12.07.2015 Views

Yazının Tamamı [*.pdf] - Prof. Dr. Necati Demir

Yazının Tamamı [*.pdf] - Prof. Dr. Necati Demir

Yazının Tamamı [*.pdf] - Prof. Dr. Necati Demir

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TÜRKİYE’NİN BEKÇİSİ TÜRKÇEDİR<strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. <strong>Necati</strong> DEMİRTürkiye ve Türklüğün bir siyasî sınırı, bir de kültür sınırı vardır. Siyasîsınırımız, içinde bulunduğumuz vatan iken kültür sınırımız, Türkçeninkonuşulduğu her yere uzanır. Üzerinde hangi bayrak dalgalanırsadalgalansın, Türkçenin yazıldığı ve konuşulduğu her coğrafya Türk kültürsınırının içerisindedir. Günümüzde kuzeydoğu Asya’dan Afrika’nınortalarına, Çin Seddi’nden Avrupa’nın içlerine kadar Türk milletini birbirinebağlayan en önemli bağ Türkçedir.Coğrafyayı vatan, insanları millet yapan unsurların en başında dilgelir. Ayrıca dil, coğrafyanın ve milletin en önemli bekçisidir. Hem siyasîhem de kültür sınırımızın bekçisi de Türkçedir. Dolayısıyla Türkçeninkullanılması ve Türkçe öğretiminin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.Almanlar, II. Dünya Savaşı’nda Fransa’yı işgal ettiğinde Alsace veLorraine’deki okullarda Almancadan başka dil öğretilmesini yasaklarlar.Öğretmenler ve öğrenciler Fransızcanın ne kadar önemli olduğunu o zamanfark ederler. Geriye dönüp baktıklarında Fransızcanın öğretimi ve öğrenimikonusunu ne kadar ihmal ettiklerini o zaman anlarlar. Aileler daha fazla parakazanabilmek için çocuklarını tarlalara ve dokuma tezgahına göndermişler,öğretmenler çocuklara bahçelerini sulatmışlar ...Ülke işgâl edilince Almanların: “Fransız olduğunuzu iddiaediyorsunuz, hem de dilinizi konuşup yazmasını bilmiyorsunuz.”demelerinden korkarlar ve kendi kendilerinden utanırlar. Fransızöğretmenler son derste: “Fransızcanın dünyanın en güzel, en açık, ensağlam dili olduğunu, kendi aralarında daima Fransızca konuşmalarıgerektiğini; bir millet esarete düşünce diline sahip oldukça, zindanınınanahtarının kendi elinde olduğunu duyurmuşlardır.”Musibeti gören Fransızlar nasihatleri tutmuşlar, dillerine sıkı sıkıyasarılmışlar. Sonunda yenilen Almanlar olmuştur.Fransızlar, Fransızcanın gücünü fark etmişler ve dillerine her şeyinüzerinde tutmuşlardır. Fransa’da elliye yakın etnik grup varken çıkarılan dilyasası, özetle, “Ya her sahada Fransızcayı kullanırsın ya da Fransa’dayaşayamazsın.” demektedir.Ekonomisi ve askerî gücüyle Avrupa’nın en önde gelen ülkelerindenbiri olan Fransa, Fransa’nın bekçisinin Fransızca olduğunu anlamış ve bumührü iyi kullanmıştır.


Bugün dil konusu, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu en büyüksıkıntılarından biridir. Türkçe, tarihindeki en büyük yozlaşma süreciniyaşamaktadır. Türkçenin içinde bulunduğu olumsuzluklardan hemen herkesimden vatandaşımız rahatsızdır. Rahatsızlıklar çeşitli biçimlerde dilegetirilmekte, fakat feryatlar gök kubbede bir süre yankılanıp bir sonucaulaşmadan yok olup gitmektedir. Türkçeyle ilgili problemler hâlâ biryanardağ gibi önümüzde durmaktadır.Bizzat Millî Eğitim Bakanının, “Türkçe Öğretiminin Fecâat (yürekleracısı)” olduğunu açıkladığı bir ülkede yaşıyoruz. Bakanımız eksik bilesöylemiştir. Türkçe öğretimi gerçekten içler acısıdır. Eksiği de şudur: Anadilinin öğretiminin içler acısı olduğu bir ülkede diğer bilimlerin öğrenilmesimümkün değildir. Çünkü diğer bilimlerin öğrenilmesi, ana dili öğretimindekibaşarıya dayanmaktadır. Türkçe öğretimindeki başarısızlığa bağlı olarakdiğer bilimlerin öğretimi de içler acısıdır.İnsanoğlunun tarih sahnesine çıktığı günden beri, belki de, eğitimimkânları ya da eğitime sağlanan imkânlar bugünkü kadar iyi olmamıştır.Herkese eğitim alma zorunluluğu, modern binalar, bu binaların içlerineyapılan plânlı-programlı derslikler; eğitimli ve iyi yetişmiş öğretmenler; iyihazırlanmış ders müfredatları ve kitapları; eğitimin bir bakanlıktan idareediliyor olması; iyi bir eğitim için bulanmaz fırsatlardır.Bütün bu imkânlara rağmen “Türkçe öğretimi niçin içler acısıdır?”Bunun en önde gelen sebepleri, Türkçenin önemini ve gücünü farkedememiş olmaktır. Diğer bir sebep de ciddîyetsizliktir.İngilizce öğretimi, okul öncesi sınıflarına kadar indirilmiştir. Zekâbakımından üstün nitelikli öğrenciler özel eğitim veren okullardatoplanmakta, bilim dallarından uzaklaştırılmakta ve vasıfsız durumagetirilmektedir. Pek çok üniversitemiz başarılı öğrencileri toplamakta, onlarıyıllarca yabancı dille meşgul etmektedir.Yabancı dile verilen önem, Türkçe eğitimini gölgede bırakmaktadır.Yabancı dil öğretimi, abartılı bir biçimde gündemde tutulurken, Türkçeöğretimi sıradan bir iş gibi yapılmaktadır. Öğrenciler, Türkçenin temeleserlerini okumadan liseyi bitirmektedir. Üniversite seviyesine gelip de tekbir kitap bile okumayan gençlerin sayısı en az yüzde doksandır.Türkçe öğretiminin içler acısı olduğu Türkiye’de yabancı dil ve diğerbilimlerin öğretiminde başarılı olma şansı yoktur.Şartlar nasıl olursa olsun Türkçeyi iyi öğretmek zorundayız.Kalkınmamız ve Türkiye’nin sonsuza kadar yaşaması buna bağlıdır.


Türkçe öğretimi yalnız siyasî sınırlarımız içinde değil, gönlü bizimleolan kültür sınırlarımız içerisinde yaşayan insanlar için de çok önemlidir. Buanlayışla ve bu gidişle kültür sınırımızı nasıl koruyacağız? Daha kötüsü, bugidişle siyasî sınırımızı bile belirlemek zorlaşmaktadır. Vatanı önce dil,sonra orduları bekler. Türkçeye sahip çıkmak için musibeti, Fransızlar gibi,bizim de mi görmemiz gerekir?

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!