12.07.2015 Views

kamuda denetim - Kızıltan ULUKAVAK

kamuda denetim - Kızıltan ULUKAVAK

kamuda denetim - Kızıltan ULUKAVAK

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

1KAMUDA DENETĐM ( * )( Dün - Bugün -Yarın )Kızıltan <strong>ULUKAVAK</strong>Kamu kurumlarında <strong>denetim</strong> hizmetleri genellikle “Teftiş Kurulu” adınıtaşıyan birimlerce gerçekleştirilir. Bununla beraber “Denetleme Kurulu”, “Murakabe Kurulu”ve “Kontrolörler Kurulu” gibi adlar taşıyan <strong>denetim</strong> organları da vardır.Türk Dil Kurumu Sözlüğü; “arama, tarama, araştırma” anlamına gelenArapça “Fetş” kökünden gelen “Teftiş” için de, “gözetleme” anlamında yine Arapça “Rakıb”kökünden türeme “Murakabe” için de ve Fransızca kökenli “Kontrol” için de, hep“Denetleme” sözcüğünü Türkçe karşılık olarak göstermektedir.Bu nedenle bir kavram kargaşasına yol açmamak için teftiş, murakabeve kontrol sözcüklerinin hepsini ifade etmek üzere sadece “Denetleme” sözcüğünükullanmada yarar olacaktır.Türk Dil Kurumu Sözlüğü, denetleme sözcüğünü, “bir işin doğru veyöntemine uygun olarak yapılıp yapılmadığını incelemek” olarak tanımlamaktadır. Butanımlamanın ışığı altında, kamu <strong>denetim</strong>i için de, kamusal hizmetlerin doğruluğunu veyöntemine uygunluğunu araştırmaya yönelik çalışmalar olduğu söylenebilir.Ancak böyle kısa bir tanımlama yerine, öncelikle amaç ve kapsamınadeğinilerek kamu <strong>denetim</strong>i kavramı açıklığa kavuşturulmalıdır.A- Kamu <strong>denetim</strong>inin amaç ve kapsamı :şöylece sıralanabilir.Kamu kurum ve kuruluşlarında yapılan <strong>denetim</strong>in amaç ve kapsamı1- Yasa, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge, bildiri ve benzeri adlaraltında yürürlüğe konulan çeşitli metinlerde yer alan ilke, kural, norm ve standartlara görekamusal hizmetlerin yürütülüp yürütülmediğini araştırmak,2- Bu ilke, kural, norm ve standartların gerektiğinde, zaman içindedoğan yeni gereksinimler sonucu değiştirilmesi için gerekli önerilerde bulunmak,3- Bir plan ve programa bağlanmış, ya da bütçe olanakları içersindeuygulanması gerekli hizmetlerin, öngörülen nicelik ve nitelikler açısından, belirli bir zamandilimi sonunda gerçekleşme düzeyini saptamak,4- Denetlenen kuruluşlarda yol gösterici ve eğitici olmak, çeşitliyerlerdeki aynı hizmetlerle yükümlü birimler arasında uygulama birliği sağlamak,5- Kamu çalışanlarından çok başarılı olanları tespit ve takdir ederek,işe bağlılığı artırıcı ve özendirici olmak; gerektiğinde bunların daha üst ve etkin görevleregetirilmeleri için önerilerde bulunmak,( * )Orman Bakanlığı Teftiş Kurulu Denetim Semineri’nde yapılan konuşma -10.12.1997


26- Suç oluşturan yasa dışı işlemlerin sorumluları ile ilgilisoruşturmalarda bulunmak, haklarında yasal işlemler uygulanmak üzere yetkili mercileregerekli bilgi ve belgeleri sunmak.Bu amaçlara ulaşmak için kamu <strong>denetim</strong>inde çok çeşitli yöntemleruygulanır. Bu yöntemler, başarılı <strong>denetim</strong>in araçlarındandır. Denetimde başarı, sonuçlarıitibariyle yönetimin de başarısını sağlayacaktır.Yönetim ve <strong>denetim</strong>in işlevleri birbirinden farklı olsa da, bu işlevlerbirbirini tamamladığında daha etkin, daha başarılı, daha güvenli ve daha saygın bir kamuyönetimine sahip olma olanağına kavuşulur.B- Denetim yöntemleri :Denetim yöntemleri; <strong>denetim</strong> konuları, denetlenenler ile denetleyenlerarasındaki ilişkiler, denetlenen ve denetleyen birimlerin örgüt içersindeki konumları,<strong>denetim</strong>in yapılma zamanı, <strong>denetim</strong>in tüm işlemleri veya bazılarını içermesi, <strong>denetim</strong>denelde olunan sonuçların değerlendirilmesi ve <strong>denetim</strong> organlarının hukuki statüleri gibi farklıölçütler esas alınarak çok çeşitli biçimlerde sınıflandırılabilir.1- Konularına göre <strong>denetim</strong>;a) Đdari <strong>denetim</strong>,b) Mali <strong>denetim</strong>,c) Teknik <strong>denetim</strong>olarak üç gruba ayrılabilir. Hatta bu gruplandırmayı, hukuki <strong>denetim</strong> ile ekonomik <strong>denetim</strong>i deiçerecek şekilde genişletmek de mümkündür.Ancak, hukuksal <strong>denetim</strong>i, idari <strong>denetim</strong>in bir bölümü olarak görmek;hizmetlerin karlılık ve verimlilik ilkelerine uygunluğunun saptanmasına yönelik ekonomik<strong>denetim</strong>i de, işletmecilikle yakın ilişkisi nedeniyle mali ve teknik <strong>denetim</strong> içersine almak dahauygun olabilir. Ayrıca mali <strong>denetim</strong>in de, halen Sayıştay`ın kimi ödemeler için uyguladığıharcama öncesi “tescil ve vize” işlemlerini de içerdiğini belirtmek gerekir.Bununla birlikte şu gerçek de özellikle vurgulamalıdır; geçmişte olduğugibi, günümüzde de teftiş veya <strong>denetim</strong> denilince akla hemen mali <strong>denetim</strong> gelmekte;<strong>denetim</strong>in sadece para ve para hükmündeki belgeler ve değerlerle ilişkili bir suç işlenipişlenmediğini saptamaya yönelik bir işlev olduğu sanılmaktadır.Aslında bu anlamda bir <strong>denetim</strong>, ancak soruşturmalar için söz konusuolabilir; her <strong>denetim</strong>in salt mali bir araştırmaya kapsaması gibi bir koşul düşünülemez.Üstelik , en az mali <strong>denetim</strong> kadar önemli ve ağırlıklı olması gereken, öncelikle teknik<strong>denetim</strong> olmalıdır.Örneğin, orman örgütleriyle ilgili olarak bir amenajman programının, yada bir ağaçlandırma çalışmasının ormancılık biliminin gereklerine uygunluğunu denetlemek,en az orman işletmesi saymanlığının hesaplarını incelemek kadar değer ve önem taşır.Çünkü, sözkonusu çalışmaların bilimin ve tekniğin gerekleri bilinmeden,ya da göz ardı edilerek yürütülmesinden kaynaklanan zarar, kağıt üstünde somut olarakgörünmese de, gelecek zamanlara da uzanacak kadar büyük boyutlarda olabilir. Bunedenlerle teknik hizmetlerle yükümlü kamu kurumları için teknik <strong>denetim</strong>in önemiyadsınamaz.


