöncülüğünde ya da yalnızca uluslararası bir antlaşmanın gereklerini yerine getirmeküzere ilgili bakanlıklarca başlatılmıştır.Tarihsel gelişim çizgisi içinde yeni kıyı yönetimi deneyimlerinin ele alındığıbölümde, bu tür girişimlere destek vermek ya da çalışmalarda eşgüdüm sağlamakamacıyla oluşturulması öngörülen örgütlenmelere de değinilecektir. Bu amaçla, sözüedilen kıyı yönetimi deneyimlerinin amaçları, uygulayıcı örgüt ya da birimleri, akçaldestek düzenekleri, dayandıkları tüzel belgeler, kapsadıkları coğrafi alan ve uluslararasıboyutları üzerinde durulacaktır. Söz konusu deneyimlerde, kıyının ve kıyı yönetimininalgılanış biçimi, projelerin bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkeleri ile ne ölçüdebağdaştığı, ortaya konan kurumsal yapılaşma önerileri ve bunların Türkiye'nin yönetseldizgesi ile uyumu da ele alınan bir diğer konu olacaktır. Öncelikle, Akdeniz Eylem Planıçerçevesinde başlatılan "İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı", "İskenderunKörfezi Çevre Yönetimi Projesi", "Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi"ne yerverilecek, ardından da, Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'ndan sonra hazırlanan"Belek ve Çıralı Kıyı Yönetimi Programları", "Trabzon Kıyı Yönetimi", "Patara ÖzelÇevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı" ana çizgileriyle ele alınacaktır. Bir kıyı yönetimiprogramı biçiminde hazırlanmamasına karşın, yönetim sınırları içinde kıyı alanlarının dabulunmasından ötürü "Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı"na (DOKAP) da yerverilecektir. Sözü edilen destek, araştırma ya da eşgüdüm birimleri olarak da GüneyAntalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği (GATAB), MEDCOAST ve KıyıAlanları Türkiye Milli Komitesi'ne değinilecektir.276


I.Akdeniz Eylem Planı Çerçevesinde Uygulanan ProgramlarA.İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programıİzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programı, Türkiye'de belli bir kıyı alanınaözgü olarak uygulanan ilk yönetim programıdır. Akdeniz Eylem Planı bünyesindegerçekleştirilen programı sırasıyla İskenderun ve Mersin girişimleri izlemiştir. İzmir veçevresinin Birleşmiş Milletler'in ilgi alanına girmeye başlaması ya da bir başka anlatımlaAkdeniz Eylem Planı Öncelikli Eylem Programı'nın İzmir yöresini de çalışma alanıiçinde görmeye başlaması 1987 yılına denk gelir. 1989 yılının sonlarında, BarselonaSözleşmesine katılan ülkelerin Atina'da yaptıkları toplantıda varılan sonuçlardoğrultusunda, 1987-1989 yıllarında belirlenen ülke pilot projelerinin kapsamınıngenişletilmesine karar verilmişti. Türkiye ile Akdeniz Eylem Programı arasında 1990yılında imzalanan "İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programının Hazırlanmasınaİlişkin Anlaşma" ile İzmir kıyı bölgesi için yönetim çalışmalarına da başlanmış oldu.1993 yılında bitirilmesi tasarlanan bu program aynı zamanda Akdeniz Eylem Planı'nınilk alan çalışmasıydı. Program, 1992 Rio Konferansı'nda benimsenen bütüncül kıyıalanları yönetimi ilkeleri doğrultusunda oluşturulacaktı. 534İzmir Büyükşehir belediyesinin de akçal katkıda bulunduğu çalışmaların başlıcaiki amacı olduğu anlaşılmaktadır: İzmir Körfezi'nin içinde bulunduğu çevre sorunlarınıngiderilmesi ve bölgede bütüncül kıyı ve deniz alanları yönetiminin uygulamayakonulması. İzmir'de yürütülen bütüncül kıyı alanları yönetiminde, yöre için gerekli olanbütüncül yönetiminde yer alacak etkinliklerle coğrafi bilgi sistemlerine ilişkin eğitim534 Akdeniz Eylem Planı-Öncelikli Eylemler Programı, Birleşmiş Milletler Programı, İzmir Kentiİçin Entegre Planlama Çalışması (Çalışma Planı Taslağı), Öncelikli Eylemler Programı BölgeselAktivite Merkezi, Split, 1991; United Nations Environment Programme, Report of the Meeting onthe Presentation of Results of the Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir,Athens, 1993, s.1; United Nations Environment Programme, Priority Action Programme, IntegratedManagement Study for the Area of İzmir, Priority Actions Programme Regional Activity Centre,Split, 1994, s.v-2.277


çalışmaları birlikte yürütülmüştür. 535 Benimsenen bu genel amaç doğrultusunda,yönetim etkinliklerine katılacak yerel birimlerin güçlendirilmesi, uzmanlara eğitimverilmesi de öngörülmüştür. İzmir Körfezi'ndeki kirliliğin giderilmesi için atık arıtmaprojesinin bitirilmesi de programda yer alan bir başka konudur. 536 Özeksel yönetim,valilik, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve dört ilçe belediyesi, kaynak sistemi yönetimineilişkin kararların alınmasında ve eşgüdümün sağlanmasında söz sahibi olmuştur. Bunabenzer biçimde, bölgenin çevre yönetiminden tek bir örgütün sorumlu olması da sözkonusu değildir. Özeksel yönetim, karayollarının ya da sanayi tesislerinin yapımı gibibüyük yatırımların gerçekleştirilmesi ya da yönlendirilmesinde daha etkin roloynamıştır. 537 UNEP-MAP PAP uzmanları da çalışmalara katılmıştır. 538 İzmir kıyı alanıyönetimi çalışmalarında akçal desteğin yurtiçi kaynağı Çevre Bakanlığı ve İzmirBüyükşehir Belediyesi, yurt dışı kaynağı ise Akdeniz Eylem Planı ve Birleşmiş MilletlerÇevre Programı'dır. 539 İzmir'de Akdeniz Eylem Planı bünyesinde gerçekleştirilenetkinlikleri şöyle özetlemek olanaklı: Kirliliğin denetimi ve izlenmesi; iklim değişikliğikonusunda çalışmalar yapılması; kent planlamasında ve kalkınma programlarındacoğrafi bilgi sistemlerinin kullanılması; atık suların toplanması ve işlenmesi projesi ileilgili olarak çevresel etki değerlendirmesinin yapılması; İzmir Körfezi'nin iyileştirilmesi535 Ivica Trumbic, Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir: A SynthesisReport, İzmir, 1993, s.1.536 Ahmet Özer, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çerçevesinde Kıyı Alanları İdaresine İlişkinOlarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Entegre Planlama Çalışmaları", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı,Kıyılarımız, Mevzuat- Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992,Trabzon), <strong>Ankara</strong>, 1993, s.98.537 Ivica Trumbic, Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir: A SynthesisReport, İzmir, 1993, s.5.538 Erdal Özhan, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & Coastal Management, Vol.30,Nos 2-3, s.169.539 Özer, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çerçevesinde Kıyı Alanları İdaresine ilişkin Olarakİzmir Büyükşehir Belediyesi Entegre Planlama Çalışmaları", s.98.278


için çalışmalarda bulunulması; kentsel gelişimi de içerecek biçimde bütüncül planlamaçalışmalarının başlatılması. 540Akdeniz'de 1988-1996 yılları arasında METAP ve PAP kapsamında yapılanprojelerin sonuçlarını değerlendiren bir yazanakta, planlanan etkinliklerin ancak yarısıgerçekleştirilebildiğinden, İzmir Körfezi'nde yürütülen çalışmaların kısmen başarılısayılabileceği belirtilmiştir. 1993 yılından sonra İzmir kentinin gelişiminde kimi olumluişaretlerin gözlenebildiği, bu başarıda, valilik ve belediye yönetimlerinde meydana gelendeğişikliklerin etkisinin yanı sıra İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi Programının dapayının bulunduğu vurgulanmaktadır. İzmir Nazım Planı'nın büyük ölçüde, buradauygulanan kıyı yönetimi programının izlerini taşıdığı da üzerinde durulan bir başkakonudur. İzmir Körfezi'nde, 1996 yılından itibaren etkili bir izleme programınınoluşturulması, ısınma amaçlı kullanılan kömürün belediye ve valiliğin işbirliği ile süreklidenetim altında tutulması da başarı hanesine yazılan diğer konuları oluşturuyor.Yazanakta, özeksel yönetim, yerel yönetim ve özel sektör arasındaki ilişkilerin giderekgeliştiği, ancak İzmir Körfezi kıyı yönetimi uygulamalarına halkın katılımının vekamuoyunun desteğinin düşük düzeyde kaldığı da dile getirilmektedir. Çalışmalarınbaşarılı sonuçlar alamadığı diğer alanlar ise şöyle sıralanmış: Gecekondu sorunu, nazımplanın uygulamasında karşılaşılan güçlükler, yerel yönetimin akçal yetersizliği. 541B.İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesiİskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesi, Akdeniz'in Kirliliğe KarşıKorunması Sözleşmesi uyarınca, 1990-1992 yılları arasında, Çevre Bakanlığı ve A.Ü.540 Arsen Pavasovic, "Strengthening the Involvement of MAP-UNEP in ICZM Pilot Projects", ErdalÖzhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean &Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>,Turkey, s.421.541 Ivica Trumbic, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in theMediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions ProgrammeRegional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997, s.41-44.279


Siyasal Bilgiler Fakültesi'nce gerçekleştirilmiştir. 542 Sophia Antipolis'deki Mavi PlanMerkezi de çalışmalara katkıda bulunmuştur. 543 Bir anlamda, İskenderun Körfezi ÇevreYönetimi Projesi, Barselona Sözleşmesi'nin dört ana bölümünden 544 biri olan MaviPlan'ın 545 ulusal ve yerel düzeyde yaşama geçirilmesi çabasıdır. Mavi Plan'ınbenimsediği sistemik yaklaşım ve senaryo tekniği İskenderun Körfezi çalışmasının daaraştırma yöntem ve tekniği olmuştur. 546 Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Önce,çalışma alanının ekonomik ve toplumsal yapısı, çevre durumu ve yönetsel örgütlenmesiortaya konulmuştur. İkinci bölümde, gelecekteki gelişme eğilimleri ve çevreyleetkileşimleri ele alınmıştır. Son bölümse öngörülen etkinliklerin gerçekleştirecekörgütlenme modeline ayrılmıştır. Bölgedeki yeni gelişme yollarını araştırmak, bütüngelişme eğilimlerini çevresel açıdan değerlendirmek ve çevre ve kalkınma arasındakikarşılıklı etkileşimi göstermek çalışmanın amaçları arasındadır. 547542 Can Hamamcı, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project Volume II:Systemic and Prospective Analysis, UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre, Sophia Antipolis,1994, s.3.543 Can Hamamcı, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project Volume I:Environmental Management within the context of Environment-Development, UNEP, Blue PlanRegional Activity Centre, Sophia Antipolis, 1994, s.1.544 Daha önce ilgili bölümde de değinildiği gibi, Akdeniz Eylem Planı'nın, yasal düzenlemeler(Barselona Sözleşmesi ve ilgili protokolleri), bilimsel inceleme ve araştırma (MED-POL), toplumsalekonomikplanlama (Mavi Plan) ve akçal-kurumsal düzenlemeler olmak üzere dört ana bölümübulunmaktadır.545 Akdeniz Eylem Planı'nın toplumsal-ekonomik boyutunu oluşturan Mavi Plan, Akdeniz'e kıyısıbulunan ülkelerin temel toplumsal-ekonomik verileri, bunların birbirleriyle etkileşimleri ve AkdenizBölgesi'nin geleceğine etkileri üzerine yapılması öngörülen araştırma ve çalışmalardan oluşmaktadır.546 Sistemik yaklaşım, bir bütünü oluşturan parçalar arasındaki karşılıklı etkileşimi, sisteminkarmaşıklığını ve değişkenliğini göz önünde bulundurur. Kimi sorunların çözümü için analitikyönteme de başvurulmuştur. Bu yöntemde, çözülmesi gereken sorunun ayrıntılarını ortaya koymakve sistemin öğeleri arasındaki ilişkileri anlayabilmek için her bir öğe alt sistemlere ayrılır. Bkz.Hamamcı, Aruoba, Çoban, İskenderun Bay Project Volume I, s.4-5; Nesrin Algan, Bölgesel ÇevreYönetiminde Model Arayışları: Akdeniz, Yayınlanmamış Doktora Tezi, A.Ü.Sosyal BilimlerEnstitüsü, <strong>Ankara</strong>, 1994, s.96-100.547 Hamamcı, Aruoba, Çoban, İskenderun Bay Project Volume I, s.3-4.280


C.Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi1995-1996 yılları arasında gerçekleştirilen "Mersin Kıyı Bölgesi EntegrePlanlama Projesi", 5-8 Haziran 1995 tarihlerinde Barselona'da yapılan Akdeniz'inKirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi ve Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde başlatılanbir girişimdir. Proje'nin ana ereği, "Mersin Kıyı Bölgesi'nde çevreyi bir kaynak olarakkullanan sosyal ve ekonomik kalkınma dinamiklerinin sağlıklı ve dengeli bir şekildesürdürülebileceğini (sürdürülebilmesini) sağlayacak çevresel politika ve stratejilerisaptamak, Mersin Kıyı Bölgesi'nde tabii ve yapılı çevrede sürdürülebilir gelişmeninsağlanması ve çevre kalitesinin yükseltilmesi doğrultusunda tabii çevrenin kirlenmedenve tahribattan korunmasına yönelik çevresel ilke, politika, strateji, program, yöntem vetekniklerinin belirlenmesi ve bir sistematik içerisinde derlenmesini amaçlayan bilgisistemi oluşturmak üzere altyapı çalışmalarını başlatmaktır" biçiminde belirlenmiştir. 548"Sürdürülebilirlik", "dinamizm", "esneklik", "koruma", "çok ortaklılık" biçiminde dilegetirilen, beş ana ilke üzerine kurulu olan proje, 549 Çevre Bakanlığı'nın denetiminde,KENTKUR adlı bir özel şirket eliyle yürütülmüştür. Senaryo tekniğine dayalı olaraksürdürülen çalışmalarda, yöreye özgü çevrebilimsel ve toplumsal verilerin dökümüyapılarak bir yönetim ve arazi kullanma modeli geliştirilmeye çalışılmıştır. Halkınbilinçlendirilmesi ve çevre koruma konusunda izlenecek politikaların saptanması,buradan alınacak sonuçların, elde edilecek deneyimlerin diğer bölgeler için örnekoluşturması da çalışmanın amaçları arasında yer almıştır. 550 Dünya Bankası ve METAP548 A.R.Tanas, A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi", Özhan, E.(Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, <strong>Ankara</strong>,s.148-149.549 Çevre Bakanlığı, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, KENTKUR,<strong>Ankara</strong>, 1996.550 A. Nuray, "A Pilot Project on Mersin Coastal Zone for Integrated Planning", Erdal Özhan (Ed.),Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea:Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996,Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.293-295.281


projenin akçal destekçileri arasındadır. Proje'nin uygulama şansına kavuşamadığını, 551yalnızca bölgenin kıyı yönetimi sorunlarını sergileyen ve bu alanda yapılabileceklerisıralayan bir yol gösterici belge olarak kaldığını belirtmek gerekir.II.Rio Konferansı Sonrasında Uygulanan ProgramlarÖzellikle Rio Konferası'ndan sonra bütüncül kıyı alanları yönetimiuygulamalarının yaygınlaştığına yukarıda değinilmişti. Türkiye'de özellikle 1990'lıyılların ikinci yarısından bu yana, pilot uygulama niteliğindeki kıyı yönetimiprogramlarının başlatılmasını da bu durumun bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir.Genellikle, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ya da Avrupa Birliği gibi uluslararasıdüzeydeki örgütlenmelerin kıyı yönetimi ve çevre yönetimine ilişkin olarak kurduklarıtürlü fonlardan alınan destekle yaşama geçirilmeye çalışılan söz konusu programlarakısaca değinmek yararlı olacaktır.A.Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi1993-1995 yılları arasında, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi'ninsorumluluğunda ve GEF'in akçal desteğiyle gerçekleştirilen "Bodrum Yarımadası KıyıAlanları Yönetimi Projesi", Orta Doğu Teknik Ünivesitesi, Bodrum GönüllüleriDerneği, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bodrum Şubesi ve ODTÜ SualtıTopluluğu'nun ortak ürünüdür. Bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkeleri doğrultusundayürütülen çalışmaların amacı, kıyı ve deniz alanlarının akılcı kullanımı konusundakamuoyunun bilincinin artırılması; yöre halkının gönüllü örgütler aracılığıyla çevre551 Her ne kadar Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi'nin son yazanağının önsözünde"projenin başından itibaren 'uygulanabilir' bir proje üretme hedefiyle, projenin gerçek başarısının,onu uygulayacak olan herkesin sahip çıkmasıyla mümkün olabileceğine inandık" denilse de,çalışmanın giriş bölümünde, projenin daha çok "rehber niteliği taşıyan bir kaynak" olarakdüşünülmesi gerektiği belirtilmektedir: "Proje, doğrudan uygulamaya geçilecek çözümlerin ayrıntılıolarak verildiği bir çalışma değildir. Ancak projenin en önemli özelliği yerel sorunlara yerelçözümler araması, bu doğrultuda rehber niteliği taşıyan bir kaynak olarak yol göstermesi ve buhususta bölgedeki tüm kurum ve kuruluşların birlikte hareket ermesini hedeflemesidir. Kazanılansağlıklı koşulların sürekliliği ancak bu şekilde sağlanacaktır". Bkz. Çevre Bakanlığı, KENTKUR,Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, <strong>Ankara</strong>, 1996, s.I-2.282


yönetimine daha etkin bir biçimde katılımı, benzer proje önerilerinin ilgili kamukuruluşlarının gündemine girmesi ve başka kıyı yörelerinki çalışmalara örnek oluşturmaolarak belirlenmiştir. Çalışma alanı olarak, diğer kıyı yörelerindeki sorunların çoğunungözlemlendiği Bodrum Yarımadası (Güllük-Azmak Burnu arasındaki kıyı alanı)seçilmiştir. Uygulamaya dönük olarak tasarlanmayan bu proje kapsamındaki çalışmalar,daha çok, kıyı yönetimi sürecinde kullanılabilecek kimi verilerin toplanmasınaodaklanmıştır. Bu çerçevede, deniz suyunun niteliği, içme-kullanma suyunun kalitesi,soyu tehlike altındaki canlı türleri, kumsallar, kültürel değerler, kıyı ve denizkaynaklarının kullanım durumları, yatçılık, balıkçılık, tarım, ulaştırma, ticaret ve sanayigibi, kıyı yönetimi uygulamalarında önem taşıyan kimi konularda araştırmalar yapılarakvar olan kurumsal yapının eksiklikleri ortaya konmuş ve yeni bir kıyı yönetimi modeliönerilmiştir. 552B. Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm Projesi: Belek ve ÇıralıTürkiye'de, 1990 sonrası başlatılan yeni kıyı yönetimi uygulamaları içinde Belekve Çıralı'nın önemli bir yeri bulunmaktadır. Buralarda uygulanan programları diğerindenayıran en önemli özellik, çalışmaların yalnızca kuramsal düzeyde ya da plan yapmaaşamasında kalmaması, öngörülen ilkelerin yaşama geçirilmesinde kimi adımlarınatılmış olmasıdır. Özellikle Çıralı'da yürütülen çalışmaların ülkedeki diğer kıyı yönetimiprogramlarına göre bu açıdan çok daha önde olduğu söylenebilir.Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin "Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm" adınıverdiği projenin amacı, Antalya'da, biri büyük (Belek), diğeri küçük (Çıralı), iki kıyıalanında sürekli ve dengeli kalkınmanın gerçekleşmesi, biyolojik çeşitliliğin ve doğalkaynakların korunması biçiminde belirlenmiştir. 1995 yılında Dünya Bankası ve DoğalHayatı Koruma Derneği'nce başlatılan çalışmalarda, sürekli ve dengeli kalkınmakonusunda yerel halkın bilinçlendirilmesi, ilgili kurumlar arasında eşgüdümün ve552 Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management,Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995.283


işbirliğinin sağlanması ve doğal kaynaklar üzerinde baskıyı en aza indirmek amacıylayerel düzeyde yeni geçim olanaklarının geliştirilmesi, kıyı alanının korunması içingerçekleştirilecek etkinliklere yerel halkın katılımının sağlanması, etkin bir izlemedizgesinin kurulması ve kıyı ile ilgili ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerin yaşamageçirilmesi amaçlanmaktadır. Farklı büyüklükte iki yerleşim biriminin seçilmesindeburalardaki çalışmaların diğer bölgeler için örnek oluşturması düşüncesi rol oynamıştır.Yoğun biçimde turizm baskısı altında olan Belek için bir yönetim planının hazırlanması,henüz böyle bir baskıyı duyumsamayan ve görece bozulmamış bir doğal yapıya sahipolan Çıralı için geleneksel ve almaşık geçim kaynaklarının geliştirilmesi yönde adımlaratmak da söz konusu projenin daha özgül amaçları olarak belirlenmiştir. 5531.Belek Kıyı Yönetimi ProgramıBelek yönetim planı Doğal Hayatı Koruma Derneği ile World Wide Fund forNature'in (WWF-International) ortaklaşa yürüttüğü bir çalışmadır. Dünya Bankası buprojeyi Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP) 554 çerçevesindedesteklemiştir. Avrupa Birliği de, çalışmalara destek veren bir diğer örgüttür. 555 TurizmBakanlığı ve Belek Turizm Yatırımcıları Birliği (BETUYAB) da plan hazırlıklarınakatkıda bulunmuştur. 556 Ocak 1995-Kasım 1996 döneminde yapılan plan, bütüncül kıyıalanları yönetimine dayanmaktadır. Özeksel, yerel ve gönüllü örgütlerin destek verdiğiçalışmalara yöre ile ilgili faaliyetlerde bulunan özel kesimin ve halkın katılımısağlanmak istenmiş ancak bunda fazla başarılı olunamamıştır. Belek planında ayrıca ilkbeş yıl için bir eylem planı yapılması da öngörülmüştür. Kurumların ve örgütlerin her553 Tuncay Kuleli, "Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek, Antalya", Özhan,Erdal (Ed.), Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land OceanInteractions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13 November, Antalya, MEDCOAST, MiddleEast Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1999, s.1022, 1023.554 Mediterranean Environmental Technical Assistance Program-METAP555 Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, World Bank, Belek Kıyı YönetimiPlanı, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.), s.8.284


etkinlikte oynayacakları rol de belirlenmiştir. Gelecek yıllarda, çevresel, toplumsal veekonomik alanda gözlenecek değişiklikler için bir izleme sisteminin kurulması da plandayer almaktadır. Belek için geliştirilen plan, imar planlamasını, turizme yöneliketkinlikleri, kıyı ve ormanlardan yararlanmayı, su kalitesini, kentsel gelişmeyi, doğanınkorunmasını, deniz kaplumbağalarının koruma altına alınmasını, kırsal alanları, turizminve ekonomik etkinliklerin çeşitlendirilmesini, kalkınma çabalarına yerel topluluğunkatılımının sağlanmasını, eğitimi, belirlenecek politikalarda oydaşma sağlanmasını,kurumsal düzenlemeleri ve uygulanacak yaptırımları kapsamaktadır. Planda değinilenbir başka konu da, kurumlar arasında, altyapı yatırımlarında ve planın yaşamageçirilmesinde eşgüdümü sağlayacak yerel bir örgütün kurulmasıdır. 5572.Çıralı Kıyı Yönetimi ProgramıÇıralı'da sürdürülen kıyı yönetimi uygulamalarına, Türkiye'nin diğer yerlerindegerçekleştirilen kıyı yönetimi çalışmalarına oranla daha geniş kapsamlı yer verilecektir.Bununla, Çıralı örneğinden yola çıkarak, Türkiye'de kıyı alanlarının karşı karşıya kaldığısorunların, kıyı yönetimi uygulamalarında karşılaşılan güçlüklerin ve bu sorunlarıaşmaya yönelik olarak önerilen çözüm yollarının ortaya konması amaçlanmaktadır.Çıralı özelinde elde edilen bulguların, bütünüyle olmasa da, ana çizgileriyle Türkiyekıyılarında yaşanan sorunları ve bunların giderilmesine yönelik olarak geliştirilen yeniyöntemleri, çözüm yollarını yansıtabileceği düşünülebilir.Yukarıda da değinildiği gibi, "Türkiye'de Kıyı Yönetimi ve Turizm" adlıprojenin bir diğer ayağını da Çıralı 558 Kıyı Yönetimi oluşturmaktadır. Söz konusu556 Filiz Demirayak, "Belek Kıyı Yönetimi Planı", Kelaynak'tan Haberler, S.57, Ocak-Şubat 1995,s.22-23.557 Arturo Lopez Ornat, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı KorumaDerneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996, s.15; Filiz Demirayak, "A Future for theBelek Coastal Zone Management Plan", Coastline, Vol.6, 1997-1, s.9-12.558 Antalya'nın Kemer ilçesine bağlı Ulupınar Köyü'nün mahallelerinden biri olan Çıralı, denizkıyısında, türlü tarihsel ve doğal değerlerin ortasında kurulu bulunan küçük bir yerleşim yeridir.Yörenin temel geçim kaynağı 1960'lara kadar hayvancılık, daha sonra da tarım ve turizm olmuştur.285


projenin yürütücülüğünü, 1994 yılından bu yana Çıralı'da çevre koruma etkinliklerindebulunan Doğal Hayatı Koruma Derneği üstlenmiştir. Nisan 1997'de başlatılan ve türlüuluslararası kuruluşların da desteklediği projenin üç yıl sürmesi öngörülmektedir.Avrupa Birliği'nin 3. Dünya ülkelerine yönelik "LIFE" 559 programı uyarınca yürütülenÇıralı'daki çalışmaları Çevre Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı dadesteklemektedir. Çıralı'da yürütülen çalışmaların, Birleşmiş Milletler HABITAT - 2000Yılı En İyi Uygulamalar Ödülü'ne değer görüldüğünü de eklemek gerekir. 560Program çerçevesinde Çıralı'da yapılan çalışmalar aşağıdaki gibi özetlenebilir:Koruma amaçlı imar planının hazırlanması; çevreye duyarlı turizmin geliştirilmesineçalışılması; ekolojik tarımın desteklenmesi; yerel halkı, çocukları bilinçlendirmek üzereçevre eğitimi verilmesi; gençlere yönelik kurslar açılması; spor etkinliklerinindüzenlenmesi; deniz kaplumbağalarını korumak üzere çalışmalar yapılması; yöreninflora ve faunası üzerine incelemelerde bulunulması; okul tuvaletlerinin yenilenmesi,Çıralı'nın bir diğer özelliği de soyu tükenme tehdidi altında olan caretta caretta türü denizkaplumbağalarının üreme alanı olması. Antik Olimpos kenti ve ilk olimpiyat ateşinin tutuşturulduğuYanartaş'a (Chimera) yine buranın ev sahipliği yaptığını da belirtmek gerekir. Bütün bu nitelikleri,yöreyi turizm açısından çekici bir yer durumuna getirmiştir. Bkz. Turizm Bakanlığı, Doğal HayatıKoruma Derneği, Çıralı Koruma Amaçlı İmar Planı Raporu, Kare Şehircilik-Mimarlık HizmetleriLimited Şirketi, Antalya, 2000, s.17-21, 62. 1980'lerden sonra turizm hareketlerinin hızlanması,yörede yapılaşmayı ve nüfus artışını beraberinde getirmiştir. Yerleşim ya da işyeri niteliğinde olsun,Çıralı'daki yapıların büyük bölümü imar kurallarına aykırı olarak yapılmıştır. Orman Kanunu'nun 2(b) maddesi uyarınca, orman dışına çıkarılmış araziler üzerindeki iyelik konusu, köyün sorunlarınınbaşında gelmektedir. Bkz. Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul,2001, s.1-1.559 LIFE programı, Avrupa Birliği 5. Eylem Programında sözü edilen bütüncül kıyı yönetimi pilotprojelerini yaşama geçirmek üzere kurulmuştur. Bkz. Stefano Belfiore, "EU ICZM in theMediterranean: Progress and Prospects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the InternationalWorkshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research,Education - Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST,Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.222.560 UNCHS-Best Practices Database: Tourism and Coastal Management in Turkey: Cirali andBelek, (http://www.sustainabledevelopment.org/blp), Ağustos 2000; Levent Sayan, "Doğal HayatıKoruma Derneği (DHKD)'ne Uluslararası Ödül", Kelaynak, Temmuz-Ağustos 2000, S.28, s.3.286


işletme yapılarının kıyının gerisine çekilmesi; ilkokulda çevre derslerinin verilmesi;kumsal temizleme çalışmaları. 561Çıralı kıyı yönetimi projesinde değinilmesi gereken bir diğer önemli aşamayı dayönetim planının hazırlanması oluşturmaktadır. 2001-2005 yıllarını kapsayacak biçimdetasarlanan yönetim planı, "... hem doğal değerlerin korunmasını, hem de doğaya zararvermeyecek türde turistik ve tarımsal etkinliklerin yürütülmesini olanaklı kılacak, iyitasarlanmış çeşitli ekonomik etkinlikler yoluyla halkın yaşam düzeyini yükseltecek,yürütülecek eğitim etkinlikleriyle halkın doğa koruması ile turizmin dengeli bir biçimdesürdürülebileceği bilincine..." 562 kavuşturulmasını amaçlamaktadır. Planın amacı,"Çıralı'da çevresel ve arkeolojik değerlerle ekosistemlerin korunması, çevre ile uyumlusektörlerin yerleştirilmesi ve sosyal hizmetlerin geliştirilmesi"dir. 2001 yılındatamamlanan Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nda, yörenin tüzel, yönetsel, fiziksel, toplumsal,kültürel ve mekansal özellikleri sergilenmekte, yürütülecek çalışmaların erekleri,karşılaşılabilecek sorunlar ve sınırlılıklar ortaya konmakta, son olarak da, uygulamaaraçları ve gerçekleştirilecek etkinliklerden söz edilmektedir. Plan'da ayrıca, kıyıyönetimi planının yaşama geçirilmesinde eşgüdümü ve denetimi sağlayacak örgütlenmeseçeneklerine de yer verilmiştir. Yönetim planının yerine getirilmesinde, Çıralı KorumaAmaçlı İmar Planı'ndan, ilgili yasa ve yönetmeliklerden, Çıralı Kooperatifi'ndenyararlanılacağı öngörülmektedir. Kıyı Yönetimi Planı'nda öngörülen etkinlik alanlarışunlar: Organik tarım ve eko-turizmin geliştirilmesi, çevre kirliliğinin izlenmesi vedenetlenmesi, çevresel değerlerin korunması, imar etkinlikleri ve yapılaşmanın denetimi,altyapı hizmetleri, turizm yatırımları ve Çıralı Festivali'nin düzenlenmesi (Bkz. Çizelge12). Yerel ekonominin turizme bağımlılığını ve turizmin doğaya baskısını azaltacakalmaşık ekonomik etkinliklerin geliştirilmesi, planın önem verdiği konuların başında561 Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Bülten, Ağustos 1998, S.1, 2, 4; The EuropeanCommission - Life: Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek,(http://europa.eu.int/comm/ environment/lifeweek/exhibition_summaries.htm), Ağustos 2000.562 Cahit Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (DurumDeğerlendirmesi), Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Yayımlanmamış Rapor), Şubat 1999, s.1.287


gelmektedir. Bu amaçla eko-turizm ve organik turizmin geliştirilmesi çalışmalarınınsürdürülmesi önerilmektedir. 563Çizelge 12: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilmesi GerekenTemel İşlevler ya da Etkinlik Alanları (Bugünkü Durum)Etkinlik İlgili Kurum Hizmetin Bugünkü DurumuOrganik TarımAntalya/Kemer İl/İlçe TarımMüdürlükleriÇıralı’da Organik tarım etkinlikleri DHKD’ninprojesi çerçevesinde başlatıldı.Eko-TurizmÇevre Kirliliğinin İzlenmesi veDenetlenmesiÇevresel Değerlerin Korunmasıİmar Etkinlikleri ve YapılaşmanınDenetimiAltyapı HizmetleriTurizm YatırımlarıAntalya İl Turizm MüdürlüğüKemer KaymakamlığıGATABAntalya İl Çevre Müdürlüğü (Valilik)GATABAntalya Valiliği, İl Çevre MüdürlüğüAntalya Valiliği (Bayındırlık ve İskanİl Müdürlüğü),Antalya Kültür ve Tabiat VarlıklarınıKoruma KuruluGATAB,Kemer Kaymakamlığı,Antalya ValiliğiAntalya Valiliği (İl TurizmMüdürlüğü),Turizm Bakanlığı,Doğa yürüyüşü yolları harita üzerindebelirlendi.Pansiyonculuk olağan çerçevede devam ediyor,ek tanıtım etkinlikleri yok.Yörede su ve deniz kirliliğiyle ilgili ölçümlerGATAB tarafından yapılmaktadır.Fosseptik çukurlarındaki sızmaların kuyusularını kirlettiği, kuyuların yoğun kullanımınıntuzlanma tehlikesini getirdiği, alabalıkçiftliklerinin akarsularda kirlenmeye nedenolduğu, yasak olmasına rağmen Olimposkoyunda geceleyen teknelerin deniz kirliliğineyol açtığı saptanmıştır.DHKD tarafından denizkaplumbağası korumaprogramı uygulanmaktadır. Diğer çevreseldeğerlerin korunmasına yönelik özel bir çalışmayapılmamaktadır.Kıyı Kenar Çizgisi belirlenip onaylanmıştır;ancak Kıyı Kanunu hükümleri çerçevesindeyapılması gereken kıyı bandındaki yapılaşmanındenetimi etkili değildir.Birinci, ikinci ve üçüncü derecede Doğal veArkeolojik SİT olan Çıralı arazisindeki bütünyapılar ruhsatsızdır.Antalya KTVK Kurulunun yıkım kararlarıuygulanmamaktadır.İçme ve kullanma suyu temini, katı atıklarıntoplanması etkinlikleri GATAB tarafındansürdürülmektedir. Kanalizasyon sistemibulunmamaktadır.Bugünkü durumda belgeli turizm işletmesibulunmamaktadır.Çıralı Festivalinin DüzenlenmesiKemer KaymakamlığıMuhtarlık,Kemer Kaymakamlığı,Antalya Valiliği (İl Kültür Müdürlüğü)Denizkaplumbağası üreme mevsimininbaşlangıcında 1. Çıralı Festivali düzenlenmiştir.Kaynak: Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.3-11, 3-12.563 Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001.288


Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nın kurumsal ve örgütsel yapısına ilişkin olarakhazırlanan bir yazanakta, söz konusu planın başarı şansını azaltan etmenleri bulabilmekolanaklı. Yazanakta, tarihsel ve coğrafi niteliğinden dolayı Çıralı'nın, çok sayıda tüzeldüzenlemenin ilgi alanına girmekte olduğu belirtilmektedir. 564 Buna göre, imar, yerelyönetimler gibi konularla ilgili genel nitelikli düzenlemeler bir yana bırakılacak olursa,çevre sorunları ile ilgili çok sayıda yasal belgenin yöre sınırları içinde geçerli olduğugörülmektedir. Sözgelimi, kıyı alanında kurulu bulunduğu için Kıyı Kanunu'nun,"Güney Antalya Turizm Alanı" kapsamında bir turizm beldesi olduğundan TurizmiTeşvik Kanunu'nun, doğal ve arkeolojik değerlerinden ötürü Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma Kanunu'nun, orman varlığı dolayısıyla Orman Kanunu'nun türlühükümleri, yöredeki uygulamaları biçimlendirmektedir. Küçük bir yerleşim birimindeçok sayıda yasal düzenlemenin aynı sorunlar üzerinde yoğunlaşması, uygulamada türlüsorunları da beraberinde getirmektedir. Kuşkusuz, birden fazla yasal düzenleme, aynıalanda birden fazla yönetsel birimin yetkili olmasını anlamına gelmektedir. Bundanötürü bir diğer sorun alanını da sorumlu birimler ya da örgütler arasında yaşanan türlüçatışmalar oluşturmaktadır. 565 Yazanakta değinilen bir diğer konu da, yerel halkınözellikle orman niteliğini yitirmiş topraklar üzerindeki iyelik istemleri. 566 Bir yönetimplanının hazırlanma ve uygulanma aşamalarının, ancak yerel halkın bunları benimseyipdesteklemeleriyle olanaklı olabileceği akla getirildiğinde konunun önemi anlaşılabilir.Bir başka anlatımla, sözü edilen tüzel düzenlemelerin karmaşıklığı, yönetsel birimlerarasında gözlenen ya da kıyı alanının kullanımından kaynaklanan türlü çatışmalar,yörede gerçekleştirilmeye çalışılan kıyı yönetimi planının başarısını engelleyen enönemli etmenlerdendir. Kuşkusuz bunlara, türlü ekonomik sektörler arasında yaşanançatışmaları da eklemek gerekir.564 Cahit Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (DurumDeğerlendirmesi), Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Yayımlanmamış Rapor), Şubat 1999.565 a.g.y., s.12.566 a.g.y., s.7.289


Çıralı halkının toplumsal-ekonomik konumlarını ortaya koymak üzere Temmuz1988'de yapılmış bir araştırmanın bulguları, hem yerel halkın kıyı sorunlarına ve Çıralıyöresindeki kıyı yönetimi çalışmalarına bakışını değerlendirmemize, hem de bu türprogramlarda halk katılımının önünde duran engellerin anlaşılmasına yardımcıolabilir. 567 Araştırmaya göre, köy halkı Çıralı’daki çevre sorunları ve doğanınbozulmasına karşı oldukça duyarlıdır; bunda, halkın büyük bölümünün turizmleuğraşmasının büyük payı bulunmaktadır. Yöre halkı, hazırlanmakta olan imar planıhakkında bilgi sahibi değildir; ancak kendilerinin bu konuda aydınlatılmamasından dayakınmaktadır. Araştırmaya katılanlardan bir bölümü, ellerindeki taşınmazları kaybetmekaygısıyla plana olumsuz yaklaşmaktadır. Halk, genel olarak, Çıralıda kıyı yönetimiçalışmalarını yürüten Doğal Hayatı Koruma Derneği’ne güvenmemekte, örgütyetkililerini kendilerinden uzak bulmaktadır. Kendilerinin karar verme sürecinekatılmalarında bir araç olarak kullanılan toplantıların da yararlı olmadığınainanmaktadır. Kadınlar, bu toplantıların erkeklere göre düzenlendiğini, kendilerineyönelik biçimde hazırlanmadığını düşünmektedir.C.Trabzon Kıyı YönetimiTrabzon'da kıyı alanlarının karşı karşıya kaldığı çevre sorunlarına bir çözümbulma arayışı olarak nitelenebilecek, "Trabzon İlinde Kıyı Yönetimi" adlı projeye, 1996yılında başlanmıştır. "Trabzon İli ve İlçeleri Eğitim, Kültür ve Sosyal YardımlaşmaVakfı"nın bir girişimi olan projeye "Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, KüreselÇevre Olanakları/ Küçük Ölçekli Projeler Programı" da akçal destekte bulunmuştur. Sözkonusu çalışma, ekolojik sistemlerin kendini yenileme kapasitesinin güçlendirilmesini,yörenin kaynaklarının koruma-kullanma dengesi içinde yönetilmesini sağlamayıamaçlamaktadır. Projeden edinilen deneyimlerin yöredeki diğer kıyı kentlerine örnekoluşturabilmesi de bir diğer amaç olarak benimsenmiştir. Proje kapsamındagerçekleştirilen etkinlikleri şöyle sıralamak olanaklı: Yöredeki çevre sorunlarına ilişkin567 Aras Yumul, Andrzej Furman, Çıralı: A Socio-Economic <strong>Prof</strong>ile: The Final Report, DoğalHayatı Koruma Derneği, (Basım yeri belirtilmemiş.), 1999.290


olarak daha önce yapılmış olan araştırmaların derlenmesi; Trabzon ilindeki kıyı ve çevresorunlarıyla ilgili bir alan araştırmasının yapılması; kıyı sorunları ile ilgili kuruluşlarınyetkilileri, gönüllü örgütler ve özel kesimin temsilcileri ile işbirliği arayışına girişilmesi.Ayrıca, sözü edilen tarafların katılımıyla gerçekleştirilen bir toplantı ile yöreninsorunları sergilenerek Trabzon ili için kurumsal yapılaşma önerileri ortaya konmuştur. 568Buradan da anlaşılabileceği gibi "Trabzon İlinde Kıyı Yönetimi" adlı proje yalnızcaaraştırma aşamasında kalmış, uygulamaya ilişkin bir program ortaya koyamamıştır.D.Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim PlanıPatara Özel Çevre Koruma Bölgesi, Muğla ve Antalya ili sınırları içinde yeralmaktadır. 1990 yılında özel çevre koruma bölgesi ilan edilen Patara için bir yönetimplanı hazırlanması, Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP) ve AvrupaBirliği tarafından sağlanan yardım fonu ile gündeme gelmiştir. Patara yönetim planıaraştırmaları, METAP ve Dünya Bankası’nın desteği ile Çevre ve KültürBakanlıklarınca gerçekleştirilmiştir. Çevre Bakanlığı adına Özel Çevre Koruma KurumuBaşkanlığı, Kültür Bakanlığı adına ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma GenelMüdürlüğü çalışmaları yürütmüştür. Çalışmanın amacı, “çevresel duyarlılığı yüksek birbölgede çok sektörlü ve kapsamlı bir bilimsel yaklaşım ile doğal ve kültürel envanterinkorunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için yapılması gerekenleri saptamak” olarakbelirlenmiştir. Yörenin ve yöre halkının ekonomik ve toplumsal gelişimini sağlamak içinyapılması gerekenleri belirlemek de araştırmanın bir başka amacını oluşturmaktadır. 569Yönetim planında, yörenin ekonomik, toplumsal ve doğal yapısı betimlenmiş, yönetimeilişkin temel ilkeler belirlenmiş ve bunun sonucunda bir eylem planı hazırlanmıştır. 570568 Trabzon Vakfı, Trabzon İli Kıyı Yönetimi, Trabzon Vakfı, <strong>Ankara</strong>, 1996.569 A. Saffet Atik, Ortak Çalışma Toplantısı Öncesi Patara Yönetim Planı Hakkında ÖzetBilgiler (Taslak Sektör Raporları Genel Değerlendirmesi ve Yönetim Planı Kavramsal Yaklaşımı),<strong>Ankara</strong>, 1997, s.1.570 A. Saffet Atik, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı: Final Rapor, ÇevreBakanlığı-Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı-Kültür ve Tabiat VarlıklarınıKoruma Genel Müdürlüğü, <strong>Ankara</strong>, 1997.291


Her ne kadar yönetim planında belirtilmese de, ‘çok sektörlü ve kapsamlı bir bilimselyaklaşım’ deyişinin bütüncül kıyı alanları yönetimine yapılan bir gönderme olduğunudüşünülebilir.Patara'ya benzer biçimde, 1990 yılında özel çevre koruma bölgesi ilan edilenGöksu Deltası için hazırlanan yönetim planını da burada anmak gerekecektir. ÖzelÇevre Koruma Kurumu ile Doğal Hayatı Koruma Derneği, 1995 yılında bu bölge içinbir yönetim planı hazırlanması konusunda anlaşmaya varmışlar. Bu işbirliğinin sonucuolan “Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı” 1999 yılındatamamlanabilmiştir. Bütüncül bir yaklaşım doğrultusunda hazırlanan plan, 571 sulakalanların işlev ve değerlerinin korunmasını, bölgede sürekli ve dengeli kalkınma ilkeleridoğrultusunda politikalar izlenmesini ve koruma çalışmalarına halkın katılımınınsağlanmasını amaçlamaktadır. Göksu için hazırlanan yönetim planı, herhangi birkurumsal yapılanma önerisinde bulunmamış, planın uygulanmasını var olan yönetselyapıya bırakmıştır.E.Karadeniz Çevre ProgramıUluslararası alanda kıyı yönetimi uygulamalarına ayrılan İkinci Bölüm'deKaradeniz Çevre Programı ayrıntılı olarak incelendiği için burada yalnızca programınTürkiye boyutu üzerinde durmakla yetinilecektir. Türkiye, Bulgaristan, Romanya,Ukrayna, Rusya ve Gürcistan’ın kıyı ve deniz alanlarında ortak önlemler almak üzerebaşlatılan Karadeniz Çevre Programı, 1992 yılında Bükreş'te kabul edilen "Karadeniz'inKirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi"ne dayanmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi,programın temel amacı, Karadeniz'de kıyısı bulunan ülkelerin çevre yönetimlerinigüçlendirmek, çevre sorunları konusundaki politikaların, yasal düzenlemelerin571 Planın diliyle anlatmak gerekirse: “Yapılan ön araştırmalar, Göksu Deltası Özel KorumaBölgesinin amacına ulaşabilmasi için gelşimelerin ‘entegre bir yönetim planlamasına’ dayandırılmasıgerektiğini ortaya çıkarmıştır. Entegre bir planlama, Deltayı değişik çıkar gruplarının kullanımınaaçık bağımsız bir kaynaklar dizisi olarak değil, birbirine bağlı sistemlerden oluşan bir bütün olarakele alacaktır.” Bkz. Çevre Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğal Hayatı KorumaDerneği, Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı, <strong>Ankara</strong>, 1999, s.x.292


geliştirilmesini, yaşama geçirilmesini sağlamak ve bölgede sürekli ve dengelikalkınmayı gerçekleştirmeye yönelik önlemleri almaktır.Türkiye’nin, Karadeniz Bölgesinde uygulayacağı bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin ana ilkelerini ve politikalarını “Karadeniz Entegre Kıyı Alanları YönetimiPolitika ve Stratejileri” 572 adlı yazanakta bulmak olanaklı. Buna göre, eylem planıiçinde, kara yönünde, İstanbul dışarıda olmak üzere, Türkiye kıyılarındaki 14 il, 174ilçe ve 420 belediye bulunacak; deniz yönünde ise münhasır ekonomik bölge sınırı temelalınacaktır. 573 Kıyı ve deniz alanlarında sürekli ve dengeli kalkınmayı sağlamak eylemplanının ana amacı olacaktır. Bu amaç doğrultusunda türlü etkinliklerin çevre üzerindekietkilerinin belirlenerek önleyici önlemlerin alınması, acil durum planlaması ve çevreseletki değerlendirmesi yapılması, çevreye duyarlı teknolojilerin kullanılması veözendirilmesi, kirleten öder ilkesinin yaşama geçirilmesi, kamuoyunun bilgilendirmesi,halk katılımının sağlanması öngörülmüştür. Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecindeuyulması gereken ilkeler de şu biçimde düzenlenmiş: Yönetimde yatay-düşeybütüncüllüğün ve eşgüdümün kurulması; kıyının kara ve deniz yönünün kullanılmasındabütüncüllüğün, sektörler arasında işbirliğinin sağlanması; doğa ile uyumlu biryaklaşımın geliştirilmesi; duyarlı ekosistemlerin korunması; toplumsal eşitlik ilkesininbenimsenmesi; ekonomik araçlardan yararlanılması; deniz ulaşımının, çevreye duyarlıturizmin ve kültür balıkçılığının geliştirilmesi; tarım sektörünün desteklenmesi.Yazanakta bunların dışında, kaynaklardan sürdürülebilir bir biçimde yararlanmayıkolaylaştırmak için sürdürülebilir insan yerleşimlerinin desteklenmesi, deniz akarsu ve572 M. Remzi Sönmez, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika veStratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, <strong>Ankara</strong>, 1998.573 Karadeniz Çevre Programı, Türkiye'de, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Zonguldak, Bartın,Kastamonu, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin illerini kapsamaktadır. İstanbul,özel durumu gereği, ayrı bir proje ile ele alınması gerektiği düşüncesiyle Karadeniz ÇevreProgramı'nın dışında bırakılmıştır. Kendine özgü, çözümü güç ve büyük akçal kaynak gerektirensorunlara sahip olan İstanbul'un Programa alınmasının diğer yörelerdeki sorunları ve önceliklerigölgeleyeceği düşünülmüştür.293


tatlı su kaynaklarının korunması, kıyının korunması, kıyı erozyonunun önlenmesi,doğal-kültürel zenginliklerin ve duyarlı ekosistemlerin korunması da öngörülmüştür. 574Türkiye'nin, Karadeniz Eylem Planı'nda ulusal eylem planı olan "KaradenizUlusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu"nun 575 da yukarıdakiçalışma doğrultusunda hazırlandığı görülmektedir. Bütüncül kıyı alanları yönetimiilkelerinin egemen olduğu yazanakta, bölgede gerilemekte olan ve gelişme gizilgücütaşıyan sektörlere destek verilmesi, eko-turizmin ve kültür balıkçılığının almaşıksektörler olarak geliştirilmesi, ticari balıkçılığın canlandırılması, deniz ulaşımınıniyileştirilmesi, tarım sektöründeki gerilemenin önlenmesi, yerel endüstrinin veKOBİ'lerin gelişmesinin desteklenmesi politikaları önerilmektedir. 576 Plan'da, KaradenizÇevre Programı'nın Türkiye'de etken bir biçimde uygulanabilmesi için gereken tüzel vekurumsal değişikliklere yer verilmiştir. Buna göre, bölgede, bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin kısa sürede başlatılabilmesi ve konuya ilişkin tüzel çerçevenin574 Sönmez, Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri; M. RemziSönmez, “Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri”, Erdal Özhan (Ed.),Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998,Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.15-20.575 The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz UlusalStratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.576Yazanağın "İlkeler ve Stratejiler" başlığını taşıyan bölümde benimsenen ilkeler şunlar:"Faaliyetlerin çevre üzerindeki olası olumsuz etkilerinin önceden belirlenmesi ve buna karşı önleyiciönlemlerin alınması (ihtiyat ilkesi); acil durum planlaması, çevresel etki değerlendirmesi gibi,önleyici tedbirlerin alınması, temiz teknolojilerin kullanımı ve teşvik edilmesi; çevre dostuteknolojilerin kullanımına ilişkin ekonomik araçların kullanımı ve kirleten öder ilkesi; kamunun veçıkar gruplarının, çevre konusunda bilgilenme ve kararlara katılma haklarını kullanmalarına olanakveren şeffaflık ve kamu katılımı; Karadeniz havzası ülkeleri arasında, işbirliğinin geliştirilmesineilişkin sınır ötesi sorumluluk ilkesi". Yazanakta ayrıca, Karadeniz kıyı alanlarında sürdürülebilirgelişmenin aracı olarak geliştirilecek ve uygulanacak olan entegre kıyı alanı yönetimi sürecindeuyulacak özel ilkelere de değinilmiş: "Yönetimde yatay ve düşey entegrasyon ve eşgüdüm; Kara sukullanım planlarının entegrasyonu, sektörler arası işbirliği; entegre kıyı alanı yönetiminde doğauyumlu yaklaşım, değerli ve duyarlı ekosistemin korunması; sosyal eşitlik ve adalet; entegre kıyıalanı yönetimi araçlarının uygulanması (ÇED, stratejik ÇED, oto kontrol); ekonomik araçlarınuygulanması." Bkz. The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme,Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeribelirtilmemiş.), 1999, s.61.294


oluşturulabilmesi için bir Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmalıdır. Kıyı yasası, kıyıkuşağının topografik koşulları ve doğal kaynakları dikkate alınarak, bütüncül kıyıalanları yönetimi ile ilgili konuları da kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.ÇED yönetmeliği gözden geçirilmeli, topluma ve çevreye karşı suçlar tanımlanarakyasalarla belirlenmeli, yerel yönetimler için yapılması düşünülen yasal düzenlemeye hızkazandırılmalı, çevre koruma ile ilgili fonlar ve teşviklerde değişiklik yapılmalıdır.Daha önce de belirtildiği gibi, bugüne değin Karadeniz Çevre Programı'nıntüzel ve yönetsel araçlarını oluşturmak üzere önemli adımlar atılmasına karşın,Karadeniz Bölgesi'ne ilişkin yapılan bilimsel araştırmalar ve coğrafi bilgi sistemi (GIS)dışında, uygulamada kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Bunda, farklı ekonomikve tüzel dizgeleri bulunan ülkeler arasında işbirliği ve eşgüdümü sağlamanın güçlükleride rol oynamaktadır.F.Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme PlanıDoğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP), özünde bir bölge kalkınmaplanı olmasına karşın, sınırları içindeki kıyı alanlarını da çalışma kapsamına aldığı içinbütüncül kıyı alanları yönetimi açısından incelenmeye değer görülmüştür. DOKAP'ındaha önce Güneydoğu Anadolu Projesi deneyiminde ortaya konmaya çalışılan bölgeselkalkınma anlayışının ikinci bir aşamasını oluşturması öngörülmüştür. Bir açıdanDOKAP, Türkiye'nin en geri kalmış bölgelerinden Karadeniz'in 577 bir bütün olarakplanlanması, çalışmaların eşgüdüm içinde yürütülmesini sağlayacak düzeneklerin ortayakonması biçiminde de değerlendirilebilir. Bu amaç doğrultusunda bugüne değinyürütülen çalışmaları şöyle özetlemek olanaklıdır: DOKAP'ın ilk adımını, KaradenizBölgesi için bir bölge kalkınma planı hazırlama üzere Japonya'ya yapılan teknik işbirliğiönerisi oluşturmaktadır. Bu açıdan, DOKAP'ın başlangıç tarihi olarak, Japonya'nın577 Karadeniz Bölgesi, toplumsal-ekonomik gelişmişlik açısından, 7. Sırada yer almaktadır. İşsizlik,bölge dışına olan göç, tek sektöre dayanan ekonomik yapı, bölgenin en önemli sorunlarındandır. Bkz.DPT, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı - Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu,<strong>Ankara</strong>, 2000, s.36.295


Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile sözleşmenin imzalandığı 17 Aralık 1998 kabuledilebilir; ancak çalışmalara başlama tarihi Mart 1999'dur. Plan çerçevesindeyürütülecek çalışmaların eşgüdümünü Devlet Planlama Teşkilatı'nın yapması, ilgilioldukları konularda türlü kamu kurumları ile sektör temsilcilerinin de çalışmalarakatkıda bulunmaları öngörülmüştür. Karadeniz Bölgesi'nde toplam yedi ili 578 kapsayanplanın amacı "i. Çalışma alanıyla Türkiye'nin diğer bölgeleri arasında var olan bölgeseleşitsizlikleri ortadan kaldırmak üzere Doğu Karadeniz Bölgesi'nin kısa ve uzun dönemdegelişmesini sağlayacak entegre bir kalkınma planının ortaya konması; ii. Plançerçevesinde öncelikli sektörlerin ve olası yatırım projelerinin belirlenmesi; iii. Çalışmasüresinde Türk personel ile işbirliği yaparak bu personelin planlama kabiliyetleriningeliştirilmesi" biçiminde belirlenmiştir. Konu ile ilgili uzmanların, sektör temsilcilerinin,yerel halkın görüş ve önerilerini almak üzere toplantılar yapılmasını, ana plan yazanağıdışında çeşitli konularla ilgili olarak (ekonomik sektörler, toplumsal sektörler, çevre,mekan/altyapı gelişimi, kurumsal düzenleme) özel yazanaklar hazırlanmasını, DOKAPkapsamında bugüne değin gerçekleştirilen çalışmalardan sayabiliriz. 579 Bir anlamda buçalışmalarla söz konusu bölgenin doğal yapısı, türlü toplumsal-ekonomik özellikleri,kentsel nitelikleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Hazırlanan taslak yazanaklarda kıyıalanları için de bir yönetim planının yapılması öngörülmüştür. Bütüncül kıyı alanlarıyönetimi ilkeleri doğrultusunda kaleme alınan bu bölüm "kapsamlı kıyı yönetimi planı"başlığını taşımaktadır. 580 Genel olarak bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin yaşama578 DOKAP kapsamındaki çalışmalar Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize ve Trabzonillerinde sürdürülecektir.579 DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP),Taslak Nihai Rapor: Ana Plan, C.II, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.1-9580 "Kapsamlı kıyı yönetimi planı: Karadeniz için kapsamlı bir kıyı yönetim planının hazırlanması,deniz kaynaklarını kullanan tüm ilgililerin bir araya gelmesini ve Karadeniz ekosistemine ait çeşitlikonuları görüşmelerini sağlayacaktır. Bu çerçevede, öncelikli politikalar belirlenmeli ve ilgilihükümet kuruluşlarının yanı sıra, belediyelerin, araştırma enstitülerinin, balıkçı gruplarının, yerel iştopluluklarının ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla bir yönetim planı hazırlanmalıdır. Planda,kıyı ve deniz kaynaklarının yönetiminin yanı sıra, deniz dolgusu, plajların korunması ve kıyılarıngüzelleştirilmesi konuları da yer almalıdır. Bu ortak girişim, merkezi hükümetle işbirliği içerisindeolan yerel kuruluşların desteğiyle, Karadeniz ekosisteminin yönetimi için bir ilk adım olabilir. Yerelhalk, planlama sürecine, uygulamanın denetimine ve ilgili diğer faaliyetlere dahil edilmelidir. Bu296


geçirilmesini öneren yazanakta, özel olarak, atık suların arıtılması ve katı atık yönetimiiçin yerel yönetim birliklerinin kurulması, Karadeniz çevre veri tabanının oluşturulmasıve Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde deniz bilimleri ile ilgili yeni bölümlerin açılmasıüzerinde durulmaktadır. DOKAP çalışmalarının Karadeniz Eylem Planı ile birlikteyürütülmesi de yazanaklarda değinilen bir başka konu. 581 Bunun dışında, "Karadenizkıyısında daha iyi bir çevre yönetiminin sağlanması için bilgi ve fikir alışverişini teşviketmek, tüm pay sahiplerinin katılımıyla Karadeniz kıyı çevresinden sorumlu bir yönetimbirimi oluşturmak" üzere "Katılımcı Karadeniz Kıyı Yönetimi" adıyla bir programınbaşlatılması da tasarlanmaktadır. 582III.Diğer GirişimlerBu bölümde özgül bir kıyı yönetimi uygulaması süreci içinde yer almayanancak, araştırma, teknik destek sağlama, eşgüdüm sağlama gibi işlevleri yerine getirmeküzere başlatılan kimi girişimlere yer verilecektir. Doğrudan doğruya kıyı yönetimiuygulamalarına katılmayan, ancak özellikle kıyının kara yönünde gözlenen kimisorunlara çözüm bulma amacıyla kurulmuş olan Güney Antalya Turizmi GeliştirmeAltyapı İşletme Birliği (GATAB), Akdeniz ve Karadeniz ölçeğinde bir araştırmakurumu olan MEDCOAST, kıyı alanları ile araştırmalarda bulunmak, kıyı sorunlarınınçözümü konusunda uğraş gösteren türlü kesimler arasında işbirliğini sağlamak üzereoluşturulan bir kurul olan Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi bunlardandır. Turizmbölgelerindeki altyapı gereksinimini karşılamak amacıyla Turizm Bakanlığı'nca 1989yılında başlatılan "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi Projesi"ni de (ATAK),sürecin başarılı olması, şeffaf bilgi sistemlerinin oluşturulması ile mümkün olacaktır." DPT, JaponyaUluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP) - Taslak NihaiRapor: Çevre, C.V, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.61.581 a.g.y., s.60-63.582 DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP),Taslak Nihai Rapor: Proje Raporları, C.VIII, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.26.297


eklemek gerekecektir. 583 Önceki sayfalarda kimi uluslararası örgütlerin Türkiye'dekietkinliklerine, destekledikleri kıyı yönetimi dolayısıyla söz edilmişti. Bu bölümde DünyaBankası, OECD gibi örgütlerin daha önce üzerinde durulmayan Türkiye kıyılarınayönelik diğer çalışmaları incelenecektir.A.Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği (GATAB)1989 yılında Antalya Valiliğinin öncülüğünde oluşturulan “Güney AntalyaTurizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği” (GATAB), Kemer ilçesi ile altı köyükapsayan bir yerel yönetim birliğidir. 584 Birliğin çalışma alanı oldukça geniştutulmuştur, içme suyu, kanalizasyon, arıtma, çöp toplama gibi altyapı çalışmalarınıyönetmek, çevre sorunlarının çözümü konusunda önlemler alıp gereken cezalarıuygulamak, itfaiye tesisleri kurmak, çevrenin etkin denetimini sağlamak için özelgüvenlik ağı kurmak gibi görevler birliğe devredilmiştir. Birliğin tüzüğünde, görevalanına giren işleri yürütmek için denetim yetkisi Birlikte kalmak koşulu ile şirketkurulabileceği ya da kurulmuş şirketlere ortak olunabileceği de belirtilmiştir. 585 Birliktüzüğünde yer alan bu maddeye göre, içme suyu, atıksu, katı atık, ambulans, yangın583 Dünya Bankası'ndan alınan bir kredi ile Turizm Bakanlığı'nca 1989 yılında uygulamaya konanprojenin ilk adı "Güney Anadolu Çevre Projesi"dir. Bu çerçevede, bugüne değin yapılan çalışmalarşöyle sıralanabilir: Nüfus kestirimleri doğrultusunda, Akdeniz ve Ege kıyılarındaki turizmbeldelerinin gelecekteki -1990-2020yılları arası- altyapı gereksinimlerinin hesaplanması, yöredekibelediyelerin altyapı hizmetlerini yerine getirmek üzere birlikler kurulması ve söz konusu hizmetleriçin gerekli olan akçal kaynağın yurtdışından edinilmesi, Kuşadası, Marmaris, Alanya havzaları içinkatı atık depoloma ve yok etme tesislerinin yapımı. Projeyi Dünya Bankası'nın yanı sıra Japon veAlman hükümetleri de desteklemiştir. Projenin hazırlanmasında bir Türk (SU-YAPI) ve iki Almanfirması (Gesellschaft für Kanalisation und Wasserversorgung ve Rhein-Ruhr Ingenieurs) görevalmışlardır. Bkz. Elmas Arısoy, "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) ProjesiKapsamında Kuşadası Havzasında Yapılan Çalışmalar", Kıyı Sorunları ve Çevre SorunlarıSempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası, 1994, s.1 -9; N. OrhanBaykan, "Ege Kıyı Şeridi Yerleşimlerinde Yeraltı Suyu Tuzlanması", Kıyı Sorunları ve ÇevreSorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası, 1994, s.77;Feral Eke, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>,1995, s.40, 41.584 Antalya İl Özel İdaresi, Kemer, Beldibi, Çamyuva ve Göynük Belediyeleri ile Kuzdere, Tekirova,Ulupınar, Çavuşköy, Beycik Köyleri GATAB'a üyedir.585 Güney Antalya Turizm Geliştirme ve Altyapı İşletme Birliği Tüzüğü, m.6/f.298


söndürme, zararlılarla mücadele gibi türlü hizmetleri görmek üzere “ALTAŞ” adlı birşirket kurulmuştur. Bu örgütlenme aynı zamanda Türkiye’deki ilk turizm altyapıbirliğidir. Bu tür bir şirketinden kurulmasında, bürokrasiden kaynaklanan kimi sıkıntılarıaşma kaygısının -örneğin nitelikli personele daha fazla ücret ödeyebilmek gibi- etkiliolduğu anlaşılmaktadır. GATAB'dan bağımsız olarak özel hukuk hükümlerine göreçalışan ALTAŞ’ın %51’i birliğin, %49’u da turizm girişimcilerinin elindedir. DünyaBankası’nın da desteklediği birliğin yarı-özel statüde etkinliklerini gerçekleştirdiğisöylenebilir. 586B.MEDCOASTAkdeniz ve Karadeniz kıyılarına yönelik uluslararası bir araştırma kurumu olanMEDCOAST'u da, sekreteryası ve merkezi Türkiye'de bulunduğu için, bu bölüm içindedeğerlendirmek uygun görülmüştür. MEDCOAST'un temeli Temmuz 1996'da,EUROCOAST Association'ın düzenlediği "Littoral 1990" adlı toplantıda atılmıştır.Böyle bir girişimin ardında, kıyı alanlarının korunması ve geliştirilmesi konusundauluslararası alanda bilimsel işbirliğini sağlamak düşüncesi yatmaktadır. ÖzellikleAkdeniz ve Karadeniz bölgelerine ilişkin olarak sürdürülmekte olan araştırmalarınbirbirinden kopukluğunun, böyle bir girişimin başlatılmasının temel nedenlerinden biriolduğu söylenebilir. MEDCOAST'un temel amaçları, konferanslar düzenlemek, eğitimetkinliklerinde bulunmak, Akdeniz ve Karadeniz'e yönelik ortak araştırmalar yapmakolarak belirlenmiş; böylece, her iki denize kıyısı bulunan ülkeler arasında bilimsel veteknik işbirliğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. 587586 Ayrıca Bkz. Bülent Topkaya, Bahar Kalkanoğlu, Hakan Oğuz, “Kıyı Bölgeleri İçin ÇevreYönetim Şekli: GATAB”, Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. UlusalKonferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi,Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.22-24; Birgül Ayman Güler (Ed.), Su HizmetleriYönetimi: Genel Yapı, TODAİE, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, <strong>Ankara</strong>, 1999,s.202-205.587 MEDCOAST'un etkinlik alanları uluslararası konferansların önemli bir yeri bulunuyor. Bugünedeğin MEDCOAST'ın öncülüğünde gerçekleştirilen ve UNEP-Akdeniz Eylem Planı, UNESCO,Avrupa Birliği GEF gibi uluslararası örgütlerinde desteklediği söz konusu konferansları şöyle299


