12.07.2015 Views

Uluslararası Mevlana ve Mevlevilik Sempozyumu - İlahiyat Fakültesi ...

Uluslararası Mevlana ve Mevlevilik Sempozyumu - İlahiyat Fakültesi ...

Uluslararası Mevlana ve Mevlevilik Sempozyumu - İlahiyat Fakültesi ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

24Uluslararası <strong>Mevlana</strong> <strong>ve</strong> <strong>Mevlevilik</strong> <strong>Sempozyumu</strong>aĢağılık olmasın. ÂĢıklar her nefes yanarlar. Yıkık köyden haraç, öĢür alınmaz.‖ Bu sözleri duyan Hz.Musa, çobanı bulmak <strong>ve</strong> özür dilemek için çöllere düĢer. 1Bu öyküden anladığımız kadarıyla Mevlânâ, insanların anlayıĢ derecelerine göre hareket etmeyi,hoĢgörü fikrini elden bırakmamayı, farklılıklara tahammül göstermeyi, ayrıca, ibadetlerde Ģekille birlikteihlas <strong>ve</strong> samimiyet gibi içeriğinin büyük rol oynadığını vurgulamıĢ olur.2. GAYR-Ġ SAMĠMĠ DĠNDARLIK TĠPOLOJĠLERĠGayr-i samimi dindarlık türünde birey, dini; bilgi <strong>ve</strong> iz‘ana dayalı bir kabullenmeden ziyade, hayatınbütün alanlarıyla ilgili hedeflere kavuĢmak noktasında „yarar‟ düĢüncesinden hareketle, bir araç olarakgörür. Mevlânâ Ģu beyitlerde „gayr-i samimi dindarlık‟ örneklerini çok güzel tasvir eder.―Yoksul ekmek için Allah der, haramdan çekinense candan, gönülden.Eğer yoksul, söylediği sözü bilseydi gözünde ne az kalırdı, ne çok!Ekmek isteyen yıllardır Allah der, fakat saman için Mushaf taşıyan eşeğe benzer.Dudağındaki gönlünden doğsa, gönlünü aydınlatsaydı bedeni zerre zerre olurdu.ġeytanın adı büyü yapmaya yarar, sen de Allah adıyla mangır elde edersin!.‖ 2Mevlânâ eserlerinde bu tip dindarlığın farklı tezahürlerinden örneklerle bahseder <strong>ve</strong> tenkitler yöneltir.Mevlânâ‘nın eserlerinde gayr-i samimi dindarlık tipolojilerinin belli baĢlıları Ģunlardır:a. ġEKĠLPEREST DĠNDARLIKĠslam‘da iman <strong>ve</strong> ibadetler önce taklitle baĢlar. Belli bir olgunluk sürecinden sonra araĢtırmaya dayalıtefekkür <strong>ve</strong> bilgi aĢaması izler. Eğer bu aĢama sürdürülmezse Ģekilperest dindarlık türü olan taklit, birdüĢüĢ <strong>ve</strong> değersizleĢmeyi beraberinde getirir. Bu sebeple Mevlânâ, öz, cevher <strong>ve</strong> içerikten yoksun, aslı <strong>ve</strong>esası bilinmeyen, içi boĢaltılmıĢ, sosyal iliĢkilerinde ahlâki tutum <strong>ve</strong> davranıĢları eksen almayan taklidedayalı dindarlığı sorgular. Mevlânâ‘ya göre “muhakkikle mukallit arasındaki fark, Davut‟la ses arasındaki farkgibidir.” 3 Bir baĢka örnekte taklidin zararlı olduğunu Ģöyle anlatır: ―KuĢ sesini taklit eden avcı ile kuĢunkendisi bir olur mu?‖ 4 Çünkü Mevlânâ orijinallikten yanadır. Onun hedefi bu tip taklide dayalı bilgi <strong>ve</strong>davranıĢlardan kurtulup özü bulmak <strong>ve</strong> onun anlamına göre yaĢamaktır. 5Mevlânâ‘ya göre Müslüman, fark etme bilincine ulaĢmalıdır. Bu da ancak sezgisel akıl yardımıyla olur.Taklide dayanan bir dindarlık, taassup <strong>ve</strong> dar görüĢlülüğü beraberinde getirir. Böyle bir kimse, eĢyanınarka planını kavrayamaz, ibadetlerin hikmet <strong>ve</strong> esasına vakıf olamaz. Mevlânâ, ileri görüĢlü olmayan,varlığın hikmet <strong>ve</strong> gayesini kavramaktan yoksun, tamamen sûfiliğini taklit çerçe<strong>ve</strong>sinde sürdüren birkimsenin zavallı halini Ģu öyküde çok güzel tasvir eder:―Bir sufi yolculuğu sırasında gecelemek için bir tekkeye gelir, eĢeğini ahıra bağlar, su <strong>ve</strong>rir, yem <strong>ve</strong>rir.Tekkede bulunan sufiler yoksul kimselerdir. Bunlar gizlice eĢeği satar <strong>ve</strong> yiyecek alırlar. Yemek yerler <strong>ve</strong>semaya baĢlarlar. Sema sona doğru yaklaĢınca hep birlikte ―eĢek gitti, eĢek gitti!‖ diye tegannidebulunurlar. Misafir de onları taklit ederek; ―eĢek gitti, eĢek gitti‖ Ģeklinde eĢlik eder. Sabah olur, herkestekkeden ayrılıp gider. Misafir koĢarak ahıra gider ama eĢeğini bulamaz. Hizmetçiye sorar, o dayaĢananları bir bir anlatır. Bunun üzerine misafir, niçin gelip de bana anlatmadın? der. Hizmetçi, kaç defageldim sen de onlarla ―eĢek gitti, eĢek gitti!‖ Ģeklinde tempo tutuyordun. Ben de seni ârif sandım, bu iĢtenrazı herhalde dedim <strong>ve</strong> söylemekten vazgeçtim, diyor. Bunun üzerine misafir, ekmek için yüzsuyu döken1 Mesnevi, a.g.e., II, 129-132 (1720-1773)2 Mevlânâ, Mesnevi, II, 46 (498-502).3 Mevlânâ, a.g.e., II, 46 (493).4 Mevlânâ, Fihi Mafih, s. 29.5 Özbek, Abdullah, “Mevlânâ <strong>ve</strong> Taassup”, (der. N. ġimĢekler, Mevlânâ‘nın DüĢünce Dünyasından), Konya 2004, s. 173.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!