32- Denetleyen ile denetlenen arasındaki ilişkiye göre <strong>denetim</strong>;a) Hiyerarşik <strong>denetim</strong>,b) Denetim görevlilerinin <strong>denetim</strong>iolarak ikiye ayrılabilir. Hiyerarşik <strong>denetim</strong>de astların, hiyerarşik üstleri tarafından <strong>denetim</strong>isöz konusudur. Denetim görevlilerince yapılan <strong>denetim</strong> ise, <strong>denetim</strong> birimlerindeki müfettiş,denetçi, denetmen, kontrolör ünvanını taşıyanlarca gerçekleştirilen <strong>denetim</strong>dir.Hiyerarşik <strong>denetim</strong>, sürekli bir <strong>denetim</strong> biçimidir; hiyerarşik üst,astlarının tüm eylem ve işlemlerini sürekli gözetlemek ve denetlemek durumundadır.Hiyerarşik üst aynı zamanda, astlarının hem disiplin ve hem de sicil amiridir. Eski adıylatezkiye varakası denilen “sicil raporları”nın, hiyerarşik <strong>denetim</strong>le ulaşılan verilere göredüzenlenmesi gerekir.göre <strong>denetim</strong>;3- Denetlenen ve denetleyen birimlerin örgüt içersindeki konumlarınaa) Đç <strong>denetim</strong>,b) Dış <strong>denetim</strong>olmak üzere iki farklı yöntemle gerçekleştirilir. Đç <strong>denetim</strong> aynı kuruluşun örgütsel yapısıiçersinde, bir başka anlatımla aynı tüzel kişilik bünyesinde yer alan <strong>denetim</strong> birimince; dış<strong>denetim</strong> ise denetlenen kuruluş dışından bir <strong>denetim</strong> organınca gerçekleştirilir.Đç <strong>denetim</strong>de, denetlenen kuruluş ile <strong>denetim</strong> birimi aynı üst yöneticiyebağlıdır, dış <strong>denetim</strong>de ise böyle bir bağlılık değil, aksine <strong>denetim</strong> organının denetlenenkuruluştan bağımsızlığı ana ilkedir.Orman işletmesinin, Orman Genel Müdürlüğü müfettişleri tarafından<strong>denetim</strong>i halinde iç <strong>denetim</strong>, Sayıştay`ca denetlenmesi halinde ise dış <strong>denetim</strong> söz konusuolur. Çünkü, Sayıştay`ın, orman işletmesinin bağlı olduğu, tüzel kişiliği haiz Orman GenelMüdürlüğü ile yönetsel ve hiyerarşik bir bağlantısı yoktur.4- Belirli zaman aralıklarıyla tekrarlanmasına veya gerektiğindeyapılmasına göre <strong>denetim</strong>;a) Olağan <strong>denetim</strong>,b) Olağandışı <strong>denetim</strong>olarak adlandırılabilir. Olağan <strong>denetim</strong>, kuruluşların iş ve işlemlerinin periyodik aralıklarla,örneğin her yıl, ya da 2-3 yılda bir denetlenmesidir.”Normal teftiş” olarak da adlandırılanolağan <strong>denetim</strong> yönteminde, yönetimin tüm işlemlerinin <strong>denetim</strong> süzgecinden geçirilmesisuretiyle, varsa norm ve kural dışı işlemlerin açığa çıkartılması amaçlanır.Olağandışı <strong>denetim</strong>, belirli ve özel bir konunun incelenmesi veya birihbar ve şikayetin doğruluğunun araştırılması ve gerekiyorsa sorumlular hakkında yasal işlemyapılması amacına yöneliktir. Tüm soruşturmalar, olağandışı bir <strong>denetim</strong> yoludur.5- Denetim, belirli bir dönem içersindeki işlemlerin tümünü, yahutbazılarını içermesine, yani bir kuruluştaki işlemlerin tamamının veya bir kısmının <strong>denetim</strong>kapsamına alınmasına göre;a) Puantaj suretiyle <strong>denetim</strong>,