C.Kıyı Alanları Türkiye Milli KomitesiTürkiye’de kıyı yönetiminin gelişim süreci incelenirken değinilmesi gereken birdiğer gelişme de, kıyı alanları ile ilgili araştırmalarda bulunmak, kıyı sorunlarınınçözümünde rol oynayabilecek taraflar arasında eşgüdüm kurmak amacıyla bir kurulunoluşturulmasıdır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin çıkardığı bir yönetmelikle kurulan“Kıyı Alanları Yönetimi (KAY) Türkiye Milli Komitesi”nin amacı “kıyı alanlarınındengeli, uzun erimli ve etkin bir biçimde ve kaynağı yok etmeyen düzeydekullanılmasına, bu alanlarımızın doğal özelliklerinin korunmasına katkıda bulunmaküzere, ilgili çalışmaları özendirmek ve desteklemek; üniversiteler, kamu ve özel sektörkuruluşları ve gönüllü kuruluşlar arasında iletişim ve işbirliğini güçlendirmek” olarakbelirlenmiştir. 588Kıyı Alanları Türkiye Milli Komitesi’nin gerçekleştirdiği etkinlikler arasında,birincisi 589 24-27 Haziran 1997, ikincisi 590 ise 22-25 Eylül 1998 tarihlerinde düzenlenensıralamak olanaklı: Antalya (2-5 Kasım 1993), First International Conference on the MediterraneanCoastal Environment; Tarragona, İspanya ,The Second International Conference on theMediterranean Coastal Environment; Qawra, Malta (11-14 Kasım 1997), Third InternationalConference on the Mediterranean Coastal Environment; Antalya (9-13 Kasım 1999), FourthInternational Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Antalya (27-30 Mart 1999),Wind and Wave Climate of the Mediterranean and the Black Sea. Bunların yanında 2-5 Kasım'daSarıgerme'de ve 10-12 Nisan 2000'de Ispra (İtalya) da yapılan iki atölye çalışmasını da anmakgerekir. Bkz. MEDCOAST: What is MEDCOAST?, (http://www.metu.edu.tr/home/ wwmdcst/index.html), Ağustos 2000; Erdal Özhan, "MEDCOAST: A Network Contributing to the IntegratedCoastal and Sea Management in the Mediterranean and the Black Sea, Erdal Özhan (Ed.),Proceedings of the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea:Immediate Needs for Research, Education-Training & Implementation, 2-5 November 1996,Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.5-7; ErdalÖzhan, "An NGO Role in Enhancing Integrated Coastal Management in the Mediterranean and theBlack Sea: The MEDCOAST Experience", Ocean & Coastal Management, 2000, Vol. 43, Nos 4-5,s.389-407.588 RG, 18.01.1993, S.21469.589 Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı,24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,1997, <strong>Ankara</strong>590 Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı,22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,1998, <strong>Ankara</strong>.300


“Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları Ulusal Konferansı”nı da anmak gerekir. Kıyı vedeniz sorunları konusunda üniversitelerden, kamu kuruluşlarından, yerel yönetimlerden,özel sektörden ve gönüllü örgütlerden temsilcileri bir araya getiren konferansların birözelliği hem katılımcılar hem de tartışılan konular açısından geniş kapsamlı olmasıdır.Birinci toplantı sonunda kabul edilen “Konferans Sonuç Bildirgesi”nde yer alan önerilerşöyle özetlenebilir: Kıyı alanları ile ilgili çalışmaları desteklemek, çeşitli kurumlararasında işbirliği ve eşgüdümü sağlamak üzere TÜBİTAK çatısı altında bir birimkurulması; büyük projelerin uygulanmasından önce, yaptırılan araştırma ve projeçalışmalarının yeterliliğini ve kalitesini değerlendirmek üzere ilgili kamu çalışanlarınınyanı sıra üniversite öğretim üyelerinin de üyesi olduğu bir “Üst Kurul” oluşturulması;ÇED çalışmalarını yürüten gruplarda, kıyı ve deniz alanlarıyla ilgili çeşitli uzmanlıkalanları temsilcilerinin bulunmasının zorunlu tutulması; Ulaştırma Bakanlığıbünyesindeki “Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı GenelMüdürlüğü”nden limanla ilgili yetkilerin alınarak yeni kurulacak olan “Kıyı ve DenizYapıları İnşaatı Genel Müdürlüğü”ne bırakılması ve bu kuruluşa kıyı ve deniz yapılarınıplanlama, araştırma ve projelendirme çalışmalarıyla ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaeşgüdümü sağlama ve denetleme yetkisinin verilmesi; “bütünleşik” yönetimuygulamalarında eşgüdüm ve işbirliğini sağlamak üzere, Bakanlıklar üstü konumdaolacak bir eşgüdüm kurumunun oluşturulması; kıyı ve deniz alanlarının yönetilmesi vekorunması yönünde eğitim programlarının düzenlenmesi; insan gereksinimlerinin yanısıra ekolojik değerlerin korunmasına da öncelik veren “ekolojik planlama” yaklaşımının,“ekosistem yönetimi”nin benimsenmesi; sivil toplum örgütlerinin katılım ve katkısınınsağlanması. 591 Konferans sonunda yapılan önerilerin kıyı alanları konusunda çağdaşdünyada benimsenen ilkelerle büyük ölçüde koşutluk taşıdığı görülüyor. Bu durum biranlamda, Dünya Bankası’nın, Birleşmiş Milletler’in türlü yayınlarında dile getirilenbütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerinin Türkiye’ye bir yansıması olarak dadeğerlendirilebilir.591 a.g.y., s.iii-iv.301


Komite'nin gerçekleştirdiği bir başka etkinlikse, çalışmanın önceki sayfalarındadeğinilen "Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi"dir. GEF'in akçal desteğive türlü sivil toplum örgütlerinin işbirliği ile 193-1995 yılları arasında gerçekleştirilençalışma, daha çok, bütüncül yönetim anlayışının Türkiye'de yerleşmesini amaçlayan biraraştırma projesidir. Proje kapsamındaki çalışmalar uygulamadan çok kuramsal düzeydesürüdürülmüş, yörenin türlü sorunları belirlenip, etkin bir kıyı yönetimininuygulanabileceği kurumsal yapılanma için kimi önerilerde bulunulmuştur. 592D.Uluslararası ÖrgütlerBu bölümde Türkiye'de doğrudan doğruya yeni kıyı yönetimi uygulamalarıbaşlatan, var olan bir çalışmayı destekleyen ya da yalnızca dolaylı bir biçimdeTürkiye'nin kıyı politikasını etkileyen uluslararası örgütlere değinilecektir. Öncekibölümlerde -Akdeniz Eylem Planı ve Karadeniz Çevre Programı kapsamında- dahaayrıntılı olarak ele alındığı için Birleşmiş Milletler, GEF gibi uluslararası örgütlerinceleme dışında bırakılacaktır.1.Dünya BankasıTürkiye kıyılarında son yıllarda gözlenmeye yeni yönetim deneyimleriincelendiğinde, bunların büyük bir bölümünün Dünya Bankası'nın akçal-teknik desteğiile gerçekleştirildiği görülecektir. Banka'nın kıyı bölgelerindeki kimi altyapı projelerinede destek verdiği, çevre sorunları ve kıyı alanları ile ilgili bilimsel araştırmalaryaptırdığı, toplantılar düzenlediği de bilinmektedir. Bundan ötürü Dünya Bankası'na bubölüm içinde yer vermek yanlış olmayacaktır.Dünya Bankası'nın Türkiye kıyılarına yönelik ilk etkinliği, 1991 yılında,Türkiye kıyılarının durumunu fiziksel ve yönetsel açılardan ele alan ve kimi öneriler592 Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management,Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995.302


getiren bir yazanak hazırlatmak olmuştur. 593 Yapıtta özetle, Türkiye’de yasal vekurumsal açıdan çok başlılığın yaşandığı; sektörel yönetimler arasında eşgüdümüsağlayacak, yerinden yönetim ilkesine göre kurulmuş, kapsayıcı bir yönetiminkurulmasının gerekli olduğu; kıyının daha geniş bir biçimde tanımlanması gerektiği;yeterli teknik ve akçal desteğin sağlanması; kıyıların tehlike altında olduğu gerçeğininkamuya duyurulması; planların onaylanması ve ruhsat verme gibi yetkilere sahip olan,kamu kuruluşları, özel sektör ve gönüllü örgütlerin temsilcilerinden oluşan bir kıyıkurulunun kurulması önerilerinde bulunulmuştur.Söz konusu Dünya Bankası yazanağını tartışmak, yazanakta önerilen yönetimmodelinin Türkiye'nin yönetsel yapısı ile uyumunu sorgulamak üzere aynı yıl Kalkan’dayapılan toplantıda dile getirilen görüş ve öneriler şöyle özetlenebilir: 594 Türkiye’de kıyıalanlarının yönetiminde çok sayıda yasa ve kurumun etkili olması türlü sorunları daberaberinde getirmektedir. Korunması gereken yerlerde genellikle birden fazla örgütünsorumlu bulunması yetki ve sorumluluk çatışmasına yol açmaktadır. Bu nedenle sektörelve parçacıl yaklaşımların bırakılarak daha kapsamlı bir yaklaşımın geliştirilmesizorunludur. Turizm, kültür, özel koruma bölgeleri gibi sektörel alanların ve bunlardansorumlu olan örgütlerin durumu yeniden belirlenmelidir. Kıyı bölgesindeki gelişimiyönlendirmek ve denetlemek için yerel ve özeksel yönetim arasında yeni bir yönetimdüzeyi oluşturulmalıdır. Yasal düzenlemelerde birbirleriyle çelişkili görünen hükümlerbelirlenmeli, kapsamlı bir yönetim için gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Söz konusutoplantıda, Dünya Bankası'nca hazırlanan yazanağın genelde olumlu karşılandığı, ancak593Coastal Zone Management (CZM) in Turkey, Mediterranean Environment TechnicalAssistance Program (METAP) Consultant Report, 15 May 1991.594 Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi:Toplantı Sonuçları-Öneriler (Çevre Bakanlığı ve Dünya Bankası Ortak Toplantısı), Kalkan 5-7Temmuz 1991; ayrıca Bkz. Erdal Özhan, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & CoastalManagement, Vol.30, Nos 2-3, s.169.303


“kıyı kurulu” kurulması önerisinin, öngörülen biçimiyle Türk kamu yönetimi dizgesineçok da uygun olmadığı görüşüne kimi eleştiriler yöneltilmiştir. 595Dünya Bankası Türkiye'de kıyı alanlarının yanı sıra kimi çevre sorunları ileilgili projelere de destek vermektedir; dolaylı biçimde kıyı alanlarını da ilgilendiren buprojeler şöyle özetlenebilir: 1996 yılında, koruma alanları ve sürdürülebilir kaynakyönetimi konusunda dört ayrı yerde, Artvin’deki Camili ormanlık alanında, Kayseri’dekiSultan Sazlığı’nda, Köprülü Kanyon Ulusal Parkı’nda ve Kırklareli’nin İğneadayöresinde örnek projeler başlatılmıştır. Bu çalışmaların ortak amacı, uluslararası açıdanönemi olan ormanlar, sulak alanlar gibi doğal değerlerin biyolojik çeşitliliğini korumakve çevrebilimsel açıdan bütünlüğünü sağlamaktır. 596 1997-1998 yılları arasında da,Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce katı atık sistemi kurulmasına, 597 1996-1997 arasındaMarmaris’te 598 ve Çeşme Alaçatı’da 599 içme suyu sağlanması ve kanalizasyon sistemininyapılmasına destek olmak amacıyla iki ayrı proje uygulamaya konmuştur.Dünya Bankası'nın Türkiye kıyılarına yönelik etkisinin yalnızca kıyı yönetimiprojeleri bazında ele almanın eksik olacağı belirtilmişti. Dünya Bankası'nın türlü altyapıprojeleri için akçal destekte bulunması, kıyılara ilişkin kimi yeni sonuçlar da595 Dünya Bankası'nın yazanağında önerilen kurul, kıyı alanları alanında sunulacak türlü hizmetlerarasında eşgüdümü sağlayacak, planlama ve imar konularında yetkili olacaktı. Ancak bu öneriye,tüzel düzenlemelerin güvence altına almadığı bu tür bir örgütlenmenin yalnızca danışma organıniteliğinde kalacağı, bugünkü yönetsel yapı içinde, sözü edilen karma yapılı kurulun kamuhizmetlerinde söz sahibi olamayacağı, dolayısıyla işlevini yitireceği biçiminde eleştiriler getirilmiştir.Bkz. (Ruşen Keleş ve Mümtaz Soysal'ın konuşmaları), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi:Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Toplantı Sonuçları-Öneriler, Kalkan, 5-17Temmuz 1991, s.19-24.596 World Bank, Turkey-Protected Areas and Sustainable Resource Management, Turkey-Biodiversity and Natural Resource Management Project, (http:\\www.worldbank.com), Temmuz2000.597 World Bank, Turkey-Antalya Solid Waste Management, (http:\\www.worldbank.com), Mart2000.598 World Bank, Turkey-Marmaris Water Supply and Sewerage Project, (http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.599 World Bank, Turkey-Cesme-Alacati Water Supply and Sewerage Project, (http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.304


doğurmaktadır. Geleneksel olarak kamu kesimi eliyle yürütülen içme suyu,kanalizasyon, arıtma tesisleri gibi hizmetlerin, Dünya Bankası'nın verdiği kredi ya daborçların bir ön koşulu olarak kamu kesiminin dışlanarak pazar düzenekleri içindeyerine getirilmesi, söz konusu dolaylı etkilerden bir diğeri olarak burada anılabilir. 600Kuşkusuz, sözü edilen etki, Dünya Bankası'nın uygulamaya çalıştığı yapısal uyarlamapolitikalarının Türkiye'de kamu yönetimine bütüncül etkisinin yalnızca bir bölümünüoluşturmaktadır.2.OECDTürkiye'de yeni belirlemeye başlayan kıyı yönetimi uygulamalarında OECD desöz sahibi uluslararası örgütler arasında. OECD, 23 Temmuz 1992 tarihinde bütüncülkıyı alanları yönetimi üzerine bir tavsiye kararı yayınlamıştır. Üye ülkelerde bütüncülkıyı alanları yönetiminin uygulanmasını temel alan bu karar, kıyı alanındaki değişiksektörler arasında bütünleşmenin sağlanmasını, veri elde etme ve izleme dizgelerininkurulmasını, çevresel önlemlerde ekonomik ve toplumsal ölçütlerin birlikte göz önündebulundurulmasını, halk katılımını, eğitimin ve bilinçlendirmenin yaygınlaştırılmasını,kirleten öder ilkesini ve kıyı alanlarındaki yerel, ulusal ve uluslararası girişimlerarasında eşgüdümün kurulmasını öngörmektedir. 601 Söz konusu kararın üye ülkelerdekietkilerini ortaya koymak amacıyla yapılan bir çalışmada, OECD'nin anılan kararının,Türkiye'de kıyı yönetimi ile ilgili tüzel düzenlemelere olumlu yönde etkide bulunduğubelirtilmektedir. 602600 İSKİ, Çukurova Kentsel Gelişme Projesi, Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi (1993) ve Antalya Suve Çevre Sağlığı Projesi (1995) uygulamaları aracılığıyla kamu yönetimi dizgesine bulunulan etkiiçin Bkz. Birgül Ayman Güler, "Küreselleşme ve Yerelleşme: Yerel Altyapı Sektörü", Çağdaş YerelYönetimler, Temmuz 1997, Cilt 6, S.3, s.62-77.601 Organisation for Economic Co-operation and Development, Coastal Zone Management:Integrated Policies, Paris, 1993, s.7-8.602Organisation for Economic Co-operation and Development, Integrated Coastal ZoneManagement: Review of Progress in Selected OECD Countries, OCDE/GD (97) 83, Paris, 1997,s.10.305


3.Akdeniz Çevresel Teknik Destek Programı (METAP)Bu bölümde değinilmesi gerektiği düşünülen bir diğer örgütlenme de AkdenizÇevresel Teknik Destek Programı (METAP). METAP, 1990 yılında Akdenizbölgesindeki türlü çevre sorunlarına akçal ve teknik destek sağlamak üzere kurulmuştur.Programın akçal kaynağı, Avrupa Birliği, Avrupa Yatırım Bankası, Birleşmiş MilletlerKalkınma Programı ve Dünya Bankası'dır. 603 Akdeniz ülkeleri için türlü çevre yönetimiprojeleri hazırlamak, bu ülkelerdeki çevre yönetimini güçlendirmek, çevreye duyarlıpolitika önerilerini desteklemek ve buralardaki çevre yatırım kararlarını desteklemekprogramın ana amacıdır. 604 METAP'ın Türkiye'de kıyı alanlarına yönelik ilk girişimi1991 yılında Kalkan'da kıyı alanları yönetimi üzerine bir toplantı düzenlemekolmuştur. 605 Bunun dışında METAP Türkiye'de, bugüne değin, katı atık yönetimi, 606Çevre Bakanlığı'nın kurumsal açıdan güçlendirilmesi, kıyı alanları yönetimi ve çevre ileilgili kimi projelere destek sağlamıştır. 607IV.Türkiye'de Kıyı Yönetimi Girişimlerinde Önerilen Kurumsal YapıBu bölümde, son dönemde Türkiye'de kıyı yönetimi alanında başlatılangirişimlere egemen olan yönetim anlayışı üzerinde durulacak; söz konusu deneyimlerdeuygulamaya yönelik olarak önerilen kurumsal ve örgütsel yapılanma biçimleri ve603 Ivica Trumbic, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiatives in theMediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), Priority Actions ProgrammeRegional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997, s.11.604 What is METAP ?, (http://www.metap.org), Şubat 2000; METAP History, (http://www.metap.org/ history.htm), Şubat 2000.605 Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi:Toplantı Sonuçları-Öneriler (Çevre Bakanlığı ve Dünya Bankası Ortak Toplantısı), Kalkan, 5-7Temmuz, 1991.606 METAP bugüne değin, Türkiye'de Marmaris, Diyarbakır, Mersin, Marmara Bölgesi su vekanalizasyon projelerine akçal destekte bulunmuştur. Bkz. Mediterranean EnvironmentalTechnical Assistance Programme, Country Priorities: Turkey, (htttp://www.metap.org/turkey.htm), Şubat 2000.607 Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı, Şubat1999, <strong>Ankara</strong>, s.11.306


öngörülen yönetsel düzeneklerin dayandığı temel ilkeler sergilenmeye çalışılacaktır.Böylece, kıyı alanları için getirilmek istenen yeni düzenlemelerin hangi ilkelerdoğrultusunda biçimlendirildiği, nasıl bir anlayışın ürünü olduğu çözümlenmeyeçalışılacaktır. Kıyı alanları yönetiminde benimsenen yeni yaklaşımlarla son yıllardakamu yönetimi anlayışında gözlenen değişiklikler arasında bir koşutluğun kurulupkurulamayacağı ya da söz konusu yaklaşımların son dönemde ortaya çıkan toplumsalekonomikdönüşümlerden ne ölçüde etkilendiği de burada ele alınacaktır. Bu bağlamda,söz konusu kıyı yönetimi programlarında önerilen örgütlenme modellerinin Türk kamuyönetimi dizgesi içindeki yerinin, geleneksel yönetsel yapıyla uyumluluğununsorgulanması da bölümün bir diğer konusunu oluşturacaktır.A.İzmir Körfezi Kıyı Alanı Yönetimi ProgramıBölgede birden fazla sorumlu örgüt ve kuruluşun bulunmasının bütüncül kıyıalanları yönetimi sürecinde kimi sorunlar doğuracağı, yürütülen etkinlikler arasındaeşgüdümün sağlanamayacağı düşüncesiyle bir "Bütüncül Kıyı Yönetimi Kurulu"oluşturulması önerilmektedir. Söz konusu kurul, yörenin ekonomik, toplumsal veçevresel konularda bölgesel gelişmesinden sorumlu olacaktır. Kurul ayrıca, bölgeningelişmesi için yürütülecek çalışmalar arasında eşgüdüm kuracak; doğal kaynaklarüzerinde izleme ve denetimi gerçekleştirecek; sürekli ve dengeli kalkınma ile ilgiliçeşitli yasa tasarılarının hazırlanmasına ve siyasa önlemlerinin alınmasına katkıdabulunacak; yörenin bölgesel ve bütüncül ana planının hazırlanmasını sağlayacaktır.Kurulun üyeleri, bölgedeki valiler, büyükşehir ve ilçe belediye başkanları olacaktır.Çevre Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve DevletPlanlama Teşkilatı gibi konu ile ilgili örgütlerin temsilcileri, yöredeki yerel sanayiörgütleri ve sivil toplum kuruluşları da kurula katılacaklardır. Ayrıca bu kurulun altındagörev yapacak dört alt-kurul daha oluşturulacaktır. Bu alt kurulların başkanları da üstkurulunüyeleri olacaktır. Söz konusu alt kurullar şöyle: Bilgi ve İzleme Alt Kurulu;Çözümleme ve Öngörü Alt Kurulu, Planlama Alt Kurulu; Uygulama Alt Kurulu. Ancakbu önerinin yaşama geçirilememesi, yani bu kurulun yasal bir temele kavuşturulamamasıdurumunda, kurul resmi olmayan bir danışma organı biçiminde varlığını sürdürecektir.307


Bütüncül kıyı alanları yönetimi sürecinin başarıya ulaşması için bu kurulunoluşturulması zorunlu görüldüğünden, önerilen örgütlenme biçiminin var olan yönetimyapısı ile nasıl uyumlu duruma getirileceğinin araştırılması da öngörülmektedir. 608B.İskenderun Körfezi Çevre Yönetimi Projesiİskenderun Körfezi Projesi'nde, İskenderun Körfezi'nin özel bir örgütlenmebiçimine gereksinim duyduğu, görüşünden yola çıkılarak karma yapılı bir özel şirketkurulması önerilmektedir. Bu tür bir yönetim modelinin, var olan yönetsel yapınınolumsuz ya da eksik yönlerini gidereceği ve planın daha etkili bir biçimdeuygulanmasına yardımcı olacağı öngörülmüştür. Söz konusu şirket, ilgili bakanlıklar vekuruluşların, yerel yönetimlerin ve yerel toplumsal edimcilerin bir araya gelmesiyleoluşturulacaktır. Böylece yeni örgütlenme biçimi, kararların daha hızlı alınmasını veuygulanmasını sağlayacak, kimi bürokratik engellerin aşılmasını kolaylaştıracak,öngörülemeyen durumlara karşı daha kolay müdahale edilmesine olanak tanıyacak, varolan geleneksel yönetim birimleri arasında eşgüdümü sağlayacak ve uygulama aşamasıiçin yeni gelir kaynakları bulma şansını artıracaktır. 609 Ancak, karma ortaklı bir şirketkurma önerisinin gerçekleştirilemediğini, geleneksel yönetim organlarının projeninyürütülmesinden sorumluluğunu sürdürdüğünü belirtmek gerekir. 610C.Mersin Bütüncül Kıyı Yönetimi ProjesiMersin Bütüncül Kıyı Yönetimi Projesi'nin beş ana ilke üzerine kurulduğundandaha önce söz edilmişti: "Sürdürülebilirlik", "dinamizm", "esneklik", "koruma" ve "çokortaklılık". Sürdürülebilirlik ilkesi ile "doğal kaynakların tahrip olmayacak vetükenmeyecek bir biçimde etkin kullanımı-korunması dengelerini gözetmek" anlatılmakistenmektedir. Dinamizm, projenin, bölgede zaman içine değişen koşullara uyum608 United Nations Environment Programme, Priority Action Programme, Integrated ManagementStudy for the Area of İzmir, Priority Actions Programme Regional Activity Centre, Split, 1994,s.91,92,112.609 Hamamcı, Aruoba, Çoban, İskenderun Bay Project Volume I, s.76, 77.308


sağlaması anlamına gelmektedir. Esneklik, söz konusu değişimler karşısında, almaşıkaraçların geliştirilmesidir. Koruma, "hassas ekosistemlerin belirlenmesi ve korumastratejilerinin saptanması"nı vurgulamaktadır. Çok ortaklılık ise çözüm yolunda birliktehareket etmeyi gerektiren bir ilke olarak düzenlenmiştir. 611 Mersin kıyı alanları içingetirilmek istenen yeni yönetim modeli büyük ölçüde "çok ortaklılık" ilkesidoğrultusunda oluşturulmuştur. Yöredeki yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, özelkuruluşlar ve özeksel yönetimin taşra örgütü, önerilen yeni yapının kurucu öğeleridir.Bölgede sürdürülecek olan kıyı yönetimi etkinlikleri arasında eşgüdümü kurmak üzere"Entegre Proje Yönetim Grubu" adını taşıyan bir kurulun oluşturulması öngörülmüştür.Bu kurulun ana işlevi, daha alt düzeydeki proje grupları 612 arasında bütünlüğü sağlamakolacaktır. Entegre Proje Yönetim Grubu ile alt-projeler arasında iletişimi sağlamak vediğer yönetsel işleri görmek üzere bir "sekreterya" da kurulacaktır. Çevre Bakanlığı veİçel Valiliği, sekreteryadan sorumlu olacak organlardır. Söz konusu sekretaryanınörgütlenme yapısı için "kamu sektörü yapılanması" ve "özel sektör yapılanması" olarakiki seçenek sunulmaktadır. 613610 Algan, Bölgesel Çevre Yönetiminde Model Arayışları: Akdeniz, s.111.611 A.R.Tanas, A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi", Özhan, E.(Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997, <strong>Ankara</strong>,s.149.612 Proje kapsamında, yerel düzeyde uygulamaları yürütmek üzere 8 ayrı alt proje kümesininoluşturulması öngörülmektedir. Söz konusu projelerin konu başlıkları şöyle: "Koruma PolitikalarıBelirlemek", "Müftü Deresi Havzası Koruma Projesi", "İkinci Konut Yönetimi", "Silifke'nin StratejikPlanlamasının Hazırlanması", "Berdan Nehri Yönetim Çalışması", "Orta ve Küçük ÖlçekliYerleşimlerde Atıksu Yönetimi", "Endüstriyel Kirlilik Yönetimi", "Bölgesel Katı Atık Yönetimi".613 Çevre Bakanlığı, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: Final Rapor, KENTKUR,<strong>Ankara</strong>, 1996; A.R.Tanas, A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi",Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1997,<strong>Ankara</strong>, s.150-152.309