4b) Sondaj suretiyle <strong>denetim</strong>olarak gruplandırılabilir. Puantaj suretiyle <strong>denetim</strong>de, atlanmaksızın tüm işlemler incelenir.Sondaj suretiyle yapılan <strong>denetim</strong>de ise, rastgele seçilen bir kısım işlemin <strong>denetim</strong>i ve<strong>denetim</strong> sonucunda ulaşılan verilere göre, gerektiğinde <strong>denetim</strong>in kapsamının genişletilmesikuralı uygulanır.6- Elde olunan sonuçların değerlendirilmesi yönünden <strong>denetim</strong>;a) Klasik <strong>denetim</strong>,b) Etkinlik <strong>denetim</strong>iolarak iki ayrı grupta toplanabilir. Klasik <strong>denetim</strong>de, denetlenen kuruluşun tüm hizmetlerininyürürlükteki norm ve kurallara uygunluğunun araştırılması amaçlanır. Yapılan işlem veeylemler, önceden belirlenmiş kurallara, ya da üst mercilerin direktiflerine uygun isedenetlenenlere bir eleştiri yöneltilmez.Etkinlik <strong>denetim</strong>inde ise, ekonomik amaçlar güdülür; kamukaynaklarının en verimli bir biçimde kullanılıp kullanılmadığı veya önceden saptanan programhedeflerine ulaşılıp ulaşılamadığı araştırılır. “Performans <strong>denetim</strong>i”, “verimlilik-tutumluluk<strong>denetim</strong>i” ve “maliyete göre etkenlik <strong>denetim</strong>i” olarak da adlandırılan bu <strong>denetim</strong> modelinde,kamu hizmetlerinin hem niceliği ve hem niteliği değerlendirme ve tartışma konusu yapılır.7- Denetim organlarının hukuksal statülerine göre de <strong>denetim</strong>;a) Yasama <strong>denetim</strong>i,b) Yargı <strong>denetim</strong>i,c) Yürütmeye bağlı <strong>denetim</strong> birimlerinin <strong>denetim</strong>iolarak üç ayrı gruba ayrılabilir. Bu üç <strong>denetim</strong> modelinde de yürütme organına, yani idareyebağlı kuruluşlar denetlenir. Yasama ve yargı organları ise, kendi kendilerini denetleyecek birhukuki yapılanma içersindedirler..Yasamanın, yürütmeyi <strong>denetim</strong>i, ya doğrudan doğruya TBMMtarafından yapılır veya TBMM adına özel <strong>denetim</strong> organlarınca gerçekleştirilir. AnayasadaHükümete yönelik olarak sözlü ve yazılı soru, gensoru, Meclis soruşturması adı altındaöngörülen <strong>denetim</strong> biçimleri, yasama organınca doğrudan doğruya gerçekleştirilen <strong>denetim</strong>yollarıdır. TBMM`ne sunulan yeni mali yıla ait bütçenin reddedilmesi de, teamüle göreHükümetin istifasına yol açacağı için, bir başka <strong>denetim</strong> yoludur.TBMM adına yapılan <strong>denetim</strong> ise, Sayıştay ve Başbakanlık YüksekDenetleme Kurulu tarafından gerçekleştirilir. Sayıştay genel ve katma bütçeli idareler ile,yasalarında Sayıştay <strong>denetim</strong>ine tabi oldukları belirtilen kuruluşların gelir ve giderleri ilemallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemleri hakkında, beraat vetazmin kararı vererek, kesin hükme bağlamak yetkisine sahiptir.Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu da, kamu iktisadi teşebbüsleriile sosyal güvenlik kuruluşlarını ve yasalarında Yüksek Denetleme Kurulu <strong>denetim</strong>ine tabibulundukları yazılı kurumları ile kimi fonları, 72 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname veAnayasanın 165. maddesi uyarınca yürürlüğe konulan 3346 sayılı Kanun uyarıncadenetlemekte; <strong>denetim</strong> sonuçlarına ilişkin olarak düzenlediği raporlar, TBMM KĐT Komisyonumüzakerelerinde, <strong>denetim</strong> kapsamındaki kuruluşların yöneticilerinin aklanmasına veyaaklanmamasına esas olacak bilgileri ve verileri içermektedir.


5Yürütmenin, yargı yoluyla <strong>denetim</strong>ine gelince, bağımsız ve tarafsızmahkemelerce gerçekleştirilen bu <strong>denetim</strong>in, Anayasa yargısı ve idari yargı olmak üzere ikiyolu vardır.Anayasa Mahkemesinin görev alanına giren anayasa yargısı, kanunlarile kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM Đçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esasyönünden uygunluğunun <strong>denetim</strong>ine ilişkindir. Anayasa Mahkemesi aynı zamanda “YüceDivan” sıfat ve yetkisiyle. Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyeleri ile yüksek dereceliyargı organlarının başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı yargılamak yetkisiylede donatılmıştır.Đdari yargı ise; idare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, bölge idaremahkemeleri ve bunların verdiği kararların temyiz mercii olan Danıştay tarafındangerçekleştirilir. Anayasanın 125. maddesine göre, idarenin her türlü eylem ve işlemlerinekarşı yargı yolu açık olup, idari yargı <strong>denetim</strong>i ilke olarak, idari eylem ve işlemin hukukauygunluğunun <strong>denetim</strong>i ile sınırlıdır; eylem ve işlemin yerindeliğini kapsamamaktadır.“Đdari <strong>denetim</strong>” olarak da adlandırılan, yürütmeye bağlı <strong>denetim</strong>birimlerince yürütülen <strong>denetim</strong>e gelince, Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa. Bakanlıklara vetüzel kişiliği haiz ve özel bütçeli kurum ve kuruluşlara bağlı olarak, bu kuruluşların örgütyapısı içersinde yer alan Teftiş veya Denetleme Kurullarınca gerçekleştirilen bu <strong>denetim</strong>, çokyaygın ve sürekli bir uygulama alanına sahiptir. Ayrıca kimi bakanlıklarda Teftiş Kuruludışında, farklı görev ve yetkilerle donatılmış, başka adlar taşıyan <strong>denetim</strong> birimleri debulunmaktadır.C- Denetim yöntemlerinin dünü, bugünü ve yarını :Denetim yöntemlerinin dünü, bugünü ve yarını konusunda kronolojikolarak şöyle bir dönemsel ayrıma gidilebilir. 1961 Anayasasının yürürlüğünden öncekidöneme dün; 1961 ve 1982 Anayasalarının yürürlükte bulunduğu döneme bugün ve gelecekgünlere egemen olması beklenilen <strong>denetim</strong> anlayışına da <strong>denetim</strong>in yarını denebilir.1961 Anayasasının yürürlük tarihinin bir dönemeç olarak kabul edilerekdünün bitiş, bugünün başlangıç noktası olarak düşünülmesi, ilk kez 1961`de “Hukukunüstünlüğü” ve “Hukuk Devleti” ilkelerinin ve idarenin tüm eylem ve işlemlerinin yargı<strong>denetim</strong>ine tabi olduğu kuralının Anayasada yer almasındandır. 1982 Anayasasında dayinelenen bu ilke ve kurallar sonrasında yargı <strong>denetim</strong>i, Türk kamu yönetiminde büyük birönem ve ağırlık kazanmıştır.. Öte yandan,yargı <strong>denetim</strong>i, bugün dünden farklı olarak, sadece idariyargı mercii kararlarıyla değil, Anayasa Mahkemesince gerçekleştirilen Anayasa yargısıyoluyla yasama organı tasarruflarını da kapsayan yeni bir boyut ve genişlik kazanmıştır.1961 Anayasasından önce de, idari yargı organı olarak Danıştaygörevli olmasına ve Danıştay`ın Şurayı Devlet adıyla kuruluşu, Tanzimat sonrası 1868yıllarına kadar gerilere uzanmasına rağmen, Osmanlı dönemi bir tarafa, 1924 Anayasasınınyürürlükte olduğu Cumhuriyet döneminde de bazı işlemlerin yargı <strong>denetim</strong>i dışında tutulmasıve bu arada idari mercilere “görülen lüzum üzerine” işlemde bulunma yetkisinin tanınması,bugünden farklı olarak geçmişte yargı <strong>denetim</strong>inin etkinliğinden bahsetmeye olanakvermemekteydi. Buna karşılık, idari makamlar 1961 Anayasasının yürürlük tarihinden itibarenbugün, yargı <strong>denetim</strong>i sonrasında verilen kararlara mutlaka uymak zorundadırlar. Buzorunluluk, aynı zamanda öngörülen yaptırımlarla güvence altına da alınmış bulunmaktadır.Yargı <strong>denetim</strong>inin kazanmış bulunduğu bugünkü etkinlikten, ne yazıkki idari <strong>denetim</strong> yoksun bulunmaktadır. Dün de bugün de, yürütme organına bağlı <strong>denetim</strong>


6birimlerince yapılan idari <strong>denetim</strong>in sonuçlarına göre işlem ve eylemlerde bulunupbulunmamak konusunda, idari makamların takdir hakkına sahip bulundukları kabullenilmiştirĐdari <strong>denetim</strong> organlarınca, bir başka anlatımla müfettiş, denetçi veya kontrolör ünvanlı<strong>denetim</strong> görevlilerince yapılan <strong>denetim</strong>in etkinliği, dün de bugün de, adına <strong>denetim</strong> yapılanüst yöneticinin kişisel <strong>denetim</strong> anlayışından kaynaklanan, <strong>denetim</strong>e olan ilgi ve saygısıylasınırlıdır.Oysaki, <strong>denetim</strong> görevlisi, üst yöneticinin gözüdür, kulağıdır. Đnsanınduyu organları aracılığıyla algıladıkları nasıl görüş ve davranışlarına yön vermekte ise,<strong>denetim</strong> görevlilerinin ilettikleri görüş ve öneriler de, aynı şekilde üst yöneticinin görüş vekararlarının oluşmasında aynı düzeyde etken olmalıdır. Akıllı yönetici, <strong>denetim</strong> sonuçlarındanyararlanmasını bilir. Denetim sonuçlarına önem ve değer vermek, yöneticiyi başarıyagötürür.Hukuka saygılı yönetici, deneticiden yapacağı işleme dayanak olacak,gerekçe oluşturacak bir rapor istemez, beklemez. Denetçi de, ısmarlama rapordüzenlemeyecek kadar kişilik sahibi olmak durumundadır; üst yöneticinin gözü kulağı olmakdışında, maşası olmak gibi bir işlevi üstlenmemelidir. Bu gerçekler, <strong>denetim</strong> yöntemlerinindün için de, bugün için de geçerli olan ve yarın da geçerli olmaya devam edecek, olmazsaolmaz ilke ve koşullarındandır. Ancak bu ilke ve kuralların işlerliği, denetçilerin görevlerindegüvence sahibi bulunmalarıyla yakından ilgilidir.Đdari <strong>denetim</strong>le ilgili bir başka değişmez kural da şudur: Denetimsonucunda denetçinin ulaştığı görüş ve kanaatı, önce <strong>denetim</strong> organının başkanı, sonra üstyönetici değerlendirmek durumundadır. Başkanın ya da üst yöneticinin farklı görüşte olduğuveya eksik ya da hatalı bulduğu hususlarda, başkanının veya üst yöneticinin görüşleridoğrultusunda, denetçi görüş ve önerilerini değiştirmeye zorlanamaz. Bu takdirde yapılacakişlem, gerek görülüyorsa, daha kıdemli olmak koşuluyla, bir başka denetçiye aynı konununincelettirilmesidir.Đdari <strong>denetim</strong>e egemen olması gereken anlayışta olduğu kadar, bu<strong>denetim</strong>in etkinliğinde de dünden bugüne büyük bir fark olmamakla beraber, dünden farklıolarak bugün, yeni yeni idari <strong>denetim</strong> birimleri oluşturulmuş bulunulmaktadır. 1982Anayasasında yer alan Devlet Denetleme Kurulu ile 3056 Sayılı Kanunla, 1984 yılındakurulan Başbakanlık Teftiş Kurulu söz konusu yeni <strong>denetim</strong> organlarındandır.Başkanlık veya yarı başkanlık sisteminin değil, parlamenter demokratiksistemin uygulandığı ve Anayasasında, Cumhurbaşkanının yürütmenin başı olmakla beraber,sorumsuzluğu ilkesinin benimsendiği ve Hükümetlerin sadece parlamentoya karşısorumluluklarının söz konusu olduğu bir ülkede, Cumhurbaşkanına bağlı bir <strong>denetim</strong>biriminin varlığı ve gerekliliği tartışma konusudur. Tartışmalar, CumhurbaşkanlığıncaKurulun hazırladığı raporların Başbakanlığa gönderilmesinden ve raporlarda yer alan görüşve önerilere uyulmasının, Hükümetlerin karar ve anlayışları ile bağımlı kalmasındankaynaklanmaktadır.Başbakanlık Teftiş Kurulu ise, Başbakan adına tüm kamu kurum vekuruluşlarıyla, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile vakıflarda, derneklerde,kooperatiflerde, iş ve işveren kuruluşlarında <strong>denetim</strong> yetkisiyle donatılmış ve aynı zamandatüm bu kuruluşlardaki <strong>denetim</strong> birimlerinin yetkilerine de sahip kılınmıştır. Bakanlıklardışında, Başbakanlıkta da bir <strong>denetim</strong> organının oluşturulması, son 10-15 yıl içinde kurulanHükümetlerde Devlet Bakanlıkları sayısının artmasına paralel olarak, eskiden çeşitlibakanlıklara bağlı KĐT`ler dahil, bir kısım kurum ve kuruluşların Başbakanlığa bağlanarak,bunların Devlet Bakanlıklarıyla ilgilendirilmeleriyle yakından ilişkilidir.