D.Belek Kıyı Yönetimi ProgramıBelek Kıyı Yönetimi Planı kapsamında yer alan etkinliklerin uygulamayageçirilmesinde bir yerel yönetim birliğinden yararlanılması kararlaştırılmıştır. Bunagöre, yöredeki bütün yerel yönetimleri içine alan "Serik-Belek-Akınlar (Kadriye)Turizm Merkezleri ile Çevrili Kültür ve Geliştirme ve Altyapı İşletme Hizmet Birliği",aynı zamanda, yönetim planının uygulanmasından da sorumlu olacaktır. 614 Belekyöresinde güçlü bir gönüllü örgüt yapılanması olmadığından, bu anlamda, yalnızcakonut kooperatiflerinden söz edilebileceğinden, yönetim planında sivil toplumörgütlerinin katılımına yer verilmemiştir. 615E.Çıralı Kıyı Yönetimi ProgramıÇıralı kıyı yönetimini yürütecek kurumsal düzenlemeyi ortaya koymak içinÇıralı Kıyı Yönetimi Planı'na ve bu belgeye dayanak oluşturan iki ara yazanağa 616bakmak gerekecektir. Söz konusu yazanaklarda, bugünkü biçimiyle Çıralı köyyönetiminin kıyı yönetimi planını uygulayabilecek durumda olmadığı, bundan ötürüyeni bir yapılanmaya gitmenin gerekli olduğu üzerinde durulmaktadır. 617 Buna göre,614 Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, World Bank, Belek Kıyı YönetimiPlanı, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.), s.3.615 Arturo Lopez Ornat, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı KorumaDerneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996, s.33.616 Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor (DurumDeğerlendirmesi); Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor(Örgütlenme Seçenekleri).617 Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nın kurumsal ve örgütsel yapısına ilişkin olarak hazırlanan "2. AraRapor"da yönetim planında öngörülen hizmet alanlarının büyük bölümünün kamu kuruluşlarınıngörev ve sorumluluğunda bulunduğu, ancak görev-yetki çatışmasından ya da teknik-akçalyetersizliklerden ötürü söz konusu hizmetlerin etkili biçimde sunulamadığı belirtilmektedir. ÇıralıKıyı Yönetimi Planı'nda sözü edilen sekiz etkinlik ya da hizmet alanı, eco-tarım, eco-turizm, çevrekirliliğinin izlenmesi ve denetlenmesi, çevresel değerlerin korunması, imar etkinlikleri veyapılaşmanın denetimi, altyapı hizmetleri, turizm yatırımları, Çıralı Festivali'nin düzenlenmesindenoluşmaktaydı. Bkz. Emre, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor(Örgütlenme Seçenekleri).310


yeni örgütlenme biçimlerinin, "halkın doğrudan ve dolaylı katılımı", etkinliklerin"bütünlük" içinde gerçekleştirilmesi ilkelerine dayalı olarak geliştirilmesi gerekmektedir.Uyulması gereken bir diğer ilke de "etkililik ve verimlilik" olmalıdır. Birinci yazanakta,örgütlenme modeli açısından üç seçeneğin söz konusu olduğu belirtilmektedir.Bunlardan birincisi, Güney Antalya Turizmi Geliştirme Altyapı İşletme Birliği'nin(GATAB) bu konuda öncü bir rol üstlenmesidir. İkincisi, karma bir şirketinkurulmasıdır. Son seçenek ise yine karma yapıda bir kooperatif eliyle uygulamanıngerçekleştirilmesidir. Yazanakta, önceden yapılan toplumbilimsel araştırmalarda, yerelhalkın büyük bir bölümünün şirketleşme değil kooperatifleşmeden yana olduğununortaya çıktığı da belirtilmektedir. 618 İkinci yazanakta yer verilen önerilerin olduğu gibiÇıralı Kıyı Yönetimi Planı'nca benimsendiği görülmektedir; yönetim planının kurumsalyapılanmaya ilişkin önerileri bu yazanaktan alınmıştır. Kurumsal yapılanma konusundaikinci yazanağa dayanan Çıralı Kıyı Yönetimi Planı'nın son biçiminde, bir özel şirketeliyle etkinliklerin sürdürülmesi önerisinin bırakıldığı, bunun yerine iki ayrı seçeneğinsunulduğu görülmektedir. Birinci seçenek, yöredeki altyapı hizmetlerini üstlenmişdurumda olan GATAB'ın öncü örgüt olarak ön plana çıkarılması ve bunun yanı sırakarma bir şirketin kurulması olarak sunulmuştur. Ancak bunun uygulamada türlüsorunlar doğuracağı, GATAB yetkilileri ve Kaymakamlıkla yapılan görüşmelerde,GATAB'ın tarım ve turizm gibi yeni hizmet alanlarına girmek istemediğinin anlaşılmasıüzerine söz konusu önerinin gerçekleşme şansının fazla olmadığı da belirtilmiştir. Planınikinci önerisi ise bir "entegre yönetim modeli"nin geliştirilmesidir. Buna göre, plandaöngörülen hizmet alanları türlü örgütler arasında dağıtılacak, bunların arasında eşgüdümve bütünlük sağlanacaktır. Planda belirtilen hizmet alanları, Kaymakamlık, Antalya İlTarım Müdürlüğü, GATAB, Köy Muhtarlığı, İl Çevre Müdürlüğü, DHKD ve kurulması618 Sözü edilen araştırmaya göre, Çıralı halkının büyük bölümü köy tüzel kişiliğinden kurtulupbelediye olmak istemektedir; yörede kıyı yönetimi etkinliklerinin bir kooperatif ya da şirket eliylegörülmesini isteyenlerin oranı sırasıyla %81 ve %56’dır. Her ne kadar, halkın geleneksel yönetimyapısının dışındaki örgütlenme biçimlerine yönelik istemi yüksek olsa da, şirketin asıl olarak karamacını taşıyacağı, kooperatifinse türlü güç odaklarının elinde olacağı düşünülmektedir. Bkz. ArasYumul, Andrzej Furman, Çıralı: A Socio-Economic <strong>Prof</strong>ile: The Final Report, Doğal HayatıKoruma Derneği, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.311


tasarlanan "Çevre Koruma, Geliştirme, Turizm, Üretim ve İşletme Kooperatifi" eliylegerçekleştirilecektir (Bkz. Çizelge 13). Plan kapsamında gerçekleştirilecek etkinliklerarasında eşgüdümü sağlamak üzere, yöredeki kamu kurumlarının, gönüllü örgütlerin veyerel halk temsilcilerinden oluşması öngörülen, geniş tabanlı, bir "MahalliKoordinasyon Kurulu"nun kurulması önerilmektedir. 619 Çıralı Kıyı Yönetimi Planıkapsamındaki bütün konular bu kurulun görev alanına girecektir. Kurulun toplantı vekarar alınmasında üye tam sayısının salt çoğunluğu aranacak, oyların eşitliği durumundaKaymakam'ın oyu, iki oy değerinde olacaktır. Yasal düzenlemelerin, yönetselmakamların görev alanlarıyla ilgili danışmalarda bulunmak üzere kurullar oluşturmasınıengellemediği, Kaymakamlığın Ulupınar Köyü Muhtarlığı'na yazacağı bir yazının -herne kadar hukuki bir dayanağı bulunmasa da- kurula resmi bir kimlik kazandıracağı da,planda belirtilmiştir.619 Mahalli Koordinasyon Kurulu'nun oluşum biçimi şöyle: Kemer Kaymakamı, Antalya Kültür veTabiat Varlıkları Koruma Kurulu temsilcisi, GATAB Müdürü, ALTAŞ Genel Müdürü, UlupınarKöyü Muhtarı, Ulupınar Köyü İhtiyar Heyeti'nden 2 kişi; Doğal Hayatı Koruma Derneği Çıralı ProjeYürütücüsü, Doğal Hayatı Koruma Derneğini temsil eden bir proje yöneticisi, pansiyon ve restorantişletmecilerinin kendi aralarından seçecekleri 2 kişi, seracılar ve tarımla uğraşan kesimin kendiaralarından seçecekleri 2 kişi, balıkçı ve motorcuların kendi aralarından seçecekleri 2 kişi; kooperatifkurulduktan sonra kooperatif başkanı ile yönetim kurulundan 2 üye. Bkz. Doğal Hayatı KorumaDerneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.3-17.312


Çizelge 13: Çıralı Kıyı Yönetimi Planı Çerçevesinde Yerine Gerilecek Temelİşlevler ya da Etkinlik Alanları (Gelecekteki Durum)Etkinlik Alanı Yapılması Gereken İşler Yönetim Planı Çerçevesinde SorumluOrganik tarım Organik tarım etkinliklerinin desteklenmesiamacıyla tarımla uğraşan köylünün eğitimi,Olacak KuruluşlarKooperatif-Kemer KaymakamlığıAntalya İl Tarım MüdürlüğüEko-TurizmÇevre Kirliliğininİzlenmesi ve DenetlenmesiOrganik tarım etkinlikleri için gerekli olangirdilerin uygun koşullarla sağlanması,Organik tarım ürünlerinin sertifikalandırılması vePazarlanması.Doğa rehberi yetiştirmek için eğitim kurslarınındüzenlenmesi,Eko-turizm etkinliklerinin tanıtılması vepazarlanması,Pansiyonların ve genel olarak Çıralı sahilininekolojik özellikleriyle tanıtılması.Denizden, içme ve kullanma suyundan, topraktannumunelerin alınıp analiz edilmesi,Kooperatif-KemerKaymakamlığı-GATABKooperatifKooperatifKooperatif-Kemer Kaymakamlığı-Antalya İlTurizm Müdürlüğü-Turizm BakanlığıKooperatif-Kemer KaymakamlığıAntalya İl Turizm Müdürlüğü-Turizm BakanlığıGATABKirlilik düzeyine göre gerekli önlemlerin alınmasıkonusunda ilgili makamların (Vaİilik, İl ÇevreMüdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı) haberdaredilmesi; gereken önlemlerin alınıp alınmadığınınizlenmesi,Kemer KaymakamlığıGATABMuhtarlıkÇevresel DeğerlerinKorunmasıİmar Etkinlikleri veYapılaşmanın DenetimiAltyapı HizmetleriDeniz suyu, içme ve kullanma suyu ile topraktaoluşan kirliliğin engellenmesi için gerekenönlemleri almak, kirletenleri cezalandırmak.Denizkaplumbağası üreme mevsiminde korumaprogramının uygulanması,Kumsalın ekolojik, özelliklerinin korunmasınayönelik önlemlerin alınması,Antalya Valiliği (İl Çevre Müdürlüğü),Sahil Güvenlik Bot KomutanlığıDHKD, Çevre Bakanlığı (İl Çevre Müdürlüğü)DHKD’nin kılavuzluğunda Muhtarlık, KemerKaymakamlığı (Kooperatif ve GATAB desteksağlayabilir)Çıralıya özgü (diğer) flora ve faunanın korunması. Antalya Valiliği (İl Çevre Müdürlüğü)Koruma İmar Planının onaylanıp kesinleşmesini Antalya KTVK Kurulu, Kemer Kaymakamlığı,takiben mevcut yapıların plana uygun hale Antalya Valiliği (Bayındırlık ve İskan İlgetirilmesi ve ruhsatlandırılması,Müdürlüğü), MuhtarlıkKıyı Kanunu hükümlerinin tam olarak uygulanması,kıyı bandındaki yapıların kıyı kenar çizgisiningerisine çekilmesi.İçme ve kullanma suyunun yerleşim yeri içindedağıtımının yapılması,Kemer Kaymakamlığı, Antalya Valiliği(Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü)GATAB-ALTAŞ, Kemer Kaymakamlığı,Antalya Valiliği (Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü)Kanalizasyon sisteminin ve arıtma tesisininkurulması ve işletilmesiKatı Atıkların toplanması ve işlenmesiKöy içi yolların yapılması, sahil bandında yürüyüşyollarının yapılması ve diğer peyzaj çalışmalarıGATAB-ALTAŞGATAB-ALTAŞ,GATAB-ALTAŞ, Kemer Kaymakamlığı,Antalya Valiliği (Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü),(Turizm Bakanlığı destek sağlayabilir.)Turizm YatırımlarıÇıralı FestivalininDüzenlenmesiKarşılama Merkezinin ve diğer kamu tesislerininyapılmasıTuristik tesislerin (pansiyon, restoran ve diğergünübilirlik tesisler) Turizmi Teşvik Kanunuçerçevesinde belgelendirilmesiÇıralı Festivalinin sürekliliğinin sağlanması, yurtiçinde ve dışında tanıtımının yapılması.Muhtarlık, Kooperatif, Kemer Kaymakamlığı,(Turizm Bakanlığı destek sağlayabilir.)Turizm Bakanlığı, Antalya Valiliği (İl TurizmMüdürlüğü), Kemer KaymakamlığıMuhtarlık, DHKD, Kooperatif, KemerKaymakamlığı, Antalya Valililiği (İl KültürMüdürlüğü)Kaynak: Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001, s.3-14_3-16.313


F.Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi ProjesiUygulamaya dönük etkinlikleri içermeyen bir araştırma projesi olaraknitelenebilecek "Bodrum Yarımadası Kıyı Alanları Yönetimi Projesi"nde yer alankurumsal yapılanma önerisi şöyle özetlenebilir: Kıyı yönetiminde yer alan türlü sektörlerve yönetim birimleri arasında eşgüdümü sağlayacak, yerel ve ulusal nitelikte yeniörgütlenmelere gidilmesi gereklidir. Bu amaç doğrultusunda, ulusal düzeyde, ilgilibakanlıklar, araştırma kurumları, özel sektördeki girişimciler ve gönüllü örgütlerinetkinlikleri arasında uyumu sağlamak, kıyı yönetimi projelerine akçal destekte bulunmakve kıyı yönetiminde izlenmesi gereken temel politikaları saptamak üzere Başbakanlığabağlı bir kıyı yönetimi birimi (müsteşaarlık), yerel düzeyde ise kıyı yönetimi projeleriniyaşama geçirmek üzere yöre belediyelerin kendi aralarında kuracakları bir kıyı yönetimibirliği önerilmektedir. Böylece ulusal kıyı yönetimi birimi, kıyı yönetiminde izlenecekana politikaların, ilkelerin belirlenmesi ve yerel kıyı yönetimi programlarınındenetlenmesi işlevlerini yerine getirirken, yerel yönetim birliği ise kıyı yönetimiçerçevesinde öngörülen uygulamaları gerçekleştirecektir. 620G.Trabzon Kıyı YönetimiTrabzon Kıyı Yönetimi Projesi'nde tek bir yönetsel yapının benimsenmediği,birden fazla seçeneğin göz önünde bulundurulduğu görülmektedir. Buna göre, ilk olarak,bugünkü yönetsel dizge içinde uygulamalara devam edilmesi düşünülebilir. İkinciseçenek, geleneksel kurumsal yapının güçlendirilerek sürdürülmesidir. Varolan yapıiçerisinde, kamu kuruluşlarına danışmanlık görevi yapacak, çalışmalarda eşgüdümüsağlayacak, geniş tabanlı, resmi, özel ve gönüllü kuruluşların temsilcilerininkatılımından oluşacak "Kıyı Koruma Kurulu" adında bir kurul oluşturulabilir. Üçüncüolarak, söz konusu özel görevli bir kurul oluşturmak yerine, Karadeniz TeknikÜniversitesi'ndeki bir Enstitü ya da Merkez'in bu işlevleri yerine getirmesi görüşü dilegetirilmiştir. Dördüncü seçenekse, kıyı ile ilgili özel ve resmi kuruluş temsilcilerinin620 Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal Zone Management,Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeri belirtilmemiş), 1995, s.38-39.314


içinde yer alacağı bir vakıf kurmaktır. Bu tür bir örgütlenmenin, yerli ve yabancıkaynaklardan akçal destek sağlama esnekliğine sahip olacağı düşünülmektedir. Bir diğeröneri ise Trabzon için anakent belediyesi oluşturulması, bu yerel yönetim birimi eliylekıyıya ilişkin etkinliklerin sürdürülmesidir. Önerilen son seçenekse, il özel yönetimini,yöredeki bütün belediyeleri ve köyleri içine alacak bir yerel hizmet birliğininkurulmasıdır. Bu yapının yanı sıra, özel kesimdeki ilgili kuruluşların, gönüllü örgütlerintemsilcilerinin katılımıyla oluşan bir danışma organına yer verilmesi deöngörülmektedir. 621H.Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim PlanıPatara yönetim planının kapsadığı alan iki ilin sınırları içine girdiğinden, aynıalan içinde birden fazla yönetsel birim yetkilerini kullanabilecektir. Ayrıca yörede, iki ilözel yönetimi, iki belediye ve altı köy bulunmaktadır. Bu durumun yönetimde çokbaşlılığı getireceği, çalışmalar arasında eşgüdümün sağlanamayacağı ve etken bir çevreyönetimi kurulamayacağı düşüncesiyle yeni bir örgütlenmenin gerekli olduğubelirtilmektedir. Yönetim planının hazırlık aşamasında tek bir kurumsal yapılanmamodeli ortaya konulmamış, yerelleşmenin sağlanmasına yönelik türlü öneriler dilegetirilmiştir. Kurumlar arasında eşgüdüm ve iletişimin artırılması; yerelleşmeninsağlanması ve yeni bir örgütlenmeye gidilmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır.Somut olarak ise, özeksel yönetim kuruluşları arasında eşgüdümü kuracak "Patara Kararve Eşgüdüm Komitesi"nin, özeksel yönetimin taşra teşkilatının birlikte hareket etmesinisağlayacak "Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Gelişme Kurulu"nun 622 yöredeki yerel621 Ruşen Keleş, "Çözüme Doğru İlk Adım Kurumsallaşma", Trabzon İli Kıyı Yönetimi, TrabzonVakfı, <strong>Ankara</strong>, 1996, s.207-210.622 Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Gelişme Ortak Kurulu'nun, Özel Çevre Koruma KurumuKöyceğiz Bölge Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı Antalya ve İzmir 2 nolu Koruma Kurulları, Kaş veFethiye kaymakamlıkları, sivil toplum kuruluşları ve özel kesim temsilcilerinden oluşmasıönerilmektedir. Bkz. A. Saffet Atik, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı: FinalRapor, Çevre Bakanlığı-Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı-Kültür ve TabiatVarlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.69.315


yönetimler arasında işbirliğini geliştirecek "Patara Çevre Koruma Yerel YönetimBirliği"nin 623 kurulması gündeme getirilmiştir.İ.Karadeniz Çevre ProgramıKaradeniz Çevre Programı'nda öngörülen bütüncül kıyı alanları yönetimininTürkiye'de hangi ilke ve politikalar çerçevesinde belirleneceğini gösteren bir yazanak vebir ulusal plan bulunmakta: "Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika veStratejileri" 624 ve "Karadeniz Ulusal Stratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler". 625Her iki çalışmada da kıyı yönetimi sürecinde uyulması gereken ana ilkelerin yanı sırakurumsal yapılanma önerisine de yer verilmektedir. Geliştirilen önerilerin gelenekselyönetim yapısında kökten değişiklik yapma amacını taşımadığı, yalnızca bütüncül kıyıalanları yönetiminin uygulanması için var olan kurumsal yapıda eşgüdümü, işbirliğinisağlayıcı kimi düzenekleri öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bunları, Karadeniz bütüncülkıyı alanları yönetimi ile sektörler arasında kurumsal ağ yapısı oluşturulması, ilgilikurumlarda bu doğrultuda düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, yeni belediye birliklerioluşturulması ve belediyelerin birlikte çalışmaya özendirilmesi biçiminde özetlemekolanaklı. 626 Sözü edilen kurumsal ağın işlerlik kazanabilmesi için, var olan yönetimyapısı içinde kimi yeni birimlerin oluşturulması öngörülmüştür. Örneğin, ulusal düzeyde623 Patara Çevre Koruma Yerel Yönetim Birliği'nde, Antalya ve Muğla il özel idareleri, Kınık ve Ovabeldeleri ile Gelemiş, Üzümlü, Çayköy, Kumluova, Karaköy ve Karadere köyleri bulunacaktır. Bkz.a.g.y. s.69.624 M. Remzi Sönmez, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika veStratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, <strong>Ankara</strong>, 1998.625 The Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz UlusalStratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.626 İlgili yazanağın diliyle aktarmak gerekirse: "Karadeniz EKAY içinde bir kurumsal yapıoluşturulmasına yatay ve düşey entegrasyonu ile koordinasyonun sağlanmasına bu amaçla, planlama,programlama, değerlendirme, izleme, uygulama vb. faaliyetleri yapmak üzere ilgili kurumlarda,EKAY ile ilgili uyumlaştırmaların yapılmasına başlanmalıdır. Karadeniz EKAY ile sektörler arasıkurumsal ağ yapısı oluşturulmalıdır. Ulusal olarak Karadeniz Ekonomik ve Teknik İşbirliğine verilentaahhütler yerine getirilmeli diğer ülkeler de yerine getirmeye çağrılmalıdır. Belediye birliklerioluşturulmalı, Belediyeler birlikte çalışmaya teşvik edilmelidir. Karadeniz belediyeler ağıgeliştirilmelidir." Bkz. a.g.y., s.63.316


Çevre Bakanlığı'nda, doğrudan Bakan'a bağlı bir "EKAY Dairesi" 627 (Kıyı AlanlarıYönetimi Daire Başkanlığı) ve "EKAY Danışma Kurulu"; 628 bölgesel ölçekte ya da ikiüçalt bölgede "Kıyı Planlama Birimi", 629 "Bölgesel Ağyapı" 630 ya da "Kıyı AlanlarıKoruma Kurulları" adını taşıyan yeni yapılar, yerel düzeyde ise belediyeler, il özelyönetimleri, köyler ve ilgili sektör temsilcilerinin oluşturacağı bir hizmet birliğiyönetimi öngörülmüştür.J. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme PlanıDOKAP çalışmaları kapsamında hazırlanan "Taslak Nihai Rapor"un VII. cildikurumsal gelişme konusuna ayrılmıştır. Söz konusu belgede, Türkiye'de, toplumsal,çevresel ve kalkınmaya yönelik konularla ilgili bölgesel yönetim yapılarının eksikliğiüzerinde durulmaktadır. Birden fazla ili kapsayan bir planlama anlayışının yaşamageçirilebilmesi, kıyı bölgelerinde gözlenen kentsel gelişmenin denetim altınaalınabilmesi için bölgesel düzeyde yapılanmaya gitmenin gerekli olduğu627 EKAY Dairesi'nin görev ve sorumlulukları arasında, "sınır belirleme, yönetmelik, genelge vb.düzenlemeler yapma, merkezi düzeyde sektörler arasında koordinasyon sağlama, planlar veprogramlar arasında koordinasyon sağlama, veri tabanı oluşturma" bulunacaktır. Daire, Araştırma,Planlama, Değerlendirme birimlerinden oluşacaktır. Bkz. a.g.y.628Başbakanlığa ya da Çevre Bakanlığı'na bağlı olarak çalışacak EKAY Danışma Kurulu,Başbakanlığa bağlı kuruluşlar, ilgili bakanlıklar, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi(KAY), sektör temsilcileri, uzmanlar ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla 15-20 kişidenoluşacaktır. Danışma Kurulu, kıyı alanlarıyla ilgili politikaların belirlenmesinde yönlendiriciolacaktır. KAY'ın, sekreteryayı yürütmesi ve bu kurul adına araştırma, bilimsel toplantı, eğitim vb.etkinlikleri yürütmesi önerilmektedir. Bkz. a.g.y.629 Çeşitli uzmanlardan oluşacak Kıyı Planlama Birimleri, Karadeniz kıyı alanlarına ilişkin planlamaprogramlama-izlemeile bölgeler arasında eşgüdüm görevini yerine getirecektir. Çevre BakanlığıKıyı Alanları Dairesi'ne bağlı olacak birim bağımsız bir biçimde çalışacaktır. Sınır belirleme,yönetmelik, genelge vb. düzenlemeler yapma, merkezi düzeyde sektörler arasında koordinasyonsağlama, planlar ve programlar arasında koordinasyon sağlama, veri tabanı oluşturmak görevleriniyerine getirecektir. Bkz. a.g.y.630 Bölgesel Ağyapı ya da aynı yetkilerle donatılacak Kıyı Alanları Koruma Kurulları, kamukuruluşları, sektör temsilcileri, yerel ilgi grupları, yerel yönetimler ve meslek kuruluşlarındanoluşacaktır. Ağyapı, programın gerçekleşmesini izlemek, tavsiyelerde bulunmak, yıllık programlariçin önerilerde bulunmak görevlerini yerine getirecektir. Bölgesel kurul benimsendiğinde ilgilivalilikler sırayla, il örgütlenmesi benimsendiğinde ise ilgili vali kurul başkanlığını yürütecektir. Bkz.a.g.y.317


vurgulanmaktadır. Yazanakta, bugüne değin sunulmuş olan "ara raporlarda" getirilenöneriler arasında en uygununun bir yerel yönetim birliğinin kurulması olduğubelirtilmektedir. Birlik, bölgedeki yedi il özel idaresiyle il ve ilçe merkezindekibelediyelerin katılımıyla gerçekleştirilecektir. Söz konusu birliğe, çalışmalarda yardımcıolmak üzere, iki örgütün daha eklenebileceği belirtilmektedir. Bunlardan birincisi, birlikçatısı altında kurulacak ve DOKAP Kalkınma Kurumu (Ajansı) adını alacak olan birticari şirkettir. Bu şirket, limanlar, sanayi bölgeleri, su temin tesisleri, hidroelektrikenerji üretimi ile ilgili altyapı hizmetlerine katılabilecek ya da bunları doğrudanişletebilecektir. İkinci öneri ise bir proje yönetim biriminin oluşturulması, bir başkaanlatımla özel bir danışmanlık şirketinden yararlanılmasıdır. Bu birimin görevi, anaplanın uygulanması sırasında yerel yönetimlerle özeksel yönetim arasındaki bağlantıyıkurmak, kalkınma projelerinin hazırlanması ve uygulanması için yerel yönetimlereteknik yardım sağlamak ve yatırımlar için bölgenin tanıtımını yapmak, ticaretingelişmesiyle ilgili konularda işadamlarına yardımcı olmaktır. 631631 DPT, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP),Taslak Nihai Rapor: Kurumsal Gelişme, C.VII, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.41-45.318


Çizelge 14: Türkiye'de Yeni Kıyı Yönetimi GirişimleriKıyı Yönetimi Programı Uygulayıcı Birim Yurt Dışı Akçalİzmir Körfezi Kıyı AlanıYönetimi Programı (1989-1993)İskenderun Körfezi ÇevreYönetimi Projesi (1990-1993)Mersin Bütüncül Kıyı YönetimiProjesi (1995-1996)Karadeniz Çevre Programı:Karadeniz Entegre Kıyı AlanlarıYönetimi Politika ve Stratejileri(1996-1998)Belek Kıyı Yönetimi Programı(1995-1998)Çıralı Kıyı Yönetimi Programı(1995-2000)Bodrum Yarımadası Kıyı AlanıProjesi (1993-1995)Trabzon Kıyı Yönetimi(1996)Patara Özel Çevre KorumaBölgesi Yönetim Planı(1997)Doğu Karadeniz BölgeselGelişme Planı DOKAP (1999- ...)İzmir BüyükşehirBelediyesi/İzmir Valiliği/İlçebelediyeleri/UNEP-MAP PAPÇevre Bakanlığı/A.Ü .SiyasalBilgiler FakültesiÇevre Bakanlığı/KENTKURÇevre Bakanlığı/GEFBSEP/DAMPODoğal Hayatı KorumaDerneği/ World Wide Fundfor NatureDoğal Hayatı KorumaDerneği/ World Wide Fundfor NatureGönüllü kuruluşlar ve ODTÜKaynakUNEP, MAP PAPUNEP, MAPDünya Bankası,METAPDünya Bankası, UNEP,UNDP, GEFDünya Bankası,METAPAvrupa Birliği-LIFEKurumsal YapılanmaÖnerisiBütüncül Kıyı Yönetimi Kurulu,Danışma Amaçlı Alt KurullarKarma Ortaklı Özel ŞirketEntegre Proje YönetimGrubu/SekreteryaVar olan yönetsel yapınıngeliştirilmesi (EKAY Dairesi,EKAY Danışma Kurulu, KıyıPlanlama Birimi, Bölgesel Ağyapı)Yerel Yönetim BirliğiKooperatif/Yerel YönetimBirliği/Mahalli KoordinasyonKuruluBaşbakanlığa Bağlı Kıyı YönetimiMüsteşarlığı/Yerel Yönetim BirliğiDünya Bankası, UNEP,UNDP, GEFTrabzon Vakfı UNDP, GEF Kıyı Koruma Kurulu/Vakıf/YerelYönetim BirliğiÇevre Bakanlığı-ÖÇKK, Avrupa Birliği, Yerel Yönetim Birliği/Karar veKültür BakanlığıMETAP, Dünya Eşgüdüm Komitesi/Ortak GelişmeDevlet Planlama TeşkilatıBankasıJaponya Uluslararasıİşbirliği Ajansı (JICA)KuruluYerel Yönetim Birliği/Özel ŞirketV.DeğerlendirmeTürkiye kıyılarında son dönemde tanık olunmaya başlanan yeni kıyı yönetimiuygulamalarını, uluslararası alanda çevre sorunları ve kıyı yönetiminde yaşanangelişmelerin bir yansıması olarak değerlendirmek olanaklıdır. Bu bölüm boyuncasergilenmeye çalışılan girişimlerden kiminin araştırma ve veri toplama aşamasındakalması, kiminin yalnızca koruma amaçlı bir plan yapma ereğini taşıması, kimininsehenüz sonuçlarının alınmaya başlanmamış olması, genel bir değerlendirme yapmayıgüçleştirmektedir. Yine de, kıyı alanlarına bakış açılarını, destek aldıkları uluslararasıörgütlerin niteliğini, ortaya koydukları kurumsal yapı önerilerini ve ortaya çıktıklarıçevresel, ekonomik, toplumsal koşulları veri alarak kimi saptamalarda bulunma olanağıyok değil.319