7Ancak, Başbakanlığa bağlı kuruluşlar dışında, Başbakanlık TeftişKurulunun, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının <strong>denetim</strong>iyle de yetkili kılınması, Bakanlara aitsorumluluk alanlarına ve yetkilere Başbakanın bir anlamda müdahale etmesi gibi birtartışmaya yol açabilmektedir.Bununla beraber, 1982 Anayasası uyarınca her bakanın, Başbakanakarşı sorumlu olmasının ve Başbakanın, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlamak veHükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetlemekle yükümlü bulunmasının, söz konusumüdahaleyi haklı ve gerekli kılabileceği göz ardı edilmemelidir.Kısaca, dünden bugüne idari <strong>denetim</strong>de, iç <strong>denetim</strong> organlarınınetkinlik ve işlevlerinde önemli bir değişiklik söz konusu olmamasına karşılık,Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık nezdinde yeni <strong>denetim</strong> organları oluşturulması suretiyle,dış <strong>denetim</strong>e yeni boyut ve ağırlık kazandırılmış bulunulmaktadır.Öte yandan, dünden farklı olarak bugün, denetleyen-denetlenenilişkilerinde olumlu yönde gelişmeler olduğunu da, bu arada belirtmek gerekir. Eskininkorkulan, korkutan, somurtkan ve bir kahve ikramını dahi kabul etmeyen denetçilerine,günümüzde sadece tiyatro sahnelerinde karikatürize edilen müfettiş tiplemelerinderastlanmaktadır. Denetime ve hatta soruşturmaya geldiği yerde, örf adet gereği ikram edilenbir fincan kahve karşılığında denetçinin satın alınabileceği olasılığından bahsetmek,günümüzde artık gülünç olmaktadır.Çağdaş anlayış, <strong>denetim</strong>in denetlenen-denetleyen arasındaoluşturulacak uygar ilişkiler içersinde yürütülmesidir; çok bilinen deyimle “dana altında buzağıaramaya” kalkışılmamasıdır. Günümüz denetçisi, herhangi bir işlemle ilgili denetlenene bireleştiri yöneltmeden önce, kendini denetlenen yerine koyarak, aynı koşullarda nasıldavranacağı sorusuna yanıt aramak ve verdiği yanıta göre bir yargıya ulaşmakdurumundadır. Yürürlükteki kuralların takdir hakkı tanıdığı konularda ise, bu hakkın kamusalve kurumsal amaç ve çıkarlara uygunluğu saptanmalıdır.Mutlaka bir kusur bulma anlayışının anlamsızlığının anlaşılmasınınetkisiyle de olsa gerek, dünden farklı olarak günümüzde puantaj suretiyle <strong>denetim</strong> yöntemiyerine, sondaj suretiyle <strong>denetim</strong> yönteminin ağırlık ve yaygınlık kazandığı da gözlenmektedir.Ancak yasama organı adına genel ve katma bütçeli idarelerin hesaplarını inceleyen Sayıştay,halen sarf evrakının tamamını denetleme yöntemini devam ettirmektedir.Puantaj suretiyle <strong>denetim</strong>, herkesin potansiyel bir suçlu olabileceği vemutlaka suç oluşturan bir eyleminin, ya da hiç değilse bir usulsüzlüğünün bulunabileceği vebunları saptayarak, sorumluları hakkında yasal işlemin yapılmasının gerekeceği anlayışınınürünü olarak kabul edilebilir. Bu nedenle puantaj suretiyle <strong>denetim</strong>in, bir bakıma denetçiyi,özel olarak suç ve suçlu arayan bir konuma düşürdüğü de bir vakıadır.Oysaki denetçi ne bir dedektif ve ne de bir hafiyedir; asıl olan her kamugörevlisinin iyi niyetli oluşu ve dürüstlüğüdür. Ancak, ard niyet, ya da kötü amaç izlenimiveren en küçük bir bilgi ve bulguya ulaşıldığında veya böyle bir duyum alındığında incelemeve araştırmaları yoğunlaştırmak; <strong>denetim</strong> sondaj suretiyle yapılıyorsa, puantaj suretiyle<strong>denetim</strong>e dönmektir.Ayrıca önemli olan, suçu ve suçluluğu saptananlara ait dosyaların,süratle yargı mercilerine, yahut disiplin amir veya mercilerine intikali sağlanarak, gerekliyaptırımların uygulanmasının sağlanmasıdır. Denetimin etkinliği ve <strong>denetim</strong>den beklenen“caydırıcılık” işlevi ancak böyle gerçekleştirilebilir. Yapanın, yaptığı yanına karbırakılmamalıdır.


8Öte yandan, hemen hemen tüm <strong>denetim</strong> organlarında geçmişte veyakın tarihlere gelinceye kadar günümüzde, bir “teftiş programı” veya “turne programı” adıaltında her yıl hazırlanan programlar uyarınca periyodik olarak olağan <strong>denetim</strong>ler, bir başkadeyimle “normal teftiş”ler yürütülmekteyken, son yıllarda kimi <strong>denetim</strong> organlarında sözkonusu uygulamanın terkedildiği görülmektedir.Bu uygulamaya, çok sayıda soruşturmayla meşgul olunulmasınedeniyle normal <strong>denetim</strong>lere zaman kalmaması veya yolluk ödeneğinin çok yetersiz olmasıgerekçe gösterilmektedir. Ancak, <strong>denetim</strong> organlarını, soruşturma birimi haline dönüştürenbu uygulamayla, <strong>denetim</strong>den beklenen amaçlara ulaşmaktan vazgeçildiği ve kamukurumlarının <strong>denetim</strong> işlevinin yararlarından yoksun bırakıldığı da bir gerçektir.Hele, yolluk ödeneğinin yetersizliği neden gösterilerek, denetçininöğretici ve yol gösterici olmak, ülke düzeyinde uygulama birliği sağlamak, önceden belirlenenilke ve kurallarda, günün değişen koşullarına uyumsuzluk varsa, üst mercilere önerilerdebulunmak gibi işlevlerini gerçekleştirememesinden kaynaklanacak olumsuzlukların,denetçilere ödenecek yolluklardan çok daha yüksek boyutlarda zararlara yol açacağı da gözardı edilmektedir. Bu nedenlerle, denetçinin müfettiş olarak bilinen niteliği korunmalı, O`nueski deyimle sadece “muhakkik” kimliği ile görme ve görevlendirme anlayışı terkedilmelidir.Dünün ve bugünün <strong>denetim</strong> anlayışı ve yöntemleri ile ilgili bu kısadeğerlendirmelerden sonra, yarının <strong>denetim</strong> yöntemleri nasıl olacaktır sorusuna yanıtaranmalıdır.Her şeyden önce, dünden ve bugünden farklı olarak çok yakın birgelecekte, <strong>denetim</strong>in ve özellikle mali <strong>denetim</strong>in, bilgisayar aracılığıyla gerçekleştirileceğineözellikle değinmek gerekmektedir. Bilindiği üzere, bilgisayar teknolojisinden, insan yaşamınıntüm alanlarında yararlanma dönemine girilmiştir. Günümüzde sadece özel sektör kuruluşlarıdeğil, kamu kurum ve kuruluşları da, hiç değilse personel hareketleri ile muhasebe işlemlerinibilgisayar ortamında yürütmektedir.Bu işlemlerin <strong>denetim</strong>inin de, işlemlerin yapıldığı yerlere gidilmeden, birmerkezle bağlantıları sağlanarak denetlenebileceği ve bunu mümkün kılacak teknolojikolanaklara kolaylıkla ulaşılabileceği söylenilmektedir. Zaman ve emekten büyük ölçüdetasarruf sağlayacak böyle bir uygulamanın, aynı zamanda <strong>denetim</strong>e kolaylık kadar, etkinlikkazandıracağı da kuşkusuzdur.Öte yandan, geleceğe dönük olarak, şu gerçeğin altı özellikleçizilmelidir. Dünden farklı olarak günümüzde çok etkili bir KAMUOYU DENETĐMĐ vardır ve bu<strong>denetim</strong>in gelecekte çok daha yaygın ve etkin boyutlar kazanacağını söylemek bir kehanetsayılmamalıdır.Toplumlarda ve özellikle parlamenter demokrasi ile yönetilen ülkelerdeyürütme organı, düşünce ve basın-yayın özgürlüklerinden yararlanılarak, kamuoyunun hemyönlendirici etkisi ve hem de <strong>denetim</strong>i altındadır. Kamuoyu <strong>denetim</strong>i ve bunun sonucubelirlenen kamuoyu eğilimleri, çoğu kez yasama, yargı ve yürütmeye bağlı <strong>denetim</strong>mekanizmalarının da, bir an önce harekete geçmesini sağlamaktadır.Kamuoyu <strong>denetim</strong>inin etkinliğinde ve özellikle yolsuzluk veusulsüzlüklere karşı olan duyarlılığında; kitle haberleşme aracı olan yazılı ve görsel yayınkuruluşları ile oda, dernek, sendika gibi meslek kuruluşlarının gösterdikleri tepkilerinin yanısıra, toplumun eğitim düzeyi de büyük önem taşır. Dolayısıyla gelecek yıllarda bukurumların daha etken konumlara ulaşmaları ve toplumun eğitim düzeyinin yükselmesibeklentisi, kamuoyu <strong>denetim</strong>ini gelecekte bugünkünden daha etken bir konumaulaştıracaktır.


9Bu arada, gelecek günlerde kamuoyu, sadece yolsuzluk veusulsüzlüklere karşı duyarlı olmakla kalmayacak, bu duyarlılığını hiç kuşku yok korumaklaberaber, kamu kurum ve kuruluşlarının verimlilik ve etkinliklerini de, sürekli olarak <strong>denetim</strong>alanı içersinde bulunduracaktır.Nitekim son zamanda “etkinlik-verimlilik-tutumluluk <strong>denetim</strong>i”, ya dasadece “performans <strong>denetim</strong>i” olarak da adlandırılan “etkinlik <strong>denetim</strong>i”nin, çok eskitarihlerden beri klasik <strong>denetim</strong> yöntemlerini uygulayan <strong>denetim</strong> organlarınca da benimsendiğigözlenmektedir.Gerçekten,1862 yılında Sultan Abdülaziz`in bir Hattı Hümayunu ileDivan-ı Ali-i Muhasebe adıyla kurulan, daha sonra Divan-ı Muhasebat olarak da adlandırılanve Cumhuriyet döneminde genel ve katma bütçeli idarelerin hesaplarını ve mallarını, TBMMadına puantaj yöntemiyle denetlemekle yükümlü Sayıştay, 832 sayılı kuruluş kanununa26.6.1996 tarih ve 4149 sayılı kanunla eklediği Ek 10. madde ile, performans <strong>denetim</strong>ini degörev alanı içersine almıştır.“Verimlilik ve etkinlik değerlendirmesi” başlıklı sözkonusu Ek Madde10`da aynen;“Sayıştay, <strong>denetim</strong>ine tabi kurum ve kuruluşların kaynakları ne ölçüdeverimli, etkin ve tutumlu kullandıklarını incelemeye yetkilidir. Bu inceleme sonuçları SayıştayBirinci Başkanı tarafından bir değerlendirme raporuyla Türkiye Büyük Millet MeclisiBaşkanlığına sunulur.”hükmü yer almaktadır.Böylece kurulduğundan bu yana klasik <strong>denetim</strong> modelini uygulamak,yani harcamaların yürürlükteki hukuk kuralları ile olan uyumunu denetlemekle ve belirli birkısım ödemelere de harcama öncesinde vize vermekle yetinen Sayıştay, <strong>denetim</strong>indebulunan bir kuruluşa sağlanan kaynakların verimli, etken, tutumlu ve yerinde kullanılıpkullanılmadığını araştırmayı da <strong>denetim</strong> alanına almış bulunmaktadır.Sayıştay`ın, kanunda yer alan deyimle, verimlilik-etkinlikdeğerlendirmesi adı verilen bu yeni <strong>denetim</strong> yöntemi, bilinilebildiği kadarıyla somutörnekleriyle henüz uygulamaya intikal etmemiş olmakla beraber, bu <strong>denetim</strong> yöntemini, diğer<strong>denetim</strong> organlarının da gelecekte benimsemeleri ve uygulamaya başlamaları beklenir.Ancak, şu gerçeği de bu arada özellikle vurgulamak gerekirki, 1961Anayasası ile beş yıllık kalkınma planı uygulamasına geçilmesini takiben, kimi kuruluşlardaki<strong>denetim</strong> birimleri, denetledikleri kuruluş faaliyetlerinin plan ve program hedeflerineulaşmadaki başarısını veya bu hedeflerden sapma oranlarını araştırmayı, <strong>denetim</strong>programlarına almışlardır. Hiç değilse teknik <strong>denetim</strong>lerini, plan ve program uygulamalarıüzerinde yoğunlaştırma yoluna gitmişlerdir.Bununla beraber etkinlik <strong>denetim</strong>i dahil, hangi <strong>denetim</strong> modeliuygulanırsa uygulansın, <strong>denetim</strong> sonucunda elde olunan verilerin sağlıklı bir biçimdedeğerlendirilmesi yapılmadıkça ve idari merciler bu verilerin ışığında gerekli işlemlerigerçekleştirip, gerekli önlemleri almadıkça <strong>denetim</strong>den beklenen amaca ulaşılamayacağı dabir gerçektir.Örneğin, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, “ekonomik <strong>denetim</strong>”adını verdiği ve performans <strong>denetim</strong>i de denilen etkinlik <strong>denetim</strong>ini, uzun yıllardıruygulamakta; ancak <strong>denetim</strong> sonuçları ilgili mercilerce gerektiği gibi değerlendirilmediğinden,çoğu kez <strong>denetim</strong>den amaçlanan hedeflere ulaşılamamaktadır.