Türkiye'de, belli bir kıyı alanına özgü yönetim arayışının somut olarakgözlendiği ilk girişimin 1987 yılına denk geldiği göz önünde bulundurulduğunda,kıyılarımızda oldukça yeni bir eğilimin doğmakta olduğunu söylemek yanlışolmayacaktır. Kuşkusuz, bu tür deneyimlerin son dönemde gözlenmeye başlamasında,uluslararası alanda çevre sorunları ve kıyı yönetimi konusunda yaşanan gelişmelerinönemli payı bulunmaktadır. 632 Türkiye'deki yeni kıyı yönetimi programlarıincelendiğinde, hemen hemen hepsinin ya uluslararası bir belgenin gereklerini yerinegetirmek ya da uluslararası bir akçal destek düzeneğinden yararlanmak üzere başlatıldığıgörülecektir. Çoğu zaman, bu iki etmenin birden, tek bir uygulamanın itici gücünüoluşturduğuna rastlamak da olasıdır. Örneğin, İzmir, İskenderun ve Mersin uygulamalarıAkdeniz Eylem Planı çerçevesinde başlatılmıştır. Belek, Çıralı, Trabzon ve Patarauygulamaları ise büyük ölçüde 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı sonrasındayaşanan gelişmelerin bir sonucu olarak yaşama geçirilebilmiştir. Bir başka anlatımla buprogramlar ya Avrupa Birliği gibi, Rio'da benimsenen ilkeleri çevre politikalarınayerleştirmeyi amaçlayan bir uluslararası örgütün ya da GEF gibi, Rio Konferansısonrasında kurulan bir uluslararası akçal fonun desteğiyle uygulamaya konulmuştur.Yeni kıyı yönetimi uygulamalarında, yirminci yüzyılın son çeyreğindeyaşanmaya başlanan kimi dönüşümlerin dolaylı etkilerini bulabilmek olanaklıdır. Dahaönce, "bütüncül kıyı alanları yönetimi" yaklaşımının çözümlenmesi sırasında dadeğinildiği gibi, yeni uygulamaya konan kıyı yönetimi programlarının büyük birbölümü, Dünya Bankası, GEF gibi, küresel ölçekte akçal destek sağlayan örgütlerinbenimsediği ilkeler doğrultusunda yürütülmeye çalışılmaktadır. Türkiye'de, son on yıl632 Daha önce de söz edildiği gibi, bütüncül kıyı alanları yönetiminin kuramsal temeli büyük ölçüdeBirleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerce oluşturulmuş bir yaklaşımdır.Türkiye’deki az sayıda bütüncül kıyı alanları uygulamasına baktığımızda da bunların, büyük ölçüdeAvrupa Birliği, GEF, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerce desteklendiğinigörmekteyiz. Çevre sorunlarının sınır tanımayarak etkilerini ulusal sınırların dışına taşırması da budurumun nedenlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Örneğin Türkiye gibi, aynı bölgede bulunanbir ülkenin kıyılarındaki bir çevre sorununun Avrupa Birliği ülkelerinin de kıyılarını etkilemesikaçınılmazdır. Bir başka anlatımla Avrupa Birliği’nin Türkiye gibi kendi sınırlarına yakın bulunan320


içinde başlatılan kıyı yönetimi programları çerçevesinde gerçekleştirilen planlar,etkinlikler ve kurumsal yapılanma önerileri incelendiğinde, bunların önemli birbölümünün, uluslararası alanda kabul görmüş bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerincebiçimlendiği ortaya çıkacaktır. Örneğin, kıyı yönetimi uygulamalarında izlenecekpolitikaların büyük ölçüde özeksel yönetim, uluslararası akçal örgütler, yerel yönetimlerve özel sektör arasında, çok ortaklılık ilkesi doğrultusunda, belirlenmesi; özel amaçlıkurum ya da kurulların oluşturulması; geleneksel kamu yönetimi uygulamalarınınyanında özel yönetim biçimlerinin denenmeye başlanması; çalışmaların büyük ölçüdeuluslararası örgütlerin akçal desteğine bağımlı olarak yürütülmesi bunlardan en çok gözeçarpanları. Yukarıdaki çizelgeden de görülebileceği gibi, yeni kıyı yönetimiuygulamalarının tümü, bir biçimde, dış akçal destekle yürütülmektedir. Sözü edilenküresel değişimlerin bu kadar hızlı biçimde Türkiye kıyılarını da etkisine almasındaakçal yardımların önemli payı bulunduğuna kuşku yok.Bu yeni yaklaşımların uygulanmaya başlanmasında geleneksel kamuyönetiminin kimi sınırlılıklarından kurtulma kaygısı da rol oynayabiliyor. Örneğin varolan bir yerel yönetim biriminin olanaklarından yararlanmak yerine, özel hukuk kurallarıçerçevesinde kurulmuş bir şirket eliyle çalışmaları sürdürmenin daha etkili sonuç alacakbir yöntem olduğu düşünülebilmektedir. 633 Kimi zaman, GATAB gibi, özel amaçlıkurulan bir yerel yönetim birliği 634 bu rolü üstelenebildiği gibi, kimi zaman da, ALTAŞgelişmekte olan ülkelere birkaç proje için destek vererek buralarda kıyı yönetimi projelerininbaşlatılıp yaygınlaştırılmasına ön ayak olması kendi çıkarlarına da uygun düşecektir.633 Sözü edilen bürokratik engellerin başında, yerel yönetimlerin kadro sorunu gelmektedir. Var olanyasal dizgenin yerel yönetimlerin, nicelik ve nitelik açısından daha yeterli bir çalışma ekibioluşturmasında yetersiz kalması ya da özeksel yönetimin vesayet denetimini kullanarak yerelyönetimlerin kadro istemlerini olumsuz yanıtlaması örnek verilebilir. Böylece, kıyı alanındabaşlatılacak yeni girişimin daha fazla sayıda ve daha nitelikli çalışanlara duyduğu gereksinimin, varolan yapıda giderilememesine çözüm olarak, ticaret hukuku kurallarına bağlı bir şirket kurulmasıgündeme getirilebilmektedir.634 Kemer ilçesi ile altı köyü kapsayan bir yerel yönetim birliği olan “Güney Antalya TurizmiGeliştirme Altyapı İşletme Birliği” (GATAB) dışında, ATAK projesi kapsamında Kuşadası, Alanya,Marmaris, Fethiye, Bodrum, Ortaca, Datça havzaları için kurulan yerel yönetim birliklerini de bubağlamda değerlendirebiliriz. Bkz. Feral Eke, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C.Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1995, s.40.321


gibi, bir özel şirket eliyle kimi hizmetler gördürülmeye başlanabiliyor. Çoğunlukla bu ikiaraçtan eş zamanlı olarak yararlanıldığı da gözlenmektedir; içme ve kullanma suyuhizmetinin bir birlik ve birliğe bağlı bir özel şirket eliyle, dış kredi kullanılarakgördürülmeye başlanması buna örnek verilebilir. 635 Geleneksel kamu yönetimidizgesinin dışına çıkma isteminde, az önce değinildiği gibi, bürokratik engelleri aşmakaygısı bulunsa da, bunun bütüne genellenemeyeceği, başka etmenlerin de payınınbulunduğu söylenebilir. Kıyı alanları üzerinde söz sahibi olan yerel birimlerin sınırlı biralan üzerinde yetkilerini kullanabilmesi, genellikle akçal, teknik açılardan yetersizolması da bu eğilimi güçlendiren bir diğer etmendir. Akçal açıdan, il özel yönetimi gibi,daha geniş bir alanı denetim altında tutan yerel birimler için de durum çok farklı değil.Değinilmesi gereken bir nokta da, hemen hemen bütün yönetim planlarında sözedilen "halkın katılımı"nı sağlama ilkesi. Daha önce de belirtildiği gibi, kıyı alanları ileilgili uluslararası belgelerde ve bütüncül kıyı alanları yönetimi ile ilgili kuramsalçalışmalarda üzerinde en çok durulan ilkelerden biridir bu; aynı zamanda uygulamaya enzor geçirileni de. 636 Türkiye'deki kıyı yönetimi deneyimlerinin halk katılımı konusundakimi sınırlılıkları bulunduğu bir gerçek. Kıyı alanlarının öteden beri, yerel halkıngeçimini sağladığı alanlar olduğu ve yapılacak yeni düzenlemelerin de çoğunlukla bualanlardan yararlanmada kimi sınırlamaları öngördüğü akla getirildiğinde, halkkatılımının daha çok "olumsuz yönde" belireceği ortaya çıkacaktır. Yani halkıngetirilmek istenen yeni düzeni destekleyici yönde bir katılımından çok, yeni düzenlekaybedeceklerini geri alma anlamında, çıkarlarını savunma anlamında, plana katılımı635 Bkz. Birgül Ayman Güler (Ed.) ve diğerleri, Su Hizmetleri Yönetimi: Genel Yapı, TODAİE,Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, <strong>Ankara</strong>, 1999.636 Türkiye'de kıyı yönetimi planlarının hazırlanma ve uygulanma sürecinde en çok karşılaşılansorunlardan birinin halkın katılımını sağlama olduğu söylenebilir. Örneğin Belek için bir yönetimplanı'nın hazırlanmasının gerekliliğine, yerel halk ya da girişimciler şöyle dursun, özeksel ya da yerelyönetimler bile inanmış değildir. Hatta böyle bir planın hazırlanma önerisine, Belek'te etkinliklerinisürdüren gönüllü örgüt içinden de kimi tepkileri gelmiştir. (Filiz Demirayak ile 5 Aralık 2000tarihinde yapılan görüşme.)322


söz konusu olacaktır. 637 Bu, kimi zaman, elindeki iyelik hakkını kaybetmeme güdüsüyleplanlara müdahale etme biçiminde gerçekleşebileceği gibi, kimi zaman da yaptığı işüzerinde kurulan denetimi azaltma istemini dile getirmeleri ile olabilir: Yerelturizmcilerin, soyu tükenmek üzere olan bir kaplumbağa türünün yumurtaları korumakamacıyla sahilde turistlerin dolaşımına getirilen kimi sınırlamalara ya da balıkçılarınkaçak avlanmaya karşı yapılan düzenli denetimlere karşı koymaları gibi. Bundan ötürü,yerel halk için almaşık gelir elde etme yöntemleri geliştirilmeden etkili bir halkkatılımından söz etmek çok da anlamlı olmayacaktır.Bir başka konu da, katılımın yöntemi ile ilgilidir. Genellikle halk katılımı,yalnızca bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarının uygulama aşamasında, özgülkonularda gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Yerel halk ancak uygulama aşamasındasesini duyurabilmekte, programın genel siyasasında belirleyici olamamaktadır. Büyükölçüde dış finansmana dayalı, ilkeleri önceden belirlenmiş bu tip büyük projelerde dahafazlasını beklemek de olanaklı değildir. Bu anlamda, belki de, sorgulanacak en somutşey katılımın yöntemidir. Genellikle halk katılımından, bilgilendirme toplantılarıdüzenlemek ya da kurulacak özel amaçlı örgüte yerel girişimlerin, sivil toplumörgütlerinin, özel kesimin katılımını sağlamak anlaşılmaktadır. Ancak bunun, ne ölçüdegeniş tabanlı bir katılımı sağladığı tartışmalıdır. Sözü edilen, sivil toplum örgütlerinin yada özel kesimin yapısına bakıldığında bunların daha çok yörenin güçlü kesimlerindenoluştuğu görülecektir. 638 Bundan ötürü, halk katılımında, daha alt gelir kümelerini deiçerecek yeni yaklaşımların geliştirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.637 Örneğin, Çıralı Kıyı Yönetim Planı ile ilgili olarak hazırlanan bir yazanakta "halkın katılımısağlanırken, kısa vadeli çıkarlar ve kar güdüsünün Kıyı Yönetimi Planını yozlaştırma ve amacındanuzaklaştırma riski de göz önünde bulundurulmalı" biçiminde bir uyarı yer almaktadır. Bkz. Emre,Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor (ÖrgütlenmeSeçenekleri), s.4.638 Örneğin, bir kıyı yönetim planının uygulanmaya çalışıldığı Belek'te en güçlü sivil toplum örgütü,BETUYAB kısa adıyla tanınan, Turizm Bakanlığı'nın desteğiyle yöredeki turizmciler tarafından1990'da kurulan, Belek Turizm Yatırımcıları Birliği'dir. Her ne kadar adında birlik sözü geçse de,gerçekte BETUYAB özel hukuk kurallarına göre çalışan bir şirkettir. Özellikle <strong>Ankara</strong> ve İstanbullugirişimcilerin denetiminde olan örgütün etkinliklerinin yöre halkınca tepkiyle karşılandığını323


Yeni kıyı yönetimi girişimlerinin ya da belli bir kıyı alanında bütüncül kıyıyönetimini sağlamaya yönelik yönetim planlarının uygulamaya geçememesi, çoğunluklakağıt üzerinde kalan kuramsal çalışmalar biçimini almasının en büyük nedeni, bu türgirişimlerin yasal bir dayanağının, dolayısıyla uygulamayı gerçekleştirecek kurumsalyapısının olmamasıdır. Yukarıda daha ayrıntılı biçimde incelendiği gibi, söz konusu yenigirişimler, bu boşluğu ya yerel yönetim birliği, dernek, vakıf gibi kurulu durumdabulunan örgütlerle doldurmaya çalışmakta ya da şirket, kooperatif, kıyı kurulu gibiönerilerle yeni bir yönetim yapısını gündeme getirmektedirler.Daha çok, uluslararası bir anlaşmadan doğan yükümlülükleri yerine getirmeküzere ve çoğunlukla da uluslararası bir örgütten alınan destekle gerçekleştirilen buçalışmaların başarı düzeyleri hakkında bugün için kapsamlı bir değerlendirme yapmakoldukça güç görünüyor. Kimi projelerin uygulama aşamasına geçememesi ya da zatenbu amaçla hazırlanmamış olması, uygulamaya geçenler için de etkili bir izlemedüzeneğinin kurulamaması bu konuda ayrıntılı yorumlarda bulunmayıolanaksızlaştırmaktadır. Buna karşın, Türkiye kıyılarında yeni bir dönemin başlangıcınısimgeleyen söz konusu girişimler için kimi ön değerlendirmeler yapılabilir: Birkaçörnek dışarıda tutulacak olursa, bu yeni girişimlerin çok da olumlu sonuçlar doğurduğusöylenemez. Yukarıda da değinildiği gibi, yapılan kıyı yönetimi planlarının, çevre veimar ile ilgili yasal düzenlemelerin dışında kalması, bir başka anlatımla tüzeldüzenlemeler içinde bu tür yönetim biçimlerinin ya da yönetim planlarının yeralmaması, bunların bir bölümünün yaşama geçirilmesini olanaksız kılmaktadır.Uygulanma şansını bulan az sayıdaki örnekte de, çalışmaların başarılı sonuçlarverebilmesi, daha çok, uygulamayı yürütmekle yükümlü çalışanların başarımına ve yerelbelirtmek gerekir. Bu tepkilerin, özeksel yönetimin BETUYAB'ı bölgedeki ortağı olarak görerek,yöre ile olan ilişkilerini yerel halkı dışlayarak bu örgütle yürütme eğiliminde olmasından ve güvenlik,altyapı gibi temel kamu hizmetlerinin yine örgüt eliyle gördürülmesinden kaynaklandığıanlaşılmaktadır. Böylece, Belek yöresinde halk katılımının yalnızca turizm işletmecileri ile sınırlıkaldığı, toplumun diğer kesimlerinin çevrim dışında bırakıldığı söylenebilir. Bkz. Ornat, ArturoLopez, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal Hayatı Koruma Derneği, WorldWide Fund for Nature, İstanbul, 1996, s.33, 34.324


halkın projeyi benimsemesine bağlı kalmaktadır. Proje süresinin dolması ya da dışarıdanalınan akçal ve teknik desteğin kesilmesi nedeniyle, planı yapan, çalışmaları başlatanörgütün yöreden çekilmesi de türlü sorunları beraberinde getirmektedir. Bu durumun,kalıcı bir kurumsal yapı oluşturulamaması durumunda, projenin uygulanma olanağınıortadan kaldıracağı açıktır. Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da, söz konusuprojeler kapsamında gerçekleştirilen planların, ülkenin planlama sıradüzeni içindekiyeri. Bilindiği gibi tüzel düzenlemelerde, kalkınma planları, bölge planları, çevre düzeniplanları, nazım imar planları ve uygulama imar planlarına yer verilmekte, salt kıyıalanlarına özgü bir planlama türünden söz edilmemektedir. 639 Anılan sıralama içinde yeralmayan bu tür yeni planlar, uygulama şansını daha başlangıçta yitirmekte, üstelikgetirdikleri kurumsal önerilerle, var olan yapının daha da parçalanmasına yolaçmaktadırlar. Bir anlamda bu tür planlar, her ne kadar bütüncüllüğü sağlamayı sonamaç olarak benimseseler de, bugünkü tüzel ve kurumsal yapının daha da parçalanmasıtehlikesini de taşımaktadırlar.Ancak sözü edilen yeni girişimleri bütünüyle yadsımak çok da gerçekçi biryaklaşım olmayacaktır. Yerel halkın çevre ve kıyı sorunlarına ilgisini çekmede, yokolmakta olan canlı türlerinin ya da doğal değerlerin kurtarılmasında oldukça başarılı olanprojeler yok değil. Hazırlanan kimi planların, yörenin toplumsal, ekonomik,çevrebilimsel yapısını ortaya koyarak ya da eylem alanlarını saptayarak, uygulayıcılarayol göstericilik işlevini gördüğünü de söylenebilir. Bugün, büyük ölçüde, belli biryörenin kıyı yönetimi ilkelerini ortaya koyan kuramsal metinler ya da uygulamadeneyimleri niteliğinde olan bu girişimler, aynı zamanda geleceğin kıyı yönetimininalacağı doğrultuyu belirleme gizilgücünü de içlerinde taşıyorlar. Bir anlamda, budeneyimlerin geleceğin kıyı yönetimi uygulamalarına ışık tutacağı söylenebilir. Kıyı639 Türkiye'de İmar Kanunu'nda, ilgili yönetmeliklerde ya da türlü yasalarda sayılan plan türleriarasında kıyı yönetimi planına rastlamak olanaklı değildir. Örneğin İmar Kanunu'nda Bölge Planı,Çevre Düzeni Planı, Nazım İmar Planı, Uygulama İmar Planı; İmar Planı Yapma Esaslarına ilişkinYönetmelikte Revizyon İmar Planı, İlave İmar Planı, Mevzii İmar Planı; türlü yasalarda da Islah İmarPlanı, Turizm Amaçlı Planlar, Koruma Amaçlı İmar Planı ve Ulusal Park Geliştirme Planı'na yerverilmektedir.325


alanları yönetiminde bütüncüllüğün sağlanmasına, halk katılımına, yerel yönetimlereyapılan vurguda bunu görebilmek olanaklıdır.326


SonuçKıyıların insan yaşamının odaklandığı yerlerden olmasını, su ve toprak arasındageçiş aşamasını oluşturmasına bağlamak gerekir. Denizin ve karanın birleştiği bualanlar, hem her iki bölgenin getirdiği olanakları bir arada toplamış, hem de geçişniteliğinde olmasının getirdiği üstünlüklerden yararlanmıştır. Ancak insan yerleşimi içinçekici yerler olmaları kıyılar üzerindeki baskıyı ve buralardan yararlanma isteğininortaya çıkardığı çatışmayı artırarak onarılması güç sorunları da beraberinde getirmiştir.Bir başka anlatımla, kara ve deniz arasındaki geçiş noktasında yer alması, bir yandandiğer bölgelerde görülmeyen kimi özelliklerin burada yoğunlaşmasına, insan etkinlikleriiçin çekici yerler olmasına yol açmış, bir yandan da, bu alanlardaki baskıların artarakönemli sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yeniden üretilemeyen bir doğaldeğer ya da "kaynak" olarak da değerlendirilen bu alanlara yapılan müdahaleningerisinde temel olarak ekonomik etmenlerin bulunduğunu söylemek çok da yanlışolmayacaktır. Bundan dolayı, kıyılardan yararlanmada kimi ölçütler getirilmeye, budoğal değerden elde edilecek yararın toplumun bütününe yansıtılmaya ya da bireylerineşit koşullar altında buralardan yararlanmasının koşulları yaratılmaya çalışılmıştır. Kıyıyönetimi olarak adlandırılan, düzenlemeler, etkinlikler ve uygulamalar bütününün ortayaçıkışı da, sözü edilen ekonomik yönlerle doğrudan bağlantılıdır.Kıyı alanlarını etkileyen çevre sorunlarının yirminci yüzyılın sonlarına doğrunitelik ve nicelik açısından değişim göstermesinin, bir başka anlatımla küresel iklimdeğişikliği, zararlı atıklar, yaşam ortamlarının yok olması gibi uluslararası nitelik taşıyanve ancak küresel düzeyde ele alınması gereken yeni sorun alanlarının ortaya çıkışınınkıyı yönetimine etkisi iki yönde olmuştur. Bunlardan birincisi, küresel nitelik taşıyansorunlara tek tek devletlerin müdahalelerinin yetersiz kalmasından ötürü BirleşmişMilletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerin uluslararası çevre politikasınaegemen olmaya başlaması, ikincisi ise kıyı yönetiminde sektörel yaklaşımların yerinebütüncül yaklaşımların benimsenmeye başlamasıdır. Özellikle 1970'lerin ortalarınadeğin, kıyı yönetimi, yalnızca kıyıdan türlü yararlanma biçimleri ile ilgili olarak alınan327


önlemlerin, getirilen düzenlemelerin toplamı olarak algılanıyor, sanayi, turizm,balıkçılık, ulaştırma gibi sektörlerin iyileştirilmesi için gösterilen çabalarla kıyılardaortaya çıkan sorunlar ele alınmaya çalışılıyordu. Ancak zamanla, kıyılardaki yoğunluğunve buna bağlı olarak baskının artması, çevre sorunlarının büyüyüp küresel nitelikkazanması ve yeni sorun alanlarının gözlenmeye başlanması, kıyı yönetiminde yaklaşımdeğişimini de zorunlu kılmıştır. ABD'de 1972'de çıkarılan yeni kıyı yasasıyla temelleriatılan ve daha sonra da Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütleraracılığıyla dünyanın geride kalan bölümlerinde etkili kılınmaya çalışılan bu yenianlayış, bütüncül kıyı alanları yönetimi olarak adlandırılmaktadır.Bütüncül kıyı alanları yönetiminin kuramsal açıdan oldukça varsıl bir alanolduğuna kuşku yok. Genel olarak, çevre sorunları, özel olaraksa iklim değişikliği,biyolojik çeşitliliğin kaybı, kirlilik, azgelişmişlik, çevre yönetimi gibi konularda kalemealınan pek çok yapıtın, kıyı yönetimine, özellikle de bütüncül kıyı alanları yönetimine,değinmeden edemediğini görmekteyiz. Anılan bu kaynaklarda, bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin temel ilkelerinin neler olduğu, neden bütüncül kıyı alanları yönetiminegereksinim duyulduğu, kimler tarafından yürütüleceği, uygulamada hangi araçlardanyararlanılacağı, akçal kaynağın nerelerden bulunabileceği, denetim ve izlemedüzeneklerinin nasıl oluşturulacağı, yönetime katılımın nasıl sağlanacağı gibi konularayrıntılı bir biçimde sergilenmektedir. Ancak aynı yönde bir değerlendirmeyi,düşünülenin yaşama geçirilmesi, yani uygulama aşaması için yapmak oldukça güçgörünüyor. Bu konuda belki de öncelikli olarak belirtilmesi gereken nokta, ilgilikaynaklarda belirtilen ilkelerin ya da uygulama yöntemlerinin kuramsal açıdanuygulanabilir gözükmesi, ancak bunların yaşama geçirilmesi aşamasında büyüksıkıntılarla karşılaşılmasıdır. Örneğin bütüncül kıyı alanları yönetiminin temelilkelerinden biri olan "uluslararası alanda bütüncüllüğün sağlanması"nda durumböyledir. Hemen hemen bütün yapıtlarda bütüncül kıyı alanları yönetiminin başarılıolabilmesi için, aynı kıyı bölgesini paylaşan devletler arasında işbirliğinin, dayanışmanıngerekli olduğu belirtilirken, uygulama aşamasında bu ilkenin gereklerine çoğunluklauyulamadığı görülmektedir. Uluslararası alanda çevresel gereksinmelerden daha çok328


ekonomik, siyasal etmenlerin ağır bastığı, bütüncül kıyı alanları yönetiminin tamanlamıyla uygulanabilmesi için devletlerin karşılıklı olarak ekonomik ya da siyasalkonularda ödün vermesi gerektiği, bunun da gerçekleştirilmesinin çok güç olduğubilinmekte. Buna benzer biçimde, "yönetim düzeyleri arasında yatay ve dikey olarakbütünleşmenin sağlanması" ilkesinin yaşama geçirilmesinin de kolay olmadığı da birbaşka gerçek. Genellikle kıyı alanları üzerinde çevre sorunları, planlama ya da türlüekonomik sektörlerle ilgili çok sayıda sorumlu örgütün bulunması, kültürel, toplumsalyapıdan kaynaklanan kimi engeller, söz konusu ilkenin kağıt üzerinde kalmasına yolaçmaktadır. Değinilmesi gereken bir diğer nokta da, var olan sektörel yönetim birimleriarasında eşgüdüm sağlama sorunudur. Bütüncül kıyı alanları yönetiminin, kıyıalanlarında öteden beri süregelen turizm, sanayi, enerji, madencilik, ulaştırma gibisektörel yönetimlerin yerini almayacağı, yalnızca onları, önceden belirlenen ilkelerdoğrultusunda yönlendireceği, aralarında uyum sağlayacağı da pek çok kuramsalçalışmada özellikle üzerinde durulan bir konu. Ancak uygulamada, kimi ayrıksıdurumlar dışında, somut örneklerini bulabilmek oldukça güç. Bütüncüllüğün,vurgulanması gereken bir başka boyutunu da, bilim dalları arasında, toplumsal bilimlerve doğa bilimleri arasında, uyumun, işbirliğinin sağlanması oluşturuyor. Daha önce dedeğinildiği gibi tarihsel, yöntemsel etmenler bu alanda bütüncüllüğün sağlanmasınınönünde durmaktadırlar. Bütün bunlardan dolayı, bir anlamda, bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin ilkelerinin çoğunlukla kağıt üstünde kaldığı, yalnızca var olan gelenekselyönetim yaklaşımlarını, sektörel yönetim uygulamalarını kimi açılardan etkileyebileceğidüşünülebilir. Bugüne değin dünyanın türlü yerlerinde başlatılan bütüncül kıyı alanlarıyönetimi programlarının ancak çok azının başarıyla tamamlanması da bu durumudoğrulamaktadır. Henüz yeni yeni gelişmeye başlayan bütüncül kıyı alanları yönetimininuygulama araçları tam olarak ortaya konabilmiş, çalışmaların başarı düzeyini ölçmeyedönük yöntemler geliştirilebilmiş değildir.Kıyıda ortaya çıkan sorunların daha geniş bir bakış açısıyla, bütün ilgilitarafların katılımıyla, bilimin türlü dalları ve uluslararası alanda işbirliğiyle bütüncül birbiçimde ele alınmasına dayanan bu yaklaşımın, geleneksel sektörel kıyı yönetimi329


yaklaşımına göre daha ileri bir aşamayı simgelediğine kuşku yok. Ancak bugüne değin,bu yaklaşım, hem uluslararası çevre politikası alanında, hem de akademik dünyada,yalnızca geleneksel yaklaşıma olan üstünlükleri açısından ele alınmakta, ortaya çıktığıtoplumsal-ekonomik koşullar göz önünde bulundurulmadan değerlendirilmektedir.Oysa, kıyılarda egemen olmaya başlayan bu yeni yaklaşım, yalnızca bilimsel alandabütüncüllüğe giden evrimin bir sonucu olarak kabul edilmemeli, yirminci yüzyılın sonçeyreğinde gözlenen ekonomik-siyasal dönüşümlerin kıyılara yansıması olarak da elealınmalıdır. Bir başka anlatımla, kıyı yönetimi anlayışındaki değişim, küreselleşmeolarak adlandırılan ve liberal ekonominin bütün kurum ve kurallarıyla dünya çapındayaygınlaşması, iki kutuplu güç dengesinin yerini tek büyük egemen gücün denetiminebırakması, iletişim ve ulaşım teknolojisinde devrim olarak nitelenen değişikliklerinortaya çıkması, uluslararası ticaretin gelişmesi ve sermaye akışının hızlanması,uluslararası alanda ortaya çıkan yeni edimcilerle ulusal devletlerin geleceğininsorgulanmaya başlanması gibi gelişmelerin etkisi altında gerçekleşmektedir. Bütünbunları göz önünde bulundurarak bütüncül kıyı alanları yönetiminin asıl olarak, anılanyeni dünya düzeninin öngördüğü yeni yürütüm anlayışı (governance) içindebiçimlendiğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Geleneksel yönetim sürecindedenetimi elinde bulunduran ulusal devletlerin yanına uluslararası örgütlerin, özelgirişimlerin, gönüllü örgütlerin eklemlenmesine, pazar ekonomisi ilkelerinin egemenkılınmasına, devletin küçültülmesine, işletmecilik anlayışına, yerinden yönetime, etkinve girişimci yurttaş tipine, katılıma, çoğulculuğa, katılımcılığa, özel amaçlı örgütleregöndermede bulunan yeni yürütüm anlayışının pek çok öğesini, yeni kıyı yönetimiuygulamalarında bulabilmek olanaklıdır.Özellikle 1992 Rio Konferansı'nda benimsenen belgelerle küresel nitelikkazanan bütüncül kıyı alanları yönetimi ilkelerine baktığımızda, bunların büyük ölçüdeyeni yürütüm anlayışının etkisi altında oluşturulduğunu görebiliriz. İlgili bölümlerde dedeğinildiği gibi, bütüncül kıyı alanları yönetimi programlarında, kıyıda yer alan, buradanyararlanan ya da ekonomik etkinliklerini sürdüren tüm kesimlerin yönetim sürecinekatılmaları beklenmektedir. Yönetimin asıl sorumluluğu yerel yönetimlere bırakılmakta,330


özeksel yönetiminse akçal kaynak bulma ve düzenleme işlevini görmesiöngörülmektedir. Yöredeki gönüllü örgütlerin, araştırma kurumlarının, özel kesimtemsilcilerinin ve halkın yönetime etkin olarak katılması istenmektedir. Kıyıyönetiminde yer alan edimciler arasında eşgüdümü kuracak, belirlenen politikalarınuygulanmasını sağlayacak özel kurulların oluşturulması önerilmektedir. Ulusal düzeydegerçekleşmesi beklenen bu çok ortaklı yönetim modelinin kıyı yönetimi sürecindegereken eşgüdümü sağlamaya yetmeyeceği, bunun yanı sıra uluslararası alanda daişbirliğinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Bütüncül kıyı alanları yönetimiuygulamalarında ve bu kapsamda kıyıda gerçekleştirilen çevre koruma etkinliklerindeekonomik gelişme düşüncesi ön plandadır. Bu doğrultuda pazar ekonomisinin etkinbiçimde sağlanmasına yönelik önlemlerin alınması ve araçların geliştirilmesigerekmektedir. Planlama aşamasında önceden kazanılmış hakların, özellikle de iyelikhakkının korunması bir diğer önemli konuyu oluşturmaktadır. Kıyı yönetimi sürecininbütün aşamalarında başarım değerlendirmesine gidilmesinin, program kapsamınyürütülen çalışmaların başarı düzeyini artıracağı düşünülmektedir. Bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin uygulamasında özellikle az gelişmiş ülkelerde kimi akçal sorunlarlakarşılaşılabileceği, bunun aşılması için de gerektiğinde uluslararası akçal kuruluşlardandış yardım alınması önerilmektedir. Buradan da anlaşılabileği gibi, yeni kıyı yönetimiyaklaşımında önerilen ilkelerle yeni yürütüm anlayışı arasında büyük koşutluklarbulunmaktadır. Bütüncül yönetimi sağlamaya yönelik olarak öngörülen ilkelerin aynızamanda yeni bir yönetim biçimine göndermede bulunduğuna kuşku yok. Gelenekselyönetim yapısının bırakılarak yeni örgütlenmelere gidilmesinin özendirilmesi, çokortaklı yönetimin savunulması, devletin bu alandaki işlevlerinini azaltılarak uluslararasıörgütlere ve sivil toplum örgütlenmesine bel bağlanması bu yeni yönetim anlayışınınipuçlarını vermektedir.Kıyı yönetimindeki yeni eğilimlerin bütün yönleriyle sorgulanmaksızın küreselölçekte benimsenmesinin nedenlerinin başında, bu yaklaşımların kuramsal temellerininbüyük ölçüde Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerce atılmasıgelmektedir. Bugüne değin kıyı yönetiminin yalnızca teknik bir uğraş alanı olarak doğal331


ilimlerin denetimi altında olması, toplumsal bilimlerin katkılarının sınırlı ölçülerdekalması da bu durumun bir diğer nedeni olarak gösterilebilir. Uluslararası örgütlerin kıyıyönetiminin gelişme doğrultusuna etkileri yalnızca belli bir yaklaşım biçiminindayatılmasıyla sınırlı kalmıyor. Bu örgütlerin dünya görüşü doğrultusunda hazırlananyazanaklarda saptanan ilkeler ya da uluslararası toplantılarda alınan kararlar kısa süredebilimsel dünyaya da yayılmakta, bir anlamda akademik yazının gelişme doğrultusunu dabelirlemektedir. Bu durumun yalnızca kıyı yönetimi yazını ile sınırlı kalmadığı, diğerdalları da içerecek kadar kapsamlı bir etki alanı oluşturduğunu da eklemek gerekir.Yaşanan bu gelişmeler, yukarıda dolaylı olarak değinilen olumsuz yönleri biryana bırakılacak olursa, özellikle az gelişmiş ülkelerin kıyı yönetimleri için kimi gelişmeolanaklarını da içermektedir. Sözü edilen olanaklar akılcı bir biçimdedeğerlendirildiğinde, özellikle akçal ve teknik açılardan yoksun durumda bulunan kimikıyı bölgelerinde önemli kazanımların elde edilebileceği düşünülebilir. Örneğin, yerelnitelikli bir kıyı sorununun çözümünde, uluslararası bir akçal örgütün desteğiyleyürütülen çalışmalarla başarılı sonuçlar alınabilir. Ancak, yerel düzeyde olumlu sonuçlardoğuran bir girişimin başka yerlere de yansıtılabilmesi, bir diğer anlatımla, ülkegenelinde de uygulanabilmesi için kalıcı bir yönetim dizgesinin oluşturulması da açıktır.Oysa Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler eliyle yürütülen kıyı yönetimi programlarınabaktığımızda, bunların genellikle örnek çalışmalar olarak kaldığını, ulusal düzeydeuygulanabilecek kalıcı bir model oluşturulamadığını görüyoruz. Bunda, uluslararasıalanda geliştirilen kıyı yönetimi ilkelerinin yerel koşullara uymamasının yanında,ülkelerin yönetim dizgelerindeki eksikliklerin, teknik ve akçal yetersizliklerinin de payıbulunmaktadır. Bir anlamda, uygulanmakta olan projenin başarısı büyük ölçüde dışakçal ve teknik desteğe bağlı kalmakta, bunlar kesildiğinde çalışmalar da kendiliğindendurmaktadır. Bundan ötürü, kıyı yönetiminde uluslararası alanda yaşanan yenigelişmelerin sunduğu olanaklar içinde akçal destekten daha önemli olanları dabulunmakta; kıyı yönetiminde bütüncüllüğün sağlanması, halk katılımının geliştirilmesi,yerel gereksinimlerin göz önünde bulundurulması bunların başında gelmektedir.332