10Ekonomik alanda ticari esaslara göre faaliyette bulunan kamu iktisaditeşebbüslerini denetlemekle görevli Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu`nun, TBMM KĐTKomisyonu`na sunduğu, denetlenen kuruluş yöneticilerinin aklanmasına veyaaklanmamasına esas olacak raporlar, hem “auditing” de denilen mali <strong>denetim</strong> sonuçlarını,yani bilanço ve sonuç hesapları ile mali analizleri ve hem de kuruluşun alım, üretim, satış,pazarlama ve stoklama gibi tüm ekonomik faaliyetlerinin, karlılık ve verimlilik ilkeleriaçısından ne ölçüde başarılı olduğuna ilişkin verileri içermektedir.Ancak, raporlarda yer alan bu veriler ile işletmeciliğe ilişkin çeşitli önerive tavsiyeler, değerlendirilmek üzere sunulduğu ilgili komisyonun kararıyla kesinleşmekte vedolayısıyla Yüksek Denetleme Kurulu`nun etkinliği, siyasal kimliği ağır basan birkomisyonun görüş ve anlayışıyla sınırlı kalmaktadır.Yürütme organı içersinde yer alan, diğer tüm <strong>denetim</strong> birimlerininetkinliklerinin de, benzer nedenlerle ve üst yöneticinin görüş ve takdirleriyle sınırlı olduğubilinmektedir. Oysaki, söz konusu <strong>denetim</strong> birimlerinin de, yargı mercileri gibi olmasa da,Sayıştay`a yakın bir statüde bağımsızlık ve özerkliğe kavuşturulmaları, <strong>denetim</strong>den beklenensonuçlara ulaşılmasında büyük önem taşımaktadır.Bu nedenledir ki, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu`nun özerk biryapıya kavuşturulması ve Başbakanlık`tan ayrılarak TBMM Başkanlığı`na bağlanması içinyasa tasarısı hazırlama çalışmaları başlamış bulunmaktadır. Bu arada, Teftiş Kurullarınıntüzük ve yönetmeliklerine, müfettişlere mesleki güvence sağlamaya yönelik olarak sonyıllarda konulan , çok zorunlu ve isabetli yeni hükümlerle yetinmemek; hiç değilse BakanlıklarTeftiş Kurullarının da, belirli ölçüler içersinde de olsa, bağımsızlık ve özerkliğini sağlayıcıyeni düzenlemeler yakın bir gelecekte gerçekleştirilerek, bu <strong>denetim</strong> organları dakendilerinden beklenen güven ve etkinliğe sahip bir yapıya kavuşturulmalıdırlar.Yarın için, gelecek için bir başka <strong>denetim</strong> modeli de, son yıllarda çoksözü edilen “OMBUDSMAN” <strong>denetim</strong>idir. Batı ülkelerinde uygulama alanı bulan Ombudsmankurumunda <strong>denetim</strong>, “kamu hakemi veya denetçisi” niteliğinde kimlik ve işlev sahibi,güvenilir bir kişi tarafından gerçekleştirilmektedir .Ombudsman <strong>denetim</strong>iyle ilgili olarak Devlet Denetleme Kurulu`ndaçalışmalar yapıldığı duyulmakta; Başbakanlık`ta da, insan haklarından sorumlu DevletBakanlığı`nca bu konuda bir yasa tasarısı hazırlanmakta olduğu, basına yansıyanhaberlerden öğrenilmektedir.Đlk kez Đsveç`te uygulanan bu <strong>denetim</strong> modelinde, Đsveçcede “delege”,“temsilci” anlamına gelen Ombudsman denilen kişi tarafından yönetimin denetlenmesi sözkonusudur. 19. yüzyılın başlarından itibaren, önce tüm Đskandinav ülkelerine yayılanOmbudsman <strong>denetim</strong>i, 1967`de Đngiltere`de, 1973`te de Fransa`da uygulanmaya başlanmışve bu iki ülke dışında, genellikle nüfusu 10 milyonu altındaki ülkelerde uygulama alanıbulmuştur. Ancak her ülkede Ombudsmana farklı yetkiler tanınmıştır. Şöyleki;- 1809 tarihli Đsveç Anayasasına göre Ombudsman parlamento adına<strong>denetim</strong> yapar; yasal bir zorunluluk olmamakla beraber, Ombudsman ülkenin en güvenilir vesaygın kişisi olduğu için, Hükümet onun görüşlerini uygulamakla kendini görevli kabul eder.- Fransa ve Đsveç dışında, Ombudsman`ı bulunan ülkelerde idari yargıyoktur.- Fransa dışındaki diğer ülkelerde, Ombudsman parlamento tarafındanatanır. Bu nedenle Đngiltere`deki adı “Parlamento komiseri”dir.