Kıyı yönetiminde uluslararası alanda yaşanmakta olan gelişmeler, Türkiyekıyılarını da dolaylı ya da dolaysız biçimde etkilemektedir. Söz konusu etkinin düzeyinive niteliğini çözümleyebilmek için, önce, var olan yönetim dizgesinin ana özellikleriniortaya koymakta yarar var. Türkiye'nin kıyı politikası konusunda, üzerinde durulmasıgereken ilk nokta, 'kıyıya ilişkin kararların belli bir politikaya dayanarak alınmaması,gerçekleştirilen düzenlemelerin içeriğinin ekonomik ve siyasal güç odaklarınınyeğlemelerine göre belirlenmesi' olacaktır. Kıyı ile ilgili belgelerin hemen hementümünde yer almış bulunan "kamu yararı/toplum yararı" ilkelerinin tam anlamıylayaşama geçirilememiş olmasını da buna bağlamak gerekir. Bir başka açıdan bakarak,Türkiye'nin kıyı politikası, 'kıyıdan ekonomik yarar sağlamak üzerine kuruludur' gibidaha olumsuz ama aynı zamanda daha gerçekçi nitelikte bir değerlendirmede bulunmakda olanaklıdır. İyimser bir yorumla, 'kıyının kamu yararına kullanımının, kıyıyıekonomik etkinliklere açmak ve dolaylı olarak toplumun bütün kesimlerinin bu ortakyararı paylaşmasını beklemek yoluyla gerçekleşmesi' olarak da değerlendirilebilecek budurumun yansımalarını, kıyı alanlarının denetimsiz biçimde turizme açılmasında, enerjisantrallerine çekincesizce kıyıda yer verilmesinde, kıyıların doldurularak karaulaşımtırma sekörünün hizmetine sunulmasında ve kıyıdaki verimli tarım topraklarınınsanayi tesislerine, ikinci konutlara özgülenmesinde görebiliriz.Bütün bunlardan yola çıkarak yapılabilecek en genel, en kapsamlıdeğerlendirme, Türkiye'de kıyı yönetimi sürecinin bütüncül bir yaklaşım doğrultusundaişlemediği olacaktır. Bu anlamda Türkiye’de kıyı yönetimine parçacı yaklaşımın egemenolduğu söylenebilir; kıyı alanındaki türlü ekonomik sektörler, kamu yönetiminin yerel,bölgesel ve ulusal düzeydeki birimleri, kıyının kara-deniz yönü ve kıyı ile ilgili bilimdalları arasında işbirliği, uyum ve bütünleşme sağlanabilmiş değildir. Kıyı alanındakiher sorun alanı için ayrı bir düzenleme öngörülmüş, sorumlu kuruluşlar arasında işbirliğikurulamamış, halkın kıyı yönetimi sürecine katılımı sağlanamamıştır. Bu durumunnedenleri arasında, ilk olarak bütüncül yaklaşımların ve bütüncül kıyı alanlarıyönetiminin henüz Türkiye'de yeni yeni girmeye başlaması gelmektedir. Özellikle 1992Rio Konferansı'nın da etkisiyle başlatılan az sayıdaki girişimin dışında, Türkiye333


kıyılarında bütüncül yönetimin izlerine rastlamak güçtür. İkinci neden olarak, çevreyönetimi ve çevre sorunları ile ilgili tüzel düzenlemelerdeki parçacıllığın kıyıyönetimine de yansımasını almak gerekir. Kıyı yönetimi sürecinde yer alan kuruluşlarınyetki ve sorumluluklarında çoğu zaman çatışmalara ve çakışmalara rastlamakolanaklıdır; pek çok konuda birden fazla kurum söz sahibi olabildiği gibi, kimi sorunalanları da sahipsiz kalabilmektedir. Örneğin, kıyı alanlarını birinci dereceden etkileyentüzel düzenleme olan kıyı yasası, bütüncül bir bakış açısıyla hazırlanmış değildir; yasa,yalnızca kıyının kara yönüne odaklanmış, daha çok kıyıdan yararlanma koşulları ileiyelik sorunlarını ilgi alanı içinde görmüştür. Kuşkusuz bütün bunlara, kıyı ile ilgili tüzeldüzenlemelerin ve dolayısıyla kıyı yönetiminin odak noktasında yer alan yerelyönetimlerin içinde bulunduğu durumu eklemek gerekecektir. Kıyı bölgelerinde bulunanirili ufaklı yüzlerce yerel yönetim biriminin uygulamaları arasında eşgüdümü kuracakbir düzeneğin geliştirilmiş olmaması, bu yerel birimlerin yasaların gereklerini yerinegetirecek akçal güçten, çalışandan, donanımdan yoksun bulunması ve belki de dahaönemlisi, yerel birimlerin işlem ve eylemlerinin çoğunlukla yöredeki ekonomiktoplumsalgüçlerin denetiminde gerçekleşmesi, kıyıdaki sorunların bütüncül biryaklaşımla ele alınmasını güçleştirmektedir. Bütün bunlar doğrultusunda genel birdeğerlendirme yapmak gerekirse, bütüncüllüğün sağlanmasında en büyük engelin,kıyıdaki doğal değerlerin ekonomik açıdan taşıdığı önemden kaynaklandığı söylenebilir.Yasama ve yürütme organlarının kıyı alanlarının bütüncül bir yaklaşım doğrultusundaele alınmasını sağlayacak düzenekleri kurmadaki çekingenliğinin, kıyıda siyasalekonomikgüç odakları arasında yaşanan çatışmanın ve kıyı alanlarında kapsamlı,geleceğe dönük politikalar yerine günübirlik kararların egemen olmasının ardında da hepekonomik kaygılar bulunmaktadır.Her ne kadar Türkiye'de kıyı yönetimi süreci, bütüncül politikalar yerineparçacıl kararlar doğrultusunda işlese de, gelecekte bu durumun değişebileceğine ilişkinkimi işaretler de yok değil. Kıyı alanlarındaki sorunların niteliği, bunları doğurannedenler ve olası çözüm yolları konusunda akademik çevreler ve uygulayıcılar arasındabüyük bir görüş ayrımı olduğu söylenemez. Son yıllarda konunun uluslararası334


toplantılarda daha yoğun biçimde ele alınmaya başlaması, uluslararası alanda çok sayıdatüzel belgenin ortaya çıkması, çeşitli uluslararası kuruluşların türlü yörelerde kıyıyönetimi programları gerçekleştirmesi ya da destek vermesi, uygulanacak politikaseçeneklerini azaltmış, bir anlamda kıyıların bütüncül yönetimi konusunda zorunlu biroydaşma sağlamıştır. Bu durumu, UÇEP, Ulusal Gündem 21 ya da Beş Yıllık KalkınmaPlanlarının ilkelerinde de görebilmek olanaklıdır. Bir anlamda kıyı yönetimindeyaklaşım değişikliği olarak da değerlendirilebilecek olan bu yeni eğilim, yalnızcayukarıda anılan ulusal nitelikli planlarda bir ilke kararı olarak kalmamış, kimi yerlerdekiuygulamalara da yansımaya başlamıştır.Özellikle 1992'den bu yana sayıları gittikçe artmaya başlayan ve şimdilik İzmir,İskenderun, Bodrum, Mersin, Belek, Çıralı, Trabzon, Patara gibi kıyı alanlarındadenenmeye başlayan bu yeni kıyı yönetimi girişimlerinin ortak özelliği, uluslararası birörgütün akçal ya da teknik desteğini arkalarına almalarıdır. Genellikle, bir gönüllü çevrekuruluşunun, uluslararası nitelikteki bir örgütten aldığı yardımla başlayan bu tür yönetimprogramları, henüz ülke yüzeyine yayılabilmiş değildir. Üstelik bunlardan birçoğuaraştırma projesi olarak kalmış, uygulamaya geçme yönünde sonut adımlaratılamamıştır. Uygulamasına başlanan programların başarı düzeyi de, özeksel yönetimintürlü birimlerinin, yerel yönetimlerin ve yöre halkının yürütülen programlara katkısısınırlı ölçülerde kaldığı için, proje yürütücülerine bağlı olarak değişmektedir. Geneliklebir uluslararası belgenin gerekleri doğrultusunda ya da var olan bir akçal düzenektenyararlanmak üzere pilot programlar olarak başlatıldıklarından, bir başka anlatımla genişkapsamlı, uzun erimli bir politikanın ürünü olmadıklarından ötürü, yürütülen programlararasında eşgüdüm kurulabilmiş değildir.Söz konusu yeni girişimlerin büyük bir bölümünün yalnızca araştırma ya daplanlama aşamasında kaldığından, yapılan yönetim planlarının uygulanma olanağınakavuşamadığından söz edilmişti. Başlatılan programların başarısını olumsuz yöndeetkileyen bu durum büyük ölçüde yeni girişimlerin tüzel dayanağının bulunmamasındankaynaklanmaktadır. Bu programlar kapsamında, kıyı alanlarını korumaya vegeliştirmeye yönelik işlerin dökümünüm yapıldığı bir belge olan yönetim planı,335


kendisine planlama sıradüzeni içinde yer bulabilmiş değildir; bir başka anlatımla tüzeldüzenlemelerde böyle bir plan türüne yer verilmemiştir. Bundan dolayı, programlarkapsamında hazırlanan yönetim planlarının yaşama geçirilmesi için gereken yasal,yönetsel ve akçal araçlar oluşturulamamakta, planlar yalnızca yörenin toplumsalekonomik-çevrebilimseldurumunu ortaya koyan, yol gösterici belgeler olarak kağıtüstünde kalmaktadır.Bu girişimlerin, özellikle kıyı yönetiminde yeni yaklaşımların, yeni tekniklerinülkeye kazandırılmasına ve buralarda elde edilecek deneyimin ülkenin diğer yerlerineyansıtılmasına yaradığına kuşku yok. Üstelik, sayıları az da olsa, başarılı sonuçlar verenörneklerin, en azından uygulandıkları yörenin kıyı alanları için bir kazanç olarakdeğerlendirilmesi gerekir. Bunlara, kimi doğal değerlerin korunmasını, kıyı ve çevresorunlarının ülke gündemine sokulmasını, bu konuda kamuoyunun dikkatininçekilmesini de eklemek gerekir. Ancak, tıpkı bütüncül kıyı alanları yönetimininuluslararası alanda sorgulanmaksızın kabul edilmesinde olduğu gibi, Türkiye'de sondönemde ortaya çıkmaya başlayan yeni kıyı yönetimi deneyimleri de ortaya çıkardıklarıya da daha doğrusu ortaya çıktığı toplumsal-ekonomik etmenlerden soyutlanarak elealınmakta, yalnızca tekil örneklerin başarım düzeyleri hakkında değerlendirmelerdebulunulmaktadır. Bu açıdan Türkiye'deki yeni kıyı yönetimi deneyimlerinin dahakapsamlı bir biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Üzerinde durulması gereken ilknokta, bu girişimlerin, yalnızca bilimsel yaklaşımlardaki değişimin Türkiye'ye yansımasıolarak değerlendirilmemesi, belki bundan da öte, daha çok, dünya çapında son dönemdemeydana gelen büyük dönüşümlerin dolaysız bir sonucu olarak ele alınmasıgerekliliğidir. İlgili bölümlerde de değinildiği gibi, daha çok Dünya Bankası gibi akçalnitelikte ya da UNEP gibi çevresel nitelikte bir uluslararası örgütün öngördüğü ilkelerçerçevesinde gerçekleştirilen bu programların etkisi yalnızca belli bir kıyı yöresindekisorunun ele alınması ile sınırlı kalmamakta, bundan daha köklü değişimlerin detohumlarını atmaktadırlar. Kıyıların karşı karşıya kaldığı sorunlara çözüm bulmaamacıyla özellikle son on yılda türlü yörelerde başlatılan girişimlerde önerilen yönetselmodel, yeni yürütüm anlayışının (governance) bir uzantısıdır.336


Türkiye'de son on yılda kimi kıyı yöreleri için hazırlanan yönetim modelleriincelendiğinde hemen hepsinin parçalı yönetim anlayışına yakın önerilerde bulunduğuortaya çıkacaktır. Var olan geleneksel yapının, kıyıda gerçekleşen etkinlikler arasındaeşgüdümü yeterince kuramamasından yola çıkan bu öneriler çözümü ya dernek, vakıf,kooperatif gibi sivil toplum örgütlerinde ya da özel hukuk kurallarına dayalı bir şirkettebulmaktadırlar. Eşgüdümleyici yapı olarak, yerel yönetimlerin kendi aralarındakuracakları birlikleri ya da türlü toplumsal güçlerin katılımıyla oluşturulacak bir kuruluöne çıkaran modellerde de, sivil toplum örgütleri ya da özel şirketler, bu yeni yapınınayrılmaz parçasını oluşturmaktadırlar. Uluslararası örgütlerin öngördüğü kıyı yönetimiilkelerine koşut olarak düzenlenen bu yeni modellerin, geleneksel yapıya göre kimiüstün yanları yok değil. Özellikle sivil toplum örgütlerinin ve yerel girişimcilerin, kararalma düzeneklerine, yönetim sürecine dahil edilmesinin, çevre bilincininyaygınlaşmasına katkıda bulunabilecek demokratik bir yöntem olduğu söylenebilir.Ancak kağıt üstünde, katılımı artıran, sorumluluğu ve yetkiyi daha geniş bir tabanayayan bir yöntem gibi görünse de, bunun, önemli sorunları da beraberinde getiren biruygulama olduğundan kuşku yok. Burada karşımıza çıkan ilk sorun, kıyı yönetimisürecini düzenlemesi öngörülen söz konusu kurulların ve sivil toplum örgütlerinin,kıyıdan yararlananları ve yöre halkını temsil dereceleridir. Genel kural olarak herkesin,toplumun bütün kesimlerinin yararlanmasına açık olması gereken bu değerlerin, yalnızcabelirli ekonomik ve toplumsal güç odaklarının denetimindeki şirketler ya da özelgirişimlerin ağırlıkta olduğu kurullar eliyle yönetilmeye başlanmasının ne ölçüde ortakyarara hizmet ettiği kuşkuludur. Bu noktada karşımıza çıkan sorun, yeni yapıönerilerinin kamu/toplum yararını sağlamaya elverişli olup olmadıklarıdır. Her ne kadarson dönemde kamu yararı kavramına verilen anlamdaki değişiklikler, bu kavramıngereklerinin kamu kurumlarının yanı sıra sivil toplum örgütleri ve özel girişimlertarafından da yerine getirilebileceğini öngörse de, özellikle Türkiye gibi, katılımgeleneğinin yerleşmediği, denetim düzeneklerinin gelişmediği, toplumsal kümelerarasında büyük uçurumların gözlendiği ülkelerde, bu yönde bir uygulamanın büyüksorunlar doğuracağı açıktır. Öncelikle, model önerilerindeki kurulların ya da siviltoplum örgütlerinin yapısına bakıldığında, bunların büyük ölçüde yörenin toplumsal ve337


ekonomik açıdan önde gelenlerinden oluştuğu görülebilecektir. Yöre halkınınkatılımının sınırlı ölçülerde kaldığı bu kurul ya da örgütlerin, destek alınan uluslararasıörgütlerden ne ölçüde bağımsız davranabildikleri de ayrı bir tartışma konusunuoluşturmaktadır.Yeni kıyı yönetimi yaklaşımlarının geleneksel kıyı yönetimi dizgesine etkisi debir başka sorun alanını oluşturmaktadır. Yeni yaklaşımlar kapsamındadeğerlendirilebilecek uygulamaların ana ereklerinden birisinin bütüncül yönetimi kıyıalanlarında yaşama geçirmek olduğundan söz edilmişti. Ancak son dönemde ortayaçıkan yeni kıyı yönetimi girişimlerine bir bütün olarak bakıldığında, varılmak istenensonuçla gerçekleşen durum arasında büyük bir farklılığın oluştuğu görülebilecektir.Daha açık olarak belirtmek gerekirse, Türkiye'de kıyı alanlarına ilişkin olarak sektörelve parçacıl bir yaklaşım egemendir; pek çok yerde yetkiler ve sorumluluklar üst üstegeçmiştir; bu durumu, hem kıyı ile ilgili yasal düzenlemelerde hem de kıyı alanlarındansorumlu örgütlerde görebilmek olanaklıdır. İşte yeni yaklaşımlar, bütünlüğü ya dagerçekleştirilen etkinlikler, sunulan hizmetler arasında eşgüdümü sağlamak üzere yenikurumsal düzenlemeler (kıyı kurulu, birlikleşme, kooperatifleşme vb.) önerirken, biranlamda Türkiye'nin geleneksel yönetsel yapısı içinde kıyı alanlarından sorumlu özekselve yerel birimlerin yanı sıra yeni örgütlenmelere de yer verirlerken, var olan yönetimyapısının daha da parçalanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Bundan ötürü, yasal yetkive sorumluluklarla donatılmadan, bu tür yeni arayışların bütüncül yaklaşımı sağlamadafazla etkili olamayacaklarını, yalnızca kıyı yönetiminde egemen olan karmaşık veparçacıl yapıya eklenen yeni öğeler olarak kalacaklarını söylemek yanlış olmayacaktır.Bütüncül yaklaşımların yaşama geçirilmesinde geleneksel yönetim dizgesininkimi açılardan yetersiz kaldığı ve yeni yürütüm anlayışının ürünü olarak kabuledebileceğimiz kimi özel örgütlere, danışma kurullarına, eşgüdüm özeklerine gereksinimduyulduğu bir gerçek. Ancak özellikle Türkiye gibi sivil toplum örgütleriningelişmediği, katılımın yerleşmediği çevre ülkelerde bütünüyle anılan araçlara bağlıkalmanın türlü sakıncaları da beraberinde getireceği açıktır. Önceden de değinildiği gibi,bu tür yapılanmalar ilk bakışta katılımı ve çalışmalar arasında uyumu sağlar görünse de,338


hem oluşum biçimleri hem de tüzel dayanakları göz önünde bulundurulduğundaulaşılmak istenenle ortaya çıkan sonuç arasında büyük ayrımlar olduğu kolaycaanlaşılacaktır. Bu açıdan, her bir kıyı alanı için farklı yapıda ve farklı bileşenlere sahipsöz konusu eşgüdüm birimlerinin yasal bir dayanağa kavuşturulması ya da bu işlevin varolan bir yönetim birimine devredilmesi daha uygun bir çözüm olabilir. Aslında kıyıalanlarında gözlenen sorunlar ve bunun için önerilebilecek çözüm yolları ülkedeki diğerçevre sorunlarınkinden çok da farklı görünmüyor. Bundan ötürü, kapsamlı bir çevrepolitikasının oluşturulması, yasal düzenlemelerin yarattığı karmaşık yapının giderilmesi,ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki yetki çatışmasının önlenmesi, planlamasıradüzeninde yer alan planların yaşama geçirilmesini sağlayacak yeni bir yapılanmayagereksinim duyulduğu açıktır. Bir anlamda, kıyı alanlarını koruma ve geliştirmeçabalarının başarıya ulaşmasının ilk koşulunu ülkenin çevre yönetimi düzeneğiniyeniden ele almak oluşturmaktadır. Üstelik bu doğrultudaki önerilerin önemli birbölümü, hem UÇEP ve Beş Yıllık Kalkınma Planları gibi ulusal nitelikte, hem de UlusalGündem 21 gibi uluslararası alanda yapılan antlaşmaların sonucunda ortaya çıkanbelgelerde de yer almaktadır. Ancak bütün bunlar gerçekleşmese bile, gelenekselyönetim düzeneği içinde yapılabilecekler de var. Kıyı kuşağının, yalnızca kara yönündebelli bir derinlik mesafesi olarak değil, deniz ve kara yönüyle bir bölge olarakbelirlenerek koruma ve gelişme planlarının buna göre uygulanması ve kıyıdan yalnızcabelli kümelerin değil toplumun bütün kesimlerinin yararlanacağı düzeneklerinoluşturulması bunların başında gelmektedir. Kıyıların içinde bulunduğu bu sorunları elealmada, bugüne değin gözlerden yitirilen bir yerel yönetim biriminden, il özelyönetiminden, yararlanmak önemli olanaklar yaratabilir. Kıyı bölgelerinde bulunan çoksayıda belediyenin birbirinden bağımsız olarak hareket ettiği, kıyıların önemli birbölümünün belediye sınırları dışında bulunduğu bilinmektedir. Bütün bunlar göz önündebulundurulduğunda, il özel yönetimlerinin kıyı alanlarına ilişkin işlevlerinin yenidengözden geçirilmesi önerilebilir. Hem yetki ve sorumluluklarının bütün kıyı bölgesinikapsaması hem de seçilmiş ve atanmışlardan oluşan bir yapıya sahip olması bu yerelyönetim birimine önemli üstünlükler sağlamaktadır. Bu tür bir düzeneğingeliştirilmesiyle, özeksel ve yerel yönetimlerin karar ve uygulamaları arasında uyum339


kurulabilecek, çok başlı ve parçacıl yönetimin doğurduğu sakıncalar önlenebilecek,uluslararası alandan türlü programlar aracılığıyla alınan akçak destek daha verimlibiçimde kullanılabilecek ve kıyılar daha kapsamlı bir bakış açısıyla ele alınabilecektir.Ancak bütün bu önerilerin gerçekleşmesinin ön koşulu, kıyıların belli kümelereözgülenen bir 'ekonomik kaynak' olarak değil, toplumun bütün kesimlerine ait bir 'doğaldeğer' olarak görülmesidir.340


Yararlanılan KaynaklarAdams, W.M., Green Development: Environment and Sustainability in the ThirdWorld, 4 th Edt., Routledge, London, New York, 1998.Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı (METAP), Türkiye’de Kıyı AlanlarıYönetimi: Toplantı Sonuçları-Öneriler (Çevre Bakanlığı ve Dünya Bankası OrtakToplantısı), Kalkan, 5-7 Temmuz, 1991.Akdeniz Eylem Planı-Öncelikli Eylemler Programı, Birleşmiş Milletler Programı, İzmirKenti İçin Entegre Planlama Çalışması (Çalışma Planı Taslağı), Öncelikli EylemlerProgramı Bölgesel Aktivite Merkezi, Split, 1991.Akdeniz, Halil, Kıyı Korumasında Yönetsel ve Tüzel Boyutlar: Kuşadası ve KemerKıyılarındaki Yapılaşmalar, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, <strong>Ankara</strong>, 1996.(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)Akıllıoğlu, Tekin, "Kamu Yararı Kavramı Üzerine Düşünceler", Amme İdaresi Dergisi,Haziran 1991, C.24, S.2, s.3-15.Aksoy, A. Şinasi, “Yeni Sağ ve Kamu Yönetimi”, Kamu Yönetimi DisipliniSempozyumu Bildirileri-Cilt II., TODAİE, <strong>Ankara</strong>, 1995, s.160-173.Aktar, Özdoğan, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı'nın Uluslararası İşbirliği Projesi:Akdeniz Eylem Planı", Yeşil Çevre, 23 Ağustos 1993.Algan, Nesrin, Bölgesel Çevre Yönetiminde Model Arayışları: Akdeniz, A.Ü.SosyalBilimler Enstitüsü, <strong>Ankara</strong>, 1994. (Yayınlanmamış Doktora Tezi)Algan, Nesrin, “The Significance of International Legislation in Integrated Coastal ZoneManagement, Turkish J. Marine Sciences, No: 6 (1), 2000, s.55-69.Altaban, Özcan, "An Introduction to Antalya 'A Unique Mediterranean City' ",International Society of City and Regional Planners, Coastal Area Management,International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March, 1998.s.37-44.Ana Britannica, Ana Yayıncılık, İstanbul, 1989, C.16.Arısoy, Elmas, "Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı ve Kıyı Yönetimi (ATAK) ProjesiKapsamında Kuşadası Havzasında Yapılan Çalışmalar", Kıyı Sorunları ve ÇevreSorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası Belediyesi Yayınları, Kuşadası,1994, s.1-9.341


Atik, A. Saffet, Ortak Çalışma Toplantısı Öncesi Patara Yönetim Planı HakkındaÖzet Bilgiler (Taslak Sektör Raporları Genel Değerlendirmesi ve Yönetim PlanıKavramsal Yaklaşımı), <strong>Ankara</strong>, 1997.Atik, A. Saffet, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı: Final Rapor,Çevre Bakanlığı-Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı-Kültür veTabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, <strong>Ankara</strong>, 1997.Barrow, C, J., Environmental Management: Principles and Practice, Routledge,London, New York, 1999.Barry, John, Rethinking Green Politics, Sage Publications, London, 1999.Baykan, N. Orhan, "Ege Kıyı Şeridi Yerleşimlerinde Yeraltı Suyu Tuzlanması", KıyıSorunları ve Çevre Sorunları Sempozyumu, 10-11 Kasım 1994, Kuşadası BelediyesiYayınları, Kuşadası, 1994, s.71-80.Beatley, Timothy, David J. Brower, Anna K. Schwab, An Introduction to CoastalZone Management, Island Press, Washington, D.C., 1994.Belfiore, Stefano, "EU ICZM in the Mediterranean: Progress and Prospects", ErdalÖzhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in theMediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training& Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, MiddleEast Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.217-233.Benevolo, Leonardo, Avrupa Tarihinde Kentler, Çev. Nur Nirven, Afa, İstanbul,1995.Berki, Şakir, Toprak Hukuku, 3. Baskı, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları, <strong>Ankara</strong>,1967.Bilsel, S. Güven, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları ya da Planlama ÖlçütleriÜzerine", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.48-51.Bird, Eric C.F., Coasts, 2 nd Edt., The M.I.T. Press, Cambridge, Massachusetts, London,1970.Bird, Eric C. F., Beach Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996.Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Akdeniz Eylem Planı, Michel Grenon ve MichelBatisse (Ed.), Mavi Plan, Çevre Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1988.Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Ortak Geleceğimiz,Çev.Belkıs Çorakçı, <strong>Ankara</strong>, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, 1987.Black Sea Environmental Programme, 1996 Annual Report, İstanbul, 1997.342


Burbridge, P.R., "The Challenge of Demonstrating the Socio-Economic Benefits ofIntegrated Coastal Management", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives onIntegrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.35-53.Budak, Sevim, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası: Avrupa Topluluğu'nunÇevre Politikası ve Türkiye'nin Uyum Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul, 2000.Bush, David M., Orrin H. Pilkey Jr., William J. Neal, Living by the Rules of the Sea,Duke University Press, Durham and London, 1996.Camhis, Marios, Harry Coccossis, "Coastal Planning and Management Perspectives",Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.92-97.Carter, R.W.G., Coastal Environments: An Introduction to the Physical, Ecologicaland Cultural Systems of Coastlines, 3 rd Edt., Academic Press, London, 1991.Ceyhan, Haluk, Emre Gönen, Çevre Sorunları: Avrupa Toplulukları ve TürkiyePolitikalarının Karşılaştırmalı İncelenmesi, İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları,İstanbul, 1990.Childe, V. Gordon, Tarihte Neler Oldu, 5. Baskı, Çev. Mete Tunçay, Alaeddin Şenel,Alan Yayıncılık, İstanbul, 1993.Childe, V. Gordon, "The Urban Revolution", Richard T. LeGates, Frederic Stout, TheCity Reader, 2 nd Edt., Routledge, New York, 2000, s.22-30.Cicin-Sain, Biliana & Robert W. Knecht, Integrated Coastal and OceanManagement: Concepts and Practices, Island Press,Washington, D.C, 1998.Cin, Halil, “Osmanlı Devletinde Kıyıların Hukuki Rejimi”, Seha L. Meray’a Armağan,A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, <strong>Ankara</strong>, 1981, s.79-105.Clark, John R., Coastal Zone Management Handbook, Lewis Publishers, Boca Raton,Boston, 1996.Coastal Zone Management (CZM) in Turkey, Mediterranean Environment TechnicalAssistance Program (METAP) Consultant Report, 15 May 1991.Commission of the European Communities, "Declaration of the Council of the EuropeanCommunities and of the Representatives of the Governments of the Member StatesMeeting in the Council of 22 November 1973 on the Programme of Action of theEuropean Communities on the Environment", Official Journal of the EuropeanCommunities, 20.12.1973, No C 112, s.1-51.Commission of the European Communities, Progress Report on Implementation ofthe European Community Programme of policy and Action in Relation to the343


Environment and Sustainable Development "towards sustainability", Brussels,1996.Commission of the European Communities (Communication from the Commission tothe Council, the European Parliament, The Economic and Social Commitee and theCommittee of the Regions On the Sixth Environment Action Programme of theEuropean Community), Environment 2010: Our Future, Our Choice: The SixthEnvironment Action Programme, (Proposal for a Decision of the European Parliamentand of the Council laying down the Community Environment Action Programme 2001-2010), Luxembourg, 2001.Commission on Geosciences, Environment, and Resources National Research Council,Environmental Science in the Coastal Zone: Issues for Further Research,(Prooceedings of a Retreat Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center,Massachusetts, June 25-26, 1992), National Academy Press, Washington, D.C., 1994.Committee on Science and Policy for the Coastal Ocean Studies Board, Commission onGeosciences, Environment, and Resources National Research Council, Science, Policy,and the Coast: Improving Decisionmaking, National Academy Press, Washington,D.C., 1995.Connely, James, Graham Smith, Politics and the Environment: From Theory toPractice, Routledge, London, New York, 1999.Contemporary Review, May 1999, C.274, S.1600, s.230-236Çevre Bakanlığı, KENTKUR, Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi: FinalRapor, <strong>Ankara</strong>, 1996.Çevre Bakanlığı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğal Hayatı KorumaDerneği, Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi Yönetim Planı, <strong>Ankara</strong>, 1999.Çulha, M. Durukal, "Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri AçılışKonuşması", (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), Bayındırlık ve İskan Bakanlığı,Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, <strong>Ankara</strong>, 1993,s.9-14.Dalokay, Vedat, "Türkiye'nin Kıyı Sorunları ve Politikası", IX. İskan ve ŞehircilikKonferansları: Türkiye'de Orman Köyleri, Yerleşme, Bölge Planlama, Şehirleşme,Doğu Anadolu'nun Sorunları, A.Ü.SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1969, s.95-120.Davis, P.A., "The Greening of Foreign Aid", Congressional Quarterly WeeklyReport, 06.15.1991, Vol.49, No.24, s.1600.Demirayak, Filiz, "Belek Kıyı Yönetimi Planı", Kelaynak'tan Haberler, S.57, Ocak-Şubat 1995, s.22-23.344


Demirayak, Filiz, "A Future for the Belek Coastal Zone Management Plan", Coastline,Vol.6, 1997-1, s.9-12.Demirayak, Filiz, "Kıyı Alanları Yönetimi", Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ileBelediyeler, Yıl 11, S.34, (Tarih belirtilmemiş.), s.23-29.DeSombre, Elizabeth R., "International Environmental Policy", B. Nath, L. Hens vediğerleri (Eds.), Environmental Management in Practice (Volume I): Instrumentsfor Environmental Management, Routledge, London, 1998, s.361-377.Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, <strong>Ankara</strong>, 1963.Devlet Planlama Teşkilatı, Kalkınma Planı (İkinci Beş Yıl) 1968-1972, <strong>Ankara</strong>, 1968.Devlet Planlama Teşkilatı, Yeni Strateji ve Kalkınma Planı: Üçüncü Beş Yıl (1973-1977), <strong>Ankara</strong>, 1973.Devlet Planlama Teşkilatı, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), <strong>Ankara</strong>,1983.Devlet Planlama Teşkilatı, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), <strong>Ankara</strong>,1985.Devlet Planlama Teşkilatı, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), <strong>Ankara</strong>,1990.Devlet Planlama Teşkilatı, VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), <strong>Ankara</strong>, 1996.Devlet Planlama Teşkilatı, Uzun Vadeli Strateji ve VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı(2001-2005), <strong>Ankara</strong>, 2000.Devlet Planlama Teşkilatı, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı - Bölgesel Gelişme Özelİhtisas Komisyonu Raporu, <strong>Ankara</strong>, 2000.Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, <strong>Ankara</strong>,1998.Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, 2. Baskı,Şubat 1999, <strong>Ankara</strong>.Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu KaradenizBölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Ana Plan, C.II, <strong>Ankara</strong>,2000.Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu KaradenizBölgesel Gelişme Planı (DOKAP) - Taslak Nihai Rapor: Çevre, C.V, <strong>Ankara</strong>, 2000.345


Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu KaradenizBölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Kurumsal Gelişme, C.VII,<strong>Ankara</strong>, 2000.Devlet Planlama Teşkilatı, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, Doğu KaradenizBölgesel Gelişme Planı (DOKAP), Taslak Nihai Rapor: Proje Raporları, C.VIII,<strong>Ankara</strong>, 2000.DG Environment, Nuclear Safety and Civil Protection, Demonstration Programme onIntegrated Management of Coastal Zones, Information Document EuropeanCommission Services, February 1996.Dillman, David L., "Personel Yönetiminde ve Verimlilikte Reform: İngiltere veAmerika Birleşik Devletleri'nde Kamu Hizmetinin İyileştirilmesi", Çev. Çiçek Refik,Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1991.Doğal Hayatı Koruma Derneği, World Wide Fund for Nature, World Bank, Belek KıyıYönetimi Planı, (Basım yeri ve tarih belirtilmemiş.).Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Bülten, Ağustos 1998, S.1, 2, 4.Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı, İstanbul, 2001.Doğanay, Ümit, "Toplum Yararı ve Kamu Yararı Kavramları", Mimarlık, Temmuz1974/7, S.129, s.5-6.Dunleavy, Patrick, "The Globalization of Public Services Production: Can GovernmentBe 'Best in World'? ", Public Policy and Administration, 1994, No 9/2, s.36-64.Dunleavy, Patrick, Christopher Hood, "From Old Public Administration to New PublicManagement", Public Money & Management, July-September 1994, No: 14/3, s.9-16.Dupont, R. Ryan, Terry E. Baxter, Louis Theodore (Eds), EnvironmentalManagement: Problems and Solutions, Lewis Publishers, London, New York, 1999.Durant, Will, Ariel Durant, The Lessons of History, Simon and Schuster, New York,1968.Durukan, Meltem, “Kıyı Alanları Konusunda Ulusal Mevzuat ve İdari Yapı”, Özhan, E.(Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı,24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu TeknikÜniversitesi, 1997, <strong>Ankara</strong>, s.59, 68.Eichbaum, William, "Coastal Management and Policy, Commission on Geosciences,Environment, and Resources National Reearch Council", Environmental Science in theCoastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat Held at the J.346


Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992), National AcademyPress, Washington, D.C., 1994, s.149-154.Eke, Feral, Kıyı Mevzuatının Gelişimi ve Planlama, T.C. Bayındırlık ve İskanBakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1995.Eke, Feral, Şule Karaaslan, “Kıyı Mevzuatına ve Uygulamasına Bakış ve Bazı Öneriler”,Özhan, E. (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal KonferansıBildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi,Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997.Ekinci, Oktay, İstanbul’u Sarsan On Yıl: 1983-1993, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1994.Ekinci, Oktay, "Kıyılar ve Toplum Yararı", İnsan, Çevre, Toplum, 2. Baskı, (Der.Ruşen Keleş), İmge, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.149-171.El-Ashry, Mohamed, "The New GEF", Environment, July/August 1994, Vol.36, No.6,s.37-39.Emre, Cahit, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 1. Ara Rapor(Durum Değerlendirmesi), (Yayımlanmamış Rapor), Doğal Hayatı Koruma Derneği,Şubat 1999.Emre, Cahit, Çıralı Kıyı Yönetimi Planı: Kurumsal ve Örgütsel Yapı, 2. Ara Rapor(Örgütlenme Seçenekleri), (Yayımlanmamış Rapor), Doğal Hayatı Koruma Derneği,Ağustos 2000.Enyclopedia International, Grolier Incorporated, New York, 1970, C.11.Ergun, Turgay, “Postmodernizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.30,S.4, Aralık 1997, s.5-15.Ergüden, Selman, Yaşar Konmaz, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve Üzerine”,Mimarlık, S.147, 1976/2, s.74-75.Erkan, Hüseyin, Kadastro Bilgisi, TMMOB-Harita ve Kadastro Mühendisleri OdasıYayını, <strong>Ankara</strong>, 1989.EU Demonstration Programme-Integrated Management of Coastal Zones,Implementing the Demonstration Programme on Integrated Management ofCoastal Zones, November, 1996.European Commission - Life: Coastal Management and Tourism in Turkey: Ciraliand Belek, (http://europa.eu.int/comm/environment/lifeweek/exhibition_summaries.htm), Ağustos 2000.347


European Commission, Taking European Environment Policy into the 21 st Century:A Summary of the European Commission's Progress Report and Action Plan onthe Fifth Programme of Policy and Action in Relation to the Environment andSustainable Development, Office for Official Publications of the EuropeanCommunities, Luxembourg, 1996.European Commission, Towards Sustainability: The European Commission'sProgress Report and Action Plan on the Fifth Programme of Policy and Action inRelation to the Environment and Sustainable Development, Office for OfficialPublications of the European Communities, Luxembourg, 1997.European Commission, Caring for Our Future-Action for Europe's Environment:25 Issues at a Glance, Second Edition, Brussels-Luxemburg, 1998.European Union, Environment: Current Situation and Outlook, (http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/lvb/l28066.htm), Ağustos 2000.Food and Agriculture Organization of the United Nations, John R. Clark, IntegratedManagement of Coastal Zones, FAO Fisheries Technical Paper, Rome, 1992.French, Peter W., Coastal and Estuarine Management, Routledge, London, NewYork, 1997.Garner, Robert, Environmental Politics, Prentice Hall, London, New York, 1996.Gençkaya, Ömer Faruk, "States and Non-State Actors in Environmental Policy Making:An Overview of the GEF-BSEP NGO Forum", Protecting Regional Seas: DevelopingCapacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe, (Eds. Stacy D.VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko), Conference Proceedings: "Saving the Seas:Developing Capacity and Fostering Environmental Cooperation in Europe", 14 May1999, s.81-110.Geray, Cevat, “Kıyıların Korunmasına İlişkin Düzenlemeler”, Mülkiyeliler BirliğiDergisi, S.41, 1975, s.2-3.Geray, Cevat, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılmasına İlişkin Sorunlara GenelBakış”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.64-69.Geray, Cevat, "Türkiye'de Kıyısal Alanların Korunma ve Geliştirilmesine İlişkinSorunlar", Peyzaj Mimarlığı, 1976/2, s.19-24.Geray, Cevat, "Kıyılara İlişkin Düzenlemelere Toplu Bakış", Amme İdaresi Dergisi,Mart 1977, C.10, S.1, s. 62-80.Geray, Cevat, "Boğaziçi Yasası", Mimarlık, 1984/1, S.199, s.43-45.348


Geray, Cevat, "Doğal Çevreyi Korumada Toplum Yararı Sorunsalı", Tarım veMühendislik, 1989, S.33, s.37-38Geray, Cevat, "Kamu Taşınmazları, Kıyılar ve Sayıştay", A.Ü. SBF Dergisi, C.XXXIV,Ocak-Aralık 1979, No:1-4, s.1-14.Geray, Cevat, "Anayasa Mahkemesi'nin Kıyı Yasası'na İlişkin Yeni Bir Kararı",Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve UygulamaSemineri Bildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), <strong>Ankara</strong>, 1993, s. 181-188.Gezim, Gürkam, "Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Alternatifleri Üzerine",Mimarlık, S.147, 1976/2, s.64-69.Gibson, John, Legal and Regulatory Bodies: Appropriateness to Integrated CoastalZone Management: Final Report, European Commission - DG XI.D.2, MacalisterElliott and Partners Ltd., Hampshire, 1999.Global Environment Facility, Turkish National Committee on Coastal ZoneManagement, Bodrum Peninsula Coastal Zone Management, (Basım yeribelirtilmemiş), 1995.Global Environment Facility, Black Sea Enviromental Programme Coordination Unit,Black Sea Transboundary Diagnostic Analysis, U.N. Publications, New York, 1997.Global Environment Facility-Black Sea Environmental Programme, Black SeaEnvironmental Priorities Study: Turkey, United Nations, New York, 1998.Global Environment Facility, Black Sea Environmental Programme, Karadeniz UlusalStratejik Eylem Planı-Türkiye: Teknik Öneriler Raporu, (Basım yeribelirtilmemiş.), 1999.Global Environment Facility, GEF Project Tracking and Mapping System,(http://edcnts2.cr.usgs.gov/gef/), Ekim 2000.Global Environment Facility, What Is the Global Environment Facility?,(http://www.gefweb.org), Ekim 2000.Goudi, Andrew, The Nature of the Environment, Blackwell, Third Edition, Oxford,Cambridge, 1994.Görer, Nilgün, “Coastal Area Management Experiences of Turkey in the 90’s”, Landand Water: Integrated Planning for a Sustainable Future, 34 th International PlanningCongress, Azores-Portugal 26 September-2 October 1998, s.345-349.Gubbay, Susan, "Marine Nature Conservation in the Coastal Zone", M. G. Barrett (Edt.),Coastal Zone Planning and Management, (Proceedings of the Conference Coastal349


Management 1992: Integrating Coastal Zone Planning and Management in the NextCentury, Organized by the Institution of Civil Engineers and held in Blackpool on 11-13May 1992), Thomas Telford, London,1992, s.83-90.Gülan, Aydın, "Kamu Malları", İl Han Özay, Günışığında Yönetim, Alfa, İstanbul,1996, s.571-641.Güler, Birgül Ayman, "Kamu Yönetimi ve Dünya Bankası", Amme İdaresi Dergisi,Eylül 1995, Cilt 28, Sayı 3, s.18-29.Güler, Birgül Ayman, "Küreselleşme ve Yerelleşme: Yerel Altyapı Sektörü", ÇağdaşYerel Yönetimler, Temmuz 1997, Cilt 6, S.3, s.62-77.Güler, Birgül Ayman (Ed.) ve diğerleri, Su Hizmetleri Yönetimi: Genel Yapı,TODAİE, Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, <strong>Ankara</strong>, 1999.Gülöksüz, Yiğit, “Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması Üzerine Düşünceler”,Mimarlık, S.147, 1976/2, s.54-58.Günay, Baykan, "Turizm Merkezi Kavramının Gelişimi ve Yargı Denetimi", MekanPlanlama ve Yargı Denetimi, (Der. Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok), YargıYayınevi, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.200-283.Güneş, Şule, “Birleşmiş Milletler Bölgesel Deniz Programları; Karadeniz ÇevreRejimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. UlusalKonferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye MilliKomitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.1-12.Güneş, Şule, Nilgün Görer, Arzu Nuray, “Rio Sonrası Entegre Kıyı Alanları Yönetimi;Türkiye Deneyimi”, Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II.Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları YönetimiTürkiye Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.23-32.Hall, Stuart, “Yeni Zamanların Anlamı”, Yeni Zamanlar: 1990’larda PolitikanınDeğişen Çehresi, Stuart Hall ve Martin Jacques (Der), Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı,<strong>Ankara</strong>, 1995.Hamamcı, Can, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project VolumeI: Environmental Management within the context of Environment-Development,UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre, Sophia Antipolis, 1994.Hamamcı, Can, Çelik Aruoba, Aykut Namık Çoban, İskenderun Bay Project VolumeII: Systemic and Prospective Analysis, UNEP, Blue Plan Regional Activity Centre,Sophia Antipolis, 1994.350


Harman, Chris, "Globalisation-A Critique of a New Orthodoxy",Socialism, No 73, 1996.InternationalHarunbeyoğlu, Ayhan, "Kıyı Alanlarının Rasyonel Kullanımı ve Yönetimine İlişkinÖneriler", III. Çevre Şûrası Tebliğler ve Bildiriler Kitabı, (4-6 Aralık 1996, Antalya-Belek), T.C. Çevre Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1996.Harvey, David, "Esneklik: Tehdit mi yoksa Fırsat mı?", Toplum ve Bilim, Çev.AyçaKurdoğlu, Bahar 1993, S. 62, s.83-92.Hatt, Paul K., Albert J. Reiss, Jr. (Eds.), "The History of Human Settlement", Cities andSociety, The Free Press, Glenceo, Illionis, 1957, s.175-179.Heathcote, Isobel W., Integrated Watershed Management: Principles and Practice,John Wiley&Sons, New York, 1998.Don, Hinrichsen, "Coasts in Crisis", Issues in Science & Technology, Summer, 1996,s.39-48.Hirst, Paul, Grahame Thompson, Küreselleşme Sorgulanıyor, Çev. Çağla Erdem, ElifYücel, Dost, <strong>Ankara</strong>, 1998.Holgate-Pollard, David, "Policy, Legislation and Guidelines", C. A. Fleming (Ed.),Coastal Management: Putting Policy into Practice, (Proceeding of the ConferenceOrganized by the Institution of Civil Engineers and Held in Bournemouth on 12-14November 1995), Thomas Telford, London, 1996.Hood, Christopher, "A Public Management for all Seasons?", Public Administration,Vol. 69, Spring 1991, s.3-9.Hudson, Brian J., Cities on the Shore: The Urban Littoral Frontier, Pinter, NewYork, 1996.Huot, Jean Louis, Jean-Paul Thalmann, Dominique Valbelle, Kentlerin Doğuşu, Çev.Ali Bektaş Girgin, İmge, <strong>Ankara</strong>, 2000.Imber, Mark F., "The Environment and the United Nations", John Vogler, Mark F.Imber (Eds.) The Environment & International Relations, Routledge, London, NewYork, 1996, s.138-154.IUCN (World Conservation Union), The National Environment Strategy Fiji, Gland,Switzerland: World Conservation Union, 1993.IUCN’s Strategic Partnerships with the World Bank, (http://wbln0018.worldbank.org/cssd/kb.nsf/13f71d5...), Haziran 2000.351


İdil, Baran, "Kıyı Sorunlarıyla Hatırladıklarımız", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.52-53.İdil, Baran, “Kıyı Kentlerimizin Yok Olan Kimlikleri ve Düşündürdükleri: TrabzonÖzelinde Bir İrdeleme”, Mimarlık,1989/2, S.234, s.94-95.İzmir Barosu, Mevzuat Bankası, İzmir Barosu Mensubu Bir Grup Avukatın Kent veÇevre Hukuku Raporu, (http://www.izmirbarosu.org.tr/mevzuatbankasi/ rapor2.htm),Ocak 2001.Jeftic, L., "Integrated Coastal Zone Management in the Mediterranean Action Plan ofUNEP", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First InternationalConference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5,1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.465-482.Jessop, Bob, “The Rise of Governance and the Risks of Failure: The Case of EconomicDevelopment”, International Social Science Journal, March 1988, S.155, s.29-47.Jiménez-Beltrán, Domingo, Environment in the European Union at the Turn of theCentury, European Environment Agency, Luxembourg, 1999.Jordan, Andrew, "Paying the Incremental Costs of Global Environmental Protection:The Evolving Role of GEF", Environment, Jul/Aug94, Vol. 36, No 6, s.13-28.Kafkalas, Grigoris, "Industry/Energy", United Nations Environment Programme-Mediterranean Action Plan, Workshop on Policies for Sustainable Development ofMediterranean Coastal Areas, Santorini Island, 26-27 April 1996, (Papers by a groupof experts), MAP Technical Reports Series No.114, UNEP, Athens.Kaplan, Ayşegül, Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler VakfıYayınları, <strong>Ankara</strong>, 1997.Karabey, Haydar, Kıyı Mekanının Tanımı, Ülkesel Kıyı Mekanının Düzenlenmesiİçin Bir Yöntem Önerisi, Mimar Sinan Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1978.Karadeniz'in Rehabilitasyonu ve Korunması İçin Stratejik Eylem Planı, 30-31Ekim 1996, İstanbul.Kay, Robert, Jacqueline Alder, Coastal Planning and Management, E & FN Spon,London, New York, 1999.Kazancıgil, Ali, "Governance and Science: Market-like Modes of Managing Society andProducing Knowledge", International Science Journal, March 1998, S.155, s.69-79.Kazgan, Gülten, "Yeni Ekonomik Düzen ve Ulus Devlet", Mülkiye, Cilt XXIV, S.220,s.129-138.352


Kazgan, Gülten, Küreselleşme ve Ulus-Devlet: Yeni Ekonomik Düzen, BilgiÜniversitesi Yayınları, İstanbul, 2000.Keleş, Ruşen, "Kıyıların Korunması ve Toplum Yararı", A.Ü.SBF Dergisi, Ocak-Haziran 1989, C. XLIV, No:1-2, s.39-62.Keleş, Ruşen, "Çözüme Doğru İlk Adım Kurumsallaşma", Trabzon İli Kıyı Yönetimi,Trabzon Vakfı, <strong>Ankara</strong>, 1996, s.207-210.Keleş, Ruşen, Can Hamamcı, Çevrebilim, 3. Baskı, İmge, <strong>Ankara</strong>, 1998.Keleş, Ruşen, Kentleşme Politikası, 5. Baskı, İmge, <strong>Ankara</strong>, 2000.Keleş, Ruşen, "Kent ve Çevre Değerleri Bağlamında Kamu Yararı Kavramı", MekanPlanlama ve Yargı Denetimi, (Der. Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok), YargıYayınevi, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.1-13.Keleş, Ruşen, "The Concept of Public Interest as a Guiding Principle for Coastal ZoneManagement in Turkey: Stockholders versus Stakeholders", Paper Presented to theMeeting on Coastal Zone Management in the Mediterranean Region, April 26 –May 1, 2001, İzmir.Kerestecioğlu, Merih, Bayram Öztürk, Remzi Sönmez, Black Sea Strategic ActionPlan-Turkey: Inception Report, August 1997.Ketchum, Bostwick H. (Ed.), The Water's Edge: Critical Problems of the CoastalZone, The MIT Press, Cambridge, Massachusetts, 1972.Keyder, Çağlar, Y. Eyüp Özveren, Donald Quataert (Der.), Doğu Akdeniz'de LimanKentleri (1800-1914), Çev. Gül Çağalı Güven, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,1994.Keyder, Çağlar, Ulusal Kalkınmacığın İflası, 2. Basım, Metis, İstanbul, 1996.Klee, Gary A., The Coastal Environment: Toward Integrated Coastal and MarineSanctuary Management, Prentice Hall, New Jersey, 1999.Koç, Sami, "Doğu Karadeniz Sahil Yolu İyileştirme Projesi Hakkında Görüş veÖneriler", I. Karadeniz Kalkınma Kurultayı: Gönüllü Kuruluşlar ve KişiselKatkılar (17-18 Mayıs 1998, Samsun), Karadeniz'in Özelliklerini Koruma KulübüDerneği, <strong>Ankara</strong>, 1999. s.114-117.Koçtaş, Necmettin, "İmar Olayından ve İmar Mevzuatından Kaynaklanan Sorunlar",Kentleşmenin Getirdiği Çevre Sorunları Sempozyumu (İdare Hukuku Açısından),17-18 Kasım 1983, Danıştay Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1987, s.23-83.353


Knecht, R. W., "A Perspective on the Relationship Between the Local and the NationalLevels of Government in Coastal Zone Management", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST93: Proceedings of the First International Conference on the MediterraneanCoastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle EastTechnical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.347- 362.Köprülü, Bülent, Toprak Hukuku Dersleri-Cilt I, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları,İstanbul, 1958.Kuleli, Tuncay, "Coastal Management and Tourism in Turkey: Cirali and Belek,Antalya", Özhan, Erdal (Ed.), Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 JointConference: Land Ocean Interactions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13November, Antalya, MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1999,s.1021-1028.Kumar, Sanjay, "Global Facility Fails to Protect Environment", Lancet, 04.11.1998, No9109, s.1114-1116.Kuntalp, Erden, Deniz Kıyılarının Hukuksal Düzeni, May, <strong>Ankara</strong>, 1981.Kuntalp, Erden, "Kıyıların Hukuksal Düzeni", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.76-79.Lagos, Panos, "The Blue Plan", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.179-191.Land, Thomas, "Pollution and Politics in the Black Sea", Contemporary Review,May99, Vol. 274, Issue 1600, s.230-236.Lange, G. M., "Strategic Planning for Sustainable Development in Coastal ZoneRegions: Using Natural Resource Accounts", Wim Salomons ve diğerleri, Perspectiveson Integrated Coastal Zone Management, Springer, Berlin, 1999, s.55-68.Leitmann, Josef, “Options for Managing Protected Areas: Lessons from InternationalExperience”, Journal of Environmental Planning and Management, January 1998,Vol.41, S.1, s.129-144.Leitmann, Josef, “Policy and Practice Options for Managing Protected Areas: Lessonsfrom International Experiences”, International Society of City and Regional Planners,Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March1998. s.121-134.Manuel, Mark, Barrie Mc Elroy, Roger Smith, Coastal Conflicts, Cambridge UniversityPress, 1995.Margerum, Richard D., “Integrated Environmental Management: Moving from Theoryto Practice”, Journal of Environmental Planning & Management, September, 1995.s.371-392.354


Margerum, Richard D., "Integrated Approaches to Environmental Planning andManagement", Journal of Planning Literature, May 1997, Vol.11, No. 4, s.459-476.Marin, Ali, "EU Environmental Policy", Ali Marin, El-Agraa, The European Union:History, Institutions, Economics and Policies, 5 th Edt., Prentice Hall, London, 1998,s.423- 444.Marmara ve Boğazlar Dergisi, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği, BeşinciGenel Kurul Toplantısı, Ahmet Enön'ün Açılış Konuşması, S.7-8, Şubat-Mart 1976,s.21-26.McEldowney, John F. & Sharron McEldowney, Environment and Law: AnIntroduction for Environmental Scientists and Lawyers, Longman, London, 1996.MEDCOAST: What is MEDCOAST?, (http://www.metu.edu.tr/home/wwwmdcst/index.html), Ağustos 2000.Mediterranean Action Plan, Priority Actions Programme, Guidelines for CarryingCapacity Assessment for Tourism in Mediterranean Coastal Areas, RegionalActivity Centre, Split, 1997.Mediterranean Environmental Technical Assistance Programme: METAP History,(http://www.metap.org/history.htm), Şubat 2000.Mediterranean Environmental Technical Assistance Programme, CountryPriorities: Turkey, (htttp://www.metap.org/turkey.htm), Şubat 2000Meltzer, Evelyne, International Review of Integrated Coastal Zone Management,Department of Fisheries and Oceans, Ocean Conservation Report Series, Ottawa, 1998.Miller, Marian A. L., "Sovereignty Reconfigured: Environmental Regimes and ThirdWorld States", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics,The MIT Press, Cambridge, 1998, s.174-177Mimarlık, “Kıyılar Halk Yararına Kullanılmalıdır” (Mimarlar Odası’nın 20-21 Eylül1976 günlerinde Antalya’da düzenlenen Kıyıların Toplum Yararına KullanılmasıSeminerinde sunulan bildirilerden yararlanılarak hazırlanan giriş yazısı), S.147, 1976/2,s.33-40.Mollat du Jourdin, Michel, Avrupa ve Deniz, Çev.A. Muhittin Kargın, Afa, İstanbul,1993.Mumford, Lewis, The City in History: Its Origins, Its Transformation, and ItsProspects, Harcourt, Brace & World, Inc., New York, 1961.355


Nuray, A., "A Pilot Project on Mersin Coastal Zone for Integrated Planning", ErdalÖzhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZM in theMediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education - Training& Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, MiddleEast Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.293-300.Organization for Economic Co-operation and Development, Report on CZM:Integrated Coastal Zone Management, Washington DC, Organization for EconomicCo-operation and Development, OECD, 1993.Organisation for Economic Co-operation and Development, Integrated Coastal ZoneManagement: Review of Progress in Selected OECD Countries, OECD, Paris, 1987.Office for Official Publications of the European Communities, The EuropeanCommunity and the Environment, Luxembourg, 1987.Official Jurnal of the European Communities, "Opinion of the Committee of theRegions on 'Towards a European Integrated Coastal Zone Management (ICZM) StrategyGeneral Principles and Policy Options' ", (2000/C 226/11), C 226/38-42, 08.08.2000.Onar, Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları - II. Cilt, 3. Baskı, İsmailAkgün Matbaası, İstanbul, 1966.Orbach, Michael K., "Social Sciences Contributions to Managing Ecosystems",Improving Interactions Between Coastal Science and Policy: Proceedings of theGulf of Maine Symposium, Kennebunkport, Maine, November 1-3, 1994, Committeeon Science and Policy for the Coastal Ocean, Ocean Studies Board, Commission onGeosciences, Environment, and Resources National Research Council, 1995.Orford, Julian D., "Coastal Environments", B. Nath, L. Hens ve diğerleri (Eds.),Environmental Management in Practice (Volume 3): Managing the Ecosystem,Routledge, London, 1999, s.8-21.Organisation for Economic Co-operation and Development, Coastal ZoneManagement: Integrated Policies, OECD, Paris, 1993.Organisation for Economic Co-operation and Development, Integrated Coastal ZoneManagement: Review of Progress in Selected OECD Countries, OCDE/GD (97) 83,Paris, 1997.Ornat, Arturo Lopez, Filiz Demirayak, Belek Management Plan 1995, Doğal HayatıKoruma Derneği, World Wide Fund for Nature, İstanbul, 1996Özer, Ahmet, "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Çerçevesinde Kıyı Alanları İdaresineİlişkin Olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Entegre Planlama Çalışmaları", Bayındırlık356


ve İskan Bakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat- Planlama ve Uygulama SemineriBildirileri, (25-29 Mayıs 1992, Trabzon), <strong>Ankara</strong>, 1993, s.95-125.Özer, Ali, Didem Öztaşbaşı, Fatma Sevim, Özel Çevre Koruma Bölgeleri, Özel ÇevreKoruma Kurumu Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1993.Özhan, Erdal, "MEDCOAST: A Network Contributing to the Integrated Coastal and SeaManagement in the Mediterranean and the Black Sea, Erdal Özhan (Ed.), Proceedingsof the International Workshop on ICZM in the Mediterranean & Black Sea:Immediate Needs for Research, Education - Training & Implementation, 2-5November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST, Middle East Technical University,<strong>Ankara</strong>, Turkey, s.3-14.Özhan, Erdal, “Coastal Zone Management in Turkey”, Ocean & Coastal Management,Vol. 30, Nos 2-3, s.153-176.Özhan, Erdal, "An NGO Role in Enhancing Integrated Coastal Management in theMediterranean and the Black Sea: The MEDCOAST Experience", Ocean & CoastalManagement, 2000, Vol. 43, Nos 4-5, s.389-407.Pagden, Anthony, “The Genesis of ‘Governance’ and Enlightment Conceptions of theCosmopolitan World Order’’, International Social Science Journal, March 1988, s.7-15.Pala, Kadir, Kıyılar ve Turistik Alanlar Kanun Tasarısı ile İlgili Not, Turizm veTanıtma Bakanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1974. ve Ahmet Yıldırım, "Kıyılar ve Sorunlarımız-II",Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.39, 1975, s.7-12.Pallemaerts, Marc, “Stockholm’den Rio’ya Uluslararası Çevre Hukuku: Geleceğe DoğruGeri Adım mı?", Çev. Bülent Duru, A.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi(<strong>Prof</strong>.Dr.Cemal Mıhçıoğlu’na Armağan), C.52, Ocak-Aralık 1997, s.613-632.Pavasovic, Arsen, "ICZM Policies and Strategies for the Black Sea Region",Proceedings of the MEDCOAST 99 - EMECS 99 Joint Conference: Land OceanInteractions - Managing Coastal Ecosystems, 9-13 November, Antalya,MEDCOAST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1999, s.1289-1302.Pavasovic, Arsen, "Strengthening the Involvement of MAP-UNEP in ICZM PilotProjects", Erdal Özhan (Ed.), Proceedings of the International Workshop on ICZMin the Mediterranean & Black Sea: Immediate Needs for Research, Education -Training & Implementation, 2-5 November 1996, Sarıgerme, Turkey, MEDCOAST,Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, Turkey, s.415-428.Pazarcı, Hüseyin, Nami Çağan ve diğerleri, Avrupa Topluluğu’nda ve Türkiye’deÇevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, <strong>Ankara</strong>, 1989.357