11- Fransa`da “arabulucu” anlamında “Mediateur” denilen Ombudsman,Hükümet tarafından atandığından, tarafsızlığı tartışma konusu olmaktadır. Ayrıca tüm idarimercilere başvurulduktan sonra, ancak bir parlamenter aracılığıyla Ombudsman`aulaşılabilmesi de, bürokrasiyi arttıran ilginç bir uygulamadır.Bu tesbitlerin ışığı altında, Anayasasında idari yargıya yer verenTürkiye gibi 65 milyonluk bir ülke için, Ombudsman <strong>denetim</strong> modelinin yararlı ve gerekliolduğu, tartışmasız kabul edilecek bir gerçek değildir.Kaldı ki, Cumhurbaşkanlığı gibi tarafsızlığı ve yüceliği tartışılmamasıgereken bir makama bağlı Devlet Denetleme Kurulu`na, kuruluş amacına uygun işlerlik veetkenlik kazandırıldığı takdirde, siyasal iktidarların yandaşlarını koruyucu, partizan ve keyfitutum ve davranışları karşısında bile, anılan Kurul, Ombudsman`a gereksinim duyulmadan,benzer görev ve işlevi üstlenebilir.Genel olarak karmaşık sosyal, siyasal, ekonomik ve bölgesel sorularıbulunmayan; demokrasi deneyimleri çok eskilere dayanan ve gelişmişlik düzeyleri yüksekülkelerde uygulanan Ombudsman kurumunun Türkiye`de de uygulanması halinde, başkaülkelerdeki olumlu sonuçlara ulaşılamayacağı; Anayasada ifadesini bulan “Hukuk Devleti” ve“Hukukun Üstülüğü” ilkelerinin gerçek anlamda tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesi halindeOmbudsman`a gereksinim kalmayacağı tartışma götürmez bir gerçektir.Bu arada son olarak, <strong>denetim</strong> yöntemlerinin dünkü, bugünkü ve yarınkiuygulamalarıyla yakından ilişkisi nedeniyle, <strong>denetim</strong> görevlilerinin seçiminin, atanmasının vegerektiğinde yönetim kadrolarında görev alma olanaklarının dününe, bugününe ve yarınınadeğinmekte de yarar vardır.Dün, genellikle kamu görevinde üstün nitelikleriyle tanınmış ve iyi sicilalarak emsalleri arasından sivrilmiş başarılı kişiler, atama yoluyla <strong>denetim</strong> kadrolarındagörevlendirilirken; günümüzde genel kabul görmekte olan anlayış, <strong>denetim</strong> görevlilerinin,açılacak sınavlarda belirli bir düzeyin üzerinde başarılarını kanıtlayanlar arasındanseçilmesidir.Bu amaçla, önce yapılacak bir yarışma sınavını kazananların müfettişyardımcısı, denetçi yardımcısı gibi ünvanlar taşıyan kadrolarda bir yetişme dönemigeçirdikten ve belirli bir süre sonra yapılacak yeterlik sınavında da başarılı olduktan sonra<strong>denetim</strong> görevlerine atanmaları, günümüzde genellikle uygulanan bir yöntemdir.Aslında, <strong>denetim</strong> hizmetlerinde görev alacaklar, atama yoluyla mı,sınav yoluyla mı belirlenmelidir ? Bu, her dönemde hep tartışma konusu olmuş; ancaksonuçta, her iki yöntemin de hem olumlu, hem olumsuz yönleri olmakla beraber, daha yararlıve uygun yöntemin sınav olduğunda birleşilmiştir.Denetim görevlilerinden, kendilerine saygınlık kazandıracak bir takımseçkin nitelikler taşımaları beklendiğine ve denetçiliğin kariyer bir meslek olduğu dakabullenildiğine göre, yapılan yarışma ve yeterlik sınavlarını başaranların denetçi olarakgörevlendirilmeleri, hiç kuşkusuz bugün olduğu gibi, yarın da tercih edilecek bir yöntemolacaktır.Ancak, bununla beraber öğretmenlik, mühendislik, hekimlik, hakimlikgibi belirli özellikler taşıyan kamu hizmetlerinin <strong>denetim</strong>inde ve bu arada sadece teknik<strong>denetim</strong>in söz konusu olduğu alanlarda bilgi, beceri ve yetenekleriyle temayüz etmişbulunanların, bir yardımcılık dönemi geçirmeksizin <strong>denetim</strong> hizmetlerinde istihdamının dahayararlı olduğu da göz ardı edilemez. Böyle bir uygulama bugün vardır; yarın dasürdürülmelidir.


12Özellik arzeden bu istisnai durumlar dışında ve hele idari ve mali<strong>denetim</strong> görevlerinde, yönetim kadrolarından naklen atanmış kişilerden, denetçi olarakyararlanılması düşünülmemelidir. Buna karşılık, boş yönetim kadroları için, belirli süre<strong>denetim</strong> görevinde bulunmuş denetçiler ilk akla gelen kişiler olmalıdır.Bugün, örneğin Maliye Bakanlığı üst yönetimine, hep bu bakanlığınbünyesindeki çeşitli <strong>denetim</strong> birimlerinde müfettiş, hesap uzmanı veya kontrolör olarak görevyapmış olanlar arasından atamalar yapılmakta; aynı uygulama, hemen tüm bankalartarafından da benimsenmiş bulunmaktadır.Gelecekte benzer uygulamaların yaygınlaşacağı, her kurum vekuruluşun, her düzeydeki yönetim kademeleri için, en seçkin ve yetkin kişilerin <strong>denetim</strong>organlarında bulunacağı gerçeğinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca da paylaşılacağısöylenebilir.. Kızıltan <strong>ULUKAVAK</strong>Orman Bakanlığı Teftiş KuruluDenetim Semineri -10.12.1997

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!