Peker, Ayşe Tatar, “Dünya Bankası: ‘Büyüme’ Söyleminden ‘İyi Yönetme’ Söylemine”,Toplum ve Bilim, Bahar, S.69, 1996, s.5-59.Peters, B. Guy, “Model of Governance for the 1990s”, The Future of Governing,University of Press of Kansas, 1996, s.15-44.Pierret, Georges, "The European Coastal Charter", Ekistics, Vol.49, No 293,March/April 1982, s.171-175.Platt, Rutherford H., "Cities on the Beach: An Overview", Rutherford H. Platt, Shelia G.Pelczarski, Barbara K. R. Burbank (Eds.), Cities on the Beach: Management Issues ofDeveloped Coastal Barries, The University of Chicago Department of GeographyResearch Paper No. 224, Chicago, 1987.Pollard, David Holgate "Policy, Legislation and Guidelines", C. A. Fleming (Ed.),Coastal Management: Putting Policy into Practice, (Proceeding of the ConferenceOrganized by the Institution of Civil Engineers and Held in Bournemouth on 12-14November 1995), Thomas Telford, London, 1996, s.17-25.Pollitt, Christopher, "Antistatist Reforms and New Administrative Directions: PublicAdministration in the United Kingdom", Public Administration Review,January/February 1996, Vol. 56, No.1, s.81-87.Porter, Gareth, Janet Welsh Brown, Global Environmental Politics, 2 nd Edt., WestviewPress, Oxford,1996.Post, Jan C., Carl G. Lundin (Eds.), The Noordwijk Guidelines for Integrated ZoneManagement, The World Bank, Environmentally Sustainable Development SeriesNo.9, 1993.Post, Jan C., Carl G. Lundin (Eds.), Guidelines for Integrated Coastal ZoneManagement, Environmentally Sustainable Development Studies and MonographsSeries No.9, Washington D.C., World Bank, 1996."Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives ofthe Governments of the Member States Meeting Within the Council of 17 May 1977 onthe Continuation and Implementation of a European Community Policy and ActionProgramme on the Environment", Official Journal of the European Communities, 13June 1977, No C 139. s."Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives ofthe Governments of the Member States Meeting Within the Council of 7 February 1983on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and ActionProgramme on the Environment (1982-1986)", Official Journal of the EuropeanCommunities, 7 February 1983, No C 46.358


"Resolution of the Council of the European Communities and of the Representatives ofthe Governments of the Member States, Meeting Within the Council of 19 October 1987on the Continuation and Implementation of a European Community Policy and ActionProgramme on the Environment (1987-1992)", Official Journal of the EuropeanCommunities, 19 October 1987, No C 328."Resolution of the Council and the Representatives of the Governments of the MemberStates, Meeting within the Council of 1 February 1993 on a Community Programme ofPolicy and Action in Relation to the Environment and Sustainable Development - AEuropean Community Programme of Policy and Action in Relation to the Environmentand Sustainable Development", Official Journal of the European Communities, 17May 1993, NO. C 138.Rhodes, R.A.W., Understanding Governance: Policy Networks, Governance,Reflexivity and Accountability, 2 nd Edition, Open University Press, Buckingham,1999.Rogers, Adam (Ed.), Taking Action: An Environmental Guide for you and yourCommunity, United Nations Environment Programme, Hong Kong, 1995.Ruijgrok, E.C.M., P. Vellinga, "Chances for Nature - A Matter of Substitution", WimSalomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated Coastal Zone Management,Springer, Berlin, 1999 s.89-98.Russell, Dick, “Where the Land Meets the Sea”, The Environmental, March/April1998, s.36-42.Sampson, Martin, "Black Sea Environmental Cooperation: Toward a Fourth Track",Protecting Regional Seas: Developing Capacity and Fostering EnvironmentalCooperation in Europe, (Eds. Stacy D. VanDeveer, Geoffrey D. Dabelko), ConferenceProceedings: "Saving the Seas: Developing Capacity and Fostering EnvironmentalCooperation in Europe", 14 May 1999, s.75Savory, Allan, Jody Butterfield, Holistic Management: A New Framework forDecision Making, Island Press, Washington, D.C., 1999.Sayan, Levent, "Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD)'ne Uluslararası Ödül",Kelaynak, Temmuz-Ağustos 2000, S.28, s.3.Schneider, Gunter, "The European Community's Environmental Policy", Ekistics,Vol.49, No 293, March/April 1982, s.165-167.Schubel, Jerry R., "Coastal Pollution and Waste Management", Commission onGeosciences, Environment, and Resources National Reearch Council, EnvironmentalScience in the Coastal Zone: Issues for Further Research, (Prooceedings of a Retreat359


Held at the J. Erik Jonsson Woods Hole Center, Massachusetts, June 25-26, 1992),National Academy Press, Washington, D.C., 1994, s.124-148.Seymen, Ülker Baykan, Hülya Koç, Türkiye'de Kıyı Yerleşmelerinde TatilKonutları, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, <strong>Ankara</strong>, 1996.Sezer, Sibel, "The Role of International Environmental Institutions in ProtectingRegional Seas: A Focus on the Black Sea", Problems of Regional Seas 2001:Proceedings of the International Symposium on the Problems of Regional Seas (12-14 May 2001, Istanbul-Turkey), Eds. Bayram Öztürk, Nesrin Algan, İstanbul, 2001,s.62.Shepard, Francis P., Harold R. Wanles, Our Changing Coastlines, McGraw-Hill BookCompany, New York, 1970.Smouts, Marie-Claude, "The Proper Use of Governance in International Relations",International Social Science Journal, March 1998, S.155, s.81-89.Sorensen, J., "The Global Dispersion of Coastal Zone Efforts", Erdal Özhan (Ed.),MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference on theMediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya,MEDCOST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.517-530.Sönmez, Remzi, "Kıyı Planlamasında Yeni Yaklaşım Önerileri", Bayındırlık ve İskanBakanlığı, Kıyılarımız, Mevzuat, Planlama ve Uygulama Semineri Bildirileri, (25-29Mayıs 1992, Trabzon), <strong>Ankara</strong>, 1993, s.125-138.Sönmez, Remzi, Nilgün Görer, Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politikave Stratejileri, Küresel Çevre Fonu, Karadeniz Çevre Programı, <strong>Ankara</strong>, 1998.Sönmez, Remzi, “Karadeniz Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Politika ve Stratejileri”,Erdal Özhan (Editör), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları II. Ulusal KonferansıBildiriler Kitabı, 22-25 Eylül 1998, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi,Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1998, s.13-22.Sönmez, Remzi, "Kıyı Alanları İçin Yeni Bir Yaklaşım Modeli", Bayındırlık ve İskanBakanlığı ile Belediyeler, Yıl 11, S.34 (Tarih belirtilmemiş.), s.4-8.Srinivas, Hari, “Expectations”, International Society of City and Regional Planners,Coastal Area Management, International Seminar, Antalya, Turkey, 25-29 March1998, s.15, 16.Strengthening the Collaboration between the World Bank Group and IUCN onEnvironmental Policy Issues and Projects, (http://wbln0018.worldbank.org/cssd/kb.nsf/13f71d5.../5c67dd94...), Aralık 1999.360


Stoker, Gerry, “Governance as Theory: Five Propositions”, International SocialScience, March 1988, S.155, s.17-44.Şengül, Tarık, "Siyaset ve Mekansal Ölçek Sorunu: Yerelci Stratejilerin Bir Eleştirisi",Küreselleşme: Emperyalizm, Yerelcilik, İşçi Sınıfı, A. Ahmet Tonak (Der.), İmge,<strong>Ankara</strong>, 2000, s.111-158.Tanas, A.R., A.N. Önen ve diğerleri, "Mersin Kıyı Bölgesi Entegre Planlama Projesi",Özhan, E. (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı BildirilerKitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta DoğuTeknik Üniversitesi, 1997, <strong>Ankara</strong>, s.147-159.T.C. Çevre Bakanlığı, Ulusal Gündem 21 (İkinci Taslak), <strong>Ankara</strong>, 1999.TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, (http://www.tbmm.gov.tr/ambar/hukumet), Eylül 2000.Tanrıöver, Hüseyin, " 'Kıyıların Toplum Yararına Kullanılması İlkesi' ve Kent PlanlamaEylemi", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.84-86.Tekel, Ayşe, "1980 Sonrası Hükümet ve Siyasi Parti Programlarında Kıyı", Erdal Özhan(Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu TeknikÜniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.49-58.Tekeli, İlhan, "Kıyı Planlamasının Değişik Boyutları", Mimarlık, S.147, 1976/2, s.41-47.Tekeli, İlhan, "Yönetim Kavramı (nın) Yanı Sıra Yönetişim Kavramının GelişmesininNedenleri Üzerine", Modernite Aşılırken Siyaset, İmge, <strong>Ankara</strong>, 1999, s.239-254.Tekinbaş, Belma, "Kıyı Mevzuatının Gelişimi", Mekan Planlama ve Yargı Denetimi,(Der. Melih Ersoy, H. Çağatay Keskinok), Yargı Yayınevi, <strong>Ankara</strong>, 2000, s.116-153.The World Resources Institute, The United Nations Environment Programme, TheUnited Nations Development Programme, The World Bank, World Resources (1996-1997): The Urban Environment, Oxford University Press, New York, Oxford, 1996.Tont, Sargun A., Sulak Bir Gezegenden Öyküler, 6. Basım, TÜBİTAK, <strong>Ankara</strong>, 1999.Topkaya, Bülent, Bahar Kalkanoğlu, Hakan Oğuz, “Kıyı Bölgeleri İçin Çevre YönetimŞekli: GATAB”, Erdal Özhan (Ed.), Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları I. UlusalKonferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı Alanları Yönetimi Türk MilliKomitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997, s.21-30.Toynbee, Arnold J,. A Study of History, Oxford University Press, London, 1960361


Trabzon Vakfı, Trabzon İli Kıyı Yönetimi, Trabzon Vakfı, <strong>Ankara</strong>, 1996.Trumbic, Ivica, Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir: ASynthesis Report, İzmir, 1993.Trumbic, Ivica, An Assessment of Integrated Coastal Area Management Initiativesin the Mediterranean: Experiences from METAP and MAP (1988-1996), PriorityActions Programme Regional Activity Centre (PAP/RAC), Split, 1997.Turgut, Nükhet, “Çevre Hukukunda Çevreci Örgütlere Tanınan Olanaklar”, A.Ü.Hukuk Fakültesi Dergisi, C.45, S.1-4, 1996, s.103-131.Turgut, Nükhet, Çevre Hukuku: Karşılaştırmalı İnceleme, Savaş Yayınevi, <strong>Ankara</strong>,1998.Turizm Bakanlığı, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Çıralı Koruma Amaçlı İmar PlanıRaporu, Kare Şehircilik-Mimarlık Hizmetleri Limited Şirketi, Antalya, 2000.Turner, Mark, David Hulme, Governance, Administration & Development: Makingthe State Work, Macmillan Press Ltd., London, 1997.Turner, R.K., B.T.Bower, "Principles and Benefits of Integrated Coastal ZoneManagement (ICZM), Wim Salomons ve diğerleri, Perspectives on Integrated CoastalZone Management, Springer, Berlin, 1999 s.13-34.Türk Belediyecilik Derneği ve Konrad Adenauer Vakfı, Avrupa’da YerelYönetimlerin Çevre Politikaları ve Türkiye: Sorunlar ve Çözüm Yolları, Antalya,16-17 Kasım 1998Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Avrupa Birliği'ne Tam Üyelik SürecindeTürkiye'de Yönetimin Yeniden Yapılanması, <strong>Ankara</strong>, 2000.Türkiye’de Kıyı Alanları Yönetimi-Akdeniz Çevre Teknik Yardım Programı(METAP), Toplantı Sonuçları-Öneriler, Kalkan, 5-17 Temmuz 1991.Unaran, Ergun, “Kıyı Planlamasında Yasal Çerçeve”, Mimarlık, S.147, 1976/2, s.70-73.UNCHS-Best Practices Database: Tourism and Coastal Management in Turkey:Cirali and Belek, (http://www.sustainabledevelopment.org/blp), Ağustos 2000.United Nations Development Programme-Global Environment Facility: RegionalProjects, (http://www.undp.org/gef...), Ekim 2000.United Nations Environment Programme, Report of the Meeting on the Presentationof Results of the Coastal Area Management Programme for the Bay of İzmir,Athens, 1993.362


United Nations Environment Programme, Priority Action Programme, IntegratedManagement Study for the Area of İzmir, Priority Actions Programme RegionalActivity Centre, Split, 1994.United Nations Environment Programme, Guidelines for Integrated Management ofCoastal and Marine Areas, UNEP Regional Seas Reports and Studies No 161, 1995United Nations Environment Programme Water Branch, PAP Regional Activity Centre,Integrated Coastal Area and River Management, 1997.United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan, Report of theExtraordinary Meeting of the Contracting Parties to the Covention for theProtection of the Mediterranean Sea Against Pollution and its Protocols, UNEP,Athens, 1996.United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan andConvention for the Protection of the Marine Environment and the Coastal Regionof the Mediterranean and its Protcols, Informel Document (Revised), Athens, 1997.United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan, Coastal AreaManagement Programme (MAP CAMP), Formulation and Implementation of CAMPProjects: Operational Manual, Athens - Split, 1999.United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan (MAP),"Partnerships", (http://www.unepmap.org/partner.htm), Kasım 1999.United Nations Environment Programme, Mediterranean Action Plan (MAP),"What is MAP?", (http://www.unepmap.org/whatmap.htm), Kasım 1999.United Nations Centre for Human Settlements (Habitat)-Best Practices Database:Tourism and Coastal Management in Turkey: Cirali and Belek,(http://www.sustainabledevelopment.org/blp), Ağustos 2000.United Nations Sustainable Development, Agenda 21-Chapter 17: Protection of theOceans, All Kinds of Seas, Including Enclosed and Semi-Enclosed Seas, and CoastalAreas and the Protection, Rational Use and Development of Their Living Resources,(http://www.un.org/esa/sustdev/agenda21.htm), Eylül 2000Urry, John, “Turist Bakışı ve Çevre”, Çev.Rahmi G. Öğdil, Varlık, Ağustos 1999,S.1103, s.37-38.Urry, John, Mekânları Tüketmek, Çev. Rahmi G. Öğdül, Ayrıntı, İstanbul,1999.Ünsal, Sumru, “ ‘Kıyı Yönetimi’ Kavramında Yaşanan Evrim ve ‘Kıyı Kullanımı veYönetimi (Düzenleme) Bütünlüğü’ İlkeleri”, Erdal Özhan (Ed.),Türkiye’nin Kıyı veDeniz Alanları I. Ulusal Konferansı Bildiriler Kitabı, 24-27 Haziran 1997, Kıyı363


Alanları Yönetimi Türk Milli Komitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, <strong>Ankara</strong>, 1997,s.9-14.Üstüner, Yılmaz, E. Fuat Keyman, "Globalleşme, Katılımcı Demokrasi ve ÖrgütSorunu", Ekonomik Yaklaşım, Sonbahar-Kış 1995, Cilt 6, S.17-18, s.33-49.Vallega, Adalberto, "Coastal Area Management in the Mediterranean: A ReferenceFramework", Erdal Özhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the FirstInternational Conference on the Mediterranean Coastal Environment, Vol 1,November 2-5, 1993, Antalya, MEDCOST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>,1993, s.451-463.Vallega, Adalberto, "From the Action Plan to the Mediterranean Agenda 21", ErdalÖzhan (Ed.), MEDCOAST 93: Proceedings of the First International Conference onthe Mediterranean Coastal Environment, Vol 1, November 2-5, 1993, Antalya,MEDCOST, Middle East Technical University, <strong>Ankara</strong>, 1993, s.1-12.Vallega, Adalberto, "Cityports, Coastal Zones and Sustainable Development", BrianHoyle (Ed.), Cityports, Coastal Zones and Regional Change: InternationalPerspectives on Planning and Management, John Wiley & Sons, Chichester, 1996,s.295-306 .Vallega, Adalberto, Fundamentals of Integrated Coastal Management, KluwerAcademic Publishers, Dordrecht, 1999.Veronica Ward, "Sovereignty and Ecosystem Management Clash of Concepts andBoundaries?", Karen T. Litfin (Ed.), The Greening of Sovereignty in World Politics,The MIT Press, Cambridge, 1998, s.79-108.Wallbank, T. Walter, Alastair M. Taylor, Nels M. Bailkey, Civilization: Past andPresent, 3 rd Edt., Scott, Foresman and Company, Glenview, 1967.Warford, Jeremy J., Nicholas van Praag, The World Bank and the Environment: AProgress Report Fiscal 1991, Washington, D.C., 1991.Varoğlu, Demet, Kadir Varoğlu, “Kamu Demokrasilerinde <strong>Prof</strong>esyonelleşme veÖrgütsel Yapılanma Üzerine Etkileri”, Kamu Yönetimi Disiplini SempozyumuBildirileri-Cilt II., TODAİE, <strong>Ankara</strong>, 1995, s.11-24.WCC (World Coast Conference), How to Account for Impact of Climate Change inCoastal Zone Management: Concepts and Tools for Approach and Analysis,Versions 1 and 2. World Coast Conference 1993, November 1-5, Noordwijk,Netherlands. The Hague: Ministry of Transport, Public Works, and Water Management,National Institute for Coastal and Marine Management, Coastal Zone ManagementCentre, 1993.364


Weber, Max, Şehir: Modern Kentin Oluşumu, Çev. Musa Ceylan, Bakış, İstanbul,2000.Wells, Donald T., Environmental Policy: A Global Perpective for the Twenty-FirstCentury, Prentice Hall, New Jersey, 1996.Werksman, Jacob D. "Greening Bretton Woods", Philippe Sands (Ed.), GreeningInternational Law, Earthscan, London, 1993, s.65-84.What is IUCN?, (http://www.iucn.org/info_and_news/about_iucn/index.html), Ocak2000.What is METAP ?, (http://www.metap.org), Şubat 2000.Wilson, Geoff A., Raymond L. Bryant, Environmental Management: New Directionsfor the Twenty-First Century, UCL Press, London, 1997.Woods, Ngaire "The Challenge of Good Governance for the IMF and the World BankThemselves", World Development, Vol.28, No.5, May 2000.World Bank, Noordwijk Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, 1993.World Bank, Guidelines for Integrated Coastal Zone Management, Jan C. Post andCarl G. Lundin (Ed.), Environmentally Sustainable Development Series No.9,Washington D.C., 1993.World Bank Group, Pollution Prevention and Abatement Handbook 1998: TowardCleaner Production, Washington, D.C., 1999.World Bank and the Global Environment: Portfolio, (http://wbln0018.worldbank.org...), Eylül 2000World Bank, Turkey-Antalya Solid Waste Management, (http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.World Bank, Turkey-Cesme-Alacati Water Supply and Sewerage Project,(http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.World Bank, Turkey-Marmaris Water Supply and Sewerage Project,(http:\\www.worldbank.com), Mart 2000.World Bank, Turkey-Protected Areas and Sustainable Resource Management,(http:\\www.worldbank.com), Temmuz 2000.World Bank, Turkey-Biodiversity and Natural Resource Management Project,(http:\\www.worldbank.com), Temmuz 2000.365


Yavuz, Fehmi, Ruşen Keleş, Cevat Geray, Şehircilik: Sorunlar-Uygulama ve Politika,A.Ü. SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1973.Yavuz, Fehmi Çevre Sorunları, 2.Baskı, SBF Yayınları, <strong>Ankara</strong>, 1975.Yeroulanos, Marinos, "The Mediterranean Action Plan: A Success Story in theInternational Cooperation", Ekistics, Vol.49, No 293, March/April 1982, s.175-179.Young, Oran R., International Governance: Protecting the Environment in aStateless Society, Carnell University Press, Ithaca, 1994.Yumul, Aras, Andrzej Furman, Çıralı: A Socio-Economic <strong>Prof</strong>ile: The Final Report,Doğal Hayatı Koruma Derneği, (Basım yeri belirtilmemiş), 1999.Yıldırım, Ahmet, "Kıyılar ve Sorunlarımız-II", Mülkiyeliler Birliği Dergisi, S.39, 1975,s.7-12.Zevkliler, Aydın, "Kıyılarda Mülkiyet İlişkileri", Amme İdaresi Dergisi, Eylül 1979,C.12, S.3, s.71-83.Hükümet Programlarıİnönü Hükümeti Programı (30.10.1923-06.03.1924), II. İnönü Hükümeti Programı(06.03.1924-22.11.1924), Okyar Hükümeti Programı (22.11.1924-03.03.1925), III.İnönü Hükümeti Programı (03.03.1925-01.11.1927), IV. İnönü Hükümeti Programı(01.11.1927-27.09.1930), V. İnönü Hükümeti Programı (27.09.1930-04.05.1931), VI.İnönü Hükümeti Programı (04.05.1931-01.03.1935), I. Bayar Hükümeti Programı(01.11.1937-11.l 1.1938), VII. İnönü Hükümeti Programı (01.03.1935-01.11.1937),II. Bayar Hükümeti Programı (11.11.1938-25.01.1939), I. Saydam HükümetiProgramı (25.01.1939-03.04.1939), II. Saydam Hükümeti Programı (03.04.1939-09.07.1942), I. Saraçoğlu Hükümeti Programı (09.07.1942-09.03.1943), II.Saraçoğlu Hükümeti Programı (09.03.1943-07.08.1946), Peker Hükümeti ProgramıProgramı (07.08.1946-10.09.1947), I. Saka Hükümeti Programı (10.09.1947-10.06.1948), II. Saka Hükümeti Programı (10.06.1948-16.01.1949), GünaltayHükümeti Programı (16.01.1949-22.05.1950), I. Menderes Hükümeti Programı(22.05.1950-09.03.1951), II. Menderes Hükümeti Programı (09.03.1951-17.05.1954),III. Menderes Hükümeti Programı (17.05.1954-09.12.1955), IV. MenderesHükümeti Programı (09.12.1955-25.11.1957), V. Menderes Hükümeti Programı(25.1 1.1957-27.05.1960), I. Gürsel Hükümeti Programı (30.05.1960-05.01.1961), II.Gürsel Hükümeti Programı (05.01 .1961-20.11.1961), VIII. İnönü HükümetiProgramı (20.11.1961-25.06.1962), IX. İnönü Hükümeti Programı (25.06.1962-25.12.1963), X. İnönü Hükümeti Programı (25.12.1963-20.02.1965), Ürgüplü366


Hükümeti Programı (20.02.1965-27.10.1965), I. Demirel Hükümeti Programı(27.10.1965-03.11.1969), II. Demirel Hükümeti Programı Programı (03.11.1969-06.03.1970), III. Demirel Hükümeti Programı (06.03.1970-26.03.1971), I. ErimHükümeti Programı (26.03.1971-11.12.1971), II. Erim Hükümeti Programı(11.12.1971-22.05.1972), Melen Hükümeti Programı (22.05.1972-15.04.1973), TaluHükümeti Programı (15.04.1973-26.01.1974), I. Ecevit Hükümeti Programı(26.01.1974-17.11.1974), Irmak Hükümeti Programı (17.11.1974-31.03.1975), IV.Demirel Hükümeti Programı (3l.03.1975-21.06.1977), II. Ecevit HükümetiProgramı (21.06.1977-21.07.1977), V. Demirel Hükümeti Programı (21.07.1977-05.01.1978), III. Ecevit Hükümeti Programı (05.01.1978-12.11.1979), VI. DemirelHükümeti Programı (12.11.1979-12.09.1980), Ulusu Hükümeti Programı(20.09.1980-13.12.1983), I. Özal Hükümeti Programı (13.12.1983-21.12.1987), II.Özal Hükümeti Programı (21.12.1987-09.11.1989), Akbulut Hükümeti Programı(09.11.1989-23.06.1991), I. Yılmaz Hükümeti Programı (23.06.1991-20.11.1991),VII. Demirel Hükümeti Programı (21.11.1991-25.06.1993), I. Çiller HükümetiProgramı (25.06.1993-05.10.1995), II. Çiller Hükümeti Programı (05.10.1995-30.10.1995), III. Çiller Hükümeti Programı (30.10.1995-06.03.1996), II. YılmazHükümeti Programı (06.03.1996-28.06.1996), Erbakan Hükümeti Programı(28.06.1996-30.06.1997), III. Yılmaz Hükümeti Programı (30.06.1997-11.01.1999),IV. Ecevit Hükümeti Programı (11.01.1999- 28.05.199), V. Ecevit HükümetiProgramı (28.05.1999- ...).Siyasal Parti ProgramlarıAnavatan Partisi Programı, <strong>Ankara</strong>. (Tarih belirtilmemiş.)Aydınlık Türkiye Partisi, Temel Görüşlerimiz ve Tercihlerimiz. (Tarih ve basım yeribelirtilmemiş.)Barış Partisi, Türkiye Toplumsal Barış Projesi: Yeniden Yapılanma Programı,<strong>Ankara</strong>, 1998.Büyük Birlik Partisi Programı, <strong>Ankara</strong>, 1999.Cumhuriyet Halk Partisi Programı, Yeni Hedefler Yeni Türkiye, <strong>Ankara</strong>, 1994.Demokrasi Partisi, Program, <strong>Ankara</strong>,1993.Demokrasi Partisi, Yerel Yönetimler Programı, <strong>Ankara</strong>, 1999.367


Demokrat Türkiye Partisi, Demokrasi ve İnsan Haklarının Çağdaşlık DüzeyineÇıkarılması ve Devletin Yeniden Yapılandırılması Toplantısı-Çalışma GruplarıToplantısı, Antalya, DTP Yayınları, 12-12 Aralık 1997.Demokratik Sol Parti, Program, Sistem Ofset, <strong>Ankara</strong>. (Tarih belirtilmemiş.)Doğru Yol Partisi Tüzüğü ve Programı, <strong>Ankara</strong>, 1990Fazilet Partisi, Seçim Beyannamesinde İlkeler-Hedefler, <strong>Ankara</strong>, 1999.Halkın Demokrasi Partisi, Program, (Tarih ve basım yeri belirtilmemiş).Halkın Demokrasi Partisi, Yerel Yönetimler Programı, <strong>Ankara</strong>, 1999İşçi Partisi, Program-Tüzük, <strong>Ankara</strong>, 1997.Liberal Demokrat Parti, Program, <strong>Ankara</strong>, 1994.Millet Partisi Programı, Bayrak Yayımcılık, İstanbul. (Tarih belirtilmemiş.)Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Program ve Tüzük, <strong>Ankara</strong>. (Tarih belirtilmemiş.)Refah Partisi, Türkiye’nin Meseleleri ve Çözümleri (Program), <strong>Ankara</strong>, 1991.Sosyal Demokrat Halkçı Parti Programı, <strong>Ankara</strong>, 1993.Sosyalist Birlik Partisi, Tüzük ve Program, <strong>Ankara</strong>, 1991.Sosyalist İşçi Partisi, Sosyalizm Programı, İstanbul, 1999.Sosyalist Parti, Kuruluş Bildirgesi, Program, Tüzük, Sosyalist Parti Yayınları,<strong>Ankara</strong>, 1993.Türkiye Sosyalist Hareketi, Birleşik Sosyalist Parti ve Sosyalist Politika: Program veParti Yapılanması Üzerine Görüşler, Belgeler, <strong>Ankara</strong>, 1994.Yeni Parti, Program, <strong>Ankara</strong>, 1993.Yeşiller Partisi, Program ve Tüzüğü, <strong>Ankara</strong>, 1988.368


Türkçe ÖzetBu çalışmanın konusunu, kıyı yönetiminde yaşanan değişim ve bu değişiminTürkiye'ye yansımaları oluşturmaktadır. Yirminci yüzyılın son döneminde toplumsal,siyasal, ekonomik alanda yaşanan dönüşümlerin kıyı yönetimine iki yönde etkidebulunduğu söylenebilir. Bunlardan birincisini, kıyı sorunlarının ele alınış biçiminde veizlenen bilimsel yaklaşımda ortaya çıkan değişimler, bir başka anlatımla sektörel kıyıyönetiminden bütüncül kıyı alanları yönetimine geçiş süreci, oluşturmaktadır.Dönüşümün ikinci yönüyse kamu yönetiminde yaşanan gelişmelerin kıyı yönetimineetkisiyle ilgilidir. Bununla anlatılmak istenen, geleneksel yönetim anlayışının kimisınırlılıklarından kurtulmak üzere küresel ölçekte geliştirilen yeni yürütüm anlayışının(governance) kıyı yönetimindeki etkileridir. Kıyı yönetiminin geçirdiği bu değişmeyi veTürkiye kıyılarının bu değişimden nasıl etkilendiğini sergileyebilmek için karşılaştırmalıbir yöntem izlenmesi yeğlenmiş, önce genel olarak, uluslararası alanda kıyı yönetimindeyaşanan evrim süreci ortaya konulmuş, ardından da Türkiye'nin kıyı politikasının anılandeğişimden hangi yönde etkilendiği tartışılmaya çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilkolarak, kıyı-insan ilişkisi, kıyıların içinde bulunduğu sorunlar ve kıyılara bakışaçısındaki değişim ortaya konularak, geleneksel sektörel kıyı yönetiminden bütüncülkıyı alanları yönetimine giden evrim süreci incelenmiştir. Söz konusu değişimde öncürol oynayan Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi uluslararası güçodaklarının kıyı yönetimindeki yeri ise bir sonraki bölümün konusunu oluşturmuştur.Kıyı yönetiminde yaşanan gelişmelerin Türkiye'ye etkilerini tam olarak ortayakoyabilmek için de, önce geleneksel kıyı yönetimi yapısı sergilenmiş, ardından dayukarıda sözü edilen yeni kıyı yönetimi anlayışını altında biçimlenen yeni kıyı yönetimideneyimlerinin ışığında, ulusal kıyı politikasının gelişim doğrultusu sorgulanmayaçalışılmıştır.369


SummaryThe main subject of this study is the recent changes on coastal management andthe reflections of these new developments on Turkey's coastal management policy. It canbe argued that transformations in the social, political and economic relations in the lasttwo decades of 20 th century have affected coastal management in two ways. The first ofthese changes has been observed in the method and the approach to coastal issues; inother words, moving from sectoral coastal management to integrated coastal zonemanagement. The second aspect of this transformation is related to the developments inpublic administration and its effect on the coastal management system. In this context,the main focus of this study is to investigate how the national coastal managementsystem of Turkey will be affected by recent developments on public administration:namely the shifting process, government to governance in order to avoid from thelimitations of traditional public administration. A comparative method is preferred inorder to explain and demonstrate these changes in coastal management and how thecoastal areas of Turkey have been affected by these developments. To realize this goalthe evolutions of the coastal management in international areas and the effects of thesedevelopments on coastal management in Turkey has been investigated. The first chapterof this study focused on coastal problems in general, human- coast relations, traditionalsectoral coastal management and integrated coastal zone management. The main subjectof the second chapter is about the role of the international or supra-national leadingorganizations in this developments such as the United Nations, the World Bank and theEuropean Union. In the following chapter, the problems of Turkish coasts, the mainlegal arrangements on coastal management and the national coastal policy have beenstudied. The last chapter of this study has concentrated on new coastal zone managementprojects based on integrated coastal zone management principles. To evaluate thefeasibility and performance of these new projects and to investigate the role of theseexperiences in the direction of national coastal policy is another aim of this section.370

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!